4
NESTE OIL RALLY Sadece bir ralli değil
SÜPER TEST
Mercedes-Benz C180 › Opel Astra 1.6 CDTI Peugeot RCZ R › Hyundai Elantra 1.6 CRDi
“
! Halk düşmanı otobüsler ve trafik halleri Yaz aylarında taYoğun ama sıkıntılı bir yaz geçiriyoruz. azalan okur ilgisi tillere yoğunlaşan insanlar nedeniyle ayında tek sayı ve firmalar nedeniyle Temmuz-Ağustos ini de unutmaçıkardık. Ramazan ve bayramın etkiler luk ve bayram mak gerek. Sıcaklar, otomotivdeki durgun ılmalar yazın güntrafiğindeki akıllara durgunluk veren yığ terör estiren halk demleri diye düşünürken İstanbul’da yakıt politikaları otobüsleri iyiden iyiye öne çıktı. Yanlış rak adlandırılan yüzünden yakıt olarak “10 numara” ola anların yanarak yağ kullanımı, İstanbu l’un göbeğinde ins ışken Kabataş’ta ölmelerine neden oldu. Bunu atlatamam ka halk otobüsü akıl almaz şekilde kontrolden çıkan bir baş bacağını kaybetyoldan geçen iki kişiyi ezdi. Genç bir kız ’de duvara çarpan me tehlikesiyle karşı karşıya. Ümraniye zaman bindiğimde halk otobüsünü de unutmamalı! Zaman ıyorsun, sakin kulben de sürücülerini “amme hizmeti yap diye uyarıyorum. lan, kendi başınayken ne yaparsan yap” n kitap okumaktan Bir tanesi de koskoca otobüsü kullanırke el ama nasıl bu hiç çekinmiyordu! Okur yazarlık tabii ki güz r anlayamıyorum. kadar cahilce ve sorumsuzca okuyabiliyo kadar başıboş Bu otobüsleri ve sürücüleri nasıl bu şey var, bu ülke bırakılabiliyorlar aklım almıyor. Bildiğim bir Temmuz ayında vatandaşlarını sevmiyor. Yoksa sadece çare bulunması yaşanan halk otobüsü terörü bile acil bir gerektiğini göstermiyor mu? lendiğini, alınan Her bayram trafiğin gidişte ve dönüşte kilit öldüğünü bile bile tüm önlemlere rağmen yüzlerce kişini liğini gösteriyor, bu insanlar hala neden yola çıkma gözpek ruz, o kesin. anlayamıyorum. Garip bir ülkede yaşıyo Süreyya İZGİ Yayın Yönetmeni Gelecek ay görüşmek üzere. sizgi@e-motoring.com
YAYIN YÖNETMENİ Süreyya İZGİ MOTORSPORLARI EDİTÖRÜ Fatih YURDATAPAN FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Ali AKSIN GÖRSEL YÖNETMEN Metin YILMAZ YAZARLAR M.Ali SADE, Oytun IŞLAR PHP Developer Emin ZEYBEK Yıl: 2 Sayı: 18 Ofis: Çayırbaşı Caddesi Kırklar Sokak No: 15 Büyükdere, Sarıyer / İSTANBUL 212 218 10 89
http://www.e-motoring.com https://www.facebook.com/uniqdergi http://twitter.com/emotoring
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
HOT NEWS
ûLPGL DO 2FDN ҋWH |GH
78
% ,
IDL] RUDQ×
HOT NEWS
Yeni Fabia’ya doğru
Makyajlı Doblo’yu yakaladık Bursa’dan Amerika yolu görünen Fiat Doblo için yenilenen yüzüyle deneme sürüşleri devam ediyor. İç pazar ve Avrupa için makyaj hazırlıkları süren Doblo, Amerika pazarına da Ram ProMaster City markasıyla ve makyajlı suratıyla giriş yapacak. Araçta burun yapısı farlar ve ızgarasıyla tamamen yenilenirken kabinde de Amerikan pazarına da uyacak yenilikler yer alacak. Arka kısımda da aydınlatma grubu baştan yaratılıyor. İlk aşamada sadece ticari veriyonuyla Amerika’ya ulaşacak Fiat Doblo, rağbet görürse binek versiyonları da ihraç edilecek. Yerli pazardaysa Doblo’nun tür versiyonları makyajdan etkilenecek. Yenilenen modelin Ekim ayında yapılacak Paris Otomobil Fuarı’nda tanıtıldıktan sonra 2015 model olarak yılbaşı civarında satışa sunulması bekleniyor.
Skoda tarihindeki en büyük model seferberliğinin önemli bir adımını oluşturacak yeni nesil Fabia için geri sayım başladı. Eylül ayındaki Paris Motor Show’da dünya tanıtımı yapılacak yeni Fabia’nın tasarımı ve özelliklerine ilişkin ilk ipuçları da belirdi. Yeni çizimler, otomobilin berrak tasarımını ve keskin hatlarını ortaya koyuyor. Yeni Fabia, yerini alacağı modelden 9 cm daha geniş ve 3 cm daha alçak tasarlanırken, iç mekanda da kişiselleştirme seçenekleri yer alacak şekilde çok yönlü bir iç mekan sunacak. Markanın VisionC konseptinden gelen tasarım unsurlarına sahip yeni Fabia, modern, dinamik ve kaslı hatlara sahip.
İşte en sorunsuz markalar J.D. Power, bu yılki İlk Kalite Değerlendirmesi raporunu açıkladı. Müşterilerin bildirimleri doğrultusunda ilk 90 günlük kullanım sonunda ortaya çıkan problemlerin değerlendirildiği araştırmada Porsche, Jaguar ve Lexus’u Hyundai takip etti. J.D. Power, araçların kalitesini, dayanıklılığını ve fiyat endekslerini müşterilerin tecrübelerine göre değerlendiriyor. Initial Quality Study (IQS) isimli araştırmada, toplam 233 ayrı soru sorularak yaşanan problemler ve sürüş sırasında oluşan sıkıntılar inceleniyor. Bu yıl 28. kez yapılan ve toplam 86 bin 118 yeni araç sahibiyle gerçekleştirildi. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Civic’te lüks donanımlar 2014 yılı için yenilenen Civic Sedan, yeni eklenen Executive donanım seçeneğiyle daha lüks ve başlangıç seviyesinden itibaren sunulan 5 inçlik Türkçe bilgi ekranı i-MID ile artık daha teknolojik. Türkiye’de benzinli ve LPG’li seçenekleriyle satılan Honda Civic Sedan, 2014 yılı için yenilendi ve müşteri beklentileri doğrultusunda lüks ve teknolojik donanımlara kavuştu. Mevcut Dream, Premium ve Elegance donanım seçeneklerine yeni özellikler eklenirken Honda Civic Sedan’ını konforun zirvesinde satın almak isteyen Honda severler için Executive donanım seviyesi eklendi. Tüm Honda Civic Sedan modelleri bundan böyle tamamen yeni jantlara, yeni iç mekan renklerine, yeni radyatör paneli tasarımına, lastik basıncı kontrol sistemine ve Türkçe ara yüze sahip i-MID bilgi ekranına sahipler. Premium donanım seviyesinden itibaren eller serbest telefon görüşmelerini destekleyen bluetooth sistemi standart olarak bulunurken Elegance donanım seçeneğinde açılır tavana, otomatik yıkama tertibatlı xenon farlara ve ısıtmalı koltuklara yer verildi. Tamamen yeni Executive seviyesindeyse deri döşemeler, akıllı anahtar ve park sensörleri standart sunuluyor. Sadece 940 TL fark ödeyerek Honda Civic Sedan modellerini hem benzinli hem de fabrika çıkışlı LPG’li satın almak mümkün.
Kaan Oğul’a veda İstanbul’da meydana gelen trafik kazasında Porsche Satış ve Pazarlama Müdürü Kaan Oğul (34) hayatını kaybetti. Oğul’un ailesine, Doğuş Grubu’na ve otomotiv sektörüne başsağlığı diliyoruz.
Fiesta’ya yeni donanım: Trend X Ford Fiesta’da, Trend ve Titanium donanım paketlerinin arasına konumlandırılan Trend X, 40.160 TL’den başlayan fiyatlardan satışa sunuldu. Fiesta Trend X’de, 15 inçlik alaşım jantlar, hız kontrol sistemi, karartılmış arka camlar, 3 kollu deri direksiyon simidi, gövde rengi elektrikli-ısıtmalı-sinyalli yan aynalar, direksiyondan kumandalı radyo/CD/MP3 çalabilen müzik sistemi, yol bilgisayarı, Ford EcoMode, USB ve AUX-IN bağlantı noktası, Akıllı Şarj Sistemi, vites değiştirme ikazı, ISOFIX bağlantı noktaları, sürücü ve yolcu ön hava yastıkları, MyKey ve ABS gibi özellikler standart olarak sunuluyor. Trend X donanım paketi, Fiesta ürün gamında manuel şanzımanlı olarak 1.25i 82 PS benzinli ve 1.5 TDCi 75 PS dizel motor seçeneklerinde yer alırken ayrıca 1.6 litrelik benzinli 6 ileri PowerShift otomatik şanzıman ile de sunuluyor. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
HOT NEWS
Peugeot Türkiye ile engeller aşılıyor
Engelli bireylerin sosyal yaşama entegre olmalarına destek olmak ve toplumda engelliler konusundaki farkındalığı arttırmak amacıyla 2013 yılında hayata geçirilen “Peugeot ile Engelsiz Yaşam” projesi, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden gelen engelli katılımcılar ile ünlü sanatçılara ev sahipliği yaptı. Sürdürülebilir kalkınma hedefiyle geçen yıl başlatılan “Peugeot ile Engelsiz Yaşam” projesinin 2014 yılında ilk etkinliği Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile UNDP desteği ile 14-15 Haziran tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Proje kapsamından düzenlenen gezi ve piknik organizasyonu sayesinde iki gün boyunca daha önce hiç gelmedikleri İstanbul’da keyifli zaman geçiren engelli sporcular, Ayasofya, Sultanahmet gibi tarihi yerleri gezerek, şehrin güzelliklerine tanıklık ettiler. İstanbul’un güzelliği karşısında oldukça etkilenen katılımcılar, bol bol fotoğraf çektirerek, bu keyifli anları ölümsüzleştirdiler.
Alplerden Skoda klasikleri geçti
Skoda, üç klasik modeli ile Avusturya’nın batısındaki Montafon Vadisi’nde bu yıl 17‘ncisi düzenlenen Silvretta Classic Rallisi’nde boy gösterdi. Skoda’nın 1957 model yeniden bakımdan geçirilmiş 440 Spartak ile birlikte 1961 model Skoda Felicia ve 1948 model Skoda 1101 Tudor, rallinin start çizgisinde yan yana dizildi. Skoda’nın 100 yılı aşan tarihinde efsaneler arasına girmiş 3 büyüleyici otomobili, Avusturya Montafon Alpleri’ndeki Silvretta Classic Rallisi’nde otomobil severlerle buluştu. 1957 model Skoda 440 Spartak ilk kez klasik otomobil rallisinde halkın karşısına çıktı. Aslına sadık kalınarak restore edilen Sportif Spartak, 40 HP beygir gücünde 1089 cm3 silindir hacmine sahip 4 silindirli bir motorla, azami 110 km/s hıza ulasabiliyor. Koleksiyonerler arasında oldukça popüler olan 1961 model turkuaz-yeşil renkli Skoda Felicia da rallide dikkatleri üzerine çeken modeller arasında yer aldı. 1959-1964 yılları arasında 15.000 adet üretilen Felicia, 4 silindirli motoruyla 130 km/h azami hıza kadar çıkabiliyor. Silvretta Classic Rallisi’ndeki en eski Skoda otomobili ise 1101 Roadster veya daha iyi bilinen adıyla 1948 model Tudor oldu. Tudor, dört silindirli motoru 1089 cm3 silindir hacmi ve 32 HP sunuyor. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Yeni XC90’da sıradışı teknolojiler
Volvo yeni XC90’da modern otomobil kullanıcılarının akıllı fonksiyonellik beklentisini karşılayacak birçok yeni teknoloji sunuyor. Dört tekerlekten çekişli, yedi koltuklu premium SUV’daki standart güvenlik paketi dünyada ilk olan iki farklı güvenlik teknolojisini içerecek: Bunlardan biri yoldan çıkma koruma paketi ve diğeri de kesişme noktalarında devreye girebilen otomatik fren. Bu yenilikler, yeni XC90’ı şimdiye kadar üretilen en güvenli otomobillerden biri yapacak. Dünyada bir ilk: Yoldan çıkma koruması Yoldan çıkma, sürücünün dikkatinin dağılması, yorgunluk veya kötü hava koşulları gibi farklı nedenlerden kaynaklanan yaygın bir kaza türü. Örneğin Amerika’da yaşanan ölümlü trafik kazalarının yarısı yoldan çıkış kazaları. İsveç’te ise tek araçlı kazalar, binek otomobillerle gerçekleşen tüm ölümlü ve ciddi yaralanmalı çarpışmaların üçte birini içeriyor. Volvo, bu istatistiklerden son derece rahatsız.
Safety-Şehirde Güvenlik Sistemi, Genişletilmiş Yol İşareti Bilgisi, Kör Nokta Bilgi Sistemi, Yoğun Trafik Desteği bunlardan en öne çıkanları. Volvo Cars’ın vizyonu kaza yapmayacak otomobiller tasarlamak. Kısa vadede, hedef 2020 yılına kadar kimsenin yeni bir Volvo otomobilde ölmemesi ya da ciddi şekilde yaralanmaması. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) her yıl trafik kazalarında 1.2 milyon kişinin öldüğünü ve 50 milyondan fazla kişinin yaralandığını tahmin ediyor. Bu rakamların önlem alınmadığı takdirde hızla artması bekleniyor. Volvo, yol gösterici ilke olarak çarpışmasız bir gelecek vizyonunu kullanarak öncülüğü üstlenmeye kararlı. Yeni XC90’da bulunan üstün IntelliSafe çözümleri, bir park alanından geri geri çıkarken sürücünün arkasını kollayan Yan Trafik Uyarısı’nı da kapsıyor. Sürücüyü sesli bir sinyal ve ortak ekrandaki uyarı ile ikaz ederek, her iki tarafta 30 metreye kadar yaklaşan trafik hakkında uyarıda bulunuyor.
Otomatik frenlemeli kavşak desteği XC90, sürücü yaklaşan bir otomobilin önüne çıktığında otomatik frenleme özelliğine sahip dünyadaki ilk araç. Bu, yoğun şehir kavşaklarının yanı sıra hız limitlerinin yüksek olduğu karayollarında sık rastlanan bir senaryo. Yeni Volvo XC90 bir çarpışmayı önlemek ya da bir kazanın sonuçlarını hafifletmek için potansiyel bir kazayı algılar ve otomatik olarak fren yapıyor. Yeni XC90’da daha birçok güvenlik yeniliği bulunuyor. Arkadan darbelerde çarpışma öncesi koruma, devrilme önleme ve koruma, tüm otomatik frenleme fonksiyonlarını kapsayan City e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Yeni smart modelleri sahnede Avrupa’nın en genç otomobil markası olarak şehir içi otomobil kullanımının ideal alternatifi olan smart’ın yeni fortwo ve merakla beklenen 4-kişilik forfour modelleri, Berlin’de gerçekleştirilen bir etkinlik ile ilk kez dünyaya tanıtıldı. Aynı ailenin üyeleri yeni smart fortwo ve smart forfour, farları, ön konsoldaki havalandırma sistemleri ve kendilerine özgü tasarımları ile dikkat çekiyor. Otomobilde hayat tarzını yansıtarak bir simge haline gelen ve başlı başına bir sınıf oluşturan smart’ın yeni
fortwo ve forfour modelleri, genç ve modern tasarımları ile hareketlilik, çevreye uyumları ile so-rumluluk kavramlarını birleştiriyor. İki araç da arka bölümlerine yerleştirilen motorları ile şehiriçi trafikte oldukça çevik çözümler sunuyor. Renkli, enerjik, sportif ve özgün dış tasarım; eğlenceli, kullanışlı, kaliteli ve etkileyici görünüm sunan iç ta-sarım smart severleri ve yaşam tarzı ve işlevselliği bir arada arayan bireyleri etkilemeye hazırlanıyor.
Hyundai İzmit’te milyonu devirdi Hyundai’nin globalleşme programı dahilinde Kore haricindeki denizaşırı ülkelerde kurduğu ilk üretim merkezi olan Hyundai Assan İzmit Fabrikası, 1 milyonuncu aracını bantlarından indirmenin mutluluğunu ve gururunu yaşıyor. Fabrika için 2013 yılı Eylül ayında 1.2 milyar TL tutarındaki yatırımla birlikte i10 modelinin üretimine başlanmış ve yıllık üretim kapasitesi ikiye katlanarak 200 bin adede çıkarılmıştı. Fabrikada üretilen 1 milyonuncu araç da, Almanya’ya ihraç edilmek üzere üretilen bir i10 modeli oldu. Yıllık 300 bin adetlik kapasiteye sahip Çek Cumhuriyeti Fabrikası ile birlikte Avrupa’daki iki üretim merkezinin toplam üretim kapasitesini 500 bin adede çıkaran Hyundai, böylece bölgede satılacak araçların yüzde 90’dan fazlasını Türkiye ve Çek fabrikalarında üretmiş olacak.
Audi, TDI’ın 25. yılını kutladı Audi, ilk üretildiği günden bu yana günlük kullanımda ve yarış pistlerinde en verimli ve başarılı motor olan TDI motorun 25’nci yılını kutluyor. Audi TDI motorları, seri üretimde ilk kez kullanıldığı 1989 yılından bu yana 7,5 milyon model ile kullanıcılar ile buluştu. Audi’nin otomotiv dünyasında devrim yaratan TDI motorlu modelleri, çevreye duyarlılığı ve verimliliği ile öne çıktı. 1989 yılında satışa sunulan Audi 100 modelinde kullanılan 2,5 litre TDI motor, 25 yıl içinde büyük değişim geçirdi. Her geçen dönemde performansı artarken, yakıt tüketimi azaldı. Bugün kullanılan TDI motorlar, 25 yıl öncesine göre yüzde 98 daha az karbon emisyonuna sahip. TDI motorların torku ve beygir gücü, bu süre içinde 2 kat artış gösterdi. Audi TDI modelleri, 2000’e göre üçte bir daha az ortalama yakıt tüketimine sahip. Audi, TDI teknolojisini sadece seri üretim otomobillerde değil, yarış pistlerinde de başarıyla kullanıyor. Dünyanın en zorlu yarışı olan Le Mans 24 Hours’da, Audi’nin TDI motorlu yarış arabaları, Son 9 yılda 8 kez zafer kazandı. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Yıldızlar da kayar…. Ne yazık ki Michael Schumacher’den gelen haberler çok da iyi değil. Efsane pilotun hayatta kalmış olmasına sevinmek durumundayız. Her ne kadar ailesi “bizi rahat bırakın” diyorsa da merak etmememiz olanaksız, haber kırıntıları arasında kaydadeğer bilgiler elde edebildikçe paylaşmaya devam edeceğiz. İsviçre’deki Sonntagsblick gazetesi, Lozan hastanesine yakın bir kaynağa dayandırdığı haberinde ‘Schumacher’in yaz sonunda rehabilitasyon sürecine evinde devam edebileceğini’ yazdı. Haberde görüşlerine başvurulan Basel’deki bir hastanenin rehabilitasyon kliniği şefi Mark Mader, ‘Tedavinin evde devam etmesi aile için zor olsa da, Schumacher’in iyileşmesi için en uygun yöntem bu olur’ yorumunu yaptı. Gazetenin haberine göre Schumacher’in eşi Corinna, çiftin mansiyonunda son teknoloji ürünü tıbbi cihazlarla donatılmış ve zemini tamamen düz (merdivensiz) bir rehabilitasyon merkezi inşa ettirdi. Bu merkezde çalışacak görevlilerin kalması için ayrı bina da hazırlandı. Merkezde fizyoterapistler, doktorlar, beslenme uzmanları, hemşireler ve nörologların görev yapması bekleniyor. Bu arada resmen doğrulanmayan haberlere göre, felç durumu devam eden Schumacher, gözlerini açıp kapatarak eşi, kızı Gina ve oğlu Mick ile iletişim kurabiliyor. Lozan’daki hastanenin doktorları, önümüzdeki haftalarda Schumacher’in ağzı ile kontrol edebileceği gelişmiş bir elektronik destekli tekerlekli sandalyede oturabileceğini düşünüyor. Bu arada Hırvat basınında, Schumacher ailesinin devrim yaratabilecek bir mikroçip implant tekniği üzerinde çalışan Hırvat doktorlar Darko Chudy ve Vedran Deletis ile temas kurduğu da yazıldı. Mikroçip sayesinde Schumacher’in yeniden yürüyebilme ve konuşabilme ihtimalinin olduğu söyleniyor. Doktor Darko Chudy, benzer bir teknik sayesinde bir Hırvat gencinin iki ay içinde yürümeye başladığını belirtti. Bu arada Michael Scumacher’in tıbbi raporlarını Grenoble hastanesinden çalan kişinin intiharı güncel ama değersiz bir haber gibi geldi bize… İçinde Schumi’nin adının geçtiği tek iyi haber ise Daimler Başkanı Dieter Zetsche’den. Patron, Mercedes-Benz’in marka elçisi olan Michael Scumacher ile yapılmış anlaşmayı fesh etmeyeceklerini söyledi. Artık kime ne faydası varsa… e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
SPOR Finlandiya Neste Oil Rallisi
›
Dünya Ralli Şampiyonası’nın 8. yarışının galibi VW pilotu Jari Matta Latvala oldu. Fin pilot evinde kazandığı zaferle genel klasmanda takım arkadaşı Stephané Ogier’in 44 puan ardında yerini korudu.
Süreyya İZGİ Jyvasklya/Finlandiya
Sadece bir ralli değil...
H
yundai’nin davetlisi olarak Helsinki’nin 300 km kuzeyinde Jyvasklya’dayız. Bu mesafeyi karayolundan kat ettiğimiz için Fin coğrafyasına daha hakim oluyoruz. Ülkenin iklim yapısıyla paralel olarak her yer yoğun ormanlık, öyle ki bir kibrit atsanız ülkeyi yakmak bir yana, İsveç ve Norveç’i de tutuşturursunuz! Aslında 1000 Lakes Rally’nin ateşi birkaç gün öncesinde başkentte gerçekleştirilen ve güncel pilorlatın yanısıra Juha Kankkunen, Tommy Makinen ve Macus Grönholm gibi efsanelerin zamanında yarıştıkları otomobillerle yer aldıkları Helsinki Battle ile başladı. Bu büyük gösteriyi kaçırmak üzücüydü ama dört günlük ralli boyunca etap etap dolaşıp Latvala’nın, Ogier’in, Hanninen’in ve diğerlerinin kaldırdığı o tozu yutmanın keyfine vardık. Neste Oil Finlandiya Rallisi, Latvala ile Ogier arasında gerçek bir düello halinde geçti. Latvala, diğer VW pilotuyla farkı bir ara 30 saniyeye kadar açtı. Ogier, e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
atlamaları ile ünlü 25. spesiyalde arayı 3.7 saniyeye kadar indirdi. 26. son spesiyal, 6.69 km’lik Power Stage’i de Ogier, Latvala’nın, 0.1 saniye önünde kazandı. Latvala ile Ogier arasına, zaman zaman Meeke de girdi. 2.’liğe kadar da yükseldi. Sonra yine 3.’lüğe düştü. Yarış bittiğinde Ogier ile arasında çok fark vardı: 47 saniye. Ve 4 günlük efsanevi yarış, sadece 3.6 saniye farkla bitti. Dünya Ralli Şampiyonası’nın 8. yarışı olan Finlandiya Rallisi’ni, VW’den Latvala kazandı. Bu Latvala’nın kendi evi olan Finlandiya’da, 2010’dan sonra, 2. zaferi oldu. Ve Finlandiya Rallisi’nde Fransız pilotların 3 yıldır süren galibiyet serisi de böylece son buldu. Finlandiya Rallisi, Latvala’nın bu sezon, İsveç ve Arjantin Rallisi’nden sonra, 3. zaferiydi. Finlandiya Rallisi’nde, Latvala’nın takım arkadaşı Ogier de 2. olarak podyuma çıktı.
Böylece VW bu sezon 3. dublesini yaptı ve üst üste 11. zaferini kazandı. Finlandiya Rallisi’nde, podyumun son basamağını Citroen pilotu Meeke tamamladı. Yarış tamamlandığında Latvala, gözyaşlarını tutamıyordu. Ari Vatanen, Juha Kankkunen, Tommi Makinen gibi efsanelerle adeta milli sporu ralli olan Finlandiya, 5 yıl sonra tekrar WRC’ye damgasını vuran Jari Matta Latvala ile bir milli ralli kahramanı daha kazanıyordu. Finlandiya Rallisi’nde Latvala 13, Ogier 12, Meeke 1 best time yaptı. Onları takip edenler ise 4. sıradaki Mikkelsen, 5. olan Hirvonen, 6.lığı elde eden Hyundai pilotu Hanninen, 7. Evans, 8. Peddon, 9. Henning Solberg ve 10. da WRC 2 birincisi Kruuda oldu. Finlandiya Rallisi sonrası Stephané Ogier, takım arkadaşı Jari Matta Latvala’nın 44 puan önünde yer aldı. Görünen o ki Ogier, 2.
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
SPOR Finlandiya Neste Oil Rallisi
e-motoring magazine › temmuz-aÄ&#x;ustos 2014
şampiyonluğuna doğru gidiyor. Markalarda da VW öyle… İzlenimler Finlandiya’da olduğumuz dört gün, ülkenin neden bu spora taptığını gösterdi bize. Birincisi, o kadar sıkıcı bir ülke ki, gerçekten yapacak daha iyi bir şey yok! Yaz aylarında bitmek bilmeyen günler, batmak bilmeyen güneş, yaşamı en az kışın doğmak ya da ısıtmak bilmeyen güneş kadar zorlaştırıyor! 20 yıl once Aralık ayında Rovaniemi’ye gittiğimde sabah 11’de yalandan doğan güneşin 14.00 civarı ortadan kaybolduğunu gözlemlemiştim, bu kez tam tersini yaşadık. Güneş sadece 2 saatliğine ortadan yok oluyor ama hava yine de tam kararmıyor, gündüz bitmek bilmiyor! Yaşlı, genç, kadın, erkek, hamile, çoluklu çocuklu çok sayıda insanın etap kaçırmadığı Finlandiya’da spor kültürünün anlamını bir kez daha anlıyor ve üzülüyorum. Bir ay once de Londra’da Le Tour de France bisiklet yarışında aynı man-
zarayla karşılaşmıştım. Bizim ülkemizde neden böyle olmuyor? Neden spor kültürümüz kazanmak ve kavgadan öte anlam taşımayan futboldan ibaret? Neste Oil Rally servis alanında kurulan tesislerde ralli ikonlarının neden Finlandiya’dan çıktığını anlıyorsunuz. 4-5 yaşında çocuklar, hazırlanan pistte kıyasıya yarışarak başlıyor kariyerlerine…Aileler bunu okumak yazmak kadar önemsiyor. Çocuklar da kendilerine verilen emeğin karşılığını veriyor… Sloganları Nou Breiks Moo Gaas:) e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
SPOR Finlandiya Neste Oil Rallisi
e-motoring magazine › temmuz-aÄ&#x;ustos 2014
Hyundai Motorsport Takım Müdürü Alain Penasse:
“2014 deneme yılımız, siz bizi seneye görün” Otomotiv dünyasında dev adımlarla büyüyen Hyundai, ağırlığını motorsporlarında da hissettirmek istiyor. Hyundai Motorsport henüz çok yeni bir takım ve her geçen gün kendimizi geliştirmeye çalışıyor. Marka geleneğinde de yarış kültürü çok baskın olmadığından Avrupalı kurtlarla mücadele edebilmek için zor koşullar altında ve gerçekten çok fazla emek harcayarak en iyi sonuçları almak için çabalıyorlar. Hyundai bazı aşamaları hızlı hızlı geçiyor. Jyvasklya’da görüşlerini aldığımız Hyundai Motorsport Takım Müdürü Alain Penasse, “Farklı zemin koşulları üzerindeki i20 WRC’nin her etapta nasıl bir reaksiyon göstereceğini tahmin etmemiz gerekiyor. Yarış esnasında üç yarış otomobilimizin baştan sona güvenle ilerlemesini ve aynı şekilde Hyundai Motorsport Takım Müdürü Alain Penasse , yola daha yeni çıktıklarını ve geçtikleri her etapta yeni bir şeyler öğrendiklerini söylüyor.
yarışı bitirmesini hedefliyoruz. Yani araçların tamamının finiş çizgisine gelmesi takım olarak birinci hedefimiz. Pilotlarımızın deneyimleri burada çok önemli çünkü i20 WRC’yi çok kısa bir süre içerisinde hazırladık. 2014 sezonu bizim için bir tür test sezonu, biraz daha zamana ihtiyacımız var. Çünkü her yarışta pilotlarımızdan aldığımız geri dönüşlere göre aracı geliştirmeye ve maksimum değerlere ulaşmasına özen gösteriyoruz. Özetlersem gerekirse her yarışta elde ettiğimiz verileri Almanya Alzenau’da bulunan genel merkezimize iletiyoruz. Mühendislerimiz en hızlı şekilde bu verileri bilgisayarlara aktarıyor ve aracın bir sonraki yarışa daha performanslı ve kusursuz olması için çalışmalarına ağırlık veriyor.” dedi. Penasse “Yarışı ilk üç otomobil arasında bitirmek çok önemli fakat karşımızda güçlü rakiplerimizin olduğunu da biliyoruz. Bu nedenle hem kendimizi geliştiriyor ve aynı zamanda i20 WRC’nin her geçen gün üst sıralara yükselmesiyle keyif almaya başlıyoruz. Bu sebeple her yarışta olduğu gibi Finlandiya Rallisi’nde de olabildiğince aracı tanımak ve etaplardaki performansına göre veriler elde etmek istiyoruz. Thierry Neuville, Juho Hanninen, Dani Sordo, Chris Atkinson ve Hayden Paddon gibi gerçekten deneyimli pilotlardan oluşan bir takıma sahibiz. Her geçen gün hem Hyundai hem de motorsporları adına iyi şeyler yapmaya devam ediyoruz. Çünkü bu sayede Hyundai’nin güncel ürün gamı da geliştirilmiş ralli otomobillerinin teknolojilerinden faydalanacak. Aynı zamanda i20 WRC sayesinde markanın daha geniş kitlelere tanıtılması da burada çok önemli. Hyundai i20 WRC, hem ralli fanatiklerinin hem de Hyundai’nin kahramanı olma yolunda hızla ilerliyor.” diye sözlerini tamamladı.
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
HOT NEWS
Karakter gösterisi Yenilenen Peugeot 508, artan zarafeti, yükselen teknolojisi ve güçlenen donanımlarıyla D segmentinde gösteriye hazır.
Peugeot facelift operasyonundan geçirdiği orta sınıf temsilcisi 508′i sedan, station wagon ve crossover RXH versiyonlarıyla Londra’da tanıttı. Ünlü tenisçi Novak Djokovic’in marka elçisi olarak katılımıyla gerçekleştirilen lansmanda 508′in Fransız markanın en güncel modelleri 108 ve 308′de uyguladığı yeni tasarım çizgisine uyarlandığı görülüyor. Peugeot logosu düzleştirilen kaputtan küçültülen ızgaraya taşınan otomobilde LED farların da yenilendiği görülüyor. 508′in en e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
çok eleştiri toplayan arka kısmındaysa önemli bir yenilik yok, aydınlatma grubunun lensleri yenilenirken tampon da değişmiş. İç mekanda kokpitin orta konsolu yenilenirken 7 inçlik ekrandan Peugeot Connect Apps aracılığıyla hava durumundan yakındaki park yerlerine kadar birçok bilgiye ulaşılabiliyor. Dört bölgeli klima, JBL ses sistemi ve head up display otomobilin diğer özellikleri. Ayrıca artık geri görüş kamerası ve kör nokta uyarıları da sunuluyor.
Kaputun altındaysa iki yeni motor seçeneği var. 1.6 litre hacimli 165 HP’lik THP, start/stop teknolojisine sahip BMW kökenli bir motor. İlk kez kullanılanbu yeni Euro 6 motor, altı ileri manuel vites kutusu veya yepyeni altı ileri otomatik şanzıman EAT6 ile eşleştirildi. 2.0 litre hacimli 180 HP’lik BlueHDi ise yakıt ekonomisi sunan bir dizel. Sedanda da sunulan Hybrid4 teknolojisini standart olarak benimseyen Peugeot 508 RXH apayrı bir model olarak ortaya çıktı. Allroad ağırlıklı sürüş özelliği, çok yönlü
kullanım avantajı ve çevre performansı bu versiyonu otomobil dünyasında ayrıcalıklı bir yerde konumlandırıyor. Ağustos ayında Moskova ve Chengdu Fuarları’nda eş zamanlı olarak, ardından Paris Otomobil Fuarı’nda tanıtılacak olan modelin satışına Avrupa’da 2014 yılının Eylül ayında başlanacak. 2014 yılının son çeyreğinde Türkiye pazarına sunulması planlanan Yeni 508’in tanıtımıyla, Peugeot D segmentindeki iddiasını bir kez daha ortaya koyuyor. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Automobile Insider
Bir otomobilin doğușuna tanıklık etmeye devam ediyoruz, Pazarlama (marketing) bize JETTA sınıfında bir araba istediğini söylemiști. Dizayn ekibi birçok araç çizdi, birkaç tane küçük model yaptı, 2 tane gerçek boyutlu modelden 1 tanesi seçildi ve karar verildi. Bu araba yapılacak. Bu arabayı gerçekten yapacak mıyız? Yoksa zaman içinde piyasa șartları değiști mi? Öyle ya, siz kâğıt ișleriyle uğrașırken rakiplerden birisi öyle bir araba çıkartır ki, sizinki çıkmadan demode kalır ve projeyi iptal edebilirsiniz. Tabii ki, biz bu arabayı yapacaktık ama vazgeçtik diye bildirilmez, nadiren yıllar sonra açıklanır. Yapıyoruz. Nerede yapacağız. Öyle ya siz büyük bir otomobil devi iseniz elinde değișik ülkelerde birden çok fabrikanız vardır. Hangi ülke ve hangi fabrika? İște e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
burada ișin içine bir miktar politika da girmeye bașlar. Ülkeler ve fabrikalar birbirleriyle yarıșırlar. O projeyi alıp en azından 7-8 senelik iș yüklerini garantilemek için. Ana firmalar bazı ölçütlere bakarak seçim yapmaya çalıșırlar. En önemli ölçüt fabrikada yapılan aracın kaça mal olacağıdır. Arac fiyatında üç konu çok önemlidir. Fabrikanın üretkenliği ve verimliliği İthal parçaların maliyetleri Yerli tedarikçilerden satın alınan parçaların araç üstündeki maliyetleri. Tedarikçi: Hadi birlikte her araçta bulunan ve artık çok fazla teknolojisi oturmuș (!) bir parça olan cam silecek mekanizmasını satın alalım. (cam silecek motoru + mekanizması + silecek kolları + silecek süpürgesi). Bu cam silecek mekanizmasını kim tasarlamalı? Doğal olarak tasarım ișini bu parçayı yapacak olan tedarikçi
yap denilir. Öyle ya, yarın bizim yeni aracımız İtalya’ya veya İspanya’ya satılabilir ve mekanizmasında problem çıkarsa yerinden sökülüp “X” firmasının parçası takılabilmelidir.
yapar. Otomobil firması bağlantı noktalarını verir cam yüzeyini verir o firma bu bilgilerle tasarımını yapar. Jetta benzeri bir araç yapıyoruz ya, doğal olarak cam silecek mekanizmasını ilk araç olan Golf üzerinde “X” firması tasarlar, imal eder ve araçlara takmaya bașlanır. Aslında en kolayı parçayı Alman “X” firmasından satın almaktır. Ama Almanya’dan parça almak hem pahalıdır, hem de nakliyesi pahalıya mal olur. İlk ve en önemli amacımız aracı ucuza yapmak olduğu için, bu seçenek tercih edilemez. İște burada satın alma ekipleri devreye girer. Satın alma çalıșmaları. Türkiye’de cam silecek üreticisi aramaya bașlar. Șansımıza ülkemizde “A” “B” firmaları bu iși zaten yıllardır yapıp araçlara vermektedirler. Hemen kapıları çalınır ve bize “Golf”te kullanılan mekanizmanın yerine de takılabilecek, yerli bir tasarım
İstek çok basit görülebilir, “șunun yerine takılabilir bir parça yap”. Ama Alman “X” firması ticari kurnazlığını yapmıș ve tasarımın bazı kritik yerleri için patentler almıștır bile. Siz bire-bir aynı tasarımı yapamazsınız. E öyle yapmazsanız satıș sonrasında parçanız “X” in yerine takılamayacak. Tıkandık kaldık. Firma evlilikleri iste bu anda devreye girer. Doğrudan Alman “X” firması, bizim “A” firmamıza gel seninle evlenelim hem sen kazan hem ben kazanayım diyebildiği gibi, Satın Alma çalıșanları, “A” firmasına, “sen Alman X firmasıyla evlenirsen bu parçaları bizim arabamıza verebilirsin” denilir. Etrafınıza bir bakın, bizim yerli firmalarımızın isimlerinin yavaș yavaș yabancılaștığını göreceksiniz. Kötü bir șey mi, hayır KAZAN-KAZAN felsefesiyle ișçimize iș kapısı açılıyor, “X” firması teknolojisini getirip “A” firmasını geliștiriyor. E tabi bu arada “X” firması da Türkiye’deki yapılan arabalardan da para kazanıyor. Dedik ya “win-win”. Önümüzdeki ay: Satın almaya devam. Bu meslek bir yazıda bitmez. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
LANSMAN Nissan X-Trail
Segmenti sarsacak Üçüncü nesil X-Trail, üç farklı donanım seviyesinde sadece dizel motorla satışa sunuldu. Sahip olduğu teknolojiler ve konfor düzeyi CSUV segmentinde taşları yerinden oynatacak.
B
aştan sona yeniden tasarlanan X-Trail, Nissan ürün gamına ve pazara “sınıf liderliğini” temsil edecek stil sahibi ve pratik kullanım sunan özellikleri ile öne çıkıyor. Ağustos ayında 98.900 TL’den başlayan fiyatla Türkiye’de satışına başlanacak olan üçüncü jenerasyon X-Trail, SUV segmentinde Nissan’ın yeni bir başarı hikayesinin başlangıcını ifade ediyor. Tek bir dizel motorla satılacak olan X-Trail’de fiyat farklılıklarını çekiş, ekipman ve şanzıman seçenekleri belirliyor. Önden çekişli ve manuel şanzımanlı X-Trail, 98.900 TL’lik giriş seviyesi modelini oluştururken geliştirilmiş CVT otomatik şanzımana sahip versiyon 113.000 TL’den başlıyor. Yeni X-Trail, temelleri sarsan X-Over modellerinden gelen esinlenme ile yeni fikirler ve teknolojileri, Nissan’ın kanıtlanmış 4×4 mirası ile birleşiminden doğan yeni XTrail SUV segmentini ve beklentileri yeniden tanımlayacak. Gücünü yeni nesil 130 PS’lik güçlü ancak tutumlu olan 1.6 litrelik turbo dizel motordan alan X-Trail, ideal ve dengeli ekonomiyi mükemmel bir sunumla tüm hızlarda ortaya koyabiliyor. Bu güç aynı şekilde Nissan’ın yeni nesil sürekli dört tekerlekten çekiş sistemi All Mode 4×4-i teknolojisi ile de alınabiliyor. Nissan tarafından yeni geliştirilmiş olan Güvenlik e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
e-motoring magazine › temmuz-aÄ&#x;ustos 2014
LANSMAN Nissan X-Trail
Kalkanı ve Sürüş Kontrol Sistemi ikilisi yeni X-Trail kullanıcısına güvenlik ve konfor ile donatılmış keyifli sürüş imkanı sağlıyor. Yeni X-Trail’de 6 ileri manuel düz vites ve yeni Xtronic otomatik vites şanzıman seçeneği bulunuyor.
Yeni X-Trail fark yaratacak Gösterişli ve stil sahibi çizgilerin birleşiminden ortaya çıkan güçlü görünümü ile yeni X-Trail sıradan SUV araçların bulunduğu bu segmente yeni standartlar getirerek tasarımda çıtayı yükseltiyor. Önceki X-Trail modelinde e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
bulunan köşeli yapıdan ayrılarak daha yumuşak bir tasarımın da arazi kabiliyetlerinden ödün vermeden sunulabileceğini kanıtlayan çizgiler yeni nesil SUV tasarımında öncü olmayı hedefliyor. Kabin içinde halılardan döşemelere kadar lüks donanımıyla dikkat çeken X-Trail, ülkemizde sadece 7 koltuklu olarak satılacak. Bagaj hacmi üçüncü koltuk sırasının durumuna bağlı olarak ihtiyaca göre genişletilebilen araçta, her bir koltuk sırası arkaya doğru yükseltilerek yerleştirilmiş. Böylece tüm yolcuların yol manzarasına sahip olması hedeflenmiş. Eski nesile göre yeni X-Trail boy olarak 17mm ve
aks aralığı olarak 76mm daha uzun tasarlanmış olup iç mekanda daha fazla yaşam alanı sunuyor. Ayrıca yeni model 300mm daha geniş ve 5mm daha alçak yapıda tasarlanmasına rağmen zemin yüksekliğinden ödün verilmeden 210mm olan ölçü korunabilmiş. Yeni XTrail eskisine kıyasla 90 kg daha hafifletilirken gövde yapısında %50 yüksek dayanımlı çelik malzeme kullanımına yer verilmiş.
Akıllı teknolojilere sahip Akıllı Park Sistemi ve Çevre Görüş Sistemi ile park alanının uygunluğunu otomatik olarak ölçerek direksiyona müdahalesine gerek kalmadan otomatik olarak park ediyor. Çevre Görüş Sistemi, gelişmiş resim işleme teknolojisi ile sürücüye ‘kuşbakışı’ bir görünümle sunuyor. Yeni X-Trail de Nissan Güvenlik Kalkanı sıfır kaza vizyonuna paralel olarak sürücü ve yolcuların güvenliğini artırmak için dizayn edilen bir dizi özellik içeriyor. Bunlar arasında; Hareketli Nesne Algılama Sistemi, Şerit Takip Uyarı Sistemi, Kör Nokta Uyarı Sistemi, Otomatik Çarpışma Önleyici Sistem, Yorgunluk Algılama Sistemi, Trafik İşareti Tanıma Sistemi, Otomatik Uzun Far Asistanı, Akıllı Park Asistanı bulunuyor.
All Mode 4×4-i ile off-road ruhu korunuyor Nissan’ın sınıfının lider standartlarını devam ettiren yeni X-Trail modelinde, gelişmiş dört çekerli sürüş sistemi All Mode 4×4-i yer alıyor. Orta konsoldaki döner bir düğmeyle kontrol edilen sistem, iki çekiş, Auto veya sürekli dört
çekiş sunan Lock modlarını sunuyor. ‘Varsayılan’ Auto modunda sistem, teker dönüşünü tahmin etmek ve saatte 80 km’ye kadar hızlarda gerektiğinde çekişi ön ve arka akslara dağıtmak için sürekli olarak gaz açıklığını, motor hızını ve çekişi takip ediyor. Nissan’ın motor boyutlarını küçültme yaklaşımına paralel olarak yeni X-Trail’de yer alan 320 Nm çekiş üreten dört silindirli 1.6 litre 130 HP’lik dCi motor, hem daha verimli hem de daha çevre dostu. İlk iki X-Trail jenerasyonunun köşeli hatlarına veda edilip çok daha modern Qashqai’nin tasarım çizgisine yakınlaşılan araç için “Bir üst segmentte daha büyük, daha lüks ve daha donanımlı Qashqai” nitelemesi yapmak mümkün. Ama birçok tasarım detayıyla kendine özel bir araç. Tampon, farlar, gündüz farları hep özgün. Kokpitte de bambaşka bir araçla karşılaştığımızı hemen fark ediyoruz. Qashqai’den 10 cm daha yüksek olan X-Trail’in aks mesafesi 60 mm daha fazla. Boyuysa 266 mm daha uzun. CSUV’ler arasında farkını hissettirecek araçla kısa bir deneme sürüşü gerçekleştirdik. Çok konforlu hissettiren yeni X-Trail, güvenlik özellikleriyle de etkileyici bir görüntü çizdi. Gerçi bu sistemlerin neredeyse tümünü kapatmak mümkün ama çalışır durumdayken uyarı seslerinin fazlalılığı, tıpkı Volvo modellerindeki gibi sürücüye işine biraz fazla karışılıyormuş gibi hissettirebiliyor. Tabii bunlara ihtiyacı olan sürücüler de fazlasıyla mevcut. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
LANSMAN Mercedes-Benz C Serisi Estate
Keyfe keder Ülkemize sadece sipariş üzerine ithal edilecek C Serisi Estate’in deneme sürüşü için Deidesheim’deydik. “Lifestyle” kavramı, yıldızlı lüks station’ın verdiği kullanışlılık ve huzurla anlam buluyor. Türkiye ilginç bir otomobil pazarı. Uzun yıllar
2007 yılı Ocak ayında tanıtılan C Serisi’nin
Renault 12 ve Tofaş Kartal ile yoğun station
aynı yıl satışa sunulan station wagon kardeşi
wagon kullanımına sahne olan araç parkımız,
de yeni yaşam biçiminin görkemli bir temsil-
bu yerli modellerin yanında özellikle “Avrupa
cisi oldu. 2007’den bugüne dünyada 400 bin
görmüş” gurbetçilerin katkısıyla yollarımızda
adet satılan lüks station wagon, 2013 yılında
sıkça station wagonlara rastlamamızı sağlardı.
da 50 bin adet yeni müşteriye ulaşmıştı. Şimdi
Ama 15 yıl kadar önce kompakt van ve iri-
Mercedes-Benz’in yeni C Serisi station wagonu
li
üretilmeye
ile beraberiz. Selefine göre kaput, kapı panel-
başlanmasıyla stationların saltanatı bitti. Tam
leri, ön çamurlukları, bagaj kapağı ve tavanı
o dönemde tüm dünyada station wagonlar,
alüminyum gövde ve hibrid tasarım sayesinde
kullanışlılıkla beraber yeni bir yaşam stili ifade
65 kg hafifletilen otomobil, daha iyi sürüş,
etmeye başlamıştı. Ama bu yeni stil Avrupa ül-
daha yüksek konfor ve çarpışma güvenliği
kelerinin aksine ülkemizde çok rağbet görmedi.
sunuyor.
Türkiye tercihini sedandan yana kullanmıştı.
Akıllı güvenlik sistemleriyle dikkat çeken oto-
Station wagonların yeni imajı pahalı gelmişti.
mobil, daha güvenli sürüşler sağlıyor. Opsiyo-
ufaklı
hafif
ticari
araçların
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Süreyya İZGİ Deidesheim/Almanya
nel alınabilen Driving Assistance paketinde yer
rek bir uzaktan kumandaya dönüştürülebiliyor
alan adaptif hız sabitleme sistemi DISTRON-
ve dijital uygulamaların kullanılmasını sağlıyor.
IC PLUS, direksiyon hareketleriyle stabilit-
Mercedes Connect Me adı verilen arayüz, oto-
eyi destekleyen Steering Assist ve Stop&Go
mobilden tüm internet olanaklarına erişim
Pilot, otomobilin dur kalklı trafikte bile kendi
sağlıyor.
kendine hareket edebilmesini sağlıyor. Otomobilin ön ve arkasındaki radarlar ve ultra-
Ülkemize sadece sipariş üzerine ithal edilecek
sonik sensörler, müthiş bir elektronik sürüş
C Serisi Estate’de 116 ve 136 HP’lik iki adet 1.6
yönetimi ve güvenlik kalkanı oluşturuyor.
litrelik, 170 ve 204 HP’lik iki adet 2.2 litrelik
Güvenlik özellikleri sürücü ve yolcularının
dizel motorun yanısıra 156 HP’lik 1.6 litre mo-
yanısıra yoldaki yayalar ve diğer araçları da
torlu C180, 184 HP’lik 2.0 litre motorlu C200
kapsayacak şekilde yüksek tutulan otomobil,
ve 211 HP’lik C250 benzinli motor seçnekleri
station wagon fonksiyonelliğinde de düzeyini
sunulacak. Test sürüşümüzde premium sta-
yükseltmiş. Selefine göre bagaj hacmi 5 litre
tion wagonun en öne çıkan özelliğini konfor
daha artırılarak 490 litreye ulaştırılan otomo-
olarak not aldık. Zaten marka da otomobili
bil, koltuklar yatrıldığında da 10 litre artışla
tanıtım sloganı olarak ‘welcome home feeling/
1510 litre kullanım alanı sunuyor. Bagak kapısı
eve hoşgeldiniz hissi’ cümlesini seçmiş. Kali-
elektrikli olarak açılıp kapatılabiliyor.
tesi, performansı ve stili ise olağan Mercedes-
Sürücünün akıllı telefonu araçla entegre edile-
Benz standartlarıydı. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Mercedes-Benz C180 Fascination
Rakip tanımıyor kendi sınıfını kuruyor:
Kültürlü sportif
Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Rakipleri belli sanılsa da aslında C Serisi, yeni jenerasyonuyla başka bir lig yaratıyor ve oraya kimseyi almıyor. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Mercedes-Benz C180 Fascination
B
azı otomobiller, üretim süreci tamamlandığında yenilenmesin isterim. Çünkü kullanıcıların gözünde limitlere varmışlardır, daha iyisi üretilemezmiş gibi hissettirir. C Serisi de bu ender rastlananlardan biri. Yenisi çıktığında “gerçekten gerekli miydi?” diye düşünmüştüm. Tabii ki yapılan işin adı ticaret ve ürün hem Yazı: Süreyya İZGİ teknolojik olarak güncellenmeli, hem de Fotoğraflar: Ali AKSIN kullanıcı trendlerine, beklentilerine karşılık vermeli. Bu otomobilin en önemli yeniliği S e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Serisi’nin küçültülmüş kopyası olması değil. Baştan aşağı yeni teknolojilerle donatılmış C Serisi, birkaç yıl önce C180 ile elde ettiği satış başarısının değil, tüm disiplinlerde sınıf liderliğinin peşinde. Kompresörlü motora sahip C180’in Türkiye’de fiyatıyla elde ettiği satış başarısı, yüksek tüketimi ve kompresör sorunları nedeniyle aracın şöhret kazanmasını sağlamış, marka imajını bu modelde gölgelemişti. Boyu selefinden 125 mm daha uzun olan otomobilin genişliği 40 mm artırılırken
gövde 4 mm alçaltılmış. Elit görüntüsüyle gözleri üzerine odaklayan yeni C Serisi sahip olduğu gelişmiş teknolojilerle daha cazip aslında. Ön tampondaki sensörlerle çarpışma güvenliğini sağlamakla görevli sistem, gerekli görürse frenleme de yapıyor. Bu an, sürücülerin en sert frenden daha sert frenle tanıştığı an oluyor. Umulmadık anda ürkütücü güvenlik! Gövdesi alüminyum parçalar kullanılarak 100 kg kadar hafifletilen otomobil, aerodinamik açıdan da 0.24 cW’lik değerle
su damlası formuna çok yaklaştırılmış. Görünüm olağanüstü karizmatik, küçük çaplı bir S Serisi... Kabinin her noktasında selefine göre artırılmış malzeme ve işçilik kalitesi göze çarpıyor. 2007 yılında tanıtılan önceki C Serisi kabin sıradanlığıyla çok eleştirilmişti, makyajla durum biraz toparlanmak istendiyse de 2007-2013 arası kabin açısından pek de iyi hatırlanmaz. Düğmelerin de koltukların da estetiği salonlara yakışır türden. Cam tavan zaten kabini olduğundan daha ferah gösteriyor. Kokpit üzerindeki bilgi ekranı, hemen hemen aynı olsa da gözüme diğer Merc modellerine göre daha estetik geldi. Ya da belki artık gözümüz alıştı! Ekrandaki radyo, klima, navigasyon, ilave cihazlar ve telefon yönetilebiliyor. Otomobilin de sürüş karakteri ekonomik, konfor ya da dinamik olarak değiştirilebiliyor. Eco, Comfort, Sport, Sport Plus ve Individual. Bu modlar, C Serisi’nin süspansiyon ayarlarının yanısıra gaz tepkileri ve vites değişim hızlarını etkiliyor. Tabii direksiyon keskinliği de değişime uğruyor. Otomobilin sürüşe ait sahip olduğu tüm elektronik destek sistemleri, Intelligent e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Mercedes-Benz C180 Fascination
Drive başlığı altında toplanmış. Otomobili şeritte tutmaktan mesafe takibine, kör nokta uyarısından çarpışma önleme sistemine kadar. Mercedes-Benz modellerinde kusur bulmak kolay değildir. Zaten bulduğunuz da kusur değil, sizin hoşlanmadığınız bir şeydir. C Serisi’nde Touchpad bana çok kullanışsız geldi. Günümüzün trendlerine uymak için yerleştirilmiş göründü gözüme. Zira sürüş konsantrasyonunu fena halde etkiliyor. Benzerlerine göre çok detaylı olduğu bir gerçek ama otomobil dururken kullanmak daha güvenli sanki. Touchpad ve çevresindeki piyano siyahı panel biraz toz gösterir ve parmak izi yapar ama bu Mercedes’e özel bir durum değil. İç mekanda rakibi BMW 3 Serisi’ne göre mesafelerde üstünlüğü devam ediyor. Soft LED teknolojisiyle aydınlatılan kabindeki rahatlığın sırrı biraz da 80 mm uzatılan aks mesafesinden kaynaklanıyor. Özellikle arka koltukların diz mesafesi, tercih sebebi olmasına neden olabilir. Ama kesin olan bir şey var ki BMW, kabin içi daha dar da olsa organizasyonu daha iyi yapıyor. Torpido gözünün dar ağzı ergonomiyle ilgili eksi puan nedeni ama özellikle gizli kalmış dörtlü ikaz düğmesinin küçüklüğü sıkıntı yaratabilir! İsminin C180 olduğuna bakmayın, motor havuzunda 1.6 litre hacimli direkt enjeksiyonlu e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
turboyla aşırı beslenen dört silindirli bir motor yer alıyor. Gövde ağırlığına karşın hiç de yetersiz kaldığını hissettirmiyor, C Serisi’ni arzuyla hızlandırıyor motor. Vites değişimleri direksiyon üzerinden de yapılabilen otomobil, konforlu bir çeviklik sergiliyor. 1200 d/d gibi düşük bir devirde elde edilmeye başlanan 250 Nm’lik maksimum tork, 4000 d/d’ye kadar sürekli alınabiliyor. Bu da otomobile keyifli bir akıcılık kazandırıyor. Direksiyondan kontrol edilebilen 7G-TRONIC PLUS otomatik şanzıman, sarsıntısız vites değişimleriyle hem kesintisiz ivmelenmeler sağlıyor hem de düşük yakıt tüketiminde rol oynuyor. Otomobilin ortalama benzin tüketimi 5.5 litre olarak belirtilse
de İstanbul koşullarında 7.5 litrenin altına inmek pek mümkün olamıyor. Otomobilin adaptif süspansiyon süspansiyon sistemi adeta yola bağlılık yemini etmiş gibi. Verdiği güven hissi yüksek. Sürüş modları değiştirilse de güvenlik seviyesinde herhangi bir kayıp yok. Süspansiyon sisteminin darbe absorbe dozu konforu zedelemiyor, yolcuları hissettirmeden görevini yapıyor. 155.000 TL fiyatlı test otomobilimde sürücü tarafı diz havayastığından panoramik sunroofa, LED farlardan anahtarsız çalıştırmaya, adaptif süspansiyon sisteminden adaptif uzun farlara kadar birçok özellik var. Genelde test ettiğim otomobillerin broşürlerindeki ifadelerle ilgilenmem. Çoğu zaman kullanılan abartılı ifadeler beni rahatsız eder. Ama C Serisi’nin kataloğunda öyle bir ifade var ki, sadece tasarımı değil, otomobilin duruşunu ve karakterini de anlatıyor: “Kültürlü sportiflik”... Söz de taş da büyük...
Mercedes-Benz
C180 Fascination + Yeterli performans + Sürüş kalitesi + Kalite düzeyi + Ferah kabin + Malzeme ve işçilik kalitesi - Touchpad kullanışsız - Kayıp dörtlü ikaz düğmesi! - Dar torpido gözü ağzı Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1595 Motor gücü (HP): 156@5300 Maksimum tork (Nm): 250@12004000 d/d Vites kutusu: 7G TRONIC PLUS otomatik Maksimum hız (km/s): 223 0-100 km/s hızlanma (sn): 8.5 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.9/4.7/5.5 Ağırlık (kg): 1395 U/G/Y (mm): 4686/1810/1442 Aks mesafesi (mm): 2840
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Hyundai Elantra 1.6 CRDi
Dinamik, cimri, konforlu e-motoring magazine › temmuz-aÄ&#x;ustos 2014
Makyajı tazelenen Elantra, küçük görsel iyileştirmelerin yanında yepyeni dizel motoruyla dikkat çekiyor. Sürüş keyfi ve ekonomiyi bir arada bulacaksınız. Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Hyundai Elantra 1.6 CRDi Hyundai Elantra 1.6 CRDi + Güçlü çekiş + Düşük yakıt tüketimi + Ferah kabin + Kabin ferahlığı + Güven veren yol tutuş - Bagaj içinde tutamak yok - Mavi iç aydınlatmalar Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 1582 Motor gücü (HP): 128@6300 Maksimum tork (Nm): 260@4850 d/d Vites kutusu: 6-ileri manuel Maksimum hız (km/s): 190 0-100 km/s hızlanma (sn): 10.5 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.4/4.0/4.9 Ağırlık (kg): 1361 U/G/Y (mm): 4550/1775/1445 Aks mesafesi (mm): 2700
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
1967 yılında kurulan Hyundai Motor Company’nin hızlı gelişimini Elantra ile izlemek mümkün. İlk olarak 1990 sonbaharında Mitsubishi desteğiyle üretilen Elantra, bugün artık 5. jenerasyonuyla orta sınıfta söz sahibi bir model haline geldi. Markanın bugüne kadar en çok satılan modellerinden birisi olan ve dünya çapındaki gelişiminin en temel örneği konumundaki Elantra, geçtiğimiz aylarda geçirdiği makyaj sonrası en olgun dönemine ulaştı. Aslında makyaj sonrası Elantra’nın kazandığı en önemli özellik, dizel motor versiyonuyla kombin edilen otomatik şanzıman. Ama test aracımız ne yazık ki baz donanımlı manuel vitesli versiyon olabildi. Elbette ki bu durum otomobili kötülemiyor ama tabii en önemli yeniliği görmeyi tercih ederdik. Elantra kullanıcılara Style ve Elite olmak üzere yine iki farklı donanım tercihiyle sunuluyor. Ama görülen o ki, Style’da bile donanım seviyesi tatmin edici düzeyde.
Hyundai’nin ilk olarak 2010 yılında Sonata’da gözler önüne çıkardığı fluidic sculpture (akıcı tasarım) felsefesini sürdürdüğü Elantra, Buson’da tanıtıldıktan sonra 2011 yılında Güney Kore dışına da pazarlanmaya başladı. Albenisi yüksek tasarımını kaliteli görünen iç aksamları ve gelişmiş sürüş dinamikleriyle birleştiren otomobil, her zaman olduğundan daha dikkat çekici. Makyaj sonrası yeni nesil LED teknolojisi kullanılan mercekli farlarla yüzü yenilenen otomobilin arka kısmındaysa spoyler görünümüyle yükselen bagaj kapağı ve gövdeye doğru uzanan yeni arka aydınlatma grubu fark ediliyor. Bütün bu yenilikler tampondaki siyah renkli difüzörle beraber Elantra’ya dinamik karakter kazandırıyor. Akıcı çizgilerin hakim olduğu kabinde fark edilir bir kalite hakim. Gerçi Hyundai’nin mavi renkli iç mekan aydınlatmaları her zevke hitap etmiyor ama e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Hyundai Elantra 1.6 CRDi
kusur bulunması zor bir kabinde olduğumuz gerçek. Elantra’nın direksiyon, orta konsol ve kapılardaki kumanda kolları ile kolay bir kontrol imkanı sunuyor. Kapı cepleri, ön konsol, ön kol dayama ve geniş torpidosu ile kullanışlı saklama gözleri sunan Elantra’da ayrıca önde ve arkada bardak tutucuları yer alıyor. Kabinde kullanışlılık maksimize edilmiş, ferah mesafeler, destek aksamları ve kullanım kolaylıkları iyi hissettiriyor. Otomobilin ülkemiz insanının bagaj tutkusunu fazlasıyla tatmin edecek 485 litrelik hacim bulunuyor. Ama bagaj kapağını kapatmak için tutamak olmaması bir eksiklik. 2011’den bu yana sadece benzinli motorlarla satılan otomobile makyajla beraber yeni bir dizel motor seçeneği eklendi. Modelin e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
kaderini etkileyecek, gecikmiş kritik bir hamle bu. Direkt enjeksiyonlu motor, 4000 d/d’de 128 HP maksimum güç üretiyor. Titreşimsiz çalışan motorun gürültü yalıtımı da oldukça başarılı. Manuel vitesli test otomobilimizde motorun maksimum tork çıkışı 260 Nm olarak açıklanıyor. Otomatik vites seçeneğiyle maksimum tork değeri 280 Nm. Maksimum değerlerin ötesinde motorun devir bandına tork dağılımı oldukça ideal yapılabilmiş. Elantra akıcı bir şekilde ivmelenebiliyor. Her an diri, kullanımı keyif veriyor. Sınıfında aktif ve pasif güvenlik seviyesi ile öne çıkan Elantra’da önde sürücü ve yolcu hava yastıkları ile yan ve perde hava yastıkları, hem Style hem de Elite donanım
seviyesinde standart olarak sunuluyor. ABS, ESP, BAS (Fren destek sistemi), VSM (Araç stabilite yönetim programı) ve soğutmalı fren disklerinin tüm donanım paketlerinde standart olarak sunulduğu Elantra’da ayrıca Immobilizer ve hıza duyarlı olarak otomatik kilitlenen ve kaza anında otomatik açılan kapı kilitleri de standart. Elantra’da standart olarak sunulan VSM (Vehicle Stability Management – Araç Stabilite Yönetim Programı) ile birlikte farklı yüzeylerde meydana gelen, ani fren ve yön değişiklikleri esnasında aracın yön kontrolü sağlanmış oluyor. VSM, dört tekerlek üzerinde oluşan, birbirine eşit olmayan çekim kuvvet dağılımını dengelerken elektrik destekli direksiyon üzerinde ters
yönde kuvvet uygulayarak sürücüyü de doğru yönde direksiyon hareketine yönlendirerek yardımcı oluyor. Bu sayede aracın yoldaki ve viraj içindeki çizgisi optimum seviyede korunmuş oluyor. Tabii ki maceraya girilecek sportif bir otomobil değil ama güven veriyor olması önemli. Style ve Elite olmak üzere 2 farklı donanım paketi satılan Elantra’da isteğe bağlı olarak 6 vitesli manuel ya da otomatik şanzıman tercih edilebilirken sadece benzinli motorda Style donanım seviyesi manuel olarak sunuluyor. Donanım ve şanzıman kombinasyonları ile toplam 3 farklı alternatif sunan Elantra’nın fiyatları 59.990 TL ile 83.990 TL arasında değişiyor. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Peugeot RCZ R
Peugeot tarihinin en güçlü seri üretim modeli RCZ R, 70 HP güç, 55 Nm tork ve bir dolu aksesuar fazlasıyla o sportif ruhu daha yükseğe taşıyor. “Ama”ları olsa da... e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Peugeot RCZ R
›
PEUGEOT TARİHİNİN EN GÜÇLÜ SERİ MODELİ RCZ R 270 HP’LİK GÜCÜNÜN BİR KISMINI ÖN AKSLARDA ERİTİYOR AMA GÖZ KAMAŞTIRICI PERFORMANS SERGİLİYOR
G
eçen yıl gerçekleştirilen Goodwood “Hız Festivali”nde ziyaretçileri ilginç bir sürpriz bekliyordu. Peugeot tarihinin en güçlü motoruna sahip özel bir RCZ versiyonuyla karşılarındaydı: RCZ R! O safkan coupé stiline, sürüş özelliklerine bayıldığımız RCZ, R takısıyla maksimize edilmişti. Adına eklenen R harfi, Peugeot Sport’un Cooper ailesinden tanıdığımız BMW motoruna dokunuşlarını ifade ediyordu. Tabii sadece motoruyla değerlendirmemek gerek, Peugeot tarihinin en güçlü motoruna ve ona hükmedecek fren/süspansiyon/direksiyon sistemlerine sahip seri üretim modeli bu versiyon. Çok iddialı. Komple bir performans otomobili gibi görünüyor. Peki acaba gerçekten öyle mi? Peugeot, RCZ’yi tabii ki yeniden keşfetmemiş. Motor geliştirilirken gövdeyi hafifletmek için de her fırsat değerlendirilmiş. Bu çalışmaların sonucunda RCZ R, standart versiyona göre 17 kg hafifletilmiş. Bu da her 4.7 kg başına 1 HP güç anlamına geliyor. Yola kaçta kaçı yansıyor, bakacağız. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Peugeot
RCZ R + Coupé ruhu + Konfor + Tutunma özellikleri + Koltuklar ve oturma pozisyonu + Motor sesi - Zayıf direksiyon ve fren hisleri - Ezilen ön telerlekler (!) - Kemikli vites geçişleri Yakıt tipi: Benzinli Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 270@6000 d/d Maksimum tork (Nm): 330@1900 d/d Vites kutusu: 6-ileri manuel Maksimum hız (km/s): 250 0-100 km/s hızlanma (sn): 5.9 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 8.4/5.1/6.3 Ağırlık (kg): 1394 U/G/Y (mm): 4290/1845/1359 Aks mesafesi (mm): 2612
Gövdede yapılan değişiklikler görünüm kadar performansa da yönelik. 10 mm alçaltılmış şasi, mat tavan kuşakları ve karbon fiber tavanla sunulan RCZ R’ın Titanyum maskeli bi-xenon farları da standart versiyondan ayrılmasını sağlıyor. 19 inçlik jantların ardından göz kırpan kırmızı kaliperli fren diskleri, gerektiğinde gücün nasıl zapt edileceği hakkında fikir veriyor. Gövde modifikasyonu açılır kapanır değil de entegre spoylerle son buluyor. Otomobilin ön ızgarasındaki R logosunun kapı eşiklerinde, arkada ve kabinde de bolca kullanıldığını görüyorum. Acaba sürüşü de göründüğü kadar etkileyici mi?
Ben 200 HP üzerindeki güç vadeden önden çekişli otomobillere pek sıcak bakmam. Fazlasının lastiklerde kaybolduğunu birçok modelde gördüm. Torsen sınırlı kaymalı kilitli diferansiyel, bir nebze durumu toparlar gibi görünse de verilen maksimum güç değerleri bana biraz “şanım yürüsün” mantalitesini düşündürür. Taaa 6000 d/d’da elde edilen 270 HP’dense daha kullanılabilir devirlerde 200 HP sanki daha mantıklı gelir aklıma. RCZ R’ın sahip olduğu sınırlı kaymalı kilitli diferansiyel, motorun ürettiği torku ön akslar arasında dengeli dağıtarak güçlü tutunma ve stabilite sağlamakla görevli. Ama henüz 9000 km’deki otomobilimizin e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Peugeot RCZ R
lastikleri de Torsen’e direniyordu! Performans otomobili de olsa bir hayli hor kullanıldığı anlaşılıyor! Bir de bu durum var, geçmiş yıllarda 250 HP’lik bir Volvo C70 T5 modeli için “lastik düşmanı” diye başlık attığımı hatırlıyorum. Otomobilin uzun yollu vites değişimleri, zamanında 307’de fark ettiğim hisleri veriyor. Mekanik olarak gürültülü ve geçişler de kemikli… Özel bir otomobil için bir hayli sıradan kalmış. Temel kontrol unsurlarında heybetli görünüm ve güce göre daha fazla hassasiyet aranıyor. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Direksiyonun hissiz kalması, üzerinde seyredilen yüzey hakkında pek de bilgilendirici olamamasına yol açıyor. Keza, güçlü duruşlar sağlayabilse de (o disklerle aksini düşünemiyorum zaten!) frenlerin hissi de standart otomobillerden pek farklı değil. Kullanırken fark etmemek imkansız, gaz pedalının stroğu da sanki fazla uzun. Safkan bir performans makinesinden çok “biraz daha sportifleştirilmiş” versiyon gibi hissettim. Performansla ilgili veriler tabii ki etkileyici. 0-100 km/s’yi 5.9 saniyede aştığı belirtiliyor. Vites kaçırmamak, hızlı değişim yapmak kaydıyla siz
de 6 saniyede ulaşabilirsiniz. Kısa yollu, kısa kollu bir şanzıman sanki daha iyi olurmuş. Ama o ilk hızlanma performansındansa turbosu büyütülmüş MINI motoruyla ara hızlanmalar çok daha zevkli! Ama şu var ki, her şeye karşın gaz emirlerinde ön tekerleklerin “çırpınışı”, torque steering durumunu fazlasıyla yaratıyor. Tamam, en güçlü model, şanı yürümeye yürümüş de ıslak yüzeyde kendisini hayal edemedim. Bu otomobilin de sonu yakın gelecekte dört tekerlekten çekişe doğru olur gibi… Her ne kadar yoldaki her pürüz zarifçe hissedilse de agresif bir coupé’den beklenmedik derecede konforlu. Ama sakın konfordan sessizlik gibi bir anlam çıkartmayın! Hakkı verilerek kullanıldığında RCZ R egzozlarından olağanüstü bir ses yayılıyor! Motor sesinin yayılması ve gramsa gram, ağırlığının yük olmaması için kaput içinde izolasyon malzemesi kullanılmamış. Ama şu var ki, motor kaputunu açmak gerektiğinde kaput dokunulmaz oluyor! Turboyu saran amyant da biraz
küçük mü ne! Hesabı yapılmıştır mutlaka ama kaputa dokunulmuyor. Net. Bu görünüm ve performans donanımlarıyla bir otomobilin konforlu olmasını beklemek anlamsız gelebilir ama Peugeot, tipik Fransız nosyonunu RCZ R’a entegre etmiş. Şaşırtıcı derecede rahat. 2+2 oturma modlu bu otomobilde tabii ki arka koltuklar usulen sunulmuş. Ancak çocuklar sığabiliyor ama onlar da hiçbir şey göremediklerinde huysuzlanıp duruyor. RCZ R’a özel bir durum değil, bütün coupélerin derdi bu. Ön koltuklara yoğunlaşalım. Birincisi olağanüstü görünüyorlar! Konforla kast ettiğim öncelikle onlar değildi ama görkemli görünüşleriyle spor otomobil için fazlasıyla rahat! Yakıt tüketimiyle ilgili merakı olanları “aslan besleyen yemini düşünmez” diyerek geçiştirmek istiyorum! Belirtildiği kadar düşük değil, bunu bilin yeter. Avusturya’daki Magna Steyr tesislerinde üretilen otomobil, ülkemizde 49.500 Euro fiyatla satılıyor. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Opel Astra 1.6 CDTi
Sürü fısıld
Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
ücüsüne dayan dizel Astra’nın dördüncü üretim yılında gelen yeni motor seçeneği, belki de en çok beklenendi. “Sınıfının en sessiz ve en güçlü dizel motoru” iddiasını taşıyan 1.6 dizele sahip modelin tek eksiği otomatik vites.
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
TEST Opel Astra 1.6 CDTi
›
TORK BANDININ GENİŞLİĞİ ASTRA’NIN SIK VİTES DEĞİŞTİRMEYE GEREK KALMADAN HEMEN HER VİTESTE KOLAYCA HIZLANMASINI SAĞLIYOR.
O
pel Astra kompakt modeller arasında verdiği güvenle ilk gününden beri çok popüler. İsmi, kimliği son derece oturmuş durumda. Öyle ki artık üzerine ne koysanız yakışıyor. Rakipler dişli, eksik bıraktıklarınızın yokluğuysa hemen fark ediliyor. Sedan, SW ya da hatchback fark etmeksizin tümünde yıllardır aranan modern bir motordu 1.6 litrelik dizel. Gerçi otomatik versiyonla kombin edilmesine biraz daha süre var ama Opel bir geldi, tam geldi. Astra’ya dördüncü üretim yılında yetişmesine karşın Opel’in diğer modellerinde de yer alacağını düşündüğümüzde geç de olsa başarılı bir adım olduğu sayılabilir.
Opel Astra
1.6 CDTi + Sessiz motor
+ Düşük yakıt tüketimi + Yüksek çekiş + Fiyat/donanım - Otomatik vites eksiği Yakıt tipi: Dizel
Otomobilin oturaklı yapısı, kaliteli malzemeleri ve tasarımıyla ilgili değişen herhangi bir şey yok. Yine bildiğimiz Opel kalite anlayışıyla üretimin sonuçları gözleniyor test aracımızda. Opel’in en çok eleştiri alan kokpit aksamları, ilk olarak Insignia ve Cascada ile normalleştirildikten sonra diğer modellere de kullanıcı dostu olacak şekilde uygulanmıştı. Astra’da da bunun izleri görülüyor. Ancak radyo istasyonlarını manuel ayarlamak daha pratikleştirilebilirmiş. Bazı kokpit malzemelerinin de göründükleri kadar kaliteli olmadığı fark ediliyor. Gece olduğundaysa kabinin ışık oyunları öne çıkıyor ve bambaşka bir ambians yaratıyor. Aydınlatılmış kapı içleri ve vites konsolu etkileyici görünüyor. Kabinde sunulan mesafeler ve e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 136@3500-4000 Maksimum tork (Nm): 320 @2000 d/d Vites kutusu: 6-ileri manuel Maksimum hız (km/s): 205 0-100 km/s hızlanma (sn): 10.1 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 4.6/3.6/3.9 Ağırlık (kg): 1428 U/G/Y (mm): 4658/1814/1501 Aks mesafesi (mm): 2685
e-motoring magazine › temmuz-aÄ&#x;ustos 2014
TEST Opel Astra 1.6 CDTi
koltuk rahatlıkları bu sınıf için kabul edilmiş düzeyde. Gelelim en büyük yenilik olan motora… Tamamen GM tasarımı olan bu yeni 1.6 litre hacimli motorda iki farklı güç seviyesi sunuluyor. Test aracımda 136 HP ve 320 Nm tork üreten versiyon var. Aslında çok düşük bir fiyat farkıyla satıldığından gerekliliğini sorgulatan 110 HP’lik versiyonsa filolar için düşünülmüş olmalı. Astra’nın yeni motoru çok sakin görünüyor. Sakinliği e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
sessizliğinden, yanlış anlaşılmasın. Rölantide motor soğukken dahi dizel sesi rahatsız edici değil. Koltuğa yerleşip kapıyı kapattığımdaysa o “kısılmış” ses de dışarda kalıyor. İşte bu yüzden onun için “fısıldayan dizel” diyorlar. Kalkışlarda elbette motorun çalıştığını duyuyorum ama o sırada gelen dizel sesiyle değil, yüksek torkla sağlanan ivmelenmeyle ilgileniyorum. Çünkü gerçekten etkileyici bir torka sahip. Yerini aldığı 1.7 litrelik motora göre her an-
görmesini engelleyen bir faktör oldu hep. Sürüş sırasında gözlediğim bir şey daha var, Opel dizellerin titreşim meselesine çok kafa yormuş olmalı ki, övgüyle anlatılan denge milleriyle motoru titreşimsiz hale getirebilmiş. Şimdilik Astralarda otomatik şanzıman sunulmuyor ama esnek sürüş konusunda dolu tork bandının avantajları yaşanıyor. Manuel vites değişimleri, tipik Opel kıvamında. Kemikli geçişleri, yüksek torku idare edebilmesiyle görmezden gelebiliriz... Tork bandının genişliği, Astra’nın sık vites değiştirmeye gerek kalmadan hemen her viteste kolayca hızlanmasını sağlıyor. Bu pozisyonda stop eden motor çok... Ama akıcı sürüşler için doğru hızlarda doğru viteslerde maksimum tork devrinin altına düşürmeden ilerlemek gerekiyor. Diri süspansiyonuyla dinamik görünen otomobil, gerek süspansiyon ayarları ve gerekse direksiyon sertlik dozuyla yüksek hızlarda güvende hissettiriyor. Ama dalgın sürücülere uyarı, tork yüksek olduğundan etkisi direksiyona yansıyor... lamda daha avantajlı. Sürüş zevki, performans, çekiş, yakıt tüketimi ve buralarda pek ilgilenilmez ama emisyon değerleri çok daha iyi. Öncelikle ilgilenilecek kısım biliyorum ki motor gücü; 130 HP’den 136 HP’ye artış, %7 daha yüksek demek. 100 km’de 3,9 litrelik ortalama tüketim sunabilen dizel motorda kilometrede sadece 104 gramlık karbon salımı, 1.7 litrelik motordan yüzde 8 daha az emisyon sağlıyor. 1.7 litrelik motorun vergi dezavantajı da ülkemizde rağbet
Otomobilin 451 litrelik bagaj kapasitesi, sedan sever halkımızı tatmin edecek genişlikte. Zaten bu değer sınıf ortalamalarında yer alıyor. 1.6 litre 136 HP’lik dizel motor, Opel Astra’nın HB modelinde Sport ve Cosmo donanım seçenekleriyle, Sports Tourer modelinde sadece Sport donanımıyla, Sedan modelinde Edition, Business, Sport ve Cosmo donanım seçenekleriyle satılıyor. Opel Astra’da otomatik şanzıman opsiyonuysa 2015 yılında gelecek. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
PERDE ARKASI 2CV
Primitif konsept ›
Evet, onun bile konsepti üretilmişti. Savaş yıllarında gizlice geliştirilen TPV konsepti, 20. yüzyılın ikinci yarısına damga vuracak 2CV haline gelecekti.
Ü
retilecek her ticari ürün için plan,
tite Voiture adı verilen bu otomobilde 500 cc
proje yapılması elbette ki kaçınılmaz.
hacimli bir motosiklet motoru kullanılacaktı.
Bunun trafikte yer alacak bir oto-
Bu otomobilin ilk prototipi 1937 yılında TPV
mobil
düşünüldüğündeyse
projesi 20 deneme aracıyla stüdyodan yola
yapılması gereken yüzlerce deneme olduğu
çıktı. Bu araçlarda sadece birer far vardı. Bu-
muhakkak.
otomobil
nun nedeniyse Fransız trafik mevzuatına göre
bile üretim öncesinde konsept-proje-prototip
en azından bir tanesinin mutlaka bulunması
aşamalarından geçmek zorunda. Bu dizi içinde
gereğiydi. Citroen 1939 yazı biterken deneme
hayal etmesi hayli zor görünse de ilk yollara
sürüşlerini tamamladı ve Fransız pazarı için
çıktığında acımasızca ‘teknoloji hatası’ olarak
homologasyon alabilecek noktaya geldi. Öyle
nitelendirilen 2CV modelinin bile bir prototipi
ki 1939 Paris Otomobil Fuarı’nda tanıtılması
olduğunu hayal edebilir misiniz? Etmek gereki-
planlanıyordu.
yor, çünkü bu prototipler aslında 42 yıl boyunca
metinleri bile hazırdı. Ne var ki Polonya’nın
üretilecek bir otomobilin alt yapısıydı.
işgal edilmesi sonrası Alman ordusu Fransa’ya
En
olduğu basit
zannedilen
Broşürler
basıldı,
sunum
da girince fuar iptal edildi, zaten 2CV projesi 1936′da Citroen’in efsanevi “gangster otomo-
de çoktan ortadan kaybolmuştu.
bili” Traction Avant’ın yaratıcısı Pierre-Jules Boulanger, Flaminio Bertoni ve André Lefeb-
Naziler kendileri için üretim yapmasını iste-
vrethe gibi iki önemli otomotiv profesyoneli-
dikleri Pierre-Jules Boulanger’den red cevabı
yle yeni bir projeyi lanse etmişti. TPV/Très Pe-
alınca
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
düşman
ilan
edildi
ve
tutuklanıp
Almanya’ya gönderildi. O tarihlerde Citroen’in en büyük hissedarı Michelin ve proje müdürleri üretilmiş az sayıdaki otomobili yok ettiler. Alman işgali sırasında Nazi’lerden özenle kaçırılan otomobilin parçaları da dağınık olarak ayrı ayrı şehirlerde gömülerek saklandı. Ama Boulanger’in savaş sırasında da bazı geliştirmeler yaptığı TPV için üretim çalışmaları ancak savaştan sonra
1946′da
yeniden
başlayabildi.
Fransa’nın
toparlanma sürecinde projeyi gözlerden uzak geliştirebilmek için Paris’in batısında La FertéVidame’de bir arazi alan Boulanger, burada tekrar deneme sürüşlerine başladı. TPV bu uzun yolculuk sonucunda 20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuracak
Citroen’in
simgesel
modeli
2CV’ye
dönüştü. 7 Ekim 1948′de Citroen 2CV, Paris Motor Show’da sansasyonel bir tanıtımla resmen kariyerine başlamış oldu. La Ferté-Vidame’deki o yemyeşil arazi ise Citroen’in bugün hala kullanmakta olduğu test merkezine dönüştü. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
sade’ce M. Ali Sade
Tutkuyla bağlanılan otomobiller 1982 yılıydı. İstanbul’da muhasebeci olarak çalışan ilkokuldan bir arkadaşımla buluşup eski günleri anlatırken ona satılık bir Amerikan otomobili aradığımdan söz ettim.O da dayısının Okmeydanı’ndaki dükkanında 1955 model bir Chevrolet’i gözlerine katarakt inmesi ve iyice yaşlanması sebebiyle kullanmadan yıllardır sakladığını, satmak istediğini, fakat çok uzun yıllar binmesi dolayısıyla satmaya da pek kıyamadığını anlattı. Kendisinin pek otomobillerle ilgisi olmaması dolayısıyla sorduğum sorulara cevap veremediğinden ertesi gün yeniden buluşup dayısının odun kömür işi yaptığı “mahrukatçı” dükkanına gitmeye karar verdik. Dükkana gittiğimizde dayısı Nuri amca kapının
önüne attığı sandalyede oturuyordu. 65-70 yaşlarında ufak tefek,gözleri tam görmeyen ve kulağı da pek duymayan ama çok sevecen ve iyi bir insandı. Bizi çok hoş karşıladı. Hemen yanına iki sandalye ile bir sehpa getirterek çay söyledi. Sohbete başladık. Biraz çay-sigara faslından sonra konuyu açtım. Otomobilini sordum. O da başladı anlatmaya. 1959 yılında Sirkeci’de bir esnaftan aldığını, yıllarca gözü gibi baktığını,hiç vurmadığını, birkaç defa Dolapdere’deki ustasına aslına uygun olarak toplattığını, Chevrolet ile yaptığı yolculukları uzun uzun anlattı. Chevrolet’den bahsedince evladından bahseder gibi konuşuyor, zaman zaman gözleri doluyordu.
Evlatlarının arabaya ilgi göstermeyişine de ayrıca kızıyordu. Neticede dükkanın arkasındaki garaja gittik. Dükkanın yapısından daha güzel olan bu garajın kapısını açtığımızda ben gözlerime inanamadım. Alt kısmı turkuaz lacivert, üstü beyaz, direkli, kırmızı göğüs ve kırmızı direksiyon simitli ve yine kırmızı döşemeli bir ’55 Bel-Air fabrikadan bu gün çıkmışcasına, bütün ihtişamı ile orada duruyordu. Dayısı geleceğimizden habersiz olmasına rağmen arabanın üzerinde tek bir toz zerresi dahi yoktu. Araba tahta takozlarla yerden kaldırılmak suretiyle lastiklerin yerle teması kesilmişti. Kasa pırıl pırıldı. Darbe izinden, çürükten eser yoktu. Bütün nikelajlar ayna gibi parlıyordu. Kaput hafifçe ılıktı. Sebebini sorduğumda Nuri dayı kapı girişindeki çelik çanta bidonları
göstererek “O benzinciye gitmez, benzin ona gelir, her gün biraz çalışır ve burada tertemiz durur” dedi. Arabada orijinal olmayan hiçbir şey ve ilk üretiminden sonra ilave olarak takılan tek bir aksesuar dahi yoktu. Pedal lastikleri bile bu gün takılmış gibi yepyeniydi. Kapısını açıp içine baktığımızda Chevrolet’nin o kendine has kokusunu da koklayabilme şansını yakaladık. Ben şahsen içeri girip de yerdeki pırıl pırıl paspaslara ayak izimi çıkartabilme cesaretini kendimde bulamadığımdan kapıyı hafifçe ittirerek kapattım. Kapının kapanmasıyla da garajı kilitleyerek dışarı çıktık. Nuri dayıya dükkana geri döndüğümüzde “otomobili satıyor musun” diye sormadım bile. Belli ki onun ayrılmaz bir parçası olmuştu ve onunla hayata tutunabiliyordu. Sadece sabahları garajına gidip egzostunu boruyla dışarı verdiği ’55 Chevrolet Bel-Air’ini çalıştırıp, temizleyerek ilahi vadesinin dolmasını bekliyordu. O da otomobili elinden almayacağımızı fark ettiğinden daha rahat oldu. Kimseye göstermediği bu gizli servetini paylaşmanın keyfini yaşadı. Tıpkı burada bu anıyı paylaştığımız gibi. Ben şimdiki otomobiller arasında böyle tutkuyla bağlanılabilecek bir model görmüyorum. Ama eski Amerikanlar gerçekten insanı hayran bırakan ve böyle yaşama bağlayan güzel otomobillerdi.
DiZi Kaybolan markalar (1)
Facel Vega Excellence
Avrupalı kayıplar Otomobilin “yakıtla hareket eden araçlarla” başladığı düşünülürse 1886’dan bu yana dünya çapında yüzlerce markanın doğduğu ve öldüğü biliniyor. Bu markaları üç ana otomobil yurdunda inceleyeceğiz. Bu ay Avrupa’dan başlıyoruz. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Z D
oğrusu otomobilin doğduğu topraklar olan Almanya’da bile epey bir marka -yok olmasa da- “asimile” olmuş gitmiş. Almanya’da türeyip kaybolan markaların çoğunun bugünün dev markalarıyla hep bir bağı olmuş. Bunlardan biri olan DKW, Auto Union ve NSU markaları kaybolmadan önce bugünkü Audi’ye bağlanmışlardı. Hatta bu markaları Audi’nin temeli sayanlar da hiç az değildir. Hans Glas, Lloyd ve Goggomobil markaları bir takım birleşmeler sonucunda BMW’ye takılıp kaldılar. Bütün bu markalar ve Messerschmidt ile Zündapp gibi minik “baloncuk” tipi otomobiller 1950′li yılların kalkınma ürünüydü.
Otomobile talebin yüksek ancak petrolün kıt olduğu dönemlerde oldukça ilginç maceralara girişenler oldu. Carl F. Borgward da bunlardan biriydi. Tamamen duygusal olarak işe koyulan Borgward, 1950′li yılların başlarında 1500 ve 1800 modelleriyle tutuldu. Ülkemizde de hem otomobilleri hem de 1.5 tonluk kamyonetleri satıldı. Sonraları çok hızlı açılan şirket, çift eksantrikli yarış tipleri, dizel motorlu modeller ve bir de havalı süspansiyonlu lüks bir modele dalınca finansman sıkıntısına düştü. 1956 Süveyş Kanalı krizinin sebep olduğu petrol darlığı, otomobil satışlarını vurunca tüm fabrika Meksika’da Fanasa şirketine satıldı. Bundan e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
DiZi Kaybolan markalar (1) sonra da Borgward’lar bir daha görülmedi. Hollanda’nın DAF kamyon şirketi de bir aralık ilginç bir şanzımanı olan (CVT-sürekli değişken oranlı vites kutusu) küçük Daffodil’i üretti. Fransa’nın kaybolan markaları arasında Panhard ve Simca en ünlüleridir. Panhard’ın geçmişi 20. asrın başına dayanırken en büyük ününü çift silindir motora sahip Dyna modeline borçluydu. Ancak bu modelini oldukça lüks donattığı halde daha iyi performanslı bir motorla veremediği için rakiplerinin gerisine düştü. Halbuki ilk aerodinamik otomobillerden biriydi. Simca şirketiyse ilk hayata atıldığında Fiat modellerini imal ediyordu. Sonraki modelleri de bunun izini taşıdılar. 1950′li yılların Aronde modeli ve 1960′larda çıkarılan 1304 serisi oldukça başarılıydı. Bir ara hisselerine Chyrsler sahip olunca Peugeot ile daha sonra yapılan devralma işlemine Simca da dahil edildi. Simca’lar böylece 1970′lerin sonunda kayboldular. Bir süre Matra şirketi, pikap modeli olarak Seat Terra, Renault Express benzeri Rancho modelini üretmete devam etti. Sağlamlığıyla ün salan Simca motorlarıysa, Peugeot’nun 205 serisi için iyi bir zemin oluşturdular. (Şimdilerde PSA Grubu’nun Simca markasını Renault’nun Dacia’sına rakip olarak Çin ve Doğu Avrupa pazarları için yeniden canlandırabileceği konuşuluyor.) Fransa’dan ülkemize getirilen ve dolmuşçuluğun ilk yıllarında hizmet veren Hotchkiss markasını da kaybolan markaların arasında yazmak gerekir!
Borgward Hansa
Facel Vega Facellia
Panhard Dyna
Facel Vega ise ayrı bir başlık konusu. Fransa’nın en ilginç otomobil üreticilerinden biri olan Facel Vega, 1950′lerin en karizmatik modellerini üretiyordu. Aslında metal kalıp üreticisi Facel olan marka, ilk otomobil modeli Vega’nın ismiyle birleşik olarak tanındı. Zaten ismi de Forges et Ateliers de Construction d’Eure-et-Loir’ın (Loir ve Eure’nin e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Borgward Isabella Coupe
Zündapp Janus
NSU
kalıp atölyeleri) baş harflerinden oluşuyordu. Fransa’nın ‘Amerikalı otomobillerinde’ Chrysler’in V8 motorları kullanılıyordu. 1954 yılında başlayan Facel Vega’nın üretimi Avrupa pazarına uygun olmadığından sadece 10 yıl sürebildi. Özellikle 1959-1961 arasında üretilen HK500 modeli çok dikkat çekici bulunmuştu. Alfa Romeo ile mücadele etmek üzere geliştirilen Facellia da modellerinden biriydi! İlginç bir hayaldi ama tutulması sürpriz olurdu. Günümüzde Fiat ya da Lancia markalarıyla bir kez daha denenen Chrysler’in Avrupa pazarı çıkartmaları gibi… İtalya’nın kaybolan markalarını sayacak olursak bunların doğrudan ya da dolaylı olarak Fiat grubuna dahil olduklarını görüyoruz. Ancak spor otomobiller alanında Ferrari ve Maserati ile baş edemeyip kaybolanların listesi hayli kabarıktır. Bunların arasında ATS, ASA, Osca, Nardi, Bizzarini, Iso Rivolta, Siata gibilerini sayabiliriz. Doğu Avrupa’da sosyalist devletler döneminde doğup kaybolan markalar da ilginç bir koleksiyon oluşturabilir. Polonya’dan gelen Warszawa marka binek ve pikap modelleri ülkemizde de satılmıştı. Sağlamlığıyla ünlü Rus Volga ve Zaz markaları da şimdilerde kayıplara karıştı. Bu diziyi kapatırken neredeyse kayıp vermeyen Japonya’dan da söz edelim, bitsin. 1950′lerin prestij markası Princess, Toyota ile birleşirken Nissan ile birleşen Datsun 1980′lerin ortalarına kadar üretilmişti. Şimdilerde Datsun’un gelecek içinde Dacia benzeri ekonomik bir seçenek olarak yeniden hayata döneceği açıklandı… Markalar doğuyor, büyüyor, iyi yönetilmeyenler ya kapanıyor ya da büyük markaların himayesinde değişen pazar koşullarına göre dönem dönem ateş böceği gibi yanıp yanıp sönüyorlar. Kapitalizmin acımasız temel kuralları ne nostaljik marka kimliği ne yadigar ne de vefa tanıyor…
Simca
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
KÜLTÜREL The Avengers/Tatlı Sert
Yazı: Oytun Işlar
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Hem tatlıydı hem sert Hafızalarımızda her zaman taze tuttuğumuz TRT’nin siyah beyaz zamanlarından kalma dizilerden biri bu. Tarihin belki tozlu, belki de çok keyifli anılarıyla yüzleşebileceğiniz bir fenomendir “Tatlı Sert”; orijinal adıyla The Avengers…
1961 – 1969 yılları arasında 7 sezon çekilen, 1976-77 arasında ise “The New Avengers” adıyla iki sezon daha eklenen bu kült İngiliz dizisinde tahmin edeceğiniz üzere İngiliz otomotiv endüstrisinin en parlak dönemlerindeki tüm kara taşıtlarını görebilme şansı bulabiliyordunuz. TRT, tarihi boyunca sadece iki sezon yayınladı. Bunlar 1965-68 ve 197677 döneminde İngiltere’de oynatılan birkaç sezondan çekilen kolaj bölümlerdi.
Usta oyuncu 007 James Bond’un 1985 yapımı A View to a Kill filminden Aşk Gemisi’ne, Hart to Hart serisinden Galactica dizisine kadar Türk izleyicilerin hafızalarında yer edinmiş yapıtlarda boy göstermişti. Tatlı Sert olarak dilimize yansıyan The Avengers, İngiltere’deki yayın süresince 8 yıl televizyonlarda kaldı. 1965-1968 yılları arasındaki bölümlerde yine İngiliz tiyatrosunun en yetenekli oyuncularından Diane Rigg, Patrick Macnee ile “Emma Pill” adındaki başrolü paylaştı. 1968 yılında diziden ayrılıp James Bond kızı rolü için “On Her Majesty’s Secret Service” filminde kariyerinin doruğuna çıktı. Üstelik James Bond’un ilk ve son kez evlendiği,
Bu konuda en ilginç olanını söylemekte yarar var. Tüm sezonlarda başrol oyuncusu olan İngiliz tiyatro ve sinema tarihinin duayenlerinden Patrick Macnee bugün tam 92 yaşında ve çeşitli internet ve dedikodu medyası tarafından sürekli sanal ölüm haberlerine maruz kalmakta… e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
KÜLTÜREL The Avengers/Tatlı Sert evlendiği gün de filmdeki kötü karakter Telly Savalas tarafından öldürülen Bond’un karısını oynadı. James Bond tarihinde ilk ve son kez 007’yi canlandıran dönemin mankenlerinden Avustralyalı oyuncu Georges Lazenby tarihe karışıp kayboldu ama Bond kızı dendiğinde ilk akla gelen kadın oyunculardan biri hala Diane Rigg olarak akıllara gelmekte.
Yaşı 50’lere dayananlar için ilk seri, ancak benim gibi henüz 40’larının başındakiler için 70’li yıllardaki ikinci seri daha fazla hatırlanmaktadır. TRT tüm Tatlı Sert serilerini siyah beyaz yayınladı. Emma Peel karakterinin olduğu 60’lı yıllar sezonları 70’lerin ortalarında, The New Avengers olarak çekilen ve genç bir kadın ve erkeğin ekibe katıldığı son iki sezonun da 80’lerin başında yayınlandığını çok iyi hatırlıyorum. Henüz ilkokula gidiyordum. 79-80-81 yıllarına yayılmış olarak devam etmişti.
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
Joanna Lumley (Purdey) ve Gareth Hunt (Mike Gambit) karakterlerinin diziye eklenmesi ve daha güncel (!) teknoloji ve konuların gündeme gelmesiyle Tatlı Sert bir sonraki neslin en izlenen dizilerinden biri haline geliyordu. Gelelim bu kült dizide kullanılan ve boy gösteren ilginç ve tanınmış araçlara. 1965 yılındaki ilk Emma Peel dizilerinden birinde kullanılan alman üretimi Amphicar 770 kahramanlarımızın kullandığı araçlardan biri…
1965-68 arası çekilen bölümlerde ne markalar yok ki? Günümüzde tamamiyle tarihten silinmiş yahut Uzak Doğulu partnerlerine satılmış onlarca İngiliz otomotiv markasının resmi geçidine şahit oluyoruz. Bu kadar detay verdikten sonra biraz da dizinin konusundan söz edelim. Eski bir kraliyet ajanı olan Mister Steed, temelinde gizli tehlikelerin olabileceği casusluk sırlarını ve suçlarını çözmek üzere gizli görevdedir. Aynı zamanda tam bir İngiliz asilzadesi olan beyimiz, kimi zaman güç ve savaş teknikleri gerektiren işlerde genç bayan partneri Miss Emma Peel ile birlikte çalışmaktadır. Ünlü sanayici Sir John Knight’ın öz kızı olan bu karakter, sıradışı bir maceraperestlik ruhuyla sahip olduğu beceri ve zeka sayesinde Mister Steed’in göz bebeği olmuştur. İkili, hem esrarengiz suçları ortaya çıkarmada rakipsizdir, hem de casusluk kurumlarının korkulu rüyası haline gelmiştir. Aralarındaki roman-
tizmin katı bir İngiliz tarzında ve mizahi yolla işlendiği dizide, her bölüm ayrı bir konuya ev sahipliği yapmakta olduğu için izleyici ara bölümleri kaçırsa da kalan yerden devam ediyormuşçasına keyifle ve heyecanla izlemiştir. Dizi, tüm dünyada yüksek reytinglerle izlenmiş ve geniş bir beğeni kitlesine ulaşmıştır. e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
KÜLTÜREL The Avengers/Tatlı Sert İlk seride, üzerinde güneş batmayan ülke imajını çok iyi yansıtan bir kültür dizisi olarak takip ettiğimiz Tatlı Sert’te; BMC, Hillman, Humber, Ford UK, GM UK, Morris, Austin, Triumph, Wolseley, Lotus, Rolls Royce, Jaguar, Reliant ve ismini belki de kaçırdığım birçok otomobil ve hafif ticari aracı ağırlıklı olarak Londra ve banliyölerinde geçen sahnelerde görebiliyordunuz. O dönemler ilk meyvelerini veren Türkiye otomotiv sanayinde Anadol ile başlayan süreç bile bu kendine has teknolojilerin bir yansımasıdır diyebiliriz. Zira Anadol, David Ogle adlı bir tasarımcının 1966’da Reliant markası için hazırlamış olduğu bir prototipten (FK5) ibaretti. Türkiye kara yollarında Thames marka hafif veya ağır ticari araçları sık görebiliyordunuz. Commer marka minibüslerimiz vardı. Bunların envai çeşidi anavatanında, Tatlı Sert’in ülkesinde görülebiliyordu.
kollarına koşması nedeniyle 1969 yılında son verilen Avengers, tam 7 yıl sonra tekrar 1976’da çekilmeye devam etmiş. The New Avengers adıyla tekrar vücut bulan dizide, Mister Steed en az Emma Peel kadar zeki ve becerikli iki maceraperest ajanla daha fantastik ve daha yoğun esrar perdelerinin aralandığı bölümler çekmiş. 70’lerin ortalarında hala dünyada belirgin bir hakimiyeti olan İngiltere’nin suç, cinayet, şiddet ve bunlarla baş edebilecek teknoloji ve akıl gücünü çok başarılı olarak aktarabilmişler. Dönem değişmiş ve çok daha karanlık ve hayal gücünün sınırlarını zorlayabilen ilginç fenomenlerle dolu yeni dizileri de Tatlı Sert’in sadık izleyicilerine aktarmışlar… İkinci seride sırf İngiltere’ye sıkışıp kalmamışlar ve Amerika, Fransa başta olmak üzere misafir çekimleri yaptıkları bolca
Ekte gördüğünüz tüm taşıt resimleri, dizinin çeşitli ilk sezon serilerinden alıntı olduğu ve bana ayrılan bölüm de kısıtlı olduğu için paylaşamıyorum. O kadar çok ve o kadar eşsiz gözüküyorlar ki, günümüzde klasik otomobil düşkünlerinin ilgisini çekebilecek en beylik görüntülerden faydalanmaya çalışıyorum. Diane Rigg’in diziden ayrılıp James Bond’un e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
dizi mevcut. Bazı sahnelerde ilginç görüntüler yakaladım. Örneğin Mister Steed’in Amerika’da geçen bir diziden çektiğim görüntüde arka fonda Kanada üretimi bir Renault 12 SW görülüyor. Fransa’ya iş kovalamaya gittikleri başka bir dizide ise benim ihtiyar 2CV’nın görüntüsünden yakaladım. The New Avengers’i net hatırladığım yılların üzerinden yaklaşık 34-35 yıl geçmiş. Çok ürkütücü bir dev fare mevzusunun geçtiği bir bölümden kareler ve altta gördüğünüz Renault 16’nın bu ürkütücü dizideki görüntüleri zihnimde siyah beyazlar…ancak oldukça net hatırlıyorum. Gayet iyi kondisyonda bulunan arabayı, önce bir ağaca çarptırıp hasar verdikleri ve sonrasında lime lime parçaladıkları sahneleri hayret içerisinde izlemiştim çocuk halimle…hatta bu çekimler sırasında farklı model birkaç aracı kullanmış olmaları da gözümden kaçmamıştı. Tuhaf icatları olan bir bilim adamın aracıydı bu… Diziler genellikle sokaklarda geçtiği için sahnelerde öncelikle İngiliz ve sonrasında Avrupa markaları ağırlıklı otomobilleri
izleme fırsatınız olması ayrıcalıktı…üstelik bu araçların çoğu bizim sokaklarımızda da cirit atardı o dönemler… Belki çok klasik olacak ama tekrarlamadan edemeyeceğim; günümüzden 40 – 50 yıl önce çekilen dizilerin asaleti ve zihinlerimizde bıraktığı izler zannedersem çok daha derindi. Ben kendi adıma günümüzde bu kadar sürükleyici yahut keyifli casusluk ve kriminoloji dizilerine rastlayamıyorum. Dizi o kadar tutmuştu ki, 1998’de Uma Thurman ve Ralph Fiennes başrollerdeyken filmi bile çekildi. Günümüzde 92 yaşında olan Patrick Macnee ve 75 yaşında olan Diane Rigg’i görüyorsunuz. Zaman geçerken ağır hasarlar da bırakıyor, öyle değil mi? Patrick Macnee
Diane Rigg
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
ETERNAL Porsche 928 (1978-1994)
Porsche lüksü 928 ile başlar 911’in yerini alması amacıyla geliştirilen 928, belki efsaneyi deviremedi ama Porsche’ye lüksü getiren coupe olarak tarihe işlendi.
e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
e-motoring magazine › temmuz-aÄ&#x;ustos 2014
ETERNAL Porsche 928 (1978-1994)
Alman üretici Porsche 1970’li yılların ortasında, Amerika pazarının beklentilerini karşılamak amacıyla arkadaki motorun hava soğutmasından kurtulmak niyetindeydi. Su soğutmasına geçip, önden motorlu, bağımsız süspansiyonlu ve bütün tekerlekleri disk frenli bir otomobil projesi oluşturdu. 1977 yılında hayata geçirilen proje sonunda ortaya çıkan 928, Porsche’nin ürün yelpazesinde diğerlerinden ayrılan, parmakla gösterilen, irice ve konforlu ilk model oldu. Tarihi boyunca tüm yeniliklerini “memlekette”, Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tanıtan Stuttgartlı marka, 928’i ise Cenevre Otomobil Fuarı’nda tanıtmayı tercih etti. 1977 yılında fuarı gezenler, karşılarında tasarımı Amerikalı Anatol Tony Lapine yönetimindeki Wolfgang Möbius tarafından gerçekleştirilen, fazladan 2 koltuğu daha olan, dönemi 911’ine göre lüks 928 ile karşılaştılar. Porsche lüks ve konfor dünyasına açılıyordu. “Zuffenhausen yumurtası” lakabıyla anılan otomobil, aerodinami kaygılarının e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
öne çıktığı füturistik bir modeldi. 911’e göre daha uzun burunlu, açılır kapanır farları, değişik yan cam tasarımı, gövde rengi tamponları ve gerçekten de yumurtayı andıran görünümüyle dikkat çekti. Alışılmış Porsche gelenekleri sayılan çelik konstrüksiyon, ağırlık azaltılması amacıyla motor kaputu, kapılar ve bagaj kapısında alüminyum kullanılmasına yol açmıştı. Otomobil, diğer tüm Porscheler’de bulunan normal kokpit aksamları dışında yüksekliği ayarlanabilir direksiyon, arka koltuklar için güneşlikler, torpido için soğutma gibi eşi görülmemiş özelliklere sahipti. Porsche, su soğutmalı transmisyon milinin sağlam bir borunun içinde hareket ederek arka akstaki transmisyona bağlandığı transxel önden motorlu otomobil alanına ilk olarak 1976 yılında 924 modeliyle girdi. Firma, 928 modeliyle de motor bloğu ve silindir kapakları Reynolds 390 hafif metal alaşımlı, 4.5 litre hacimli, 90 derece açılı V8 motorlar kullanmaya başladı. Motor, Bosch’un ilk
elektronik enjeksiyon sistemlerinden K-Jetronik ile yönetiliyordu. Otomobil 5 vitesli manuel ya da opsiyonel sunulan 3 vitesli Daimler-Benz şanzımanla alınabiliyordu. Ama 928’in tüm motor şanzıman aksamları gibi süspansiyon sistemi de Porsche’ye aitti ve markanın yarış tecrübelerinden tamamen yeni geliştirilmişti. Otomobilin konvansiyonel ön süspansiyon sistemi, Porsche geliştirme departmanı tarafından weissach aks adlı sistemin modernize edilmiş haliydi. Porsche 928 çok popüler olmadı. Sadece 911’i gerçek Porsche sayan birçok otomobilsever, önden motorlu bu konforlu otomobili benimsemedi. Onu uysal buluyorlardı. Sonraki yıllarda gerçekleştirilen geliştirme çalışmaları, 928’i ilk üretimlere göre daha saldırganlaştırdı. 1978’de 240 HP güç üreten 4474 cc hacimli motorun yerine 4664 cc’lik 288 HP gücündeki motor kullanılmaya başlandı. 928S adıverilen bu versiyonda 0-100 km/s hızlanma de-
recesi 6.9 saniyeden 6.2 saniyeye inerken otomobilin son hızı da 25 km/s artışla 255 km/s’ye çıkmıştı. 1985 yılında Bosch LH-Jetronik enjeksiyon sistemiyle beslenen, 5.0 litre 316 HP gücündeki 16 supaplı S4’ü üretti. Alçaltılan tamponlarla otomobilin hava direnç katsayısı 0.41 cW’den 0.34 cW’ye kadar indirilmişti. Sis farları ve sinyaller entegre edilirken arka aydınlatma grubu yenilenmişti. Otomobil 1994’e kadar bu haliyle geldi. ABS ve havayastıkları gibi dönemin gelişmiş ekipmanları da opsiyonlara dahil edildi. Artık 928 ulaşabileceği en üst noktadaydı. Ve jübilesi istendi. 911’in yerini tabii ki alamamıştı ama dünyaya lüks spor otomobile Porsche bakışını anlatmayı başarmıştı. O bir denemeydi, Porsche müşterilerinin performans yanında lükse tavrını yoklayan. Hikayenin Cayenne ile başlayıp Panamera’ya, Macan’a kadar uzanan sonrasını biliyorsunuz... e-motoring magazine › temmuz-ağustos 2014
e-motoring magazine › temmuz-aÄ&#x;ustos 2014