G a z ia n te p Büyükşe h ir Be le diye s i
Gazi̇a ntep Büyükşehi̇r Beledi̇yesi Yıl: 2 Sayı: 8
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Adına Sahibi Fatma ŞAHİN Büyükşehir Belediye Başkanı Genel Yayın Koordinasyonu Prof. Dr. Halil İbrahim YAKAR Gazikültür A.Ş. Genel Müdürü Fatih ERMEYDAN Kurumsal İletişim Daire Başkanı Editörler Prof. Dr. Halil İbrahim YAKAR Uzm. Eshabil YILDIZ Sanat Yönetmeni Fatma Betül ALP YILDIZ İllustrator / Kapak Fatma Betül ALP YILDIZ Mizanpaj Ali Rıza BÜYÜKVADİ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Gazikültür A.Ş. İncirli Pınar Mah. 4 Nolu Cad. Şehitkamil/Gaziantep 0342 241 44 00 / gazicocuk27@gmail.com Bu dergi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Çocuk Yayını olarak Kurumsal İletişim Daire Başkanlığı ve Gazikültür A.Ş.’nin katkılarıyla hazırlanmıştır.
Kıymetli Gençler: Bin yıllık tarihimizin izlerini taşıyan içerisinde yaşadığımız bu coğrafya, Ecdadımız’ın Anadolu’da verdiği kahramanlık mücadelesiyle perçinleşmiştir. Asıl kahramanlık topla tüfekle verilen bir cenkte iman uğruna şehadete koşmaktır. Ecdadımız içerisinde yaşadığımız cennet vatan, Türkiye için kanıyla, malıyla ve canıyla bedel ödemiştir. Sevgili gençler, kurtuluş savaşımızda bizim şehrimiz Antep’te gerçek bir kahramanlık mücadelesi göstererek bağımsızlığımızın kazanılmasında öncü rol oynamıştır. Şehrimizi işgale gelen Fransız ve İngilizlere karşı üstün başarı gösterip bizlerin bu şehirde huzur içerisinde yaşamasına vesile olmuşlardır. Bizim medeniyetimizde gerçek kahramanlık sadece savaşta verilen mücadele değildir. Aynı zamanda sosyal hayatımızda arkadaşımıza, ailemize ve çevremize karşı adil ve onların zor durumlarında kahramanca davranmaktır. Bu ülkenin insanları o kadar güzel ki; yeri ve zamanı geldiğinde kahramanca mücadeleden kaçınmazlar. Nitekim Onbeş Temmuz mücadelesi bunu ziyadesiyle göstermiştir. Bizler bu vatana borcumuzu ödemek için her zaman başarılı ve üretken bireyler olarak gerçek kahramanlığımızı ülkemiz için göstermeliyiz. Bu vesileyle ülkemizin teminatı, kahraman yürekli siz gençlerin alınlarından öpüyorum.
Fatma ŞAHİN
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı
İçindekiler 6
2
Hasan Dede Tüfekçi Yusuf’u Anlatıyor
10
YOZGATLI HASAN
16
DOKUN DEĞERLENSiN
Yakantop ve KahramanlIk
8
SÜPER KAHRAMANIM
12
14
Kahramanlık
Gezgin Ali Şahin Bey Savaş Müzesi
18
Haritalarla Piri Reis
20
Nasıl Kahraman Olurum Ki?
Merhaba
Gazi Çocuk Dergisinin Meraklı Takipçileri: Okul sıralarınızda ve evlerinizde ders kitaplarının yanı sıra Gazi Çocuk dergisinin sayfaları arasında ilginç hikâyeleri ve birbirinden güzel resimleri incelediğinizi düşünerek sizleri muhabbet ve sevgiyle selamlıyoruz. Bir milletin vatanı, namusu, dini ve kimliği için verdiği mücadele ve kahramanlıklara şahit olan bu toprakların güzel evlatları, sizlere her sayımızda farklı bir değerimizi ulaştırmaya ve beğenilerinize sunmaya gayret ediyoruz. Sevgili gençler Gazi Çocuk, bu sayısında sizlerin karşısına, şehit atalarımızın kanıyla sulanmış bu vatanda yaşayan herkesi ilgilendiren kahramanlık kavramıyla geldi. Sevgili okurlar, gerçek kahramanlığın kibirden uzaklaşmaktan geçtiğini biz Hz. Ali’den öğreniyoruz. Uhud Savaşında kahramanca mücadelesi sırasında tam düşmana galip geleceği sırada, düşmanın Hz. Ali’nin yüzüne tükürmesi onu çok kızdırsa da bir anda durarak. ‘Şimdi nefsim devreye girdi. Oysaki ben seninle Allah rızası için mücadele ediyordum.’ diyerek düşmanı dahi öldürmekten vazgeçerek gerçek kahramanlığın sınırlarını bizlere göstermiştir. Gazi Çocuğun, sayfaları arasında aslında küçük kahramanların, hikâyelerine şahit olurken. Her birimizin evlerinin gerçek kahramanı babalarımızın kıymetini anlatan şiirle gönülleriniz okşanacak. Sizlerde robot yarışmasına hazırlanacak, harita çizmenin sınırlarını keşfedeceksiniz. Oyun oynarken gerçek kahramanlık gösteren arkadaşlarınıza gıpta edeceksiniz. Gazi şehrin kahraman çocukları bizler sizleri çok seviyoruz. Gerçek kahramanlık hayat ölçümüz olsun. Ve ülkemizin geleceği için keşifler peşinde koşalım. Hepinizin hayatınızda azimli ve başarılı olmanızı dileriz. Prof. Dr. Halil İbrahim YAKAR Uzm. Eshabil YILDIZ
2
Yazan : Muhammed EMİR Çizen : Halime Nur SEVİM
Hasan Dede Tüfekçi Yusuf’u Anlatıyor Okulumuzun düzenlediği robot yarışmasına hazırlanıyorduk. Herkes gruplar halinde en iyi robotu yapmak için var gücüyle çalışıyordu. Bizde diğer arkadaşlar gibi bizim robotunuzun birinci olmasını istiyorduk. Yazdan kalma son kış güneşini yaşadığımız bir hafta sonu Çınar Altı Sokakta kendi robotumuzu deniyorduk. Nihayet robotumuz çalıştı. Ancak biraz ilerledikten sonra durdu. İçimizde bu robotun birinci olması konusunda en çok gayret gösteren Emir’di. Birden “Olmuyor, olmuyor yapamıyoruz!” diye etrafına hayıflandı. Arkasından tok bir ses, “Olacak evladım, olacak.” diye yükseldi. Sırtını Çınar’a dayayıp bizi seyreden Hasan Dede, “Evladım, önemli olan olmayacak dendiğinde, zor zamanda, dar zamanda bir işi başarmaktır. Hem ben size inanıyorum.” Diyerek bizi motive etti. “Ve bakın size en dar ve zor zamanda iş başaran bir büyüğümüzden bahsedeyim.” Dedi. Hepimiz elimizdeki işi bırakıp can kulağı ile Hasan Dedemizi dinlemeye başlamıştık. “Evlatlar, içerisinde olduğumuz bu aralık ayı şehrimizin düşman işgalinden kurtulup Gazi ünvanına sahip olduğu aydır. Bu Gazilik ünvanı en zor zamanda iş başaranlar sayesinde kazanıldı. Savaşın yaşanıldığı zaman sadece gıda sıkıntısı çekilmemiş, silah ve mühimmat sıkıntısı da çekilmiş. Antepliler düşmandan silah ele geçiriyorlar fakat bu silahları kullanamıyorlarmış. Çünkü kendi mermileri o silaha uyum sağlamıyormuş. Küçük yaşta bu silahlara merak salan Yusuf kendi mermilerini bu silahlara uyumlu hale getirmiş ve silahların kullanılmasını başarmış. Yusuf küçük yaşta silaha ve mekanik aletlere merak salmış. Milletinin en zor zamanında silahları dönüştürerek zaferin kazanılmasına katkı sağlamış. Bu nasıl olmuş biliyor musunuz? Eskiden Antep’te gayrimüslimler sarığını soldan sağa, Müslümanlar ise sağdan sola doğru sararlarmış. Birgün sokağın arasından insanlar koşarak bir tarafa doğru kaçıyormuş. Yusuf bakmış ki balkona, bir gayrimüslim makineli tüfeği balkona kurmuş ve insanların üzerine ateş ediyor. Bu onun tüfek konusunda becerilerinin gelişmesinde çok etkili olmuş ve küçük yaşta silah ustalığını öğrenmiş. İsmi ebediyete kadar yaşayacak olan Tüfekçi Yusuf, Antep savunmasında zaferin kazanılmasında büyük emek vermiş. Evlatlarım, işte bizler de zor zamanda çaba göstereceğiz. Bugün bu küçük robotları yapacağız, yarın ise ülkemizin en iyi teknolojik aletlerini yapmak için çalışacağız.” Bu güzel sohbet hepimizi çok etkilemişti. Birbirimize baktık, hepimizin gözleri dolmuştu. Başarmak için birbirimize söz verdik.
3
4
5
Yakantop ve KahramanlIk
6
Okuduğu kitaptan başını kaldırdı. Misafir teyzenin sözleri yine kulaklarında çınlıyordu: “Küçük, tombul bir oğlan. Maşallah”. Mayısın 24’ünde tam dokuz yaşına girmişti. Hâlâ ona küçük diyorlardı. “Bıktım artık” diye söylendi. Tombulluk ondan da kötü. Hiç de değil. Biraz uyuşuk olsa da tombul değildi bir kere. Göz ucuyla kitap okuyan ablasına baktı. Her sabah okula giderken, her akşam okuldan dönerken onun uyuşuk olduğunu söyler dururdu. -Hızlı yürü, senin yüzünden geç kalıyoruz. Onun gibi dağınık ve pasaklı olacağına, uyuşuk olması daha iyiydi. Annesi de öyle diyordu. Hıh. Tombul, uyuşuk ve küçük olduğunu kabul etmiyordu etmemesine ama canı sıkılmıştı bir kere. Elindeki kitabı bir kenara attı. Oğlan çocuklarına kahramanlık göstermeden isim koyulmaması çok saçmaydı. Bir çocuk boğaya yumruk atıp onu yeniyor, bir çocuk düşman askerleriyle tek başına savaşıyor. İyi ki şimdi böyle şeyler yapmıyorlar. O zaman onu da “Hişt, tombul, uyuşuk, minik” diye çağırırlardı. En azından şimdi bir ismi vardı. Hem de güzel bir isim. Ama niye tombul oğlan diyorlardı ki hâlâ? Eskiden yapılanlar daha iyiydi belki de. O zaman yaşasaydı, kılıcını alıp atına binerdi, bir kahramanlık gösterirdi. Herkes ona saygı gösterirdi. Süpermen gibi. Off, dışarı mı çıksaydı acaba? Ablasına seslendi. -Top oynayalım mı kapının önünde? Gıcık işte. Kitap okuyacakmış. Topunu alıp sokağa çıktı. Sokakta kaldırımlara düşen ağaç gölgeleri, kediler ve bir iki çocuktan başka
kimse yoktu. Bu zamanda kahramanlık yapacak hiçbir şey yok ki. Hava da sıcak. -Nooldu, kimseyi bulamadın mı? Ablası dayanamamış gelmişti. Onları görenler de oyuna girince yakantop oynamaya başladılar. Ne güzeldi. Ama ablası durur mu? Celil’le tartışmaya başlamıştı bile. Bağrışmalar arttı, kavga büyüdü. Ablasını alıp eve gitmeliydi ya da en iyisi annesini çağırmalıydı. Tam o sırada Celil’in yere eğilip bir taş aldığını gördü. Hiç düşünmeden ablasının önüne geçti. Bir dakika geçmemişti ki, kavga bitmiş. O kaldırımda oturup avaz avaz ağlarken çocuklar dağılmış, ablası annesini çağırmıştı. -Ne olmuş benim paşama? Diyerek gelen annesini görünce başındaki yara daha çok acımaya başlamıştı. Yardıma koşan komşu teyzeye annesinin söylediklerini duyunca her şeyi unutuverdi: -Küçük kahramanım benim, ablasını korumak için kendini siper etmiş. Babası başını okşayıp teşekkür etmiş, ablası köşe bucak sakladığı macera kitabını ona okusun diye vermişti. Dede Korkut gelip boy boylayıp soy soylayıp ad koymasa da; kılıçlar, kalkanlar, atlar olmasa da kahramanlık hâlâ yapılabiliyordu. Yakantop oynarken bile. Yazan : Hatice ARABACI Çizen : Özlem YÜCE AKA
7
SÜPER KAHRAMANIM Babam benim süper kahramanım Kucağı en rahat yatağım Omuzları en güzel tahtım Babam benim süper kahramanım Ne pelerini var Ne de doğa üstü gücü Beni en çok sevindiren Babamın öpücüğü Babaların en fedakarı Evimizin aslan kralı İnsanların en tatlısı Gönlümün süper kahramanı Zeynep ATAŞ
8
9
YOZGATLI HASAN Öykümüzün kahramanı Yozgatlı Hasan olmakla beraber, aslında Tokatlı Ali, Maraşlı Ökkeş, Çankırılı Ömer gibi sayısız Kınalı Kuzularımız vardır tarihimizde. Bu hikâyelerin her biri ayrıntıda farklılıklar gösterse de, özde ve manada aynı mesajı içermektedir. Yozgat’ın Sarıkaya kazasına bağlı Kara Yakuplar köyünden Hasan, yaşıtı ve çocukluk arkadaşı birkaç kişiyle Çanakkale Savaşına gönüllü yazılmak üzere yola çıkmışlar. O günlerin şartları
gereği bazen yaya, bazen denk getirdikleri bir at arabası veya kağnıyla günler süren zorlu bir yolculuk sonunda Çanakkale’ye ulaşmışlar. Bıyıkları henüz terlemiş bu delikanlı yiğitler zaman kaybetmeden hemen birliğe gidip gönüllü olarak 64.Piyade Alayı, 1.Tabur, 2. Bölüğe yazılmışlar. Cephedeki kayıpların çokluğu nedeniyle, gönüllülere şiddetle ihtiyaç varmış. İkinci bölük komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey bu yeni Mehmetçikleri kısa bir dinlenmeden sonra, talime alarak savaşa hazırlamaya başlamış.
Komutan Sırrı Bey, talim sonrası dinlenme vakitlerinde birliği gezer, askerlerle sohbet eder, dertlerine ortak olmaya gayret edermiş. Genç yaşına rağmen bütün Mehmetçiklere bir baba şefkatiyle yaklaşırmış. Talim sonrası, Komutan her zamanki gibi askerlerle halleşmek, yeni katılanları tanımak üzere yanlarına gitmiş. Komutanın geldiğini gören askerler hemen esas vaziyete geçerler. Komutan tek tek isimlerini, memleketlerini, kaç kardeş olduklarını sormuş ve askerlerden saçının ortası kınalanmış biri dikkatini çekmiş. Ona yönelmiş: _” Senin adın ne evladım? _ Hasan Komutanım. _ Nerelisin Hasan evladım? _ Yozgat’ın Sarıkaya kazasının Kara Yakuplar köyündenim Komutanım. _ Saçın niçin kınalı evladım?
10
_ Bilmiyorum Komutanım, buraya gelmeden annem kınaladıydı. Komutan ayrılırken ekledi: _ Kınalı Hasan mektup yazdığında soruver anacağızına saç kınalama ne anlama geliyormuş. “ Komutanın Kınalı Hasan demesinden sonra tüm arkadaşları arasında böyle çağırılır olmuştu. Hareketli, cesur, gözü pek kişiliğiyle kısa zamanda göz doldurmuş herkes tarafından sevilen biri haline gelmiş. Bu arada cephede işler gittikçe daha bir zorlaşıyormuş. Gelibolu düşmek üzereymiş. Yüzbaşı Sırrı Bey bunun sıkıntısını yaşıyor. Bir taraftan takviye kuvvet göndermesi gerekiyormuş ancak; gönüllülerin pek yeni oluşu onu tereddüde düşürüyormuş. Başka bir yol kalmayınca Kınalı Hasan ve arkadaşlarına görevlerini iletilir. Vatan uğruna şehit olmaya gelen kahraman Mehmetçiklerin hepsi bu haberi coşkuyla karşılamış. Gönüllülerin cepheye sevkinden on onbeş gün kadar sonra. Posta erinin getirdiği
mektupları Yazıcı Ömer teslim alıp, bekletmeden komutanına götürmüş. Gelen mektuplar sahiplerine verilmeden önce kontrol amaçlı okunmaktaymış. Komutan, ilk mektubu açıp, şöyle bir baktıktan sonra mektubun Kınalı Hasan’ın ailesinden geldiğini anlar. Cepheye gitmeden önce Hasanın yazdığı mektubun cevabıymış. “ Sevgili Oğlum Hasan” diye başlayan satırları yazan babasıymış. Hal hatır sorup, aile, akraba ve komşulardan havadisler, sevgi ve hasret dolu ifadelerden sonra “şimdi sözü anacığına bırakıyorum, onun da diyecekleri var” diyordu. Ve babası ve şöyle devam ediyordu: “Canım Yavrum, Kınalı Kuzum! Mektubun ulaşınca dünyalar benim oldu. Mektubunu defalarca okuttum, okuttukça da ağladım. Kumandanını çok sevmişsin, ne güzel! Bir dediğini iki etmeyesin, sözünün gereğini tereddütsüz yerine getiresin. Memleketin her bir yerinden arkadaşların olmuş. Hepsini arkadaş değil kardeş belle, onlarla iyi geçin.
sorusunu cevaplayayım. Başındaki kınayı bilmeyecek ne var ki. Bizim buralarda kurbanlık koçların başına kına yakarlar. Ben de seni Allah, vatan ve millet yoluna kurban olarak adadım. Bu sebeple başını kınaladım.” Anan Hatçe” Yüzbaşı Sırrı Komutan, gözyaşlarıyla ıslattığı mektubu üniformasının kalbi üzerine denk gelen cebine koyarken, birkaç gün önce Arıburnun’daki çarpışmada şehit olan Kınalı Hasan ve arkadaşlarına sessizce Fatihalar, dualar gönderiyordu.
Yazan : Talip ÜMİT Çizen: Eyüp Can ÇAĞLAR
Son olarak Kumandanının
11
k ı k l ı l n n a a m m a hrra ah K Ka
12
Mert sınıfın en sessiz sakin çocuğuydu. Öğretmenleri onu çok severdi; Çünkü Mert derslerini iyi dinler, notlarını düzenli tutardı. Yalnız Mert’in bir sorunu vardı; sınıf arkadaşlarının çoğu onunla dalga geçer, oyunlarına almazlardı. Ne zaman Mert arkadaşlarının oyununa katılmak istese ‘sen git de ders çalış dört göz’ diyerek ona gülerlerdi. Mert bu durumdan dolayı teneffüslerde bile dışarı çıkmaz, sınıfta tek başına üzgünce otururdu. Öğle yemeğini bile kendi başına yer. Bazen de bahçede sessiz sedasız dolaşırdı. Öyle bir duruma gelmişti ki artık biri gelip, ona bir şey sorsa dahi isteksizce cevaplayıp yoluna giderdi. Bir gün Matematik dersinde sınıfa yeni bir öğrenci gelmişti. Öncelikle sınıfa kendini tanıtıp sonrada dersi dinlemek için gidip Mert’in yanına oturan bu öğrencinin ismi Erkan’dı. Kimse onun yanına oturmazken ve bir sürü boş yer varken Erkan’ın Mert’in yanına oturması bütün sınıfı şaşırtmıştı. Erkan kısa zamanda sınıfta gözde bir öğrenci oldu. Arkadaşlarıyla oynadığı bütün oyunları galibiyetle bitiriyordu. Sınıfta herkes onu seviyordu ve onunla yakın arkadaş olmak için elinden geleni yapıyorlardı. Erkan da artık sınıfına alışmıştı. Fakat aklında bir soru vardı; Mert niçin oyunlara katılmıyordu? Erkan, Mert’i uzun süre gözlemlemişti fakat onun bu içe dönüklüğünü, soru sorulduğu zaman isteksizce cevaplayışını özelliklede hiç oyunda aralarına katılmayışını anlayamıyordu. Bir gün yine çocuklarla birlikte basketbol oynarken ileride yanlız yürüyen Mert’e bakmıştı. Birden çocukların aralarında gülüştüğünü ‘hadi git buradan dört göz, sen kitaplarına gömül’ gibi sözler sarf ettiklerini duyan Erkan, bu duruma çok sinirlenmiş, arkadaşlarının yanından hızla geçip, Mert’in kolundan tutmuştu. Şaşkın bir şekilde yüzüne bakan Mert’e ‘ bak bu çocukların söylediklerine aldırış etme. Onlar senin gibi çalışkan olamadıkları için sana bunları diyorlar. Şimdi gel benimle’ dedi. Çocuklar yanına Mert ile yaklaşan Erkan’a şaşkınca bakıyorlardı. ‘Bundan sonra Mert’te bizimle oynayacak, eğer o yoksa ben de yokum. İtirazı olan var mı?’ dedi Erkan. Ortamda bir sessizlik olmuştu, Erkan yaptığı şeyle onların zorbalıklarının önünü kesmişti. Çocuklar, bu durumdan utanıp başlarını öne eğmişlerdi. Bu olaydan sonra Mert bütün oyunlara katılmaya başlamıştı, üstelik artık mutluluğu da yüzünden okunuyordu. Arkadaşları ise ne kadar yanlış yaptıklarını kısa sürede anlamışlardı. Mert, oyunların vazgeçilmez takım arkadaşı olmuştu. Bu hikâye Erkan’ın yaptığı küçük bir işle nasıl kahraman olduğunu gösteriyor. O, Mert’in kahramanı olmuştu. Erkan için küçük bir şeydi ancak; Mert’in hayatını değiştirip, güzelleştirmişti. Yazan : Sare GÜLRU Çizim : Sıddıka TASA
13
Y E B İN H A Ş İ L A İN G G EZ SAVAŞ MÜZESİNDE
14
Gezi günlüğümü sınıfımdaki arkadaşlarımla paylaşmayı çok seviyorum. Bu sebeple bütün okul bana adımdan ziyade Gezgin diye hitap ediyor. Aslında bana gezgin demeleri bir yandan çok hoşuma gidiyor. Hem şimdi sadece şehrimizi geziyor olabilirim ama ilerisi için çok daha büyük hayallerim var. Önce ülkemizin güzelliklerini keşfedeceğim, daha sonra ise farklı ülkelere yelken açmak istiyorum. Günlüğümü güzel gezilerle şenlendirmek için yine bu hafta sonu şehrimizin farklı bir mekânını sizlerle gezeceğim. Ben Gezgin Ali sizlerle macera peşinde koşmaya bayılıyorum. Notlarımın arasında bu haftaki durağımın ‘Şahinbey Savaş Müzesi’ olduğu yazıyor. Sonbaharın son demlerini yaşadığımız şu günlerde çınar yapraklarına basarak ve fotoğraf makinamın objektiflerine takılan son güz yapraklarını yakalayarak, Antep sokaklarında düştük yollara. Şahinbey ilçesinin Şehre Küstü semtinde tarihi Antep konağında yer alan Savaş Müzesinde bulduk kendimizi. Burası dışarıdan sade bir konak gibi görünse de içeriye girdiğinizde farklı bir atmosferle karşılaşıyorsunuz. Öncelikle konağın avlusunda duran top arabası ve su kuyusu gelen misafirlerini, tarihten gelen güzel bir sedayla hoş geldiniz diyerek karşılıyor. Konağın zemin ve üst katında Antep savunmasına katılan kahramanlar ve savaş tarihi anlatılmış. Bir anda savaşın yaşandığı dönemin içerisinde, yüz yıl öncesinin Antep’inde buluyorsunuz kendinizi. Konağın mağaradan oluşan bölümünde heykellerle savaşın yaşandığı dönemin mücadelesi anlatılmış. O dönem sadece gıda sıkıntısı çekilmemiş. Mühimmat ve silah sıkıntısı da çeken Anteplilerin yaşadıkları zorluklar, ocak başında kurşun döken usta eşliğinde anlatılıyor. Müzede en ilgi çeken bir diğer alet ise ‘tak tak’ adını verdikleri, çevirdikçe kurşun atar gibi ses çıkaran tahta makine, kurşun ve silah bulamayan halk bu aleti icat ederek düşmanı korkutmayı başarmış. Hatta bu sayede düşmanı korkutup çoğu kez püskürtmüşler. Gezi günlüğümle arkadaşlık kurduğum sizlerin muhakkak bu ev altı mağarasından oluşan Şahinbey Savaş Müzesini gezmesini arzu ediyorum. Anlatamadığım daha bir çok ayrıntıyı müzede keşfetmeniz dileği ile. Yeni bir sayfayı tekrar paylaşmak üzere… Yazan: Muhammed EMİR Çizen: Fatma Betül YILDIZ
15
İnsanoğlunun bir yerden başka bir yere ulaşma ihtiyacı, insanlığın yaratılışından bugüne kadar bir ihtiyaç olmuştur. Bir yere ulaşmak için kimi zaman güzergâhlara işaret koyulmuş, kimi zamansa kuzey yıldızları takip edilmiş. Yön bulma duygusu pusulaların icadını da beraberinde getirmiş. Pusulaların yön gösterebilmesi içinse, Dünyanın keşfedilmesi gerekiyordu. Bugün teknoloji yardımıyla dünyanın her tarafını keşfedebilen bilim adamları bundan yüzyıllar öncesine giderek, İslam bilim adamlarının dünyalarına uzanmak istiyor. Gezme hastalığına yakalanan 7. Yüzyıl Müslümanları ticari ve dini sebeplerle evlerinden çıkarak içinde yaşadıkları Dünyayı keşfetmeye başlamışlar. Yapılan yolculukların dönüşünde, gördükleri yerleri ve olayları anlatarak kulaktan kulağa aktarılmışlar. Abbasi Halifesi posta memurlarının sınırları içerisindeki ulaşımlarını kolaylaştırmak için adres raporları hazırlatmış. Müslümanlar dünyayı keşfederken, çok az sayıda Avrupalı bu gelişmelerden haberdarmış. Haritalar genellikle kıble tayinini belirleyebilmek için Müslümanlar tarafından hazırlanırmış. Dünyanın faklı haritalarını çizen kâşiflerden birisi de Piri Reis’miş. Bütün bu gelişmeleri iyi okumuş ve Türk Denizcilik Tarihinin altın sayfalarında anılmış kâşif Piri Reistir. Osmanlı Devletinin denizlerdeki savaşlarında kaptanlık yapan Piri Reis aynı zamanda farklı coğrafyaları da keşfetmiş. Kendisi bu sayede 1517 yıllarında Yeni Dünya Haritası çizen ve Dünyanın bilinmeyenlerini ortaya koyan Müslüman haritacıdır. Amerika ve Afrika kıtasını birçok Avrupalıdan önce keşfetmiş. Yaşadığı çağın teknolojisiyle Dünya’nın bilinen en ayrıntılı haritasını çizmiş. Yazan : Enver CANKURTARAN Çizen : Nur DOMBAYCI
16
Haritalarla Piri Reis
17
18
19
Nasıl Kahraman Olurum Ki?
Ayağım takıldı yine, az kalsın düşüyordum. Bu ilk değil! Hemen her gün böyle tehlikeler atlatıyorum. Bazen ayağıma batan oyuncakların acısıyla havaya zıplıyor, can havliyle bağırıyorum. Bazen karanlıkta takılıp, düşüyorum. Kardeşimin oyun düzenekleri bunlar… Canım acıyınca hiç tahammül edemiyor, kızıyorum:
-Bu nasıl oyun, diyorum. Hemen kaldır bu oyuncakları. Yapma böyle. Uç uca eklenmiş, bağlanmış, sıraya dizilmiş bir masal gibi uzayıp giden bol maceralı düzenekler. Bazen bir su bidonuyla başlayan, ev eşyalarının da karıştığı, çiftlik hayvanları yahut legolardan yapılmış bir başka oyuncaklara, başka oyunlara uzanan masallar… Kardeşimin her oyununun bir senaryosu var! Kabul, bu yumurcağın çok müthiş bir hayal gücü var.
Numan’ı yerde ararken gökte buluyorum adeta. Gardırobun üstüne çıkmış, oradan gülümsüyor. Öyle mutlu ki! -Ne işin var orada, diye soruyorum. -Ben bir kahramanım abi, uçacağım birazdan. -Neee, kahraman mısın? -Kahramanım tabi, gizli güçlerim var. Bak, şimdi uçuyorum. -Hay Allah, yapma etme, derken bizim Numan aşağıya bırakıyor kendini. Tedirgin bakışlarımı görünce, yerden kalkıp beni rahatlatmaya çalışıyor: -Ne korkuyorsun abi ya, ben buradan her gün atlıyorum. Ben süper kahramanım.
-Burada dursun, kimse oyunumu bozmasın, demişti.
-Süper kahramanlık öyle mi oluyormuş?
Yine ayağıma takıldı işte. Var gücümle bağırdım:
- Kahramanlık, uçarak olmaz aslanım. Kahramanlık, fedakârlık ister. Asıl oyuncaklarını topla da görelim kahramanlığını.
-Nerdesin Numaaan? Çabuk buraya geeel! -Gelemem şimdiii! -Kaldır şu oyuncaklarını, az kalsın düşüyordum yine. Nerdesin, çabuk geeel! -Gelemem abi, sen buraya gel. Ne kadar seslensem de Numan’ın geleceği
20
yok. Sesi, çocuk odasından geliyor. Çaresiz ben onun yanına gidiyorum. Bir yakalarsam…
-Böyle oluyor tabi.
Numan duraksıyor. Mahzunlaşıyor: -Yani böyle kahraman olamaz mıyım, diye soruyor. -Böyle olunmaz tabi.
-Nasıl olur ki? -Kahramanlık emek ister. Zor zamanlarda fedakârlık ister. Kahraman olayım, diyerek hareket edersen, gerçek kahraman olamazsın. Ayağıma batan, takılan oyuncakların acısını unutmuş, beş yaşındaki kardeşim Numan’a kahramanlık dersi veriyordum. Boncuk gözlerini gözlerimden ayırmadı: -Ben gerçek kahraman olmak istiyorum, dedi ısrarla. Ona bir şeyler anlatmaya çalışırken, aklıma ilk gelen “iyilik” oldu aslında. -Bol bol iyilik yap Numan. Asıl kahramanlar, bence iyi insanlardır. Etraflarındaki kötülere, kötülüklere rağmen iyiliğe devam ederler. Dünyayı güzelleştirirler, dedim. “İyi o zaman” diyerek ortalıktaki oyuncaklarını toplamaya başladı Numan. İşi bitirince tatlı tatlı söylendi: -İyilik yaparım tamam, ama ben yine yüksekten atlarım, dedi. Kahramanlar güçlü olmalı çünkü. Yazan : Zekiye ÇOBAN Çizen : Ahmet DEMİR
21
22
23
BİLİM ŞENLİĞİ HEM EĞLENDİRDİ HEM ÖĞRETTİ
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından 26-28 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Bilim Şenliği boyunca 35 farklı atölye çalışması, yirmi beş bine yakın çocuğun katılımıyla gerçekleşti. Özel Deva Okulları, Bağcılar Bilim Merkezi, Polatlı Belediyesi Bilim Merkezi ve Uluğ Bey Gökevi, Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi, Kayseri Bilim Merkezi, Mevlana Toplum ve Bilim Merkezi, Bayrampaşa Bilim Merkezi, Sancaktepe Bilim ve Deney Merkezi, Kocaeli Bilim Merkezi, Konya Bilim Merkezi, Gaziantep Üniversitesi TARGET, Türk Beyin Takımı, Özel Seçkin Koleji, Gaziantep Botanik Bahçesi’nin katılımlarıyla gerçekleşen atölye çalışmaları öğrenciler tarafından büyük ilgi topladı. Şenlik süresince, Elektronik Kitlerle Yaratıcılık Atölyesi, Zeka Oyunları, Robotik atölye, 3D modelleme atölyesi, Bilim Mutfakta, Bitki dünyası, Yenilenebilir enerji, Pan flüt tasarımı, Uygulamalı matematik, Akciğer modeli, Oryantiring, Güneş saati, Kimya atölyesi, Gök-atlası, DNA izolasyonu, Ressam robot, Sıfırın altında neler oluyor, Bağlantı kuralım, Bilim gazeteciliği gibi 35 ayrı atölye, üniversiteden akademisyenler, diğer bilim merkezlerinin uzman eğitmenleri, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet veren uzman eğitmenler tarafından gerçekleştirildi. Çocuklar hem eğlendi hem de çok ilginç bilgiler edindiler.
24
ÇOCUKLAR YAZARLARLA BULUŞUYOR “GELECEĞİN YAZARLARI DOĞUYOR”
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, tarafından düzenlenen“Çocuklar Yazarlarla Buluşuyor” etkinlikleri yeni eğitim öğretim yılında da devam ediyor. “Çocuklar Yazarlarla Buluşuyor” etkinliklerinde; çocukları çocuk kitapları yazarlarıyla buluşturup onlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak, kütüphane kavramının ve ortamının çocuklara aşılanmasını sağlanmak, çocukların bilgi kazanması ve bu bilgiyi kullanmasını teşvik etmek, binlerce çocuğa dokunmak ve çocuklara farklı bakış açıları kazandırmak amaçlanmaktadır. 30-31 Ekim tarihlerinde “Çocuklar Yazarlarla Buluşuyor” etkinlikleri kapsamında, Gaziantep’te bulunan Anaokulları, İlkokullar ve ortaokullarından öğrenciler hem çocuk kütüphanesinde hem de okullarında çocuk kitapları yazarı Nurgül Ateş ile bir araya geldi. Beş yüze yakın çocuğun katılımıyla gerçekleşen etkinlikte “Bay Sinirli Az Biraz Yaramaz”, “Bay Sinirli Beterler Bücürlere Karşı” ve “Evimin İnsanı” kitaplarından bahseden yazar Nurgül Ateş, çocuklar ile sohbet ederek kitaplarından bahsetti. İlk kez bir yazarla buluşan çocuklar ise yazara büyük ilgi gösterdi. Etkinliğe katılan her öğrenciye söyleşi sonunda, yazarın imzalı kitapları hediye edilerek, okuma atölyeleri düzenlendi.
25
ÇOCUKLARDAN HAKLARINI KORUYAN SERGİ
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı bünyesinde hizmet veren Çocuk Sanat Merkezi ve Şahinbey Bilim Sanat Merkezi (Bilsem) işbirliği ile “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü” özel sergisi Gaziantep Sanat Merkezi’nde açıldı. Çocuk Hakları etkinlikleri kapsamında; Şahinbey Bilim Sanat Merkezi öğrencileri ile birlikte 6 haftalık süre zarfında, 9 saatlik atölye çalışmaları sonucunda seramik, mozaik, tasarım, el sanatları ve ebru branşlarındaki çalışmalar sanatseverlerin karşısına çıktı. Çocuklar, haklarını öğrenirken aynı zamanda kendi iç dünyalarındaki hislerini ve düşüncelerini yaptıkları çalışmalara yansıttılar. Eğitmenler liderliğinde kendi özgün çalışmalarını yapan çocuklar, kendileri ve çevreleri hakkında farkındalık kazanmak, iletişim kurmak, kendilerini ve yaratıcılıklarını keşfetmek amacıyla tüm atölye çalışmalarımıza katılarak, “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü”ne özgü mesajlarını paylaştılar. Çocukların en doğal hakları olan oyun hakkı ve sosyal faaliyetlerden yararlanma hakkı düşüncesinden yola çıkarak; çocukların sosyal yaşamlarına renk katılan çalışmaların yer aldığı sergi ziyaretçiler tarafından ilgiyle gezildi.
26
DOĞAYI SEVEREK KORU
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından gösterimi gerçekleşen “Bir Doğa Masalı Çocuk Kukla Tiyatrosu” çocuklar tarafından ilgiyle izlendi. Oyunda, çocuklara doğayı ve insan doğasını anlatarak; bununla birlikte her çocuğun eşsiz ve değerli olduğunun üstünde durulmaktadır. Çocukların, doğayı ve kendi doğalarını tanımaları, koruyabilmeleri için teşvik edici özellik taşımaktadır. Bir Doğa Masalı Çocuk Kukla Tiyatrosu Pantomim Sanatçısı, okuduğu bir masal kitabından çok etkilenir ve kitabın anlattığı masalı çocuklarla paylaşmayı o kadar çok ister ki; bu isteğin saflığı ve güzelliğiyle kitap yaşamaya başlar. Kitabın içinden bir anda kelebekler, arılar, çiçekler, müzisyenler, anlatıcılar ve kuklalar çıkar. Masal da doğa gibi canlanıverir. Anlatıcılar masalı anlatmaya, kuklacılar kitaptaki karakterlerin kuklalarını oynatmaya, müzisyenlerse kitabın müziğini çalmaya başlarlar ve bir doğa masalı başlar. Masalda Bilge Dede ile Tarçın’ın öyküsü anlatılmaktadır. Annesi ve babası iş seyahatine giden Tarçın yaz tatilinde çocuklar için açılmış olan sanat okuluna başlayacaktır; bunun için de anne ve babası onu ormanda yaşayan dedesinin yanına götürmüşlerdir. Ormanda harika kıpır kıpır şenlikli bir yaz başlamıştır; fakat Tarçın annesi ile babasından ilk defa ayrı kaldığı için üzgündür. İçine dönmüş ve hırçınlaşmıştır. Yeni okuluna, arkadaşlarına ve orman yaşantısına alışmakta güçlük çekmektedir. Fakat dedesinin sevgisi, doğanın gücü ve beklenmedik yaşananlar Tarçın’ı çok değiştirecekti. Oyun çocuklar tarafından beğenildi.
27
DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GAZİENTEP’TE KONUŞULDU “ÇOCUKLAR KUŞ GİBİDİR’’ 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında Büyükşehir Belediyesi tarafından çeşitli etkinlikler düzenledi.
Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Çocuk Hakları Farkındalık Yürüyüşü ve Uçurtma Şenliği”nde Büyükşehir Belediyesi desteğiyle, 300 uçurtma çocuklara hediye edildi. Çocuk Hakları Farkındalık Yürüyüşü ve Uçurtma Şenliği 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayarak, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Mustafa Yıldırım’ın “Dünyada çocukların üzülmemesi ve gülmesi” sloganı ile havaya her bir çocuk tarafından uçan balon aynı anda bırakılmasıyla devam etti. Daha sonra çocuklara her dilden Çocuk Hakları Bildirgesi okunarak çocukların dillerine göre düzenlenmiş “Çocuk Haklarına Yolculuk” isimli kitaplar her çocuğa ulaşacak şekilde dağıtımı yapıldı. Ardından çocuklara geleceğin kendilerinin ellerinde olduğu belirtilerek bu kapsamda gerekli bilgilerin verilmesiyle meydandan, İstasyon Parkı’na kadar yürüyüş gerçekleşti. İstasyon Parkı’nda yer alan Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı bünyesinde hizmet veren 15 Temmuz Şehitler Müzesi gezildi. Ardından Masal Parkı’nda düzenlenen uçurtma şenliğine geçilerek Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle 300 uçurtma çocuklara hediye edildi. “Çocuklar kuş gibidir.” sloganı ile tüm uçurtmalar gökyüzüne bırakıldı.
28
ENGELLER SEVGİYLE AŞILDI
Engellilerin bu toplumun bir parçası olduklarını, onların yaşadıkları zorlukları, sıkıntıları nasıl bir hayat sürdüklerini görmemizi sağlayan 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde engelli öğrencileri hem kitap ve kütüphane olgusu ile tanıştırmak hem de onlara fantastik masalları, destanları, efsaneleri tanıştırmak amacıyla Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Müzeler ve Kütüphane Şube Müdürlüğü tarafından Çocuk Kütüphanesi’nde çeşitli etkinlikler düzenlendi. GAP Görme Engelliler İlkokulu’ndan gelen öğrenciler, kabartma kitaplar, satranç takımı, sesli okuma cihazları ve zoom makinası ile kütüphanede eğlenceli vakit geçirdiler. Ardından Behiye Köksel’in katılımıyla gerçekleşen söyleşiye katılarak, destanlar ve efsaneler üzerine yaptığı konuşmayı büyük bir ilgiyle dinlediler.
29
30
BULMACA CEVAPLARI 1. KAHRAMANLIK 2. GAZİ 3. TARİHÇE 4. ŞEHİT 5. CESARET 6. HİSAR 7. SERİYYE 8. ORDU 9. KOMUTAN
31
Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâh Bu kaçıncı ölüdür? Bir türkü söylenir siperlerde her sabah Vurun Antepliler namus günüdür! Ben Antepliyim şahin’im ağam Mavzer omzuma yük Ben yumruklarımla dövüşeceğim Yumruklarım memleket kadar büyük Yavuz Bülent Bakiler
www.gaziantep.bel.tr