E-motoring | E-dergi 9.sayı

Page 1

YENİDEN YARATILDI

PEUGEOT 308

5

LUC BESSON’UN TAXI’LERİ

SÜPER TEST

Peugeot 2008 › Toyota Land Cruiser V8 › Nissan Qashqai › Ford Fiesta › Skoda Octavia



GELECEK DİJİTAL YAYINLARIN kte giderek artıyor. Dijital yayınların ağırlığı sayılarıyla birli yayınların gücünü Oldukça eski bir dergici olarak basılı olsa da medyayitirmeye başlaması keyif kaçırıcı geliyor aldığım basılı yayın daki dönüşümü fark etmek gerek. Satın sayısını dergicilik sayısı, 20 yıla yakın bir zamandır her bir ibaret kaldı, gündersi gibi gördüğüm üç yabancı yayından an geçtiğini bile lük gazete satın almayalı ise ne kadar zam ortadan kalkmayaanımsamıyorum. Belki kağıt tamamen ıdın anlamı bizim cak ama bizden sonraki kuşaklar için kağ mobil markası dijibildiğimiz gibi olmayacak . Artık birçok oto rkaların distribüttal yayınların öneminin bilincinde. Kimi ma üzerine aydıklarını örlerinin bizzat markalardan gelen talep diyorlar, “fark edin”! duyuyorum. “Önemseyin dijital yayınları” vardıklarında geç Umursamayanlar ise olan bitenin farkına kalacaklar. Onları kalmış olacaklar, demode kalıyorlar ve başbaşa bırakmak artık parmak hesabı satılan dergilerle zorunda kalacağız. dönemde ilginç e-motoring magazine olarak gelecek iliklerle daha da sürprizlerimiz olacak, farklı içeriğimizi yen gibi değil de dergiayrıştıracağız. Haftalık bir haber yayını oynamaya devam cilik nosyonu içinde otomobil kültürüne içinizi cız ettirecek edeceğiz. Yeni modeller kadar görünce letlerinize taşımaya otomobil geçmişini de bilgisayar ve tab devam edeceğiz.

YAYIN YÖNETMENİ Süreyya İZGİ MOTORSPORLARI EDİTÖRÜ Fatih YURDATAPAN FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Batuhan KIRAN GÖRSEL YÖNETMEN Metin YILMAZ PHP Developer Emin ZEYBEK Yıl: 1 Sayı: 9 Ofis: Çayırbaşı Caddesi Kırklar Sokak No: 15 Büyükdere, Sarıyer / İSTANBUL 212 218 10 89

Gelecek ay görüşmek üzere. Süreyya İZGİ sizgi@e-motoring.com

http://www.e-motoring.com https://www.facebook.com/uniqdergi http://twitter.com/emotoring

e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

Hedef 600 km/s!

Dünyanın en önemli elektrikli otomobil üreticilerinden Venturi, evrenin hız rekorunu kırma peşinde! Amerikalı marka, VBB-3 adlı elektrikli modeliyle dünya elektrikli otomobil hız rekorunu kırmayı planlıyor. Venturi tarafından Ohio Devlet Üniversitesi ile yapılan işbirliğiyle geliştirilen hız makinası, Monaco prensi Albert ve prenses Charlene’in desteğiyle tanıtıldı. Gelmiş geçmiş en güçlü elektrikli araç olan VBB-3, 3000 HP’lik gücünü iki elektrik motorundan alıyor. 2800 Nm gibi olağanüstü bir tork çıkışı sağlayan elektrik motorları, güçlerini lityum demir fosfat pillerden alıyor. Geçen hafta Bonneville Salt Flats’te hız rekoru için organize olan ekip, FIA’nın hava koşulları nedeniyle iptali sebebiyle denemeyi ertelemişti. 2010 yılında 495 km/s ile EV hız rekorunu kıran Robert Shorer’in kullanacağı Venturi VBB-3 ekibinin hedefi, bu yıl bitmeden elektrik hız rekorunu 600 km/s’ye yükseltmek olacak.

Nişan yüzükleri EMP2 oldu GM ve PSA Grubu, Opel, Peugeot ve Citroen markalarıyla satılacak B segmenti bir MPV üzerinde çalışıyor. 2016 yılı sonunda satışa sunulacak olan otomobil, PSA Grubu’nun geliştirdiği platform üzerinde yükselecek. General Motors’un Zaragoza’daki Espana tesislerinde üretilecek otomobil, ayrıca İngiltere pazarı için Vauxhall markasını da taşıyacak. Geçen yıldan bu yana duyurulan GM-PSA işbirliğinin ilk ürünü olacak çok amaçlı araçta PSA Grubu’nun yeni platformu EMP2’nin (Efficient Modular Platform) kullanılması muhtemel. Amerika ve Avrupa’nın dev markalarının giriştiği işbirliği, ortak üretimler dışında 2013 yılının ilk yarısında 510 milyon Euro zarar eden Peugeot ve Citroen’i de ipten alacak finansal hamleleri de getirebilir. Dev markalar geçen yıl üretim maliyetlerini düşürmek, emisyon salımında iyileştirmeler sağlamak ve dünya çapında platform paylaşımı, ortak parça ve teknoloji kullanımı sağlamak, üretim adetlerini geliştirmek ve üretim adetlerini artırmak için nişanlanma kararlarını açıklamışlardı. 04 › 05 e-motoring magazine › ekim 2013

?



HOT NEWS

Tüm modellerini baştan yaratıyor Renault 2014 sonunda bütün model gamında önemli yeniliklere gidiyor. Megane ailesini tamamen yenileyecek olan Fransız üretici, 2015 yılında Twin’Run konseptinin ışığında geliştirilecek yeni Twingo’yu tanıtacak. Megane bazlı Renault crossover’ı ise ikinci jenerasyon Nissan Qashqai ile büyük paralellikler içinde olacak. Yeni nesil Scenic ise MPV formatını koruyarak SUV pozisyonuna transfer olacak. En büyük sürpriz Laguna’nın geri dönüşü olacak. Espace modelinin İngiltere’de gösterdiği Renault tarihinin en kötü satış performansına bağlı olarak Laguna sağdan direksiyonlu olarak üretilmeyecek ve Britanya’da satılmayacak. Hatta Laguna’nın sağdan direksiyonlu projesi yapılmamış bile!..

Üretim bașladı McLaren P1’in üretimi başladı. Hollanda’da bir bayi prezantasyonu sırasında konuşan bir marka yetkilisi, müşterinin adını vermese de el yapımı otomobilin siparişinin hazırlanmaya başlandığı açıkladı. Sadece 375 adet üretilecek olan hiper otomobil, gücünü 3.8 litrelik ikiz turbolu V8 ve bir elektrik motorundan alacak. Toplam gücü 916 HP’yi bulan roketin 0-100 km/s hızlanması 3 saniyenin altında. Maksimum hızı 350 km/s’de elektronik olarak sınırlanan McLaren P1’in fiyatıysa 1 milyon Sterlin’in üzerinde.

06 › 07 e-motoring magazine › ekim 2013


Tebrikler! Dünya dur-kalk șampiyonuyuz! Castrol ve TomTom’un en son araștırmasına göre sürücü bașına yıllık 31.200 dur-kalk ortalamasıyla İstanbul trafiği, dünya șampiyonluğunu ele geçirdi! İstanbullu sürücüler, listenin en sonunda yer alan ve sadece 6211 dur-kalk ortalamasına sahip Rotterdam șehrindeki sürücülere göre yılda 24 bin kez daha fazla dur-kalk yapıyor. Araștırma, Castrol için TomTom tarafından dünya çapındaki 50 șehirdeki araçlar üzerinde, uydu navigasyon sistemlerindeki bilgi kullanılarak yapıldı. ‘Global Sürüș Endeksi’nin amacı, sürüș koșullarının dünya genelindeki araçlar üzerinde yarattığı baskıya dikkat çekmek. Araștırmada yer alan önemli diğer șehirlerden biri olan Pekin’de yıllık 28.200 adet, Londra’da 21.000 adet, New York’ta 15.480 adet ve Sidney’de ise 13.200 adetlik sürücü bașına dur-kalk ortalaması olduğu tespit edildi. 21,596,566 dur-kalk ile açık ara lider olan İstanbul’u 17,999,273 30,480 durk-kalk ile Mexico City, 1,385,513 29,520 dur-kalk ile Moskova ve 64,941 28,200 ile Pekin izliyor.

Biter mi bu yol? Mesleği yakıt tüketimi rekorları kırmak olan Gerhard Plattner, Skoda Citigo ile 2619 km’yi 82 Euroluk yakıt harcayarak aşmayı başardı. Cebine 100 euro koyup, doğalgazlı Citigo ile İtalya’nın kuzeyindeki Vincenza’dan yola çıktı. Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Almanya ve son olarak da Danimarka üzerinden 2619 kilometre yol yaparak İsveç’in başkenti Stokcholm’e ulaşan Plattner’in cebinde hala 18 Euro’su vardı. Üstelik Citigo CNG ile, fabrika verilerinin da altında doğalgaz tüketim değerlerine imza attı. Skoda’nın Türkiye’de de satılan minik temsilcisi Citigo, CNG’li (sıvılaştırılmış doğalgaz) versiyonuyla yeni bir tüketim rekoruna imza attı. Yakıt tasarrufu konusunda dünya şampiyonu olan Gerhard Plattner, 2619 km yolu sadece 82 Euro’luk doğalgazla katetmeyi başardı. Üstelik bunu yaparken de, fabrikanın tüketim verilerinin altında bir değere de ulaştı.

OYAK-Renault’da üst düzey görev değișimi Oyak Renault Otomobil Fabrikaları Yönetim Kurulu’nda, 1 Ekim 2013 tarihi itibarıyla Renault Grubu Euromed-Afrika Bölgesi Program Direktörü olacak Tarık Tunalıoğlu’nun yerine Oyak Renault Genel Müdürlük görevine Aleš Bratož atandı. Tunalıoğlu, yeni görevinde Renault Euromed-Afrika Bölgesi Yönetim Komitesi üyeliğini sürdürecek, hiyerarșik olarak Euromed-Afrika Bölgesi Bașkanı Jean-Christophe Kugler ve fonksiyonel olarak Renault Grubu Yürütme Kurulu üyesi ve Planlama, Ürün ve Program Direktörü Philippe Klein’a bağlı çalıșacak. Oyak Renault’nun ilk Türk Genel Müdürü olan Tarık Tunalıoğlu bundan böyle Romanya, Türkiye, Fas, Cezayir ve Bulgaristan’ın yanı sıra gelișmekte olan pazarlarıyla dikkati çeken tüm Afrika Kıtası ülkelerinden olușan Renault EuromedAfrika Bölgesi’nde hafif ticari ve binek araç ürün programlarından sorumlu olacak. e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

Artık Hyundailerin yolu Nürburgring’den geçiyor

Hyundai’nin başta i20 WRC olmak üzere tüm model ağını geliştirmek için Nürburgring’de açtığı test merkezi resmi olarak faaliyetlerine başladı. Toplam 6.6 milyonluk yatırımla kurulan test merkezi, Almanya’nın ünlü yarış pisti Nürburgring’in içinde yer alıyor. Rüsselsheim’de tasarlanarak, geliştirilen Hyundai modelleri zorlu virajları ve uzun düzlükleri olan pistte dayanıklılık testlerine tabi tutulacak. Tam zamanlı testlerin yapılacağı merkezin asıl amacı araçların yol performanslarını maksimum seviyelere çıkarmak olacak. Sürüş dinamiklerinin ön planda tutulacağı testlerde motor, mekanik ve süspansiyon sistemlerinin en iyi şekilde çalışması için gerekli ayarlamaların yapılmasına olanak sağlanacak. Hyundai’nin dayanıklılık testlerinde her model için ayrı ayrı olarak hem kuru, hem de ıslak zeminde 480 kez tam tur atılıyor. Nürburgring Pisti’nde yapılan bu testler sayesinde, en az altı hafta içinde 180.000 km kadar ciddi bir sürüş deneyimi elde edilmiş olacak. 3622 metrekarelik bir alan üzerine kurulan test merkezinin yapımına Haziran 2012’de başlanmıştı. 15 aydan daha kısa sürede bitirilerek faaliyete açılan merkez binasında atölyeler, çalışma ofisleri ve ziyaretçi alanları bulunuyor.

Küresel ișbirliği artıyor Renault-Nissan İttifakı ve Daimler AG’nin başkanları şirketlerinin arasındaki ortaklığın hızla ilerlediğini ve işbirliği kapsamının küresel olarak arttığını belirttiler. Nisan 2010’da kurulan Fransız- Japon-Alman ortaklığı öncelikle Avrupa’da yoğunlaşan üç “temel proje” ile başladı. O zamandan beri, portföy Kuzey Amerika’dan Japonya’ya kadar temel inisiyatifleri içeren yedi önemli projeyle zenginleşti. Buna ek olarak, ilgili iş birimleri örnek uygulama paylaşımı ve diğer işbirliği şekillerinde birlikte çalışıyor. Renault-Nissan Başkanı ve CEO’su Carlos Ghosn, işbirliği ile ilgili yıllık basın toplantısında “Başlangıçtaki işbirliğimiz önemli oranda Avrupa projeleri konusuna odaklanmış iken, biz artık tüm stratejik pazarlardaki sinerjilere yoğunlaşıyoruz” dedi ve ekledi “en büyük ölçek tasarrufu her zaman küresel olarak elde edilir.” Daimler CEO’su ve Mercedes Benz Cars Başkanı Dieter Zetsche “Tüm ortaklar için ve en önemlisi müşterilerimiz için anlamı olan yeni projeleri araştırmaya devam edeceğiz” dedi. CEO’lar, Decherd’deki (Tennessee, ABD) MercedesBenz’in dört silindirli benzinli motorunun ortak üretiminin ortakların işbirliğinden nasıl yararlandıklarının iyi bir örneği olduğunu belirttiler. Mayıs 2012’deki temel atma töreninden sadece bir buçuk yıl sonra, dört silindirli benzinli Mercedes-Benz motorlarının ortak üretimi için yapılan fabrika inşaatı bugün tamamlanmış bulunuyor. Üretim ekipmanları tesislere yerleştirildi ve üretimin başlangıcı 2014 yılı ortası için planlanıyor. Decherd’de üretilen motorlar Tuscaloosa’daki (Alabama, ABD) Daimler fabrikasında üretilen Mercedes-Benz C-sınıfında ve yeni Infiniti modellerinde kullanılacak. 08 › 09 e-motoring magazine › ekim 2013

Toyota’dan Forever Kart Toyota, yaş ve model farkı gözetmeksizin çok özel avantajlar sağlayan ve sektördeki en kapsamlı sadakat programı olan “Forever Kart” uygulamasını başlattı. Forever Kartı olan her araç sahibi, Toyota Plazalarda yüzde 20’ye varan mekanik yedek parça, yüzde 30’a varan işçilik ve BP’de yüzde 5’e varan akaryakıt hediyesinden de yararlanacak…


Neyse ki sıraya giren yok! VW sattığı her Bugatti Veyron ile 6.27 milyon dolar zarar ediyor! Berstein Research araştırma kuruluşunun hazırladığı rapor, Alman üreticinin ulaştığı teknolojiyi ortaya koyarak gövde gösterisi yapmak için böylesi büyük bir zararı kabullendiğini gösteriyor. Sanki imaj da bir yere kadar ama Bugatti Veyron VW’nin zarar ettiği tek model değil. 2001 yılında üretilmeye başlanan “boss-wagen” Phaeton da her satılan otomobille 38.252 dolar zarar ettirdi. Bir diğer ziyan model de Renault Vel Satis. Satılan her bir araçta 25.459 dolar zarar ettiren Vel Satis, neyse ki artık üretilmiyor. Otomobil üreticilerinin satılan her bir otomobille yapılan zarar listesi, 20.297 dolar ile Peugeot 1007, 10.247 dolar ile Audi A2, 6376 dolar ile Jaguar X-Type, 6080 dolar ile smart For Two, 4.826 dolar ile Renault Laguna, 3712 dolar ile Fiat Stilo ve 1962 dolar ile ilk nesil Mercedes-Benz A Serisi diye uzayıp gidiyor.

A3 Cabrio yaza geliyor Audi A3’ün kumaș tavanlı cabrio versiyonu, 2014 yazında Türkiye yollarına çıkmaya hazırlanıyor. Tamamen yeni, iki benzinli ve bir dizel olmak üzere üç motor seçeneğiyle satıșa sunulması planlanan A3 Cabrio, 1.4 lt 140 HP, 1.8 lt 180 HP benzinli ve 2.0 lt TDI 150 HP dizel motorlarla alınabilecek. Tüm motorları direkt enjeksiyon teknolojilerini, turbo ve bir start-stop sistemiyle birleștiren A3 Cabrio, üç motor seçeneğinde de bir önceki modele göre yüzde 12’ye varan yakıt ekonomisi sunuyor. A3 Cabrio, hem manuel hem de S Tronic șanzıman seçenekleriyle alınabilecek. Magnezyum-çelik karıșımı kinematik bir mekanizma üzerine gerili kumaș tavan, bir düğmeye basarak 18 saniyede açılıp kapanıyor. Tavan 50 km/s hızda dahi açılıp kapatılabiliyor.

İyi ki doğdun Mondeo

Piyasaya çıktığı 1993’ten bu yana sadece Avrupa’da 4,5 milyondan fazla satılan Ford Mondeo 20. yaşını kutluyor. Hava yastıklarının standart donanım olmasına öncülük eden, James Bond filmlerinde yer alan Ford’un yaratıcı otomobili Ford Mondeo, bugün 5. nesliyle 20. yaş gününü kutluyor. Mondeo, beş yıl süren ve 4,6 milyar dolarlık bir geliştirme programının sonucunda, 1993 yılında pazara sunulmuştu. Mondeo, 1994’de Yılın Otomobili seçildi ve bugüne kadar kendi sınıfında standartları belirlemeye devam ederek, geride bıraktığı 20 yılda, Avrupa çapında 20’den fazla ödül kazandı. e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

Yine güvenli en güvenli

Volvo Car Group, İsveç sigorta şirketi Folksam’ın en son raporunda güvenlik alanındaki liderliğini bir kere daha ispatladı. S60, V60, V70 ve S80 olmak üzere dört farklı Volvo modeli, raporda yer alan modellerden yaklaşık yüzde 60 daha güvenli olduğunu göstermiş oldu. Volvo’nun tüm mevcut modelleri, Folksam tarafından en üst güvenlik seçimi tavsiyesini adı. Bu tavsiyeyi alabilmek için ortalama bir otomobilden yüzde 40 daha güvenli olunması gerekiyor. “Sonuçla

gurur duyuyoruz. Bu rapor, kaza verileri ve gerçek trafik koşulları gözetilerek oluşturulduğundan, güvenlik çalışmalarımız için her zaman başlangıç noktası olmuştur. Gerçek hayattaki trafik koşullarında önemli sonuçlar elde edebilmek için sürekli yeni teknolojiler yaratmaya odaklanmış durumdayız,” diyor Volvo Car Group Kıdemli Güvenlik Danışmanı Thomas Broberg. Volvo Cars’ın araç güvenliğindeki bilgi-odaklı yaklaşımı, 40 yılı aşkın süredir kendi bünyesinde yer alan Trafik Kazaları Araştırma Ekibi’nin bulgularına dayanıyor. Tüm Volvo modelleri, DSTC adı verilen (Dinamik Denge ve Çekiş Kontrolü) denge sistemi ve boyun koruma sistemi WHIPS’i standart olarak sunuyor. Ayrıca otomatik fren sağlayan Şehirde Güvenlik Sistemi – City Safety de tüm yeni modellerin standart donanımında yer alıyor. “Yıllar boyunca, bir Volvo otomobildeki yaralanma riski, sürekli ve önemli ölçüde azaltılmıştır. Yeni önleyici ve koruyucu sistemlerimizi tanıtarak, 2020 yılına kadar bir Volvo’da kimsenin ciddi şekilde yaralanmaması ve ölmemesi vizyonumuza doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Uzun vadeli hedefimiz ise otomobillerin kaza yapmamasıdır,” diyor Thomas Broberg. Folksam’ın raporlarına, 1994 ve 2013 yılları arasında İsveç polisi tarafından bildirilen 158 bin kaza dahil edilmiş ve 238 otomobil modelinin güvenlik performansı değerlendirildi. Bu bilgiler, 2003 ve 2013 yılları arasında trafik kazalarında yaralanan 38 bin kişi hakkındaki sağlık raporları ile de birleştirildi.

4 milyonuncu Octavia Skoda, 1996 yılından bu yana 4 milyonuncu Octavia’yı üretim bantlarından indirdi. Mlada Boleslav’da üretilen 4 milyonuncu otomobil, “yarış mavisi” renginde üçüncü nesil bir Octavia oldu. İlk üretilmeye başlandığı 1996 yılından bu yana orta sınıfta standartları belirlemeye devam eden Skoda Octavia, aynı zamanda da markanın en çok satan modeli konumunda. Skoda CEO’su Prof. Dr. h.c. Winfried Vahland, 4 milyon adetlik Octavia üretiminin, marka ve model adına etkileyici bir başarı anlamına geldiğini ifade ederek, “Markanın Kalbi olan Octavia, Skoda’nın gelişimi ve 100’den fazla ülkede temsil edilen uluslararası bir marka haline gelmesinde büyük katkı sağladı” dedi. 1996 yılının Ekim ayında tanıtılan Skoda, Demir Perde’nin yıkılışından sonraki tamamen yeni ilk Skoda modeli olurken, markanın Volkswagen ile ortaklığının başlangıcının da bir simgesi haline geldi. 1996’dan 2013’ün Temmuz ayına kadar yaklaşık 4 milyon Octavia dünya çapında sahiplerine teslim edildi. Markanın toplam satışlarının yüzde 38’ini oluşturan Octavia, Skoda’nın 118 yıllık tarihinde en çok satan model oldu. Bu da, yeni nesil Octavia için şirket tarihinin en görkemli pazarlama kampanyalarının hazırlanmasına öncülük etti.

10 › 11 e-motoring magazine › ekim 2013


İşte bu yüzden Ferrari 1963 model bir Ferrari 250 GTO, en yüksek fiyata satılan klasik otomobil rekorunu ele geçirdi. 1963 yılında Fransız sürücü Jean Guiceht’nin pilotajıyla Tour de France yol yarıșını kazanan 5111 șasi numarasına sahip otomobil, koleksiyoncu Paul Papplardo tarafından ismi açıklanmayan bir otomobilsevere 52 milyon dolara satılırken rekoru ele geçirdi. Daha önceki rekor, 2012 yılında 35 milyon dolara el değiștiren efsanevi Formula 1 sürücüsü Stirling Moss’un kullandığı 1962 model Ferrari 250 GTO’ya aitti. Bir yılda %49 rayiç artıșıyla Ferrari’nin en değerli otomobil markası olduğu sonucu onaylanmıș olmuyor mu? Buna karșılık artık iyiden iyiye mass üretime doğru kadar İtalyan üreticinin “çok bulunur” güncel modellerinin yüksek marka imajını sürdürüp sürdüremeyeceği merak konusu!

Oto paylaşımında yeni modeller Şimdilik ülkemize yabancı bir konu ama Avrupa’da hızla büyüyen bir araç paylaşım pazarı var. Renault ve Bolloré grupları elektrik motorlu araçlar alanında oto-paylaşım çözümlerinin ortaklaşa geliştirilmesi ve endüstriyel ve ticari işbirliklerinin kurulması olanaklarını incelemek amacıyla bir niyet mektubu imzaladılar. Kentlerde kapsamlı elektrik motorlu araç oto-paylaşım çözümlerinin ortaklaşa geliştirilmesi ve pazarlanması Autolib’ sisteminin Ile-de-France bölgesindeki 55 beldede başarılı olmasıyla ve Bolloré grubunun Lyon, Bordeaux ve Indianapolis’te bugüne kadar kazandığı ihalelerden sonra, Renault ve Bolloré grupları faaliyet konusu yeni ihale ve projelerin kazanılması

ve hayata geçirilmesi ve böylece Fransa’da ve uluslararası pazarlarda gittikçe artış gösteren elektriki araç oto-paylaşım sistemleriyle ilgili talebi karşılamak olan bir ortak şirket kurmak amacıyla bir araya gelecekler. Renault, bu kapsamda Bluely (Lyon) ve Bluecub (Bordeaux) sermayelerinden hisse alarak Bolloré Grubu ile ortak olabilecek. Fransa’da Bluecar üretimi Bluecar -4 koltuklu mevcut model- ve önümüzdeki Haziran ayında lansmanı yapılacak üstü açılabilir yeni modelin sayılarında beklenen artış üretim artışına yol açacak. İki grup üretimin bir kısmının Renault grubunun Dieppe fabrikasına transferini ve Renault tarafından parça ve aksam tedarik şekil ve olanaklarını inceleyecekler.


HOT NEWS

Ve yeni aslan yola indi Fransız aslanı gözünü kararttı. Ciddi ciddi Golf’e rakip mi oluyor? Görünen, sınıfın elebașı VW Golf’ün üzerinde çıkacağı. Frankfurt Otomobil Fuarı’nda sergilendikten sonra vakit kaybetmeden basın tanıtımına geçilen yeni 308, artık müșterilerle bulușmaya bașlıyor.

12 › 13 e-motoring magazine › ekim 2013


Y

eni Peugeot 308, rekabetin son derece yoğun olduğu Avrupa pazarında satışların 1/3’ünü temsil eden stratejik C segmentinde yer alıyor. Bu segmentte hatchback modeller SUV/ CUV (26%) ve tek hacimlilerin (16%) açık ara önünde, segment payı en yüksek gövde tipi (%43) olarak dikkat çekiyor. Yeni Peugeot 308, yeni müşteriler fethetmek için, tasarım, sürüş deneyimi, verimlilik ve kalite olarak özetlenebilecek 4 kilit temaya dayanan tasarımıyla güçlü ve farklı bir alternatif olarak konumlanıyor. Yeni Peugeot 308’in verimliliği akılcı bir hafifletme girişimine dayanıyor. Araçta kompakt boyutlar ve azaltılmış bir ağırlık sunulmuş. Özellikle geniş iç oturma alanı ve bagajı hedef müşteri kitlesinin beklentileriyle uyumlu. 4.25 m uzunluğu ile Yeni Peugeot 308 segmentinin en kompakt hatchback’i. Aynı zamanda 1.46 m yüksekliği ile tavan son derece aşağıda konumlanıyor, genişliği ise 1.80 m’ye ulaşıyor. Yeni EMP2 platformu sayesinde aracın ön ve arka dingil çıkıntıları azaltılmış, bu da tekerleklerin ‘4 köşeye’ atılmasına olanak veriyor. Bu boyutlar kesinlikle dinamik bir duruş sağlıyor ve geniş bir iç mekanı garanti ediyor. 35 litresi paspas altındaki yerleştirme alanlarından oluşan 470 litrelik bagaj hacmi segmentte rekor oluşturuyor. Alçak yükleme eşiği ve geniş açıklığı dörtgen ve yerleştirilmeye elverişli alanın yüklenmesini kolaylaştırıyor. 140 kg ağırlık azalması ile Yeni Peugeot 308 sınıfının en hafif otomobili oldu.

e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

bagaj kapısının ağırlığının 3 kg azaltılmasını sağlamış. Yeni Peugeot 308 çok üst düzey bir aerodinamik yapıya sahip. 0.28 Cx ve 0.63 m² SCx değerleri ile segmentinin en iyi modelleri arasında yer alıyor. EMP2 platformunun kumandalı hava girişleri, tamamen düz bir taban oluşturan kasa altı bölümleri ve hava akış dinamiklerinin projenin başından itibaren tasarımcılar tarafından dikkate alınması bu yüksek performansa katkıda bulunuyorlar.

Yeni EMP2 platformu bu performansın elde edilmesine olanak vermiş. Bu platform 70 kg düzeyinde çok önemli ağırlık kazançları sağlıyor; bunun 27 kg’mı yenilikçi çelik, kompozit ve alüminyum malzeme kullanımı sayesinde kazanıldı. 10 kg yenilikçi birleştirme prosesleri ile elde edilirken 33 kg optimize tasarım sayesinde elimine edildi. Toplam 140 kg hafifletmeye ulaşmak için, platformdan gelen kazançlara ilaveten 70 kg daha kazanıldı. Her parçanın ağırlığı kalite ve standart düzeyi aynen korunarak minimize edilmiş. Buna göre ön çamurluklar ve kaput alüminyumdan üretildi. Yüksek elastiklik li-mitli çelik, yenilikçi malzemeler kullanımı veya parçaların yeniden tanımlanması önemli ağırlık kazançları sağlamış. Dünyada bir ilk olarak, arka bagaj kapısı termoplastik adı verilen kompozit bir malzemeden imal edildi. Hem hafif ve hem de rijit olan bu malzeme arka

14 › 15 e-motoring magazine › ekim 2013

GENEL TOPLAMDA YENİ BOYUTLAR 4.25 m uzunluğu ile Yeni Peugeot 308 segmentinin en kompakt hatchback modeli. Aynı zamanda 1.46 m yüksekliğiyle tavan son derece aşağıda konumlanıyor ve genişliği 1.80 m’ye ulaşıyor. Yeni EMP2 platformu (Efficient Modular Platform 2) sayesinde ön ve arka dingil çıkıntıları sırasıyla 863 ve 770 mm’ye düşürüldü, bu da tekerleklerin ‘4 köşeye’ yerleştirilmesini sağlıyor. Dingil mesafesi 2.62 m’ye çıkarıldı ve tekerlek izleri önde 1559 mm’ye ve arkada 1553 mm’ye genişletilmiş. Bu boyutlar kesinlikle dinamik bir duruşu tanımlıyorlar ve geniş bir iç mekanı garanti ediyorlar. Omuz genişliği önde 1440 mm ve 2. sırada 1412 mm. Düşey oturma yüksekliği 1. sırada 895 mm ve arkada 874 mm’ye ulaşıyor. Yolcular özellikle 12 litrelik soğutmalı torpido gözü ve 1.5 litrelik su şişelerinin konabildiği 3.7 litrelik ön kapı cepleri başta olmak üzere, tüm iç mekana dağıtılmış 24 litre yerleştirme alanından yararlanıyorlar. 35


e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

litresi paspas taban altındaki yerleştirme alanlarından oluşan 470 litrelik bagaj hacmi sınıfının en büyüğü. VDA 210 normuna göre 1 dm3’lük briketlerle ölçülen hacim 22 dm3’ü paspas altında 420 dm3’e ulaşıyor. 691 mm’de konumlandırılan alçak yükleme eşiği ve geniş açıklığı (1068 mm) dörtgen ve yerleştirilmeye elverişli bagaj alanının yüklenmesini kolaylaştırıyorlar. Taban altında bölümlere ayrılmış 35 litrelik saklama alanı mevcut tüm hacmin tamamiyle değerlendirilmesine katkıda bulunuyor. Otomobilin tüm iç mekanı kullanıldığında (2. sıraya kadar), azami yükleme kapasitesi 1309 litreye ulaşıyor. GÖVDENİN YENİ TASARIM DİLİ Peugeot 308’de mekaniğe mümkün olduğu kadar yakın tutulan yalın çizgiler araca sağlam bir hava veriyor. Zerafet, sportiflik ve kalite arasında tam bir denge söz konusu. Önde, krom çerçeveli büyük bir orta panjur Yeni Peugeot 308’in statü kazandırıcı şıklığını vurguluyor. Full LED farlar üst donanım seviyelerini standart olarak donatıyor. Bu dünyada bir ilk. Güçlü bir ışık imzası oluşturuyorlar. İnce, özgün ve özenle işlenmiş farlar teknolojik bir aslan bakışı oluşturuyor. Alt bölümde, geniş hava girişi etrafında, C şeklinde kromajlı bir yuva içine yerleştirilmiş sis farları bulunuyor. Böylece otomobilin ön yüzüne dinamizm ve sağlamlık işareti olan bir genişlik kazandırıyor. 1 ve 2. donanım seviyelerinde tamponun farklılaştırılmış tasarımı bu modellerin dinamik ve çekici ifadelerini korumalarını sağlıyor. Kaputtan Yeni Peugeot 308’in karakterini hassasiyetle biçimlendiren çizgiler doğuyor. Çakıl taşı şeklinde düz dış dikiz aynası sadeliğin kalite ile bir arada olabileceğini kanıtlayan LED’li bir sinyal lambası içeriyor. Yanlarda, üst kısımda, camların çizimi geniş bir iç mekandan ipucu veriyor. Üst donanım düzeylerinde mevcut olan tamamen krom cam çerçevesi otomobili premium dünyasında konumlandırıyor. Arkada üçgen şekildeki kelebek camı Yeni Peugeot 308’in sağlam karakterini vurguluyor. Piramit şeklindeki arka bölüm yola iyi oturan bir otomobili karakterize ediyor. Kasayı kuşatan çizginin devamındaki 16 › 17 e-motoring magazine › ekim 2013

arka bagaj kapısı SR1 konseptinin şıklığını hatırlatıyor. İkinci bir yatay çizgi ise alt kısımda arka silueti genişletiyor ve alçak bir yükleme eşiğini ön plana çıkarıyor. LED’Lİ IŞIK OYUNLARI Yeni Peugeot 308’in Full LED farları konfor ve güvenliğe de katkıda bulunuyorlar. Gece mükemmel bir görüş sağlıyorlar. Ön farların her biri 31 LED’den oluşuyor (kısa huzmeler için 10 LED, uzun huzmeler için 4 mikro-led’lik 2 modül, ışıklı imza (gündüz farı) için 13 led). LED’li lambaların çizdiği tema ile 3 aslan pençesi imzasını burada da görüyoruz. Bütün donanım seviyelerinde mevcut olan bu LED’li arka lambalar C segmentinde bir ilk oluşturuyorlar. Homojen ışık akısı göz yorulmasını azaltıyor ve aydınlatma gün ışığına yakın şekilde algılanıyor. Özellikle tünel girişlerinde hemen aktifleşen farlar anında net bir aydınlatma sağlıyorlar. Full LED farlar aydınlatmak için halojen farlara göre %50 daha az enerji tüketiyorlar ve CO2 emisyonlarının azaltılmasına katkıda bulunuyorlar. İÇ MEKANDA YÜKSEK KALİTE ALGISI Yeni Peugeot 308 ile yenilikçi bir iç mekan sunuluyor: PEUGEOT i-Cockpit. PEUGEOT i-Cockpit dört ana unsurdan oluşuyor. Sürüş hissini arttırmak için kompakt bir direksiyon simidi, gözünüzü yoldan ayırmadan bilgileri okumanız için göz hizasında gösterge paneli, yüksek kaliteli orta konsol ve sezgisel bir sürüş için 9,7’’ dev dokunmatik ekran. Torpido panelinin sürücüye yönelik konsolu aracı premium dünyasında konumlandırıyor. Akıcı, dinamik ve yapılı çizgilerle panoramik bir okuma sunuyor. Şık malzemelerin kullanımı ve hemen hemen hiç düğme olmaması ön panele pazarda benzeri olmayan bir yalınlık kazandırıyor. İnce hava ızgaralarıya çerçevelenen 9,7’’ büyük dokunmatik ekran yüksek kaliteli yarı mat krom bir yuva içine yerleştirildi. Ses düğmesi aynen bir HiFi nesnesi gibi, yalın ve teknolojik, beyaz bir ışık halkası ile çevreleniyor. Ona bitişik CD okuyucu uzun ve ince kromajlı bir baret içinde yer alıyor. Yarı mat


larda hız ve devir kadranlarının çerçeveleri gibi krom kaplı oluyorlar. Bu durumda kadranlar araç durduğunda ikaz ışıkları ve rakamların görülmemesini sağlayan bir black panel fonksiyonu sunuyorlar. TEST EDİLDİ ONAYLANDI Yeni Peugeot 308, lansman öncesinde 2.5 milyon kilometre sürüş testi, 4 hidrolik pistonlu titreşim ve iklim deneme tezgahında 2500 saat test, 250.000 kez klima açma-kapama testi, dokunmatik ekrana 4.3 milyon basma gibi çok sayıda kalite testinden başarıyla geçmiş.

krom dekorlar orta konsol veya ön kapıların üzerinde yer alan kumandalara değer kazandırıyor. Tasarımlarından itibaren, bütün bu parçalar, HiFi DENON opsiyonunun hoparlörleri gibi, araçla mükemmel şekilde bütünleşecek ve en ince birleşme boşlukları oluşturacak şekilde tasarlanmışlar. İç mekanda kullanılan kumaş ve malzemeler yüksek kaliteli. Böylece, 2. donanım seviyesinden itibaren direksiyon simidi saf deri kaplı ve parlak siyah ve yarı mat krom eklentiler içeriyor. Koltuklar yarı deri, Alkantara veya opsiyon Nappa deriyi bir araya getiren bir kumaşla kaplanabiliyor. Yeni Peugeot 308‘in yolcuları yüksek derecede kaliteli bir tasarım deneyimi yaşamaya davet ediliyorlar. Yüksek pozisyonda yer alan ince, uzun ve mükemmel şekilde entegre gösterge paneli dokunmatik ekrana kadar uzanıyor. Kokpit etkisi aksamların sürücüye doğru yönlendirilmesiyle ve üst segmentlerin karakteristik unsuru olan yüksek orta konsol ile arttırılıyor. Gösterge paneli yüksek hassasiyetli bir teknolojik nesne olarak tasarlanmış. Kadranlar büyük bir genişlik üzerinde uzuyorlar ve ibrelerin simetrik rotasyonu kompakt direksiyon simidinin iki yanında yer alan bilgilerin okunmasını kolaylaştırıyor. Bu düzen sürücünün gözlerini yoldan ayırmaması için dikkatini gösterge panelinin üst kısmına odaklamasını sağlamış. İnce şekilde işlenmiş kırmızı ibreler hassas saatçilik teknolojisine gönderme yapıyor. Üst gam versiyon-

YENİLENME MOTORLARDAN BAŞLIYOR Benzinli 3 silindirli motor, THP motor (2013 Yılı Uluslararası Motoru) ve e-HDi versiyonları, 308’in motor gamını oluşturacak. Motor güçleri benzinlilerde 82 ilâ 155 HP arasında değişiyor, CO2 emisyonları ise 114 g/km’den başlıyor. Dizel cephesinde ise, motor güçleri 92 ilâ 115 HP arasında değişirken, CO2 emisyonları 93 g/km’den başlıyor. 2014 ilkbaharından itibaren, başta 3 silindirli benzinli turbo (1.2 eTHP) olmak üzere, segmentte rekor oluşturan emisyon ve tüketim değerleriyle (82 g/km CO2, 3,1 l/100 km) BlueHDi versiyonları ve yeni kuşak 6 ileri vites kutuları olmak üzere, Yeni Peugeot 308’de yepyeni teknolojiler sunulacak. Euro 6 Dizel motorlarını ifade eden BlueHDi, dizel Euro 6 kirlilik giderme sistemi için özel şekilde Selective Catalytic Reduction (SCR) fonksiyonu ile katkılı Partikül Filtresi’ni (FAP) bir araya getiren BlueHDi teknolojisi NOx’lerin %90’a kadar azaltılmasını, CO2 emisyonlarının ve yakıt tüketiminin minimize edilmesini ve her zaman partiküllerin %99,9 oranında azaltılmasını sağlıyor. Yeni Peugeot 308 3-silindirli benzinli motorun turbo kompresörlü versiyonlarından yararlanan Peugeot ürün gamının ilk modeli olacak. Sunulan iki güç seviyesi, 1.2 e-THP 110 ve 1.2 e-THP 130, özellikle yüksek torkarı sayesinde, dinamik bir sürüşe olanak verecekler. İleri teknolojili 1.2 e-THP, bir turboya, daha büyük bir soğutma sistemine sahip olmasına rağmen eşdeğer güçteki bir atmosferik 4-silindirliye göre 12 kg daha hafif ve %45 daha yüksek torkuyla uyumlu dinamik bir performans sunuyor. Yakıt tasarrufu versiyonlara göre %15 ila %20 arasında değişiyor. Yeni Peugeot 308 3-silindirli benzinli motorun turbo kompresörlü versiyonlarından yararlanan Peugeot ürün gamının ilk modeli olacak. Sunulan iki güç seviyesi, 1.2 e-THP 110 ve 1.2 e-THP 130, özellikle yüksek torkarı sayesinde, dinamik bir sürüşe olanak verecekler. İleri teknolojili 1.2 e-THP, bir turboya, daha büyük bir soğutma sistemine sahip olmasına rağmen eşdeğer güçteki bir atmosferik 4-silindirliye göre 12 kg daha hafif ve %45 daha yüksek torkuyla uyumlu dinamik bir performans sunuyor. Yakıt tasarrufu versiyonlara göre %15 ila %20 arasında değişiyor. 2014 BAŞINDA TÜRKİYE’DE Yeni Peugeot 308 Sochaux Fabrikası’nda üretilecek. Fransa’daki Trémery ve Douvrin Fabrikaları da motor-şanzıman gruplarını temin edecekler. Yeni Peugeot 308 Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tanıltıldıktan sonra 12 Eylül 2013 günü Fransa’da satışına başladı. Türkiye’de 2014 yılının başında pazara sunulması planlanan otomobil, uluslararası pazarlara satışa yönelik olarak ileri vadede Çin’de de üretilecek. e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

İsveç artık sadece güvenlik için çalıșmıyor...

Genel teknolojik sıçrama Volvo Cars yeni üç Drive-E güç ünitesiyle verimli sürüș keyfini ekonomi ve performansta yeni bir boyuta tașırken, S60/V60 ve XC60’da kompleks IntelliSafe sürücü destek sistemleriyle farklı denizlere yelken açıyor. Süreyya İZGİ / Nice-Fransa İsveçli üretici Volvo, birbirleriyle kombine yeni teknolojileriyle sürüş kalitesi, güvenlik ve motor alanlarında önemli sıçralamalar yapıyor. Yeni dönemin en önemli adımı olarak Drive-E motor yelpazesinin 2.0 lt dört silindirli ilk üç ünitesi kış aylarından itibaren tanıtılacak. Dizel motorlar dünyada ilk olan i-Art teknolojisiyle donatılırken, en güçlü benzinli versiyon, sınıf lideri tüketim değerleriyle birlikte hem kompresör hem de turbo teknolojisinin bir arada sunulmasıyla dikkat çekiyor. IntelliSafe sürücü destek sistemleri ve bazıları aslında gecikmiş diğer yenilikler entegre olarak Volvo’nun teknolojik sıçramasını ortaya koyacak. Bu önemli adımları yerinde izlemek için Nice’te yapılan organizasyondaydık.

Volvo için yeni bir motor çağı Marka mühendisleri, geliştirdikleri teknolojiyle güç ve akıcı kullanım için silindir sayısının önemli olmadığını ispatlıyor. “Yakıt ekonomisi sağlamak için geliştirdiğimiz küçük hacimli ve daha akıllı motorların sunduğu güç eğrisiyle, daha fazla silindir sayısına sahip motorları aşan heyecan verici sürüş deneyimini, dört silindirli güç üniteleriyle sunuyoruz. Buna ek olarak, plug-in hibrid teknolojisi ve elektrifikasyon stratejimizle V8’lerle eşdeğer veriler elde edebileceğiz,” diyor Volvo Car Group Güç Üniteleri Mühendisliği Başkan Yardımcısı Derek Crabb. Geliştirme aşamasında Volvo Motor Mimarisi (VEA) olarak adlandırılan Drive-E motor yelpazesi, biri common rail dizel ve


diğeri de direkt enjeksiyonlu benzinli olmak iki adet dört silindirli motordan oluşuyor. Bu motorların farklı silindir hacimli versiyonları olacak ve üç platform üstünde sekiz farklı motor seçeneği mevcuttakilerin yerini alacak. Drive-E dizel motorların güçleri 120 ila 230 HP aralığında değişirken, benzinli versiyonlar 140’dan 300 HP’nin üstüne kadar çıkabilecek. Yeni motor ailesinin tamamında kullanılacak çeşitli seviyelerdeki turbolar da yakıt tasarruflu türevlerden yüksek güç ve tork üreten varyantlara kadar oldukça esnek bir yapı içeriyor. Tüm müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak için bazı motorlarda elektrifikasyon teknolojisi ya da diğer öncü teknolojiler de kullanılacak.

yeni motor ailesinden üç güç ünitesiyle satışa sunulacak: 306 HP benzinli turbo T6, 245 HP T5 ve 181 HP D4 turbo dizel. Yeni sekiz ileri otomatik şanzıman da zarif, akıcı bir sürüş ile birlikte mükemmel yakıt ekonomisine katkıda bulunuyor. Yeni T6, 306 HP güç ve 400 Nm tork sunabiliyor. Bu motor, bir kompresör ve bir turbo şarj ile sınıf lideri bir kombinasyona sahip. Alt devirleri doldurmak için kullanılan kompresör, motora büyük hacimli ve atmosferik emişli hissi kazandırıyor. Mekanik bağlantılı kompresör; turbo, hava akımı oluşturana kadar düşük devirlerde hemen çalışmaya başlıyor.

Üç Drive-E motor Başlangıçta; yeni S60, V60 ve XC60, yeni motor ailesinden üç güç ünitesiyle satışa sunulacak: 306 HP benzinli turbo T6, 245 HP T5 ve 181 HP D4 turbo dizel... Yeni sekiz ileri otomatik şanzıman da yakıt ekonomisine katkıda bulunurken, rafine bir sürüş karakterine olanak tanıyacak. T5 ve D4 motorlar yeni Volvo V70, XC70 ve S80’de de satın alınabilecek. Üç yeni Drive-E güç ünitesi Volvo Car Group’un yeni 2.0 litre, dört silindirli Drive-E motor ailesi, 2013 sonbaharında tanıtıldı. Başlangıçta; yeni S60, V60 ve XC60,

e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

20 › 21 e-motoring magazine › ekim 2013


Volvo S60, yeni sekiz ileri otomatik şanzımanıyla 6.4 lt/100 km (149 g/km) tüketime sahipken, V60 6.7 lt/100 km (157 g/ km) elde ediyor. XC60 T6’nın tüketimiyse ortalama 7.3 lt/100 km (169 g/km). Turbo şarjlı T5, 245 HP güç ve 350 Nm tork üretiyor. Bu motorun S60’daki yakıt tüketimi, sekiz ileri otomatik şanzımanla 5.9 lt/100 km (137 g/km). V60’ta 6.1 lt/100 km’lik (142 g/km) tüketimiyle dikkat çeken T5 motor, XC60’ta ise 6.7 lt/100 km (157 g/km) tüketiyor. Yeni D4 turbo dizel, 181 HP güç ve 400 Nm torkla geliyor. Bu motor, yakıt tüketimini düşürmeye yönelik dünyanın ilk i-Art teknolojisine sahip. Common rail motorlarda her yakıt enjektöründen basınç geri bildirimi alan sistem yerine geleneksel tek basınç sensörüne sahip i-ART teknolojisi, tüm silindirleri sürekli izlemeye olanak tanıdığı gibi her dört silindir için yanma başına yakıt püskürtülmesine de olanak tanıyor. Manuel şanzımanlı S60’ta sınıf lideri 3.7 lt/100 km tüketime imza atan D4’ün CO2 emisyonuysa 99 g/km. V60 ve XC60 D4’ün tüketim değerleriyse sırasıyla 3.8 lt/100 km (102 g/km) ve 4.4 lt/100 km. Sekiz ileri otomatik şanzımanla kombine edildiğinde, S60’ta 4.1 lt/100 km (108 g/km) tüketen motor, V60’ta 4.2 lt/100 km (111 g/km) ve XC60’ta ise sadece 4.6 lt/100 km (123 g/km) yakıta ihtiyaç duyuyor. Tamamen Volvo Cars motor uzmanları tarafından geliştirilen bu güç üniteleri, Volvo Car Group’un İsveç-Skövde’de bulunan yüksek teknolojili motor fabrikasında üretiliyor. Yeni sekiz ileri otomatik şanzıman İstenilen akıcı ve ekonomik sürüş karakterini elde etmek için geliştirilen sekiz ileri otomatik şanzımanla donatılan yeni motorlar, yakıt ekonomisi için yeniden ayarlanmış altı ileri manuel şanzımanla da satın alınabilecek. “Sofistike Drive-E teknolojisi, müşterilerimize yüksek performans, geliştirilmiş yakıt ekonomisi, önemli ölçüde daha düşük emisyon ve güçlü bir ses karakteri verecek. Dört silindirli yeni motor yelpazemiz günümüzün altı silindirli ünitelerinden daha yüksek performans ve daha düşük yakıt tüketimi sunacak,” diyor Derek Crabb ve ekliyor: “Herhangi bir altı silindirli motora karşı dört silindirli bir Drive-E motoru alırsanız, aynı güç için büyük bir ağırlık ve boyutlarda küçülmeye şahit olacaksınız. Hangi motoru tercih ettiğinize bağlı olarak, yakıt ekonomisi de yüzde 10 ila 30 arasında değişebiliyor.” Dizellerde dünyanın ilk i-Art teknolojisi Common rail motorlarda her yakıt enjektöründen basınç geri bildirimi alan sistem yerine geleneksel tek basınç sensörüne

UYARLANABİLİR DİJİTAL EKRAN Tamamen yeni Volvo V40 ile tanıtılan uyarlanabilen dijital ekran, artık yeni S60, V60 ve XC60’da da mevcut. Bu aktif TFT kristal ekran, otomobil ile sürücü arasındaki etkileşimi yeni bir boyuta taşıyor. Gösterge tablosu, herhangi bir durumdaki en önemli bilgiyi sürücünün tam önünde gösteriyor. Sürücü üç grafik görünümünden birini seçebiliyor: Elegance görünümü baz modda yer alıyor ve hem geleneksel hem de sakin bir ortam yaratıyor. Eco görünümü yeşil arka aydınlatmaya sahip ve çevreci bir görünüm yaratıyor. Solda bulunan Ekometre ile anlık ve ortalama yakıt tüketimi değerleri gösteriliyor ve çevreci sürüş en iyi durumda olduğunda sürücü yeşil bir ışıkla ödüllendiriliyor. Performance görünümü kırmızı arka aydınlatmaya sahip ve sportif bir ortam yaratıyor. Ortada, Elegance ve Eco versiyonlarında yer alan hız göstergesinin yerini devir göstergesi alıyor ve aracın hızı gösterge ekranının ortasında dijital olarak gösteriliyor. Sağda ise bir güç ölçer var; sürücüye herhangi bir anda kullanılabilecek ne kadar güç olduğunu ve o an ne kadar güç kullanıldığını belirten bir gösterge. V60 Plug-in Hybrid ise mavi aydınlatma içeren ek bir Hybrid temaya sahip. Hibrid ve pil bilgilerini içeren bu ekran, sürüş sırasında enerjinin verimli kullanımı ile ilgili bilgiler veriyor.

DİREKSİYON ÜSTÜNDEN VİTES DEĞİŞİMİ Üç kollu direksiyon simitleri artık otomatik şanzımanlı modeller için direksiyon üstünden vites değişimine olanak tanıyan kulakçıklara sahip. Otomatik şanzımanı bir anlamda manuele dönüştüren bu sistem sayesinde ellerinizi direksiyondan ayırmadan vites değişimi yapmak mümkün. Vites değişim kulakçıkları, tutkulu sürücülere özellikle sık virajlı yollarda büyük avantaj sağlıyor. İsveç gibi soğuk ülkelerde sürücülerin ilave konforu için direksiyon simidi ısıtıcısı seçeneği de mevcut.

S60 ve V60’TA ELEKTRİK GÜÇ DESTEKLİ DİREKSİYON Elektrik Güç Destekli Direksiyon (EPAS) sistemine sahip olan S60 ve V60, direksiyonu desteklemek için bir elektrik motoru kullanıyor. Sistemin en önemli artısı, sürücünün güç destek seviyeleri arasında seçim yapabilmesi. Sistem, düşük modda manevraları daha kolay hale getirmek için güç desteğini en yüksek derecede sağlıyor. Orta modda yüksek hızlarda yol hakimiyetini artırmak için daha düşük bir güç desteği sunulurken, yüksek mod otomobilin dinamik karakterini katkıda bulunuyor ve istekli sürücüler içim mükemmel bir ayar haline geliyor. Elektrik Güç Destekli Direksiyon, Şerit Koruma Yardımı ile Park Yardım Pilotu gibi güvenlik ve sürücü destek fonksiyonlarına da tam entegrasyon sağlıyor. e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

YENİ BİLGİ EĞLENCE SİSTEMİ: SENSUS CONNECT Tema renkli dijital ekrana sahip tamamen yeni bağlantılı bilgi-eğlence sistemi, 2013’ün ikinci yarısında S60, V60 ve XC60’da sunulmaya başladı. Geliştirilmiş HMI (Human Machine Interface - İnsan Makine Arayüzü) bir dizi yenilikçi fonksiyona sahip: • Otomobile entegre edilmiş bulut tabanlı hizmetler, gelecek fonksiyonel güncellemeleri de kapsıyor. • Üç boyutlu harita, yerel arama ve uzaktan hedef ayarıyla geliştirilmiş navigasyon. • WiFi internet bağlantısı için yeni 3G telematik seçeneği (Volvo On Call) • İnternet radyosu (80 bin kanallı) ve Bluetooth üzerinden müzik akışı • Bilgi-eğlence ve navigasyon fonksiyonları için sesli kontrol özelliği

DAHA DÜŞÜK YAKIT TÜKETİMİ Volvo Car Grup, model ve motor yelpazesinde yakıt verimliliği ve egzoz emisyon değerlerinin sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Yeni Volvo S60’ın manuel şanzımanla kombine edilmiş ve 115 HP güç üreten, 4 silindirli D2 dizel motorunun tüketimi, sınıf lideri 3.7 lt/100 km’ye düşürüldü. Egzoz emisyonu ise sadece 99 g/km. Otomatik şanzımanlı modelin değerleri ise ön verilere göre 4.1 lt/100 km ve 108 g/km. S60’ın station kuzeni yeni Volvo V60 D2 de manuel şanzımanla 3.8 lt/100 km’lik (102 g/km) sınıf lideri bir tüketim değeri sunuyor. 6 ileri otomatik şanzımanlı versiyon ise 4.2 lt/100 km’ye (111 g/km) ihtiyaç duyuyor.

Daha iyi görüş için daha iyi viraj aydınlatması Karanlıkta sürüş için başka bir yenilikçi seçenek de düşük hızda viraj aydınlatma özelliği. Mevcut Aktif Viraj Farları sisteminin bir uzantısı olarak sürücünün direksiyonu yönlendirdiği bölge, örneğin küçük yollar ya da dar geçitler, daha güvenli bir manevra için aydınlatılıyor.

Isıtmalı ön cam Yağmur sensörü ile donatılmış modeller, soğuk kış günlerinde hızlı buz çözmek için elektrikle ısıtılan ön camlar ile donatılabiliyor. S60, V60 ve XC60, artık otomatik kararan dış dikiz aynalarına sahip. Kromatik cam kullanılması sayesinde iç dikiz aynası gibi trafikte parlamayı önlemek için dış dikiz aynaları da otomatik olarak kararabiliyor.

22 › 23 e-motoring magazine › ekim 2013

sahip i-ART teknolojisi, tüm silindirleri sürekli izlemeye olanak tanıdığı gibi her dört silindir için yanma başına yakıt püskürtülmesine de olanak tanıyor. “Yakıt hattı basıncını olağanüstü yüksek 2500 Bar’a artıran i-Art teknolojisi, dizel devriminin ikinci önemli adımı olarak tanımlanabilir. Hatta Volvo’nun 1976 yılında katalitik konvertörler için sunduğu lambda sensörü icadıyla karşılaştırılabilecek bir atılım. Bu, Volvo için bir başka dünya ilki,” Derek Crabb. Yeni sistemde her enjektörün üstünde yer alan küçük bir işlemci, sürekli olarak püskürtme basıncını izliyor. Bu bilgileri kullanan i-Art sistemi, her yanma döngüsü sırasında ideal yakıt miktarının püskürtülmesi için kendini uyarlıyor. Yüksek enjeksiyon basıncı ve i-Art teknolojisinin birleşimi; müşterilere, oldukça düşük emisyon, geliştirilmiş yakıt tüketimi ve yüksek performansın yanı sıra güçlü bir ses karakteri de sunuyor. Dizel motorlardaki geliştimeler arasında, teknolojinin geldiği son noktaya sahip çift turbo sistemi, düşük sürtünme ve yeni çalıştırmada daha hızlı bir ısınma aşaması için soğutma sisteminde bir akıllı valf çözümüne de sahip. Kompresör ve turbo tek benzinli motorda bir arada! Kompresör kullanımı, alt devirlerde elde edilen yüksek tork ile büyük hacimli ve doğal emişli bir motor hissi uyandırıyor. Mekanik bağlantılı kompresör, düşük devirlerde hemen çalışmaya başlıyor ve turbo sistemi için gerekli hava akımı oluşana kadar motorun gücünü artırıyor. Drive-E benzinli motorlar için diğer gelişmeler arasında; kam


mili üstündeki rulmanlar gibi sürtünme azaltma çalışmaları, yüksek hızlı sürekli değişken supap zamanlaması ve değişken elektrikli su pompası ile ısı yönetimi gibi özellikler bulunuyor. Elektrifikasyona hazırlık Drive-E motorları, daha en baştan geleceğin elektrifikasyon sistemleri için hazırlanmış durumda. Bu da entegre başlangıç jeneratörü gibi temel bileşenlerin kolayca adapte edilebilmesi anlamına geliyor. Kompakt boyutlara sahip dört silindirli motorlar sayesinde, elektrikli motorlar otomobilin ön ya da arka aksına monte edilebilecek ve pil takımları aracın merkezinde yer alacak. Ödün vermeden hacim küçültme Volvo Car Group, odaklandığı dört silindirli Drive-E güç üniteleriyle; arzu edilen güç, sürüş keyfi ve yakıt verimliliği açısından doğru yolda olduğuna kesinlikle emin. “Bir motordan alınan gücün hacimle ilgisi yoktur. Bu tamamen akan havanın miktarını ne kadar artırabildiğinizle ilgili bir durum. Bir motoru küçültseniz de daha verimli hale getirebilirsiniz. Küçük bir motorun içine daha fazla hava çekebilirseniz, güç aynı kalırken verimlilik yükselir,” diyor Derek Crabb ve ekliyor: “Formula 1 motorları üstünde çalıştığım dönemde, 1.5 lt’lik turbo motorlardan 900 HP güç elde edebiliyorduk. Volvo’nun yeni Drive-E motorları da aslında yarış pistlerinde test edildi. 2011 yılında Volvo’nun WTCC yarış otomobilinde kullanılan motor bir DriveE prototipiydi ve son yarışta tur rekoru bile kırmayı başardık...”

INTELLISAFE SÜRÜCÜ DESTEK SİSTEMLERİ IntelliSafe Volvo’nun tüm aktif güvenlik sistemlerine verdiği ad ve İsveçli markanın dünyada bir ilk olan Şehirde Güvenlik Sistemi, bu alanda en önemli rolü üstleniyor. Standart olarak sunulan bu sistem, 50 km/s’ye kadar hızlarda devrede kalabiliyor. Tüm modeller yayaların otomobilin önündeki yola adım attığını algılayabilen bir teknoloji olan Otomatik Frenli Yaya Algılama Sistemi ile satın alınabiliyor. S60 ve V60, 2013 sonbaharından itibaren iki yeni sisiteme daha sahip oldu. Park Yardım Pilotu direksiyon simidinin kontrolünü alarak paralel park etmeyi kolay ve hassas bir hale getiriyor; sistem direksiyon simidini kontrol ederken sürücü vites kutusunu ve aracın hızını kontrol ediyor. Park manevrası öne, yana ve arkaya bakan ultrasonik sensörler sayesinde yapılıyor. Şerit Koruma Yardımı sürücünün istediği şeritte kalmasına yardım ediyor. Bu özellik, otomobil şerit çizgisine yaklaştığında ve şeritten çıkmak üzere olduğunda direksiyon kolonuna ek direksiyon torku uyguluyor. Sistem, 65 km/s ile 200 km/s arasındaki hızlarda devreye giriyor. Öne bakan kamera sol ve sağdaki şerit çizgilerini izliyor. Şerit Koruma Yardımı otomobilin şerit çizgilerini arasındaki ilerlemesini kaydediyor ve sürücü istemeden şerit dışına çıkma işaretleri gösterirse müdahale ediyor. Şerit Koruma Yardımı ilk adım olarak sürücünün direksiyonu istenen çizgiye döndürmesine yardım etmek için direksiyon simidine hafifçe tork (güç) uyguluyor. Otomobil şeritten çıkarsa, bu teknoloji direksiyon simidinde hissedilen belirgin bir titreşim yoluyla uyarıda bulunuyor. S60, V60 ve XC60, artık radar tabanlı gelişmiş Kör Nokta Bilgi Sistemi (BLIS) ile donatılıyor. Bu teknoloji, otomobilin 70 metreye kadar arkasındaki, hızla yaklaşan araçlarla ilgili de sürücüyü uyarabiliyor. Tabii ki yine sürücüyü otomobilin her iki yanındaki kör noktalarla ilgili bilgilendirmeye devam ediyor. Çapraz Trafik Uyarısı otomobilin arkasındaki radar algılayıcılarını kullanarak bir park yerinden geri geri çıkarken yanlardan gelen trafiğe karşı sürücüyü uyarıyor. Bu da özellikle bulunulan yeri yapısı, bitkiler ya da park edilmiş diğer otomobiller nedeniyle yan görüşün sınırlı olduğu dar ve kalabalık yerlerde çok yardımcı oluyor. Trafik İşareti Bilgisi ise gösterge ekranında trafik işaretlerini göstererek sürücüye destek oluyor.

e-motoring magazine › ekim 2013


LANSMAN Citroën C4 Picasso/Grand C4 Picasso

Bu eser çok iş yapar 25-26 Eylül 2013 tarihlerinde İzmir -Çeşme’de yapılan test sürüşü ile basına tanıtılan Yeni C4 Picasso, etkileyici tasarımı ve alışılagelmiş kabin değişkenliğinin yanı sıra entegre edilen modern teknolojileriyle çok dikkat çekecek.

10 › 25 24 11 e-motoring magazine › ekim ağustos 2013 2013


Süreyya İZGİ / Çeşme-İzmir 1999 yılından bu yana 4500 adedi ülkemizde olmak üzere dünyada 3 milyonu aşkın satılan Citroën C4 Picasso ve uzun kardeşi Grand C4 Picasso, geçen ay yapılan lansmanla ülkemizde de satışa sunuldu. Lansmanda konuşan Citroën Baylas Genel Müdürü Bahattin Tatoğlu; “Yeni Citroën C4 Picasso modelinin, Citroën ‘in C serisi ürün gamının en prestijli ve markanın imzasını en iyi yansıtan modeli olacağını belirtti. Tatoğlu, 2013 yılı sonuna kadar, son 3 aylık dönemde Yeni C4 Picasso modellerinden 500 adet satış gerçekleştireceklerini vurgulayarak, Yeni C4 Picasso’nun 7 kişilik modeli olan Yeni Citroen C4 Grand Picasso’nun da Kasım ortalarında pazara sunulacağı belirtti. Bahattin Tatoğlu Yeni C4 Picasso ile Citroën ‘in daha önceki yıllarda olduğu gibi yine Monospace segmentinde ilk sıralarda yer alacağını söyledi. Bir önceki C4 Picasso’nun lanse edildiği 2007 yılından bugüne kadar 4500 adet satıldığını, Yeni C4 Picasso’nun 2014 hedefinin ise 3000 adet olduğunu belirten Tatoğlu, bu hedeflere ulaşma konusunda Yeni Picasso’nun müşterilere sunduğu farklı teknolojilerine güvendiklerini söyledi. Sadece bir aile otomobili değil Yeni C4 Picasso’nun en önemli özelliği, ürünün pazardaki konumlandırmasının bir önceki nesline göre farklılaşmasından kaynaklanıyor. Yeni C4 Picasso’nun özellikle 5 kişilik versiyonu, sadece bir aile otomobili değil, aynı zamanda bireysel kullanıcıların da beğenerek kullanacakları bir otomobil olarak

e-motoring magazine › ekim 2013


LANSMAN Citroën C4 Picasso/Grand C4 Picasso geliştirildi. Yeni C4 Picasso özellikle tasarım konusunda şimdiye dek üretime geçen modeller arasında konsept tasarımına en yakın duran model olarak öne çıkıyor. Aracın ön tarafındaki gündüz LED’leri normal farların üzerinde yerleştirilerek otomobile dinamik, hatta agresif bir görünüm kazandırıyor. Aracın arkasında, Audi modellerini anımsatan 3D LED aydınlatma grubu bu çizginin devamı olarak dikkat çekiyor. Yeni C4 Picasso’nun en farklı özelliğinin otomobilde tablet teknolojisi kullanmasından kaynaklanıyor. Özellike araç içinde, ön konsolda yakalanan sade şıklık tamamen 7” dokunmatik tablet ekranın aynı zamanda tüm araç fonksiyonlarının kumanda edildiği bir panel olması sayesinde gerçekleşiyor. Buna ek olarak 12” panoramik gösterge kullanıcının tercihleri doğrultusunda kişiselleştirme imkanı tanıyor. Farklı grafik tasarımları ile farklı temaların seçilmesi mümkün olduğu ekrana istenilen bir fotoğraf da yerleştirilebiliyor. EMP 2 ilk kez Yeni C4 Picasso’da Yeni Citroën C4 Picasso; PSA gurubu içerisinde EMP 2 platformunu kullanan ilk model olma özelliğini taşıyor. Yeni platform 140 kg daha hafif olması sayesinde, rekor seviyede düşük karbondioksit salımı ve en az yakıt tüketimi değerlerine sahip olabilmekte. C4 Picasso, kompakt boyutlarına rağmen geniş iç hacmi ile segmentinde referans model olma özelliğine devam ediyor. Loft dairelerden esinlenerek hazırlanmış kabininde konfor için yaratılmış teknolojik yenilikler C4 Picasso’nun bir diğer farklılıklarını oluşturuyor. Yeni C4 Picasso’daki başka bir yenilik ise yeni bir şanzmanın yine ilk kez C4 Picasso ile kullanılıyor olması. ETG 6 şanzıman kısaltılan vites aralıkları ve optimize edilen düşün vites kalkışları ile sürüş konforunu ve zevkini artırıyor. Hem Güvenlik Hem Konfor için Teknoloji; Yeni C4 Picasso’da konfor ve güvenlik adına birçok bir çok teknolojik ekipman bulunuyor: AFIL Şerit İhlal Uyarı Sistemi: İstem dışı şerit değişikliklerini, sürücüye emniyet kemerinin titreşimiyle bildiriyor. Park Asist: Kendi kendine otomatik park etme özelliği, ancak Yeni C4 Picasso sadece park etmiyor aynı zamanda kendi kendine park yerinden çıkabiliyor. Hıza Duyarlı Aktif Emniyet Kemeri: Mercedes’in pre-safe’ini anımsatan sistem, aracın hızına ve yoldaki riskine göre kemeri geriyor ya da gevşetiyor. Ayrıca, araç ilk hareket ettikten sonra, 10 km hıza ulaştığından sistem hem sürücünün hemde öndeki yolcunun kemer boşluğunu alıyor. Akıllı Far Sistemi: Bu sistem uzun farlar yanık durumdayken 26 › 27 e-motoring magazine › ekim 2013

karşıdan bir araç gelmesi durumuna, farları kendiliğinden kısa konuma alıyor. Araç geçtikten sonra tekrar uzun far konumuna getiriyor. Ayrıca, arkadaki aracın sollaması, şehir ışıkları veya öndeki araca yaklaşılması durumlarında da sistem devreye giriyor. Mesefe Koruma Sistemi: 60 km/s hız ve üzeri durumlarda devreye girebilen sistem, öndeki araç ile istenilen mesafeyi koruyarak hızı sabitliyor. Kör Nokta Uyarı Sistemi: Kör noktada kalan araçları, yan aynalarda bulunan küçük bir uyarı lambası aracılığıyla sürücüsüne bildirmekte. Dinamik görünüm Citroën C4 Picasso’nun tasarım dili tıpkı isim babasının resimlerinde olduğu gibi, aynı anda değişik açılardan otomobilin duruşunu farklı tatlarda sunabilen geometrik şekillerin vurgulanması halinde. Citroën C4 Picasso yepyeni bir bakış


sağlayan ön tasarımı, dinamik yan çizgisi ve markanın konsept araçlarından esinlenilerek geliştirilen 3D LED arka farları ile oldukça güçlü ve etkileyici bir tasarıma sahip. LED gündüz farları alışılmışın dışında ana farların üzerine konumlandırılarak ön ızgaraya zarif bir şekilde entegre edilmiş. Sis farları da bu ön tasarıma uyumlu bir görünüm sunuyor. Alçaltılmış motor bloğu ve taban platformu tek hacim otomobillere görülmemiş dinamik bir duruşun oluşmasını sağlıyor. Bu dinamik tarzını sıra dışı stille birleştiren C4 Picasso, krom çıta detayları ile elegan tavrını ön kısımda hissettiriyor. Yeni Citroën C4 Picasso, dikkat çekici tasarıma ve EMP2 platformunun sunduğu imkânlardan yararlanarak yepyeni formlara sahip özel bir model. Aracın yeni boyutları ve dingil mesafesinin genişlemesi sayesinde genel tasarım daha kompakt bir etki bırakıyor.

Benzeri olmayan panoramik ön cam C4 Picasso’nun ferah yapısının temelini oluşturuyor. Cam tavanın eklenmesi ile elde edilen 5,30 m2 rakipsiz cam yüzeyler (Grand C4 Picasso’da 5.70 m2 ) yüksek oturma pozisyonu ile birlikte yolcuların SUV tarzı konforlu seyahat etmelerini sağlıyor. İkinci sırada birbirinin aynı ebatlarda 3 adet ayrı ayrı hareket edebilen koltuk C4 Picasso’ya farklı bir işlevsellik katıyor. Öne ve arkaya kayabilen koltuklar bagaj alanının büyümesini sağlarken, her bir koltuk sırtlığı belirli bir açı ile yatma özelliği göstererek arka sırada oturanlara farklı şekilde seyahat etme imkanı tanıyor. Ayrıca yol gürültülerini daha aza indirmek için özel olarak geliştirilen akustik cam yapısı da daha fazla konfor sunuyor. Yeni boyutları ve dingil mesafesinin genişlemesi sayesinde daha kompakt hale gelen Picasso , sınıfındaki en geniş 2. koltuk sırası diz mesafesini (159 mm) sunuyor. C4 Picasso’nun e-motoring magazine › ekim 2013


LANSMAN Citroën C4 Picasso/Grand C4 Picasso

bir diğer hacim başarısı da bagaj alanından geliyor. Rekor büyüklükteki 537 Litre’lik bagaj hacmi arka koltukların ileriye doğru hareket etmesi ile 630 Litre’ye ulaşarak farkını ortaya koyuyor. C4 Picasso’nun kabininde de çok sayıda saklama alanları bulunuyor. Ön koltukların arasındaki geniş saklama bölmesi, soğutma özelliği taşıyan büyük torpido gözü, ön koltukların alt kısımlarında bulunan saklama alanları ve tabandaki mini kapaklı gözler bunlardan birkaçını oluşturuyor. Citroën C4 Picasso’nun iç mekanı her detayında özenle seçilmiş materyallerden oluşurken, konforun sağlanmasında en son dijital teknolojik unsurlar kullanılıyor. C4 Picasso’nun direksiyonunun başına oturulduğunda sürücü ve yolcunun aynı anda takip edebileceği 12’’ HD Panoramik ekran karşılıyor. Bu ekranı tüm araç fonksiyonlarını parmağınızın ucuna taşıyan ikinci bir 7’’ dokunmatik tablet ekran tamamlıyor. Sürüş bilgilerinin görüntülenmesini sağlayan 12’’ HD panoramik ekrandan ihtiyaca göre tercihe göre kişiselleştirmek mümkün. Üç 28 › 29 e-motoring magazine › ekim 2013

farklı tema barındıran ana ekranda hız göstergesinin yanında seçtiğiniz bir fotoğraf, navigasyon bilgileri ve yol bilgisayarı verileri ayrı ayrı seçilebiliyor. Farklı temalar seçildiğinde 7’’ dokunmatik kumanda ekranı da yeni temaya uygun formata geçmiş oluyor. Hafifletilmiş gövde, ekonomik motor Tek motor olarak 1.6 litre 115 HP’lik e-HDi ile ithal edilen Citroën C4 Picasso, 1750 d/d’den itibaren kullanıma sunduğu 270 Nm’lik maksimum tork sayesinde akıcı sürüş kimliğine sahip. 0-100 km/s hızlanmasını 12.3 saniyede gerçekleştiren 1300 kg’lık otomobil, ara hızlanmalardaysa daha etkili. Geliştirildiği açıklansa da robotize ETG6 şanzımanda vites değişimlerinde sarsıntı hissedilmeye devam ediyor. Ama geri kaydırma sorunu yok. Geliştirilmiş ETG6 şanzımanlı e-HDi 115 HP motor, ortalama yakıt tüketimi; 4 lt/100 km ve ortalama CO2 salınım değeri ise; 105 gram olarak dikkat çekiyor.


Zengin donanım C4 Picasso ailesi, Türkiye’de Dynamique ve Intensive donanım seçenekleriylesatışa sunuldu. DYNAMIQUE seviyesinde ABS, REF, AFU, ESP, ön, yan ve perde hava yastıkları, yokuş kalkış desteği, akıllı çekiş sistemi, elektrikli direksiyon, elektrikli park freni, anahtarsız giriş, çift bölgeli klima, bluetooth, usb, priz jack, elektrikli ön ve arka camlar, hız sabitleme sistemi, Stop&Start, yol bilgisayarı, yağmur sensörü, arka park sensörü ve 16’’ alüminyum jant yer alıyor. 5200 TL farkla alınabilen INTENSIVE’de ise ek olarak anahtarsız çalıştırma, arka koltuklarda klima kontrolü, navigasyon, elektrikli katlanır yan aynalar, deri direksiyon, yalıtımlı camlar, geri görüş kamerası, 12” panoramik ekran ve 17‘’ alüminyum jant var. Yeni C4 Picasso, 24 Eylül itibariyle 68.800 TL’den başlayan fiyatı ve 8 renk seçeneğiyle ile Citroën bayilerinde satışa sunuldu. e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

Kalburüstü kișiliklere ve valelere müjde!

Ultra SUV’lar geliyor

Audi Q8 2016 yılında tanıtılması planlanan Audi’nin dev SUV’u Q8, Q7’ye göre daha uzun, daha geniș ama daha alçak bir gövdeye sahip olacak. Q7’yi de tașıyan PL73 platformu üzerinde yapılandırılacak yürüyen malikanede tercihe göre ya 3. koltuk sırası ya da çok geniș kullanım alanıyla geleneksel iki sıra opsiyonu sunulacak. 310 HP’lik 3.0 litrelik TFSI ve 272 HP’lik 3.0 litrelik TDI’ın yanısıra 4.0 litrelik benzinli ya da dizel seçenekler de sunulacak. Ancak bu seçenekler üzerinde halen çalıșıldığı için çok fazla detay bulunmuyor.

30 › 31 e-motoring magazine › ekim 2013

Bentley B entley Volkswagen’in İngiltere’de yatığı 800 milyon sterlinlik yatırımın bir parçası olacağı açıklanan Bentley SUV’unun gelmiș geçmiș en lüks SUV olacağı iddia ediliyor. 6.0 litre hacimli bir V12 ya da 540 HP’lik bir V8 motorla sunulması beklenen SUV, markanın Crewe tesislerinde elde üretilecek. Yılda yaklașık 3000 adet üretilmesi beklenen lüks aracın fiyatının 140.000 sterlinden bașlaması planlanıyor. Bentley SUV’un 2016 yılında satıșa sunulması planlanıyor.


› Aslında bir yanda kriz sürüyor ama dünyanın zenginleri 2008’deki global ekonomik krizden sıyrılmıș görünüyor. Nereden mi belli? Büyük SUV’lar yetmedi, daha büyükleri geliyor. Birçok marka dev SUV projelerine odaklanmıș durumda. Sizin için yolda olan ultra SUV’ları büyüteç altına aldık.

Rolls Royce 2015 yılında ortaya çıkması beklenen Rolls Royce SUV’u, markanın Alman sahibi BMW’nin X7 için geliștirdiği platform üzerinde yükselecek. Phantom’un 6.75 litrelik V12 motorunun tașıyacağı gövde düșük ağılık için karbon fiber malzemelerden olușturulacak. Dev SUV’da Rolls Royce’un geleneksel tersine açılan “intihar kapıları” kullanılacak. Motor gamında hibrid bir V8 motorun olmasına da kesin gözüyle bakılıyor. Kulislerde Rolls Royce SUV’unun arazi koșullarında en az Range Rover’ın %75’i kadar yetenekli olmak istediği konulușuyor.

› ›

Lamborghini Urus Yıllar önce İtalyan ordusu için tasarlanan ilk Lamborghini SUV’unun ardından șimdi jet sosyete için Urus hazırlanıyor. Gallordo’dan daha uygun fiyatlı olması beklenen Urus, muhtemelen VW Group șemsiyesi altında platformunu paylașacağı Bentley SUV’u ile yaklașık fiyatlarda olacak. 4.0 litre twin turbolu 4.0 litrlik motorun kullanılacağı araçta hibrid ve dizel seçenekler de olması bekleniyor. Urus için 2017’ye kadar beklemelisiniz.

BMW X7 Yenilenen X5 ve X6’nın platformu üzerinde aks mesafesi uzatılarak geliștirilecek olan X7’nin 2018 yılında hazır olması bekleniyor. Altı ve sekiz silindirli motorların görev yapacağı lüks SUV’da en düșük motor seçeneği 3.0 litre 400 HP X7 45i olurken en güçlü versiyon ise 4.0 litre 500 HP’lik X7 55i olacak. X7 kaputunun altındaki dizel motor ise sıralı 6 silindirli 400 HP’lik bir motor olması bekleniyor. Silindir deaktivasyon sistemine sahip olacak motorun yönetimini 9 vitesli otomatik șanzıman yapacak. Kardeșlerinden alınmayacak özel bir süspansiyona sahip olacak ve 21 inçlik lastiklerin üzerinde ilerleyecek.

e-motoring magazine › ekim 2013


HOT NEWS

Ve i10 bantlarda Hyundai Assan, tamamen yenilenen küçük hatchback modeli i10’un üretimine başladı. Avrupa pazarında satılacak i10 ile birlikte Hyundai’nin üretim kapasitesi yılda 200 bin araca çıkıyor.

Avrupa ülkeleri için sadece Türkiye’de Hyundai Assan İzmit Fabrikası’nda üretilecek i10 için üretim bantları dönmeye başladı. Yıllık üretim kapasitesini 200 bin adede çıkaran yeni yatırımla üretimine başlayan küçük i10 ile birlikte, toplam üretimin yüzde 90’dan fazlası öncelikle Avrupa olmak üzere 30’un üstünde ülkeye ihraç edilecek. Dünyada ilk kez sadece Hyundai Assan’da başlayan Yeni i10 üretimi için fabrikada

gerçekleştirilen özel törene Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye-Kore Büyükelçisi Sang-Kyu Lee, Kocaeli Valisi Ercan Topaca, Hyundai Motor Company Başkan Yardımcısı Eui-Sun Chung, Hyundai Assan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, Hyundai Assan Başkan ve CEO’su Won-Shin Chang ile birlikte devlet yetkilileri, Hyundai Assan’ın yönetici ve çalışanları katıldı. Hyundai Motor Company Başkan Yardımcısı Eui-Sun Chung, törende yaptığı konuşmada, “Hyundai Assan, Avrupa için stratejik öneme sahip yeni nesil i10’un tek üretim merkezi olacak. Dünyanın en iyi ve en kaliteli araçlarını üretmeye devam etmek için Hyundai Assan’daki yatırımlarımızı artıracağız” açıklamasında bulundu. Önümüzdeki yıl Hyundai Assan İzmit Fabrikası’nda üç vardiyalı üretime geçilecek ve hatlarda yeni bir modelin daha üretimi gerçekleştirilecek. Bu sayede Hyundai Assan’ın Avrupa’daki gücü daha da artırılmış olacak ve Avrupa için stratejik modellerin üretim üssü haline gelecek. İlk kez 1997


yılında üretime başlayan ve Hyundai’nin denizaşırı ülkelerdeki ilk fabrikası konumunda olan Hyundai Assan, özellikle markanın globalleşme çalışmalarının ilk adımını oluşturması bakımından önemli bir yere sahip. 2002 yılında tüm bölge için ihracata başlayan fabrika, ilk büyümesini 2007 yılında Accent’in yanına Matrix üretimini ekleyerek gerçekleştirmişti. Avrupalı tüketicilerin artan talebini karşılamak üzere 2010 yılında i20 üretimine başlayan fabrika, 16 yıl içinde 856 bin adetten fazla üretim gerçekleştirdi. i10 yeniden yaratıldı Hyundai i10’un Türkiye’de üretilen yeni jenerasyonu, ilk kez birkaç hafta önce yapılan Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tüm dünyaya tanıtıldı. Sadece bir önceki nesil i10’un 2007 yılından bu yana Avrupa’daki toplam satışı 450 bin adedi bulurken, ulaşılan yüzde 5,9’luk pazar payı i10’un bu segmentteki en çok tercih edilen modellerden biri olmasını sağladı. Hyundai, 2014 yılında Avrupa, Türkiye ve bölge ülkelerde 80 bin adet Yeni i10 satmayı planlıyor. Bu rakamın 74 bin adedinin Avrupa’da satılması ve A-segmentinden de yüzde 6,3’lük pazar payı alınması hedefleniyor. Konfor ve güvenlik bakımından üst segment araçlardan bile daha zengin donanıma sahip olan Yeni i10, dinamik dış tasarımı ve kalitesi artırılmış iç mekanıyla dikkat çekiyor. Önceki modelin ortaya çıkmasının ardından geçen beş yıllık süre içerisinde önemli aşamalar kaydeden i10, artık daha büyük boyutlara sahip, daha kullanışlı ve aynı zamanda Avrupalı çizgileri sayesinde daha estetik. Oldukça konforlu ve elit bir iç mekana sahip olan Yeni i10, donanım seviyesi de göz kamaştırıyor. Dinamik tasarımına ek olarak, 0,31 Cd’lik sürtünme katsayısı ile sınıfının en iyi derecesini elde eden i10, bu sayede rakiplerine göre daha verimli bir motor ve daha sessiz bir sürüş vaad ediyor. Öne doğru daha eğimli bir açıyla tasarlanan ön cam ve A sütunu sayesinde daha fazla görüş açısı elde edilirken iç mekan ferahlığı da ilk anda farkediliyor. Yeni Hyundai i10’da klima, lastik basınç sensörü, ESP, VSM, elektrikli ön ve arka camlar, USB-AUX girişleri, acil durum fren sinyali, yokuş kalkış destek sistemi, viraj içi aydınlatmalı farlar, direksiyondan kumandalı müzik sistemi, LED gündüz farları, sis farları ve 15 inç çift renkli alüminyum alaşımlı jantlar gibi bir üst segment araçlarda yer alan birçok donanımı sunuyor. Eski nesil i10’a göre daha genişleyen ve uzayan otomobil, bu haliyle bir üst segmente göz kırpmış oluyor. Önceki i10’dan 80 mm daha uzun olan Yeni i10, tam 65 mm daha geniş ve 40 mm daha alçak. Bu artışın ardından 3665 mm uzunluğa, 1660 mm genişliğe ve 1500 mm yüksekliğe ulaşan Yeni i10, 2385 mm de aks mesafesine sahip. Büyüyen boyutlarıyla beraber daha geniş ve ferah bir oturma alanına kavuşan i10, artırılmış diz mesafesi ve yüzde 12 büyüyerek 252 litreye ulaşan bagaj kapasitesiyle de sınıfının en iyi değerlerini sergiliyor.

Sadece dış tasarımı ve şık iç mekanıyla değil, aynı zamanda gelişmiş motor seçenekleriyle de dikkat çekici olan Yeni i10, ilk etapta 5 ileri manuel şanzımanla sunulacak ve daha sonra 4 ileri otomatik şanzımanlı versiyonuna da kavuşacak. Rafine edilmiş sürüş özelliklerini destekleyen motor seçenekleri arasında 66 beygirlik 1.0 lt ve 87 beygirlik 1.25 lt olmak iki farklı benzinli ünite görev alıyor. 998 cc hacme sahip 1.0 lt’lik versiyon 3500 d/d’den itibaren maksimum 94 Nm tork üretiyor. 40 lt’lik yakıt deposuna sahip Yeni i10, 100 km’de ortalama olarak 4.7 lt yakıt tüketiyor. Bu motor aynı zamanda 108 g/ km CO2 emisyon salımıyla da çevreci olarak dikkat çekiyor. 1248 cc’lik 1.25 lt Kappa motor ise 4000 d/d’de 120 Nm maksimum tork üretiyor. Bu motor ile 13.8 saniyede 0-100 km/s hızlanmasını tamamlayan aracın maksimum hızıysa 163 km/s. İki motor da CVVT sistemine sahipken 1.0 lt’de kullanılan yeni nesil üç silindir teknolojisiyle daha düşük sürtünme ve uzun ömürlü bir yapı elde ediliyor.

Hyundai Assan’a yeni genel müdür Hyundai Assan Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Yurtiçi Satış, Pazarlama ve Satış Sonrası Genel Müdürü, markanın en tecrübeli isimlerinden birisi olan Önder Göker oldu. Yeni görevine 1 Ekim 2013 tarihi itibariyle başlayan Önder Göker, 22 yıl boyunca Hyundai Assan’ın önemli kademelerinde yöneticilik yaptı. 2010’da Genel Müdür Yardımcısı olan Önder Göker, yılların vermiş olduğu tecrübesini 2013 yılında da Hyundai Assan Yurtiçi Satış, Pazarlama ve Satış Sonrası Genel Müdürü olarak en üst seviyeye taşımış oldu.1966 yılında Ankara’da doğan ve 1988 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Önder Göker, evli ve iki çocuk babası.


NEWS EXTRA

BMW X3 platformunda geliştirilen “küçük X6” X4, Ocak ayında Detroit Otomobil Fuarı’nda podyumda yerini alacak. Aileden tanıdık motorların kullanılacağı otomobilde 2.0 litre 240 HP’lik TwinPower Turbo benzinli motorun yanısıra 2.0 litre 184 HP’lik dizel seçenek de yer alacak. Top model ise altı silindirli 300 HP’lik makine olacak... Yeni Audi A8, 2014 ortasında Böllinger Höfe fabrikasında üretilmeye başlanacak... Volkswagen Yönetim Kurulu Başkanı Ferdinand Piech, Viyana Üniversitesi’nde verdiği derste XL1 konseptinin izleyeceği yol hakkında fikir veren açıklamalar yaptı. XLSport adıyla üretilecek sportif eğlence versiyonunda 1.2 litre 190 HP’lik Ducati motoru kullanılacak... Aston Martin, emisyon ortalamasını düşürebilmek için ürettiği Cygnet modelinin üretimine son veriyor... 2014 sonunda

yollara

çıkması beklenen yeni C Serisi, Sindelfingen’de yol testlerinde görülmeye başladı. Yeni S Serisi ve CLS arası bir çizgide geliştirildiği görülen otomobilde Renault ile motor işbirliği sürecek gibi görünüyor. 130 HP’lik dizel motor Fransız üreticiden alınacak... BMW 1 Serisi’nin sedan versiyonu NES, 2017 yılında yollarda olacak. Kod adı New Entry Sedan’ın ilk harflerinden oluşan otomobil, Çin ve Amerika gibi sedanların tercih edildiği ülkeleri hedefleyecek ve Audi A3 Sedan ve MercedesBenz CLA ile rekabet edecek... Alfa Romeo Style Centre ve Compagnia Ducalein birlikte geliştirdikleri 4C’nin iki tekerlekli kardeşi yıl sonunda satışa sunuluyor. Sadece 6.9 kg ağırlığındaki el yapımı bisiklet, karbon kadroya sahip... 3500 Euro’dan başlayan fiyatı 9000 Euro’ya kadar çıkabiliyor... VW, Amerika’da ürettiği Chrysler bazlı minivan Routan projesinden hedeflenen rakamlara ulaşamadığı için vazgeçiyor... Skoda, tamamen yeni Fabia’yı gelecek yıl tanıtıyor. VW’nin MQB platformu üzerinde yapılanmayacağı açıklanan otomobilde RS versiyonu da düşük gerçekleşen satışlar nedeniyle artık olmayacak... Çek üretici ayrıca iki crossover modelin üzerinde çalışıyor. Bunlardan biri VW Taigun’un Skoda amblemi taşıyan kardeşi ve bir Citigo versiyonu CitiSUV olacak , diğeri VW’nin Cross Blue konsepti üzerinde geliştirilecek... Citroen Cactus 5 Şubat’ta tanıtılacak... Güney Kore’de bir anket yapan Hyundai, kullanıcılarının %84’ünün aracındaki çakmağı

kullanmadığını

buna

karşılık

%92’sinin

USB

kullandığı ortaya çıkınca çakmağı USB girişiyle değiştirmeyi planladığını açıkladı… Fiat 500 türevleri çoğalmaya devam ediyor. 500L’nin ardından sırada alt yapısı Jeep ile işbirliğiyle tasarlanan küçük SUV modeli 500X var. Araçta 0.9 litre 105 HP’lik TwinAir Turbo benzinli ve 1.6 litre 105 HP’lik Mul-


tijet

II

dizel

motorlar

kullanılacak…

Skoda ilk Rapid’in 30. yıldönümü için gelecek yıl güncel adaşının coupe versiyonunu

üreteceğini

açıkladı.

Rapid

Coupe’de sedan kardeşiyle aynı motorlar kullanılacak… Audi, 2016 yılında VW Polo platformu üzerinde A1 adıyla minik Piech-XLSport

bir crossover üretecek… Peugeot’nun 2014 yılında Pekin Otomobil Fuarı’nda yaklaşık 5 metrelik 6008’i tanıtacağı

Toyota GT 86

konuşuluyor… Mercedes-Benz

USA,

maliyetlerin

yüksekliği nedeniyle CLA modeli için Amerika’da

dizel

motor

seçeneğinin

bulunmayacağını açıkladı... BMW, 100. yaşını kutlamak için 2016 yılında sınırlı sayıda üretilecek bir M4 projesi üzerinde çalışıyor. 1400 kg’dan daha hafif olması planlanan otomobilin ismi muhtemelen M4 GTS olacak... Toyota’da GT-86’dan sorumlu şef mühendis Tetsuya Tada, otomobilin cabrio versiyonunun 2014 ya da 2015 planlar arasında olmadığını açıkladı... Mazda mühendislerinin ciddi ciddi arkadaş itişe geri dönüş konusu-

Mercedes Benz CLA

na odaklandıkları konuşuluyor. Alfa Romeo ile yapılacak roadster projesi, bir

Alfa Romeo

başlangıç olabilir... Opel Meriva geniş çaplı bir makyaja tabi tutuldu. B segmentine ait minivanın burun yapısı yeni Insignia paralelinde yenilenirken otomobilin arka kısmı da elden geçirilmiş... Ülkemizde distribütörü bile bulunmayan,

dünyada

da

pek

parlak

günler

geçirmeyen Daihatsu, Endonezya Otomobil Fuarı’nda tanıtacağı 8 yeni konseptle atağa kalkmayı planlıyor... 2014 yılında

tanıtılacak

Mercedes-Benz

C

Serisi artık yol testlerinde pek gizlenmeden dolaşıyor. Otomobilin hatlarından küçültülmüş bir S Serisi tasarlandığı anlaşılıyor... Bentley Mulsanne Convert-

Aston Martin Cygnet

ible konseptinin hiçbir zaman üretim aşamasına geçmeyeceği açıklandı. e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Peugeot 2008 1.6L VTi Allure

Șehirde yüksek umutlar Otomotiv endüstrisinin çeşitli faktörlerle her hir soluklanması, krizlerden geçmesi, trendler, tasarım akımları ve vizyonerlerin gelecekteki tüketici beklentilerine dair öngörüleri otomobillere yeni şekiller getiriyor. Son dönemin gözde otomobil formlarından tek hacimli yüksek kompakt modeller, hemen her markadan rağbet gördü. Crossover adıyla otomobil terminolojisinde işlenen modeller, gereğinden büyük, tüketim kaygılarıyla “taşınması” dert, park yeri endişesiyle dar sokaklara, metropol sıkışıklarına “sığdırılması” mesele SUV’lara kendi alternatifini yarattı. Peugeot finansal sorunlarından belki biraz gecikti ama rakiplerini iyi etüd edip ürettiğini hissettiren 2008 ile sahnedeki yerini aldı. Geçtiğimiz yaz aylarında Nemrut Dağı’da gerçekleştirilen lansmanıyla ilk izlenimlerimizi edindiğimiz şık crossoverı bu kez İstanbul’da, metropol koşullarında büyüteç altına aldık.

36 › 37 e-motoring magazine › ekim 2013


Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Nihat ATATEPE

Otomotiv endüstrisinin son dönemde yarattığı crossover segmenti küçük sınıfa kadar yaygınlaştı. Birçok marka gibi Peugeot da küçük hatchback modelinin platformu üzerinde daha yüksek yapısıyla sınıfın dışında kalmadı. Farklı beklentileri karşılamaya oynayan 2008, zarif görünümlü feminen bir model.

e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Peugeot 2008 1.6L VTi Allure

Renault Captur, Opel Mokka, Chevrolet Trax, Fiat 500L ve Nissan Juke gibi modellerle rekabet içinde yer alacak Peugeot 2008, estetik ve kaliteli tasarımıyla hemen ayrılıyor. Peugeot 208’in platformu üzerinde yükselen otomobil, onun uzatılmış halinden çok daha fazlası. 2008, aynı aks mesafesine sahip platformunu aldığı kardeşi 208’den 20 cm daha uzun, 90 mm kadar daha yüksek. Yerden yüksekliğe gelince, 16.5 cm’lik yükseklik, 2008’i arazi aracı seviyesine yükseltirken şehir tipi aktivite aracı kimliği getiriyor. Tavan rayları ve camları saran kromajlı çerçevelerle yaratılmış güçlü dış görünümün ardında kabin içinde kolayca algılanan bir kalite sözkonusu. Küçük 208 ile ortak kullanılan birçok komponente karşı algının bu kadar farklı olması ilginç. Sanki daha titiz çalışılmış gibi. Direksiyonun üzerinde takip edilmek üzere tasarlanan gösterge tablosu ve hatta küçük direksiyon simidi dahi çok rahatsız edici gelmiyor. Bundan 2008 ile 208’in oturma pozisyonları ve görüş açılarının nasıl bir farklılık yarattığı sonucuna ulaşılabilir. Kokpitteki “iPhone style” geniş ekran için fikirlerim değişmiş değil, tuşlara basarak istasyon seçmek, geleneksel olmakla birlikte demode olmamalı. Genç jenerasyon bu tip “modern oyuncaklarda” kendisini bulabilir ama o zaman eski toprak kullanıcılar gözden çıkarılmış oluyor sanki! Arka koltuklarda boyutlar dahilinde yeterli yolculuk alanı sunuluyor. 350 litrelik bagaj hacmi, arka koltuk sırtlıklarının katlanmasıyla 1172 litreye kadar genişletilebiliyor. Sırtlıklar yatırıldığında zeminin tamamen düzleşmesi, hobi malzemelerinin ya da bavulların taşınmasını kolaylaştırabilir. Otomobilin 1.6 litrelik benzinli motoru, uzun 38 › 39 e-motoring magazine › ekim 2013

yıllardır tanıdığımız, sıkıntısız bir makine. Otomatik şanzımanla da uyumlu çalışıyor. Tork dağılımı hiçbir devirde zayıf hissettirmeyen motor, 160 Nm’lik zirveyi 4250 d/d düzeyinde yakalıyor. Ama bu diriliğin belli bir bedeli var, katalog verilerinde 8.8 litre gibi görünmekle beraber dur kalklı şehir trafiğinde 100 km ortalaması 10 litreyi aşabiliyor. Uzun yol sürüşleri için de çok iyimser hayaller kurmamak gerek. Yerden zaten yüksek yapısıyla rüzgara


Kokpitteki “iPhone style” geniş ekran için fikirlerim değişmiş değil, tuşlara basarak istasyon seçmek, geleneksel olmakla birlikte demode olmamalı. Genç jenerasyon bu tip “modern oyuncaklarda” kendisini bulabilir ama o zaman eski toprak kullanıcılar gözden çıkarılmış oluyor sanki!

direnen 2008, makul sürüşlerde 7.0 litre düzeyinde ortalama yakalıyor. Dirilik derken, 0-100 km/s hızlanmanın 11.2 saniyeyi bulduğunu, ara hızlanmaların ise şanzımanın tereddütsüz tepkileri sayesinde hızlıca gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Test aracımızdaki otomatik şanzıman, gerçek bir otomatik! Robotize şanzımanların başta yokuşlardaki kalkışlarda geri kayma

olumsuzluğu olmak üzere vites seçimlerindeki yavaşlıkları, kararsızlıkları ve tabii sarsıntıları sonlarını getiriyor gibi. Egzoz emisyon normlarına kolay uyarlanmaları ve tabii düşük üretim maliyetleri nedeniyle seçilmiş olsalar da yerlerini tekrar gerçek otomatik şanzımanlara devretmeleri yakın. 2008’de yer alan vites kutusu akıcı sürüşü kesintiye uğratmadan işini yapıyor. Manuel kullanımda otomobilin ara hızlanma e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Peugeot 2008 1.6L VTi Allure

performansını bir derece iyileştirilebilirken yavaşlamalarda da kompresyon yaparak motor freninden yararlanılabiliyor. Sürüşe geçildiğinde küçük crossoverların eteklerindeki taşlar dökülmeye başlıyor. Küçük hatchbacklerin yükseltilmiş halleri, denge dezavantajı yaşatmamak için yere daha sağlam basmak zorunda. Rakipler arasında basan da var, basamayan da! 2008’in tüm versiyonlarında ASR anti patinaj sistemi, CDS denge kontrolü, AFU acil fren yardımı ve EBD elektronik fren dağıtıcı gibi çok sayıda fonksiyonu bir araya getiren ve 50 km/saate kadar servis dışı bırakılabilen ESP standart olarak bulunuyor. Durumu bu teknolojilere gerek bırakmadan risksiz kullanmak en iyisi. Ama ne olursa olsun, bu tip araçların yerden 40 › 41 e-motoring magazine › ekim 2013

yüksekliği otomobillerden fazla ve alttan geçen havanın da etkisiyle performans arayışlarında stabilite onlar kadar iyi olmayabiliyor. Üstelik bunu yaparken konfordan da ödün verilmemesi gerekli. Virajlarda yanal esnemeleri iyi dengelenmiş 2008’in genel stabilite özellikleri de optimize edilmiş. Yan rüzgarlara dikkat! Zaten minik bir aile vanından daha fazla performans beklemek hayal olabilir. Şehir içinde ve/veya toprak yollarda sakin, keyifli yolculuklar sağlamakla yükümlü otomobil, sessiz kabininde bunu konforla sunabiliyor. Otoyol sürüşlerindeyse özellikle köprü ve viyadük üzerlerinde yan rüzgarlara, TIR ve otobüs geçişlerine dikkat etmek gerek. Tabii arazi kullanımına uygun bir araç olmadığını


unutmamak değil, hiç akla getirmemek gerekiyor. Gerçi 2008 ailesinin HDi motorlu üyesinde Grip Control isimli motor torkunu yol koşullarına göre optimize çekiş sistemi var ama onda dahi fazla risk almaya gelmez, koşulların hafif, aracın üzerinde uygun lastiklerin olması şart. Şehirde, biraz yüksekte, çok yakıt tüketmeden ilerlemekle yetinmek en ideali. Active versiyonunda 53.000 TL’den başlayan fiyat Allure’de 57.500 TL’ye yükseliyor ama çift bölgeli otomatik klima, ambians ışık paketi, mavi LED çerçeveli göstergeler, Peugeot LED track isimli ambians tavan ışık paketi, SMEG dokunmatik multimedya ekranı, elektrikli katlanabilen yan aynalar, kromajlı çerçeveler, eşik kaplamaları, 16 ya da 17 inçlik jantlar gibi aksamlar ile deri paketi opsiyonu kayda değer fark yaratabiliyor.

Peugeot 2008 1.6L VTi Allure + Sessiz çalışan süspansiyon, oturma pozisyonu, büyük bagaj, kalite düzeyi - Yakıt tüketimi, yan rüzgarlardan etkilenme Yakıt tipi: Benzin Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 120 HP/6000 d/d Maksimum tork (Nm): 160 Nm/4250 d/d Vites kutusu: 6 ileri otomatik Maksimum hız (km/s): 189 0-100 km/s hızlanma (sn): 11.2 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 8.8/5.2/6.5 Ağırlık (kg): 1140

e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Skoda Octavia 1.6 CR DSG Elegance

20. yüzyılın başlarında Avrupa’nın endüstri devi olan Skoda’nın şanlı geçmişi, Soğuk Savaş yıllarında yok edilmiş, teknoloji fakiri durumuna düşmüştü. Ama Skoda artık ciddi ciddi geri dönüyor. Üçüncü nesil Octavia, bu algıyı daha da geliştirecek müthiş bir C sınıfı liftback’i... İnceleyin, kayıp yıllara demir perde çekiyor, tercihlerinizi değiştirir.

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Nihal ATATEPE

42 › 43 e-motoring magazine › ekim 2013


e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Skoda Octavia 1.6 CR DSG Elegance

İ

kinci Dünya Savaşı’nın ardından Naziler’e yedirilmeyen toprakların Doğu Avrupa’da kalan neredeyse tamamı,1947 yılında Moskova’dan direktifle “emperyalizme karşı” birleştirilmiş büyük bir blok oluşturulmuştu. Genelde devlet acımasızca bloğa zoraki dahil diğer devletleri de yönetti, halk mutlu olacaktı olamadı ama Amerika’nın başını çektiği emperyalizme karşı dünyanın dengesi o dönem bu bloğun ardından yürütülen Soğuk Savaş ile sağlandı. KGB ün kazandı, trajediler yaşanırken müthiş filmler çekildi. Çekoslovakya’nın asırlık markası Skoda, bu dönemde Doğu Bloku insanlarının sınırlı mobilitelerinin sembolüydü Trabant ile birlikte. Belki 1920’lerde teknoloji yaratan gücünü yitirmişti ama baskılar içinde özgürlüğün sembolüydü. Glasnost geldi, duvar yıkıldı, blok çözüldü Berlinler, Almanyalar birleşti, 1990’lara ulaşıldığında. 44 › 45 e-motoring magazine › ekim 2013

Doğu Bloku kapış müsabakalarına dahil edilirken Skoda da Volkswagen’in eline geçti. Geçmişine duyulan saygıyla elinden tutuldu ve hayatta kaldı Çek markası. Ondan sonra Skoda’nın yeniden yükselişini izlemeye başladık, görünen o ki daha da yükselmeye devam edecek, gelen her yeni ürün, geçmişten uzanan marka kimliğine daha uygunlaşıyor. Bloğun içinde geçen yıllar, teknoloji geliştirmesini engellemiş olsa da, çarpık bacaklarla alay konusu olsa da düşük gelirli kesimin favorisi olan Skoda 1996’da çıkarttığı modern Octavia ile yeni bir yola giriyordu. İlk Octavia demiyorum, çünkü bu isim ilk kez 1959-1971 arası üretilen modelde kullanılmıştı. VW Golf platformu üzerinde üretilen liftback gövdeli modern Octavia, güvenilirlik, sağlamlık, sorunsuzluk konularında yıllarca ödülleri toplarken doğrusu teknolojisini aldığı Golf, Bora, A3 kıskançlık krizleri geçiriyordu! Ödenen


BAGAJ KAPAĞI ÇEKME KOLU GİBİ SKODA ORİJİNALLİKLERİ, KULLANICIYI BİR ANDA OTOMOBİLE BAĞLIYOR. KİMİ UZAKDOĞU OTOMOBİLLERİNDE ANINDA ALGILANAN SAHTELİK HİSSİ OCTAVIA’NIN YANINDAN BİLE GEÇMİYOR, “TOPLAMA BİR ARAÇ OLDUĞUNUYSA HİÇ DÜŞÜNDÜRMÜYOR. DAHA UYGUN FİYATA ULAŞILABİLMESİNDEN BÜYÜK KEYİF ALIYORUM TOUR DE FRANCE’IN SPONSORU SKODA’DAN. BULUNDUĞU YERLER HEP DOĞRU, MARKANIN KİMLİĞİNİ İFADE EDİYOR. paranın karşılığında sağlanan memnuniyet ve tatmin tarifsizdi! Bu formül, 2004’te tanıtılan ikinci nesil Octavia’da da işledi, 2013 ilkbaharında tanıtılan 3. nesilde de işliyor. Bu formül Skoda’nın üretim felsefesi aslında. Ödenen abartısız paranın karşılığını abartılı olarak geri vermek! Jozef Kabaň’ın tasarladığı üçüncü Octavia gövdesi, Mlada Boleslav tesislerinde canlanırken VW Golf’ün MQB platformunun üzerine VW Golf, Audi A3 ve Seat Leon aksamları harmanlanarak yerleştirildi. Ortaya gerçekten daha samimi,

km’leri devirdikçe daha iyi hissettiren, aslına bakarsanız kendisini rakip saymayan “elit”leri küçümseyen bir otomobil çıktı. Liftback formunun ardında sunduğu devasa bagaj kapasitesi bir kenara, geniş iç hacmi, koltuk mesafeleri, kabin içi gözleriyle C segmentinin herhalde en kullanıcı dostu otomobiliyle karşı karşıyayız. Ne sac ne plastik ne de başka bir materyalin, işçiliğin kalitesiyle ilgili soru işareti yok, gayet net, gayet dürüst bir otomobil Octavia. Ve Türkiye’de marka imajı hala geriden, biraz gölgeli geliyor olsun, Avrupa’da mantıklı tüketiciler yollarını Octavia ile ışıl ışıl e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Skoda Octavia 1.6 CR DSG Elegance

çiziyor. Gerçi tasarımı birçok beğenmeyen de çıktı ama Jozef Kabaň’ın buruna yerleştirdiği “Operadaki Hayalet” bakışları, tipik hatasız Volkswagen kabin ergonomisi, şüphe yaratmayan kalite düzeyi ve bagaj kapağı çekme kolu gibi Skoda orijinallikleri, kullanıcıyı bir anda otomobile bağlıyor. Kimi Uzakdoğu otomobillerinde anında algılanan sahtelik hissi hiç yanından bile geçmiyor, “toplama” bir araç olduğunuysa hiç düşündürmüyor, kendi açımdan bilakis takdirle karşılıyorum, daha uygun fiyata ulaşılabilmesinden büyük keyif alıyorum Tour de France’ın sponsoru Skoda’dan. Bulunduğu yerler hep doğru Skoda’nın, kendisini ifade ediyor. Otomobilin 1.6 litrelik TDI motoru, tereddütsüz VW teknolojisine sahip. Alman üreticinin direkt yakıt enjeksiyonunda ulaştığı son noktayı keyifle daha ucuza kullanmak sürücü için büyük tatmin. Dahası bu motorla kombine edilmiş çift kavramalı DSG şanzıman, Octavia’nın rütbesini daha da yükseltiyor. Daha iyilerini kullandım ama 1.6 litrelik motorun 250 Nm’lik torkunu pürüzsüzce yönetmek böylesi hatasız olmamalı, kesinlikle çok başarılı. Sarsıntısız değişimler, geri kaymamalar, kullanıcılar sadece bu şanzımana bile fit olmalı, Skoda’yı rakipten saymayanlar yokuşlarda el freniyle kalkarken... VW Group markalarında yer alan turbo dizel motor, 250 Nm’lik maksimum tork çıkışını 15002750 d/d arasında sürekli verebildiğinden Octavia tahminlerden çok daha akışkan. Motor şanzıman uyumu da dikkat çekici, güzel dans ediyorlar, birbirlerinin ayaklarına basmıyorlar. Octavia’nın TDI motoru, 1330 kg’lık ağırlığı taşırken teknik verilerin biraz üzerinde seyrediyor. Bunda çeşitli faktörler var, birincisi İstanbul trafiği, ikincisi ülkemizdeki yakıt kalitesi, üçüncüsü de otomobilin akıcılığa karşı koyamayan test sürücünüz! Ama değerler, sakin kullanımda yaklaşılabilecek değerleri amaç edinmenize yarayabilir. Bu otomobil, C sedanları aşabilecek potansiyele sahip, 46 › 47 e-motoring magazine › ekim 2013

Focus ile boy ölçüşebilir, Jetta’ya tercih edilebilir ama örneğin bir Mondeo ya da Exeo’ya da boyu yetmeyebilir. Bu arada kalması belki de avantajı olacaktır. 1.2 litrelik versiyonda 48.000 TL’den başlayan Octavia fiyat skalası, en üst donanımlı test aracımızda 70.000 TL’ye kadar çıkıyor. Arada daha ekonomik versiyonlar yok değil. “70 bin TL’yi Skoda’ya mı bağlayacağım” diyenler çıkabilir, onlara “O zaman gidip aynı özelliklerle 90.000 TL’ye VW alın” derim. DSG pahalı bir donanımdır, bu versiyon da Octavia model gamının top modelidir. Daha uygun fiyatlı seçenekler mevcut. Skoda’nın girdiği yeni yol, Rapid’lerle, Superb ile, gelecek yıl tanıtılacak Fabia ile, Yeti ile yepyeni müşterilere ulaşacak. Octavia da modern ürün gamının en güçlü modellerinden biri olacak.


VW kalitesi ve ergonomisinin fark edildiği Octavia’da hiç bir markada yer almayan çok faydalı bir aksam var: Bagak kapağı kapatma tutamağı! İlkel ve güzel!..

Skoda Octavia 1.6 CR DSG Elegance + Tasarım, kalite hissi, ferah iç mekan, devasa bagaj - Ne yazsak zoraki olur ama yalıtım daha iyi olabilirmiş... Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 105 HP/3000-4000 d/d Maksimum tork (Nm): 250 Nm/1500-2750 d/d Vites kutusu: 7 ileri DSG Maksimum hız (km/s): 195 0-100 km/s hızlanma (sn): 10.9 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 4.6/3.5/3.9 Ağırlık (kg): 1330

e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Toyota Land Cruiser V8

GÜÇ

GÖS

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Batuhan KIRAN

48 › 49 e-motoring magazine › ekim 2013


STERiSi

Araziye yakışan performansını kolay kolay boyun eğmeyerek göstermekten çekinmeyen Land Cruiser, artık gece kulüplerinin önünde de boy gösterecek kadar fiyakalı. Avrupalı SUV’lardan daha iyi fiyata daha çoğunu elde etmek isteyenlerin gözdesi olmayı sürdürecek. Land Cruiser efsanesine durmak yok!

e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Toyota Land Cruiser V8

P

orsche Cayenne çok hızlı bir SUV’dur. 300 HP’lik 3.6 litrelik V6’dan başlayan motor seçenekleri 4.8 litrelik GTS’de 420 HP’yi, onun turbo beslemeli S versiyonunda 550 HP’yi bulur. Hele hele 4.2 litrelik dizel V8 ile kule 850 Nm’lik torku kullanımınıza açar. Uçasınız gelir. Bu motor seçeneklerinin her biri -hiç benimsemediğim olanca yüksekliğine rağmen!- gerçek Porsche ruhunu yansıtır. Yakıtı esirgemediğinizde yerçekimi nedir bilemezsiniz. Arazi koşullarında da gidemeyeceği yer olmadığı söylenir ama doğrusu gidene de pek rastlanmaz. Her şeyiyle pahalıdır, kimse değil kırmak, çizmek dahi istemez. Mercedes-Benz GL, ML’den türetilmiş akıl almaz bir SUV’dur. Saray odasında hissettiren konforunu yoldan çıktığında da sürdürür. Çok güçlüdür, hatasız bir Mercedes’tir. En üst motor seçeneği olan 4.7 litrelik V8 ile 435 HP emrinizdedir ve GL500 ile Formula 1’e katılsanız yeridir. Arazi mi? Sahiden haddini bildiğiniz sürece gidemeyeceği yer olmadığını düşündürür. Dikkat edin kalırsınız! BMW X5, SUV değil, SAV’dır. BMW arazi sürüşlerini baştan elemiştir, sportif aktivite aracıdır, 3.0 litre 306 HP’den 4.4 litre 407 HP’ye benzinli, 740 Nm’lik torkuyla dünyaya patinaj çektiren M50d’ye kulüplere görkemli giriş yapar, valelerin de favorisidir.... Keza Range Rover da öyle. Havalıdır, aristokrattır, komplikedir ama büyük marifetleri olmasına karşın kolay kolay arazi koşullarında göremezsiniz. Herşey bir kenara servisi, parçası pahalıdır. Makamlar için gösterişlidir ama magazin programlarına, kulüp kapılarına daha çok yakıştırılır. Bu segmentte başka markalar da vardır ama -hiç kirlenmediklerinden olsa gerek!- en çok bunlar tercih edilir. SUV diye pazarlanan diğer modellerin tümü, yolcuları yağmurda güvenli ilerlesin, karda da uygun lastiklerle doğru kullanılabilirse hareketsiz kalmayın diye vardır. Lakin bırakın kayak merkezlerinin yol kenarlarını, en ufak kar yağdığında şehirlerde bile yol kenarları bunların gazileriyle doludur! Ama bütün bu seçeneklerin üzerinde bir de 50 › 51 e-motoring magazine › ekim 2013

Toyota’nın Land Cruiser’ı vardır, bunların tümünün ağabeyi konumunda. Kendi coğrafyasını düzenleyen Hummer’ı ayırıyorum, boyutları farklı olsa da marifetleri benzeşen MercedesBenz G Serisi, Mitsubishi Pajero ve tabii ki Jeep Wrangler ve Grand Cherokee gibi efsanevi Toyota Land Cruiser da haklarında iddia, kabul etmez, varsayımlarla hareket etmez. Denileni yapar, istenilen her yere gider! Burası mühim ayrımdır, SUV (Sportif amaçlı araç! “Spor” burada sudan hızlı geçmek anlamında kullanılıyor!) ile offroad aracı arasındaki sınırdır! Bir Land Cruiser kullandığınız zaman Cayenne, X5, Range Rover,


Toyota Land Cruiser V8 + Arazide ve asfaltta göz kamaştırıcı performans, üst düzey konfor, marifetli süspansiyon - Açılır tavanda kumandaları, bilgi ekranı Q7 ve diğerlerine biblo muamelesi yaparsınız, itimadınız sarsılır. Bir Land Cruiser ile ıslanmış yola ya da patikaya değil, off road’a (kapalı yola!) girmek istediğiniz zaman (yoldaşları hariç) diğerlerini artık arazi aracından sayamazsınız. Onlar varsın “sportif” olsunlar, sporun en ağır branşlarını Land Cruiser yapar! Bu saldırgan girişi yakışan cümleyle tamamlamak gerek, Land Cruiser -ve yoldaşlarını!- kullanmadan “arazi aracı kullanıyorum” diyenlere kargalar bile güler. 50 yılı aşkın zamandır Toyota’yı en ağır arazi koşullarında temsil eden, verdiği olağanüstü güven hissiyle üst düzey yönetici aracı olarak

Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 4461 Motor gücü (HP): 272 HP/3600 d/d Maksimum tork (Nm): 650 Nm/1600-2800 d/d Vites kutusu: 6 ileri otomatik Maksimum hız (km/s): 210 0-100 km/s hızlanma (sn): 8.9 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 11.2/8.5/9.5 Ağırlık (kg): 2585

e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Toyota Land Cruiser V8

52 › 53 e-motoring magazine › ekim 2013


özellikle son dönemde de en fiyakalı şehir bulvarlarında az miktarda da olsa görülen Land Cruiser, sıraladığım onca araç arasında kendisine özel bir konuma sahip. Onu kelimelerle anlatmak yerine yoldan çıkmak gerekiyor. 4.4 litrelik V8 motorun kükremesiyle ilerlemeye başlayan 2.6 tonluk ağır vasıta, asfaltta lüksü, konforu uç noktalarda yaşatıyor, ki beklenen zaten bu, Ön koltuklarda soğutma fonksiyonundan arka kısımların iklimlendirmesine, direksiyon simidi ısıtmasından, direksiyon pozisyon hafızasına, aklınıza gelen gelmeyen her türlü konfor unsura Japon yaklaşımıyla hizmet veriyor. İsterseniz süspansiyon sertliği tek dokunuşla değişiyor,, cüsseli gövdeyi yine tek dokunuşla yükseltiyorsunuz, AHC (Active Height ControlAktif Yükseklik Kontrolü), değişen yol koşulları ve hıza göre anlık olarak optimum ayarlamayı yapabiliyor, isterseniz seyir halindeyken bile önünü arkasını kameradan izleyebiliyor, üzerin-

de bulunduğunuz zemini görebiliyorsunuz. Hatta, arazi sürüşlerinde ön tekerleklerin açısını bile grafikten takip edebiliyorsunuz, hiçbir yerde tedirgin olmuyor, aklınızdaki “acaba” kelimesini devre dışı bırakıyorsunuz. Hele ECT Power (Electronically Controlled Transmission) düğmesine basarsanız, vites değişim devir-lerini daha yükseltip akselerasyonu iyileştiriyor. Olur ya, yanınızdaki aslfalt SUV’larına boyun eğmemek isterseniz diye! Ha hızlandığı kadar da çevikçe duruyor 3.0 tonluk kütle. Ani frenlerde tıpkı Mercedes’in pre-safe’ini hatırlatırcasına emniyet kemerleri öyle bir sıkılaşıyor ki, güvenliği koltuklarla yekpare hissediyorsunuz. Egolar okşanıyor, kişisel tatmin tavan yapıyor! Oysa ki yaptığınız hiçbir şey yok, Land Cruiser hepsini üstlenmiş durumda! Yol performansının üzerinde durmayacağım 4.4 litre 272 HP’lik motordan umduğunuz her şeyi yaşıyorsunuz, görkemli bir performans, kullanıma bağlı olarak 100 km/22 litrelerde iç buran yakıt tüketimi, kükreyen motor, heybetli süzülüşler vs. vs... 175 bin Euro’dan beklenen karşılıkları. e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Toyota Land Cruiser V8

İpi çözülmüş bir boğanın arenaya çıkışını hatırlatıyor Land Cruiser’ın tam gaz asfalt sürüşleri. Neyse ki azgın boğayı zaptetmek için onlarca çok gelişmiş sistem var. Arazide de gözünüz alıyorsa bir tank gibi!.. Peki, yoldan çıkalım. Toprak yollar, ıslanmış asfalt değil, gerçek arazi koşulları Land Cruiser’ın “destan yazdığı” yerler. Acabasız sürüşümüz, engebelerin altını üstüne getirirken şekilleniyor. Lastiklerin öyle bir artikülasyonu var ki, ne yaparsanız yapın lastiği yerden kesemiyorsunuz, “ben de basacağım” diyor zorladığınız aks, gövde zaten zeminden kopacak ağırlıkta değil, ille de bir yerinden tutunuyor. Zorladığınız lastik çekişe katılamasa bile diğer üçü onu unutmuyor, 2.6 tonluk gövde ile birlikte onu da orada bırakmıyor, çekiyor götürüyorlar. Arazide bozuk yüzeyde hızlanmayı deniyorsunuz, gözünüzün gördüğüyle süspansiyonun hissettirdikleri fena 54 › 55 e-motoring magazine › ekim 2013

halde çelişiyor. Katlanabilir koltukların modüler yapısından dolayı tıkırdaması dışında kabinde ses yok, sarsıntı yok, bulutların üzerinde gibisiniz! Ama camdan ya da monitörden gördüğünüz yüzeyin etkisi bu olmamalı! Böyle muhteşem bir süspansiyon konforu var Land Cruiser’da. Aslında 4L’ye aldıktan sonra arazide gerekli seçimleri kendisi yapıyor ama daha gelişmiş seçimler elbette mevcut. Diferansiyel kilidini, yan hava yastıklarının aktivasyonunu kumanda edebilirsiniz. Onun için fark etmeyeceğini bilirsiniz ama olur ya, artistik puanlamada düşük not almamak için sürüş yapacağınız yüzeye uygun çekiş modunu bile seçebilirsiniz (!). Sürücünün de katkı


yaptığını hissettirmek, egosunu okşamak gerek! RSCA, Roll Sensing Curtain Airbags, profesyonel offroad sürüşlerinde yan havayastıklarını iptal etmek üzere sunulmuş bir kumanda. Sadece bu basit donanımdan bile Land Cruiser’ın çıtasının ne seviyede olduğu anlaşılabilir. Gözü gayet kara, olabilecek yan yatışlara, sürtünmenin ilerisinde açı değişikliklerine hazır, sürücüsünü cesaretini sınıyor! Bu arada zor koşullarda yakıt tüketimi katalog değerlerini iki katından da fazla yükselse bile tedirgin olmayın, 93 litrelik yakıt “tankı” Yağmur Ormanları’nı geçmenize imkan verir. Kabinde her koltuk, bacak bacak üstüne atmaya izin verir genişlikte, bu da aracın öncelikle

Land Cruiser’ın kumanda birimlerini yolda öğrenmeye çalışmak çok iyi bir fikir olmayabilir. Biraz zaman ayırıp tane tane öğrenmek gerekli. Yan hava yastıklarını neden ve nasıl iptal edeceğinizi deneyerek öğrenmeyin zaten!

Amerikan pazarı için tasarlandığının göstergesi, minyon Japonlar isterse takla bile atabilir diz boşluklarında! Koltukların katlanmaları kolay, iki kapaklı bagajı 455 litreden 2315 litreye kadar genişletmek, sarayı ağır vasıtaya dönüştürmek ise an meselesi! Farkındayım her şey övgü alıyor ama olan bu, durum böyle. Land Cruiser’da takıldığım bir iki şey var elbette, nedense hep Japon araçlarında karşıma çıkıyor, kendilerince bir izahı vardır elbet! Sunroofu açmak kapatmak için ayrı, tilt hareketi için ayrı bir düğme kullanmak gerekiyor. Aslında tek düğmekle halledilmiş bir konudur ama tavanda simetri uğrunda için bu yolun seçildiğini düşünmek istemiyorum:) Ha bir de bilgi ekranı çok pratik gelmedi ama yeterince zaman ayırmadığından olabilir, Land Cruiser gibi bir araçta oyalanacağım bir aksesuar değil bu büyük bilgi ekranı! Tabii onun da müşterisi çok!.. e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Ford Fiesta 1.5L Duratorq TDCi

EĞLENCE KAPSÜLÜ

Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Nihal ATATEPE

56 › 57 e-motoring magazine › ekim 2013


YA OTOMOBİLLERDE SPORTİFLİK KAVRAMI KİMLİK DEĞİŞTİRDİ YA DA BİZ DİZEL MOTORLARA FENA ALIŞTIK, TORKUN ZEVKİNİ ALDIK. FUN-TO-DRIVE KLİŞESİ BELLİ Kİ FIESTA İÇİN YAZILMIŞ. SADECE 75 HP’LİK BİR DİZEL OLMASINA RAĞMEN.

e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Ford Fiesta 1.5L Duratorq TDCi Aklınızdan “75 HP’lik motorun önünda yer alan Aston Martin ızgarası ne kadar efektif olabilir ki?” diye geçtiyse hemen unutmaya çalışın! O ızgaranın bu küçük Ford’a kattığı ruh, 75 HP değil ama 185 Nm çapında olağanüstü bir keyif kapsülü yaratmış. Bunu Fiesta’yı ucuz yollu ekonomik bir araç, ya da “ayağımı yerden kessin” diye düşünenler değil, fiesta yapmak isteyenler fark edebiliyor! Oturma pozisyonundan süspansiyona, direksiyondan frenlere bir bütün olarak çokiyi başarmış Ford. Kullandıkça anlıyorum ki, Ford Motor Company, akıcı kullanma bilincini, trafiği oyalamamayı herkese öğretecek! Dinamik görünümüyle konuya hızlı giren Fiesta, 1976’dan bugüne 16 milyona dayanmış Fiesta fenomeninin son temsilcisi. Ford modelleri eskiden beri iy yol tutar iyi durudu ama özellikle Focus’tan bu yana inanılma zib rgünlük kullanıma uygun sportiflik yakaladılar. Sportiflikten anladığımız yüksek güç, yüksek sürat, fişek gibi ivmelenme değil. Genel olarak sürüş dinamikleri çok canlı.

Fiesta’nın tanımı: Fun-to Drive! Sürücü koltuğuna oturduğunuzda aldığınız pozisyon bu otomobille bir yerden başka bir yere gitmekten daha fazlasının yapıldığı. Ne mi? Mesela keyif olabilir mi! Kullanırken aklımda hep Türkiye Ralli Şampiyonası’nda Ford Motorsports Turkey takımının otomobilleri vardı. Genel olarak kaliteli malzemelerle oluşturulmuş iç mekanda göze batan bir sorun yok. B Segmenti otomobilleri geleneği olarak arka bölümde oturma alanı ve diz mesafesi sınırlı ama Fiesta’ya özel çekilmez bir durum yok. Koyu renkli arka camlar da dinamik görünüme katkı yapıyor, zaten agresif tasarımlı olan otomobil sürücüsüün tahrik etmeye başlıyor. 75 HP’nin çok cazibesi olmayabilir ama 1750 d/d’den itibaren alınabilen 185 Nm’lik maksimum tork, tüy sıklet otomobilin sürükleyiciliğinde önemli rol oynuyor. Otomotiv terminolojisinde “fun-to drive” denilen bir kavram vardır, işte sanki bu otomobil için yazılmış. Çok iyi tepkiler veren, düşüncenizi sanki anında tekerleklere yansıtan keskin bir direksiyon, neredeyse salınımsız ama konforu hiç ihmal etmeyen süspansiyon ve tabii efektif yavaşlama ve duruşlar sağlayan, ko58 › 59 e-motoring magazine › ekim 2013


Fiesta, her nesliyle emsallerine göre daha üstün yol tutuş özellikleri gösterirdi ama güncel versiyon bu konuda galiba zirvede. Sürüş zevki ya da eğlenceli sürüş konusunda Fiesta segmentinin en iyisi. Ford geleneklerine uygun yumuşak vites geçişleri, sertliğine karşın yoldan aldığı darbeleri kabine sezdirmeden ustaca absorbe eden süspansiyon, düşük güçle de zevkli sürüşler yapılabileceğini gösteriyor.

e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Ford Fiesta 1.5L Duratorq TDCi

lay ısınmayan frenler, sizi etapları bir bir aşmaya yöneltiyor! Yok yok sakin olun, kullanımı çok zevkli ama daha önemlisi çok ekonomik bir araç Fiesta 1.5L TDCi. Anahtarsız çalıştırma sistemiyle Power düğmesine basılarak işler hale gelen motor, durk kalklı trafikte, ECOnetic Technology sayesinde kimseye danışmadan durup durup çalışıyor. Kilometrede 98 g/km egzoz emisyon salınımı, otomobilin çevreci kimliğinin de bir göstergesi. Peugeot kökenli turbo dizel motor, olanca “tıkırtısına“ rağmen sağladığı istekli sürüşle duygularınızı okşuyor. Ford geleneklerine uygun yumuşak vites geçişleri, sertliğine karşın yoldan aldığı darbeleri kabine sezdirmeden ustaca absorbe eden süspansiyon, düşük güçle de zevkli sürüşler yapılabileceğini gösteriyor. Bu otomobil, B segmentinin en iyilerinden biri. Sürüş dinamikleri, kabin konforu, anahtarsız çalıştırmadan SYNC’e, minicik boyutlarda az 60 › 61 e-motoring magazine › ekim 2013

rastlanan start/stop’a birçok özellik ona daha da cazip kılıyor. 82 HP’lik 1.25i versiyonu 33.900 TL’den başlayan Fiestalar, 1.5 litrelik dizel motora geçince Trend donanımda 42.900 TL’ye, test otomobilimiz gibi Titanium donanımdaysa 44.135 TL’ye satılıyor. Giriş seviyesindeki Trend seçeneğinde gövde rengi elektrikli-ısıtmalı-sinyalli yan aynalar, direksiyondan kumandalı radyo/CD/MP3 çalabilen müzik sistemi, Ford EcoMode, USB ve Aux-in bağlantı noktası, deri kaplı vites topuzu, akıllı şarj sistemi, vites değiştirme ikazı, ISOFIX bağlantı noktaları, sürücü ve yolcu ön hava yastıkları, MyKey ve ABS gibi özellikler standart olarak sunuluyor. Titanium donanım seviyesinde ise LED gündüz farları, sürücü kol dayama, alaşım jantlar, ön sis farları, elektrikli arka camlar ve camların altında krom çıta, elektronik klima, estetik aydınlatma paketi ve 3 kollu deri direksiyon simidi yer alıyor.


Ford Fiesta 1.5 Duratorq TDCi + Süspansiyon ayarı + Direksiyon + Şasi dengesi + Sürüş pozisyonu + Düşük tüketim - Dar arka koltuklar - Yüksek fiyat Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 1498 Motor gücü (HP): 3750 d/d’de 75 HP Maksimum tork (Nm): 1750 d/d’de 185 Nm Vites kutusu: 5-ileri manuel Maksimum hız (km/s): 167 0-100 km/s hızlanma (sn): 13.5 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 4,4/3.3/3,7 Ağırlık: 1045 kg

e-motoring magazine › ekim 2013


4

TEST Nissan Qashqai 1.6 dCi Tekna 4x4

nala gel

Jübilesi yaklaşırken en dolu haline ulaştırılan Qashqai, yolunu açtığı crossover segmentinin meyvelerini toplamaya devam ediyor. Dört tekerlekten çekişli yeni versiyon, 1.6 litrelik yeni dizel motoruyla da dikkat çekici bir seçenek. 62 › 63 e-motoring magazine › ekim 2013

uza


lip

ak Asya’dan... *

* Nazım Hikmet’in Bu Memleket Bizim şiirinden

e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Nissan Qashqai 1.6 dCi Tekna 4x4

2007’de yollara çıktığından beri crossover sınıfının temel taşı, şehir tipi kompakt SUV aleminin en şöhretli öncüsü olan Nissan Qashqai, ilk jenerasyonda jübileye yaklaşmış olsa da hız kesmiyor. Yeni versiyonlarla ağırlığını korumakta kararlı. Özellikle ürün gamına en son katılan 4x4 versiyonu, kışa girmek üzereyken hem güvenli sürüş adına bir şans hem de yeni kulllanılmaya başlanan 1.6 litrelik dizel motorla yeni sürüş deneyimlerinin habercisi olacak. Geçen yıllara karşın tazeliğini koruyan tasarım çizgisi, bir sınıfın da yaratıcısı olarak saygın bir yere sahip. Ferah kabinin içinde trafiğe hakim hissettiren yüksek oturma pozisyonu rahat ettiriyor. İngiltere Sunderland’de üretilen otomobil, Japon disiplini altında bantlardan titiz işçilikle çıkıyor. Basit kullanım özellikleriyle sürücüsüne pratiklik sağlayan kokpit, çift bölgeli dijital kontrollü klima, kromajlı gösterge çerçeveleri gibi aksamlarla desteklenmiş. Alliance’ın alt markalarından Dacia modellerinde bile irice LCD ekranların olduğu düşüünülürse ilkbaharda ortaya çıkması beklenen yeni Qashqai’de bu yönde önemli gelişmeler yaşanabileceği düşünülebilir. Benim beklediğim bir gelişme de 2004 yılında 350 Z ile kullanılmaya başlanan direksiyon simidinin yenilenmesi yönünde. Şöyle ki, müzik sisteminin ses kontrol düğmesi pek de ergonomik bir yerde değil.

Kaygan zemin ustası Koltukların oturma alanları, diz, omuz ve kafa mesafeleri, sıkıntı yaratmayacak düzeyde. Arka koltukları bölen şaft tüneli, Qashqai dört tekerlekten çekişli olduğu için mecburen yüksek, kabullenmekten başka çözüm yok. Otomobilin 410 litrelik bagajıysa arka koltuk sırtlıklarının asimetrik olarak katlanmasıyla 1515 litreye kadar genişletilebiliyor. Sırtlıklar katlandığında zeminin düz olması, fonksiyonelliği destekliyor. Nissan Qashqai motor gamına en son eklenen 1.6 litrelik dCi motor, Renault kökenli bir motor. Değişken geometrili turboyla aşırı beslenen motor, 130 HP güç ve 320 Nm maksimum tork üretiyor. Bu veriler yüksek ama aracın 64 › 65 e-motoring magazine › ekim 2013

ağırlığından ve seçilmiş vites oranlarından olsa gerek, akselerasyon değeri çok parlak değil, 1405 kg’lık Qashqai’in 0-100 km/s hızlanması 10.9 saniye sürüyor. Ara hızlanmalardaysa karakter bambaşka. Tabii bunlar tempolu kullanmaktan hoşlananlar için önemli, yoksa herhangi bir hantallık sözkonusu değil. 1.5 lt’lik dCi motora göre daha diri bir sürüş sağladığı fark ediliyor. 6 ileri vitesli otomobilin asıl hüneri, start/stop sisteminin de desteğiyle youn trafik kullanımlarında bile düşük tüketimle seyredebilmesi. Nissan Qashqai’in dört tekerlekten çekiş sistemi ALL MODE 4x4 elektronik kontrollü. Kabinden bir düğmeyle seçilen sürüş modlarından 4x2 seçildiğinde önden çekişli bir araç olan crossover, yağışlı havalarda ıslak yüzeylerde stabil kalmak


Nissan’ın alışılagelmiş ferah kabin halleri, iç mekanda rahat ettiriyor. Aracın duru sürüş özelliklerini mütevazı görünen kokpitten yönetmek pek bir sorun yaratmıyor.

e-motoring magazine › ekim 2013


TEST Nissan Qashqai 1.6 dCi Tekna 4x4

4x4 LOCK modu kaymayı kesin önler diye bir kural yok, eğer koşullara uygun kış lastikleri ve sürüş stili seçilmezse dört tekerleğin birden patinaja düştüğü görülebilir! Sürücülerimiz özellikle kar yağdığında bu yanılgıya kolayca düşüp iddialı 4x4 araçlarıyla bile yollarda kalabiliyor.

için 4x4 moduna alınabilir. Auto modunda ABS sensörleri aracılığıyla tekerleklerden birinde fazladan devir sezdiği anda 4x4 LOCK moduna geçen sistem bunu yolcularına hissettirmeden gerçekleştiriyor. Ama 4x4 LOCK modu kaymayı kesin önler diye bir kural yok, eğer koşullara uygun kış lastikleri ve sürüş stili seçilmezse dört tekerleğin birden patinaja düştüğü görülebilir! Sürücülerimiz özellikle kar yağdığında bu yanılgıya kolayca düşüp iddialı 4x4 araçlarıyla bile yollarda kalabiliyor. Qashqai bir offroad aracı değildir, temkinli olmakta yarar var. Önden çekişli kullanırken yakıt tüketimi açısından en verimli durumda olacak otomobil, 4x4 LOCK’a alındığında hareketli mekanik parçaların artması nedeniyle biraz daha cömertleşir. Zaten sürekli 4 tekerlekten çekişli olarak kullanıp elde edilebilecek bir performans, yerden 180 mm yüksek gövdeli otomobilin işi değil. Nissan, Qashqai Tekna’da gayet dolu bir donanım listesi sunuyor. ESP’den, 6 havayastığına, ABS ve EBD’den fren destek sistemine kadar güvenlik odaklı crossover’da konfor için de çift bölgeli dijital klima ve hız sabitleme sistemi gibi özellikler mevcut. İki çeker versiyonu baz modelde 55.000 TL’den başlayan Qashqai, iş ciddileştikçe sınıf değiştiriyor! 81.650 TL fiyatla satılan Qashqai 1.6 dCi Tekna 4x4, pahalı Opel Mokka’yı da geçip MINI Countryman’e diş gösteriyor. Kullanım koşullarına göre 4x4 özel bir tercihtir, belli bir bedeli olması da olağan. Eksik mi? Tabii ki var, bir otomatik şanzıman bu otomobili daha popüler yapabilirdi! 66 › 67 e-motoring magazine › ekim 2013

Nissan Qashqai 1.6 dCi Tekna 4x4 + Kolay kullanılan 4x4 modu, ferah kabin, dinamik ve az tüketimli motor - Fiyat, direksiyondaki volüm kontrol düğmesinin yeri Yakıt tipi: Dizel Motor hacmi (cc): 1598 Motor gücü (HP): 130 HP/4000 d/d Maksimum tork (Nm): 320 Nm/1750 d/d Vites kutusu: 6 ileri otomatik Maksimum hız (km/s): 190 0-100 km/s hızlanma (sn): 10.9 Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 6.1/4.6/5.1 Ağırlık (kg): 1405


e-motoring magazine › ekim 2013


KÜLTÜREL Vosvos dedikleri

K

YAZI: Erol PİR

APLU FOTOĞRAFLAR: Volkswagen


“Hastası için “otomobil değil Vosvos” dedirten bir tarzdır Vosvos... Savaş ile doğmuş, barış için dünyaları dolaşmış, biraz hippi, biraz tiki, biraz bohem, çokça yuvarlak hatlı, bir o kadar güler yüzlü. Ölümsüz bir yol arkadaşıdır...”

S

oğuk ve puslu bir kasım günü kahramanımız

kendini küçücük gösteren kocaman masasında,

birikmiş yazışmaları sinirli bir haleti ruhiye ile inceliyor, kimisini ellerinde yuvarlayıp çöpe at-

maya çalışıyor bir çoğunu isabet ettiremiyordu.

Okuduklarından o kadar sıkıldı ki, yerinden kalkıp, ellerini arkada birleştirip, pencereden dışarıya baktı. Çok yakında kara kış yüzünü gösterecekti. İdeallerini gerçekleştirebilmek için sadece kendi hayalleri ve mevcudiyeti yeterli olmayacak, gözü gibi baktığı mühendisleri artık onu memnun edecek bir takım gelişmelerle, pek alışık olmadığı gülümseme mimikleri ile görebilecekti. Kapı çalındığında, o hafiften gülümseyen yüzünü düzeltmiş, badem bıyıklı suratını yine duvar gibi bir hale getirmişti. - “Herr Porsche geldi efendim”. Gelsin demek istercesine bir homurtu ve jest ile içeri buyur etti Herr Porsche’yi. Geleni sunan asker sert bir baş selamı ve el hareketi ile odayı terketti. Porsche, saygıyla Führer’inin dışarıyı seyretmesini bekledi. Führer, çocukça bir muzip-

MBAĞA

e-motoring magazine › ekim 2013


KÜLTÜREL Vosvos dedikleri likle O’na doğru dönüp, hayalini anlatmaya ve şaşılacak bir şekilde neşeli tavırlarla bir idealini anlattı... Herkesin sahip olabileceği, basit ama akılcı bir otomobil. Ama en önemlisi değişik bir motor hayali idi. - “Herr Porsche, bu otomobil ulaşılır ama sağlam, basit ama çetin kış şartlarına azami mukavemet gösterebilen bir mühendislik gerektirmelidir”… Genç mühendisin kafası çok karışmıştı... Kış şartlarına uyum sağlaması istenen bir motor nasıl olmalıydı sorusunu kendi kendine sormaya başlamıştı... Bu anlattıklarım tam anlamıyla böyle gerçekleşmediyse bu şekilde kulağa daha hoş geliyor. Bir savaşa tanıklık eden meşhur Volkswagen, Führer’inin aksine galip gelen taraf oldu. 1990’lara kadar dünyanın en fazla satılan markası olan Volkswagen genelde “böcek” olarak anıldı. İngilizler “beetle”, Amerikalılar “Bug” Fransızlar “Coccinelle” demiş... Fakat en sevdiğim Meksikalıların bulduğu isim... “Göbek deliği” sebebi daha da eğlenceli... Çünkü herkeste bir tane bulunurmuş... Ülkemizde

ise

diğerlerinden

farklı

olarak;

1961 senesinde Volkswagen’in distribütörü

Kaplumbağa, Tosbağa ve Vosvos adıyla

Çiftçiler Ticaret’e verildi... Gazeteye verilmiş

anılırlar...

ilan ise dönemin lisanındaydı : “Dünyaca tanınmış Alman harikası Volkswa-

Kendim de uzun yıllar bir vosvos kullanıcısı

gen Halk tipi arabaları 960 model hemen

olduğumdan, vosvosseverlerin değişik ama

teslim satışına başlanmıştır. Hazır bulunan

zararsız tipler olduğunu açıkça söyleye-

miktar az olduğundan acele müracaat edil-

bilirim. Vosvoslarımıza isim verir, onlarla

mesi. Volkswagen hayranlarına müjdeleriz.”

konuşuruz... Hiçbir vosvosun bizleri yolda bırakmayacığına inanırız. Vosvosların kapıda

Elbette bu sevgi sadece “vosvos”la kalmadı

öldüğüne inanırız...

ve ilk monospace olduğunu her zaman id-

Vosvosun doğum yeri olan Wolfsburg’un sim-

dia ettiğim minibüsler insanların gönüllerini

gesinde yer alan kurt, kale, dere betimlem-

fethetmeye başladı. Öyle bir çılgınlık olmaya

esi... bizlerce şöyle deşifre edilmişti... Köpek

başladı ki; karavan firması olan Westfalia, bu

gibi sadık, Kale gibi sağlam, Su gibi akıcı...

pazara girip ününe ün katmayı başardı.


Kelimenin tam manası “artiz”dir vosvos... Herbie’yi sevmeyeniniz var mıdır? Toplamda beş adet çekilen seri... “Love Bug”, “Herbie Rides Again”, “Herbie Goes To Monte Carlo”, “Herbie Goes Bananas” ve güncel versiyon “Herbie Fully Loaded” hepsi de iyi gişe yapmış filmlerdi.

e-motoring magazine › ekim 2013


KÜLTÜREL Vosvos dedikleri Esasen bu kamp karavan işleri önceleri Avrupa’da çok yoğunlaşmış olsada Türkiye’de de motokaravan ve çekme karavan sektörü iyiden iyiye oturmaya başladı. Ama vosvos minibüslerde iç dizayn tamamen sahipleri ve sevenleri tarafından ele alınmış ve son derece konforlu işler çıkmıştı. Bu satırları yazarken sahip olduğum tüm vosvos ve türevleri gözümün önünden geçti. Yıllar evvel “Abbas”’ı (1972 Volkswagen T2) satın aldığımda, ilk iş eşim ve en yakın dostumun ailesi ile sahil yoluna uzanmak olmuştu. Bakımsızdı ama çok yakışıklıydı. Sevgi ile ilgi ile ve biricik dostumla onu inanılmaz bir karavana çevirmiş olmanın gururunu hala yaşıyorum. “Abbas” artık başka bir isim ve başka bir renkle yeni ailesine tarifsiz vakitler geçirtiyor. Biraz daha geriye gittiğimde “Safinaz” (1959 Volkswagen Karmann Ghia) aklıma geliyor... Ömrümün beş senesini kaportacılarla geçirdiğim dünya güzeli “Safinaz”’ım ile gözümü kırpmadan Istanbul-Datça yapmışlığım vardı. Sonrasında bir koleksiyonerin nadide parçası sonrasında ise ralli düşkünü bir mühendislik firmasının madalyalı güzeli olmuştu. Şimdi bir ismi var mı bilmiyorum. caman gülümsemeler olurdu yüzlerinde... Yarış ve vosvos hep bir gülümseme yaratır

Bu bizi daha da mutlu ederdi... Örgütlüdür

dudaklarda

geçmişi

vosvos bu arada. Ben birçok dost edindim

vardır. Hatta ben de bir otomobil dergisinin

sayesinde mesela. Kulüpler, oluşumlar, in-

düzenlediği bir slalom yarışına o dönem sa-

ternet siteleri, buluşmalar, konvoylar, man-

hip olduğum yarı-otomatik “Oğluş” (1973

gallar, ateş başında gitar sesleri...

ama

inanın

iyi

bir

Volkswagen 1303) ile katılmış ama dereceye girememiştim. :-)

Kelimenin tam manası “artiz”dir vosvos... Herbie’yi sevmeyeniniz var mıdır? Toplamda

Şimdi baktığımda ne mutlu bana ki bir sürü

beş adet çekilen seri... “Love Bug”, “Herbie

vosvos ve türevim olmuş... Hepsini ayrı

Rides Again”, “Herbie Goes To Monte Carlo”,

ayrı çok sevmişim... Ama sevilmeyecek gibi

“Herbie Goes Bananas” ve güncel versi-

değil ki... Hatırlarım da konvoylar yapardık

yon “Herbie Fully Loaded” hepsi de iyi gişe

vosvoslarımızla çocuklar gördüğünde ko-

yapmış filmlerdi.


Yarış ve vosvos hep bir gülümseme yaratır dudaklarda ama inanın iyi bir geçmişi vardır. Hatta ben de bir otomobil dergisinin düzenlediği bir slalom yarışına o dönem sahip olduğum yarı-otomatik “Oğluş” (1973 Volkswagen 1303) ile katılmış ama dereceye girememiştim. :-)

Sadece

Türkiye’de

bile

adına

birçok

Vosvosun en önemli özelliklerinden olan

kitap yazılmış bir olgudur hatta... Sev-

arkada motor, basit mekanik, geniş arka

gili Cem Çobanlı’nın “Vosvos 1931-2003

koltuk gibi özellikler halefinde yoktu ve

Bir Kaplumbağa Yolculuğu”, sevgili Elmira

olması

Elgezdi’nin “Vosvos Efsanesi” ve yine sevgili

imkansızdı. Dolayısı ile eski vosvosçular

Sencer Üneri’nin “Volkswagen Cephesi” gibi

“yeni” olanına pek ilgili görünmeyecekler ve

kitapları her vosvosseverin kütüphanesinde

sevemeyeceklerdi.

neredeyse

günümüz

şartlarında

bulunması gereken çok güzel kitaplardandır. Konunun hülasası, hastası için “OtomoFakat ne yalan söyleyim, vosvosçular her

bil değil Vosvos” dedirten bir tarzıdır Vos-

ne kadar yenilikleri sevseler de yeniden

vos... Savaş ile doğmuş, barış için dünyaları

canlandırılmak istenen vosvosları çok heye-

dolaşmış, biraz hippi, biraz tiki, biraz bohem,

canla beklemelerine rağmen, gördüklerinde

çokça yuvarlak hatlı, bir o kadar güler yüzlü.

moda tabirle elektrik alamadılar.

ölümsüz bir yol arkadaşıdır... e-motoring magazine › ekim 2013


sade’ce M. Ali Sade


Anadol’un uzun yol halleri ›

Bu kez yoldayız. 1976 model Anadol SL ile kat edilmesi gereken bir mesafemiz var. Eşlik etmek isteyenler?

1990’ların başı olmalı. Bir arkadaşım otomobil almak istiyor. Ama parası kısıtlı. Yeni bir otomobile parası yetmiyor. Kredi falan gibi uzun ve sorunlu işlere de girmek istemiyor. Eski model 131, Anadol gibi otomobillere bakınıyoruz. Her hafta sonu Cennet Mahallesi’nde kurulan oto pazarına gidiyor, her seferinde de eli boş dönüyoruz. Aklımıza yatan bir araba olmuyor. Biz araba bakarken yaz geçti, sonbahar da geçti kış kapıya dayandı. Bir gün elimize tesadüfen geçen Yeni Asır gazetesinin küçük ilanlarından İzmir’de satılık hesaplı bir Anadol bulduk. Telefonla görüşüp otomobil hakkında bilgi aldık. Hatta ufak yollu pazarlık da yaptık, satış için gereken evrakları hazır etmesini tembihleyip ertesi gece arabayı almak üzere otobüsle İzmir’e gittik. Araba Karşıyaka’da Girne Bulvarı civarında bir yerdeydi. Öğleye doğru yerini bulduk, sahibiyle görüştük. Arabayı muayene ettik. Anadol muayenesi, kasası fiberglas olduğundan dolayı hem kolaydır ve hem de zordur aslında. Çünkü darbelenen fiber kasayı anlayabilmek zordur. Bu darbenin alttaki şaseye ulaşıp ulaşmadığı da çok önemlidir. Bizim Anadol 1976 model ve SL modeli dört kapılı, kırmızı renkli ve tavanı siyah vinyleks kaplı, karşıdan bakıverince insanın yüzüne gülen bir otomobildi. Özellikle de içi çok temizdi. Eski otomobillerin durumunun tespitinde iç temizlik çok önem taşır. İçi temiz olan bir arabaya ihtimam gösterilmiş demektir. Sahibi günde iki paket uzun


sade’ce M. Ali Sade

Anadol’un kuru zeminde gayet ağır olan direksiyonu kar üzerinde adeta hava takviyeli bir direksiyon gibi yumuşacık olmuştu. Artık direksiyon hareketlerine çok dikkat etmek ve de ani hareketlerden kaçınmak gerekiyordu.

Samsun sigarası içmesine rağmen bu otomobilin içinde hiç sigara içmediğini iddia ediyordu ve öyle gibi de duruyordu. Arabanın kaputunu açtığımızda meşhur Ford motorunu görme imkanını elde ettik. Tertemiz ve bakımlıydı. Ve de sorunsuz çalışıyordu. Binip Karşıyaka sahilinde şöyle bir tecrübe turu yaptık. Arabanın fiyatı uygundu ve yürür aksamı da çok güzeldi. Diferansiyelinde, şaftında ses yoktu. Gaz yiyişi güzeldi. Direksiyonu biraz ağır olmakla birlikte sağa sola çekmesi, hızda balans vurması yoktu. Fiber kasadan kaynaklanan ve her Anadol’da rastladığımız küçük takırtılar bu arabada da vardı ama önemsizdi. Beğenip küçük bir pazarlıktan sonra el sıkıştık. Satış işlemleri için Karşıyaka’da çarşı içinde bir notere gittik. Noterde işlemleri bitirip hep beraber bir yemek yerken Karşıyaka Camii’nden ikindi ezanı okunuyordu. Bu havanın birkaç saat sonra kararacağına işaretti. Vedalaşıp ayrıldık. Bornova’yı geçip Sabun-cubeli’ne sardığımızda hava kararmaya başlamıştı. Anadol’larda da çok kuvvetli kalorifer sistemi olduğu söylenemez. Ancak bizim Anadol’un kaloriferi İzmir içerisinde oldukça başarılıydı. Hatta camlarımızı azıcık aralamış ve üzerimizdeki ceketleri bile çıkarıp atmıştık. Akhisar’ı geçip saat 21:00 sularında Balıkesir’e geldiğimizde yine bir mola vermeye karar verdik. Ana cadde üzerindeki birkaç lokanta vakit geç olduğundan kapanmıştı. Bir esnaf arka sokakta açık bir lokanta olduğunu, hem ucuz ve hem de leziz yemekler bulabileceğimizi söyledi. Oraya yöneldik. Karnımızı iyice doyurup tekrar

1970’lerin basit ve güzel tasarımılarına, iyi işçilikle birleşince karşı koymak kimin için kolay olabilir ki?

Anadol’a bindik. Aslında bu kadar yemek az sonra başlayacağımız gece yolculuğunda bize uyku olarak dönecekti, farkındaydık ama Balıkesir’in meşhur kaymaklı tatlısını da yemeden yola çıkmak olmazdı. Bu defa direksiyona ben geçtim. Arkadaşım ağır gelen yemeğin etkisiyle arabaya biner binmez uyudu. Balıkesir çıkışında sağda bir kamyon garajı ve önünde hoş bir kahvehane gördüm. Bu yemeğin üzerine içilecek demli birkaç bardak çayın bizi yine kendimize getireceğini düşünerek garajdaki


ele dönüştürülmüştü. Ancak aldığımız otomobilde farların tasları yıllar içerisinde kararmıştı ve aydınlatması zayıftı. Belki de o yüzden tamponun alt tarafına Hella markalı sis lambaları takılmıştı. Bu sis lambalarının nereden yanacağını bir müddet aradım. Daha sonra direksiyonun alt taraflarında bulduğum tek çekmeli bir anahtarla bu lambaları da yakabildim. Yine de güzel bir görüş yakalayamamış olsak da idare edebilirdik. Balıkesir’in çok meşhur bir piknik alanı olan Değirmen Boğazı rampasını çıkarken hafiften bir yağmur çiselemeye başlamıştı. Rampayı çıkıp da zirvedeki benzin istasyonuna yaklaşırken sağda ışıkları yanan bir Renault 12 polis arabası ve yol üzerinde el feneri ile sağa yanaşmamızı işaret eden bir polisi fark ettim. Polis ehliyet ve ruhsatımızı kontrol ettikten sonra ilerideki rampalarda kar yağışı olabileceğini, gerektiği yerde zincir takmamızı tembihleyerek zincirimizin olup olmadığını sordu. Mecburen yalan söyledim. “Tabii ki var” diye cevap verince bize güvendi, zincirimize bakmadan bize yol verdi. İzmir’de çalışmış bir otomobilde patinaj zinciri olması mümkün değildi. Kaldı ki mal sahibi bagajdaki avadanlıkları gösterirken öyle bir şeye rastlamamıştık. Yol oldukça tenhaydı. Rampanın inişinde ilk karlar görünmeye başladı. Biraz ilerleyince de aniden kendimizi çok yoğun bir tipinin içerisinde bulduk. Görüş mesafesi oldukça düşmüş, farların ışığında parıldayan kar taneleri gözlerimi alır olmuştu. Önümde seyreden yüklü bir Ford D1210 kamyonun peşine takıldım, vitesi de ikinci vitese düşürdüm. Yavaş yavaş yol da beyazlaşmaya başlıyordu. kahvenin önünde durdum. İnip önce birer çay, üstüne de koyu birer neskafe içtik. Garajdaki büfe açıktı. Burada aradığım şeyi bulabilirim sanıyordum. Öyle de oldu. Birkaç adet Gripin aldım, birisini oracıkta yuttum. Diğerlerini de torpido gözüne attım. Gripin içerisinde bulunan oldukça yüksek orandaki kafein uzun gece yolculuklarında çok güzel uyku açardı çünkü. Yine arabaya bindik. Anadol’ların ilk modellerinde Lucas marka yuvarlak farlar vardı. Çok başarılı aydınlatma sağladıklarını söyleyemem. Daha sonraki modellerde bu far tipi dikdörtgen mod-

Burada başka bir konuya değineyim. Bizim gençliğimizde otomobillerin pek çoğu arkadan itişliydi. Daha sonra Renault 12 modelinin Türkiye’de monte edilmeye başlanmasıyla yoğun bir önden çekiş propagandası başladı. Renault’cular önden çekişin çok daha iyi bir sistem olduğunu iddia ederler, benim gibi Amerikan otomobili taraftarları da önden çekişin sadece maliyeti düşürmek üzere Fransızlar tarafından uydurulmuş basit ve dengesiz bir sistem olduğunu savunurlardı.


sade’ce M. Ali Sade Aslında her iki sistemin de biribirine üstün tarafları olduğunu söyleyebiliriz. Ama ben yine de arkadan itişli bir otomobilin daha dengeli bir sürüş sağladığını, özellikle de bu tip kötü havalarda, karlı, buzlu ve kaygan yollarda Anadol, Mercedes, BMW ve kuş serisi gibi arkadan itişli bir otomobille daha emniyetle seyredebileceğimi düşünürüm. Bizim Anadol da benim bu düşüncelerimi doğrular tarzda karlı yol üzerinde çok çok güzel seyrediyordu. Üzerindeki Uniroyal markalı lastikleri de karlı yolda oldukça başarılıydı. Yol iyice bembeyaz olduğunda önümdeki Ford kamyon da sağa sinyal verip kenara çekildi ve yolda tamamen yalnız kaldık. Kar aynı yoğunlukta devam ediyordu. İleride bir benzin istasyonunun ışıkları görünüyordu. Belki patinaj zinciri bulabiliriz diyerekten benzinliğe daldım. Arabadan inip markete girinceye kadar bembeyaz, kardan adam gibi oldum. Kaldı ki markette yağ, antifriz ve hidrolikten başka da bir şey yoktu. Beklesek kar üzerimizi örtecek gibiydi. Biz beklerken yoldan birkaç otobüsle kamyon da geçtiğini görünce cesaretlendik. Kaderimize razı olup yeniden yola çıktık. Yol artık tamamen kar kaplıydı. İzmir’de bizi terleten kaloriferden de eser kalmamıştı. Tek devreli kalorifer motoru fabrika gibi ses çıkarmasına rağmen ön camın buğusunu bile çözemez hale gelmiş, arabanın içi de olabildiğince soğumuştu. Anadol’un kuru zeminde gayet ağır olan direksiyonu kar üzerinde adeta hava takviyeli bir direksiyon gibi yumuşacık olmuştu. Artık direksiyon hareketlerine çok dikkat etmek ve de ani hareketlerden kaçınmak gerekiyordu. Aynı şekilde gaz ve fren pedallarını da çok dikkatli kullanmak ani gaz ve frenlerden uzak durmak karlı yollarda araç kullanmanın temelini teşkil ediyordu. Allah’tan yol oldukça bildiğim bir yoldu. Bu rampayı da indikten sonra Susurluk Çayı kenarına inecek ve Demirkapı köyüne gelecektik. Muhtemelen orada bu kadar yağış olmaz diye düşündüm. Daha sonra da Susurluk’ta vereceğimiz bir mola ile bu heyecanı giderebilirdik. Rampayı ikinci vitesle ve de hiç frene dokunmadan yavaş yavaş indim. Yoldaki kamyonların pek çoğu yolun kenarına çekmişler tipinin geçmesini bekliyorlardı. Bazı yerlerde hafif kaymalar yaşadıysak da kayda değer bir vukuat yapmadan

düzlüğü bulduk. Burada da kar yağışı vardı ama tepedeki kadar değildi. Yoldaki kar üzerinde de zaman zaman siyah erime belirtileri görünüyordu. Uzaktan Demirkapı köyünün ışıkları göründüğünde kar ve tipi tamamen kesilmişti. Yol kardan ziyade çamurla dolmuştu. Hatta yanımızdan adeta uçarak geçen V8 motorlu O303 Mercedes otobüsler bu çamuru olduğu gibi bizim ön camımıza yapıştırıyor, bizim zavallı sileceklerimiz bu çamuru temizleyinceye kadar birkaç saniye kör gidiyorduk.


Susurluk girişinde bu çamur da kayboldu. Yolun sağındaki Dayıoğlu Tesislerine mola vermek için girdiğimizde bizim tertemiz Anadol tanınmaz bir hale gelmişti. Ama onca kar-buz içerisinden yüzünün akıyla, kaymadan, yoldan çıkmadan geçmiş ve bizi buralara ulaştırmıştı. Yaklaşık 30 kilometrelik bir aralıkta yaşadığımız bu macera bütün yola bedel olmuştu. Bu arada Balıkesir’deki yemeğin ardından üzerimize çöken uykudan da eser kalmamıştı. Tesiste birkaç çay içip ve de kahraman Ana-

dol’umuzu yıkatıp zafer kazanmış bir kumandan edasıyla yola çıktık. Yerli otomobil üretim tartışmalarının çoğaldığı şu günlerde Anadol bizler için büyük önem taşıyor bence. Her ne kadar İngiliz Ford altyapısı kullanılmış olsa da Anadol bizden bir otomobildi. O yıllarda montajı yapılan Renault 12 ve Murat 124 lere göre de farklı yapıları vardı. Eklediğim resimler Anadol SL 1976 yılı el kitabı ve broşüründen alınmadır.


KÜLTÜREL Luc Besson’un Taxi Serisi

HEY TAK

80 › 81 e-motoring magazine › ekim 2013


KSİ!

Oytun IŞLAR İki sayıdır Paris sokaklarındaki otomotiv popülasyonuna istinaden ilgili aktörlerin sinematografisi bahanesiyle Alain Delon ve Jean Paul Belmondo’yu ele almıştık. Bu sayımızda da yine aksiyon dolu Fransız sokaklarında geçen “Taxi” serisini konu edelim dedik. Ancak bu sefer Paris yerine Marsilya’dayız…. 1998 -2007 arasında toplam 4 bölüm halinde çekilen Taxi serisinin herbiri ünlü Fransız sinema dahisi Luc Besson tarafından senaryolaştırılmış. İlki Gérard Pirès, takip eden diğer üçü ise Gérard Krawczyk tarafından çekilmiş. Komedi macera aksiyon dallarında çekilen bu Fransız serisinde öncelikle Fransız araçlarının karıştığı bol kovalamaca ve kırma dökme sahnesine rastlamak olası… Tabi her bölümde aynı oyuncularla karşılaşıyosunuz. İlk filme mahsus olarak, son yılların başarılı oyuncusu Marion Cotillard bulunuyor. Fransa’nın Marsilya şehrinde Daniel (Samy Naceri) adlı eski yarış arabası sürücüsü, pizza dağıtım işinden ayrılmış ve bir taksi şoförü olmuştur. Ekmek teknesi modifiye Peugeot 406 aracı ile polise yakalanır ve Emilien (Frédéric Diefenthal) adlı polis müfettişine yardım etmek zorunda kalır. Yine kendi aracı gibi kompresörlü ve modifiyeli Mercedes W124 (E500) kullanıcısı alman soyguncularla baş edebilmesi için polisin elinde ondan daha güçlü bir koz kalmamıştır. Film aslında 1995-2004 yılları arası üretilen Fransızların medarı iftiharı Peugeot 406 üzerine kurulu gibidir. Film yıldızı da bu güçlü otomobildir.

e-motoring magazine › ekim 2013


KÜLTÜREL Luc Besson’un Taxi Serisi Filmde onlarca kaza ve kovalamaca sahnesi nefesleri kesiyor. Çoğunlukla Fransa üretimi değişik güncel markaların yanında tabi ki bir 2cv bu hararetli sahnelerde kullanılmış

Sahnede görülen 71 model Citroen 2cv’nin abartılı fren sahnesine kanmamanızı öneriyorum. (!) Birebir kullanıcısı olduğum için böyle bir sahnenin gerçek dışı olduğu konusunda garanti veririm. Muhtemelen amortisörleri söküldü, yahut akslar tekerlekleri tutmuyor. 2000 yılı çekimi olan Taxi 2’de yönetmen dışında değişen pek bir şey yoktu. Bu seferki mevzu Fransa’ya ziyaret gerçekleştiren japon savunma bakanının Yakuza adlı bir japon terör örgütü tarafından kaçırılması, film ekibinin de Daniel’in üstün sürüş teknikleri ve Peugeot 406’sı ile bakanı kurtarmasıydı. Ancak filmin çekimleri sırasında tatsız gelişmeler yaşandı. Bir kameraman çekimler sırasındaki bir kaza nedeniyle yaşamını yitirdi. Bir diğerinin ise bacakları kırıldı. Luc Besson ve yönetmen sorumlu bulunup bir süreliğine film çekimi askıya alındı. Daha sonra olayın kaza olduğuna kanaat getirilip para cezasına çevrildi. Bu ikinci filmin yardımcı oyuncuları Mitsubishi Lancer Evo VI lar idi ve haydut Japonların motorize gücünü temsil etmekteydi. Bu sefer kırıp dökme eylemi Paris sokaklarına da sirayet etmişti

Filmde Peugeot firmasının tüm ürünleri neredeyse gözler önündeydi. Her varyasyondan devlet aracı havalarda taklalar atıp üst üste düşüyordu. Kazara arada sıkışmış bir R21 veya R19 görüntüsü de figüran olarak işi idare ediyordu Taxi 3 ise 3 yıl aradan sonra 2003’te vizyona girmiş, yine aynı karakterlerin benzer atraksiyonları yinelediği bir film olma durumundan kurtulamamıştır. Bu sefer eleştirmenlerin James Bond mucizelerine benzeyen abartılı aksiyon sahnelerine gönderme yapması ile akıllara kazınmıştır. Filmin ilk sahnelerinde Sylvester Stallone’nin kahramanımızın taksisine binmesi akıllarda kalacaktır. James Bond temaları eleştirileri almasının sebebi abartı kar ve buz sahneleri olması ve baş kahramanımız Peugeot 406 sedan’ın kaba spoiler ve kanatçıklarıyla, üstelik bir Marsilya taksisi kimliği ile kayaklı ve kaba saba kar araçlarına meydan okuması olarak gösterilebilir. Olmayacak absürtlükler bu bölümde doruğa ulaşmaktadır.

82 › 83 e-motoring magazine › ekim 2013


İlk seriden beri taksi şoförü rolündeki Samy Naceri bu seride de komik aksiyon serisinde başrolü oynuyor. Bu arada, her seriye ait değişik grafikler ve mizansenlerle hazırlanmış video ve bilgisayar oyunları da oldukça yüksek satış rakamlarına ulaşmaktadır. Serinin son filmi, bu sefer biraz daha ara verilerek 2007 yılında vizyona girdiğinde, artık başrolde 2004 sonbaharında 406’nın selefi olarak piyasaya çıkan Peugeot 407 sedan başrole yerleşmekteydi. Taxi 4, değişen ve gelişen teknolojiye göre ilk filmin 9 yıl sonrasına yetişmişti.

Mevzu gayet basitti. Ünlü bir Belçikalı katilin yakalanması için yine polis şefi, taksi şoförü kahramanımız Daniel ve onun yeni 407 taksisine ihtiyaç duyuyordu. Aksiyon, gülünçlükler ve türlü kaçma kovalamaca sahneleriyle bezeli Marsilya sokakları filmin ruhunu oluşturmaktaydı. 2004 yılında, ilk Taxi serisinden esinlenilerek, Amerikalı oyuncular ve yönetmenle çekilen Taxi filmi ise, anavatanındaki yüzlerce komedi aksiyon filminin arasında kaybolup gitmişti. 4 filmlik Taxi serisi Fransızların dünyaya duyurdukları başarılı ve keyifli bir başyapıt olarak sinema tarihine kazınacaktı. e-motoring magazine › ekim 2013


RETROTEST 1991 Alfa Romeo 75 1.8 Turbo America

Nadide bir

devrimc Yazı: Süreyya İZGİ Fotoğraflar: Batuhan KIRAN

84 › 85 e-motoring magazine › ekim 2013


ci ›

Otomotiv endüstrisine 1985 yılında itibaren olağanüstü teknolojiler kazandıran bir otomobildeyiz bu ay. Alfa Romeo 75 1.8 Turbo’nun az bulunur America versiyonuyla hem dönemin BMW’lerini üzen performans keyfine, hem de teknolojik gelişmelere zaman ayırdık. Otomobil de biz de çok mutlu kaldık!..

Alfa Romeo’nun otomotiv endüstrisine kattığı birçok yenilik var. Diyebilirim ki hemen her yeni Alfa Romeo modeli, beraberinde görülmemiş teknolojilerle gelir. 1985-1992 yılları arasında üretilen bu orta sınıf sedanda da gelenek bozulmamıştır. Tasarım olarak döneminin ilerisinde birçok yenilik getiren otomobil, örneğin değişken supap zamanlaması sisteminin de kullanıldığı ilk modeldir 2.0 litrelik versiyon. Keza Alfa Romeo’nın çift bujili ateşleme sistemi Twin Spark’ın da ilk uygulandığı model de odur! Lokal olarak daha bir çok yeniliği yazı içerisinde göreceksiniz. Yıl 1987, dikkatinizi çekerim. Maço sedandır Alfa 75. Köşeli hatların görüldüğü son Alfa Romeo sedanıdır. 1980’lerde BMW ve Alfa Romeo’nun köşeleri göze hoş göstermek için lastik spoyler ve gövdeyi saran uzantılarını uygulamakta yarıştıkları modeldir. Alfa Romeo’nun Fiat bünyesine katılmadan önce ürettiği son otomobilin içindeyim. 1982 yılında Giulietta’nın yerine üretilmesine karar verilen 75, ismini Alfa Romeo’nun 75. yaşına borçlu.

e-motoring magazine › ekim 2013


RETROTEST 1991 Alfa Romeo 75 1.8 Turbo America

Ardından da 155 gelmiş, efsanevi 156’ya kadar Fiat’ın Tempra’sına Croma’sına da ilham yaratmıştı! O dönem Alfa Romeo Tasarım Stüdyosu’nun başında olan Ermanno Cressoni tarafından şekillendirilen otomobil, bir bütün olarak heykelsi bir güzelliğe sahip. O yıllarda rakip sayılan BMW’nin üç kutu formlarına karşılık duruken bile hareket halindeymiş gibi görünürdü 75. Transaxle yerleşimle şanzımanı arka aks üzerinde diferansiyelle bir arada bulunan otomobilde fren diskleri de hiç alışılmadık şekilde yine diferansiyele yakın konumda. Motordan çıkan krank uzantısı şaft da arka akslara tek bir mil ile uzanıyor. Bütün bunlar, Subaru’nun şimdi Symmetrical 4WD olarak pazarladığı simetriyi arkadan itişte yakalamak için 1980’lerde düşünülmüş. Ayrıca arka akslarda “ölü aks” olarak isimlendirilen De Dion adlı 86 › 87 e-motoring magazine › ekim 2013

titreşim barının atası bir süspansiyon teknolojisi yer alıyor. Anlaşıldığı üzere dönemine göre süspansiyonu hayli ilerideydi bu otomobilin. Zaten dostum Mehmet Taşanyürek’e ait kullandığım otomobilin Fransız üretimi jantları bile alışılmışın ötesinde yekpare değil, 3 parçadan oluşuyor. Neresinden baksanız komplike bir otomobille yola çıkmaya hazırlanıyorum. Alfa Romeo 75’te 1.8 Turbo motor seçeneği 1986’da tanıtılmış. Garrett T3 turbo ünitesi, intercooler ve yağ soğutucusu bulunan otomobil, Amerikan güvenlik normları gereği bazı değişikliklere sahip. Bunların en göze batanı, otomobilin kauçuk körüklü tamponları. Diğerleri de şöyle, tamponların kenarlarında “kedi gözü” reflektörler, Avrupa versiyonlarında arka tamponun ortasında çıkan egzoza karşılık America versionunda sağ ya da sola alınmış çıkış, kapı içleri


e-motoring magazine › ekim 2013


RETROTEST 1991 Alfa Romeo 75 1.8 Turbo America

ve kaput içine ek yalıtım malzemesi, kaza durumunda kaputun sabti kalması için ekstra sabitleme kancaları Amerika tarafının istekleri olmuş. Ve bir sürpriz talep daha var ki o da Alfa 75’in bagaj hacmini 500 litreden 300 litreye düşüren 67 litrelik yakıt deposu! İçinde olduğum otomobil ise 1991 model, finalden önceki yılın üretimi bir Alfa Romeo 75 1.8 Turbo America. Yeni Dünya’ya açılabilmek üzere America adı verilen bu versiyonundan toplam 6536 adet üretilmiş. 1.8 litrelik turbo beslemeli motoru, 165 HP güç üretiyor ama Alfa’nın sınıfının en güçlü modellerine verdiği Quadrofoglio Verde stickerını da kapmış. Otomobilin kabini, döneminin araçlarıyla kıyaslandığında uzak mekiği gibi. Alfa Romeo 88 › 89 e-motoring magazine › ekim 2013

Control adını taşıyan kendi diagnostik ünitesine sahip olan kokpitte, motor arızaları, ışıklı hararet uyarısı ya da elektrik aksaklıklarının yanısıra kapanmamış kapı uyarısı bile veriliyor. Bu da türünün ilk örneklerinden! Daha fazlası nedir biliyor musunuz? Dijital saat var! Bugün sahip olduğumuz teknolojiler işte bu yollardan geçip günümüze ulaşmış. Kapıların gizli içerden açılma kolları, dışarıdan açılma yolları kadar enteresan! Camlar elektirkli olarak açılabiliyor ama açmak için ayrı, kapamak için ayrı dümeler var. Ve bu basit işlemi yapmak için epey aramam gerekiyor. Çünkü cam açma düğmeleri tavanda aynanın üzerine yerleştirilmiş! İç aydınlatma için de aynı yere uzanmak gerekiyor. Neyse ki arka cam kumandaları bari sürücüye yakın yerleştirilmiş!


lar bir tek SAAB’ın tekelinde değil! Alfa Romeo üretimi uçağı, Milano’daki Alfa Romeo Museo Storico’da görebilirsiniz! Otomobilin motoruna da bir göz atıp yola koyulmak istiyorum. Motor havuzunda üzerine turbo ünitesi ve intercooler (ara soğutucu) oturtulmuş geleneksel Alfa Romeo motoru karşılıyor. Direkt hava filtresiyle sesi gürleştirilmiş motorun kükremesi gerçekten çok keyifli. Şimdiki motorlar gibi kullanıcı kurcalamasın diye kapaklar altına gizlenmemiş, bütün detaylara elim uzanabiliyor! Aklıma Tipo’lardaki “pericolo” (sıcak) uyarısı aklıma geliyor da fazla kurcalamıyorum.

Kol dayanağının üzerinde, hem öne hem arkaya hizmet veriyor! Ama düşünsenize o yıllarda dört camı elektrikli bir otomobil! Ne var ki Alfa 75’te iç aydınlatma günümüzdeki otomobiller gibi değil, tam ortaya bir tane avize koyulmuş adeta! Zor yerleştirildiği her halinden belli, içindeki de topu topu bir spot! Gösterge tablosu ferah, geniş geniş çalışılmış, eski otomobillerde sanki yer daha bolmuş, sonradan Fiat modellerinin de kullanacağı rakam karakterleriyle işlenmiş. Turbo basınç göstergesi bile var. Arkası kriz getirecek cömert yılların ürünü... Ve el freni! Uçakların yeryüzüne göre konumunu ayarlayan lövye, Alfa Romeo 75’in el freni için de esin kaynağı olmuş. Malum uçak-

Sonunda sürücü koltuğundayım. Homurtulu çalışıyor, güçlüyüm der gibi! Ama gaza bastığınız zaman o yırtık Alfa Romeo sesini duymaya başlıyorum. Otomobilin müthiş bir ikinci ve üçüncü vitesi var. Günümüzün yalıtımlarıyla uzaktan yakından ilgisi yok ama bilemiyorum ki belki de böylesi daha güzelmiş. Virajları hızlı dönmek istiyorum, de Dion ölü aksın takipçisi titreşim barına göre eksiklerini anlamak istiyorum ama açıkçası yatan bir araçla çok da maceraya atılmak istemiyorum, düz ivmelenmelere devam etmek istiyorum. Sert kalkışlarda gövdenin arkadan yere yakınlaştığını hissediyorum, ne de olsa 1200 kg’lık otomobilde 226 Nm’lik bir tork biniyor arka akslara! 225/50 ZR18 ebatlı lastikler, bugünün performans lastiklerinden hayli farklı. Çapı büyükse de yanaklar gayet geniş. Bu da biraz hovercraft hissi vermiyor değil! Bun akonfor da diyenler çıkabilir! Alfa 75, istekle hızlanıyor homurdanarak. Gaz emirlerinde ya da kesmelerde turbo ıslığı duymak keyif veriyor. Bu tahrik edici otomobile yakıştığı bir gerçek, 3.0 litre V6’dan duyulacak sesleri hayal edemiyorum. Kabinde bazı tıkırdamalar var ama zaten belli, sökülmüş takılmış kimbilir kaç kere? Momo direksiyon ve vites topuzu takım, varlıklarını görmek bile iyi hissettiriyor. Bu tip performans otomobillerine arkadan itişten daha çok yakışan çekiş yok. Güç arka akslardan gelirken direksiyonun sadece yönlendirmeyle yükümlü olması onları özgür bırakıyor. 120’yi geçince tekerleklerde bir titreşim başlıyor, balans ayarı gerekli belli. Dediği gibi garajda yatan bir canavarı yola çıkardık apar topar, ama hedef yormak değildi zaten, tadına baktık, yetti. Ayı yine az bulunur güzel bir otomobille kapattık. Ama sırada neler neler var bir bilseniz... e-motoring magazine › ekim 2013


ETERNAL Lotus Elan (1989-1994)

Servis abonesi e

Her spor otomobil güzel olabilir ama sorunsuz olacak diye Sorunlarıyla sık sık servislerin kapısını çalan Elan, İngiliz ü Bunun sırrı belki de safkan İngiliz olmamasındaydı...


efsane

bir kural yok. Bunun kanıtlarından biridir Lotus Elan. üreticinin modelleri arasında en gölgede kalanı olmuştu.

e-motoring magazine › ekim 2013


ETERNAL Lotus Elan (1989-1994)

İkinci Dünya Savaşı sonrası Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin karargahı Norfolk’ta Colin Chapman ve Colin Dare tarafından kurulan “fantazi bölüğü”, hafif gövdeli hızlı otomobiller için kafa yormuş, şan şöhret kazanmıştı. Lotus kelimesi, İngiliz otomotiv endüstrisinin kurucusu sayılan Colin Chapman’a aitti. Kelimenin sonradan eşi olacak gençlik aşkı Hazel için kullandığı takma adı “lotus blossom/çiçeği”nden geldiği söylenir. Hem seri üretim modeller hem de yarış takımları ardı ardına geldi Lotus için. 1952 yılında Lotus Cars’ı kurup aerodinami ve havacılık bilgisiyle hızlı hızlı mesafe aldıktan sonra 1962-1978 arası yıllarda Formula 1’da 7 takımlar şampiyonluğu, 6 pilotlar şampiyonluğu ve Indianapolis 500 birinciliği kazandı. O kadar karakteristik bir tipti ki, her yarışı kazandıktan sonra yaptığı aynı hareketin heykeli bugün hala Mallory Park yarış pistindedir. O zamanlar İngiliz otomobilleri altın çağını yaşıyor, özellikle 1970’lerin ilk yarısının sonuna kadar Triumph olsun MG olsun Rover olsun sportiflik ve prestijin sembolleri olarak görülüyordu. Colin Chapman’ın otomotiv endüstrisinde geliştirdiği birçok yenilik oldu. Bunlardan ilki bağımsız arka süspansiyon kollarıydı ki, otomobillerin yol tutuş karakterini adeta yeniden 92 › 93 e-motoring magazine › ekim 2013

yaratan bir icattı. İkinci icadı ise otomotivin gidişatını belirleyen monokok gövde tasarımıydı. Bu icatları atlayıp Elan’a geçemiyoruz, çünkü Lotus’un nasıl bir efsane haline gelişinin kanıtıdır. Ne var ki bu dev adımların ardından üretilen Elan, karşılığını verebildi mi, tartışmaya açık. İlk Elan’ın üretimi 1974 yılında bitince Lotus, Esprit, Elite ve Eclat gibi modelleriyle daha üst sınıflardaki rekabete katıldı. Ama GT sınıfında Aston Martin ya da Bentley coupeleriyle mücadele o kadar da kolay değildi. Küçük bir roadster üretme fikri 1985’te yeniden netleşti. Aslında Lotus’un patronu Mike Kimberley, ilk Elan’ın ardından gövde ve motor değişikliğiyle üretime devam etmek niyetindeydi. Yeni Elan harekatı, Lotus’un yönetim kurulu başkanı Colin Chapman’ın 1982’de ölmesinin ardından firmanın bocalamaya girmesi ve adından da 1986’da General Motors tarafından satın alınmasıyla başladı. GM, yılda 3 bin adetlik üretimle sınırlı da olsa yepyeni bir Elan üretme projesine başladı. İki koltuklu ve önden motorlu roadster 36 milyon sterlin’e geliştirildi. Küçük boyutlarda roadsterlerin Mazda MX-5 ile birlikte yeniden canlandığını gören Lorus, büyümesi muhtemel bu


Teknik veriler pazardan kendi payını almak istiyordu. Bu hedef doğrultusunda geliştirilen Elan, 1989 yılında Londra Otomobil Fuarı’nda tanıtıldı. Otomobilin 3785 mm uzunluğundaki gövdesi, yüksek dirençli plastik elyaftan üretilmişti ve toplam 54 parçadan oluşuyordu. Plastik parçaların yoğunluğuna karşın toplam ağırlık 1023 kg idi. 2235 mm’lik aks mesafesi iki koltuk ve kumaş tavanın katlanma bölmesi için yeterince genişti. Farlar, dönemin popüler aracı Mazda 323’te olduğu gibi plastik kapakların ardındaydı. Albenili hatları, buram buram Japon otomobili kokuyordu.

Isuzu motorlu roadster Motorsporları tarihinde her dönem önemli bir yere sahip olan, kendi otomobiliyle yarışmasa bile geliştirdiği motorlarla başka takımlara güç veren Lotus, krizde geçirdiği yılları atlatmak için Elan’da şaşırtan bir yol seçti. Otomobilde Lotus motoru değil, Isuzu tarafından geliştirilen 1.6 litre hacimli 4 silindirli ve 16 supaplı bir motor yer

Motor: 1598 cc, 4 silindirli DOHC turbo Maksimum güç: 165 HP-6600 d/d Maksimum tork: 205 Nm-4200 d/d Şanzıman: 5 vitesli manuel Aktarma: Arkadan itiş Maksimum hız: 217 km/s 0-100 km/s hızlanma: 6.7 sn Boyutlar (u/g/y): 3785/1727/1219 mm Aks mesafesi: 2235 mm

alıyordu. 165 HP gücündeki üstten çift eksantrikli motor, turbo beslemeyle çok diri bir görüntü çizebiliyordu. Bu motorla 0-100 km/s hızlanmasını 6.7 saniyede gerçekleştiren otomobil, 217 km/ s’lik maksimum hıza ulaşabiliyordu. Beş vitesli manuel şanzımanın kullanıldığı otomobil, sportif kullanımlar için çok idealdi. Motorun Isuzu’dan alınmasının ardında yine General Motors’un rolü vardı. Çünkü GM, Japon firmayı 1970 yılında bünyesine katmış ve ortak parça kullanımıyla e-motoring magazine › ekim 2013


ETERNAL Lotus Elan (1989-1994) üretimler yapmaya alışmıştı. Lotus Elan’da da aynı taktik uygulandı ve Isuzu’nun sıkıcı sedan modeli Gemini için geliştirdiği motor, İngiliz efsanesinin kaputu altında da kendine yer buldu! Lotus’un yarış başarılarıyla dolu geleneklerinin hatırına boru tipi merkezi şasi ve bağımsız süspansiyonun kullanıldığı Elan, ilk olarak 1990 yılında yola ayak bastı. 1990’da 1500 adet, 1992 yılındaysa 3000 adet otomobil üretildi. Müşteriler için hem yüksek performanslı turbo hem de atmosferik motor seçenekleri sunuluyordu. Atmosferik versiyon, daha çok sakin kullanımı tercih eden bayan sürücüleri hedefliyordu. Otomobil yaygınlaştıkça eleştiriler de açığa çıkmaya başladı. Vites geçişleri çok rahatsızdı ve elyaf gövde de birleşim noktalarındaki aralıklar rahatsız edici düzeyde genişti. Bunun yanında elektronik problemler de otomobillerin sık sık servisleri ziyaret etmesine sebep oluyordu. İsmi giderek kötüye çıkan otomobilin satışları hızla düştü ve 1993’te durma noktasına geldi. İngiliz markanın içinde yer aldığı durumdan zaten hiç memnun olmayan General Motors, Elan’ın da elde patlaması üzerine Lotus’u Bugatti’ye sattı. Bugatti yönetimi 1994 Haziran ayında Elan üretimine yeniden başladı. Bu kez 800 adet Elan üretilebildi. Durum umutsuz görünüyordu ki bu kez Güney Koreli Kia, Elan’ın üretim haklarını Bugatti’den satın aldı. Uzatmalar çoktan bitmişti de zorlamalar oynanıyordu, Kia 1997’de KMS II adlı yeni bir seri çıkardı ama kısa sürede otomobilin üretimi noktaladı. Zaten Lotus da Malezyalı üretici Proton’a satılmıştı. Artık Lotus’un üzerinde güneş gerçekten batıyordu... Gerçi 2010’da yine bir diriliş harekatı başladı, Lotus Evora üretildi ama plug-in hibrid teknolojisi yüklenmiş olsa da Lotus çiçeği eski şaşalı günlerden epeyce uzakta. İniş trendi içinde bu havalı roadster Elan da pek görkemli anımsanmayacak. 94 › 95 e-motoring magazine › ekim 2013


e-motoring magazine › ekim 2013


Motorsporları

Fatih Yurdatapan

Buz Adam, Ferrari’ye geri döndü Formula 1’de yılın transfer bombasını Ferrari patlattı. Motorsporlarının yetenekli ismi Kimi Raikkonen, 2014 yılından itibaren Ferrari takımında yarışacak. Diğer yandan sözleşmesi yenilenmeyen Felipe Massa ise, Ferrari takımına veda edecek. Kimi, Lotus Renault takımında, otomobilin limitlerinin üzerine yarışlar ortaya koyarak ve hatta uzun bir süre şampiyonluk yarışında yer alarak takdir topladı. İşin ilginç yanı ise bundan birkaç sene önce Fernando Alonso’ya yer açmak için tazminatla takımdan gönderilen Raikkonen’in yeniden Ferrari’ye katılması. 2014 yılında Ferrari’nin kağıt üzerindeki kadrosu oldukça heyecan verici: Fernando Alonso ve Kimi Raikkonen. Ferrari takımı, 60 yıldan beri ilk kez iki dünya şampiyonunu bir arada yarıştırmış olacak. Aslında iki tane şampiyon pilotu yarıştırma fikri, takımın mantalitesine oldukça ters. Ferrari takımı yıllardan beri birinci pilot ve ikinci pilot kavramını açıkça belirlemekle kazanma yoluna gidiyor. Bu açıdan Alonso ve Raikkonen’in neler yapacağı, şimdiden büyük bir tartışma konusu haline geldi. Bundan önce son olarak 1953 yılında Alberto Ascari ve Guiseppe Farina iki şampiyon takım arkadaşı olarak Ferrari’de beraber yarışmışlardı. Diğer yandan 2013’te istediği hızı bulamayan Ferrari takımı, şimdiden 2014 parçalarını pist üzerinde denemeye başladı.

Sauber’de Barrichello sesleri F1’de en çok yarıșa çıkma unvanına sahip Rubens Barrichello, iki yıl önce sporu bıraktı fakat geçtiğimiz günlerde ismi yine gündeme geldi. 41 yașındaki Brezilyalı sürücü, 2011 sezonunun sonunda F1’i bırakmıș ve Indycar’a geçiș yapmıștı. Bu yılı ise yorumcu olarak geçirdi. Șimdi ise Sauber takımı için görüșme yaptığı haberleri ortaya çıktı. İșin ilginç yanı Sauber takımın patronu Monisha Kaltenborn da, bunu yalanlamayıp destekledi: “Șu anda birkaç opsiyon var. Barrichello’nun deneyiminin farkındayız ve onun da spora geri dönmek istediğini biliyoruz. Bekleyip göreceğiz.” Diğer yandan sezonun son yarıșında kendi ülkesinde Barrichello’nun yarıșma ihtimalini ise, reddettiler.

Montoya IndyCar’a geçiyor at çeken pilotlardan biri Agresif ve farklı tarzıyla dikk 4 senesinde IndyCar’a olan Juan Pablo Montoya, 201 yapacak. Eski F1 pilotu, Penske takımıyla geri dönüş ’da geçirdi ama artık son altı buçuk sezonu NASCAR buradan ayrılmaya karar verdi. ücü, üç defa Indianapolis 37 yaşındaki Kolombiyalı sür Will Power’ın yanında 500’ü kazanan Castroneves ile mücadele edecek. yarışacak. Takım, üç otomobille a için takım patronu Roger F1’de yedi zafer alan Montoy motorsporu serisinde Penske, “O kendisini her tür rmesini yaptı. kanıtlamış bir isim” değerlendi

96 › 97 e-motoring magazine › ekim 2013


Gözler Massa ve Hülkenberg’te Felipe Massa, Ferrari’den ayrılıyor; diğer tarafta Nico Hülkenberg’in de Sauber takımıyla yola devam etmeyeceği düşünülüyor. Ayrıca Nico’nun artan performansıyla birlikte birçok takımın gözdesi olduğu da biliniyor. Hatta Kimi Raikkonen Ferrari’yle anlaşmadan önce Nico ile görüşüldüğü biliniyor. Bu açıdan bakıldığında Raikkonen’in ardından Felipe Massa ve Nico Hülkenberg, transferin gözde isimleri haline geldi. Lotus Renault takımında Raikkonen’in boşalan koltuğu da iki pilotun ilk hedefi arasında görünüyor. Gelecek yıl, Grosjean’ın takımda kalma ihtimali yüksekken Massa’nın veya Hülkenberg’in takıma katılma ihtimali çok yüksek. Diğer yandan Bernie Ecclestone’un Massa’nın şu anda F1’deki son Brezilyalı olduğunu söyleyerek takımlara mesaj vermesi de, ilginç bir gelişme oldu.

Honda’nın çift turbolu motoru test edildi IndyCar’da yapılan testlerle birlikte bazı yenilikler de ortaya çıkmaya bașladı. 2014 sezonu için Sam Schmidt Motorsport ekibi, Honda ile anlașma imzaladı. Bu testte ise takımın lider sürücüsü Simon Pagenaud, Honda Performans Geliștirme departmanının yeni çift turbo motorunu deneme șansı elde etti. Pagenaud yeni motorla birlikte 50 turdan daha fazlasını tamamladı; oval pistte yapılan denemede herhangi bir sıkıntı yașanmadı. Diğer yandan merak edilen çift turbolu motorun sesi, tek turboludan çok farklı olmadığı görüldü. Geliștirme çalıșmaları devam ediyor, ancak takım ve Honda mühendisleri bu motorun önemli bașarılar kazandıracağından emin görünüyor.

FIA GT’de Loeb zaferi Navarra’da yapılan FIA GT yarıșında Sebastien Loeb bu serideki ilk galibiyetine imza attı. Onun arkasında ise aynı ekipten Alvaro Parente vardı. Böylece Racing McLaren ekibi duble zafer elde etmiș oldu. Loeb, yarıșın bașından beri liderlik ederken ilk bölümlerde Andreas Zuber’in baskısıyla uğraștı. Fakat yarıșın ikinci bölümünde takım olarak Zuber’i mağlup etmeyi bașardılar. Parente ve Loeb ikilisi daha önce de sıralamada bașarılı olmușları ama ikisi birlikte podyum bașarısı gösterememișlerdi. Bu sonuç takımı dördüncü sıraya çıkarmayı bașardı. Kullandıkları McLaren MP4-12C’nin arkasından gelen otomobiller ise Audi ve Mercedes’ler oldu. e-motoring magazine › ekim 2013


Motorsporları

2014, En uzun F1 sezonu olabilir!

Boğaziçi Rallisi Avcıoğlu-Korkmaz’ın

Gelecek yıl F1 takımları ve pilotları için en zorlu sezonu; F1 fanları için ise en keyifli yarıș takvimini görebiliriz. Șu anda New Jersey’in geçici olarak takvime eklenmesiyle beraber 2014 sezonu 22 yarıșa uzamıș oldu. Eğer F1’in ticari haklarının sahibi Bernie Ecclestone’un istediği olursa, tarihin en uzun Formula 1 sezonuyla karșı karșıya kalmıș olacağız. Henüz kesin onayı almayan diğer yarıșlar ise Kore, Rusya ve Meksika olarak dikkat çekiyor. Avustralya GP’sine yine, sezonun açılıș yarıșı olacak ve yine sezon Brezilya’da tamamlanacak. Buna göre 16 Mart’ta açılacak sezon, 30 Kasım’da bitecek.

27-29 Eylül tarihlerinde düzenlenen Uluslararası Boğaziçi Rallisi’ni,

İște son haliyle 2014 takvimi:

Castrol Ford Team Türkiye takımından

1- Avustralya GP’si - 16 Mart

Orhan Avcıoğlu-Burçin Korkmaz ekibi

2- Malezya GP’si - 30 Mart

kazandı… Türkiye’nin en eski ve en köklü

3- Bahreyn GP’si - 6 Nisan

motorsporları organizasyonlarından

4- Çin GP’si - 20 Nisan

Uluslararası Boğaziçi Rallisi,

5- Kore GP’si - 27 Nisan

27-29 Eylül tarihlerinde Pendik’te

6- İspanya GP’si - 11 Mayıs

gerçekleştirildi. Başta Pendik Belediyesi

7- Monaco GP’si - 25 Mayıs

olmak üzere Spor Toto, Serenas Group,

8- Grand Prix of America (New Jersey) - 1 Haziran

The Green Park Hotel Pendik, Toshiba ve

9- Kanada GP’si - 8 Haziran

Power Group destekleri ile gerçekleştirilen

10- Avusturya GP’si - 22 Haziran

organizasyonda 51 ekip start aldı.

11- Britanya GP’si - 6 Temmuz

Castrol Ford Team Türkiye adına Ford

12- Almanya GP’si - 20 Temmuz

Fiesta S2000 ile mücadele eden Orhan

13- Macaristan GP’si - 27 Temmuz

Avcıoğlu-Burçin Korkmaz ekibinin zaferi

14- Belçika GP’si - 24 Ağustos

ile sonuçlanan zorlu rallide, Bonus Unifree

15- İtalya GP’si - 7 Eylül

Parkur Racing adına Mitsubishi Lancer

16- Singapur GP’si - 21 Eylül

Evo IX ile Uğur Soylu-Emir Şahin ikinciliği

17- Rusya GP’si - 5 Ekim

elde etti. Soylu-Şahin ekibi, aynı

18- Japonya GP’si - 12 Ekim

zamanda Sınıf 3 birinciliğinin de sahibi

19- Abu Dabi GP’si - 26 Ekim

olurken, podyumun üçüncü basamağında

20- ABD GP’si (Austin) - 9 Kasım

Pegasus Racing takımından Fiat Punto

21- Meksika GP’si - 16 Kasım

S2000 ile Fatih Kara-Güray Karacar yer

22- Brezilya GP’si - 30 Kasım

aldı. 98 › 99 e-motoring magazine › ekim 2013


Pirelli GP2 ve GP3 anlașmasını uzattı Pirelli markası, F1’in alt serileri olan GP2 ve GP3 serilerine tek lastikçi olarak ürün vermeye devam edecek. GP3’e kurulduğu 2010 yılından bu yana ve GP2’ye Bridgestone’un 2011’de ayrılmasının ardından lastik sağlayan marka, bu anlaşmasını uzattı. Formula 1’in de tek lastik tedarikçisi olan Pirelli, bu iki alt önemli seriye ürün sağlamaktan dolayı çok memnun olduğunu açıkladı. Pirelli motorsporları direktörü Paul Hembery, “Bu tür verimli serilere lastik vermekten dolayı çok mutluyuz. Her zaman üst düzey serilerde çalışmaya devam edeceğimizi umarım,” değerlendirmesini yaptı. Diğer yandan F1 ile Pirelli’nin yaptığı sözleşme bu yıl sonunda bitiyor; ancak henüz yeni bir açıklama yapılmadı. Yine de F1’in, Pirelli ile yola devam etme olasılığı son derece yüksek.

DTM șampiyonu Audi’den çıktı Burada büyük bir rekabet yaşanıyor ve belki de en ciddi rekabet sadece pilot arasında değil Alman otomobil markaları arasında da yaşanıyor. 2013 şampiyonu sondan bir önceki yarış belli oldu ve bu büyük ödülü Mike Rockenfeller elde etti. Rockenfeller ise, Audi RS5 DTM otomobiliyle yarışıyor. Toplamda 41 bin seyirci önünde şampiyonluğunu ilan eden sürücü, aynı zamanda takımını da liderliğe taşıdı. Böylece Audi markası, DTM’de dokuz kez şampiyon pilot çıkarmayı başardı ve son yedi yılda beş defa bunu başararak önemli bir farka imza attı. Markanın yetkilileri ise, bu güzel zaferin tüm Audi kullanıcıları tarafından gururla karşılandığını ifade ettiler.

Stoner yeni motosikletini test etti İki kere MotoGP șampiyonluğu elde eden Casey Stoner, Honda ile yaptığı geliștirme çalıșmalarına tüm hızıyla devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde de fabrikadan çıkan yeni motosikletini test etti. Motegi’deki test iyi geçse de, yağmur onları biraz etkiledi. Stoner, iki gün boyunca bu testi yaptı, özellikle ilk gün sağanak altında geçti, ama her șeye rağmen motosikletin potansiyelini gördüğünü belirtti: “Elbette hava șartlarının bize epey etkisi oldu. Fakat üretilen motosiklet, tahmin ettiğimden daha etkileyici çıktı. Bazı yeni ayarlar ve değișikliklerle birlikte daha rekabetçi olacağından eminim. Yoğun bir testti, ama iyi geçti.” Stoner, motosikletin geliștirme çalıșmalarına dikkatle devam ederken yeni testler de yapılacağı açıklandı. e-motoring magazine › ekim 2013



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.