E-motoring | E-dergi 6.sayı

Page 1

Peugeot 208 GTI Aslan değil yarış atı Subaru BRZ 555 ruhuyla Mercedes-Benz E250 CDI Sürüş felsefesi

Bayandan otomobil yazısı AYÇA ŞEN DENİZE DÜŞEN OTOMOBİLDEN NASIL ÇIKILIR?

Opel’in imaj sembolü


e d H r onda’lar e y r i b ü ’ 4

d n i e r e f ı ğ r s e a d tlar! n ı t l A Civic HB 621 62 21 TL taksitle

Jazz 656 56 TL taksitle

CR-V 11.198 198 1998 TL taksitle

Civic Sedan 628 TL taksitle

Kredi Tutarı Taksit Tutarı Vade Faiz Oranı 10.000 TL 20.000 TL 30.000 TL 40.000 TL

215 430 645 860

60 60 60 60

Kredi İșlem Aylık Toplam Yıllık Toplam Maliyet Oranı Maliyet Oranı Ücreti

%0.73 %0.73 %0.73 %0.73

500 TL 500 TL 500 TL 500 TL

%1,06 %0,97 %0,94 %0,92

%12,76 %11,62 %11,24 %11,06

Örnek ödeme planı 14/06/2013 tarihli faiz oranlarına göre hazırlanmıștır ve faiz oranları piyasa koșullarına göre değișiklik gösterebilir. Kampanya kamsamında uygulanacak faiz oranı 0 km Honda araçlar için geçerlidir. Aylık ve yıllık maliyet oranları hesaplamalarına istihbarat ücreti, kasko ve ferdi kaza sigortası prim bedeli dahil edilmemiștir. İstihbarat ücreti 15 TL olup, sigorta prim bedelleri aracın yașı, modeli, müșteri yașı ve mesleği gibi değerlere göre değișkenlik göstermektedir.

www.honda.com.tr - www.facebook.com/HondaTR

Kampanya 30.06.2013 tarihine kadar geçerli olup, stoklarla sınırlıdır. Kampanya Honda Finans (Honda Türkiye A.Ş. ile anlaşmalı banka ve finans kuruluşları) tarafından kullandırılan krediler için geçerlidir. *Civic Sedan Dream MT modelinin tavsiye edilen perakende satış fiyatı 49.220 TL olup, örnek ödeme planı 20.000 TL nakite göre oluşturulmuştur. **Jazz Joy MT modelinin tavsiye edilen perakende satış fiyatı 40.515TL olup, örnek ödeme planı 10.000 TL nakite göre oluşturulmuştur. ***Civic HB Comfort MT modelinin tavsiye edilen perakende satış fiyatı 48.900 TL olup, örnek ödeme planı 20.000 TL nakite göre oluşturulmuştur. ****CR-V Lifestyle modelinin tavsiye edilen perakende satış fiyatı 95.700 TL olup, örnek ödeme planı 40.000 TL nakite göre oluşturulmuştur. Tavsiye edilen perakende satış fiyatlarına trafik sigortası dahil değildir. İlanda fiyatı verilen modeller ile ilan görselleri arasında farklar bulunabilir. Vergi, fon ve harçlarda meydana gelebilecek olası değişklikler fiyatlara yansıtılacaktır. Ayrıntılı bilgi www.honda.com.tr’de!


Yazlık dergi

ğının bezginliği ne korku Uyuyan güzel uyandı artık. Ne yaz sıca kendine geliyor. Geçen sindirmedi toplumu, uykuya çekilmiş halk en neredeyse gecikiyoray Taksim ile yatıp Gezi Parkı’yla uyanırk yız. duk. Ama bu ay tam da vaktinde yayında eo’dan Opel’e, Fiat’a İlginç bir sayı oldu, tam yazlık, Alfa Rom a ürünleri ardı ardına cabriosu bol. Opel’in yeni imaj parlatm l göreceğiz. Kapağımızı tanıtılıyor, belli ki artık daha farklı bir Ope lansmanından döndük süsleyen Cascada’nın Alaçatı’daki müthiş ğrafları geçti. Fakat ve elimize güncellenen Insignia’nın foto ız son gece Insignia’nın bitmemiş, dergimizi yayına hazırladığım küçük haberlerle ilginç crossover versiyonu da ortaya çıktı. Diğer bir Opel sayısı hazırlamış olduk! rı’nda sergilenecek Yaklaşmakta olan Frankfurt Otomobil Fua tılıyor. Otomotivin yaz yepyeni otomobiller de birer birer tanı arasında yeni MINI’nin molası vermeye hiç niyeti yok. Bunların im. meraklılarını çok şaşırtacağını söyleyebilir ecanla beklediğinizi biliDergimizin şöhret yazarı Ayça Şen’i hey nbul’da yaptıktan sonra yorum. Bu ay Fiat 500 Cabrio testini İsta lya’da kaleme aldı. Çok tatile gitti yerinde de inceledi (!) ve Sici keyifli bir yazı sizi bekliyor. konulardan biri “Denize Bu ay en çok ilgi göreceğini düşündüğüm ı taşıyor. Kimse yüzmek uçan otomobilden nasıl çıkılır?” başlığın r var. Çünkü malum, için otomobil kullanmıyor ama bilmekte yara yalısında uyurken gemi en tuhaf kazalar ülkemizde yaşanabiliyor, nda ilerlerken uçağın çarpması sonucu ölen de oldu, karayolu rda hayat kurtaracak çarptığı taksi de... Beklenmedik durumla pratik ipuçlarını bilmekte yarar var. Huzurlu ve özgür günler... Süreyya İZGİ sizgi@e-motoring.com

YAYIN YÖNETMENİ Süreyya İzgi MOTORSPORLARI EDİTÖRÜ Fatih Yurdatapan FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Batuhan Kıran GÖRSEL YÖNETMEN Metin Yılmaz Yıl: 1 Sayı: 6 Ofis: Çayırbaşı Caddesi Kırklar Sokak No: 15 Büyükdere, Sarıyer / İSTANBUL 212 218 10 89

http://e-motoring.com https://www.facebook.com/emotoringcom http://twitter.com/emotoring

e-motoring magazine › temmuz 2013


HOT NEWS

Efsaneler üstü Golf VW’nin 1974’ten günümüze kadar ürettiği Golf sayısı 30 milyon adedi aştı. Alman üreticinin Wolfsburg’daki fabrikasında üretilen 30 milyonuncu otomobil bir TD Bluemotion oldu. Bantlardan inen otomobil, üretildiği hafta boyunca tüm çalışanların görüp bu gururu yaşaması için fabrikada sergilendi. Volkswagen başkanı Profesör Martin Winkerton, yaptığı açıklamada Golf’ün tarihinin otomobilin gelişiminin tarihi gibi olduğunu söyledi. Volkswagen AG, geride kalan 39 yılda her gün ortalama 2000 adet Golf satmayı başardı.

Leon’un sporcusu geldi SEAT’ın yenilenen modeli Leon’un, iki kapılı ve daha sportif tasarıma sahip Leon SC versiyonu, SEAT Showroom’larında satışa sunuldu. Leon SC 48.750 TL’den başlayan fiyatlar ile alınabiliyor. İspanya’da Yılın Otomobili seçilen Yeni Leon’un, daha dinamik ve sportif odaklı versiyonu Leon SC, ilk bakışta tasarımı ile öne çıkıyor. Keskin köşeleri ve dinamik kıvrımları ile bir Spor Coupe’den beklenen tüm agresif tasarıma sahip olan Leon SC, geniş ve göz alıcı renk kartelası ile de fark yaratıyor. Opsiyonel olarak sunulan Panoramik Sunroof, Full LED farlar ve sportif jantlar ile Leon SC sürüş keyfine keyif katıyor. Leon SC, ilk etapta Türkiye’de 150 HP’lik 1.2 lt TSI DSG Style, 140 HP’lik 1.4 lt TSI FR ve 105 HP’lik 1.6 lt TDI CR DSG Style motor seçenekleri ile satılıyor. Leon SC’nin Style paketinde, Bluetooth sistemi, hız sabitleme, 16 inç alüminyum alaşım jantlar standart yer alıyor. Style donanımında, deri ve Alcantara koltuklar, SEAT Ses Sistemi, Navigasyon sistemi, 17 inç alaşım jantlar ve elektrikli panoramik Sunroof opsiyonel olarak sunuluyor. Dikkat çekici FR logosu, spor süspansiyon, ve alaşım 17 inç alüminyum jantların standart olduğu FR paketinde de Full LED farlar ve navigasyon sistemi de opsiyonel olarak alınabiliyor. Style donanım paketli 1.2 lt TSI DSG 48.750 TL’den başlayan fiyatlar ile alınabiliyor. 04 › 05 e-motoring magazine › temmuz 2013


MINI’nin örtüsü aralandı Sonbaharda tamamen yenilenecek MINI’de üçüncü jenerasyon görülmeye başlandı. Son zamanlarda casus fotoğrafçıların deneme sürüşlerinde yakaladığı yeni MINI için medyaya BMW tarafından da bir fotoğraf servis edildi. Meraklıların heyecanını biraz daha yükseltecek fotoğrafta MINI’nin %99′u örtünün altında gizli.Sadece sol ön köşeden minik bir frikik objektiflere yansımış. Daha uzun bir burnu olduğunu duyduğumuz, muhtemelen 5 kapılı bir versiyonunun da üretileceğini bildiğimiz MINI, geleneksel çizgileriniyse koruyacak. BMW motor ailesinden seçilmiş güç paketlerinin yeni jenerasyonda giderek güçleneceğini duyduğumuz otomobilde donanım zenginliği de yine göz kamaştıracak.

Insignia araziye çıkıyor

markalar yeni modellerini birer birer Eylül ayında yapılacak Frankfurt Otomobil Fuarı’na daha 2.5 ay zaman var ama orta üst sınıf crossover modeli Induyurmaya başladı. Günün yenilik haberi Opel’den geldi. Insignia’dan geliştirilen 20 mm daha yüksek olan otomobilin signia Country Tourer, fuarda tanıtıldıktan sonra satışa sunulacak. Insignia’dan Elektronik kontrollü dört tekerlekten gövdesinin altında da arazi koşullarında zarar görmemesi için koruyucular da var. akslara değişken olarak aktarılabilir. çekiş sistemi Haldex ile donatılan araçta değişen yol koşullarına göre çekiş arasında değiştirebiliyor. Insignia Elektronik sınırlı kaymalı kilitli diferansiyel kilit oranını yol koşullarına göre %0-100 2.0 litre hacimli CDTI turbo dizel moCountry Tourer’da 2.0 litre 250 HP’lik SIDI benzinli motorun yanı sıra 163 HP’lik motorun 195 HP’lik biturbo versiyonu tor da görev yapacak. Bu güç paketlerinin ardından 2.0 litre hacimli CDTI dizel şanzımanlarla alınabilecek. Üçüncü motor gamına eklenecek. İlk iki motor seçeneği 6 ileri vitesli otomatik ve manuel seçenek ise sadece 6 ileri vitesli otomatik şanzımanla sunulacak.


LANSMAN

Cascada gürül gürül çağlıyor

Opel’in adını İspanyolca çağlayan kelimesinden alan yeni üstsüz modeli Cascada, premium konumlandırmasıyla iddialı cabriolarla rakip olmaya hazırlanıyor. Yüksek kalitesi ve performansıyla dikkat çeken otomobilin Türkiye lansmanı Alaçatı’da gerçekleştirildi.

06 › 07 e-motoring magazine › temmuz 2013


O

pel’in dört koltuklu yeni convertible modeli Cascada, geçen ay içinde Alaçatı’da yapılan basın lansmanının ardından Türkiye’de satışa sunuldu. Kompakt konumlandırmayı aşıp orta sınıftaki cabrio rekabetine katılmak isteyen “dört mevsim modeli” Cascada, ülkemizde ilk kez bu modelle kullanılmaya başlanan 170 HP’lik 1.6 SIDI Turbo ECOTEC ve 165 HP’lik 2.0 CDTI olmak üzere iki motor seçeneğiyle satılacak. Avrupa genelinde 20 Nisan 2013 tarihinden bu yana 5500 adetin üzerinde sipariş alan Cascada için Türkiye pazarında yıl sonuna kadar 50 adetlik satış hedefleniyor. 6 vitesli otomatik şanzımana sahip benzinli motor 1.6 SIDI Turbo ECOTEC, 96 bin TL ve yine 6 ileri otomatik vitesli turbo dizel 2.0 CDTI ise 119 bin TL fiyatla satılacak. 50 km/s’ye kadar hızlarda 17 saniyede açılıp kapatılabilen sofistike kumaş tavan sistemine sahip Opel Cascada üst sınıf cabrio özellikleri ve zengin donanımı sunuyor. Dört kişilik otomobilin kabinindeki genişliğin yanı sıra bagajında da uzun yolculuklara imkan tanıyacak kapasite sunuluyor. Tavan kapalı iken 280 litre olan bagaj hacmi kumaş tavan açıldığında 380 litreye çıkıyor. Bu rakamlar Cascada’yı bagaj alanı anlamında en başarılı convertible modelleri arasında konumlandırıyor. Cascada zarif, uzatılmış bir siluete ve yüksek kaliteli bir kumaş tavana sahip, dört kişilik bir otomobil. Opel’in model yelpazesinin son üyesi olan Cascada, yalnızca boyutlarıyla (uzunluk: yaklaşık 4696 mm; genişlik: 2020 mm) değil aynı zamanda cazibesi, üst sınıf

e-motoring magazine › temmuz 2013


LANSMAN teknolojiler ve sunduğu pek çok özellikle de rakiplerinden ayrılan bir orta sınıf cabrio. Opel Cascada benzinli otomatik ve dizel otomatik şanzımana sahip iki farklı motor seçeneği ve sadece Cosmo donanımı ile satılacak. Gövde tasarımındaki heykelsi biçimlerin akıcı sürekliliğiyle Cascada’nın dizaynı, göz kamaştırıcı ve mazide kalmış bir çağa ait “Grandes Routières”in klasik ve modası geçmeyen zarafetini yansıtıyor. Açık hava sürüşü için tavanı açık halde Cascada, kesinlikle düzgün bir profile sahip. Hızlı ve zarif biçimde eğimlenen A sütunlarının ardında, bu pürüzsüz silueti bozacak hiçbir görünür tavan örtüsü ya da takla barları yok. Ama bu otomobilde takla barı olmadığı anlamına gelmiyor, gizlenmiş barlar, olası bir risk durumunda ortaya çıkıyor. Birçok üstü açık otomobil yalnızca tavanı açık halde şık görünüp kapatıldığında cazibesini yitirirken, Cascada her zaman zarif bir görüntüye sahip. Tavan kapalıyken bile kusursuz, kesintisiz bir profili var. Çabuk kuruma özellikli tavanı istenirse uzaktan kumanda ile açılıp kapatılabilen otomobilde Mercedes-Benz’in yaklaşık 10 yıl kadar önce sunduğu ama sonra nedense vazgeçtiği “kemer uzatma” aparatını yeniden görmek geçmişe bir yolculuk gibi oldu.

üreticilerin pahalı otomobillerinin yer aldığı orta sınıf cabrio segmentine girmekten gurur duyuyoruz. Cascada ile Opel artık açık hava düşkünlerine, bir orta sınıf cabrio otomobile özgü tüm özellikleri ve üst sınıf donanımları ulaşılabilir bir fiyatla sunuyor” dedi. Almanya’da tasarlanan ve geliştirilen Cascada, Opel’in Polonya’nın Gliwice kentindeki teknoloji harikası üretim tesisinde üretiliyor.

Süspansiyon Insignia OPC’den

Teknoloji ve güvenlik özellikleri

Cascada’nın ön aksı, ilk olarak Insignia OPC için geliştirilmiş olan bir HiPerStrut (Yüksek Performanslı Helezonlu Amortisör) süspansiyon düzeniyle, Opel’in en iyi şasi teknolojisine standart olarak sahip. HiPerStrut, sönümleme ve yönlendirme işlevlerini ayırarak optimum çekiş ve dönüş hassasiyetinin yanı sıra tüm yol koşullarında daha düşük tork kumandası ve daha iyi yol tutuş sağlıyor.

Cascada, açık havada araç kullanma deneyimini Opel teknolojisinin en iyisiyle bir araya getiriyor. Bu, 10’a kadar otomatik işleve sahip akıllı AFL+ Adaptif İleri Aydınlatma sistemini, yeni geliştirilmiş işlevleriyle (geliştirilmiş Trafik İşareti Tanıma ve Şeritten Ayrılma Uyarısı, yeni bir

Opel’in 3 farklı ayara (Standard, konfora yönelik Tour ve dinamik Sport modları) sahip tümüyle adaptif şasi kontrol sistemi FlexRide Cascada’da mevcut. Bu sistem, farklı sürüş koşulları ve sürüş tarzlarının yanı sıra sürücünün seçtiği tercihlere kendini otomatik olarak uyarlayarak sürüş kalitesini, kontrolü ve güvenliği artırıyor. Opel Cascada 17 inçten 20 inçe kadar jantlarla donatılabiliyor. Opel Cascada’yı tanıtan, Opel Türkiye Genel Müdürü Özcan Keklik “Cascada, mevcut ürün yelpazemizin en yeni üyesi. Elektrikli Ampera, sub-compact SUV Mokka, şık, şehirli ADAM ve şimdi bu zarif orta sınıf convertible ile portföyümüzü genişletiyor ve tümüyle yeni segmentlere adım atıyoruz. Bugüne dek yalnızca üst sınıf 08 › 09 e-motoring magazine › temmuz 2013


Takip Mesafesi Göstergesi ve Önden Çarpma Uyarısı) ikinci nesil Opel Eye ön kamerayı, park manevralarını kolaylaştıran bir geri görüş kamerası ve bir Gelişmiş Park Yardımı sistemini, ultrasonik tabanlı bir Yan Kör Nokta Uyarı Sistemini, ergonomik ön koltukları, ısıtmalı direksiyon simidini ve Yokuş Kalkış Desteğini içeriyor.

Yeni nesil motor ve şanzımanlar Lansmanda Cascada’nın 1.6 SIDI Turbo ECOTEC benzinli motoru ve 6 ileri otomatik şanzımana sahip tasar-

ruflu 2.0 CDTI motoru test edildi. 1.6 SIDI orta sınıf, doğrudan püskürtmeli ünite, ilk kez Opel’in bu yeni convertible modeliyle sahneye çıkan ve ürün yelpazesindeki diğer orta sınıf ve kompakt modellerde de kullanılacak olan tümüyle yeni nesil motor yelpazesinin bir parçası. 1.6 SIDI Turbo ECOTEC motor, güç ve tork üretiminin yanı sıra convertible estetiğinde keyifli, pürüzsüz gezintiler için otomobile mükemmel biçimde uyan inceliğe sahip. 4250 ila 6000 devir arasında 125kW/170 HP ve overboost işlevi sayesinde anlık olarak 280 Nm’ye kadar tork üretiyor; bu rakam, bu güç kategorisindeki bir 1.6 Turbo motor için en iyi tork değeri. Bu motor, Start/Stop sistemli, 6 ileri otomatik şanzımana sahip. 1.6 SIDI Turbo ECOTEC motor aynı zamanda performans (son hız 222 km/s ve 0-100 km/s ivmelenme 9.6 saniye) ve yakıt ekonomisi (6.3 litre/100 km, 148 gr/km CO2) arasında bir denge sunuyor. Cascada’da dizel motor seçeneği de unutulmamış. Opel’in modern motor gamının tasarruflu 121 kW/165 HP’lik 2.0 CDTI motoru, 6 ileri otomatik şanzıman seçeneğiyle sunuluyor. Bu motor, overboost devreye girdiğinde 350 Nm’ye kadar tork üretebiliyor. Cascada, Opel’in ürün yelpazesinde yeni nesil düşük sürtünmeli 6 ileri vitesli otomatik şanzımanın kullanıldığı ilk model. Daha sportif bir sürüş deneyimi için manuel vites değişimine imkan tanıyan bir Active Select fonksiyonuna sahip. e-motoring magazine › temmuz 2013


LANSMAN Sürüş izlenimleri Heybetli Amerikan cabrio’larını anımsatan Cascada, dört koltuklu yapısıyla Astra’nın üstsüz versiyonlarından hayli farklı. Sanki Insignia platform ve gövdesi üzerinde yaratılmış bir cabrio gibi ferahlık hissettiren otomobil, gerek sürüş kalitesi ve gerekse özellikleriyle önümüzdeki dönemde epey dikkat çekecek. Gerçi Opel Türkiye’nin yılın kalan 6 ayındaki hedefi 50 adet gibi düşük görünen bir değer ama zaten ülkemizdeki cabrio pazarı da zannedildiği kadar geniş değil, yılda 5000 otomobili bulmuyor. Insignia’nın daha “süslenmiş” kokpitinden kumanda edilen Cascada, Opel’in geleneksel güven veren süspansiyon ve sürüş özelliklerine ek olarak rijit gövdesiyle cabrio hissini de çok iyi yansıtıyor. Özellikle güçlendirilmiş A sütunları, ön cam çerçevesinin bozuk yüzeylerde bile titrememesini sağlamış. Gerçi Opel, Cascada’yı kompakt cabrioları aşıp BMW ve MercedesBenz’in hakim olduğu orta sınıf cabriolara rakip, daha uygun fiyatlı bir seçenek olarak imaj temsilcisi misyonu yüklenmiş ama sürüş dinamikleri daha çok Chrysler Sebring (ki 4 kişilik cabriolar arasında yeri çok değerlidir!) benzeri ayarlanmış. Sürüş karakteriyle tipik Amerikan convertible otomobilleri gibi hissettiriyor, ağırbaşlı, elit. Tavanın hızlı açılıp kapanması beni çok heyecanlandırmıyor, iki saniye hızlı kapanmak ancak aniden bastıran sağanakta yolcularını 15 damladan kurtulabilir ama otomobilin hareket halindeyken açılıp kapanabilmesi daha önemli. Cascada’da tavanın 50 km/s hıza kadar açılıp kapanabilmesi elektrohidrolik mekanizmayı ne kadar yorar bilemem ama muson yağmurları yaşanan coğrafyalarda çok takdir göreceği muhakkak! Lansman dönüşü beliren uçağı kaçırma ihtimaliyle Alaçatı’dan İzmir’e bozmadan 200 km/s gibi hayli yüksek tempoda seyrettiğim Cascada’ya puanlarım genelde olumlu oldu. 1.6 SIDI Turbo ECOTEC motorun istekli çekişi ve başarılı tork dağılımı, her hızda diri bir sürüş karakteri sağlamış. Viraj hakimiyeti, kabin konforu, saçların huzuru hep mutluluk vericiydi. Otomobil İzmir çevresindeki tırmanışlarda 160 km/s’nin üzerine çıkamadı ama eğimleri bilenler aslında ne kadar iyi bir tempo tutturabildiği anlayabilir. Sadece bu sürüşte zaman zaman vites kutusunun motorun yüksek temposuna yetişmekte zorlandığını fark ettim. Rakip markaların kullandığı, daha esnek vites değişimlerine imkan veren çift kavramalı daha modern şanzımanlar var.

Opel’in 4 koltuklu cabrio geleneği

General Motors’un Avrupa ayağı olarak Opel’in marka kimliğinde geçmişten bugüne rakiplerinde pek görülmeyen özellikler kullanıldı.

Dört kişilik üstü açılabilir model olarak 1940’lar biterken Kapitan modelini tanıtan Opel, 1967’de Record ile iki koltuğa dönmüştü.

Ama 1980’ler başlarken Monza modelinin 4 koltuklu cabrio versiyonu da üretilmişti.

10 › 11 e-motoring magazine › temmuz 2013



HOT NEWS

Insignia yenilendi

Alman üreticinin başarılı orta sınıf temsilcisi Insignia, kapsamlı bir makyaj çalışmasıyla Eylül ayından itibaren yenilenmiş olarak yoluna devam edecek.

O

pel model yelpazesi, 65. Frankfurt Motor Show’da (12-22 Eylül 2013) dünya prömiyeri yapılacak yeni Opel Insignia ile bir üst seviyeye çıkıyor. Yılın Aracı ünvanına ve birçok ödüle sahip Insignia, makyaj operasyonu sonrası çok daha çekici iç ve dış tasarımıyla göz alıyor. 99 g Turbo dizel ve yeni nesil Turbo benzinli motor gibi yeni güçlü ve ultra verimli doğrudan püskürtmeli motorlar,geniş motor portföyü daha da genişletiyor. Bir dizi şasi iyileştirmesi, daha yüksek konfor getiriyor. Ve tümüyle yeni nesil bir bilgi-eğlence sistemi. Bu sistem pek çok akıllı telefon işlevini araca entegre ediyor ve orta konsoldaki dokunmatik ekran vasıtasıyla sezgisel ve basit bir şekilde kullanılabiliyor.

Tamamen yenilenen ön ve arka yüz Otomobilin burun tasarımı yenilenirken yeni far tasarımı, yeni LED Gündüz farı formu, ileri LED teknolojisi, daha geniş ve alçaltılmış krom ön ızgara, yeni ön tampon tasarımı ve mercek formlu yuvarlak yeni sis farları dikkat çekerken arkada yeni LED arka aydınlatma grubu, bagaj kapağında aydınlatma grubunu bölen ve boylu boyunca uzanan belirgin krom çıta ve 12 › 13 e-motoring magazine › temmuz 2013

yeni arka tampon tasarımı dikkat çekiyor. Tamamen yenilenen iç mekandaysa direksiyon tasarımı, gösterge paneli ve orta konsol tasarımı ve klima kontrol düğmeleri yenilenmiş. Orta konsolda 2 alternatif: 4” Renkli ve 8” Dokunmatik Renkli Ekran kullanılırken gösterge panelinde 4” & 8” renkli ekranlar 2 alternatif olarak sunuluyor. Mevcut Insignia’da sunulan Turn-Push düğmesi yerine, dokunmatik kontrollü yüzey Touch Pad kullanılırken anahtarsız giriş ve çalıştırma sistemi de donanıma eklenmiş. Ve motorlar!.. Uzun zamandır beklenen Yeni SIDI benzinli motor teknolojisi makyajlı Insignia’da karşımıza çıkacak. 1.6 lt 170 HP Turbo AT6 motor, 6.6lt/100km ortalama yakıt tüketimi verisiyle dikkat çekiyor. Yeni Opel Insignia aynı zamanda güç aktarım organları ve şasi anlamında da iddialı. Bu orta sınıf model sürüş konforu, kontrol ve yol tutuş alanlarında zaten pek çok ödül almış olsa da bu yeni versiyon çıtayı daha da yükseltiyor. Opel mühendisleri, amortisörler, dengeleyiciler ve direksiyon da dahil olmak üzere şaside bir dizi iyileştirmeler yaparak daha düşük gürültü ve titreşimin yanında daha da yüksek konfora ulaşmış. Daha da genişletilen motor port-


föyü, hiç bir taviz vermeksizin performans ve konfora yönelik olarak geliştirildi. Yeni Opel Insignia güçleri 110 bg ile 325 bg arasında değişen benzinli, dizel ve LPG (Likit Petrol Gazı) olmak üzere üç alternatif arasında tercih imkanı da sunuyor. Yeni 2.0 litrelik turbo dizel motoru sayesinde 120 HP ve 140 HP’lik versiyonlar, bu sınıftaki en iyi değer olan, karma tüketimde 100 km’de yalnızca 3.7 litre yakıt tüketiyorlar ve bu özellikleri bu aracı A+ verimlilik sınıfına taşıyor. Her iki model de ayrıca üstün bir torka sahip; bir otomatik overboost işlevi sayesinde 120 HP’lik Turbo dizel 320 Nm ve 140 HP’lik model 370 Nm tork sunabiliyor. Yelpazenin en güçlüsü olan dizel motor, 195 HP’lik 2.0 BiTurbo CDTI. En öne çıkan benzinli motorlar, iki turbo doğrudan püskürtmeli motor: 250 HP güç ve 400 Nm maksimum torka sahip 2.0 SIDI Turbo ve 170 HP güç ve 260 Nm ve hatta overboost ile 280 Nm maksimum torka sahip en yeni nesil motor yelpazesinden 1.6 SIDI Turbo (SIDI = Kıvılcım Ateşlemeli Doğrudan Püskürtme). Her ikisi de yüksek yakıt ekonomisiyle üstün güç gelişimi ve kusursuz çalışma akıcılığına sahip. Bunlar altı vitesli düz şanzıman ve Start/Stop işleviyle veya yeni, düşük sürtünmeli altı vitesli otomatik şanzımanla donatılabiliyor. Önden çekişe ek olarak 2.0 litre SIDI Turbo ayrıca dört tekerlekten çekişle de sunuluyor.

ADAM’a “beyin nakli” IntelliLink bilgi-eğlence sistemli Opel ADAM şimdi, sürüş esnasında istenilen bir şeyin yalnızca konuşarak yapılmasına yardımcı olan Apple’ın eşsiz akıllı asistanı Siri Eyes Free için tam entegreye olanak tanıyor. Direksiyona monte edilmiş bir düğmeyi kullanarak, iOS 6 uyumlu iPhone cep telefonuna sahip olan müşteriler, güvenli şekilde gözlerini yoldan ayırmadan ve direksiyondan ellerini çekmeden bazı işlemleri Siri Eyes Free üzerinden yönetebilecekler. Bu geleneksel sesle etkinleştirmelerden oldukça farklı – ADAM’da yalnızca geçerli ses tonuna sahip kişi olmanız şartıyla Siri Eyes Free uygulamasına konuşabilirsiniz. Opel, opel adam, adam, otomobil, araba, siriDikkatin dağılmasını en aza indirgemek için Apple ve Opel, konuşmaktan başka bir şey yapmanıza gerek kalmadan Apple cihazınızla iletişim kurmanıza yardımcı olan Siri Eyes Free modu ile önceki eller serbest işlevselliğini çok daha ileriye taşıdı. Sürücüler, ADAM’ın özelliklerini kullanırken Siri metin konuşmasının ekranda görüntülenmediğini fark

edecekler. En önemli odak noktası olarak güvenliğin sağlanmasına yönelik entegrasyonun geliştirilmesi esnasında Apple ve Opel firmalarının bir araya getirmiş olduğu en önemli güvenlik önlemlerinden biri. Bu özellik, tüm ADAM modellerinde standart sunulacak.Önceden IntellilLink donanımlı ADAM’a sahip olan müşteriler de Siri Eyes Free uygulamasından faydalanabilirler. Siri Eyes Free işlevselliğinin IntelliLink içerisine dahil edilmesini sağlayan ücretsiz bir yazılım güncellemesi sunacak.

e-motoring magazine › temmuz 2013


HOT NEWS

Clio’da yeni seçenekler Renault, Clio HB ve Sport Tourer versiyonlarına yeni opsiyonlar ekledi. Araçta otomatik vites konforunu yaşamak isteyenler için artık Clio HB ve Sport Tourer’da 1.2 Turbo EDC 120bg seçeneği satışa sunuluyor. Bu yeni otomatik vites, sıradışı bir sürüş konforu sağlıyor. Aynı anda güç, performans ve yakıt tüketim kontrolünü bir arada barındıran 1.2 Turbo EDC 120bg, atak canlı ve tepkisel bir hızlanma sunarken yakıt tüketimi ve CO2 emisyonları açısından da sınıfında öne çıkıyor. Bu yeni motor karma parkurda 5.2 litre / 100km düşük yakıtım tüketimi ve 120g CO2/km salım değeri kaydediyor. 6 ileri EDC otomatik vites kutusu, manuel bir vites kutusunun tüketimine benzer bir yakıt tüketimi ile birlikte seri vites geçişleri tepkisellik ve canlılık sunuyor. Clio HB 1.2 Turbo EDC 120bg 42.500TL, Clio Sport Tourer ise 46.590TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor.

Aston Martin’den geçmişe saygı İngiliz otomobil efsanesi Aston Martin, 2 yıllık çalışmanın ardından yenilediği Heritage Showroom’u hizmete aldı. Markanın geçmiş modellerinin servis hizmetleri alabileceği tesiste klasik modellerin satışı da yapılacak. DB7 dahil tüm modeller, klasik otomobil müşterilerinin görüşüne de açık olacak. Olympia binasında organize edilen klasik shoowroomunda özel bir bölümde servis işlemleri de yapılacak.

14 › 15 e-motoring magazine › temmuz 2013


Kendi enerjisini üretiyor Honda’nın dünya genelindeki karbon emisyonunu azaltma hedefine Türkiye fabrikası, çatısına kurduğu güneş panelleri ile enerji üretmeye başlayarak katkı sağlıyor. “Blue Skies For Our Children-Çocuklarımız için Mavi Bir Gökyüzü” sloganıyla 1970’lerden bugüne çevreyle dost teknolojiler geliştirmeye devam eden Honda, üretimde karbon emisyonunun düşürülmesinden yakıt hücreli (hid-rojen ile çalışan) araçlara kadar geniş bir yelpazede çalışmalarını sürdürüyor. Özellikle karbon emisyonunun düşürülmesi konusunda AEE Ateş Renewables ile gerçekleştirilen projeyle Honda, aktif olarak kullanmadığı çatılarını, hem gelir getiren bir enerji üretim tesisine dönüştürdü hem de karbon emisyon hedeflerine önemli bir katkıda bulundu. Honda, bu sayede yılda 124858 kwh (bir evin 50 yıllık enerji tüketimine denk) elektrik enerjisi elde etmeyi hedefliyor. Honda Türkiye Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Sümer “Geçen yıl 2020 hedeflerimiz kapsamında tüm dünyadaki üretimlerimizde CO2 emisyonunu %30 oranında azaltmayı hedeflediğimizi paylaşmıştık” dedi.

Fiat 500 ailesi büyüyor

İtalyan üretici Fiat’ın harika geri dönüş modeli 500’de modern versiyonlar iyice çoğalıyor. Geçen yıl tanıtılan cross over versiyonu 500L’nin Frankfurt Otomobil Fuarı’nda 7 kişilik verisyonu 500L Living tanıtılacak. Boyutları değiştirilmeden daha fazla koltuk sunulabilmesine olanak tanıyan imkan, bagajdan yaratılmış. Otomobilin üçüncü koltuk sırası ile bagaj hacmi arasında bir tercih yapmak gerekiyor. Kokpit ve koltuk tasarımları 500L’den aynen aktarılan Fiat 500L Living’in motor havuzunda Fiat motor gamından bilindik 0.9 ve 1.4 litrelik iki benzinli, 1.25 ve 1.6 litrelik iki de turbo dizel motor yer alacak.

e-motoring magazine › temmuz 2013


HOT NEWS

Volvo akıllı otomobil peşinde Volvo Car Group otonom park için akıllı bir konsept geliştirdi. Önümüzdeki hafta bir medya etkinliğinde tanıtılacak olan konsept otomobil, sürücü içinde olmadan kendi başına boş bir park alanı bulup park ediyor. Sürücüsüz akıllı otomobil, aynı zamanda otoparktaki diğer otomobiller ve yayalarla ile güvenli ve sorunsuz etkileşim kuruyor. “Otonom Park özelliği, sürücüyü zaman alan boş park alanı bulma ve park etme derdinden kurtaran bir teknoloji konsepti.

16 › 17 e-motoring magazine › temmuz 2013

Sürücü sadece aracını otopark girişinde bırakıyor ve daha sonra aynı yerden alıyor,” diyor Volvo Car Group Kıdemli Güvenlik Danışmanı Thomas Broberg. Sürücü Otonom Otopark özelliğini etkinleştirmek için bir cep telefonu uygulaması kullanıyor ve sonra otomobilden uzaklaşıyor. Araç, ücretsiz bir park yeri belirleyip gitmek için sensörler kullanıyor. Sürücü aracı almak için geri geldiğinde işlem tersine dönüyor. Otonom sürüş özelliğini diğer nesneleri

algılama ve otomatik fren yapma özellikleriyle birleştirmesi, otomobilin otoparktaki diğer araçlar ve yayalarla güvenli bir şekilde etkileşim içinde olmasına imkân sağlıyor.

Öncü teknolojiler Volvo Car Group’un amacı, kavramların ötesine geçerek ve müşterilere ulaşacak öncü teknolojiler sunarak özerk sürüş alanında liderlik kazanmak. Otonom Park konsepti bu alandaki pek çok geliştirme projesinden sadece biri. Volvo Cars aynı zamanda 2012 yılında başarılı bir şekilde tamamlanan SARTRE (Safe Road Trains for the Environment) projesine katılan tek otomobil üreticisi. Proje yedi Avrupalı partneri kapsıyordu. Bu, trafiğin diğer yol kullanıcılarının da bulunduğu karışık bir ortamda işlediği geleneksel karayollarına uygulanabilir teknoloji anlamında türünün tek örneği. SARTRE ekibine 90 km/s’ye yaklaşan hızlarda otonom bir şekilde hareket eden dört Volvo tarafından takip edilen öncü bir kamyon da dahildi.


Audi’nin station roketi Türkiye’de

İstenildiğinde Audi, gücün aktif bir şekilde arka tekerlekler arası dağıtımı için quattro’yu spor diferansiyel ile donatabiliyor.

G

üç paketinde sportif sürüş ve günlük kullanım zevki sunabilen Audi RS 6 Avant, Audi Yetkili Satıcıları’nda yerini aldı. Bir önceki modele göre 100 kilogram daha hafif olan Yeni RS 6 Avant, yüzde 30 daha az yakıt tüketimine de sahip. Yeni RS 6 Avant’ın kalbinde 560 HP güç ve 700 Nm tork üreten, direkt enjeksiyonlu çift turbolu 4.0 TFSI V8 motor bulunuyor. Otomobil 0’dan 100 km/s’lik hıza 3,9 saniyede ulaşıyor. 250 km/s olan aracın maksimum hızı, RS 6 Dinamik Paket ile 280 km/s’ye ve hatta RS 6 Dinamik Paket Plus ile 305 km/s’ye çıkabiliyor. Ortalama yakıt tüketimi önceki modele göre yüzde 30 azalan RS6 Avant, 100 km mesafede 9,8 litre yakıt tüketiyor. Audi RS 6 Avant’ın gövdesi ileri teknoloji çelik ve yaklaşık yüzde 20 oranında alüminyumdan üretilmiş. Audi’nin hafif yapı uzmanlığı sayesinde bu en üst seviyedeki model, bir öncekine göre yaklaşık 100 kg daha hafif. RS -tavan spoyleri, sportif arka difüzör ve RS modellere özgü oval egzoz çıkışları- sayesinde Yeni RS 6 Avant’ın bu model serisinin en üst sportif modeli olduğunu belli ediyor. Opsiyonel olarak siyah egzoz çıkışlı ve özel sese sahip RS Sport egzoz sistemi de sipariş edilebiliyor. Mat alüminyum veya karbon gibi iki tasarım paketi ile aracı daha fazla kişiselleştirmek mümkün. LED far ve LED stoplar standart olarak yer alıyor. RS’e özgü sportif üç kollu deri direksiyonun alt kısmı

düz ve bilerek kalın bırakılmış ele oturan kalınlıkta bir forma sahip. Alüminyum veya piyano black görünümlü dekoratif parçaların yanı sıra aydınlatmalı RS 6 yazılı kapı eşiği kaplaması ve dekoratif karbon parçalar görünümü daha da belirginleştiriyor. Vücudu saracak ergonomide kalın yan kısımlara ve entegre koltuk başlıklarına sahip sportif RS koltukları standart olarak sunuluyor. Yeni RS 6 Avant Cylinder On Demand (COD - Silindir yönetimi) sistemi, kısmi yük durumuna göre sekiz silindirin dördünü kapatarak maksimum verimlilik sağlıyor. Sportif sekiz ileri tiptronic vitesle 4.0 TFSI’ın gücü geliştirilmiş merkezi diferansiyele sahip dört tekerlekten çekiş sistemi quattro’ya aktarılıyor. e-motoring magazine › temmuz 2013


HOT NEWS

Mazda3’e eşzamanlı tanıtım Yeni Mazda3 dünyanın beş ayrı noktasında ve Avrupa’nın seçilmiş üç ayrı kentinden bir tanesi olarak İstanbul’da tanıtıldı. SKYACTIV Teknolojileriyle donatılmış Yeni Mazda3’ün dünyanın beş ayrı noktasında eş zamanlı olarak gerçekleştirilen organizasyon için seçilen üç Avrupa şehrinden birisi canlı karakteri sebebiyle İstanbul oldu. Mazda’nın lokomotif modelinin yeni neslinin tanıtımı için New York ve Melbourne’un yanısıra Londra ve St. Petersburg’da da etkinlikler yapıldı. Mazda Motor Avrupa Lojistik ve Müşteri Hizmetlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Jorgen Olesen: “Yeni kompakt modelimiz, geçen 10 yılda, Mazda’nın global satışlarının üçte birini oluşturan 3.5 milyonluk satış adediyle şirket planlarımızın önemli bir parçasını oluşturuyor. Teknoloji ve stratejinin buluştuğu Yeni Mazda3’ü bir kilometre taşı olarak görüyoruz ve bu popüler modelimizin yeni neslini İstanbul’da tanıtmaktan ötürü ayrıca memnuniyet duyuyoruz”dedi. Yeni Mazda3, keyifli bir sürüşün yanısıra yakıt ekonomisi sunma ve güvenli araçlar üretmeye yönelik Mazda stratejisi Sürdürülebilir Zoom-Zoom’un uygulandığı en yeni model duru-

munda. Dünyanın en hızlı rölantide durma sistemi olan i-stop ve Mazda’nın fren enerjisi yenileme sistemi olan i-ELOOP ile donatılan otomobil, yeni motor ailesi ve şanzımanları sayesinde etkileyici bir performansa sahip. Mazda3, SKYACTIV Teknolojileri’nin uygulandığı 6. nesil araçların en yeni üyesi. Yeni Mazda3’ün Türkiye’de 2014’te satışa sunulması planlanıyor. Mazda3’ün sedan versiyonuyla ilgili ipuçları da sızmaya başladı. Heyecanla beklenen otomobilin arka tasarımının neye benzeyeceğine dair fotoğraflar ortaya çıkıyor.

EcoBoost 1.0 yine Yılın Motoru ın 35 ülkesinden 87 jüri üyesi gazest benzinli motoru, Türkiye de dahil dünyan Boo Eco lik litre 1.0 lü güç ve mli veri ’un slararası Yılın MoFord r” organizasyonunda üst üste ikinci kez “Ulu Yea the of ine Eng l iona rnat “Inte n lene tecinin oylarıyla belir n supap ayarı özelliklerini bir arada t enjeksiyonu, turbo besleme ve değişke yakı n ruda Doğ . ndu bulu layık lüne ödü ” toru tarihindeki en yüksek EcoBoost motor, organizasyonun 15 yıllık lik litre 1.0 an sun lliği öze timi tüke t yakı Köln’deki toplayarak düşük stos ayı ortalarından itibaren Almanya Ağu için ak ılam karş bi tale ek yüks , puanla ödülü ikinci kez aldı. Ford or üreteceğini açıkladı. k, günde 1.000’den fazla EcoBoost mot rara çıka na katı iki sini asite kap im üret motor fabrikasında litrelik EcoBoost motor, yakın gelecekte iş bir yelpazedeki araçlarda sunulan 1.0 gen il dah AX C-M us, Foc AX, B–M ta, Fies da kullanılacak. Yeni Connect ve Courier ticari araçlarında ca ayrı a, lard araç ük büy a dah il dah Yeni Ford Mondeo

18 › 19 e-motoring magazine › temmuz 2013


7 koltuklu Grand Picasso da hazır

Citroën’in ilkbaharda tanıttığı yeni C4 Picasso’nun 7 kişilk versiyonu da gün ışığına çıktı. Teknik olarak küçük kardeşiyle aynı olan minivanın tasarımındaysa bazı değişiklikler var. Boyu eskiden olduğu gibi 4590 mm olan aracın aks mesafesinde selefine göre 2730 mm’den 2840 mm’ye artış sözkonusu. Multivanın iç makenında en önemli değişiklik, ekstra iki koltuk. Üçüncü koltuk sırası kullanım dışındayken 645 litre hacim sunan Grand Picasso, ikinci koltuk sırasının da öne kaydırılmasıyla 800 litreye yakın kullanım alanı sunuyor. Araçta, Citroën’in güncel benzinli ve dizel motorları düz ve robotize vites kutularıyla yer alacak.

Octavia’ya Tasarım Ödülü Sergio Dassault ile çizildi Yeni Octavia, Alman Tasarım Konseyi tarafından düzenlenen 2013 Otomotiv Markaları Yarışması’nın “Exterior Volume Brand” kategorisinde büyük ödülü almaya hak kazandı. Skoda markası tasarım şefi Jozef Kaban ve ekibi tarafından dizayn edilen Octavia’nın üçüncü jenerasyonu yeni tasarımıyla birlikte genişliği, işlevselliği, yenilikçi güvenlik ve konfor sistemleri ile yakıt verimliliği gibi birçok özelliği ile dikkat çekiyor. Alman Tasarım Konseyi tarafından düzenlenen 2013 Otomotiv Markaları Yarışması’nda Yeni Octavia’ya ödülü, 10 Eylül 2013 tarihinde Uluslararası Frankfurt Otomobil Fuarı’nda düzenlenecek “Otomotiv Tasarımcıları Gecesi”nde verilecek.

Ferrari’nin yeni konsept modeli Sergio’da Dassault Systèmes damgası. 3D tasarım, 3D Dijital Modelleme ve Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi (PLM) çözümlerinde lider olan 3DEXPERIENCE Şirketi Dassault Systèmes, Pininfarina’nın onursal Yönetim Kurulu Başkanı Sergio Pininfarina’yı onurlandırmak amacıyla üretilecek yeni konsept otomobili “Sergio” için Pininfarina ile işbirliği yaptığını duyurdu. Ferrari ve Juventus Stadyum’unu da tasarlayan firma olan Pininfarina, yeni konsept otomobili için Dassault Systèmes’in 3DEXPERIENCE CATIA for Creative Designers uygulamasını seçti. CATIA uygulaması, projenin tasarımcılarının ve mühendislerinin çok kısa bir süre içinde estetik açıdan yenilikçi ve aerodinamik bir tasarım ortaya koymasını sağladı. e-motoring magazine › temmuz 2013


HOT NEWS

Hyundai büyük oynuyor Yeni yatırım projesiyle markanın Avrupa’daki küçük otomobil üretim merkezi haline gelecek olan Hyundai Assan, Yeni Santa Fe’nin de satışına başlıyor. Hyundai Assan Genel Müdürü Ümit Karaarslan, hem marka imajındaki yükselişi hem de Türkie’ye de dünyada atılacak stratejik adımları anlattı. Türkiye’de uzun süre beklenen yatırım hamlesini gerçekleştiriyor. Eylül ayından itibaren İzmit fabrikasında i20 modelinin yanında 1.1 milyar TL yatırımla yeni i10 modelini üretmeye hazırlanan Hyundai Assan, 200 bine ulaşacak üretim kapasitesiyle Koreli markanın Avrupa küçük oto üretim merkezi oluyor. Hyundai Assan Genel Müdürü Ümit Karaarslan, yeni i10 modeliyle birlikte tüm Avrupa ülkelerinin de dahil olduğu 30’dan fazla ülkeye ihracat yapacaklarını belirterek, “Hyundai Assan’ın ihracatı 1.2 milyar TL’den 3 milyar liraya yükselecek” dedi. Karaarslan, bu önemli hamlenin Hyundai’nin Türkiye’de üçüncü bir modeli üretme şansını da yükseltiğini belirtti.

24 › 25 e-motoring magazine › temmuz 2013

Yeni Santa Fe için Türkiye’ye özel motor Modellerindeki zengin donanım seviyeleriyle Türk tüketicisinin en çok ilgi gösterdiği markalardan birisi olan Hyundai’nin Türkiye’de üretilen yeni i20 modeli ve küçük sedan segmentinin başarılı temsilcisi Accent Blue’nun, 2013 yazını yepyeni donanımlar ve özelliklerle karşıladığını belirten Karaarslan: “bizim amacımız dünyanın en çok satan markası olmak yerine, dünyanın en beğenilen ve arzu edilen markası olmak, Türkiye’de yürüttüğümüz paralel çalışmalarla ömür boyu müşteri bağlılığı yaratıp satış ve satış sonrasında Müşteri Memnuniyeti’nde 1 numara olmak. Hyundai’nin popüler


Hyundai Assan Genel Müdürü Ümit Karaarslan

SUV modeli Santa FE de Türkiye için gün sayıyor. Yeni Santa FE, Türkiye için özel olarak geliştirilen 2,0 litre hacmindeki dizel ve otomatik motor ile Haziran ayı sonundan itibaren ithal edilmeye başlanacak” diye konuştu. 2009-2010 yıllarında Hyundai’nin 17 bin lira olan vergi öncesi araç başı fiyatının şimdilerde 27 bin lira civarında olduğuna dikkat çeken Karaarslan, “Bunu da tüm ürün gamımızı yenileyerek sağladık. Böylelikle Hyundai için oluşmuş ‘ucuz otomobil’ algısı değişti. Bizim amacımız sürdürülebilir pazar paylarına ulaşmak. İstikrarlı büyüyerek pazar payı elde etmeye çalışıyoruz” dedi. Türkiye çapındaki güçlü bayi teşkilatıyla ilgili açıklama da yapan Karaarslan “Bu konuda yoğun iyileştirme çalışmaları yapıyoruz ve markamızın değişen ve gelişen dinamizmi doğrultusunda güçlenmeye devam ediyoruz. Müşterilerimizden bu anlamda olumlu geri dönüşler alıyor ve markamız adına hem sadık hem de yeni müşteriler yaratmak adına çok verimli sonuçlar alıyoruz. Ürünlerimizin ulaştığı yüksek kalite ve güvenlik seviyesi, etkin satış-pazarlama aktivitelerimiz ve 5 Yıl Garantili Ultra Servis, müşteri bağlılığı programımız olan Blue Card, Before Service, havalimanındaki servis, kapınızdaki servis ve Hyundai Kasko gibi birçok satış sonrası argümanımızla

müşterilerimize en iyi ürün ve hizmetleri sunuyoruz” dedi. “Son 3 yıl içinde tamamiyle yenilenen model gamımızın iki önemli oyuncusu olarak ix35 ve i30 modellerimiz sayesinde markamızın üstün teknolojisini geniş kitlelere yaymayı planlıyoruz. Hyundai Assan İzmit Fabrikası’nda Türkiye ve Avrupa için ürettiğimiz i20 modelimizde de müşteri beklentileri doğrultunda kısa bir süre önce navigasyon gibi yeni özellikleri tüketicimize sunmaya başladık. Accent Blue’da da artık navigasyon, yeni 1.4 litre hacmindeki benzinli motor ve LED entegreli farlar gibi özellikler bulunuyor.” derken Hyundai’nin motorsporlarındaki faaliyetlerinden de söz eden Karaarslan “i20 WRC modelimiz, U-20 Dünya Kupası boyunca TT Arena’da özel kurulan alanımızda sergilenecek ve markamızın dinamizmini yansıtacak. Ancak turnuva öncesinde bu özel aracımızı ilk sizlerle paylaşmayı istedik. Gelecek sezon parkurların tozunu attıracak olan i20 WRC’nin, hem markamızın hem de Türkiye’de üretilen i20 modelimizin gururunu yaşatacağına inancımız sonsuz” dedi. Bu arada FIFA ile 2022’ye dek olan anlaşma doğrultusunda Dünya Kupası dahil tüm FIFA organizasyonlarının Resmi Sponsoru olan Hyundai, 21 Haziran’da başlayan ve 13 Temmuz’a dek sürecek 20 Yaş Altı (U-20) Dünya Kupası’nın da resmi sponsorlarından birisi. e-motoring magazine › temmuz 2013


HOT NEWS

Koleos’a teknolojik makyaj

F

ransız üretici Renault, düşük gelirli pazarları yönetmeyi gerçekten çok iyi biliyor. 2008 yılında Nissan Qashqai ve X-Trail’in üzerinde yükseldiği platformda, Renault Samsung ortaklığı tarafından Güney Kore’de üretilmeye başlanan Koleos, baştan aşağı yenilendi ve yoluna uygun fiyatta zengin donanımlar felsefesiyle devam ediyor. Geçtiğimiz ay içinde otomobilin fotoğrafları da dünya basını ile paylaşıldı. Renault’nun kapsamlı bir makyaj operasyonuyla yenilediği kompakt SUV modeli Koleos, Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te yapılan otomobil Fuarı’nda ortaya çıktı. Markanın yeni yüzünü taşıyacak Koleos’ta uygulanan yeni teknolojiler de dikkat çekecek. Uzunluğu 4.52 metre olan aracın genişliği de 1.85 metre olarak kalırken görünümünde ve teknolojisinde fark edilir değişiklikler yapılmış. Yan panelleri plastik koruyucularla korumaya alınan Koleos’ta artık fildişi rengi de bir seçenek olarak sunulacak. Çift renkli jantlardan kromajlı aksamlarla donatılmış gövdeye kalite hissi yükseltilmiş olan araçta kabin içinde de bu algı yükseltilmiş. Kokpitte yeni Renault R-Link multimedya sistemi 7 inçlik ekranla kombine edilirken 26 dilde kullanılabilecek radyo, navigasyon, telefon, Bluetooth bağlantısı ve audio ayarları gibi özelliklere kavuşturulmuş. Artırılan güvenlik donanımları arasında Blind Spot Warning adı verilmiş olan kör nokta uyarısı, sollamalarda ya da ani şerit değişikliklerinde uyarıda bulunduğundan sürüş güvenliğini artırıyor.


Minik iş ortağı Renault’nun Twizy ailesi, yük taşımak için tasarlanan yepyeni bir versiyon olan Twizy Cargo ile genişliyor. Geniş bagaj ve bagaj kapısı arka kısmın dikkat çekici unsurları arasında. Twizy Cargo, elektrik motorlu hafif ticari araçlara akıllı ve eğlenceli bir bakış açısı getiriyor. Avrupa’nın en çok satan elektrik motorlu aracı olan Twizy her zamanki gibi yine bütün bakışları üzerinde topluyor. Aracın sahip olduğu özellikler hafif ticari araç kullanıcıları tarafından çok benimsendi; Twizy müşterilerinin %60’ı şirketler. Kullanımı çok rahat ve kolay olan Twizy, sıfır bakım maliyetiyle ticari araç kullanıcıları için en ideal ortak. Boyutları 2338 x 1237 x 1454 mm olan Twizy Cargo, Renault Tech tarafından Renault Sport Technologies ile ortaklaşa çalışma sonucu ortaya çıkan pratik bir araç. Araç, 90° açılabilen arka kapısı ile erişilen 75 taşıma kapasiteli 180 lt. (75 kg) kapasiteli su geçirmez bagaj gibi müthiş bir avantaj sunuyor. Twizy’nin Cargo versiyonu, arka yolcu koltuğunu kaldırarak elde edildi. Bu versiyonda da ön koltuk hareket edebiliyor ve ön kapıda, kontak anahtarı ile çalışan bir kilit-leme sistemi mevcut. Benzersiz şehir

otomobili olan Twizy, hafif ticari modele dönüşen versiyonu Twizy Cargo ile kurye, kargo firmalarını hedefliyor. Twizy Cargo’nun minik kabini de kişiselleştirilme özelliğine sahip.

İki versiyonu var Yüzde 100 elektrik motoruyla hareket eden aracın düşük versiyonda 5 HP, üst veryiyonda ise 17 HP. Hafif dört tekerlekli, hızı 45 km/s ile sınırlı ve ağır dört tekerlekli, hızı 80 km/s ile sınırlı olmak üzere iki versiyonu olan araç, Eko sürüşte yaklaşık 80 km ve aşırı kullanım koşullarında 50 km menzil vaat ediyor. Aracın boş ağırlığı ise 446 kg. (üst versiyon: 474 kg) Bu minik araç, güvenlik açısından da alışılagelmiş bir otomobilin tüm özelliklerini taşıyor: koruyucu bir kabin, 4 noktalı emniyet kemeri ve hava yastığı. Arka koltukların yerine gelen 180 lt/75 kg kapasiteli bir bagaj. Kilitli kapı kullanarak arkadan yükleme imkanıda sunan Twizy Cargo 45 versiyonu Fransa’da 8080€ (KDV dahil), Twizy Cargo ise 8780€’dan başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor. Aracın Türkiye’de yakın vadede satışı sunulması planlanmıyor. e-motoring magazine › temmuz 2013


NEWS EXTRA

BMW’nin ilk elektrikli otomobili i3, 29 Temmuz’da resmen tanıtılacak... Mercedes-Benz, A, B ve CLA modellerinde yeni motorların kullanımına başlıyor. A ve B Serileri 160 CDI modelinde 1.5 litre 90 HP’lik dizel motor kullanılacak. Ülkemize gelmeyen B220 4MATIC’teyse 2.0 litre 184 HP’lik dizel yer alacak. CLA’da ise 360 HP’lik CLA45 AMG versiyonu üretilecek... Toyota, Kasım ayında yapılacak Tokyo Otomobil Fuarı’nda hidrojen yakıt hücreli modelini tanıtmayı planlıyor... VW, Amerika’daki tesislerinde Buggy Up! Konseptinin üretim sinyallerini veriyor... Cadillac, arkadan itişli üst model sedan üreti projesini iptal ettiğini açıkladı... Sonbaharda makyajlı Audi A8 ilk kez kamuoyuna tanıtılacak... BMW’nin 7 koltuklu 1 Serisi GT modeli yollarda denenmeye devam edilirken 3 Serisi GT Türkiye’de satışa sunuldu...

Aynı fuarda Audi A3’ün cabrio versi-

yonu da tanıtılacak... Peugeot ve Citroen’in sahibi olan PSA Grubu’nun sahibi olan ailenin grubu yeni yatırımlarla güçlü bir geri dönüş için Generla Motors’a önerdiği konuşuluyor... GM sözcüsü söylentileri doğrulamasa da yaşanabilecek değişimlere göre “neden olmasın” diyor... Tamamen yenilenecek olan Peugeot 308, deneme sürüşleri sırasında casus fotoğrafçılara yakalandı... Fiat, ülkemize kısa süre ithal edilen ama pek rağbet görmeyen Idea modelini makyaj operasyonuna tabi tutuyor... KIA’nın yakın gelecekte yeni GT modelleri hazırlayacağı ortaya çıktı... Dacia, kapsamlı bir makyaj operasyonundan geçen Duster modelini Frankfurt Otomobil Fuarı’nda sergileyecek... Mercedes-Benz yılsonuna doğru Active MultiBeam LED’li far teknolojisini tanıtacak... Süper spor otomobil satıcısı Garage Zenith, Michael Schumacher’e ait FXX ve Enzo’nun satılığa çıkarıldığını duyurdu... Chevrolet Camaro platformu üzerinde geliştirilen ve yıl sonuna doğru tanıtılması beklenen Trans Am Depot’nun ilk video’su ortaya çıktı... Michelin, Formula 1’e dönüşüyle ilgili çıkan söylentileri yalanlamıyor... Jaguar, sınırlı sayıda üretilecek C-X75 prototipinin ilk fotoğraflarını yayınladı. Otomobil, 1.6 litrelik turbo beslemeli 500 HP gücünde benzinli motorun yanı sıra iki de elektrik motoruyla hareket edecek ve yaklaşık 850 HP (633 kW) güce sahip olacak... Renault Grubu tepe yöneticisi Carlos Ghosn, AVTOVAZ’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini de üstlendi. Ghosn’dan Datsun üretiminin yanı sıra Lada operasyonunda da beklentiler büyük… Opel ADAM ve Cascada’nın GM bünyesinde Buick versiyonları üretilecek...


2016 yılında tanıtılacak yeni Porsche Panamera’nın ley

üçüncü

Continental

kullanacağı

ile

kuşak

ortal

Bent-

platformu

söyleniyor...

Honda,

Civic’in station wagon versiyonu Civic Tourer’ı sonbahardaki Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tanıtacak. Civic’in Type R versiyonuysa 2015 yılında geliyor... Maserati, GranTurismo ve GranCabrio modellerini 2015 yılında markanın

VW Buggy-Up! CAR-to-X

yeni tasarım diline uyarlayarak yenileyecek.. BMW 2 Serisi Coupe’nin gelecek yıl Mart ayında, Cenevre Otomobil Fuarı sonrası satışa sunulması bekleniyor... Geride bıraktığı 3 yılın ardından Opel Meriva, markanın güncel tasarım çizgisine uygun olarak yenileniyor... Ford, gelecek yıl makyajlanacak Focus modelinin üzerinde çalışıyor. Otomobilin ilkbaharda Cenevre Otomobil Fuarı’nda gencellenmesi bekleniyor... General

Motors,

efsanevi

Silverado

pikapta 285 HP gücündeki 4.3 litrelik EcoTec3 V6 motorun kullanılacağını açıkladı... 2015 model olarak gelecek

Jaguar C-X75

yıl satışa sunulacak Mercedes-Benz SLS AMG GT Roadster’de 583 HP’lik

Mercedes-Benz CLA45 AMG

6.2 litre hacmindeki V8 motor yer alacak… Volvo Polestar Racing takımı, gelecek yıl Supercar Championship’e katılacağını açıkladı… Mercedes-Benz diğer otomobillerle iletişim kurmayı sağlayacak

Car-to-X

yılsonunda

tanıtacak…

teknolojisini Sisteme

sa-

hip bir araç örneğin kazaya karışırsa diğer araçları uyararak güzergahlarını değiştirmelerini

bildirecek…

Mark

Webber, sezon bitimiyle beraber Formula 1’e veda ediyor. Webber Le Mans 24 yarışlarında yer alacak. Ve Porsche ile yeni bir süper spor otomobilin geliştirme projesine destek vermek

Chevrolet Silverado

için kontrat yaptı.

e-motoring magazine › temmuz 2013


arrıı alla aba Macerra yandan Arra Baya Ayça Şen Başkan

500

100 üzerinden

26 › 27 e-motoring magazine › temmuz 2013


Aman yarabbi, kırk yılda bir Sicilya’ya geldik, her gün İstanbul’dan telefon açıyor bizim çocuklar: ‘Ayça, oğlum yazıyı yolla da yolla.’ Şimdi Sicilya denen yer öyle Türkiye’nin modern yüzü gibi değil ki bilader, interneti karneyle veriyorlar. Ara ki bulasın. Bir de tabii inek gibi yiyip içmekten sağlam bir kafa, sağlam bir mide bulamadık ki oturup iki satır yazalım. Geleli on gün oldu, daha anca wi-fi olan bir bed&breakfast bulduk, öyle yazıyorum. Şu anda kaldığımız yer, Sicilya’nın en gözde şehirlerinden, Japon’ların kardeş şehir olmak için bir ton para döktüğü şehir; Noto. (Buradan Japon konsolosluğuna, kardeş olmamız için iyi bir fiyatta anlaşabileceğimizin sinyalini vermek istiyorum.) Barok’un elhamdülillahı bu şehirde de tüm Sicilya’nın her yerinde olduğu gibi etrafta çok sayıda Fiat 500 var. Gerçi benim ki de laf mı! Kayseri’ye gidip de pastırmacı görmek gibi bir şey bu. Fiat 500 dışında da daha önce ülkemizde hiç görmediğim çok farklı

Fiat modeli gördüğümü belirtmek isterim. Daracık İtalya sokakları için tasarlanmış, anormal az yakan ve çok feci sevimli olan Fiat 500’e, en çok da oğlum Memo bayıldı. Ama bir dakika yav, günahını almayayım, bir tek o değil; ben ve enişteniz de bayıldık. Evin görgüsüzü olarak spor arabaya daha yatkın biri olduğum için, sanırım en son ben bayıldım. Fakat o kadar sevimli ki kerata, sevmemek mümkün değil. Kocaman, kremalı bir tatlıya benziyor. Yanına da bir fincan kapuçino, al sana süper bir İtalyan kahvaltısı. Fiat’ın test sürüşünü yaptığım basın arabasının iç tasarımı, ön konsolu mön konsolu da (ekru mu deniyor, hani fil dişi renkte olanlarından, üstelik de sedefliydi) aynı kremalı ve muzlu bir düğün pastası gibiydi. Elbette pastayı dikkatli taşımak gerek, bu yüzden fazla hız yapamıyorsunuz Fiat 500’le. Fakat yarı otomatik şanzımana göre yine de atakça bir araba. Bir de minicik bir ‘Sport’ düğmesi var, basınca epey daha serileşiyor

Artık sevimli, yüzü eskiye dönük, yuvarlak hatlı arabalar moda. Fiat 500 de bunların en başında geliyor. O söylemedi fakat bir başka ciks görünümlü marjinal kız arkadaş (o da benden on yaş güççük) bu Fiat 500’lerin bir de Gucci çizgililerinden bahsetti. En yakın zamanda Kapalıçarşı’daki çakma Fiat 500’cülere gidip sosyetik simaları yakalayalım.

e-motoring magazine › temmuz 2013


arrıı alla aba Macerra yandan Arra Baya Ayça Şen Başkan

SOBE!

Ayça, olm ya, frikik vermişsin! İnandırıcılığımız kalmadı... kl Sa asana BMW anahtarını!

araba. Hatta ilk bastığımda arkadan bir anda bizi biri itiyor gibi gelip direksiyon kontrolüm hafifçe şey oldu fakat yine de uzun yolculuklarda değil de, şehir içinde tercih ederim ben olsam. Dediğim gibi, bu ancak güzel ve keyifli bir kahvaltı. Yani bir akşam yemeği olmasını beklemeyin Fiat 500’den. Fakat şehir içi ve biraz da mesela İzmit’e kadar gayet keyifle, hele ki bir de cabrio ise, nefis bir akşamüstü keyfi yaşayabilirsiniz. Akşamüstü diyorum, zira öğle sıcağında beyin haşlama olmasın diye. Şu anda balkonda bu yazıyı yazarken bile çok çok yaşlı bir emüce (amca,) orjinal ismi ‘Fiat Cinque Cento’ kullanıyor fakat fotoğrafını çekmek için seri olmak lazım. Şimdi yerinden kalk, telefonu bul, tuş kilidini aç, fotoğraf düğmesini seç, kamerada kaldıysa onu değiştir. Ohooo, onunla mı uğraşıcam, açar google’dan ‘eski Fiat 500’ yazarım, sanki ben çekmiş gibi size gazlarım, iş mi. Nasıl olsa 28 › 29 e-motoring magazine › temmuz 2013

Güney İtalya’da üç kağıdın hasosunu öğrendik. Eski model Fiat 500’ler, yeni nesil Fiat 500’lerden çok daha küçük. Fakat Sicilya’da (ki İtalya’nın her yerinde Fiat 500’ler zibil gibi,) araba değil öküz arabası kullanır gibiler. Ben de gerçi öküz gibi araba kullandığım için çok zorluk çekmedim. (Bir iki kez arabayı durdurup yoldan geçen birine “bu işaret ne demek kardiş” diye sormuşluğum vardır.) Fiat 500’ler sayesinde Sicilya’daki (Sibirya diyesim geldi bir an,) korkunç trafik, sanki karikatür gibi bir hal alıyor. Yoksa öyle böyle değil, düşünün yani tüm Sicilya halkının totalinin Bağcılar minibüs şoförleri gibi kullandığını; işte ayyynen öyleler. Her neyse, dönelim sosyetik duygulara... Geçenlerde arabayı değiştirmek istediğimi söylediğim çok havalı, benden 10 yaş küçük bir kız arkadaşıma (ciks görünümlü, marjinal - bakımlı kızlardan,)

“Sen olsan hangi arabayı alırdın?” diye sorduğumda “Kesinlikle Fiat 500” dedi. Henüz ne olduğunu bilmediğim Fiat 500’ü yılan gibi spor bir araba sandım. Çünkü bu kız arkadaş Bebek’te çok vakit geçiren, ‘çok havalı’ tabir ettiğimiz cinsten bir arkadaş. Fiat 500’ü ilk gördüğümde, bizim dönemin havalı kızları ile bu dönemin havalı kızları arasında epey bir tarz farkı olduğunu anladım. Artık sevimli, yüzü eskiye dönük, yuvarlak hatlı arabalar moda. Fiat 500 de bunların en başında geliyor. O söylemedi fakat bir başka ciks görünümlü marjinal kız arkadaş (o da benden on yaş güççük) bu Fiat 500’lerin bir de Gucci çizgililerinden bahsetti. En yakın zamanda Kapalıçarşı’daki çakma Fiat 500’cülere gidip sosyetik simaları yakalayalım. Gün bugündür. Yalnız yazımızın, bir türlü girişemediğim gelişme bölümünde, bikinimin ıslak olduğunu, bu yazıyı acele yazmazsam sistit olacağımı


üzülerek belirtmek isterim. Üzülerek belirtmek istediğim bir başka mesele de, yine otomotiv dünyasıyla pek ilgili değil maalesef: Tatile gelirken tırnak makası almayı unuttuğum için çok uzamış olan ve yazı yazarken klavyede çok zorluk çektiğim toynaklarım yüzünden yazımızın istediğim performansa ulaşamıyor oluşu da canımı çok sıkıyor. Bunun dışında, Fiat 500 gayet kullanışlı ve yazlık bir araba. Cabrio 500’ü kullanırken en sevdiğim an, tavanı kapatıp içime döndüğüm zamanlardı. Zira dikkat çekmeyi fazla sevmem. Ayrıca gerçeklerden kaçmak için devekuşu gibi kafamı kuma gömme eğiliminde biri olduğumdan, moralimin bozuk ve kan şekerimin düşük olduğu zamanlarda geçici bir önlem olarak cabrionun üstünü kapattım; bu beni, yemeğe gidene kadar yarım saat, kavgasız idare ettirdi. Fakat cabrioların üstü kapalı olduğunda çıkan aile kavgalarındaki akustiğin daha iyi olduğunu da, yazımızın bu güzel bölümüne ataçlayalım. Fiat 500 türünün örnekleri arasında fiyatı, iç konforu, yakıt tasarımı mı deniyor, yok canım, yakıtın da tasarımı mı olurmuş, hah, yakıt tasarrufu ve nispeten iyi kaçıyor oluşuyla, en iyilerinin başlarında geliyor. Yani ufak ve yuvarlak hatlı şimdiye kadar çok bir örnek kullanmadım ancak denediğim üç dört örneğin içinde en iyisiydi diyebilirim. Bunlardan birinin 1993 yılındaki ilk arabamın ‘74 model bir kaplumbağa olduğunu ve benzin göstergesinin bozuk olup her benzin bitişinde, annemi otobanda arabada bırakıp, elimde bidonla fellik fellik benzinci aradığımı hesaba katarsak, bu mukayesenin ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır.

Şimdi yerinden kalk, telefonu bul, tuş kilidini aç, fotoğraf düğmesini seç, kamerada kaldıysa onu değiştir. Ohooo, onunla mı uğraşıcam, açar google’dan ‘eski Fiat 500’ yazarım, sanki ben çekmiş gibi size gazlarım, iş mi. Nasıl olsa Güney İtalya’da üç kağıdın hasosunu öğrendik.

ibre zırnık oynamadı. Ne zaman Fakat Fiat 500’ün sesi, o cins ki sport düğmesine bastım, bir ‘tortor’lu motor sesi sevenler için hala ‘tortor’luğunu koruyor. anda ibre yarıya indi. Bu da beni Fakat yine de büyük bir konderinden yaraladı.) formist olarak, sessiz sedasız İşte böyle sevgili araba dostu; arabaları tercih ettiğimi utanarak İtalya’da Fiat 500 kullanmak, belirtmek isterim. Türkiye’de yerli muz yemek gibi. Yani bütçe olarak bana uyan Aslında geçenlerde benim bir durumu var Fiat 500’ün. oğlanla neden Murat 124, Doğan Fakat yine de ben en çok jilet ve Şahin’in yeniden daha güzel gibi sessiz, klimasını açtığında ve tarz bir şekilde yapılmadığını çıt çıkarmadan arabayı morg konuştuk. gibi yapan, zırt pırt benzincide Ne güzel olurdu. Hem de öyle durmayacağım kadar görünümlü Şahin filan YAZI: AndDoğan Mehmet Çetin deposuna benzin değil; Doğan gibi Doğan, Şahin FOTOĞRAFLAR: doldurabileceğim arabaları tercih gibi Şahin. Süreyya İzgi ederim. (Gerçi Fiat 500’ü üç Fiyat 500, tam da böyle: Fiat gün inek gibi kullandığım halde, 500 gibi Fiat 500. e-motoring magazine › temmuz 2013


Istanbul Concours d’Elegance 2013

Kentten en güzeller geçti Dünyanın önde gelen şehirlerinde düzenlenen Concours d’Elegance etkinliği, Küçüksu Kasrı’nda yapılan organizasyonla Istanbul’da da gerçekleştirildi. Bundan böyle her yıl yapılacak olan “mekanik zarafet” etkinliğinde iki gün boyunca 60 muhteşem otomobil boy gösterdi.

AMC Javelin

30 › 31 e-motoring magazine › temmuz 2013


Dünyada ilk kez 1920’lerde başlayan “mekanik güzellik” etkinliği, günümüzde otomobillerin zarafet buluşması olarak dünyanın en önemli noktalarında gerçekleştiriliyor. Bu anlamda dünya çapında ses getiren ilk akla gelen Concours d’Elegance’lar; Villa d’Este, Pebble Beach Concours d’Elegance, Meadow Brook Concours d’Elegance, Amelia Island Concours d’Elegance ve Manhattan’daki Louis Vuitton Classic... Bu yıldan başlayarak her sene düzenlenmesi planlanan Istanbul Concours d’Elegance’a yurtdışından ve Türkiye’den katılacak otomobiller bir ön eleme sonrasında belirlendi. Dış görünüm, iç tasarım, orjinallik ve tarihçesi gibi yaklaşımlar üzerinden 5 farklı kategoride ödüller verildi.

e-motoring magazine › temmuz 2013


Istanbul Concours d’Elegance 2013

Cadillac Convertible Buick 66C Convertible

Cadillac Fleetwood

VW Kaffer

32 › 33 e-motoring magazine › temmuz 2013


2013 Concours d’Elegance’ın en önemli özelliklerinden birisi de organizasyon komitesi tarafından ilk yılın öne çıkarılacak markası, Türk otomobil tarihinin mihenk taşı olan ilk yerli otomobil markası Anadol olmasıydı. Türkiye’nin sembollerinden biri olan Anadol markasından otomobil sahibi olanlar, bu kategoride başvuralarını yaparak, otomobillerini taçlandırmak üzere yarıştılar. Küçüksu Kasrı’nda gerçekleştirilen ilk Istanbul Concours d’Elegance’a, 6 kategoride toplam 60 otomobil katıldı. Dış görünüm, iç tasarım, orjinallik ve tarihçesi gibi yaklaşımlar üzerinden verilen puanlamalara göre ödül kategorileri 1945 ve öncesi için “Antiques”, 1946-1960 yılları arası için “Classics”, 1961-1970 arası “Collectables”, 1971 ve üzeri “Exotics” ve her sene farklı bir üreticiden seçilecek olan “Featured Brand” şeklinde ayrılıyor. Ayrıca etkinliğe katılan misafirler de yaklaşık 30 kadar otomobilin yer aldığı People’s Choice kategorisinde en beğendikleri modelleri seçtiler İzleyicilerin seçtiği otomobil ise 23 Haziran Pazar günü People’s Choice kategorisinde ödülünü aldı. Ödüller, dış görünüm, iç tasarım, orijinallik ve tarihçesi gibi yaklaşımlar üzerinden verilen puanlamalara göre belirlendi. 1945 ve öncesi için “Antiques” kategorisinde katılan otomobillerden birinci Rahmi Koç Müzesi’ne ait olan 1933 model Buick 66C Convertible, ikinci Vural Ak’ın koleksiyonundan 1929 model

e-motoring magazine › temmuz 2013


Istanbul Concours d’Elegance 2013

Aston Martin DBS Vantage

Anadol STC16 Ford Thunderbird


Mercedes-Benz 190 SL

Cadillac

1975 Otosan Böcek

Chevrolet Corvette Convertible

Packard Eight 633, üçüncü de Murat ve Selim Özgörkey’in koleksiyonundan ve etkinlikte yer alan en eski araba olarak öne çıkan 1910 model Buick 16 Roadster oldu. 1946-1960 yılları arası “Classics” kategorisinde Istanbul Concours d’Elegance’a katılanlar arasından birinci Ar Collection’dan 1955 model Mercedes-Benz 300 SL, ikinci Hasan İnsel’e ait olan 1960 model Mercedes-Benz 190 SL, üçüncü ise Şükrü Demirayak’ın 1959 model GM Cadillac Convertible oldu. 1961-1970 arası “Collectables” kategorisinin kazananları da büyük alkış aldı. Bu kategoride; Orhan Arsel’in 1963 model Mercedes-Benz 220 SE Coupe’si birinci, Ar Collection’ın 1968 model Aston Martin DBS Vantage ikinci, üçüncü ise Murat Arif Suyabatmaz’ın 1967 model Jaguar E-Type’ı oldu. 1971 ve üzeri “Exotics” kategorisinde katılan otomobiller etkinliğin “en hızlıları”ydı diyebiliriz. Bu kategorinin birincisi Nicholas J. Papazoğlu’na ait 1980 model Ferrari 308 GTS, ikinci Türkiye’de tek bir örneği olan Can Işık’ın 1998 model Lotus Esprit GT3, üçüncü ise bu kategorinin renk değiştiren ve bukalemun lakaplı otomobili Gökhan Çetinsaya’ya ait olan 1998 Lamborghini Diablo Roadster oldu. Daha önce de belirttiğimiz gibi her sene bir otomobil markası “Featured Brand” kategorisinde belirlenerek, o markaya ait en zarif otomobiller etkinlikte yerini alıyor. Buna göre etkinliğin ilk senesinde öne çıkan marka Türkiye otomobil tarihinin mihenk taşı olan Anadol olarak belirlenmişti. Anadol’ların katıldığı Featured Brand kategorisinde, Ahmet Kaan Onay’ın 1973 model Anadol STC16’si birinci, Rahmi Koç Müzesi koleksiyonuna ait olan ve Anadol ailesinin son versiyonu sayılan 1975 Otosan Böcek ikinci, Ekrem Vardar’ın 1973 model Anadol STC16’sı ise üçüncü olarak ödüllerine kavuştu. e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Peugeot 208 GTI

Aslan değ yarış 36 › 37 e-motoring magazine › temmuz 2013


ğil atı!

Peugeot, 30 yıl önce Golf GTI’a Fransızca cevap veren efsanevi 205 GTI’dan sonra ilk kez gerçek GTI ruhuyla geri döndü ve test konuğumuz oldu. Peugeot’nun GTI ruhunu canlandıran 208 GTI’a şapka çıkartacaksınız. Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Nihal Atatepe

K

abul her şey Golf GTI ile başlamıştı ama hot hatchler arasında doruk ne onunla ne de Renault 5 Turbo ile oldu. GTI konusunda 1970’lerden 1990’lara uzanan yolda en sevilen, en efsaneleşen, Peugeot tarihinin gelmiş geçmiş en iyi modeli 205 GTI olmuştu. Özellikle elektroniğinde sık sık sorunlar yaşatsa da, sunroofundan sızan sularla akvaryuma dönüşse de Peugeot’nun ürettiği en kişilikli, en ne yaptığını bilen modeldi 205 GTI. Ha tabii, ağır direksiyonunu da yadetmeden geçmemek gerekir! Ama her güzel şey gibi onun da sonu geldi ve temel taşlarından birini koyduğu bu segmentte Fransız üretici için duraklama dönemi başladı. Gerçi arada 106 GTI ile gazı alınmış bir kitle vardı ama ne 206 GTI ne de 207 GTI, 205 GTI’ın yarattığı coşkuya ulaşamadı. Ama şimdi, belki de hiç olmadığı kadar güzel kompakt Peugeot GTI’ı.

Yok yok, böyle radyo dinleyerek yazılmıyor bu yazı, coşku lazım! Metallica’nın Death Magnetic albümünü koyalım da bir kendine gelsin... BMW Group’un MINI modellerinde kullandığı turbo beslemeli motorun 200 HP’lik kıvrak versiyonu, sol şeritlerin boşalması emrini veriyor. Çok hızlı, çok tutkulu bir otomobil bu. Üç kapılı şık gövdesinin içi de dışı da küçük ama kritik dokunuşlarla sanki baştan yaratılmış gibi görünüyor. GTI ibareleri ya da örneğin kokpit boyu geçen kırmızı şerit, kırmızı dikişler ve tabii petek desenleri otomobie-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Peugeot 208 GTI

Boşa dememişler “arılar ölürse insanlar ölür” diye, burundaki GTI ruhunu destekleyen petekler, işte o ruhun ölmeyeceğinin kanıtı. Tuhaf tasarımlı direksiyonun üzerinden görülmesi istenen göstergeler ve dokunmatik LCD ekran, hiç kullanıcı dostu değil!

38 › 39 e-motoring magazine › temmuz 2013


radyo istasyonu değiştirilmesin diye böyle yapılmış ya da iPhone veya iPad diye çıldıran genç neslin gönlünü fethetmek için! CD çalar mı dedi biri? Tamam genç kuşak çok umursamayabilir ama yaşlı başlı insanları da CD koyup çıkarmak için torpido gözüne kadar eğilmek zorunda bırakmamalıydı Peugeot! İdeal oturma pozisyonu için epey bir mücadele veriyorum, yine de şu göstergeleri izleme açım beni huzurlu kılmıyor. En iyisi otoyolda 25’er metrelik direk aralıklarından kendim hesaplayayım hızımı. Zaten kızılderililer de yıldızlara bakarak bulurdu yollarını! Kontağı çevirdiğinizde, üzerinde çalışılarak başka bir ton kazandırılmış MINI Cooper S homurtusu, size kalkış öncesi gaz yüklemesi yapıyor. Anlıyorsunuz ki motor sinirli, siz sakin kalın da kavga çıkmasın... Zaten sinirli değil belki ama şeytani bir bakışı var otomobilin. Siniri kullanırken hissediyorsunuz.Altı ileri vitesli manuel şanzıman, motorun kıvılcımını çakmak için debriyajı yavaşça bırakıp kavramayı sağlamanızı bekliyor, zaten o anda roketi de ateşlemiş oluyorsunuz. lin duruşunu değiştirmiş. Boşa dememişler “arılar ölürse insanlar ölür” diye, GTI ruhunu destekleyen o petekler, işte o ruhun ölmeyeceğinin kanıtı. İçerde tombul sportif koltuklar bekliyor, kırmızı kırmızı dikişli. Çok iyi göründükleri kesin ama oturunca yine alışılmış 208 kabusları karşınızda. Küçük ve şekilsiz direksiyonun içinden değil de üzerinden görmeniz istenen göstergeler ve tabii kokpitin ortasındaki touchscreen ekran. Kullandığım her 208 versiyonunda tekrarlıyorum dileğimi, iddiamı, makyaj operasyonunda bu ekranla da kokpit yapısıyla da vedalaşacağız... Ya

Ne zaman ateşkes ilan edileceği tamamen size bağlı. 7 saniye bile sürmeden 100 km/s hızı aşan otomobil, her vites değişiminde yüzücünün hızla nefes alıp yeniden kulaç atması gibi ilerliyor. Kahvaltısını iyi yapmış, yorulası yok. Düz gidişleri zaten kusursuz ama bana ilk anda hissettiğim bir GTI için yumuşak süspansiyon, virajlarda hemen kendini belli ediyor. Özellikle kısa sert virajlardaki gaz yüklemelerinde otomobil, tork bandına güzelce yayılmış maksimum torkla dışa açılmak istiyor. Ama elektrikli e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Peugeot 208 GTI direksiyondan yumuşak dokunuşlarla rötuşlamak mümkün bu defoyu. Özellikle RCZ’i kullandıktan sonra 208 GTI’ın süspansiyonu “neden RCZ gibi değil ki” dedirtiyor. Ama herkes bu güçlü otomobilleri peşpeşe kullanmayacağından sıkıntı yok, elindekine göre tepki göstermesinde yarar var. Zaten Peugeot yetkilileri, her koşulda kullanılabilsin diye bu tercihin yapıldığını söylüyor, hani hafta içi işe GTI ile gitmek isteyen ya da çocuğunu ana okulundan GTI ile almak isteyen anneler unutulmamış. Kendi adıma sertlik yanlısı olduğumu altını çizerek vurgulamalıyım... Hani biraz daha iyi bir geometrisi olsa 208 Cooper S denebilirmiş bu otomobile! Ama illa ki otomobil yayıncılarının diline pelesenk olmuş bir “Fransız konforu” unsuru eklenecek... Bari GTI’a yapmasaydınız!.. GTI’da konfor aranmaz, 1.2 VTI hem daha konforlu hem daha ucuz!.. Peugeot, MINI’den alıp farklı modellerinde kullandığı bu motoru, özellikle GTI’da şimdilik en uç noktaya ulaştırmış. 275 Nm ile MINI’nin JCW dahil tüm modellerinden fazla tork sunar hale getirilen motor, 1700-4000 d/d arasını sürüş festivaline dönüştürüyor. Bu, el sıkışarak yapılmış bir işbirliği anlaşması olsa bile büyük meydan okuma! 211 HP’lik JCW ile yanyana geldiğinde süspansiyon gibi önemli bir dezavantajı olacağının farkındadır eminim ki Peugeot! Mimari olarak diğer 208 versiyonlarına göre küçük ama önemli değişiklik var ki o da makul tutunmayı daha iyileştiren iz açıklığıyla ilgili. Ön akslarda 10 mm, arka akslarda 20 mm artırılan aks açıklıkları, yola daha geniş basabilmesini sağlamış. Bunun dışında gövde ölçüleri korunmuş. 1160 kg’lık “hafiflik”, 200 HP ile kanatlanıyor ve adeta lastiklerin yerden kesildiğini hissettiriyor. Hızlı girilen virajlarda gazı kestiğiniz zaman arka akslara oturan ağırlığı hissedebiliyorsunuz ama otomobilin dengesini çok da bozduğunu söyleyemem bu durumun. Belki yolun eğimi bunda etkili olabilecektir. Arka süspansiyondaki burulma çubuğu da bir işe yaramalı zaten! 40 › 41 e-motoring magazine › temmuz 2013

Peugeot 208 GTI + Müthiş ivmelenme, esneklik, koltuklar, işçilik ve malzeme kalitesi, yakıt tüketimi, fiyat - Yumuşak süspansiyon, dokunmatik ekran, oturma pozisyonu Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 200 HP/5800 d/d Maksimum tork (Nm): 275 Nm/1700-4000 d/d Vites kutusu: 6 ileri manuel Maksimum hız (km/s): 230 0-100 km/s hızlanma (sn): 6.8 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 8.2/4.7/5.9 Ağırlık (kg): 1160


Sakin kullanıcılara yüksek tork çıkışı, geniş maksimum tork bandı ve iyi dengelenmiş vites oranlarıyla fazlasıyla esnek sürüş olanağı imkanı sunan 208 GTI, sık vites değiştirme gereği yaratmadan çılgınca hızlanabiliyor. Ama yok GTI gibi kullanmak istiyorsanız, şaşıracağınız ara hızlanma derecelerine hazırlayın kendinizi! 208 GTI’ın 5. viteste bile 80 km/s’den 120 km/s hıza 6.8 saniyenin altında çıkabiliyor. Bunu 3. viteste denemek ister misiniz? Sandığınızdan daha iyi bulacağınıza şüphem yok. Peugeot’nun aslan olan sembolü, bu otomobilde tam bir yarış atına dönüşüyor. GTI kullanıcıları

belki sarfiyatla çok da ilgilenmez ama gerçekler de acıdır. Benzinin çılgın litre fiyatını düşününce hesap etmemek elde olmuyor. Ama 208 GTI, yüksek performansına karşın, şaşırtıcı derecede düşük tüketimiyle kullanıcı dostu olduğunu haykırıyor. Kimse bir GTI’ı kataloğundaki minimum değer olan 4.7’yi yakalamak için kullanmaz ama varlığı bile etkileyici. Sizin hakkını vererek kullandığınızda kendinizi hazırlamanız gereken değer ise 9.0 litre. MINI Cooper S John Cooper Works’ten çok daha ucuza aldığınız aynı motora sahip en az onun kadar güçlü bir otomobil! Daha ne olsun? e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Mercedes-Benz E250 CDI 4MATIC

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Nihal Atatepe

42 › 43 e-motoring magazine › temmuz 2013


Mükemmelliği geliştirmenin yolu artık teknolojinin felsefesini hissettirmek anlamına geliyor. Yenilenen E Serisi’nde kendinizi sadece zamanın ilerisinde hissetmeyecek, bir makinanın yaşamınıza katabileceği felsefi anlamları da fark edeceksiniz. e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Mercedes-Benz E250 CDI 4MATIC

B

azı segmentler var otomobil kavramının mükemmelliğe ulaşıp, son tercihi müşterisine bıraktığı. Premium orta sınıfta tam da böyle bir durum var. Avrupa ülkeleri ve Amerika koşullarında pozisyonlar değişebiliyor ama Türkiye’de sınıfın köşe başını tutan ikili kullanıcıdan elitizm ile dinamizm arasında bir öncelik sıralaması yapmasını bekliyor. Hiçbiri diğerinden hantal ya da avam değil ama her müşteri, derecelendirmesini kendisi yapmaya yönlendiriliyor. İki seçeneği reddedip d seçeneğini işaretleyenler de çıkmıyor değil az sayıda ama oyun genelde bu ikili arasında geçiyor. Zaten teknoloji ya da performans atılımlarını birlikte yapıp segmente yön veriyorlar, tasarımcılarının geceleri Playstation’da oyun oynarken arada chat yaptıklarını da düşünebilirsiniz, bertaber bir şeyler içtiklerini de... Danışıklı bir rekabet var lider markalar arasında, kimse diğerinin sunduğu yeni bir özellik için “Aaa” demiyor, eminim ki ilk kez görmüyor. Kırmızı köşeyi tutan Mercedes-Benz E Serisi, yılbaşında geçirdiği makyajla olgnluk ötesi, dö44 › 45 e-motoring magazine › temmuz 2013

nemler üstü bir klasizme ulaştı artık. Geldiği noktada mükemmellik o kadar üst seviyede ki, hata bulabilmek için ya rakip olmak lazım ya da kıskanç!.. Görsel güncellemelerin ötesinde yenilikler yapıldı E Serisi’nde. Bence en önemlilerinden birisi, Mercedes-Benz’in ilk kez iki farklı yüz sunma cesareti. Elit görünüme önem veren kullanıcılar için yumuşatılmış kenar çerçevesinde ismine Louvre stili dedikleri belirgin zerafet yüklü az yıldızlı iki parçalı versiyon, daha “ağır abileri” hedefliyor. Yani arkanızdan Elegance donanım paketli bir E Serisi geliyorsa S Serisi de zannedebilir, ceketinizin önünü ilikler ve esas duruşa geçebilirsiniz. Mercedes-Benz’in bu sınıfta hantal imajını üzerinden atma hamlesi olarak değerlendirdiğim radyatör ızgarası iri yıldızlı versiyon ise “normal abiler” için. Ama yine de pek genç işi durumu yok E Serisi’nin. Her iki versiyonunda da zarafetin doruklarında, alımlı ve göz kamaştırıyor. Teslim aldığım test otomobilim dizel motor gamının hacmen ortalarında yer alsa da özellikle tork çıkışıyla doruğun bir tık altında müthiş bir


seçenek olan E250. Eminim ki, bütün markalar turbonun yeniden keşfini otomobilin icadı kadar önemli buluyorlardır! Mercedes-Benz bunu her zamanki gibi en iyi kullananlardan biri... Bu büyük yıldızlı “halk tipi E Serisi” için heyecan duymamak imkansız. Burun yapısında ızgara gibi far tasarımları da tamamen yenilenen otomobilde tampon da daha büyük hava girişiyle makyajı tazelemiş. Akıllı farlar LED teknolojisine sahipken yenilenme operasyonuna arka aydınlatma grubu ile birlikte tampon tasarımı da dahil... LED’li arka aydınlatma grubu, fiber optik teknolojisiyle milisaniye geciktirmeden ışıyabiliyor. En ilgi çekici tasarımlardan biri de egzoz çıkışları. Herkes biliyor ki BMW de aynı dönemde egzoz ucu tasarımlarını benzer çizgide yenilemişti. Bazen marka karakterlerini dışarda bırakıp tasarım trendlerini belirlemek için birlikte çizim idmanları, design jam session’lar yaptıklarını ciddi ciddi düşünüyorum ben...

Mercedes-Benz E250 CDI 4MATIC + Zarafet, sofistike teknolojiler, güvenlik, konfor, yalıtım, tüketim - Manuel radyo ayarı Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 2143 Motor gücü (HP): 204 HP/3800 d/d Maksimum tork (Nm): 500 Nm/1600-1800 d/d Vites kutusu: 7 ileri otomatik Maksimum hız (km/s): 238 0-100 km/s hızlanma (sn): 7.9 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.5/4.7/5.5 Ağırlık (kg): 2430

Sonuç, zarafetine zarafet katılmış bir E Serisi. Motor ailesi ve donanım üyelerinde yapılan gelişimler de ayrı. e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Mercedes-Benz E250 CDI 4MATIC

Kabinde alışılagelmiş Mercedes-Benz kaliteergonomi-hatasızlık üçgeni hakim. A noktasından B noktasına gitmek, özellikle ülkemizin trafik koşulları düşünüldüğünde bu kadar güzelleştirilmeyi hak ediyor mu, hep bu soru kafamı kurcaladı durdu... İçinden dışına tasarımına cümle cümle filozofi eklenmiş bu otomobilin. Bunların içinde yoğrulup gitmek, sahibine kalsın, ben 2.5 gün deneme sürüşü yapar bırakırım. Mercedes-Benz E Serisi’ni kullanırken dünyanın sahibi gibi hissettiren bir ruh hali var standart donanımda sunulan. İnsan bir anda büyüdüğünü, olgunlaştığını, elit bir yaşamın başrol oyuncusu olduğunu hissediyor. Kendi evinde normal insanların yaşam biçimini gözlemek için ya da hobi amaçlı yaşadığını zannettiren. Bunun bir de S Serisi hisleri var ki, oralara hiç girmeyeyim... Bunların üzerine radyo ayarıyla ilgili yakınmalarımı yazsam ne olur, yazmasam ne olur... Otomobil, 2.1 litrelik motorunun performans gösterisini ipeksi bir güzellikle yola yansıtıyor. 204 HP’lik maksimum güç orta devirlerde açığa 46 › 47 e-motoring magazine › temmuz 2013

çıkıyor olsa da yaklaşık 2.5 ton ağırlığındaki otomobil, neredeyse kalkıştan itibaren (1600 d/d) tekerleklerine aktarmaya başladığı 500 Nm gibi olağanüstü bir performansla akmaya başlıyor ki... tarifi yok. 4 silindirli bir motorun gezindiği performans frekansı anlaşılır türden değil... Kalkıştan itibaren ivmelenmeye başladığında 100 km/s hıza bütün heybeti, zarafeti ve filozofiziyle 7.9 saniyede ulaşıyor ki, dergimizde yer alan 200 HP gücündeki Subaru BRZ’de bu değer 8.2 saniye! Elbette ki aynı şey değil ama durum da bu... Bu peak değerlere çok da takılmamalı, zira motorun olağanüstü bir güç ve tork eğrisi var, bütün bu zarafetin içinde hareket etmek sanki bir detay gibi kalıyor. Tekerleklerine aktarmak deyince, 4MOTION adından anlaşıldığı gibi sürekli 4 tekerlekten çekişli olan otomobilde patinaja düşme ihtimali güzel bir klişeyle anlatılabilir: “”Ya hep ya hiç!” Doğrusu sadece Mercedes-Benz mühendislerinin değil herhangi bir sürücünün de içi elvermezdi bu kadar torktan bir birimi bile kaybetmeyi... Bu kayıp olasılığını yok eden unsurların başında 7G-TRONIC PLUS


E Serisi’ni kullanırken dünyanın sahibi gibi hissettiren bir ruh hali var standart donanımda sunulan. İnsan bir anda büyüdüğünü, olgunlaştığını, elit bir yaşamın başrol oyuncusu olduğunu hissediyor. Kendi evinde normal insanların yaşam biçimini gözlemek için ya da hobi amaçlı yaşadığını zannettiren.

otomatik şanzıman geliyor ki, onun yanı sıra ESP’den başlayan dünya kadar gelişmiş çekiş kontrol sistemi görev başında. Kişisle olarak F1 teknolojisi dışında yo otonmobilleri arasında varolan en gelişmiş 2 vites kutusundan biri olan 7G-TRONIC PLUS, rakibi BMW’nin 8 ileri vitesli otomatik şanzımanı gibi mükemmel işleyen ve vites değişimlerini asla hissettirmeyen bir ünite. Sürücü isterse vitesleri direksiyon üzerinden de değiştirebiliyor ama bu sürüş ziyafetinin üzerine biraz daha sos eklemekten başka bir şey değil! Otomobilin olanca ağırlığı ve yüksekçe performansına karşılık yakıt tüketimi, başlı başına bir edinme sebebi. 100 km tüketim ortalaması ne yaparsanız yapın, en mantıksız kullanım koşullarında bile 9.0 litreyi bulmuyor. Katalogdaki en yüksek değer bile 6.5 litre, uzun yol tüketim değerini duymak istediğinize emin misiniz? Şaka zannedebilirsiniz... ECO Start/Stop sistemi yer aldığı her otomobilde olduğu gibi sürekli sotp edip tekrar çalışmaya başlamasıyla sürüş akıcılığını kesintiye uğratmasına karşın bu etkileyici derecelerde rol sahibi... 80 litrelik yakıt

deposuna sahip E250 CDI’ın deposunu daima tamamen doldurmak kaydıyla 100 bin km’de kaç kez yakıt ikmali yapacağını hesaplamak mümkün... Otomobil hareket haline geçtiğinde tam da “kilometreleri yutan” old school tanımlamaları hak eden türden bir resim yapıyor. Ne hızı hissediliyor anlata anlata bitiremediğim konforundan en küçük bir ödün verilmiyor. Ses izolasyonlu kapı camlarının opsiyon olarak yer aldığı otomobil adeta bir kütüphane edasıyla yol alıyor. O kadar sessiz ki... Sarsıntı mı? Dizelin yaşadığı evrimden haberiniz yok herhalde! Benim bu otomobile dair tek merakım, 1.6 litrelik benzinli motor uygulandığında şu elegant cüsseye nasıl bir giriş seviyesi yaratılacağı!.. Dümeni elimde olan, ortalama bir E Serisi versiyonu. 227.425 TL fiyatla satılıyor. Donanımı, yokluğunu hissetmek bir kenara, saymaya doyamadığım uzunlukta bir liste. Harekete filozofi kazandırmak için her şey düşünülmüş. İnsanoğlu kadar akıllı değilse de, kritik anlarda akıllı bildiğimiz bir köpekten daha akıllı bu makina! Özellikle makyajla dahil edilmiş bulunan donanımlardan BAS PLUS, karşıdan karşıya geçen nesnelere (bisiklet vs) ve yayalara yönelik frenaj desteğine karar verebiliyor. Radyatör ızgarasına yerleştirilen iki kamera, bu kritik kararda söz sahibi ve gerekirse sürücünün eksikleri de tamamlanabiliyor. Bir makine için önemli yetki değil mi? İsterdim ki test aracımızda da olsun ama sanıyorum o ekstra bir donanım... Standart olarak 9 havayastığına sahip otomobilde iş o noktaya gelmeden akıllıca davranan onlarca sistem var. Bunlardan en önemlileri dikkat dağınıklığını fark edip uyaran ATTENTION ASSIST sistemi ve çarpışma olasılığı belirdiğinde sürücünün uyguladığı ya da uygulamakta geciktiği fren gücüne karar veren COLLISION PREVENTION ASSIST(çarpışma önleme desteği)... 17 inçlik jantlar üzerinde yol alan otomobilin süspansiyon konforu, adeta deniz yatağı üzerindeymiş gibi rahat hissettiriyor. Zeminden gelen kısa sert darbeleri bile sükunetle absorbe edebilen süspansiyon sistemi, yorgunluk kelimesini kabine sokmuyor. e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Subaru BRZ 2.0R 6AT

Sokak ç O 1993’ten 2003 yılına kadar Impreza gövdesinin en can alıcı, en ışıldayan, en önemli unsuru vardı ya... Aslında Accent kıvamında bir gövdeden tartışılmaz bir ralli ikonu yaratan, hani o Subaru realitesini yaratan! Düşünün bakalım neydi o muazzam donanım? Üç rakamdan oluşuyor, bir tane daha olsa eminim ki birçok otomobil tutkununun banka kartının şifresi olurdu! Kolay ve hızlıydı zira. Kaput ve kapılara “not düşülmüş” 555’den söz ediyorum. Uzakdoğu’nun gözde sigara markasının sponsorluk için etapları kasıp kavuran “araç giydirmesi”, ardında yıllarca ralli tarihinin en efsane pilotlarını taşımakla kalmadı, sanki otomobilin tasarımının bir unsuruymuş gibi akıllara kazındı o yıllarda. WRC tarihçesine yıldız pilot kavramını getirip Subaru World Rally Team otomobillerinin görkemli görünümlerine karakterini eklemişti 555. Bagaj içerden açılıyor muydu o yıllarda hatırlamayız ama içmediğimiz halde 555’in tiryakisi olmuştuk, unutmayız! Tabii ki sigaranın dumanıyla, ya da üç tane rakamla olmadı hiçbir şey ama böyle derin iz bıraktı State Express 555 işte. Nasıl unutalım Colin McRae, Carlos Sainz, Kenneth Eriksson, Petter Solberg, Tommi Makkinen ve diğerleri ralli tarihini yazarken... Böyle damardan girmemin elbette bir anlamı var, o yılların, o 48 › 49 e-motoring magazine › temmuz 2013


çocuğu Son yılların tartışmasız en müthiş coupe ruhu, sert, tutkulu ve mükemmel işleyen bu makinada buluşmuş, performans tarihi yazıyor! Bir de üzerine 555 “kıyafetli” Impreza’nın rengiyle karşımıza çıkmasın mı? Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Nihal Atatepe

e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Subaru BRZ 2.0R 6AT

pilotların, o muhteşem Imprezaların yarattığı Impreza coşkusundan bu yana Subaru cephesinde yaşanan en güzel şeyle karşı karşıyayız çünkü: BRZ. Hem de mavi! Kabul edin, onlar da damardan girmiş! 2008’de Toyota ile birlikte arkadan itişli bir otomobil hazırlığına giriştiği duyulduğunda büyük heyecan yaratmıştı Subaru. İkiliye bir de Toyota’nın Amerika’daki butik markası Scion eklendi sonra. Minik şehir otomobili Justy’de bile 4x4 sistemi sunma cesaretindeki Subaru’nun -o yıllarda sorunsuzluk kavramını aşan- Toyota ile birlikte geliştireceği deli coupe, merakla beklenmeye başlandı. Bekleyiş yılan hikayesine dönüyordu ki 2011 sonbaharında Scion FR-S ile yapıldı Los Angeles’ta. Süt kardeş olan bu üç otomobilden Toyota GT-86’nın test sürüşü, dergimizin ilk sayısına kapaktan girmişti, halen yayında okuyabilirsiniz. Aslında aynı otomobil ama burada bir de dışardan bakınca görülemeyen Subaru ruhu var. Sizi (en azından beni) asla hayalkırıklığına uğratmayan, 50 › 51 e-motoring magazine › temmuz 2013

“bu fiyata böyle bir spor otomobil olabilir mi?” dedirten, kullandıkça güce ve metale olan hakimiyetinizle kişisel gurur katsayınızı yükselten bir makina bu! Aslında roadsterler için kullanılan bir tanım vardır, “eldiven gibi oturuyor” denir iyi roadsterler için, hah işte BRZ de öyle. Koltuğa yerleştiğiniz anda her şeyin olması gerektiği yerde olduğu doğal bir mimari olduğunu görüyorsunuz BRZ’de. Tabii ne kullandığınızı bilmek kaydıyla! Ayağınızın altında atmosferik beslemeli 200 beygir emir bekliyor sizden!


vazgeçemedikleri antik çağdan kalma dijital saat, basitliğiyle belki de bir yaşam felsefesine işaret ediyor! Beğenmediğimiz deri kaplamaları “köpek derisi” diye adlandırırız, neyse ki köpekten köpeğe fark var! Belki iyi bir Alman kurdu derisinden değil ama Çin’de de çorba yapılan eniklerden alınmamış bu deri, belli! Ama bu otomobilde konu ne bu tip “ıvır zıvırlar (!)” ne de arka koltuk diz mesafesi olmalı!

Kabin içi, bir spor otomobilin (ama gerçek spor otomobil) nasıl olması gerekiyorsa ge-rekiyorsa öyle. Önce otomobile “inerek” başlıyor her şey. Daha o an anlıyorum ki, bu laf olsun diye yapılmış hızlı bir versiyon değil, ciddi bir durum var. Son zamanlarda özellikle kabin kalitesini hayli düşük bulduğum Subaru modelleri arasından beni şaşkınlığa uğratırcasına bir dereceyle sıyrılıyor BRZ. Çeşitli Japon kötü huyları dışında size “keşkesiz” bir yolculuk sunacak bu kabin. Anısı büyük herhalde, Japonların asla

Önemli olan ivmelenmesi değil bu coupenin, direkt benzin enjeksiyonlu Subaru motorundan zaten ne bekliyordunuz ki! Ama bu geometriyle gösterdiği uyum, soluklanmadan sağladığı hızlanmalar, otomobili keyif verici madde kategorisine dahil edebilir. Güzel motor homurtusu, güzel gövde sesleriyle birleşiyor, özellikle toprak etaplarda, pardon yolda, kendinizi bir anda McRae zannedebiliyorsunuz! “Subaru BRZ istemediğiniz kadar stabil bir otomobil” diye annenize yalan söyleyip biraz daha “kudurma” izni koparabilirsiniz belki ama gerçekte gazın ayarını bir lokma “iyilikten yana” kaçırdığınızda BRZ’nin arkası kopmaya başlıyor. Bu durumu önden kayma fotoğrafları eşliğinde “yol tutuşu kötü, kayıyor” diye tarif eden “otomobil broşürü yazarlarıyla” aynı kulvarda start e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Subaru BRZ 2.0R 6AT

almıyor değiliz ama bu otomobil genelde “yanlayarak” ilerliyor! Tercih meselesi, drift yapmanın genç nesil arasında bir mesele sayıldığı ortamda yine de ne kullandığını bilmekte yarar var, duyduk ki zapt edemeyen çok olmuş ki, BRZ servisten çıkıp e-motoring magazine’e epey gecikmeli geldi! BRZ’nin stabilite kuralları eğlence odaklı yazılmış. Bana o daha konforlu bir otomobil olsa da Nissan 350Z’nin hiç kopmayacakmışcasına drift olanağı sağlayan kabiliyetlerini çağrıştırdı. Siz doğru miktarda konrtrayı verdiğiniz sürece gülücükler saçarak yanlayabiliyorsunuz! Otomobilin süspansiyonu bana GT-86’dan daha sert geldi ama sınırlı zamanlarda ikisini derinlemesine analiz etme imkanı pek de mümkün olmadı. Kimbilir belki o günün sertliğidir, belki Subaru sertliğidir , belki de gerçekten öyledir! 52 › 53 e-motoring magazine › temmuz 2013

Subaru’nun farklı Impreza jenerasyonlarında yıllanmış, yıllandıkça güzelleşmiş 2.0 lt’lik boxer motoru, 86’şar milimetrelik çap ve stroklarıyla kare yapısına direkt benzin enjeksiyonu eklenerek daha da yoldan çıkarılmış, sadece hızlı gitmeye değil aynı zamanda hızlı hızlanmaya adanmış. En güzeli de Honda S2000 gibi alt devirlerde kestirip üst devirlerde çığlıklarla uyanan bir makine değil bu, devir bandında insomnia yaşıyor ve yataktan sürekli çığlıklarla fırlayıp koşma azmiyle çıldıran bir motor bu. Özellikle elastisite dereceleri gözlerinizi yaşartabilir! Direksiyonu sıkı tutun, elinizden kaçmasın! Yaklaşık 1300 kg ağırlığı yönetmenin temel anahtarı arka akslara 6000 d/d üzerinde oturan 200 HP’lik güç ve 205 Nm’lik tork. Buyrun deneyin, arkadan kaydırmayana çikolata yok! Diyecekler çıkacaktır ki “neden hep bu drift meselesine odaklanıyorsun?”. Çünkü bu otomobille


kulakçıklarla? Genelde vitesi D pozisyonu kilitleyip seyredilir gider, plastik ziyanı... İşte BRZ’de gönül rahatlığıyla oynarsınız ve karşılığını da coşkuyla çabuk çabuk alıyorsunuz. Bu kadar. Ne mi tüketiyor? Bolca adrenalin, yoğun ter, salya vs... Bu formda bir coupede katalog bilgilerinde geçen 5.7 litreyi yazdığımda mutlu olacak bir okuyucu tipi için hazırladığımızı düşünmek istemiyorum e-motoring magazine’i... Böylesine keyifli bir otomobilde frene basma isteği az yaşanıyor ama belirtmeliyim ki, daha iyi frenaj tepkileri görmüştüm. Eğer motor, süspansiyon, direksiyon tepkileri ve koltuk ayarları (!) yanında en zayıf halka olarak frenleri seçerdim, kesin!.. Mümkün olduğunca fren yapmayacak şekilde kullanmaya devam!.. Ha, takıldığım şeyler gayet komik oldu bu otomobilde. En az dijital saatin basitliği, direksiyonu saran derinin kalitesi kadar... Tipik bir Uzakdoğu takıntısı: kornanın tonu felaket:) Espri yaptım....... 121.800 liraya böyle bir otomobil bulmuşsunuz, kornayı da çalmayıverin...

bir Maserati’deymişcesine “incileriniz dökülmeden” partiden partiye sekme imkanınız yok! Bu otomobil bir hayli sokak çocuğu! Elbette yine kapınızı açacaklardır ama direksiyona Maserati kullanıcısından daha hakim olduğunuzu bilerek! Otomobilde yer alan tork konvertörlü otomatik vites kutusu şaşırtıcı derecede iyi ve uyumlu çalışıyor. Hani 1980’ler bitip 1990’lara başlarken bütün Japon otomobillerinde kullanılan en en eeen geleneksel otomatik şanzımanlar düşünün, işte onların manuel de kullanılabilen en sportifi var BRZ’de. Belki çift kavramalılar gibi pürüzsüz değil ama akıcılığı tekletmeden tıkır tıkır işliyor sistem. Sadece manuel vitesli kardeşine göre son hızda ciddi bir kayıp var. Bir son dişli meselesi... Ve şu direksiyon üzerindeki kulakçıklar... belki de en çok yakıştığı otomobillerden biri olmuş BRZ. Mantıklı düşününce bir M3’te ya da 911 Turbo’da kaç kişi hakkını vererek oynuyor o

Subaru BRZ 2.0R 6AT + Katıksız coupe ruhu performans, sürüş zevki, kusursuz sürüş unsurları, dans eden arka akslar, fiyat - Geleneksel Japon takıları (!), korna Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1998 Motor gücü (HP): 200 HP/7000 d/d Maksimum tork (Nm): 205 Nm/6400-6600 d/d Vites kutusu: 6 ileri otomatik Maksimum hız (km/s): 210 0-100 km/s hızlanma (sn): 8.2 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 9.6/5.7/7.1 Ağırlık (kg): 1290

e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Peugeot RCZ Evolution

Saray ka

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Nihal Atatepe

54 › 55 e-motoring magazine › temmuz 2013


açkını

1970’lerin 504 Coupe’si gibi bir Pininfarina tasarımı olan “halk Ferrari’si” lakaplı 406 Coupe’nin adult elitizmi yanında saraydan çıkmış görünen RCZ kesinlikle daha genç ve trendy. En önemlisi de sürüş dinamikleri Alman soslarıyla bezeli bir keyif makinesi bu… e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Peugeot RCZ Evolution

56 › 57 e-motoring magazine › temmuz 2013


F

inansal bilançoları bu kadar kötü giderken uzun yıllardır en iyi ürünlerini peşpeşe yollara çıkartan başka marka var mıdır? Peugeot, BMW’nin motor desteği sayesinde ürün olarak belki de en performanslı modelleriyle özellikle genç gönülleri fethediyor. Böylesi bir dönem, en son 205 GTI’ın etaplarda ve yollarda fırtınalar estirdiği, 405’in prestijiyle dolaştığı yıllarda yaşanmıştı ki o dönemler de bu otomobillerin sorunları neredeyse modeller kadar çok tanınırdı. Şimdiyse 208, 308, 508 ve çift sıfırlı modeller, BMW motorunun payıyla prestij kazanıyor. Fransız üreticinin 308 platformu üzerinde inşa ettiği coupe modeli RCZ de Alman tekniğiyle aşılanmış sağlıklı bir model olma yolunda ilerliyor. 2009 yılı sonbaharında sahneye çıktıktan sonra coupeler arasında dikkate değer bir yer edinen otomobil, geçtiğimiz yılın sonbaharında akan makyajını bir tazeledi, gitti fön çektirdi, istenmeyen tüylerini aldırdı, daha da güzel oldu. Peugeot RCZ’in geçirdiği tazelenme operasyonu gövde ebatlarını etkilemiyor, sadece bakışlar daha iyileştiriliyor, kaliteye yönelik bazı müdahaleler var, tutunmayla ilgili kazançlar da olmuş. Agresif görünümlü coupe artistik puanlarda yine kazanan durumunda. Far ve tampon yapısı yenilenirken yeni logo ilk kez RCZ’te kendisine yer bulmuş. Farların tasarımı yenilenirken füme camın arkasında pençe şeklinde 6 tane LED’li bir tasarım var... Fransız üreticinin geçmişinde 504’ten 406’ya birçok gösterişli coupe var ama RCZ gerçekten çok saldırgan, çok başka görünüyor. Ama bir o kadar da zarif görünüyor. 1970’lerin 504 Coupe’si gibi bir Pininfarina tasarımı olan “halk Ferrari’si” lakaplı 406 Coupe’nin adult elitizmi yanında RCZ kesinlikle daha genç ve trendy duruyor. Bunu ne otomobilin Peugeot usulü çekik gözlerine ne de kaslı yan panellerine bağlıyorum. Yuvarlak hatlarla gelip küt biten arkasına da değil elbette! Neyse, Audi TT’yi çağrıştıran coupe formunun en tahrik edici yanı, şüphesiz çift bombeli tavan, ona kombine edilmiş dalgalı arka cam ve kenarlarındaki alüminyum kuşaklar. Dışardaki durum bu, kabine geçtiğimdeyse yabancılık çekmiyorum ama fark edilir bir kalite artışı gözlüyorum. Böylesini Fransa sınırları içinde pek yapmıyorlar, belli ki otomobil Almanya’dan geçmiş, Bavyera’nın bir havasını almış gelmiş. Yaramış da!.. e-motoring magazine › temmuz 2013


TEST Peugeot RCZ Evolution Kokpitte kullanılan malzemelerin kalitesi artırılırken tokluk hissi de fark edilir şekilde yükseltilmiş. Kapıların açılma kapanma sesleri bile Peugeot gibi değil. Tamam RCZ’te hep yüksek kalite arayışı vardı ama şimdi daha bir çekici geldi. RCZ’nin kokpit yapısı Peugeot için pek de yabancı sayılmaz. Ana hatlarıyla 308 kokpitinin elitleştirilmiş ve sportif kimlik kazandırılmış ileri modu gibi görünen kokpit yapısı, sürücüye tam yetkiyle donatılmış hissini veriyor, tüm kumandalar el altında ve tempolu sürüşlerde bakmadan da risksiz kullanılabiliyor. Çift sıra dikişli deri kaplı kokpit yapısı, modern analog göstergelerle bezeli. Tabii ki bu klasizmin yanında LCD panellere sığdırılmış onlarca bilgi de unutulmamış. Oturma pozisyonuna göre park freni kolunun konumu, iyi seçilmiş. Cam çerçeveleri olmayan kapıyı çektiğimde tok bir sesle kapanıyor, merakım hız arttıkça camların rüzgar sesi alıp almayacağı oluyor. Bu bende her kapı camları çerçevesiz olan otomobilde merak konusu olmuştur. Ne yazık ki eskiden beri otomobil üreticilerinin başında derttir bu sorun… İnanılması güç ama hala bu sıkıntıyı yaşayan otomobiller var…

Motorlar MINI’den BMW kökenli, MINI familyasının farklı modellerinde kullanılan 1.6 litrelik motor, yapılan düzenlemeyle yeni görev yerinde 156 HP üretiyor. Direkt benzin enjeksiyonlu turbo beslemeli motor, kontak anahtarını çevirdiğim anda homurdanmaya başlıyor. Zannederim gitmek istiyor. Zaten gövdenin öne yüklenmiş görünen tasarımını düşünürsek pek de durmaya üretilmemiş gibi. Tok homurtuyla ilerlemeye başlıyorum. Sert süspansiyon ve düşük lastik profillerinin de payıyla gelen tıkırtılar hariç sürüş ritüelini etkilemeyen bir akıcılık gösterisi başlıyor. Peugeot modellerindeki otomatik şanzımanları oldum olası beğenirim, RCZ’de de akıcılığı kesmeyen, performansa ayak uydurabilen bir tempo seziliyor. Otomobilin gaz tepkileri hayli çevik, ne de olsa kökeni belli. Eh Peugeot da kendi karakterine uyarlamış, belki 156 HP çok yüksek değil ama yine de ortaya yırtıcı bir coupe çıkıyor. Kulağını gaz emirlerine kabartmış şekilde bekleyen otomobil, komut verdiğimde yere güçlü tutunan pençeleriyle adeta tırmalayarak hızlanıyor. İnsana güven veren stabilite ve viraj özellikleri sergileyen RCZ, ancak dar açılı dönüşlerde gaz verildiğinde kayma eğilimi gösterebiliyor. Tabii bu da sürücünün gözü karalığıyla ilgili bir 58 › 59 e-motoring magazine › temmuz 2013

durum, yoksa optimal sürüşlerde böyle kayma ihtimali, normal bir sürücünün hayatında ‘kuru zeminde ESP’nin çalışma ihtimali’ kadar düşük! Ama asla stabilite riski gözlenmiyor, yola iyi oturuyor. Gazı esirgemezseniz ortaya şöyle bir performans çıkıyor. 2. vitesi 110’da bitirip 3. viteste 150’ye uzanıyorsunuz. Dördüncü viteste devri 200 km/s ile bitirip ip gibi uzamaya devam edebiliyorsunuz. Ve o sırada ağzınızdan “turbo güzel şey” kelimeleri dökülüyor zevk salyalarıyla birlike!.. Açıkçası 5 ve 6. viteste işin boyutunun nerelere geleceğini görebilecek yol bulamadık. İstanbul, çevre otoyollarıyla beraber artık böyle bir şehir… Spoyler meselesine gelirsek, ilk olarak 20 yıl kadar önce Porsche’nin hıza göre hareketli hale getirdiği bagaj üstü spoyler, RCZ’de de iş başında. Otomobilin aerodinamik yapısını destekleyen kanat, 85 km/s üzerine çıkıldığında otomatik olarak ilk pozisyonuna doğru açılıyor. Hız 55 km/s’nin altına inerse tekrar kapanıyor. Yok hızlanma devam eder de 155 km/s’nin üzerine çıkılırsa ikinci pozisyonuna açılıyor. Bu pozisyonda da


otomobil 145 km/s’ye düşene kadar kalıyor. Kulağa da göze de hoş geldiği kesin ama bütün bu renkli animasyonu sakın hareket halindeyken izlemeye kalkışmayın! Bu hareketlenmeleri çok merak edenlere ya da her hızda spoyleri açık tutmayı arzulayanlara kabin içinde bir düğmeyle açma kapama imkanı da sunulmuş…

Peugeot RCZ Evolution + Zevkli sürüş, hızlı yanıtlar, yakıt tüketimi, artırılmış kalite, stabilite - Özel kodu olmamasıı 200 HP’lik versiyona bir haksızlık Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 156 HP/6000 d/d Maksimum tork (Nm): 240 Nm/1400-4500 d/d Vites kutusu: 6 ileri manuel Maksimum hız (km/s): 217 0-100 km/s hızlanma (sn): 8.0 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/ karma) (lt/100 km): 8.9/5.1/6.4 Ağırlık (kg): 1275

Otomobilin performansı, gücü ve torkuyla orantılı olarak ağızları açık bırakan düzeyde değil. Şaşırtıcı olan şey yakıt tüketimi. Normalde turbo, kontrolü zor ve ekonomi için pek de matah olmayan bir unsurdur. En azından sürücülük kültürü gelişkin olmayanlar için yakıt tüketimini kolayca kontrolden çıkartabilir. Ama bu motor, daha önce MINI Cooper S’te de şahit olduğum üzere ilginç bir şekilde az yakıt tüketiyor. Yüksek tempolu sürüşlerde bile 100 km tüketim ortalaması 9 litre civarında gerçekleşen otomobil, bu kimliğiyle alkışı hak ediyor. Bu güzel otomobilin güç seviyesine özel bir adı olmaması, daha uygun fiyata “fiyaka” getiriyor olsa da 200 HP’lik versiyondan bir şekilde ayrışmalı. Zira ona haksızlık oluyor… 31.900 Euro fiyatlı bu otomobil, 44 HP eksiğiyle arkadan itişli Subaru BRZ kadar yırtıcı değil belki ama kullanıcısını gayet tatmin edebilecek nitelikte. Onun birebir rakibi sayılabilecek 200 HP’lik RCZ, 33.250 Euro’ya satılıyor. Kullanıcının önden çekiş/ arkadan itiş-saraylı/sokakçocuğu ayrımına bakan keyifli ama zor bir tercih… Bana göre otomobilleri birbirinden ayıran sahip oldukları ruhlardır. Kimilerinden hemen inmek istersiniz, kimilerinden hiç inmek istemezsiniz ama kimilerinden indikten sonra da kapıları kilitleyip eve yürürken arkaya dönüp bir öpücük atmak istersiniz… Peugeot RCZ, benim öpücük yolladıklarımdan biri oldu… e-motoring magazine › temmuz 2013


KÜLTÜREL

Üç tarafı denizlerle çevrili, su kanalı, gölü, göleti, nehri, şelalesi, falezi ve tabii boğazı bol bir ülke olarak olanlarla yetinmiyor, bir de “mega projelerle” (!) kanal yapıyoruz. İnsanımıza doğru düzgün otomobil kullanmayı bile öğretmeden risk faktörlerini iyice artırıyoruz! Çoğunluğu yüzme bile bilmeyen insanımıza bir iyiliğimiz dokunsun dedik, araştırdık. Olur ya, insanlık hali (!), aracınızla suya uçarsanız nasıl canlı çıkabileceğinizi biliyor musunuz? Hemen kafa sallamayın, o işler bildiğiniz gibi değil...

Yazı: Süreyya İZGİ

60 › 61 e-motoring magazine › temmuz 2013


e-motoring magazine › temmuz 2013


KÜLTÜREL

62 › 63 e-motoring magazine › temmuz 2013


T

rafikte aklın hayalin almadığı her türlü kaza yaşanabiliyor. Özellikle Türkiye koşullarında buna fazlasıyla alışkınız. Öyle ya, burası otobüsle vapurun çarpışabildiği, uçağın taksiye çarpabildiği, hatta yatağında uyuyan insanın gemi çarpması sonucu ölebildiği bir ülke! En sıradan sürtmede ya da kaza raporu tutarken veya trafik polisiyle mücadelede bile ne yapacağını bilemeyen vatandaşlarımıza uç bir örnekle yol gösterelim, her kazada ölmek şart değil, bilinsin. Olmaz olmaz ama otomobilinizle denize uçarsanız, aklınızda bulunsun ki, sınırlı zamanda fizik çalışmak zorunda kalmayın, panikten zaten fazla düşünmeye zamanınız olmayacaktır! Otomobille göl, deniz, kanal fark etmez, suya uçtuğunuzda yaklaşık 1 dakika içerisinde sular koltukta oturanların kafa seviyesini geçer. Hele bir de coşkulu bir nehirse süre daha da kısalır. Bu noktadan itibaren kapıyı açmaya çalışmak, sadece zaman ve güç kaybı demektir. Çünkü kapılar deniz ve kabin içi arasındaki basınç farkı sebebiyle ancak içerisinin basıncı dışarısının basıncına eşit olduğunda açılabilir. Bu da kabinin suyla dolması için en az bir buçuk dakikayı bulur. Bu çileli süreyi nefes tutarak ve bekleyerek geçirmek pek de akıllıca olmaz. Zaten herkes kaza yapmaya ve beklenmedik durumlarda sakin kalmaya alışık olmadığından önemli bir bölümü aklına ilk geleni yapmaya çalışmakla, başaramamakla ve gücünün/nefesinin tükenmesiyle geçer. Kimse de doğuştan dalgıç eğitimi almadığından ömrünün son 1.45 dakikasını su altında can çekişmekle geçiYAZI: And Mehmet Çetin recektir. Tabii kaza sırasında emniyet kemerinin takılı FOTOĞRAFLAR: Batuhan Kıran olduğunu, önemli bir yara almadığını düşünüyoruz... Tamam, sudan ıslak çıkılır ama nasıl? e-motoring magazine › temmuz 2013


KÜLTÜREL

En soğukkanlı kişiler bile otomobille suya uçunca Cüneyt Arkın gibi -her durumda ne yapacağını biliyor olarak!davranamayacak ve mutlaka panik yaşayacaktır. O paniği olabildiğince kısa sürede atlatıp kabine dolan su, cam seviyesinin yarısına kadar gelmeden camı veya kapıyı açmaya çalışmak, ilk denenmesi gereken kurtuluş yöntemi olarak önerilir. Çünkü basınç bir kez kapıyı ya da camı açmanıza engel olmaya başladığı zaman, basınçlar tamamen eşitlenene kadar kapı ya da camı açmanız neredeyse mümkün olmayacaktır. Su cam seviyesinin yarısını geçtikten sonra kapıyı açmaya çalışmakta ısrar etmek, intihardan çok da farklı olmaz. Zira kapıyı açmanızın neredeyse imkansız olduğunu bile bile kendinizi yormanız, dolayısıyla nefesinizi tüketmeniz hiç de isabetli bir 64 › 65 e-motoring magazine › temmuz 2013

karar değildir. Bunun yerine sakince oturup derin ve yavaş nefes alıp aracın içi tamamen suyla dolana kadar ve otomobil denge konumuna gelene kadar beklerseniz, kapıyı açmak su dışında olduğu kadar kolay olacaktır. Tabii böylesi bir durumda kim bu kadar sabredebilir o ayrı mesele… Gücünüz kuvvetiniz yerindeyse bu anlarda camı kırarak da kurtulabilirsiniz. Ama ne yazık ki camın arkasında su olduğu için, bu işlem sanıldığı kadar kolay olmaz. Telefon, anahtar ya da başka sert bir cisimle camı kırmak, ölmektense birkaç çizikle otomobili terk etmenizi sağlayabilir. Elektrik kumandalı camları düğmeyle açmaya çok da heveslenmeyin. Zira aracın elektrik sisteminin hızla alacağı hasarla sistem işlemeyebilir. Mekaniğin can kurtaran asaleti


Yapabiliyorsanız, denize uçarken açmaya başlayın ya da otomobil suya gömülmeden açmayı deneyin! Bunların ikisi de düşme hızınıza bağlıdır ama kesinlikle çok kısa süreniz olacaktır, hayalperest olmamalı... Manuel camların açılma şansıysa her an vardır. İşte basit bu yüzden güzeldir, mekaniğin asaleti bundan gelir! Suya gömülürken yapılacak en doğru hareket, cam düğmelerine basabilmek olacaktır. Çok kısa zamanınız olacaktır, elektrik kesilene kadar ne kadar açılırsa kar olur... Zaten elektrik kesildiğinde ne camlar ne de merkezi kilit size geçit vermeyecektir! Sonuç olarak anlaşıldığı üzere, su şaka kaldırmaz, riskli bir maceradır! Bütün bu bilgilerden sonra anlamışsınızdır, otomobili dikkatli, kurallara uygun ve risk almadan kullanıp su kanalı, göl, gölet, ne-

“Otomobille suya yüksekten uçulduğunda yaşanacak çarpma etkisi, iskeleden suya atlarken yaşadığınız o keyifli hisse pek benzemeyecek, suyla buluşma bir hayli şiddetli olacaktır.”

hir, şelale, falez ve tabii boğaza uçmamak en iyisi! Bu arada otomobille yüksekten uçulduğunda yaşanacak çarpma etkisi, iskeleden suya atlarken yaşadığınız o keyifli hisse pek benzemeyecek, buluşma bir hayli şiddetli olacaktır. Ve uçtuğunuz su, bildiğiniz kadar yumuşak, otomobil için sandığınız kadar misafirperver olmayacaktır. Çarpmanın şiddetiyle emniyet kemeriniz bağlı bile olsa, koltuk sırtlığının açısına göre yukarı doğru kayıp kafanızı tavana çarpıp boynunuzu kırabilirsiniz. Düşünün ki, köprü intiharlarındaki ölümlerin sebebi boğulma değil, suyun atlayan insanları beton direnciyle karşılaması ve şiddetli çarpmanın etkisiyle iç organların parçalanmasıdır. Ender olarak kurtulanların yaşadığınaysa mucize deniyor... Siz bilinçli olun, sudan YAZI: Süreyya İzgi sadece ıslak çıkın!..

PHOTO: Seskim Photo Agency

e-motoring magazine › temmuz 2013


sade’ce M. Ali Sade

Yaşlı Opel’in e


esrarı

B

izim ortaokul yıllarımızda eğlence hayatımız şimdiki teknolojik yaşam düşünülünce oldukça kısıtlıydı. Mahallemizdeki boş arsada plastik patlak toplarla oynadığımız tek kale futbol maçları,kimi zaman yakan top ve bazen de misket oyunları haricinde pek eğlencemiz yoktu. Oyunlarımızın mekanı olan bu arsa bizim evin pencerelerinden çok net görülürdü. Bu yüzden orada top oynayan çocukları görünce ya da seslerini duyunca ben de dersleri bir süreliğine erteleyip oynamaya koşardım. Bir sonbahar akşamı güneş batmak üzereyken burada bir hareket oldu. Biz yine top oynarken egzozundan mavi dumanlar çıkaran siyah renkli çok dökük bir Opel bizim arsaya girdi. Yanımızdan geçerek arsanın dibindeki salkım söğüt ağacının altına park etti. Birkaç kere gaz verdikten ve ortalığı sis gibi mavi dumana boğduktan sonra stop etti. Arabanın arkasında bir kadın vardı. Şoför ve önde oturan erkek bu bayanın inmesi için kapıyı açtılar. İçeriden şık giyimli, ölü yüzü gibi bembeyaz yüzlü, cadılara benzeyen oldukça korkunç bir kadın indi. Gözleri kan çanağı gibiydi ve yeşil gözleri adeta ışık saçıyordu. Bize de şöyle bir baktıktan sonra önde oturan adamla sokağa doğru ilerlediler. Şoför otomobilin ön kapısını kilitledi ve dört kapının da kilitli olduğunu kontrol etti. Sonra da araba kaymasın diye arka tekerleğin önüne arsada bizim futbol kalemizi belirlemek için kullandığımız büyük taşı koydu. Bu duruma itiraz edecek olduk. Adam bize öyle sinirli bir cevap verdi ki, taştan da vazgeçtik. Kadını da, iki adamı da, hallerini de hiç beğenmemiştim. Ayrıca top oynadığımız bu küçük alan otomobilin gelişi ile iyice daralmıştı. Zaten kale taşımız da tekerleğin altına sıkışıp kalmıştı. Şoför arabaya uzaktan son bir bakış fırlatıp koşarak diğerlerinin yanına doğru gitti. Daha sonra gözden kayboldular. Adamlar gidince ilk işimiz bu arabayı incelemek oldu. Hepimiz arabanın Opel marka olduğunu önündeki yazıdan anlayabildik. Kimse bu model Opel görmemişti. Biz her ne kadar bilmesek de 1951 model olan bu Opel o yıllarda az e-motoring magazine › temmuz 2013


sade’ce M. Ali Sade

da olsa bilinirdi. Ticari olarak kullanılanları olmasa da hususide kullanılanları vardı. Otomobilin tipi oldukça ilginçti. Yuvarlak sevimli hatları ve arka tarafının yamuk gelişi bize ilginç gelmişti. Arabanın kaportası toz, pislik ve çamur içerisindeydi. İki parçalı ön camının sol tarafında iki tane delik ve kocaman çatlaklar vardı. Arka kapıları da tersine açılıyordu. Ön farlarından birisi yoktu. Arka sinyalleri de kırıktı. Arabayı bırakan adamların yaptığı gibi kapıları kontrol ettik ama nafile. Hepsi kapalıydı. Bir başka yazımda bahsetmiştim. O yıllarda yeni bir otomobil gördüğümüzde en büyük merakımız bu otomobilin kaç km/s hız yaptığıydı. Bu otomobilin de hız göstergesine bakmaya uğraştık ama camın pisliğinden hiç bir şey göremedik. Cam içeriden leş gibi kirliydi. Diğer taraftan bakmayı denedik. Bu camdan da kilometre saati görünmüyordu. Ama içerisi çok net görülüyordu. İki kollu direksiyonu, direksiyonun ortasındaki kristal gibi duran Opel amblemi, yuvarlak kilometre saati, Amerikanlara benzer göğüsü aslında oldukça estetik ve güzeldi. Ama otomobilin içi oldukça pisti. Ön koltuğun üzerinde kocaman kahverengi bir leke ve ayrıca

otomobilin tavanında da anlam veremediğimiz kırmızı noktalar vardı. Hemen orada çocuk aklıyla bir senaryo ürettik. Bu otomobilin camlarındaki delikler kurşun delikleriydi. Koltuktaki kahverengi leke ön koltukta iki mermiyle vurulan şahsın kan lekesi, tavandaki kırmızı noktacıklar da beyninin dağılmış parçacıklarıydı. Adamlar cinayet işlenmiş bu otomobili gözden ırak gördükleri için buraya saklamışlardı. Belki de polise haber versek iyi olabilirdi. O yıllarda geceleri mahallenin emniyetini sağlayan, çaldığı düdükle asayişin berkemal olduğunu ima eden, mahallemizin neredeyse bütün sakinlerini tanıyan, hatta bayramlarda evlerimize konuk olan bir mahalle bekçimiz vardı. Kahverengi eski üniforması, tahtadan jopu ve bize büyük bir keyifle gösterdiği ama dokundurtmadığı Kırıkkale marka tabancası ve de pos bıyıklarıyla bekçi dayı bir ekoldü. Arsaya terk edilen bu esrarengiz otomobili polisten ziyade hepimizin sevdiği bu yaşlı adama söylemeye karar verdik. Bu derin konuyu konuşurken arkadaşlarımızdan birisi aniden ve telaşla “kaçın kaçın, yılan var” diye bağırdı. Küçük siyah bir yılanın söğüt ağacının yanından arabanın altına doğru kıvrıla kıvrıla ilerlediğini


görünce hepimiz acilen arsayı terk ettik. Yılan aslında küçüktü. Ama yılanı biz dev bir kobra yılanına benzettik. Bu arsada da ne zamandır oynamamıza rağmen hiç yılan görmemiştik. Uzun süre yılanlar hakkında bildiklerimizi biribirimize satarak ortamı gerginleştirdik. Ve daha sonra da orada bu gün top oynanmayacağına karar vererek hepimiz evlerimize döndük. Gece yatmadan camdan Opel’e doğru baktım. Arsanın yol tarafındaki floresan sokak lambasının çiğ beyaz ışığında iyice sevimsiz bir halde duruyordu. Bu gece bekçi dayı da ortalıklarda görünmüyordu. Otomobilde işlendiğini tahmin ettiğimiz cinayeti, cadı gibi kadını ve arabanın çevresindeki yılanları düşünerek biraz da tedirgin halde uyudum. Ertesi sabah arsa tarafından değil de diğer yolu kullanarak okula gittim. Bu otomobil, gözleri ışık saçan o kadın, otomobilin anlamsız lekeleri, camındaki delikler ve arsadaki yılan beni çok etkilemişti. Okul dönüşü arkadaşlarımı arsada değil yolun kenarındaki kaldırımda otururken gördüm. Ben de yanlarına katıldım. Konuşulan konu aynıydı. Herkes bu otomobilden huylanmıştı. Biraz oturup ayrıldık. Akşam sekiz buçuk civarında bekçi dayının düdük sesini duyunca evden izin isteyip sokağa çıktım. Benimle birlikte birkaç kişi daha bekçi dayının etrafını çevirip arsadaki arabayı anlattık. Bekçi dayı konuyu çok da ciddiye almadı aslında. Ama ısrarlarımız sonunda sabahleyin karakol amiri komisere otomobilden bahsedeceğini söyledi. Biraz içimiz rahatlamıştı. Birkaç gün arsaya hiç uğramadık. Pazar günü öğleden sonra derslerimizi bitirince yine dayanamayıp arsada toplandık. Opel’in arka lastiği inmiş bizim kale taşına iyice oturmuştu. İçine yine de dikkatle baktık. Bir arkadaşımız yılanın arabanın içerisinde olabileceğini söyleyince arabayı incelemekten vazgeçtik. Bu arada benim bir şey dikkatimi çekti. İlk geldiği gün olmayan öndeki sol far yerindeydi. Fara tekrar tekrar baktım. Yanılıyor olamazdım. Evet iki farı da yerinde ve sağlamdı. Ancak sinyalleri hala kırıktı. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Bu arada karşıdan mahallemizin bekçi dayısının geldiğini e-motoring magazine › temmuz 2013


sade’ce M. Ali Sade

gördük. Onda bu otomobille ilgili bilgi olabilirdi. Hemen etrafını sardık. Bize bizimle konuştuktan sonra karakol amirine otomobilden bahsettiğini, amirin ‘‘her park eden otomobili araştıracak olsak kafayı kaşıyamayız’’ dediğini, komiserin bu gibi konulara çok aldırış etmediğini, dolayısıyla bir sonuca ulaşamadığını anlattı. Netice olarak da bu otomobilde sakıncalı bir durumun olmadığını, çok meraklı olmamamızı ve de arabayı kesinlikle kurcalamaktan vazgeçmemizi tavsiye edip yanımızdan ayrıldı. O gün çıkan şiddetli bir fırtına arsanın köşesindeki floresan sokak lambasını da etkilemişti. Lamba bir yanıyor, bir de sönüyordu. Her yanışında bizim Opel donuk donuk parlıyor ve sonra karanlığa gömülüyordu. O gece nedense çok güzel uyuyamadım. Hatta saat 03:00 sularında şiddetli rüzgarın sesiyle uyanıp da pencereden baktığımda arsadaki Opel’in şoför kapısının açık olduğunu ve içinde belli belirsiz ışıltılar, küçük küçük kıvılcımlar görür gibi oldum. Hemen perdeyi kapattım. Oldukça ürpermiştim. On dakika kadar uyumaya çalıştım, uyuyamadım. Tekrar perdeyi aralayıp baktım. Bir şey yoktu. Arabanın kapısı da kapalıydı. Floresan lamba yine yanıp sönüyordu. Bu otomobil bende saplantı olmuştu. Uyku sersemi hayal gördüğümü düşündüm. Sabah evdekilere bu olayı anlatmak istedim. Ama gece vakti etrafı dikizlemekten dolayı azar

işitebileceğimden yine de kendime saklamanın daha uygun olacağını düşündüm. Evet bu arabada hayaletler vardı! Çevresinde yılanlar dolaşıyor, kapıları kendi kendine açılıp kapanıyor, içinde garip ışıklar oynuyor ve kendi kendine bazı noksanları tamamlanıyordu! İçinden inen kadın da bir cadı olmalıydı! O gün okuldaki derslerden bile bir şey anlamadım. Hatta bir öğretmenden derste dalıp gittiğimden dolayı azar bile işittim. Öğleden sonra yine okul çıkışı arkadaşlarla arsanın yanında buluştuk. Akşam gördüklerimi anlattım. Bu defa bana kimse inanmadı. “Uyduruyorsun” dediler. Farın takıldığını söyledim. “Hayır farları tamamdı, arka sinyalleri kırıktı”


deyip beni yalancı durumuna düşürdüler. Çok sinirlendim ve oradan ayrıldım. Bu olaya çok içerlemiştim. Anlattıklarımı ispat edebilmek için her gece penceremden otomobili kontrol etmeden yatmıyordum. Geceleri uyanıp da arabada bir hareket olup olmadığına bakmak için yatmadan bir sürahi su içip yatıyor, gece yarısından sonra tuvalet için kalktığımda hemen camdan Opel’e bakıyordum. Ama hiçbir harekete rastlamıyordum. Bir gün okul dönüşü güneşli bir havada yine Opel’in yanından geçtim. Değişen hiçbir şey yoktu. Camlar yine çatlak, sinyaller kırıktı. Arka tekerleğin havası tamamen inmişti. Arkadaşlarımdan birkaç kişi orada top oynuyorlardı. Ben de onlara olan kızgınlığımı unuttum, çantamı kenara bırakıp oyuna katıldım. O gün arabadan hiç bahsetmedik. 1951 model Opel efsanesi unutulmuştu. Artık kış iyice bastırmıştı. Kar yağmış, Opel karlar altında kalmıştı. bahara kadar her gece yaptığım kontrollarda hiçbir olağanüstü duruma ve de değişikliğe rastlamadım. Arkadaşlarım da arabayla ilgilenmeyi bırakmışlardı. Ben de bol sulu gece kontrollerini bırakmış, arabayı unutmuştum. Ağaçların çiçek açtığı günlerden birinde yine okul dönüşü arsaya uğradığımda gözlerime inanamadım. Otomobilin çatlak olan ön camı değiştirilmiş, sinyalleri takılmış ve inmiş olan lastiği yapılmıştı. Otomobilin içerisi de elden geçmiş, o tozlu, lekeli görünüm gitmiş, koltuk üzerindeki kocaman kahverengi lekeden ve ta-

vandaki lekelerden eser kalmamıştı. Kaportası yine kirli ve donuk vaziyette olmasına rağmen Opel’in içi sanki yenilenmişti. Tam bu sırada arabayı arsaya bırakan o iki sevimsiz adam ve yanlarındaki şık giyimli cadıya benzeyen kadın çıkageldiler. Adamlar kadına bir şeyler anlattılar, bizim de teşhis ettiğimiz noksanlıkların giderildiğini tek tek gösterdiler. Arabanın kapılarını açtılar. Yanlarında getirdikleri bavulları Opel’in bagajına yüklediler. Arabayı birkaç marşta ancak çalıştırdılar. Daha sonra arabayı biraz geri alıp tekerleğin altındaki taşı da tekmeleyerek bize doğru yuvarladılar. Araba yürüdüğünde ilk geldiğindeki mavi yağ dumanını yine verdi. Giderken arkada oturan kadın arkasına döndü ve bize hafifçe gülümseyerek bir bakış fırlattı. Gözleri yine kan çanağı gibiydi ve yeşil gözlerindeki ışıltı gerçekten farkediliyordu. Bu otomobille ilgili hiç kimse bir şey öğrenemedi. Getirenler kimdi, neden gece vakti ışıltılar, kıvılcımlar saçtı, koltuk ve tavandaki lekeler neydi, noksanlıkları nasıl tamamlandı hepsi birer muamma olarak kaldı. Belki de benim kapısını açık gördüğüm gece içinde bazı onarımlar yapılıyordu, ben korkudan bir anlam verememiştim. Ne benim yakınlarımdan ne de çevremizdekilerden bu otomobil hakkında bilgisi olan olmamıştı. Bekçi dayı bile bu konuda herhangi bir açıklama getirememişti. Ne araba ve ne de kadın ve adamlar konusunda hiçbir şey bilmiyordu. Konu da kapandı gitti. Bizim arsaya o yaz iş makineleri geldi. Bir apartman inşaatının temelini kazmaya başladılar. Temel kazma işi sürdüğü müddetçe temelde çalışan Caterpillar 955 kepçenin çıkan hafriyatı AS 600 modeli Dodge kamyonlara yüklemesi bizi çok eğlendirse de oyun alanımız şehrin betonuna yenik düşmüştü. Aradan yıllar geçmesine rağmen bu otomobilin esrarı aydınlanmadı. Geçenlerde uzun yıllar sonra rastladığım bir çocukluk arkadaşımla yine mahallemizin eski arabalarını konuşurken bu olay aklımıza geldi. Epey bir süre bu esrarlı Opel’i konuşup yeniden aynı heyecanları yaşadık. Sizlere de anlatayım dedim. e-motoring magazine › temmuz 2013


RETROTEST Alfa Romeo Spider GTA (1998)

Mutluluğu Nazım Hikmet, ik Paris’te i ’ bi bir otell odasında d d Abidin bidi Dino’ya “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abdin?” sorusunu yönelttiği yıllarda bu otomobil henüz çizilmemişti. Ama görseydi muhtemelen Dino’nun çizeceği ilk otomobil resmi bu Alfa Romeo olurdu... Buna da ne tuval yeterdi ne boya...

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Nihal Atatepe


un resmi

e-motoring magazine › temmuz 2013


RETROTEST Alfa Romeo Spider GTA (1998)

A

lfa Romeo özeldir. Alfa Romeo güzeldir. Ne bir Ferrari’dir herkesin imrenip imrenip durduğu, sadece çok parası olanın alabildiği... Ne bir Mercedes-Benz’dir, her dönem en modern teknolojilere sahip, 100 yaşında bile olsa çakmağı dahil, her şeyinin tıkır tıkır çalışan... Ne de bir Cadillac, ihtişamını devasa cüssesine, iki tonluk heybetine ve benzin canavarı motorlarına borçlu olan... Alfa Romeo güzeldir, bilirim. Herkes sevmeyebilir, zaten “sadece seven katlanır” diye de adı çıkmıştır ama tasarımı eşsizdir, yüksek estetiktir. Kimselere benzemez, kimselerden etkilenmez. Her zaman üzerinde el olsun ister, dokunulmayı sever ama teknolojisi eşsizdir. Yenilikleri yaratır, sesini dinletir. Ruhu sporcudur, cuore sportivo’dur, atletiktir. Satın alana sadece statü atlatmaz, karizma da katar ama herkese de yakışmaz. Anlaşıldığı üzere Alfa Romeo aşığı biri olarak geçtim bu nostaljik Spider 3.0 V6’nın 74 › 75 e-motoring magazine › temmuz 2013

içine. Aslında klasik saydıklarımdan hayli genç ama kullanmam için öneri gelince çok da üzerinde durmadım. Ha söylemeyi unutmuş olabilirim, Alfa Romeo zamansızdır, moda değildir ki modası geçsin... Henüz 13 yaşında bir Alfa Romeo Spider 3.0 V6 ile beraberim bugün... Değerli dostum Mehmet Taşanyürek’in gözbebeklerinden. Coupe kardeşi GTV ile birlikte 1995’ten itibaren yollardaki en büyük estetik harikalarından ikisi olarak fink attı, gökyüzüne karizma saçtı Spider. Şimdi gün boyu ben tadına bakacağım. Değerli bir parça. Şöyle ki, diğer 1.8 ya da 2.0 Twinspark Spider ya da GTV’ler gibi bolca üretilmedi bu elimdeki otomobilden. Bu 3.0 litre V6 motorlu, süspansiyonundan şanzımanına her şeyi farklı bir versiyon. Hele Spider, sadece 600 adet üretilmiş... Motorla başladım, devam edeyim. Silindir başına 2 supaplı, dolayısıyla 12 valfli bu trans-


versal yerleşimli motor. Atmosferik. Zaten o kadar diri ki, turbo da eklense bunun üzerine artık sadece tüketime destek olurmuş. Homurdanarak çalışıyor, o yırtık Alfa çığlıklarınıysa 4000 d/d itibariyle atmaya başlıyor, acayip bir makine. Aslında üzerinde Alfa Romeo markası taşıyan her otomobile toptan söylenir ama İtalyanlar’ın la bella macchina dedikleri sanırım en başta bu makine... Yola çıkınca daha iyi inceleriz.

yor. Kaputun arkaya doğru yükselen çapraz çizgisi, eşi benzeri görülmedik bir tasarım. İtalyan devletinin bu tasarımları -ismi Pininfarina bile olsa!- onaydan geçirdiğini düşünüyorum. Ülkenin tasarım şöhretine leke gelmemesi için... Yoksa tasarımcılar sürekli bu kadar mükemmel tasarımlar yapamazlar... Arkaya doğru çarpaz yükselen çizgi, gerçekten dururken bile hareket halindeymiş gibi gösteriyor bu güzel cabrioyu.

1998 model faz 2 demek, 1995’te çıkan faz 1’e göre daha olgunlaşmış, aslında son hali olması gereken durumda. Burnunda GTV/Spider versiyonlarının en güzel kalbini taşıyor bana kalırsa. Kaputla birlikte yukarı kalkan, ardında boşluk bırakmayan... 2002 itibariyle tampona sarkıp 156 ile birlikte 147’nin burnundaki kalbe dönüştü ya, onu abartılı bulmuştum. Bu gömülü yerleşim, olması gerektiği kadar, orantılı. Yoksa o kalbin ne kadar büyük olduğunu bilen zaten bili-

Otomobillerini son zamanların moda tasarım klişesi “coupe görünümlü sedan” diye pazarlayan her markanın tasarımcılarına göstermesi gereken bir örnek... Arka kısımsa kesik bırakılmış, kama diye adlandırılıyor ama bence biraz yarıda kalmış gibi görünüyor. Ama o yarımlığın verdiği hava yine eşsiz... Kapı kilidinden bagaj kapağının ardındaki gizli kasaya her detayıyla özel. Zaten bu otomobil üzerinde çok fazla kumar şansı yok tasarımcısının... Zira geride 1950’li yıllara kae-motoring magazine › temmuz 2013


RETROTEST Alfa Romeo Spider GTA (1998)

76 › 77 e-motoring magazine › temmuz 2013


dar uzanan bir Giulia, Alfetta, Spider geleneği yatıyor! Otomobilin kabini de kırmızı siyah ağırlıklı. Koltuklar, direksiyon simidi, kırmızı ve siyah deriye paylaştırılmış. Döneminin en üst versiyonu ve sınırlı üretim olması nedeniyle bu otomobile özel detaylar var. Örneğin koltukları, ağabey marka Ferrari’den alınmış, Testarossa’nın koltukları üzerinde ikinci oturuşum bu... Baldır destekleriyle yanal yükseltileriyle sarıyor da sarıyor vücudumu, sağa sola uçuşmayayım diye... Kırmızı Alfa Romeo anahtarı elime tutuş-turulduğunda aklıma hemen geçmişte sahip olduğum iki Alfam gelmişti. Anahtarı kontağa takıp çevirdiğimde motor görkemle homurdanınca yine onlar, bu aşamada özellikle ilki geldi, 145 1.7 16V. Sahip olduğum bir buçuk yıl boyunca bir türlü söndüremediğim enjektör ışığı yine karşımdaydı ve yine sönmüyordu! Yine ya benzini beğenmemişti ya da lambda sensörü ömrünü tamamlıyordu. Onu görmezden gelip ibrelere bakıyorum, yere dik olarak saplanmış gibiler gösterge tablosunda. Sadece görünümüyle bile ‘state of art’ diye nitelendirilen motoru çalıştırdığımda devir saatinin ibresi hareketleniyor yukarı doğru, bir tırmanışı ifade ediyor. Diğeriyse harekete geçmemi bekliyor. Tavan tentesini elektrikli olarak kapatmak mümkün ama bu sıcakla hiç onunla uğraşmak niyetinde değilim. Hazır güneş yokken bir roadsterin keyfini süreyim bulutların altında... Malum cabrio kullanımında böyle bir sıkıntı vardır ya ülkemizde... Cabrio’su olan açar tavanı güneşin alnında beyni haşlanana kadar dolaşır, cabrio kullanmanın tarifsiz eziyeti... Cabrio denilen, roadster denilen, convertible denilen ya bulutlu havalarda ya gece ya da hava uygun olduğunda kışın kullanılır... Hafif kar atıştırırken cabrio ile dolaşmanızı özellikle öneririm, aynısını sunroofla da denemelisiniz! Minicik kabinde her şey büyük bir estetikle yer alıyor. Yuvarlak göstergeler, minik ama bir başka ağabey Maserati’den alınma fonksiyonel düğmeler, ‘doksanlara ait’ demek istemiyorum, çünkü her biri birer klasik... Bir eksik var o da çıkarkan almayı unuttuğumuz radyo teybin ön tarafı... Otomobili müziksiz düşünemem hiç. e-motoring magazine › temmuz 2013


RETROTEST Alfa Romeo Spider GTA (1998)

Mutlaka bir şeyler çalar benim kullandığım araçta. Ama bu Spider 3.0 V6’da zerre dert etmiyorum. Çünkü motorun sesini dinlemek benim niyetim! Ön camdan sileceklere gözüm takılıyor. Kaputun yapısı sebebiyle üzerine su püskürtücü koyulamadığından her bir sileceğe özel incecik su hortumları döşenmiş, ikisi de sanat eseri sanki... Alfa Romeo Spider ile gürül gürül ilerlemeye başladığımda o güzelim torkun değerini yaşıyorum. 260 Nm’lik döndürme momenti otomobili sürükleyip götürüyor. Ha yeri gelmişken beygir gücünü de ileteyim, otomobil 192 HP’lik. 78 › 79 e-motoring magazine › temmuz 2013

Çok önemli değil bu değerler, bu otomobile bıçkınlık değil karizmatik gezintiler yakışıyor. Bunların tümünü zaten kullanacak değilim ama roadsterin sahip olduğu potansiyeli anlatmalıyım. 1500 kg’u bulan ağırlığına karşın harikulade bir çeviklik içinde, asaletiyle usul usul ilerlerken gaz emri verdiğimde bir mermi gibi hızlanıyor, bazı otomobillerde beygir gücünün çarpanı, değeri, gerçeği daha farklı, biliyorum. Bu da onlardan biri işte... Kükreyerek ilerliyor. Süspansiyon elemanları diğer versiyonlardan daha üst düzey olduğu olduğu için virajlarda sıkı bir tutunma kararlılığı içinde. İşi çok da elektroniğe bırakma


kabinde de damlacıklar görüyorum, henüz silecek çalıştırmaya gerek yok ama ya bastırırsa... Hızımı artırıp kapalı bir yer bulmaya niyetlenirken neyse ki kesiliyor yağmur... Yaz yağmuru hakikaten gelir geçermiş... Çok şükür! Kusurları yok mu, Alfa bu, tabii ki var. Yakıt tüketiminin yüksek olmasına hiç girmiyorum, kullanmaya bakar ama zaten 3.0 litrelik motorla ekonomi peşinde olan varsa derim ki güzel şeyler düşünelim, başka konulardan bahsedelim... Otomobilin kapılarının çok geniş açılıyor olması AVM otoparklarında sıkıntı yaşayabileceğinizi, park yeri seçerken titiz davranmak gerektiğini gösteriyor. Bu güzel otomobille eşya taşıma planları yapanlaraysa üzücü bir haberim var, bagaj sadece 110 litrelik... Sebebi de tavanı kaplayan tentenin bagajın yarısını işgal etmesi... Ve bir de maalesefi peşinde değil, fizik kuralları dahilinde tutunmaya çalışıyor. Geleneklere uygun olarak. Belki o da elektroniğinin zayıf olduğunun farkında... Belgrad Ormanı civarında virajlarda kıvrıla kıvrıla cabrio keyfi sürüyorum. Fonda yırtıcı Alfa sesi, yukarıda bulutlu bir gökyüzü, elimde şık bir kırmızı/siyah direksiyon, değemeyin keyfime... derken önce ön cama, ardından burnuma, yüzüme, elime birer damlacık düşüyor... Hayır, 32 derece sıcaklıkta yağmur mu yağacak yoksa... Zaten daracık, virajlı bir yoldayım, nerede durup nerede kapatacağım tavanı? Ufak ufak

var... Ne yazık ki çok sık elektrik arızası çıkartıyor. Demiştim ya, sahibinin elini üstünde hissetmekten hoşlanıyor diye... Ben sattığım zaman kusursuz bir durumda olmasına karşın 145’im bir saat sonra çalışmamıştı! Aküsü bitmiş! Sadece ‘satıldığını anlamıştır’ demiştim... Buna da hala eminim!.. Evet, ne diyordum, Alfa Romeo güzeldir. Hele bu versiyon, bir klasik olarak saklanacak kadar değerlidir. Ufak tefek arızayı her otomobil yapabilir. Ama hepsi güzel olamaz. Henry Ford da durup dururken her geçen otomobile şapkasını çıkarıp selam vermez. Zira Alfa Romeo güzeldir. e-motoring magazine › temmuz 2013


KÜLTÜREL

n e k n a m n a ş ı p İlk çar

a r r e Si

Trafik kazalarının trajik etkilerini azaltabilmek için gerçekleştirilen çarpışma testlerinde 65 yılda çok manken feda edildi. Başta kendini insanlığa adamış ilk gönüllü Sierra Sam ve peşi sıra kullanılan çoluk çocuk tüm mankenleri ra anıyoruz... Sierra Sam’in soyu 65 yıldır sürücü ve yolcu güvenliğinin hizmeti

80 › 81 e-motoring magazine › temmuz 2013


Sam

RIP*

a

ahmetle inde...

* Rest in peace (Huzur içinde yatsın)

e-motoring magazine › temmuz 2013


KÜLTÜREL

savaş uçaklarındaki fırlatma koltuklarında yaşanabilecek kötü sonuçları engelleyebilmekti. Zira pilot yetiştirmek kolay olmadığından eğitimli personelin korunabilmesi hedefleniyordu. Zaten o zaman otomobil çarpışma testleri de, bugünkü seviyesinde değildi.

Trafikte güvenlik kavramı otomobilin yaygınlaşmasıyla paralel ilerleme gösterdi. 1930’lu yıllarda kazalarda ölüm oranı 100 milyonda 15.6 gibi yüksek bir orana ulaşınca otomobil tasarımcıları güvenlik konusuna daha fazla eğilmeye başladı. Bu amaçla tasarlanan ilk çarpışma testi mankeni Alderson Research Labs (ARL) Sierra Engineering tarafından üretildi ve Sierra Sam adı verildi. Büyük bölümü Amerikan Hava Kuvvetleri’nin gözetiminde geliştirilen bu mankenlerin kullanım amacı, öncelikle 82 › 83 e-motoring magazine › temmuz 2013

1950’lerin başında Cornell Aeronautical Laboratories, trafik kazalarında kullanılmak üzere Gard Dummy adlı çarpışma mankenini üretti. 1950’lerin sonuna gelindiğindeyse bu manken gerçek çarpışma testlerinde kullanılmaya başlandı ve otomobillerin güvenlik standartları da yavaş yavaş oluşmaya başladı. 1950 ile 1970 arasında üretilen çarpışma testi mankenlerinin yüzde 95’i erkekti. Kadın ve erkeğin kazalardan farklı şekillerde etkilenebilecekleri çok hesaplanmadığından üretilen kadın manken oranı sadece yüzde 5’ti. 1966’da Alderson Research Laboratories, GM ve Ford için VIP-50 serilerini üretti. 1970’li yıllarda güvenlik kaygıları iyice arttı ve testlerde kullanılan çarpışma mankenlerinin standardizasyonu için çaba gösterildi. Alderson Research Labs (ARL) Sierra Engineering Hybrid I adlı mankenlerini tanıttı. Bir yıl sonra tanıtılan Hybrid II, daha gelişmiş kol, bacak ve


omuz yapısıyla daha gerçekçi sonuçlar ortaya koyabildi. 1972 yılında Amerika’da National Highway Transportation Safety Administration (Ulusal Otoyol Ulaşım Güvenliği KuruluNHTSA) General Motors ile gelişmiş kafa, boyun, diz, omuz yapısına sahip insan benzeri mankenler üretmesi için kontrat imzaladı.

ölçülerinde yaşanabilecek etkiler test edildi. Çarpışma testi mankenleri ailesinin gelişimi 1995 yılında First Technology Safety Systems and Occupant Safety Research Partnership ortaklığının yan darbelerdeki etkileri görmek için SID II adlı küçük bir çocuk ve bebek manken üretimiyle devam etti.

1976 yılında üretilen Hybrid III çarpışma mankeniyse göğüs kafesinin yanısıra yeni bir boyun yapısına sahipti. Bu testlerin sonuçlarına göre havayastıkları kullanıma alınırken emniyet kemerleri de önce yükseklik ayarlı ardından aktif gergili hale getirildi. 1988 yılında minyon yapılı bir kadın ve normalden iri bir erkek manken üretilerek farklı beden

Günümüzde bütün markaların ya da bağımsız kuruluşların güvenlik çalışmalarında son derece gelişmiş, insan simülatörü çarpışma testi mankenleri kullanılıyor. Kadın, erkek, çocuk ve bebek mankenlerin vücut dokusu, boyun yapısı, eklemler, göğüs kafesi, diz, kol ve bacaklar üzerinde saptanan etkiler, otomobillerde güvenliğin artırılmasına destek oluyor. e-motoring magazine › temmuz 2013


ETERNAL Ford Consul/Granada (1972)

Yaşlanma

1960’lı yılları, o da sadece Amerika’da Mustang dışında çok da keyifli geçirmeyen Ford’un özellikle Avrupa’da toparlanmaya ihtiyacı vardı. Yeni geliştirilen modeller arasındaki Granada, yeni yapılanmanın en güçlü taşlarından biri oldu...


ayan tank

e-motoring magazine › temmuz 2013


ETERNAL Ford Consul/Granada (1972)

90 › 91 e-motoring magazine › temmuz 2013


1960’lar biterken Ford Motor Company, sadece Amerika’da Mustang’in keyfini sürebiliyor, Avrupa’da Taunus, Consul, 17M, 20M gibi eski nesil modellerin düşük satış performansıyla boğuşuyordu. Bu durum, otomotiv devini büyük zararla uğraşmak zorunda bırakıyordu. Bir atılıma ihtiyaç duyan firma, teknolojik olarak sıçrama için yarım milyon dolarlık bir yatırıma kalkıştı. Amaç, üretilecek yeni otomobillerle birlikte yeni teknolojiler geliştirip rakiplere karşı üstünlük sağlayabilmekti. Aynı dönemde Opel Rekord, Audi 80 ve Volkswagen de 411 ve 412 gibi orta sınıf modellerle mücadele veriyordu.

Hangar gibi bagaj! Yeni geliştirilen otomobil, Taunus 17M ve 20M ve Consul’un yerini alacaktı. 1970’lerin anlayışına uygun olarak sert hatlı ve köşeli tasarlanan gövdeler, bol kromajlı parçalarla süsleniyordu. Cam çerçevelerinden yan çıtalara, tamponlardan yan aynalara her bölümde kromajlı aksesuarlara yer veriliyordu. Hüzünlü yüz ifadesi sahip eski modellerin aksine ismi Consul koyulan model, güç ve kararlılığın sembolü gibiydi. İri dikdörtgen farlar, büyük sinyaller ve sis farları hep köşeli tasarımlara sahipti. Ford’un Köln ve İngiltere’deki Dagenham fabrikalarında aynı gövde üzerinde 1975’e kadar Consul’u baz model, lüks donanımlara sahip Granada’yı ise lüks versiyon olarak üreten firma, boyutları hep kullanıcı avantajlarına kullanmış, ziyan etmemişti. Otomobilin özellikle bagajı, kullanıcılardan tam not aldı. Hangar büyüklüğündeki bagaj, Avrupa’da çalışan Türkler başta olmak üzere tüm yabancıların yurtlarına dönerken bu otomobili alabildiğine yüklemek için seçmelerini sağladı. Otomobilin sonraki döneminde Consul ismi unutuldu gitti, yoğunluk Granada üzerindeydi. e-motoring magazine › temmuz 2013


ETERNAL Ford Consul/Granada (1972)

1970’leri güçlü görüntüsüyle geçen Granada, 1980’lerin ortasında adeta Taunus’tan türetilmiş bir Peugeot 505 halini almıştı. İlk jenerasyon dışında iz bırakan bir versiyonu olmadı.

88 › 89 e-motoring magazine › temmuz 2013


Otomobilin iç mekanında da mesafeler hayli cömert olarak sunulmuş, içine binen yolcuların kendilerini Amerikan otomobilindeymiş gibi rahat hissetmesi hedeflenmişti. Adeta bir salon gibi olan kabinde koltuklar genişlikleri ve rahatlıklarıyla birer efsane oluvermişti. Otomobilin gösterge tablosu, sanki gizlenmek istermiş gibi derin yerleşimli tasarlanmıştı. Kokpit üzerinde plastik ve ahşap mükemmel bir uyumla birleştirilmiş, kabindeki genel fonksiyonellik yaklaşımı, kokpit üzerindeki derin raf ve büyük torpido gözüyle öne çıkmıştı. Vites konsolunda da küçük eşyalar için birçok boş alan yer alıyordu.

Teknik yenilikler Alt yapıya geçildiğinde Ford’un köklü değişikliklere yöneldiği görüldü. Sabit aks ekolünden çıkıp Mercedes ve BMW gibi dört tekerlekte bağımsız süspansiyon kullanma amacındaki firma, hassas amortisör seçimiyle konforlu sürüş ve kararlı yol tutuş kavramlarıyla tanışabildi. Granada, en büyük şöhreti Ford’un diğer gözde modelleri Escort ve Capri ile birlikte ro aldığı kült İngiliz dizisi The Professionals’ta elde etti. Kaba tasarım hatlarıyla çok da ilgi çekici olmayan otomobil, İngiliz polisler Bodie ve Doyle’un ellerinde kanunun hizmetindeydi... Otomobilde üretimde kaldığı 1972-1985 arasında birçok motor kullanıldı. Bunlar arasında en çok rağbet görenler, 65 HP’lik V4, 99 HP’lik düz 4 silindirli, 90 HP’lik 2.0 litre hacimli V6, 108 HP’lik 2.3 litre hacimli V6, 125 HP’lik 2.6 litrelik V6 ve 131 HP’lik 2.6 litrelik V6 idi. 4 ve 5 ileri vitesli manuel şansımanların motor verisyonuna göre standart donanımda sunulduğu Granada’da 4 ileri vitesli otomatik şanzıman da opsiyonel olarak ekstra ödemeyle alınabiliyordu. Özellikle GXL donanım versiyonlarındaki otomatik

şanzıman, tork konvertörlü geleneksel yapısının sorunsuzluğuyla takdir topluyordu. Arkadan itişli olan otomobilin yakıt tüketimi dönemin standartları içinde yeterince makul kabul ediliyor, şehir trafiğinde değilse de özellikle uzun yolculuklarda sürücünün cebini yakmıyordu. Granada’nın sedan dışında ik farklı gövde versiyonu daha vardı. Coupe, Ford Capri’yle büyük ölçüde aynı mekanik aksamı kullanmasına karşın daha iri gövdesi sayesinde onun ağabeyi, Ford’un GT’siydi. Station wagon versiyon Turnier ise, devasa bagaj alanıyla uzun yolculukların yükünü rahatça yükleniyordu. Granada, Ford’un Avrupa kıtasında üst sınıfta başarıya ulaşan son modeli oldu. Büyük Ford sedanını takip görevi daha sonra 1980’ler biterken Scorpio’ya verildi. Ne var ki dönemi için modern bir tasarımı olan Scorpio, 1990’lı yıllarda tanıtılan ikinci jenerasyonuyla başarısız oldu ve ağır eleştirilere maruz kaldı. Özellikle Alman otomobil gazetecileri Ford Scorpio’nun iri farlarından kaynaklanan patlak gözlü sıkıcı tasarımı için “palyaço” yorumu yapmaktan bile çekinmediler. Zaten daha sonra da devamı gelmedi. O yıllar Ford için de bir dönüşüm dönemiydi, 1980’lerde sedan modeli Taunus’un ardından çıkan Sierra ile vedalaşan Ford Avrupa, otomobillerin kalitesiyle ilgili yoğun bir çalışmaya girdi. Bu çalışmanın ardından gerçekten bir harika doğdu ve ortaya önce Mondeo, ardından Focus çıktı. Ford, Escort’tan büyük, Sierra’dan küçük Focus’a odaklanırken abilik görevi Mondeo’ya yüklenmişti... Ama tasarımının özgünlüğü her sorgulanan Mondeo hiçbir zaman Granada’nın havasını yakalamayamadı. Özellikle Ford gibi bir devin başarıya ulaşmak için VW’den Passat tasarımcılarını transfer etmesi ve ortaya çıkan otomobilin de bir Passat kopyası olması çokça eleştiri topladı. e-motoring magazine › temmuz 2013


Motorsporları

Fatih Yurdatapan

Pikes Peak’e Loeb damga vurdu Pikes Peak Uluslararası Tırmanma Yarışı’nı dokuz kez dünya ralli şampiyonu olan Sebastien Loeb salladı ve yeni Peugeot otomobiliyle önemli bir rekora imza attı. Pazar günkü yaptığı ilk denemesinde rekora imza atan Fransız pilot, hafta sonunun temposunu belirleyen isim oldu. Loeb’ün elde ettiği 8 dak 13.878 sn’lik derecesi, bir önceki rekordan bir buçuk dakika civarında daha iyiydi. Rhys Millen ve Jean-Philippe Dayraut da önceki rekoru geçmeyi başardılar ama Loeb’ün zamanına göre çok daha gerilerde kaldılar.

FIA’dan WRC’de takla adımı

haftalarda Mads Ostberg’in enliği artırmak adına geçtiğimiz güv i dek iler rall sü titü Ens FIA Ford Fiesta RS WRC’si A unlaştığını açıkladı. Ostberg’in yoğ e rind üze n anı kaz tığı İtalya’da yap barlarında kullanılan almıştı. FIA ise özellikle takla be dar ük büy en rind üze unu süt ayıran enstitü, dört tı. Yapılan testlere iyi bir bütçe yap r ala şm çalı ı baz elik yön malzemelere larıyla Subaru farklı çelikten yaptığı takla bar Ama potansiyel ralli otomobillerini parçaladı. fazla önemli veri olarak hayat kurtaracak çok elde edildiği açıklandı. e ne kadar Taklalar sırasında aracın neresin göre geliştirmeler darbe geldiği ölçüldü ve buna WRC otomobilleri yapılacak. Gelecek dönemde a sağlam olacak. özellikle takla konusunda dah

90 › 91 e-motoring magazine › temmuz 2013


F1 V6 turbolar gün yüzüne çıktı Formula 1 yeşillenmeye devam ediyor. Önümüzdeki dönem F1’de 1.6 V6 turbo motorların olacak. Bu sezon son kez 2.4 litre V8 motorların sesini duyacağız ve onlara veda edeceğiz. Yeni küçük hacimli aşırı beslemeli motorlar, birçok değişkeni de beraberinde getiriyor olacak. Hem araçların sürüşleri ve özellikleri değişecek, hem de sesleri. İzleyenler için en büyük endişe ise bu sesler. Renault yaptığı bir basın toplantısında bu sesten

bazı örnekler verdi, ancak stüydoda çekilen bu sesler ne kadar gerçeği yansıtıyor o da henüz bilinmiyor. Yine de V8’lerin veya V10 motorların yerini tutmayacağı üzücü bir gerçek. Diğer ilginç gelişme ise gelecek yıllarda Renault’nun Alpine ismi altında Le Mans serisine bu aynı motorları sağlama fikri. Firma bunu henüz yalanlamadı ve bu da gelecek dönemde F1’in teknolojik motorlarının Le Mans serisinde görülme ihtimalini artırıyor.

Borusan’ın 3 pilotu da kürsüde Borusan Otomotiv Motorsport, Türkiye Pist Şampiyonası 3’üncü ayak yarışlarında Super Grup’ta son 2 yılın Süper Grup Şampiyonu Kaan Gürgenç ve Levent Kocabıyık, Maxi Grup’ta ise Can Artam ile direksiyona geçti. Türkiye Pist Şampiyonası’nın İzmit Körfez Pisti’nde düzenlenen 5 ve 6’ıncı yarışlarında Süper Grup’ta 3 takım 9 araç, Maxi Grup’ta 5, Dizel Grup’ta ise 8 aracın kıran kırana mücadelesine sahne oldu. Can Artam’dan yine yeni pist rekoru Türkiye Şampiyonası’nın İzmir’de gerçekleşen 2’inci ayağında İzmir Pisti’nin rekorunu kıran tecrübeli pilot Can Artam, bu kez de İzmit Körfez Pisti’nin en hızlı ismi oldu. Şampiyona’nın Cumartesi günü gerçekleşen sıralama turlarında en yakın rakibine 1 saniye fark atan Can Artam, 44,5’lik derecesiyle Körfez Pisti’nin yeni rekorunun sahibi oldu. Can Artam aynı zamanda Maxi Grup yarışını da kazanarak Borusan Otomotiv Motorsport’a haklı bir gurur yaşattı. e-motoring magazine › temmuz 2013


Motorsporları

WTCC Loeb’ü ve Citroën’i kaptı WTCC’de 2014’te Dünya Ralli Şampiyonası ta-rihinin en başarılı ismi olan Sebastien Loeb yarışacak. Citroën uzun zamandır WTCC’ye girmek istiyordu ve sonunda bunu büyük bir isimle ger-çekleştirdi. Geçtiğimiz yıl resmen bu binek yarış serisine ilgi gösterdiklerini belirtmişlerdi ve bu motorsporları dünyasında büyük bir heyecan ya-ratmıştı. Citroën, bu seriye girerek aynı zamanda Çin, Rusya ve Güney Amerika pazarına gibi bölgelerde büyümesine katkı sağlayacağını düşünüyor. Dokuz kez ralli şampiyonluğu elde eden Sebastien Loeb ise bu yılı WRC, Pikes Peak gibi farklı seri-lerde yarışarak geçirecek. Diğer yandan WRC’de de en iyi sonucu almak için büyük çaba sarf edeceklerini açıkladılar.

NASCAR’da şans Kenseth’in yanında Amerikalıların ilgiyle izlediği Nascar Sprint Cup bu hafta Kentucky Speedway’de yapıldı. Her zaman olduğu gibi kazalara ve ilginç mücadelelere sahne oldu. Yine liderlik için güzel bir mücadele izlendi ama pist üzerinde şansın yanında olduğu isim ise bir Toyota’yla yarışan Matt Kenseth’ti. Daha az pit stoplu bir taktik yapan Kenseth, önündeki Johnson’ın spin atması üzerine galibiyet hediyesini büyük bir memnuniyetle kabul etti. 267 turun 187 turunu lider geçen Jimmie Johnson günün kaybedeni oldu. Jamie McMurray 0.7 saniye farkla ikinci olurken, 1.6 sn farkla Clint Bowyer üçüncülüğü elde etti.


LE MANS, F1 ile çakışmayacak Gelecek yılın Le Mans 24 Saat yarışı, Formula 1 dünya şampiyonasıyla aynı hafta sonuna denk gelmeyecek. FIA bu yarışı 14-15 Haziran tarihlerinde yapacağını açıkladı. Aslında bu tarih Le Mans’ın Haziran ortasında yapılması geleneğine uyuyor. Son iki senedir herhangi bir F1 yarışıyla aynı haftaya denk getirilmemeye çalışılıyor ve bu yarışa olan ilgiyi bir hayli artırdı. Oysa bunun dışında 1980’den beri Le Mans sürekli Kanada GP’si hafta sonuna denk geliyordu.

Studiotorino Moncenisio’nun seçimi P Zero Dünyanın en prestijli otomobil üreticileriyle işbirliğini devam etiren Pirelli, yüksek performans lastikleriyle spor otomobillerin ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap vermeye devam ediyor. Porsche Cayman S’den ilham alınarak sadece 20 adet üretilerek Kasım ayında pazara sunulacak olan Studiotorino Moncenisio’da Pirelli P Zero lastikleri kullanılacak. Daniele Gaglione tarafından tasarlanan Moncenisio, sınırlı sayıda üretilip, Studiotorino tarafından 2005 ve 2006 yıllarında sunulan RK Spider ve RK Coupe’nin yeniden şekillendirilmesi olarak ortaya çıkıyor. Bu yeni otomobilin ismi için Kuzey İtalya’nın Piemonte bölgesinde bulunan Alpler’den ilham alındı.

LE MANS’da AUDI kazandı ama yüzler gülmedi Le Mans 24 Saat’in en üst kategorisinde Audi zaferi yaşandı. Pilotlar Tom Kristensen, Allan McNish ve Loic Duval rahat bir galibiyet elde ettiler. Fakat herkesin aklı yarışın başlarında hayatını kaybeden Danimarkalı Allan Simonsen’de kaldı. Yarışı kazanan sürücüler de bu galibiyeti ona adadılar. Aston Martin sürücüsü, pist dışındaki bariyerlere çarparak şanssız bir kaza geçirmişti. Diğer yandan yarışı kazanan Audi ise, sıkı hazırlığının karşılığını aldı. Son 14 yılda 12 kez burayı kazanan Audi, en yakın otomobil olan Toyota’ya bir tur bindirmeyi başardı. Üçüncü sırada gelen otomobil de yine Audi markasına aitti. e-motoring magazine › temmuz 2013



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.