14.02 - 09.03.2019
evinsanatgalerisi evinart evinsanatgalerisi
14.02.2019 – 09.03.2019
Evin İyem Anısına... Büyük Bebek Deresi Sokak, No:13, Bebek, 34342, İstanbul T +90 212 265 81 58 F +90 212 257 76 75 www.evin-art.com
2
NEHİR CEVAPLASIN SİZİ
“Güzergah”
Firdevs Kayhan
Sergide görmediğimiz eskizleri tuval işlerinin çekirdeğini oluşturuyor. Turan’ın sürekli üretme hali bir sanatçı olarak onu daha çok cezbediyor. Ulaşmak istediği yere kusursuz bir sonla değil de o aradaki bütün süreci izleyiciye geçirmeye çalışmakla ilgili. Lekeler bir yöne doğru akarken, diğer yöne doğru evrilirken düz bir satıh değil artık. Her katmanı bir bellek kazanıyor. Resimdeki suyun yönü modern insanın kamusal alanda gördüğü fıskiyelerin somut kanıtını işaret ediyor. Turan, garip bir oyun kuruyor. Bu rorschach testi gibi, şehir planları, su yolları üzerinden kurulan tüm medeniyetler, limanlar..
Batan güneşin sulardan çekildiği saatte, yüzeyde belli belirsiz parlayan altınsı şeyin, yorgunluğumla aynı hizada salındığını hissediyorum. Hayal ettiğim göle benzetiyorum kendimi, gölün dibinde gördüğüm şey de benim. Bu izlenimi ya da simgeyi ya da içinde kendimi gözümde canlandırdığım ben’i nasıl açıklayacağımı bilemiyorum. Kesin olan bir şey varsa, o da son ışıklarını koyu bir altın demeti gibi göle yansıtarak dağların ardında batan bir güneş gördüğüm, gerçekten görüyormuş gibi gördüğüm. *
“Ne görüyorsun?”
Emin Turan, Evin Sanat Galerisi’nde gerçekleştirdiği sekizinci kişisel sergisinde daha önce alışık olduğumuz dilinin dışında yeni işleriyle karşımıza çıkıyor.
Her kanalın ayrıldığı bölüm küçük ölçekli coğrafi haritalarda olduğu gibi yüzeyler, katmanlar üst üste binerek birbirini kapsıyor. Bu ekspresif eserlerin bir ayağı kaysa sanki coğrafya kayıyor. İrrasyonel bir rasyonaliteyi işaret ediyor gibi. Soyut resimle figüratif resim arasında bir denge kuruyor. Bu hikayeler suyla karanın, bilinçle bilinç dışının, soyutla figüratifin ayrıldığı kıyılar. Melez. Tuvalin eriyor gibi görünmesi tüm bu seanslara dair bilgi veriyor. En ışıklı bölümlerin ilk seans, başlangıç noktası olduğunu görüyoruz. Resmini bu pencerelerden sızan ışık üzerine inşa ediyor. Bir tür bellek çalışması aracılığıyla kendi belleğinin derinliklerindeki cinsiyetsiz ‘bilge’ye ulaşmayı arzuluyor. Boşluklarından içeri girebilmiş olan ‘bilge’si ‘ben’i, bizi izliyor. Merkezinde ‘kendi’ni, düşüncelerin taşıyıcısını, işleri yoluna koymaya çalışanı, gitmek isteyeni, gidemeyeni, gitmemeye dayanabilme ihtimalini, kaçma halini hep bir kenarda tutarak (figürlerinin ellerine tutuşturarak) yeniden deniyor, yeniden üretiyor.
Emin Turan temelde bir akış üzerine kuruyor resmi. Rönesans resimlerinde gördüğümüz, tuvali eşit karelere bölerek kusursuz perspektif yaratmanın tam tersine yüzeyi saydam, akışkan biçimde kendi haline bırakıyor. Burada gören gözün sabit bir iktidar olmadığını, bütün o görme eyleminin özünde bir süreç olduğunu gösteriyor. Bu düşünce her şeyi kategorize edip, ayrıştırıp, yöntemli bir şekilde iktidar yaratırken, görme üzerinden onu daha sorgulayıcı hale getiren bir yöntem olarak suyun akışıyla oluşturduğu geometri, izleyiciye bir düşünme alanı bırakıyor. Çok katmanlı düşünce yapısının akış hali tekrar edilemez bir fizik yasasının kuralları ile varlığını sürdürüyor. Belli bir ağırlığı olan her organizma yer çekimine tabi olurken bütün o görme biçimini şeffaf hale getirmek bu işlerinin konusunu oluşturuyor.
Klasik anlayışta en ışıklı yer ressamın en çok boya yüklediği yerdir, Rembrant’ın resimlerinde gördüğümüz gibi. Turan tam tersi,‘vitray gibi’, tuvalin ham keten beyazından boyayı bol miktarda kullandığı en koyu yerine, ağlarla iki kutbu bir araya getirmeye çalışıyor. Yoğun, karmaşık fakat puslu değil. Bu yaklaşımını türlerarası bambaşka bir boyuta taşıyor. Serbest çağrışımlara, okumalara açık bir resim çıkıyor. Emin Turan, pentüründe izleyicinin aktif bir şekilde rol almasını sağlarken diğer taraftan izleyicinin beklentisini de boşa çıkarıyor. Mutlak bir sonuca gitmeye ve izleyicinin üzerinde hakimiyet kurup bizi etkilemeye çalışmıyor. Burada tek bir davranış şekliyle değil iki farklı davranış biçimiyle bizi baş başa bırakıyor. Resmine, tarihsel bir eleştiri olarak da bakabiliriz ama bundan ibaret değil. Belki de resimlerine bizi çeken kısım bu. Zarif ince su yollarıyla asıl görülmesi gerekene işaret ediyor.
Emin Turan keşfedilmemiş bir nehrin bütün kıyısı boyunca hayalet mekanlar, şehirler, karakterler kuruyor. Gündelik yaşamlarından fragmanlar sunuyor. Unutulmuş yerleri bize gösterir gibi değil, hiç olmayacak yerleri bize gösterir gibi. Burada bulunan karakterler, orada yaşamlarına devam ediyormuş hissi yaratır. Buraya tesadüfen gelmiş her an gidecekmiş gibi,neyin yaşanmış neyin yaşanmakta olduğuna dair bilgi vermez. Karakterler, olur olmaz yerlerde su yüzüne çıkan ve hemen sonra sarnıçlarına geri dönen ağırlıklardır. İstanbul efsanelerine, Mezopotamya’ya, kıyıda kurulan tüm medeniyetlere... Galata’nın etrafından, Ayasofya’dan Topkapı’ya giden tünellerdeki hazineleri, yerin ve zamanın olmadığı şehrin bilinç dışına götürürler.
Kendine mal ettiği bu yöntem bazen kendini zorlayan bazen aleyhine işleyen yaratma oyununun tetikleyicisi. Uzun zamandır 3
sürdürdüğü bir oyun. İfadeci resim, kişinin kendi içindeki gerçekliğe ulaşma girişiminden doğaya bakıp doğayı taklit eden birşey değilde doğa Emin Turan’ın içinde duyduğu bir şey olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu yöntem hem rastlantısal hem de kontrol edebildiği figürleri açıyor. Yaratısı bu şekilde kendi psikolojik atmosferini üretiyor. Sinir sistemi nöronların arasındaki bağlantılar, Bizans mozaikleri, cevapsız aramalar.. Rastlantılara teslim olmamaya çalışıyor. Bütün sinopsisler bu konuyla ilgili. Bergman’ın filmlerindeki örümcek tanrı metaforunu hatırlatan aynanın içindeki şizofren bir kadının iç dünyası. Tersine aydınlanma yaşıyor. Kendi deneyimiyle herşeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu, nesnelerin ruhunu ortaya çıkarırken özgür irademizi sorgulatıyor. Moleküller gibi hareket ettiğimizi düşündürürken, bir araya gelip ayrılırken birbirimize çok tutunup sonra birbirimizi iterken, Rilke’yi akla getiriyor.“Birbirlerine yüzlerce yeni ad vereceklerdir. Sonra alacaklardır birbirlerinden yavaşça. Küpe çıkarır gibi.”
In his eight solo exhibition at the Evin Art Gallery, Emin Turan hails us with novel works that fall outside of his previous ways of depiction.
Bu güzergahtan çıkış yolları ararken Cohen’nin Suzanne şarkısı bizi cevaplıyor.
Here, a multi-storied way of thinking results in a process within the realm of the laws of physics that deny the possibility of repetition. As every organism with a certain mass obeys the laws of gravity, rendering all the processes of seeing as opaque becomes the theme of his works.
In principle, Emin Turan constructs his works over a process. Rather than opting to create a perfect perspective by way of dividing the canvas into equal squares, a feature of Renaissance paintings, he reveals the surface of his works on their own in a opaque, fluid manner. In this way, he maintains that the eye that sees does not pertain to a constant mode of power, rather that the act of seeing is in essence a process on its own. This approach challenges the power structure created by ways of seeing that categorizes all around it in a systemic way. At the same time, it creates a mode of questioning within the act of seeing precisely in the geometry that Turan creates with the flow of water in the paintings, thus creating a space for contemplation for the viewers.
Suzanne sizi aşağı alır Nehrin kıyısındaki yere Geçen gemileri duyabilirsiniz Geceyi onun yanında geçirebilirsiniz Onun yarı deli olduğunu biliyorsunuz Ama bunun için orada olmak istiyorsunuz Ve sizi çay ve portakallarla besler O kadar uzun yoldan Çin’den gelen Ve tam ona verebilecek sevginiz olmadığını Açıklamak isterken O sonra sizi kendi Dalga uzunluğuna alır ve bırakır Nehir cevaplasın sizi
Emin Turan creates ghost towns and characters along the banks of rivers not yet discovered. He presents us with fragments of daily lives of these characters. Rather than showing us the places long forgotten, he gives us ones that have never really existed in the first place. Yet, these characters convey a sense of belonging that makes us feel that they are actually continuing their existence there. But they also seem to have wandered off these locations by chance, and would maintain the possibility leaving abruptly; as such they do not make us understand what has been lived already and what remains to be lived. These characters are masses that would surface in unexpected places and would eventually return to their cisterns.
*Fernando Pessoa, Huzursuzluğun Kitabı -------------
To myths of Istanbul, towards Mesopotamia, to all civilizations build by the sea...
LET THE RIVER RESPOND
Around Galata, they carry the treasures within the tunnels that lead from Hagia Sophia to the Topkapi Palace, the subconscious of the city where place and time do not exist.
Firdevs Kayhan In the hour when the sun goes down moving away from the waters, I feel that the faint golden glimmer on the surface has been gently swaying in rhythm with my own fatigue. I liken myself to the desert I am imagining, the one that I see at the bottom of the lake is also me. This impression or this symbol or the ‘I’ that I see within myself, I do not know how to explain it. One thing is certain though, that I see, that I truly see as though I am really seeing, a sun going down behind mountains reflecting its golden hues on the lake.*
“The Route” His sketches that we do not see in this exhibition provide us with the kernel of Turan’s paintings. Turan works non-stop as an artist and this further renders him dear to us. Rather than culminating in a perfect final destination point, his works are 4
about conveying the sense of the whole process to us. As the patches of dirt flow in one direction, they evolve in the other direction giving us a non-linear surface. In turn, each layer attains a novel memory. The direction of the water in these paintings points towards the way, a modern individual experiences water fountains in public settings.
reading alone would not suffice. Perhaps it is this excess of meaning that attracts us towards his painting. Through delicate waterways, he leads towards what is truly meant to be seen. This approach he has created is the trigger of his game of creation; one that often pushes him astray and even works against him. It is a game he has been playing for a long time. Here, the expressionist mode of painting reveals itself not necessarily in the attempt to imitate nature through one’s attempt to reach one’s own inner truth, but rather as something that resonates within Emin Turan himself. Thus, this method allows him to relay figures that are at once sporadic and in the painter’s control. His work, in this manner creates its own psychological mood. The nervous system, the synapses between neurons, Byzantine mosaics, endless attempts at seeking... He tries not to give in to coincidental encounters. All his synopses are tied to this theme. Reminding us of the spider-god metaphor from the films of Bergman, a picture of the inner-world of a woman with schizophrenia emerges from the mirror. He goes through a process of de-enlightenment. As he reveals to us that everything is in one way related to his experience, he brings out the soul of objects and at the same time makes us question our own free will. As he makes us think that we move around like molecules, pushing and pulling each other, he reminds us of Rilke’s words:
Turan plays an odd game; giving us, as if we are in a Rorschach test, city plans and waterways and the subsequent civilizations built over them... “What do you see?” As in small-scale maps, the segments that divide each canal allow for the surfaces and the layers to sit on top of one another, inclosing each other. His expressive works shift the geographies that he creates with a simple push. Pointing as though towards an irrational rationality and fixing a balance between abstract and figurative painting. The stories from these shores separate water from land, the conscious from the subconscious and the abstract from the figurative. They are thoroughly hybrid. The fact that often the canvas appears to be melting, sheds light on how the different episodes in each painting relate. The most lighted ones are the primary episodes, as they impart the sense that they are points of departure. Turan constructs his paintings through the light that shines from these windows. These lights culminate in a work of memory that point to his desire to reach out to the asexual wisdom that he harbors deeps within. The wisdom that has been able to seep through the cracks watches the “I”, and in turn, us. He creates and recreates as he keeps at the center of his works his own being, the harbinger of his truths, the one who tries to make things work, the one who wants to leave but is unable, the possibility to endure; in turn he keeps at bay the desire to escape all this (by literally handing this desire to his figures).
“ They will give each other a hundred new names and take them all off again, gently, as one takes an earring off.” As we seek a way out of this route, Leonard Cohen’s “Suzanne” responds to us. Suzanne takes you down to her place near the river You can hear the boats go by You can spend the night beside her And you know that she’s half crazy But that’s why you want to be there And she feeds you tea and oranges That come all the way from China And just when you mean to tell her That you have no love to give her Then she gets you on her wavelength And she lets the river answer
In the classical approach to painting, as in Rembrandt’s works, the most lit up place in the canvas is where the artist has applied the most amount of paint. Turan works in the opposite direction; like works of stained glass, from the raw cotton surface of the canvas to the darker parts where he applies plenty of paint, he attempts to bring the two poles together. Dense, complex yet in no way hazy. He brings this approach to a different level that operates among different disciplines, resulting in a work that is open to free associations and openended readings. Emin Turan, in allowing the viewer to take on an active role within this painting, does not necessarily fulfill their expectations. He does not opt to reach an ultimate ending and nor does he dominate his viewers in an attempt to impress them. Here, he leaves us with two distinct gestures. First, we could view his works as historical critiques yet that
*Fernando Pessoa, The Book of Disquiet (quote translated by E. Benli)
5
Ark / Orientropik kanal - Runnel / Orientropical canal 115 x 140 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 6
Ark II / Runnel II 80 x 100 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 7
Ark III / Runnel III 65 x 80 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 8
Ark IV / Runnel IV 62 x 62 cm / Kağıt üzeri yağlı boya - Paper on oil / 2018 9
O esnada / Meanwhile 50 x 79 cm / Kağıt üzeri yağlı boya - Paper on oil / 2018 10
Ark VI / Karşılama - Runnel VI / Welcome 65 x 55 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 11
Ark VII / Balıkçı - Runnel VII / Fisher 40 x 80 cm / Kağıt üzeri yağlı boya - Paper on oil / 2018 12
Ark VIII / Kaşifin ruhu - Runnel VIII / The spirit of the explorer 55 x 32 cm / Kontroplak üzeri yağlıboya / 2018 13
Ark VIII / Sarnıcın kralı - Runnel / VIII King of the cistern 43 x 50 cm / Kağıt üzeri yağlıboya - Paper on oil / 2018 14
Ark XV / Runnel XV 140 x 115 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 15
Portre / Portrait 50 x 50 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 16
Çığlık / Scream 130 x 115 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 17
Kendi gözünde büyüyen adam / Man growing in his own eye 130 x 115 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 18
Kaşifin bahçesi II / Garden of explorer II 120 x 90 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 19
Kaşifin bahçesi / Garden of explorer 90 x 120 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 20
Portre / Portrait 65 x 80 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 21
Örümcek tanrı / Spider god 55 x 65 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 22
Portre / Portrait 50 x 50 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 23
Portre / Portrait 50 x 50 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 24
Portre / Portrait 50 x 50 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 25
Portre / Portrait 65 x 80 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 26
Kaşifin portresi / Portrait of explorer 40 x 30 cm / Kağıt üzeri yağlıboya - Paper on oil / 2018 27
Kaşifin ahırı / Explorer’s barn 50 x 50 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 28
Portre / Portrait 100 x 98 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 29
Eve dönüş / Homecoming 90 x 120 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 30
Ark XIV / Runnel XIV 50 x 50 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 31
Ark IX / Runnel IX 35 x 35 cm / Kağıt üzeri yağlıboya - Paper on canvas / 2018 32
Portre / Portrait 15 x 15 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018
Portre / Portrait 15 x 15 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018
Portre / Portrait 15 x 15 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018
Portre / Portrait 15 x 15 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 33
Sinem’in portresi / Portrait of Sinem 60 x 40 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018 34
Zaman kuşu / Time bird 63 x 35 cm / Kontrplak üzeri yağlıboya - Oil on plywood / 2014-2019 35
İsimsiz / Untitled 21 x 29 cm / Kağıt üzeri suluboya - Paper on watercolor / 2018 36
(1979)
2004 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü, Neş’e Erdok Atölyesi’nden mezun olan Emin Turan, 2007 yılında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü, Resim Bölümü’nde yüksek lisansını tamamlamıştır ve doktorasını yapmaktadır. “Emin Turan Resim Sergisi I” (2006), “Emin Turan Resim Sergisi II” (2008), “Zamanın Ruhu” (2009), “Göz” (2011) , “Güneşin Kökleri” (2013), “Occi-oriental / Uzak Ayna” (2015), “La Fabula” (2017) isimli kişisel sergileriyle Evin Sanat Galerisi’nde toplam yedi kişisel sergi açmıştır. Sanatçının katıldığı fuar ve karma sergiler arasında “ARTIST / İstanbul Sanat Fuarı” (2004, Karşı Sanat Çalışmaları ve 2005 – 2018, Evin Sanat Galerisi), “Kalp Vakfı Resim Yarışması Sergisi” (2003), “İpek ve Ahmet Merey Resim Yarışması Sergisi” (2003 - 2004), “Karma Sergi” (2004, Maltepe Sanat Galerisi), “Kadir Has Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Açılış Sergisi” (2005), “Evin Sanat Galerisi Karma Sergisi” (Thomas Cook Conference Turkey, WOW Kremlin Palace, Antalya, 2005) ve “Figür Geleneğinde Çağdaş Yorum” (Hotel Casa Dell’Arte, Bodrum, 2007) yer almaktadır.
Emin Turan graduated from Mimar Sinan University, Painting Department, Neş’e Erdok Studio in 2004. He also completed his master’s degree in painting department of the same university in 2007 and now continues his sufficiency in arts program. Turan had seven solo exhibitions at Evin Sanat Gallery: “Emin Turan Paintings I” (2006), “Emin Turan Paintings II” (2008), “The Spirit of the Times” (2009), “The Eye” (2011), “The Roots” (2013), Occi-oriental” (2015) and “La Fabula” (2017). Among the fair and group exhibitions that the artist participated are “ARTIST / International Istanbul Art Fair” (2004, and 2005 – 2018, Evin Art Gallery), “Turkish Heart Federation Painting Competition Exhibition” (2003), “İpek - Ahmet Merey Painting Competition Exhibition” (2003 - 2004), “Group Exhibition” (2004, Maltepe Art Gallery), “Kadir Has University Fine Arts Faculty Opening” (2005), “Evin Art Gallery, Group Exhibition” (Thomas Cook Conference Turkey, WOW Kremlin Palace, Antalya, 2005) and “Modern Interpretations on Traditional Figures” (Hotel Casa Dell’Arte, Bodrum, 2007).
37
14.02.2019 – 09.03.2019
Fotoğraflar / Photos Hayri Sezer Grafik Tasarım / Graphic Design Selen Sarı Çeviri / Translation Emir Benli Baskı / Print Saraçoğlu Matbaa
İstanbul, 2019
Evin Sanat Galerisi Ümit İyem, Osman Nuri İyem, Ece Balcıoğlu, Gül Demirdağ, Cem Ergül, Hatice Gülseroğlu Kapak görseli: Emin Turan / Ark I - Runnel I / 130 x 150 cm / Tuval üzeri yağlıboya - Oil on canvas / 2018
Bu katalog 14 Şubat – 9 Mart 2019 tarihleri arasında düzenlenen Emin Turan’ın “Ark” sergisi için Evin Sanat Galerisi tarafından hazırlanmıştır. This catalogue is published by Evin Art Gallery for Emin Turan, “Runnel” Exhibition during February14 – March 9, 2019.