Gazi̇a ntep Büyükşehi̇r Beledi̇yesi Yıl: 2 Sayı: 9
EN BÜYÜK CÖMERTLİK VATANADIR.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Adına Sahibi Fatma ŞAHİN Büyükşehir Belediye Başkanı Genel Yayın Koordinasyonu Prof. Dr. Halil İbrahim YAKAR Gazikültür A.Ş. Genel Müdürü Fatih ERMEYDAN Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Editörler Prof. Dr. Halil İbrahim YAKAR Uzm. Eshabil YILDIZ Sanat Yönetmeni Fatma Betül ALP YILDIZ Kapak Halime Nur Sevim Mizanpaj Abdurrahim YÜCE Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Gazikültür A.Ş. İncirli Pınar Mah. 4 Nolu Cad. Şehitkamil/Gaziantep 0342 241 44 00 / gazicocuk27@gmail.com Bu dergi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Çocuk Yayını olarak Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı ve Gazikültür A.Ş.’nin katkılarıyla hazırlanmıştır.
Kıymetli Gençler: Bin yıllık tarihimizin izlerini taşıyan içerisinde yaşadığımız bu coğrafya, ecdadımızın Anadolu’da verdiği kahramanlık ve cömertliğiyle perçinleşmiştir. Asıl kahramanlık, topla tüfekle verilen bir cenkte iman uğruna şehadete koşmaktır. Ecdadımız içerisinde yaşadığımız cennet vatan Türkiye için; kanıyla, malıyla ve canıyla bedel öderken her şeyinden fedakârlık etmiştir. Sevgili gençler, bizim dedelerimiz ihtiyaç sahipleri için infak edip malından fedakârlık ederek, onların ihtiyacını gideren vakıflar kurmuşlar. İnsanların ihtiyaçlarını gidermenin yanı sıra sokakta yaşayan hayvanların dahi doyurulmasında ve yaralarının tedavi edilmesinde çok büyük ehemmiyet göstermişlerdir. Bizler bu ülkede birlikte yaşama sorumluluğuna sahip bireyler olarak kimseyi ötekileştirmeden, Peygamberimizin buyurduğu gibi komşumuzun halinden haberdar olmalıyız. İhtiyaç sahiplerini görmeliyiz ve gözetmeliyiz. O zaman toplumumuzun arasındaki sevgi bağı güçlenecektir. Bu vesileyle ülkemizin teminatı olan ve her zaman cömert davranmaya gayret edecek güler yüzlü siz gençlerin alınlarından öpüyorum.
Fatma ŞAHİN
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı
İçindekiler 4 Hasan Dede Dayı Ahmet Ağa’yı Anlatıyor
12
Cömertlik
18
16
Usturlap
Y ile Başlayan Bir Cömertlik Hikâyesi
Oyuncu Çocuk
10
Mevlana’nın 7 Öğüdü
8
6
. Ilginç Bilgiler
14
Gezgin Ali Zeugma Antik Kentinde
20
Bitmeyen Börek
Merhaba
Gazi Çocuk Dergisinin Meraklı Takipçileri: Gazi Çocuk’la gelişen arkadaşlığınızdan sizin kadar bizlerde mutlu oluyoruz. Umarım bu mutluluğumuz dergimizin resim ve yazıları arasında giderek daha da gelişecektir. Tekrardan aranızda olmaktan dolayı bütün ekip arkadaşlarımız adına çok mutlu olduğumuzu söyleyelim. Toplumumuzu ayakta tutan sevgi bağı, milli ve manevi yaşam felsefemiz olan değerlerle daha da önem arz etmektedir. Bu yönüyle bizler her sayımızda bir değerimizi sizlere sunmaya çalışıyoruz. Cömertlik toplum tarafından malından ihtiyaç sahiplerine infak (nafaka vererek bir kimsenin geçimini sağlayan) eden kişiler, toplum tarafından cömert sıfatıyla anılır. Nitekim bunun en güzel örneği Sevgili Peygamberimizdir. Kendi ihtiyacı olduğu halde ihtiyaç sahibi insanlara elindeki yiyecekleri vererek cömertliğin en güzelini bizlere göstermiştir. Dedelerimiz cömertlik kavramını o kadar güzel algılamışlar ki büyük vakıflar kurarak ihtiyaç sahiplerine ulaşmanın hazzını yaşamışlar. Bugün cömert davranmak için çok paralara ihtiyacımız yok, elimizdeki simidimizi arkadaşımızla paylaşmak dahi en güzel cömertliktir. Güler bir yüz göstermek dahi cömertliktir. Kıymetli gençler, her yönüyle gelişmelere açık olan bu şehir taptaze zihinlerin gelişmesine de açıktır. Gazi Çocuk olarak çok ciddi mesafe aldığımızı düşünüyoruz. Gazi Çocuk’la çizgi ve hikâyelerin gizeminde kendinizde rol kapmanın heyecanını yaşayacağınıza inanmaktayız. Dergimizin hayatınızın bir köşesinde yer edinmesi dileklerimizle okuyarak eğlenebilmenizi temenni ediyoruz. Üç aylarınızı ve 23 Nisan Cumhuriyet Bayramınızı tebrik ederiz. Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere, kalın sağlıcakla diyoruz. Prof. Dr. Halil İbrahim YAKAR Uzm. Eshabil YILDIZ
4
Hasan Dede DayI Ahmet AGA’YI AnlatIyor Bahar geldiği zaman hafta sonları Hasan Dedemle mahalledeki arkadaşlarımı da toplar, yakınlardaki mesire alanlarına giderdik. Hem çok güzel oyunlar oynar hem de mangalda pişen köfteleri iştahla yerdik. Bir gün çevremizdeki yolda, asker ağabeylerin durduğunu gördük. Herkes ellerindeki yiyeceklerden onlara veriyordu. Askerler istememesine rağmen amcalar, teyzeler poşetlerindeki her şeyden askerlere ikram ediyorlardı. Bu durumu şaşkınlıkla izledik ve çeşmenin başında bizi bekleyen Hasan dedemize: “Dede bu ağabeyler nereye gidiyor, bu insanlar neden onlara yiyecek veriyorlar”, diye sorduk. Dedemiz: Evlatlarım, onlar Peygamber ocağında görev yapıyorlar ondan bu insanlar her şeylerini onlarla paylaşıyor, dedi. Tekrar sormamıza gerek kalmadan dedemiz: Vatanın savunulması için görev yapılan yere biz Peygamber Ocağı deriz, dedi. Konuşmamızın arkasından Hasan Dede: Gelin size çok
cömert, vatan için her şeyini feda etmiş bir yiğit adamdan bahsedeyim dedi. Dayı Ahmet Ağa; cömert, fedakâr ve kabiliyetli bir Antep evladı, kurtuluş savaşı yıllarında şehrin müdafaasında kumandanlık yapmış, varını yoğunu bu şehrin düşmandan kurtarılması için harcamış. Sadece parasını değil, evini dahi Kuva-i Milliye için tahsis etmiştir. Becerikli ve kabiliyetli biri olan Ahmet Ağa; okuma yazma bilir, her zaman şık ve temiz giyinir ve çevresi tarafından çok sevilen bir kişiliğe sahipmiş. Şehre uzaktan gelen devlet erkânı Ahmet Ağa’da misafir olurmuş. İşte evlatlarım Hz. Mevlana cömertlikte akarsu gibi ol demiş bizde etrafımıza karşı her zaman cömert olmalıyız. Cömertlik bizim geleneğimizde var. Şimdi anlıyor musunuz bu millet bu asker ağabeylere neden yiyeceklerini veriyor.
Yazan : Muhammed Emir Çizen : Halime Nur Sevim
5
6
7
. Y Ile Baslayan Bir Cömertlik Hikâyesi Hikâye yazmak zor iştir. Bana “şu tarihe hikâyeyi bitir” dediklerinde kara kara düşünmeye başlarım. Çünkü hemen yatağımdan kalkmam, gara gitmem, trene binip masal ormanına gitmem gerekir. Bu ormanda hikâye bulmak iğneyle kuyu kazmaya benzer. Kaleminin ucuyla harfleri bir bir toplarsın, sonra onlar uçup gitmeden oturup yazarsın. Hikâyelerin harfleri kolonyadan daha çabuk buharlaşır, herkesin bildiği gibi. Bu defa cömertlikle ilgili bir hikâye yazmalıydım ama şubat ayında yatağımdan ayrılıp buz gibi ormanda gezinmek hiç işime gelmiyordu. Ha bugün ha yarın derken son gün geldi çattı. Çaresiz heybemi, kalemimi alıp yola düştüm. Önce bir c harfi bulmak gere-
8
kiyordu. Cömertliğin c’sini elbette. Ama kışın aç kalan kuşlar bütün c’leri toplayıp yemişler. Hay Allah! Ben ne yapacağım şimdi? Başladım ağlamaya. Ağaçların arasında bir hışırtı, bir kıpırtı duydum. Bir kurttu. Eyvahlar olsun. Kırmızı başlık da takmadım, başlığım yeşil. Kurt beni biriyle karıştırmış olmasın? -Neyin var? Diye sordu. Oldukça nazikti. Kurda karşı bütün ön yargılarımı unuttum aniden. Döktüm derdimi. -Hımm, dedi. Cömertlikle ilgili hikâye yazacaksan zaten c’den başlamamalısın. Bir kurttan da bu beklenir. Ne bilsin o hikâyeyi? Tek bildiği kurt masalı okumak.
-Bence, diye devam etti. Y’den başlamalısın. -Y ile başlayan hangi kelime cömertliği anlatır ki? -İpucu ister misin, yazar hanım? Belli ki alay ediyordu. Ses çıkarmadım. -Ekim ayı. Sesi hüzünlü müydü? Yok canım, kurt işte, dalga geçiyordu benimle. -Sonbaharla ilgili bir şey mi? Evet, sonbahar yağmurlar ve yapraklar bakımından cömerttir ama bu hiç de iyi bir başlangıç değil. Kurt iyice yaklaştı. -Bu defa ben anlatayım sen yaz, dedi. Zaten bu işi de pek iyi bilmediğin belli. Y ile başla dedim çünkü Yasin’in ilk harfi y’dir. Yıllardır, o ekim ayından beri, bu ormanda cömertlik, yardımseverlik, iyilik, anlatan bütün hikâyeler y ile başlar. Kuşlar harfleri yemediğinde de. Biz kurtlar gibi cesur, bahadır ve yiğit bir çocuktu Yasin. Kendi ormanındaki açlara ve yoksullara, her mevsim yetişmeyen, nadiren
bulup yiyebildikleri yemişleri dağıtırken çakalların etrafta dolaştığını, biliyordu elbette. Ama içten içe, bir yemiş bayramında bir çakalın bile bu kadar kötü olabileceğine inanmıyordu. Haklıydı, bir çakal iyi olabileceği gibi bir ceylan da kötü olabilirdi. Ama çakal kötü olmayı seçti. Arkadaşlarıyla birlikte küçük Yasin’e pusu kurdular. Yasin bir kurt gibi cesur olsa da bembeyaz bir orman tavşanıydı. Tertemiz tüyleri çakalların simsiyah sırtlarında uçuştu. Yasin kayboldu. Cömertlik; karşılık beklemeden vermek, ikramda bulunmak mı diyorsun? Hem maddi hem de manevi olarak, değil mi? Yasin bu uğurda bütün maddesini kaybetti. Bizim ismimizle anılan bu çocuğu, şimdi biz anlatıyoruz herkese. Bildiğin kurt masalları çoktan değişti. Oturduğum yerde düşüncelere dalmıştım. Bir y harfi bulmalıydım önce. Kurda sormalı, yerini biliyordur. Hay Allah! Gitmiş! Ben de heybemi sırtlanıp kalktım. Kalemimi biledim. Hava kararmadan harfleri toplayayım ki, sonra tren kaçmasın.
Yazan : Hatice Arabacı Çizen : Özlem Yüce Aka
9
n ı n ’ a n a l v Me 7 Öğüdü 1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. 2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. 3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. 4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. 5. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. 6. Hoşgörülükte deniz gibi ol. 7. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
10
1- Geçen sayımızda Hasan Dedemiz’in anlattığı kahramanımız 2- Zeytindalı hareketiyle teröristlerden temizlenen yerin adı 3- Parasını, malını, elinde olanı esirgemeyen. Her zaman herşeyini başkalarıyla paylaşan. Eliaçık. 4- Neden 5- Hicri takvimde recep, şaban, ramazan aylarına verilen toplu isim 6- İki hidrojenle bir oksijen atomundan oluşan, doğal sıcaklıkta sıvı halde bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde 7- Dünya hayatında, her mahlukata merhametle muamele eden. Allah’ın isimlerinden 8- Kış ile yaz arasındaki ılıman mevsim 9- Tufan olayında, insanları Allah’ın emriyle inşaa ettiği gemiyle kurtran peygamber
11
K İ L T R E CÖM
12
Okuldan gelen Samet, heyecanla ablasına doğru koştu. ‘Ablaaa, öğretmenim bize ödev verdi, bana yardım eder misin?’ dedi. Kardeşine sevgi ile kollarını açan Ceren ‘tabi ki ablacığım, ödevin ne söyle bakalım’ dedi. Bir yandan çantasından kağıt kalem çıkarmaya çalışan Samet bir yandan da anlatıyordu ‘öğretmenimiz bu haftanın konusu ‘cömertlik’ dedi, bir daha ki derse bu konuda herkes bir şey anlatacak, o zamana kadar cömertlik ne öğrenmem gerekiyor’. Nefes nefese kalan Samet, elinde kağıt kalem ablasına bakıyordu ‘hadi abla cömertlik nedir anlatta yazayım’ dedi. Ceren düşünceli bir şekilde etrafına bakıyordu, birden aklına
bir fikir geldi ve ayağı kalktı. ‘Hadi gel Samet, sana cömertliğin ne olduğunu yürürken anlatayım, sonra ödevini kendin yazarsın’ dedi. Ve kardeşinin elinden tutup sokağa çıkardı.
şey almayacak biliyor. Karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek iyilik yapmak cömertliktir. Yaratılan varlıklara karşılıksız duyulan sevgi ve onlara gösterilen merhamet cömertliktir.’
İki kardeş yürürken ablası anlatmaya başlamıştı ‘ihtiyaç sahibi bir insana maddi yardımda bulunmak cömertliktir. Yetimi doyurmak, giydirmek cömertliktir.’ ‘Cömertlik sadece maddi olarak olmaz Samet, manevi olarak da cömert olabiliriz. Bir insana gülümsemek bile cömertliktir. Hâyır, için yaptığın karşılık beklemediğin her şey cömertliktir’. ‘Bak mesela şurada ki teyzeyi görüyor musun, kediler için mama koyuyor. Oysa onlardan bir
Samet ablasının söylediklerinden çok etkilenmişti. Cömertlik hakkında hiç bu kadar geniş düşünmemişti, oysa kendinden verilen güzelliklerin cömertlik olduğunu ve verdikçe paranın, sevginin, güzelliğin arttığını şimdi daha iyi anlıyordu.
Yazan : Sare Gülru Çizen : Sıddıka Tasa
13
İ L A N GEZGİ
A M G U E Z K İ T N A
E D N İ T N E K
14
Bahar güneşi içimizi ısıtmaya başlamıştı. Bugünlerde gözlerimi odamda her zaman hazır bekleyen sırt çantamdan ve fotoğraf makinemden alamıyorum. “Dedem bizim gezgin yine nerelere gidecek diye sürekli söyleniyor.” Hem ben gezdiğim yerleri sadece arkadaşlarıma anlatmıyorum. Önce dedeme, babama, anneme ve küçük kardeşime gördüğüm yerleri bir bir anlatıyorum. Evde odamın duvarlarına resimler ve açıklamalarla oluşturduğum poster gelen misafirlerimizin de dikkatini çekiyor. Bir anda gezdiğim yerlerden ziyade evde yaşadıklarımı anlatmaya başlamam heyecanımdan işte kusura bakmayın. Bugün sizlere, şehrimizin en büyük müzesinde bulunan mo-
zaiklerin çıkarıldığı Zeugma Antik kentinden bahsedeceğim. Gaziantep’in Nizip ilçesine 10 km. uzaklıkta bulunan, büyük bir şehir kalıntısına sahip bu antik kent Birecik barajı yapılmaya başladığı sırada ortaya çıkarılmış, Belkıs köyü olarak adlandırılan bir alanda yedi tepe üzerine kurulmuş. Zeugma kentinden; Strabon, Plinius ve birçok antik yazar bahsetmiş. Büyük İskender’in generallerinden Selevkos Nikator I, M.Ö. 300’de, İskender’in Fırat’ı geçtiği bu yerde, kendi adıyla Fırat’ın adını birleştirerek Selevkeia Euphrates( Fırat Seleukeia’sı) ismiyle antik kenti kurmuş. Bu kentin karşısına da eşi Apameia’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu ikiz kenti bir köprüyle birbirine bağlamış. Kommagane Kralı Mitridates I. Kallinikos’un, Se-
levkos Kralının kızı Leodike ile evlenmesiyle kent, çeyiz olarak Kommagane krallığına verilmiş. Leodike’nin oğlu Antiokhos I, bu kentin geliriyle Nemrut dağındaki heykelleri yaptırmış. Yaklaşık 40 yıl Kommagene’nin dört büyük şehrinden biri olan kent, M.Ö. 64 de Roma İmparatorluğu’nun topraklarına katılarak, ismi geçit ve köprü anlamına gelen “Zeugma” olarak değiştirilmiş. Bugün Zeugma Müzesinde gördüğümüz başta Çingene Kızı mozaiği olmak üzere, üzerinde hayvan ve doğa resimlerinin olduğu birçok eser buradan çıkarılmış. Şehrimizin mozaiklerle ünlenmesine sebep olan bu antik kenti, şimdiki göl manzarasıyla görmenizi çok isterim. Bir başka gezi günlüğünü paylaşmak üzere… Yazan : Muhammed Emir Çizen : Fatma Betül Alpyıldız
15
n i t i c u M İcatı
usturlap
İnsanoğlunun içinde bulunduğu zamanı değerlendirebilmek için vaktini tespit etme ihtiyacı her zaman var olmuştur. İçinde bulundukları vakitleri belirlemek için gündüzleri güneşin doğuş ve batışını, geceleri ise ayın görünüp kaybolmasını takip etmişler. Fakat çıplak gözle bu olayları takip etmek çok zor oluyormuş. İslam’ın doğuşu ile birlikte namaz vakitlerinin belirlenebilmesi, günün saatlerinin iyi hesaplanabilmesini de beraberinde getirmiş. Modern teknolojinin olmadığı dönemde Müslümanlar tarafından günün saatlerinin belirlenebilmesi için son derece hassas usturlap adı verilen alet icat edilmiş. Bugün teknoloji sayesinde her dakikayı ölçebilen bilim adamları, Müslüman bilim adamlarının keşif dünyasında önemli bir yere sahip olan bu icadın temellerini hep arayışta olmuşlardır. Dijital bilgisayarın icadından önceki en önemli astronomik hesaplama cihazı ve teleskopun icadından önceki en önemli astronomik gözlem cihazı olarak usturlap bilinir. En eskileri Maşallah Ali Bin İsa ve Hârizmî tarafından 6. yüzyılın başlarında usturlap ile ilgili bilgiler olmasıdır. İspanya da Müslümanların 8. yüzyıldaki varlıklarıyla Müslümanların bilgileri batıya taşınıyormuş. Usturlaplar gökyüzünün modeli olmakla birlikte çok farklı şekil ve ebatlarda yapılmışlar. Gökyüzünün iki boyutlu modeli olan usturlaplar, belirli zamanda belirli yerde nasıl göründüğünü gösteriyor. Ortaçağ da rasathanelerde büyük usturlaplar yapılırken, ceplere girecek boyutta usturlaplarda yapılıyormuş. Aslına bakarsanız Orta Çağ astronomlarının cep saatleriymiş bunlar. Sizleri bu orta çağın cep saatlerini keşfetmek için detaylı bir araştırma yapmaya davet ediyoruz.
16
Yazan : Enver Cankurt Çizen : Nur Dombaycı
17
İlginç r e l i g l i B
Filler, gövde ağırlıkları nedeniyle sıçrayamazlar. Çünkü bacak kasları gövde ağırlıklarını yukarı çekebilecek kadar gelişmemiştir.
Pandalar diğer hayvanlar gibi belirli yerlerde ya da yuvalarında uyuma ihtiyacı hissetmezler. Onlar, nerede olurlarsa olsunlar, uykuları gelir gelmez bir kenara kıvrılıp yatarlar.
Koyunlar, kendi kendilerini tedavi edebilen canlılardır. Onlar hastalandıkları zaman, kendilerini iyileştirecek otları seçip bulur ve onları tüketirler.
18
Mavi balina, 33 metreyi geçen boyu ve 150 tonu geçen ağırlığıyla, yeryüzündeki en büyük hayvan olarak anılmaktadır.
Zürafaların güçlü kalpleri ve yüksek tansiyonları vardır. Böylelikle kafalarını göğe doğru kaldırdıklarında baygınlık yaşamazlar.
Bir arının vızıldamasını kanadını kopartarak durduramazsınız. Çünkü bu sesin kanatlarından değil, gövdesinden geldiği kanıtlanmıştır.
Penguen, yüzebilen ama uçamayan tek kuş olma özelliğine sahiptir. Tavşanlar, başını kımıldatmadan 360 derece etrafını görebilen canlılar arasındadır. Gözleri kafatasının yan kısmında olan tavşanlar, bu şekilde kendisini yırtıcılara karşı koruyabilmektedir.
Büyüyen ve omuz eklemleri güçlenen atlar, dizlerini kilitleyerek ayakta uyuyabilirler.
19
K E R Ö B N E BİTMEY Dışarıdan içeri girer girmez mutfaktan bütün eve yayılan, nefis kokuya acayip sevindim. Nasıl sevinmeyeyim ki… Hımmm… Mis gibi patatesli börek kokusu bu. Demek ki annem kaç gündür yapmasını istediğim patatesli böreğinden yapmış.
-Ellerine sağlık anne, deyip anneme sarıldım. Sonra soluğu fırının başında aldım. Daha pişmemiş. Heyecanlı gözlerle sımsıcak fırın camından bana göre dünyanın en nefis böreğinin pişmesini seyretmeye başladım. -Biraz daha pişmesi gerekiyor, dedi annem. Beklemelisin. Hem pişmesi hem de biraz soğuması lazım. -Olsun, beklerim. Beklemeye değer, dedim. Ağzımda nefis lokmaları çiğner gibi yaparak. Öyle güzel görünüyor ki! Kararım kesin. Yavaş yavaş bütün tepsiyi yiyeceğim. -O kadar da değil, dedi annem gülerek. Kocaman bir tepsi börek! Sığmaz o kadarı midene.
20
Odamdan bir süre oyalandıktan sonra annemin sesiyle mutfağa döndüm. Annem, ayrıca bir tabak daha börek hazırlamış. Biraz kızgınca: -Bu kime, diye sordum. -Bu tabağı biraz sonra amcana götürürsün, olur mu? O da sever bu böreği. Amcam, üst katta tek başına oturuyordu. İsteksizce: -Bakarız, dedim anneme. Ben bu böreği benim için yaptığını sanıyordum. Annem hiçbir şey söylemedi. Biraz sonra zil çaldı. Gelen dayımdı. Ayaküstü uğramış. Annem, biraz konuştuktan sonra amcam için ayırdığı böreği sarıp dayıma verdi. -Yeni yapmıştım, afiyetle yersiniz, dedi.
Amcamın börek payı araya kaynadı diye düşünürken, annem yeni bir tabak daha hazırladı:
tekrar basamakları çıktım. Anlaşılan bugün bütün mahalleye börek dağıtacağız, diye geçirdim içimden.
-Allah Allah, dedim şaşkın şaşkın. Bitmeyen börek mi yaptın anne sen?
-Haydi, amcanın böreğini de götür kızım. O da yesin.
Komşumuzun çocukları kapıyı açınca neşeyle elimdeki tabağı aldılar. Onlar da hayli mutlu oldular. Sanırım, bir an önce yemek için kapıyı hızla çarptılar.
-Biliyor musun kızım, bu börekten ben yemesem de hiç önemli değil. Paylaşmayı öyle seviyorum ki… Gördün işte paylaştıkça nasıl da bereketlendi. Baksana, hepimize yetecek kadar böreğimiz var hala.
Elimdeki böreği bitirir bitirmez çaresiz üst kata amcama çıktım. Böreği görünce o kadar sevindi ki… Kaç kez teşekkür etti. Doğrusu az önce aklımdan geçenlerden, söylediklerimden utandım. O da ne? Eve döner dönmez kapıda annem elinde bir tabak börekle beni bekliyordu. Kısık bir sesle, bir diğer komşumuzu söylüyordu. -Haydi, canım bu tabağı da onlara götür, inan çok iyi edersin.
Eve dönünce annemin başka tabak hazırlayıp hazırlamadığını sordum. -Bugünlük bu kadar, sağol kızım, dedi. Mutfaktan bana artık börek kalmadığını düşünürken, bir kere daha yanıldığımı gördüm.
Annem gülümsedi:
Sonradan öğrendik ki böreğimizi paylaştığımız herkesin canı o gün börek istemiş. Annemin bitmeyen böreği o gün yiyen herkesi çok mutlu etmiş...
Yazan : Zekiye Çoba Çizen : Ahmet Demir
-Bana kalmıyor amaaa, diye söylendim. Emir büyük yerden… İstemesem de
21
22
23
, ç u v a H Üç l u r a M ş e B Aramızda kimileri Turuncu Kulak Ortaokulu’nu bilmeyebilir. Eminim bazıları da Bembeyaz Topkuyrukoğlu’nu tanımıyordur. Sakın telaşlanmayın. Zaten ben de onları tanıtmak için bu sayfaya kondum. Turuncu Kulak Ortaokulu, tavşanların öğrenim gördükleri bir okul. Bembeyaz Topkuyrukoğlu da bu okulun öğrencilerinden birisi. Masalımızın kahramanı o olduğu için size adını söyledim. Bu okulda bir numaradır o. Üç basamaklılarla beş basamaklıları yedi saniyede çarpar, altı basamaklılarla yedi basamaklıları iki saniyede toplar, en zor problemleri şıppadanak çözer. Yabancı dili kuşdilidir. Bülbüller gibi şakır, serçeler gibi öter. Günde üç turuncu havuç, beş yeşil marul; yaşayıp gider. Öyle üç turuncu havuç, beş yeşil marul deyip geçmemek lazım. Turuncu Kulak Ortaokulu’ndaki her tavşan bunları bulamaya-
24
bilir. Bulamayınca yiyemez. Yiyemeyince de aç kalır. Ama eğer Bembeyaz’ın yanında yöresindeyse hiç dert değil. Çünkü o yemeğini paylaşmayı pek sever. Hani insanlar paylaşmayı sevenlere “eli bol” derler ya, ona da yakın dostları “patisi bol” derler. Bu tâbir belki bizim kulağımıza hoş gelmeyebilir. Ama sonuçta onlar tavşan biz insanız. Belli ki tavşanların kulağına hoş geliyor. Belki biliyorsunuzdur, çalışkan tavşanlar bazen bildiğini paylaşmak istemez. Yani kısacık bir matematik formülü, gün gelir üç turuncu havuçtan kıymetli olur. Şöyle yemyeşil bir marul yaprağını on parçaya bölüp ikram eder ama sınavdan önce ağzını açıp da arkadaşına bildiğini anlatmaz. Tavşanların sindirim sistemi, dolaşım sistemi, o sistemi bu sistemi hepsini ezbere bilir. Gelgelelim fen sınavından önce dut yemiş bülbüle döner. Konuşmaz. Şimdi kulaklarınızı dört açıp dinleyin. Geçen sabah, Bembeyaz’ın matematik sınavı vardı. Sabaha kadar gözünü kırpmamıştı Bembeyaz. Havuç-
ları yutar gibi formülleri yuttu, çayırda koşar gibi kitapları dalladı. Derken gün ağarmadan yola koyuldu. Okula varır varmaz arkadaşları etrafını sardı. Bembeyaz şu nasıldı, Bembeyaz bu nasıldı, şurayı okudun mu Bembeyaz, buraya baktın mı Bembeyaz. Tabi bizimkinin tepesi attı. Zaten bildiğini söylemez, bir de herkes etrafında pervane olunca iyice kızdı. Sinirden nerdeyse beyaz tüyleri bile kıpkırmızı kesilmişti. Hırsla bir kenara çekildi. Sonra: -Neden sizin sorularınızı cevaplayacakmışım ki, diye bağırdı. Herkes sus pus olmuştu. Bu da nesiydi böyle! Bembeyaz bildiğini paylaşmazdı, bunu biliyorlardı. Ama bu öfke nereden çıkmıştı. Arkadaşlarının hepsinin tüyleri diken diken olmuştu. Onlar şaşkınca bakadursun, konuşmaya devam etti Bembeyaz: -Ben sabaha kadar çalıştım. Kitapları yaladım yuttum. Çalışmaktan nerdeyse gözlerim kör olacaktı. Siz de çalışsaydınız. Neden size ben anlatayım ki. Herkes kendisi çalışsın! Sonra kimsenin sorusunu cevaplamadan kafasını kitaplarına gömdü. Onu bu halde gören arkadaşları birer birer yanından uzaklaştı. Kimisi dudak büktü, kimisi kızdı iyiden iyiye. Tabii bu olanları Bembeyaz’ın öğretmeni de görmüştü. Ama o karmaşada kimse bunu fark etmedi...
Derken sınav başladı. Herkesin sınav yaprağı önündeydi. Bembeyaz, kendine güvenerek soruları okumaya başladı. Hepsi çalıştığı yerlerden çıkmıştı! Vay canına. Demek yine tam puanı kapacaktı. Böyle der demez tuhaf bir şey oldu. Bembeyaz, gözlerini ovalıyor, ofluyor pofluyor, işin içinden çıkamıyordu. Sanki yazılı kâğıdının üstündeki rakamlar, harfler birbirine karışmıştı! Şöyle bir silkelendi. Derin derin nefes aldı. Toparlanıp soruları çözmeye başladı. Gelgelelim zihninde formüller, rakamlar, kurallar sanki bir çorbaya dönmüştü. Ne kadar uğraştıysa da hiçbirini toparlayamadı. Okulun bir numaralısı Bembeyaz Topkuyrukoğlu ilk defa bir sınavda gözlerinden yaşlar akarak etrafa bakınıyordu. Hiçbir şey yapamadan sırasından kalktı. Ağlaya ağlaya bahçeye çıktı. Yalnız başına ne kadar ağladı bilinmez. Bir pati, Bembeyaz’ın başını okşadı. Bu, arkadaşlarından birisi olamazdı. Başını kaldırdığında öğretmeninin gülümseyen yüzünü gördü. Kulakları sağa sola yatıyordu. Öğretmeni ciddi bir şey düşününce hep böyle olurdu zaten.
tavşansın. Bu dediklerimi es geçme olur mu? Bunları duyunca Bembeyaz’ın kulakları kıpkırmızı kesildi. Demek öğretmeni sınavdan önce olanları ya görmüş ya da duymuştu. Başını öne eğip ağlamaya devam etti. İçini kocaman bir pişmanlık sarmıştı. Şimdiye kadar o hiç böyle düşünmemişti. Demek ki, havuçlarını, marullarını paylaştığı gibi formülleri, kısayolları, küçük notları da paylaşmak gerekiyordu. Dudak büktü Bembeyaz, “hiç böyle düşünmemiştim” diye mırıldanarak sınıfına girdi. İşte tam burada masal bitiverdi. Durun sayfayı çevirmeyin hemen. Masal bitti ama benim sözüm bitmedi daha. Siz de etrafınızda Bembeyaz’a benzeyen kimseleri görüyor musunuz? Böyleleri tavşanlar arasında olduğu gibi insanlar arasında da varmış. Rastladınız mı siz de? Belki bir tavşan da onu anlatır bize, biz de okuruz beraberce...
Yazan : Nesibe Şahin Çizen : Fatma Betül Alpyıldız
Bembeyaz şimdi daha çok ağlıyordu. Demek herkes sınavının iyi geçmediğini fark etmişti. Öğretmeni bir müddet başını okşadı. Sonra sakin sakin: -Bildiklerini paylaşmalısın Bembeyaz, dedi. İnsan çalıştığını başkasına anlatırsa bilgisi sağlamlaşır. Hem paylaşılan her şey bereketlenir. Sen akıllı bir
25
.. 22 Mart .. .. Dunya Su Gunu Gaziantep Valiliği, Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin destekleri ile kent genelinde bulunan ilk ve ortaokulların katılımı ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonunda hafta boyu devam eden “Su Damlası” isimli tiyatro oyunu sahnelendi. Binlerce öğrencinin izlediği çocuk tiyatro
26
etkinliğine katılan öğretmen ve öğrencilerden tam not aldı. 22 Mart Dünya Su Günü etkinlikleri kapsamında “Su Şenliği”nde Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesinin katkıları ile bando konseri, Çocuk Sanat Merkezinin katılımcı çocuklara yönelik hazırladığı ebru sa-
natı, taş boyama, sulu boya çalışması atölyeleri, bilim merkezinin hazırladığı su deneyleri, GASKİ’nin hazırladığı “neden su içmeliyiz”, su tasarruf yöntemleri atölyesi, doğa okulları öğrencilerinin “suyu koruyun” temalı bardak show gösterisi, “su” temalı dans gösterisi ve GASKİ damla animatörleri eşliğinde çocuklar doyasıya eğlendi.
Gezegen Evinde Ödül
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından desteklenen RoboGAP takımı, 14. First Lego League Ankara Yerel Turnuvası’nda 12 kategoride verilen ödüllerden “Yükselen Yıldız” ödülünü aldı. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı bünyesinde hizmet veren Gezegen Evi ve Bilim Merkezi ve Samiye Teymur Emine Ulusoy Ortaokulu işbirliğiyle oluşturulan robotik takımı “RoboGAP”, bu yıl 14.sü düzenlenen First Lego League’de yerini aldı. “Hidrodinamik: Suyun Yolculuğu” temalı turnuvada oluşturulan takım, çevrelerinde belirledikleri mevsimlik işçilerin su problemleri üzerine geniş çaplı bir araştırma yaparak projelerine başladılar. Anket sonuçları doğrultusunda, uzmanların da görüşlerini alarak tarla kenarlarındaki kirli suların arıtılması üzerine yoğunlaştılar. GASKİ işbirliğiyle Atık Su Arıtma Tesisleri’ndeki uzmanlarla projelerine son şekillerini vererek jüriye projelerini sundular. Aynı zamanda tema masası üzerindeki problemlere kendilerinin tasarladıkları robotla çözümler ürettiler. Gezegen Evi ve Bilim Merkezi işbirliğiyle hazırlandıkları robot maçlarından puanlar toplayan takımımız, 12 dalda verilen ödüllerden Yükselen Yıldız ödülüne layık görülerek hem kendilerinin hem de şehrimizin adından söz ettirdi. RoboGAP takımımızı kutlar, başarılarının devamını dileriz.
27
Şefler Mutfakta Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal işler Daire Başkanlığı bünyesinde hizmet veren Mutfak Sanatları Eğitim Merkezi’nde Gaziantep Mutfağı eğitimleri ve kurs hizmetlerinin yanı sıra workshop çalışmalarına da ağırlık verilmektedir. Mutfak Sanatları Eğitim Merkezi’nde Mart ayının son haftasında da, geleceğin şefleri ağırlanarak, mutfakta keyifli vakit geçirmeleri sağlanmıştır. 08-15 yaş grubu katılımcıların yer aldığı atölyelerde; yemek tutkunlarını, en sevdikleri pastaları ve yemekleri kendi elleriyle hazırlamış, Mutfak Sanatları Eğitim Merkezi mutfağında yeteneklerini sergilemişlerdir.
28
Sanat Atölyesinde Heyecan
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı’na bağlı hizmet veren Çocuk Sanat Merkezi; 22 Ocak – 02 Şubat 2018 tarihleri arasında düzenlenen Yaratıcı Sanat Atölyeleri’nde başta Mozaik, Seramik olmak üzere Drama, Ebru, Tasarım, Resim ve El Sanatları atölyeleri ile yer aldı.
7-16 yaş grupları arasındaki çocuklar, yaratıcı olmasının yanı sıra aynı zamanda eğlendirici ve geliştirici olmayı amaçlayan yarıyıl tatiline özgü program ile kendi özgün yaratıcılıklarını keşfetmeye ve geliştirmeye yönelik atölyelerde eğitim fırsatı buldu. Seramik Atölyesi ile çamurla form çalışmanın tadını çıkararak objeler üretirken, Mozaik Atölyesi ile taşlara hayallerindeki resme dökerek sanatsal objeye dönüştürmenin zevkini tadan çocuklar;
aynı zamanda Ebru Atölyesi’nde suyun üzerinde renklerle sanat yaratmanın keşfine çıkmayı, Tasarım Atölyesi ile bireysel yeteneklerini tasarlamayı ve El Sanatları Atölyesi ile el becerilerini geliştirmenin mutluluğunu yaşadı.
Yaratıcı Sanat Atölyeleri ile ellerini konuşturan çocukların düşünme, konuşma, dinleme ve anlama becerilerinin gelişmesini aynı zamanda bilişsel ve zihinsel yaratıcılıklarının ortaya çıkmasını sağlayan Drama atölyelerinde ise hazırladıkları tiyatral sunum ile çocukların kendini keşfetmelerine ve hayal gücünün gelişmesine yardımcı oldu. Okulların yarıyıl tatiline girmesini fırsat bilen veli ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği “Yaratıcı Sanat Atölyeleri”nden, 400 çocuk faydalandı.
29
Damla Çocuk Bizlerle Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla çocuklara yönelik Su Damlası tiyatro oyunu sahnelendi. 3 gün boyunca 9 seans sahnelenen oyunda 4.489 çocuk tiyatroyla buluştu. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı ile Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi işbirliğiyle gerçekleşen et-
30
kinlikte 22 Mart Dünya Su Günü’ne dikkat çekmek ve gelecek nesillere su verimliliği, su tasarrufu ve suyun önemini anlatmak amacıyla “Su Damlası” adlı tiyatrosu sahnelendi. Su tasarrufu sağlanmazsa ve çevre temizliğine önem verilmezse gelecekte bizi büyük tehlikelerin beklediğini gözler önüne seren oyunda çocuklara suyun ne denli önemli olduğuna dair mesajlar verildi.
. Arkadasını TIYATRO Kendin Seç Gaziantep BeleGaziantep Büyükşehir Büyükşehir Belediyesi tarafından 26-30 26-30 Mart diyesi tarafından Mart tarihleri arasında, hızla arttarihleri arasında, hızla artmakta makta olan madde bağımlılığına olan madde bağımlılığına dikkat dikkat çekmek amacıyla çekmek amacıyla gençleregençyölere adlı nelik yönelik “Hayal “Hayal Et” adlıEt” gençlik gençlik ve tiyatrosutiyatrosu ŞahinbeyŞahinbey ve ŞehitkaŞehitkamil, Karkamış, mil, Oğuzeli,Oğuzeli, Karkamış, İslahiye İslahiye ve Nurdağı ilçelerinde ve Nurdağı ilçelerinde ortaöğortaöğretim lise öğrencileriretim ve lise ve öğrencilerinin kanin katılımlarıyla gerçekleşti. tılımlarıyla gerçekleşti. Gaziantep BeGaziantep Büyükşehir Büyükşehir Belediyesi lediyesi Kültür Kültür ve veSosyal Sosyalİşler İşDaire Başkanlığı tarafından ler Daire Başkanlığı tarafından gençleri, gençleri, günümüzün günümüzün en en önemli önemli sorunlarından biri olan madde sorunlarından biri olan madde bağımlılığına dikkat çekmek
bağımlılığına dikkat çekmek ve bilgilendirmek amacıyla hazırlanan, mizah ve dramın iç içe ve bilgilendirmek amacıyla geçtiği, gerçek hayattan alınmış hazırlanan, mizah ve dramın öykülerin aktarıldığı, gençlerin iç içe geçtiği, gerçek sağlıklı bir yaşam içinhayattan eğitildiği alınmış öykülerin aktarıldığı, “Hayal et” adlı oyun, il merkegençlerin sağlıklı birboyunca yaşam zi ve ilçelerde 5 gün için eğitildiği “Hayal et” adlı 15 seans sahnelenerek 6.144 oyun, merkezi ve ilçelerde gence ilulaşıldı. sahnelenmiştir. “Hayal Et” gençlik tiyatro“Hayal Et” gençlik tiyatrosunda, arkadaş seçiminde nesunda, arkadaş seçiminde nelelere dikkat edilmesi gerektiği, re edilmesi bir birdikkat kereden bir şeygerektiği, olmaz lafının kereden şey olduğu, olmaz lafının ne kadar bir yanlış yanlış ne kadar yanlış olduğu, arkadaşı seçiminin nelereyanyol lış arkadaş gibi seçiminin nelere açabileceği durumlar anyol açabileceği gibi durumlar latıldı. anlatıldı.
31
32
BULMACA CEVAPLARI CEVApLARI 1. TÜFEKÇİ YUSUF 2. AFRİN 3. CÖMERT 4. SEBEP 5. ÜÇ AYLAR 6. SU 7. RAHMAN 8. BAHAR 9. NUH
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın Galib et; çünkü bu son ordusudur İslâm’ın Yahya Kemal Beyatlı