Gazi çocuk 5 (1)

Page 1

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi

Doğrululuk; Menzile Ulaşan Ok Gibidir.

Yıl: 2 Sayı: 5


Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Adına Sahibi Fatma ŞAHİN Büyükşehir Belediye Başkan Genel Yayın Koordinasyonu Doç. Dr. Halil İbrahim YAKAR Gazikültür A.Ş. Genel Müdürü Fatih ERMEYDAN Kurumsal İletişim Daire Başkanı Editörler Doç. Dr. Halil İbrahim YAKAR Uzm. Eshabil YILDIZ Sanat Yönetmeni Fatma Betül ALP YILDIZ İllüstartor / Kapak Fatma Betül ALP YILDIZ Mizanpaj Ali Rıza BÜYÜKVADİ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Gazikültür A.Ş. İncirli Pınar Mah. 4 Nolu Cad. Şehitkamil/Gaziantep 0342 241 44 00 gazicocuk27@gmail.com Bu dergi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Çocuk Yayını olarak Kurumsal İletişim Daire Başkanlığı ve Gazikültür A.Ş.’nin katkılarıyla hazırlanmıştır.


Fatma ŞAHİN

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı

Sevgili Çocuklar Küçük beyefendiler ve hanımefendiler; öncelikle Gazi Çocuk dergimizle muhatap olan her birinizi kutlarım. Bizler sizlerin eğitiminize katkı sağlama adına çeşitli çalışmalar yapmaktayız. Bu elinizde bulunan dergide bunlardan biridir. Her sayısında farklı bir değerin ele alındığı dergimizin bu ayki ‘Doğruluk ve Dürüstlük’ kavramları işlenmiştir. Bizler, fetihlere çıkan muzaffer ordularımızın geçtikleri yerlerden aldıkları meyvelerin karşılığında ücretini bırakan ecdadımızın, hikâyelerini okuyarak büyüdük. Alış verişte dürüstlüğü ve doğruluğu öneren peygamberimizin hadislerini kendimize rehber edinmeliyiz. Hem yaşadığım şehri hem de bu güzel vatanımızı kalkındırmak istiyorsak öncelikle çok çalışmalıyız. Aynı zamanda yaptığımız işlerde doğruluktan hiç ayrılmamalıyız. Değerli gençler, sevgili çocuklar, eğer bizler atalarımızdan aldığımız emanetimizi en yüksek medeniyet seviyelerine taşıyacaksak hangi işle meşgul olursak olalım işimizi en iyi şekilde yapmanın gayreti içerisinde olmalıyız. Her zaman gerçek ölçümüz ahlak olmalı. Çok kıymetli çocuklar; her birinizi muhabbetle kucaklıyor, sağlıcakla diyorum.


İçin dekiler

HASAN DEDE, AHMET MUHTAR BÜYÜKÇINAR’I ANLAT IYOR

2

GEZ GİN ALİ GAZİANTEP HAYVANAT BAHÇESİNDE

14

BİLGİÇ, HASAN RAMMAH’IN İCADINI ANLAT IYOR

16

DOĞRU SÖZ

20


Merhaba Arkadaşlar Gazi Çocuk dergimizin bahar kokan, yep yeni sayısı karşınızda. Dergimiz taze hayallerin çizgileriyle bir kez daha siz genç okuyucularıyla buluşmaktan dolayı çok mutlu. Öncelikle kır çiçeklerinin çevremizi süslediği şu günlerde, yeni hikayelerin ve çizgilerin zihinlerimizde yer edinip hayallerimize yelkenler açması en büyük temennimizdir. Toplumumuzu ayakta tutan değerlerimiz vardır. Bunların en önemlilerinden birisi de doğruluk ve dürüstlüktür. Ecdadımız, toplumun her zaman kendi vicdanında hesaplaşarak doğruluktan ayrılmaması için camiyi, çarşıyı ve mezarlığı birbirine yakın yapmıştır. Kıymetli gençler; dergimizi okurken sizlerde Hasan Dedenin hikâyeleriyle tarihimize gideceksiniz. Gezgin Alin’in şehir maceralarının içerisinde şehir turuna çıkacaksınız. Mucidimizle birlikte yeni deneylere başlayacaksınız. Her sayımızda bir değerimizi sizlere sunmaya çalışıyoruz. Bu sayımızda ise sizleri doğruluk ve dürüstlük temasını içeren birbirinden güzel hikâyeler, öyküler, bulmacalar ve Gazi Antep’ten çocuk haberleriyle buluşturuyoruz. Bu vatanın geleceği olan kıymetli yavrularımız; yüzlerinizde oluşan gülücükler, bizim yolculuğumuzun özgüvenidir. Sizleri Gazi Çocuk dergimizin yepyeni yüzü olan beşinci sayısıyla baş başa bırakıyor. Sağlıcakla diyoruz.

Halil İbrahim YAKAR Eshabil YILDIZ Editörler


2


HASAN DEDE AHMET MUHT AR’I ANLAT IYOR Kışın arkasından bahar güneşi içimizi ısıtmaya başlamıştı. Erguvan ve akasyaların tomurcukları patlamaya yüz tutmuştu. Arkadaşlarla mahallemizin parkında futbol oynuyorduk. Bizim güler yüzlü, merhametli dedemiz de biraz uzağımızda bizi seyrediyordu. Oyunumuz bazen çok hareketleniyor, bazense durağanlaşıyordu. Hakan ve Selim’in aralarında bir anlaşmazlık çıkmıştı. Tam tartışma başlamıştı ki; Hasan Dede, hemen bizi yanına çağırdı. Hasan Dede çocuklara seslenerek; “Evlatlarım görüyorum ki ortada bir yanlış davranış söz konusu. Bakın ağaçlardaki tomurcukları görüyor musunuz? Siz o tomurcuklar gibisiniz. Sizler de bu tomurcuklar gibi büyüyüp olgunlaşacaksınız ama bu olgunluk doğruluk ve dürüstlükle olmalı. Sizlere bugün bir alimin çocukluğunu anlatacağım. Ahmet küçücük bir çocukken annesini kaybetmiş ve birçok acıyla baş başa kalmış. Daha o yaşlarda hayatın tüm yükü omuzlarına binmiş. Dokumacılık, baklavacılık, marangozluk, çerçicilik gibi birçok alanda çalışmak zorunda kalmış. Her zaman ustaları ve çevresindeki insanlar tarafından dürüst bir insan olarak tanınırmış. Çok farklı bir çocuk olduğu etrafındakiler tarafından hep söylenirmiş. Çocukken başına bir çok iş gelmesine rağmen hiçbir zaman doğruluktan taviz vermeyen bir kişiliğe sahipmiş. Daha küçük yaşlarda bir çok alanda bilgi sahibi olan Ahmet, büyüklerin altın bilezik dedikleri yeteneğe sahipmiş. Azimli ve kararlı davranışları örnek gösterilirmiş. Gençlik dönemine adım atınca dedesinin yardımıyla Kur’an öğrenmiş. Yetişkinlik çağına erişince Kur’an öğrenmekle yetinmeyip, ilim tahsili için Şam’a ve Kahire’ye hicret etmiş. El Ezher Üniversitesi’nde okumuş. Çocukken Antep’ten ayrılan Ahmet, Türkiye’ye büyük bir alim olarak dönmüş. Ahmet Muhtar Büyükçınar vatanına hizmet etmek için birçok öğrenci yetiştirmiş. Büyük bir alim olan Ahmet Muhtar çocukluğundan ebedi aleme göç edene kadar hep doğruluk ve dürüstlük üzerinden yol tutmaya özen göstermiş. Evlatlarım bakın bu topraklardan nice insanlar çıkıyor. Bizlerde her zaman bu güzel insanları örnek almalıyız.

Yazan : Muhammed EMİR Çizen : Halime Nur SEVİM

3


4


5


Pofuduk Pogaça’nın Yalanı Pofuduk poğaça tepsiden dışarıya bakıyordu. Karşıdaki çaydanlıkta kendi yansımasını gördü. Yumuk yumuk ve bembeyazdı. “Tam hayal ettiğim gibi” diye düşündü. -Ahh, öyle güzelim ki. Tekrar baktı kendine. Sanki biraz daha kabarmıştı. Gülümsedi. Borcamlara dizilmiş pudra şekerli kurabiyeler, susamlı kandil simitleri ne kadar da sıskaydılar. Kenardaki portakallı kek ise tepsiye yapışmıştı, utancından başını kaldıramıyordu. Pofuduk poğaça öksürdü. -Öhö, öhö. Ne kadar muhteşem olduğunu görmüyorlar mıydı? -Herhalde misafirler en çok beni beğenir. -Öyle galiba, dedi portakallı kek. Sesi ağlamaklıydı. Kandil simidi güldü:

-Yani siz biraz… Alınmayın ama biraz incesiniz. -Bunda ne var, dedi kandil simidi. Kurabiyeler bazen böyle olur. Pofuduk poğaça cevap vermedi. Kendine hayran olan portakallı kekten başkasıyla konuşmamaya karar vermişti. Portakallı kek tekrar baktı. -Şeyy, rica etsem tarifinizi bana verir misiniz? Belki bir dahaki sefere ben de sizin gibi olabilirim. Pofuduk poğaça bir süre düşündü. -Hımmm, bilmiyorum ki. Yani kek ve poğaça farklı şeyler sonuçta. Aynı tarif olmaz sanırım. Tarifini vermek istemiyordu. Ya herkes onun gibi puf puf olursa? O zaman adının pofuduk poğaça olmasının ne anlamı vardı? Portakallı kek bekliyordu.

Kurabiye ona göz kırptı.

Kurabiye ve kandil simidi kıkır kıkır güldüler. Pofuduk poğaçanın duyamadığı bir şeyler söylediler.

Pofuduk poğaça onlara şaşkın şaşkın baktı.

Çaydanlığın kalın sesi duyuldu:

-Ya bizi?

-Tarif saklamak ayıptır. Söyle gitsin.

6


Pofuduk poğaça çaydanlığa itiraz edemedi. Ne de olsa ondan büyüktü. Portakallı keke dönüp anlatmaya başladı: -İki su bardağı yoğurt, bir bardak sıvı yağ, biraz tuz, un. Yuvarladıktan sonra galeta ununa buluyorlar beni. -Bu kadar mı? -Evet. Pofuduk poğaça, tarifi verirken en önemli kısmı atlamıştı. Tarifi yanlış verdiğini kim bilecekti ki? Portakallı kek, tarifi kendi kendine tekrar ediyordu. -Yoğurt, iki su bardağı. Yağ ne kadardı? -Bir bardak, dedi poğaça. O sırada fırına girme sırası poğaçaya gelmişti. -Hoşçakalın, dedi diğerlerine. Çıkışta görüşürüz.

“Güle güle” dediklerini duymadı. Fırında pişerken içi hiç rahat değildi poğaçanın. Dürüst davranmamıştı. Hem tarifi eksik vermişti hem de yalan söylemişti. -Yalan söyledim, diye bağırdı aniden. Üç tane de kabartma tozu vardı. Kendi sesini duyunca kızardı. Düşündü, daha çok kızardı. Az sonra fırından çıktığında bembeyaz, yumuşacık ve pofuduk değildi. Çok kızardığı için sertleşmişti ve yassılaşmıştı. Biraz önceki harika görüntüsünden eser yoktu. Çaydanlığa bakıp kendini gördü. -Hayııır, diye bağırdı. Diğerleri sustular. Ertesi gün, portakallı kek uyandığında etrafına baktı. Tepside birkaç dilim kek kalmıştı. Kurabiyeler ve kandil simidi neredeyse bitmişti. Doğru söylemeyen poğaçayı ise kimse yememişti.

Yazan : Hatice ARABACI Çizen : Özlem YÜCE AKA

7




KAZANCIN EMİN YOLU Bir zamanlar Hac yapmak maksadıyla uzaklardan gelmiş biri Kâbe’de ibadetle meşgulken yanı başındaki birinin sürekli aynı şekilde “ Ya Rabbi sen doğruların yardımcısı ol, onlara yardım et.” diye dua ettiğine şahit olur. Adam bıkmadan usanmadan ve duasına başka bir şey katmadan aynı şekilde yakarmaktaymış. Sonunda dayanamayıp sormuş adama: -Başka dua bilmediğinden değildir herhalde. Niçin hep aynı şeyi istersin duanda? Soru karşısında kısa bir süre suskun kalan adam, “ sorunun cevabını tam olarak dinlemek ister misin? Yalnız biraz uzunca olacak” der. “ Elbette dinlemek isterim” diye cevaplar soruyu soran. Söze girmeden adam şöyle bir doğrulur, derin bir nefes çeker, geçmişe uzanırcasına gözlerini uzaklara diker ve başlar anlatmaya: “ Uzun yıllar önceydi. Şimdiki gibi hac görevini yerine getirmek için gelmiştim bu mübarek yerlere. Henüz gençtim. Gücüm kuvvetim yerinde bir bekardım. Bir ara Kâbe’yi tavaf esnasında yerde içi altın dolu bir kese buldum. Oldukça ağır bir keseydi. Bir an olsun tereddüt geçirmeden sahibini aramaya başladım. Lakin pek kolay değildi sahibini bulmak. Son çare iki tellal tutarak Kabe ve civarında altının sahibini arattırdım.Bir iki gün sonra kesenin sahibi olduğunu söyleyen biri çıka geldi. Gözleri sevinçten parlıyordu. Teşekkür, dua ve minnet duygularını ifade ettikten sonra verdiğim keseyi açtı içinden çıkardığı altınlardan otuz adedini sayarak bana uzattı ve kabul etmemi rica etti.” “ Bir kaç gün sonra hac görevim bitirip memleketime dönerken, yol üstünde köle satışının yapıldığı bir pazara uğradım. Oradan otuz altına bir köle satın aldım. Bu köle çalışkan, güçlü, iş bilir, iyi biriydi. Ona karşı davranışlarım gayet iyiydi. Derken bir gün birileri iyi bir fiyatla ona talip oldular. Bunun üzerine köle beni uyardı: -Ben bu adamları tanıyorum. Bunlar benim babamın adamları. Ben bir hükümdarın oğluyum. Bir savaşta esir düştüm. Bugüne kadar bana bir köle gibi değil bir arkadaş gibi davrandığın için sana iyiliğim olsun. Elli bin altından aşağısını kabul etme.” “ Bu altınları sermaye edinip ticarete başladım. İşlerim iyi gidiyordu. Bu vesileyle çok yer geziyor iyi kazanıyordum. Böylelikle ticaretle uğraşan çok sayıda çevrem olmuştu. Bir gün bu çevrenden bir arkadaşım bana bir teklifle geldi.

10


-İyi dinle, yakın bir zaman önce tüccar bir arkadaşım öldü. İyi biriydi. Helalinden kazanır, kazandığını helal yolda harcardı. Bu arkadaşımın bir kızından başka kimsesi yok. Kalan malları idare edecek güvenilir birine de ihtiyacı var. Sen de bekarsın.Kabul edersen seni bu kızla evlendirelim.” “Kabul ettim ve evlendik. Tahminimden çok zengindi. Hazine gibi serveti vardı adeta. Bir süre sonra beni bir odaya götürdü. Orada altın dolu bir sürü kese vardı. -Bu keselerde kaç altın var, diye sordum. -Her birinde yüz altın var. Bir tek şunda yetmiş altın var. Yıllar önce babam Hacda bu keseyi kaybetmiş, bulup teslim edene de otuz altın vermiş.” Dedi. Adam konuyu şöyle sonlandırdı: “ Bu güne kadar doğruluk ve dürüstlüğümün karşılığını her zaman fazlasıyla gördüm. Onun için böyle dua ediyorum.” Yazan : Talip ÜMİT

11


12


13


GEZGİN ALİ GAZİ ANTEP HAYVANAT BAHÇESİNDE Bahar içimi kıpır kıpı yapıyor. Yerimde duramıyorum adeta. Baharda da gezmek dolaşmak ne güzel olur. Kırlara çıkmak çiçeklerin içinde yürüyüş yapmak... Bu gezimizde nerelere gitsem diye gezeceğim yerleri sıralamaya başlamıştım ki bahar güneşi beni yerimde durdurmaz oldu. İçerisinde fotoğraf makinamın, not defterimin ve eşyalarımın olduğu sırt çantamı kaptığım gibi evden çıktım. Bir anda kendimi Türkiye’nin en büyük hayvanat bahçesi olan Gaziantep Hayvanat Bahçesine giderken buldum. Genişçe yeşillik cümbüşü içerisinde kıvrılan yolu nihayet bitirmiş, ormanın içerisinde kurulmuş olan bu gezi ve eğlence merkezine ulaşmıştım. Kapı girişinde bulunan kocaman kuş heykeli ve diğer heykellerin gerçekçiliği karşıladı beni. İçeride daha önce görmediğim yüzlerce hayvanı görme imkânı buldum. Çocuklar ve yürümekte zorlananlar için vagonlu araçların olması hayvanat bahçesini gezmeyi daha da kolaylaştırıyordu. Bu arada maymunları, aslanları, develeri, kuşları, filleri ve birçok hayvanı görebilirsiniz. Hatta gezi esnasında havuz başında yüzen ördekleri izleyerek onlara yem atarak dinlenebilirsiniz.

14


Burayı gezerken hem yürüyüş yapıyorsunuz hem de o kadar bilgileniyorsunuz ki Rabbimizin farklı şekillerde ne kadar çok canlı yarattığının farkına varıyorsunuz. Hepsi birbirinden farklı özelliklere sahip bu hayvanların kimisine korkuyla, kimisine ise merhametle yaklaşıyorsunuz. Türkiye’nin en geniş hayvanat bahçesi olan bu merkez Dünya turizminin de tur listesi arasında yerini almış ve birçok ziyaretçi ağırlıyor. Sabah 08:00 den akşam 19:00’a kadar hizmet veriyor. Unutmadan söylemeliyim; ayrılmadan önce at binme alanın da keyifle at sürmenizi ve fok balıklarının gösterilerini izlemeden ayrılmamanızı öneririm. Türlü türlü balıklara selam vererek bu muhteşem gezi ve eğlence merkezinde bir gün geçirmeniz dileğiyle…

15


Merhaba, ben Bilgiç! Bu gün size barutun keşfinden bahsedeceğim. Barutu ilk kez Çinliler kullanmıştır. Günümüzde de ateşli silahlarda hala baruttan elde edilen farklı formüllere sahip olan karışımlar kullanılmaktadır. Çinliler barutu keşfettikten sonra ateşli silah tasarımlarında çeşitli güherçile karışımlarını kullanmış ve başarısız olmuşlardır. Doğru karışımı yakalayamayan Çinlilerin barut kullanımı, o dönemlerde havai fişekle sınırlı kalmıştır. Bu noktada sahneyi Müslüman bilim insanları devralır. Hasan Rammah, Çinlilerin başarılı tariflerinden, tam 100 yıl önce barutu ateşli silah kullanımına elverişli hale getirmiş ve kitabında bu formülü yayınlamıştır. Zaman içerisinde bu formül silah tasarımlarıyla birleşmiş ve İslam Dünyasında ilk kez 1249 yılında bir savaşta kullanılmıştır. İslam ordusu ve Haçlı ordusu arasında Mısır’da gerçekleşen Mansure Savaşı’nda ateşli silahlar kullanan İslam ordusu, Haçlı ordusunu bozguna uğratmış ve Kral IX. Louis esir alınmıştır. 15. yüzyılda geldiğimizdeyse Osmanlı devasa boyuta ve yüksek şiddet kapasitesine sahip toplar kullanmıştır. Sultan II. Mehmet tarafından İstanbul’un kuşatılmasında kullanılmak üzere döktürülen toplar, 1,5 km uzağa top atabilme gücüne sahiptiler. Bu da o güne değin görülmemiş bir yıkım gücü anlamına gelir. Barutun keşfinden sonra bu hammadde, hiçbir bilim insanının merak konusu olmasaydı ve bu merak keşfe kadar süren uzun bir çalışma dönemini tetiklemeseydi, belki de bugünkü ateşli silahların hiçbiri olmayacaktı. Ya da bu kez başka bir ‘meraklı’ tarafından tarih aynen bu şekilde yazılırdı. Bilim dünyasında müslüman bilim adamları olmasaydı bir çok buluş eksik kalırdı. Diğer müslüman bilim adamları gibi Hasan Rammah’da büyük bir icat yaparak döneminin standartları üzerinde yeni bir kapı aralamıştır. Böylelikle müslüman bilim adamları arasında yerini almıştır.

16

Yazan : Enver CANKURTARAN Çizen : Nur DOMBAYCI


17


18


19


DOĞRU SÖZ

Eski zamanlarda, insanlar ilim öğrenmek için çok çalışırlar, her türlü güçlüklere katlanırlardı. Küçük yaşlarında köylerinden, ailelerinden ilim öğrenmek için ayrılırlar, yıllarca onlardan uzaklarda zor şartlar altında yaşamak durumunda kalırlardı. Babasını kaybeden Seyyid Abdulkadir’inde küçük yaşta içine ilim öğrenme arzusu düşmüş, ancak annesinden ayrılacağını düşüncesi onu çok üzmekteymiş. Sonunda annesine gelerek ilim öğrenmek için Bağdat’a gitmek istediğini söylemiş. Oğlundan ayrılmaya gönlü razı olmayan annesi, evladını Allah yolundan alıkoymak istememiş. Annesi, Abdulkadir için yol hazırlıkları yaparken onun ihtiyaçları için kırk altın koyduğu keseyide yeleğinin içine dikmiş. Annesi, oğlunun gözlerine anlamlı anlamlı bakarak “Evladım sana son olarak nasihatim şuki” eğer Allah’ı ve gözü yaşlı anneni memnun etmek istiyorsan asla yalan söyleme ve doğruluktan ayrılma. Allah her zaman ve her yerde doğruların yardımcısıdır, diyerek nasihat etmiş. Seyyid Abdulkadir annesine söz verip elini öpererek Bağdat’a giden bir kervana katılmış. Kervan dar bir boğaza girdiğinde eşkıyalar tarafından tarumar edilmiş. Eşkıyalardan biri de Abdulkadir’in yanına gelmiş ve onun fakir haline bakarak şaka olsun diye; Söyle bakalım senin neyin var fakir çocuk demiş? Abdulkadir; “Kırk altınım var.“demiş. Kırk altını olduğunu söyleyen Abdulkadir’e haydut önce şaşırmış, sonra gülmeye başlamış. İnanamayarak tekrar doğru mu söylüyorsun demiş? Eşkıya meraklanıp Abdulkadir’i elinden tutup reislerine götürmüş ve olanları reislerine anlatmış.

20


Reis; “Söyle bakalım kırk altının varmış onları nereye sakladın?” Abdulkadir; “Yeleğimin içinde saklı.” demiş. Bunun üzerine haydutlar hırkasının altında, yeleğinin içinde saklı bulunan kırk altını bularak reislerine vermişler. Reis hayretle sormuş; “Evladım, sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin? Eğer bize söylemeseydin onları biz bulamazdık.” Abdulkadir; “Ben annemden ayrılırken, asla yalan söylemeyeceğime dair söz vermiştim. Arkadaşınız senin bir şeyin var mı diye sorunca, altınlarımın olduğunu söyledim. Kırk altın için verdiğim sözden döneceğimi mi zannediyorsunuz?” Bu sözleri duyan haydutların reisi çok şaşırmış. Ve derin bir düşünceye dalmış. Sonra etrafındakilere dönerek; “Yazıklar olsun bizlere. Bu çocuk kadar olamadık. Bu çocuk annesine verdiği sözünden dönmemek için her şeyini veriyor. Bizler ise Allah’a söz verdiğimiz halde, hiçbir zaman verdiğimiz sözlerde durmadık. O’nun yapma dediklerini yaptık. Yarın Allah’ın huzuruna çıktığımızda halimiz nice olacak?” Sizler şahit olun. “Şuanda bu çocuk benim kötü yoldan dönmeme sebep oldu. Şimdiye kadar yaptığım bütün günahlarım için pişman olup tövbe ediyorum. Bundan sonra iyi bir insan olup, Rabbim’in sevmediği işleri yapmayacağına söz veriyorum.” demiş. Diğer arkadaşları da kervandaki insanlardan ne aldılarsa hepsini geri vererek bir daha haydutluk yapmayacaklarına söz vermişler. Seyyid Abdulkadir ise yoluna devam ederek Bağdat’a ulaşmış. Kısa bir zaman içinde çok ünlü bir alim olmuş. Binlerce insanın kötülüklerden vazgeçip iyi birer insan olmalarına vesile olmuş.

21


22


23


8. ÇOCUK FESTİVALİ TİYATRO ŞENLİĞİ’NDE AKBANK ÇOCUK OYUNU Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin bu yıl sekizincisini düzenlediği Gaziantep Çocuk Festivali Tiyatro Şenliği, üçüncü kez katılan Akbank Sanat Çocuk Tiyatrosu’nun, yeni oyunu “80 Günde Dünya Turu” ile başladı. Jules Verne’in aynı adlı romanından uyarlanan ve ilk kez 2013 yılında Londra’da sergilenen oyun, Gaziantep Merkezi ve Nizip ilçesinde 9 kez sahnelenerek 4 bin 669 kişiye ulaştı. Mehmet Ergen’in çevirisi ve Lerzan Pamir’in yönetmenliğinde izleyicilerle buluşan, 4 ayrı oyuncunun 20’den farklı karakteri canlandırdığı “80 Günde Dünya Turu”, çocukları dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en ünlü serüvenlerinden birine çıkardı. Akbank Çocuk Tiyatrosu, dünyanın değişik bölgelerini keşfetme arzusu uyandıran “80 Günde Dünya Turu” oyunu ile yediden yetmişe izleyen herkese seyahat etme sevgisini aşılarken, oyun sonunda dağıttığı kumbaralarla da çocuklara tasarruf etme alışkanlığının ilk adımlarını arttırmayı hedefledi.

24


GAZİANTEPLİ GENÇLER YAZARLARLA BULUŞUYOR Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından 53. Kütüphane Haftası etkinlikleri kapsamında “Gençler Yazarlarla Buluşuyor” etkinliği düzenlendi. Etkinlik kapsamında eğitimci yazar Zekeriya Efiloğlu, Kendirli Gazi Kültür Merkezi’nde gençlerle biraraya geldi. Efiloğlu, çeşitli okullardan gelen öğrencilere yaptığı söyleşide, sosyal medya, kültürel yozlaşma ve ahlaki yozlaşma konularından bahsetti. Zorluklardan kaçmak değil zor şartlar altında başarıyı yakalayabilmek için çok çaba ve gayret göstermek gerektiğini vurgulayan Zekeriya Efiloğlu, ülkenin geleceği gençlerin çok önemli olduğunu belirterek, kendilerini iyi yetiştirmeleri noktasında yapılacakları örnekler vererek anlattı. İnsanın beynini çalıştırma yöntemlerini bilmesiyle üstesinde gelemeyeceği bir iş olmadığını ifade eden Efiloğlu, “Beynizimi doğru çalıştırmak için kendinize hedef belirlememiz gerekiyor. Hedefleri büyük tutmak lazım. Beyninize olumsuz cümleler yüklemeyin, olumlu cümleler kullanın.Beynimizi doğru çalıştırmayı bileceğiz. Kendimize hedef belirleyip, fethedeceğiz. Mücadeleye ve çabaya devam edin. Herşey sizin elinizde.” Söyleşinin ardından Efiloğlu öğrencilere Büyükşehir Belediyesince hediye edilen “Aşkın Peşinde”, “Bana Aşkımızı Anlat”, “Kalbime Yazdım Seni”, “Olduğum Gibi Sev Beni” ve “İkimiz İçin” kitaplarını imzaladı.

25


OYUN VE OYUNCAK MÜZESİ’NDE “MASAL ATÖLYESİ” Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Müzeler ve Kütüphane Şube Müdürlüğü’ne bağlı Oyun ve Oyuncak Müzesi’nde farklı atölye çalışmaları devam ediyor. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras kapsamında, Gaziantep Üniversitesi ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ortaklığı ile “Masal Atölyesi” Oyun ve Oyuncak Müzesi’nde başladı. Tarihi Bey Mahallesi’nde bulunan Oyun ve Oyuncak Müzesi’nin galerisinde, Ocak- Haziran ayları boyunca, Perşembe ve Cuma günleri 09.30-12.00 saatleri arasında devam edecek olan Masal Atölyesi’ne 4-9 yaş grubu çocuklar katılım sağlayabilecek. Konservatuar öğrencileri tarafından ilk olarak seçilen ‘’Nardaniye Hanım’’ masalı çocuklara, değerlerimizi, kültürel miraslarımızı, örf ve adetlerimizi, türkülerimizi, yöresel oyunlarımızı dramatize edilerek, unutulmaya yüz tutmuş masallar yeniden tarihi dokunun içinde korunup, yeni nesillere aktarılmaktadır. Anlatım içinde gösteri sanatlarından Gaziantep yöresi halk oyunları seyirlik oyunlar ve çocuk oyunları icra edilmektedir. Bu icralar Uygulamalı Türk Halk Bilimi ve Bitirme Ödevi Dersi kapsamında devam edecektir.

26


ÇOCUKLARIN SAFARİ HEYACANI FOTO SAFARİ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin organizasyonunda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla düzenlenen “Safari Parkında Çocuk Objektifinden Yaban Hayatı” foto safari programında dereceye girenler ödüllendirildi. Foto muhabiri Coşkun Aral ve ekibiyle birlikte Gaziantep Hayvanat Bahçesi ve Safari Parkı’ndaki hayvanların fotoğraflarını çeken 120 öğrenciden dereceye giren 31 öğrenci için ödül töreni düzenlendi. Törende öğrencilerin çektiği fotoğraflardan oluşan kısa film izletildi. Coşkun Aral, Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonu’ndaki törende yaptığı konuşmada, Türkiye’de ilk kez böyle birşeye tanık olduğunu belirterek, Afrika ve Amazon ormanlarında değişik şekilde hayvan safarilerini yaşadığını anlattı. Başkan Fatma Şahin ve etkinlikte emeği geçenlere teşekkür eden Aral, şunları kaydetti: “Bizim için gerek kamu kurumlarının gerek özel sektörün genç kardeşlerimizin görme biçimleri için çünkü görme biçimi bakmadan farklıdır. İnsan öncelikle baktığı şeyin içerisinde birşeyi görmesi lazım, bunu becermelerini sağlamak için böyle bir yarışma yaptık. Biz çok zorlandık. Kardeşlerim öylesine fotoğraf çekmiş ki inanırmısınız yani Tanzanya’ya gidip, o bataklıklardan bu kadar çekemezsiniz. Bir timsahı o kadar estetik çekemezsiniz. O yüzden hepsini kutluyorum. Doğal hayatın koruyucuları olacaklar. Onların yaşadıkları yeri nasıl korunması gerektiğini bazı hayvanlara nasıl özen göstermemiz gerektiğini üstelik çevreci bir anlayışla, hayvanları öldürmenin ne kadar korkunç olduğunu onları anlatacaklar bize.”

27


ÇOCUKLAR İÇİN DE ŞİMDİ GAZİANTEP ZAMANI Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından düzenelenen Tarih ve Kültür Bilinci gezilerine Oğuzeli ve Araban ilçeleri ile köylerden öğrenciler katıldı. Oğuzeli ve Araban merkezden, Yazılı Köyü, Dokuzyol Köyü, Doğanpınar, Yeşildere, Çaybaşı, Körkün, Sarıtepe, Elif, Hisar, Gökçepayam, Fakıl köylerinden, merkez ilçelere bağlı Yayıktaş, Sırasöğüt, Karaburç köylerinden Büyükşehir Belediyesi için tahsis edilen araçlarla alınarak, Gaziantep merkeze getirilen ve şehir içinde, kale, Bey Mahallesi, bütün müzeler, kültür yolu, gezegenevini tanıma fırsatı bulan 10-14 yaş aralığındaki 1418 çocuğun neredeyse hepsinin ilk Gaziantep gezisi oldu. Şimdi Gaziantep Zamanı kampanyasının başladığı bu günlerde tarih ve kültür bilinci gezileriyle çocuklar içinde ilk Gaziantep deneyimi oldu. Geziye katılan herkese kumanya ve çocuklar için Gaziantep Şehir Rehberi kitabı armağan edildi.

28


Okur Köşesi Sevgili çocuklar bu masal kitabı dokuz köyden doğru söylediği için kovulan Doğrucu Davut’un hikâyelerinden oluşuyor. Masallar bizlere yol gösteren rehberlerdir. Davut doğru söylemenin, doğru davranmanın yollarını bizlerle paylaşıyor. Eşek kulaklı Milas’ın kulaklarının kocaman olduğunu cesaretiyle söyleyebilen kahramanların hikâyesini, kırdıkları okul camını itiraf edebilen doğruculardan kesitler sunuyor. Hayatımızda her zaman güzel olan işeri doğru bir şekilde yapmamız için hazırlanan bu kitabın içerisinde birbirinden güzel hikâyeler değerli okuyucularını beklemektedir. Bulutların üzerinde uçmak için yazar Ayla Apak siz kitap kurtlarına müthiş bir eser sunmuş. Kayalı park yayınlarıyla okuyucuya ulaşan Doğrucu Davut siz genç kitapseverleri onuncu köye davet ediyor. Sevgili çocuklar eşyaların konuştuğu, rüzgârın ve suyun gizemini çözeceğiniz bu köy sadece sizlerin hayal dünyasına kapılarını aralayacak. Güzel hayaller peşinde koşmanız dileğiyle sizleri Doğrucu Davut’u okumaya davet ediyoruz. Çocuklar gibi düşünen bir serçe kuşu hayel edin. Kendini avlamak isteyen avcıdan kaçan bir serçe kuşunun hikayesi bu. Doğanın eşsiz güzelliklerini ve Allah’ın cc. yaratmış olduğu tüm güzellikleri kendi lisanından insanlara anlatan güzel sesli kuşun hikayesi. Usta şair Cahit Zarifoğlu’nun kaleminden çıkan bu güzel hikayenin bir bölümünde kuşla avcının macerası şöyle devam etmektedir. Serçekuş korku içinde kendi lisanınca avcıdan kendisini vurmamasını ister. Avcının niyeti de onu vurmak değildir zaten. Çünkü ne eti yeterince büyüktür ne de vurduğunda merminin etkisiyle ortada kuştan eser kalacaktır. Serçe ile avcının konuşmaları gerçek mi yoksa avcının rüyası mı bilinmez. Bir gün avcının bataklığa saplandığı ve serçe kuş tarafından kurtarıldığına ilişkin bir hikâye anlatılır. Avcı bataklığa saplanır, ortalıkta kimsecikler yoktur. Serçe kuş, ağzında bir iple avcının imdadına koşar ve onu bataklıktan kurtarır. Avcı ile serçe kuşun konuşmasının ardından namlunun ucundan, namlunun üstüne dek uçup sonra da avcının avucunun içine dek gelen serçe kuş, avcının kendisini salıvermesiyle serbest kalır. Cahit Zarifoğlu tarafından kaleme alınan Serçekuşu’nun hikayesi hayatın güzelliklerini kavramaya çalışan tüm çocuklar tarafından okunmayı beklemektedir.

29


30



k u c o Ç Her ir t k e ç i Ç r Bi

www.gantep.bel.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.