E-motoring | E-dergi 5.sayı

Page 1

Yeni Coupé & Cabrio

Bayandan otomobil yazısı

AYÇA ŞEN

e-motoring magazine › haziran 2013



ÖZGÜRLÜĞE SÜRÜYORUZ...

beri belki de en sancılı Toplum olarak ülkemiz kurulduğundan arzusuyla kilometreleri dönemlerden birini yaşayıp özgürlük yükü ve sorumluluğu yutarken bir otomobil dergisi hazırlamanın fark etmeksizin insandoğrusu bir hayli garip hissettirdi. Görüşü yeni modelleri merak lar özgürlük talebi için biraraya gelirken kim ı gözlerdi, kim gecikti ederdi, kim otomobil dergisinin yeni sayısın de işimizi yapmak diye söylenirdi emin olamadık. Ama yine da. zorundaydık, aklımız meydanlarda olsa yurt dışında lansmanlar, Yoğun bir aydı, gerek yurt içinde gerekse en tam dergimizi yayına sıkışık test programları ve haber akışı derk . Neyse ki ay başında alacakken gündem memleket meselesi oldu ırlıksız yakalandığımız verimli çalışmıştık, son viraj hariç, haz inandığımız dopdolu bir söylenemez. Yine keyifle okuyacağınıza in unutulmaz tatlarına, içeriğimiz var. Güncel haberlerden geçmiş ellerin test sürüşlerinden ülkemizde piyasaya sunulan en yeni mod yacağınız birçok konu egzotik otomobillerin sürüşlerine kadar oku nefretle anılan popüler hazırladık. Hatta ve hatta son dönemin yazımız bile mevcut! modeli (!) TOMA-POMA ikilisi hakkında e 5. sayısına ulaştı bile. Bu koşullar altında e-motoring magazin ecanlı, daha renkli bir Her yeni sayıda bir öncekinden daha hey çok okuyucularımızın içerik hazırlamaya özen gösteriyoruz. En zun dediği gibi “padesteği bizlere güç veren. Bir okuyucumu yı sürdürmek niyetimiz. rayla satılan dergilerden” aşağı kalmama kalara ve yöneticilerine Bu konuda bize destek veren bütün mar ifli bir dergide buluşmak çok teşekkürler. Gelecek sayıda yine key üzere. Huzurlu ve özgür günler... Süreyya İZGİ sizgi@e-motoring.com

YAYIN YÖNETMENİ Süreyya İzgi TEST EDİTÖRÜ And Mehmet Çetin MOTORSPORLARI EDİTÖRÜ Fatih Yurdatapan FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Batuhan Kıran GÖRSEL YÖNETMEN Metin Yılmaz Yıl: 1 Sayı: 5 Ofis: Çayırbaşı Caddesi Kırklar Sokak No: 15 Büyükdere, Sarıyer / İSTANBUL 212 218 10 89

http://e-motoring.com https://www.facebook.com/emotoringcom http://twitter.com/emotoring

e-motoring magazine › haziran 2013


HOT NEWS

Küçük otomobilde

yeni arayışlar

Renault, sansasyonel Twin’Run modelini 71. Monaco Grand Prix’sinde ortaya çıkardı. Twin’Run, ilk turlarını Monaco Grand Prix’sinde izleyiciler önünde attı. Efsanevi pistiyle Monaco, bu konsept otomobilin ilk ortaya çıkış yeri için en ideal sahneydi. Bu yeni konsept otomobil, markanın sportif ruhunu taşıyor ve efsanevi R5 Turbo ve Clio V6 gibi otomobil tutkusunu yansıtıyor. Gerçek bir yarış otomobili olan Twin’Run doğrudan motorsporları yarışlarından alınan tubuler bir şasi ve Mégane Trophy’den alınanş 320 beygirlik V6 motora sahip. İkizi olan Twin’Z gibi Twin’Run da modern ve eğlenceli bir şehir otomobili. Her iki konsept otomobil de Renault’nun yaşam sürecindeki temel safhaları temel alan tasarım stratejisinin beşinci kademesi olan “Play” (Oyun) aşamasını ifade ediyor ve zamanının tüm özelliklerini taşıyan bir şehir otomobilinin kişiselleştirme olanaklarını gözler önüne seriyor. Twin’Run konsept otomobili Renault’nun gelecekteki şehir

04 › 05 e-motoring magazine › haziran 2013

otomobillerinin sahip olacağı stil konusunda ipuçları veriyor. Renault Twin’Run, yarışlara yönelik şasi hazırlamada uzmanlaşmış bir Fransız firması olan Tork Engineering / Poclain Vehicules’ün desteği ile geliştirildi. Bu konsept otomobil bu yarış deneyiminden istifade eden gerçek bir yarış otomobili. Kompozit malzemeden imal edilen gövde, Mégane Trophy’den esinlenilen ortaya yerleştirilmiş motor sunan çoklu tubuler çelik şasiyi kaplıyor. Twin’Run, yollarda Laguna, Espace ve Latitude’ün ve yarışlarda Mégane Trophy’nin kullandığı Renault-Nissan Ortaklığının ürünü olan V4Y motoru ile donatıldı. Arka aks merkez hattının önüne uzunlamasına yerleştirilmiş olan 3.498 cc’lik V6 motor 6.800 1/min devirde 320 beygir güç ve 4.850 1/min devirde 380 Nm maksimum tork sunuyor. Lineer akselerasyon sağlayan motor, düşük devirlerden itibaren bile dolgun gövdeli ve son derece cömert.



HOT NEWS

İşte yeni

1966’dan bu yana 40 milyon satış adediyle dünyanın en çok tercih edilen otomobili olan Toyota Corolla yenilendi. Türkiye’de üretilecek 11. nesil Corolla, Toyota’nın yeni tasarım anlayışının tüm özelliklerini bünyesinde topluyor. Yeni dizaynı, genişliği, konforu, pratikliği ve düşük yakıt tüketiminin yanı sıra artırılan güvenlik donanımları ve sürüş dinamikleriyle şimdi çok daha iddialı bir otomobil olan Yeni Corolla, segmentinin çok üzerinde prestijli bir görünüm sergiliyor. Yeni Corolla Temmuz ayının sonundan itibaren Türkiye’de piyasaya sunulacak. Türkiye ile birlikte 16 Toyota fabrikasında üretilecek olan Yeni Corolla dünya prömiyeri ile eşzamanlı olarak ilk kez İstanbul’da tanıtıldı. Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt’un ev sahipliğinde gerçekleştirilen Yeni Corolla’nın Avrupa Prömiyerine, Toyota Avrupa Başkan Yardımcısı Michel Gardel, Toyota Avrupa Ürün İletişimi Direktörü Fabio Capano, Toyota Avrupa Ürün Planlaması Direktörü Augustin Martin, Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş. Genel Müdürü ve CEO’su Orhan Özer ile Avrupa’dan ve diğer ülkelerden yetkililer ve basın mensupları katıldı. 06 › 07 e-motoring magazine › haziran 2013

Coroll

Prestij hemen fark ediliyor Yeni Corolla, Toyota’nın yeni tasarım dilini en iyi yansıtan otomobillerden biri konumunda. Yeni Corolla’da Toyota’nın “Keen Look-Keskin Bakış” gündüz yanan LED farları ve “Under Priority - Öncelikli” dizaynı ile birlikte ön ızgaraya daha çok önem veren bir tasarım anlayışı bulunuyor. Böylelikle Yeni Corolla’nın ilk bakışta prestijli görünümü gözler önüne seriliyor. Yeni Corolla 4620 mm uzunluğunda, 1775 mm genişliğinde ve 1465 mm yüksekliğinde. Bir önceki nesile göre 80 mm daha uzun, 15 mm daha geniş ve tavan yüksekliği 5 mm daha alçak. Yeni Corolla, İnci beyazı, Avangart Bronz, Koyu Mavi ve Koyu Gümüş olmak üzere 4 yeni renk ile birlikte 9 renk seçeneğine sahip olacak. Aerodinamik sürtünme katsayısı 0,29 Cd’den 0,27 Cd’ye düşürülen Yeni Corolla, kabin sessizliği, yakıt tüketimi ve CO2 emisyon değerini minimum seviyelerde tutmak için tasarlandı. Ön sis farlarının konumu ile ön ve arka tamponların tasarımı “aero-corners” hava türbülansını engellemek için kombine edildi. Formula 1 teknolojisi “sakana aero” temel alınarak, dizayn edilen kanatçıklara, otomobilin dengesi ve kontrolünü


a mm’ye ulaştırıldı. Direksiyon simidinin açısı da 24 dereceden 22 dereceye indi. Böylelikle sürücünün daha ergonomik bir sürüş pozisyonuna sahip olması hedeflendi. Yeni Corolla’nın bagaj kapasitesi 452 litreye çıkarıldı. Kaporta ile tampon arasına ekstra absorbe edici materyaller yerleştirilerek kabin içindeki ses asgariye indirildi. Yeni Corolla’da Kolay - Akıllı Park Destek Sistemi olan SIPA (Simple – Intelligent Park Assist) ile ön ve arka yan tamponlar üzerinde bulunan sensörler kullanılarak sürücü çok daha dar alanlara otomatik olarak paralel park edebiliyor. Yeni Corolla aktif ve pasif standart güvenlik donanımları ile de dikkat çekiyor. Güvenlik donanımları arasında sürücü diz hava yastığı dahil olmak üzere 7 hava yastığı, Elektronik Çekiş Kontrol sistemi (TRC) ve Araç Denge Kontrolü (VSC) ile Yokuş Kalkış Destek (HAC)sistemleri bulunuyor. Yeni Corolla’da çarpışma güvenliği performansı CAE (Bilgisayar Destekli Mühendislik) ile maksimize edildi ve defalarca yeniden teste tabi tutuldu.

Biri dizel 3 motor seçeneği

sağlamak için yan aynalarda ve arka farlarda yer verilmiş. Ön spoiler ve düz alt zemin ile Yeni Corolla’nın altındaki hava akımının optimize edilmesi hedeflendi.

Konforlu iç mekan, keyif veren sürüş Dingil mesafesinin 100 mm artırılarak 2700 mm’ye çıkarılması Yeni Corolla’da yolculara en konforlu ortamı sağlamak adına tasarlandı. Bu yeni tasarımdaki arka koltuk diz mesafesi de 92 mm artırılarak 706 mm’lik sınıf lideri pozisyonu elde edildi. Yeni Corolla’nın sürücü pozisyonu da kapsamlı bir şekilde revize edildi. Koltuk yükseklik ayarı 15 mm artılarak 60 mm’ye, koltuğun ileri geri kayma ayarı da 20 mm uzatılarak 260

Yeni Corolla yola çıkarken en düşük emisyon ve sınıf lideri yakıt ekonomisini hedefliyor. Yeni Corolla’nın 6 ileri manuel şanzımanlı 1,33 lt benzinli versiyonunda 100 km’de ortalama yakıt tüketimi 5,6 litre olarak gerçekleşirken, CO2 emisyonu da 129 gr/km olarak ölçümlendi. Manuel şanzıman seçeneğine oranla daha düşük yakıt tükemi sunan CVT şanzıman seçeneğine sahip 1,6 Valvematic benzinli Multidrive S versiyonda ortalama yakıt tüketimi de yüzde 27 azaltılarak 100 km/5,6 lt olurken, CO2 emisyonu da manuel şanzımanlı modele göre 9 gram daha düşürülerek 130 gr/ km olarak hesaplandı. Yeni Corolla’nın 6 ileri manuel ya da 6 ileri multimode şanzıman seçeneği ile sunulan ve Euro 5 normlarına uyumlu 1,4 D-4D motora sahip dizel versiyonu tam bir yakıt cimrisi. 6 ileri manuel şanzıman Yeni Corolla 1,4 D-4D 100 km’de 4,1 litrelik yakıt tüketimi ve 106 gr/km’lik CO2 emisyonu ile dikkat çekiyor. e-motoring magazine › haziran 2013


HOT NEWS

Yeni CRV piyasada Honda’nın 1996 yılından beri Türkiye’de SUV segmentindeki boy gösteren başarılı temsilcisi CR-V’nin 4. nesli Honda bayilerindeki yerini aldı. Satışa sunulduğu 1996 yılından beri Türkiye’de başarılı bir satış grafiğine sahip olan Honda CR-V, 2.0 litrelik benzinli motor seçeneğine sahip. Yeni CR-V 2.0’ın Lifestyle modeli 95.700, Executive modeli 104.500, Executive Ekstra Güvenlik Paketi ise 111.500 TL’den satılıyor. Yeni dizayn ile CR-V artık daha prestijli Üç kanatlı radyatör ızgarası ve ızgaraya doğru uzanan ön farları, Honda’nın yeni “Y” şekilli yüzünü korumaya devam ederken dikey olarak konumlandırılan arka farlar ilk nesilden (1995) bu yana alışılmış CR-V imzasını taşıyor. Yeni CR-V’deki şık dokunuşlar arasında yenilenen ön tampon, ön LED gündüz farları ve üç boyutlu tasarımıyla arka LED farları yer alıyor. CR-V’nin kaputunun altındaki üçüncü nesil CR-V’lerde bulunan ve CO2 emisyonları azaltılacak şekilde detaylı olarak yeniden tasarlanan 2.0-litre i-VTEC benzinli motora 5 vitesli otomatik şanzıman eşlik ediyor. Bir önceki nesille aynı performans verilerine sahip olan motorun yakıt tüketimi ve CO2 emisyonu iyileştirilmiş. Yeni CR-V

08 › 09 e-motoring magazine › haziran 2013

6500 devirde 155 HP güç ve 4300 devirde 192 Nm tork üretirken, yapılan iyileştirmelerle ortalama yakıt tüketimi 100 km’de 7.7 lt’ye ve CO2 salınımı da %7 iyileştirilerek 179 g/km’ye düşürülmüş. Motorda yapılan değişikliklere ek olarak vites oranlarında da yapılan iyileştirmelerle beraber bu sonuçlar elde edilmiş. Motor ve şanzımanda yapılan bu değişikliklerin yanında yeni CR-V, kullanıcının tepkilerini ve motor dışında harcanan enerjiyi optimize ederek daha ekonomik sürüş sağlayan ECON sistemi ile donatılmış. Geliştirilmiş yol tutuş ve artırılmış güvenlik Harekete duyarlı elektrikli direksiyon (MA-EPS) sisteminin de kullanılmasıyla yeni CR-V’nin manevra kabiliyeti kolaylaşırken yüksek hızlarda direksiyon tepkisi ve hassasiyeti arttırılmış. Avrupa’da geniş kapsamlı testlerden geçen yeni CR-V’nin McPherson tipi ön süspansiyonları ve Multi-link arka süspansiyonları üstün sürüş konforu ve yüksek hız stabilitesi sağlayacak şekilde tasarlanmış. Yeni CR-V’de ayrıca, çarpışma anında darbe enerjisini dağıtarak yolcuları koruyacak şekilde tasarlanan Honda’ya özgü güvenlik sistemi Gelişmiş Uyumluluk Teknolojisi (Advanced Compatibility Engineering-ACE) gövde yapısı kullanılıyor. CR-V’de ön, yan ve perde hava yastıkları tüm donanım seçeneklerinde standart olarak sunuluyor. Otomobilin yüksekliğinin, iç hacimde herhangi bir küçülme olmaksızın, eski modele oranla 30 mm azaltıldığı görülüyor. 4. nesil CR-V’de bir önceki nesile göre bagaj hacmi 147 lt arttırılarak 589 lt’ye ulaşmış. Tek dokunuşla 60:40 oranında katlanabilen arka koltuklar ile arka kapıları açmadan kolayca koltukları yatırıp, bagaj hacmini 1146 litreye kadar genişletmek mümkün. Avrupa pazarı için tasarlanan dördüncü nesil CR-V, Honda’nın İngiltere Swindon’daki tesislerinde üretiliyor.



HOT NEWS BMW 8 Serisi, Pininfarina Gran Lusso Coupé ile geri dönüyor

Pizzacı şınitze En önemli tasarım stüdyolarından Pininfarina, BMW ile işbirliği yapıyor ve ortaya olağanüstü bir süper coupe çıkıyor! Bu otomobil büyük ihtimalle efsanevi 8 Serisi’nin geri dönüşünü müjdeliyor. İsmi öncelikle Ferrari ile özdeşleşmiş olan İtalyan tasarım fenomeninin BMW ile geliştirdiği özel proje ilk kez Concorso d’Eleganza Villa d’Este 2013′te ortaya çıktı. İki ayrı tasarım ekibinin geliştirdiği The BMW Pininfarina Gran Lusso Coupé, süper coupeler arasında high-end’i sembolize ediyor. BMW’nin bu projedeki tasarım şefi Karim Habib, “İtalyan tasarım stüdyosuyla bu projede ideal partneri bulduklarını ifade ediyor. Pininfarina’nın patronu Fabio Filippini ise “İki zengin gelenek, vizyonlarını birleştirince ortaya çok farklı, çok heyecan verici bir tasarım çıktı” diyor. BMW için alışılmadık ve beklenmedik gövde ölçülerinden oluşan tasarım, özellikle uzun aks mesafesi ve uzun burun yapısıyla çok dikkat çekiyor. Özellikle yola doğru tasarlanmış BMW böbreklerinin iriliği, emilmesi gereken havanın çok yüksek olduğu fikrini uyandırarak bir V12′yi düşündürüyor! Kabindeyse lüks, stil ve kullanışlılık en üst seviyede. Kabini kaplayan tüm ahşap elemanları, BMW Pininfarina Gran Lusso Coupé için 1920 yılına ait tek parça kauri ağacından oluşturulmuş. İtalyan ahşap uzmanları tarafından seçilen kauri ağacı, ışığın açısına göre rengi kırmızıdan kahverengiye farklılaşabilen altın tonları verebiliyor!.. Otomobilde kullanılan ahşap malzeme o kadar nadide ki, sertifikası bile mevcut! Açıkçası biraz kitsch bir durumdan da endişe etmiyor değiliz! Dört koltuklu otomobilde koltukların tasarımı da üzerine “soğuk damgasını” basan Pininfarina’ya ait. 19891999 yılları arasında üretilen E21 kodlu 8 Serisi, BMW’nin modeller üstü süper coupesiydi.


el yaparsa...

e-motoring magazine › haziran 2013


LANSMAN


Captur canavar gibi! Geçen ay içinde Fethiye’de Türkiye lansmanı yapılan Renault’nun yeni crossover modeli Captur, kullanışlılığı ve performansı kadar cazip fiyatıyla da rakiplerinin gözünü korkutuyor. Süreyya İZGİ - Fethiye

R

enault’nun yeni modeli Captur, Mayıs ayı içinde düzenlenen organizasyonla Fethiye’de basına tanıtıldı ve satışa sunuldu. Otomobil 41.990 TL’den başlayan fiyatlarla Touch ve Icon olmak üzere iki farklı donanım seviyesi ile 16 Mayıs 2013 tarihinden itibaren satışa sunuldu. Fransız üreticinin crossover otomobili Captur, sahip olduğu akıcı hatlar kusursuz orantılarını ön plana çıkarırken, büyük tekerlekleri, yerden yüksekliği, geniş tekerlek izi ve eğimli ön camı Renault tarafından tasarlanan ilginç bir MPV, SUV ve hatchback karışımını ortaya koyuyor. Captur, çok sayıda kombinasyona sahip çift tonlu gövde rengi, farklı jant renkleri, açık ve koyu iç ambiyansı, farklı renk ve desende döşeme seçenekleri sayesinde geniş bir zevk ve istek yelpazesine hitap edecek. Renault tasarımcılarının yaratıcılıkları, bu tip bir araçtan beklenen özellikler ve geniş iç mekan ile ortaya çıkıyor. Renault Captur, kompakt olmasına rağmen (Yeni

Clio’dan 15 cm uzun) oldukça geniş bir araç. Uzunluktaki fark, aracın aks mesafesinden kaynaklanıyor. Kabine girildiğinde kolayca fark edilebileceği gibi Clio’dan daha fazla kullanım alanı bulunuyor. Clio’nun 1450 mm’lik yüksekliğine karşılık Captur, ona 115 mm kadar daha yüksekten bakıyor. Kızaklı arka koltuk sırası hem yolcular hem de bagajları için ideal bir iç mekan sunuyor; aracın maksimum taşıma kapasitesi 455 dm3 (bagaj örtüsüne kadar). Yolcu bölmesinde ise iki adet dahice kurgulanmış olan yenilik, Captur’ün karakterini vurguluyor: sürücünün de kolay erişebileceği ve 11 litrelik hacme sahip çekmece tipi torpido gözü ve fermuarları sayesinde sökülüp çamaşır makinesinde yıkanabilen ve tekrar yerine takılabilen koltuk kılıfları. Ön panele entegre Renault R-Link multimedya tablet yepyeni bir bağlantı düzeyine erişimi mümkün kılıyor; üstelik sürekli genişleyen bir R-link store ile birlikte. Yüksek sürüş pozisyonu ile birlikte aracın pasif güvenlik özellikleri, yol tutuşu ve frenleme performansı hem konfor sağlıyor hem de güven veriyor. Captur’un sürüş e-motoring magazine › haziran 2013


LANSMAN

konforunun ardında yatan temel unsur Yeni Clio ile paylaştığı B platformu. Sürüş keyfi ve yakıt ekonomisi Captur’ün %100 turbo motor yelpazesinin ortak paydası durumunda. Mevcut benzinli motorlar arasında Turbo 90 HP gücündeki (üç silindirli ve sadece 898 cc) ve dört silindirli 1.2 Turbo EDC 120 HP seçenekleri de yer alıyor. 120 HP’lik 1.2 Turbo EDC motoru sıra dışı bir sürüş konforu sağlayan EDC (Çift Kavramalı) vites kutusu ile birlikte sunuluyor.

14 › 15 e-motoring magazine › mayıs 2013

90 HP’lik 1.5 dCi Stop & Start motorunun tüketim değeri sadece 3.7 litre/100km ve emisyon değeri de 96g CO2/ km düzeyinde. Bu da Captur’ün içinde bulunduğu sınıf için rekor seviyede düşük rakamlar anlamına geliyor. Captur’ün 1.5 EDC versiyonu 2013 yılının son çeyreğinde pazara sunuluyor olacak. Renault Captur, İspanya’daki Valladolid tesisinde üretiliyor. Captur’ün üretimi esnasında kullanılan plastiklerin %16’ya varan bir kısmı geri dönüşüm kaynaklı.


Captur’a da 5 yıldız! Renault, EuroNCAP çarpışma testlerinden 5 yıldızla mezun olma geleneğini geliştirerek sürdürüyor. 2001 yılından itibaren her çıkan yeni modeliyle 5 yıldız almayı başaran Fransız üretici, Captur ile de EuroNCAP çarpışma testlerinde yüzde 80.5 toplam skor elde etti. Renault Captur, Fransız üreticinin EuroNCAP’in maksimum beş yıldızlık pasif güvenlik derecelendirmesine layık görülen 15. modeli oldu. Güvenlik performansına ilişkin bu resmi sonuca ek olarak Renault Captur aynı zamanda son derece hassas, iyi tepki veren şasisi sayesinde güven verici dinamikler sunuyor.

Yetişkin yolcu koruması Önden darbe durumunda Renault Captur’un ön yolcuları iki hava yastığı ile birlikte ön gergili ve 400 daN’ye kalibre edilmiş yük sınırlayıcılı emniyet kemerleri ile korunuyor. Ayrıca, ön koltuk yolcusunun diz ve kaval kemiği bölgesi için artırılmış koruma sağlaması bakımından, torpido gözü yerindeki Easy Life saklama gözüne ek korumalar entegre edildi. Arkada ise tüm koltuklarda üç noktalı emniyet kemerleri bulunuyor; ayrıca arka dış koltuklarda güç limitörü yer alıyor.

Captur, yan darbelerde yolcu koruması ile ilgili olarak da 8 puan üzerinden 7,9 gibi etkileyici bir sonuca layık görüldü. Darbeleri belirlemesi ve iki kat daha hızlı tepki vermesi için Renault Captur’un her iki tarafından iki adet yan darbe sensörü yer alıyor. Bu sensörlerden bir tanesi ön kapılarda diğeri ise B sütunlarında bulunuyor. Özel bir algoritma, darbenin şiddetine uyum sağlayarak yeni nesil baş-boyun hava yastıklarına kumanda ediyor. Tüm bu sonuçlar Renault Captur’un yetişkin koruma alanında 36 üzerinden 32 puan elde etmesini sağladı. Bu not, küçük otomobil segmentinde bugüne kadar elde edilen en iyi sonuçlardan biri.

Çocuk güvenliği Genel tasarımı ve ön yolcu koltuğu ile birlikte arka dış koltuklarda üç noktalı Isofix çocuk koltuğu bağlantı noktalarının yer alması sayesinde Renault Captur’un çocuk koruma derecesi B segmentinde elde edilen en iyi dereceler arasında yer alıyor: bu konuda, daha da zor hale getirilen en son prosedürlere rağmen 49 puan üzerinden 39 puan elde edildi.

e-motoring magazine › haziran 2013


LANSMAN

Süreyya İZGİ / Bodrum - Marmaris

16 › 17 e-motoring magazine › haziran 2013


Peugeot’nun P t’ gelmiş l i geçmiş i en iyi i iü ürünü ü ü 205 GTI’ın GTI’ gerçek halefi, 20 yıl gecikmeyle nihayet geldi! Türkiye lansmanı Bodrum-Marmaris arasında gerçekleştirilen otomobil, unutulmaya yüz tutmuş GTI ruhunu iyi fiyatıyla canlandırabilir...

e-motoring magazine › haziran 2013


LANSMAN

F

ransız üreticinin 205’ten bu yana aslında hiç de etkileyici olamayan hot hatch kavramındaki doruk noktasında artık ciddi hareketlenme var. Eylül 2012’de tanıtılan görkemli 208 GTI nihayet Türk pazarına da ulaştı. Peugeot 208 model gamının top modeli 208 GTI, Haziran itibariyle 57.900 TL’den başlayan fiyatlar ile satışa sunuldu. Bu model, GTI kavramına yeni bir coşku getirirken Peugeot’yu da 205 GTI’ın fiyakasından geçilmeyen o görkemli dönemlere döndürebilecek heyecana sahip. Otomobilin Bodrum’da başlayıp Marmaris’te süren Türkiye lansmanında e-motoring magazine de vardı. 205 GTI gibi ülkemizi GTI kavramıyla tanıştıran ve hot hatch severler arasında gerçek bir efsane olan otomobilden sonra sonunda GTI ya da RC olan 206 ve 207 versiyonlarıyla pek heyecan yakalayamayan Peugeot, bu kez dersini iyi çalışmış gibi görünüyor. Tabii bunda BMW’den alınan ve MINI Cooper S’te kullanılan agresif motorun da katkısı büyük. Ortaya çıkan otomobil “nihayet” dedirtiyor!

18 › 19 e-motoring magazine › haziran 2013


Kompakt boyutları, tutumluluğu, donanımı ve tasarımıyla sınıfında devrim yapan Peugeot 208’in direksiyonuna geçen sürücü yepyeni bir sürüş zevki ile tanışıyor. 2012 yılında yapılan lansmanından itibaren 300 bin adet üretim rakamına ulaşan Peugeot 208 aynı zamanda sportif B segmentine de hızlı bir giriş yapmıştı. 208 GTI bu sportif segmente konfor, çok yönlü kullanım ve iç mekan genişliği gibi nitelikler getiriyor. Doğrusu, lansman için ulaştığımız Marmaris’te otelin otoparkında 208 GTI ile birlikte sergilenen efsanevi 205 GTI’yı görmek, çok enteresan hisler uyandırdı. 20 yıl öncesinin fenomenini bu kadar diri durumda görmek heyecan vericiydi. Bir yandan bu efsanenin 20 yıl geride kalmış olduğunu düşünmenin burukluğuyla... Zaman hızlı geçiyor!

Gövdeye sportif destekler Bugüne kadar farklı motorlarla tanıdığımız 5 kapılı versiyona göre önde 10 mm ve arkada 20 mm genişletilen tekerlek izlerine dayanan üç kapılı karoser, tekerleklere en yakın şekilde tasarlanan üstyapı bileşenleri ile tanımlanıyor. Gövde eşikleri ile genişletilmiş çamurluklar otomobilin potansiyelini görsel olarak ifade ediyorlar. Özellikle büyüleyici, gündüz ve gece dikkatleri çeken ön yüzün ışıklı imzası yeni nesil halojen farlarla daha da seçkinleştiriliyor. Dikdörtgen bir yapıya sahip olan bu özenle tasarlanmış farlarda, sinyal lambalarında ve gündüz aydınlatma sisteminde LED teknolojisi kullanılıyor. Bu sofistike far yapısı 208 GTI’ın bakışlarına güç katıyor. Bu farlar özel 208 radyatör ızgarasını çerçeveliyorlar. Genişletilmiş krom çıta, farları ön plana çıkarırken, seride ilk kez kullanılan örgülü kaplama dinamizme katkıda bulunuyor. 208 GTI üzerinde, parlak siyah ızgara ve parlak krom kaplamaları ile dikkat çekiyor. Sonuç olarak, ön kısım teknolojik ve sevimli, doğal ve sofistike bir görünüşe bürünüyor. Kabine geçtiğim zaman tamamen GTI’a özel sportif koltuk, nappa deri ve kırmızı bir çizgi ile canlandırılan Caro örgü kumaşı dikkat çekiyor. Kırmızı dikişli siyah PVC poliüretan kaplamalı torpido paneli ile kapı giydirmelerinde kırmızıdan siyaha degrade bir dekor ile dikkat çekiyor. Torpido gözünde, biliyorsunuz ki CD çalar gizli! Otomobilin göz hizasında konumlandırılmak amacıyla radikal bir kararla direksiyonun üzerinden görülebilecek şekilde yerleştirilen gösterge tablosu hala eleştirilere açık. Ama GTI coşkusundan çok da umursamıyor insan! Keza iPhone misali parmak ucuyla kumanda edilen bilgi ekranı da öyle! Kırmızı LED aydınlatmalı krom çerçeveli göstergelerin ortasında teknolojik renkli bir ekran bulunuyor. Parlak siyah damalı motif çizimli alüminyum fon üzerinde beyaz ibreler sadece kırmızı “redline” bölüme hızla çıkmayı bekliyorlar. Bu sadece bir “laf” değil, otomobil çılgınca hızlanıyor da!

e-motoring magazine › haziran 2013


LANSMAN

Koltuğa yerleştikten ve kırmızı kenar şeritli emniyet kemeri takıldıktan sonra, ideal sürüş pozisyonu kolayca bulunuyor. Kırmızı dikişli özel paspasa dayanan topuklarla birlikte ayaklar pedalları ve alüminyum ayak dayanağını doğal olarak buluyor. Sezgisel olarak, eller kırmızı dikişli ve delikli siyah deri küçük direksiyon simidinin üzerine konuyor. Sürücü bakmadan sağ eliyle kırmızı kaplamalı alüminyum vites kolu topuzunu veya dikişli deri el freni kolunu kolayca buluyor. Direksiyon üzerinde kırmızı deri işaret çizgisi tam karşıyı gösterip, başparmaklar direksiyon simidi üzerindeki yuvalara iyice oturmuş vaziyetteyken, GTI logosu sadece bir şeyi bekliyor … Kontak! Peugeot 208 GTI Dinamik Sentez Müdürü Marie Beaumont, “208 sportif bir otomobil geliştirmek için mükemmel bir temel. Direksiyon hassasiyeti, süspansiyon ve yürüyen aksamın sertliği üzerinde özellikle çalıştık. 208 GTI performans, güvenlik ve keyif kıstasları arasında başarılı bir sentez oluşturdu.” diyor. Otomobil, gerçekten de keskin bir sürüş keyfi ile sürücüsünü mutlu 20 › 21 e-motoring magazine › haziran 2013

ediyor. Yaylar, amortisör sertlik ayarı, viraj demiri, sertleştirilmiş ön beşik, arka kirişten ve jantlardan oluşan tüm yürüyen aksam motorla uyum içinde çalışması için özel olarak tasarlanmış. Atak ve tepkisel 208 GTI, ideal denge ile bir virajdan diğerine geçiyor. Bir GTI için yumuşak bulduğumuz süspansiyon sistemi, kullanımda stabiliteye dair sorun yaratmazken konforlu yolculuklara da imkan tanıyor. Organlarınızın düştüğünü zannedebileceğiniz sertlikteki 205’in süspansiyonunu hayal edince... Elbette ki otomobil teknolojisi kadar müşteri beklentileri de epey değişti...


205/45 ebat lastiklerle donatılan Storm boyalı, mat cilalı parıltılı 17” Carbone jantlar önde 302 mm’lik ve arkada 249 mm’lik diskleri barındırıyorlar. Dinamik hava girişleriyle soğutulan diskler güçlü bir frenleme sağlıyorlar. Kullanmış olanlar bilir, 205 GTI’ın en zayıf noktasıydı frenleri, önden darbesiz 205 GTI bulmak imkansıza yakındı! Peugeot Ürün gamı direktörü Laurent Blanchet, 205 GTI’dan aldıkları ilhamla geliştirdikleri 208 GTI için “Peugeot bir ikonu yeniden yaratıyor” diyor. MINI Cooper S’te de kullanılan BMW kökenli 200 HP gücündeki 1.6 THP benzinli motor, üzerinde yeniden çalışılan bir egzoz sistemi ile sesini duyuruyor. Kontak açıldığı andan itibaren, bütün devirlerde, kulakları mest eden karakteristik bir ses yayıyor! Kısaltılmış 6 ileri vitesli mekanik şanzıman ile eşleşen motor bu şasinin tüm potansiyelini ortaya çıkarıyor. Maksimum 275 Nm torku ve maksimum 147 kW (200 HP) gücü ile, 208 GTI birinci sınıf ivmelenmeler ve ara hızlanmalar sunuyor. 0-100 km/s hızlanma 6,8 saniyede gerçekleşiyor, 0-1000 m ise 26,9 saniyede ulaşılıyor. Ara hızlanmalar da aynı düzeydeler, 208 GTI 80 km/s’den 120 km/s hıza 5. viteste 7 sani-

Otomobilin göz hizasında konumlandırılmak amacıyla radikal bir kararla direksiyonun üzerinden görülebilecek şekilde yerleştirilen gösterge tablosu hala eleştirilere açık. Ama GTI coşkusundan çok da umursamıyor insan!

yenin altında çıkabiliyor. Bu performanslar aracın ağırlığında sağlanan kazançlardan olumlu etkilendi. Ağırlığı 1160 kg’a indirilerek hafifleyen 208 GTI kilometrede sadece 139 g CO2 yayarak gerçek bir çevre dostu olduğunu kanıtlıyor. Bu tip otomobillerde ekonomi sorgulaması pek yapılmaz, alan razı veren razıdır ama en zorlu kullanımlarda bile 100 km tüketim ortalamasını 10 litreyi aşmadan tutmak mümkün. Yüksek tork çıkışı, geniş maksimum tork bancı ve iyi dengelenmiş vites oranlarıyla çok esnek sürüş olanağı sunan 208 GTI, sık vites değiştirme gereği yaratmadan çılgınca hızlanabiliyor, 200 km/s’ye ulaşma süresi tamamen sizin sürüş alışkanlıklarınızla ilgili! O yeterince hazır ve donanımlı!

e-motoring magazine › haziran 2013


HOT NEWS

Yeni X5’i

yolda yakaladık Bir anlığına spy fotoğrafçı olduk ve BMW’nin sonbaharda tanıtmaya hazırlandığı X5’i otoyolda yakalayıp fotoğrafladık. MINI deneme sürüşü için gittiğimiz Münih’ten Innsbruck’a doğru otoyolda seyrederken karşımızda beliren kamufle edilmiş iki yeni X5, yüksek hızda peşpeşe ilerliyorlardı. Gövdelerini saran BMW tipi kamufle stickerları yetmemiş olmalı ki, bir tanesine karavan da eklenmişti. Genel hatları korunan X5’in ne gibi sürprizlerle karşımıza çıkacağınıysa sonbahardaki Frankfurt Otomobil Fuarı’nda örtüsü açıldığında göreceğiz. (Photo Credit: Süreyya İzgi)

Yaya koruma sistemine ödül! Volvo Car Group’un öncü yaya koruma çalışmaları, 2013 Küresel NCAP İnovasyon Ödülü ile taçlandırıldı. Ödül bugün (30 Mayıs Perşembe), Seul-Güney Kore’deki Enhanced Safety of Vehicles (ESV) - Araç Güvenliği Geliştirme Konferansı’nda Volvo Cars Güvenlik Merkezi Güvenlik Kıdemli Teknik Uzmanı Prof. Lotta Jakobsson tarafından kabul edildi. Prof. Lotta Jakobsson; ESV Konferansı’nda, Volvo Cars’ın yaya koruma alanında başarıları hakkında bir sunum gerçekleştirirken, yeni Volvo V40’ın yaya hava yastığı teknolojisi ile ilgili bir raporu da paylaştı. Lotta Jakobsson, “Yayalar için dünyanın ilk hava yastığını geliştirmemizdeki ana amaç, korunmasız yol kullanıcılarının kaput ve ön cam çevresindeki alana çarpmaları

22 › 23 e-motoring magazine › haziran 2013

gibi istenmeyen durumlarda, ciddi kafa yaralanmaları riskine karşı onları korumaya yardımcı olmaktır” açıklamasında bulundu. Jakobsson, Volvo Cars’ın 2010 yılında Tam Otomatik Frenli Yaya Algılama sistemini otomobillerinde sunmaya başlayarak istatistikleri etkisiz hale getirmeyi amaçladığını söylerken sistemin, 35 km/s’ye kadar olan hızlarda sürücü bir tepki vermezse yayalar ile çarpışmayı önleyebildiğini açıkladı. Sistem daha yüksek hızlarda ise çarpışmadan önce aracın hızını mümkün olduğunca düşürmeyi amaçlıyor. 2012’de tanıtılan V40, bir yayaya çarpmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda, istenmeyen sonuçları hafifletmek için dünyanın ilk yaya hava yastığı teknolojisi ile donatılmış durumda.


R makyaj tazeledi P

eugeot’nun çekici coupe modeli RCZ, yenilenen görünümü ile ülkemizde satışa sunuldu. Yeni Peugeot RCZ, eskiden olduğu gibi manuel ve otomatik vites seçenekleri bulunan 1.6 THP 156 HP ve 1.6 THP 200 HP manuel olmak üzere 2 güçlü motor seçeneği ile satılıyor.

Ödüllü performans RCZ tasarımı için olduğu kadar performansı ve diğer üstün özellikleri için de birçok ülkede defalarca otomobilseverler ve uzman basın mensupları tarafından ödüllendirildi. Eşsiz tasarımı ve yüksek performansıyla 2010, 2011 ve 2012 yıllarında Nürburgring 24 Saat Yarışı’nın galibi olarak gücünü gözler önüne serdi. RCZ’nin yenilenmesi öncelikle onun tarzında kendini gösteriyor. İlk tasarımlardan itibaren, Yeni Peugeot RCZ’ye daha özel ve benzersiz bir tarz vermek hedeflendi. Benzersiz ön yüz, tam anlamıyla arka kanatlarının gücünü ve estetik arka gövdenin tutkulu eğimlerini anımsatıyor. Ön ve arka yüz arasındaki bu yeni sinerji, gövde için farklı bir mimari kazandırıyor. Ön kaput artık daha kompakt. Peugeot’nun son modellerinde olduğu gibi doğrudan gövdeye yerleştirilen yeni logo yer alıyor. Hava girişinin büyüklüğü dikkat çekiyor. Yeni ızgaranın altı gece ve gündüz görünebilen ışıklı bir imzanın kenarında uzanan alt hava girişiyle çiziliyor. Bu bütünün parlak siyahına karışan füme camın arkasında pençe şeklinde ustaca şekillendirilmiş 6 LED’den oluşuyor. Yeni RCZ, halojen farlı versiyonun-

da alüminyum yuvalı veya Xenon yönlendirmeli versiyonunda Titanyum yuvalı yeni farlarla hem modern hem teknolojik akıcı hatlara sahip bir bakışı benimsiyor.

Kabinde süren sportif ambians İç mekan kaliteli ve sportif bir ambiyans ile “pilotu” anında içine çekiyor. İleri teknoloj ile birlikte yenilikçi bir malzeme kaplanmış ön panel, Yeni RCZ’nin farklı dünyasına mükemmel şekilde uyum sağlıyor. Kaliteli ve prestijli malzemelerin kullanılması iç mekana estetik kazandırıyor. İç mekan en küçük detaylarda ve yenilenen özellikleri ile algılanan kaliteyi en iyi hale getirmek için gelişme gösteriyor. Versiyona göre standart veya opsiyonel olmak üzere, lake siyah yeni vites kolu, deri döşeme koltuklar ile bağlantılı olarak deri malzeme ile kaplı kapı panelleri ve deri döşemeli koltukların olduğu versiyonlarda orta konsolla ön panelin birleşimini süsleyen alüminyum kaplamalar bulunuyor. Otomobilin gövde rengi seçenekleri mevcut renk paletine eklenen Magnezit Kahve ve Ateş Kırmızı ile zenginleştirildi. e-motoring magazine › haziran 2013


HOT NEWS

Peugeot’nun crossover atağı:

2008

2013 yılının bahar aylarında Avrupa pazarında, yaz sonunda ise Türkiye pazarında satışa sunulacak olan bu yeni crossover modeli, 208 ile başarılı şekilde başlatılan ürün atağı dinamiği içinde yer alıyor. Yeni Peugeot 2008, 82 HP’lik 1.2L VTi, 92 HP’lik 1.6L HDi ve 120 HP’lik 1.6L VTi olmak üzere 3 motor seçeneği, manuel ve otomatik versiyonları ile Türk tüketicisinin beğenisine sunulacak. Uzunluğu sadece 4,16 m ve genişliği 1,74 m olan 2008, binek modellerin heyecan verici sürüş özelliği ile SUV’ların sağlamlığını, iç mekan genişliği, modülerliği ve konforu ile her anın keyfini yaşamaya davet eden kabinle benzersiz şekilde birleştirerek yenilik yapıyor. Gerek şehir içinde gerekse uzun yolda konfor sunan 2008 Grip Control çekiş sistemi sayesinde şehir dışında da tam güven içinde yol almayı biliyor. Yüksek konumlanan 2008 “Mud&Snow” tipi lastikler ve 17’’ özel tasarım jantlar üzerine duruyor. Kemerli çamurlukların özel formu bir yandan 2008’e zemine oturuyormuş görüntüsü verirken, aynı zamanda araca hafiflik kazandırıyor. Siyah renkli tamponlar ve marşpiyeler, ön ve arka kızaklar ve paslanmaz çelikten yan çıtalarla tamamlanarak kaportayı koruyorlar. 2008’in ön yüzü markanın tasarım kodlarını benimsiyor. Her türlü fazlalıktan arındırılmış ve birbirlerine en yakın şekilde birleştirilmiş bölümlerden oluşuyor. Özenle işlenen kaput 2008’in koruyucu kasasının sağlamlık ve hafiflik özelliğini 24 › 25 e-motoring magazine › haziran 2013

vurguluyor. Gövde içinde biçimlendirilen dinamik görünüşlü ön panjur, hem ince hem de seçkin, ayrıca güçlü ifadesi ile bakışları üzerinde topluyor. Keskin farlar karoser ile işbirliği yaparak adeta bir aslanın gözbebeğiymiş hissini veriyorlar ve ön yüzle bütünleşerek, ona daha özgün, teknolojik ve eşsiz bir karakter kazandırıyor. Otomobilin karakterine özgü bakışı, Kaput ve çamurluklar aracın koruma ve sağlamlık düzeyini tamamlıyorlar, buna rağmen tam bir hafiflik hissi vermeye devam ediyorlar. Yeni kompakt şehirli SUV’un çamurluk ve yan panellerinin son derece şık ve gelişmiş tasarımı aracın atletik niteliklerini açıkça ortaya koyuyor. Geniş camlı yüzeyler ve panoramik tavan tüm yolculara geniş bir iç mekan vaat ediyor. Arka bölüm ise sağlamlık ve dinamizmi şık bir şekilde bir araya getiriyor. Düşük yükleme eşikli bagaj hacminin üzerinde RCZ’ten esinlenilmiş dinamik bombeli bir tavan yer alıyor. Geniş bagaj kapısı karosere sağlam şekilde kenetlenen lambalarla çevrili. Bu lambalar yuvaları içinde hareketli üç pençe şeklinde LED’lerle aydınlatılmış şekilde sanki havada asılıymış gibi duruyorlar. Tavanın dinamik ve şık hareketi aynı zamanda profili de biçimlendiriyor. Tavanın dalga biçimi arka koltukların tam üzerinden doğarak sanki metal içinde yontuluymuş gibi özel bir dekoru sahneye koyuyor. Şık tavan barları 2008’in dinamizm ve keyif çağrışımlarını tamamlıyorlar.


Yeni 308

sonbaharda tanıtılacak

aya hazırlanıyor. Peugeot, tamamen yenilediği 308’i Eylül ayında Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tanıtm geldi ve ağırlığı 140 Yeni modüler platform EMP2 sayesinde, Yeni 308’in boyutları daha kompakt hale düzeyde. Yenilenen kg azaltıldı. Sürüş keyfi çok yüksek ve CO2 emisyonları sınıfında referans olacak trik kısalma ve Peugeot 308’in uzunluğu 4250 mm ve yüksekliği de 1460 mm. Selefine göre milime alçalma gözleniyor. ağırlığı sayesKompakt tasarımı, dengeli boyutları, mekanik parçalarının yanında azaltılan gövde bir duruş sergiliyor. inde, yeni Peugeot 308, gücünden emin olan bir atlet gibi özgün ve dinamik 308’in ön bölümünü Karakteri her ayrıntıya verilen özen ve kalitede kendini gösteriyor. Yeni Peugeot işlenmiş Full LED güçlendiren LED gündüz farlarının yanında. bir mücevher gibi karakteristik ve ince rinde standart farlar, otomobile aslansı ve teknolojik bir bakış kazandırıyor. Üst donanım paketle olarak sunulan bu farlar bu segmentte dünyada bir ilk oluşturuyor. bumerang şeklindeki Arka bölümde, otomobilin teknolojik ve dinamik imajını güçlendiren LED’li farların Peugeot’nun tüm çizimi ile Peugeot’nun aslan pençelerini görüyoruz. Yeni Peugeot 308, bünyesinde ot 308, sağlamlık ve DNA’sını taşıyor. Peugeot Tasarım Direktörü Gilles Vidal, bu durumu “Yeni Peuge or. kaliteyi ön plana çıkaran yalın ve teknolojik bir dış tasarıma sahip” diyerek anlatıy Trémery ve Douvrin Yeni Peugeot 308 Fransa’da Sochaux Fabrikası’nda üretilecek. Fransa’daki 10 Eylül 2013 tariFabrikaları da motor-şanzıman gruplarının tamamını temin edecekler. Otomobil, 2013 sonbaharından hinde Frankfurt Otomobil Fuarı’nda dünya prömiyerinde tanıtılacak ve Avrupa’da itibaren satışa sunulacak.

e-motoring magazine › haziran 2013


HOT NEWS

5 Serisi’ne makyaj

BMW, 5 Serisi’nin tasarım ve teknolojisinde bazı yenilikler yaptı. Sedan, station wagon ve GT versiyonlarını kapsayan yenilikler, yeni motor varyasyonlarını da kapsıyor. Kasım 2009’dan bu yana 1 milyon adet satılan otomobilde göze çarpan ilk değişiklik, burunda yenilenen hatlarıyla daha da belirginleştirilen BMW böbreği ve tampondaki irileştirilen hava girişleri. Tüm donanım seviyelerinde standart olarak sunulan Xenon farların yanı sıra LED’li farlar da opsiyon listesinde yerini alıyor. Ve ilk kez LED sis farları opsiyon listesinde sunuluyor. Arkada da inceltilip deseni yenilenerek keskinleştirilen aydınlatma grubu dikkat çekiyor. Otomobilin omuz çizgisiyle bütünleşerek dinamik bir bitiş sağlayan aydınlatma grubunun yeni deseniyse 3 boyutlu etkisi veriyor. Dış aynalara entegre edilen sinyaller de 5 Serisi için gecikmiş bir yenilik... Meraklıları için önemli olabilir, 5 Serisi Gran Turismo’nun bagaj kapasitesi de 60 litrelik artışla 50 litreye yükseltilmiş.

20 › 21 e-motoring magazine › mayıs 2013

Motor gamında yapılan en önemli yenilikler, ulaşlına tüketim değerleri ve çevreci egzoz salım değerleri. Eylül 2014’e kadar Euro6 egzoz emisyon değerlerini şimdiden sunabilen motorların dizel olanlarında nitrojen oksit salımını iyileştiren BMW BluePerformance teknolojisi standart olarak yer alıyor. TwinPower Turbo teknolojili 143 HP gücündeki 518d’nin 5 Serisi’ne giriş motoru olarak yer aldığı yeni dönemde 520d’deki gibi 100 km’de 4.5 litrelik ortalama yakıt tüketimi vaat ediliyor. Bu motorun egzoz emsyon salımıyla kilometre başına 119 gram düzeyinde. Sedan ve station wagon 520d’de artık BMW’nin dört tekerlekten çekiş teknolojsi XDrive da opsiyon olarak alınabilecek. Böylece 5 Serisi versiyonlarından sedanda 8, station wagonda 7 motor seçeneğinde akıllı dört tekerlekten çekiş sistemi XDrive sunuluyor olacak. Motor ailesi dört benzinli ve altı dizel makineden oluşan 5 Serisi’nin top modeli 450 HP’lik yeni bir V8 motor ile taçlandırıldı. Tabii bunların yanında M550d xDrive Sedan ve M550d xDrive Touring iki de M versiyonu bulunuyor. 5 Serisi Gran Turismo’daysa iki benzinli ve üç dizel motor seçeneği yer alıyor. Ailenin ConnectedDrive teknolojisiyse daha da geliştirilerek kullanım özellikleri daha da pratikleştirildi. Böylece araç içindeki interaktif fonksiyonları kumanda etmek kolaylaştırıldı.


Yeni Ypsilon satışa sunuldu Lancia’nın

mini şehir otomobili Ypsilon tamamen yenilenerek, Tofaş çatısı altındaki Lancia Türkiye tarafından ülkemizde satışa sunuldu. İlk olarak 25 yıl önce yollara çıkan ve Lancia Ypsilon efsanesinin 4. neslini temsil eden model, biri dizel olmak üzere 3 farklı motor seçeneğine sahip. Lancia Ypsilon 32.300 TL’den başlayan fiyatıyla da dikkat çekiyor. Yeni Lancia Ypsilon, şık iç tasarımına da yansıyan, 11 farklı ve çarpıcı gövde renginin yanında sunulan Bi-colore renk seçeneğiyle de trendlere hitap ediyor. 3 kapılı görünümlü şık bir 5 kapılı küçük hatchback olan yeni Lancia Ypsilon, kaputunun altında görev yapan ekonomik ve çevre dostu motorlarıyla da fark ediliyor. Pack Dolce Vita ve Pack Dolce Vita Magic adı verilen 2 ayrı donanım seçeneğiyle, 32.300 TL’den başlayan fiyatıyla dikkat çeken yeni Lancia Ypsilon’un baz donanımında 4 havayastığı, ABS, EBD, manuel klima, elektrikli ön camlar, gövde rengi tamponlar, direksiyondan kumandalı radyo-

CD ve mp3 çalar, deri direksiyon ve vites topuzu, spoiler gibi ekipmanlar standart sunuluyor. Lancia Ypsilon’da 1.2 litrelik 69 HP’lik benzinli motorun yanı sıra TwinAir teknolojili 0.9 cc’lik ve 85 HP güç üreten bir diğer benzinli motor seçeneği ile 1.3 litrelik 95 HP’lik Multijet II motor seçeneği yer alıyor. Start&Stop gibi ekolojik destek sistemleriyle donatılan bu motorlardan 0.9 cc 85 HP’lik benzinli TwinAir motor seçeneği, otomatik şanzımanla satışa sunuluyor.

Subaru Forester piyasada Subaru’nun Türkiye distribütörü Baytur, tamamen yenilenen Forester modelini satışa sundu. Otomobilin fiyatı 94.949 TL’den başlıyor. 2.0 litrelik Boxer ve Turbo Boxer motor seçenekleri ile sportif sürüş zevkini SUV özellikleriyle birleştiren Forester büyüyen boyutları, yeni motoru, artan arazi kabiliyeti, konfor ve güvenlik özellikleriyle tam bir ideal SUV karakterine büründü. Üstelik Forester, sportif sürüş performansını % 11 daha düşük yakıt tüketimi ile birlikte sunuyor. Ülkemizde

150 beygir gücüne sahip 2.0 litrelik boxer motor ve 240 beygir gücüne sahip turbo beslemeli boxer motor seçenekleriyle satışa sunulan Forester dengeli ve sportif sürüş performansını ise standart olarak sunuyor! Forester’ın 2.0 litrelik 150 HP’lik ve otomatik şanzımanlı “Elegance” versiyonu 94.949 TL, “Premium” donanım versiyonu 104.949 TL, 2.0 litrelik 240 HP’lik 8 ileri Lineartronic şanzımanlı turbo boxer motora sahip Adventure ise 118.949 TL’lik fiyatlarla satılıyor.

e-motoring magazine › haziran 2013


LANSMAN

Asale lan Mercedes-Benz E Coupé/Cabrio

Süreyya İZGİ- Hamburg/Almanya

Mercedes-Benz, orta sınıfta kapsamlı bir makyajla güncellediği E Serisi’nin güçlü coupe ve cabrio versiyonlarını Hamburg’da tanıtırken elbette ki yanlarında biz de vardık.


et nsmanĹ e-motoring magazine › haziran 2013


LANSMAN

D

ünyada coupé/cabrio kültürü bir başkadır. İklimlerle de bağlantılı olarak özellikle Avrupalılar, kışın kullanabilmek için cabrio üretir. Zaten güneşin alnında otomobile dolaşp tavanı açıp dolaşmak az gelişmiş toplumların gösteriş merakına delalet sayılır! Ondandır ki Mercedes-Benz olsun, Peugeot ve diğerleri olsun, teknolojilerini kafalıkla koltuk arasından boyuna üfleyen kava kanallarına ya da gelişmiş koltuk ısıtma sistemlerine seferber etmeleri boşuna değil! Keza coupé kültürü de sofistike bir sürüş keyfinin gereğidir. Özellikle Avrupalı otomobille dolaşmaktan keyif alır! Coupé de işte bu motoring kültürünün eseridir. Bu nedenle Mercedes-Benz’in model gamında bu iki varyasyonun yeri mühimdir. Alman üreticinin C Serisi platformu üzerinde üretip 2009 sonbaharında tanıttığı Coupé ve hemen ardından Ocak 2010’da Detroit Otomobil Fuarı’nda lanse ettiği Cabrio, orta üst sınıfın güçlü modeli E Serisi Mart ayında makyajlanınca güncellenerek onun çizgisine yükseltildi. Egzotik ikilinin görünümlerinde yapılan güncellemelerin yanında motor ailesinde de önemli yenilikler bulunuyor. Tüm bu operasyonların ardından ortaya çıkan sonuç, daha da elit, daha da sofistike, adeta yeniden doğmuş iki model! Haıtrlarsanız 20 yıl kadar önce de C Serisi platformu üzerinde E Serisi’nin yüzüyle lüks coupe CLK ve CLK Cabrio üretirilirdi! Mercedes-Benz bu modellerin tanıtımı için Almanya’nın en güzel şehirlerinden en kuzeydeki Hamburg kentinden başlayıp Baltık Denizi boyunca uzanıp Danimarka’ya kadar uzanan uzun soluklu bir lansman düzenlemişti. Toplamda 500 km’yi aşkın rota boyunca yenilenen E Serisi Coupé ağırlıklı olmak üzere yol kat ettik, otomobilleri tanıdık. Yeni E Serisi’nin paralelinde yenilikler E Serisi’nin geçirdiği makyajda yenilenen burun tasarımı, E Coupé ve Cabrio ikilisinde de adapte edilmiş. Gerek artık tek parça olan farlardaki buğulu bakışlar, gerek ortadaki yıldıza iki taraftan tek kolla uzanan çıtasıyla radyatör ve tabii ki daha büyük hava girişleriyle formu yenilenen tampon hemen dikkatimizi çekiyor. Tek parça farlarda LED teknolojisi öne çıkıyor, gündüz farlarının yanında kısa farlar da LED olarak sunulurken opsiyonel olarak bütün aydınlatma LED’li olabiliyor.

30 › 31 e-motoring magazine › haziran 2013


Bu değişikliklerin gövde boyutlarında herhangi bir etkisi olmasa da (uzunluk halen 4703 mm, aks mesafesi 2760 mm) getirdiği tazelik fark edilmeyecek gibi değil. Profilde yine eski bir Merc geleneği olarak şişkin arka çamurluklar korunuyor. Arkada da yenilenen iki tonlu lensleriyle LED teknolojili fiber optik stoplar fark ediliyor. Modellerin yenilenen ince çerçeveli egzoz çıkışları da tıpkı E Serisi’ndeki gibi bir sanat eseri kıvamında. Genel toplamda Mercedes-Benz Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Joachim Schmidt, bu iki modeli üç kelimeyle tanımlamış; büyüleyici, atletic ve tutkulu. Otomobillerin deri kaplı kokpitlerinde 8 farklı kombinasyon yapılabiliyor. 2004’te tanıtılan ikinci kuşak SLK ile başlayan “boyna sıcak hava üfleyen” AIRSCARF teknolojisi, E Cabrio’da yerini korurken tavan açıkken rüzgarın iç mekanda huzuru bozmasına, saçların dağılmasına izin vermeyen gelişmiş -opsiyonel- AIRCAP teknolojisi, açıkçası kullanıcıları şaşırtıyor. Tavan açıkken 40 km/s hız aşıldığında otomatik olarak açılan rüzgar deflektörü, hız 15 km/s’ye indiğinde yerine kapanıyor. Bu arada arka kafalıklar arasındaki deflek-

e-motoring magazine › haziran 2013


LANSMAN

tör de arka koltuk emniyet kemerleri takıldığında otomatik olarak açılıyor. Cabrio’nun takma durumunda yolcuları korumayı hedefleyen takla barları, arka kafalıkların içine yerleştirilmiş. B sütunu bulunmayan dört koltuklu otomobilde arka camlar da açıldığında 1950’li yılların “direksiz” Chevrolet Bel Air’lerini yad etmeden geçemiyoruz!.. Camların tamamının çerçevesiz olduğunu söylemeye gerek var mı? Tavanın renk tonuyla bile mest eden kumaşının çabuk kuruma özellikli olması, üst sınıf markaların 25 yıldan beridir kullandığı bir özellik. Teknolojik kumaşlarla gelen bir cabriolet geleneği! Cabrio ve Coupé’de tavan formu, bir sanat eserini tamamlayan zarif şapkalar gibi görünüyor! Her iki versiyonun paylaştığı kokpitlere baktığımızda usta terzilerin elinden çıkmışcasına mükemmel çalışılmış güncel Mercedes-Benz kokpitleri, fonksiyonellik ve ergonomi konusunda gösteri yapıyorlar. Ferah, kaliteli, ergonomik ve tabii her biri fonksiyonel. Coupe’de emniyet kemerini kullanıcıları yormayacak şekilde öne doğru uzatan kolları 2004’ten beri tanıyoruz. Güvenliğin sonu yok! Merdeces-Benz’in yenilediği sedan ve station wagon E Serisi modellerindeki Intellligent Drive teknolojisi, Coupé ve Cabrio’da da yer alıyor. 32 › 33 e-motoring magazine › haziran 2013

Bu çok amaçlı gelişmiş sensörler ünitesi, otomobilin öününde 50 metrelik alanın 3 boyutlu görüntüsünü sunabildiği gibi karşıdan karşıya geçen yayaları, hareket eden objeleri ya da trafik işaretlerini de sürücüye bildirebiliyor. Fren desteği de sağlayabilen Çarpışma Önleme Sistemi’nin de opsiyonel yer aldığı otomobillerde son dönemde bütün Mercedes-Benz modellerinde görmeye alıştığımız sürücünün dikkati dağıldığında uyaran ATTENTION ASSIST sistemi de yer alıyor. Bir elektronik iletişim merkezi özellikleri gösterebilen otomobillerde şerit dışına


taşmayı saptayan, sürücüyü uyaran, gerekli gördüğünde fren pedalına hasss dokunuşlarla otomobili doğru çizgisine çeken PRE-SAFE Plus, yolcuları koruyan bir melek gibi! Yine gerekli gördüğünde sürücünün fren gücünü destekleyebilen BAS PLUS ve Cross Traffic Assist, arkadan çarpma tehlikesini algılayıp takip eden sürücüyü sis farıyla uyarabilen PRE-SAFE Plus, karşıdan gelen araçların sürücülerinin rahatsız olmaması için farların ışıma şiddetini değiştirebilen Adaptive Highbeam Assist Plus ve daha nice özellikler yer alıyor. 11 havayastığının standart olarak

sunulduğu otomobilde arka koltuk yolcuları için pencere havayastıkları opsiyon listesinden alınabiliyor.Bunlar gerçekten sıralamayla bitecek gibi değil, Mercedes-Benz modellerini, sadece stil, konfor ve performans için değil, güvenlik için de adeta dantel gibi milimetrekare bazında işliyor! Markaya ödenen “yüksek” ücretlerin karşılığında alınan aslında en yüksek teknolojiler! Dokuz motor seçeneği Tamamı ECO Start/Stop teknolojisiyle donatılan güçleri 184 HP-408 HP arasında değişen 6 benzinli motor ve güçleri 170 HP ile 252 HP arasında değişen 3 dizel motor seçeneğiyle üretilen otomobillerdeki motor havuzundaki en yeni teknoloji gelişmiş yakıt enjensiyon sistemi BlueDIRECT. Bir bütün olarak sistem, Mercedes-Benz’in en yeni nesil 6 ve 8 silindirli motorlarından 4 silindirli motorlara adapte edilen spray kılavuzlu enjeksiyon, çoklu enjektörlerde hızlı çalışan piezo yakıt enjeksiyonu, hızlı çoklu ateşleme, turboşarj, emme ve egzoz manifoldlarda tam eksantik açısı değişimi ve düzenlenmiş yağ pompasından oluşuyor. Bu motorlar Alman üreticinin üstün şanzıman teknolojisi 7G-TRONIC PLUS ile yönetiliyor. Sarsıntısız değişimlerle gelen pürüzsüz sürüşler, yolculukları bie ziyafet haline getiriyor. Sarsıntısız demişken, otomobillerde AGILITY CONTROL isimli süsüpansiyon ve seçilebilir amortisör sertliği teknolojisi, yol koşulları değişse de bulutların üzerinde süzülen bir tüy gibi hissettirmeyi başarıyor. İstenirse Dynamic Handling paketi alınarak bu zarif otomobillerden yarı-DTM kıvamında agresif otomobiller de yaratılabiliyor. e-motoring magazine › haziran 2013


AKTiViTE MINI Special Driving Experience

34 › 35 e-motoring magazine › haziran 2013


MINI’k

ailenin büyük oyunu Güncel MINI Ailesi’nin bütün üyelerinin hünerlerini Münih ve Salzburg’u kapsayan keyifli bir rotada ve çok özel bir pistte test ettik. İki günlük organizasyonun başrolünde tabii ki en yeni model Paceman vardı.

YAZI: Süreyya İZGİ Münih /Almanya

M

ayıs ayı içinde MINI’nin hem yeni model Paceman hem de genel ürün gamının tanıtımı için MINI Special Driving Experience için Almanya’daydık. BMW Group’un karargahı Münih ve çevresinde gerçekleştirilen etkinlikte 2 gün boyunca yaklaşık 500 km boyunca farklı MINI modellerini kullanma, özellikle yeni model Paceman’i yakından tanıma fırsatı bulduk. Münih’ten Salzburg’a uzanan etkileyici güzergahın yanısıra BMW’nin satın alarak sürücü eğitim merkezi haline getirdiği eski bir havaalanındaki bölüm hayli etkileyiciydi. Münih Havaalanı’nda teslim edilen otomobillerle yola çıkarak şehrin çevresinden Salzburg’a uzanan otoyolda yüksek tempolu sürüşler gerçekleştirdiğimiz ilk “deneğimiz” Cooper S Paceman, alışılagelmiş ivmelenme ve yüksek hız performansını tereddütsüz sergiledi. Bununla ilgizi zaten soru işaretlerimiz yoktu ama otoyoldan ayrılıp ünlü kış sporları merkezi Kitzbühel’e doğru kıvrıldığımızda otomobilin keskin virajlı Alp tırmanışlarında stabilite özelliklerini görmek istiyorduk. 184 HP’lik motora sahip MINI Cooper S Paceman, kombine virajları saymamıza fırsat

e-motoring magazine › haziran 2013


AKTiViTE MINI Special Driving Experience

36 › 37 e-motoring magazine › haziran 2013


bile tanımadan “çıldırmış keçi” gibi istekle, soluksuz tırmandı. İlginç olan otomobilin bu sert tırmanma temposu içinde denge ve konfordan hiç taviz vermemesiydi. Aslında Countryman’den alıştığımız sürüş dinemikleri bu kez o gövdenin coupe formuyla karşımızdaydı. Sert süspansiyonu ve mükemmel geometrisiyle MINI ailesinin go-kart hissini sürdürebilen Paceman, taşıdığı prestijle Almanya ve Avusturya beldelerinde bile görenleri tekrar tekrar baktırıyordu. Hayli yorucu (!) geçilen rota, Salzburg yakınlarında verilen “şınitzel odaklı” yemek molasıyla süslenirken burada araç değişimnleri yapıldı. Bu aşamada “ele geçirdiğimiz” 211 HP’lik Cooper S Coupé JCW, Alplere tırmanırken seçilmesi gereken ideal otomobili de ortaya koymuş oldu! 0-100 km/s hızlanması sadece 6.6 saniye olan ve özellikle ara hızlanmalarda da “minimalist” dereceleriyle göz kamaştıran otomobil ellerimizi terletmedi değil. Peki “Alp köy ve kasaba sakinlerinin bu tempolu sürüşlere tepkisi nasıldı?” diyebilecekler olursa onlara yanıtım sadece “onlar çoktan alışmış” olur. Zira otomotivin dev markalara Mercedes-Benz, BMW, Porsche ve Audi, eşsiz virajlara sahip böl-

geyi yaz kış sürekli deneme parkuru haline getirmiş durumda. Bölge halkının manzarası bu! Sırf Alplere bakarak hayatın geçmesi beklenemez zaten!

Geçit töreni İkinci günün özelliği, kısa otoyol sürüşünün ardından ulaşılan BMW’nin sürücü eğitim merkezindeki organizasyondu. Eski bir havaalanı olan bu tesis, BMW Group tarafından satın alınmış ve müthiş bir eğitim kompleksi haline getirilmiş. Burada gruplara ayrılan katılımcılar, eğitmenler nezaretinde akşama kadar farklı istasyonlarda sürüş eğitimlerine tabi tutuldu. Tüm MINI ürün gamı modellerinin yer aldığı eğitimlerde slae-motoring magazine › haziran 2013


AKTiViTE MINI Special Driving Experience

FOTOĞRAF: Fatma TÜKER

38 › 39 e-motoring magazine › haziran 2013


lom, ıslak yüzeyde engelden kaçma, frenleme, ABS ve ESP yanısıra ALL4 dört tekerlekten çekiş sisteminin kullanımı, basın mensuplarına uygulamalı olarak anlatıldı. Bana göre en güzel bölüm, uzun pistte peşpeşe yapılan yüksek tempolu turlardı. Arka arkaya start alan Cooper’dan Cooper S’e, JCW’ye ve dizel versiyon SD’ye MINI modelleri hatchback, coupé, Countryman ve Paceman, viraj hünerlerini ortaya koydu. Bu geçit töreninde markanın bütün sürüş teknolojileri gösteri yaptı; ALL4, JCW...

Paceman JCW sonbaharda Ülkemizde de henüz satışa sunulan en yeni model Paceman ile ilgili birkaç yorum yapmakta yarar var. MINI markasının go-kart hissini Countryman’de de gördüğümüz yüksek niteliklerle yola taşıyan otomobil, geniş ve rahat iç mekanıyla coupe formunda da çok keyif veriyor. 112 HP’lik Cooper D Paceman, 122 HP’lik Cooper Paceman, 143 HP’lik Cooper SD Paceman ve 184 HP’lik Cooper S Paceman versiyonları bulunan modelin JCW versiyonu da sonbahar gibi tanıtılacak. Alçaltılmış süspansiyonu geometrisi ve arkada bağımsız çok kollu süspansiyon elemanlarıyla yüksek stabilite özellikleri gösteren aracın dengesi DSC ve tabii gelişmiş direksiyon sistemi Servotronic ile destekleniyor. MINI Countryman’in ardından markanın ikinci The Sports Activity Coupé modeli olan Paceman’de isteğe bağlı olarak dört tekerlekten çekiş sistemi ALL4 da alınabiliyor. Havayastıklarından açılabilir cam tavana, denge kontrol sistemi DSC’den opsiyonel dört tekerlekten çekiş sistemine, EBD (elektronik fren gücü dağıtıcısı), CBC (Virajda fren desteği) ve DTC (Dinamik çekiş sistemi)’ne yüksek donanım seviyesiyle donatılan kaslı gövdeye sahip premium coupé crossover’da fonksiyonellik de göz ardı edilmemiş ve bunca stilin içinde kompakt hatchbacklerle eş seviyede 330 litrelik bagaj alanı (arka koltuklar yatırıldığında 1080 lt) kullanıma sunulmuş. e-motoring magazine › haziran 2013


GÜNDEM

Her ne kadar moda olsa da...

Bu garabeti hiç sevmedik Yola çıkarken “Hareket eden bütün ulaşım araçlarına sevgimiz var” dedik ve nadide süper spor otomobillerden otobüslere, hatta TIR’lara kadar her şeyi kullanırız dedik ya, büyük konuşmuşuz. Biz bu aracı hiç sevmedik ve kullanmayacağız! Yazı: Süreyya İzgi

Fotoğraflar: Çağrı Kılıççı

Üreticisi Nurol Makina şirket vizyon ve misyonunda “güvenlik ve savunma için yüksek teknolojili araçlar üretmek” diyor ama geçen haftadan beri her gün bir kez daha şahit olduk ki, kullanıcılarının vizyonuyla örtüşmedi bu havalı açıklamalar. Zira dergimizin gecikmesinde pay sahibi olan Gezi Parkı’nın yıkımına toplumun her kesiminin gösterdiği dirençte düşman olmadığından ne savunma gerekliydi ne de müdahale. Keza güvenlik sorunu da yoktu bizim insanlarımız masumane protesto gösterilerini yaparken... Artık yerli yersiz yaşanan her toplumsal olayda karşımıza çıktığından biz de inceleyelim istedik TOMA denilen araçları. İçimizden biri, toplumsal bir figür artık, yabancı kalmayalım, kaynaşalım! Asayişin onlarla geldiğini henüz göremedik ama bir sürüş kültürü dergisi olduğumuzdan üreticisinden özelliklerini rica ettik. Biliyorsunuz sadece otomobil dergisi değiliz, daha geçen ay koskoca bir O302 otobüsü kullanmıştık. Bu ay da niyetimiz Volkan TOMA’yı kovalayan POMA, bir efsane haline geldi!..

Işık’ın özgün yarış otomobili Volkicar ile yetinmekti ama ayın son haftası ilginç bir seçenek daha belirdi! Elbette ki TOMA gibi savaş durumunda stratejik önem taşıyabilecek bir aracı deneme sürüşümüz için vermeyeceklerini tahmin edebiliyoruz. Gidip şu sıralar burnundan soluyan emniyet birimlerinden de talep etme riskine giremeyeceğimize göre kendimiz tanımaya, yorumlamaya çalıştık. Biliyoruz görmekten kimse memnun olmuyor ve bu ara hepimiz fazlasıyla gördük ama teknik özelliklerini de merak etmedik değil... Nurol Makina’nın tasarlayıp ürettiği TOMA (toplumsal olaylara müdahale aracı!), benzerleri Avrupa’da zaman zaman tansiyonun yükselebildiği Almanya’da, Belçika’da, İngiltere’de polisin de kullandığı bir kamyon türevi. 15’ten fazla gövde formunda üretilebiliyor. Önemli olan kamyon değil, zaten üzeri Nurol’da sonradan giydiriliyor. 1976’da kurulan ve Çarmıklı Ailesi’ne ait firmanın Ankara-Sincan yakınlarındaki tesislerinde üretiliyor TOMA. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı başta olmak üzere Azerbaycan, Libya, Zimbabve, Gürcistan, Kazakistan gibi bütün çok gelişmiş ülkelerde güvenlik güçleri tarafından aktif olarak kullanılan bu aracın bir de arazi koşullarında da kullanılabilen Ejder TOMA versiyonu bulunuyor. Farklı ihtiyaçlara göre 4x4, 4x2, 6x4, 6x2 ve 6x6 gibi farklı tip şaseler üzerine entegre edilebiliyor. Maksimum 100 km/s hıza ulaşabilen ve %30 tırmanma kabiliyetine sahip olan TOMA, kritik sistemleri balistik korumaya sahip olacak


şekilde tasarlanmış. Bilgisayarlı su topu kontrol sistemine sahip araç, ihtiyaca gore göz yaşartıcı gaz da püskürtebiliyor biber gazı da! Son olarak onlara Akdenizli yorumuyla portakal gazı da eklendi! Ama insanımıza o da yetmedi, “rakının yanında iyi gider” diye kavunlu gaz talep etti!

bir menzile ulaşabiliyor. (Tam tüketim canavarı! 100 km ortalaması 25 litre!) Bu versiyon, %30 tırmanma, %20 yan eğimde 395/85R20 ebatlı lastikler üzerinde ilerleyebiliyor. Lastiklerin patlasa da ilerlemeye engel yaratmayan Run-Flat olduğunu belirtmeye gerek var mı?

Hareket gücünü turbo beslemeli 6 silindirli Euro3 dizel (çevreci de!) motordan alan kamyon devşirmesi araçta görevleri için 5-10 bin litrelik su tankı, 60 lt.lik gaz tankı, 60 lt.lik boya tankı, 80 lt.lik köpük tankına sahip araçın üç farklı su püskürtme özelliği var: kısa, uzun ve sürekli. Arzu üzerine “farklı” su, boya, gaz, köpük karışımı atma kombinasyonları da sunuluyor. Aracın göl veya kuyudan su çekme ve kendi kendine su tankını doldurma kabiliyeti de var (su baskınlarında işe yarasa ya!)! Pek şahit olmadık ama Yangın Söndürme Kabiliyeti olduğundan da söz ediliyor! Göstericilerin üzerine çıkmasını engelleyecek gövde hatlarına sahip araçta Şasi ve Araç Koruma Sistemi, Yan ve Arka Gaz Püskürtme Sistemleri, polislerin güvenliği için Zırhlı Kabin ve Cam Koruması ile Yangın Söndürme Sistemi ve de Kabin Pozitif Basınçlandırma Sistemi’ne de sahip! TOMA’nın arazide de kullanılan Ejder versiyonu -ki onu da sık sık şehir trafiğinde görüyoruz!300 litrelik tam depo yakıtla 750 km gibi iddialı

Aracın standart donanımları arasında navigasyon sistemi, kamera ve görüntüleme sistemi, 4 kanallı mobil network kayıt sistemi ve elektronik sirenli anons sistemi de yer alıyor. Bir müzik tesisatı ve koltuk ısıtma sistemi göremedik ama eminiz ki onlar da opsiyonlar arasında mutlaka vardır! Çaresiz oldukları durumlar yok mu? Elbette ki var, örneğin Çarşı’da bir POMA (polis müdahale aracı) kovalayınca elleri kolları bağlı kalıyor. Ha, bir de atasözlerine bile girmiş “tomanın egzozuna ıslak bez sokunca”:)) Dün uykulukçunun önüne park edip yerken gördük de görüntülemedik yemekte ayıp olmasın diye, meğer onları da insanlar kullanıyormuş!.. İşte en zayıf yanı… Kontrolün kaybedildiği ellerde insafsızca “görev yapabilen” bu araçları kullanmayı, test etmeyi hiç planlamıyoruz. Biz naif çocuklar olarak sokaklarda düdük çalarak dolaşan bekçileri özlüyoruz. Daha şefkatli daha samimiydiler, o muhakkak!. e-motoring magazine › haziran 2013


NEWS EXTRA

Efsanevi 911 modelinin 50. üretim yılını kutlayan Porsche, marka müzesinde de “50 Years of 911” adlı bir sergi açtı...

Honda’nın Amerikan pazarındaki markası Acura, kompakt

Chrysler

boyutlarda bir crossover modeli geliştiriyor... Group,

Amerikan

Ulusal

Otoyol

Güvenliği

Kurumu’nun “1993-2004 ve 2002-2007 yılları arasında üretilmiş Cherokeelerin arkadan alacağı darbelerde yanma ihtimaline” karşı geri çağrılması talebini “böyle bir kaza raporu olmadığından gereksiz bulduğu” için reddetti...

Mercedes-Benz’in amiral gemisi S Class’ın Coupe versi-

Renault,

yonu, casus fotoğrafçıların objektiflerine takıldı... Ekim

ayında

Frankfurt

Otomobil

Fuarı’nda

tanıtılması beklenen yeni Espace’ın Avrupalı kullanıcıların beklentileri doğrultusunda geliştirilen minivan ve crossover karışımı bir aracın alacağını açıklıyor...

Skoda üçüncü nesil Octavia RS’in Temmuz ayında Goodwood Festivali’nde tanıtılacağı açıklandı... Sedan ve station wagon versiyonları bulunacak modelde 2.0 litre 220 HP gücünde benzinli ya da 2.0 litre 184 HP’lik dizel seçenekler bulunacak...

❑ ❑

Volvo, C30 modelinin üretimine son veriyor... 240 HP’lik Alfa Romeo 4C, otomobilseverlerin karşısına 10 Temmuz’da baişlayacak Goodwood Festivali’nde çıkmaya hazırlanıyor...

Lotus, Eylül-Kasım 2012 arasında üretilmiş toplam 28 adet Evora’yı yolcu tarafındaki airbag stickerları olmadığı için geri çağırdı!..

Tesla, BMW X1 ve Audi Q3 ile rekabet için elektrikli bir kompakt crossover geliştiriyor. Model, Amerikalı markanın baz sedan modelinin platformu üzerinde yükselecek...

Japonya’da bazı yayınlarda yepyeni Mazda3’ün fotoğrafları yayınlanıyor ama markadan henüz bir açıklama yok... 2015

yılında

geliştirileceği

tanıtılacak ve

bir

Chrysler

“Amerikan

200’ün

Amerika’da

Mercedes’i”

olacağı

söyleniyor...

Gelecek aydan itibaren 122 HP gücündeki MINI Cooper Countryman ve MINI Cooper Paceman’de de dört tekerlekten çekiş sistemi ALL4’un sunulmaya başlanacağı açıklandı...

Dubai polisi 20 HP gücündeki Renault Twizy’leri bünyesine kattığını açıkladı!.. 75 km maksimum hıza çıkabilen bu araçları 97 km maksimum menzili bulunuyor...


❑ Kia, pro_cee’d GT’nin

cabrio versiyo-

nunu planlıyor...

❑ Fiat’ın deli

yeni tanıtılacak baz Jeep mo-

platformu

üzerinde

Panda’nın

crossover modeli XL’i üreteceği konuşuluyor... Fiat’ın ayrıca Chrysler’i satın alıp GM ve Toyota ile VW Group’a karşı daha güçlü olabilme planları içinde olduğu haberleri var...

Alfa Romeo 4C

❑ Dacia’nın küçük şehir otomobili planları

Renault Zoe Cabrio

iptal edildi...

❑ Audi

A3’ün

e-tron

versiyonu

2014

yılında tüketicilere tanıtılacak...

❑ Söylentilere göre Rolls Royce’un üretmeyi planladığı süper lüks crossover

modeli, BMW’nin X7’yi üretme kararına bağlı...

❑ Dacia

Sandero, EuroNCAP çarpışma

testlerinden 4 yıldız aldı. İlk jeneras-

yon 3 yıldızda kalmıştı...

❑ Daimler ve Ford birlikte küçük hacimli bir motor için çalışmayı düşünüyor...

2014’te tanıtılması beklenen Toyota Aygo, kamufle olarak casus fotoğrafçılara yakalandı...

Tesla

Yine 2014’te tanıtılacak MINI Cooper’ın Skoda Octavia RS

5 kapılı olacağı ve Golf’e yakın boyutlara büyüyeceği belirtiliyor...

❑ BMW, 2 Serisi Coupe’nin yol testlerine

başladı. Otomobil, Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tanıtılabilir...

❑ Aston MartinV12 motorlu ismi gizli bir modelin hazırlıklarını yapıyor...

❑ BMW

1 Serisi’nin 7 kişilik GT versi-

yonunu hazırlıyor. Bu otomobilin ilk ipuçları 2012 Paris Otomobil Fuarı’nda sergilenen Concept Active Tourer ile verilmişti...

❑ Renault,

müşterilerinin nabzını elekt-

rikli minik otomobil Zoe’nin üstsüz versiyonunu isteyip istemedikleri şeklinde

yokluyor...

Renault Twizy

Jaguar F-Type

e-motoring magazine › haziran 2013


arrıı alla aba Macerra yandan Arra Baya Ayça Şen Başkan

DÖRT TEKERLİ

KüP SEKER

44 › 45 e-motoring magazine › haziran 2013


Victor Hugo son nefesinde “Biraz daha ışık” derken smart’ın varlığından haberi olsaydı, bu ışık içindeki minik küpü kullanmak için hiç değilse üç ay daha yaşardı. Evet; araba alma maceramız tüm hızıyla devam ediyor sevgili dört çekerli okur. Bu oturtmaya çalıştığımız ‘Hangi arabayı almalıyım’ konsepti çok hoşuma gitti. Bu şekilde yeryüzündeki her tür arabayı kullanarak sonunda bir karara varacağımdan eminim. Hem böylelikle son nefesimi verirken “ıgh bilmem neyi kullanmamıştım, köhh…” demem. Değişik arabalar denemek çok güzel bir olay. Hem almasam bile her ay farklı arabalar kullanarak hayatımı şenlendirmiş olurum, apartmana havam olur, filan falan. Yani sizin anlayacağınız, hayat bana hayat. Bu ay hep ‘acaba kullanması nasıldır’ diye merak ettiğim Mercedes smart’ı denedim. Apartmanın kapısına park ettiğimde komşular tarafından sevimli, acar komşu muamelesi görsem de, bu apartmanda ilk kez komşuluk ilişkisi yaşayıp, apartman sakinlerinin bana gülümsediğine şahit oldum. Normalde bizim komşulara yarım saat kapı tutsan bile bunu senin görevin gördüklerinden bir teşekkür etmez, hatta kapıyı tutup onları beklediğinizi fark ettiklerinde iyice gıcık etmek için adımlarını yavaşlatırlar, öyle tatlıdılar kedi canını sevdiklerim.

Sosyalleşmek için birebir! smart işte bu işe yaradı; apartmanın havasını yımışattı. Hatta gittiğim bir kuaför var, sadrazamın sol örgüsünü ören son derece sosyetik ve aşırı gıcık bir yer, oraya gittim smart’la, burunlarından kıl aldırmayan kuaför çalışanları otopark kapısını açarken baş parmakla “Cool” işareti çekerek hepsi gülerek kapıya koşturdular. Sizin anlayacağınız, smart, sosyalleşmek için birebir. Yani sevimsiz biriyseniz canavar gibi spor bir araba alıp sevimsizliğinizi katlayacağınıza

bir smart alın, herkes yanaklarınızı sıksın. Hem sıkıştırmadan dolayı yanaklarınız pembeleşir, daha genç gösterirsiniz. Fakat sadece sevimsizler değil, sempatik okurlar da hayatlarına ışık katmak için bu arabayı alabilirler. Her tarafı o kadar cam kaplı ki, insanın içi ışık doluyor, yüzünüze bir gülümseme yerleşiyor. Etraftan size bakanlar da parmakla gösteriyor gülümseyerek. Yani bir Nuri Alço iseniz, kurbanınızı Belgrad ormanlarına götürürken kesinlikle dikkat çekmezsiniz. O derece. Ayrıca uzunluğu normal bir arabanın eni kadar olduğundan, bütün arabalar yanlamasına park edip bir enlik yer kaldığında boylamasına park ederek görenleri şaşkına da çevirebilirsiniz. Bu şaşkınlık sırasında ağızlarındaki peyniri kapmanız da an meselesi kurnaz okur. Bunlar smart’ın güzel tarafları. Gel gelelim hoşuma gitmeyen taraflarına: Bir kere otomatik vites deniyor fakat şanzımanı düz vites gibi sert ve kullanımı ağır. Gaz pedalı eski Kaplumbağa’lar gibi fazla yüksek; deniz bisikletine binmiş gibi bir süre sonra yoruldum. Yokuşlarda kavramayı iyi tutturmanız gerek, tutturamazsanız kayıyor. Yıldız yokuşunda trafik sıkıştığında epey zorluk çektim fakat araba o kadar ışıklı ve ferah hislerle dolu ki, hakikaten bu zorlukları unuttum gitti. Ayrıca e-motoring magazine › haziran 2013


arrıı alla aba Macerra yandan Arra Baya Ayça Şen Başkan

herkes dönüp dönüp baktığından kendimi rak yıldızı gibi hissettim. Size bir sır vereyim; bizim bey araba kullanmayı bilmiyor. Ailemizin şöförü benim (hep böyle bir adamla evlenmek istemiştim. Yani nedense mutlu bir ailenin yolu evin annesinin aynı zamanda evin şoförü olmasından geçermiş gibime gelirdi.) Enişteniz spor araba kullanmayı kıroluk bulduğundan smart’ı çok feci sevdi. Yıldız yokuşunda arabadan şikayet ettikçe bana onu savunup durdu. Kaç arabanın insanı bu kadar mutlu ettiğini, endişesiz, sürekli bir yazlık his verdiğini ve insanları eşit kıldığını söyledi. “Baksana bize bakan insanların yüzlerindeki gülümsemeye, sırf bunun için bile ben olsam bu arabayı kullanırdım. Bir nevi sosyal sorumluluk gibi düşünmek lazım” dedi. Tabii adım adım giden trafikte el frenini çekip çekip giden o değil. Ama barışçıl bir araba olduğu muhakkak. Görenleri mutlu ediyor. Yani sanat için araba mı, halk için araba mı deseler, smart kesinlikle halk için araba. E çoğunluğa bu kadar iyi geliyorsa debriyajı da iki sert oluversin. Aman debriyaj demişim, işte anlayın yani, o kadar katır kutur bir kullanımı var ki, gaz pedalını debriyajla karıştırdım! 46 › 47 e-motoring magazine › haziran 2013

Her neyse; şehir içinde, kısa mesafeler için ideal. Ama uzun mesafelerde ve çok yoğun trafikte yokuştaysanız, sinir sahibi olabilirsiniz. Haaaa, elbette yakıt tasarrufu muazzam! Çeyrek depo benzini iki gün boyunca tüm İstanbul’u gezdiğimiz halde zar zor harcadık. Ekonomi isteyenler için benzini koklayarak harcadığını da belirteyim. Gelelim iç konfora: (Bayılıyorum bu araba dergisi terimlerine. Bunları da bu yaştan sonra öğreneceğimiz varmış, heyhat!)

Görenleri mutlu eden barışçıl araba! İç konforu dışarıdan göründüğü gibi kaygan değil. Ne demek kaygan? Yani dışarıdan bakarken pasparlak rengi, gıcır gıcır modern görüntüsüyle çok rahat otomatik vitesi, rahat basılan gaz pedalı, konforlu ön konsolu vardır gibi geliyor fakat 47 bin liraya yakın bir fiyat için konforu oldukça minimum tutulmuş. Kendimi bu arabada Taş Devri’nde Fred Çakmaktaş’ın arabasını kullanırmış gibi ayaklarım aşağıda lingir lingir lingir ederek koşuyor gibi hissettim. İşte bu mekanik his olmasa, iç konforu daha şık şıkırdım olsa, çocuğunuz 18 yaşına geldiğinde ona içiniz rahat alabileceğiniz son derece güvenli bir araba. Zira saate 100 kilometreye çıkana kadar


imanınız gevriyor. smart ile hız yapamaz, pati çekemez; gözün kapalı yolla çocuğu bakkala. smart’ı gören yayalar geçerken biraz daha görebilmek için gülümseyerek seve seve yol veriyordu; hamile ve yaşlılar dahil. Fakat bazı kamyonetli, minibüslü ayılar bizi adam yerine koymadığı için ufak tefek sıkıştırmalar yaşadık ama çok takmadık. Ayrıca oldukça da havalı bir araba. Oğlum Memo’yu okula bıraktığımda çok büyük havası olduğunu söyledi ve smart’a bayıldı. Oyuncak arabanın ışınlanarak boyutlarının büyütülmüş hali gibi, bu minik kutucuk (minik kutucuk dediğime bakmayın, kaportası maksimum güvenlikte yapılmış, tridion safety cell diye bi güvenlik hücresinde yol alıyorsunuz, ceviz kabuğu gibi bir şey!) ile Memo’yu okula bıraktığımda veli arkadaşlardan biri “Waaoooww, süper bu araba yaa” dedi. Ona arabanın ödünç olduğunu söylerken arkada trafik sıkıştı fakat trafiği sıkıştırmamıza rağmen bizi araba yerine koymadıkları için kimse sinirlenip kornaya abanmadı. Balat’ta entel bir arkadaşın evine smart’la gittik o gün. Tarihi mimarilerin pencerelerinden pencerelerine gerilmiş iplere asılı çamaşırların altlarından geçerken boydan boya sunroof’umuzda kafayı kaldırıp sinematografik

olarak elalemin yıkanmış donlarının altlarından baktık. Bu röntgen anlayışıyla yolumuza devam ederken mahalleden güler yüzlü bir adam gülerek “Buraya bırakıp gidebilirsiniz, birkaç arkadaş sırtlar kaldırırız, sizi çağırmamıza gerek kalmaz” dediğinde “Tek kişi yeter, ekonomik araba” bu diyerek şakalaştık. Adam “Hayırlı uğurlu olsun” dediğinde, göz çevresinde küçük bir bebeğe “Allah analı babalı büyütsün” diyenlerin şefkatli kaz ayakları vardı. Lunaparktan neşeli bir aletle kaçmışız gibi hissettiğimiz bu iki gün boyunca smart evimizin küçük kedisi filan gibiydi. Onu gördükçe içimiz mutluluk doldu, insanların gülümseyerek bize bakması bize de bulaştı. Fakat ailecek binemedik zira iki kişilik. Yani smart’a binen çiftlerin diğer arabalara binenlerden çok daha fazla korunması gerekiyor. Ehe ehe ehe… Kullandığım en sevimli araba smart’ın iç konforunun da dış görüntüsü gibi şık ve rahat olduğu, ya göründüğü gibi olduğu, ya da olduğu gibi göründüğü yeni modeller çıkarırsa biz de apartman ilişkilerimizin düzelmesi ve ekmek almaya giderken kullanmak üzere bir YAZI: Andçekeriz. Mehmet Çetin tane evin önüne Ama bu bir aperatif araba Süreyya olabilir. İzgi FOTOĞRAFLAR: Ana araba için maceralarımız devam edecek. Vıınnnn… e-motoring magazine › haziran 2013


TEST Mercedes-Benz CLA200 AMG

“Sanki bir Coupe” deeermişiz... YAZI: Süreyya İZGİ FOTOĞRAFLAR: Batuhan KIRAN

48 › 49 e-motoring magazine › haziran 2013


Önden çekişli, dört kapılı ve üstelik azımsanamayacak bagajı da var!.. Basık tavanı ve çerçevesiz camları sayesinde kendisinin coupe olduğunu iddaa eden bu sansasyonel Mercedes, iyi bir pazarlıkla C Serisi’ne bile rakip olabilecek yüksek fiyatı da düşünüldüğünde gerçek bir imaj rüyası...

Ö

nünde arkasında bu yıldızı taşıyan her model çok dikkat çekiyor, kolay beğeni topluyor ama belki de bu yılın en büyük sürprizi olan CLA’nın durumu bir başka. Kesinlikle bir “ya sev ya nefret et” modeli değil ama kimse beğendiğini gizlemediği gibi çok beğendiğini de söyleyemiyor. Kafalar karışık bu kompakt sedan hakkında. Mutlaka koskoca MercedesBenz analizini doğru yapmıştır ama sahiden gerekli miydi, üzerinde duracağız... Görenlere en az bir kez daha baktıran bu tasarım, bir kompakt sedanın ne kadar sportif olabileceğini ortaya koyuyor, daha fazlasını hayal etmek zor. Gerçi işin formülü şu dört kapılı coupe sedan formatı ama bana kalırsa bu otomobilde fazlası da var. Burun yapısı A Serisi ile neredeyse ortak olan otomobilin arka tasarımı, aile içinde değil sektör içinde kendisine özgü. Geçmişten bir örnekle Fiat Tempra’da yukarı doğru abartılmış köşeli bagaj tasarımı, CLA’da indirilebileceği ka-

e-motoring magazine › haziran 2013


TEST Mercedes-Benz CLA200 AMG

dar aşağı indirilmiş, yuvarlanabileceği kadar yuvarlanmış! Bu kadar yuvarlak hatlı sedan denince aklıma Fiat Marea geliyor ama CLA onun yumuşak hatlarını bir adım daha ileri götürmüş. Burundaki AMG stili dev hava girişi motiflerine sahip tampon, arkada entegre spoyler ve kaslı profil, taşmış gibi görünen marşbiyeler, gövdeyi olduğundan daha dinamik gösteriyor. Çift egzoz çıkışına aldanmayın, iyi duruyorlar ama biri sadece dekor... Buna karşılık müthiş bir rüzgar direnç katsayısına sahip olduğunu mutlaka belirtmeliyim: 0.23 cW! Bu değer, bir seri üretim modelde ulaşılmış gelmiş geçmiş en iyi rakam! Mercedes-Benz’in en küçük sedanı 4630 mm’lik uzunluğuyla kompakt sedan tanımına dahil. Ama konumlandığı pozisyon ve fiyatlandırma konusunda örtüşmeyecekleri kesin. Basık bir ta50 › 51 e-motoring magazine › haziran 2013

van ve CLS’nin “minik” bir kopyası gibi görünmesini sağlayan gövde formu, marka için yeni bir sınıf yaratmış. Sizi rakamlara boğup beklenti oluşturmak istemem, zira pek öyle olmuyor! Aks mesafesinin 2699 mm gibi kompakt sedanlar arasında üst düzey bir değer olması, ferah bir iç mekan hayalleri kuranları bozguna uğratabilir. (Astra Sedan 4655 mm, Fluence 4700 mm, Focus 2650 mm, Jetta 4650 mm) Zira A Serisi ile kokpitinden koltuklarına kadar aynı olan ferah ön kısmın aksine arkada baş ve dizler için kısıtlı alan sunulabilmiş. Ve bu verdiğim örneklerin tümünden daha dar hissediliyor.

Amman kafalara dikkat! Dinamik tasarımın hakkının verildiği coupe formatında çerçevesiz camlar çok iyi görünü-


Mercedes-Benz CLA200 AMG + Etkileyici görünüm, müthiş aerodinami + Sportif kabin + Performans + Güven veren yol tutuş + Fren dozlaması - Fiyat - Boğucu arka yolculuk alanı - İniş binişte kafa çarpma riski Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1595 Motor gücü (HP): 156 Maksimum tork (Nm): 250 Vites kutusu: 7-ileri, çift kavramalı otomatik Maksimum hız (km/s): 230 0-100 km/s hızlanma (sn): 8.5 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 7.1/4.6/5.5 Ağırlık (kg): 1430

yor ama sportif görüntü dikkat edilmesi gereken bir durum yaratmış: kafaya dikkat! İnerken de binerken de kafayı çarpma riski taşıyan tavan, aslında bu otomobilin bir hizmet aracı değil de hatchback irisi iki kişilik otomobil olarak düşünülmesi gerektiğini gösteriyor. Zira arka koltuklarda rahat etmeyi bekleyenlerin işi bir hayli zor! Sadece bir coupeye kolay inip binmenin keyfini -o da kafayı çarpmamak kaydıyla!keyfini çıkarabilirler, oturmak içinse başka otomobiller tercih edilebilir! Arkada oturmakta ısrar edeceklere aralarına bir çocuktan başkasını almamalarını öneririz toplam dört koltuklu CLA’da! Otomobilin önden çekişli olmasına karşın koltukların arasından yüksekçe bir şaft tünelimsi yükselti geçiyor. Hadi bunu da coupe ruhuna verelir, CLA coupeymiş gibi yapıyor... 470 litre-

lik bagaj hacmi ile ilgili olarak coupe tutkusu ile sedan fonksiyonalitesini kıyaslamak niyetinde değilim ama rezervde bulunan hacim değerlerini fikir vermesi için sıralayayım: Opel Astra Sedan 460 lt, Renault Fluence 530 lt, Ford Focus 475 lt ve VW Jetta 510 lt. Fonksiyonellikten ziyade stil öncelikli konu... Yeterince ergonomik olan SLS stili havalandırma kanallarıyla süslü kokpitte, tüm Mercedes-Benz modellerinde takıldığım radyo ayar sistemi dışında eleştiri yapmak zor, her kumanda yerli yerinde, hiç kendini aratmıyor ve zahmetsizce kullanılabiliyor. Göstergeler ferah, perdelenen kontrol yok, menülerde Türkçe’nin sunulmasıyla anlaşılmayan bir ünite göze çarpmıyor. Geri vites seçildiğinde kamera görüntüsünün de izlendiği Bilgi Ekranı fonksiyonel olsa da kokpit üzerinde e-motoring magazine › haziran 2013


TEST Mercedes-Benz CLA200 AMG

bütünlüğü bozuyor va sonradan eklenmiş gibi görünüyor. Bu ekranın Audi A3’te olduğu gibi gizlenebilmesi çok daha iyi olurdu. Ama bu da bir tercihtir, sevecek kullanıcılar da çıkacaktır. Ama radyo frekans aramalarında tercihler sözkonusu değil, kullanıcı dostluğu biraz hırpalanıyor! Radyo dinlerken manuel istasyon seçimi için frekansı bilmek zorundasınız, frekans bandında manuel tarama yapma imkanı verilmemiş. Ha yok eğer verilmişse de en az on farklı otomobilde bulamadığıma göre çok fena gizlenmiş! Aslında bunun da mantığını çözdüğümü düşünüyorum; radyo yayınlarının kalitesini en üst seviyede tutabilmek için sistem frekans seçeneklerini sürekli yeniliyor ve onlar arasından seçim yapmayı öneriyor. Ama B planı yok... Ülkemiz gibi dağların tepelerin şehir içinde bile bol olduğu coğrafyalardaysa bu anlayış pratik olamıyor... Sürüş tepkilerine gelirsek; Sportif süspansiyon sistemiyle yolcularına coupe ruhunu hissettiren otomobil, stabilite konusunda yol yüzeyi kuruysa sürücüsüne önden çekişle arkadan itişin farkını hiç aratmıyor. Motorun 250 Nm’lik yüksek torkuna rağmen virajlarda dışa açılma ya da di52 › 53 e-motoring magazine › haziran 2013

reksiyona etki pek sezilmiyor. Tabii ıslak yüzeyde önden çekişle arkadan itişin ayrıldığı noktada bu hisler biraz değişecektir. Otomobilin süspansiyon konforuna gelince... Bir yandan kullanıcılarına coupe hissini verecek sertliği bir yandan da konfor kaygılarının arasında kalan sistem, tercihini stabiliteden öncelikle sertlikten yana kullanmış. Dört kollu arka süspansiyon elemanlarının sakinliğine karşılık önde kimi zaman gürültü yapabilen aksamlar yine de tutunmadan ödün vermiyor. Otomobilde Direct Steer donanımlı direksiyon tepkileri çabuk ve gecikmesiz. Sertliği ise kimse için sorun teşkil etmez. AMG Paket kapsamındaki deri kaplı spor direksiyon simidi, sportif ruhun tavan yaptığı detaylardan... AMG logolu donanımlardan siyah tavan kaplaması da paspaslar da şişkinlik sağlayan gövde elemanları da duyguları okşuyor... Ama panoramik açılır tavanı açınca CLA’nın cabrio olacağını sanmayın!..

“Başkasına sözüm var”... 156 HP’lik 1.6 litrelik 4 silindirli motorun tutkulu çalışmasına karşın 7G-DCT çift kavramalı oto-


matik şanzıman, son zamanlarda rastladığım en uyumsuz eküri durumuna düşmüş. Vites seçimlerinde zaman zaman bocalayan, değişimin ardından kimi zaman tepkisiz kalan sistem, beklenmedik anlarda akıcılığa sekte vurabiliyor. Motor 156 HP’nin keyfi ve 250 Nm’lik sarhoşluğuyla dans pistinde dönmek isterken acemi partneri sanki hep ayağına basıyor! Direksiyon üzerindeki kulakçıklarla yönetmesi pratik olsa da kimi hızlarda verilen direktiflere tepki vermesi gecikiyor.

Rakibi ağabeyi Ekliyeyici görünüme eşlik eden 1.6 litrelik turbo beslemeli motorun geniş devir bandında gözlenen tutkulu çekişi, her an diri karakteriyle hızlanmak için pusuda bekliyor olması, yakıt tüketimine dair hayalkırıklıkları getirmiyor. Akıl oyunları içinde oynadığınızda şehir içinde bile 8 litre düzeyinde sarfiyat mümkün. Gerçi katalog deeğrleri 7.1 litre diyor ama aynı katalogda şehirler arası kullanım ortalaması da 4.6 litre olarak geçiyor! Bu kadar tahrik edici görünen bir otomobille kim güneye 90 km/s hızla gider ki!... Hele ayağınızın

altında 1250-4000 d/d aralığına 250 Nm sürekli maksimum tork çıkışı gizlenmişse... Şimdi gelelim en can alıcı konuya!.. Bu otomobil neden vardır, amacı ve hedef kitlesi nedir? Son yıllarda her markada moda olan daha geniş kitleleri kucaklama stratejisi Mercedes-Benz’de bu modelle açığa çıkıyor. Renault nasıl herkesi otomobil sahibi yapabilmek için Dacia’yı yoktan var ettiyse Mercedes-Benz de “yıldızın” tadını daha çok insana yaşatabilmek için A Serisi’ni geliştirmişti. Bu model de yine o hedefin sedan versiyonu! Ancak baz donanım seviyesinde fiyatı 93.000 TL’den başlayan otomobil, AMG Paketli olarak tercih edildiğinde 110.000 TL’ye yakın fiyata ulaşırken karşısında aile içinden ciddi bir alternatif tehlikesi doğuyor: İyi bir pazarlıkla ya da biraz daha ödeme yapılarak neden C Serisi alınmasın? Bu yol ayrımının neler getirebileceğini zaman gösterecek. Sadece Mercedes kalitesinde coupe ruhu için segmentin gerçek sahiplerinin iki katı fiyatla satılırsa başarılı olur mu, emin değilim... O segmentten yukarı çıkmak isteyenler, bu ayarda rakamları ödemek isterlerse CLA’nın ağabeyi dahil, gerçekliği tercih edebilir... e-motoring magazine › haziran 2013


TEST Audi A3 Sportback 1.4 TFSI

54 › 55 e-motoring magazine › haziran 2013


Premium kompakt hatchback’ler arası rekabette sular iyice ısındı. Doğrusu Mercedes ve BMW’nin başı Audi ile dertte. Yeni A3 Sportback önemli avantajlara sahip ve hiç de kolay teslim olmaya niyetli değil! e-motoring magazine › haziran 2013


TEST Audi A3 Sportback 1.4 TFSI

Premium kompaktlar arasında tansiyon giderek

VW Golf’ü de taşıyan gelişmiş yeni MQB şasi

yükseliyor. Geçen yıldan itibaren alttan yukarıya

üzerinde yükselen A3 Sportback, geçen yaz

doğru yüklenen VW Golf ve Opel Astra gibi

tanıtılmıştı. Bilirsiniz Audi A3’ü 1996’da ilk olarak

“normal” kompaktlar bir kenara, yıllardır BMW

genç bir model olarak üç kapılı çıkartmış, üç yıl

1 Serisi ve Audi A3 arasında geçen müsabaka-

sonra Sportback ile aile tipi hatchback olarak da

lara bir de geçen yıl Mercedes-Benz A Serisi ve

yorumlamıştı. Audi hala genç bir model olarak

Volvo V40 musallat olmuştu. Bu durumda her

görüyor olmalı, bu jenerasyonda ilk olarak yine

yenilenen model, artık gerçekten yeni iddialar-

üç kapılı A3 tanıtıldı. Ardından gelen A3 Sport-

la gelmek durumunda. Bunu Mercedes-Benz’in

back, 33 mm de olsa daha iri bir versiyon!

teşrifiyle fark eden Audi, doğrusu dersini iyi

Selefine göre boyu, eni artan otomobilin genel

çalışıp gelmiş. Tıpkı VW Golf’te olduğu gibi “tıpkı

hatlarıyla aynı, sanki hiç değişmemiş gibi. Aks

eskisi gibi” görünüp bu kadar yenilemeyi nasıl

mesafesi de 35 mm daha uzunmuş, herhalde

başarmış anlamak o kadar da kolay olmuyor.

ondan iri görünüyor!..

56 › 57 e-motoring magazine › haziran 2013


A3 Sportback’te artan 35 mm’lik aks mesafesinin kazanımları arka koltuk yolcularına birazcık daha ferahlık getirmiş. Ama dikkat çeken bir kafa ferahlığını fark etmemek imkansız. Örneğin Mercedes-Benz A Serisi’ne girdiğiniz zaman böyle hissetmiyorsunuz. Hatta muhtemelen kafanızı çarptığınız için onunla ilgileniyorsunuz!

Audi A3 Sportback’in güçlü görüntüsünün ardında

pitin içine gömülerek görüntü kalabalığı yarat-

yıllarla

olmalı.

mayan iri LCD ekran, rakiplere karşı sert bir

Yıllarla oturan trapezoidal ızgaranın sıkıcılığını

hamle olmuş. Genel olarak elegant bir hava ha-

LED’li artistik tasarımlı farlarıyla kırmayı başaran

kim. Jet tasarımlı hava kanalları hayli şık trendler

Audi tasarımcıları, arka kısma da A4’teki gibi

oluşturuyor. Bu kanallardaki hava akışları, kon-

yine derinlikli ışıyan aydınlatma grubuyla boyut

santre hava akışından eşit hava dağıtımına ka-

kazandırmış. Otomobil, marka imajı, üretim ka-

dar değişebiliyor.

litesi ve kullanım özelliklerinden önce duruşuyla

kırmızı aydınlatmalı kumandalar, müthiş yakın

prestij sahibi.

hissettiriyor

Kabindeyse Audi’nin alışılagelmiş kalite anlayışı

da tane tane rakamlar ve kolay kumanda edi-

tavan yapıyor. Her dönem işçilik ve malzeme ka-

len bilgi ekranı ergonomide tavan yapmasını

litesiyle göz kamaştıran kokpit bu kez tasarımıyla

sağlıyor otomobilin. Aslında bu alışılagelmiş bir

da dikkat çekici. Kullanılmadığı zamanlarda kok-

VW Group geleneği. Ama aynı yorumu MMI için

olgunlaşan

tasarımı

yatıyor

Özellikle gece sürüşlerinde

kendisine.

Gösterge

tablosunda

e-motoring magazine › haziran 2013


TEST Audi A3 Sportback 1.4 TFSI

gönül rahatlığıyla yapabilir miyiz, düşünmeliyiz.

Bagaj 3 kapılı kardeşine göre sadece 15 litre daha

Biraz düğme kalabalığı var kabul etmek gerek!

büyük, toplam hacim 380 litre ama işinizi gö-

S Line direksiyon simidi küçük çapı kadar altının

recek kullanışlılığa sahip. Zaten bagajda fonksi-

düz olmasıyla da stil yüklü. Gerçi 122 HP’lik

yonellik kapaklı mini “dolaplar” ve sabitleme

bir otomobil bu kadar aksesuarı hak ediyor mu

ağı ile maksimize edilmiş. Otomobilin zarafetine

tartışmaya açık ama dışardan bakınca otomo-

kıyıp arka koltukları yatırıp eşya taşımak iste-

bilin gücüne dair bir bilgi yok. Hatta çift egzoz

yenler çıkarsa onlara da cömert davranılmış ve

çıkışı ve 17 inçlik jantlar kimi bünyelerde korku

1200 litreyi aşkın kullanım hacmi sunulmuş.

salmaya yetebilir.

Audi A3, ülkemizde 1.4 litre 122 HP ve 1.8 litre

A3 Sportback’in koltukları, sportif ruhuna uygun

180 HP’lik iki benzinli TFSI motor ile satılıyor. Dizel

şıklıkta. Ön koltuk tasarımında omuzları kucak-

arayanlar içinse 2.0 litre 150 HP’lik TDI seçeneği

layan destekler dikkat çekici. Artan 35 mm’lik aks

mevcut. Deneme sürüşünü yaptığımız 1.4 TFSI,

mesafesinin kazanımları arka koltuk yolcularına

kağıt üzerinde gücü düşük görünmekle beraber

birazcık daha ferahlık getirmiş. Ama dikkat çe-

1500-4000 d/d aralığında kullanıma sunduğu 200

ken bir kafa ferahlığını fark etmemek imkansız.

Nm’lik torkuyla çok sürükleyici oluveriyor. Yakın

Örneğin Mercedes-Benz A Serisi’ne girdiğiniz za-

gelecekte artık turbosu olmayan araçlara oto-

man böyle hissetmiyorsunuz. Hatta muhtemelen

mobil denmeyecek büyük olasılıkla! Ne hacminin

kafanızı çarptığınız için onunla ilgileniyorsunuz!

ne de gücünün düşüklüğünü hissettirmemesinde

58 › 59 e-motoring magazine › haziran 2013


edici olgunlukta. Yola dair yüksek hisler veren direksiyonun hissedilir

tepkileri

oturaklılığı

hayli

keskin.Gövdenin

virajlara

güvenle

girip

güvenle, stabil olarak çıkışların garantörü. Süspansiyonun sert karakterine karşın otomobil içinde konforla ilgili soru işaretleri yaşanmıyor. Bu sertlik virajlardaki kararlı duruşun da sırrını ortaya koyuyor. Örneğin rakip sayılan BMW 1 Serisi’nde süspansiyon daha yumuşak ve virajlarda şaşırtıcı çapraz salınımlar bile yaşanabiliyor. Lastik ebatlarıyla da ilgili olabilir ama Audi bu konuda rakibini geride bırakmayı başarmış. Her şeyin ters gitmesi ihtimaline karşın otomobilde Attraction donanım seviyesi hariç, Ambition ve Ambiente paketlerinde ESP standart olarak sunuluyor. Bu üç donanım paketiyle farklı bütçelere göre gayet zengin donanımlı A3 Sportback’ler bulmak mümkün. Attraction donanım paketinde 69 bin TL’den başlayan A3 Sportback 1.4 TFSI satış rakamı, test otomobilimiz gibi en üst versiyonda 90.000 TL’ye yaklaşıyor.

elbette 7 ileri vitesli S-tronic şanzımanın da rolü var. Çift kavramalı sistem, otomobilin pürüzsüzce akıp gitmesini sağlamakla kalmıyor, şaşırtıcı derecede düşük gerçekleşen yakıt tüketiminde de rol oynuyor. Gerçi kataloglarda şehir trafiğinde 6.5 litre olarak görünen 100 km ortalaması,

Audi A3 Sportback 1.4 TFSI + + + -

Konforlu ve prestijli sürüş Elit iç mekan Kararlı yol tutuş Şehir içi yakıt tüketimi

durağan İstanbul koşullarında 8 litrenin altına

Yakıt tipi: Benzin

pek inmiyor ama trafik akıcı olduğunda 6 litre-

Motor hacmi (cc): 1395

lerde dolaşmak mümkün.

Motor gücü (HP): 122

Performans açısından bakarsak, aslında diri

Maksimum tork (Nm): 200

hissettirmesine karşın veriler o kadar da par-

Vites kutusu: 7-ileri çift kavramalı

lak değil. 0-100 km/s hızlanması 9 litrenin

otomatik

altına inmiyor. Bunda tabii ki otomobilin hatırı sayılır ağırlığının da payı var ama diyorum ya, görünümle çelişen bir yavaşlık bu. Tork bandının çift kavramalı şanzımanla gösterdiği uyum ancak ara hızlanmalarda kendisini hissettiriyor.

Maksimum hız (km/s): 203 0-100 km/s hızlanma (sn): 9.2 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.1/4.3/5.0 Ağırlık (kg): 1225

Otomobilin verdiği sürüş doneleri gayet tatmin e-motoring magazine › haziran 2013


TEST Opel Astra Sedan 1.3 CDTI

Opel’den sedan müşterilerine bir iyi bir kötü haber var! Alman üretici çok iyi bir otomobille müşteri profilini üst segmentlerde genişletmeye baş koymuş durumda. Ama sanki artık kompakt sınıftan kopmak istiyor gibi! Astra Sedan artık sınıfına sığamıyor!

Sınıf müc 60 › 61 e-motoring magazine › haziran 2013


cadelesi e-motoring magazine › haziran 2013


TEST Opel Astra Sedan 1.3 CDTI


A

vrupa’nın en büyük sedan pazarlarından biri olarak ülkemizde birçok kullanıcı açısından önemli bir eksiklikti popüler Opel Astra’nın sedan versiyonu. Gerçi modelin yükseltilen segment pozisyonu onu şirket filolarının hedefinden biraz uzaklaştırsa da yeni konumuyla taşıdığı apoletler daha bir ışıldadı. Artık Astra her gövde versiyonuyla kompakt sınıfın üzerini zorluyor, sınıfının premium modeli olmak istiyor. 2009 yılında yollara çıkan dördüncü kuşak Astra’nın yaşadığı facelift operasyonuna da dahil olarak doğan sedan versiyon, geçen yıl yine devasa bir sedan pazarı olan Rusya’da, Moskova Otomobil Fuarı’nda tanıtılmıştı. Ülkemizde 1.3 litre 95 HP CDTi, 1.4 litre 140 HP Turbo, 1.6 litre 115 HP ve 1.6 litre 180 HP Turbo olmak üzere 4 motor seçeneğiyle satılan otomobilde sadece benzinli versiyonlarda Active Select otomatik şanzıman seçeneği de sunuluyor. Arka kapısına kadar hatchback kardeşiyle aynı olan otomobilin Insignia ile benzer dinamik hatları, onu da “ürettiğimiz en iyi otomobil” sınıfına sokmaya aday. Bir sedan için ziyadesiyle dinamik görünüyor, sınıf sınırlarını zorlayan ve içinden dışına fark edilir bir kalite algısı yayıyor. Keskin hatlar yerişe “kaşlı gözlü sürmeli” kıvrımlarla rakiplerinden farklı bir yüz ifadesi taşıyan otomobil, buna karşın dinamik görünümünden da taviz vermiyor. Cam çerçevelerini saran kromajla ışıldayan akıcı profil hatları sedan kimliğini kazandıran “sırt çantasıyla” finale ulaşıyor.

2012 Haziran’ında güncellenmiş haliyle! Krom detaylarla kokpite teknik ve modern bir dokunuş katılmış. Astra Sedan’da, kontrollerin tasarımı ve saklama alanlarının kolay erişimi için pratik konumlandırılması gibi detaylara aşırı özen gösterilmiş, kabinde fonksiyonellik had safhada. Sonuç olarak ince bir güzelliğe ve ergonomiye sahip sürücü odaklı bir kokpit ortaya çıktı. Ne var ki Opel hala geleneksel anahtardan vazgeçmeyenlerden. Sustalı denilen anahtarlar herhalde 10 yıldan fazladır kullanımda. Geçmişteki pabuç kadar anahtarların ardından metal bölümü yok etmek, otomotiv endüstrisinin en önemli başarılarından biriydi. Koltuğa oturup kapıyı çektiğimde gelen tokluk her zamankinden daha güçlü geliyor bana. Göründüğünden daha da üst sınıfa aitmiş gibi hissettiriyor otomobili bu detaylar. Geniş kokpit tasarımı, sportif görünen koltuklar ve cömert kullanım alanları sınıfı içinde bir fark edilir bir yere koyuyor Astra’yı. Ama içeri girer girmez bir düğme taarruzu başlıyor kokpitten! Orta panelde -direksiyon

Opel Astra Sedan 1.3 CDTi + Düşük yakıt tüketimi

Sportif sırt çantası

+ Konforlu ve prestijli sürüş

Hatchback versiyonla kıyaslarsak 45 mm daha uzun olan otomobilin aks mesafesindeyse herhangi bir değişiklik yok. Ama bu durum, hatchback versiyona eklenmiş bir bagaj gibi yorumlanmamalı. Opel tasarımcıları yeni sedanlarında dinamizme verdikleri önemle, örneğin ilk Astra sedandaki gibi geleneksel formattan kaçınmış, emanetmiş gibi duran bir bagaj yapısından çok liftback akıcılığında bir dizaynı tercih etmiş: entegre bagaj spoyleriyle sportif ve zarif. Astra Sedan’ın sırt çantasında 460 litrelik şundan 10 yıl öncesine kadar orta sınıf sedanların sunabildiği kadar büyük bir taşıma kapasitesi var. Değişen tüm ölçüler bir yana, sadece bagaj alanı bile otomobillerin ne kadar irileştiğinin bir kanıtı. Kabin içindeyse 2009’dan bu yana tanıdığımız Astra’nın kokpiti ve “koltuk takımı” yer alıyor. Tabii

+ Büyük ve kullanışlı bagaj + Dengeli tutunma kararlılığı - Kokpitte düğme kalabalığı Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 1251 Motor gücü (HP): 95 Maksimum tork (Nm): 190 Vites kutusu: 5-ileri manuel Maksimum hız (km/s): 180 0-100 km/s hızlanma (sn): 14.6 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/ karma) (lt/100 km): 4.6/3.6/4 Ağırlık (kg): 1350

e-motoring magazine › haziran 2013


TEST Opel Astra Sedan 1.3 CDTI üstü kumandalarla beraber- tam 42 adet düğme var. Üstelik üçünün çevirme modları hariç! Kollar ve farlar da sayılmıyor! Honda modellerinde kokpitte oyuncak görememekten şikayet eden müşteri tipi vardır ya, sadece bu buton adedi bile onları Astra müşterisi yapmaya yetmeli! Direksiyon üzerindeki kumandaları da eklersek bu müşteri profilini Astra kabininde Disneyland bekliyor! Tabii sonuç olarak uzay aracı kullanmıyoruz, birkaç basit fonksiyon için bu kadar kalabalığa gerek olmamalı... Ana ilke, dikkat dağıtmadan güven içinde bir yerden bir yere gitmekse! Önce biraz inceleyip acil gerekebileceklere işaret koyup yola çıkıyorum (!).

Geçmiş ortaklıkların verimliliği Hareket kabiliyetini geçmişteki GM ortağı Fiat’tan alınma bir Multijet motoruna borçlu olan test otomobilim, Opel’in yaptığı ayarlarla otomobile gayet iyi uyarlanmış. 1750-3250 devir bandında 190 Nm’lik maksimum torkunu sürekli sunabilen motor, en ufak bir hantallık hissettirmeden sedan Astra’ı sürüklüyor, götürüyor. Tüm viteslerde alıp otomobili yüksek hızlara kadar taşıyabiliyor. Bunun ne kadar zaman süreceğiniyse tercih ettiğiniz vites belirliyor. Değişken geometrili turboşarj ile aşırı beslenen motor, akıcı sürüş özelliklerinin yanında belirgin yakıt ekonomisini de ortaya koyuyor. Hani bir pil reklamı vardı ya, tıpkı onun gibi, “gidiyor gidiyor, gidiyor”… Astra’daki elektro hidrolik direksiyonun yumuşaklığı şehir içinde çok iş görüyor ama hız yükseldiğinde de tedirginlik yaratmıyor. Şehir trafiğinden otoyola doğru çıkarken Astra isteklerime karşılık vermek için seferber. Sakin kullanımda gösterdiği canlılığı, biraz hızlanınca da sürdürüyor. Tek istediği 5 vites arasından doğru hızlarda doğru olanı kullanmam. Bir dizel otomobilde üst devirleri zorlamanın manası da yok, düşük hızlarda yüksek viteslerle seyretmenin de! Tabii bu söylediklerim mantık dahilindeki sürüşler için. Oldum olası Opellerin süspansiyon karakterini BMW’ye yakın bulurum. Sadece arkadan itişli olmaması ona yetişmesine engel oluyor ama genel anlamda sürüş özellikleri gayet lezzetli. Sınıfının en sert süspansiyon karakterine sahip Astra, kapılarının kapatıldığında verdiği tokluk hissini bozuk yüzeylerde de koruyor. Çukurlardan olgunlukla, kendini bozmadan geçen otomobil (elbette ki hıza bağlı!), virajlarda da çapraz salınımlardan uzak, stabil, mantıklı bir görüntü çiziyor. Anlıyorum ki Opel süspansiyon olgunluğunu korumayı sürdürüyor. 64 › 65 e-motoring magazine › haziran 2013


Dostluk yanlısı değil! 95 HP’lik motordan 1350 kg’lık bir otomobilden ancak tatmin edici düzeyde diri bir performans bekleme hakkınız var. Fazlasını bekleyenler ya yakıt ekonomisinden vazgeçmek zorunda ya da iddialı performans için benzinli seçeneklere yönelecek. Katolog verilerinde 0-100 km/s için 14.6 saniye gibi moral bozucu bir veri var ama kullanımda buna yüzünüze vuran bir hantallık gözlenmiyor. Sonuçta müşterilerin satın alırken ağırlık/güç hesabını yaptığını düşünmek gerek. Genel özellikleriyle tatmin edici bir otomobil olan Astra Sedan’ın kullanıcıyı en mutlu eden kısmı, akaryakıt istasyonlarıyla bir dostluk kuramaması. Yakıt ikmali için istasyonlara o kadar seyrek uğruyorsunuz ki, kalıcı bir dostluk kurmanız çok çok zor! Opel Astra ile deneme sürüşlerimizi gerçekleştirdiğimiz 400 km boyunca yakıt tüketim ortalamamız 100 km’de 4.1 litre olarak gerçekleşti. İstanbul şehir trafiğinde saptadığımız bu değerin uzun yolculuklarda yapılacak sabırlı sürüşlerle 3.5 litre düzeyine çekilebilir. Tabii 100 km’de yarım litre tasarruf için bu tempoya yürek dayanır mı onu bilemem! Kampanyalı fiyatlarıyla 43.000 TL’den başlayan Astra Sedan satış rakamları, Cosmo donanım paketiyle 65.500 TL’ye kadar uzanabiliyor. Görüldüğü üzere yelpaze geniş ama zengin donanım seçenekleri bu geniş aralığı belirleyen. Hayli zengin donanıma seçenekleri sunulan otomobilde en pahalı versiyonların 1.3 CDTI versiyonları olması, aslında Start/Stop düzeneğinin ne kadar pahalı bir özellik olduğunu gösteriyor. Yoksa top modelin fiyatından 5.500 TL ucuza, üstelik otomatik vitesli 1.6 lt 180 HP’lik benzinli versiyon da mevcut! İngilizler “bir şeyin ucuzunu tercih edecek kadar zengin değilim” derken bunu mu kast etmiş, iyi değerlendirmek gerek! e-motoring magazine › haziran 2013


MAGAZIN VOLKICAR

Yazı: Süreyya İZGİ

Volkan Işık ve ekibi tarafından geliştirilen Türkiye’nin tek özgün yarış otomobili VOLKICAR ile bir yarış günü yaşayalım istedik, sağolsun usta pilot geri çevirmedi de pistte kurtlarımızı döktük.

66 › 67 e-motoring magazine › haziran 2013


Kurtlarımızı döktük!

e-motoring magazine › haziran 2013


MAGAZIN VOLKICAR

U

luslararası platformlarda ülkemizin motorsporlarındaki ender gururlarından Volkan Işık’ın müthiş bir projesi var son iki yıldır. Özel bir ekiple tamamen Türkiye’de geliştirilen bu yarış otomobili, geçen yılki V1 Challenge’ın ardından bu yıl da V2 Challenge ile yarışlarıyla pistlerin tozunu atıyor. Henüz başlayan üçüncü sezonunda yine profesyonel pilotların yarıştığı V2 Challenge’a Castrol, CMS, ISS, Lassa, Power FM, RedBull ve Vakkorama co-sponsor olarak destek veriyor. Geride kalan iki yılda 100.000’i aşkın isan tarafından izlenen ve Türkiye sınırlarını aşıp Moldova ve Türkmenistan’a da ihraç edildi. VOLKICAR’ın Bologna Otomobil Fuarı’nda da sergilendiğini hesaba katarsak kısa vad68 › 69 e-motoring magazine › haziran 2013

ede dünyadan başka taliplerinin de olacağını düşünebiliriz. Volkan Işık ve ekibinin yarattığı bu pist fenomeninin şöhreti dalga dalga yayılırken e-motoring magazine olarak kayıtsız kalmamız düşünülemezdi. Hemen Işık ile temasa geçip VOLKICAR’ı pistte kullanmak istediğimizi bildirdik. Sağolsun, yıllanmış dostumuz Volkan Işık, bu isteğimizi geri çevirmedi ve ekibiyle beraber hiç zaman kaybetmeden organize etti. Yıldız Teknik Üniversitesi, Davutpaşa Kampüsü’nün içinde yer alan müthiş bir kart pisti içinde yer alıyor VOLKICAR motorhome’u. Yirmiden fazla yarış otomobili, üniversitelilere kiralanan go-kartlar ve teknik atölyenin yer aldığı garajda, yeterli sayıda mekaniker de mevcut. Piste geldiğimizde bizim için seçilen


VOLKICAR’ın son hazırlıkları yapılıyordu. Ben de ofiste sıralı kasklardan birini seçtim ve kafama yerleştirdim. Ne yalan söyleyeyim, zaten çok sıcak olan havada balaklava takmak istemedim. Pistte camları silinen otomobile NASCAR otomobillerini anımsatan ağı kaldırarak girdim. Kaptan köşkü, Volkan Işık’ın Türkiye distribütörlüğünü üstlendiği Sparco markasını taşıyan tek koltukla ışıldıyordu. Mekaniker arkadaşın bağladığı 6 noktalı kemerle kendimi sabitledikten sonra hızla kabini tanımaya çalışıyorum. Kokpiti kaplayan rollcage, pilotun güvenliğini ve gövdenin bütünlüğünü sağlıyor. Piste çıkmadan önce VOLKICAR’ın teknik özelliklerine kısaca göz atmak gerekirse, 1.3 litrelik (1251 cc) sıralı 4 silindirli bir Yamaha motoru, onun güç kaynağı. Japon üreticinin özellikle

ATV’lerde kullandığı üstten çift eksantrikli bu motoru, benzini dört boğazlı karbüratörle silindirlere aktarıyor. 115 HP maksimum güç üreten motor, bu gücü arka akslara sıralı 5 vitesli (sequential) şanzımanla aktarıyor. Geri vites olmayan otomobilde geriye bir elektrik motoruyla gidilebiliyor. Bütün bu teknoloji, sadece 530 kg’lık bir kütleyi harekete geçirince sahip olduğu gücün ne kadar büyük olduğunu anlamanız pek zaman almıyor! Düşünsenize 4.6 kg başına 1 HP güç saklı bu enerji paketinde! Otomobilin lastikleri Lassa, jantlarıysa CMS tarafından özel olarak üretilmiş. YAZI: And Mehmet Çetin Tubular bir şasi üzerine oturtulan güçlendirilmiş fiberglass bir karosere sahip olan VOLKICAR’ın FOTOĞRAFLAR: Batuhan Kıran uzunluğu 302, genişliği 160 ve yüksekliği de 135 mm. Güçlendirilmiş bölümlerdeyse e-motoring magazine › haziran 2013


MAGAZIN VOLKICAR kompozit malzemeler kullanılmış. Hani desek ki “hareket eden bir küp gibi” abartmış olmayacağız. Bu küp şekeri yola sabitlemek içinse bu gövdeye özel olarak tasarlanmış önde çift salıncaklı bağımsız, arkadaysa sabit aks kullanılmış. Arkadan itişli yarış otomobilinin “sabitliği” söz gelimi, özellikle 205/60 R13 ebatlı Lassa lastikler ısınınca harika dans etmeye başlıyor. Kokpitte tıpkı yarış otomobillerindeki gibi bir ana şalter var, her şey onunla başlıyor ve bitiyor. Şalteri açıp marş düğmesiyle motoru çalıştırdıktan sonra kolu kendime çekip 1’e geçiyor ve fırlıyorum. Direksiyondan sonra en çok kullanılan alet ise sequential şanzımanı yöneten vites kolu. Birden sonraki bütün vitesler kolu ileri iterek yükseliyor. Gerçi pisti 3. vitese çıkmadan dolaşmak ideal ama doğrusu sert vites değişimleri de pek zevkli pek tahrik edici!.. Piste çıktığımda hiç tanımadığım özel bir aracı kullanmanın çekingenliğiyle iki tur sakin dönüyorum. Virajlardaki vaziyeti ve tabii ani frende nasıl duracağını görmek istiyorum kudurmadan önce... Yamaha motorundan yayılan keyifli ve gürültülü bir “vızıltı” eşliğinde beklenmedik derecede hızlı ivmelenen otomobil, yerden yüksekliğiyle bana biraz iri bir MINI Cooper’ı anımsatıyor. Aynı onun gibi kısa aks mesafesiyle yola hakim hissettiren VOLKICAR, %100 kilitli arka diferansiyeliyle drift yapmaya da pek müsait görünüyor. İlk iki viteste yüksek devirlerde gezinerek pist koşullarında zaten VOLKICAR’ın limitlerine ulaşabiliyorsunuz. Araçta yadırgadığım, kullanırken aksadığım tek bir şey var, komik ama gaz pedalının yeri! Normal otomobillere göre küçük tasarlanmış pedalın sağında ki boşluk da alışılagelmişlerden geniş, seri kullanımlarda o boşluğa düşerek akıcılığı kaçırıyorum. Ama neyse ki birkaç tur sonra uyum sağlayınca artık iyice kudurmaya başlıyorum. İkinci viteste 110’u buluyor ve sonra anında karşıma sert S’ler geldiği için yavaşlıyorum. VOLKICAR ile bu virajlarda dans etmek de ayrı bir zevk! Aslında VOLKICAR ile pek yavaşlamak istemiyorsunuz ama yine de gerek duyduğunuzda önde disk, arkada tambur frenler emrinizde. 70 › 71 e-motoring magazine › haziran 2013

Tamamen mekanik bir yürür aksama sahip otomobilde ABS vs. vs. arayan çıkmayacak değil mi? Lastikler ısınınca oversteer/arkadan kayma keyfi yaşatmaya başlayan VOLKICAR ile yavaştan driftlere girişiyorum. Ama bir yandan da tepkilerine alışkın olmadığım için viraj girişlerine dizilmiş lastiklere “patlamayayım” diyorum, gazı kesiyorum. Yüksek tempoyla 10 tur kadar attıktan sonra artık damalı bayrak piste çıkıyor. Anlıyorum ki haftasonu yapılacak yarış öncesi otomobili daha fazla riske etmek istemiyolar, ben de işin keyfine varmışım zaten, çekimlerimiz yapılmış, uzatmıyorum. Türkiye’nin tek özgün yarış otomobili olan VOLKICAR’ın direksiyonuna geçmek ve V2 Challenge pilotlarının yaşadığı heyecanını yaşamak için VOLKICAR Workshoplar her yaştan herkese açık. İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda düzenlenen VOLKICAR Workshop’lar 1 tam gün sürüyor. Sabah saat:10.00’da başlayan dersler VOLKICAR ile ilgili bilgilendirmeyle sürüp 17:00’ye kadar pratik eğitimlerle devam ediyor. Motorsporlarına gönül veren herkesin katılabileceği bu eğitimler sonrası isteyenler, V2 Challenge İstanbul Kupası’nda da yarışma şansına sahip olabilir.


YAZI: Süreyya İzgi PHOTO: Seskim Photo Agency

e-motoring magazine › haziran 2013


RETROTEST Citroën 2CV (1973)

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Oytun Işlar

Ördeklerin


Gerçi 1948 yılında tanıtıldığında “çirkin ördek yavrusu” diye nitelenmişti ama bu sevimli ördek mekaniğin bir gövde gösterisidir. Showroom’a koysanız yeni diye satabileceğiniz kondisyonda bir 2CV ile teknoloji müzesinde bir gün geçirdik!

n en güzeli e-motoring magazine › haziran 2013


RETROTEST Citroën 2CV (1973)

G

eçmişten bana heyecan verenlere karşı zaafım var ya, hiç bu kadar sportif olmayan, estetik değerleri benim algımın, ilgimin dışında kalan bir otomobilde bu kadar keyif alabileceğimi tahmin etmezdim. Ama kat ettiğim her bir metre keyif verdi, aştığım her bir kasis gülümsetti, incelediğim her detayıysa basitin güzelliğini bir kez daha ispat etti bana. Mekaniğin elektroniğe karşı gösterdiği güzellik de ayrı! Hikayesini dinledikçe klasik otomobilciliğin etkisi altına girdim. Otomobil, arkadaşım Oytun Işlar’a ait. Bundan 13 yıl kadar önce 450 bin liraya, (1500 dolar gibi bir rakama!) pek de iyi olmayan bir durumda edinip ve beşinci sahibi olarak adeta himayesine almış! Bu kadar ucuza bu kadar anlamlı bir şey alındığına ilk kez şahit oldum. Muhtemelen kullanmasaydım ‘çok bile vermiş!’ derdim ama bunu önyargı ve cehaletime verdim gitti. Tamam, çocukluğumda İstanbul sokaklarında sıklıkla gördüğüm bu yaşlı Citroën için hiç bir zaman ‘çirkin ördek yavrusu’ gibi bir niteleme kullanmak istemedim ama pek de sevdiğimi söyle-

74 › 75 e-motoring magazine › haziran 2013

yemem. İtiraf etmeliyim, olabildiğince basite indirgenmiş model ismi bile tuhaf gelirdi bana. Meğer otomobilin tanımı, isminden başlıyormuş! 2CV, yani deux chevaux (iki beygir)! Okunması bile bir garip! Paris’teki ünlü bulvara adını veren Champ-Elysees’in şanzelize diye okunduğunu öğrendiğim ilkokul yıllarımdan beri Frankofonlarla kavramlarını, telaffuzlarını tartışmaktan kaçınırım! Bu bilgiyi şüphesiz ki bu otomobilde öğrenmedim de, aracın genel kapsamında hakim olan basitliğin isminden başladığına burada şahit oldum! Aslında bunu yanlış ve eksik bildiğimi, sahibi Oytun Işlar’dan öğrendim. Yoksa 2 beygir otomobil mi olurmuş? Tabii ki 2 beygir gücünde otomobil olamaz ama zaten CV de Fransızlar’ın vergilendirmesinde kullanılan bir betimlemeymiş. Aynen aktarıyorum: “Vergi kanunlarına göre her aracı CV ile vergilendiriyorlar. Mesela Renault 12 ve Fiat 124, 6CV olarak geçiyor. Mesela dönemin Citroën DS modeli 15CV karşılığında… Zaten eski Fransızlar’da hep böyle adlandırılan bir model var. Renault 4CV, Citroën 15CV…. bizim ördek te bu cinsten işte… Aslında benimkinin mo-


turu 3CV ye karşılık geliyor. İlk üretildiğinde 2 silindirli motora sahip olan bu otomobilin beygir gücü de çok kabullenilir türden değilmiş, 28 HP! Motor değişmeden önce 2CV4 modelinde ise güç 24 HP’ymiş… Çift boğaz karbüratörlü olsaydı 32 HP olacaktı... Kısa tarihçe şöyle, 1936′da Citroën’in efsanevi “gangster otomobili” Traction’ın yaratıcısı PierreJules Boulanger, Flaminio Bertoni ve André Lefebvrethe gibi iki önemli otomotiv profesyoneliyle yeni bir projeyi lanse etmişti. TPV/Très Petite Voiture adı verilen bu otomobilde 500 cc hacimli bir motosiklet motoru kullanılacaktı. Bu otomobilin ilk prototipi 1937 yılında stüdyodan yola çıktı. Ama 2. Dünya Savaşı öncesi koşullarda proje çok yavaş ilerliyordu, savaş da patlayınca rafa kalktı. Alman işgali sırasında Nazi’lerden özenle saklanan otomobilin parçaları da dağınık olarak ayrı yerlerde depolandı. Boulanger’in savaş sırasında da bazı geliştirmeler yaptığı TPV için çalışmalar ancak savaştan sonra, 1946′da yeniden başlayabildi. Projeyi gözlerden uzak geliştirebilmek için Paris’in batısında La Ferté-Vidame’de bir arazi alan Boulanger, burada deneme sürüşlerine de başladı. TPV bu denemeler sonucunda 20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuracak Citroën’in simgesel modeli 2CV’ye dönüştü. 7 Ekim 1948′de Citroën 2CV, Paris Motor Show’da sansasyonel

bir tanıtımla resmen kariyerine başlamış oldu. O tarihlerde Autocar dergisi ‘Ford T Model’den beri en orijinal tasarım’ olarak nitelendiriyordu bu ilginç tasarımı. Bu arada La Ferté-Vidame’deki o yemyeşil arazi ise Citroën’in bugün de kullandığı test merkezine dönüştürüldü! Yıllardır rastlamadığım için görünce keyifli bir gülümseme oturdu yüzüme. İtiraf etmeliyim, hiç bu kadar bakımlı beklemiyordum, abartacağım ama yeni gibi görünüyor 2CV. Kaslı kaslı Amerikanlar, düz hatlı Almanlar ya da bana nedense her markasıyla aristokrasiyi anımsatan İngilizler’in yanında değişik geliyor bu tarihi Fransız! Gerçi bu ekolde de ilginç ve özgün tasarımlar hiç eksik olmamıştır. Renault 4’e ilham kaynağı olması bir yana, Fransız direnişçilere katılmış gibi hissediyorum kendimi bir an! Şuradan SS subayları koşturarak gelecek sanki! Tamam, savaştan sonra üretildi bu otomobil ama tasarımı öncesinde başlıyor ve Naziler yüzünden gecikiyor zaten. Meraklıları 2CV’nın savaş öncesi prototipleriyle ilgili yazımı ve eşsiz fotoğraflarını da görmüş olmalı: http://e-motoring.com/her-seyin-prototipi-vardir-2cv-dahil Neresinden incelemeye başlayacağımı bi-lemiyorum. Göründüğünden daha kapsamlı olduğunu inceledikçe fark ediyorum. Umulmadık donanımlar basitçe de olsa özenle yerleştirilmiş bu otomobile. Zamanında ‘teknoloji hatası’ diye e-motoring magazine › haziran 2013


RETROTEST Citroën 2CV (1973)

76 › 77 e-motoring magazine › haziran 2013


nitelendirildiğini duyup gülmüştüm, meğer her şeyin ucuza getirilmeyip nasıl çözümlendiğine gönderme varmış o sarkastik sözde. Basitin de güzel olabileceğine hatta! Şirin diye kestirip atmak istemiyorum, 1940’larla yola koyulan bir araçta hayal edip uygulanan tasarımlara dikkat çekmenin peşindeyim. Çünkü dışardan bakınca ‘çirkin ördek yavrusu’ ya da ‘aaa çok şiriiin’ diye yorumlanan 2CV’nın içinde gerçekten teknolojinin şaşırdığını, yanıldığını görüyorsunuz!

Teknoloji müzesinde geziyorum! Hangi birini anlatayım, çamurlukların üzerine oturtulmuş farlar! Bir Fransız klasiği olarak sarı yanıyorlar! Mahmuzlu tamponlar! Ön camın altındaki havalandırma kapağı! Yazları araladığınızda esinti içeri giriyor. Klima var zannetmiyorsunuz ya? Klima bu işte! Öyle sahtecikten kromajlı değil, dökme demirden kapı mandalları (kol diyemeyeceğim kadar küçükler de!)! Yarısından yukarı doğru katlanarak açılan ön kapı camları! Bu camları istenirse ayna genişliği kadar yatay kelebek camı (!) gibi aralamak da mümkün. Hele o incecik kapılar! İnceledikçe gülümsemekten yanaklarım acımaya başlıyor. Teknoloji müzesinde gezer gibiyim! Otomobilin durumu yaşına göre o kadar iyi ki, orijinal yapıştırmaları bile duruyor camlarda! Müthiş! Her şey alabildiğine mekanik! Zaten başla bir şans da yok... Bir kez daha anlıyorum ki her zaman heyecanlandıran performans değil! Yola çıkmak için sabırsızlanıyorum ama daha inceleyecek o kadar çok detay var ki! Tam içeri geçecekken arka camın altındaki bir detay yakalıyor beni. Son dönem modellerinde yeniden canlanan bir Citroën geleneğini bu otomobilde görmek, markanın geçmişine saygısını hatırlattığından hoşuma gidiyor. Çok komplike bir şey değil, heyecanlanmayın! Bugünkü karakterlerle yazılmış bir Citroën yazısı, arka camın altında tam ortaya yerleştirilmiş. 2CV’nın sol altından geçen egzozun üzerindeki tahminen 21 gram ağırlığındaki (!) kapıyı aralayıp içeri giriyorum, tavanın tentesinin açık olmasıyla çok ilgisi yok, sütun görevi gören çıtalar o kadar ince ve camlar öyle geniş ki, kabin gündüzden daha açık tonlu geliyor bana. İlk dikkatimi çeken, Kapıyı plastik tutamağı çekip kapatırken gördüğüm açma kolu oluyor. Nasıl bir mekanik e-motoring magazine › haziran 2013


RETROTEST Citroën 2CV (1973)

uygulama ile karşılaştığım anlatılır türden değil! Bu arada kapının kilit mekanizması da yandan gelen darbelerde bazuka etkisi yapabilecek kadar iri! Gözlerimi kokpitte gezdirdiğimde yolcu koltuğunun önündeki raftaki iki kitapçığı fark ediyorum, orijinal kullanım kılavuzları olduğundan şüpheniz yok değil mi?! Otobüs direksiyonu kadar büyük ‘kemik’ direksiyonun neredeyse yatay açısı dikkatimi çekiyor, sonradan karşılaşacağım ağırlığını bilmeden! Gayet mütevazı gösterge paneli, çubuk kraker misali sinyal/silecek kollarının tasarımı bir harika! Çakmak ise sonradan eklenmiş. Otomobile sonradan takılan radyo/ teyp, 1980’lerden kalma bir Fischer. Sırıtmadığı kesin... Ortada biraz derinde yer alan topuz ise işleyişiyle şaşırtan vites kolundan başka bir şey değil! Kullanımı o kadar ilginç ki, alışmadan ne yapacağını bilemiyor insan! Bu yüzden gösterge panelinin üzerine yerleştirilen şemadan kopya çekmek gerekiyor sık sık! Pedalları kontrol ediyorum, sanki uçuşa geçeceğim! Birkaç vites denemesi, tamam bakalım şimdilik. Debriyaj şaşırtıcı derecede yumuşak, fren ve gaz pedallarınıysa direksiyon mili ayırıyor. İyi, karışmaz bari! Bu 78 › 79 e-motoring magazine › haziran 2013

arada park freni kolu da dönemin klasiklerinden. Kokpitin altında çekilen kol, üzerindeki düğmeye basılarak serbest bırakılıyor. Tıpkı Porsche modelleri gibi sol taraftaki kontağı çevirme vaktidir artık! Bakımdan yeni çıktığı belli, 2CV aksırmadan tıksırmadan çalışıyor saat gibi. Vites kolunu yakalayıp hafif sola bükerek kendime çekiyorum, raconu değil de tek yolu buymuş! Debriyajı da salıverdikten sonra ağır çekimde ilerlemeye başlıyorum. Kıymetli bir klasiğin yarattığı emanet tedirginliği var ne de olsa! Devir saati, fazla akım çekmesin diye bakım yapan usta tarafından çıkartılmış, jakı takınca yine çalışacak. Vites değiştirme vakitlerini motor sesinden anlıyorum ki, zaten motor yüksek devir çevirme iddiası taşımadığından hemen büyütmek istiyorsunuz. İkinci vites için bir kopyayla güven tazeleyip düz ileri itiyorum kolu, motora doğru derinlere gidiyor sanki! Vites büyüyünce atılacağını zaten beklemiyorum 2CV’nın, ağır çekimde hızlanmaya devam ediyor. Pratik arttıkça bu değişimler, akıcılık artıyor ama benim için zaman olduğu bir gerçek! Bütün bunlar olurken trafikte gözleri üzerimde hissediyorum. İtiraf


edeyim, bir de Ferrari Testarossa sürüşünde böyle olmuştu! Bir yerde duruyorum, dönmem gerek, ıhgh, dönmüyor direksiyon! Biz hidrolik direksiyon nesli sürücüleri için görülmeye değer bir şok! Alışınca tabii ki çevriliyor ama o anki kalakalmayı görmek lazım! Hepsi hepsi 602 cc hacimli 45 HP’lik bir motora sahip olduğundan zaten uçmayı beklemiyorum ve harika bir ulaşım aracının içinde olduğumun bilinciyle fazla hızlanmıyorum, zaten 50 km/s işimi haydi haydi görüyor. Bu hızda geçtiğim kasislerde otomobil sarsılmıyor bile! Öyle bir süspansiyon sistemi var ki, Maserati’nin Skyhook teknoloji gibi çalışıyor sanki! Amortisörler kabinin alt kısmında 4 adet ve yere yatay yani paralel halde çalışıyorlarmış. O nedenle bir 2CV veya türevi olan Dyane, Ami ve Mehari modelleri hiçbir zaman devrilmiyorlar. Bir tek geri geri giderken devrildiklerini okumuştum bir yerlerde... Maliyetine değil, sağladığı faydaya bakmak gerek!.. Yavaşlamalarda frenin hissizliği, 90’lı yıllara kadar birçok otomobilde karşılaştığımız bir sıkıntı idi. Neyse ki hızım pek yüksek değil, uygun mesafe tayiniyle gayet rahat durabiliyorum. İneyim, biraz da motoru inceleyeyim istiyorum. Uzunlamasına yerleştirilmiş minicik bir motor bu! Şimdikiler gibi korumalı değil, her şeyiyle kurcalanmaya müsait! Motor havuzunun üst bölümünde otomobilin kimlik etiketi duruyor! Ortalıkta kablolar, hortumlar, röleler ve karbüratör! Otomobil tutkunları olarak özlediğimiz karnaval görüntüleri! Modern otomobiller hiç kendilerini elletmiyorlar ki! Bunlar bu otomobilin dağınıklığını göstermiyor, asla, orijinali

bu. Çok sevimli göründüğü tartışılmaz ama bir o kadar da eski! İster istemez öndeki havalandırma pervanesinin altında çalıştırmak için kol ya da yeri var mı diye bakınıyorum:) Bulamıyorum ama Oytun yetişiyor, sanki acil çalıştırmam lazım ya! İçim rahat ediyor. Bijon anahtarının arkasını pervanenin göbeğindeki yuvaya takıp çevirerek marş verilebiliyormuş! Ha bir de kaputu kapatınca direksiyonu sağa çevirip park ettiğimi görüyorum. Bunda ne var demeyin, ön tekerleklerin nasıl sağa yattığına bakar mısınız? Bu açılı dönüşler, Mercedes-Benz ve BMW’nin modellerinin 1970’lerden itibaren manevra yeteneğinde kullandığı en önemli unsurlardan birinin ta kendisi, belki de atası! Citroën mühendisleri 2CV’nın projelerini Naziler bulamasın diye ayrı ayrı şehirlere kaçırmışlardı! Her şeyi yeterince gizleyebildiklerine eminler mi merak ettim! Citroën 2CV’yı Alman yapımı bir Dornier uçakla beraber fotoğraflıyorum önce. Muhtemelen 60’lardan kalma bir savaş uçağı. Yugoslavya en yakın zamanlara kadar kullanan ülke olmuş bu uçağı. Zamanında öncüleri Paris’i bombalayan filoları oluşturuyormuş. Çekimler ve sürüşüm sona erdikten sonra Citroën 2CV ile vedalaşmaya hazırlanırken park halinde bir VW görüyoruz, muhtemelen 1974 model diyorum, Oytun bence 1966 model diye düzeltiyor! Model yılına pek uymamış ama kapısında Herbie’nin 53 numarasını taşıyor bu kaplumbağa. Çekiyorlar mı birbirlerini ne! Hitler’in gözdelerinden VW Käfer ile yanyana bir fotoğraf da çekmeden bırakmıyoruz. Ne de olsa eski düşmanlar! Barıştırmak lazım artık!

e-motoring magazine › haziran 2013


sade’ce M. Ali Sade

Gece vakti bir Peugeot 203 Amerikanların mutlak hakimiyetinin olduğu 1960 ve 70 li yıllarda Fransız arabaları çok da sevilmezdi. Peugeot, Citroen, Simca ve Renault ile sınırlı bu otomobiller, Amerikan’lara göre çok az yaksalar da zayıf ve dayanıksızdılar. Kolayca bozulurlardı. Dolayısıyla tercih edilen otomobiller değillerdi. Simca markası zaten el değiştirip eridi. Ama diğer markalar zaman içerisinde bu zayıflıklarını unutturup, kalitelerini yükselterek piyasada kendilerine güzel yerler edindiler. Bugünkü Fransız otomobilleriyle o günlerdekileri kıyas edemeyiz. Bu yazımızın başrolünde de bir Fransız otomobili var: Peugeot 203.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra bütün yurtta gece sokağa çıkma yasağı uygulaması vardı. Bu yüzden gece yola çıkıp da sabaha karşı İstanbul’a gelenler de İzmit Uzuntarla’da bir benzin istasyonunda sabah saat 06:00’ya kadar bekletilirdi. Vakit geldiğinde orada görevli trafik polisinin start vermesiyle yol açılır, herkes yoluna devam ederdi. Bir gece Ankara’dan bindiğim otobüs de buraya kadar geldi. Şoför yolculara saat 06:00’ya kadar burada kalacağımızı, arabanın hareket saatinde herkesin arabada olmasını tembihledikten sonra otobüsü


stop edip lambaları söndürdü ve uyumak üzere arka beşliye doğru yollandı. Yolcuların bir kısmı da indi, inmeyenler de arabada uyumayı tercih ettiler. Daha otobüsümüzün hareket etmesine neredeyse iki saate yakın zaman vardı, ben de inip hava almaya niyetlendim. Aşağıya indiğimde tesisin girişinde duran eski model bir otomobil dikkatimi çekti. İçinde ışık yanıyordu,kaputu açıktı ve birisi motora el atmış,bir şeyler yapıyordu. Belki yardımcı olabilirim diye eski arabaya doğru yöneldim.Kaput açık olduğuna göre belli ki bir sıkıntı vardı. Arabanın yuvarlak hatları tesisin loş ışıkları altında çok da anlaşılmıyordu ama yaklaştıkça bu otomobilin 203 modeli bir Peugeot olduğunu anladım. Otomobilin ön koltuğunda tavan lambası ışığında tırnaklarına oje sürmeye uğraşan genç bir kadın, arka koltukta ise dört beş yaşlarında bir çocuk vardı. Çocuk başını cama yaslamış ve uyuyakalmıştı. Motorla uğraşan gence yaklaşarak “geçmiş olsun, yardıma ihtiyaç var mı?” dedim. “Sağol, yardımcı olursan iyi olur, ben çok anlamıyorum” diyerek karşılık verdi ve anlatmaya başladı. Bu otomobil İzmit’te oturan kayınpederininmiş. Yıllardır da kullanırmış. Bizimkiler gezmek için İstanbul’dan İzmit’e gelince adamcağız da çocuk da olduğu için daha rahat gezsinler diye bu otomobili onlara vermiş. Sabahtan Sapanca Gölü’ne gidip piknik yapmışlar. Dönüşte araba teklemeye başlamış, gece adım adım, zor bela kendilerini buraya kadar atabilmişler. Ama yolları çok az kalmasına rağmen sıkıyönetime yakalandıkları için de daha ileriye gidememişler.

İşte o an beynimde şimşek çaktı. Ben arabanın yanına geldiğimde içerideki kadın hala oje sürüyordu. Eğilip içeriye baktım, tavan lambasını söndürmüş, çantası kucağında oturuyordu. Benim bakmamdan rahatsız olmuştu ki, eteğini düzeltip bakışlarını başka bir tarafa çevirdi. Biraz aksi bir kadındı.

“Marşa bir bas da bakalım” dedim. Gitti, ters açılan kapıyı açtı, hanımına benim yardımcı olacağımı söyledi. Ama aralarında ne geçtiyse kadıncağız pek de aldırış etmeden ojelerini sürmeye devam etti. Hatta arabayı kocasının bozduğunu ima ederek “Hiç uğraşma, olmaz bu araba, sabaha bir otobüsle İzmit’e gideriz, babamı alır geliriz, o çalıştırır bunu” dedi. Çare hanımefendinin elinde! Bu otomobillerde marşa kontak anahtarını çevirerek basılmaz. Kontak anahtarı vardır ama marş motorlarında selenid yoktur. Kontak anahtarıyla sadece sisteme akım verilir, marşa ise jigle gibi telle kumanda edilen bir düğme çekilerek basılır. Aşağıdaki şoför mahalli ayrıntılarını gösteren resimde 2 numarada “demarreur” olarak geçmiş. O da yukarıda tarif ettiğimin aynısını yaptı. Kontağı çevirip marş düğmesini kendine doğru çekti. Araba ilk marşta çalışmadı. Bir daha bastı, bu defa çalıştı ama gencin bahsettiği teklemeden dolayı motor patırkütür çalışıyordu. Solex marka karbüratöre gaz çubuğunu çekerek biraz gaz verdim. Aynı patırtı sürüyordu. e-motoring magazine › haziran 2013


sade’ce M. Ali Sade

Peugeot bu otomobillerin motorlarını çok ilginç yapmıştır. Bujiler dışarıdan görünmez. Sadece buji kablolarının takıldığı bakalit kavalların kafaları görünür. Aşağıya eklediğim motor resminde gördüğünüz gibi bu kavallar üst kapağın üzerindedir. Distribütörden çıkan kablo bu kavala takılır. Kavalların içindeki yaylar da kapak içindeki bujilere akımı iletir. O yıllarda distribütör kapağı, tevzi makarası ve bu otomobillerdeki kavallar gibi bakalit malzemeler çok çok adidir. Benzinli motorlardaki teklemelerin en büyük sebebi bu bakalit malzemenin çatlaması ve üzerinden geçen yüksek voltajlı akımın da bu çatlaklar dolayısıyla yönünü şaşırmasıdır.

Buji kablolarını tek tek sökerek önce motor blokuna tuttum. Dördünde de kıvılcım vardı. Hele ki bir de gece olunca kıvılcımı görebilmek, kuvvetli ya da zayıf olduğunu değerlendirebilmek daha kolaydı. İlk üç kablo söküldüğünde motorda belirgin bir farklılık olurken son silindirde hiç bir şey fark etmiyordu. Dördüncü bujinin kablosunu birkaç defa kavalına takıp söktüm. Değişen bir şey olmuyordu. İşte arızayı bulmuştum. Gence arabayı stop etmesini söyledim. Dördüncü bujinin kavalını çekerek çıkardım. Farları yaktırdım. Ducellier markalı atom farların ışığında kavalı inceledim, evet alt tarafında ince bir çatlak görünüyordu. Farları kapattırıp gence bagajda veya araba-


da buna benzer bir şey görüp görmediğini sordum, bilemedi. Bagajı birlikte kontrol ettik. Pis bir çantanın içinde eski bujiler, platinler, meksefeler, V kayışları vardı ama kaval yoktu. Torpidoya da genç baktı, orada da ruhsattan başka bir şey yoktu. O zaman elimizdeki kavalı onaracaktık. Ama nasıl? Gece vakti bu benzin istasyonunda sadece benzin, motorin ve de motor yağı vardı. Etraftaki otomobiller de yerli otomobillerdi. Onların sistemleri bu şekilde değildi bile. Peki kavala ne yapabilirdik? İşte o an beynimde şimşek çaktı. Ben arabanın yanına geldiğimde içerideki kadın hala oje sürüyordu. Eğilip içeriye baktım, tavan lambasını söndürmüş, çantası kucağında oturuyordu. Benim bakmamdan rahatsız olmuştu ki, üzerini, eteğini düzeltip bakışlarını başka bir tarafa çevirdi. Biraz aksi bir kadındı. Yanımda dikilen gence arızayı gidermek için yenge hanımın ojesine ihtiyacımız olduğunu söyleyince o da buna bir anlam veremedi, belki de benden huylandı bile. Ama ojenin güzel bir yalıtım malzemesi olduğunu, bu tür çatlaklarda geçici süre ile onarımda kullanılabileceğini ve o an için de bunu denemekten başka şansları olmadığını anlatınca o da güldü ve içeriye seslenerek hanımından ojesini istedi. Kadın kocasına iyi bir çıkıştıktan ve bütün sitemlerini ettikten sonra çantasını açıp onun için çok önemli bir malzeme olduğu belli olan kırmızı renkli ojesini uzattı. Yine farların ışığında kavalın çatlak kısmını ojeyle dıştan ve ojenin fırçasının girebildiği kadar içten boyadım. Kuruduktan sonra bir kat daha, sonra bir kat daha attım. İyice

kuruduğundan emin olduktan sonra da kavalı dikkatlice yerine takıp buji kablosunu oturttum ve “bas” dedim. İlk marşta tabiri caizse “harr” diye çalıştı. Peugeot eski neşesine kavuşmuştu. Herşey düzelmiş şıkır şıkır olmuştu. İçerideki genç kadın bile ojesinin ilk defa farklı bir işte yararlı olduğunu gördüğünden ve yolun bundan sonraki kısmında rahatça yol alacaklarından yüzündeki aksi ifadeyi değiştirip gülümser olmuş, arkadaki küçük çocuk uyanıp sevinç çığlıkları atmıştı. Yaptığım işten dolayı bana para vermeyi bile teklif ettiler ama bu küçük ailenin bu sevinci bana yeterdi. Çünkü artık kadın bile aksiliği bırakmıştı. Bu arada saat de hareket saati olan 06:00’ya doğru geldiğinden ben izin istedim. Bir müsait zamanda İstanbul’da buluşmak üzere (o yıllarda cep telefonu henüz icat edilmediği için) birbirimize adreslerimizi verip ayrıldık. Peugeot’un bu modelini İtalyan Pininfarina’nın tasarladığı da bu otomobil ile ilgili rivayetler arasındadır. Model olarak ilk bakışta Amerikan Chrysler firmasının aynı nesil araçlarının küçüğü gibi durduğu da söylenebilir. 203 Peugeot; önde enlemesine duran bizim eski Skoda kamyonetlerin tarzındaki makas sistemiyle, borulu şaft sistemiyle, tersine açılan kapılarıyla, kapı-çeklere benzer amortisörleriyle, sevimli yüz tipiyle aslında herşeye rağmen güzel bir otomobildir. e-motoring magazine › haziran 2013


TREND

Yolculuk alışkanlıkları değişirken Dijital teknolojiler hayatımıza girmeye başladığı günlerden itibaren insanoğlunu birçok alışkanlığını değiştirmeye başladı. Bunlardan birisi de yolculuk alışkanlığımız. Şüphesiz yakın gelecekten konvasiyonel ulaşım modelleri bambaşka bir kimliğe bürünecek.

Volkan Kırtok (Inovasyon Mobil) 84 › 85 e-motoring magazine › haziran 2013


G

▪ ▪ ▪ ▪

Peki nedir bu CarPooling?

Özellikle ABD’de Carpool kültürünün desteklenmesi ve yaygınlaşması için trafik yoğunluğu taşıyan yolların en sol şeritleri, sadece carpooling yapan araçlara tahsis edilmiş durumda. Sadece tek kişi taşıyan araçlar bu özel şeritlere girmesi durumunda çok ciddi trafik cezaları ile karşı karşıya kalıyorlar. Bu yaptırım sayesinde birlikte seyahat eden insanların ulaşımlarını trafiğe takılmadan gerçekleştirmeleri sağlanmış oluyor. Bu şeride giren tek kişi taşıyan araçlar kameralar, devriye gezen trafik polis araçları ve vatandaşların ihbarı ile cezalandırılıyorlar. Dijital, hayatımıza girmeden önce carpool yapan insanlar genelde gündelik yaşamlarında birbirlerini tanıyan kişiler ya da bu amaçla belirlenen noktalarda bir sürücünün onları alması için bekleyen kişilerdi. Dijital dünyaya geçildikten sonra carpool yapacak kişiler artık web, mobil site ve uygulamalar sayesinde buluşuyorlar. Gideceği yönde seyahate başka kimlerin ihtiyacı olduğunu yine bu sitelerde buluyor ve iletişime geçiyorlar.

erek web tabanlı gerekse de mobil tabanlı uygulamalar ve siteler sayesinde artık yolculuk ediş şekillerimiz eskisi gibi değil. İnsanlar bir yerden başka bir yere seyahat ederlerken araçlarını aynı istikamette seyahat eden başkaları ile paylaşıyor, araba kiralama işlemini kendine yakın oturan bir komşusundan yapıyor, saatlik araç kiralaması yapabiliyor, havaalanından kalacağı otele gitmek için bineceği taksiyi önceden bulduğu başka birileri ile paylaşıyor. Çeşitliliği her geçen gün artan bu tarz yaklaşımların temelinde yurt dışında yaşayanların yakından bileceği CarPooling kültürü var.

Carpooling (ya da diğer adları ile car-sharing, ride-sharing, lift-sharing veya covoiturage) kavramını genel tanımlamak gerekirse; yolculuk yapacak kişinin kendisi ile aynı istikameti kullanacak olan bir başka kişi ya da kişileri aracına alması diyebiliriz. Bu sayede daha az araçla daha fazla insanın birlikte seyahat etmesi ile gerek çevre için gerekse de yolcular için birçok avantaj sağlanmış oluyor. (Bu arada insanoğlu araç paylaşım kültürü ile Dünya’da ilk olarak Hollanda’da 1974 yılında Witkar projesi ile tanıştı.) Carpool ile sağlanan avantajlar: ▪ Yakıttan tasarruf ▪ Otoyol ve köprü geçiş ücretlerinden tasarruf ▪ Sürüş stresini daha az kişinin yaşaması

Trafik yoğunluğunun azalması Karbon salınımının azalması Park alanlarının daha az işgal edilmesi Sosyalleşmeye daha çok olanak vermesi

Carpool kültürünün hakim olduğu web siteler ve mobil uygulamalar: Carpooling.com 45 ülkede 5000 şehirde faaliyet gösteren ve genellikle Avrupa’da yoğun kullanılan site artık Abd’de de hizmet vermeye başlıyor. Zimride Daha çok şehirler arası yolculuklarda boş kalan koltukları satmak isteyen ve bu koltuklarda yolculuk yapmak isteyen kişileri buluşturan Zimride.com carpool mantığı üzerine kurulmuş bir pazar yeri. ErideShare.com Gideceğiniz rotayı listeleme şeklinde açarak aynı rotada seyahat edeceklerin biraraya gelmesini sağlayan başka bir araç paylaşım sitesi. CarPoolWorld Ücret ödemek yerine gönüllü şekilde araç paylaşımı yapmak isteyen kişileri buluşturmayı amaçlayan site dünya üzerinde birçok ülkeden 175.000 insanı bir araya getiriyor. SideCar akıllı telefon uygulaması aracılığıyla arabası ile size şoförlük yapmak isteyen kişileri buluşturan bir uygulama. Şoförün hizmeti de dahil olmak üzere bire-motoring magazine › haziran 2013


TREND çok şey daha önceki kullanıcılar tarafından not ediliyor ve uygulama ile bu yorumları okuyabiliyorsunuz. Gideceğiniz mesafenin ücre-ti, soförün ehliyetinin geçerliliği ve geçmiş cezaları gibi birçok bilginin dikkate alınması hatta gizli müşteri yöntemi ile birçok sürücünün denetlenmesi de yine uygulama kullanıcılarının güvenliklerinin ne kadar önemsendiğini bizlere gösteriyor. Yolculuk alışkanlıklarımızı değiştiren dijital uygulamalar ve siteler: Dijital ile sadece araç paylaşımı değil, yolculuklarımızla alakalı daha birçok konuda ve trafikte geçirdiğimiz sürelerdeki davranışlarımızda değişimler olmaya başladı. Bunları şu kategori başlıkları altında, örnekleri ile sizlerle paylaşmak isterim:

1) Araç Kiralama Alışkanlıklarının Değişmesi Araç kiralama alışkanlıklarımız ve kiralık araç kullanım kültürümüz de dijital teknolojiler ile farklı boyutlar almaya devam ediyor. Bu farklılıkları görebileceğiniz başarılı uygulamalardan bazıları şunlar: Kullan ve Bırak Sistemi: ZipCar Araç kiralamada kullan ve bırak sisteminin en bilineni durumunda. Zipcar ile şehrin birçok bölgesindeki Zipcar araçlarına hızlıca ulaşabilir ve kiraladığınız zipcar araçlarını

86 › 87 e-motoring magazine › haziran 2013

istediğiniz kadar kullanıp yine bu noktalardan herhangi birisine aracı bırakabilirsiniz. Sadece birkaç saatliğine araç ihtiyacı olanlar için mükemmel bir yöntem olan Zipcar ile bir günlük araç kullanım ücretini ödemediğiniz gibi birçok farklı noktada anında araç ihtiyacınızı giderebilmeniz de büyük kolaylık. Yurtdışında Zipcar ile aynı mantıkla çalışan benzer kiralama şirketlerinden bazıları da şunlar: DriveMint, CommunityCar, City Car Club Yoyo Zipcar mantığı ile araç kiralama hizmet modelini lüks araçlar ile veren bir Türk Girişimi. Hizliarackirala.com da yine ülkemizde faaliyet gösteren benzer projelerden bir tanesi olup, Zipcar ile aynı mantıkla çalışan bir başka araç kiralama sistemi durumunda. Başkasından ya da Komşudan Araç Kiralama Sistemi: Yakın çevrenizde ikamet eden şahıslardan hangilerinin araçlarını kiralamak istediklerini görebildiğiniz ve bu araçların bu platformlar üzerinden kiralayabildiğiniz web-siteleri ya da mobil uygulamalar da son zamanlarda ilgi görmektedir. Bu iş modelindeki bazı başarılı proje örnekleri de şöyle: RelayRides size yakın çevrede oturan kişilerden araç kiralamanıza olanak sağlayan bir proje. Arz ve Talebin tamamen şahıslar üzerinden yürütüldüğü bu iş modelinin ilk örneklerinden olup Google’ın yatırım firması Google


Ventures’tan yatırım aldı. RelayRides ile yine aynı mantıkta çalışan bir başka proje örneği de GetAround. Elektrikli Araç Kiralama Sistemi: Car2Go 2008 Almanya çıkışlı bir elektrikli araç kiralama sitesi. (Editörün notu: Mercedes-Benz ve Europcar’ın sahiplenmesiyle attığı adımlar büyüdü ve hızla globalleşme yoluna girdi) Avrupa’dan sonra büyümesini ABD ve Kanada ile devam ettirdi. Autolib de Fransa’dan çıkmış bir elektrikli araç kiralama sitesi. Elektrikli araç kullanımının Avrupa’da bile hala çok az oranda olması düşünüldüğünde 2 projenin de başarılı olduğu gerçeği su götürmez. Yine bu projelerin çevreye duyarlı birçok kişinin araç kiralamasına olanak sağlaması da ihtiyaçlara yönelik iş modeli üzerine projelerini inşa ettiklerini doğrular nitelikte.

2) Taksi ve Şoförlü Araç Kullanım Alışkanlıklarının Değişmesi Araç paylaşım kültürünün taksi sırası beklemekten sıkılanlar için uyarlanması ile taxi.to gibi uygulamalar da günden güne popülerliğini arttırmaktalar. Sadece New York şehrinde yaşayanlar ve birlikte taksiye binerek zaman kaybetmemek isteyenler için de faresharenyc gibi uygulamalar da kullanıcıların hizmetine sunuldu. Metropol şehirlerdeki boş taksi bulamama gerçeğini bir nebze olsun hafifleten bu

tarz daha birçok yeni fikre ve projeye ihtiyaç var. Ülkemizde olmayan ama ABD’de çokça rastlayabileceğiniz siyah taksi ya da Ame-rikalıların deyimiyle Limo hizmetinden yararlanmak isteyenler için en yakınlarında bulunan Siyah taksileri görebilecekleri ve tutabilecekleri Uber ve Hailo gibi mobil uygulamalar da her geçen gün daha çok kullanıcı tarafından tercih edilen mobil uygulamaların başında gelmekte. Ülkemizde taksi kullanıcılarının kendilerine yakın taksi duraklarına ve telefonlarına ulaşmalarını sağlayan mobil uygulamalara sıkça rastlayabilirsiniz ama bu uygulamaların çoğu taksi isteme talebinizi online karşılayamıyorlar. Son işlemde size en yakın durağa ya da uygulama santraline telefon açmanız gerekiyor. Yine ülkemizde taksi yolculuğunuzda aynı yöne giden birilerini bulmanızı sağlayan uygulamalardan olan ve Qualcomm Mobil İş Fikri ve Uygulama Yarışması’nda dereceye de giren Taxi Buddy de hala yapım aşamasında. Dijital teknolojilerin hayatımızdaki yerinin artması ile gündelik sorunlarımızı çözümleyen bu tarz yaklaşımların hızla hayatımıza gireceği aşikar. Özellikle Mobil teknolojilerin gelişmesi de yollarda karşılaşacağımız ihtiyaçlarımıza yönelik üretilecek çözümler içeren projeler ile her geçen gün daha sık karşılaşacağız anlamına geliyor.

e-motoring magazine › haziran 2013


ETERNAL Alfa Romeo Giulietta/Giulia (1957-1965)

Romeo’nu Alfa Romeo’nun İkinci Dünya Savaşı sonrası Bertone ile birlikte geliştirdiği Giulietta modeli, arkasından gelen Sprint ve Spirnt Speciale versiyonlarıyla hayata dönüş döneminin en gözde sembolleriydi.


un

İLK AŞKI

e-motoring magazine › haziran 2013


ETERNAL Alfa Romeo Giulietta/Giulia (1957-1965)

Bertone, otomobilleri ilk yıllarda Torino’daki fabrikasında üretiyordu. İşler büyüyüp üretim adetleri artınca da şehrin dışında bulunan Grugliasco’daki tesislere taşındı.

90 › 91 e-motoring magazine › haziran 2013


İ

kinci Dünya Savaşı bütün dünya için çok yorucu bir süreçti. Bu dönemde otomobil firmalarının çoğu ülkelerinin ordularını desteklemekle yükümlü oldu. Mercedes-Benz Alman ordusunun kara ulaşımını neredeyse tek başına üstlenirken hava kuvvetleri Messerschmit uçaklarını üreten BMW’ye aitti. Benzer bir durum İtalyan orduları için Fiat ve Alfa Romeo için de geçerliydi. Altı yıllık savaşın ardından dünya toparlanmaya çalışırken otomobil üreticilerinin kendilerine gelip yeniden halkın kullanımı için otomobil üretimlerine yoğunlaşmaları ‘50’li yılları buluyordu. Milanolu Alfa Romeo, savaş sonrasında eski formunu yakalayabilmek için kendisine uygun bir tasarımcı arıyordu. Markanın sportif kimliğiyle uyum sağlayabilecek, hız ve aerodinami anlayışını tasarımlarına yansıtabilecek bir karoser tasarımcısı olarak Bertone’de karar kılındı. İki firmanın birlikte ilk prototip çalışmaları Berlina Aerodynamica Technica 5 (BAT-5) modeli tanıtıldı. Daha önce geliştirilen ama fabrika içinde kalan BAT serisinin ilk dört modeli, üretim aşamasına uygun görülmedi.

Bertone tesislerinde üretildi Alfa Romeo’nun 1953 yılında ünlü İtalyan tasarım atölyesi Bertone ile başlattığı çalışmalar sonucunda ortaya çıkan Guilietta modeli, firmanın savaş öncesindeki tutkulu modellerle yoluna devam edeceğinin kanıtıydı. İlk Alfa Romeo Giulietta versiyonu, 1953 yılında çıkan Sprint oldu. Bu otomobil 175 km/s hıza kadar ulaşan çılgın bir spor otomobildi. 1955 yılında çıkan 1.3 litre motorlu Giulietta ise farklı bir versiyon olarak tanıtıldı; beğeniyle karşılanan otomobil giderek güçleniyordu. Giulietta’dan hemen sonra e-motoring magazine › haziran 2013


ETERNAL Alfa Romeo Giulietta/Giulia (1957-1965)

92 › 93 e-motoring magazine › haziran 2013


1957 yılında yine Bertone tarafından tasarlanan Giulietta Sprint Speciale modeli satışa sunuldu. Torino Otomobil Fuarı’nda tanıtılan bu otomobil, dikkat çekici hatlarıyla BAT-9’a kadar uzanan prototiplerin yansımalarını ortaya koyu-yordu. Sprint modelini tasarladıktan sonra üretim aşamasına karışmayan Bertone, SS versiyonunuysa kendi tesislerinde üretti. Bertone, otomobilleri ilk yıllarda Torino’daki fabrikasında üretirken, işler büyüyüp üretim adetleri artınca da şehrin dışında bulunan Grugliasco’daki daha yeni ve modern tesislere kaydırmıştı. Zagato 200 adet üretildi Alfa Romeo’ya göre Sprint Speciale (SS)’in aerodinamik yapısının Sprint’e göre daha üstün olduğunu ve daha düşük gövde ağırlığı nedeniyle daha hızlı olduğunu açıklıyordu. Ama bu açıklama bütün Giulietta Sprint Speciale üretimini değil sadece ilk 153 adetlik partiyi anlatıyordu. Zira ilk başta üretim tesisi değiştirilirken alüminyum gövdeden sac karoserli otomobillere geçilmişti. Bu zorunlu değişim kamuoyuna yansıtılmıyor, hep Sprint’e göre daha düşük gövde ağırlığı

öne çıkarılıyordu. Bu özel serinin dışında çok hızlı SZ olarak isimlendirirlen Zagato serisi de unutulmamalı. Sadece 200 adet üretilen Giulietta Sprint Zagato serisi de büyük ilgiyle karşılandı. İki koltuklu Sprint Speciale, 2260 mm’lik Giulietta platformu üzerinde geliştirilmişti. Bu şasi, Sprint’e göre 102 mm daha kısaydı. Sprint modelinde Giulietta’nın 1.3 litre 80 HP’lik 4 silindirli, üstten çift eksantrikli motoru kullanılıyordu. SS modeliyse temel olarak iki adet Weber karbüratörle beslenmesi ve sıkıştırma oranının daha yüksek olmasıyla ayrılıyordu. 190 km/s maksimum hıza ulaşabilen otomobilde 5 vitesli manuel şanzıman kullanılıyordu. Aslında sınırlı sayıda üretilmesi beklenirken sadece 1962 yılında 1366 adet Sprint Speciale üretildi. Aynı yıl Giulietta sedan yerini 1.6 litre motorlu Giulia’ya bıraktı. Giulia’nın SS versiyonu da 1963 yılında tanıtıldı. Ancak eskisiyle hemen hemen aynı görüntüye sahip olan otomobil, performansının da çok farklı olmaması nedeniyle istenildiği gibi ilgi toplayamadı ve 1965 yılında üretim bantlarına veda etti. Bertone fabrikasındaki üretim sona erdiğinde sadece 1400 adet Giulia SS üretilmişti. e-motoring magazine › haziran 2013


Motorsporları

Fatih Yurdatapan

DTM’de önemli podyum

MTEK BMW takımı Spielberg DTM yarışında çifte podyum yapınca herkesin ilgi odağı haline geldiler. Buna takımın patronu Ernest Knoors ise, bunu Vettel’in birkaç yıl önce Toro Rosso takımıyla elde ettiği zafere benzetmesi de eklendi. Knoors, daha önce Ferrari’nin F1 müşteri takımlarının motor programını yönetiyordu. Vettel, beş yıl önce Monza’da Toro Rosso takımıyla Ferrari motorunu kullanarak aldığı galibiyette de işin başındaydı. F1 işinden ayrılan Knoors geçen yılın sonunda MTEK takımını oluşturdu. Takıma Marco Wittmann’ı ve Timo Glock’u kattı. Başarı ise zor da olsa gecikmedi. Bunu, Vettel’in elde ettiği galibiyetten bile daha büyük bulduğunu ifade etti: “Vettel’in Toro Rosso’yla kazanması inanılmaz bir histi. Ama bu çok daha iyi. Hisleri karşılaştıramayız bile. Burada takım patronuyum ve her şeyi ben şekillendirdim. Bundan kısa bir süre önce ortada hiçbir şey yoktu.” Zor bir süreçten geçen MTEK, elde ettiği podyum başarılarının devam etmesini umuyor.

n”

ru so r bi li em ön in iç 12 20 ri le it lim t es Prost: “T endişeleri bazı test yasaklarıyla ilgili eleştiri yaptı ve Efsane F1 sürücülerinden Alain Prost, litre V6 turbo 1.6 r. a 1’i büyük bir değişim bekliyo dile getirdi. Oysa gelecek yıl Formul ek. Bunun dem uk mlar için başlı başına büyük bir zorl motorların gelecek olması, zaten takı or. Takımlar, sının olması takımları endişeye sürüklüy sean test 3 ece sad esi önc n sezo rine üze günlerde arken, Prost’tan da destek var: “Eski yap kler iste ve lar şma çalı için test daha fazla i sezon öncesi miktarda test yapardık. Bugün ise yen yeni bir teknolojik gelişme varsa bol işesi sadece end n zorluk ve mücadele olacak.” Prost’u sadece üç test var. Bu bence en büyük anda lastiklerin motorların gelecek olması aynı zam bo Tur il. değ li ilgi la asıy rlam sını test yarışı kaçiziyor. Turbo otomobillerle 35 F1 ı altın inin ceğ leye etki da nı ları aşınma oran ı da belirtti. i nesil turboların çok farklı olacağın zanan Prost, ayrıca eski turbolarla yen

94 › 95 e-motoring magazine › haziran 2013


Honda F1’e geri dönüyor Yarışçı ruhunu yeniden dünyaya göstermek amacıyla Honda, McLaren ile yaptığı ortaklıkla Formula 1’e 2015 yarış sezonunda geri döneceğini açıkladı. Bu ortaklıkta McLaren, aracın şasisinin geliştirilmesi ve üretimini üstlenirken Honda, motor ve güç dönüşüm ekipmanlarının geliştirilmesi ve üretiminden sorumlu olacak. 2014 yılında değişen Formula 1 kuralları çerçevesinde araçlar 1.6lt direk eneksiyonlu turbocharger’lı V6 motorlar ve enerji geri kazanım sistemleri ile yarışabilecekler. Honda ise uzun zamandır içten yanmalı motorların verimliliğinin arttırılması ve hibrid sistemler gibi enerji yönetim teknolojilerinin geliştirilmesi için çalışmalar gerçekleştiriyor ve son dönemde bu sistemlerin öncüsü olarak konumlanıyor. Dolayısıyla Formula 1’de bu motor teknolojilerini daha da geliştirilebilme imkanı bulacak olması Honda’nın yarışlara katılım kararını tetiklemiş. Diğer taraftan yeni kurallar çerçevesinde Formula 1’e katılımı ile Honda, her iki konuda da teknolojilerini daha üst seviyelere taşımayı hedefliyor. FIA başkanı Jean Todt, Honda’nın geri dönüş kararını, “2015’te Formula 1’e McLaren ile beraber dönüş kararını duymak beni çok mutlu etti. Yeni kurallara göre geliştirilecek 1.6 litre, direct injection ve enerji geri kazanımlı 6 silindirli motorlar oldukça heyecan verici bir mücadeleyi bizlere sunarken, bu sporun gelecekteki vizyonunu ispat edecekler. Eminim ki Honda, gelecek yıllarda bu yarışta oldukça güçlü bir rakip olacak.” açıklamasını yaptı. Formula 1 Grubu CEO’su Bernie Ecclestone ise “Honda’yı tekrar Formula 1 yarışlarında görmek büyük bir zevk, Honda’nın motor teknolojileri ve motorsporlarındaki tutkuları, onları Formula 1 ‘de ciddi bir rakip haline getiriyor” dedi. Honda’nın Formula 1 yarış tarihçesi: 1964-1968: Honda takımı şasi ve motor sağlayarak katıldı 1983-1992: Motor üreticisi olarak yer aldı (1988 ile 1991 yılları arasında pilotlar ve üreticiler klasmanlarında şampiyon oldu) 2000-2005: Motor üreticisi ve şasi tasarımcısı olarak katıldı 2006-2008: Honda takımı şasi ve motor sağlayarak yer aldı. e-motoring magazine › haziran 2013


Motorsporları

Pirelli: “Mercedes’e avantaj sağlamadık”

Barcelona’da Mercedes GP ile yapılan bir testin ortaya çıkmasının ardından Formula 1 dünyası bir hayli karıştı. Mercedes takımı, İspanya ve Monaco GP’leri arasındaki hafta içerisinde birkaç günlük bir test yaptı. Pirelli’den yapılan açıklama ise ortalığı yatıştırma niyetini taşıyor: Testlerde kullanılan lastikler, şu anki şampiyonada kullanılanlar değil. Bunlar ürün geliştirmede kullanılan lastikler. Aynı zamanda araca özel olarak yapılmış bir lastik de yok ve bunlar gelecek şampiyonalar için planlanıyor. Açıklamalarını bu yönde yapan Pirelli, ayrıca bu testin FIA ve Mercedes ile görüştükten sonra tamamen resmi kanaldan yaptıklarını da ekledi. Her şeye rağmen takımların bu lastik testiyle ilgili konudaki agresif düşünceleri değişmemiş gibi görünüyor.

WTCC’de takvim değişti; rota Arjantin Ay sonunda Dünya Binek Otomobil Şampiyonası’nda yapılacak olan önemli yarışlarda bazı değişikliklere gidildi. Normal şartlarda Brezilya’da yapılması planlanan yarış, Arjantin’deki bir piste taşındı. WTCC, 28 Temmuz’da Curitiba Pisti’ne bir ziyaret gerçekleştirecekti. Fakat alınan kararla bundan bir hafta sonra yapılacak. Yarışlara Termas de Rio Horno pisti ev sahipliği yapacak. Yöneticiler bu önemli değişikliğin lojistik sebepleriyle yapıldığını belirttiler. Ancak 2014 yılı için Brezilya’da yarışın yeniden yapılması da gündemde. 2006 yılından beri Curitiba Pisti, her WTCC sezonundan ev sahipliği yapmıştı. 96 › 97 e-motoring magazine › haziran 2013


“Hamilton’ın zamana ihtiyacı var” Dünya Şampiyonu sürücü Lewis Hamilton, bu yıl McLaren takımından Mercedes GP’ye geçti. Büyük umutlarla ekibe katılan Hamilton, henüz istenen performansı ortaya koyamadı. Ancak takım patronu Ross Brawn kendisi hakkında olumlu şeyler söyledi. Nico Rosberg’i mağlup edemese de, Hamilton’ın zamana ihtiyacı olduğu söylendi. Son üç yarışta polü alan Rosberg, Monaco GP’sini de kazanarak büyük bir başarıya imza attı. Brawn yaptığı açıklamada şunlara yer verdi: “Biraz beklemek gerek. Ona zaman iyi gelecektir. Sürücülerle iletişim kurarak ne istediklerini anlayabiliyorsunuz. Hamilton’in Rosberg’e göre farklı beklentileri olabilir. Şimdi daha fazla gelişiyor ve en iyi performansını ortaya koymaya hazırlanıyor. Ama bu biraz zaman alacak. Sonuç olarak iyi bir ekip oluşturduk.” Mercedes GP, son dönemde özellikle sıralama turlarında başarılı olurken yarışlarda bu istikrarı sürdürememekle eleştiriliyor. Ancak Monaco GP’sini kazanmaları onlara büyük bir moral sağladı.

Salo rallikros testlerine çıkıyor Eski Formula 1 pilotu Mika Salo, spor otomobili yarışçılığından rallikrosa geçmeye hazırlanıyor. Bu yıl Peugeot takımıyla özel testler gerçekleştirme kararı aldı. Salo Finlandiya’da Albatec Racing takımının Peugeot 208’iyle test yaptı. Finlandiya’daki parkuru kullanan sürücü, iki yıl önce de bir rallikros yarışına katılmıştı ve iyi bir performans ortaya koymuştu. Salo, yaptığı sürüşün ardından heyecanlı bir şekilde şu açıklamayı yaptı: “Bu çok eğlenceli ve kendimi gülmekten alıkoyamıyorum. Belki bu yıl bir bir rallikros yarışına çıkabilirim. Motor hakkında öğrenmem gereken şeyler var. Turbo devreye girdiğinde tork bandının nasıl olduğunu görmeliyim. İyi yol tutuyor ve nereye gideceğini tam olarak biliyorsunuz. Bu gerçekten çok zevkli.” Salo’nun Finlandiya’daki parkurda daha fazla test yapması bekleniyor. e-motoring magazine › haziran 2013


Motorsporları

VW’nin Latvala’ya inancı tam VW patronu Jost Capito, kazandıkları Acropolis Rallisi’nden önce biraz bocalayan Latvala için hiçbir zaman inançlarını kaybetmediklerini ifade etti. Latvala iyi ve güçlü sürüşünü devam ettiriyor ve bundan VW takımı son derece mutlu görünüyor. Latvala, takım arkadaşı Sebastien Ogier’i tam üç galibiyet ve büyük bir puan farkıyla geride bırakmış durumda. Ancak takım patronu Capito, hiçbir zaman inançlarını yitirmediklerini ve her zaman sürücülerinin arkalarında olduklarını açıkça ifade etti: “Onu sekiz yıldır tanıyorum ve kesinlikle doğru isim. Bundan hiç şüphemiz yok. Kazandıklarını kesinlikle hak ediyor. Onun için alışma süreci olacağını biliyorduk ve bunu atlatarak hızlanmayı başardı. O farklı biri ve olaylara da Ogier’den daha farklı bir yaklaşım sergiliyor. Şu anda en iyi performansını ortaya koymaya başladı.” Diğer yandan takım arkadaşı Ogier de, Latvala’yı şampiyonanın zirvesinde görmekten hiç şaşırmadığını dile getirdi.

Michelin il bulutların üzerinde

Williams 2013’e odaklanmaya devam ediy Williams takımı 2013’ten istediğini alamadı ama

menin hesaplarını yaparlarken aynı zaman

ısrarla otomobili geliştirmeye devam edeceklerini be-

otomobili de iyi bir noktaya taşımak istiyor

lirttiler. Takımın mühendislik direktörü Xevi Pujolar,

Pujolar’ın görüşleri ise şöyle: “Önceliğim

Williams’ın hedefinin 2014 tasarımına değil, 2013 oto-

otomobilini geliştirmek. Aksi halde gelec

mobiline olduğunu açıkça ifade etti.

ler olacağını bilemezsiniz. Şu anda pist

İlk altı yarışta hiç puan alamayan ve 2011’den de kötü

performansımıza odaklandık. Adım adım

bir başlangıç sergileyen eski şampiyon takımlardan

yoruz.”

Williams zor bir dönem geçiriyor. Ancak takım yetkili-

Williams, henüz podyum gibi dikkat çekic

leri bu krizi iyi yönetmeleri gerektiğinin farkındalar.

hedefi koymasa da en azından sıralamalar

2014’te yaşanacak büyük değişimden avantaj elde et-

olarak son seansa kalmayı düşünüyorlar.

98 › 99 e-motoring magazine › haziran 2013


le

D

ünyanın en uzun süren ve en prestijli tırmanma yarışı olan Pikes Peak’te Michelin, Peugeot Spor ve Sébastien Loeb ile güçlerini birleştiriyor. Loeb, 30 Haziran’da ABD Colorado’da bu yıl 91. kez düzenlenecek “Bulutlara Kadar Yarış” etkinliğinde, Peugeot 208 T16 Pikes Peak aracıyla yarışacak. Dokuz kez dünya ralli şampiyonu olarak kırılması zor bir rekora imza atan Loeb, bu yarışa özel tasarlanan Michelin lastiklerinin (31/71-18) desteğiyle tartışmasız favori gösteriliyor. Sadece 20 kilometrelik mesafede 156 viraja sahip olan Pikes Peak parkuru, lastikleri kendine özgü zorluklarla karşı karşıya getirecek. Başlangıç ve bitiş noktasındaki rakım farkının 1800 metreden fazla olması, konvansiyonel yarış lastiklerini bu Amerikan etkinliğine uygunsuz hale getiriyor. Michelin ise dayanıklılık ve Super GT Dünya Ralli Şampiyonası’nda kullanılan ileri düzey teknolojilerin kombinasyonuyla özel lastikler geliştirerek bu soruna çözüm buldu. Michelin lastikleri, 875 HP güç üreten ve sofistike aerodinamik özelliklere sahip olan Peugeot 208 T16 Pikes Peak otomobilinin karakteristik özelliklerine uygun olarak geliştirildi.

yor

nda bu yılki

rlar.

miz bu yılın

cek yıl neüzerindeki ileriye gidi-

ci bir başarı

rdan düzenli

e-motoring magazine › haziran 2013



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.