E-motoring | E-dergi 12.sayı

Page 1

Cabrio tutkusuyla Ferdi ÖZBEĞEN Kült TV dizisi Profesyoneller

Mücevher gibi

Yeni C Serisi

5

SÜPER TEST

Mercedes-Benz CLA45 AMG › Peugeot 208 1.0 VTi › BMW 420d › SEAT Ibiza Cupra › Toyota Corolla D4-D


HERŞEY ZAMANLA ESKİR. AMORTİSÖRLERİNİZ DE. AMORTİSÖRLERİNİZİ HER 20.000 KM DE BİR KONTROL ETTİRİNİZ! YIPRANMIŞ AMORTİSÖRLER ARACINIZIN GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKAR. AŞINMIŞ AMORTİSÖRLERİNİZİ 80.000 KM’DE MUTLAKA DEĞİŞTİRİNİZ* AMORTİSÖRLERİNİZİ YENİLERKEN ARABA ÜRETİCİLERİNİN DÜNYANIN HER YERİNDE EN GÜVENDİĞİ MARKAYI SEÇİNİZ. * Sürücünün kullanımına göre araç tipi, sürüş tarzı ve yol koşullarına bağlı olarak farklı km ve sonuçlar elde edilebilir.


Yıla şoklarla başladık 2013’ün ardından Önemli toplumsal olayların yaşandığı son gününde For2014 yılı şok gelişmelerle başladı. Yılın Michael Schumula 1’in gelmiş geçmiş en önemli pilotu ından komaya gimacher geçirdiği kayak kazasının ard ladığı ÖTV zamları, rerken 1 Ocak sabahı da hükümetin açık er halen komada. şok etkisi yarattı. Ne yazık ki Schumach n bir pilotun, Aralık Onun gibi hayatını deneyimlerle yönete bir bölgede riske ayında kayak yapacak kadar kar yağmamış ne geçilmiyor malegirmesi anlaşılır gibi değil. Olacağın önü cadeleden zaferle sef... Michael Schımacher’in bu zorlu mü eminde Schumi’yi çıkması en büyük isteğimiz. Bu zor dön günü gününe sevgili Serhan Acar yazdı. *** *** nmaya doğru Hükümetin açıkladığı ÖTV zamları ise tıka önemli ilerleyen ekonominin nakit ihtiyacının en yanın en yüksek göstergelerinden. Taze para için zaten dün a imkanı kısıtlanan vergileriyle kullandığımız, kredi kullanm Yılın ilk haftası otomobiller artık iyice ulaşılmaz oluyor. ti, daha ne oldu markaların fiyat listesi revizyonlarıyla geç ın nasıl kesildiğini anlamadık. Ama bundan sonra satışlar 4 öngörülerini ve göreceğiz. Birçok markanın yöneticisi, 201 ki yükseliş trendi yıl sonu hedeflerini revize etti bile. Dövizde bir yıla hazırlanmak de sürerse otomotiv açısından karanlık gerekecek. eği kampanyalar Bundan sonra markaların düzenleyec k. Kritik hamleler müşteriler açısından gidişatı belirleyece herkes elindekini yapılmazsa bırakın yeni otomobil almayı, düzeni nedeniyle tutabilme yolunu seçecektir. Zaten vergi da sos oldu. Zor birçok otomobil ithal bile edilmezken bu ülkede yaşamanın bedelleri... Gelecek ay görüşmek üzere Süreyya İZGİ sizgi@e-motoring.com

YAYIN YÖNETMENİ Süreyya İZGİ MOTORSPORLARI EDİTÖRÜ Fatih YURDATAPAN FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Ali AKSIN GÖRSEL YÖNETMEN Metin YILMAZ YAZARLAR M.Ali SADE, Oytun IŞLAR PHP Developer Emin ZEYBEK Yıl: 1 Sayı: 11 Ofis: Çayırbaşı Caddesi Kırklar Sokak No: 15 Büyükdere, Sarıyer / İSTANBUL 212 218 10 89

http://www.e-motoring.com https://www.facebook.com/uniqdergi http://twitter.com/emotoring

e-motoring magazine › 0cak k 2014


HOT NEWS

e-motoring magazine › ocak 2014


Yeni C Serisi

Göz kamaştırıcı

V

e yeni C Serisi ortaya çıktı. MercedesBenz tamamen yenilediği C Serisi’ne küçük bir S Serisi imajı yüklemiş. 2007 yılından beri yollarda olan W204 kodlu güncel C Serisi, toplam 2.4 milyon adet satıldıktan sonra yerini yeni jenerasyona bırakıyor. Selefine göre 95 mm daha uzun ve 40 mm daha geniş olan otomobilin aks mesafesiyse 80 mm artışla 2840 mm’ye ulaşmış. Otomobilin bagaj hacmi de 5 litrelik artışla 480 litreye yükselmiş. Seçilen motor versiyonuna göre 100 kg’ye kadar hafifleyen yeni C Serisi’nin rüzgar direnç katsayısı da 0.24 Cd gibi olağanüstü bir değere indirgenmiş. Yeni C Serisi, ilk etapta üç motor seçeneği ile satışa sunuluyor. Ülkemizde en çok rağbet gören seçeneklerden biri olan C180, eskiden olduğu gibi 1.6 lt’lik turbo beslemeli motoru kullanıyor. Maksimum gücü 156 HP ve maksimum torku 250 Nm olan motor, otomobile 8.2 saniyelik 0-100 km/s hızlanma performansı sağlıyor. Otomobilin 100 km’de ortalama tüketim değeriyse 5.0 litre. C200’de ise 1919

cc hacimli 184 HP’lik bir turbo motor bulunuyor. Maksimum 300 Nm tork üreten motor, C200’ün 0-100 km/s hızlanması ise 7.5 sn. Otomobil bu motorla 100 km’de 5.3 lt yakıt tüketiyor. Serinin şimdilik tek dizel motorlu versiyonu olan C 220 Blue TEC ise 180 HP güç ve 400 Nm maksimum torka sahip. Bu versiyon 0-100 km/s hızlanmasını 8.1 sn’de gerçekleştirirken ortalama yakıt tüketimi ise 4.0 lt/100 km olarak gerçekleşiyor. Otomobilde gelecek motor seçenekleri arasında 1.6 litrelik turbo dizel de olacak. 115 ve 136 HP’lik iki versiyonu olacak bu yeni motor, gelişmekte olan pazarlar hedeflenerek üretiliyor. Gerek kabin içi gerekse genel toplamda Mercedes-Benz standartlarından ödün verilmeyen otomobilde yer alacak şaşırtıcı donanımlardan biri opsiyonel pnömatik süspansiyon sistemi olacak. Citroen C5 dışında bu sınıfta ilk kez kullanılacak pnömatik süspansiyon, otomobile olağanüstü konfor özellikleri kazandırıyor.


Bu zafere ihtiyacımız var Schumi

F

ormula 1´in yaşayan efsanesi Michael Schumacher´in başına gelen talihsiz kaza ile ilgili gelişmeleri bir araya toplamak istedim. Umarım bu hikaye mutlu sonla biter ve Schumi gözlerini açar...

29 Aralık Pazar 23:00 F1`in yaşayan efsanesi Michael Schumacher, kayak yaparken düştü ve kafasını kayaya çarptı. Haberler iç açıcı değil. Schumacher başındaki yaralanmadan ötürü komada ve durumu kritik. Alman haber ajansi SID Schumacher`in hayatta kalmak için savaştığını duyurdu. Sky News Schumacher`in sağlık durumuyla ilgili Pazartesi TSI 12:00 de hastanede bir basın toplantısı düzenleneceğini duyurdu. Schumacher için önümüzdeki 48 saat çok kritik, bu dönemde beyin kanaması devam ediyor mu ve beyindeki hasar durumuna bakılacak... Dualar Schumacher için...

30 Aralık Pazartesi 13:00 Alman dergisi Auto Bild´in muhabiri Michael Schumacher´in durumunun hala kritik olduğunu, bu gece ikinci bir ameliyat geçireceğini söyledi. Schumacher´in durumu kritik, tek bir operasyon geçirmiş, şu anda 2. operasyona gerek görülmüyormuş, suni komada uyutuluyor, sürekli takip ediliyor. Durum çok ciddi, hayatı için savaşıyor dendi. Bir tahmin yok şu an. ´Schumacher´in kaskı takılı olmasa şu an burada olamazdı´ dedi doktor. Resmi açıklama: Schumacher´in durumu çok ciddi ve kritik, komada ve hayatı için savaşıyor, beyninde kanama sürüyor! e-motoring magazine › ocak 2014


30 Aralık Pazartesi 21:00 Schumacher´in durumuyla ilgili, acil bir durum ortaya çıkmadıkça bu akşam hastaneden bir bilgilendirme yapılması beklenmiyor...

Michael’in kayak kazasının ardından, dünyanın her tarafından bizlere sempatilerini ileten ve onun iyileşmesi için iyi dileklerini gönderen herkese teşekkür etmek istiyoruz. Bu mesajlar bize büyük destek veriyor.

31 Aralık Salı 12:30 Schumacher´i ameliyat eden Prof. Stephan Chabardes, şampiyonun hayatta kalması için, önümüzdeki 48 saatin çok kritik olduğunu söylemiş..

Michael’in bir savaşçı olduğunu ve pes etmeyeceğini hepimiz biliyoruz.

İkinci basın toplantısı düzenlendi. Dün gece Schumacher´in kan basıncını düşürmek için bir operasyon daha yapılmış, operasyon 2 saat sürmüş, durum biraz daha iyiymiş, yeni bir tarama yapılmış, durum stabil, kötüye giden bir şey yok. Dün geceki operasyon beyindeki basıncı biraz daha düşürmüş. Operasyondan önce ailenin görüşü alınmış. Nispeten iyi bir sonuç alınmış. Bu sabah biraz daha tarama yapılmış ve durumun dünden biraz daha iyi olduğu görülmüş. Durum düne göre daha fazla kontrol altındaymış. Her saat kontroller devam ediyormuş. Beyin dokusu ile kafatası arasındaki kan pıhtısı alınmış, henüz hayati tehlike geçmemiş, ama durum 24 saat öncesine göre çok az daha iyiymiş, doktorlar suni koma halini devam ettirecek. F1´in eski doktoru Gary Hartstein anlatılanlardan, dünkü durumun çok tehlikeli olduğunu, beynin şu anda daha sakin davrandığını ve kafatasının sol tarafında açılan kısmın aynen bırakıldığını anladığını yazdı. Kazanın sebebi Schumacher´in basın sözcüsü Sabine Kehm Schumi´nin düşen arkadaşına yardım etmek isterken kayanın üstünden geçince kontrolü kaybedip başka bir kayaya düştüğünü söyledi… 1 Ocak Çarşamba 12:30 Sabine Kehm, Schumacher´in durumunun gece boyunca stabil olduğunu, ancak kritik durumun aynen devam ettiğini; kayda değer bir gelişme yaşanmadığı için bugün bir basın toplantısı yapılmayacağını açıkladı...

3 Ocak Cuma 10:00 - Schumacher´in 45. doğum günü Nöroloji Profesörü Uwe Kehler´in açıklamaları: Önümüzde uzun bir dönem var. Böyle ağır travmalarda hastanın uyandırılmaya başlanması 2-3 haftayı bulabilir; ama hastanın gözlerini açması haftalar hatta aylar boyu da sürebilir. Ne yazık ki bazen hasta tam anlamıyla uyanamayabilir. 2-3 haftanın ardından uyanma belirtisi yoksa, bu kötü haberdir. Ama en tehlikeli dönem ilk 3-4 gündür. Bu günler stabil şekilde atlatılınca, rahat nefes alınabilir. 3 Ocak Cuma 15:00 Yaklaşık 250 tifosi Schumacher´İn tedavi gör düğü Gronoble´daki hastanenin önünde Alman pilotun doğum gününü kutladı ve ona sessiz bir şekilde destek verdi. Bu arada Schumacher´in durumunda gelişme yok; kritik ama stabil vaziyet yaklaşık 80 saattir devam ediyor. Bu da doktorların tedavi etme imkanlarını arttıran bir platform oluyor aslında. Kayda değer bir gelişme olmadığı için, bugün de herhangi bir basın açıklaması yapılması düşünülmüyor. 4 Ocak Cumartesi 15:00 Eski Fransız F1 pilotu Philippe Streiff´in ´Profesör Saillant´in Schumacher´in hayati tehlikeyi atlattığını´ kendisine söylediğine dair beyanına dayanan haberler yayıldı. Ancak Schumacher´in menajeri kısa süre içinde bu haberi yalanladı; kritik ama stabil durumun aynen devam ettiğini; resmi açıklamalar dışında yapılan spekülasyonlara kulak asılmaması gerektiğini ve Pazartesi gününden önce bir basın açıklaması yapılmasının planlanmadığını duyurdu.

2 Ocak Perşembe 12:00 Sky Sport, Schumacher´in durumunun stabil ama kritik şekilde devam ettiğini, bu nedenle bugün için bir basın açıklaması yapılmayacağını duyurdu... 2 Ocak Perşembe 15:00 Michael’in ailesinin mesajı Schumacher´in ailesi, kazadan sonra kendilerine ulaşan mesajlar için bir teşekkür mesajı yayınladı: Desteğiniz için teşekkürler... e-motoring magazine › 0cak 2014


HOT NEWS

Fiat Chrysler’i satın aldı

Fiat ve Chrysler CEO’su Sergio Marchionne

İtalyan otomobil devi Fiat, yüzde 58,5’ine sahip olduğu Chrysler’in kalan hisselerini de alarak firmanın tamamını bünyesine kattı. Fiat, Chrysler’ın geri kalan yüzde 41.5’lik kısmını 3.65 milyar dolara satın aldığını açıklarken, şirketin resmi olarak 20 Ocak’ta kendi kontrollerine geçeceği bildirildi. Fiat’ın CEO’su Sergio Marchionne anlaşmanın tarihe geçecek derecede büyük olduğunu kaydetti. 2009’da iflasın eşiğine gelen Chrysler, o dönem Fiat ile şirket evliliğihne gitmiş ve iflastan kurtulmuştu. 1 Ocak 2014’te gerçekleşen satın almanın ardından Fiat’ın hisseleri borsada tavan yaptı ve yüzde 15’lik artış gösterdi. Anlaşmanın öngördüğü hisse devrinin Şubat ayı başına kadar tamamlanması planlanıyor. Bu satın almanın ardından ortaya çıkan yeni şirket, dünyanın yedinci büyük otomotiv üreticisi olmaya aday. Doğrusu Fiat’ın Avrupa’da ekonomik olarak birçok sorunu var ve bunları Chrysler’ı tamamen devralarak aşmaya çalışıyor. Chrysler’ın Amerika pazarında satışları iyi ama bu durum tek başına Fiat’a yetmeyebilir. Fiat ve Chrysler CEO’su Sergio Marchionne konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Her büyük organizasyon ve onun parçalarının hayatlarında tarih kitaplarında yer alacak anlar vardır. Markaların birleşmesi ortak deneyim, perspektif ve bilgilerimiz ile global otomobil üreticisi yaratma vizyonumuza ulaşmamıza yardımcı olacak” dedi.

COTY’de finalistler açıklandı Car of the Year yarışmasında finalist 7 otomobil açıklandı. 22 Avrupa ülkesinde 58 jüri üyesinin yaptığı değerlendirmelerle yediye düşürülen finalist otomobiller, BMW i3, Citroën C4 Picasso, Mazda3, Mercedes-Benz S-Class, Peugeot 308, Skoda Octavia ve Tesla Model S olarak sıralandı. İki adet elektrikli otomobilin finalistler arasında yer alması elektrikli otomobillere verilen bir destek olarak görünse de karşılarında S-Class gibi çok zorlu bir rakip yer alıyor. Geçen sene Volkswagen Golf VII’nin kazandığı Yılın Otomobili yarışmasının sonucu, Mart 2014′te gerçekleştirilecek Cenevre Otomobil Fuarı’nda yapılacak seremoniyle açıklanacak. e-motoring magazine › ocak 2014


Yıla ÖTV şokuyla başladık nudur. Sektörün yaşlı araç parkı, yüksek vergi oranı gibi birçok problemine çözüm beklerken, öngörmediğimiz bir şekilde ÖTV oranlarının artırılmış olması bizim için çok şaşırtıcı oldu. Bu durum, otomotiv sektörü ve bağlantılı sektörlerdeki istihdamı ve planlanan yatırımları da olumsuz etkileyecektir. Otomotiv sektörü için zaten olumsuz tahminlerle başladığımız 2014 yılının ilk gününde gelen ÖTV artışının da eklenmesiyle sektörümüz için daha da vahim sonuçlar ortaya çıkacaktır” şeklinde konuştu.

Otomotiv sektörü ve otomobil almaya hazırlananlar yeni yıla şok vergi zammı ile girdiler. Bakanlar Kurulu Kararına göre, otomobil, alkol, tütün, cep telefonu gibi ürünlerde uygulanan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranları ile maktu ve asgari maktu vergi tutarlarında değişikliğe gidildi. Kararla aralarında motorlu araçlar, alkollü içkiler ve tütün mamullerinin de olduğu bazı mallarda uygulanan ÖTV oranları ile maktu ve asgari maktu vergi tutarları ve işlenmemiş tütün ithalatından alınan tütün fonu tutarında değişikliğe gidilmesi kararlaştırıldı. Buna göre, yeni binek otomobil alımında ödenen ÖTV’de artışa gidildi. Motor silindir hacmi 1600 cm3′ü geçmeyenler için uygulanan yüzde 40 vergi oranı yüzde 45′e, motor silindir hacmi 1600 cm3′ü geçen fakat 2000 cm3′ün altında olanlar için uygulanan yüzde 80 vergi oranı yüzde 90′a, motor silindir hacmi 2000 cm3′ü geçenler için uygulanan yüzde 130 vergi oranı ise yüzde 145′e yükseltildi. Bu kararla en ucuz otomobilin fiyatının 2000 TL artması bekleniyor. ODD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar’ın ÖTV oranlarındaki artış hakkında “Bakanlar Kurulu’nun 1 Ocak 2014 tarihli, otomobillerdeki ÖTV oranlarını yükselten kararı sektörümüz için büyük bir sürpriz oldu. Son dönemde gerek döviz kurlarındaki hızlı yükseliş, gerekse de BDDK’nın otomobil kredilerine getirdiği sınırlamaların, 2014 yılında sektörümüzü olumsuz etkileyeceğini zaten öngörüyorduk. Ülkemizde otomobil satışında alınan vergilerin yüksekliği kamu da dahil olmak üzere bütün kesimler tarafından kabul gören bir ko-

Hyundai Assan Genel Müdürü Önder Göker, ÖTV zamlarının yanında BDDK’nın 1 Şubat’ta devreye girecek tüketici kredileri ile ilgili düzenlemeleri ve döviz kurlarındaki hareketliliğin, otomotiv pazarını olumsuz yönde etkileyerek pazarın daralmasına neden olacağını söyledi. Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış AŞ Üst Yöneticisi Ali Haydar Bozkurt ise ÖTV artışı kararının sektördeki satış adetlerini gelecek yıl 500-600 binler seviyesine gerileteceği öngörüsünde bulundu. Peugeot Otomotiv Pazarlama AŞ Genel Müdürü Marc Bergeretti, “Yeni kredi uygulamalarının ve faiz oranlarının da bu daralmaya etkisi olabileceğini düşünüyorduk. Ancak yılbaşı itibariyle binek otomobiller için uygulamaya konulan yeni ÖTV oranları bu daralmanın daha fazla olmasına sebep olabilir” açıklamasını yaptı. Nissan Pazarlama Müdürü Mehmet Akın “Kurdaki artışın ve ÖTV oranlarındaki değişimin araç fiyatları üzerindeki artış etkisini ocak ayı ile birlikte 2013 model yılı araçlar dahil göreceğimizi düşünüyoruz. Sektörün fiyat artışı ile ilgili bir tahmin yapmak zor olmakla birlikte kur ve ÖTV artışları değerlendirildiğinde yaklaşık yüzde 14’lere varan bir artış olabileceğini tahmin ediyoruz.” dedi. Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar ise “2013 yılının otomotiv satışlarından yüzde 10 kadar eksik olacağını tahmin ettiğimiz 2014 pazarının bu yeni vergi artışlarıyla 700 bin seviyelerini bulması bile iyimserlik olur” dedi. e-motoring magazine › 0cak 2014


HOT NEWS

Fiesta EcoBoost’a otomatik vites 2012 ve 2013’de üst üste iki yıl “Yılın Motoru” ödülü seçilen Ford’un 1.0L EcoBoost motoru şimdi vites geçişlerini hissettirmeyen ve manuel vitesin performansını sunan çift kavramalı otomatik vites seçeneği ile satışa sunuluyor. Benzinli motorda dizel yakıt ekonomisini sunan 1.0L EcoBoost motor Fiesta’da PowerShift şanzıman ile ortalama 4,9 lt yakıt tüketimine sahip. Düşük yakıt tüketimi ve yüksek performansı konforla buluşturan PowerShift 6 ileri otomatik şanzıman, bir sonraki vitesi hızlı ve en uygun zamanda seçerek, akıcı kullanım özellikleri sağlıyor. Günümüzün en ileri teknolojilerini aynı çatı altında bir araya ge-

tiren Fiesta, 1.0L EcoBoost motor ve Powershift otomatik şanzıman kombinasyonu ile en düşük hacimli otomatik vitesli araç olarak sınıfında öne çıkıyor. Fiesta’da sunulan 100 HP’lik 1.0 EcoBoost motor ve Powershift otomatik şanzımanlı kombinasyon; 6000 d/d’da 100 HP güç ve 1400-4000 d/d aralığında 170 Nm tork sunuyor. Maksimum hızı 180 Km/s olan aracın 0’dan 100 Km/s hıza çıkış süresi ise 10,8 sn. Kilometrede 114 gr CO2 emisyonu üreten araç şehir içi 6,6 lt, şehir dışı 3,9 lt, ortalamada ise 4,9 lt yakıt tüketim değerleri ile aynı zamanda dizel motora iyi bir alternatif konumunda.

Sadece 500 adet üretildi Kahve makinasına verecek 15.000 doları olanlara bundan daha iyi bir haber verebileceğimizi sanmıyoruz. Espresso Veloce Serie Titanio V12 kahve makinası, sadece mutfağın değil, evin en ilgi çekici eşyası olmaya aday. Formula 1 motorundan esinlenilerek yapılan bu makinenin ayrıca V8 ve V10 versiyonları da üretilmiş. Motorun titanium egzoz boruları gerçekçi olması için 18 saat zirkonyum parlatıcının içinde bekletilmiş. Bu ilginç kahve makinesi 90’dan fazla parçadan oluşuyor. e-motoring magazine › ocak 2014


Volvo’nun XC Coupe’ye tasarım yolculuğu Eylül ayında tanıtılan ve Tasarım Kıdemli Başkan Yardımcısı Thomas Ingenlath’ın çizgileriyle Volvo Car Group’un yeni tasarım yolculuğunun startını veren Volvo Concept Coupe, eleştirmenlerin takdirini alırken pek çok ödül de kazandı. Bu otomobil ayrıca, başarılı oranlarıyla Volvo Cars’ın gelecekteki tüm orta ve üst sınıf otomobillerinde kullanılacak yeni Ölçeklenebilir Platform Mimarisi’nin çok yönlülüğünü de gösterdi. Concept Coupe, tanıtılması planlanan üç tasarım çalışmasının ilkiydi. Volvo Cars’ın yeni tasarım hikâyesinin bir sonraki bölümünde, şirketin ünlü güvenlik teknolojilerinin yanı sıra modern İskandinav aktif yaşam tarzının, yeni mimariye nasıl entegre edilebileceği sergilenecek. Volvo XC Concept Coupe’’nin dünya lansmanı, 13 Ocak’ta Kuzey Amerika Uluslararası Otomobil Fuarı’nda (NAIAS) yapılacak.

Hyundai Shell World Rally Team tanıtıldı Uzun bir aradan sonra, 2014 sezonuyla birlikte tekrar ralli parkurlarına geri dönecek olan Hyundai, önümüzdeki sezonun takımını ve pilotlarını tanıttı. 2014’te Hyundai Shell World Rally Team adıyla FIA Dünya Ralli Șampiyonası’nda yarıșacak olan Hyundai, Türkiye’de üretilen i20 modeli üstüne geliștirilen i20 WRC ile șampiyonaya büyük heyecan getirecek. Hyundai Shell World Rally Team, 2014 sezonunda Thierry Neuville, Dani Sordo, Juho Hanninen ve Chris Atkinson’dan olușan 4 pilot ile parkurlarda boy gösterecek. Hyundai Motorsport, 2014 sezonunda öncelikli olarak her iki otomobille de yarıșı en iyi derecelerle bitirmeyi hedefliyor. e-motoring magazine › 0cak 2014


Esas oğlanın özel üretim Mustang’i Ford, 1965 yılında Henry Ford’un torunu Edsel Ford’un 16. yaşı için özel olarak üretilen Mustang’in fotoğraflarını yayınladı. Kabindeki krom parçalarında ve arkasındaki depo kapağında Edsel Ford’u simgeleyen EBF II ibareleri yer alan otomobil, genç Edsel’in bir arkadaşı tarafından yapılan bir kazada hurdaya çıkmıştı... Edsel Bryant Ford II bugün Ford Motor Company Yönetim Kurulu Üyesi...

C-Elysée’de yeni 1.2 litrelik motor Dizel motorlarla yarışabilecek kadar düşük yakıt tüketim değerleri olan ve fiyatıyla kolay erişilen Citroën C-Elysée 1.2 VTi PureTech; BMP versiyonu ile tüm Citroen Yetkili Satıcı showroomlarında yerini aldı. C-Elysée 1.2 VTi BMP; çekici, ekonomik ve özellikle yoğun şehir içi kullanımda konforlu bir sedan otomobil arayan müşteriler için oldukça ideal bir seçenek. Citroën C-Elysée yeni nesil 1.2 VTi PureTech motoruyla sınıfının en düşük yakıt tüketimini ve yüksek performansını bir arada sunan özel bir model olarak dikkat çekiyor. Tamamen yeni olarak tasarlanan 3 silindirli benzinli motor C-Elysée 1.2 VTi BMP, performans ve tasarrufu bir arada sunuyor. Citroën C-Elysée 1.2 VTi BMP; yakıt tüketimi ile dizel motor kadar az yakan gerçek anlamda tasarruflu benzinli motor seçeneği sunuyor. Şehir dışı kullanımda 100 km’de 4,3 lt, şehiriçinde ise 6,4 lt’lik değere sahip olan, Citroën C-Elysée 1.2 VTi BMP ortalamada ise 5,1 lt yakıt tüketimi ile dizeller kadar az yakan bir otomobil olduğunu gösteriyor. Citroën C-Elysée 1.2 VTi BMP, 72 HP’lik gücü ve düşük devirde elde ettiği performans ile dikkat çekiyor.


Sırada Bugatti Veyron olmalı… Emniyet teşkilatları arasındaki supercar yarışında Dubai emniyeti üzerine düşeni yaptı! Dubai polisi artık suçluları yakalamak için supercar filosuna McLaren MP4-12C eklediğini açıkladı. Otomobilin çift turbolu 3.8 litrelik V8 motoru 625 HP güç üretirken 0-100 km/s hızlanması sadece 3.3 saniye sürüyor. Otomobilin maksimum hızı ise 329 km/s.

Punto’ya veda, Fiat 500 5 kapıya merhaba Fiat, küçük hatchback sınıfında İtalya dışında pek rağbet görmeyen Punto modelinin üretimine son veriyor. Bu segmentte Punto’nun yerini 5 kapılı uzatılmış Fiat 500 alacak. Tüm dünyada başarı kazanan Fiat 500’ün yürüyen aksamına sahip olacak 5 kapılı modelde motor seçenekleri de aynen aktarılacak. Bu yıl içinde 500’ün dört tekerlekten çekişli versiyonu 500X de showroomlarda yerini alacak.

Benzine devam:) Amerika Birleșik Devletleri Enerji Departmanı, yayınladığı raporda benzinin hükmünün 2040 yılına kadar süreceğini belirtti. 2040 yılında araçların %78’inin benzinli olacağını bildiren raporda benzinli araçların ise 2012’ye göre %4 azalacağı öngörülüyor... 2040’ta Amerika’da araçların %42’sinin hibrid ya da benzer teknolojilere sahip olacağına dikkat çekiliyor. Sadece hibrid olacak araçlarınsa ancak %5 seviyesinde olacağı düșünülüyor... Sadece elektirkli araçların geleceğiyse pek de parlak değil, %1.

e-motoring magazine › 0cak 2014


HOT NEWS

Hyundai hidrojende yeni boyuta geçiyor: Intrada Hyundai, herkese hitap eden model yelpazesinin yanı sıra hazırladığı yeni konseptlerle de dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Geleceğin tasarımları hakkında ipuçları veren ve yeni nesil teknolojilerle birlikte hidrojenle çalışan yakıt hücrelerine sahip olan Intrado konsepti, Hyundai’nin 2014 Cenevre Otomobil Fuarı’ndaki en önemli yeniliği olacak. İkonik konsept Intrado, Hyundai’nin yeni çizgilerini gözler önüne sererken aynı zamanda inovasyon anlamında da markaya pozitif bir enerji katıyor. Hyundai’nin ultra hafif otomobiller projesine göre şekillendirilen Intrado, en son teknoloji ışığı altında geliştirilmiş malzemeler kullanılarak üretildi. Intrado’da kullanılacak olan yeni nesil sistemler, ayrıca seri üretim yakıt hücreli ix35 Fuel Cell’in geliştirilmesine de katkı sağlayacak. Hyundai’nin Almanya Rüsselsheim’daki ArGe Merkezi’nde tasarlanarak geliştirilen 9. konsept olan Intrado, HED-9 (Hyundai Europe Design) kod ismiyle anılıyor. Intrado adını bir uçağın kanadının altındaki lift mekanizmasından alan konsept otomobil, aynı zamanda yine uçakların üstün teknolojisi ilham alınarak geliştirilmiş. Yüksek verimli bir güç aktarımıyla stil sahibi bir tasarımı birleştiren Hyundai mühendisleri, Intrado’da ikinci nesil “Akıcı Tasarım Felsefesi”ni de uygulamış oluyorlar.

Bit pazarına nur yağıyor! Eski otomobil meraklılarının sayısı her geçen gün artarken, sahibinden.com 2013’ün 11 aylık satış verileriyle klasik otomobil pazarına ışık tuttu. Klasik otomobil fiyatları, girilen ilan bazında, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 29 oranında artış kaydetti. Klasik otomobillerde ilk tercih Volkswagen olurken, onu Mercedes-Benz ve Chevrolet takip etti. Türkiye’nin en çok ziyaret edilen e-ticaret platformu sahibinden.com, klasik otomobil sevenler için 2013 yılının Ocak-Kasım dönemi verilerini açıkladı. Girilen ilan verilerine göre, klasik otomobil fiyatları geçtiğimiz yılın 11 aylık dönemine oranla yüzde 29 arttı. Her iki yıl da klasik otomobillere en çok ilgi gösteren 3 il İstanbul, Ankara ve İzmir oldu. En çok talep gören klasik otomobiller Volkswagen, Mercedes-Benz ve Chevrolet olarak sıralandı. Klasik otomobil meraklılarının en fazla tercih ettiği model Volkswagen 1303 S (Beetle) olurken, Chevrolet Impala ve Ford Taunus ise öne çıkan diğer modeller oldu.

e-motoring magazine › ocak 2014


Michelin 125 yıldır yollarda Dünyanın en büyük lastik üreticilerinden Michelin, 125. yılında da, yıllık 600 milyon Euro’luk Ar-Ge yatırımı ile sektöre liderlik ve öncülük etmeye devam ediyor. Lastik sektöründeki faaliyetlerinde 125. yılını geride bırakan Michelin, 170 ülkede sürdürdüğü operasyonel faaliyetleri ile küresel lastik pazarının yüzde 14.6’sını tek başına elinde tutuyor. 2012’de Fortune Dergisi tarafından “Yılın en beğenilen lastik üreticisi” seçilen Michelin, inovatif çalışmaları ile lastik sektöründeki faaliyetlerine devam ediyor. 2012 Uluslararası Lastik Teknolojileri İnovasyon Ödülleri’nde “Yılın lastik üreticisi” ödülünü de alan Michelin sektördeki liderliğini elde ettiği başarılarla da kanıtlıyor. Türkiye ofisini 17 yıl önce açan ancak Türk tüketicisiyle birlikteliği çok uzun süre öncesine dayanan Michelin, Türkiye’de de, üstün teknolojili otomobil, kamyonet, ağır vasıta, tarım, iş makinası ve forklift lastikleri ile tüketicilerin tercih ettiği öncelikli lastik markaları arasında yer alıyor. 1996’dan 2009 yılına kadar Ortadoğu ve Afrika bölgesine bağlı olarak yönetilen Michelin Türkiye operasyonu, Türkiye’nin çok hızlı büyüyen bir pazar olması nedeniyle de, 2009 yılında Michelin Grubu’nun Avrupa organizasyonuna dahil edilerek başarısını ispatlamış oldu.

Lastik değiştirme şampiyonuyuz! Goodyear ve Avrupa Sürüş Okulları Federasyonu’nun (EFA) yeni araştırması güvenli araç bakımının Avrupalı genç sürücüler tarafından bilinmediğini ortaya koydu. Eğitmenlere göre Avrupa ülkelerinde Belçikalı genç acemi sürücüler yol güvenliğinde araç bakımının önemi konusunda en düşük orana sahip. Avrupalı sürüş eğitmenlerine göre, acemi sürücülerin üçte birinden daha azı testi geçtikten sonra lastik değiştirebilmekte. Türkiye ise yüzde 54 oranıyla lastik değiştirmeyi bilme konusunda Avrupa, OrtaDoğu ve Afrika bölgesinin lastik değiştirebilme şampiyonu! Eğitmenlere göre lastik Basıncı İzleme Sistemi kullanma oranı AB ortalamasında yüzde 21 iken Türkiye’de bu oran yüzde 42’ye çıkıyor. AB ortalamasında sürüş eğitmenlerinin yüzde 6’sı acemi sürücülerin lastik değiştirmeyi bildiğini söylerken Türk eğitmenler Türkiye’deki acemi sürücülerin yarısından çoğunun (yüzde 54) lastik değiştirmeyi bildiğini ifade ediyor. Bu oran İsviçre’de yüzde 1, Danimarka’da yüzde 8, Avusturya’da yüzde 10 olarak ortaya çıkıyor. Türkiye yüzde 54 ile, lastik değiştirmeyi bilme konusunda Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da en yüksek orana sahip ülke. Araştırmanın istatistiksel dayanakları bir yana, ülke gerçekleri açısından baktığımızda ülkelerin trafik kültürü ve yol koşullarının bu bilgilerin edinilmesine gerek bırakıp bırakmadığı, modern toplumlarda düzenli olarak yenilenen lastiklerin değiştirebilme bilgisi edinmenin önemini azalttığı da bir gerçek! e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Mercedes-Benz CLA45 AMG

Vay AMG! Çok acayip bir otomobil. Hayır hayır, otomobil değil, 300 metre aralıklı iki trafik ışığı arasında 200 km/s’yi görüp durabilen tarifsiz bir roket o!

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN

e-motoring 48 › 49 e-motoring magazine magazine › ocak 2014 › ekim 2013


e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Mercedes-Benz CLA45 AMG

B

u otomobilin hız göstergesi 320 km/s’de son buluyor. Herkesle yaptığından değil ama kesinlikle yapabileceğinden. Çünkü gerçekten bir roket bu CLA. Siz otomobile koyulan sınırı ve kendi limitinizi kaldırmaya görün bir kere... Arkasına aldığı üç kutsal harf, onu patlamalar eşliğinde adeta gökyüzüne uğurluyor! Mercedes-Benz’in küçük sedanı CLA’yı daha önce tanımıştık. 1.6 litrelik turbo motorlu CLA200’ü AMG donanım paketiyle kullanmış, küçük sedandan yaratılmış aile tipi performans otomobiliyle tanışmıştık. O otomobilden aklımda en çok kalan pahalı olduğuydu. Hani biraz daha ekleyince C Serisi’ne ulaşmak varken neden önden çekişli bir Mercedes alınsındı.... “Sen misin böyle düşünen” dedi Mercedes ve “al sana sadece süslü değil, gerçek bir AMG o zaman”... Hem de önden çekmiyor, gücünü 4 tekerleğine birden dağıtıyor! Duruşu bile vahşi AMG donanımlarıyla. Zaten yüksek performanslı bir estetikle karşı karşıya olduğunu daha ilk gözgöze geldiğiniz anda anlıyorsunuz. AMG bakışlarıyla kesiyor sizi! Burundaki AMG tipi tamponların %80’ini kaplayan hava girişleri, geniş çamurluklar, yan marşbiyeller ve arkadaki difüzör, yollarda piste-motoring magazine › ocak 2014


ten dışarı fırlamış bir otomobilin gezineceğini işaret ediyor. Biliyorsunuz Mercedes-Benz modellerinin zirveye ulaştığı yerden sonrasına AMG bakıyor. Adını 1967 yılındaki kurucuları Aufrecht ile Melcher ve Aufrecht’in doğum yeri Großaspach’tan alan AMG, Mercedes modellerini en uç noktasını ifade ediyor. AMG modelleri, CLA45 AMG’den de anlaşıldığı gibi seri üretim modellerden daha saldırgan görünümlü, daha hızlı, daha iyi yol tutan ve daha sert kontrol edilebilen “erkek” modellerdir. Bu felsefe, ödün verilmeden A45 ve sedan kardeşi CLA 45’e uygulandığındaysa ortaya MercedesBenz’in ve AMG’nin gövde gösterileri ortaya çıktı. Dünyanın en güçlü 4 silindirli motoru, ona yapılmış AMG müdahaleleri, AMG’nin geliştirdiği dört tekerlekten çekiş sistemi ve yollara saçılan mücevherlerden bahsediyorum!..

Mercedes-Benz epeydir modellerini tork değerleriyle isimlendiriyor. Dışardan bakınca kafa karışıyorsa da durum net. CLA45 AMG’nin isminin sırrı, CLA Serisi’nin top modeli olması ve çift salyangozlu turbosuyla dünyanın en güçlü 4 silindirli motorunun sağladığı 450 Nm’lik maksimum tork değeri, otomobilin de ismini tamamlıyor. Daha kontağı çevirdiğinizde kükreyerek karşılık veren CLA 45, dururken bile huzursuz çalışıyor. Durmaktan hoşlanmıyor, “haydi gidelim” diyor adeta. Gaza bastığınızda patinaj beklemeyin, 4MATIC dört tekekten çekiş sistemi, otomobilin 4 tekerleğiyle birden hızlanmasını sağlıyor, bu gövdede tembelliğe yer yok. Değişimler için 6000 d/d’ya kadar sabredenler, her vitesi büyütürken egzozdan gelen patlamaları duyuyor ki yok böyle bir ses yok böyle bir zevk. Sürücüyü daha da tahrik eden patlamalar, vites düşürürken e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Mercedes-Benz CLA45 AMG

de sanki bir ralli otomobilindeymişcesine patırtı şeklinde duyuluyor. Arıza değil, korkmayın. 6000 d/d’ye ulaşıp vites değişirken duyulan bu sesler tam tarifiyle birikim patlaması. Sürücü ayağını gazdan çekince turboyu canlı tutmak için motor dekompresyona geçiyor, yolda kalan benzin patlıyor. Anlatması biraz zor ama zevki tarifsiz. Sadece bu sesleri duymak için otomobili Sport kullanım moduna alıp dolaşmak istiyorsunuz! Direksiyon üzerindeki vites kollarıyla bu kadar gücü yönetmek müthiş bir tatmin, bir ego patlaması!.. Altımdaki aracın motoru el yapımı, robot işi değil. Daha önce bir tane daha el yapımı motorlu araç kullanmıştım. Üzerinde de yapan kişinin adı yazıyordu. O otomobil bir Aston Martin Rapid idi. Bu ikincisi CLA 45. Soyadını okuyamadım ama beyfendinin ismi Uwe. 47 yıllık AMG tarihinin ilk dört silindirli motorları, montajı yapan kişinin e-motoring magazine › ocak 2014

adını taşıyor. AMG’nin Tek Adam Tek Motor felsefesinin ürünü. Gururla. Otomobilin arka kısmı boğucu kabininden ya da inip binerken kafa vurma riski yüksek arka kapısından söz etmeyeceğim. Keza AMG aksesuarlarının ne kadar etkileyici göründüğünden de... Ama özetleyebilirim, CLA45 AMG, dururken bile hareket halindeymiş gibi gösteriyor. Yarış otomobilinden alınıp takılmış gibi görünen ön koltukları arka koltuktan bile seyretmesi keyifli. Bu koltukların fiyatı 10.000 TL! Ama yüksek tempolu sürüş sırasındaki güven veren oturma hissi, bir binek otomobilde ilk kez yaşadığım türden, değer mi derseniz, değer! Kabindeki en fiyakalı donanımları söylemeden geçemeyeceğim, onlar da tabii ki kırmızı emniyet kemerleri! İnsanın kuşanıp taarruza geçesi geliyor her an...


Taban açılarına dikkat! AMG donanımlarıyla desteklenmiş CLA kokpitinde bir ralli otomobilinde oturuyor gibisiniz. Dünyanın en güçlü 2.0 litrelik motoru, elle monte ediliyor ve bunu yapan teknisyenin ismi de motor kapağında yazıyor!

Bu otomobil Comfort modunda ancak AMG koşullarında olabileceği kadar sakin kullanılabiliyor. Ama Sport moduna aldığınızda hayal gibi ivmelenmeler başlıyor; savaşa gider gibi, ışık hızıyla! Araları yaklaşık 300 metre olan iki trafik ışığı arasında aniden 200 km’ye ulaşıp yavaşlayıp güvenle durabilen bu otomobil, sürüşün her aşamasında güven veriyor. Zaten jantların ardında ışıldayan kırmızı kaliperler de bunu dosta düşmana belli etmiyor mu? Dört tekerlekten çekişli de olsa zorlandığında ağırlık merkezinin önde olması nedeniyle önden kayma eğilimleri içinde olabilen otomobil, usta ellerde elektronik destek sistemlerine gerek duyulmadan direksiyon manevralarıyla toplanabiliyor. AMG spor süspansiyon ve AMG 4MATIC dört tekerlekten çekiş sistemiyle donatılmış otomobil, yola farklı bir güvenle sarılıyor. Çok ekstrem de-

nemeler yapmadıkça da rayda ilerleyen bir trenden farklı değil, yola inanılmaz bir bağlılığı var. Bütün bunlar yaşanırken otomobil benzini saçıp savurmuyor! Piezo enjektörlerle sağlanan direkt benzin enjeksiyonlu motor “yakıt ekonomisi için” start/stop özelliğine de sahip olduğundan şaşırtıcı katalog değerleri var. Tamam, onlara özellikle isminin sonunda AMG olan bu otomobilde çok aldırış etmiyorum ama gerçekten tedirgin edici bir tüketim yok. C63 AMG gibi gaz pedalına kaç kere daha basabileceğinizi hesap ettirmiyor! CLA 45 AMG’nin fiyatı, bu otomobilin satılmak için değil de markanın her sınıfta güç gösterisi serisini tamamlamak için ürettiğinin düşündürür cinsten Son ÖTV zammı sonrası 300 bin TL’nin üzerine çıktı, ikinci el Ferrari rakamlarına ulaştı. Müthiş bir fantazi otomobili olduğu gerçek ama bu fiyata durumu ne olur çok net değil... e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Mercedes-Benz CLA45 AMG

e-motoring magazine › ocak 2014


Mercedes-Benz CLA 45 AMG + Performans, motor sesi, frenler, AMG aksesuarları, sürüş zevki - Fiyat Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1991 Motor gücü (HP): 360 Maksimum tork (Nm): 450 Vites kutusu: 7-ileri çift kavramalı otomatik Maksimum hız (km/s): 250 0-100 km/s hızlanma (sn): 4.6 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 9.1/5.9/7.1 Ağırlık (kg): 1555

CLA 45 AMG’nin hız göstergesi 320 km/s’de bitiyor! Otomobil halı kaplı sırt çantasında kompakt sedanlar ortalamasında alan Yazı: Süreyya İZGİ sunuyor. Artistik vites kolu dinamik tasarıma uyumlu. Anahtar Fotoğraflar: Nihat ATATEPE kumanda ise sol alt köşesinde! Sport’a alın ve uçuşa geçin! e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST BMW 420d

e-motoring magazine › ocak 2014


Daha çok coupé Tam bir yıl önce 3 Serisi adını 4 kapılı modellere bırakan BMW, orta sınıf coupe modellerinde 4 Serisi adını kullanmaya başladı. Bu değişikliği ilk 420d ile tadıyoruz.

e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST BMW 420d

G

eride kalan yıl bugünlerde BMW otomobil severleri şaşırtmış, ani bir kararla 3 Serisi’yle coupe modellerin yolunu ayırmış ve 4 Serisi ile tanıştırmıştı. Söylenen oydu ki 3 Serisi’nin iki kapılı modelleri artık 4 Serisi adıyla anılacaktı. Bu sadece bir numara büyümek değildi, otomobilin tasarımı değilse de geometrisi de yeniden yaratılıyordu. 3 Serisi’ne göre iz açıklığı ön akslarda 45 mm, arka akslardaysa 78 mm artırılan otomobilin gövdesi 43 mm genişlerken gövde de yere 10 mm daha yakınlaştırılmıştı. Çekici tasarımı kadar sırtında taşıdığı 4 numarayla da görenleri şaşırtan coupe, kesinlikle daha zarif bir görüntüye sahip. Aslında tasarımda yabancı hiçbir şey yok, alışılagelmiş BMW çizgisinde, sadece bir numara büyük. 3 Serisi’ne göre aks mesafesi 50 mm kadar uzayan, biraz da boy atan otomobilin burun yapısında far ve ızgara tasarımları kendine özgü. Aynı şekilde tampon yapısı da fark yaratıyor. 3 Serisi ile aynı kokpiti kullanan otomobilin içinde daha fazla genişlik hissediliyor. Tabii bunu F30 kodlu 3 Serisi’nin coupe versiyonunu 4 Serisi adıyla da olsa ilk kez kullanmamıza da bağlamak mümkün. E92 üretim kodlu coupé’ye göre daha bütük bir otomobil olduğu, daha çok coupé olduğu bir gerçek. e-motoring magazine › ocak 2014


BMW 420d + Albenisi yüksek tasarım, düşük

Sanki daha üst sınıflara aitmiş gibi... Özenle seçilmiş deri döşeme ve çift renkli kokpitle gelen elit bir kabin. Yıllardır BMW modellerinde görmekte olduğumuz ergonomik sıkıntısı bulunmayan hatasız bir yapı. Coupé’lerin alışılagelmiş emniyet kemerine uzanma sorunsalı bu otomobilde de kemerleri nazikçe uzatan kollarla çözüme kavuşturulmuş.

Başdöndürücü ekonomi! Yıllardır birçok BMW modelinde görüp yeterince tanıdığımız bir motor 420d’de kullanılan. Rölanti hızlarında biraz gürültülü çalışması dışında pek eleştirilecek yanı olmayan dizel makine, yüksek torku ve gücü sayesinde etkileyici performanslar sağlarken olağanüstü düşük yakıt tüketimi gerçekleştiriyor. Dışardan heybetli ve gücünü

tüketim, performans, - Fiyat, motor sesi, egzoz çıkışı Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 1995 Motor gücü (HP): 184 Maksimum tork (Nm): 380 Vites kutusu: 8-ileri çift kavramalı otomatik Maksimum hız (km/s): 240 0-100 km/s hızlanma (sn): 7.5 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.0/4.1/4.8 Ağırlık (kg): 1450

e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST BMW 420d

Çekici tasarımı kadar sırtında taşıdığı 4 numarayla da görenleri şaşırtan coupe, kesinlikle daha zarif bir görüntüye sahip. Aslında tasarımda yabancı hiçbir şey yok, alışılagelmiş BMW çizgisinde, sadece bir numara büyük.

e-motoring magazine › ocak 2014


haykıran otomobile bakıldığında yakıtı içtiğini zannetmek ilk seçenek. Ama 2.0 litrelik dizel motor, maliyetlerin arttığı bu dönemde şüphesiz BMW ürün gamının en mantıklı seçeneği. Çok etkileyici bir performansla kullanılsa bile yakıt tüketimi çok düşük gerçekleşiyor. Otomobil bence günümüzün en modern ve en iyi çift kavramalı şanzımanıyla yönetiliyor. 8 ileri vitesli sistem, bugün BMW model gamında M Serisi modelleri dışında her araçta kullanılıyor. Direksiyondan ya da vites kolundan manuel olarak da seçilebilen vitesler, dizel motor yüksek devir çeviremese de performans yönetiminden başrol oynuyor. Kokpit üzerinden Eco Pro, Comfort ya da Sport sürüş modları seçilebilen otomobilde DTC desteğini tamamen devreden çıkartmak mümkün olabiliyor. Gerçi otomobilde takılı olan

kış lastikleri sebebiyle oynama riskine girmedik ama drift meraklıları için yüksek tork sayesinde otomobili arkadan kaydırmak hiç de zor değil. Depoyu ilk doldurduğunuzda yol bilgisayarı 800 km menzil vaat ediyor. İnanmak istemiyorsunuz ama ne kadar sert ne kadar hızlı kullansanız da otomobil 100 km’de 7.0 litrenin üzerinde tüketim sergilemiyor. İstanbul trafiğinde genelde 6.0 litre civarında yakıt tüketim ortalamasıyla dolaşıyorsunuz. BMW 4 Serisi ile yeni bir kulvar daha açıyor. Gerçi gelen haberler 4 Serisi’nin coupelerle sınırlı kalmayacağı yönünde, yıl içinde ortaya çıkması beklenen M4 Gran Coupe’de kapı sayısı yine 4 olacak. Görünen o ki Münihliler “halk otomobili” 3 Serisi’nin üzerinde daha avangard bir kulvar yaratıyor. e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Toyota Corolla 1.4 D-4D Multimode

Kasıla kasıla!

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › ocak 2014


Dünyanın en çok satılan otomobil modeli Corolla, 11. nesliyle kendi şeridinde ağırlığını hissettirmeye çoktan başladı. Yeni dizel motorlu versiyon özellikle düşük tüketimiyle çok iddialı. Bir de kasılmalı vites değişimleri olmasa...

e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Toyota Corolla 1.4 D-4D Multimode

H

aziran ayı itibarıyla geride bıraktığı 48 yılda ulaştığı 40 milyonluk satış rakamıyla halen dünyanın en çok satılan otomobili olan Toyota Corolla, ülkemizde de sadık kullanıcı kitlesini tatmin etmeyi sürdürüyor. Gerçi Corolla’nın hitap ettiği yaş dilimi her yeni modelde belirgin olarak yükseliyor ama otomobilin kalitesinin de paralel artış trendinde olduğu bir gerçek. 11. nesil Corolla’da seriye en son eklenen dizel motorlu versiyon, birçok cazip unsurun yanında Toyota müşterilerine yaka silktiren e-motoring magazine › ocak 2014

bir donanıma da sahip. Opsiyonel sunulan elektro hidrolik, yani robotize vites kutusu, yakın geçmişte çözülemeyen sorunları ve yolda kalmalara neden olması yüzünden markayla özdeşleşen “sorunsuz-luk” apoletine gölge düşürmüştü. Bu kez sistemin olgunlaştığı, sorunların giderildiği iddiasıyla Corolla’da tekrar karşımızda! KeenLook (keskin bakış) ruhu, diğer modeller gibi Toyota’ya da dinamizm kazandırıyor. Ama aerodinamiyi direnç katsayısını 0.2 Cd düşüren burun yapısı, otomobilin sessizliğinde de pay sahibi. Tabii Corolla’nın altındaki dümdüz zemi-


Toyota Corolla 1.4 D-4D Multimode + Dingin sürüş, güçlü çekiş, konfor, geniş arka kısım, düşük tüketim - Sarsıntılı vites değişimleri, eski yüzlü kokpit Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 1364 Motor gücü (HP): 90 HP/3800 d/d Maksimum tork (Nm): 205 Nm/1800 d/d Vites kutusu: 6 ileri robotize otomatik Maksimum hız (km/s): 175 0-100 km/s hızlanma (sn): 14.7 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 5.8/4.4/4.9 Ağırlık (kg): 1290

nin katkısını da göz ardı etmemek gerek. Bunlar hep mühendislik pırıltıları olarak kullanıma, yakıt tüketimine yansıyan unsurlar. Ama belki biraz da çekici tasarım için çalışılabilirmiş. Kabinde birçok unsur çok iyi tasarlamış, işlevsel, kaliteli ama süslü değil. Otomobilin yenilendiğini yeterince hissettirmiyor.

Kabin geniş ve rahat ama... Büyüdükçe ve tabii nesli yaşlandıkça olgunlaşan Corolla, bir önceki nesile göre 80 mm daha uzun, 15 mm daha genişletilmiş. Aks me-

safesindeyse 10 cm’lik artış var. Bunlar kağıt üzerindeki büyüme değerleri ama otomobilin içine girdiğinizde, özellikle arka kısımda daha bir rahatlama hemen fark ediliyor. Otomobilin Auris ile ortak kullanılan kokpiti eski nesil hatlara sahip. Belki eksiği yok ama pek albenisi de yok. Gece sürüşleri kokpitin ortasından geçen aydınlatma hariç! Özellikle LCD’nin icadından beri değişmemiş olduğunu düşündüren saat, nedense Japon üreticilerin vazgeçilmez ortak tutkusu durumunda. TFT ekranlar yaygınlaşırken Corolla’da da dijital satin en basit haliyle LCD’ye vefa sürüyor! Üst donanım vesiyonlarına çıkıldıkça dokunmatik ekranlı göstergeye kadar ulaşılıyor. Ama ekonomik dizel versiyonda pahalı aksesuarlar rağbet görür mü tartışmaya açık. Toyota Corolla ile ilgili birçok avantaj sayılabilir. Mesela kabinin ferahlığı. Corolla’nın iyileştirilen koltukları, sürücü koltuğunda öncüsüne göre 15 mm daha yüke-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Toyota Corolla 1.4 D-4D Multimode

seltilebilme ve 20 mm daha ileri geri manevra yeteneği kazandırmış. Arka koltuklardaysa diz mesafesinde az değil, 92 mm’lik artış söz konusu. Kabin içinde arka koltuk yolcuları için de güzel bir haber var, üç yolcu rahat rahat oturabiliyor ve ortadaki yolcu da ayaklarını düz bir zemine koyabiliyor! Önden çekişli otomobillerin arka koltuk yolcuları yıllarca ne çekmişti şaft tünelinden! Ve bagaj! Bu segmentte ortalama değerler içinde kalan Corolla’nın 452 litrelik bagaj hacmi, yükünüzü sorunsuz kabul ediyor.

her an dolu. Maksimum torkuna 1800 d/d’de ulaşan motor, 2800 d/d’ye kadar sürdürüyor ki bu da otomobilin diri karakterini açıklıyor. Başarılı tork dağılımı sayesinde çekiş güçlüyse de ivmelenme pek canlı değil. Zaten her vites değişiminde saniyeye yakın zaman kaybeden otomobil, 100 km/s hıza bile 14 saniyeyi aşkın zamanda ulaşıyor. Motor ile ilgili kusur bulmak zor ama sürüş sırasında hemen hissedilen kasılmalı vites değişimleri sürüş keyfini kaçırıyor. Gerçi artık yolda bıraktırmayacak düzenlemelerin yapıldığı söyleniyor ama tüketiciler arasında

Beni böyle sev seveceksen…

adı çıktığında bunu tersine çevirmek de zaman alıyor… İlk kez 1999’da tanıştığım ve Alfa Romeo’dan Mercedes’e hemen her markada sorunlu karakter sergileyen ve sürüş zevkini

Otomobilin D-4D motoru, üstten tek eksantrikli ve 8 supaplı bir makine. Gayet tatmin edici tork dağılımına sahip devir bandı neredeyse e-motoring magazine › ocak 2014


ÜRETİCİLER OTOMATİK TAKLİDİ YAPAN ROBOTİZE MANUEL ŞANZIMANLARLA ÜRETİM MALİYETLERİNİ DÜŞÜRME VE EMİSYON NORMLARINI YAKALAMA DERDİNDE. SÜRÜCÜLER İÇİNSE YOKUŞTA GERİ KAYDIRMASIN YETER! AMA GERÇEKTEN BU YETERLİ Mİ?

sekteye uğratan robotize (“otomatikleştirilmiş” manuel) şanzıman Corolla’da da -hala!- keyif vermiyor. Hız yükseldiğinde kasılmalar azalsa da sistem örneğin otomobille parke kaplı yokuş tırmanırken vites seçiminde bocalıyor. Hele bir de yüzey ıslaksa kelimenin tam anlamıyla afallıyor. O sırada radyoda çalan şarkı ise “beni böyle sev, seveceksen”… Peki bu kadar başa dertken üreticiler neden robotize şanzımanlarda inat ediyor? Yanıt şöyle, birincisi otomatik şanzıman pahalı bir ünite. Hem üretirken hem satın alırken! Markalar zarar etmeden müşteri beklentilerini karşılamak için mecburlar. Kullanıcılar ise zaten ne aldığının çok farkında değil, geri kaydırmasın yeter! Yok-

sa vites kolunun altında nasıl bir mekanizma olduğuyla çok ilgilenmiyor(du)! Tekrar belirtelim, robotize şanzımanlar aslında elektro mekanik sistemle otomatikmiş gibi vites değişimleri gerçekleştirilen manuel şanzımandan başka bir şey değil! Ama üreticiler için asıl gerekçesi, egzoz emisyon normlarını tutturabilmek. Geri kaydırma meselesi -birçok markada opsiyonel de olsa!çoktan halledildi ama maksimum sorunsuzluğun bu modelle sağlanmasını dileyelim!.. Boş ağırlığı en donanımlı versiyonda 1290 kiloya ulaşsa da yakıt tüketimi makul seviyede kalabiliyor. Şehir içinde 6 litre düzeyinde kalan tüketim ortalaması, sabit hızda yapılacak uzun yolculuklarda 100 km/4.5 litre civarında gerçekleşiyor. Özet geçersek, Corolla’da her şey makul ve mantıklı. Siz yeter ki vites değişimlerindeki kasılmalarla aranızda uzlaşın... e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Peugeot 208 1.0 VTi Access

Yoklukların keyfi

e-motoring magazine › ocak 2014


208 1.0 VTi o kadar az ama o kadar çok ki şaşırıp kalıyorsunuz. Hemen her şeyi minimumda tutulmuş bir otomobil nasıl bu kadar keyifli olabilir? Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Peugeot 208

P

eugeot’nun 1970’lerde adını halk arasında “Yahudi Mercedes’i”ne çıkartan premiummuş gibi yapan ucuz yollu otomobil anlayışı, 1990’lardan itibaren kendi yolunu çizme rotasına oturmuştu. Premium gibi olmaya çalışmıyor kendi kalite düzeyinde ilerlemeyi seçmişti. Bu mecburi rotada markanın ekonomik bilançolarının da etkili olmadığı bir gerçek. Günümüzdeyse Fransız üretici her bütçeye uygun modelleriyle çıkış arıyor. Son dönemde bunun belki de en iyi örneğini 208 ailesiyle veriyor Peugeot. 35.900 TL’ye satılan markanın en en en düşük modeli 208 1.0 VTi, sadece Access donanımıyla sunuluyor. Öyle bir otomobil ki her şeyi az! Yeni geliştirilen muhteşem motoru bile üç silindirli! Ama canlı mı çok canlı, keyifli mi çok keyifli! Otomobildeki en karmaşık donanımlar havayastıkları. Onda bile ön hava yastıkları standart, yan havayastıkları yok. ABS ve EBD ise standart. Hatta isteyen opsiyonel olarak ESP ya da yokuş destek sistemi bile alabiliyor! Tabii klimanın da standart sunulduğunu eklemek gerek! Ama gerçekten başka da hiçbir şey yok! Şöyle ki, epeydir, nereden baksam 10 yıldır, kızaklı radyo teypli bir test otomobili görmemiştim! Neyse ki spor direksiyon

e-motoring magazine › ocak 2014


simidinin yanındaki kumandayla gayet de iyi idare ediliyor. Bir başka yokluk (!), arka camlar manuel kumandayla çevire çevire açılıyor. Unuttuğumuz yöntemler... Yok yok, biz çok şımarmışız! Camlar da gayet güzel açılıyor! Emin olun, tek dokunuşla inip çıkmıyor diye söylendiğim otomatik ön cam kumandasından daha sempatik! Aynaların manuel olduğunu söylememe gerek var mı? Önde sis farları yok, zaten ülkemizde yerli yersiz kullanıldığı için gereği de yok! Bu otomobilde, inanın, torpido gözü aydınlatması ve hatta tavanda yolcu el tutamakları bile yok! Peki ne var? Süslü hiçbir şey yok ama fonksiyonel her şey var: Sinyal lambalı yan aynalar, ISOFIX çocuk koltuğu bağlantı noktaları, hıza duyarlı merkezi kilit, soğutmalı torpido, yol bilgisayarı, dış ısı göstergesi, ceket için askı, makyaj aynası (!)... e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Peugeot 208 1.0 VTi Access

NEREDEN BAKSAM EN AZ BİR 10 YILDIR KIZAKLI RADYO TEYPLİ TEST OTOMOBİLİ GÖRMEMİŞTİM. SPOR DİREKSİYONUN SİMİDİNİN YANINDAKİ KUMANDAYLA GAYET DE İYİ İDARE EDİLİYOR. BİR BAŞKA YOKLUK (!), ARKA CAMLAR MANUEL KUMANDAYLA ÇEVİRE ÇEVİRE AÇILIYOR. UNUTTUĞUMUZ YÖNTEMLER! YOK YOK BİZ ÇOK ŞIMARMIŞIZ... CAMLAR GAYET GÜZEL AÇILIYOR!

Harekete geçildiğindeyse çok net, inanılmaz bir sürüş keyfi var. Yeni geliştirilmiş 3 silindirli benzinli atmosferik motor, 95 Nm’lik torkuyla yüksek devirlerde gezinmekten kaçınılmayıp vites seçimleri doğru yapıldığında inanılmaz zevkli sürüşler sağlıyor. Rakamsal olarak öyle görünmüyorsa da (0-100: 14 sn!) üç silindirli motordan duyulan ses otomobilin çok çabuk ivmelendiğini düşündürtüyor. “Pire gibi” terimi sanki 208 1.0 VTi için söylenmiş! Ferrari modellerinin yirmide biri fiyata satılıp trafikte aynı ritmde seyreden bir otomobilin keyfi ancak bu kadar yüksek olabilir! Üç silindirli motorun sesi, çok da İkinci Dünya Savaşı filmlerinden duyduğumuz Nazi araçlarının sesine benzemiyor. Sürüş keyfine katkısı fark ediliyor. Motorun asıl keyfiyse çok düşük yakıt tüketimi. Genelde tasarrufa değil de ateşli tempoya yönelik kullanımı tere-motoring magazine › ocak 2014

cih etmeme rağmen şehir içi ortalaması 6.2 litre olarak gerçekleşen otomobille 5.5 litre civarında ortalamalar tutturmak mümkün. Uzun yol değerlerini hayal edemiyorum ama sıkıcı gerçekleşeceğini düşünmek zor değil. Çünkü bu bir şehir içi otomobili. Motorun tek kötü yanı, fazla girintili çıkıntılı üst kapağı nedeniyle satın aldıktan sonra bir daha o kadar temiz görülemeyecek olması!.. Başka bir jenerasyondan kalmış gibi hissettiren ama modern teknolojilerden hiç de geri kalmayan genç bir otomobil 208 1.0 VTi. Sanki Peugeot demiş ki, “Alın size uygun fiyata bir baz otomobil! Paranız oldukça sis farıydı, kol dayanağıydı, otomatik arka camdı, eklersiniz. Keyfini çıkarın!”... Düşünsenize 15 inçlik de olsa otomobile jant almak zorunda değilsiniz! Sahiden keyfini çıkarın.


Peugeot 208 1.0 VTi Access + Dinamik tasarım, donanım tercihleri, çevik motor, fiyat - Yan hava yastıkları yok Yakıt tipi: Benzinli Motor hacmi (cc): 999 Motor gücü (HP): 68 HP/6000 d/d Maksimum tork (Nm): 95 Nm/3000 d/d Vites kutusu: 5 ileri manuel Maksimum hız (km/s): 165 0-100 km/s hızlanma (sn): 14 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 5.1/3.8/4.3 Ağırlık (kg): 975

e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Seat Ibiza Cupra

Oley, Ole Gücünü kuvvetini şemsiyesi altında bulunduğu VW Group’un Polo GTI’ından alan İspanyol Ibiza Cupra’nın özgün kişiliği yoksa da rüzgar gibi esiyor.

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Ali AKSIN e-motoring magazine › ocak 2014


ey, Oley...

e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Seat Ibiza Cupra

H

ani sosyetenin aranan simaları üzerlerinde aynı kıyafetle bir davette karşılaşır ve pişti olurlar ya, VW Polo GTI ile Seat Ibiza Cupra’nınki o hesap. Gerçi onların kıyafetleri değil, ruhları birbirlerinin aynısı ama olsun, ne de olsa markaları farklı! Ölçüleri hemen hemen Polo ile aynı olan otomobil, Seat’ta sadece üç kapılı olarak üretiliyor. Aslına bakarsanız çok da tahrik edici bir görünümü yok, tipik kızgın Seat bakışları dışında gövde renginin de katkısıyla pek tehditkar görünmüyor. Gövdeyle bütünleşen siyah plastik parçalar ateşli görüntü yaratmaya yetmiyor. Buna arka tamponda e-motoring magazine › ocak 2014

pek göze çarpmayan deflektör de dahil. Tabii bilemiyoruz, kırmızı bir otomobilde her şey farklı olabilir. Üç kapının getirdiği sportif etki, tavan spoyleriyle desteklense de görüntü çok da sportif değil. Dışardaki bu etki, kabine de yansıyor, geniş yan destekli koltuklar ve altı düz direksiyon simidi dışında kabinde sportif aksam bulmak zor. Tabii 260 km/s’de biten hız göstergesini de unutmayalım. Bu kadar zayıf sportif aksesuarların yanında metal pedal seti, sonuç olarak otomatik vitesli bir araçta hayli yavan kalıyor. Bir GTI’yi yüksek tempoyla kullandığınızda tüketime dair olabilecek kötü deneyimler, bu üç kutsal harfin İspanyolcası olan Cupra’da pek yaşanmıyor! 180 HP’lik Cupra’yı ne kadar iste-


seniz de sakin kullanamıyorsunuz. Buna karşılık yakıt tüketimi hiç korkulan değerlere yükselmiyor. Bunun da sırrı DSG şanzıman ile 1.4 litrelik TSI motorun işbirliğinde yatıyor. 2000 d/d’den itibaren 250 Nm’lik gayet tatminkar bir tork değerini kullanıma sunan direkt enjeksiyonlu motor, 6.9 saniyede 0-100 km/s hızlanmasıyla aile büyüğü Golf GTI’nin hemen peşine takılabiliyor. Eminim ki bu otomobil 250′lerin deneneceği bir araç değil! Manasız risk! Üçüncü viteste 7000 d/d’ye ulaştığında 120 km/s’de seyretmeye başlayan otomobil, dördüncü vitesi 7000 d/d’de bitirdiğinde 160 km/s hıza ulaşmış oluyor. Beşinci vitesteyse 6500 d/d’ye ulaştığında 200 km/s hız görünüyor! Ama işte hava biraz rüzgarlı ise bu hızlar büyük oto-

mobillere göre daha bir tedirgin edici oluyor. Seat Ibiza Cupra’nın çift kavramalı otomatik şanzımanı DSG, her tür kullanım stili değişikliğine her an hazır durumda. Saniyenin yüzde biri gibi çok kısa bir süre zarfında ve çekiş gücü kaybı yaşanmadan bir sonraki vitese sarsıntısız geçiş sağlayan sistem, yokuşta kalkışlarda da geri kaymayı önlüyor. Üstelik yakıt ekonomisinden neredeyse hiç vazgeçmesi beklenmiyor! Otomobilin viraj eğilimleriyle ilgili basın çevresinden takip ettiğim ‘adı çıkmış’ bir önden kayma meselesi var! Tıpkı “adı çıkartılan” Polo GTI gibi onda da gözünüz korkmamalı. Çünkü bu otomobil kötü şöhret kazanacak kadar önden kaymıyor! e-motoring magazine › 0cak 2014


TEST Seat Ibiza Cupra

180 HP’lik Cupra’yı ne kadar isteseniz de sakin kullanamıyorsunuz. Buna karşılık yakıt tüketimi hiç korkulan değerlere yükselmiyor. Bunun da sırrı DSG şanzıman ile 1.4 litrelik TSI motorun işbirliğinde yatıyor.

e-motoring magazine › ocak 2014


Bilakis, 180 HP, önden çekişli bir araçta gayet güzel dizginlenmiş, ön tekerleklerin gövdeyi dışarı taşıması başarıyla engellenebilmiş! Zaten siz aşırı zorladığınızda diferansiyel kilidi disipline ediyor, ESP yola getiriyor! Korkmayın! 215/40 R17 ebatlı lastikleri virajlarda ezerek dönerken ne kadar stabil olduğunu dikkatle takip ediyorum. Keskin direksiyon tepkileri, yere sert basan ayaklar, üzerinde taşıdığı gövdeyi sıkı tutan kollar ve tabii güçlü frenaj. Standart versiyondan 15 mm alçaltılmış spor süspansiyonlu Ibiza Cupra ile şehir içinde gözlediğim, caddelerin engebelerinde, çukurlarda tüm bu sertlik sağlayan unsurlardan dolayı alıştığımız otomobillerden farklı tepkiler sunabildiği. Otomobilleri elbette çukurlardan korumak gerekli ama olur da çukura ya da bir kasise denk gelirseniz Ibiza Cupra’daki sertlik kabine de sert yansıyor, daha bir dikkat etmek gerek! Hızlı döndüğüm virajlardaysa kısa aks mesafesi aklıma her an go-kart etkisini getirmedi dersem yalan olur! Sert dönüşlerde arka tekerlekler yerden kolayca kesilebiliyor! Eskiler bilir, 205 GTI’nin de en keyifli marifetlerinden biriydi bu!

Seat Ibiza Cupra + Performans, tüketim, süspansiyon, koltuk destekleri - Silik tasarım, güven hissi Yakıt tipi: Benzinli Motor hacmi (cc): 1390 Motor gücü (HP): 180 HP/6200 d/d Maksimum tork (Nm): 250 Nm/2000 d/d Vites kutusu: 7 ileri DSG Maksimum hız (km/s): 225 0-100 km/s hızlanma (sn): 6.9 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 7.5/5.1/5.9 Ağırlık (kg): 1180

e-motoring magazine › 0cak 2014


KÜLTÜREL

Ferdi Özbegen ve cabrio tutkusu

İşte bu onun cabrio hikayesi Yaşama vedasının birinci yıldönümü yaklaşırken Ferdi Özbeğen’i gizli kalmış cabrio otomobil tutkusuyla yadediyoruz.

e-motoring magazine › ocak 2014


Z

Müzisyen arkadaşlarından biri şunları söylüyor, “Müziğini koyup üstü açık otomobiliyle saatlerce tek başına dolaşmaya bayılırdı, Müzikten sonra en büyük merakıydı üstü açık otomobiller.”

aman hızlı geçiyor. Hayat ise akıp gidi-

arkadaşı şöyle diyor, “Uzun yıllardır tanırım…

yor. Önemli olan tadını çıkarabilmek. Ül-

birlikte de çalıştık. Otomobil merakı müthişti. İlk

kemizde sonradan “tavernalaşan” piyano

tanıdığım yıllarda (1975-76) Peugeot 403’ü vardı.

bazlı kulüp müziğinin öncüsü Ferdi Özbeğen’in

Plak patlayınca mavi Mercedes 350 SL aldı. Ama

vedasının yıldönümü geldi bile. Geçen yıl 28

o araba çok üzdü onu. Yurda hurda olarak giriş

Ocak’ta aramızdan ayrılan Özbeğen’i herkes duy-

yapılmış bir araçtı, mali polis el koydu... O gün-

gusal şarkılarıyla anımsıyor ve anımsayacak. Biz

lerde “oyuncağımı elimden aldılar” derdi. Uzun

ise e-motoring magazine olarak usta müzisyeni

bir süre sonunda 1987’de gümrüğünü ödeyip geri

pek de bilinmeyen yönüyle anmak istedik.

aldı. Daha sonra bir sürü Jaguar’ı oldu, neredeyse her tipi ve modeli... Hatta bir ara Rolls-Royce

Ferdi Özbeğen’in müzik ve Bodrum dışında ye-

kullandı..15

gane ilgisi cabrio otomobillereydi. 1960’lı yılların

yumduğu günlerde garajında iki Saab ve bir Mini

sonundan itibaren otomobiller edinmeye başlayan

Cooper olduğunu sanıyorum.”… Ve Özbeğen’in

Özbeğen, çok sayıda üstü açık otomobile sahip

kendi sözleri, “Çok sevdim otomobilleri. Çok sayıda

senedir

takıntısı

Saab..

Gözlerini

olmuştu. Müzisyen arkadaşlarından biri şunları

cabriom oldu. Şimdi geriye baktığımda eğer böyle

söylüyor, “Müziğini koyup üstü açık otomobiliyle

çok araba değiştirmesem bu kadar zarar etmezdim.

saatlerce tek başına dolaşmaya bayılırdı. Müzikten

Ama her birini yaşamak çok güzeldi”.

sonra en büyük merakıydı üstü açık otomobiller”.

Hayat

akıp

gidiyor.

Üstelik

hiçbir

otomobilin

Jaguarlar, Mercedesler, Saablar kullandı yıllarca.

yetişemeyeceği kadar da hızlı. Yine onun sözüyle

Kendi kullandığı yetmemiş gibi, Ümit Besen başta

noktalayalım, “Bir sağlık bir de para gidince insanın

olmak üzere birçok müzisyen arkadaşına, oto-

etrafında kimse kalmıyor”... Onun otomobil sevgisi

mobilleri için hep kılavuzluk yapmış... Bir başka

boşa olmamış anlaşılan. e-motoring magazine › 0cak 2014


sade’ce M. Ali Sade

REO, JEEP VE M1 PİYADE TÜFEĞİ 1980’lerin başlarıydı. Hasan askere şoför adayı olarak gidiyordu. Harem’den bindikleri Düzce Varan Turizm’e ait eski otobüs tozu dumana katarak acemi birliği Hendek’e doğru yol alıyordu. Babası da yanındaydı. Hasan o zamana kadar arabaları sevmesine ve çok merak etmesine rağmen hiç kullanma deneyimi yaşamamıştı. En çok da mahallelerindeki 1956 Chevrolet otomobili ve yazın gittikleri Karadeniz’deki köylerindeki kırmızı İnternational Harvester kamyonu severdi. Yemin törenine kadar selam vermek, yürümek, dönmek gibi askeri konular işlendikten sonra şoförlük eğitimi başlamıştı. Önce hepsini bir dershaneye toplayıp kara tahta üzerinde bazı trafik bilgileri verdiler. Koskoca barakada ikiyüzelli üçyüz kişi olmasına rağmen içlerinden dört beş kişide ehliyet vardı. Geri kalanlardan büyük çoğunluk hiçbir şey bilmiyordu. Daha sonra da işin asıl yönüne yani direksiyon eğitimine başlandı. Eğitim alanına bene-motoring magazine › ocak k 2014

zinli M 35 modeli Reo kamyonlar gelmişti. İlk gün eğitici olan çavuş direksiyona oturarak bizim Hasan’a pedalları öğretti.”Bunu kesinlikle unutmayacaksın; soldaki pedal debriyaj, ortadaki fren, sağdaki de gaz. Yani debriyaj, fren, gaz. Sen tekrar et bakayım” dedi. Hasan önce bütün dikkatini topladı ve başladı saymaya: “Depreç” der demez enseye şaplağı yedi. ”Değil lan, iyi dinlesene. Deb-rii-yajjj. ”Hasan tekrarladı:”Dep-re-yaz”. Yine şaplak gelince iyice şaşaladı zavallı: ”Depree-yaçç”.”Olmadııı!! Deeb-riii-yaaajjj” Tekrarladı: “Deep-rüüü-yaazz. ”Oğlum insanı deli etme. Deeb de bakayım” Hasan:”Deeep”. ”Pe değil ulan, hay dilini eşek arısı soksun, beee”. Hasan’da film kopmuştu bir kere. Bildiğini de unutuyordu. ”Deeebbeee”. Çavuş “patla emi, deb-ri-yajj ulan. Tekrar et hadi” diye yineledi. Hasan yavaşça ”depriyac” dedi. Çavuş da aslında anlamamıştı ama bu kadarını kabul etti. ”Say diğerlerini de “ dedi. Hasan “depriyac, firen, kazdır komutanım” deyince komutanım lafı çavuşun çok


hoşuna gitti. ”Aferin bak öğreniverdin işte” dedi, bir daha da tekrar ettirmedi. O gün boyunca eğitime çıkan herkes “debriyaj-fren-gaz” demeyi öğrendi. Hasan unutmamak için her yerde bunu tekrar ediyordu: ”Depriyac, firen, kaz, depriyac, firen, kaz, depriyac, firen, kaz…” Ertesi gün konu aracı çalıştırmaydı. Bu defa şoför koltuğunda Hasan vardı. Yine aynı aksi çavuş denk gelmişti. Hasan’a iş bırakmadan vitesi boşa alıp ”çevir kontağı” dedi. Hasan komşuları Kemal beyin 1956 Chevrolet’sine çok binmişti. Gerçi hiç direksiyonuna oturmamıştı ama kontağı da biliyordu. Hatta bir seferinde Kemal amcası “Hasan kontağı evde unutmuşum, bizim evden al da gel” dediğinde evden ucunda çok güzel de bir maskotu olan üç-beş anahtarı alıp gelmişti. Kemal bey de bu anahtarlardan en irisini otomobilin ön panelindeki yerine takıp çevirerek arabayı çalıştırmıştı. Dolayısıyla bugün şaplak yemezdi. Ancak bir terslik vardı, Reo’nun üzerinde anahtar takılıp çevrilecek bir yer de yoktu. Azıcık biliyordu ya hemen çavuşa “kontağı verir misiniz çavuşum” dedi. Yine şaplak geldi. ”Ulan dün pedalları anlatırken sana anlattım ya geri zekâlı” dedi çavuş. Hasan “depriyac, firen, kaz,” demekle uğraşırken çavuşun anlattıklarını kaçırmış olmalıydı. Çavuş direksiyonun sol tarafında uyduruk bir yeri işaret etti. Gerçekten de Hasan bu düğmeyi çevirince gösterge tablosu hareketlenmişti. Ama sadece o kadar. Hasan “bu düğmenin arabayı da çalıştırması lazım” diye düşünerek biraz daha zorladı. Ama “kıracaksın ulan yeter” ikazını alınca bıraktı. ”Ne saçma” diye düşündü. Peki, nasıl çalışacaktı? Çavuş Hasan’ın sağ ayağını postalından tutarak gaz pedalının üst tarafında yer alan marş pedalı üzerine koydu ve “kuvvetlice bas “ dedi. Hasan pedala basınca marş motoru Reo’nun motorunu

çevirmeye başladı. Birkaç saniye sonra Reo çalıştı. Çalışınca Hasan ayağını -aslında da korkudan- hemen pedaldan çekiverdi. Bu hareket çavuşun çok hoşuna gitmişti. O gün Reo’yu bulunduğu yerde çalıştırmayı ve vites yerlerini öğrendi Hasan. Öğrendikçe keyif alıyordu aslında. Keşke çavuş da biraz daha kafa dengi olsa diye düşündü. İlerleyen zamanda şoför eğitim pistinde yavaş yavaş da olsa gitmeye durup kalkmaya başladılar. Eğitim ilk başlarda sert ve sıkıcı olsa da ilerleyen zamanda gerçekten eğlenceli olmaya başlamıştı. Hatta bir gün başlarındaki astsubay iyi öğrenenlerin beşinci vitese geçmesine bile izin vermişti. Hasan geri manevralarda azıcık sıkıntı çekse de ileri gidişlerde oldukça başarılıydı.


sade’ce M. Ali Sade

Yeni birliğinde Hasan’ı sevmişlerdi. İlerleyen zamanda ona çarşıya devamlı göreve giden sarı tamponlu bir CJ3B Tuzla Jeep verdiler. Bu Jeep M38’e göre hem daha bakımlı ve hem de yeniydi. Hasan da artık şoförlüğü ilerletmiş “debriyaj, fren, gaz” dersinden çok daha ileride bir şoför olmuştu.

Günler geceler akıp gitti. Hiç geçmez sandıkları üç ay çabucak geçerek usta birliklerine dağıtım oldular. Hasan’ın şansına da Edirne’de bir birlik çıkmıştı. Hasan gittiği yeni birliğinde Jeep şoförü olarak seçilmiş ve hatta takım komutanı tarafından ehliyetine cip vizesi yapıldıktan sonra çarşıda da araba kullanması için polislerce trafik vizesi bile yapılmıştı. Arkasına römork takılmış eski bir M38 Jeep kullanıyordu. Bununla yemek almak için mutfağa da gidiyor, akşam olunca nöbetçi subaylara da hizmet veriyordu. Yeni birliğinde Hasan’ı sevmişlerdi. İlerleyen zamanda ona çarşıya devamlı göreve giden sarı tamponlu bir CJ3B Tuzla Jeep verdiler. Bu Jeep M38’e göre hem daha bakımlı ve hem de yeniydi. Hasan da artık şoförlüğü ilerletmiş “debriyaj, fren, gaz” dersinden çok daha ileride bir şoför olmuştu. Bir gün teğmeni Hasan’ı çağırarak ertesi gün için hazırlık yapmasını, iki arkadaşı ile birlikte Tuzla’daki Jeep fabrikasından tümene tahsis edilen on adet Jeep aracını teslim alarak Edirne’ye getireceklerini söyledi. Sabahleyin depodan teçhizatlarını kuşandılar, M1 piyade tüfeklerini, mermi ve kumanyalarını alarak İstanbul istikametine gidecek ilk posta trenine binmek üzere Edirne istasyonuna geldiler. Posta treni her istasyonda, her makas başında uzun uzun bekleyerek onları sabaha karşı Halkalı’ya indirdi. Sabah ilk banliyö ile Sirkeci’ye, oradan da vapurla Haydarpaşa’ya geçtiler. Hasan Harem’in üst tarafında Çiçekçi’de oturuyordu. Vapur ile Haydarpaşa’ya yaklaşırken kendi evlerini göremese de mahallesini çok net görebilmişti. Yanındaki iki arkadaşına ve teğmene de kendi evini tarif etti. Evden uzaklaşalı da epey zaman olmuş evini çok özlemişti.

e-motoring magazine › ocak k 2014

Banliyö treni ile Tuzla’ya oradan da Jeep fabrikasına geçtiler. Jeepleri o gün teslim alamadılar, işleri uzadı, ertesi güne kaldılar. Ertesi sabah kendilerine tahsis edilen beş adet açık vagona cipleri ikişer ikişer bindirdiler. Vagonun zeminine çaktıkları ağaç takozlarla ve gergi telleriyle cipleri sabitlediler. Şanslarına çok beklemeden hemen hareket ettiler. Öğlene doğru da karşıya geçecekleri Haydarpaşa’daki feribot iskelesine geldiler. Buradaki hareket memuru karşıya geçiş için çok sıra olduğunu kendilerine sıranın ancak bu gece gece yarısından sonra gelebileceğini söyledi. Bunun üzerine Hasan utana sıkıla başlarındaki teğmene “komutanım, size evimi göstermiştim, hemen şurada. Nasılsa geceye kadar buradayız, bir koşu gider gelirim. Annemi, kardeşlerimi görürüm.” dedi. Teğmen buna baştan sıcak bakmasa da Hasan’ı sevdiğinden “peki ama iki saat sonra burada ol. Tüfeğini teçhizatını da yanına al, ama sakın kurcalama, başına bir hal getirme” diye sıkı sıkı tembihledi. Hasan Harem’den yukarı doğru koştururken ayakları sanki yere değmiyordu. Annesi ve kız kardeşi kapı çalınıp da onu karşılarında böyle asker kıyafetiyle görüverince sevinçten deliye döndüler. Hemen sevdiği yemekleri hazırlamaya koyuldular. Mutfakta sohbet ederlerken Hasan da yanında getirdiği M1 piyade tüfeğini kız kardeşine anlatıyordu. Hasan’ın tüfeği de en sevdiği kamyon olan İnternational Harvester fabrikasında yapılmıştı. Nişangâhın arkasında öyle yazıyordu. Vakit gece yarısına geliyordu. Teğmenin ve diğer askerlerin gözü yollarda kalmıştı. Son vagonlar da feribota yüklediği halde Hasan’dan haber yoktu. Feribot birazdan hareket edecekti. Teğmen hareket memurunun yanına giderek bir askerlerinin geleceğini, geldiği takdirde hemen karşıya geçip Halkalı’ya gelmesini tembihledi. Çok da telaşlanmıştı.


Feribot Sarayburnu’na gelince bir manevra lokomotifi bizimkilerin vagonlarıyla birlikte pek çok yük vagonunu katar yapıp Halkalı’ya doğru yollandı. Bu arada güneşin ilk ışıkları da görünmüştü. Teğmenin telaşı çoğalmıştı. ”Keşke yollamasaydım” diye aklından geçirdi. Halkalı istasyonunda diğer iki askerini vagonların başında nöbetçi bırakıp yolcu peronuna doğru yöneldi. Buradan Edirne’ye de yeni katar yapılacak ve öğleden sonra hareket edilecekti. Sıkıntıdan peronda volta atıp devamlı sigara içiyordu. Ama gelen giden yoktu. Bu arada artık banliyö trenleri sıklaşmış, istasyonda kalabalık da çoğalmıştı. Küçük bir çocuk peronda “yazıyor, yazıyoor” diye bağırıyordu. Teğmen çocuğa para verip bir gazete aldı. Bari vakit geçiririm diye düşündü. Gazetenin her zaman yaptığı gibi önce spor sayfasını çevirdi. Maçlara, puan durumuna göz gezdirdi. Ama aklı Hasan’daydı, spor sayfasından bile keyif alamıyordu. Bir sigara daha yakmak istedi ama paketi bitmişti. Büfeye doğru yöneldi. Bir paket sigara aldı. Gazeteyi okuduğu banka geri döndü.

Tekrar gazeteyi açtı. Bu defa birinci sayfayı açtı. Sürmanşetteki haberi görünce kanı dondu, rengi kaçtı. “EDİRNE’DEN GÖREVE GELEN ASKER KIZKARDEŞİNİ KAZA İLE VURDU. “ İstanbul(THA). Edirne’den görevli olarak İstanbul’a gelen Piyade Eri Hasan Korkmaz dün öğleden sonra ailesinin yaşadığı Çiçekçi’deki evlerine gelmiş, burada kız kardeşi Ayşe Korkmaz’a silahını tanıtırken silahın yanlışlıkla ateş alması sonucu ev içinde seken mermi kız kardeşinin ağır yaralanmasına neden olmuştur. Derhal Haydarpaşa Numune Hastanesine kaldırılan Ayşe Korkmaz’ın hayati tehlikesi devam etmektedir.” Gazete teğmenin elinden düşüverdi…. Hayatımızda ve de tabii trafikte iyi niyetimizle, acıyarak, aşırı cesaretle yaptığımız pek çok hareketimizin bize kötü sonuçlarla döneceğini unutmayalım. Herkese 2014 yılında kazasız belasız, sağlık ve mutluluk dolu günler diliyorum.


KÜLTÜREL

Profesyoneller

Beyazcamda kült mertebesine ulașmıș bir diziydi

Ajanlar ve otomobilleri İngiltere’de 1970’li yıllar biterken yayınlanmaya başlayan The Professionals dizisi, Bodie ve Doyle’un kullandığı otomobillerle bir nesle otomobil sevgisi aşılamasıyla da unutulmazdı.

e-motoring magazine › ocak 2014


Ü

lkemizde TRT tarafından 1980’li yılların başında yayınlanan “Profesyoneller”, 1977-1983 ITV televizyonunda yayınlanan Avengers Mk1 Productions ve Londra Weekend TV tarafından üretilen bir İngiliz polisiye-aksiyon televizyon drama dizisiydi. Toplamda, 57 bölüm 1977 ve 1981 arasında çekildi. Bu kurgusal “CI5” (gerçek hayatta MI5) ajanları gibi Martin Shaw, Lewis Collins ve Gordon Jackson tarafından oynandı. Profesyoneller, The Avengers (Tatlı Sert) arkasındaki itici güçlerden biri olan Brian Clemens tarafından oluşturuldu. The Professionels isminden önce başlangıçta “The A-Squad” ismi düşünülmüştü. Brian Clemens ve Albert Fennell yapımcılığını üstlendi ve Laurie Johnson tema müziğini sağladı. Londra sokaklarında o dönem bulabileceğiniz hemen her Avrupa otomobilinin dizide resmi geçidini görebilirdiniz… Ve tabii yeni yeni eski kıtaya sızan birkaç Japon otomobilini de… Ancak dizide ağırlık verilen CI5 tarafından

kullanılan en ünlü otomobil Ford Capri 3.0 S (öncelikle Mark III modeli ) idi. Ford Escort RS2000 ve Ford Cortina, özellikle Mark V ( TF ) modeli gibi diğer Ford modelleri bir arada kullanıldı. Ağır abi Cowley karakteri son model Ford Granada (1978-1981 Ghia modeli) kullanıyordu. Ancak dizinin ilk (1977) serisinde, kullanılan araba ağırlıklı olarak bir Rover SD1, bir Rover P6, bir Triumph 2000, Triumph Dolomite Sprint ve bir Triumph TR7 dahil British Leyland modelleriydi. İlk seride British Leyland ile yaşanan güvenlik sorunları ve araç tedariki sıkıntı yarattığı için ikinci seride Ford modellerine dönüldü. Diğer rakip firma olan GM-Vauxhall modelleri ise figüran olarak sahnelerde görünüyordu. Tabii dizideki Ford modelleri Escort, Cortina (İngiliz Taunus’u), Capri ve Granada’dan ibaret değildi. İngiltere, Ford markasının belki de Almanya’dan daha yoğun kullanıldığı bir ülke olduğunu hatırlatmakta fayda var. Cowley’in Ray Doyle ve William Bodie adında iki ajanı vardır. Bodie eski bir paraşütçü (gerçek hayatta kuaför!), e-motoring magazine › 0cak 2014


KÜLTÜREL

Profesyoneller

Doyle ise paralı ve SAS çavuşudur. Bodie acımasız ve kendi şartlarında suçluları alt etmeye daha istekli iken, Doyle, yumuşak, şefkatli ve daha düşünceli bir karakterdi. CI5 polisin kapasitesinin ötesinde ciddi nitelikteki suçlar ile başa çıkmak için her türlü yöntemi kullanmaya muktedir kurgusal bir İngiliz kolluk departmanıydı. Ancak güvenlik hizmeti veya askeri görevler için çalışmıyorlardı. İsim olarak CI5 seçimi muhtemelen İngiliz MI5’ten esinlenmişti. Kahramanlarımız, bazen soğuk savaş ile ilgili liderler, teröristler, haydutlar, tetikçiler, ırkçı gruplar ve casusluk şüphelileri gibi hainlere karşı geniş bir yelpazede mücadele ederlerdi. CI5, suçluları yenmek için alışılmamış ve bazen yasadışı yöntemler kullanarak e-motoring magazine › ocak 2014

ya da “ateşe ateşle mücadele” mantığı ile alt etmeye çalışırlardı. Taban tabana zıt olsa da, Bodie ve Doyle derin ve kalıcı dostluklarıyla neredeyse ayrılmaz ikilidir. Cowley‘e sadakatleri tam iken, verdiği emirlere uyma konusunda her zaman sınırların ötesine çıkarlar. Dizi, dünyanın her tarafında büyük beğeni görür ve The Avangers benzeri, hatta ortak özelliklere sahip olmasından dolayı da takip edilir. Günümüzde hala DVD setleri veya torrent bağlantıları ile de severlerinin beğenisini yeni kuşaklara taşımakta. Dizinin en büyük özelliği, o dönem “üzerinde güneşin batmadığı ülke” olan İngiltere’nin dünya televizyon kültürüne kazandırdığı “suç ve gerilim” türevleri yapıtların


e-motoring magazine › 0cak 2014


KÜLTÜREL

Profesyoneller

en keyiflilerinden biri olmasıydı. The Saint, Return of The Saint, The Avengers, The Persuaders gibi aynı temada aksiyon dizileri zincirinin güçlü halkalarından biriydi. William Bodie karakterini canlandıran oyuncu Lewis Collins geçtiğimiz Kasım ayında hayatını kaybetti. Şef Cowley rolündeki usta İngiliz oyuncu Gordon Jackson ise 1990 yılında aramızdan ayrılmıştı. Resimde sırasıyla Martin Shaw, Gordon Jackson ve Lewis Collins görülüyor. Üçlü “The Professionals” dizisinde kesintisiz 6 yıl birlikte çalışıp toplam 5 sezonda 57 dizide birlikte oynadılar. Dizide birbirinden çeşitli kovalamaca sahnelerinde görülen diğer birkaç ilginç aracın görüntülerini paylaşmadan e-motoring magazine › ocak 2014

edemiyorum. Özellikle bizim de yollarımızda sıkça rastlanan ticari araçlardan bir tanesi sizin de dikkatinizi çekecektir. Yıllardır Otoyol fabrikasınca üretilen Fiat 50NC kamyonun dizideki eşinin ön panjurunda Magirus Deutz yazısı görünce ben çok şaşırdım açıkçası… Otosan tarafından üretilen ve 70’li yıllara damgasını vuran Ford Cargo 1964’ten günümüze kadar İzmir’de imalat yapan ve 2013 Mayıs’ında devlet tarafından el konan BMC, İngiliz lisanslı üretimler yapmıştı. Üstteki modellerin özellikle Ege şehirlerinde yaygın olarak kullanıldığına mutlaka şahit olmuşsunuzdur. Genoto tarafından 1990’ların başına kadar lisansla ürettiği Bedford kamyon anavatanında…



RETROTEST 1974 Mercedes-Benz 230.4

Sarı Mercedes! Bir dönemin yıldızı bugünün C Serisi karşılığı W114-115 kasa Mercedesler artık nüfusları azalsa da toplamak için tercih edilir klasiklerden oldu. Bu ayki retro sürüşümüzü 1972 model 230.4’e ayırdık. e-motoring magazine › ocak 2014


İ

nsanların, en azından kuşağımın otomobilleri fark edip tanımaya başladığı andan itibaren ayırımı net biçimde yapabilmesini sağlayan bir unsurdur o burnunda taşıdığı yıldız. Mercedes’ler hiç bir otomobille karıştırılmaz, hemen anlaşılır. Herhangi bir markaya benzetildiği de olmaz. Olursa da çok zorlama olur, benzetmek için yapılmış gibi... Benim için Mercedes, 1968’den 1976’ya W114 ve W115 gövde kodlarıyla üretilen, yumuşak gövde hatlarının yerini net köşelere bıraktığı, 1970’lerin sembollerinden sayılan bu modelle başlıyor. Öncesinin döneminde yokmuşum. Dışardan bakıldığında fark edilmemesi imkansız birkaç unsur var; tabii ki önünde ışıldayan yıldız, burnundaki kromajlı ızgara -ki çocukluğumuzda ismi panjur idi!- ve iri iri gözleri... Kaba hatların zarafeti bu olmalı! İşte bunlardan dolayı karıştırılma

ihtimali yok. Ama tüm Mercedes-Benz modellerinin benzersizliğinin sadece görünümünden ibaret olmadığını iyice kavramak için birlikte gün geçirmek gerekiyormuş! Zira varılan sonuç, bugün yollarda hayranlıkla izlediğimiz Mercedes’lerin atalarının da kusursuz sürüş özelliklerine sahip olduğu yönünde!

Ammaa!!! 1975-85 arası Mercedes sahiplerinde Doğan görünümlü Şahin modası vardı, otomobil paslanmadan dolayı kaporta revizyonuna girdiğinde birkaç şey elden geçirilirdi: Kelebek camı iptal, yeni cam ve içten kumandalı büyük dikiz aynası, farlar/stoplar, tampon, direksiyon simidi (kemikli yerine yumuşak, kalın olan) Bizimkinin de o kurbanlardan biri olduğunu düşünüyorum! Zira 1973 Ağustos’tan itibaren e-motoring magazine › 0cak 2014


RETROTEST 1974 Mercedes-Benz 230.4

(1974 model) 230.4 ve 230.6 modelleri çıkmış. Ocak 1968 - 73 temmuz arası ön kelebek camlı, oluksuz düz formlu stop lambalı, dar panjurlu ve ön plaka tamponun altında olan model üretilmiş. Üstelik onların direksiyonları ince plastikten ve ortasında yarım daire şeklinde bir de korna çemberi bulunuyor. Bu otomobil, 74-76 arası bir model yılından parçalarla görünüm tazelemiş.

Ah o kapının sesi Elimde 1972 model Mercedes-Benz’in anahtarları var, öyle bugünkü gibi tek kart ya da anahtar değil, neredeyse marş için ayrı, kapılar için ayrı, bagaj için ayrı anahtar! Ama sahip olduğu plastikle en fiyakalı duranı, tabii ki motoru çalıştırmak için! Ama dur, önce etrafında bir turlamalıyım. Henüz yenilenmiş lastikler, tertemiz bir boya, çiziksiz camlar... Birbirini kucaklamış görünen silecekler bile gözüme çok şık görünüyor. Camdaki temizleme alanı açısından değerlendirince de gayet verimli. Ama öndeki kazanç arka camdaki rezistans tellerinin kalınlığıyla kaybedilmiş gibi! Nerede şimdiki mikron düzeyindeki teller... Güzel bakıldığı belli, aksaklıklarını görüyorum ufaktan ama mesele yapmıyorum, genel vaziyet gayet yerinde. Kapıyı açıyorum, içeri geçip kapatıyorum. Hemen açıp dışarı çıkıyorum. O kadar çabuk oluyor ki bu, dışardan bakan fotoğrafçım e-motoring magazine › ocak 2014

“içerde yılan mı vardı?” diyor gülerek. Eğilip kapı kilidine bakıyorum, inceliyorum detaylıca. Nasıl 38 yaşındaki bir otomobilin kapısı bu kadar güzel bir sesle açılıp kapanabilir? Anlaşılır gibi değil... Yeniden makama geçiyorum, usulca çekiyorum kapıyı, aynı mekanik beste, harika! Koltuklarda sıkıntı var, döşeme yenilenmiş ama kafalığa galiba kumaş yetmemiş, biraz eğreti kalmış, soruyorum sahibine hemen, “Hepsi yenilenecek kumaş bekliyoruz” diyor. Ferah, aydınlık güzel bir yerdeyim. Hareket ettiğimde böyle bir mekanda dolaşacak olma fikri heyecanlandırıyor.

DEF meselesi! Kontak direksiyonun arkasında, kokpitte... Hani şu çarpmalarda diz yaralanmalarına yol açtığı için Saab’larda vites kolunun arkasındadır ya, en az onun kadar ilginç bir yaklaşım. Zaten kontak yeri olarak bir de Porsche’in kokpitin sol tarafı takıntısını bilirim! Gerçi 1970’lerde Peugeot’ların da direksiyonun solundaydı ama sonra sağa aldılar... Ta ki kartlı sistemler çıkana dek de orada kaldı... Kokpitin yapısı gayet minimalist. 1960’ların sonundaki Mercedes-Benz göstergeleri, biraz geliştirilerek yerini almış... Yine devir saatsiz bir gösterge tablosu... İri rakamlı hız göstergesi, ortada da saat. Olmazsa olmaz. Öyle ya, eskiden bugünkü kadar her yerde saat yoktu... Soldaki


göstergenin içinde ışıklı park freni, yakıt uyarısı ve akü uyarılarının yanısıra hararet, yağ basınç ve yakıt tankı ibreleri yer alıyor. Döneminin komplike ünitelerinden olmalı... Havalandırma kumandalarında renkler kullanılmaya başlanmış, mavi soğuğu, kırmızı sıcağı sembolize ediyor. Zaten o yıllarda netleşen renkler, günümüze kadar da uzanmış. Havalandırma kanalları ve ısı kumandalarının pratik kullanımı dikkat çekiyor. Eskiden beri Mercedes-Benz otomobilleri ve otobüslerinde DEF kısalmasını görür ve meraktan çatlardım. Bu otomobilde de var, biraz inceleyip kafa yorunca 25-30 yıllık mesele son

buluyor ve onun soğutmayı simgelemek için DEFrost’tan geliştirildiğini öğreniyorum. Çok pratik!!! Bu çok bilinen bir şeyse pardon derim ama ben bu üç harfi yanyana bindiğim son O302’de bırakmıştım... Sembolik ikonların keşfi daha çok 1980’lerde yaşanmıştı. Kokpitin sadeliğini bugünkü C Serisi ile yanyana koyduğunuzda aslında ne kadar benzer ilkelerin korunduğu hemen göze çarpıyor. Sürücüyü uğraştırmayacak kolay kullanımlı unsurlar, soft touch parçalar, sadelik... Bu büyükbabanın kromajlı aksamları ise 1970’lerin altını çiziyor. Direksiyon simidini öne çıkarmalıyım, zira o dönem bu otomobilin ağabeyleri de dahil bütün markalar kemik gibi sertleştirilmiş plastikleri tercih ederken Mercedes-Benz W114-115 ailesiyle yumuşak plastiği benimsemişti. İnsanda hiç bırakmama isteği uyandıran bir direksiyon simidi... Çevirmeye kalkışınca tabii ki hidrolik direksiyonun icadına bir kez daha şükrediyorum! Aynalarımı ayarlıyorum, her iki taraf da manuel ve tabii ki kör nokta açısı bulunmuyor! Camlar e-motoring magazine › 0cak 2014


bile manuel, ne elektrikli aynası! İç ayna da otomatik olarak kararmıyor, ama her biri o kadar güzeller ki! Yalnız araç sahibinin camcıda kestirdiği anlaşılan aynaların orijinallerini bulması gerekiyor!

Park freni bırakmıyor! Motoru çalıştırıyorum, sağlıklı bir ses geliyor. Yine 4 vitesli bir otomobille karşı karşıyayız. Kalkış yapmadan kolla biraz oynuyorum, joystick misali tıkır tıkır geçiyor. Hele geri, kolu yarım santim yukarı kaldırıyorsunuz, 1’in sol yanında... Peki, kalkış vakti... Yumuşacık debriyaj pedalını bırakıyorum usulca. Gitmiyor. Evet atladığım bir şey var, koltuklar arasında park freni kolu yok ama tutuyor işte... Bugünkü Mercedes modellerinde olduğu gibi park freni ayakla kumanda ediliyor. Debriyajın da solunda bir küçük pedal e-motoring magazine › ocak 2014

daha var, ayakla basarak devreye alınan sistem, kokpitin solunda -unutturmamak istercesine!kocaman bir kolla devreden çıkartılıyor. Dönemin trendi doğrultusunda cam suyu püskürtmek için de bir pedal mevcut! Çekiyorum ve sarı Mercedes ilerlemeye başlıyor. İlk 5-6 dakika heyecanla tanışıyoruz karşılıklı, ayağımın altında yumurta varmış gibi basıyorum pedala, kırmayalım. Bu tanımı ekonomik kullanım için kullanırız ama ben incitmemek için de uygun gördüm. Gayet ağırbaşlı tavırlar, gaz seviyesini abartmayınca sessizce işini yapıyor motor. Gövdenin formu kıyafetin ütülü olmasından ibaret değilmiş, kabinde tıkırdayan hiçbir şey yok, ağırbaşlı ve zarif bir şekilde süzülüyorum. Gözüm hep yıldızda ama, aksi mümkün değil ki, sanki yol gösteriyor. Kimin aklına geldiyse muhteşem bir keşif yapmış. İnanılmaz iyi hissettiriyor. Tabii bunda bugüne kadar ki Mercedes-Benz imajını çok iyi bilmemin de payı olmalı ama otomobilin burnuna 1910’larda koyulan bu yıldızın o zamanlar nasıl hissettirdiğini düşünmeyi denesenize! Hele kimi


markalar radyatör kapağıyla geçiştirirken! Hızımı artırdıkça Mercedes de reddetmiyor, seviyeli bir birliktelik yaşıyoruz!.. Gaz tepkileri çok keskin değil ama zaten performans gibi bir iddiası da yok, motor hacmi büyük ama gücü belli! Bugünün standartlarının çok uzağında. Yine de 2., hatta 3. viteste tam gaz verince arkasını yere bastırıyor ve burnunu kaldırarak etkileyici şekilde hızlanıyor... 2.3 litrelik üstten tek eksantrikli motorun ekonomiği bu işte, 4 silindirlisi, 230.4. Halk arasında ikiyüzotuzadört denilen...

Capri’si, Impala’sı, 504’ü... Hiç keşke dedirtmiyor, kesintisiz hızlanıyor, kıvraklık beklememek lazım ama güç bandı gayet verimli. Motor 8 supaplı ve alt devirleri gösteriyle değil de 1.4 tonluk gövdeyi harekete geçirmek için vazife başında geçiriyor, eğlence sonradan geliyor. Teknik spesifikasyonlara bakınca 186 Nm’lik maksumum torku 2800 d/d’de veriyormuş ki, kalktıktan sonra giderim anlamına geliyor bu... çok keyifli. Zaten vites oranları gayet uzun

uzun, şanzıman 4 ileri vitesten oluştuğu için her vitesi doya doya kullanmak en iyisi, bu zaten otomobili maksimum hızına kadar taşımaya yetiyor. Zaten yapacak başka bir şey de yok. 0-100 km/s hızlanması 13.7 saniye olarak veriliyor. Otomobil ilerlemeye başladıktan sonra kendisini hiç merak ettirmeyen bir derece bu. Hissettirdiği denge, tutunma kararlılığı tarifsiz. Bu yıllara ait Ford Capri’den Peugeot 504’e, Chevrolet Impala’ya, Camaro’ya birçok otomobil kullandım, diyebilirim ki böylesini görmedim. Güçleri bir değil ve akran olmayabilirler ama tümüne göre arkası daha stabil. Hem konforlu hem kararlı bir tutunuş gösteriyor. Tabii şimdi daha iyi anlıyorum 1980’lere geldiğimizde 190 modelinin neden bu kadar oturaklı olduğu... Geçmişin efsanesi olan arkadan itişli otomobillerde o “arkayı yere bastırma” olayı, gücü hissettirmesi açısından çok zevkli ama günümüzün modern süspansiyonlarıyla asla meydan verilmeyen bir durum. 170 km/s’lik maksimum hız öngörülen 230.4, bunu en küçük bir zorlanma belirtisi göstermeden gerçekleştirebilen bir otomobil oldu. Yani yaşına göre gerek motor gerekse süspansiyon kondisyonu hayli yüksek. Hızlı kullandığım anlarda aklıma “gurbetçi”lerin Avrupa dönüşünde yaşadıkları konforu düşündüm, hele W116 gövdelerde 280S (ve üstü) gibi versiyonlarla yaşanan performans sürüşlerini düşündüm. Ama Türkiye’nin Avrupa’ya bağının gidiş gelişten ibaret E5 karayolu üzerinden sağlandığı aklıma geldi ve yaşanan trajik kazaları hatırlayıp gülümsemeyi kestim. Hele yüzey ıslaksa acemi ellerde arkadan itişli otomobiller -biraz da hızlıysa- ne dertler açabilir...

Arka kapı kilidi nostaljisi! Otomobille yol testimi tamamlayıp kafamdaki soru işaretlerinin cevaplarını aldıktan sonra park edip incelemeye devam etmek istiyorum. Bana biraz ruhsuz gelen fren pedalına basıp sakince yavaşlıyorum, durunca da en soldaki küçük pedalla park frenini devreye alıyorum. İnip arka kapıya saldırıyorum, arkaya oturup bir bakayım diye... Tabii ki açılmıyor! Fazla alışmışız merkezi kilit kolaylığına... Hemen 20 yıl önceki bir uygulamayı hayata koyup ön kapıyı açıp arkaya uzanıp kapının kilidini açıyorum, çok nostaljik! e-motoring magazine › 0cak 2014


ETERNAL Alfa Romeo ALFASUD

Aşk problemle ALFA ROMEO’NUN İLK ÖNDEN ÇEKİŞLİ MODELİ ALFASUD, GOLF’Ü RAKİP SEÇMİŞTİ VE ÇOK DA HEYECAN YARATMIŞTI AMA PASLANMA PROBLEMLERİYLE MARKA İMAJINI YERLE BİR ETTİ.

e-motoring magazine › ocak 2014


ere yenildi

e-motoring magazine › 0cak 2014


ETERNAL Alfa Romeo

A

lfa Romeo’nun Milanodaki merkezi, aynı zamanda İtalya’nın en zengin bölgelerinden biri olmasıyla da tanınır. 1933 yılında kamulaştırılan Alfa Romeo, 1960’lı yıllarda dönemin hükümeti tarafından İtalya’nın sanayileşme bakımından zayıf olan bölgelerinde iş gücü yaratmakla görevlendirildi. Napoli yakınlarındaki Pomigliano d’Arco’daki yeni fabrika, İtalyan hükümetinin bu kararı sonunda inşa edildi. İsmini markanın şlk adı ve ülkenin güney kısmından alan Alfasud da bu fabrikada üretilen ilk otomobil oldu. Avusturya doğumlu bir mühendis olan ve daha önce Porsche’de görev yapan Rudolph Hruska, projenin tamamından sorumlu olan isimdi. 1950 yılında Alfa Romeo’ya transfer olan Hruska, en az fabrika kadar yeniydi. Bu nedenle markanın geleneklerine de yabancıydı. Dört kapılı hatchback yapıya sahip olan Alfasud’un karoser tasarımı, ItalDesign tarafından gerçekleştirildi. Alfa Romeo’nun önden çekişli ilk modeli olan Alfasud, çok başarılı olan VW Golf’e bir yanıt niteliği taşıyordu Birçok teknolojik yeniliğe sahip olan otomobilin 63 HP’lik 1.2 litre hacimli 4 silindirli boxer motoru, ön aksların üzerinde konumlandırılmıştı. Bu motor silindir sırası başına üstten birer eksantriğe sahipti. Diferansiyel ve dört ileri vitesli şanzımanı tek üniteden oluşan otomobilin fren sistemi de disklerin yanı sıra şafta da etki ediyordu. Önde bağımsız MacPherson tipi süspansiyon salıncaklarına sahip olan Alfasud’un arka süspansiyonundaysa sabit aks görev yapıyordu. Piyasaya ilk çıkan modeller 150 km/s maksimum hıza kadar çıkabiliyordu. Motor ve şanzıman yapısının sağladığı alçak ağırlık merkezi sayesinde Alfasud, başarılı yol tutuş özellikleri gösteriyordu. e-motoring magazine › ocak 2014

Ancak sessizliği ve sakin çalışma karakteriyle ünlenen motorun gücü, seri kullanım stilini sevenler asla tatmin edemiyordu. Bu nedenle Alfa Romeo, 1977 yılında otomobilin motor hacmini 1.3 litreye yükseltti ve 5 ileri vitesli şanzıman kullanmaya başladı. İki yıl sonra 1350cc ve 1490 cc hacimli iki yeni motor seçeneği piyasaya sunuldu. Bu iki motorla 1983 yılına kadar bantlarda kalan Alfasud yerini Alfa 33’e bıraktı.


ALFASUD’U “BAYİDE PASLANAN OTOMOBİL” OLARAK NİTELEYENLER VARDI. HATTA ABARTIP “ALFASUD”UN KULLANMA KILAVUZUNDAKİ FOTOĞRAFININ BİLE PASLANDIĞINI” SÖYLEYENLER ÇIKIYORDU”!..

e-motoring magazine › 0cak 2014


ETERNAL Alfa Romeo ALFASUD

Alfasud özellikle paslanma problemleri nedeniyle ağır eleştiriler alıyordu. Alfasud’u “daha satılmadan bayiden paslanan otomobil” olarak niteleyenler vardı. Hatta konuyu iyice abartıp “Alfasud’un kullanma kılavuzundaki fotoğrafının bile paslandığını” söyleyenler çıkıyordu! Ailenin güçlü versiyonu Alfasud Ti (tourismo Internationale), 1974 yılında tanıtıldı. Çift yuvarlak ön farlı bir ön tasarıma, radyatör ızgarasında kırmızı bir kalbe ve arka spoylere sahip olan bu iki kapılı versiyonunilk modellerinde 1.2 litre 68 HP’lik boxer motorlar kullanıldı. Beş vitesli şanzımanın standart olarak sunulduğu Ti, 160 km/s’yi aşabiliyordu. Motor hacmi ve güç artışları, Ti’ın üretimden kalktığı 1981’e kadar sürdü. e-motoring magazine › ocak 2014

Alfasud’un üçüncü versiyonu olan Sprint, 1976 yılında çıktı. Alfasud ile aynı platformu paylaşan Sprint, coupe tasarımıyla çok beğenilmişti. ItalDesign tarafından şekillendirilen otomobil, ağabeyi Alfetta GTV’yi daha fazla andırıyordu. Motor teknolojisindeyse Alfasud Ti temel alınmıştı. 1989 yılına kadar üretim bantlarında kalan Sprint’in en üst versiyonu Veloce’de 1.5 litre 90 HP’lik boxer motor yer alıyordu. Tüm Afasud ailesinin en çok satılan versiyonu olması nedeniyle üretimi de uzun süre devam etti. Geçen zaman ve ailenin her yeni üyesiyle özellikleri iyileştirilen Alfasud, birkaç yıl daha üretimde kalmış olsaydı tüm problemlerinden arınabilirdi. Ancak 11 yıllık üretim süreci, modern ekonomi ve rekabet çağı için yeterince uzundu...


SIGN TASARIMIYLA ÇOK BEĞENİLMİŞTİ. ITALDE PE COU , INT SPR AN LAŞ PAY U RM TFO ALFASUD İLE AYNI PLA ANDIRIYORDU. MOTOR L, AĞABEYİ ALFETTA GTV’Yİ DAHA FAZLA TARAFINDAN ŞEKİLLENDİRİLENOTOMOBİ MIŞTI. TEKNOLOJİSİYSE ALFASUD Ti’DAN ALIN

e-motoring magazine › 0cak 2014


KÜLTÜREL

TARİHTE OTOMATİK VİTES Yoğunlaşan trafik, otomatik vitesi yeniden gözde yaptı. İlk olarak 1930’ların sonunda çıkan otomatik şanzımanlar, “uçak gibi kalkışları” ve “şehir trafiğinde rahatlığı” öne çıkaran reklamlarla tanıtılıyordu...

e-motoring magazine › ocak 2014


A

rtan nüfus ve araç sayısına paralel olarak şehirlerde trafik yoğunluğu baş edilmez hale geldi. Dünyada 1970’li yıllarda yoğunlaşan trafik, ülkemizdeyse günümüz şartlarında iyice kontrolden çıkmış durumda. Bugün özellikle bunaltıcı şehir trafiğinde araç kullanan sürücülerin en büyük yardımcısı hiç şüphesiz otomatik şanzımanlar. Geçmişi 1930’lara kadar uzanan otomatik şanzımanlar, debriyajdan kurtulan sol bacaklara özgürlük sağlarken konforlu sürüşlere de imkan veriyor. İlk otomatik şanzıman fikri, Buick markasına ait. Otomobil tarihinde birçok ilke imza atan kreatif bir şirket olan Buick, bugün geçmişteki şaşaalı günlerinden hayli uzakta, GM bünyesi altında lokal pazarlara az sayıda lüks modeller üretiyor. İlk üretilen otomobillerin hepsi manuel vitesliydi. İlk otomatik şanzıman fikri, konfor meraklısı Amerikalılar’dan çıktı. Ama 1930’lu yıllarda aynı anda birçok üretici vitesleri kendi kendine değiştirecek bir mekanizma üzerinde çalışıyordu. Henry Ford bir proje geliştiriyor, Daimler 1930’da Fluid Fly Wheel’ı tanıtırken, VickersCoat, ilk tork konvertörünü yapıyor, Mono Drive, Self Shifter, Grade gibi isimlerle her ülkeden farklı üretimler geliyor, otomatik şanzıman adım adım ortaya çıkıyordu. General Motors, Earl A. Thompson’un projesine sahip sahip çıktı ve rakiplerinden bir adım öne geçti. Thompson, ekibi Ralph F. Beck ve Walter B. Herndon ile hiçbir zaman askeri kullanım amaçlı olmadığı halde üretim kodu olarak “Military Transmisson” ismiyle otomatik şanzıman projesi geliştirdi. Proje geliştirme süreci önce Cadillac desteğiyle yürüdü ama 1935’te firma vazgeçince Thompson ve ekibi, projeleriyle GM’e transfer oldu. O dönem GM’in en yenilikçi markası olan Oldsmobile projeyi destekledi, hatta yarı otomatik şanzımanın ilk hayalini kuran firma oldu. Ama ilk otomatik şanzıman üretimi, tesisleri daha büyük olduğu için Buick tarafından Flint tesislerinde Oldsmobile için gerçekleştirildi. Firma bu tesislerde Olds için zaten başka aksamlar da üretiyordu.

ler Haziran 1937’yi gösteriyordu. Buick aynı sistemi kendi modelinde sunmak için birkaç ay daha bekledi. Oldsmobile yarı otomatik şanzıman için sadece 80 dolar ekstra isterken Buick 180 dolar istiyordu. Dışardan müdahaleye izin vermeyen sistem arıza yaptığında araç fabrikaya dönüyor ve sistem komple değiştiriliyordu. Bu sistemi Hydra-Matic adlı şanzıman izledi. Bu, gerçek anlamda otomatik şanzımandı. Aynı dönemde Chrysler da 1941’de Fluid Drive adlı yarı otomatik şanzımanı tanıttı. Bu sistemde de Automatic Safety Transmission gibi debriyaj yer alıyordu. Grup bünyesinde Chrysler’da Simplimatic, DeSoto’da Tip-Toe Shift ve Dodge’ta Gyromatic olarak isimlendirilen sistem, özensiz bir proje olarak nitelendirildi ve büyük başarı kazanamadı. Avrupa’da otomatik vites önce Opel ve Ford’un Amerika’dan uyarladıkları şanzımanlarla hayata girdi. Mercedes de kendi otomatik vitesini opsiyon olarak sunuyordu. 1950 ve 60’lı yıllarda elektormanyetik kavramalı basit vites kutuları Citroen 2CV gibi araçlarda yer alırken Peugeot, 404 modeline yerleştirdiği ZF şanzımanla Fransa’nın ilk otomatik şanzımanını 1965’te üretti. Sonraki yıllarda ZF başta olmak üzere Borg Warner, Aisin gibi üreticiler bütün markalar için üretim yapar hale geldi. Deyim yerindeyse otomatik şanzımanlar artık hiç bitmeyecekmiş gibi görünen ikinci altın çağını yaşıyor. Dünya kalabalıklaştıkça otomatik şanzıman vazgeçilmez oluyor. Performanslı kullanımdan hoşlanan sürücüler bile sürüş zevklerini sportif otomatiklerde ararken fazla söze gerek kalmıyor.

İlk olarak Olds 8 modelinde Automatic Safety Transmission isimli sistem sunulduğunda takvime-motoring magazine › 0cak 2014


e-motoring magazine › ocak 2014


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.