E-motoring 26. Sayı

Page 1

FIAT 500X YOL VE ÖTESİ

5

SÜPER TEST

OVAL PİSTLERİN SIRRI

BİR PORSCHE GÜNÜ

MERCEDES-BENZ CLS250 › MINI COUNTRYMAN S OPEL CORSA 1.0 › FIAT 500C › MERCEDES-BENZ VITO


Yeni BMW 1 Serisi

www.bmw.com.tr

%Ě5 %$ķ.$ *h=(/ <(1Ě %0: 6(5Ě6Ě (ERÑlIZGISIYLEÑHEYECANÑVERENÑETKILEYICIÑTASAR°M KENDINEÑHAYRANÑB°RAKANÑMUHTE²EMÑPERFORMANS "-7ÑRUHUNUÑHERÑDETAY°NDAÑTA²°YANÑ9ENIÑ"-7Ñ Ñ3ERISI HAKK°NDAÑDETAYL°ÑBILGI ÑKIRALAMAÑVEÑFINANSAL SElENEKLERÑIlIN Ñ Ñ Ñ Ñ

Sheer Driving Pleasure


“Trafik çok kötü, bu şehir bitmiş!” Türkiye’de solculuk, trafiğin sol şeritten ilerlemesinden ibaret. Dikkat ederseniz dört şeritli TEM otoyolu bile genelde sol şeritten akıyor. Diğer şeritlerde yer işgal eden araçların sürücüleri, uygun olmayan hızlarıyla yolu tıkadıklarının farkında değiller, ilerlemek isteyen herkes sol şeride yaslanıyor. Dolayısıyla en geniş yollarımızda bile trafik tek şeritten akıyor! Sonra herkes birbirine şikayet ediyor: “trafik çok kötü, bu şehir bitmiş!”... Önerim, ehliyet kurslarında anlatılanların hiçbirinin ders doldurmak için anlatılmadığının vurgulanması. Bu bilinçlenme bir yerden başlamalı! Birkaç kritik nokta var, Zincirlikuyu, Maslak, Söğütlüçeşme, Şirinevler, Levent... Eminim ki liste kolaylıkla uzatılabilir. Durak yapmayı bilmiyoruz, trafik kilitlenip kalıyor. Sebep araç çokluğu, şerit ihlalleri, sürücülerin akıcılık bilincine sahip olmaması gibi görünse de saydığım yerlerde çok önemli birer şehircilik hatası mevcut! Otobüs durakları! Arka arkaya dizilmiş otobüsler ve aralarına sıkışmaya çalışan minibüsler, tek kelimeyle trafiğin canına okuyor. Bu durumu görmek bu

YAYIN YÖNETMENİ Süreyya İZGİ MOTORSPORLARI EDİTÖRÜ Fatih YURDATAPAN FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Ali AKSIN GÖRSEL YÖNETMEN Metin YILMAZ YAZARLAR M.Ali SADE, Oytun IŞLAR

kadar zor mu? Yapılacak birkaç durak düzenlemesi ile otobüs ve iflah olmaz minibüs sürücülerinin bu konuda ciddiyete davet edilmesiyle ana arterlerde belli saatler dışında kesinlikle akıcılık sağlanacaktır. Hiç anlamam ki bu şehrin (ve eminim diğer büyük şehirlerin de!) trafik amirleri ne iş yaparlar? Trafik polisliği sadece tuzak radarlar kurup gelen geçene ceza kesmek midir? Gelecek ay görüşmek üzere.

PHP Developer Emin ZEYBEK Yıl: 3 Sayı: 26 Ofis: Çayırbaşı Caddesi Kırklar Sokak No: 15 Büyükdere, Sarıyer / İSTANBUL 212 218 10 89

Süreyya İZGİ Yayın Yönetmeni sizgi@e-motoring.com http://www.e-motoring.com https://www.facebook.com/uniqdergi http://twitter.com/emotoring

e-motoring magazine › nisan 2015




HOT NEWS

Çocuklara Twizy yolu açılıyor Avrupa Birliği dört tekerlekli hafif araçları ilgilendiren sürücü ehliyetleriyle ilgili yeni bir yönerge sundu. Fransa’nın uygulamaya aldığı yönergeye göre dört tekerlekli hafif araçlar, yol güvenliği sertifikaları olması durumunda 14 yaşındaki çocuklar tarafından da kullanılabilecek. Bu karar ile Fransa’da Renault Twizy 45, 14 yaşına giren çocuklar tarafından kullanılabileceği sonucu çıkıyor. Renault tarafından iki tekerlekli scooterlardan daha güvenli olduğu açıklanan %100 elektrikli Twizy’de havayastığı, çift emniyet kemeri, disk frenler ve koruyucu hücre bulunuyor. Bu yönerge belki 14 yaşındaki çocukların trafiğe salıverilmesi anlamına gelmeyecek ama Twizy’den otomobil kullanmayı öğrenme aşamasında pratik aracı olarak yararlanmanın yolunu açabilir. 2012 yılındaki lansmanından bu yana Avrupa çapında 15 bin adet satılan Twizy’nin 5 HP gücünde maksimum hızı 45 km/s ve 17 HP gücünde maksimum hızı 80 km/s olan iki versiyonu bulunuyor.

OSD’nin 40. yılı kutlandı Otomotiv Sanayii Derneği’nin (OSD) 40. yılının kutlandığı görkemli törende otomotiv sanayinin başaktörleri bir araya geldi. Gerçekleştirilen kutlamada OSD başarı ödüllerinin yanı sıra geçmiş OSD başkanlarına şükran plaketleri takdim edildi. Türk Otomotiv Sanayi’nin gelişimini ve ülke ekonomisine daha fazla katma değer sağlamasını desteklemek üzere hizmet veren Otomotiv Sanayii Derneği, 26 Mart 2015’te 40. yılını özel bir törenle kutladı. Türk Otomotiv Sanayii’nin geçmişi, bugünü ve geleceğini değerlendiren Otomotiv Sanayii Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen, “Kurulduğu 1974 yılından bu yana Türk Otomotiv Sanayii’nin gelişimi için çaba gösteren derneğimiz, 40 yıl içerisinde endüstriler ötesi başarılara imza attı, pek çok konuda öncü oldu. 1970’lerde binler mertebesindeki üretimini bugün 1,75 milyon araç kapasitesi ve 1,2 milyon üretime taşıdı” dedi.

e-motoring magazine › nisan 2015


Lodgy Stepway Türkiye’de

TOSFED Ralli Kupası hızlı başladı

Dacia, Sandero’nun ardından Lodgy Stepway versiyonunu da müşterinin beğenisine sunuyor. Lodgy Stepway 52.500TL’den başlayan fiyatlarla Türkiye’de satışa sunuluyor. Lodgy’nin Stepway versiyonları crossover araçlardan alınan ilhamla daha kaslı bir görünüme ve güçlü bir kişiliğe kavuştu. Mavi üst dikişlerle bezenmiş özel döşeme kullanılan Stepway versiyonlarında, göstergeler ve hava çıkış kanalları, orta panelde de bulunan mavi ton ile çevreleniyor. Lodgy Stepway çok geniş bir ekipman yelpazesi ile pazara sunuluyor (standart veya opsiyonel olarak): MEDIA NAV navigasyon ve multimedya sistemi, klima, hız ayar ve sınırlayıcı, deri direksiyon ve arka park sensorü. Lodgy Stepway, 6 ileri vitesli manuel vites kutusu ve 110bg güç üreten 1.5 dCi motorla sunuluyor. Lodgy’nin 5 ve 7 koltuklu seçenekleri bulunuyor.

2015 TOSFED Ralli Kupası ilk yarışı, 34 Otomobil Sporları Kulübü tarafından İstanbul Şile’de organize edildi. 28-29 Mart tarihlerinde gerçekleştirilen yarışta, 6 ayrı kategoride 45 ekip mücadele etti. Sparco Türkiye, Avitaş Ohlins Türkiye ve EVO BT sponsorluğunda düzenlenen sezonun ilk rallisi, Teke ve Yazımanayır etaplarının 3 kez geçilmesinden oluştu. Rally 34’teki en ilginç olay ise Hasbay ailesinin aile boyu ralliye katılımı oldu. Ahmet-Tamer Hasbay kardeşler oğulları Emre-Saipcan Hasbay ve Ahmet Hasbay’ın kızı ve eşi BillurMerve Hasbay ekipleri rakip olarak parkurdaydı. Aynı aileden 6 ferdin yarışması bir “ilk” olarak dikkat çekti. Genel klasmanda Citroen C2 ile yarışan Alptekin Işıkalp-Azmi Sağıroğlu ekibinin zaferi ile sonuçlanan Rally 34’te ikinciliği Ford Fiesta ST ile ilk kez yarışan Cem Alakoç-Yusuf Çelik ve üçüncülüğü de benzer bir otomobille Yaşar Abay-Aykut Bilir ekipleri kazandı.

e-motoring magazine › nisan 2015


HOT NEWS

Makyajlı Soul showroomlarda 2014 yılını başarılı bir şekilde kapatan, binek araçlardaki iddiasını “Yılın en hızlı büyüyen hafif ticari markası” seçilerek hafif ticari araçlarda da gösteren KIA, 2015 yılına yeni ve makyajlanan modelleriyle girdi. Kia’nın ürün gamına katılacak yeni modellerin yanı sıra, makyajlanacak lokomotif modellerin de devreye girmesiyle tüketiciler 2015 yılında yepyeni KIA tasarımları ve donanımları ile buluşacak. Bu yılın Kia için en iddialı modellerinden biri, MPV sınıfında farklı tarzı ile beğeni kazanan Soul olacak. KIA’nın dünnya pazarlarında en beğenilen modellerinden birisi olan Soul, yeni tasarımı, zenginleştirilen donanımları ve motor özellikleriyle dikkat çekecek. Makyajla birlikte geliştirilen değişken geometrili 1.6 litre 128 PS’lik CRDi turbo dizel motorun maksimum tork değeriyse 1900-2750 d/d arasında 260 Nm. Soul’da sunulan 6 kademeli otomatik şanzıman, manuel kullanım imkanı da sunuyor. Otomobil lansmana özel 78.900 TL’lik tavsiye dilen fiyatı ile KIA Yetkili Satıcıları’nda yerini aldı. Eski versiyonuna göre yenilenen tamponlarla 20 mm uzatılan ve 15 mm genişletilen Soul, iç mekanda yolcularına artık daha geniş bir omuz ve bacak mesafesi sunuyor. İç e-motoring magazine › nisan 2015

tasarımı tamamen yenilenen makyajlı Soul’da orta konsolda 4.3 inç büyüklüğünde dokunmatik ve renkli ekran dikkat çekiyor. Araçta standart olarak bulunan geri görüş kamerası da bu ekran üzerinde konumlandırılarak daha rahat bir park imkanı sunuyor. Araç içinde ön konsolda ve kapılarda daha kaliteli ve yumuşak malzemelerin kullanılmış. Soul’un çok fonksiyonlu direksiyonu üzerinden değişken sertliğiyle 3 farklı sürüş deneyimi yaşatan flex steer direksiyon modu, hız sabitleme/sınırlama sistemi ve Bluetooth özellikleri yönetilebiliyor.


Audi’nin yeni endurance otomobili: R18 e-tron quattro

Audi başta Le Mans olmak üzere 2015 sezonu Dünya Dayanıklılık Şampiyonası Yarışları’nda (FIA World Endurance Championship) kullanacağı, geliştirilmiş Yeni R18 e-tron quattro yarış otomobilini tanıttı. Daha az dizel yakıt tüketen TDI motorlar ve daha fazla elektrikli güç üreten Yeni R18 e-tron quattro, Le Mans’da Audi’ye üst üste 6’ncı zaferi kazanmak için piste çıkacak. Matrix LED farlara sahip 876 kg’lık otomobilin yenilenen elektrik motoru artık 272 HP güç üretirken, yenilenen enerji geri kazanım sistemleriyle, geçen yıla göre yüzde 17 daha fazla enerjiyi geri kazanabiliyor. Elektrik motorundaki gelişmeler, Yeni R18 e-tron quattro’nun dizel TDI motorunda da gelişmeye yol açtı. 4.0 litre V6 TDI motorundaki yapılan teknolojik ve mekanik geliştirmeler ile Yeni R18’in dizel motoru 558 HP güç üretirken, artık her turda geçen yıla göre yüzde 2,5 daha az yakıt tüketiyor.

Fiat-Chrysler Avrupa pazarlarında büyüyor

Fiat-Chrysler (FCA) Şubat ayında Avrupa genelindeki satışlarını bir önceki yılın aynı dönemine göre %11,2 artırdı ve 66 bin adet araç satışı gerçekleştirdi. Bu dönemde Fiat 500, Fiat Panda ve Fiat 500L segmentlerini domine etmeye devam etti. Jeep markası ise pazardaki konumunu güçlendirirken, Şubat ayında 2014’e göre %182,4’lük oranla sektördeki en büyük artışa imza attı. Jeep Renegade ve Fiat 500X küçük SUV segmentinde, Avrupa’da en çok tercih edilen 10 araç içerisinde yer aldı. Fiat-Chrysler Automobiles (FCA), Avrupa pazarında başarılı bir şekilde büyümeye devam ediyor. FCA, Şubat ayında geçtiğimiz yıla göre ortalama %7 büyüyen Avrupa otomobil pazarındaki satışlarını %11,2 oranında artırarak pazarın üzerinde bir büyüme performansı ortaya koyarken, aylık bazda 66.000 adetlik araç satışıyla %6,9’luk bir pazar payına ulaştı. e-motoring magazine › nisan 2015


HOT NEWS

Kış lastiklerine veda

Yeni Fabia pazara iddialı giriyor Tamamen yenilenen Skoda Fabia, 38.900 TL’den başlayan fiyatlarla bayilerde yerini aldı. Markanın tarihinde en çok satılan ikinci modeli olan üçüncü nesil Fabia, çevre dostu motorları ve yeni teknolojileriyle birlikte kullanıcıların beğenisine sunuluyor. Yeni Fabia, kalite, güvenlik, verimlilik, güvenlik ve tasarım unsurlarıyla başarısını bir üst noktaya taşımaya hazırlanıyor. Piyasaya sunulduğu 1999 yılından bu yana, dünyanın pek çok ülkesinde başarılara imza atan Fabia, üçüncü nesli ile üst segment otomobillere ait yenilikçi güvenlik teknolojilerini Euro NCAP çarpışma testlerinden 5 yıldız alarak küçük sınıfa da taşıyor. Yeni Fabia’da Elektronik Stabilite Kontrol Sistemi (ESC), çoklu çarpışma freni, lastik basınç sensörü, dinamik diferansiyel kontrolü XDS, yokuş kalkış destek sistemi, sürücü yorgunluk algılama sistemi gibi aktif ve pasif güvenlik sistemleri standart sunuluyor. Yeni Fabia’da 3 benzinli ve 1 dizel motor seçeneği satışa sunuluyor. Benzinli motor grubu 1,0 litre MPI 75 PS, 1,2 litre TSI 90 PS ve 110 PS gücündeki seçeneklerden oluşurken dizel motor seçeneği olarak 1,4 TDI 90 PS gücündeki motor dikkat çekiyor. Manuel şanzımanın seriliğini ve otomatik şanzımanın konforunu bir arada sunan 7 ileri DSG otomatik şanzıman, hem benzinli 1,2 TSI 110 PS ve hem de 1,4 TDI 90 PS dizel motor seçeneklerinde sunuluyor. Yakıt verimliliği ve perfomans konusunda kendisini ispat etmiş 110 PS gücündeki 1,2 TSI benzinli motor ve 7 ileri DSG otomatik şanzıman kombinasyonu 100 km’de ortalama 4,7 litre yakıt tüketimi ve 0-100 km/s arasındaki 9,6 saniyelik hızlanma performansıyla dikkat çekiyor. e-motoring magazine › nisan 2015

1 Aralık 2014 tarihinden bu yana uygulanan ticari araçlarda kış lastiği kullanılması zorunluluğunda süre 1 Nisan itibarıyla doluyor. LASİD Genel Sekreteri Bahadır Ünsal; araçlardan kış lastiklerinin çıkarılıp uygun ve önerilen koşullarda saklanması, yerine yaz lastiklerinin takılması gerektiği uyarısını yaptı. LASİD Genel Sekreteri; kış koşullarına uygun hazırlanan kış lastiklerinin ısınan havayla birlikte etkisini yitireceğini ve güvenli sürüş performansını düşüreceğini belirterek ‘’Yaz lastiğine zamanında geçiş önemli’’ dedi.

Trafik sıkışıklığında lider İstanbul Navigasyon devi TomTom (TOM2), tüm dünyada 200’den fazla şehrin trafik yoğunluğunu ölçen ‘Trafik Sıkışıklık Endeksi’ne göre bir önceki yıl Moskova’dan sonra ikinci sırada bulunan İstanbul, birinci sıraya yükselerek dünyada en çok trafik sıkışıklığı yaşanan şehir oldu. İstanbul’daki sürücülerin trafikte ortalama yüzde 58‘lik bir gecikme yaşadığı ortaya çıktı. İstanbul’da yaşanan gecikme akşam trafiğinde ise yüzde 109’a ulaştı. Yani İstanbul’daki sürücüler 30 dakikalık bir mesafeyi yüzde 109’luk gecikme ile 62 dakikada kat ediyor.


i30 makyaj tazeledi

Markanın yeni tasarım felsefesi ışığında güncellenerek daha estetik hale getirilen Hyundai i30, ülkemizde satışa sunuldu. Hyundai’nin kompakt C sınıfındaki başarılı temsilcisi i30, daha modern, daha şık ve daha verimli motorlarla öne çıkıyor. Hyundai i30, ayrıca yüzde 20’ye kadar daha düşük yakıt tüketimi sağlayan 7 ileri DCT çift kavramalı şanzımana da kavuşmuş oluyor. Performans isteyen müşteriler ise benzinli turbo motorla donatılan 186 beygirlik i30 T-GDI Sport versiyonu tercih edebilecek. Yenilenen i30, güçlü bir ön dizayna sahip. Markanın karakteristik geniş hava girişli ızgarası ve yeniden tasarlanan tampon, otomobilin en dikkat çekici yeniliği olarak sunuluyor. Ayrıca yeni led farlar ve yeni tip sis lambaları da aracın sportif öğelerini oluşturan diğer yenilikler. Sport versiyonda yer alan çift egzoz çıkışı ve LED stop lambaları da aracın sportif yapısını güçlendiren unsurlar. Jantlar ise aracın değişen görsel parçalarından bir diğeri. i30 Blue Drive’da jant ölçüleri

15 inç, Style’da 16 inç olarak sunulurken, yenilenen modelle birlikte Elite modeldeyse 17 inç’lik jantlar kullanılmaya başlandı. Turbo versiyonda ise 18 inç alaşımlı jantlar ve lastikler bulunuyor. Yenilenen i30, Blue Drive, Style, Style Design Pack ve Elite olmak üzere 4 donanım paketiyle satışa sunuluyor. 1.6 Turbo GDI motorlu Sport modeli ise Elite donanım paketiyle benzer özellikleri bünyesinde barındırıyor. Hyundai i30, 1.4 MPi, 1.6 GDI, 1.6 T-GDI ve 1.6 CRDi olmak üzere 4 motor ve farklı şanzıman kombinasyonlarına sahip. e-motoring magazine › nisan 2015


HOT NEWS

Fısıldayan Mokka piyasada

Opel Türkiye Genel Müdürü Keklik, markanın hedeflerini ve ilk kez Mokka’da otomatik vites seçeneğiyle piyasaya sunulan “Sınıfının en sessiz ve en kuvvetli” dizel motoruna ilişkin detayları açıkladı. Mokka’nın 1.6 litrelik “fısıldayan dizel” motorlu versiyonu otomatik şanzımanla satışa sunuldu. İlk kez Astra’da sunulan 1.6 litrelik dizel motor, Opel model gamında otomatik şanzıman ile ilk kez Mokka’da sunulmaya başlandı. ıyor. Mart 2015’ten itibaren Mokka’da 1.6 litrelik dizel motor seçeneği ilk olarak düz vites ile sunulmaya başlandı. Bu aydan itibaren ise 1.6 litrelik dizel motorlar otomatik şanzıman seçeneği ile gelecek. 0-100 km/s hızlanma derecesi 9.9 saniye olan otomobil, 100 km’de 4.3 litre tüketim ortalamasına sahip. Ocak ayına kadar Güney Kore’de üretilen Mokka, 1 Ocak 2015 itibariyle İspanya’nın Zaragoza kentinde üretilmeye başlandı. 1.6 Mokka dizelde düz vites seçeneğinin başlangıç fiyatı 77 bin TL, otomatik vites seçeneğinin başlangıç fiyatı 81 bin TL. “2015 yılı Opel için yenilikler yılı olacak” diyen Keklik, markanın planlarını “Opel markamızın yeni ürün ve yeni nesil motorlarına yönelik 2014 yılında açıkladığı yatırım tutarı 4 Milyar Euro. 2018 yılına kadar bu kapsamda gerçekleştirilecek yatırımlar eşliğinde Opel markamızla 27 yeni model ve 17 yeni motor sunacağız. Bu yatırımların en somut göstergelerini 2014 yılı içinde sırasıyla Zafira, e-motoring magazine › nisan 2015

Meriva ve Astra ailesinin tümünde pazara sunulan 1.6 CDTi dizel motoru, Adam modeli, Almanya’da üst üste 2 yıldır yılın 4×4 ödülünü kazanan Mokka modeli, 1.6 lt 170 beygir gücündeki benzinli otomatik motor, Yeni Corsa modelinde sunulmaya başlanacak 1.0 lt 3 silindirli yeni motor ve Şubat 2015’de ülkemiz pazarına sunulan “AutoBest” değerlendirmesinde yılın aracı seçilen Yeni Corsa’yı sayabiliriz” diye açıklarken “bu yenilikler yanında Opel Markamız ile 2015 yılında ilgi ve merakla beklenen 1.6 dizel motorumuzu otomatik şanzıman seçeneğini ile Mokka, Insignia ve Astra modellerinde sunmaya başlayacağız. Dizel motorumuz ilk olarak Mokka modelinde 2015 Nisan ayından itibaren pazara sunulacak. Insignia ve yeni Astra’da ise bu yılın sonlarında piyasaya süreceğiz” dedi.


En lüks ‘kütüphane’ Türkiye’de! Lüks segmentte yepyeni standartlar belirleyen Mercedes-Maybach S-Serisi, SSerisi ailesinin en yeni modeli olarak Paris Otomobil Fuarı’nda tanıtıldığında otomotiv dünyasında yeni bir başlangıcı işaret etmişti. Sahip olduğu yüksek teknolojilerle Mercedes-Benz otomobil modellerinin zirvesinde olan Mercedes-Maybach S-Serisi, en özel ve yüksek talepleri karşılamak üzere 1.035.000 TL’den başlayan fiyatıyla Türkiye’de satışa sunuldu. Üst düzey kalitede işçiliği, maksimum konforu, Maybach üstünlüğü, benzersizlik güvenlik standartları ile yeni Mercedes Maybach S-Serisi, S Serisi’nin de üzerinde konumlandırılıyor. 5.453 mm uzunluğu ve 3.365 mm dingil mesafesiyle her iki uzunluk açısından da S-Serisi araçlardan 20 cm daha büyük. Mercedes-Maybach S-Serisi’nin iç tasarımı, trend belirleyici ayrıcalıkla, stili ve üstünlüğü bir arada sunuyor. Araç, modern lüksü benzersiz bir şekilde hayata geçiriyor. Şoför kullanımına özel olarak tasarlanmış Mercedes-Maybach S-Serisi’nde arka koltuktaki yolcular, lüks bir salon tarzında modern bir lüks ile çevreleniyor ve maksimum genişlik ile ferahlık duygusu hissediliyor. Mercedes-Maybach S-Serisi’nin iç mekanında ön koltuklar arasındaki nappa deri kaplı kol dayanağı üzerine işlenmiş Maybach armaları dikkat çekiyor. Ön panelde yer alan IWC tasarımı analog saat ise

Mercedes-Maybach S-Serisi’ne yakışan iç tasarımı tamamlıyor. Geleneksel SSerisi’nin tüm olanaklarına ilave olarak sunulan çok sayıda ayrıcalıklı iç mekan özelliği, Mercedes-Maybach S-Serisi’nin lider konumunu vurguluyor. Bunların arasında iki adet gümüş kaplamalı şampanya kadehi de yer alıyor. Aeroakustik rüzgar tüneli ve bu alanda uzman Mercedes-Benz mühendisleri sayesinde Mercedes-Maybach S-Serisi, dünyanın en sessiz seri üretim sedan otomobili olma özelliğini taşıyor. Araç, arka tarafında çok büyük ve geniş camlara sahip olmasına rağmen , yan taraftan büyük ve yüklü araç geçmesi, köprü üzeri, ağaçlı veya kıyı yolları gibi farklı koşullarda ve şiddetli yanal rüzgarlara maruz kalındığı durumlarda bile sahip olduğu mükemmel yalıtım sayesinde

dünyanın en sessiz aracı S-Coupé’den bile daha sessiz. Bu mükemmel yalıtım sayesinde araç içerisinde rüzgar ve araç sesi yok denecek kadar az duyuluyor ve özellikle arka koltuktaki yolcular maksimum konfor seviyesinde ideal bir dinlenme ve çalışma ortamında seyahat etme imkanı buluyor. Yeni 9G-TRONIC şanzımana sahip V8 çift turbo motor ile Mercedes-Maybach S 500 ve V12 çift turbo motor ile 7G-TRONIC PLUS otomatik şanzımana sahip, ürün gamının en güçlü aracı olarak öne çıkan Mercedes-Maybach S 600 modelleri lansman sırasında arkadan itiş seçeneği ile sunulurken V8 çift turbo motor ile sunulan Mercedes-Maybach S 500, yılın ikinci yarısında, özellikle kış aylarında çekiş ve sürüş dengesini iyileştiren 4MATIC sistemi ile de sunulmaya başlanacak.


HOT NEWS

e-motoring magazine › nisan 2015


Porsche Sürüş Merkezi İstanbul’da Türkiye’nin de dahil olduğu Porsche Orta ve Doğu Avrupa bölgesi, Porsche müşterilerine ve uluslararası medya mensuplarına yönelik ileri sürüş eğitimleri için Türkiye’yi tercih etti. e-motoring magazine › nisan 2015


A

ralarında Türkiye’nin de bulunduğu 26 ülkenin dahil olduğu Porsche Orta ve Doğu Avrupa bölgesi, müşterilerine ve medya mensuplarına yönelik ileri sürüş eğitimleri düzenlemek üzere İstanbul’da bir Sürüş Merkezi kurdu. Porsche Orta ve Doğu Avrupa bölgesi yönetimi ve İntercity İstanbul Park yönetimi arasında gerçekleştirilen işbirliği sonucunda Mart 2015’ten itibaren 20 adet Porsche modeliyle hizmet vermeye başlayan Sürüş Merkezi, 3 milyon Euro’luk bir yatırımla hayata geçirildi. Yaklaşık 2 milyon Euro değerindeki bu araçlar; Boxster S, Boxster GTS, Cayman GTS, 911 Carrera 4S, 911 Targa 4S, 911 Carrera GTS, 911 Carrera 4 GTS Cabriolet, 911 Turbo, 911 GT3, Panamera GTS, Macan S Diesel, Cayenne S Diesel, Cayenne GTS ve Cayenne Turbo olarak belirlendi. Sürüş Merkezi’nde Porsche Orta ve Doğu Avrupa Bölgesi’nin kullanımında olacak süre zarfından yaklaşık 400 kişisi Türkiye’den olmak üzere her yıl 1.500 kişinin üzerinde misafir ağırlamayı hedeflediklerini söyleyen Doğuş Otomotiv Porsche Türkiye Satış ve Pazarlama Müdürü Selim Eskinazi “Geçtiğimiz yıllarda Porsche tarafından düzenlenen profesyonel ileri sürüş eğitimleri ve etkinlikleri için çoğunlukla e-motoring magazine › nisan 2015

müşterilerimizle birlikte yurt dışına seyahat ediyorduk. İstanbul’da hayata geçirilen proje ile Türkiye’deki Porsche kullanıcıları için önemli bir ayrıcalık sağlanmış oldu” dedi. İki ayrı eğitim paketi Sürüş Merkezinde iki farklı eğitim paketinin müşterilerine sunulduğunu belirten Selim Eskinazi, “Eğitim paketlerinden ilki, günde yaklaşık 40 misafirimizin katılımıyla gerçekleştireceğimiz Sürüş Günleri. Sürüş Günleri’nde, katılımcılara slalom, frenleme, pist ve arazi sürüşü gibi çeşitli parkurlarda eğitimler verilecek. Sürüş Merkezi’nin sunacağı diğer paket ise, Bire Bir eğitim programı. Bu program, katılımcıların normal sürüş günlerinde uygulanan etapları daha yoğun bir şekilde deneyimleyebilecekleri iki sürüş gününden oluşuyor. Katılımcıların isteğine bağlı olarak, kişiye özel programlanabilen Bire Bir eğitim, sürüş yeteneklerini ilerletmek veya belirli bir alanda kendisini geliştirmek isteyen katılımcılar için eşsiz bir deneyim olacak” dedi. Ücretin tamamı müşterimize yansımayacak Türkiye’de müşterilere sunulacak eğitimlerin belirli bir ücret


karşılığında verileceğini belirten Selim Eskinazi şöyle devam etti: “Ancak biz eğitim bedelinin tamamını müşterimize yansıtmayacağız. İster Sürüş Günleri, ister Bire Bir eğitim seçeneği olsun, her iki paketin ücretlerine, eğitimler ve konaklamalar dahil olarak, Doğuş Otomotiv Porsche olarak destek vereceğimiz bir fiyat sunacağız”. Tam anlamıyla bir tesis Porsche Sürüş Merkezi’nin eğitimlerin haricinde katılımcıların konforları için her şeyin düşünüldüğü bir tesis olarak

tasarlandığını söyleyen Eskinazi, “Katılımcıların eğitimler sırasında dinlenmelerine imkan verecek bir ‘Porsche Salonu’ hazırlandı. Bir yemek salonu, 80 kişilik bir toplantı salonu, en güncel Porsche modelinin yer alacağı sergi alanı, misafirlerimizin araç konfigürasyonu yapabilecekleri ve iç/ dış renk kombinasyonlarını inceleyebilecekleri özel bir bölüm (Fitting Lounge) ve Porsche Driver’s Selection ürünlerinin sergi alanlarından oluşmaktadır. Yani, katılımcıların, eğitimler sırasındaki tüm isteklerinin azami ölçüde karşılanması için hemen her şey düşünüldü” şeklinde bilgi verdi.

e-motoring magazine › nisan 2015


LANSMAN

e-motoring magazine › nisan 2015


Yol ve ötesi: Fiat 500X Fiat 500 Ailesi’nin “crossover” modeli 500X Türkiye’de de satışa sunuldu. Şaşırtıcı özellikleri 500X’i yollarda ve ötesinde iddialı konuma taşıyacak.

Şehirlerin yükselen yıldızı crossoverlara Fiat’tan gelen yanıt 500X ülkemizde de satışa çıktı. Jeep Renegade ile aynı platformda geliştirilen otomobiil, ismini paylaştığı ikonik 500 modeliyle “şirinlik”ten başka da özellik paylaşmıyor ama yenilikçi teknolojisi, sınıfının en gelişmiş donanım özellikleri ve tasarımıyla fark yaratmaya aday. Fiat 500X, standart gövde tipinde 4×2, Cross gövde tipinde ise 4×4 veya 4×2 Traction+ çekiş sistemlerine sahip versiyonlarla pazarda yerini alıyor. 2015 yılı sonuna dek 3.000 adetlik satışa imza atması hedeflenen Fiat 500X, 59.900 TL’den başlayan fiyatıyla kompakt crossover segmentine ağırlığını koyacak. Otomobilin 1.4 litre 140 HP’lik Multi Air motorlu versiyonu 65.900 TL, 1.6 lt 120 HP’lik Multijet motorlu ve Popstar donanımlı versiyonu 71.900 TL, Cross Plus donanımlı versiyonu 78.400 TL’den satışa sunuldu. Cross Plus donanımlı 1.4 litre 140 HP’lik Multi Air motorlu versiyon ile Cross Plus donanımlı 1.4 litre 170 HP’lik Multi Air motorlu ve 9 ileri otomatik vitesli 4×4 versiyonu Mayıs ayında satışa sunulacak. Tıpkı ailenin diğeri üyeleri gibi, 58 yıldır süregelen 500 ruhunu yansıtan Fiat 500X, boyutları, iç ve dış malzeme kalitesi, zengin motor seçenekleri, sınıfının en gelişmiş donanım özellikleriyle rakiplerinden ayrılıyor. Avrupa’da satışa sunulduğu Ocak ayı sonundan bu yana 10.000 adetten fazla sipariş alan otomobilde segmentinde ilk kez kullanılan 9 ileri otomatik şanzımandan başka motor vesiyonlarına göre 5 ya da 6

ileri vitesli manuel şanzıman veya 6 ileri vitesli çift kavramalı şanzıman da sunulacak. Fiat İş Birimi Direktörü Okan Baş, “Tıpkı Fiat 5oo gibi İtalya’da tasarlanan, geliştirilen ve üretilen Fiat 500X ile pazara hızlı bir giriş yapmayı amaçlıyoruz. Henüz satışa sunulmadan büyük ilgi gören Fiat 500X, kompakt crossover sınıfının liderliğini ele alacak. Türkiye ile birlikte dünya çapında 100’den fazla ülkede satışa sunulan Fiat 500X, tüm dünya pazarlarında kendini gösterecek. Fiat’ın küresel başarısında bir dönüm noktası ve öncü model olacak. Segmentinde ilk kez kullanılan 9 ileri otomatik şanzımanı ve güvenlik özellikleriyle de öne çıkacak.” diye konuştu. Türkiye’deki kompakt SUV pazarının gelişimine de vurgu yapan Okan Baş, “Önümüzdeki 2-3 yıl boyunca bu pazardaki büyümenin hız kaybetmeden devam edeceğini öngörüyoruz. Müşterilerin, farklı kullanım özelliklerini bir arada sunabilen otomobillere olan ilgisinin artması bu büyümenin temel etkenlerinden biri… 59.900 TL’lik iddialı bir fiyat stratejisiyle pazara giriş yapan Fiat 500X’i ilk yılında en az 3.000 adet müşteriyle buluşturmak istiyoruz” diye konuştu. Fiat Pazarlama Müdürü Özgür Süslü ise “500 Ailesi’ne 500X’in de eklenmesi ile bu aile artık çok daha güçlü. 500 Ailesi, artık Türkiye otomotiv pazarında her modeliyle kendi segmentinin yol göstericisi olan büyük bir İtalyan ailesi. e-motoring magazine › nisan 2015


LANSMAN

e-motoring magazine › nisan 2015


Fiat 500’ün ikonik tasarım geleneği üzerinde yükselen Fiat 500X, yenilikçi teknolojileriyle de fark yaratıyor. Fiat 500X, 170 HP’ye varan performanslı motorları 9 ileri tam otomatik şanzımanının yanında gelişmiş güvenlik öğeleriyle de sınıfına yön verecek. Fiat’ın tasarım merkezi Centro Stile tarafından tasarlanan Fiat 500X kompakt boyutları, iç ve dış malzeme kalitesi ile konforu özgün bir tarzla harmanlıyor” dedi. Fiat 500X, zengin motor seçeneklerinin yanında, sınıfının en yüksek aktif ve pasif güvenlik sistemleri, bilgi-eğlence donanımlarıyla da sürüş zevkini maksimuma çıkarıyor. 500X’te standart olarak sunulan ESP, 6 hava yastığı, yokuş kalkış desteği gibi özelliklere ek olarak, isteğe bağlı tercih edilebilen çarpışma önleme sistemi, şerit takip sistemi ve kör nokta uyarı sistemi gibi üst düzey teknolojiler yer alıyor. Fiat 500X’in, 5 inç veya 6.5 inç olarak tercih edilebilecek dokunmatik U-ConnectTM sisteminde ise Bluetooth bağlantısı, Aux-in, USB ve SD portları ile sesli komut özellikleri standart olarak yer alıyor. 5 inçlik U-ConnectTM sisteminde TomTom 2.5D navigasyon özelliği de tercih edilebilirken, 6,5 inçlik versiyonunda 3D haritalar, yol rehberliği ve sesli komutla adres girme özellikleri standart olarak bulunuyor.

Sürüş izlenimleri İstanbul-Bolu-İstanbul güzergahında otoyol sürüşünün yanı sıra Kartalkaya’da yer yer kar kaplı ya da çamurlu özel bir

Fiat İş Birimi Direktörü Okan Baş

parkurda test ettiğimiz otomobil, birçok özelliğiyle kalbimizi fethetti. Özellikle kadın kullanıcıları etkileyecek sevimli hatların ardında yüksek kalitesiyle dikkat çeken iç mekanda 5 yolcu için rahat ve ferah yolculuk alanı sunan 500X, pratik kullanım özellikleri gösterdi. Şeihr içinde yüksek yapısıyla hatchback veya sedan miniklere göre trafiğe daha hakim görünen araç, süspansiyon yapısıyla da konforda hissettirdi.1.4 litrelik MultiAir motorlu test aracımız, otoyolda yüksek hızda seyir talebimize istekle yanıt verirken dağa tırmanma aşamasında da bunu korudu. Belki sert arazi koşullarına sürülmesi istenen bir araç değil ama yoldan çıkıldığında da ilerlemesi durmuyor. Off road değilse de asfaltın bittiği noktada -konforundan ödün vermeden- ilerlemeye devam edebiliyor 500X. Dört tekerlekten çekişli versiyonda hafif arazi koşulları da denenebilir. Ne de olsa altyapısı Jeep. e-motoring magazine › nisan 2015


LANSMAN

e-motoring magazine › nisan 2015


Tam otomatik aslan Peugeot 308′in merakla beklenen “tam otomatik” şanzımana sahip 1.6 litrelik Blue HDi dizel motorlu versiyonu Active ve Allure donanımlarıyla satışa sunuldu.

e-motoring magazine › nisan 2015


LANSMAN

P

eugeot’nun piyasalarda otomatikleştirilmiş (robotize) vites kutularından yakınmalardan dolayı vurguyla “tam otomatik vites” olarak tanımladığı modern EAT6 şanzıman ile donatılmış versiyondan beklentisi hayli yüksek. 120 HP gücündeki motor, hacmine göre sınıfının en yüksek tork değerini sağlayabiliyor. Active donanımında 74.000 TL’den başlayan fiyat, Allure donanımında 82.000 TL’ye ulaşıyor. Euro 6 normlarına uygun BlueHDi motor seçeneği ile Peugeot 308, yakıt tüketimi ve emisyon salımları açısından sınıfında çıtayı yükseltiyor. Sınıfının en etkin “kirlilik önleme” teknolojisi olan BlueHDi motor ile 3,3L/100km tüketim, 92g/km CO2 emisyonundan başlayan değerleriyle, Peugeot 308 segmentinin kendi silindir hacmi ve aktarım grubunda «sınıfının lideri» unvanını kazandı. Bu teknolojik gelişmeler Peugeot’nun Avrupa ürün gamının CO2 emisyonu ağırlıklı ortalamasını azaltıyor ve markanın Avrupa çevre dostu markalar sıralamasında ilk üç arasında yer almasını sağlıyor.

BlueHDi motor ve EAT6 otomatik vites kutusu Yenilikçi i-Cockpit tasarımı, sürüş keyfine ve kullanım konforuna hizmet eden yepyeni platformu, dinamik dizaynı ve verimliliği ile Peugeot’nun mükemmellik değerlerini somut hale getiren Peugeot 308’in, beklenen BlueHDi dizel motoru ve EAT6 Tam Otomatik Vites kutusu ile beğeniye sunuluyor. 2000 yılından itibaren dizel HDi motorlarda kullanılan dizel partikül filtresi ile emisyonların azaltılması, şimdi BlueHDi teknolojisi ile gelişiyor ve pazarın en etkin kirlilik giderme teknolojisini oluşturuyor. Peugeot ürün gamında BlueHDi e-motoring magazine › nisan 2015

motorları yaygınlaştırarak ve bir kez daha çevre standardına daha standartlar belirlenmeden uyum gösteriyor. Çevre standartlarını ileriye götürmenin yanında, Japon Aisin tasarımı tam otomatik şanzıman ile birleşen Peugeot 308 1.6L BlueHDi, direksiyondan da yönetilebilen 6 ileri vitesle sürüş keyfi yanısıra üst düzey performansı ve rekor düzeyde düşük tüketimleri ile dikkat çekiyor. Bu motor/şanzıman ikilisiyle 0-100 km/s hızlanmasını 9,5 saniyede tamamlayan otomobil, 92g/km CO2’den başlayan emisyonlarıyla, segmentinin kendi silindir hacmi ve güç gruplarında Sınıf Lideri durumunda. 3600 d/d’de 120 HP güç üreten motor, 300 Nm’lik etkileyici maksimum torkunuysa 1750 d/d’den 4000 d/d’ye sürekli üretebiliyor. Bu motor/şanzıman kombiniyle


şehir içinde 100 km’de 4.0 litre yakıt tüketen motor, şehir dışında 3.3 litrelik ortalamaya sahip. Otomobilin karma tüketim ortalamasısa 3.5 litre. Peugeot 308 model gamının zengin donanım seçeneklerine sahip olan otomobilde şaşırtıcı özelliklerden biri Sport moduna geçildiğinde duyulan V8 motor sesi! Dört silindirli dizel motordan gelmiyorsa da kabine elektronik olarak verilen ses, az da olsa yükseltilen performansla beraber sürüş coşkusunu artırıyor. Belli bir müşteri grubuna keyif verebilir ama V8 homurtuları bir süre sonra o ilk cazibesini yitiriyor, gürültü haline geliyor. Bu subjektif değerlendirme bir kenara, motorun son derece yüksek tork çıkışına çok iyi uyum sağlamış şanzıman, vites değişimleriyle dinamik ve konforlu sürüş

sağlıyor. 308 ile ilgili çok belirgin bir olumlu özellik daha var ki o da güçlü çekişe karşılık son derece düşük gerçekleşen yakıt tüketimi. 1.2 litrelik Puretech motorlu kardeşinde de sunulan EAT6 otomatik vites, modellerini gençleştirerek satışlarını dünya çapında %5.4, Avrupa’da %9.8, Çin’de de %43.1 artırarak krizden sıyrılma yoluna giren Peugeot’ya dünyada ve Türkiye’de daha da fazla ivme kazandıracak. Yılın ilk iki ayında 3000 otomobil satan Peugeot’yu bu yeni motor/şanzıman kombininin de desteğiyle iyi bir yılın beklediğini öngörebiliriz. BlueHDi motor seçeneklerinin Peugeot ürün gamında yaygınlaştırılması, 2015 yıl sonuna doğru 3008 ve hemen ardından 5008 gibi yeni modellerde kullanılmasıyla devam edecek. e-motoring magazine › nisan 2015


LANSMAN

‘Yolu gören’ Outback ve dizel Forester Türkiye’de Yenilenen Subaru Outback ve dizel motorlu otomatik Forester’ın satışı başladı. Outback’te markanın “yolu gözleyen” akıllı güvenlik teknolojisi Eyesight da alınabiliyor. e-motoring magazine › nisan 2015


EyeSight sistemi, yüksek çözünürlüklü iki renkli kamera ile yolu gözlüyor ve olası tehlikelerde otomobili durduruyor. ellerimiz olacak. Ayrıca Eylül ayında 170 HP gücünde 1.6 DIT Turbo motora sahip Levorg modelimizi getireceğiz. Geçtiğimiz yıl satışlarımızı yüzde 27 oranında artırarak 1402 adede ulaşmıştık, bu yıl ise yüzde 40’lık bir artış hedefliyoruz. Bu yıl yeni Outback ve dizel Forester ile satışlarımıza ivme katarak 2000 adet civarında satış hedefliyoruz” dedi.

Premium donanım özellikleri ve yeni nesil güvenlik anlayışı ile crossover ruhunu premium seviyeye taşıyan Outback ve offroad karakteri ile spor otomobil kavramını harmanlayan dizel motorlu Forester, satışa sunuldu. Yeni Outback 158 bin 544 TL’den, dizel motorlu ve otomatik vitesli Forester ise 136 bin 322 TL başlayan fiyatlara sahip. Subaru Türkiye Genel Müdürü Halil Karagülle, Bayraktar Grubu olarak 20 yıldır distribütörlüğünü yapmakta oldukları Subaru markasının yenilenen Outback’i ve uzun zamandır beklenen dizel motorlu Forester’ı tanıtırken “Bu yıl en önemli yeniliğimiz EyeSight sürücü yardım teknolojisine sahip CVT şanzımanlı 2.0 litrelik yeni dizel Outback modeli ile uzun zamandır beklenen 2.0 litrelik dizel motorlu Forester mod-

Subaru Outback, ön ızgara tasarımı, farlar, irileşmiş sis farları ve ön tamponda yapılan değişikliklerle yeni bir yüze sahip. Çevreye duyarlı boxer dizel motoru, EyeSight sürüş destek teknolojisi ve artan sürüş kalitesi ile temel özelliklerini fonksiyonel değerlerin ötesine taşıyor. Outback, binek araç konforunu SUV araçların sahip olduğu uzun mesafe ve yük taşıma kabiliyetleri ile birleştirmesiyle dikkat çekiyor. 2.0 litrelik turbo dizel versiyonları ile Türkiye’de satışa sunulan yeni Outback, Lineartronik CVT şanzıman ve 2.0 litrelik dizel motora sahip Premium ve Limited versiyonlarıyla Subaru bayilerinde yerini aldı. Yeni Outback Subaru’nun vazgeçilmezi olan boxer motor ve simetrik sürekli dört çeker (AWD) teknolojisine sahip, 147 HP gücünde 2.0 litre turbo dizel motoru ve CVT şanzımanıyla özellikle performans ve yol tutuşta oldukça iddialı. Tüm modellerde standart özellik olan simetrik sürekli dört çeker sistemi, EyeSight sürüş destek teknolojsi ve X-Mode sayee-motoring magazine › nisan 2015


LANSMAN

sinde yeni Outback bugüne kadarki en iyi donanımlı versiyon olmanın yanı sıra Avrupa’daki SUV modelleri arasında en güvenli yeniliklere sahip araç olarak da öne çıkıyor. Yakıt ekonomisi ve performansı bir arada sunan yenilikçi motorlar üreten Subaru’nun 2.0 lt’lik yeni boxer turbo dizel motoru, Forester’da da yerini almış. Sürekli dört tekerlekten çekil teknolojisine sahip 147 HP gücünde CVT şanzımanlı versiyonu ile özellikle performans ve yol tutuşunda rakiplerini geride bırakmayı amaçlayan Forester, Türkiye’de Mart sonunda satışa sunuldu. Subaru’nun yoldaki gözü: Eyesight teknolojisi 2008’de Japonya’da tanıtımı yapılan Subaru EyeSight teknolojisi, araçlar, yayalar ve bisiklet kullanıcıları gibi hareketli nesneleri ya da raylar ve şeritler gibi sabit nesneleri algılamak için yalnızca stereo kamera teknolojisinin kullanıldığı ilk e-motoring magazine › nisan 2015

sistemdi. EyeSight teknolojisi Subaru mühendislerinin, seksenlerin sonunda Subaru yerel araçlarında test edilen ve uygulanan milimetrik dalga radar ve lazer radar gibi diğer sistemlerin ardından kapsamlı bir araştırma ve gelişimi sonucunda ortaya çıktı. Subaru Outback’le Avrupa’da lanse edilen EyeSight sistemi, son 25 yılda geliştirilen teknolojinin son yansıması olarak öne çıkıyor. Yeni nesil EyeSight versiyonu, önleyici güvenlik ve sürücü yükünü azaltma özelliklerini daha da ileriye taşımak için yaklaşık %40 oranında görüş açısının artırıldığı tamamen yenilenmiş stereo kameralara sahip. İki adet yüksek çözünürlüklü renkli kamera, sürücüye fazladan bir çift göz sunarak trafik durumunu izlemek için dikiz aynasına yerleştirilmiş bulunuyor. Subaru’nun sürücüyü kontrol altında tutma felsefesinin gerçek bir yansıması olan EyeSight, sürücünün yerine geçmiyor ya da otomatik sürüş sistemi görevi görmüyor. Sistem sürekli olarak sürüş koşullarını izleyerek, yaklaşan bir tehlike hissettiğinde sürücüyü uyarıyor.


Böylece de belirli koşullar altında oluşabilecek kaza riskini azaltıyor. Motor, şanzıman ve fren sistemiyle eş zamanlı olarak çalışan EyeSight, sürücünün kaçma hareketinde bulunamadığı, fren pedalına yeterli şiddette basamadığı veya frene hiç basmadığı durumlarda harekete geçiyor. Sistem aynı zamanda trafik akışını da izleyerek aracın hızını buna göre düzenliyor. Yoldaki nesneleri algılayan diğer sistemlerin aksine, Subaru EyeSight bu nesneleri yalnızca algılamakla kalmayıp aynı zamanda da tanıyan, her bir nesneyle ilgili potansiyel riski değerlendiren ve yapılması gereken en uygun harekete karar veren oldukça sofistike bir yazılıma sahip. Sistem önce görsel bir uyarı sunuyor, sonra sesli bir uyarı sesi veriyor, sürücünün doğru hareketi yapmadığını, zamanında harekete geçmediğini ve bir nesneye vurmak üzere olduğunu tespit ederse devreye giriyor. e-motoring magazine › nisan 2015


Automobile Insider

Oval pist

Bu yazı dizisinin amacı, bir otomobilin doğușunu otomobil sektörünün içinden birisi olarak, nelerle karșılașıldığını, yașanan zorlukları, heyecanı, keyfi sizlere paylașmak yașanılanları benim gözümden aktarmaktır. Prototip araçlarımızı ürettik, boyayla ya da kaplama yaparak kamuflajlarını da yaptık. Sıra geldi denemelerin yapılmasına. Hemen tüm otomobil üreticisinin kendine ait test merkezi vardır. Bu test merkezlerinde araçların kullanım süresi boyunca karșılașabileceği zorluk ve olayların test edilebileceği deneneceği yollar ver zeminler bulunur. Hadi birlikte kapıdan içeriye girelim ve arabalarımızı test etmeye bașlayalım. Pistin en dıștaki kapısına geldiniz test merkezine girmek istiyorsunuz. Sizi içeriden davet etmiș biri olmalı, bu kiși test merkezinin içindeyken sizin her hareketinizden sorumlu olacak ve sizi yalnız bırakmayacaktır. Kapıya kadar gelir ve sizi teslim alır. Kapıdaki güvenlik dıșarıya çıkıșta içeriden bir bașkasının bilgisayarıyla çıkmamanız için bilgisayarınızı seri numarasına kadar e-motoring magazine › nisan 2015

kaydeder. Eskiden cep telefonlarının içeriye girișine izin verilmez, emanet bırakılırdı. Ama günümüzde telefonlar hayatımızın bir parçası oldukları için telefonunuzu fotoğraf çekilemeyecek, çekilse bile net çıkmayacak bir plastik torbanın içine koyar ve ağzını sıcak mühürle kapatırlar. Size de bir gizlilik sözleșmesi imzalatırlar. Tabii sabah gittiğinizde kapıda sizden önceki ziyaretçilerin tedarikçilerin olușturduğu kuyruk vardır. Beklersiniz, sıra size gelir, ișlemleriniz halledilir ve sonunda test merkezine girdik. Her test merkezinin kendine göre özel trafik kuralları vardır. Eğer siz pistlerde “tek bașınıza” araç kullanacaksanız test merkezine özel ehliyet almanız gerekir. Özel ehliyetiniz yoksa ancak yanınızda bir yetkili varken ve ancak belirli alanlarda araç kullanabilirsiniz. O pistler için ehliyetinizin olduğunu varsayalım. Önce test yapacağınız prototip aracınızı bulmanız gerekir. Gizli araçlar girilmesi o kadar zor deneme merkezlerinde bile kilitli kapıların ardında saklanırlar, size verilen ziyaretçi kimliği ile o garaja giremezsiniz, daha önceden rezerve ettiğiniz aracı garaj sorumlusu


Haydi pistlere. Hatırlatmakta fayda var, bir test merkezinin içinde birden çok, değișik amaçlarla kullanılan pistler bulunur ve araçlar prototip oldukları için arızalanabilirler, yolda kalabilirler. Bu sebeple bütün pistlerin giriș noktasında bir pist amiri kulübesi bulunur.

pistin çapına bağlı olarak yaklașık 200 km/s sürate kadar direksiyonu çevirmeden sanki düz yolda gidiyormuș gibi test yapmanıza olanak sağlamalarıdır. Aracınız hızı yavașsa altta, hızlıysa ovalin üstünde yol alırsınız. Oval pist içinde çeșitli araçlar değișik denemeler yaptıkları için o araçların sizi geçmesi ya da sizin onları geçmeniz gerekebilir. Bu durumda arkadan gelen arkadan gelen araç sinyalini yakarak “seni geçiyorum” derken, öndeki de sanki rampadaki bir Türk kamyon șoförü gibi sinyalini yakarak “evet seni gördüm, geç” der.

Giriș noktasına gelince, ihtiyacınız olduğunda sizin pist amirine ulașıp haber vermeniz için size bir telsiz teslim edilir. Eğer yapacağınız deneme yoldan çıkma takla atma gibi riskler içeriyorsa ayrıca aracınızın nerede olduğunu belirlemek için GPS cihazı da verilir. Bu șekilde bir kaza durumunda siz onlara ulașamazsanız onlar sizin aracınızın uzun süre hareketsiz kalması durumunda telsiz ile sizi ararlar, konusurlar. Sizden haber gelmezse derhal size ulașılır. Telsizimizi aldık, pist amirine oval hız pistine çıkacağımızı söyledik piste çıktık. Oval pistin özelliği,

Oval pistte ilk turlar çok heyecan vericidir. İlk seferinde yanımdaki tecrübeli arkadașım bana pisti tanıtırken hızlandı, hızlandı ve ovalin en üst noktasındayken iki elini direksiyondan çekerek yanda bir șeylerle uğrașmaya bașladı. Çok ama çok korktum. Meğerse bu piste ilk gelenlere yapılan bir șakaymıș ve ben de birçok yeni arkadașıma aynı kötü șakayı yaptım. Oval pistte aynı otoyolda tam gaz gitmek gibi 5, 10 turdan sonra hiçbir ilginç yönü kalmaz, sıkılırsınız. Gelecek ay bu pistten çıkalım ve test merkezinin en zevkli yeri olan yol tutuș pistine gidelim.

dıșarıya çıkartır ve imza karșılığında size teslim eder. Simdi altımızda 2 sene sonra piyasaya çıkacak bir araba var.

e-motoring magazine › nisan 2015


TEST Mercedes-Benz CLS250 BlueTec 4MATIC FL

Başka bir dünyadan

Alman üretici için artık öncelikler çok başka noktalarda. Performans, yol tutuş, güvenlik, tüketim, frenaj gibi konuları aşan Mercedes, artık arayı iyice açıyor. e-motoring magazine › nisan 2015


Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN

e-motoring magazine › nisan 2015


TEST Mercedes-Benz CLS250 BlueTec 4MATIC FL

2004 yılında ilk tanıtıldığında tarihin ilk coupe görünümlü sedanıyla tanışmış olmuştu tüm dünya. Olmadık bahanelerle burun kıvırdık CLS’ye. Tamam belki “ağlayan palyaço farları”na demediğimizi bırakmamıştık belki ama 2014 yılında makyajlanan ikinci serinin dönüşü bu anlamda muhteşem oldu. Yüksek teknolojili aydınlatma sistemi MULTIBEAM LED, Mercedes-Benz model gamında ilk kez makyajlı CLS’de kullanıldı. Dijital kontrollü LED farların birkaç akıllı özelliği var. 2006 yılından bu yana geliştirilerek kullanılan Intelligent Light System’e göre birkaç adım daha e-motoring magazine › nisan 2015

ileriye taşınmış. Adaptif Uzun Far Yardımı, gündüz farları, otoyol modu, kır yolu modu gibi fonksiyonlara ek olarak karşıdan gelen araç sürücüsünün gözünü kamaştırmayan LED ışıması, yüksek performans farları, göbeklerde navigasyonu destekleyen akıllı farlar, istek üzerine alınabiliyor. Her birinde 36 tane LED bulunan farlardaki 24 LED bireysel olarak, trafiğin durumuna göre dijital kontrol ediliyor. Ön camın arkasına yerleştirilmiş bir kamera, trafik durumuna göre ışık nerede ve ne kadar gerekiyorsa ona göre LED’leri aydınlatıyor. Işıma şiddetliyse de diğer araç sürücülerini


MercedesBenz CLS250 BlueTec 4MATIC FL + Karizma + Teknoloji + Kalite algısı + Dinamizm - Herkesin ulaşamaması! Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 2143 Motor gücü (HP): 204@3800

rahatsız etmiyor. MULTIBEAM LED kapsamında sis görüşü azaltıyorsa genişletilmiş sis lambasının aydınlatması iyileştiriliyor. Makyaj çalışmasında bile teknolojik sıçramalardan kaçınmayan Mercedes-Benz, CLS ile E Serisi ile S Serisi arasına müthiş bir pozisyon yaratıyor; dinamik, karizmatik ve tabii teknolojik. Belki de yaşadığımız dönemin yöneticileri bu yıllanmış iki pozisyonun arasında dinamizm istiyor. Dış görünümdeki albenisinden gözünüzü ayırıp kabine girdiğinizde E Serisi’nin platformunda geliştirilmiş otomobilin iç mekanında son derece haut-couture bir

Maksimum tork (Nm): 500@1600-1800 d/d Vites kutusu: 7G-TRONIC PLUS Maksimum hız (km/s): 236 0-100 km/s hızlanma (sn): 7.9 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.4/4.6/5.3 Ağırlık (kg): 1815 U/G/Y (mm): 4937/1881/1418 Aks mesafesi (mm): 2874

e-motoring magazine › nisan 2015


ortam karşılıyor. Her şeyi inanılmaz bir titizlikle biçimlendirilen kabindeki ahşap kaplamalar tarifsiz güzellikte. Seçkin iç mekanda konfora dair sunulan tasarımlar ve mesafeler, yolculuklara başka anlamlar katıyor. 20.3 cm’lik renkli multimedya ekranı, sürücünün eli ayağı durumunda, otomobille ilgili birçok ayarı buradan kontrol etmek mümkün. Adaptif süspansiyon üzerinde değişen yüzeylere rağmen kaliteli bir sürüş sağlayan otomobil, motoru küçük hacimli olsa da etkileyici performans sağlayabiliyor. Tabii bütün bunlar ekip işi. Süspansiyonun sertliğe doğru uzanan olgunluğunun yanında gövdeyi müthiş kontrol e-motoring magazine › nisan 2015

altına alan direksiyon sistemi, vites kutusunun hızlı tepkileri ve motorun karakteri, gurme işi bir sürüş ziyafeti sağlıyor. Sözkonusu sertlikte Runflat lastiklerin de payı var. Ama konforla ilgili soru işareti aramak yersiz. Gösterişli tasarımın altında Türkiye koşullarına uygun bir motor var. Mutlaka CLS’nin V8 versiyonları için de müşteriler mevcut ama gerek trafik koşulları, gerek vergi sistemi ve gerekse yakıt fiyatları düşünüldüğünde en mantıklı seçeneklerden biri CLS250. 2.2 litre hacimli turbo beslemeli motor, sağladığı 500 Nm tork çıkışıyla yeterince dinamik ve konforlu hızlanmalara imza atıyor. 4 silindirli motorun ürettiği tork, Mercedes’in dört


tekerlekten çekiş sistemi 4MATIC ile tekerleklere dağıtılıyor. Yüksek torkun stabiliteyi bozmaması bu sistemle garanti altına alınmış. Bunun yanı sıra virajlarda da ray üzerinde ilerlercesine yola sadakat gözleniyor. Buna ek olarak otomobilde elektronik kontrol sistemleri de devrede. Mercedes-Benz artık çekiş ile, stabilite ile ilgili konuları aşmış, karşıdan gelen sürücünün gözleri kamaşmasın derdinde... CLS250’nin yakıt tüketimi, 1.8 tonu aşmasına karşın önemsenmeyecek düzeylerde. Şehir trafiğinde 7 litrelerde seyreden otomobil, konu üzerinde fazla durmuyor.. Otomobilin 475 litrelik bagaj hacmi, dinamik ve elit görünümün ardında hayli yüksek

taşıma kapasitesini de işaret ediyor. Bagaj kapağını elektrik kumandalı olarak açıp kapatmak mümkün. Bagajdaki en önemli detaylardan biri vale kilidi. Güvenlik için basen ve sürücü diz havayastığıyla beraber müthiş bir koruma desteğine alınan kabinde, 360 derece kamera sisteminden geri görüş kamerasına, aktif park yardımcısından çarpışma önleme yardımcısına birçok ekipman sunuluyor. 471.000 TL fiyatlı test otomobilimizde deri döşeme, AMG tasarım konsepti kapsamında AMG direksiyon simidi, 19 inçlik jantlar, AMG paspaslar gibi detaylar bulunuyordu.

e-motoring magazine › nisan 2015


TEST Fiat 500C 0.9 TwinAir

EĞLENCE KAPSÜLÜ

Tasarımdan üretim kalitesine ve stiline Fiat tarihinin gelmiş geçmiş en iyi ürünü 500’ün üstsüz versiyonu da sevimli, kullanışlı ve eğlenceli. e-motoring magazine › nisan 2015


Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Kaan ÇAKIN e-motoring magazine › nisan 2015


TEST Fiat 500C 0.9 TwinAir

10 yıl öncesine kadar Daewoo Matiz vardı, geçtiği yollarda çocukların el sallamasıyla ünlü. Ondan sonra çocuklar hiçbir otomobile gülümseyerek el sallamadı. Ta ki 500 tekrar üretilmeye başlayıncaya kadar. Doğrusu MINI’den sonra retro otomobil işini en iyi Fiat becerdi. Çünkü Fiat’ın da geleneği çok güçlüydü. Belki çok konforlu değil ama kesinlikle herkesi gülümseten bir sevimliliğe sahipti 500. Onun üstsüz versiyonu da aynı özelliğe sahip. Kişiliği giderek zayıflayan modellerin arasında öne çıkan, kendisini belli eden bir e-motoring magazine › nisan 2015

model. Gövdeyi süsleyen damalar ve bant, otomobilin performanslı olduğu hakkında ipucu veriyor. Ciddiye alsanız iyi olur, ele avuca sığmıyor, kıpır kıpır bu minik. Aslında tam bir cabrio değil, sanki uzatılmış sunrooflu gibi. Çünkü kumaş tavan sütunları birleştiren kirişlerin arasında geriye katlanıyor. Ama emin olun bu tasarım, 500’ün retro stiline daha uygun. Hem de gövdenin sertliğini destekliyor. Belki konfor aradığımız öncelik değil ama bu kadar küçük bir otomobilin rijitliğinin az olması, ancak go-kartlarda hoş karşılanabilirdi... Tek bir


dokunuşla aşama aşama katlanan kumaş, ilk çeyreğinde sunroof gibi aralanıyor. Tavan yarım açıkken hız yükseldiğinde rüzgar kabine giriyor, kumaş dalgalanmaya başlıyor. Kumaş tavan tamamen açıldığında 500C’nin geri görüşü hayli sınırlanıyor. Yalnız, katlanan tavanın üzerindeki spoylere yerleştirilmiş 3. stop lambası, etkileyici bir tasarım. Bu spoyler tavan açılınca da pozisyonunu koruyor ve görevini sürdürüyor. Tıpkı MINI gibi stili ve taşıdığı miras çok net olan otomobilin kabininde stil, üst seviye donanımla daha yukarı taşınmış. TFT ekranlı gösterge tablosu, 0.9 litrelik versiyona özel damaları ve tabii G-force göstergesiyle daha da ilginç hale getirilmiş. Kabine hava katan spor koltuklar, Cult donanımda alınabiliyor. Arkada mesafeler hayli sınırlı. Otomobilin bagajı da beklendiği üzere minicik. Ancak birkaç alışveriş poşetiyle yetinmek gerekiyor ama arka koltuklar oturulmaya değil de yatırılmaya yerleştirilmiş gibi... Otomobilin 2 silindirli 0.9 silindirli turbo beslemeli motoru, umulmadık eğlenceli bir performans sağlıyor. Alt devirleri hayli cansız olsa bile özellikle üst devirlerde büyük eğlence var. Yırtık bir ses yayan motor, minik 500C’yi kullanmayı bir keyif haline getiriyor. Ama dar ve keskin virajlarda önden kontrol edilebilir kaymalara hazırlıklı olmakta yarar var. Riskli kullanımlarda gokart gibi dönmeye çok hazır. 2007’de ilk tanıtılmasından sonra eleştiriler üzerine birçok açıdan güvenlik özellikleri geliştirilen Fiat 500, EuroNCAP çarpışma testinden 5 yıldızla mezun olmuştu. Donanımında standart sunulan 7 havayastığının olması da ayrıca güvende hissettiriyor.

Fiat 500C 0.9 TwinAir + Sürüş güvenliği + Dirençli gövde + Güvenlik özellikleri + Eğlenceli sürüş karakteri - Sınırlı geri görüş - Cansız alt devirler - Keskin virajlarda önden kayma eğilimi Yakıt tipi: Benzinli Motor hacmi (cc): 875 Motor gücü (HP): 105@5500 Maksimum tork (Nm): 145@2000 d/d Vites kutusu: 6-ileri manuel Maksimum hız (km/s): 188 0-100 km/s hızlanma (sn): 10.0 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 5.5/3.5/4.2 Ağırlık (kg): 980 U/G/Y (mm): 3546/1627/1488 Aks mesafesi (mm): 2300

e-motoring magazine › nisan 2015


TEST Opel Corsa 1.0 Ecotec Sport

Eski yeni

Opel, Corsa’da en çok yeni motoruna güveniyor olmalı ki eski gövde üzerinde pek geometrik yeniliklere kalkışmamış. Motor bu güvene değebilir ama ya tüketici daha fazlasını isterse? e-motoring magazine › nisan 2015


Opel Corsa 1.0 Ecotec Sport + Performans + Tüketim + Dinamik görünüm + Motor sesi - Kaliteli görünen kokpit - Eski nesil tasarımdan geliştirilmiş - Çarpışma güvenliği 5 yıldızlı olmalıydı - Alışılması gerekli dokunmatik ekran Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 999 Motor gücü (HP): 115@5000-6000 Maksimum tork (Nm): 170@1800-4500 d/d Vites kutusu: 6-ileri manuel Maksimum hız (km/s): 195 0-100 km/s hızlanma (sn): 10.3 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.1/4.3/5.0 Ağırlık (kg): 1139 U/G/Y (mm): 4021/1746/1481 Aks mesafesi (mm): 2510

Yazı: Oytun IŞLAR Fotoğraflar: Kaan ÇAKIN

e-motoring magazine › nisan 2015


TEST Opel Corsa 1.0 Ecotec Sport

Opel’in popüler şehir otomobili Corsa, başarılı bir satış grafiğiyle beşinci jenerasyona ulaştı. Gerçi tasarım olarak öncüsünden çok uzaklaşmış değil, büyük benzerlikler içinde ama dışarıdan bakınca dikkatli gözler yenilikleri hemen fark ediyor. Yeni bir burun yapısı, yeni far tasarımları, daha alçak kaput ve arka tasarım yenilikleri ifade ediyor. Buna karşılık iskelet aynı. Opel’in bu konuda ciddi tasarruf yaptığı ileri sürülüyor. Tasarımda muhafazakar bir tavır olsa da Corsa’nın asıl yenilikleri iç mekan ve motor gibi dışarıdan görünmeyen yerlerde. Üç kapılı Corsa’nın 5 kapılı kardeşinden daha şık ve dinamik göründüğü net. Eski Corsa GSi yıllarını anımsatan dinamizmle modernize edilmiş gibi. Beş kapılı kardeşine göre boyutlarda milimetrik değişiklikler dışında (yükseklik 1479/1481 mm) önemli bir fark yok. Camların yerleşimi 4. nesil Corsa ile neredeyse aynı ama agresif yan cam yapısı otomobile stilini kazandırıyor. Yenilenen burun tasarımı, e-motoring magazine › nisan 2015

farlarla dikkat çekici olmuş. Geçmişin GSi fanatikleri, daha az tüketimle her anlamda çok daha modern gövdede benzer heyecanlar yaşayabilir. Daha fazlasını isteyenler gelecek yıl tanıtılacak 200 HP’lik OPC’yi beklemeli. Otomobilin iç alanı gibi 280 litrelik bagaj hacmi de selefiyle aynı. Bunu segmenti içinde en ideal ölçülere ulaşıldığı için Opel gelişmiş bir update ile yetinmiş diye yorumlamak mümkün olabilir. Yeni Corsa’nın kabini tamamen yeni tasarlanmış, modern elemanlarla oluşturulmuş. Sade ama özenli işçilik, kokpitte kendisini gösteriyor. Ama orta konsoldaki Adam ve Insignia’dan bildik 7 inçlik IntelliLink bilgi ve eğlence ekranının -bir Opel geleneğini koruyarak!- çok da kullanıcı dostu olduğunu söyleyemeyiz. Öğrenmesi de zaman alıyor alışması da. Dokunmatik ekran üzerinden ses açmak bile zahmetli. Belki estetikten vazgeçmeden kullanıcıyı direksiyon üzerine


yönlendirmek için bilinçli bir tercih... Kabindeki mesafeler sınıfı için gayet iddialı. Bir üç kapı geleneği olarak arka koltuklara geçme zahmetini göze aldıktan sonra 5 kapılı versiyon kadar geniş bir yolculuk alanı mevcut. Yeni Corsa’nın 1.0 litrelik 3 silindirli motoru, arkasına aldığı turbo beslemeyle SIDI kimliği kazanıyor ve model gamının en güçlü motor seçeneği unvanını üstleniyor. Düşük ağırlığa gelen turbo desteği, Corsa’ya beklenmedik bir dinamizm kazandırıyor. 1.0 litrelik mütevazı görünen motoruyla şehir içinde çevik ve kıvrak olan Corsa, otoyola çıkıldığında da istekle hızlanan, yüksek hızlara kolayca tırmanan, hızını koruyan bir otomobil. 90 HP üreten 1.4 litrelik Ecotech motordan çok daha zevkli ve verimli sürüş sağlayan motor, sesiyle de rahatsızlık yaratmıyor. Turbo destekli downsizing uygulamasının en verimli sonuçlarından biri olsa gerek. Genel olarak bakıldığında oto-

mobil Ford’un 1.0 EcoBoost’una rakip oluyor. Motor en az onun kadar istekli ve atak, süspansiyon diri olmasına karşın Ford’a göre daha sakin. Yoldan gelen darbeleri sıkıntısız absorbe edebiliyor. Genel sürüş dinamikleri de olumlu. Küçük gövde yola güzel tutunuyor, dengeli yapısı kolayca fark ediliyor. Ama ekonomik kimliğinden sıyrılıp spor otomobil gibi kullanılmak istendiğinde hızlı dönülmeye çalışılan keskin virajlarda body-roll’a hazırlıklı olmak gerek. Bu etkili performansa karşılık yakıt tüketimi 5.0 litre civarında gerçekleşiyor. Bu otomobilde en önemli ve en verimli yenilik şüphesiz 3 silindirli motoru. Dördüncü kuşak Corsa’dan birçok parçanın “yeni” Corsa’nın EuroNCAP kullanıldığı çarpışma testinde 5 yıldız alacak gövde güvenliğine eriştirilmesi beklenirdi. Ne yazık ki daha fazla güvenlik donanımına sahip olmasına karşın 4 yıldızda kalmasında sakınca görülmemiş. e-motoring magazine › nisan 2015


TEST MINI Cooper S Countryman ALL4

Formunu koruyor

Geçen yıl küçük çaplı bir makyaj operasyonundan geçirilen Countryman, daha da iyileştirilen özellikleriyle küçük crossoverlar arasındaki liderliğini sürdürüyor. e-motoring magazine › nisan 2015


MINI Cooper S Countryman ALL4 + Sürüş zevki + Değişken kabin + Performans + Yol tutuş - Fiyat Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 190@5500-6500 Maksimum tork (Nm): 240@1600-5000 d/d Vites kutusu: 6-ileri otomatik Maksimum hız (km/s): 215 0-100 km/s hızlanma (sn): 8.1 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 7.9/5.6/6.4 Ağırlık (kg): 1465 U/G/Y (mm): 4109/1789/1561 Aks mesafesi (mm): 2595

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN

e-motoring magazine › nisan 2015


TEST MINI Cooper S Countryman ALL4

2014 yılında New York Otomobil Fuarı’nda tanıtılan makyaj çalışması, Countryman’in sürmekte olan başarısını destekleyecek türden küçük iyileştirmelerden ibaretti. Countryman’in burun yapısında ızgara değişikliğine gidilirken LED’li gündüz farlarına ek olarak tamponlara ve marşbiyellere, gri metal renkli, estetik gövde koruyucular yerleştirilmişti. Otomobilin kabininde de bazı düğme değişikliklerine gidilmişti. Dış görünüm çok fark etmediyse de hala cazibeli, hala albenisi yüksek. Kabin ise MINI stili bir sevimlilik ve fonksiyonellik barındırıyor. Kokpitin ortasındaki duvar saati büyüklüğündeki “Mickey Mouse kafasının” içinde hız göstergesi yer alıyor. Kabinde yapılan en iyi değişikliklerden biri, vites kolunun ardında perdelenen cam kumandalarının kapılara taşınmış olması. Otomobilin 350 litrelik bagajı alışverişler ve yolculuklar için yeterince büyük. Bu hacmi arka koltukları birbirinden bağımsız olarak 13 cm ileri geri e-motoring magazine › nisan 2015

İç mekanda yapılan en önemli değişiklik, vites kolunun arkasında perdelenen cam kumandalarının kapılara taşınması olmuş.

kaydırmak ve bagaj hacmini 450 litreye kadar genişletmek mümkün olabiliyor. Arka koltuk sırtlıkları yatırılarak 1170 litrelik hacim elde ediliyor ki, elde edinilen alana büyük bir bisiklet sığabiliyor. Bagaj kapağındaki kocaman MINI logosu, ilginç bir çelişki yaratmakta, giderek irileşen modellere içerden bir gönderme adeta... Cooper S Countryman, geçen sene yapılan makyajla biraz daha güç kazanmıştı. Maksimum gücü 184 HP’den 190 HP’ye yükseltilirken torku aynı kalmış, 0-100 km/s hızlanma derecesi de 0.1 saniye geliştirilmişti. Bunlar


sistem çekişi %100’e kadar arka akslara aktarabiliyor. Arazi vitesi olmadığından engebeli toprakta veya çamurda sürüş sağlayacak çekiş özellikleri yetersiz kalabilir. Virajları daha güvenli dönersiniz, uygun lastiklerle kaygan yüzeylerde zorlanmadan ilerlersiniz. Fazlasını beklememek gerek. sürüşte çok fark edilebilir değerler değil. Ama esneklik ve son hızda da artış sözkonusu. Peugeot ile birlikte geliştirilen motor, bu güç seviyesiyle John Cooper Works versiyonunun altında en yüksek gücüne ulaşmış oluyor. Sürekli diri olan motor, heyecanlı sürüşler sağlayabiliyor. Sürekli dört tekerlekten çekişi ifade eden ALL4, Countryman’in arazi kullanımındaki yeteneklerini değil, performanslı sürüşlerdeki viraj yeteneğini artırmaya ve kaygan yüzeylerdeki stabilitesini korumaya yönelik. Araç genelde önden çekişle yol alsa da gerektiğinde

Kullanım alanları ve yüksek oturma posizyonunun sağladığı avantajlarla hatchback otomobillerden daha kullanışlı olan Countryman’in sürüş zevki MINI standartlarında. Köşelere yakın lastikler sayesinde performanslı sürüşlerde müthiş yol tutuş özellikleri sağlayan küçük crossover, keskin direksiyon tepkileri sayesinde de güven veriyor. Zaten ileri seviyede olan sürüş dinamikleri dört tekerlekten çekişle sınıfında rakipsiz olan araç, hiç tartışmasız sınıfının en iyisi. Rakip crossoverlara göre imajı da yüksek Countryman’in. Tabii fiyatı karşılığında... e-motoring magazine › nisan 2015


TEST Mercedes-Benz Vito Tourer Plus 111 CDI

Süslenince daha güzel Geçen yıl VIP donanımla kullandığımız Vito’dan inmek istememiştik. Bu kez donanım seviyesi en alta inince Mercedes marka minibüs kullanmış olduk!

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › nisan 2015


Mercedes-Benz Vito Tourer Plus 111 CDI + Sürüş güvenliği + Ferah ve değişken kabin + Otomobilvari kullanım - Yanal salınımlar - Donanım eksikleri - Baz versiyonda baskın minibüs hissi - Yalıtım Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 114@3800 Maksimum tork (Nm): 270@1600-2400 d/d Vites kutusu: 6-ileri manuel Maksimum hız (km/s): 169 0-100 km/s hızlanma (sn): 15.1 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 7.9/5.6/6.4 Ağırlık (kg): 3050 U/G/Y (mm): 5140/1928/1890 Aks mesafesi (mm): 3200

e-motoring magazine › nisan 2015


TEST Mercedes-Benz Vito Tourer Plus 111 CDI

e-motoring magazine › nisan 2015


Geçen yıl tamamen yenilenen Vito, markanın otomobillerde benimsediği daha yalın ve modern çizgiye taşınmış. Boyutlardaki milimetrik değişimler 8+1 kapasiteli minibüslerin limitleri içinde. Bu araçla tanışana kadar gördüğümüz en düşük donanımlı Mercedes-Benz modeli Citan idi. Deri kaplı koltuklar, koyu renk camlar, otomatik şanzıman başta olmak üzere lüks donanımlar olmayınca böylesi çıplaklık Vito’nun gözümüzdeki yerini minibüs seviyesine indiriyor. Ama bu asla kötü bir eleştiri anlamına gelmez; keyif değil hizmet aracı olduğunu anlamalıyız. Vito’nun geniş iç mekanı, her tür lüksten uzak, standart bir minibüs, VW Transporter ayarında görünüyor. Bu tabii ki baz versiyona özel bir durum, süslendiğinde bunun da etkileyici olacağı muhakkak. Sıkıcı gri bir kokpit, üzerinde etkileyici olmaktan uzak donanımlar... Aslında bu hoşnutsuzluk daha dolusunu görmüş olmaktan... Neyse olanlardan söz edelim. Çarpışma önleme asistanı, sürücü yan havayastıkları, rampa kalkış desteği, yüke duyarlı ESP ve yağmurda fren destek sistemi gibi üniteler, yeni Vito’yu daha da güvenli hale getirmiş,

varsın süsleri olmayıversin, sonradan ekletilebilir... Koltukların katlanma marifetleri kabinin ihtiyaca göre düzenlenebilmesine olanak tanıyor. Ray sistemi sayesinde koltukları arzu edilen yere sabitlemek mümkün. Bu değişkenliği, yatırılan sırtlığı masa olarak kullanarak geliştirme seçeneği de var. Mercedes, Renault’dan motor bloğu almayı alışkanlık haline getiriyor. A Serisi’nde ve Citan’da 1.5 dCi motoru kullanan Alman üretici, Fransızların yeni geliştirdiği 1.6 litrelik dCi motoru, ilk olarak Vito’da kullanıyor. Nissan’ın da kullanıdığı motor, Vito’da 114 HP üretiyor. 6 vitesle manuel yönetilen 270 Nm, önden çekişli minibüse rahat ivmelenme sağlayabiliyor. Ama yüksek ağırlık, vites düşürmeden ilerleme esnekliği sağlamıyor ve motor stop ediyor. Her vitesi uygun hızda kullanıp gerektiğinde üşenmeden vites düşürmek gerekiyor. Aracın çekişi güçlü ve bir otomobil konforu sağlıyor. Yakıt tüketimi de oldukça düşük. Yüksek gövde ağırlığı ve cüssesine karşın şehir içinde 9.0 litrelik test tüketimi makul kabul edilebilir. e-motoring magazine › nisan 2015


e-motoring magazine › nisan 2015


Güneş ne zaman doğacak? İngiltere için “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” denir. Ama Kraliçe’nin otomotiv endüstrisinde güneş batalı çok oluyor... Oytun Işlar Bu sayımızla birlikte yeni bir yazı dizisine başlamayı düşündük. Otomotivin tarihi bir asırın biraz üzerinde bulunuyor ve bu kısa olarak nitelendirilebilecek tarih ise belirli ülkeleri kapsadığından dolayı oldukça spesifik bir yapı arz etmekte… Otomobilin başlangıcı Avrupa kıtasının batısından doğmuş bulunuyor. Ancak Avrupa’ya dahil olup kendi şahsına münhasır bir kara parçası olan ve zamanında üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak tabir edilen İngiltere’nin otomotiv macerası ve tarihi bir o kadar karmaşık ki, daha önceki sayılarımızda kendi ülkemizin bu konudaki kısa geçmişinden söz etmişken konunun ağa babası İngiltere’den devam etmek ilginç olabilir diye düşünüyoruz. İngiliz girişimci ve mühendis Frederick Simms, arkadaşı Gotlieb Daimler’in başlattığı otomobil akımını kendi ülkesine getirmiştir. Uzun yıllar patent ve şirketleşmeyle geçtikten sonra otomobil macerasına Daimler motorlu Panhard Levassor marka otomobilin ithalatıyla başlamıştır. Southampton ve Malvern arasında adanın ilk uzun otomobil yolculuğunu bu otomobille 1896 yılında başlatmıştır. Aynı yıl “Daimler Motor Syndicate Limited” üzerinden tüm lisans haklarını alıp Coventry’de eski bir pamuk tarlasında ilk seri İngiliz üretimini gerçekleştirmiştir. İkinci dünya savaşına kadar, irili ufaklı girişimcilerin, bisiklet ve tekstil üreticilerinin çoğu kendi otomobillerini üretmeye başlamışlardı. 1900 yılına geldiklerinde ise, sektör ilk 4 tekerlekli otomobiline Herbert Austin tarafından tasarlanan modelle erişti. Uçak üretiminde de tarihe mal olan Vickers Company bünyesindeki Wolseley otomobil çalışanı Austin, 1905 yılında ken-

di adını taşıyan fabrikasını açtı ve 1913 yılında Henry Ford’un da piyasaya girişine kadar yüksek sayıda seri otomobili İngiliz topraklarına yaymayı başarmıştır. Charles Rolls ve Henry Royce adlı girişimcilerin ortak üretimi Rolls Royce dışında, Humber, Rover ve Sunbeam adlı markaların da seri üretimlere girişmeleri sayesinde İngilitere’de henüz 20.yüzyılın ilk 15 yılındaki otomobil sayısı toplam Avrupa kıtasının otomobil sayısını geçmeye başlamıştı. Düşünün ki 1922 yılında toplam 183 motor firması, 1929 büyük buhran sonucunda 58 gibi bir rakama inmişti. Bu markaların ayakta kalanları da muhtemel şirket evlilikleri ve ortaklıklar kurarak yaşamına devam etmek zorunda kaldı. Örneğin Vauxhall 1925 yılında GM çatısı altına girdi. Bu dönemde Morris, Austin ve Singer firmaları pazarı domine etti. 1930’lu yılların sonuna gelindiğinde Morris, daha çok sportif varyantlar üreten MG firmasını bünyesine kattı. Humber ve Sunbeam birleşip Rootes Motors adında birleşti. İkinci Dünya Savaşı başlangıcındaki pazar payındaki firmaların yapısı ufak değişikliklerle 1980 yılına kadar devam etti. Sırasıyla Morris, Austin, Ford, Standard, Rootes ve Vauxhall büyükten küçüğe doğru sıralanmış satış yüzdeleriyle tüm İngiltere’ye otomobili sevdirdi. Kraliyet ve asalet gibi kavramların tepe noktası olan ülkede, Jaguar, Rolls Royce, Bentley ve Aston Martin gibi firmalar asalet şanı taşıyan müşteriler için ürün geliştirdiler ve aynı şekilde tarihin ilerleyen koridorlarında dünyanın dört bir yanındaki para babaları için sınırlı sayıda üretimlere imza attılar. Motorsporları ve uçak endüstrisine de destek verdiler. 1948 yılında İngiliz otomotivi ilk kült otomobilini dünyaya getirdi. Üretimi yarım asırdan fazla sürecek olan Land Rover piyasaya çıktı. Savaş e-motoring magazine › nisan 2015


sonrası yaralar sarılmaya başlamışken tek galip Amerika, Ford ve GM İngiltere’yi kontrolüne almış bulunuyordu. Almanya’nın sanayi hamlesi önce Fransa’nın, sonra da İngiltere’nin motorlu taşıt üretimini katlıyordu. Dolayısıyla öncelikle Morris, Austin, MG, Wolseley ve Riley 1952’de birleşip BMC’yi oluşturdular ve ülke üretiminin %40’ına sahip oldular. 1955’e gelindiğinde BMC, Ford, Rootes Motors, Standard-Triumph ve Vauxhall, lüks markaların dışında tüm ülke üretiminin %90’ını oluşturuyorlardı. 1959’da İngiliz otomotiv dünyası ikinci mucizesini dünyaya tanıttı. BMC Mini adındaki bu ufak halk otomobili, İzmirli Alec Issigonis tarafından tasarlanıp, 1948’den beri üretimde olan Morris Minor’un takipçisi olarak piyasaya sürüldü. Zamanın ötesindeki teknolojik ve sade öğeleri nedeniyle dünya otomobili unvanını hak etti. 1999 yılı sonuna kadar tasarımı değişmeden tam 40 yıl bantlarda kaldı. Bu 40 yıl süresince de ana firma bünyesindeki tüm markaların varyantları aynı kasayla üretilebildi. Austin 850, Austin Mini, Austin Partner, Austin Seven, Leyland Mini, Morris 850, Morris Mascot, Morris Mini, Riley Elf, Rover Mini, Wolseley 1000, Wolseley Hornet adlarıyla dünyanın birçok bölgesinde montajlandı. e-motoring magazine › nisan 2015

İtalya bile Innocenti Mini adıyla bir dönem üretim gerçekleştirdi. 1960’lı yıllar İngiliz otomobil firmalarının zirveye oynadığı yıllar olarak tarihe geçmiştir. Gerek Ford, gerekse GM Vauxhall, taşıdıkları etiketten tamamıyla bağımsız tasarım ve teknolojilerle, ortağı oldukları Amerikan ve Alman partnerleriyle benzeşmeyen ürünleri model yelpazelerine ekliyorlardı. Ortak motorlar ve platformlar zaman zaman kullanılsa bile model isimleri ve tasarımlar hep farklı olmuştu. MG ve Triumph, altmışlara bedel olabilecek birbirinden muhteşem “roadster” modellerin duayeni olmuşlardı. Rover, orta sınıf P6 modeliyle ilk düzenlenen Car of The Year 1964’ün şampiyonu olmuştu. 1966’da kurdukları BMC (British Motor Corporation) konsorsiyumunun kapsamını genişlettiler ve BMH (British Motor Holdings) şemsiyesi altına Jaguar’ı da kattı. Diğer taraftan aynı dönemlerde Triumph ve ticari araç üreticisi Leyland ortaklığı Rover tarafından satın alındı. Amerikan devi Chrysler ise Rootes Motors’u bünyesine kattı. Dolayısıyla Ford, GM ve Chrysler adada kendilerini temsil eden markalara sahip oldular. Rekabet kızıştıkça ortaklıklar ve şirket evlilkleri çoğalıyordu. Aynı durum, diğer Avrupalı otomobil üreticileri arasında da görülüyordu. VW-Audi, Chrysler-Simca, Panhard-Citroen altmışlı yılların ses getiren evliliklerinden olmuştu. 1968’de sonun başlangıcına girilmişti. Rover Grup ve BMH birleşme yoluna gitti ve tüm markaları tek bir şemsiye altında toplamak adına BLMC (British Leyland Motor Corp.) kuruldu. Kıran kırana rekabetin yaşanacağı 1970’li yıllara hazırlıksız, eski yılların kibiri ve başarısız tasarımlarla giriş yapan BLMC, 1975 yılında devletleştirme politikasına kurban gitti. Üst üste çıkardığı birçok modelle hiçbir satış başarısı yakalayamayan firmalarda, işten çıkarmalar, grevler ve 1980’li yıllara doğru


hastalıklı bir yapı belirmeye başladı. Özellikle 1973 petrol krizine uygun model üretemeyen firmayı Mini bile tek başına kurtaramıyordu. Yetmişlerin son yarısındaki birkaç ses getiren model dışında beklenen satışlar gerçekleşemedi. GM’in partneri Vauxhall artık özgün modellerini değil, Alman ortağı Opel’in tasarımlarını birebir üretiyordu. Ford GB için de durum keza aynıydı. Altmışlarda Capri ve Escort gibi üstün tasarımlı ürünleri üstlenen firma, artık Ford Köln ürünlerini kopyalamaya mecbur kalmıştı. Chrysler, Avrupa kıtasındaki tüm markalarını sattı. Rootes Motors ve Fransız Simca bu satışın kurbanlarıydılar ve tarihin derinliklerinde kaybolmaları 1980’li yılların ortalarına kadar sürdü. Yine de İngilizler asaletlerini hiç bozmamaya, Jaguar, Rolls Royce/Betley ve Aston Martin ile zenginliklerini sergilemeye devam ettiler. Kol kırıldı, gen içinde kaldı. İngilizler halk arabası yapma konusunda sınıfta kalmıştı. 1980’li yılların ortalarına doğru Japon marka Honda ile British Leyland ortak üretim anlaşması imzaladılar. Hem Honda modelleri, hem de Honda’nın tasarladığı Rover modelleri 90’lı yılların sonlarına kadar durumu idare etti. Diğer taraftan Nissan (1986) ve Toyota da (1992) adada üretim üsleri kurmaya başladılar. Japon üreticiler Avrupa’ya çıkartma yapmak için İngiltere’yi kullanıyorlardı. 1990’lı yıllara gelindiğinde, İngiliz otomotiv dünyasının hali içler acısı hale ulaştı. Ford markası Aston Martin’i, VW Bentley ve Rolls Royce’u, BMW ise zaman içerisinde anlaşmazlığa düşen Honda’nın elinden Rover Group’u satın aldı. British Leyland adından geriye sadece Rover ismi kalmıştı. Marka satın alan her firma mevcut kurulu fabrikalarda kendi güncel ürünlerinin

de montaj hatlarını kuruyordu. Bu birleşmelerde en başarılı BMW oldu diyebiliriz. Rover üretimi olan arazi araçları ve en çok satan Mini, BMW şemsiyesi altında üretimlerine devam ettiler. Uzakdoğu virüsü tez yayılır derler. 21. yüzyıla ulaşıldığında irili ufaklı kalıntısı kalan ufak İngiliz firmaları Hintli, Çinli veya Malezyalı firmalar tarafından satın alındı. Eski sömürgeleri, kendi şaşaalı markalarını peyderpey 2000’li yıllar boyunca topladı. Malezyalı Proton, İngiliz sportif Lotus markasının teknolojik birikimleriyle yeni modellerini tasarlar duruma geldi. Keza MG, çinli firma SAIC Motor tarafından idare ediliyor. Bundan 15 yıl önce yüzüne bakılmayan Hintli Tata markası, dünya devi Jaguar ve Land Rover’in sahibi oldu. Rolls Royce, Mini ve Range Rover neyse ki deneyimli alman markası BMW kanatları altında üretimine devam ediyor. GM, Vauxhall etkinliğini alman şubesi Opel’e aktardı. Opel ne üretiyorsa ve hangi firmalarla ortaklığı varsa, Vauxhall paşa paşa bu duruma uymak durumunda hayatına devam ediyor. Fiat ve Opel’in ortaklığı nedeniyle, bizim Tofaş tarafından üretilen Doblo, Vauxhall logosu ile Londra sokaklarında cirit atıyor. Keza Amerikan merkezli Ford’un 100 yıldır hakim olduğu İngiltere piyasası da Ford Köln prensipleri ve ürünleriyle destekleniyor. 2013 yılından beri de üretimde kalan tek model Ford Transit. Onun da yakında tamamıyla Otosan fabrikası tarafından karşılanması düşünülüyor. İngiltere, artık el yapımı ve çok düşük adetlerde üretim yapan TVR, Catheram, AC Cars, Morgan, Noble, McLaren, Bristol ve Ariel gibi markaları barındırıyor. Bir de Aston Martin tarihin asaleti hatırına kendi topraklarında milli üretimini sürdürüyor. e-motoring magazine › nisan 2015


sade’ce M. Ali Sade

Yedek parça Bu ay otomobil maceramız Ankara’da geçiyor. Hepimiz eski otomobillerimize parça aramışızdır. Bu maceramız da parça arama üzerine. Ama umutsuz bir hikâye. Yine otomobilin markasını vermiyorum ama bazı ipuçları var, oradan tahmin edebilirsiniz. Mehmet Tarım Bakanlığı kavşağında trafik ışıklarında bekliyordu. Lamba yeşile dönünce yavaşça debriyaja bastı, vites kolunu kendine çekerek aşağıya bastırdı. Hayret, hiç de cartlamadan birinci vitese geçmişti. Fren pedalını bırakıp ayağını debriyajdan çekerken yaşlı otomobil geriye doğru kaymaya başladı. Hemen frene bastı, tekrar vitese takmayı denedi, yine olmadı. Kol nedense çok yumuşamıştı ve sanki kumanda etmiyordu. Yedi sekiz denemeden sonra vazgeçti. Arabasını geriye doğru kaydırıp yolun en sağına park etti. Kaputu açıp anlarmış gibi içeriye doğru baktı. Ona göre her şey yerli yerindeydi, bir aksaklık yoktu. Kaputu kapatıp tekrar denedi ama sonuç yine aynıydı. Kendisi otomobilden çok anlamadığı için etrafta yardım edebilecek birileri var mıdır diye bakındı. Sonunda kavşakta yolcu bekleyen yaşlı bir taksiciden yardım istedi. O da denedi ama olmadı. Taksici bir tamirci edasıyla “Bunun debriyajı gitmiş. Benim Chevrolet’te de olmuştu. Balatayı sıyırmışsın. Çok mu zorladın ne yaptın?” dedi. Mehmet iyice telaşlandı. Bir tamirciye müracaat etmekten başka çare yoktu. Otomobilin motorunu stop edip kapılarını kapattı. Otobüs durağından bir belediye otobüsüne binip sanayi çarşısının yolunu tuttu. Otobüste bu otomobili satın alırken satan adamın anlattıkları aklına geldi. Adam satarken “Çok sağlam ve kullanışlı bir otomobildir. Amerikanlara göre de çok az yakar. Sanayi çarşısına çok zor gidersin. Kaldı ki parçası, ustası boldur ve işleri ucuzdur” demişti. Hâlbuki otomobil neredeyse her hafta sanayiye düşüyor ve bir sürü de masraf

çıkarıyordu. Bu kadar sık gidip gelmekten dolayı ustalarla belli bir samimiyet bile doğmuştu. Parçası da bol değil bilakis kıt ve pahalıydı. Çoğunlukla başka markaların malzemeleri arıza yapan parçanın yerine uydurulmaya çalışılıyor ve tabii ki bu da verimsiz oluyordu. Mehmet otobüste cüzdanını kontrol etti. Neyse ki yanında çocuğun sünneti için biriktirdiği para vardı. Masraf çıkarsa oradan harcayabilirdi. Tamircisi Mehmet’i arabasız görünce nedense sevindi. Belli ki bir iş çıkacaktı. Mehmet durumu anlattı, oradaki taksicinin söylediklerini söyledi ama usta bir yorum yapmadı. “Yandaki arkadaşın kamyonetini alıp gidelim, orada bakarız. Yapamazsak çeker buraya getiririz” dedi. Tarım bakanlığı kavşağına geldiklerinde bir trafik polisi defterini çıkartmış, uygunsuz park yüzünden ceza yazıyordu. Mehmet polise gidip kendisinin de devlet memuru olduğunu, otomobil arıza yaptığı için buraya bırakmak zorunda kaldığını anlatsa da ceza kesilmişti. Yapılacak bir şey yoktu. Otomobili bir halatla kamyonete bağladılar ve yavaş yavaş çekerek sanayi çarşısına kadar getirdiler. Usta aslında ilk muayenesinde arızayı anlamıştı ama Mehmet’e fark ettirmedi. Çünkü şanzımana kuman-


da eden direksiyon kovanı içerisindeki düzenekten şanzıman kapağındaki mekanizmaya irtibat sağlayan ince bir kolun ucundaki segman çıkmış dolayısıyla vites kolu çalışmaz olmuştu. Gerçi kol da biraz eğikti aslında ama düzeltilebilirdi. Otomobili ittirerek dükkânın içine aldılar. Ön tarafını kriko ile kaldırıp iki tekerleğin altına da sehpa ile destek yaptılar, seyyar lambayı da otomobilin altına uzattılar. Usta alta girip duruma yakından baktı. Aslında hiç sökmeden de bu çubuğu yerine oturtmuş olsa arıza düzelecekti. Ama o biraz da işi uzatmak için çubuğu yerinden söküp aldı ve götürüp tezgâh üzerindeki mengeneye bağladı. Çekmeceden aldığı tel fırça ile çubuğu yağ ve kirden arındırdı. Bu arada çubuğun ucundaki segman da fırlayıp gitti. Usta Mehmet’e belli etmeden uzunca bir süre bu segmanı yerlerde aradı, bulamadı. Raftaki konserve kutusunun içerisinde bu segmandan bir tane olacağını hatırladı. Tam ona uzanırken de ayakkabısının altında bir sertlik hissetti. Ayağını kaldırmaya fırsat bulamadan “çıt” diye bir ses geldi, çelik segman ortadan ikiye bölündü. Kaldı ki konserve kutusu içerisindeki ıvır zıvırların içinde de bu segmandan yoktu. Segmanın parçalarını yerden aldı, tezgâhın üstüne

bıraktı. Çubuğu da mengeneden söküp bir sigara yaktı. Mehmet’e dönüp : “Segmanı kırıldı ama bu çubuk da eğrilmiş. Düzeltmeye çalışırsak bu çubuk çeliktir, kırarız. En iyisi bunun yenisine bakalım. Sen şunu al, arka caddede acente var, bak bakalım var mıymış” dedi. Mehmet parçacıdaki elemana çubuğu gösterdi ama eleman buna bir yorum yapamadı. Arkada oturan patrona gösterdi. Yaşlı adam: “Oğlum, bu vites arayıcı çubuğu. Arka taraftaki sandığın içerisinde bunlardan yağlı kâğıda sarılı olarak birkaç tane vardı. Git bak bakayım” dedi. Eleman eli boş döndü. Mehmet patrona bu parçayı nerede bulabileceğini sorunca yaşlı adam: “Büyük sanayide bir parçacı daha var. Onda da bulabileceğini sanmıyorum. Çünkü onlar artık eski modelleri bıraktılar. Yine de bir bak. Ancak senin arabanın Düzce’de çok iyi bir tamircisi olduğunu biliyorum. Zaman zaman bizden de parça alır. Onun kendisinde de özellikle hurdalardan oluşan çok iyi bir parça stoku var. Onda bu parçayı bulabileceğini sanıyorum” dedi. Mehmet diğer acenteye de gitti ama parça yoktu. Çaresiz ustanın yanına döndü. Usta aslında o çubuğun bulunmayacağını çok iyi biliyordu. Hatta Mehmet parçayı aramaya gidince komşularından kırılan segmana benzer bir şey olup olmadığını da araştırdı ve benzer bir şey de buldu. Mehmet gelince çubuğun üzerine bulduğu segmanı taktı. Biraz bol olsa da yerine oturdu. Ama kolayca yerinden çıkıyordu. Otomobilin altına girerek çubuğu yerine oturttu. Yerden bulduğu bir tel parçasıyla üzerinden sararak sağlamlaştırmaya çalıştı. Daha sonra da şoför koltuğuna oturup vitesi denedi. Orijinali gibi değildi ama viteslere zorlayınca geçiyordu. Otomobili sehpadan indirip bir de yolda denediler. Mehmet “hiç yoktan iyidir” diye düşündü. Ustanın parasını ödedikten sonra dükkândan ayrıldı. Ana caddeye çıkmak için ilerlerken vites yine boşa çıkıverdi. Sağa çekip stop etti ve yürüyerek dükkâna geri döndü. Usta ve çırakları otomobili dükkânın yanına ittirerek çektiler. Usta çubuğu söktü ve bir gazete parçasına sararak Mehmet’e verdi. Mehmet küçük fermuarlı çantasına pijamasını, temiz bir takım çamaşırını, havlusunu ve gazeteye sarılı çubuğu koyarak ertesi sabah ilk otobüsle Düzce’ye gitti. Kısa bir araştırmadan sonra tamircinin dükkânını buldu. Elindeki küçük çantadan çıkararak çubuğu gösterdi. Tamirci hafifçe gülümsedi: “Arkadaşım, bu çubuğa biz arayıcı çubuk deriz. Çok da çabuk bozulan bir şeydir. Bir müşterimin bundan dolayı yatan


sade’ce M. Ali Sade otomobilinin şanzımanını yapmıştım. O zaman bu çubuğu İstanbul’dan alıp gelmişti. Bende çıkma pek çok parça var ama bu parça maalesef yok. Belki segmanı olabilir ona bakayım. Segmanı bulabilirsek yandaki tornacıya bunun eğriliğini düzelttirebiliriz” dedi. İçeriye girip yaklaşık on beş dakika parçayı aradı, ama nafile, bulamamıştı. “Bende kartı var. Bak İstanbul Sirkeci’de şu arkadaşta bu parça var. Bahsettiğim arabaya da oradan almışlardı. Bulursan orada bulursun” deyince Mehmet “Nereden aldım bu arabayı, dertsiz başıma dert açtım. Keşke bir Amerikan arabası alsaydım, buralarda gezinmezdim. Onların bütün parçaları var hâlbuki” diye aklından geçirip çaresiz İstanbul’a gitmeye karar verdi. İstanbul’da Harem otogarına geldiğinde hava kararmak üzereydi. Otobüsten inince araba vapuruyla Sirkeci’ye geçti. Elindeki karta baktı. Alemdar Caddesi yazıyordu. Sorarak caddeyi ve parçacıyı buldu, ama parçacı çoktan kapatmıştı. Vitrinindeki malzemelere baktı. Elindeki çubuğa benzer bir şey göremedi. O geceyi oradaki ucuz bir otelde geçirdi. Sabah erkenden de parçacının kapısına dikildi. Gittiğinde dükkân açılmıştı. Parçacı çubuğu görüverince hemen tanıdı. “Bundan yıllar önce birkaç tane getirmiştik, bir bakayım kalmış mı” dedi ama eli boş döndü. Bir kâğıda bir şeyler yazdı ve Mehmet’e uzattı:“Şimdi aşağıdaki garın önündeki otobüs duraklarından Taksim dolmuşlarına bineceksin. Oradan da inince sorarsın Elmadağ’da bu senin otomobilin acentesi var. Genellikle aranan her şey bulunuyor. Bu kâğıda da tam adresini yazdım zaten” dedi. Mehmet garın önüne geldi, Taksim dolmuşunu beklemeye başladı. Ama buradaki dolmuşlarda Ankara’daki gibi üzerinde nereye gittiği yazmıyordu. Dolmuş durağa yanaşınca herkes gideceği yeri söylüyor, şoför de keyfine ve yolcunun durumuna göre başını sallayarak yolcuyu alıyordu. Nihayet Mehmet’in “Taksim mi?” sorusuna cevap veren bir dolmuş şoförü olmuş ve Mehmet de ön tarafta şoförün hemen yanına oturuvermişti. Dolunca da hareket ettiler. Otomobil 1956 model bir Plymouth’tu. Şoför tam bir İstanbul şoförüydü. Karaköy’de Mehmet’e göre daracık sokaklarda Plymouth’u jet gibi sürüyor, bir de gelen geçenlere laf yetiştiriyordu. Otomobilin gidişi Mehmet’in çok hoşuna gitmişti. Elindeki çantadan parçayı çıkararak şoföre gösterdi ve Ankara’dan bunu bulmak üzere buralara geldiğini anlattı. Şoför: “O arabayı alırken kimseye danışmadın mı? Bunun gibi bir Amerikan alsaydın belki azıcık çok yakardı e-motoring magazine › nisan 2015

ama hiç parça aramazdın çünkü böyle şeyleri bozulmaz bunların” dedi. Sohbet koyulaştı. Şoför de Mehmet’e acıdı ve onu parçayı alacağı Elmadağ’daki acenteye kadar getirdi. “Bak işte şu karşıdaki apartmanın altına git. Sana verilen adres orası” dedi. Acente Mehmet’in Ankara’da gittiği acente gibi değildi. Ortalıkta bazı koliler ve büyük parçalar vardı ama yedek parçaya dair bir şey yoktu. Masada oturan görevli Mehmet’in elindeki çubuğa baktı. Sonra otomobilin modelini sordu. Arkadan kalınca bir katalog bulup oradan parçayı araştırdı. Daha sonra bulduğu resmi Mehmet’e gösterdi, “bu olmalı” dedi ve küçük bir kâğıda resim üzerindeki parça numarasını yazıp gitti ve geri geldi. “Beş dakika oturun, arkadaşlar getirecekler” dedi. Gerçekten de kısa bir süre sonra balmumuna bulanmış ve yağlı kâğıda sarılmış olarak çubuk geldi. “Bu da son kalan parçaymış” dedi getiren genç. “Bir daha arasanız Fransa’da bile yok bu parça“... Eskisiyle yan yana koyup kıyasladılar. Evet, tıpa tıp aynıydı. Küçük bir naylon poşet içerisinde de iki ucun segmanları vardı. Mehmet “borcumuz nedir?” diye sorunca masada oturan kollu Facit marka hesap makinesiyle birkaç hesap yaptı ve oldukça pahalı bir fiyat söyledi. Ama çare yok bu para ödenecekti. Öyle de oldu. Eski ve yeni çubuk ile adına kesilen faturayı çantasının içerisine düzgünce yerleştirdi. Hava çok güzeldi. Parçanın da bulunmasına sevinen Mehmet oradan Taksim’e kadar yürüdü. İstiklal Caddesi’nde de şöyle bir tur attı. Tünele binerek Karaköy’e geldi. Köprüyü de yaya olarak geçip Eminönü’ne ulaştı. Karnı acıkmıştı. Gözüne deniz kenarında teknede balık ekmek satan balıkçıları kestirdi. “Karnımı doyurup buradan yine araba vapuruyla Harem’e geçerim. İlk bulduğum otobüsle de Ankara’ya giderim” diye düşündü.


Balıkçıya “Bana da bir tane yapsana” diye seslendi. Cüzdanını çıkartmak için çantasını yere bıraktı. İstanbul’a gelmeden ona “aman cüzdanına sahip ol, oralarda çok yankesici varmış” diye tembihlemişlerdi. O yüzden cüzdanını arka cebinden çıkarırken sıkı sıkıya tuttu. İçinden parasını çıkarırken de çok dikkatli davrandı. Balıkçıya parasını verip cüzdanını dikkatlice arka cebine yerleştirdi. Cebinin düğmesini de iliklemeyi ihmal etmedi. Balık ekmeğini bir tane ısırdı. “Aman yarabbi, bu ne lezzet” diye aklından geçirdi. Çantasını yerden almak için elini uzattı. Çantanın yerinde yeller esiyordu. Telaşla etrafına bakındı, herkesin elindeki çantalara baktı. Çantasını çalmışlardı. İşin en kötü tarafı zor bela bulduğu ve bir eşi daha olmayan arayıcı çubuğun hem yenisi ve hem de eskisi de çantanın içindeydi. Üstelik çocuğun sünnet parasının da pek çoğu bu işler için harcanıp gitmişti. Elindeki ekmeği bile kenara bırakıp kendisine yardımcı olacak bir polis aramaya başladı. Meydanda trafiği idare eden trafik polisinin yanına koşup durumu anlattı. O da ona garın karşı aralığındaki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne müracaat etmesini söyleyince yine koşarak oraya gitti. Alt katta bir büroya derdini anlatan bir dilekçe verdi. Dilekçeyi alan memur ona bu civarda bu tür pek çok olay olduğunu, çoğunlukla çalınan eşyaların bulunmadığını ama yine de şayet bir netice alırlarsa kendisine ulaşacaklarını söyledi. Bütün keyfi kaçmıştı. O gün akşam Ankara’ya döndü. Otomobil günlerce sanayi çarşısında yattı. Usta kendisi bu işe çözüm bulamayınca etrafındaki esnaftan teknik yardım istedi. Çarşıdaki bir tornacı direksiyondan vitesi yerden vites haline getirebileceğini söyledi, ama çok para istedi. Otomobil bir ay

daha yattı. Derken Keçiören’de bu otomobilin terk edilmiş bir hurdası bulundu. Ama onun da üzerinde şanzıman yoktu. Mehmet iyice bunalmıştı. Bir gün yine sanayide ustayla konuşurken bir hurdacı çıkıp geldi. Otomobile çok cüzi bir fiyat teklif etti. Mehmet düşünürken usta yanına geldi, kulağına eğilerek: “Bu şanzımanın olacağı yok. Olsa bile zaten gurup mili de iyi değil. Ben biliyorum, birinci vites dişlisinde kırık vardı, biz kaynakla doldurup diş yaptırdık. Eli kulağında, yarın öbür gün kırılır. Motor desen yağ yakıyor. Rektifiye vesaire uzun ve pahalı işler. Sat bu hurdacıya kurtul. Bak yeni yerli otomobiller çıktı. Azıcık para biriktir, bir tane al. Gözün kapalı binersin” diye fısıldadı. Mehmet bir süre sakin kaldı, düşündü taşındı. Sonra da “Tamamdır usta, ver parayı sonra da al götür, hayrını gör” dedi. Ertesi gün de hurdacıdan aldığı belgelerle trafiğe gidip otomobili kayıtlardan düşürdü. Mehmet otomobili sattıktan yaklaşık üç dört ay sonra eve iadeli taahhütlü bir mektup geldi. Mektup İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden geliyordu. Çantasının kaybolması ile ilgili verdiği dilekçe ilgi gösteriliyor ve içinde Mehmet’in adına kesilmiş bir fatura ile iki adet çubuk ve de muhtelif pijama ve çamaşırlar bulunan çantanın hırsızlardan alınarak adli emanete konulduğundan bahsediliyordu. Mehmet ne diyeceğini, ne yapacağını bilemedi. Arabasını sattığı hurdacı onu tamamen parçalamış ve demir aksamını satmıştı bile. Mektubu okunmayacak kadar ufak parçalara hırsla bölerek yırtıp kapının önündeki çöp tenekesine attı. Bu arada gözlerinden süzülen iki damla yaşa da hakim olamadı. M. Ali Sade 2015



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.