E-motoring | E-dergi 11.sayı

Page 1

FIAT 131 Amerika’da Retrotest: Peugeot 205 GTI

Tüm detaylarıyla Yeni MINI

5

En hızlı en gelişmiş

Mustang

SÜPER TEST

Audi A3 Sedan › Hyundai i10 › Ford Kuga Peugeot 2008 › Toyota Auris


HERŞEY ZAMANLA ESKİR. AMORTİSÖRLERİNİZ DE. AMORTİSÖRLERİNİZİ HER 20.000 KM DE BİR KONTROL ETTİRİNİZ! YIPRANMIŞ AMORTİSÖRLER ARACINIZIN GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKAR. AŞINMIŞ AMORTİSÖRLERİNİZİ 80.000 KM’DE MUTLAKA DEĞİŞTİRİNİZ* AMORTİSÖRLERİNİZİ YENİLERKEN ARABA ÜRETİCİLERİNİN DÜNYANIN HER YERİNDE EN GÜVENDİĞİ MARKAYI SEÇİNİZ. * Sürücünün kullanımına göre araç tipi, sürüş tarzı ve yol koşullarına bağlı olarak farklı km ve sonuçlar elde edilebilir.


Otomobil yayıncılığı ucuzlarken en düşük maliyetle Ülkemizde gazetecilik, dergicilik ve tabii özgü koşullarda yapılabilen internet yayıncılığı çok kendine n kulvardaysanız gerçekleştiriliyor. Hele suya sabuna dokuna ğumuz gerçekler. bir de politik baskılar her gün şahit oldu rı var. Örneğin Ama ihtisas basının bambaşka sıkıntıla mek” için yapılan genelde “en yeni modellerle bedavaya gez mobil vermezler” otomobil yayıncılığında “aman bir daha oto yalan yanlış, bilgikaygısıyla övgü düzmek adına yazılmış ar verilen otomosizce yazılmış yazılar, hor kullanılan zar nen görgüsüzlükler biller, lansmanlarda, toplantılarda sergile kısım, “su kaçıran” otomobil basının tadını kaçırıyor. Bir z ama firmalar da meslektaşlarından gerçekten çok rahatsı lara bilerek ya da aman kötü yazmasınlar diye bu durum organizasyonlarda bilmeyerek çanak tutuyor. Uluslararası katılmış bir yayıncı yıllarca görev almış, yüzlerce lansmana kadar bilgisizce ve olarak bu mesleğin başka ülkelerde bu ını görmedim. Ülsulandırılarak cahil cesaretiyle yapıldığ ünen kültürü, ne kenin özellikle son yıllarda yerlerde sür bir süredir test otoyazık ki her alana yansımakta. Uzunca rini kontrol etmeyi mobillerini teslim alırken öncelikle lastikle ilerleyeceğiz!.. Zagerekli buluyorum. Ne de olsa üzerinde un bir tempoyla ten hor kullanılan otomobiller o kadar yoğ mobilin yürümesine basına veriliyor ki, markaların çoğu oto trolden, bakımdan engel çıkarabilecek arıza olmadıkça kon test otomobilleri geçirmiyor, yıkayıp veriyor. Bunun yerine n yanlış bilgi ve yotahsisinde biraz daha titiz davranılıp yala uya hakim olanrumlarla her yerde görünmeleri yerine kon iyi olmaz mı? Hem lara en azından öncelik verilmesi daha ği değer, geçmişe böylece okuyucuların yayınlara verece u, yazardan fazla dönebilir. Unutmamak gerek okuyuc kın okumayı, gülbildiğini düşünüyorsa o yayın bitmiştir, bıra taksın! mez bile... Yazar kendine ne isim takarsa

YAYIN YÖNETMENİ Süreyya İZGİ MOTORSPORLARI EDİTÖRÜ Fatih YURDATAPAN FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Ali AKSIN GÖRSEL YÖNETMEN Metin YILMAZ PHP Developer Emin ZEYBEK Yıl: 1 Sayı: 11 Ofis: Çayırbaşı Caddesi Kırklar Sokak No: 15 Büyükdere, Sarıyer / İSTANBUL 212 218 10 89

http://www.e-motoring.com https://www.facebook.com/uniqdergi http://twitter.com/emotoring

Süreyya İZGİ sizgi@e-motoring.com

e-motoring magazine › aralık k 2013




HOT NEWS

BMW motorlu Toyota Sakarya’da üretilecek Toyota’nın dizel teknolojisi ve yeni nesil çevreci teknolojiler konusunda BMW ile yaptığı işbirliği anlaşmasında ilk adım atıldı. Dizel motor yelpazesini genişletecek olan bu yeni proje Toyota Verso’ya uygulandı. Bu yeni motorun uygulandığı ilk Verso, Toyota Türkiye A.Ş. tarafından 2014 yılı Ocak ayından itibaren üretilecek. Böylelikle, 1.6 D-4D ile birlikte Verso, 4 dizel ve 2 benzinli motor olmak üzere daha geniş bir ürün çeşitliliği ile piyasaya sunulacak. Verso 1.6 D-4D projesini yürüten TME’nin Belçika’daki teknik merkezi, yaptığı çalışmalarla, Verso’nun mevcut konforu ve dinamik performansını koruyarak, şanzıman ve araç elektroniğinin, yeni motor ile kusursuz birleşimini gerçekleştirdi. Verimliliği ve yakıt emisyonunu iyileştirmek amacıyla, motor taşıyıcıları, çift ağırlıklı volan ve debriyaj baskı sistemi, yeni vites kutusu ve duruş-kalkış sistemi gibi parçalar yeniden tasarlandı ve geliştirildi.

Audi, üretimini Ingolstadt’ta gerçekleştireceği küçük crossover modeli Q1’i 2016’da satışa çıkaracak… Mercedes-Benz yeni C Serisi’ni 16 Aralık’ta tanıtmaya hazırlanıyor. Yeni C180’de turbo beslemeli 1.6 156 HP’lik, C200’de ise yine aynı motorun 184 HP’lik versiyonları yer alırken C220 BlueTec’te 170 HP’lik dizel motor sunulacak…

Sıradanlığın kesin karşıtı İtalyan süper spor otomobil üretici Maserati, 100. yıl kutlamalarına başladı. Aralık ayı boyunca çeşitli etkinliklerle kutlanacak “Centennial”, geride kalan 100 yılın mirasını gelecek 100 yıla “sıradanlığın kesin karşıtı” konseptiyle aktarmayı planlıyor. Bunun için 100. yaşa özel bir logo tasarlanırken bir de marka hayranlarının ziyaret edebileceği www.maserati100.com sitesi yayına alındı. 6 Aralık’ta Maserati - A Century of History kitabının Modena’da satışına başlanacak. Markanın kurulduğu Bologna ve üretildiği Modena’dan başlayacak etkinlikler arasında 100 yıl boyunca üretilmiş modelleri piste çıkarmak da var. 2014′ün ikinci yarısında Museo Casa Enzo Ferrari’de yarış ve binek modeller sergilenecek. The Maserati Centennial yılı 14 Aralık 2014 Pazar günü özel bir etkinlikle son bulacak. e-motoring magazine › aralık 2013


Suzuki’nin geride kalan Nisan ayında Shangai’te sergilediği Authentics konsepti, yılın ikinci yarısında üretim bandında yerini alıyor. S-Cross platformunda yapılandırılacak otomobil, öncelikle Çin pazarında Chevrolet Cruze ile rekabet edecek…

Doblo Amerika’da RAM ProMaster City oluyor İtalya ve Amerika arasındaki köprü giderek güçleniyor. Chrysler modelleri İtalya’da Lancia markasıyla satılıp Fiat ve Alfa Romeo modelleri Amerika’da yıllar sonra yeniden müşteri bulurken grubun patronu Sergio Marchionne’den bir hamle daha geldi. Ülkemizde Tofaş tarafından üretilen Fiat Doblo, yeni yılda Amerika’da Dodge’un ticari araç markası RAM ProMaster City adıyla satışa çıkacak. Dünya çapında 1.3 milyon adetten fazla satılan Doblo, RAM ProMaster City markasıyla Amerikan pazarında Ford Transit Connect, Nissan NV200 ve Chevy City Express gibi rakiplerle mücadele edecek.

110 yıllık Mercedes’e 720.000 Paund Yaşayan en eski Mercedes’lerden biri Londra’daki bir açık artırmada 720.000 Paund’a satıldı. Yola çıkılabilecek kadar iyi kondisyondaki 1905 Mercedes Simplex 28/32 HP Phaeton, ismi gizlenen bir otomobil meraklısı tarafından satın alındı.

e-motoring magazine › aralık 2013


HOT NEWS

Nostaljinin nostaljisi! Fiat, çok başarılı olan nostalji rüzgarına iyice sardı! İkonik retro model Fiat 500’ün 1957 Edition versiyonu Los Angeles Otomobil Fuarı’nda tanıtıldı. Seçilen üç nostaljik renkle sunulacak otomobilde geçmişten jant modelinin yanında Bose müzik sistemi, deri kaplı direksiyon simidi, çift bölgeli klima gibi modern donanımlar da yer alıyor… Sadece 1.4 litre 101 HP’lik MultiAir benzinli motorla sunulacak olan modelde 5 vitesli manuel ya da 6 vitesli robotize şanzıman yer alacak. Otomobilin gelecek yıl satışa sunulması planlanyor.

Oyak Renault’dan 4.5 milyon otomobil Oyak Renault Otomobil Fabrikaları, 4,5 milyonuncu otomobilini üretti. Oyak Renault 1969 yılında kuruldu ve iki yıl sonra ilk otomobiller üretim bandından çıkmaya başladı. Yıllar içerisinde Oyak Renault’da yüz binlerce Renault 12, Renault 9, Renault 11, Renault 21, Renault 19, Megane Sedan, Megane Wagon, Symbol, Clio, Fluence üretildi. OyakRenault’nun ürettiği 4,5 milyonuncu araç ise Japonya’ya gidecek kırmızı renkli bir Clio, Japon pazarındaki adıyla Lutecia oldu. Düzenlenen tören sırasında bir konuşma yapan Oyak Renault Otomobil Fabrikaları Genel Müdürü Aleš Bratož “4,5 milyonuncu otomobilimizi üretmenin haklı gururunu yaşıyorsunuz. 2 aydır bu görevdeyim ve gururunuzu sizlerle paylaşmaktan çok mutluyum. Üstelik 4,5 milyonuncu otomobilimiz, otomotiv sanayinin beşiği Japonya’ya gidecek kırmızı renkli bir Clio, Japon pazarındaki adıyla Lutecia. 40 yılı aşan tarihiniz boyunca birçok gurur duyulacak iş yaptınız. Şimdi de 4,5 milyonuncu otomobilin gururunu yaşıyorsunuz. Bu sadece Oyak Renault’nun değil, Renault Grubu’nun da gururu” diyerek çalışanlara bu başarı için teşekkür etti. e-motoring magazine › aralık 2013


Hayırlı bir iş için… Avustralyalı maceracı Rod Wade ve co-pilotu Michael Flanders, 1930 model otomobilleriyle New York’tan Los Angeles’a 50 saat 20 dakikada ulaşarak “savaş öncesi otomobillerle hız” rekorunu kırdı. 4800 km’lik yolcuğa Ford Model A ile Staten Adası’ndan 22 Kasım 00.01′de yola koyulan ikili, Los Angeles’taki Venice Plajı’na 24 Kasım Pazar günü ulaşmayı başardı. Ekim ayındaki ilk denemede 38. saatin sonunda otomobilin krank mili kırılmış ve başarıya ulaşılamamıştı. Zaferle biten ikinci denemede yaşanan en önemli sorun, kar fırtınası yaşanan bölgelerde 4 km’de bir durup sileceklerin yetişemediği camdaki karları temizlemek olmuş! Rod Wade ve Michael Flanders’in bu seyahatlardeki amacı, böbrek rahatsızlıklarına dünya çapında farkındalık yaratabilmek. Rod Wade’in kendisi ve kızının yaşadığı böbrek rahatsızlığından doğan fikirle yola koyulduktan sponsorlardan elde edilen tüm gelit böbrek sağlığı için çalışan yardım kuruluşlarına aktarıldı.

“Hızlı ve Öfkeli” Paul Walker’a veda “Fast and Furious” filmleriyle dünya çapında üne kavuşan Amerikalı aktör Paul Walker, geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirdi. Los Angeles yakınlarındaki Santa Clarita kasabasında arabasıyla giden 40 yaşındaki oyuncunun, aracının direksiyon kontrolünü kaybettiği, ağaca çarpan aracın alev topuna dönüp patladığı belirtildi. Kaza anında araçta bulunan ünlü oyuncunun henüz ismi açıklanmayan arkadaşı da hayatını kaybetti. 15 yaşında bir kızı olan yıldız oyuncunun, son olarak altıncısı çekilen “Hızlı ve Öfkeli” filminin yedincisi için yapımcı firma ile çalışmakta olduğu bildirildi. Çekimlere ABD’deki Şükran Günü tatili sebebiyle ara verilmişti.

Teveres PSA’nın başına geçiyor Renault’nun eski tepe yöneticisi Carlos Tavares, 2014 yılı içinde Philippe Varin’in yerine geçmek üzere PSA Grubu Yönetim Kurulu üyesi olarak atandı. Carlos Tavares 2014 yılı içinde Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevine atanıncaya kadar 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapacak. Bu dönem içinde Carlos Tavares şirketi yakından tanıyacak ve hedefleri hakkında bilgi edinerek, PSA Grubu’nun gelecek programlarının sürdürülmesini sağlayacak eylem planları üzerinde Yönetim Kurulu ile birlikte çalışacak. Portekizli olan Tavares, Renault’ya 1981 yılında girmiş, 2011 yılında ise genel direktör olmuştu. Carlos Tavares, 29 Ağustos 2013 tarihinde Renault’dan ayrılmıştı.

O bir profesyoneldi 1970′lerin ünlü İngiliz TV dizisi Profesyoneller’de Bodie’yi oynayan Lewis Collins, son beş yıldır mücadele ettiği kansere yenilerek yaşama veda etti. Bir jenerasyona Capri’den Granada’ya tüm Ford modellerini sevdiren polisiye dizide ekürisi Doyle ile birlikte acar CI5 ajanları olarak kalplerde yer kazanmıştı. Los Angeles’ta ailesinin yanında yaşamını noktalayan Collins, 67 yaşındaydı. Profesyoneller’deki rolü öncesi davulculuk ve kuaförlük de yapan Collins, Martin Shaw (Doyle) ile unutulmaz bir ikili oluşturmuştu. e-motoring magazine › aralık 2013


Yaban atının dönüşü

e-motoring magazine › aralık 2013


FORD, MUSTANG’İ AMERİKA’DAN ÇIKARDI, DÜNYAYA UYARLIYOR, AVRUPA’YA ISINDIRIYOR. SÜRÜȘ ÖZELLİKLERİ HİÇ BU KADAR HIZLI, OLGUN VE KONFORLU OLMAMIȘTI. TEKNOLOJİSİ İSE DORUKLARDA.

e-motoring magazine › aralık 2013


e-motoring 26 › 27 e-motoring magazine magazine › aralık 2013 › kasım 2013


F

ord Motor Company, 1960’ların ikinci yarısında Amerika’yı ve ardından dünyayı saracak Pony Car döneminin yaratıcısı efsanevi Mustang’in 6. jenerasyonunu tanıttı. Otomobilin artık bir Amerikan ikonu olmaktan çıkıp Avrupa bașta olmak üzere dünya pazarlarında popüler olması için birçok hamle yapılmıș. 5.0 V8, 3.7 V6 ve tamamen yeni geliștirilen 2.3 EcoBoost olmak üzere üç farklı motor seçeneğiyle sunulacak olan Ford’un performans ikonu, bu kez yüksek yol tutuș özellikleri, gelișmiș direksiyon sistemi ve yüksek konforuyla baș döndürecek. Geride kalan 50 yılda 9 milyon adetten fazla satılan, hakkında binlerce film, TV dizisi/programı, oyun yapılan, șarkılar bestelenen efsanevi otomobilin son jenerasyonu için koyulmuș yeni bir hedef var: Avrupa ve Asya’da da bașarılı olmak! Yıllar sonra tekrar fastback gövde formuna dönen Mustang’de uzun burunda köpekbalığı formu ve altıgen radyatör ızgarası gözlenirken kısa tutulmuș arka kısımda da sağda ve solda üçer adet dikey aydınlatma grubu dikkat çekiyor. Kaput üzerindeki “güç kubbeleri”ne ek olarak iki adet de hava giriși ver alıyor. Sürücülerin göreceği en sessiz Mustang kabininde yüksek kaliteli malzeme kullanımı dikkat çekecek. Uçak kokpiti gibi yüksek yerleșimli olan panelde ergonomi ön planda tutulurken derin yerleșimli göstergeler ve șalterler șık tasarımıyla dikkat çekiyor. İri bir bilgi ekranının yer aldığı kabinde ön yolcu için de daha ferah yolculuk alanı sunulmuș. Mustang’in top modeli 5.0 V8, supaplarında ve silindir kafalarında yapılaș iyileștirme çalıșmalarıyla artık 420 HP güç ve 530 Nm tork sağlıyor. Motorun yenilenen emme manifoldu, yakıt ekonomisi ve daha düșük emisyon değerleri elde edebilmek için için

düșük hızlarda daha iyi hava almasını sağlayacak șekilde tasarlanmıș. 3.7 litrelik V6 motor ise yapılan iyileștirme çalıșmalarının ardından 300 HP güç ve 366 Nm maksimum tork çıkıșı sağlıyor. Mustang’i halkla bulușturmayı hedefleyen turbo beslemeli, direkt benzin enjeksiyonlu ve değișken supap zamanlamalı yepyeni EcoBoost motor ise performansı yakıt ekonomisiyle bir arada sağlamayı hedefliyor. 305 HP maksimum güç sunabilen bu motorun maksimum tork değeri ise 406 Nm. Manuel vites kutusunun yanı sıra yenilenmiș otomatik șanzıman sayesinde otomobilde vitesler direksiyon üzerinden de değiștirilebilecek. Ford, Mustang’in ön ve arka süspansiyonlarını tamamen değiștirerek üst seviyede yol tutuș performansı elde etmiș. Uzun düz yolları olan Amerika’da beğenilen ama dünya koșullarında kimseyi memnun etmeyen süspansiyon sistemi tamamen yeniden yaratılan Mustang’in ön akslarında çift MacPherson salıncaklar, arka akslarda ise yatak bağımsız süspansiyon elemanlarına yer verilmiș. Yaylar, amortisörler ve tüm süspansiyon geometrisi, yüksek performansı karșılayacak șekilde geliștirilmiș. Buna ek olarak Mustang’e özel elektronik denge kontrol sistemi de Mustang’i yolda tutmak için destek verecek. Otomobilin fren sistemi de Mustang’in 50 yılında gelmiș geçmiș en iyi düzeyine ulaștırılmıș. Günümüzün bütün mode infotainment sistemleriyle donatılan Mustang’de direksiyon, gaz, șanzıman tepkilerini kokpit üzerinden bir düğmeyle kolayca değiștirmek için Selectable Drive Modes (seçilebilir sürüș modları) da sunuluyor. Ford’un SYNC ve MyKey sistemlerinin yanı sıra Shaker Pro müzik sistemi de yer alıyor. e-motoring magazine › aralık 2013


HOT NEWS i’de tanıtıldı. Japonya’da lh De ni Ye ty, Ci a nd Ho sil Dördüncü ne e ama aks mesafesi 50 mm kt şli ni ge ve k lu un uz nı ay geliştirilen otomobil, selefiyle lbaşından sonra piyasaya yı ty, Ci ı ığ ld nı lla ku un or ot ik m kısaltıldı. 4 silindirli 1.5 litrel de daha satışa çıkacak… ke ül lı rk fa 60 an nd dı ar ’ın sunulacağı Hindistan adı… nıtacağı söylentilerini doğrul ta el od m ni ye 5 a ld yı 3 k Mazda, gelece

BMW’nin ilginç planları Gelecek bir yıllık i8 üretiminin tamammının sipariș aldığını doğrulayan BMW’de, yönetim kurulu üyesi Herbert Diess, yakın zamanda tüm güncel modellerin hibrid ya da tamamen elektrikli versiyonlarının planandığını açıkladı. Hedeflerinin 2020’de 95 g/km emisyon salımını yakalamak olduğunu belirten Diess, bunun gerçek sürüș zevkinin korunarak gerçekleștirileceğini vurguladı. BMW’nin 2015’ilk yarısında i5 aile otomobili üretmeyi planladığı biliniyor. Öte yandan BMW’nin bir küçük otomobil uzmanı markayla anlașıp MINI Rocketman konseptinden yola çıkıp daha küçük bir MINI üretmek istediği konușuluyor…

Peugeot 208’e yeni robotize vites Peugeot 208 ürün yelpazesi yeni motor ve şanzıman seçenekleri ile genişlemeye devam ediyor. Eylül ayında pazara sunulan, düşük yakıt tüketimi ve düşük emisyon oranları ile dikkat çeken 1.0 lt VTi motor seçeneğinden sonra, Kasım ayında da 1.2 lt VTi motor seçeneği ile ETG (Efficient Tronic Gearbox) şanzıman seçeneği sunuluyor. İşletim sistemleri geliştirilen bu yeni robotize şanzıman, tam otomatik şanzıman kullanım hissine sahip. 35.400 TL’den başlayan fiyatlar ile sunulan 1.2 VTi 82 HP ETG5, Access, Active ve Allure olmak üzere 3 donanım seviyesine sahip. Bu yeni şanzıman seçeneğine sahip olan 1.2 VTi motor, karma parkurda 110 g/km CO2 emisyonu ve 100 kilometrede 4,8 litrelik yakıt tüketimi sergiliyor. Değişken supap zamanlamasına sahip bu atmosferik motor 5750 d/d’da 82 HP maksimum güç ve 2750 devir/dakikada 118 Nm’lik maksimum tork sağlıyor.


Volkswagen gelecek 5 yılda otomobil bölümlerine 84.2 milyon Euro yatırım yapmayı planladığını açıkladı. Motor/Şanzıman Geliştirme Departmanı Başkanı Heinz-Jakob Neusse ayrıca 2014’te giriş seviyesi için yeni bir marka tanıtabileceklerini de söyledi…

Coupé/Cabrio’da Altın Direksiyon F-Type’ın 38 yıldır düzenlenen, dünyanın en prestijli otomobil ödüllerinden Altın Direksiyon Ödülü’nü (Golden Steering Award), Jaguar bu yıl roadster modeli F-Type ile kazandı. Her yıl birbirinden iddialı yeni modellerin katıldığı Altın Direksiyon Yarışması’nda geniş bir jüri, kazananları çeşitli aşamalardan geçen testlerle saptıyor. 40 kişilik jüride, 40 milyonu aşan okurun takip ettiği otomobil dergilerinin yayın yönetmenleri, yarış pilotları, ünlüler, teknik adamlar, tasarımcılar bulunuyor. Bu yıl 38.si düzenlenen Altın Direksiyon’da toplam 44 yeni model ve 22 çevreci teknoloji yarıştı. Finalist araçlar, Ekim ayında Kuzey İtalya/Balocco pistinde yapılan finallere gitti ve jürinin test pisti üzerindeki 3 günlük değerlendirmesine tabi tutuldu. Jaguar, bu zorlu mücadelede, cabrio/coupe sınıfında rakiplerini geçerek, F-Type modeli İle Altın Direksiyon Ödülü’na layık görüldü.

Hyundai i10’da otomatik șanzıman Yeni Hyundai i10, artık hem mevcut 1.0 litre hem de 1.2 litrelik benzinli motor seçeneklerinde otomatik șanzımanla birlikte alınabilecek. Șehir içi ve uzun yolda büyük rahatlık sağlayan 4 ileri otomatik șanzıman, istenildiği zaman manuel olarak da kullanılabiliyor. Vites geçișlerinde en küçük bir sarsıntı ya da gecikme bulunmayan bu șanzıman, üstün sürüș zevki ve düșük yakıt tüketimini bir arada sunuyor. Yeni i10 1.0 lt otomatik, 100 km’de ortalama olarak 6.0 lt yakıt tüketiyor. 1.2 lt 4 silindirli otomatik versiyon ise ortalama olarak 100 km’de 6.2 lt yakıt tüketiyor. İki motor da CVVT sistemine sahipken 1.0 lt’de kullanılan yeni nesil üç silindir teknolojisiyle daha düșük sürtünme ve uzun ömürlü bir yapı elde ediliyor. Konforla birlikte güvenlik donanımları açısından da maksimum koruma sağlayan Yeni i10, standart olarak sunulan ABS, ESP ve sürücü-yolcu havayastıklarıyla satılıyor. Yeni i10’da 1.0 lt benzinli otomatik Style’ın fiyatı 31.990 TL iken 1.2 lt motor hacmine sahip model, sadece Elite donanım paketi ve otomatik șanzımanla 34.990 TL’ye alınabiliyor. e-motoring magazine › aralık 2013


HOT NEWS

270 HP’lik RCZ R yaza Türkiye’de 2007 yılında Frankfurt Otomobil Fuarı’nda konsept bir otomobil olarak sergilenen ve büyük ilgi gören Peugeot RCZ, 2,5 yıl kadar kısa bir süre sonra seri bir model olarak pazara sunuldu. Otomobilin 2014 yılının 2. çeyreğinde Türkiye pazarına sunulması bekleniyor. Bu sportif coupe model sade ancak kaslı tasarımı, üst segment kalitesi ve dinamizm sunan șasisi ile dikkat çekiyor. Pazara sunulduğu günden bugüne kadar 55.000 adetlik satıș rakamına ulașan Peugeot RCZ șimdi 270 HP gücü ile ön plana çıkan Peugeot RCZ R versiyonunu sunuyor. Peugeot RCZ R, 270 HP gücündeki 1,6 lt silindir hacimli yeni motoru ve sadece 145g/km düzeyindeki düșük CO2 emisyon seviyesiyle benzeri görülmemiș bir performans ve verimlilik düzeyi sunuyor. Motor 199 kw (270 HP) maksimum gücünü 6000 d/d’da ve 330 Nm maksimum torkunu 1900 d/d ila 5500 d/d arasında üretiyor. BMW raflarından alınıp Peugeot Sport tarafından geliștirilen bu motor ile uyumlu olarak, Torsen kilitli diferansiyelle eșleșen özel yürüyen aksamı yüksek verimlilik düzeyi ile birlikte dinamik sürüș performansı vaat ediyor. Sportif araçların üst segmentini simgeleyen RCZ R Peugeot tarihinin en güçlü seri üretim modeli unvanına sahip oldu. Peugeot’nun 0-100 km’ye 5,9 saniyede çıkan ve 250 km/s maksimum hıza sahip olan bu güçlü modeli RCZ R, 2014 yılının 2. çeyreğinde Türkiye pazarına sunulacak.

“Koreli Chevrolet” Avrupa’ya veda etti Chevrolet, pazarlama çalışmalarını Avrupa pazarından çıkarıp gelişmekte olan pazarlara taşıma kararı aldı. Dünyanın en büyük 4. otomobil markası olarak bilinen firma Avrupa pazarından çıkarak Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu’ndaki faaliyetlerine ağırlık vermeyi planlıyor. Bu topluluk içinde Kazakistan ve Ukrayna gibi eski Sovyet ülkeleri de bulunuyor. Şirket bu yeni stratejisi paralelinde Avrupa’da Opel ve Vauxhall markalarını güçlendirmeyi hedefliyor. Bu markaların rakipleriyle rekabet gücü düşünüldüğünde karar son derece doğru görünüyor. Zira Chevrolet amblemi taşıyan Daewoo modellerinin Avrupalı markalarla rekabet etmesi hiç de kolay görünmüyordu. General Motors’un Başkan Yardımcısı Steve Girsky yaptığı açıklamada Avrupa pazarından geri çekilmenin e-motoring magazine › aralık 2013

maliyetinin 700 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında değiştireceğini ifade ediyor. Avrupa pazarına ilk olarak 2005 yılında giren Chevrolet burada sadece 8 yıl kalmış oluyor. Chevrolet 2015 yılı sonuna kadar Avrupa’dan tamamen çıkmış olacak. Chevrolet Avrupa araba pazarında Peugeot Citroen, Volkswagen ve Renault’un arkasından 4. sırada yer alıyor.



HOT NEWS

MINI’de evrim sürüyor GÖVDE FORMU MUHAFAZAKARCA KORUNAN ÜÇÜNCÜ NESİL MINI’DE ASIL DEVRİMLER KAPUTUN ALTINDA. ARTIK MINI COOPER 3 SİLİNDİRLİ, MINI COOPER S İSE 2.0 LİTRE!

B

MW himayesine girdikten sonra yeniden doğan ve gerçek bir ikon haline gelen MINI’nin üçüncü jenerasyonu, markanın Oxford fabrikasında yapılan törenle tanıtıldı. Birçok teknolojik yenilikle gelen yeni MINI’de üç ve dört silindirli yepyeni motorlar kullanılacak. Tasarımında geleneksel MINI prensiplerine uygun olarak yine eğlenceli ve güvenli sürüş dengesi öne çıkarken yakıt ekonomisi, sürüş konforu, yeni iletişim teknolojileri, yüksek kaliteli malzemelerle kombine edilmiş. Gövde 98 mm uzatılırken (3821 mm/ Cooper S: 3850 mm) genişlik 44 mm (1721 mm), yükseklik de 7 mm (1414 mm) artırılmış. Yeni MINI’lerin aks mesafesi 28 mm artırılırken otomobilin aks açıklıkları da MINI Cooper’da önde 42, arkada 34 mm genişletilmiş. Kabinde yeni koltuk tasarımıyla 4 kişiye rahat yolculuk alanı sunulurken arkadaki diz mesafesi 23 mm artırılmış. Arka koltuk sırtlıkları eskiden olduğu gibi asimetrik olarak katlanabiliyor. Otomobilin bagaj hacmi ise 51 litrelik artışla 211 litreye yükseltilmiş. Elbette sürüşte go-kart hissi korunurken gövde ağırlığı azaltılmış, rijitlik artırılmış. Otomobilin rüzgar direnç katsayısı 0.28 Cd olarak açıklanıyor. Karakteristik tasarım çizgisi korunurken modern teknolojiler gövdeye entegre e-motoring magazine › aralık 2013


e-motoring magazine › aralĹk 2013


HOT NEWS

Cooper S’te 2.0 litrelik motor C

edilmiş. Hexagonal radyatör ızgarası, dairesel farlar ve arka aydınlatma grubu formları korunurken krom çerçevelerden de vazgeçilmemiş. Gündüz farlarının da entegre edildiği farlar artık istenirse LED olarak da alınabiliyor. Sis farları ve arka aydınlatma grubunu da LED olarak almak mümkün. LED teknolojisi iç aydınlatmada da portakal rengi ambians aydınlatmasıyla birlikte opsiyonel olarak alınabilecek. 8.8 inçlik TFT ekrannın yer aldığı kokpitte en dikkat çekici unsurlardan biri, motoru çalıştırmak için şalter formunda tasarlanmış kırmızı Start/Stop düğmesi. TFT ekranında günümüzün gözde eğlence uygulamaları, internet bağlantılarıyla kabine getirilirken Facebook ve Twitter başta olmak üzere foursquare, Glympse’i yolcuların kullanımına sunuyor. MINI’de AUPEO!, Stitcher, Deezer, Audible, Napster/Rhapsody ve TuneIn gibi internet uygulamaları da yer alıyor. Her zaman olduğu gibi çok zengin donanım opsiyonları bulunan otomobilin fiyatıysa Cooper S hariç güncel modellerin düzeyinde olacak. e-motoring magazine › aralık 2013

Motorlara baktığımızda BMW’nin TwinPower Turbo motor M teknolojisi yeni MINI motorlarında da kendisini gösteriyor. te e MINI M Cooper’da 100 kW/136 HP’lik 3 silindirli, MINI M Cooper S’te 141 kW/192 HP’lik 4 silindirli benzin motorları yer alırken MINI Cooper D’de 3 silindirli 85 m kW/116 HP’lik dizel motor kullanılıyor. Otomobilde 6 vitesli kkW W manual şanzıman standart olarak yer alırken 6 vitesli m otomatik şanzıman ve sportif otomatik şanzıman opsiyon oott olarak sunulacak. Yeni geliştirilmiş MINIMALISM ooll teknolojisi, start/stop fonksiyonuyla hem çok düşük yakıt tee tüketimini gerçekleştiriyor hem emisyon beklentilerini ttüü karşılıyor, yüksek verimliliği çevre duyarlılığıyla sağlıyor. ka ka Üç Ü farklı motor seçeneği arasında en önemli verimlilik MINI M Cooper’da elde edilmiş, 0-100 km/s hızlanması selefi ssee ne göre 2.3 saniye hızlandırılan otomobilin ortalama yakıt yyaa tüketimi de %27 azaltılabilmiş. Yakıt tüketiminde en büyük başarıysa MINI D’nin; 100 km tüketim ortalaması 3.5 litre! Seçilebilen sürüş modlarıyla MINI versiyonları MID moduyla normal, SPORT ile daha sportif ya da Green seçeneğiyle çevreci olarak kullanılabilecek. DRIVING MODE, kokpit üzerinden kolayca seçilebiliyor. MINI Cooper’da yer alacak 1.5 litrelik 3 silindirli turbo beslemeli, direkt enjeksiyonlu ve sürekli değişken supap zamanlamalı motor, 4500–6000 d/d aralığında 136 HP güç ve 1250-4000 d/d aralığında 220 Nm maksimum tork (overboost ile 230 Nm) üretiyor. 0-100 km/s hızlanmasını 7.9 saniyede (otomatik: 7.8 sn) gerçekleştiren otomobil, 205 km/s hıza ulaşabiliyor. MINI Cooper’ın 100 km’deki yakıt tüketimiyse 4.5 litre. (oto: 4.6 lt) MINI Cooper S’te 2.0 litre 192 HP’lik dört silindirli motor yer alıyor. Turbo beslemeli, direkt enjeksiyonlu ve sürekli değişken supap zamanlamalı motor, 4700–6000 d/d aralığında 192 HP güç ve 1250-4750 d/d aralığında 280 Nm maksimum tork


MINI Cooper S’te artık 2.0 litrelik motorun kullanılacak olması, fiyatını vergi sistemi yüzünden Türkiye’de umulmadık rakamlara yükseltecek.

(overboost ile 300 Nm) üretiyor. 0-100 km/s hızlanmasını 6.8 saniyede (otomatik: 6.7 sn) gerçekleştiren otomobil, 235 km/s hıza ulaşabiliyor. MINI Cooper’ın 100 km’deki yakıt tüketimiyse 5.7 litre. (oto: 5.8 lt) üretiyor. 2.0 litrelik motor tercihi, Türkiye’de Cooper S ile vedalaşmak anlamına gelebilir. Güncel vergi düzeni ile fiyatı 100 bin TL’nin üzerinde olabilecek Cooper S, Türkiye’de artık ancak zengin oyuncağı olacaktır... Son olarak MINI D’de ise 1.4 litrelik, 3 silindirli Peugeot kökenli bir dizel motor yer alıyor. BMW’nin TwinPower Turbo teknolojisiyle modifiye edilen motorda 2000 bar basınçlı common rail direkt enjeksiyonlu motorda değişken türbin geometrisi de yer alıyor. 4000 d/d’de 85 kW/116 HP maksimum güç ve 1750 d/d’de 270 Nm maksimum tork üreten motor, MINI D’ye 9.2 saniyelik 0–100 km/s hızlanma değeri sağlıyor. Otomobilin maksimum hızıysa 205 km/s (oto:204 km/s).

Dizel motorlu MINI D, 100 km’de ortalama 3.5–3.6 litre (oto:3.7–3.8 litre) yakıt tüketiyor. Süspansiyon sistemi de revize edilerek daha da geliştirilen otomobilde yeni süspansiyon elemanlarının yerleşimi de boşluklardan yararlanma ilkesiyle gerçekleştirilmiş. Arkadaki çok kollu aks geliştirilirken yeni tip yüksek dirençli çelik salıncaklar kullanılmış. Direksiyonda BMW’nin Servotronic teknolojisine yer verilirken sürüş güvenliği, standart sunulan ve Dinamik Çekiş Kontrol (DTC) ile Electronik Diferensiyel Kilidi (EDLC)’yi de kapsayan Dynamic Stability Control (DSC)’yle destekleniyor. MINI Cooper S’te bu ünite ayrıca Performance Control sistemini de kapsıyor. Yeni geliştirilen yaylar ve amortisör setinin kullanıldığı MINI’de ilk kez Dynamic Damper Control opsiyonel olarak yer alıyor. Bu sistemle amortisörlerin sertliği değiştirilebiliyor. e-motoring magazine › aralık 2013


LANSMAN i3 tanıtım turunda

BMW’nin çarpıcı elektriği: i3 BMW i’nin ilk seri üretim modeli “doğuştan elektrikli” i3, ön tanıtım etkinlikleri kapsamında İstanbul’a getirildi. Avrupa’da ilk müşterilerine teslim edilmeye başlanan otomobille biz de kısa bir deneme sürüşü yaptık.

G

eçen ayın en ilginç deneyimlerinden biri, BMW’nin M’den sonraki ikinci alt markası BMW i’nin ilk seri üretim modeli i3 ile yaptığımız kısa turdu. BMW’nin Born Electric (Doğuştan Elektrikli) , ön tanıtım etkinlikleri kapsamında Türkiye’de otomobil severlerle tanıştırılmak için getirilen otomobili özel bir alanda deneme fırsatı yakaladık. 2007’den bu yana yürütülen araştırma ve geliştirme çalışmaları, dünyanın dört bir yanındaki çevresel, ekonomik ve sosyal değişimlerden etkilenen sürdürülebilir mobilite çözümlerinin temellerini atan BMW Group, geleceğin küresel mobilite gereksinimleri ile bireysel ihtiyaçlar arasında gereken dengeyi kurma insiyatifi çerçevesinde bütünleşik bir yaklaşım izliyor ki bu da yeni BMW i markasıyla gerçeğe dönüşüyor. BMW i3, baştan aşağı elektrikli tahrik sistemiyle çalışacak şekilde tasarlanan dünyanın ilk premium otomobili. Süper spor otomobil i8 ile paralel geliştirlen bu şehir otomobili, sıfır e-motoring magazine › aralık 2013

egzoz salınımı ve hiç bir elektrikli aracın boy ölçüşemediği, hayranlık uyandıran bir güçle sunulan sürüş keyfini BMW imzasıyla sağlıyor. Otomobil tamamen elektrikli olsa da Sheer Driving Pleasure (Saf Sürüş Keyfi) niteliğinden taviz vermiyor. Otomobilin içine yerleştiğimizde dışardan algıladığımız boyutlara göre olağanüstü bir genişlikle karşılaştık. Alışılagelmiş BMW materyal kalitesinin yanında geri dönüşümlü malzeme kullanımı adına -örneğin kapı içlerini kaplayan malzemede- şaşırtan izlenimler de edindik. Direksiyon kolonundaki vites seçim ünitesi, ilginç bir forma sahipse de üzerindeki vites seçimleri tanıdık. MINI E, Renault Fluence EV ve smart electric’ten sonra kullandığımız dördüncü elektrikli otomobil olan BMW i3, pratik kullanım özellikleriyle hiç yabancılık çektirmeden tanıttı kendisini. Gerçekleştirdiğimiz kısa turda ivmelenme ve deselerasyon deneyimlerinin ardından otomobilin dönüş kabiliyetini gözlemlemek için kukalar etrafında birkaç tur attık. Bu çok önemli, şöyle ki i3’ün olağanüstü dönüş kabiliyeti var.


9.86 m’lik dönüş çapıyla otomobilden çok adeta bir motosiklet gibi kıvrak manevralara imkan veren sağlayan otomobilin şehir yaşamını çok kolaylaştıracağı ortada. Otomobilin 155/70 R19 ebatlı lastikleri, geniş tabanlı lastiklerle görmeye alıştığımız BMW logosu altında dışardan bakınca şaşırtsa da yere sağlam bastığı hemen anlaşııyor. BMW i3’ün elektrik motoru, 125 kW / 170 HP güç çıkışı ve motorun çalıştığı andan itibaren elde edilebilen 250 Nm’lik maksimum torkla otomobile olağanüstü bir çeviklik kazandırıyor. BMW i3, 0’dan 60 km/s’ye sadece 3,7 saniyede ve 0’dan 100 km/s’ye de 7,2 saniyede ulaşabiliyor. Kara Şimşek’in hızlanmasını hatırlatan keyifli bir vızıltı eşliğinde elden kayan cıvayı hatırlatırcasına ivmelenen BMW i3’te sürücü ayağını gaz pedalından çektiği anda frenaj başlıyor ve arkadan gelen araçların sürücülerini uyarmak için stop lambaları yanıyor. Emin olun frenajı da o kadar kısa! Gücünü lityum-iyon bataryadan alan BMW i3, gündelik sürüşte 130–160 kilometre gibi bir menzile ulaşabiliyor. Bu menzil, ECO PRO modunda 20 kilometre kadar ve ECO PRO+ modunda ise yine aynı mesafe kadar artıyor. Arzu edildiği takdirde BMW i3, belirli bir değerin altına düştüğü anda hareket halindeyken lityum-iyon bataryanın şarjını sabit bir seviyede tutan menzil uzatıcı motorla da alınabiliyor. Bu görev, 25 kW / 34 HP güç üreten ve arka aksın üzerinde, elektrik motoruna bitişik şekilde yerleştirilen 650 cc iki silindirli benzinli motor tarafından yerine getirilir. Menzil uzatıcı, otomobilin azami menzilini günlük sürüşte 300 kilometre civarında artırıyor. BMW i3 İstanbul’da Kanyon Alışveriş

Merkezi’nin önünde sergileniyor. e-motoring magazine › aralık 2013


LANSMAN Dacia Duster

Duster artık daha cazibeli

Bașarı dolu üç üretim yılını geride bırakıp dünya çapında yarım milyon adede yakın satılan Dacia Duster, aynanın karșısına oturdu ve makyajını yeniledi. Stili, gücü, kalitesi ve tutumluluğu artık daha fazla kișiyi etkileyecek. Süreyya İZGİ / Marsilya-Fransa

e-motoring magazine › aralık 2013


K

apsamlı bir yenilik operasyonunda geçen Duster’ın Türkiye’deki satışına başladı. Tamamen yenilenen, kalitesi artırılan, donanımları zenginleştirilen ve motor güçleri artırılan Duster, Ambiance ve Lauréate olmak üzere iki farklı versiyon ile 36.600 TL’den başlayan fiyatlarla satılıyor. 2010 yılında lansmanı gerçekleştirilen ilk Dacia Duster, dünya çapında üç yılda 450 binden fazla müşteriyle buluşmuştu. Özellikle Fransa, Almanya ve son dönemde satışa sunulduğu İngiltere gibi gelişmiş pazarlarda bile iddialı satış performansı gösteren Duster, beklentilere hitap ederek “smart buy” markası (akıllı satın alma) olmayı başardı. Tüketicileri zengin donanımlı ikinci el otomobil almaktansa daha uygun fiyata yeni otomobil almaya yönlendiren Dacia Duster, şimdi teknolojisi, sürüş özellikleri ve donanımlarıyla çok daha iddialı. Özellikle motor performansında yapılan geliştirmeler, Duster’ın daha fazla rağbet görmesini sağlayabilir. Dacia Aracın Marsilya’da gerçekleştirilen dünya lansmanında e-motoring magazine olarak biz de vardık. Duster’ı asfalt ve arazi koşullarında deneyerek detaylı olarak inceledik.

Gövde daha alımlı, kabin daha kaliteli Geniş çaplı bir maktaj çalışmasıyla karşı karşıya olduğumuzdan Duster’ın gövde ölçülerinde herhangi bir değişiklik yok. Gövde uzunluğundan aks mesafesine her şey aynı. Yeni Dacia Duster’ın burun tasarımı, her yol koşuluna uygun “sert” bir araç olduğunu vurgulayacak e-motoring magazine › aralık 2013


LANSMAN Dacia Duster

biçimde iyileştirilmiş. Yeniden tasarlanan ızgaranın artık yeni bir hava giriş kanalı ve gündüz farlarına sahip çift optikli farları var. Aracın ön tasarımı iki adet krom kaplı şerit ile yeniden tasarlanmış bir ızgara ile şekillendirildi. Söz konusu ızgaranın artık yeni, aşağıya yerleştirilmiş hava giriş kanalı ve gündüz farlarına sahip çift optikli farları var. Bütün bu yenilikler bir yandan aracın görüntüsünü ve sağlamlığını vurguluyor diğer yandan da sağlam maceracı özelliğini güçlendiriyor. Arkada ise, yeni aydınlatma grubu ön kısımdaki tasarım özelliklerini tamamlıyor; özellikle de krom kullanımı ile. Krom kaplı bir egzoz çıkış borusu ve 4x4 versiyonları için yeni “4WD” yazısı, araçtaki stil değişikliklerini tamamlıyor ve aracın kişiliğini güçlendiriyor. Bu kez arazi kullanımına uygunluğu daha çok dile getirilen aracın gövde açıları e-motoring magazine › aralık 2013

da basınla paylaşıldı. Hatta özel hazırlanmış bir offroad parkurunda sürüş bile organize edilmişti. Duster’ın yaklaşma açısı 29.3, uzaklaşma açısı 34.9 derece olan Duster’ın karın açısı ise 23 derece. Aracın kabinindeyse müşterilerin beklentileri paralelinde yapılan önemli yenilikler var. Yeni Dacia Duster’ın iç tasarımı dış görüntüsünün sunduğu vaatleri karşılayabilmesi açısından yenilenmiş. Kokpit tamamen yeniden tasarlanırken güçlü görünümüyle kabinin sunduğu sağlamlık duygusunu arttırıyor. Aracın konfor düzeyi de yeni tasarlanan koltuklarla artırılırken, arka koltuk sırasının sırtlığı daha da güçlendirildi. Yeni Dacia Duster, deri de dahil olmak üzere üç yeni döşeme seçeneği ile sunuluyor. Öncüsüne göre yalıtımı daha iyileştirilen Duster’ın iç mekanında gürültü seviyesi yarı yarıya azaltıldı.


Zengin donanım Yepyeni ekipmanlar ve iyileştirilmiş özellikler; üstelik hepsi Dacia fiyatlarıyla müşterileri oldukça etkileyecek. Öncüsüne göre daha fazla özellik bulunan Duster’da elektronik denge programı (ESP) ve dört hava yastığı, Eco mode, gündüz farları, vites değiştirme göstergesi standart olarak sunuluyor. Buna ek olarak Dacia MEDIA NAV, hız ayar ve sınırlayıcı ve arka park sensörleri de opsiyon olarak müşterinin beğenisine sunuluyor.

Genişletilmiş verimli motor yelpazesi Yeni Dacia Duster’da Renault’nun kendini kanıtlamış 1.5 dCi turbo dizel motorunun iki güç versiyonu sunuluyor: 90 HP ve 110 HP. Bunların her ikisi de daha düşük yakıt tüketimleri ile birlikte üstün sürüş özellikleri sağlıyor. 1.5

dCi 90 HP motor 4x2 versiyonda yer alıyor ve karma parkurda 100 km’de ortalama 4.7 lt yakıt tüketiyor. 100 HP’lik 1.5 dCi ise 4x2 versiyonunda 100 km’de 4.8 lt, 4x4 versiyonu da 5.2 lt dizel yakıt tüketiyor. Duster’ın ayrıca, 1.6 16V 105 HP motorun benzinli ve LPG’li versiyonları da Türkiye pazarında satışa sunuluyor. 105 HP güç üreten 1.6-litrelik 16V benzinli motor, gamın en uygun fiyatlı motoru olup, Dacia Duster’ın Ambiance 4x2 versiyonunda sunuluyor. 105 HP güç üreten 1.6 litrelik 16V benzinli motorun karma parkurdaki 100 km yakıt tüketimi ortalaması 7.1 lt düzeyinde. Yeni Duster’da sunulan Eco mode sayesinde sürücülere yakıt tüketimlerini azaltmada yardımcı oluyor ve sürüş tarzına ve yol koşullarına bağlı olarak karbon emisyonları %10’a kadar azaltılabiliyor. e-motoring magazine › aralık 2013


e-motoring magazine › aralĹk 2013


Saklı takvim Tüm dünyanın merakla beklediği Pirelli Takvimi, 50. Yılı’nda beklenilenin aksine yeni bir 2014 takvimi yaratmak yerine 1986’da Helmut Newton’un fotoğrafladığı ancak bugüne kadar yayınlanmayan fotoğraflardan olușturuldu. Newton’un 1986 yılında Monte Carlo ve Toskana Chianti’de gerçekleștirdiği çekimlerde objektiflerin karșısında Susie Bick, Antonia Dell’atte ve Betty Prado vardı.

Pirelli 50. Yıl için, yeni bir 2014 takvimi yaratmak yerine 1986’da Helmut Newton’un fotoğrafladığı ancak bugüne kadar arșivlerde saklanan ve yayınlanmayan takvimi lanse etmeye karar verdi. Bu proje, Pirelli Vakfı tarafından yürütülen uzun soluklu bir rekonstrüksiyon çalıșması sayesinde hayata geçirildi. Yaklașık 30 sene sonra 1986 ve 2014’ün aynı takvim yılına sahip olması gibi șanslı bir tesadüften de yararlanılan bu takvim, yıldönümü kutlamalarının bir parçası olarak gün ıșığına çıktı. Pirelli Takvimi, 50. Yılına yakıșır bir șekilde beklenilenin aksine; Patrick Demarchelier ve Peter Lindbergh’in New York’ta; Miranda Kerr, Helena Christensen, Karolina Kurkova, Alessandra Ambrosio, Alek Wek ve İsabeli Fontana ile gerçekleștirdiği çekimlerden yeni bir 2014 takvimi yaratmak yerine 1986’da Helmut Newton’un fotoğrafladığı ancak bugüne kadar arșivlerde saklanan ve hiçbir yerde yayımlanmayan takvimi gün ıșığına çıkarttı.

e-motoring magazine › aralık 2013


e-motoring magazine › aralĹk 2013


1986 yılında Monte Carlo’da ve Toskana’daki Chianti’de Podere Terreno’da çekimleri gerçekleștirilen Pirelli Takvim’i, 12 siyah-beyaz ve 1985’te Monte Carlo ve Chianti’de yakalanan tarihi enstantanelerden seçilmiș 29 sahne arkası fotoğraftan olușuyor. Newton, Pirelli Takvimi’nin İtalyan versiyonu için aradığı doğru ıșığı Siena’nın kırsal alanlarında bulmuștu. Yeșil tepeler, selvi ağaçları, çiftlik evleri, küçük kiliseler, ziraat makineleri, küçük bir benzin istasyonu ve Orta Çağ köyleri tam anlamıyla neo-realist bir atmosfer için mükemmel bir fon yarattı. Toskana’nın yolları, İtalyan yeni gerçekçi sinemasının Silvana Mangano, Lucia Bosé ve Sophia Loren gibi yıldızlarını andıran dolgun vücutlu kadınlar için bir geri plan yaratırken erkekler sadece birer izleyici olarak yer aldı. Tüm dünyadan sadece 800 özel konuğun ağırlandığı geleneksel Pirelli Takvimi Gala’sıyla birlikte Pirelli’nin Milano’daki çağdaș sanat mekanı HangarBicocca’da bir retrospektif serginin açılıșı da yapıldı. Gala sırasında konuklar, yıllar boyunca takvim için çalıșmıș 30’dan fazla fotoğrafçının yüz altmıș’tan fazla fotoğrafıyla 50 yıllık Takvim öyküsünü görme șansı yakalıyor.

Pirelli Takvimi THE CAL nasıl doğdu? “The Cal”™, Grubun İngiltere’deki iștiraki Pirelli UK Limited’in parlak bulușuydu ve șirket proje üzerinde uzun süre rahatlıkla çalıșabildi. 1964 yılında Pirelli’nin İngiltere’deki yerel rakipleri arasında öne çıkması için bir pazarlama stratejisi arayan İngilizler, o zamana göre tamamıyla yenilikçi bir proje yaratmak üzere sanat yönetmeni Derek Forsyth ve Beatles portreleriyle ün yapan fotoğraf sanatçısı Robert Freeman’ı görevlendirdi. Ortaya bașlangıcından itibaren moda dünyasından ve “ihtișamdan” farklı duran, sanatsal ve kültürel çağrıșımlarıyla rafine ve özel bir ürün çıktı. O günden bu yana, 50 yıldır “The Cal”™ olarak anılan takvim, döneminin en saygın fotoğrafçıları tarafından çekilen fotoğraflarla zamanın geçișini görsel bir șekilde anlatıyor, çağdaș kültürü yorumluyor ve genellikle yeni trendleri belirliyor.

e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Audi A3 Sedan 1.4 TSI

Sırt çantalı Alman üreticinin premium kompakt limuzini A3 Sedan, küçük bütçeleri Audi standartlarıyla buluşturmak istiyor. Otomobil harika ama opsiyonlar bu buluşmaya zorluk çıkartabilir...

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › aralık 2013

A3


3

e-motoring magazine › aralĹk 2013


TEST Audi A3 Sedan 1.4 TSI

D

üşük gelir profillerini premium markaların kaliteli ürünleriyle buluşturma manevrasına Audi de A3 Sedan ile katılıyor. Alman üreticinin “yıldızlı” rakibini yalnız bırakmasını bekleyemezdik. Artık sırada 1 Serisi Sedan ya da 2 Serisi Gran Coupe’yle BMW’nin premium sedanı var... A3 ailesinin üçüncü üyesi Sedan, fotokop ile küçültülmüş bir A4 edasıyla ilk kez görenleri şaşırtıyor. Kimileri hangi model olduğunu anlamıyor kimileriyse küçük A4 muamelesi yapıyor... Hatta otomobili aynadan bakıp A4 zane-motoring magazine › aralık 2013

netmek de mümkün. Oysa A3 Sedan, Audi’nin premium kompakt sedanlar kulvarında Mercedes-Benz CLA’yı yalnız bırakmayacağının ilanı! Üçüncü nesil A3’ün bir yıl ardından piyasaya sunulan sedan kardeş, aynı platformu kullandığı beş kapılı hatchback kardeşi Sportback’e göre 15 cm uzatılmış gövdesinin peşinde bir sırt çantası taşıyor. Bir numara büyüğü A4’ten 24 cm kısa olan A3 Sedan, Avrupa’da sedan pazarı -neredeyse!olmadığı için öncelikle Çin ve ardından zengin Ortadoğu/Arap pazarları için geliştirilmiş premi-


Audi A3 Sedan 1.4 TSI + Kabin kalitesi, performans, iniş biniş kolaylığı, düşük tüketim - Fiyat, opsiyon bedelleri Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1395 Motor gücü (HP): 140 HP/5000 d/d Maksimum tork (Nm): 250 Nm/1500-3500 d/d Vites kutusu: 7 vitesli otomatik Maksimum hız (km/s): 219 0-100 km/s hızlanma (sn): 8.4 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 5.9/4.1/4.7 Ağırlık (kg): 1325

um bir ürün. VW Group’un Macaristan’daki Györ fabrikasında üretilen otomobilin Amerika’da da ilgi görmesi beklenebilir. A3 Sedan’ın kabini, alışılagelmiş Audi kurallarından vazgeçilmeden işlenmiş bir mekan. Ergonomik tasarım, kaliteli malzemeler, hatasız işçilik... Çok ferah olduğunu söylemek zor ama dar hissettirecek kadar da boğucu değil. MMI arayüz uygulaması, kullanım kolaylığının yanında kokpite gizlenebilen renkli ekranıyla da rakibinden üstün. A3 Sedan’da koltukların ayarı ko-

lay, sürüş pozisyonu başarılı, oturma alanları da yeterince geniş. Kabinin genişliği, ayak boşlukları ve özellikle kafa boşluğu A3 Sedan’da daha üstün. Dahası kapılar da daha geniş açıldığından inmesi binmesi kolay. İnip binerken kafayı vurma riski CLA’ya göre hayli düşük!.. A3 Sedan’ın Sportback kardeşinden 45 litre fazlasıyla 425 litreye ulaşan bagaj hacmi, arka koltuk sırtlığının 60:40 oranında katlanmasıyla genişletilebiliyor. Gerçi ortam çok fazla yük taşımak için fazla zarif ama kıyabilen elbette taşıyabilir. Zaten genişletildiğinde elde edilen hacim, katalogda dahi açıklanmamış. Sanırız Audi de bilinsin ve kabine kıyılsın istemiyor! Yükleme ağzı geniş olan bagaj içinde yan duvarlar avadanlıklara ayrılmış ama hiç bir şey göz önünde değil. Mercedes-Benz CLA’da bagaj kapasitesi 470 litre. Otomobilde yer alan tüm mekanik aksam hatchback kardeşlerinden ve VW Group markalarının çeşitli modellerinden tanıdık. 1.4 litrelik TSI moe-motoring magazine › aralık 2013


TEST Audi A3 Sedan 1.4 TSI

tor, Audi’de S-tronic adını alan çift kavramalı vites kutusu, süspansiyon elemanları, bu gövdeye özel yapılmış minik ayar değişiklikleri dışında birebir aynı. Uzun yıllardır alıştığımız bu VW iş modeli, üretim sürecine ekonomik destek sağlıyor. Tüketici açısından ise -servislerde faturaya yansıyan imaj farkı dışında!- bir sakıncası yok. Gelişmiş çift kavramalı şanzımanla uyum içinde çalışan verimli direkt benzin enjeksiyonlu ve turbo beslemeli motor, küçük sedana akıcı bir sürüş karakteri sağlarken düşük tüketimiyle de sürücüsünü mutlu ediyor. 250 Nm’lik maksimum torkun neredeyse kalkıştan itibaren sunulup 3500 d/d’ye kadar maksimum düzeyde kullanımda olması, devir bandını diri tuttuğundan otomobili olduğundan daha güçlü hissettiriyor. e-motoring magazine › aralık 2013

Buna 7 vitesli DSG şanzımanın her an atağa hazır karakteri de eklendiğinde A3 tadından yenmiyor. Motorun sahip olduğu Audi cylinder on demand teknolojisi, sakin sürüsler sırasında motorun tam gücüne ihtiyaç duyulmadığında otomatik olarak iki silindiri aktif durumdan çıkardığı için belirgin şekilde daha verimli çalışıyor ve havaya daha az CO2 emisyonu salınıyor. Düşük ve orta yük aralığı ile gaz kesme esnalarında dört silindirin yoğun kuvvetine ihtiyaç duyulmadığında silindir 2 ve 3 kendilinden devreden çıkıyor. Yani bu silindirlere ne hava emiliyor ne yakıt püskürtülüyor ne de egzoz gazı atılıyor. Kuvvetlice gaz verildiğinde devreden çıkan silindirler tekrar aktif oluyor ve tüm silindirlerin tam kuvveti kullanıma sunuluyor.


OTOMATİK PARK SİSTEMİ, MEDENİ TRAFİK KOŞULLARINDA MUTLAKA ÇOK FONKSİYONELDİR. ANCAK ÖZELLİKLE SABIRSIZ SÜRÜCÜLERİYLE ÜNLÜ İSTANBUL’DA BİRAZ DERTLİ OLABİLİR. BAŞINIZA İŞ AÇMAYIN, PARK ETMEYİ İYİ ÖĞRENİN!..

Otomobilin yakıt tüketimi, grup markalarından bildiğimiz üzere, dikkat çekici düzeyde düşük gerçekleşiyor. 100 km’de 6.2 litrelik tüketim ortalamamız notlarımız arasına altı çizilerek kaydedildi. Şehirdışına çıktığımızda 100 km ortalaması 5.2 litre düzeyinde seyrediyordu.

Gizli sportif karakter Tıpkı VW Golf VII, Seat Leon ve Skoda Octavia gibi MQB platform üzerinde inşa edilen otomobilin sert karakterli süspansiyonu, ona sportif bir karakter kazandırıyor. Küçük bir aile sedanında sportif karakter rağbet görür mü tartışılabilir ama burada imaj kaygısı biraz daha ağır basmış. Neyse ki hemen her müşteri profili için kabul edilebilir düzeydeki sertlik, yol tutuşa da olumlu katkıda bulunuyor. Zaten bu sportif karakter asla

CLA kadar belirgin değil, öne sürülmemiş. Otomobilin sahip olduğu 225/45 R17 ebatlı lastikler, sportif süspansiyonla birlikte dengeli bir sürüşün altyapısını oluşturuyor. Virajlarda zorlandığında bile önden kaymaya direnen otomobil, genelde çizgisini bozmuyor. Dinamik sürüşün ana unsurlarından olan direksiyonun keskin tepkileri, gövdenin yönetiminde ağırlığını hissettiriyor. Düzlüklerde virajlarda salınım sezilmeyen A3 Sedan’da bağımsız süspansiyonlu ve 4 salıncaklı arka aksların getirdiği esneklikle arka kısmı da stabil görüntü çiziyor. Kaygan yüzeylerde ya da acemi ellerde yaşanabilecek riskler ESP ve kilitli diferansiyelle korumaya alınmış ama tabii ki bunlar garanti anlamına gelmiyor! Otomatik park sistemi, medeni trafik koşullarında mutlaka çok fonksiyoneldir. Ancak özellikle sabırsız sürücüleriyle ünlü İstanbul’da biraz dertli olabilir. En azından sistemin çalışmasına tam alışana dek! 1.4 TSI motorlu A3 Sedan 32.240 Euro’dan başlıyor. 1.6 litrelik TDI motorlu kardeşiyse 33.460 Euro’ya satılıyor. Modelin albenisini getiren vazgeçilmesi zor opsiyonların eklenmesiyle fiyat bu boyuttaki bir otomobilde saşırtıcı noktalara ulaşabiliyor... e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Ford Kuga 1.6L EcoBoost Selective

SÜSLÜ VE YÜKLÜ DOPDOLU BİR FORD KOMPAKT SUV MODELİ KUGA. İKİNCİ NESLİYLE ALBENİSİ DAHA DA ARTAN ARACIN EN ALT DONANIM PAKETİNDE BİLE EKİPMAN LİSTESİ ÇOK UZUN. PEK EĞLENCELİ DEĞİL AMA MANTIKLI.

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN

e-motoring magazine › aralık 2013


e-motoring magazine › aralĹk 2013


TEST Ford Kuga 1.6L EcoBoost Selective

F

ord’un 1998 yılında ilk Focus ile çıktığı yeniden yapılanma dönemi bugün doruğa ulaşmış durumda. Adım adım her yeni modelde ardı ardına motor, süspansiyon, tasarım, iç mekan, güvenlik derken komple bir kalite artışını uygulamaya koyan Ford, modellerine artık toz kondurmuyor. Bugün her bir model, segmentinin en iyisi pozisyona göz kırpıyor. Fiesta’dan BMax’a, Focus’a, C-Max’tan S-Max’a tümünde durum bu... Yeni Mondeo da yolda. Elbette Kuga’nın da kardeşlerinden geri kalacak bir durumu yok. İlk olarak 2008 yılında ortaya çıkan Kuga, 2013 ilkbaharında doruktaki Ford’un son dönem kalite standartlarını yakalamış ikinci nesliyle otomobilseverlerle buluştu. Öyle sıkı görünüyor ki Kuga, Volvo XC60 ile ortak platformda geliştirilen öncüsüyle ilgili üretilmiş tüm tereddütleri ve “light versiyon” iddialarını çürütür nitelikte. Amerika’da Escape adıyla satılan kompakt SUV, Ford’un yine C1 platformu üzerinde bu kez Focus, C-Max, Volvo S40 ve Mazda3 ile kardeş. İlk jenerasyona göre boyu 4443 mm’den 4524 mm’ye uzayan Kuga’nın yüksekliği de 1710 mm’den 1702 mm’ye indirilmiş. Bu milimetrik değişikliklerin dışardan bakıldığında anlaşılması güç ve sanki burunda ve arka tasarımda yapılan değişikliklerle Kuga makyaj tazelemiş gibi değerlendirilmeye açık. Ama bu bir makyaj değil, platformu ve hatta gövde formu aynı olsa da kritik noktalara yapılan müdahalelerle tamamen yenilenmiş Kuga. Kalitesi ve teknolojisindeki artış, fark edilmeyecek gibi değil. Eskisinden daha maskülen bir görüntüye sahip olan kompakt SUV, alımlılığıyla yollarda ağırlığını hissettiriyor. Arkadaki çift egzoz çıkışına çok aldanmamak gerek, biri sadece simetriyi destekliyor! Test için aldığımız Selective donanım paketli Kuga, adeta Ford’un teknoloji gösterisi gibiydi. Ön camdaki adaptif hız sabitleme sistemi e-motoring magazine › aralık 2013


Ford Kuga 1.6L EcoBoost Selective + Yüksek kabin kalitesi, güçlü motor, teknoloji çokluğu - Tüketim, rakiplerden küçük bagaj, ekstra donanım bolluğu Yakıt tipi: Benzinli Motor hacmi (cc): 1597 Motor gücü (HP): 180 HP/5700 d/d Maksimum tork (Nm): 240 Nm/1600-4000 d/d Vites kutusu: 6 ileri otomatik Maksimum hız (km/s): 200 0-100 km/s hızlanma (sn): 9.7 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 10.2/6.3/7.7 Ağırlık (kg): 1682

sensörlerinden akıllı xenon farlarına, bagaj kapağı tutamağına gizlenmiş kamerasına kadar detaylarına bakınca dikkat çekici bir unsur görülebiliyordu. Üst donanım seviyesinin keyfi başka tabii... Zor park manevralarında yararlanılabilecek otomatik park asistanı, araç içi etkileşimi arttıran Bluetooth ve Türkçe Sesli Kontrol özelliğine sahip SYNC sistemi, bir kaza yaşanması ve hava yastıklarının açılması durumunda, (SYNC sisteminin bir parçası olan) Bluetooth ile eşleştirilmiş cep telefonunu kullanarak acil yardım servisini arayabilen asistan, entegre navigasyon gibi yenilikçi teknolojilerle bezeli otomobilde bunların kullanımı öğrenmek bile epey zaman alabilir. Desem ki “premiuma çeyrek var” abartı olmayacak. Ama malzeme kalitesi, ergonomi ve zengin donanım unsurlarının yanında kabinde fark edilir bir de genişlik sözkonusu. Kokpitte yer alan Sony müzik sisteminin düğmeleri çok e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Ford Kuga

küçük. Hareket halinde direksiyon üzerindeki kumandalardan yararlanmak gerekiyor. Ön koltuklarda şaşırtıcı sportif tasarım gözleniyor. Şişkin yanal destekler SUV’un S’sinin hakkını veriyor! Özellikle arka koltuk yolcularına ise geniş ayak boşluğunun keyfini çıkartmak kalıyor. Kolayca katlanabilen sırtlıklar sayesinde bagaj hemen genişletilebiliyor. Sanırım Ford mühendisleri bagaj hacmi birçok rakipten küçük olduğundan sık genişletilme ihtimaline karşı özen göstermiş!.. Focus’tan tanıdık kokpit, iki iri bilgi ekranıyla sürücü ve yolcuların işini kolaylaştırıyor. Çift bölgeli klima ile donatılmış otomobilde donanım listesinin uzunluğu mutluluk veriyor.

Sürükleyici performans Ford’un en son jenerasyon EcoBoost makinelerinden biri olan 1.6 litre hacimli 180 HP’lik bir güç paketi. Direkt benzin enjeksiyonlu olan e-motoring magazine › aralık 2013

turbo beslemeli motor, yakıtı pek de “idareli” tüketmiyor. Savurgan demeyelim ama eli hayli açık, katalog verilerine yaklaşmak pek mümkün görünmüyor. Performansa bakınca 1600 d/d’dan itibaren 4000 d/d’ya kadar kullanıma sunulan 240 Nm’lik maksimum tork çıkışı, otomobilin akışkanlığı sağlıyor. Tork konvertörlü geleneksel otomatik şanzımanın tepkileri gecikmeli değil. Manuel de kullanılabilen sistem, tempolu sürüşlerde daha heyecanlı anlar yaşatabiliyor. Ama yüksek bir SUV kullanıldığı unutulmamalı. Araçta yer alan elektrik destekli direksiyon sistemi, hafiflikten öte, motordan güç çalmaması, enerji tüketmemesiyle avantaj sağlıyor. “Softroader” olarak tanımlanan aracın sürüş performansı gayet tatmin edici. Arazideyse çok zorlamaya geleceğini hissettiremiyor. Zaten dört mevsim lastikleri kullanıldığından


Sony müzik sisteminin sesi iyi ama kumandalar çok küçük. Adaptif hız sabitleme sistemi kamerası ön camda. Geri görüş renkli ekrandan izleniyor.

sadece toprak yollarla yetinmeli, dört tekerlekten çekiş sistemi de yağışlı yüzeylerde stabilite güvenceniz oldun. Kuga’nın heybetli görüntüsüne aldanmayın, yoldan gerçekten çıkmaya kalkınca pek şansınız yok, çekicinizin telefonunu yanınızda bulundurun! Bu tip süslü SUV’lar aslında tatlı su balıkları! Yoldan çıkınca karşılaşılacak çamura, engebeye, zorlamaya pek dirençli değiller. Buna karşılık Kuga

asfalt sürüşleriydeyse sert süspansiyonunun da payıyla olduça güven verici. Virajlarda hayli izine sadık bir görüntü çiziyor. Zorladığımda bodyroll eğilimi görmedim diyemem ama standart kullanıcıların yapacağı denemeler değil bunlar... Araçta süspansiyon konforu arayanlar çok tatmin olmayabilir. Yaylandırma neredeyse hiç yaşanmıyor. Çok sert değilse de hayli diri bir süspansiyon seçimi yapılmış. Ford Kuga’nın fiyatı Trend X donanım seviyesinde 69.160 TL’den başlıyor. 180 HP’lik Titanium versiyonunda 82.500 TL’ye yükseliyor. Selective donanım seviyesindeyse 89.835TL’lik etiket var. Çok zengin donanım listesini www.ford.com.tr’den dikkatle incelemelisiniz. Ama bu rakamlara paketlerin ekstra donanımlarını da eklediğinizde fiyat hayli yükselebilir! Bu durumda üst seviye rakiplere ulaşma seçeneği de belirebilir. Dikkatli analiz etmek gerekiyor. e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Hyundai i10 1.0 Elite

Pozitif iyon yükl

Çok pratik, çok atak, çok zengin donanımlı ve çok az yakıyor, iyi de gidiyor. Ülkemizde üretilen Hyundai i10, tüm özellikleriyle şehir hayatını kolaylaştıran bir otomobil.

e-motoring magazine › aralık 2013


lü: Hyundai i10

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN

e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Hyundai i10 1.0 Elite

Yıllardır bildiğimiz bir otomobildi aslında, ta Atos’tan beri iyi tanıdığımız. Ama doğrusu “yenilendi” denildiğinde bu kadarını ummamıştık. Bir şeylerin değiştiği gözle seçiliyordu ama komple bir sıçrama yapması beklenmedik bir şeydi. Otomobillerin yenilenme dönemini kapatıp update edilmesi başlandığından bu yana karşılaştığım en iyi operasyonlardan biri i10’unki. 2007’de Atos’un yerini alıp 2011’de makyajlanan Hyundai küçüğü, artık sınıfında hegemonya kurmak istiyor. Görsel olarak -Uzakdoğu markalarında zor bulunur bir özelliktir, malum!- daha kişilikli görünen i10, sürüş karakterini vurgulayan afacan bir yüze sahip. Selefine göre 8 cm uzatılıp 3665 mm’ye ulaşan i10, 4 cm de alçaltılmış. Kapılar o kadar hafif ki kağıttan olup olmadığını sorgulatıyor. Ama bu dayanıksızlık anlamına gelmiyor. İçine yerleştikten sonra fark edeceğimiz otomobilin her yerindeki kolaylık prensibinin giriş noktası bu kapılar. Kalite algısı, içinde bulunduğum Elite donanım seviyesinde çift renkli döşemelerle daha ilk anda şekilleniyor. Keza çift renkli kokpit e-motoring magazine › aralık 2013

ve Avrupai tasarım, fark edilmeyecek gibi değil. Direksiyon tüy hafifliğinde, parmakla çevrilebiliyor ama sürüş güvenliğini riske edecek gevşeklik yok. Vites geçişleri yumuşacık, koltuk ayarları pratik, uğraştırmıyor, kokpitteki bölmeler kullanışlı. Her şey idealize edilmiş, dörtlü ikaz düğmesi bile kırmız renkli! Kimi markalardaki gibi siyaha boyanıp gizlenmemiş! A ve B segmenti arasında değerlendirilmesi istenen otomobil, boyutları dahilinde şehir içi ulaşımında yeterli alan sunuyor. Yepyeni bir platform üzerinde geliştirilen otomobilin aks mesafesiyse ilk i10’a göre sadece 0.5 cm artmış. Fazla bir şey beklememek lazım diye düşünüyorum ama kabinde fark edilir bir genişleme var. Milimetrik de olsa artan diz mesafesi arka koltuk yolcularına getirdiği bir rahatlık -doğal olarak- yok ama 6.5 cm artan genişlik daha iyi hissettirmeye aday. Ülkemizde bu otomobile gerekirse 7 kişi de sığılabilir (!) ama normali maksimum 4 yetişkin+1 çocuk kapasiteli gibi düşünmek. 252 litrelik bagaj kapasitesiyle ilgili en iyi veri, sınıfının en büyük kullanım alanı olması.


60/40 katlanabilen koltuklar, hacmi 1046 litreye kadar genişletebilme olanağı sunuyor. Bagajın yükleme eşiği yüksek sayılabilir ama tepsi tepsi baklava börek taşımayacaksanız önemi düşük bir konu. Yalnız baz versiyonda bagaj aydınlatmaması sunulmamasını yadırgadım.

Kullandığım yanyana en iyi 3 silindir! Yakıt ekonomisi beklenen yolda ağır çekimde ilerlemeyi kabullenen müşterileri yoldan çıkarabilecek bir otomobil bu. Sanırım kullandığım

en iyi 3 silindirli motor i10’unki. Bu kadar ateşlisini ve bu kadar ekonomiğini görmemiştim. Mütevazı hacimlerine bakınca, seri ivmelenme 1.0 litrelik motorlardan herhalde en az talep edilen özellik ama i10’un 65 HP’lik motorunda ilk dikkat çeken bu. Elbette drag yarışlarına katılırsanız daha kalkış yapmadan yarış biter ama i10 şehir içi ulaşımını yakıt ekonomi uğrunda bazı rakip örneklerdeki gibi eziyete dönüştürmüyor. Zaten onlarda ekonomi de gerçekleşemiyor. Otomobilin hızlanması için bastırdıkça yakıt sarfiyatı kontrolden çıkıyor. e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Hyundai i10 1.0 Elite

Ama Hyundai i10’da durum farklı. Hem istekle ivmeleniyor, sürücüsünü tüketmiyor hem de yakıtı gerçekten az tüketiyor! Ataklığı ara hızlanmalarda gizli, yoksa 0-100 km/s hızlamnası fabrika verilerine göre 15 saniyeyi zorluyor! 3 silindirli motorların sesleriyle tarihe geçecek bir durumu yok ama neyse ki şimdilik -onu bari- bekleyen de yok. D-CVVT (Dual/çift-Sürekli değişken supap zamanlaması) sistemi egzoz/emme supaplarının açma ve kapanma zamanlamasını, motor devri ve araç yüküne en uygun şekilde ayarlayarak performansı artırırken, yakıt tüketimini ve salınan karbon emisyonunu azaltıyor. İstanbul içinde ve çevreyollarında kullandığımız otomobil, sürüş özellikleri kadar yakıt tüketimiyle de bizi çok mutlu etti. 100 km’de 5.0 litreyi aşmayan tüketim değeri, 40 litrelik depoyla şaşırtıcı menziller sağlarken i10’un şehir içi ulaşım için ne e-motoring magazine › aralık 2013

kadar mantıklı bir seçim olduğunu gösterdi. Ama bu kadar metropol trafiği hedeflenmiş bir araçta daha ciddiye alınır bir klakson yerinde olabilirdi.

Kullanım avantajlarıyla dolu Şehir içinde tüy gibi direksiyonuyla daracık sokaklarda çevik manevralar yaparken hayranlığımı kazanan i10, tüm popülaritesine karşın MINI’den daha pratik bir görüntü çizdi. Rakibi değilse de boyutdaşı olarak MINI, şehir içinde “ağır abi”yi oynuyor. Direksiyonu gibi kendisi de dönmüyor! Ama i10 için manevralar bisiklet kadar kolay! Sistem, elektrik motoru sayesinde, aracın değişen hızına göre motordan aldığı direksiyon desteğini arttıryor veya azaltıyor. Hele dönüş çapı! Gerçekten etkileyici. Peki kötü huyları yok mu? Var tabii ki. Şehirde stabilitesiyle ilgili sıkıntı hissettirmeyen, hatta yere sağlam bastığını düşündüren otomobil,


Hyundai i10 100 km’de 5.0 litreyi aşmayan tüketim değeri, 40 litrelik depoyla şaşırtıcı menziller sağlarken şehir içi ulaşım için ne kadar mantıklı bir seçim olduğunu gösterdi.

Hyundai i10 1.0 Elite yağmur altında hızı 110 km/s’yi aştığında beni tedirgin etti. İşte bu bölümde rakibi saymayacağınız birçok küçük otomobil aklınıza gelebilir. Hyundai’nin İzmit tesislerinde üretilen ve Avrupa’ya da ihraç edilen bu otomobilin önemli bir özelliği daha var. Tüm Hyundailer gibi i10 da çok zengin donanım seviyesine sahip. Style ve Elite donanım seviyeleriyle alınabilecek i10’da klima, lastik basınç sensörü, ESP, VSM, elektrikli ön ve arka camlar, USB-AUX girişleri, acil durum fren sinyali, yokuş kalkış destek sistemi, viraj içi aydınlatmalı farlar, direksiyondan kumandalı müzik sistemi, LED gündüz farları, sis farları ve 15 inç çift renkli alüminyum alaşımlı jantlar gibi bir üst segment araçlarda yer alan birçok donanımı sunuyor. 1.0 litre motorlu i10 manuel 28.490 TL’den başlayan fiyatlarla satılıyor. İhtiyaçlara uygunsa mutlaka düşünülmeli.

+ Çok kullanışlı, düşük tüketim, atak motor, zengin donanım - Hız arttıkça stabilite azalıyor, korna felaket! Yakıt tipi: Benzinli Motor hacmi (cc): 998 Motor gücü (HP): 65 HP/5500 d/d Maksimum tork (Nm): 95 Nm/3500 d/d Vites kutusu: 5 ileri manuel Maksimum hız (km/s): 155 0-100 km/s hızlanma (sn): 14.9 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.0/4.0/4.7 Ağırlık (kg): 1008

e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Toyota Auris 1.6 Multidrive S

Kendi yolunu çiziyor, bildiğini oku TOYOTA TRENDLERİ PEK UMURSAMIYOR, BİLDİĞİ YOLDA, FONKSİYONELLİK VE SORUNSUZLUK ADINA TEKNOLOJİSİNİ KONUŞTURUYOR.

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN

e-motoring 48 › 49 e-motoring magazine magazine › aralık 2013 › ekim 2013


uyor

e-motoring magazine › aralĹk 2013


TEST Toyota Auris 1.6 Multidrive S

e-motoring magazine › aralĹk 2013


C

orolla, hatchback gövde formu dahil herhangi formatıyla hiçbir zaman genç otomobili olmamıştı. Bu efsane model, C segmentinde dünya çapında bir derece sahibi olmasını genele başarıyla yaymasına borçlu oldu hep. 1966’dan bugüne 40 milyon adetle dünyanın en çok satılan modellerinden birinin isminin değişmesiyle alınan riskler beni hep düşündürse de uçlarda yer almayı seçmedi. Yine herkesi hedefleyen bir Toyota hatchback’i var elimizde. Bu Golf rakibi Toyota, keen look denilen “keskin” bakışlarıyla geride kalan Şubat ayında ülkemize gelmişti. Türk toplumu sedan tutkusundan adını koruyan Corolla’yı beklediğinden büyük bir rağbet patlaması yaşanmadı ama sürüş özellikleriyle dikkate alınması gereken bir otomobil Auris. Bir topluma hatchback gövde formunu sevdirmeye yeter mi işte orası bilinmez… Bir önceki nesile göre boyu 30 mm artırılarak 4275 mm’ye ulaşan ve yüksekliği 55 mm düşürülerek 1460 mm’ye indirilen Auris, zemine hakim, güvenli ve sağlam bir görüntü kazanmış. Sınıfının en iyilerinden olan 0,27 Cd aerodinamik sürtünme katsayısına sahip olan Auris’e entegre edilen arka spoyler, hava akımına şekil veren tavan tasarımı, aracın altından hava akımını kolaylaştıran alt tasarım detayları ve “sakana” isimli kanatlar da aerodinamik başarıyı sağlayan detaylardan sadece birkaçı. e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Toyota Auris 1.6 Multidrive S

Tekerleğin icadıyla yaşıt (!) dijital saat Toyota modellerinde halen başköşede...

Doğrusu, otomobilin tasarımının pek de heyecan verici olmadığı fikrindeyim. Sanki önü ve arkası aynı dili konuşmuyor, farklı tasarımcıların elinden çıkmış gibi. Dahası, bugünün tasarım trendlerine direnir bir görüntüsü var, daha çok Japon havasından çalıyor, Japonca konuşuyor. Kabine girildiğinde en dikkat çekici unsur, donanım seviyesiyle de ilgili olarak Skyview cam tavan. Kabini ferahlaştıran bu donanımın dışında fark edilir bir unsur bulmak kolay değil. Zira özellikle kokpit tasarımı, gösterişten hayli uzak ve sanki 2010’ların teknoloji ve donanımlarıyla bezenmiş olmasına karşın 1980’lerden kalmış bir proje gibi. Toyota sürüş güvenliği, fonksiyonellik ve ergonomi açılarından mutlaka araştırmasını yapmıştır ama fazla düz yapısıyla günümüz trendlerinin biraz uzağında kaldığı fikrindeyim. Japon üreticilerin dijital teknolojinin start aldığı güne saygı gösterircesine “ilk haliyle” saat formatından vazgeçmemeleri, bu fikrimin e-motoring magazine › aralık 2013

kanıtlarından. Göstergeler artık TFT dijital ekranlara taşınırken saati en basit haliyle kullanmanın mantığı, çubuklarla yemek yemek kadar zor… Rahat koltuklarda sürüş pozisyonunun 40 mm düşürülmesi, önde göreceli bir sportif oturma olanağı sağlamış, Honda Civic’i anımsatmıyor değil. Auris’in 360 litrelik bagaj hacmi 1335 litreye kadar genişletilebiliyor.

Enerji dolu motor Auris’in sahip olduğu 1.6 litrelik benzinli motor, sürekli değişken akıllı supap ayar sistemi VVTI’ın en yeni versiyonuna sahip. Her motor devrinde yüke ve hıza bağlı olarak optimum verimi sağlayan sistem, yakıt tüketimini minimumda tutarken performansı, egzoz emisyon kaygısını da gözeterek en verimli düzeyde sunuyor. Otomobilin 132 HP maksimum güç sunan 1.6 litrelik motoru, direkt benzin enjeksiyonlu çabuk devirlenen, canlı bir güç paketi. 160 Nm’lik


Toyota Auris 1.6 Multidrive S + Konfor, sessizlik, makul fiyat, ferah kabin, düşük tüketim - Dikkat çekmeyen tasarım, demode kokpit yapısı, korna tonu Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 132 HP/6400 d/d Maksimum tork (Nm): 160 Nm/4400 d/d Vites kutusu: CVT otomatik Maksimum hız (km/s): 190 0-100 km/s hızlanma (sn): 11.1 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 7.4/4.8/5.7 Ağırlık (kg): 1210

maksimum tork değeri 4400 d/d geliyor ama alt devirler de boş değil, motor otomobilin sürüş konforu ve diriliğini öne çıkararak hızlandırıyor ama asla saldırgan değil. Her devirde ayağınızın altında bir güç olduğunu hissediyorsunuz. Auris’in sürüş özellikleri başarılı yol tutuş ve CVT otomatik şanzımanın marifetleri üzerine kurulu. Yüksek kontrollü sürüş sağlamak üzere 1,6 lt benzinli modellerde çift salıncaklı süspansiyon sistemi kullanılan Auris’te gerek direksiyon tepkileri, gerekse süspansiyon elemanlarının sorumluluklarını yerine getirmeleri, keyif veren bir tutunma performansı sağlıyor. 1960’lı yıllarda DAF markasını taşıyan otobüs ve kamyonlardan beri dönem dönem gözde olan CVT şanzımanların en modern örneklerinden biri Auris’te karşımıza çıktı. Sürekli değişken oranlı bu şanzımanlar, vites değişimi hissettirmeksizin, “hayalet gibi” hızlanmalar sağlayabilir. Ama bazıları, gecikmeli gaz tepkileriyle sürüş konfor ve güvenliğini riske

edebiliyor. Toyota’nın CVT’si ise akıcı ve pürüzsüz sürüş sağlayabiliyor. Auris’teki CVT’nin en dikkat çekici özelliği, devir göstergesinin sanki vites değişiyormuş gibi oynaması! Aslında değişen hep oranlar, viteslerin değişiyormuş gibi ibre hareketleri orgazm taklidi gibi bir şey! Otomobilin teknik verilerinde 7.4 litre olarak açıklanan ortalama tüketim değeri, 8 litrenin altına pek inemiyor. Ama yapılacak sabırlı sürüşlerle 7 litre civarında kalmak mümkün olabiliyor. Toyota Auris’in sessiz çalışan süspansiyon elemanları, konfor ve stabilite adına görevlerini yerine getiriyor. 1.6 litrelik motorlu Toyota Auris’in fiyatı, Active donanımlı baz modelde 52.950 TL’den başlıyor. Daha zengin donanımlı Advance donanım seviyesinde başlangıç fiyatı 55.490’ye ulaşıyor. En üst donanım seviyesi Premium Multidrive S olan test otomobilimizin fiyatıysa 64.120 TL. e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Peugeot 2008 1.2 VTi

Al Yü

e-motoring magazine › aralık 2013


lçak gönüllü üksek kalpli

Crossoverlar arasında çetin rekabet yaşanırken 2008, “aslan” farkıyla bir adım önde gibi. Yeni 1.2 litrelik 3 silindirli motoruyla 2008’e şaşıracaksınız.

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Nihat ATATEPE

e-motoring magazine › aralık 2013


TEST Peugeot 2008 1.2 VTi

O

tomotiv sektöründe çareler tükenmiyor. MPV’lere olan ilgi azalmaya yüz tutunca sektör o segmenti boş bırakmadı ve hemen B segmenti hatchbackleri yükseltip adını crossover koydu ve yolunu çizdi. İşler hiç de fena gitmiyor. İri kıyım araçlara şehirlerde yer bulunamazken crossover fikrinin sahipleri, sadece gerekli olan bölümlerden nefis otomobiller geliştirdiler. 2008, crossover piyasasının Peugeot temsilcisi. Daha önce test ettiğimiz 1.6 litrelik versiyonundan sonra yavan geleceğini düşünenler çıkabilir ama 1.2 litrelik motorlu versiyon da hiç küçümsenmemeli. Yeni türeyen mikro SUV’lar cemiyetinde Fiat 500L, Chevrolet Trax, Nissan Juke, Opel Mokka ve Renault Captur gibi rakiplerle rekabet eden Fransız karakteristiğini vatandaşından daha fazla öne çıkarıyor, estetik yanı daha güçlü. Peugeot 208’in platformu üzerinde yükselen otomobil, onun biraz uzatılmış halinden çok daha fazla özelliğe sahip. Aks mesafeleri aynı olan 208’den 20 cm daha uzun, 90 mm kadar daha yüksek olan 2008’in yerden yüksekliğine gelince, 16.5 cm’lik yükseklik, 2008’i kendi çapında SUV klasmanına taşıyor.

Göstergeler, direksiyon, koltuklar!.. Boyutlar dahilinde ferahlık sağlayan kabin içinde 5 yolcunun rahat etmesi sağlanmış. Üzerinde konuşulması gereken iki unsur var,ki bunlar son dönemde Peugeot’nun tasarım anlayışını ifade ediyor. İlki direksiyonun üzerinden takip edilmek üzere alçak tasarlanan gösterge tablosu. Özellikle gece sürüşlerinde çok estetik görünen tabloya yukardan bakmaya zamanla alışılıyor! Görüntünün perdelenmemesi için direksiyon simidi bile küçültülmüş! Diğer eleştirimiz bilgi ekranına. Otomobilin kumanda menülerini iPhone gibi parmakla kaydırarak yönetmek, genç kesime heyecan verici gelebilir ama bunu herkesin sevmesi beklenemez. e-motoring magazine › aralık 2013


e-motoring magazine › aralĹk 2013


TEST Peugeot 2008 1.2 VTi

i2.8 1.2 VTi ile ilk hareketlenme biraz nazlı. Ama sonra otomobil gayet istekle ivmeleniyor. 0-100 km/s hızlanma 13.5 saniye sürse de bu hıza tırmanırken pek söylenmiyor. Sürücüsünden sadece vites değişimleri konusunda hassasiyet bekliyor.

Peugeot 2008’in 350 litrelik bagaj kapasitesi, arka koltuk sırtlıklarının katlanmasıyla 1172 litreye kadar artırılabiliyor. Bu sırtlıklar yatırıldığı zaman zeminin tamamen düzleşmesi, hobi malzemelerinin ya da ekstra yüklerin taşınmasını kolaylaştırabilir.

Motoru hiç küçümsemeyin Zaman ekonomi zamanı. Dünyayı yavaşlatan ekonomik koşullar, her alanda tasarrufu gerektiriyor. Otomotivde de crossover segmentiyle paralel yükselen bir başka unsura dikkat çekiyor: 3 silindirli motorlar. Downsizing ile başarı kazanan sektör, durmadı ve turbo beslemeli düşük hacimli motorların yanında 3 silindirli motorlara yoğunlaştı. Ortaya harika sonuçlar da çıkmıyor değil. PSA’nın yeni geliştirdiği 3 silindirli 1.2 litrelik motor bunlardan biri. Oldukça mütevazı. Sunulan rakamların hepsi küçük. Ama duyulacak eksiklik yok. Gücü 82 HP, torku sadece 118 Nm. Kalkıştan sonra alt devirleri atlatınca yeterli akıcılıkta sorun yok ama ilk hareketlenme biraz nazlı. Ama sonra otomobil gayet istekle ivmeleniyor. 0’dan 100 km/ s’ye 13.5 saniyede tırmanırken pek söylenmiyor. Sürücüsünden sadece vites değişimleri konusunda hassasiyet bekliyor. Değişen yol koşullarına ve eğimlere göre doğru zamanlarda sık vites değiştirmeye hazırlıklı oldukça hiçbir sıkıntı yaşanmıyor. Mantık koşulları içinde kullanıldığı sürece yakıt tüketimi de şaşırtıcı düzeyde kalabiliyor. 3 silindirli alçakgönüllü bir motordan yarış performansı elde etmeye çalışmak, ancak fazladan yakıt tüketimine sebep oluyor. Bu pere-motoring magazine › aralık 2013

formans bir de 3 silindirin harmanlanmış sesi eşlik ediyor ki, müziğin sesini biraz daha yükseltmek, yolculukları daha keyifli hale getirebilir! Otomobilin yakıt tüketimi, marka tarafından 100 km’de ortalama 5.9 litre olarak açıklansa da İstanbul koşullarında 7 litrenin altına inmiyor. Ama sakin trafiklerde belki de bu değere ulaşılabilir. Uzun yolda vaat edilen tüketim değeriyse 4.3 litre! Yoldan 16.5 cm yüksekte olan otomobilin şehir koşullarında pek denge sorunu gözlenmiyor. Ama yüksek gövde neden


Peugeot 2008 1.2 VTi + Kabin kalitesi, oturma pozisyonu, büyük bagaj, sessiz süspansiyon - Huzsuz motor sesi, yan rüzgarlardan etkilenme Yakıt tipi: Benzinli Motor hacmi (cc): 1199 Motor gücü (HP): 82 HP/5750 d/d Maksimum tork (Nm):

ile özellikle köprü ve viyadük geçişlerinde yan rüzgarlar stabiliteyi etkileyebilir. Yükseklik agresif kullanımlarda zaten başlı başına bir risk anlamına gelebilir ama normal kullanım koşulları altında herhangi bir sıkıntı gözlenmiyor. Peugeot 2008 1.2 VTi’nin satış fiyatı Access donanım seviyesinde 44.500 TL’den başlarken test otomobilimiz gibi Active donanımıyla 49.000 TL’ye satılıyor. Ama bu versiyonun fiyatı 92 HP’lik 1.6 dizel e-HDi ile o kadar yakın ki (51.000 TL) marka açısından sıkıntı yaratabilir.

118 Nm/2750 d/d Vites kutusu: 5 ileri manuel Maksimum hız (km/s): 169 0-100 km/s hızlanma (sn): 13.5 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.0/4.3/4.9 Ağırlık (kg): 1045

e-motoring magazine › aralık 2013


KÜLTÜREL Fiat 131 Amerika’da

e-motoring magazine › aralık 2013


Once upon a time in

Ameri Am erica ca

(*)

Fiat’ın Amerika’da sadece Disney’in ‘Cars’ filmindeki ilk Fiat 500’ü canlandıran animasyon kahraman Luigi ile tanındığını zannedenler, markanın 2011 yılbaşında başlayan Amerika satışlarını da yenilik olarak algılamış olabilir! Fiat ve Amerika kelimelerinin üstelik tanıdık bir modelle aslında uzun bir mazisi var! (*): bir zamanlar Amerika’da

2

009’da Chrysler-Fiat işbirliği açıklandığında İtalyan devinin hazırlandığı yeni Ameri-

ka çıkartması büyüteç altına alınmaya başlamıştı. Krizin ortasında Fiat’ın bu strate-

jik manevrasının doğurabileceği sonuçlar, Chrysler’in elinden tutup düzlüğe çıkarıp

çıkaramayacağı, kendisini zora sokup sokmayacağı ve nihayetinde bu devasa pazarda

Fiat kimliğiyle hangi modellerin yer alacağı, uzunca süre otomotiv kulislerinin trendi

olmuştu. Diğer modeller yeni yeni şekilleniyor ama Fiat 500’ün Amerika pazarında

satışa çıkışı, belki Fiat’ın Amerika pazarına dönüşünden daha çok heyecan yarattı. Temmuz 2010’da 500 adetlik öncü Prima Edizione birliğiyle bir heyecan yaratan marka, yılbaşından itibaren resmen satışa sunuldu.

Fix It Again Tom! Ama Fiat 500’ün Amerikan pazarına girişi, yeni bir adım değil, tam bir geri dönüştü. Çünkü 1970’lerde

Fiat,

Amerika’da

ekonomik

bir

Avrupalı marka için makul kabul edilebilecek düzeyde zaten tanınıyordu. Kimileri Fiat’ı “Fix It Again Tom/yine tamir et Tom” diye makaraya sarsa da özellikle çok çok tanıdık bir model, yankilere uzun süre gururla hizmet etmişti.

e-motoring magazine › aralık 2013


KÜLTÜREL Fiat 131 Amerika’da Fiat 131, Fiat Motors of North America tarafından 1.8 ve 2.0 litrelik motorlar, otomatik vites ve sedan, coupe ve station wagon (Şahin, Kartal (!) ) gövde seçenekleriyle 1975’ten itibaren Mirafiori S adıyla satılıyordu. Doğu kıyısında, New Jersey eyaletinde rağbet gören modeller, Batı kıyısına -en azından kurumsal olarak!- pek ulaşamadı, yaygınlaşamadı. 1978’de 131 Avrupa’da Supermirafiori ismini kullanmaya başlayınca ismi değişti ve Amerika’da “Avrupa’dan lüks kavramının temsilcisi” olarak Brava adıyla iz bırakmayı başardı. 1980’den itibaren enjeksiyonlu, hidrolik direksiyon ve klimanın standart sunulduğu, İtalyan deri döşemenin ise opsiyon ama pahalı bir opsiyon olduğu bir Avrupalı vardı yollarda! Amerikan tamponlar tabii ki şart koşulmuştu!..

“Kuş Serisi” Amerika’da!

partisiyse bundan 29 yıl önce 1983’te, Holly-

Markada öyle bir öz güven vardı ki, bir der-

wood oyuncusu kovboy Ronald Reagan başkanlık

gi

Ameri-

koltuğuna oturduğunda İtalya’dan Amerika’ya

kan otomobillerinin -en güçlü yanlarından biri

dğoru yola çıkmıştı. Onlar da iki koltuklu Spider

olan!-

olarak

ve X1/9 coupe’ydi. Bu modellerden Spider 1986

öne çıkarılabiliyordu! Türkiye’de taksi olarak

yılına kadar Pininfarina logosuyla Amerika’da

kullanılan Doğan eşdeğeri, New York’ta zarafet

satılmıştı. Brava ismiyse, iletişimin çok güçlü

timsali olarak sunuluyordu! Ama ne olursa ol-

olmadığı bir dönemde pek de

sun, bir filmde bile gözümüze çarpan 131, biz-

yan bir kampanya ile (dünyanın çoğu ülkesinde

den birini görmüş gibi hissettirdi hep... Fiat

yapıldığı açıklanan anketlerde ‘en kolay telaffuz

131 elegansını modelin Amerika reklamlarında

edilebilen isimler seçildiği’ kumpanyası!) 1995

görmek mümkün...

yılında Tipo/Tempra takipçisi modeller Bravo ve

131’in Amerika macerası 1982’de sona erdi.

Brava ile geri dönmüştü... Amerika’ya mı? Hayır,

İtalya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne son Fiat

tabii ki sadece Avrupa pazarına...

reklamında

motorun

homurtusuna

karşı

e-motoring magazine › aralık 2013

sessizliği, “şakıması”

inandırıcı olma-


Fiat 500’ün Amerikan pazarına girişi, yeni bir adım değil, tam bir geri dönüştü. Çünkü 1970’lerde Fiat, Amerika’da ekonomik bir Avrupalı marka için makul kabul edilebilecek düzeyde zaten tanınıyordu. Kimileri Fiat’ı “Fix It Again Tom/yine tamir et Tom” diye makaraya sarsa da özellikle çok çok tanıdık bir model, yankilere uzun süre gururla hizmet etmişti.

e-motoring magazine › aralık 2013


sade’ce M. Ali Sade

BİR TAMİR HİKAYESİ Yaşar usta, bulunduğu sanayi sitesinde parmakla gösterilen, eski Amerikan’larda yetişmiş, iyi bir tamirciydi. Kimsenin yapamadığı işlere el atar ve en olmadık işlerin altından çabucak çıkıverirdi. Ama zaman içerisinde işleri bozulmuş, borçları çoğalmış ve dükkânın masraflarına bile yetişemez olmuştu. O yüzden de takımları toplayıp şehrin çıkışındaki bir dinlenme tesisi içerisine taşınmıştı. Tesiste bir benzin istasyonu ile kendi halinde bir lokanta vardı. Yaşar ustanın çalıştığı yer tesisin ucunda tek katlı bir dükkândı. Yanında derme çatma bir de yağlama kanalı vardı. Burada çalışma şartları biraz daha zor olmasına karşın kirası düşük, elektrik ve su tesisten olduğu için masrafları çok azdı. Kendi müşterileri zaten Yaşar ustayı bırakmamışlar ayrıca yoldan gelip geçenler de uğradığından işleri de hafiften açılmıştı. O gün de işler yoğun geçmişti. Ufak tefek arızalarla gelen arabalarla akşama kadar koşuşturup durmuştu. En son olarak kanalda yağını değiştirdiği Murat 124’ün karter tapasını tekrar sıkarak kontrol etti. Allen anahtarı ve filtre sıkma zincirini arabanın altından dışarı ittirirken oğluna seslendi: ”Oğlum hadi iki çay kap gel de biraz dinlenelim”. Yılmaz babasının işinin bittiğini gördüğü için küçük tüpün altını açmıştı bile. Duvardaki kasetli teypteki kaseti ters çevirerek düğmesine e-motoring magazine › aralık 2013

bastı. Biraz sonra inceden bir taksimin ardından Müslüm Gürses’in sesi duyuldu: ”Beterin beteri var, haline şükret dostum”. Yanık yağ sobasının yanındaki küçük taburelere oturarak çaylarını yudumlarlarken Yaşar usta kendi kendine “adam doğru söylüyor” dedi. Çayından büyükçe bir yudum alıp elindeki Maltepe sigarasından da kuvvetli bir nefes çekti. Yorulmuştu. Bu arada 124’ün sahibi de gelip arabasını almıştı.

Yeşil 131 dükkanın önünde belirdi Yılmaz sağda solda kalmış döküntüleri toparladı. Dükkânın motor yağı ve gresten pırıl pırıl olmuş tabanını çalılardan yaptığı süpürgeyle süpürmeye başladı. Yaşar usta dükkânın yanındaki musluğa ellerini yıkamaya gitti. Tahta talaşı ile karıştırdığı Çiti marka krem deterjanla ellerindeki kirleri ovuşturarak temizledi. Yılmaz’ın da işi bitmişti. Artık gidebilirlerdi. Yılmaz dükkânın arkasına dolaşıp koyu kırmızı renkli eski Jawa motosikleti alıp geldi. Yaşar usta da dükkânın ön kapısını kapatmaya çalışıyordu. Tam bu esnada yeşil bir Murat 131 dükkânın önünde belirdi. Kaputun deliklerinden bile su buharları çıkıyordu. Belli ki su kaynatmıştı. Sol ön çamurluğu biraz ezikti. Üzerinde de lacivert bir boya izi vardı. Belli ki lacivert renkli bir başka araca çarpmıştı. İçinden hırpani giyimli iki kişi indi. Direksiyondan


inen dükkânın kapısını kapatmak üzere olan Yaşar ustaya seslenerek “usta hele şuna bir bakıver de öyle git” dedi. Yaşar usta yorgundu. Eve gitse daha iyiydi. Ama müşteri de kapıdan çevrilmezdi. Hep böyle görüp böyle uygulamıştı. Kapatmaya uğraştığı kapıyı tekrar açarken ”Tamam, dükkânın içine aydınlığa alıverin” dedi. Yılmaz da bu işe bozulmuş ve gelen adamlardan hiç hoşlanmamıştı. Şoför olan arabayı çalıştırmaya uğraştı. Araba çalışmadı bile. Yaşar usta “bırak, bırak, ittirerek içeri alalım” dedi. Dükkânın içine arabayı alıp da kaputu açtıklarında ortalığı antifriz ve haşlanmış yağ kokusu sardı. Yaşar usta bir bezle taşırma kabının kapağını yavaşça açtı. Su kabın içerisinde bile kaynıyordu. ”Ne zaman oldu?” diye sordu. Şoför “Zaten bu tesisi bildiğimizden burada duracaktık. Ama buraya çok az kala birden şarj lambası yandı. Senin dükkâna yaklaşırken de su kaynattı” dedi.

“En son olarak kanalda yağını değiştirdiği Murat 124’ün karter tapasını tekrar sıkarak kontrol etti. Allen anahtarı ve filtre sıkma zincirini arabanın altından dışarı ittirirken oğluna seslendi: ”Oğlum hadi iki çay kap gel de biraz dinlenelim”

Tabanca gözünden kaçmadı Yaşar usta kaputtan içeriye bir göz attı. Vantilatör kayışı kopmuştu. Şoför: ”Öncesinde de çok tekliyor, patır patır çalışıyordu. Beni fıtık etti” diye devam etti. “Tamam, bakarız. Ama arabayı çok sıkıştırmışsınız” dedi. Yaşar usta. ”Hele birazcık soğusun”. ”Yılmaz çayın altını yak çocuğum” diye seslendi. Gelenlere yanık yağ sobasının yanındaki tabureleri işaret ederek: ”siz de şöyle oturun, çay sıcaktı, siz çaylarınızı içerken bu soğur, işe başlarız” dedi. Tezgâha giderek kayış değiştirmek ve bujilere bakmak için gereken takımları tekerlekli küçük tezgâhının üzerine koydu. Bu arada yanık yağ sobası başında oturan adamlardan birisinin ceketinin yırtmacından görünen tabanca dikkatini çekti. Ama önemsemedi. Çaylar içilince adamlardan birisi tesise gitti. Daha suratsız olan şoför arabanın başında kalmıştı. Motor soğuyunca Yaşar usta kendi eskilerinden bir vantilatör kayışı getirerek taktı. Biraz da eksilen suyu tamamladı. Marşa basarak arabayı çalıştırdı. Zor da olsa motor çalıştı. Ama gerçekten çok düzensiz ve tekleyerek çalışıyordu. Yaşar usta stop ederek yağı ve suyu dikkatlice kontrol etti. Her ikisinde de birbirine karışma veya bozukluk olmadığına göre silindir kapak contası sağlamdı. Yılmaz duvardaki teybin düğmesine tekrar bastı. ”Esrarlı gözlerine gönülden vurulmuşum” diye devam etti Müslüm Gürses. Bu şarkıyı çok

severdi Yılmaz. Hatta bir gün arabasını tamire getiren tabelacıya Jawa’nın arka çamurluğuna “Esrarlı Gözler” yazdırıp iki tane de mavi göz çizdirmişti. Babası bujileri sökerken arka sol lastiğin de inik olduğunu görünce stepneyi çıkarmak için arabanın üzerinden kontak anahtarını alarak bagajı açtı. Arabanın bagajı darmadağınıktı. Alttaki stepneye ulaşmak için bagaj döşemesini kaldırdığında orada stepne değil de üzeri bir kilimle örtülü olan poşeti fark etti. Kilimi kaldırınca mavi bir poşette o zamana kadar görmediği kadar çok para desteleri olduğunu gördü.

Gördüklerini unut Şoför “Kapat ulan orayı” diyerek oturduğu tabureden aniden yay gibi sıçrayarak bir hışımla bagajı kapattı. Neredeyse Yılmaz’ın eli bagaj kapağına sıkışacaktı. ”Stepneyi alacaktım ağabey” diyebildi sadece. ”Stepneyi ben değiştiririm. Sana ne. Sakın bir daha orayı açma, gördüklerini de unut” dedi bağırarak. Yaşar usta olayı anlamamıştı, Yılmaz’ı çağırarak ne olduğunu sordu. Yılmaz yavaşça: ”Bagajı açmamı istemedi baba. İçeride paralar vardı. Gördüklerini de unut” dedi. Yaşar


sade’ce M. Ali Sade

Tam bu esnada yoldan dün akşam tamir ettikleri beyaz Murat 131’in şehir istikametinde geçtiğini gördüler. İkisi de donakalmıştı. Yılmaz cebindeki plakayı yazdığı kağıdı çıkarıp baktı.

usta huylanmıştı. Ama belli etmedi. Bir an evvel bunları gönderse iyi olacaktı. Birazdan tesise giden diğer adam da gelerek yanık yağ sobasının başına oturdu. Şoför onun kulağına eğilerek Yılmaz’ın bagajdaki malzemeyi gördüğünü fısıldadı. O da başını sallayarak “dert değil, bir çaresine bakarız” anlamında bir şeyler mırıldandı. Yaşar usta dükkândaki parça dolabından iş yapacak tipte dört tane uzun pasolu buji, bir platin, bir takım buji kablosu ve bir meksefe bularak arabanın başına döndü. Eski parçaları gören şoför: ”Usta bunların yenisi yok mu? Yine başımıza iş açmasın” dedi. Yaşar usta da bu saatte acentelerin kapandığını, dolayısıyla yeni parça bulamayacaklarını ancak bunların da yepyeni olduklarını epey zaman sorun çıkarmayacaklarını söyledi. İkisi birden: ”Tamam, tamam devam et“ dediler. Yaşar usta bujileri çabucak yerlerine taktı. Distribütörü yerinden sökerek platin ve meksefeyi de bir çırpıda değiştirdi. Buji kablolarının yerini bulmasıyla iş neredeyse bitmişti. Yılmaz’a direksiyona oturup marşa basmasını söyledi. Motor çalıştı. Gevşek bıraktığı distribütörü sağa sola çevirerek avans ayarını da yaptı. Distribütörü yerine tespit edince iş bitmişti. Biraz da karbüratör ayarlarını düzeltince şoföre seslendi: ”Bir tecrübe yapalım mı?”, ”İstemez usta, çalışıyorsa mesele yok. Zaten yakına gidiyoruz” dedi şoför. Yanındaki suratsız şoförü dirseği ile dürttü. Kulağına eğilerek “nereye kadar gittiğimizden onlara ne. Çeneni tutsana” diye söylendi. Şoför direksiyona oturup gaza birkaç pompa yaptı. Arabanın gaz yemesi düzelmişti. Göstergelere de şöyle bir göz attı. Her şey normal görünüyordu. ”Arka lastiğe benzinlikteki hava saatinde biraz hava basın, inik duruyor” dedi Yaşar usta. Bu defa suratsız olan “evet” anlamında başını salladı. Şoför elini ceketinin cebine attı. Buradan aldığı bir tomar parayı camı açarak Yaşar ustaya uzattı ve: “Bu para yaptığınız iş ve bizi buralarda hiç görmediğiniz için. Şayet hele ki şu çocuk bagajda gördüklerini hatırlayacak olursa tekrar geliriz e-motoring magazine › aralık 2013

ve çanınıza ot tıkarız. Bilmiş olun, anladınız mı lan?” deyince Yaşar usta ve Yılmaz başını evet anlamında salladılar. Murat 131 dükkandan çıkıp yola koyulurken Yılmaz tezgahın üzerindeki not defterine arabanın plakasını yazdı. Kâğıdı da yırtarak cebine koydu.

”İtirazım var yalan dolana” Yaşar usta elindeki tomarı saydı, burada neredeyse bir aylık kazancı vardı. Ama bu işten hiç mi hiç hoşlanmamıştı. Parayı önlüğünün cebine tıkıştırdı. ”Yılmaz bagajda tam olarak ne vardı oğlum?” diye sordu. Yılmaz da gördüklerini anlattı. “Mavi büyük bir poşet içerisinde demet demet bir sürü para vardı baba“ dedi. Yaşar usta bu işe yine de bir anlam verememişti. ”Hadi toparlan gidelim, saat on bire geliyor” dedi. Yılmaz kasetli teybe son kez kulak kabarttı. ”İtirazım var yalan dolana” diyordu Müslüm Gürses. Stop tuşuna basıp teybin fişini de çekti. Işıkları söndürüp, kapıları kilitlediler. Cefakâr Jawa’ya binip eve doğru yollandılar. Eve gidinceye kadar ve hatta evde de yaşadıkları konusunda hiç konuşmadılar. İkisi de yaşadıklarına bir anlam verememişti. Bu kadar çok para o otomobilde ne arıyordu. Kaldı ki Yaşar usta adamların verdiği parayı yanına bile almamıştı. Önlüğün cebinde dükkânda bırakmıştı. Sabah erkenden kalktılar. Kahvaltıda bütün aile toplanmıştı. Yılmaz annesine dönerek “Anne dün akşam ne oldu biliyor musun?“ diyecek oldu. Ama Yaşar ustanın bakışını görünce vazgeçti. Annesi de başka bir işle meşgul olduğundan konuyu önemsemedi. Kahvaltıdan sonra yine Jawa’ya binip dükkâna doğru yollandılar. Yolda bakkala uğrayıp öğle yemeği için bir şeyler ve gazete aldılar. Dükkanı açıp beraberce temizlediler. Henüz gelen giden olmadığından tabureleri dükkânın önüne atıp beklemeye başladılar. Yılmaz teybi açmak için fişi taktı. Kasetin tuşuna basıp çalıştırınca Müslüm Gürses akşam kaldığı yerden yeniden söylemeye başladı: “talihin böylesine itirazım


var”. ”Adam ne söylüyor be,“ diye içinden geçirdi. Küçük tüpün üzerine çaydanlığı koydu, gazeteyi alıp babasının yanına geldi. O gün hava güzeldi. Güneşli ve tatlı bir hava vardı. Yaşar usta gazeteyi eline alınca önce spor haberlerine bakardı. Yine öyle yaptı. Beşiktaş ile ilgili haberleri arayıp buldu. En ince detaylarına kadar okudu. Lig puan cetvelini inceledi. Zaten sonra da gazeteyi yere bıraktı.

131’in önündeki boya izleri tazeydi Yılmaz çayları doldurup gelmişti. Yerden gazeteyi aldı. O da babasından gördüğü gibi spor sayfasını ve yine Beşiktaş haberlerini inceledi. Fotoğraflardan futbolcuları tanımaya çalıştı. Pek bir şey yoktu. Gazetenin baş sayfasına da baktı. Manşetlerde hep siyasi haberler vardı. Yılmaz da bunlara bir anlam veremezdi. Ama alt köşede bir fotoğraf ve haber dikkatini çekti. ”Kanlı soygun. Para nakil aracının önünü kesen hırsızlar muhafızı öldürüp şoförü ağır yaraladılar. Ve minibüsteki bir çuval parayı çaldıktan sonra beyaz renkli bir otomobille kayıplara karıştılar”. Haberin fotoğrafında kapıları açık lacivert bir Ford minibüs görünüyordu. Hemen gazeteyi babasına gösterdi. Yaşar usta haberi okuyunca içi ürperdi. Dün gece gelen 131’in önündeki lacivert boya izi tazeydi. Belli ki lacivert bir arabaya çarpmıştı. Yılmaz da bagajda bir sürü para destesi gördüğünü söylemişti. Ayrıca arkasından tabanca görünen o suratsız adam ve karanlık tipli şoförden hiç hoşlanmamıştı, bu soygunu yapan onlar olabilirdi. İkisi de donup kalmışlardı. Yaşar usta “bana da çok para verdiler, ama olsun, o para benim hakkım. Ben kendim istemedim ki, onlar verdiler. Neticesinde iki saat onların arabasıyla uğraştım” diye içinden geçirdi. Bu parayla ne zamandır uzayıp giden borçlarının büyük kısmını kapatabilirdi. Belki de biraz yedek parça bile alıp dükkâna koyabilirdi. Aslında diğer taraftan da bu parayı kendisi de kabul edemiyordu. Çünkü hala içeride asılı önlüğünün cebindeydi ve bu gün o önlüğü giyememişti bile. Yılmaz “baba, bu soygunu yapanlar dün akşam gelen şerefsizler olabilir” deyiverince Yaşar usta “oğlum ben de aynı şeyi düşünüyorum. Aldığımız o para beni çok rahatsız etti. Akşam uyuyamadım bile” dedi. Yılmaz “ben de öyle baba. Bütün gece yatakta dönüp durdum. Bak bir de bir adamın

canına kıymışlar, bu soygunu yapanlar kesinlikle onlar” diye devam etti. Tam bu esnada yoldan dün akşam tamir ettikleri beyaz Murat 131’in şehir istikametinde geçtiğini gördüler. İkisi de donakalmıştı. Yılmaz cebindeki plakayı yazdığı kağıdı çıkarıp baktı. Evet, plaka aynıydı. Yaşar usta Yılmaz’a “oğlum önlüğü getir, cebindeki plaka yazılı kâğıdı da bana ver. Sen dükkânda dur, ben bir koşu karakola gidip bu sahtekarları bildireceğim” dedi. Yılmaz “ama baba giderken bizi tehdit ettiler. Çanınıza ot tıkarız dediler. Şimdi gidip sen onları söylersen bize bir kötülük yapmasınlar. Kendin de gördün, adamlar silahlıydı” dedi. Yaşar usta kararlıydı. “Oğlum bu kanlı haram parayı ben size yediremem. Getir Jawa’yı da ben gideyim. Bu paranın seri numarasından bile onları bulabilirler” dedi. Aradan yarım saat geçmişti. Yaşar usta dükkâna geri döndü. Oldukça rahatlamış görünüyordu. Akşam yaşadıklarını anlatmış, parayı teslim edip, arabanın plakasını ve adamların eşkâllerini polise vermişti. Önlüğünü tekrardan giyip Yılmaz’a seslendi. ”Yılmaz oğlum, getir çaylarımızı da şimdi rahat rahat içelim” dedi. İleriden tozları kaldırarak gelen bir Thames minibüs göründü. Günün ilk müşterisi geliyordu. Yaşar usta kendisini çok uğraştırsa da bu Thames minibüsü de minibüsün sahibini de severdi.”Yılmaz çayları üçle, şu kaseti de aç bakalım” dedi. ”Nasılsa yakında çanımıza ot da tıkanacak. Bunu da bedavaya yapsak kaybedecek bir şey olmaz nasılsa” dedi gülerek.


MAGAZIN DC10’da Offroad!

Range Rover Sport yüksek uçuyor Jaguar ve Land Rover’ın Güney Afrika distribütörlüğü, yeni Range Rover Sport’un İngiltere’deki uluslararası lansmanından hayli etkilenmişe benziyor! Bu kez 747 Jumbo Jet olmadı ama yaşlı DC10’un içi offroad parkuruna dönüştürüldü ve Range Rover Sport içeri salıverildi!

e-motoring magazine › aralık 2013


e-motoring magazine › aralĹk 2013


MAGAZIN DC10’da Offroad!

G

üney Afrika’daki Jaguar ve Land Rover distribütörlüğü, yeni Range Rover Sport’un İngiltere’deki uluslararası lansmanından hayli etkilenmişe benziyor! Aracın Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki lansmanı için benzer bir fikir geliştirdi ve bir McDonnell Douglas DC10’un içini arazi fenomeni için offroad parkuru haline getirdi. Global Airlines’a ait ekonomik ömrünü tamamlamış uçağın içinde düzenlemelere geçildi. 368 yolcu kaapsiteli DC-10’un kabininde birçok düzenleme için yeterince geniş alan vardı. Yan tarafa geniş bir kapı yapılan uçağın içine, 29, 34, 26 ve 35 derecelik dört tane rampa yerleştirildi. Arkada motorun önünden giriş kapısı yapılan uçakta iniş için de yine yan tarafta buruna yakın bir kapı açılmış. Proje üzerinde iki hafta boyunca çalışılırken kapılar için ayrı, iç düzenleme için ve tabii rampalar için ayrı ekiplerin e-motoring magazine › aralık 2013

yer aldığı kabalık bir ekip çalışması yapılmış. Uçağın dikey hareket etmesini önlemek için iniş takımlarının hidrolikleri, Range Rover Sport’un rahat hareket edebil mesi için koltuklar çıkartıldı. Neyse ki yeni Range Rover Sport da hafifletilmiş gövde ve motoruyla yaşlı DC-10’a fazla bir yük getirmedi. 2115 kilogram ağırlığındaki aracın geçti her yer, hala ağırlığına dayanacak kadar dirençliydi. Ama yine de bir aksilik olmaması için kuyruk ve kanat alltlarına takviye yapıldı. Bu DC10, Mayıs 1978’de inşa edilmiş ve son uçuşunu 2005 yılında gerçekleştirmişti. Bu gösteri ile detaylı bir yenilenmeden geçen yaşlı DC-10, şüphesiz tekrar uçmaya niyetli değil. Bundan sonra hurdaya ayrılan uçak parçalandı. Bu “off road” macerasından sonra DC-10’un geçirdiği en zorlu anları yerde yaşadığına bahse girilebilir...


e-motoring magazine › aralĹk 2013


KÜLTÜREL

Bonnie&Clyde

Bo

Otomobil aşığı haydutlar Oytun IŞLAR

Geçen yüzyılın başında Amerika’nın tozunu attırmış gangster çift Bonnie Parker ve Clyde Barrow, günümüzün pop ikonları durumunda. Yaşam biçimleri kadar soygunlar için çaldıkları otomobiller de efsane olan ikiliyi büyüteç altına aldık.

e-motoring magazine › aralık 2013


onnie&Clyde Önceki sayılarımızda Fransa’da cereyan eden filmlerle otomotiv dünyası arasındaki ilişkiyi konu ediyorduk. Bu sayımızda biraz daha alışılagelmiş çerçevenin dışına sıyrılıp okyanusun ötesine, hatta gezegenimizin arka yüzündeki tarihi fenomenlere uzanalım dedik. İşte bu amaçla aklımıza ilk gelen kimilerine göre tuhaf ama gerçek bir hikayeyi sayfalarımıza taşıdık. Eminim hepiniz geçen yüzyılın başında yaşamış efsanevi Bonnie ve Clyde ikilisini duymuşsunuzdur. Hani şu altmışların sonunda kariyerlerinin doruğundaki Faye Dunaway ve Warren Beatty tarafından canlandırılan haydut aşıkları… Oyunculardan ve sözkonusu filmden önce asıl karakterler hakkında bilgi sahibi olursak, günümüzden 46 yıl önce çekilen filminin de analizini daha rahat yapabiliriz diye düşünüyorum. Bonnie Parker (1 Ekim 1910 – 23 Mayıs 1934) ve Clyde Barrow (24 Mart 1909 – 23 Mayıs 1934) Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamış kanun kaçakları olarak “The Barrow Gang” adıyla tanınmış bir çifttir. 1930’lu yıllarda Amerika’da banka ve dükkân soymuşlardır. Kapitalizme ateş püsküren halkın gözünde Robin Hood statüsüne yükselerek kahraman olmuşlardır.

Elemanlardan birinin kadın olması, ayrıca Bonnie ve Clyde’ın büyük aşkları da bunda rol oynamıştır. Ayrıca her soydukları dükkan ve bankalara çiçek bırakırlarmış. Bonnie ve Clyde sanılanın aksine Hollywood’un ürettiği kahramanlar değildi, gerçekten vardılar ve her zaman sevildiler. Yoksa zaten Hollywood onları ilâhlaştıran filmi ölümleri üzerinden geçen 32 yıl sonra neden çeksin? Bonnie ve Clyde bütün dünyanın ekonomik krize girdiği dönemde ABD’nin güney batısında yaşarlarmış. Banka ve otomobil soyarlarmış. Daha doğrusu çaldıkları otomobiller veya kaptıkaçtılarla (o dönem kamyon denilen araçlar bile günümüzdeki kaptıkaçtı büyüklüğündeki aletlermiş) 13 kişi öldürmüşler ve bir düzine bankayı patlatmışlar. Mağaza ve benzinci soygunlarının ise tam sayısı konusunda bir tahmin bile yok günümüze ulaşan... Zenginden alıp, fakire vermezlermiş aslında; fakirden alıp, zengine de vermezlermiş. Sadece alırlarmış. Eylemleri vurulana kadar sürmüş. Zaten görüldüğü üzere vurulduklarında Bonnie henüz 23, Clyde ise 25 yaşındaymış. Kanlı soygunları daha da sürermiş ama ömürleri vefa etmemiş. Bonnie ve Clyde 1931-1935 döneminde halk düşmanı olarak gösterilmişler. Aslında onların halkla alıp

e-motoring magazine › aralık 2013


KÜLTÜREL

Bo

Bonnie&Clyde

oto hırsızlığından olmuş. Düşünsenize 1926’da çaldığı araç muhtemelen bir Tin Lizzy olmalı… Dallas ve civarında adı anılan bir hırsız olmuş.

veremediği yokmuş, yollarına çıkan herkese zarar verebilecek derecede acımasızlarmış. Ama inandıkları değerleri varmış ve hatırı sayılır miktarda çalıntı paraları… Paraya götüren her yolu mübah görürlermiş. Yasalar, kurallar ve gelenekler, onların para kazanmasına engel olmadığı müddetçe geçerliymiş. Bir yerde para varsa ve onlar o parayı istiyorsa, onlarınmış.

Bayan Bonnie Parker ile Bay Clyde Barrow Ocak 1930’da Oak Cliff’te karşılaşmışlar. Doğum tarihlerine bakarsanız ikisi de henüz 20’li yaşların çok başındalarmış. İki ay sonra Clyde da tıpkı kocası Roy gibi gibi hapse düşmüş ama bu sefer Bonnie Clyde’ı hapisten kaçırmış. Clyde bir hafta sonra Ohio’da yine yakalanmış ve Teksas Crockett Ceza ve Tutukevi’nde 1932’ye kadar kalmış. Bu arada hapishane günlerinde el işi hediyeler yapıp Bonnie’ye göndermiş. Halı dokumayı öğrenmiş. 1932 yılında tahliye edilince Bonnie ve Clyde kaldıkları yerden devâm etmişler ve 2 yıl sürecek kanlı soygun eylemleri de bu dönemde başlamış. Mağaza, benzinci, banka, artık yollarına ne çıkarsa soymaya başlamışlar. Mart 1932’de bu defa Bonnie, Kaufman Teksas’ta yakalanmış ve Haziran’a kadar hapis yatmış.

evliliği sonlandırmamışlar. Hatta sağ dizinin üstüne “Roy ve Bonnie” diye bir dövme bile yaptırmış asi kızımız...

Bonnie ve Clyde işleri büyütmeye kadar verdiklerinde “The Barrow Gang” adıyla sayılarını 4 kişiye çıkarmışlar. Clyde’ın kardeşi Buck ve onun karısı Blanche bu çetenin yeni üyeleri olmuş. Fakat Bonnie’nin hayatına giren herkesin başına gelenler, bunların da başına gelmiş. 1933’te Buck Missouri’de, Platte City’de öldürülmüş ve karısı Blanche da tutuklanmış. Neredeyse aylarla ifade edilen bir çetecilik durumundan söz ediyoruz burada…

Bay Clyde Barrow, 24 Mart 1909’da Telico’da, Teksas’ta doğmuş. Fakir bir ailenin, çok sayıdaki çocuğundan bir tanesiymiş ve ilk sabıkası 1926’da

Bonnie ve Clyde 1 Nisan 1934’te Teksas’ta, Grapevine’de iki polisi öldürmüş, bundan beş gün sonra da Oklahoma’da bir polis daha öldürmüşler.

Bayan Bonnie Parker 1 Ekim 1910’da Rowena’da, Teksas’ta doğmuş. Sanatı ve yazmayı çok severmiş. Çok da başarılı bir öğrenciymiş. 16 yaşında Roy Thornton ile evlenmiş. Erken ve mutsuz bir izdivaç olduğunu anlamış ama hiç boşanmamışlar. Roy hapse düştüğünde bile

Studbaker Dictator 6 Business Coupe 1931 e-motoring magazine › aralıkmodel 2013

Buick Series 6 1932 Model

1934 Ford Deluxe V8


onnie&Clyde 1930 Ford Model A Cabrio

23 Mayıs 1934’te Louisiana’da Blake Lake’de baskın yemişler. Bienville Parish yolunda Ford Deluxe arabalarında çatışmaya girmişler. Araba da, Bonnie ve Clyde’da kevgire döndürülmüş… Bizim bu hikayede en çok dikkatimizi çeken bir iddia, belki de şehir efsanesi; iddia doğru ise Clyde Ford firmasına bir mektup yazıp, arabanın ne kadar iyi olduğunu ve memnuniyetini anlatmış. Polis de Bonnie ve Clyde’ın yerine böylece tespit etmiş. Ford sonra bu mektubu uzun süre reklamlarında kullanmış. İşte bu Amerikan hikayesi üzerine 32 yıl sonra, yönetmenliğini Arthur Penn’in üstlendiği Bonnie ve Clyde adlı film çekilmiş, “Yeni Hollywood dönemi” olarak adlandırılan sinema kuşağının başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Bonnie Parker ve Clyde Barrow’un gerçek yaşam öyküsünden yola çıkılarak yapılan film, Hollywood’ta genç kuşak sinemacılığında seks ve şiddet unsurlarının ön plana çıkarılarak bu konudaki diğer filmlerin önünü açması açısından oldukça popüler bir yapıttır. Film, sinema tarihinde birçok tabuyu kırmış, başta Akademi Ödülü olmak üzere birçok ödül kazanmıştır. Amerikan Film Enstitüsü’nün tüm zamanların en iyi 100 filmi listesinde 1998’de 27, 2007’de 42. sırada yer almaktadır. Gene Wilder’in ilk filmidir. “Bon-

nie ve Clyde”, 1992 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli” filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir. Başrollerini dönemin en çekici yıldızlarından Faye Dunaway’in ve defalarca çeşitli ödüller için aday gösterilen Warren Beatty’nin oynadığı filmde, yardımcı rollerde Gene Hackman ve Gene Wilder

sayılabilir. Warren Beatty, ablası Shirley Mc Lane gölgesinde kalmış olsa da, kariyerinin devamında rüştünü ispatlamış bir Hollywood aktörü olarak devam etmiştir. Ancak “Clyde” karakteri her zaman kendisiyle birlikte anılmıştır. Filmde, döneminin 30-35 yıl gerisinde kalmış karayolu araçlarının temin edilmesi ve bunların gerçeği olmasa da replikalarının imal edilip filmde kullanılması yüksek bütçe gerektirmişti. Warren Beatty aynı zamanda filmin yapımcılığını da üstlenmiştir. Şimdi biraz da bu 1967 yapımı filmde kullanılan koleksiyon otomobillere göz atalım. Dönemin ünlü koleksiyoncularından, otomotiv endüstrisinin müzelerinden temin edilen, çatışma sahnelerinde özel replikaları üretilip kullanılan tarihin tozlu raflarındaki marka ve modellerin resmi geçidine buyurun… (Alt sırada soldan sağa) * Studbaker Dictator 6 Business Coupe 1931 model (1950’lerin ortasında yok olup giden ünlü otomotiv markasının ilk örneklerinden) * Hupmobile Aerodynamic 1934 model (tam olarak tarih olmuş bir markanın lüks sedanı) * 1934 Ford Deluxe V8 (Kahramanlarımızın son sahnede yaylım ateş sonucu delik deşik edildiği meşhur otomobil) Tarihi otomobillerin en etkin kullanıldığı dönem filmlerinden olan Bonnie ve Clyde, bu konuda bir çığır açmış, birkaç yıl sonra fransız Alain Delon ve Jean Paul Belmondo’nun aynı dönemleri anlatan filmi Borsalino için esin kaynağı olmuştur. Amerikan otomotiv sanayine ve büyük ekonomik kriz dönemine ışık tutması açısından da geçtiğimiz yüzyılın kült bir sanat eseri olarak değerini korumaktadır.

1928 Ford Model A Sedan Police

e-motoring magazine › aralık 2013


RETROTEST Peugeot 205 GTI (1994)

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN

e-motoring magazine › aralık 2013


HAYVAN BARINAKTAN KAÇTI!

1984’ten 1995’e kadar onun rüzgarı esiyordu. GTI kavramının hakkını isim sahibi Golf’ten bile iyi veren vahşi hayvan Peugeot 205 GTI’yi dönemini tamamlayınca sığındığı barınaktan kaçırdık ve.... e-motoring magazine › aralık 2013


RETROTEST Peugeot 205 GTI (1994)

G

özümde hala en iyi Peugeot modelidir 205 GTI. En aktif olduğu dönemlerde onu yaşama fırsatı bulduğumdan değil genel kanı budur. Bugün otomobil meraklısı kime sorsanız çoğundan tereddütsüz aynı yanıtı alırsınız. Çok elektrik problemi vardı, bitmezdi, çok yakıt tüketirdi, işçiliği berbattı vs vs.... Hiçbirisi bahane değil vahşi aslanı sevmemek için. O ilk küçük süper spor otomobildi. Ucuza alınabilen, hızlı, kıvrak ve iyi yol tutuş özellikleri sunabilen bir otomobildi. Keskin şaşi ve direksiyon tepkileri, onu bir efsane yetmeye yetti. GTI kavramı Volkswagen Golf ile otomotiv literae-motoring magazine › aralık 2013

türüne girmiş olabilir ama bu üç harfi “kızartan” Peugeot 205 GTI idi. Onu açtığı yoldan 106 GTI ve 306 GTI gibi iki fenomen daha takip ettiyse de akıllarda hep 205 GTI kaldı. “Un sacré numero” (kutsal numara) idi o... Peugeot Türkiye, 208 GTI’nın lansmanı için müthiş bir iş yapmış ve fenomeni de unutmamıştı. Bu lansman için ortaya çıkan fırsatı kaçırmadık ama “hayvanı” da barınaktan kaçırdık ve efsane yılları yadettik! Yıllar sonra yeniden 205 GTI’nın koltuğuna yerleşip direksiyonunu tutmak bile heyecan verici. “Otomobil bu kondisyonda nasıl saklanmış”,


100 KM/S CİVARI KABİNDE GÜRÜLTÜ İYİCE ARTIYOR. “KAPI TAM KAPANMADI HERHALDE DİYORUM AMA YOK, HER YER KAPALI! DÜŞÜNÜYORUM, 20 YILDA YALITIM NEREDEN NEREYE GELMİŞ!.. “Peugeot nereden bulmuş” gibi soruları bir çırpıda unuttum bile. Aslında o kadar uzak da değil ama zaman kaybetmek istemiyorum, yola çıkmalıyım. Neredeyse her şey, şimdiki otomobillerden çok farklı tabii. Kapılar incecik, A sütunlarına çıta demek istiyorum... Hele kabin, kokpit... Tarifsiz basit ve ilkel görünüyor bugünkü otomobillere bakınca. Havalandırma kumandaları ve düğmeler oyuncak gibi. Ama iki unsurdan taviz verilmemiş kabinde. İlki sürüşün ana enstrümanı direksiyon, deri kaplı ve ortasında kırmızı GTI yazısıyle tahrik ediyor. Diğeriyse yüksek yan destekli sportif koltuklar. Vites kolu neredeyse baston kadar

uzun boylu! Manuel sağ ayna kumandası çatan kadar uzun, göz çıkartabilecek bir risk! Kokpitte kapağı tutmayan sigorta kutusu 20 yaşına merdiven dayamış otomobilin tek kusuru, önemi yok. 20 yaşa az demeyin ama, sürekli hor kullanılan bir GTI için uzun bir süre! Emin olun çoğu ömrünü tamamlamış yok olmuştur... Zaten bunların hiçbir önemi yok, aslanın ruhu yeterli. Kontağı çevirdiğimde küçük aslan kükremeye başlıyor. Tanıdık bir homurtu, tanıdık titreşimler, huzursuz rölanti... Debriyajı bıraktığımda yolu kazıyarak fırlıyor haydut. Bugün birçok çok güçlü otomobili kullandığım için gücü artık çok e-motoring magazine › aralık 2013


RETROTEST Peugeot 205 GTI (1994)

komik kalıyor, sadece 136 HP. Ama gövde o kadar hafif ki, hiç eksiklik hissettirmiyor. Çevreden geçen kimi otomobillerin sürücülerinin şaşkın ve hayran bakışları arasında ilerliyorum. Bir ara yanımda yeşil bir Clio V6 beliriyor. Ondan önce ben şaşırıyorum “Kaç tane var ki bundan Türkiye’de” diye... Göz göze geliyoruz, o benden daha şaşırmış durumda, baş parmağıyla “OK” işareti yapıp gülümsüyor. Yan yana otomobilleri süzerek ilerliyoruz bir süre. e-motoring magazine › aralık 2013

Otoyola çıkıp biraz hızlanıyorum. Abartmaya gerek yok, sakin gidiyorum. 100 km/s civarında kabin içi gürültü iyice artıyor, “kapı tam kapanmadı galiba” diyorum ama yok, her yer kapalı... Yalıtım nereden nereye gelmiş. Kullandığım otomobilde o dönemin gözde donanımlarından kızaklı açılır tavan var, camı tavanın üstünde geriye kaydırıyorsunuz, oluyor bitiyor. Gaza bastığımda yolu kazımaya başlıyor ve ileri atılıyor. Ama şiddetli bir torq steer hissetmediğimi söyleme-


liyim. İnce ve hafif gövde hızlı olduğundan yüksek hissettiriyor mutlaka ama sonuçta otomobil bugünkü benzer modellere bakınca pek de hızlı değil aslında. Virajlarda en önemli hünerlerinden biri, içte kalan ön ya da dışta kalan arka lastiğini kolayca havaya kaldırmasıydı. Sürücünün alacağı risklere bağlıydı. Kısa aks mesafesinin keyiflerinden biri işte... Bu saatten 205 GTI’ı eğlence için zorlayacak değilim, içinde olmak bile güzel zira. Direksiyonun keskinliği fark edilmeyecek

20 yıl aradan sonra yeniden 205 GTI kullanmak olağanüstü bir histi. Açık konuşmak gerekirse salyalarıma hakim olmak için özel çaba gösterdim...

gibi değil, en sakin sürücüyü bile hakimiyet kolaylığıyla baştan çıkarmaya niyetli... Şile yolunda biraz kudurup, virajlarda salındıktan sonra Bağdat Caddesi’ne dönüyorum, 205 GTI’nın eski sahnesine. En sevildiği yerdi muhtemelen. Sakin sakin bir tur atıp nostaljik turumu tamamlıyorum. Ha bir de fren meselesi var, 205 modellerinin derdiydi ama arkaya GTI harfleri eklenince kritik bir hal alıyordu. Tam tanımıyla et gibi bir pedalla yönetilen fren sistemi, otomobili yeterince yavaşlatamıyordu. Bundan 20 yıl öncesinde arasanız da kazasızını bulamazdınız. Mutlaka önden darbeliydi 205 GTI’lar. Hatta satın almaya niyetlenmiş, beyaz bir tane bulmuştum. Nasıl da sevindiğimi hatırlıyorum önden darbesi yok diye. İncelemede anladık ki, meğer arkadan aldığı darbeyle ön koltuklara kadar yok olmuş bir araçmış baktığım! Kısacası çok popülerdi ama kazasızını bulmak pek kolay değildi 205 GTI’nın... Sürüş seansımı tamamlayıp keyiften akan salyalarımı silip otomobilden inerken hala aynı fikirdeydim, “Peugeot’nun ürettiği en iyi otomobil bu”. Tabii ki beklentilere göre değişir, yoksa ne 504’e ne 406’ya söyleyecek söz yok. Ama sınıfında da söz sahibi, gerçek bir performans ikonuydu 205 GTI. Tekrar buluşmanın tadıysa müthişti... e-motoring magazine › aralık 2013


ETERNAL Volkswagen Golf I-II-III (1974-1997)

BİR, İKİ, ÜÇ: GOL

Efsanevi Kaplumbağa’nın ardından yerini alan Golf, ne kadar doğru bir hamle olduğunu ilk neslinin 10 yıl üretilmesiyle kanıtlamıştı. Ardından gelen ikinci ve üçüncü kuşak Golf de bu başarıyı sürdürerek Volkswagen’e yeni bir efsane yaratmıştı. e-motoring magazine › aralık 2013


LF

e-motoring magazine › aralĹk 2013


ETERNAL Volkswagen Golf I-II-III (1974-1997)

1

973 yılında Alman otomobil devi Volkswagen’in mali bilançosu açıklandığında işlerin hiç iyi gitmediği, birkaç yıldır yapılan hazırlıklara neden çok bel bağlandığı anlaşılıyordu. VW tarihinde ilk kez zarar açıklıyordu. Kötü gidişin nedeni açıktı; Käfer’e (Almanca beetle/böcek) olan talep çok düşmüştü. Efsane Kaplumbağa’nın artık türetilecek verisyonu kalmamıştı, inanması zordu ama model tıkanmıştı Durumun farkında olan olarak hazırlıklarını sürdüren Volkswagen yönetimi, aynı yıl yeni bir ürün yelpazesinin ilk modelini tanıtıyordu. Italdesign’da görev yapan Giorgetto Giugiaro’nun tasarladığı, Audi motorlu ve önden çekişli Passat ile aynı dönemde tanıtılan aynı mekanik aksama sahip coupe kardeşi Scirocco, Volkswagen’in ne yöne yelken açtığını da gösteriyordu. Ama bu yeni otomobiller Käfer’in takipçisi olamazdı. 1973’te tanıtılan Passat’tan kısa bir süre sonra otomobilseverler VW’nin ne kadar sıkı çalıştığını 1974 yılı Mayıs ayında ortaya çıkan Golf ile gördü. Ardı ardına üç yeni ve modern otomobil, yeniden doğuşu gösteriyordu. VW Kaplumbağa’nın yıllarca beklenen takipçisinin adı Golf olduğunda kimse bu kadar doğru bir adım atılacağını, otomobil efsanesinin ardından yeni bir efsanenin doğacağını tahmin etmemişti. Golf, aslında yaygın olarak algılandığı gibi elit bir sporu değil, sıcak bir körfez esintisine gönderme yapıyorlardı. Yoksa bir halk otomobiline bir zengin sporunun adını vermek çok riskli olabilirdi.

Ön frenler kampana! Volkswagen’in hata yapması beklenmedi belki ama bu kadar başarı hiç beklenmiyordu. Käfer’den çok daha köşeli ama modern bir tasarıma sahip olan hatchback karoserli otomobil, endüstri trendini de destekliyordu. Tarihin ilk hatchback otomobili Alfa Romeo Alfasud’un ardından ikinci hatchback modeli olan VW Golf’ün motor teknolojisi ise vatandaşı Audi’den alınmıştı. Ford’dan Opel’e tüm Avrupalı üreticiler önden çekişli otomobiller üretirken VW bir cesaret örneği göstererek sürüden ayrılmış ve Golf’ü önden çekişli üretmişti. O tarihlerde önden çekişli otomobiller parmakla sayılıyordu. VW gibi motoru da çekişi de arkada olan bir marka için önden çekiş inanması güç bir yenilikti. Yakın akrabası Scirocco ile aynı platformu, süspansiyon sistemini ve 1.5 litrelik motoru ortak kullanan Golf’ün karoseri ise tamamen orijinaldi. Sadelik ve e-motoring magazine › aralık 2013

fonksiyonelliği birleştiren gövde tasarımı, yollardaki tüm otomobillerden farklıydı. Abartılı tasarımlar, süsler ve gereksiz ayrıntılardan bilinçli olarak kaçınılmıştı. Üç ve beş kapılı karoserlerin iki ayrı motor seçeneğiyle satışa sunulması otomobilin adeta şanslı doğmasını sağlamıştı. Müthiş bir talep vardı Golf’e. 1.1 litre, 50 HP’lik motor, daha sonra piyasaya çıkan Audi 50’de de kullanıldı. Bu motorla Golf 100 km/s hıza 17 saniyede ulaşabiliyordu! İki motor versiyonu da küçük bir kutu gibi görünen Golf’ün burnunda enlemesine yer alıyordu. 1.5 litrelik motorlu versiyonda 705 mark ekstra ödemeyle üç vitesli otomatik vites seçeneği de sunuluyordu. Dört tekerleğinde de gazlı amortisörlere yer verilirken otomobilin ön akslarında McPherson, sabit arka akslarında da çapraz kollar kullanılmıştı. Sadece 1.5 litrelik motorlu versiyonda önde fren diskleri yer alırken 1.1 litrelik motorlu versiyonda önde bile frenleme kampanalarla sağlanıyordu!


ÜSTSÜZ GOLF 1979 YILINDA ÜRETİLMEYE BAŞLANDI. OTOMOBİLİN SEKTÖRE GETİRDİĞİ YENİLİK FONKSİYONELLİK DEĞİL DE STİL KAZANDIRAN NARİN TAKLA BARIYDI!

1981’DE YOLLARA ÇIKAN HIZLI VERSİYON GTI’IN 1.6 LİTRELİK MOTORU 110 HP GÜCÜNDEYDİ. BÜYÜK İLGİYLE KARŞILAŞAN SERT SÜSPANSİYONLU VE ALÇAK GÖVDELİ OTOMOBİL 1983’TE 1.8 MOTORLU OLDU. e-motoring magazine › aralık 2013


ETERNAL Volkswagen Golf I-II-III (1974-1997)

Golf’ün baz versiyonu, epey bir sabırla maksimum 135 km/s hıza ulaşabilirken büyük motorlu versiyon 155 km/s gibi “çılgın” bir hıza ulaşabiliyordu! Standart Golf tam bir fakirlik abidesiydi. Öyle ki, bagaj kapağında gazlı amortisörler yerine mekanik sabitleyiciler vardı. Arka camda silecek tabii ki yoktu. Camı temzilemek için rezistans öneriliyordu! Ama fitilli koltuk döşemeleri, iki güneşlik ve plastik paspaslar standart donanımdaydı. Satışta gösterdiği başarı, kısa zamanda Golf’ün yeni motor seçeneklerinin sunulmasını sağladı. Bunlardan ilki 1976’da tanıtılan 1.6 litrelik motor oldu. Golf GTI’ın sahneye çıkışı da yine 1976 yılında oldu. Kaputun altında görev yapan 1.6 litrelik enjeksiyonlu motor, 110 HP üretiyordu. Sertleştirilen süspansiyonu ve alçaltılan gövde, aerodinamik aksesuarlarla donatılmıştı. Dört tekerleğinde disk frenlerin kullanıldığı Golf GTI, 180 km/s hıza çıkabiliyordu. Bu motoru 1977’de 1.5 litrelik dizel ve 1980’de 1.3 litrelik benzinli yeni bir motor takip etti. Golf GTI’ın motoru 1982 yılında 1.8 litreye çıkartıldı ve 5 vitesli şanzımanla kombine edildi. Aynı motorun daha düşük güçlü versiyonu, standart Golf modellerinde kullanıldı. Bu arada Karmann’ın Cabrio Kaplumbağa üretimini noktalaması 1979’da Golf Cabrio’nun üretimine başlanması anlamına geliyordu. Takla barına sahip tasarımıyla görülmemiş bir yapıya sahip olan Golf Cabrio’nun da GTI versiyonları üretile-motoring magazine › aralık 2013

di. di Seri pikap versiyon Golf Caddy ile tamamlandı. tamamlandı Maya tutmuştu, Kaplumbağa’nın yeri son derece modern bir otomobille belki de daha sağlam kapatılmıştı. Volkswagen’in merkesi Wolfburg’da yüzler gülüyordu. Ekim 1976’da üretimi 1 milyon adedi aşan ilk Golf, 1983 yılı Ağustos ayına kadar değiştirilmeden ama çeşitlendirilerek üretildi. Yerini bıraktığı Golf II, devrim değil, sadece bir evrimdi. Daha geniş ve uzun olması sayesinde arka koltuk yolcularına daha geniş bir iç mekan sunuyordu. Bagaj hacmi de büyütülen otomobil, ilk Golf’e göre daha ağır olmasına rağmen başarılı aerodinamik özellikleri ve iyi seçilmiş vites oranlarıyla daha hızlı ve daha tutumluydu. Yeni modelle birlikte genişleyen motor yelpazesi, artık 1.0 litre ile 1.8 litre arasında değişiyordu. Golf I’in cabrio versiyonu ise bir süre daha üretilmeye devam etti. İkinci GTI versiyonu 1985 yılında gelişmiş teknolojilerle donatılmış olarak piyasaya çıktı. Silindir başına 4 supap teknolojisi ve


üsttren çift eksantrik sayesinde 1.8 litrelik motorun gücü 139 HP’ye yükseltilmişti. 1989 yılında fabrika otomobili olarak rallilere katılan ancak pek başarılı olamayan versiyondan 5000 adet üretildi. Rallye G60 adı verilen otomobillerde turbo besleme ve dört tekerlekten çekiş sistemleri görev yapıyordu. Golf II’nin tüketicilere sunulan ilk dört tekerlekten çekişli versiyonu olan Syncro, 1988 yılında piyasaya çıktı. Artık değişim zamanı gelmişti ve Golf III, 1992 yılında tanıtıldı. Daha da yuvarlak hatlara sahip olan bu versiyon da öncüsüne göre daha irileşmişti, Golf büyüyordu. Hacimleri 1.4 lt ile 2.8 lt arasında değişen dört ve altı silindirli motor seçeneklerinin sayısı bu kez altıyı bulmuştu. İç mekanda da düğmeler ve şalterler sınıf atlamış, plastiklerden kumaşlara insanın dokunabileceği her şey bir üst sınıfın kalitesine ulaştırılmıştı. Öyle bir döneme denk gelmişti ki, yıkılan duvarın ardından gelen Doğu

1974

1983

Almanlar, Trabantlarını Golf III ile değiştiriyorlardı! Ama Golf’te de Trabant’ta olduğu gibi hidrolik direksiyon henüz sunulmuyordu! Avrupa’nın birçok ülkesinde yılın otomobili seçilen Golf III, VW kompakt sınıfta ne kadar ustalaştığını kanıtlıyor ve geleceğin Golf’e ait olacağını haber veriyordu. Golf III, 1997 yılına kadar üretildi. Sıradaki Golf, VW’nin artık geleceğe ulaştığını gösterecekti!

1991

e-motoring magazine › aralık 2013


Motorsporları

Honda’nın sansasyonel yarıș otomobilleri! Japon üretici Honda, birkaç gün arayla hem WTCC hem de BTCC’de yarışacağı otomobilleri tanıttı. İngiltere Touring Car Championship’te (BTCC) Civic Tourer ile start alacağını açıklayan Honda, böylece pistlerde en son 1995 yılında görülen Volvo 850’den sonra bir station wagon otomobille yarışacak. Dünya Pist Şampiyonası’nda ise Honda pilotları İtalyan Gabriele Tarquini ve Portekizli Tiago Monteiro, hatchback formlu Civic ile yarışacaklar. JAS Motorsport otomobilleri, Abartılı büyük arka spoyler ve aerodinamik kitlerle geçen yıla daha geliştirilmişler.

Alonso’ya patron yasağı! Ferrari pilotu Fernando Alonso’ya büyük patron Luca di Montezemolo’dan twitter yasağı geldi. İtalyan RAI televizyonuna verdiği “Alonso’ya twit atmayı yasaklayacağız” diyen Montezemolo, pilotun Ferrari’nin gelișme çalıșmalarıyla ilgili açıklamalardan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. “Fernando da herkes gibi twitter’a istediğini yazabilir. Ama Ferrari ile ilgili açıklamaları Ferrari yapar” dedi...

e-motoring t i magazine i › aralık l k 2013


Formula 1’de 2014 takvimi açıklandı Vettel’in zaferiyle tamamlanan sezonun ardından Formula 1’de yeni sezon takvimi netlești. New Jersey, Meksika ve Güney Kore Grand Prix’lerinin takvimden çıkarılmasıyla 22 yarıștan vazgeçilip yeniden 19 yarıșa dönülen șampiyonada sezon 16 Mart’ta Avustralya Grand Prix’si ile bașlayacak, 23 Kasım’da finali Brezilya’dan kapan Abu Dabi’de son bulacak. 16/03 AUS Grand Prix of Australia 30/03 MYS Grand Prix of Malaysia 06/04 BHR Grand Prix of Bahrain 20/04 CHN Grand Prix of China 11/05 ESP Grand Prix of Spain 25/05 MCO Grand Prix of Monaco 08/06 CAN Grand Prix of Canada 22/06 AUT Grand Prix of Austria 06/07 GBR Grand Prix of Great Britain 20/07 DEU Grand Prix of Germany

27/07 HUN Grand Prix of Hungary 24/08 BEL Grand Prix of Belgium 07/09 ITA Grand Prix of Italy 21/09 SGP Grand Prix of Singapore 05/10 JPN Grand Prix of Japan 12/10 RUS Grand Prix of Russia 02/11 USA Grand Prix of USA (Austin) 09/11 BRA Grand Prix of Brazil 23/11 ARE Grand Prix of Abu Dhabi

Bernie’den New Jersey’e geçit yok

sezonunda ronu Bernie Ecclestone, 2014 Formula 1’in 83 yaşındaki pat ayacağını Jersey’de de cadde yarışı olm Hindistan ve Meksika gibi New ışların epten” dolayı söz konusu yar açıkladı. “Birçok ama birçok seb ğunu söyledi. oldu yılı 5 lestone, hedeflerinin 201 Ecc n leye söy ını cağ aya ılm yap

Mahindra Formula E’ye katılıyor Hint otomobil üreticisi Mahindra’nın yarış takımı Mahindra Racing, gelecek yıl Formula E’ye katılma hazırlıkları yapıyor. İlk kez düzenlenecek organizasyonun 8. katılımcısı olacak Hint takımı, Audi Sport ABT, Drayson Racing, Super Aguri, China Racing, Dragon Racing Andretti Autosport ve e.dams.’a karşı yarışacak. Toplam 10 takımın yer alacağı Formula E’de tüm otomobiller Spark Racing Technology’nin tasarladığı Spark-Renault SRT_01E otomobillerle yarışacak. 268 HP’lik (200 kW) elektrik motoru geliştiren McLaren Electronics System, şanzıman ve elektronik sistemleri de geliştirdi. İlk kez yapılacak Formula E, Eylül 2014’te başlayacak ve Pekin, Malezya, Hong Kong, Uruguay, Buenos Aires, Los Angeles, Miami, Monaco, Berlin ile Londra’da gerçekleştirilecek. e-motoring magazine › aralık 2013


Motorsporları

Offroad șampiyonunu Ankara belirledi 2013 Türkiye Offroad Şampiyonası 6. yarışı kısa adı ANDOFF olan Ankara Off-Road Kulübü tarafından Ankara Ticaret Odası katkılarıyla 01 Aralık 2013 Pazar günü Ankara Çayyolu’nda gerçekleştirildi. Toplam uzunluğu 68 km. olan ve 6 etaptan oluşan yarış, büyük mücadeleye sahne olurken kalabalık bir izleyici kitlesi tarafından heyecanla takip edildi. Farklı illerden 27 ekibin katıldığı organizasyon sonunda Ankaralı İsmail Ayhan- Cemal Akagündüz ekibi Mitsubishi L200 ile toplamda 102 puanla hem genel klasman hem de sınıf 3 birinciliğinin sahibi oldu. Genel klasmanda ikinciliği ise 84 to-

plam puana ulaşan 3 ekip paylaştı. Yarışa Mitsubishi L200 ile İstanbul’dan İlyas Sönmez-Dağdan Bereket, Suzuki Vitara ile Sakarya’dan Engin Başkurt-Şükrü Mindiloğlu ve Land Rover Discovery S ile Ankara’dan Himmet Şengül-Muharrem Küçükdemir eşit puanla ikinciliği paylaşan ekipler oldular. Bu yarışın ardından 81 puana ulaşan İlyas Sönmez 2013 Türkiye Offroad Şampiyonluğu’nu, Ahmet Demir Sınıf 1, Levent Arı ise Sınıf 2 birinciliklerini matematiksel olarak ilan ettiler. Son puan durumu ile şampiyonluk ve birincilikler, TOSFED tarafından ilan edildikten sonra resmiyet kazanacak.

Schumi șokta! Michael Schumacher, Mark Webber’in 2013 sezonunda gösterdiği performansın kendisini çok etkilediğini ve Vettel’in kazandığı 13 yarıșa karșılık bir yarıșı dahi kazanamamasına șașırmaktan öte, șoka soktuğunu açıkladı. 91 grand prix zaferi ve 7 dünya șampiyonluğu gibi șanlı Formula 1 rekorlarının bir gün kırılacaksa Sebastien Vettel tarafından kırılmasını arzu ettiğini söyleyen 44 yașındaki Schumacher, 2014 sezonu için ise yine Renault motorlu Red Bull’u șanslı gördüğünü açıkladı.

e-motoring magazine › aralık 2013


Massa’nın eși istemiyor Felipe Massa zoraki emekli mi oluyor? Brezilyalı pilotun eși Rafaela Massa eșinin artık emekli olmasını istiyor. 8 yıllık beraberlikten sonra Ferrari ile vedalașan ve 2014 yılı için İngiliz takımı Williams ile anlașan 32 yașındaki pilotun kafası hayli karıșık. 2009 yılında Macaristan Gran Prix’si öncesi sıralama turlarında geçirdiği ölümcül kazadan beri Formula 1 ile vedalașmasını isteyen eșinin, çocukları olduktan sonra baskısını iyice artırdığını söyleyen Felipe Massa, eșinin çocucklarıyla birlikte evde olmasını istediğini söylüyor. Hala gönlünün yarșmaktan yana olduğunu söyleyen Felipe Massa, Formula 1’den ayrılsa bile bașka bir dalda yarıșmayı sürdüreceğini belirtiyor.

Simin Zafere Doymuyor Auto Club ve Eneos destekli genç pilot Simin Bıçakcıoğlu, Türkiye Ralli Şampiyonası’nın Antalya ayağı Hitit Rallisi’nde bir kez daha bayanlar birincisi olarak şampiyonada liderliğe yükseldi... 2013 Türkiye Ralli Şampiyonası’nda finale bir yarış kala heyecan Antalya’daydı… 23-24 Kasım tarihlerinde düzenlenen 40.Hitit Rallisi’nde yoğun yağış nedeni ile oldukça ağırlaşan parkurda ekipler oldukça zorlu anlar yaşadı. Tamamlamanın bile büyük başarı sayıldığı bu yarışta Neo Motorspor adına AutoClub ve Eneos desteğinde mücadele eden Simin Bıçakcıoğlu bir kez daha Bayanlar Birinciliği’ni kazanmayı başardı. Başarılı etap zamanları ile de herkesin takdirini toplayan genç pilot, yarış sonunda ödülünü TOSFED Başkanı Metin Çeker’den aldı. e-motoring magazine › aralık 2013


e-motoring magazine › aralĹk 2013


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.