Gazi çocuk 4

Page 1

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi

Yıl: 2 Sayı: 4


Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Adına Sahibi Fatma ŞAHİN Büyükşehir Belediye Başkan Genel Yayın Koordinasyonu Doç. Dr. Halil İbrahim YAKAR Gazikültür A.Ş. Genel Müdürü Fatih ERMEYDANI Kurumsal İletişim Daire Başkanı Editörler Doç. Dr. Halil İbrahim YAKAR Uzm. Eshabil YILDIZ Sanat Yönetmeni Fatma Betül ALP YILDIZ İllüstartor / Kapak Fatma Betül ALP YILDIZ Mizanpaj Ali Rıza BÜYÜKVADİ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İncirli Pınar Mah. 4 Nolu Cad. Şehitkamil/Gaziantep 0342 211 1200 gazicocuk27@gmail.com Bu dergi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Çocuk Yayını olarak Kurumsal İletişim Daire Başkanlığı ve Gazikültür A.Ş.’nin katkılarıyla hazırlanmıştır.


Fatma ŞAHİN

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı

Sevgili Çocuklar Her yeni güne yeni bir başlangıçla uyanıyoruz. Yeni rüyalar görüp, gelecek için yeni hayaller kuruyoruz. Bir fidan önce toprağa tohum olarak düşer sonra filizlenir, büyür ve meyve vermeye başlar. Sizler bizim küçücük fidanlarımızsınız, bu toprakların sizlere çok fazla ihtiyacı var. Sizler bizim gelecekte eserler verecek, sorumluluklarını yerine getirecek umutlarımızsınız. Kıymetli gençler, bizler hayali olmayanın gerçeği olmayacağına inanıyoruz. Bu yüzden bu topraklarda Atalarımızın izini sürerek şehrimizi, vatanımızı en ileri noktalara taşımak istiyoruz. Bu görev bugün bizlerin omuzlarında; gelecekte ise sizlerin omuzlarında olacaktır. O yüzden yeniden bir kardeşlik ruhu oluşturmaya çalışıyoruz. Bugün vakit Ensar olabilme vaktidir. Bugün, kendisi için istediğini kardeşi için de istemenin en yoğun yaşanması gereken vakittir. Bugün yardımlaşmanın ve birbirimizi hiçbir menfaat gözetmeden sevebilmenin en yoğun yaşanılması gereken gündür. Değerli gençler, sevgili çocuklar, beraber yaşadığımız hiç kimseyi ötekileştirmeden, gönüller fethederek yaşayabilmek erdemli toplumların işidir. Bu coğrafyada erdem, sevgi ve hoşgörüyü hiç kaybetmeden yaşayabilmeliyiz. Bilgiyi hikmetle yoğurup vatanının geleceği için çalışacak siz yavrularımız bu toprakların paha biçilemez değerlerisiniz. Türkiye’mizin gelecekteki medeniyet inşası sizlerin başarısıyla mümkün olacaktır. Üzerinde önemle durduğumuz siz yavrularımızın gelişmesine katkı sağlaması için hazırlanan bu çalışmalardan olabildiğince istifade etmenizi umuyor, sağlıcakla kalın diyorum.


İçin dekiler

HASAN DEDE, ŞEHİT MUSTAFA YAVUZ’U ANLAT IYOR 2

OYUNCU ÇOCUK “KÖREBE“ 4

KASABAM VE ANILARIM 10

GEZGİN ALİ OYUNCAK MÜZESİNDE 14

16

Ke şfi Ka dim


Merhaba Arkadaşlar Sizlerle yine beraberiz, özlemle beklediğinizi umut ederek yepyeni hikâyeler ve çizgilerle tekrardan karşınızda olmaktan hem mutluyuz hem de çok heyecanlıyız. Çünkü karşımızda usta Gazi Çocuk okuyucuları var. Dördüncü sayımızla sizlerin karşınızdayız. Gelin hep birlikte bu dergiyi enine boyuna inceleyelim. Gazi çocuğun gözünden şehrimize tekrardan bakalım, hikâyeleri okurken şehrin sokaklarını birlikte dolaşalım. Kadim bir tarihe sahip olan Antep, tarihin her döneminde ticaret yollarının kesişme noktasında yer almıştır. Osmanlı Döneminde ticaret yapan tüccarlar dahi üç gün ücretsiz konaklatılmıştır. Bizim medeniyetimizin birliktelik bağında yardımlaşma duygusu köklü bir şekilde yerini korumaktadır. Bizler muhtacına yardımı gecenin karanlığında ulaştıran, sadaka verirken bile bir elin verdiğini diğer elin görmemesine gayret ederek ulvi bir düşünce medeniyeti inşa eden ecdadın nesilleriyiz. Tekrardan dirilişimiz küllenmiş değerlerimizin üzerindeki tozları üfürmekle mümkün olacaktır. Kıymetli gençler, her yönüyle gelişmelere açık olan bu şehir, taptaze zihinlerin gelişmesine de açıktır. Gazi Çocuk olarak daha yolun başındayız. Yapmayı planladığımız birçok konu var. Her geçen gün güçlenen dergimizin sizlerin edebi yönünüze de katkı sağlaması en büyük temennimizdir. Gazi çocukla, bilinmeyen Şehit Mustafa Yavuz’u öğrenecek, tıp ilminin sırlarına vakıf olacak, oyuncak müzesine yolculuk yaparak, kendinizi körebe oyununun içinde bulacaksınız. Bulmacanın sırlarında kendi kavramlarımızı keşfedeceksiniz. Gaziantep’ten eğlenceli haberlerle buluşacaksınız. Bu vatanın geleceği olan kıymetli yavrularımız, bulunduğumuz coğrafyada her gün binlerce mâsum insanın canına kıyılıyor. Bu kıyımlara son vermek ancak bizlerin okuyup yükselerek yeniden bir dünya düzeni inşa etmesiyle mümkün olacaktır. Bizim temennimiz sizlerin ve dünyadaki tüm çocukların hep gülümsemesidir Dergimizin düşünce dünyanıza da katkı sağlayarak ulaşılan menzilleri aydınlatmasını diler, sizleri Gazi Çocuk Dergimizin yepyeni çizgi ve hikâyeleriyle baş başa bırakıp, sağlıcakla, muhabbetle, özlemle kalın diyoruz. Halil İbrahim YAKAR - Eshabil YILDIZ Editörler

1


HASAN DEDE, ŞEHİT MUSTAFA YAVUZ’U ANLATIYOR Taş konakların birbirini seyrettiği sokağa karlar lapa lapa yağıyordu. Hasan Dede iki katlı konağın üst katında bulunan odasının penceresinden, hem lapa lapa yağan karı hem de mutlulukla kartopu oynayan çocukları seyrediyordu. Hasan Dede çocukların oyununu uzun uzun seyrettikten sonra pencereyi açıp isimlerini tek tek saydığı çocuklara “kestaneleri sobaya koydum. Üşüdünüz, gelin yavrularım. İçiniz ısınsın.” diyerek seslendi.

2

Yazan : Muhammed EMİR Çizen : Halime Nur SEVİM


Dedenin sesini duyarak eve doğru koşan çocuklar, bir anda kendilerini sobanın etrafında buldular. Hasan Dede bir yandan pişirdiği kestaneleri çocuklara yedirirken diğer yandan da soğuk kış günlerini hatırlayarak eski zamanları anlatmaya başladı. “Aralık ayı geldiği zaman Antep’te kış iyice yüzünü gösterirdi. Bir de toprağa kar düşerse artık bir süre düğün dernek işlerine ara verilirdi. Çünkü kara kışta düğün dernek işleri çok zahmetli olurdu. Çocuklar; Antep müdafaasının yapıldığı zamanlarda da şiddetli bir kış yaşanmış. Analar bir yandan cephedeki çocuklarına çorap, giysi örmüşler diğer taraftan da onları evlendirmek gibi çabalara girişmişler. Anaların tek gayesi, gözünden sakındıkları aslanları, savaşta şehit düşerse, geride ailenin adını yaşatacak avunabilecekleri bir torunmuş. Daha çocukluğundan bu yana çevikliği dillere destan olan Mustafa Yavuz’un annesi de oğlunun gün be gün şahadete yaklaştığını düşünür ve onu evlendirmek istermiş. Ancak; Mustafa Yavuz anasına; “Millet can pazarındayken evlenmeyi hangi asker düşünebilir? Bir gün daha yaşayıp yaşamayacağım belli değilken, nasıl evlenebilirim? Ben bugün vatanımın aziz topraklarıyla evliyim. Başka eş istemem. Eğer yarın bu güzel yurdu kurtarırsak, ben de sağ kalırsam, seve seve elbette ki evlenir, vatanıma yeni askerler katarım dermiş…” Hem cephane yönüyle daha güçlü olan düşman kuvvetlerinin Ermenilerin yaşadığı Antep’in iç mahallerine kadar girmeleri hem de gündüz yaptıklarının keyfiyle gece rahat bir uykuya dalıp mışıl mışıl uyumaları Mustafa Yavuz’un çok zoruna gidermiş. Gözlerine uyku girmez “Düşman benim topraklarımda nasıl böyle rahat rahat uyuyabilir? Ben de onların rahatlarını kaçırmazsam bana da bütün uykular haram olsun.” diyerek sürekli söylenirmiş. Bir gün mavzerini omuzlamış. Yanına hiç kimseyi almadan düşman kuvvetlerine doğru yürümüş. Arkadaşları onun bu girişimi karşısında kaygılanmışlar. Belli bir zaman geçtikten sonra kızılca kıyamet kopmuş ve düşman cephesinde kurşunlar, bombalar patlamış. Arkadaşları panik içinde yardıma gitmek için hazırlanırken, Mustafa Yavuz’un ellerini sallayarak, neşe içinde geri döndüğünü görmüşler. Herkes sevinç içinde onu kucaklamış. Mustafa Yavuz, düşmanın uykusunu kaçırmanın keyfiyle “Bundan böyle benim vatanımda öyle rahat rahat, mışıl mışıl uyuyamazlar. Onlar uyuyamaz ama ben rahat uyuyabilirim demiş.” Evlatlarım: Müdafaanın yapıldığı yılın ocak ayında ecdadımız çok ciddi erzak sıkıntısı çekmiş. Şehrin ileri gelenleri toplanarak, dışarıdan şehre erzak getirme kararı almışlar. Ancak bu iş sanıldığı kadar kolay değilmiş. Düşman kuvvetlerinin arasından geçerek şehre yiyecek getirmek gerekiyormuş. Bir grup düşmanı bölerken, diğer grubun da dikkatleri kendi üzerine çekmesine karar vermişler. Düşman kuvvetlerini yarma işi ise havaya atılacak üç el silahla başlayacakmış. Üç el silah sesinden sonra Antep’in yiğitleri sessiz adımlarla düşmana doğru yaklaşmaya başlamış. İliklerine kadar işleyen soğuk umurlarında bile değilmiş. Onların tek düşündüğü vatanın kurtulması için ölüm pahasına da olsa düşman güçlerini yarıp şehre erzak getirmekmiş. Yavuz’un 3. bölüğü, yarma hareketine girişen Antepli yiğitlerin çıkışını kolaylaştırmak için dikkatleri kendi üzerlerine çekecekmiş. Yavuz, çetelerine düşmandan kıpırtı gelinceye kadar hareketsiz kalmalarını, ne zaman düşman onları fark ederse o zaman harekete geçmelerini söylemiş. O gece önemli bir iş olduğunu anlayan düşman kuvvetleri Mustafa Yavuz’un bölüğünün üzerine adeta ateş püskürmüş. Atılan her top mermisi, her kurşun, her el bombası can alıyormuş. Mustafa Yavuz; öyle de ölüm, böyle de ölüm nidalarıyla “Hücum arkadaşlar, hücuuum! Hep biz ölecek değiliz ya, biraz da onlar ölsün! ” diyerek ileri atılmış. Elindeki tabancayla düşman güçlerinin üstüne doğru koşarak karşısına çıkan düşmanı bir bir yere sermiş. Komutanlarının bu kahramanca mücadelesi karşısında, bölüğün bütün askerleri ölüme değil de sanki düğüne gider gibi saldırıya geçmişler. Hücumun en şiddetli anında serseri bir kurşun gelmiş ve Yavuz’un karnına saplanmış. Mustafa Yavuz, arkadaşlarının moralini bozmamak için sadece dişlerini sıkmış. “Ah anam!” diye bağırmamış bile. Vatan sevgisiyle oracıkta şahadete ulaşmış. Evlatlarım; Bizler rahat uyuyalım diye onlar ebedi ve şanlı uykulara daldılar. Bugün Şehit Mustafa Yavuz’un adı Yavuzlar Mahallesi’nde yaşatılmaktadır.” Hasan Dede’nin anlattıkları karşısında bütün çocukların gözleri doldu. Ve hep bir ağızdan “Bizde vatanımızı canımız pahasına koruyacağız.” dediler.

3


4


5


Bir Bardak Su

-Tatlım, bana bir bardak su getirebilir misin?

Duymamış gibi davranırsam gidip suyunu kendisi alabilir. Belki giderken ‘Sen de su ister misin’ diye sorar. Ah, ah. Büyümek hiç de güzel değil. Bardakları alabildiğimi, dökmeden getirebildiğimi gördüklerinden beri, benden su istiyorlar. O zaman ben de çok sevinmiştim. Başıma bunların geleceğini nerden bileyim? Bu bebeğin elbisesi sökülmüş. Sorsam annem diker mi acaba? Çok meşgul görünüyor. O’na su getirmediğim için küsmüş müdür? Ama benim de çok işim var. Bebeklerim kıyafetlerini kirletmiş. Değiştirmem lazım. Al işte, bu pantolon da yırtık. Sizi yaramazlar, ne bu elbiselerin hâli? Belki de sizi banyo yaptırmalıyım. Annem hâlâ çalışmaya devam ediyor. Alnını siliyor bazen. Hava sıcak. Çok susamış mıdır? Neden su istediğini tekrar söylemiyor? Tabi ya, susuzluğu geçmiştir. Yoksa bir kere daha söylerdi. Haydi bakalım Hanife Sare, banyo sırası sende. Sonra saçlarını öreceğim. İnce ince birçok örgün olacak. Bayramda ablam bana yapmıştı. Prenses gibi olmuştum. Ama uslu durmalısın. Yoksa çoook uzun sürer. Annemin yanakları kızarmış. Su içmediği için mi? Söyleseydi bilirdim. Ah, dayanamayacağım. -Anne? -Efendim. -Sana su getirmesem susuzluktan ölür müsün? -Sanmıyorum. Birkaç gün dayanabilirim herhalde. Oh, çok rahatladım. Anneciğime bir şey olmayacak. Hanife Sare, lütfen uslu dur! Tokayı bağlayamıyorum. Bak, bozuldu işte. Azize, bana yardım eder misin? Kardeşinin saçını tut, ben de bağlayayım. Oyun mu oynuyorsun? Peki, seni yaramaz. İkiniz de hiç yardımsever değilsiniz. Aaa! Annem işini bıraktı. Yerinden kalkıyor. -İşini bitirdin mi anne? -Hayır.

6


-Öyleyse nereye gidiyorsun? Yazan : Hatice ARABACI Çizen : Özlem YÜCE AKA

-Su içip geleceğim. Olamaz. O çok yoruldu ve ben hiç yardım etmedim. -Ben getiririm anneciğim. -Hayır, sen oyununa devam et. -Lütfen anneciğim, ben gideyim. Elini tuttum, gülümsedi. Tekrar oturdu. Hanife Sare, gel benimle. Annneanneye su getirmeye gidiyoruz. Azize, döndüğümde kardeşinin saçını yeniden öreceğim. Tokaları düzenler misin? Annem suyunu öyle güzel içiyor ki. -Ooh, buz gibi. Teşekkür ederim. -İstediğin başka bir şey var mı anne? -Masanın üzerindeki yeşil ipi getirebilir misin? Hemen gidiyorum. Başka? -Mutfakta gözlüğümü unuttum bulabilir misin? Gözlük orada değildi tabii. Salonda büyük koltuğun üzerindeydi. -Anneciğim, işte gözlüğün. -Sağol canım. Şu kumaşın ucundan tutar mısın biraz? Elbette. Veeee annemin işi bitiyor. -Benim yardımsever kızım. Sen olmasan kimbilir ne zaman bitirecektim. Mutlu oluyorum çünkü annemi ben mutlu ettim. -Şimdi sıra bende, diyor annem. Anlamıyorum. -Senin yaramaz bebeklerinin onarılacak elbiseleri yok mu? -Yaşasın. Sonra saçlarını örmeme de yardım eder misin? Azize’ye göz kırpıyorum. Hele bir büyüsün, o da bana yardım edecek.

7


8


9


KASABAM VE ANILARIM

Yazan : Talip ÜMİT Çizen : Mumine YEŞİLMEN

10


Ben Salih. Annem, babam ve benden büyük iki ablam ve üç ağabeyimle beraber, ortaokulu bitirinceye kadar yaşamakta olduğumuz Anadolu’nun huzur dolu küçük bir kasabasıdır öykümüzün konusu. Küçük, yoksul, ihmal edilmiş ama insanların birbirlerini sevdiği, ihtiyaç sahiplerinin unutulmadığı, bir yardım elinin mutlaka uzatıldığı, hasta ve yaşlıların kesinlikle yalnızlığa terk edilmediği şirin bir yerdir burası. Burada yaşayanların başlarına gelebilecek ciddi âfetler, sıkıntılar bir yana, komşulardan birinin köpeğinin veya kedisinin ölmesi gibi sıradan olaylar bile insanlar arasında gündem olur, konuşulurdu. İlginçtir herkesin hemen herkesten haberi olurdu. Kimin oğlu askerden ne zaman dönüyor, falan kızın düğünü ne zaman olacak, İstanbul’da okuyan Cemil Dayı’nın Necip’i ne zaman doktor çıkacak gibi onlarca sorunun cevabı hemen herkesçe bilinirdi. Hemen her akşam ezandan on dakika kadar önce, birçok hanede olduğu bizim evde de o gün pişen yemekten bir iki kap küçük bir siniye konur, yemeğin üzeri özenle bir gazeteyle örtülür, ihtiyaç sahibi birilerine gönderilirdi. Götürme işini her gün dönüşümlü olarak kardeşlerden biri yapardı. Ben biraz küçük olduğum için ancak birkaç molayla tamamlayabilirdim verilen görevi. Bazen bir rüzgâr yemeği örten gazeteyi uçurur bu da beni zorlardı. Bir defasında anneme şöyle dedim: -Bu gazeteyi koymasak olmaz mı, yolda açılıp duruyor? Hem biraz erken götürsem, dönüşte hava kararıyor. -Benim güzel Salih’im ne götürdüğünün belli olmaması ve tozdan sakınmak için yemeğin üstünün örtülmesi gerekir. Akşam ezanı vaktinde gitmenin nedeni de, o saatlerde insanların çoğu evlerinde olacağı için senin nereye ne götürdüğünü bilmemiş olurlar. Çünkü iyiliğin güzeli, gizli olanıdır, diye cevaplamıştı annem. Bu güzel kasabanın delisi de çokçaydı. Deli sözü lafın gelişi; Kim deli kim veli Allah bilir. Bunlardan biri olan Seyfi askerliğini yaparken psikolojik rahatsızlık sonucu erken terhis edilmiş. Bu kasabaya nereden geldiğini pek bilen yoktu. Bu kimsesiz gariban Seyfi, içi az miktarda dikiş iğnesi, firkete, toplu iğne, birkaç makara, bir iki top iç çamaşır lastiği, düğme gibi basit malzemeler bulunan tahtadan yapılmış bavulunu, çarşının dört yolunda, bir akasya ağacının gölgesi altında açar, akşam ezanına kadar orada dikilerek ve sürekli boşluğa gülümseyerek müşteri beklerdi. Aslına bakarsanız Seyfi, malzemelerinin tamamını bavuluyla satsa, bir günlük yemek ve kaldığı köhne odanın ücretini karşılayamazdı. Ancak gönlü zengin, iyilik yapmayı bir görev bilen kasaba sakinlerinden birçoğu, ihtiyaçları olmadığı halde günlük alışveriş yapar, tutarından çok fazla ödemede bulunurlardı. Bunlardan biri olan babam da öğlen, ikindi, akşam namazları dönüşlerinde Seyfi’ye uğrar rutin alışverişini yapar, alacağı malzemeleri ciddi ciddi sayar hatta sıkı bir pazarlık yapmayı da ihmal etmez ve sonunda bir taraftan ödemeyi yaparken önceden özenle sayarak aldığı malzemeleri fark ettirmeden bavula geri atardı. Bu güzel insanlar iyilikseverlikleri kadar mizah severlikleriyle de öne çıkarlardı. Adım başı karşılaşılması mümkün karakterlerden biri de Deli Abdo’ydu. Tapu dairesi çalışanları bir gün Abdo’yu tapu dairesine çağırtarak önceden hazırladıkları düzmece bir tapuyu ona vererek, çarşıdaki dükkânların yarısının kendi arsası üzerine bina edildiğini bildirmişler. O günden sonra aybaşları Deli Abdo dükkân dükkân dolaşır, dükkânlardan birer lira kira gelirlerini toplardı. Buraya mecburi hizmet nedeniyle gelen memurlar için söylenmiş yerinde bir söz vardır: Buraya gelen geldiğinde bir, ayrılacağı zaman iki kez ağlar. Küçüklerin büyüklerine saygıda kusur etmediği, büyüklerin tüm küçükleri kendi evlatları gibi sevip, koruyup, kolladığı temiz yürekli bu insanların yaşadıkları bu şirin kasaba neresi mi? Adı şu veya bu, ne önemi var? Kırk yıl aradan sonra hâlâ orayı hatırlıyor daha doğrusu yaşıyorsam, gözüm yaş, gönlüm özlemle doluyorsa ne önemi var buranın neresi olduğu. Vatanımdan bir köşe. İnanıyorum ki memleketimin nice bölgesinde daha nice böyle yerler var…

11


Yazan : Sare GÜLRU Çizen : Elif NURCAN

12


13


14


Siz çocukluk günlerinizi hatırlar mısınız? Yada çocukken aldığınız yeni oyuncakların sevinciyle o gece onunla uyudunuz mu, kırılan bir oyuncağınız için ağladınız mı? Eminim tüm çocuklar gibi sizler de bunları yaşamısınızdır. Bugün sizlerle içinizi kıpır kıpır yapacak, sizi geçmişinize, çocukluğunuza götürecek anılarınızın gözlerinizde tekrardan canlanacağı bir mekâna yolculuk yapacağız. Gelin bugün birlikte çocukluk hayallerimize, çocukluk rüyalarımızın kahramanlarına yer verilen Gaziantep Oyuncak Müzesinde geçmişe yolculuk yapalım. Daha şimdiden, sizi bilmem ama ben çok heyecanlandım. Gezi günlüğümün çocukluk günlerime sayfa aralayacak olmasına. Gezgin Ali binlerce çocuğun hâtıralarının izlerini taşıyan oyuncakları yakından görmek için yine yollarda. Antep’in eski taştan konaklarının birbirine baktığı o dar sokaklarda gezinmek beni büyülüyor. Gelin bu sokaklardan beraber yürüyelim. Bey Mahallesi’nin içerisinde yer alan “Oyuncak Müzesi”ne birlikte adım atalım. İlk başta Müzeye girmeden önce o dar sokaklarda çocuk heykeller saklambaç oynayarak hoş geldiniz diyor bizlere. Antep’te eskiden çocuklar gün boyu bu sokaklarda oynarlarmış. Müze’ye girer girmez yetişkinlerle de karşılaşıyoruz. Burası sadece biz çocukları değil büyükleri de olabildiğince etkiliyor anlaşılan. Gezen herkesin kendinden bir şeyler bulduğu Müze iki kat ve birde mağara bölümünden oluşmaktadır. Teknolojik gelişmelerden önce el yapımı oyuncakların sergilendiği alanlar marifetin ürünü olarak her gelen ziyaretçisini büyülemektedir. Türk yapımı oyuncakların yanı sıra dünyanın farklı ülkelerinin oyuncaklarına yer verilen Oyuncak Müzesin de Pinokyo’yu, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceleri, Mickey Mouse’yi, Hayalet Avcılarını, Taş Devri gibi birçok çizgi film kahramanını da görmek mümkün. Biraz dikkatli bakıldığı takdirde her biri diğerinden farklı olan bu oyuncaklarda yapıldığı dönemin izlerini yakalıyoruz. Mesela İkinci Dünya Savaşı yıllarında yapılan oyuncaklar savaş sahnesini anlatırken, ahşap odada Sanayi Devrimi ile başlayan makineleşmeyi çocuklara daha iyi anlatmak için yapılan araç gereç oyuncaklara yer verildiğini görüyoruz. Çatı katında yer alan bölüm, çocuklara uzay bilimlerini sevdirmek için tasarlanmış uçaklar, robotlar, uzay gemileri, uzay mekiği ve benzeri galeriden oluşmaktadır. Anlatmakla bitiremeyeceğimiz birçok oyuncağın, bebeğin ve farklı ülkelerin yöresel kıyafetlerine yer verilen bu masal evi kısaca söylemek gerekirse geçmişle gelecek arasında duygusal bir köprü kuruyor. Çünkü ziyaret eden herkes geçmişinden ve çocukluğundan bir iz yakalıyor. Ayrıca Müze’nin iç avlusunda ziyaretçiler için oyuncak atölyeleri oluşturulmuş, ziyaretçilerin kendi oyuncaklarını yapma imkanı tanınmış. Oyuncak Müze’si her gün kapılarını ardına kadar açarak siz ziyaretçileri kucaklamaya can atıyor. Daha fazla uzatmadan daha birçok güzelliği ziyaretinizde keşfetmenize bırakıyor, başka bir gezi maceramızda görüşmek üzere diyorum.

Yazan : Muhammed EMİR Çizen : Fatma Betül ALP YILDIZ

15


Merhaba, ben Bilgiç! Bugün arkadaşım Müberra bir anda hastalanıverdi. Annesiyle birlikte hastaneye, sonrasında da ilaçlarını almak için eczaneye gittiler. Akşam çok ısrar edince annem, Müberra’yı aramama izin verdi. Müberra, ilaçlarını içip erkenden uyumuş. Annesi onun daha iyi olduğunu söyledi. Benim de aklıma birkaç zor soru geldi. “Hastalandığımız zamanlar insanlar eskiden uğrak mekanımız hâline gelen eczahaneler, eski zamanlarda da var mıydı? Eskiden insanlar hastalandıklarında nasıl tedavi oluyorlardı? Ya da eczahaneler olmasaydı ilaçlarımızı nasıl temin eder, nasıl iyileşirdik?” İlk eczahaneler 800’lü yıllarda bir İslam beldesi olan Bağdat’ta kurulmuştu. O zamanlar eczahaneler ilaçları saklama ve hasta kişilere ulaştırma vazifelerinin yanında, ilaç üretimi işlevini de taşımışlardı. Çok hassas bir rolü üstlenmeleri sebebiyle kısa zamanda devlet tarafından da kontrol edilmeye başlanmıştı. Devlet denetçileri, hem tartı kontrollerini hem de ilaçların saflığını denetlemişlerdir. Bu konularda hile yapan kişiler halk önünde cezalandırılmıştır. Yine 800’lü yıllarda Sebur bin Sehl, hastalıklar için kullanılan ilaçların içeriğini ilk kez açıklayarak insanların kendilerini tedavi etme becerilerini geliştirmelerini sağlamıştır. Yakın tarihlerde Razi, İbni Sina ve Kindi gibi önemli Müslüman bilginler tarafından ilaç geliştirme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. 1000’li yıllara gelindiğinde, Birûni ilaç geliştirme alanındaki kadim külliyatını yayınlar. “Farmakoloji Kitabı” adındaki kitabında ilaçların özellikleri hakkındaki bilgilerin yanında eczacıların görevlerinden de bahseder. Bütün bu önemli gelişmelerin öncesindeyse, insanlar için en küçük hastalıklar bile ölümcül bir tehlikeydi. Küçük bir sıyrık bile, o zamanlarda tedavisi mümkün olmayan bir enfeksiyona sebep olabilirdi. Hayatımızın bu denli kolaylaşmış olmasını binlerce yıl önce kendilerini bu alanda çalışmalar yapmaya adayan bilginlere borçluyuz.

16


fi ş e K

im d a K

Yazan : Enver CANKURTARAN Çizen : Nur DOMBAYCI

17


18


19


EĞLENDİRİCİ, ÖĞRETİCİ GAZİANT EP OYUN VE OYUNCAK MÜZESİ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı, Müzeler ve Kütüphane Şube Müdürlüğü’ne bağlı, Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi’nde hem çocuklar hem de yetişkinler için eğlendirici öğretici pek çok atölye yer almaktadır. Çocukların eski oyunları öğrenmesi ve oynaması, yetişkinlerin ise çocukluklarını tekrar yaşamaları amaçlanmaktadır. Haftanın belirli günlerinde, belirli yaş gruplarına hitaben polar, keçe, kumaş, pinpon topları, eva gibi malzemelerle çocukların kendi oyuncaklarını yapabildiği “Oyuncak Atölyesi”; Gaziantep yöresine ait eski bir oyun ve oyuncak olan Çömce Gelinin yöresel Kutnu Kumaş ile yeniden gün yüzüne çıkarıldığı “Çömçe Gelin Atölyesi”; tüm aile üyelerinin topaç boyayarak müzenin bahçesinde oynama imkanına sahip olduğu “Topaç Atölyesi”; Geleneksel kukla sanatının gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak amacıyla gerçekleştirilen “Kukla Atölyesi” ve daha birçok etkinliğin gerçekleştirildiği Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi’ne oyun oynamak isteyen herkes davetlidir.

20


BİLİM VE T EKNOLOJİ MERAKLILARINA GEZEGENEVİ Çocuklara bilimi ve teknolojiyi sevdirmeyi hedefleyen Gaziantep Gezegenevi ve Bilim Merkezi, Gaziantep ve il dışından gelen öğrenci grupları ve aileler tarafından ziyaret edilmekte, özellikle yaz dönemlerinde yapılan teleskopla gökyüzü gözlemleri, yediden yetmişe tüm halkımızın ilgisini çekmektedir. “Çocuklar Bilsin Diye” projesi kapsamında gerçekleştirilen Gezegenevi ve Bilim Merkezi’nde deney düzeneklerini deneyen öğrenciler bilimin uygulamalı yönüyle; “Bi’Dünya Bilim” projesi kapsamında yapılan bilim gösterileri sayesinde ise bilimin eğlenceli yüzüyle tanışmışlardır. Özellikle azot gazıyla yapılan bulut oluşturma ve yanardağ gösterileri çocukların oldukça ilgisini çekmektedir. “Ailemle Bilim Öğreniyorum” projesiyle çocuklar aileleriyle birlikte atölyelere katılabilmekte ve bilimin kolay anlaşılır ve eğlenceli yüzüyle ebeveynler de tanışabilmektedir. Gaziantep Üniversitesiyle ortaklaşa sürdürülen Toplumsal Duyarlılık Projesi kapsamında ise yabancı öğrencilerle deney düzeneği tasarım projesi hayata geçirilmiştir. Suriyeli üniversite öğrencileriyle, Suriyeli küçük çocukların katılacağı bilim atölyeleri düzenlenmesi için çalışılmalar devam etmektedir. TÜBİTAK destekli Gaziantep Bilim Şenliği projesi için hazırlıklar devam etmektedir. 2016 yılı, FLL Robot Turnuvası’na kendi Robot programlama ekibiyle katılan merkezde yarıyıl tatili ve yaz bilim atölyeleri de yapılmaya devam edecektir.

21


KİTAP EVİNDE ZAMAN BİR BAŞKA GÜZEL Gaziantep Büyükşehir Belediyesi vatandaşlara okuma alışkanlığı kazandırmak ve yaygınlaştırmak için kent genelinde kütüphane ve kitap evleri kuran Büyükşehir Belediyesi, bu kapsamda Kavaklık Parkı içerisinde açtığı Kitap Evi’ni hizmete sundu. Kısa süre önce hizmete giren kitap evi yoğun ilgi görüyor. Türk ve dünya yazın tarihinde en çok okunan kitaplar, klasikler, modern klasikler, popüler ve en çok satanlar, çocuk kitapları, yerel kültür ve tarih konulu kitaplar ile kişisel gelişim kitaplarının içerisinde yer aldığı kitaplar 15 gün süreli ödünç veriliyor. Vatandaşlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak, bireylerin kendini ifade etmelerinin iletişim ve sosyal becerilerinin gelişmesini desteklenmesi amaçlanan “Kitap Evi Projesi” ile okuma kültürünü geliştirerek, artırmak hedefleniyor. Her yaş grubunda insanların ulaşabileceği kitapların bulunduğu Kitap Evi, okurların beğeni ve istekleri değerlendirilerek hazırlandı. Kitap Evi, haftanın 7 günü 8:00 – 17:00 saatleri arasında hizmet vermektedir.

22


BÜYÜKŞEHİR’İN ÇEVRECİ MASKOTLARI TARAFINDAN “TOPRAK VE SU”NUN TANIT IMI YAPILDI Gaziantep Büyükşehir Belediyesi çevreye daha duyarlı bir toplum için farkındalık eğitimlerine devam ediyor. “Çevre Bilinci Eğitimleri” kapsamında hazırlanan çevreci “Toprak ve Su” maskotları basına tanıtıldı. Gaziantep’in Türkiye’nin en genç nüfusa sahip illerinden biri olduğunu belirten Başkan Şahin, “Bu hazineyi çok iyi bir şekilde işlememiz, eğitmemiz, hazırlamamız ve onları her yönden bilinçlendirmemiz gerekiyor. Özellikle bu bölgede, baktığınız zaman çevre bilinci çok daha önemli. Çünkü toprak, su ve hava bizim açımızdan çok önemli. Biz sanayi bölgesiyiz. Kentleşme, küreselleşme, göçün yaşandığı bir bölgedeyiz ve bu konuda yapmamız ve yapmamamız gerekenler var. Tabiki çocuklarımız eğitim çağında kitaplardan, hocalarından, Milli Eğitim müfredatından bunu öğreniyorlar. Ama konunun önemine dikkat çekmek, bu konuda onların bilincini yükseltmek, farkındalığını ve çevre bilincini artırarak geleceğe taşımak için çevreyi koruyarak kullanmak ve bizden sonraki nesillere daha temiz bir toprak, hava, su bırakmak için bu kampanyayı çok önemsiyoruz. Çocuklarımıza toprak ve su üzerinden verilmesi gereken mesajları hem çevreyi hem de kendimizi nasıl koruyacağız, annemiz, babamız ve yakın çevremize yapılması gereken doğru davranışları, atıklarla ilgili yapılması gerekenler, yapılmaması gereken önemli bilgileri anlatacağız.” Açıklamanın ardından Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Emel Kıraç da başlatılan kampanya kapsamında geçen yıl 40 bin öğrenciye ulaştıklarını, bu yıl ise 100 bin öğrenci hedeflediklerini belirterek, okullarda öğrencilere dağıtılacak setler hakkında bilgi verdi.

23


YAVRU ŞEMPANZE ÇOCUKLARIN İLGİ ODAĞI OLDU Gaziantep’in hayvan dostu bir kent olduğunu, bölgenin hayvanat bahçesi konumunda olan Gaziantep Hayvanat Bahçesi’nin önemli bir görev üstlendiğini ifade eden Başkan Şahin, herşeyin para pul olmadığını ve işini seven bir ekip ile çalışmanın verdiği bir sonuç olduğundan bahsederek, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü nedeniyle Gaziantep Doğal Hayatı Koruma ve Hayvanat Bahçesi’nde ilköğretim çocukları ile birlikte etkinlige katılan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, burada bulunan yeni doğan köpek ve şempanze yavrularına özel ilgi gösterdi. Türkiye’nin en çok ziyaretçisi olan hayvanat bahçesinde (2 milyon 850 bin) büyük bir emek ve gayretin bulunduğunu belirten Başkan Şahin, hepsinden önemlisi büyük bir sevginin bulunduğunu söyledi. Bu sevgiyi çocuklara aşılamak gerektiğini ifade eden Başkan Şahin, “Bu etkinliği bunun için yaptık. Çünkü herşey sevgiyle başlıyor. Hayat sevgiyle başlıyor. Hayvanı ve doğayı sevmeyen hayatı sevemez. İnsanı sevmeyen hayatı sevemez. Dolaysıyla annesi ve babası olmayan bu hayvanları da korumak bizim görevimiz” dedi. Gaziantep Doğal Hayatı Koruma ve Hayvanat Bahçesi Daire Başkanı Celal Özsöyler de hayvanat bahçesi ile ilgili istatistik bilgiler verdi. Bir grup öğrencinin de katıldığı etkinlikte, Başkan Şahin ve öğrenciler, köpek ve şempanze yavrusuyla birlikte basın mensuplarına poz verdi.

24


ÇOCUKLARIMIZI HAYAT IN İLK ADIMLARINDAN İTİBAREN DUYARLI YETİŞTİRİYORUZ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı’nın kent genelinde başlattığı “Çevre Bilinci Eğitimleri” küçük yaşlardan itibaren verilmeye çalışılıyor. Bu doğrultuda, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı “İbrahimli Gündüz Bakım Evi ve Anaokulu”ndaki çocuklara “Çevre Bilinci Eğitim” verildi. Yaklaşık 80 öğrencinin bulunduğu anaokulunda “Toprak ve Su” karakterleri ile öğrencilere geri dönüşümün önemi anlatıldı. Eğitmenler tarafından anlatılan derslerde; cam, kağıt, plastik ve benzeri materyallerin geri dönüşümü konusunda bilgilendirme yapılıyor. Genellikle 3. ve 4. sınıf öğrencilerine uygulanan “Çevre Bilinci Eğitimleri” projesine kreş ve anaokullarının da dahil olmasıyla daha geniş kapsamla eğitimler devam ediyor. Eğitmenler tarafından seminerin sonrasında öğrencilere, Toprak ve Su kumbarası, yeşeren kalem ve eğitim paketleri (defter ve diş bakım seti) dağıtıldı. Eğlenerek öğrenmeyi amaçlayan eğitimlere; 2016-2017 eğitim öğretim dönemi boyunca devam edilecek olup, yıl sonuna kadar 100 bin öğrenciye ulaşılması hedefleniyor. Amaç çevreye daha duyarlı bireyler yetiştirmek.

25


BAŞKAN ŞAHİN’DEN ÖĞRENCİLERE ZİYARET 15 Temmuz akşamı darbe girişimine karşı sağlam bir duruş gösteren imam hatip öğrencilerine teşekkür eden Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, “Sizler böyle durduğunuz sürece hiçbir saldırı bizi yıldıramaz” dedi. Şahin, Şehitkâmil Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri ile bir araya geldi. Burada öğrencilerin o akşam gösterdiği sağlam duruşun takdire şayan olduğunu aktaran Şahin, “Sizler bizim için çok önemlisiniz, bizim geleceğimizsiniz. Bundan sonraki süreçte sizler daha da önemlisiniz. Matematiğin fiziğin yanı sıra iyi insan olmanın sırlarını da kavramalıyız. “Eğer sizler o gece sağlam bir duruş sergilemeseydiniz bizler başka bir sabaha uyanabilirdik. O hain ve alçakça saldırıya karşı, gençler sağlam bir duruş gösterdiler ve bizler güzel bir sabaha uyandık. Artık yeni bir Türkiye’nin var olduğunu vurgulayan Başkan Şahin, yeni Türkiye’de öğrencilerin eksiklerini giderip güçlü bir şekilde yola devam etmelerini istedi. Şahin, bir anne veya bir başkan olarak öğrencilerin yanında olduğunu, bu süreçte onlara destek olacağını kaydetti. Sınıfları tek tek gezen Başkan Şahin, öğrencilere kalem, bloknot ve ajandadan oluşan bir paket hediye etti. Zaman zaman öğrencilerle sohbet eden Başkan Şahin, daha sonra birlikte hatıra fotoğrafı da çektirdi.

26


ÇOCUKLAR GAZİANT EP MUT FAĞINI ÖĞRENİYOR Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı bünyesinde hizmet veren “Mutfak Sanatları Eğitim Merkezi” ve “Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi”nde çocuklara ve gençlere mutfak atölye etkinlikleri düzenlenmektedir. “Mutfak Sanatları Eğitim Merkezi”’nde, çocuklar ve gençlere UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmeye hak kazanan dünyaca ünlü “Gaziantep Mutfağını” öğretmek amacıyla eğitimler düzenlenmektedir. “Oyun ve Oyuncak Müzesi”nde ise, Gastronomy Magazine Ekibi işbirliği ile “Gastronomi (Bento) Atölyesi” etkinlikleri düzenlenmiştir. Bir Uzak Doğu Asya sanatı olan Bento’yu, Geleneksel Türk Kahvaltı öğeleri ile modernize ederek çocuklara sunmak ve onların kahvaltı yapma alışkanlıklarını zorunluluk olarak değil eğlenceli aktivite haline dönüşmesini sağlamak amaçlanmıştır. Çocuklar ile ilgili sohbetler gerçekleştirilmiş, çocukların beslenme alışkanlıkları ve kahvaltıya olan ilgi ve düşünceleri paylaşılmıştır.

27


ÇOCUKLARIN ARKEOPARK SEVİNCİ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın işbirliğiyle, Avrupa Miras Günleri kapsamında Arkeopark (Arkeoloji Havuzu) etkinliği, Gaziantep ve çevresinden birçok okulun katılımıyla gerçekleşmiştir. 8-12 yaş grubu çocukların katılığı etkinlikte, tarihi miraslarımızın önemini vurgulamak ve bu değerlerimize sahip çıkılması gerektiğini eğitici ve eğlendirici bir yolla öğretmek amaçlanmıştır. “Arkeoloji Nedir?, Arkeologlar Kimlerdir?, Kültür Mirası Nedir?” gibi konular anlatılarak eğitim verilmiş, eğitimin ardından ise içerisinde replika eserlerin yer aldığı 4 farklı kum havuzunda eserlerin çıkartılması ve temizlenmesi üzerine uygulamalı eğitim verilmiştir.

28


TÜRKİYE’NİN İLK UYGULAMALI ÇOCUK KÜTÜPHANESİ GAZİANT EP’T E AÇILDI Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından, 100. Yıl Parkı içerisinde muhteşem bir doğada, “Türkiye’nin ilk Uygulamalı Çocuk Kütüphanesi” açılmıştır. Çocuk dostu ve engelsiz kütüphane olma özelliğiyle tüm çocukların faydalanacağı bir alan olup, ana temasının ağaç olarak oluşturulduğu özel tasarımıyla, hem çocukların sıkılmadan zaman geçirebilecekleri bir mekana dönüştürülmüş hem de sahip olduğu tasarımıyla çevre bilincinin küçük yaşlarda aşılanması amaçlanmıştır. Haftanın her günü hizmet verecek olan kütüphane sadece bilgi takasının olmadığı, çocukların bilgiyi yaşayarak hissederek öğrenecekleri, yerli ve yabancı bir çok yazara ait kitabın ödünç verilerek okunabileceği bir mekan olarak tasarlanmıştır. Kütüphanede “Hikaye Zamanı” uygulamaları, “Yaratıcı Masal” çalışmaları ve “Yazarlık Atölyeleri” gibi etkinliklerle çocukların hayal dünyalarını genişletecek, zihinsel olarak gelişimlerine katkı sağlayacak; sahip olduğu Mozaik, Müzik, Resim Atölyeleri ile de çocukların kültürel ve sanatsal becerilerini geliştirmeye katkıda bulunmaktadır.

29


30


31


Kar Çocuklar Gibi̇ Yağar Bülent ATA

www.gantep.bel.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.