Gaziçocuk Dergisi Sayı 1

Page 1

1


Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Adına Sahibi: Fatma ŞAHİN Büyükşehir Belediye Başkanı Genel Yayın Koordinasyonu: Doç. Dr. Halil İbrahim YAKAR Gazikültür A.Ş Genel Müdürü Nuraydın ARIKAN Kurumsal İletişim Daire Başkanı Editörler Doç. Dr. Halil İbrahim YAKAR Uzm. Eshabil YILDIZ Çizer Fatma Betül YILDIZ Mizanpaj Halil AYDIN Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İncili Pınar Mah. 4 Nolu Cad. Şehitkamil / Gaziantep Tel.: 0 342 211 1200 Bu dergi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Çocuk Yayını olarak Kurumsal İletişim Daire Başkanlığı tarafından Gazikültür A.Ş’nin katkılarıyla hazırlanmışıtr. Nisan 2016

2


Fatma ŞAHİN Büyükşehir Belediye Başkanı

Sevgili çocuklar; Sizlerle yepyeni bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculuk bizlere ve sizlere yepyeni kapılar aralayacak, farklı pencerelerden bakmamızı sağlayacak. Bir öykünün içinde kendimize yeni roller arayacağız bir resmin içinde hayallerimize kavuşacağız. Bizler sizlerin büyükleri ve yöneticileri olarak daha iyi yaşam koşulları için şehrimizi imar etmeye, parklarla, yeni yollarla, müzelerle, kültürel etkinliklerle daha yaşanılabilir hale getirmeye çalışıyoruz. Bu yaptığımız işlerin yanında sizlerin de okuyarak eğlenebildiği kitaplar ve dergiler hazırlıyoruz. Kıymetli çocuklar geleceğimizin teminatları olarak sizlerin daha iyi şartlarda yetişmenize ve eğitim almanıza gayret ediyoruz. Çıktığımız yolculuğun ulaşılan mekânları ve canları bereketlendirmesini diliyor, bu vesileyle Gazi Çocuk Dergimizin ilk sayısı ile sizleri buluşturuyoruz. Bu dergiyi okurken hem öğreneceğiz hem de eğleneceğiz. Gazi Çocuk Dergimizin yeni hayallere yelken açmasını temenni eder her birinizin tertemiz alınlarından öper ve başarılar dilerim.

3


İçindekiler

Bilge Dede 4 Oyuncu Çocuk 6

Bulmaca 11 Piknik 14

22

4

Muhabir Elif


Editörden

Merhaba Arkadaslar , Sizler için Gazi Çocuk Dergisini hazırladık ilk sayıyla sizlere merhaba demenin heyecanını yaşıyoruz. Adını bu şehrin kahramanca mücadelesinden alan dergimizin de hafızalara kazınmasını diliyoruz. Sevgili çocuklar; sizlerle uzunca bir yolculuğa başlıyor. Bu yolculuk öğrenirken eğlenilen, okundukça yorgunluğu atılan bir serüvendir. Sizler gibi cıvıl cıvıl olan ve hayata yeni başlayan Gazi Çocuk arkadaşımızı bu yolculukta yalnız bırakmamanızı diliyoruz. Gazi Çocuk dergimizde birbirinden güzel öyküler, hikâyeler yer alıyor. Gezgin Ali ile gezilere başlıyorsunuz, Mucitten İcatlarla bilginlerin maceralarına yelken açıyorsunuz, Tonton Dede size Ecdadımızı anlatıyor. Oyun köşesinde kendinizi oyunun içinde buluyorsunuz. Boyamalar, bulmacalar ve daha nice birbirinden güzel hikâyelerle dergimiz işte karşınızda. Kıymetli arkadaşlar hayatın neşesi, gülümsemesi üzerinizden hiç eksik olmasın. Dergimiz sizlerin dergisi. Sizlerde yazılarınızı, resimlerinizi dergimize ulaştırın sonraki sayılarımızda yayımlayalım. Dergimizin medeniyetimiz asırlık çınar ağaçları gibi uzun ömürlü olmasını ister. Çıktığımız bu yolculuğun hayırlı olmasını dileriz. Sizleri Gazi Çocuk dergimizin ilk sayısı ile baş başa bırakıyoruz. Sağlıcakla...

Eshabil YILDIZ

5


Yazan: Muhammed Emir

Bilge Dede Anlatıyor

“Şahin Dede” Mahallenin çocukları o gün yine cami avlusunda toplanıp, Hasan Dede’nin çıkmasını bekliyorlardı. Hasan Dede bastonuna dayanarak ağır adımlarla camiden çıktı, ayakkabılarını giydi. “Çocuklar ne beklersiniz burada” diye seslenerek cebinden çıkardığı şekerleri çocuklara tek tek dağıttı. Daha sonra cami avlusunda bulunan, dalları adeta göğe kadar yükselen, devasa asırlık çınar ağacının altına oturdu. Ortaya oturan Hasan Dede’nin etrafını bütün çocuklar bir anda sardı. “Çocuklar bugün size ne anlatacağım biliyor musunuz?” dedi. Ellerindeki topları ve bilyeleri yere bırakan çocuklar Hasan Dede’nin ne anlatacağını merakla beklerken dedeyi can kulağı ile dinlemeye başladılar. Evlatlar bundan tam doksan sene önce İngilizler sonra Fransızlar Antep, Maraş, Urfa, Kilis’i kuşatmışlar fırsattan istifade buralara yerleşmek istemişlerdi. Ancak bizim dedelerimiz; canları-

4


nı siper ederek içinde yaşadığımız toprakları korumuş, bize bu vatanı emanet etmişlerdi. İşte bugün size anlatacağım dedelerimizden biri de Şahin Bey Dedemizdir. Şahin Bey Dedemiz bu şehrin evladıdır. Yemen ve Trablusgarp’da savaşmış büyük kahramanlıklar göstererek başarılar kazanmıştır. Yıllar yılı Osmanlı devletimizin cephelerinde savaşan Şahin Dedemiz görevleri tamam olunca İstanbul’a gelir, oradan da Antep’e gönderilir. Antep Fransız kuşatması altındadır. Yıllarca ailesinden ve çocuklarından ayrı kalan dedemiz Kilis girişini savunmak için çeteleri ile birlikte oraya gider ve düşmanın karşısına çıkar. “Düşman beni almadan Antep’e giremez” der. Antep’e düşman askerlerini sokmamak için arkadaşlarıyla birlikte savaşan dedemiz arkadaşlarının bir bir şehit olduğunu görür. Atacak tek kurşunu dahi kalmayınca göğsünü gere gere savaşır ve Şahin Dedemiz de şehitlik makamına ulaşır. O canı pahasına savaşarak bu vatanı bize emanet etmiştir. Evlatlarım işte Şahin Dedemiz henüz otuz yaşında çeteleriyle birlikte bizler için şehit olmuştur. Ninelerimiz çok üzülmüş, onun için ağıtlar yakmışlardır. Şahini sorarsan daha otuz yaşında Süngü ile delindi köprü başında Çeteler toplanmış ağlar başında Uyan Şahin uyan gör neler oldu Sevgili Antep’e bak Fransız doldu Çocuklar Şahin Dedemiz şehit olmuş ama Antep’te kurtuluş ateşini yakarak Anteplileri cesaretlendirmiş ve nice Şahinlerin çıkmasını sağlamıştır. Şahin Dedemizin kahramanlıkları anlatmakla bitmez. Ooo saatte baya ilerlemiş. Şimdilik bu kadar. Bir dahaki sefere sizin gibi çocuk olan ‘Kahraman Çocuk’ Şehit Kamil’i anlatacağım. Hadi bakalım şimdi kalın sağlıcakla…


OYUNCU ÇOCUK

6

Yazan: Enver CANKURTARAN


7


Yazan: Hatice Arabacı

Yakantop ve Edep Sokakta yakantop oynuyorduk. Biz oynadıkça üstümüzdeki ağaçtan dutlar dökülüyordu. Fehime teyze pencereden sesleniyordu: Sokakta yakantop oynuyorduk. Emine teyze balkona çıktı. Biz oynadıkça üstümüzdeki ağaçtan -Aman komşum her yerimiz toz dutlar dökülüyordu. Fehime teyze oldu. pencereden sesleniyordu: Ali “Durun” dedi fısıltıyla. “Kavga -Yiyin yavrum. Bizde yiyecek kim- başlıyor”. Oyunu bıraktık. Dut yiyese yok. rek onları izlemeye koyulduk. Yapış yapış ellerimizle oyuna de-Temizlik yapmayalım mı komvam ediyorduk ki, ikinci kattaki Ayşe şum, dedi Ayşe teyze. teyze temizliğe başladı. -Yapalım tabi. Ama sen evini te-Haydi kaçalım, dedi Ali. Şimdi mizlerken benimki kirleniyor. Hakbize rahat vermez. sızlık değil mi bu? Ayşe teyze temizlik yaparken bü-O zaman birinci katta oturmayatün sokak ona yardım etmek zorun- caktın, dedi Ayşe teyze. daydı. Emine teyze: -Ali şu parayı al, bakkaldan yettiği -Ya sabır, dedi yüksek sesle. Olur kadar Arap sabunu getir. mu öyle şey? Sen de birinci katta -Can evladım, kurulama bezim oturabilirdin. Ben sana aynısını yapdüştü, veriver. sam hoşuna gider miydi? Hatta geçen yaz hepimize halı bile Ayşe teyze kilimi çırpmaya devam yıkatmıştı. etti. Ama dutlar öyle tatlıydı ki.

-Gitmeyelim burada oynayalım, dedim. Bu defa büyük temizlik yapmıyor. Ayşe teyze önce paspasları çırptı, sonra çarşafları. Sıra küçük kilimlere gelmişti. Birinci katta oturan Emine teyzenin balkonu ve pencereleri toz içinde kalmıştı. Biz bile tozdan nasibimizi alıyorduk.

8

-Sen de sat burayı, ikinci kat al. Emine teyze sustu, içeriye girdi. Ayşe teyze hâlâ konuşuyordu. -Hah, işte susarsın böyle. Temizlik de mi yapmayalım canım? -Edepli edebinden susar, edepsiz de ben susturdum zan-


neder. Hay Ya Rabbim, ne günlere kaldık.

-Ömür boyu demesek mi, ya özür dilerse ve bir daha yapmazsa?

Korkuyla arkamızı döndük. Bu da kimdi? Oh, Veli dedeymiş. Bastonuna dayanarak yürüyüp gitti.

Haklıydı. Sözümüzü değiştirdik.

-Ne demek şimdi bu? Ali başını kaşıdı:

Akşam olmuştu. Aklımız sorularla, ellerimiz dut lekeriyle kaplıydı: Yakantop oynarken mızıkçılık yapmak edepsizlik sayılır mıydı?

-Bilmem, herhalde Ayşe teyzeye Ya Ayşe teyzenin ziline basıp kaçedepsiz demek istedi. mak? -Anneannem de ben küçükken Yarın konuşacak çok şeyimiz varçok bağırdığımda öyle derdi. Bağı- dı. ranlara edepsiz deniyor demek ki. -Yoo, dedi Can. Geçen gün Aynur, ablasına “sana ne” demişti. Ona da “cık cık cık, ne kadar edepsiz bir çocuk” dediler. Gülmeye başladık. “Cık cık cık” derken aynı Fehime teyzeye benzemişti. -Evet, dedi Eylül. Sadece bağırmakla ilgili değil. Edepli oturmak, diye bir şey de var. Büyüklerinin yanında yatmıyorsun mesela, ayak ayak üstüne atmıyorsun. Sevgi kaldırıma oturdu. -Sonuçta kötü bir şey. Veli dede bana öyle deseydi kesin ağlardım. Hepimiz başımızı salladık. Çünkü Veli dedeyi çok severdik. Ama Ayşe teyze bunu hiç umursamamıştı anlaşılan. Türkü söyleyerek camları siliyordu. -Onun gibi olmak istemiyorum, dedi Eylül. Eğer olursam bana küsün, tamam mı? -Hepimiz söz verelim, dedi Can. Ellerimizi üst üste koyduk. -Aramızdan birisi böyle bir şey yaparsa ömür boyu küseceğimize söz veriyoruz. Sevgi itiraz etti:

9


me e l l; eği ker d e t ş r l. , ku -Bi eği r d a ç ıv , ko ad r ye; n a e v p Ka te zu . nu pır , y eye e n y h Bo e a , tı s der k r ı ı bek ç P e l k e ebe lü k ek. s n ü Kel e s lb ne vi a Ah a üm Üst

Bilmece Gülmece

-B

Te k

m

e

ir

şı

Bi

va

lm

ye

rS

çi

To p

Dünya kadar derdi olur.

a Üs

Eller

Ann

adam

en y

Yedi y

anın

ıl öm

10

Man

i-

tünd

e ka

ı tar

rün

ntar

tar

da o

k,

yo

k.

Derdi dünya olanın,

-Bir

e-

yo

u

-Bir Özlü Söz-

Mas

ec

lsun

arta

r


Fatih UĞURLU

11


ÜÇ GÜZEL KARDEŞ:

EDEP, HAYA VE İFFET Yazan: MUSTAFA SAFA

Yaratılanlar arasında sadece biz insanlara yüce Allah tarafından bazı sınırlar koyulmuştur. Bu sınırlar biz insanların dünya hayatlarını huzur ve saadet içinde geçirmeleri içindir. İnsanoğlunun dünyadaki serüveni göz önüne alındığında görülür ki, aslında tüm peygamberler ve kutsal kitaplar insanlara bu sınırları hatırlatmak ve göstermek için gönderilmiştir. İnsanoğlu bu sınırlara uyduğu, riayet ettiği müddetçe dünyada huzur ve mutluluk içinde yaşamış; bu sınırlardan uzaklaştıkça dünyada huzursuzluk, anarşi ve savaşlar boy göstermiştir. İnsanların manevi rehberleri olan peygamberler bizlere örnek hayatlarıyla bu sınırları uygulamalı olarak göstermişler, bizlerin dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarını da kendi örnek hayatlarıyla izah etmişlerdir. Son peygamber olarak insanlığa gönderilen Hz. Muhammet(as) ise bizler için dünya ve ahret saadetini bütün detaylarıyla göstermiştir. Siyer kitapları onun mübarek hayatının örnekliğiyle doludur. Her Müslüman, hangi yaşta olursa olsun, onun örnek hayatını kendine kılavuz edinmek zorundadır. Çünkü o âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Peygamber efendimiz ve onun güzel arkadaşları yüce Allah’ın emirlerine en yüksek düzeyde uymuşlar ve çok kısa sürede küçük bir çöl kabilesinden büyük bir millet ortaya çıkarmışlardır. Ortaya çıkan bu millet biz Müslümanlara yüz yıllarca ışık tutmuş, yol göstermiş; iyi insan olmanın tüm yönlerini bizlere izah etmiştir. Hz. Peygamberin ortaya çıkardığı bu milletin en önemli özelliği ise ahlakı, edebi, hayayı ve iffeti yücelten bir ümmet olmalarıdır. Zaten peygamber efendimiz ben ‘güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim’ buyurmuşlardır. Aynı şekilde yüce kitabımızda Rabbimiz, Efendimize hitaben, ‘şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin’ demiştir.

12


Kutsal kitabımızın, peygamberimizin ve onun sadık arkadaşlarının bizlere öğrettiği en güzel kavramlardan üçü: edep, haya ve iffet kavramlarıdır. Bu üç kavram birbirlerini tamamlayan ve Müslümanların süsü ve güzelliği olan kavramlardır. Edep, haya ve iffet bir arada yaşayan insanların manevi süsleridir. İslam dininin Müslümanlara öğrettiği en önemli kavramlardandır. Başta peygamber efendimiz ve onun yol arkadaşları olmak üzere tüm İslam büyükleri edepli, hayalı ve iffetli olmaya büyük önem vermişler ve bunları kendilerinden sonra gelenlere de aktarmışlardır. Her şeyden önce peygamber efendimiz edepli ve hayalı idi. İffetli ve namuslu idi. Yabancı kadınlarla konuşurken iffetini bir o kadar korur, eşlerinden de aynı hassasiyeti göstermelerini isterdi. Yerken, içerken, otururken, kalkarken, konuşurken, susarken edep ve terbiye dışı bir davranışına rastlanılmamıştır. Harama bakmaz ve kendini günahlardan sürekli sakınırdı. İncelik ve zarafet doluydu. Hz. Peygamber bizden, yüce Allah’ın huzurunda da edepli ve hayalı olmamızı, insanlara karşı da edep ve hayamızı korumamız gerektiğini ifade etmiştir. Çünkü biz görmesek de Allah bizi daima görmektedir. Öyleyse önce yüce Allah’ın daima bizi gördüğünü bilerek onun huzurunda edepli ve hayalı olmalıyız; sonra da yaşadığımız insanlar karşısında edep ve hayamızı muhafaza etmeliyiz. Dinimizin ahlak anlayışı bunu gerektirir. Edep, haya ve iffet kavramları ahlaklı, terbiyeli, erdemli olmak kavramlarıyla yakından ilgilidir. Edep ve hayasına dikkat etmeyen, insanlardan utanmayan, insanlara saygı duymayan biri Allaha da saygı duymaz; keza Allah’tan utanmayan biri de insanlar içinde her türlü yanlışlığı, sapkınlığı ve azgınlığı yapmakta bir sakınca görmez. Müslümanlar tüm insanların sınırlarına saygı göstererek, edepli, hayalı ve iffetli; kısaca terbiyeli olmalılar. İffet sadece kadınlar için değildir, erkekler de kadınlar kadar iffetlerinden sorumludurlar. Çünkü dinimiz ahlaki konularda kadın ve erkek ayırımına gitmemiş, her ikisini de bu konuda eşit bir şekilde sorumlu tutmuştur. Öyleyse birbirimize ve yaratılana hürmeten edepli, hayalı, iffetli, terbiyeli ve ahlaklı davranmalıyız. İnsanlara karşı kötü söz söylememeli, ayıp olacak davranışlara girmemeli ve mahremiyete hürmet etmeliyiz. İnsanların gizli işlerini araştırmamalı, dedikodu ve gıybetlerini yapmamalıyız. Tüm tavır ve davranışlarımıza saygı ve sevgi tohumları ekmeliyiz. Çünkü başta söylediğimiz gibi bu sınırlar sadece biz insanlar içindir. Varlıklar arasında sadece insan edepli hayalı ve iffetli ve dolayısıyla da ahlaklı olma üstünlüğüne sahiptir. Bu ahlaki sınırlara uymayıp sınırların ötesine geçildiğinde ise insanlıktan eser kalmaz ve hatta hayvanlardan daha aşağı bir varlık türü ortaya çıkar.

13


PİKNİK

Yazan: Sare GÜLRU

Nilgül ve Mert ikiz kardeştiler, Cuma günü okul çıkışı evlerine gittiklerinde hafta sonu ailecek pikniğe gideceklerini anneleri Semra hanımdan öğrendiler. Buna çok sevinen Nilgül ve Mert hemen hazırlık yapmak için odalarına koştular. Babaları Halit Bey kapıda belirdi ve “Çocuklar, çok heyecanlı olduğunuzu biliyoruz fakat hafta sonunu eğlenceli geçirebilmeniz için ilk önce ödevlerinizi bitirmeniz gerekiyor” dedi. Her ne kadar ödevlerini pazar günü yapmayı isteseler de büyükle-

14


rinin sözlerini dinlemenin gerekliliğini biliyorlardı. Babalarını üzmek istemiyorlardı. Üstelik cumartesi o kadar eğlendikten sonra pazar günü ödev yapmaya hallerinin kalmayacağının farkına vardılar ve hemen masabaşına geçip ödevlerini yapmaya başladılar. Ertesi gün erkenden kalkıp piknik için yola koyuldular. Piknik yerine vardıklarında yemyeşil doğanın içinde gölge olacak bir yer bulmaya çalıştılar. Sonunda kocaman bir ağacın gölgesine kilimlerini serdiler. Nilgül ve Mert hemen ayakkabılarını çıkarıp patenlerini giymeye koyulurken, anneleri Semra hanım ikizlere yaklaşarak “Çocuklar oyun oynamak için acele ediyorsunuz ama akşama kadar vaktiniz olacak . Önce büyüklere yardım etmelisiniz. Haydi hep birlikte kahvaltımızı hazırlayalım” dedi. Memnuniyetsiz bir ifade ile bakan Mert’e Nilgül ‘Hadi ama Mert annem haklı. Annem ve babam burda saatlerce bizim için uğraşırken bizim sadece eğlenmemiz doğru değil. Büyüklere yardım etmek ve yapılan bir işin ucundan tutmak gerekir’ dedi. Bu sözleri çok haklı bulan Mert hemen kalkıp işlere yardım etmeye başladı. Kahvaltı sofrası kurulduktan sonra, Nilgül gözlerini uzağa dikerek “Anne, şu ilerdeki havuzda kuğular var, izin verirsen Mert ve ben kahvaltımızı orda yapalım” dedi. Annesi Semra hanım kızına gülümseyerek “Büyüklerinden izin alman çok hoş bir davranış Nilgülcüğüm. Tabi ki gidebilirsiniz” dedi. Semra hanım hemen çocukları için ekmek arası bir şeyler hazırladı ve ellerine tutuşturdu. Mert o kadar çok acıkmıştı ki; hemen ekmekten bir ısırık kopardı. “Hadi Nilgül çabuk ol, gidelim” diye seslendi. Halit Bey “Mert lütfen ağzında lokma varken konuşma yavrucuğum. Bu hiç uygun bir davranış değil. Adap kurallarına uyarsak çevremizdekileri de rahatsız etmeyiz” dedi. Mert çok utanmıştı. Semra hanım yanakları kızaran Mert’in başını okşayıp yanağına bir öpücük kondurduktan sonra, “Çocuklar ekmeklerinizi poşete koyun ve havuzun başına gittiğinizde oturarak yiyin. Ayakta yemek yemek sağlığınız için uygun değil. Üstelik yediklerinizden yere de dökülebilir ‘ dedi. İki kardeş annelerinin sözlerini dinleyerek havuz başına gittiklerinde oturarak yemek yediler. O gün çok eğlendiler. Hava kararmaya yüz tuttuğunda hemen annelerine yardım etmek için geri döndüler. Akşam olup eve girdiklerinde kendilerini zar zor yatağa atmışlardı. Anneleri yanlarına gelerek çocuklarını öptü ve “Evet çocuklar bugün çok eğlendiğinizi biliyorum, peki hiç yeni bir şey öğrendiniz mi? Benimle paylaşmak ister misiniz?” dedi. Mert “Ben adap kurallarına uymanın çevremizi rahatsız etmemek ve huzurlu vakit geçirmek için çok önemli olduğunu öğrendim” dedi. Nilgül ise heyecanla “Ben de adap kurallarının sadece insanlar için olmadığını, yediğimiz içtiğimiz şeylere karşıda dikkatli davranmamız gerektiğini öğrendim” dedi. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşan Semra hanım, “Ne kadar da doğru söyledin Nilgülcüğüm. Evet Allah’ın bizim için yarattığı nimetlere karşıda edepli olmalıyız. Onları israf etmemeliyiz. Mesela ayakta yemek yemek; hem sağlığınızı kötü etkiler hem de ekmek kırıntılarının yere dökülmesine, kırıntıların üstüne basarak ona saygısızık etmemize sebep olur” dedi. Sonra huzurlu bir uyku için gözlerini yumdular.

15


Yazan: Muhammed Emir

GEZGİN ALİ

ZEUGMA’DA

Yaşanmış muhteşem bir dönemin kalıntıları arasında geziniyorum. Gözlerimi bu sanat değeri yüksek olan tarihî kalıntılardan alamıyorum. Ah! Kusura bakmayın. Kendimi tanıtmayı unutmuşum. Eminim burada olsanız, bu atmosfere girseniz sizler de bana hak verirdiniz. Adım Ali. 12 yaşındayım. Tarihe ve gezilere çok ilgi duyduğum için bana Gezgin Ali derler. Dün dedeme gerçek bir gezgin olabilmek için ne gerektiğini sordum. Dedem gezdiğim her yeri not tutmamı önerdi. Bugün buraya gezi günlüğümün ilk sayfasını doldurmaya geldim. Yani şuan Gaziantep Zeugma Müzesi’ndeyim. Burada öğrendiğim birkaç şeyden size de bahsetmek isterim. Çünkü her ayrıntıyı yazmışlar buraya. Ben de bunları notlarıma ekliyorum. Bu müze adını Gaziantep İli, Nizip İlçesi, Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat nehri kıyısında yer alan Belkıs/Zeugma Antik Kenti’nden alıyormuş. Geniş bir arazi üzerine kurulmuş olan Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat’ın geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döne-

16


minde önemini korumuş. 80 bin nüfusu ile döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma, tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmış. Köprü, geçit anlamına gelen ve bütün dünyada bilinen şekliyle “ Zeugma” adını almış. İşte ismi buradan geliyormuş, bunlardan bahsettikten sonra şimdi müzeye girelim. Haa bu arada Zeugma Antik Kenti kendi şehir parasını (sikke) basmış olan Roma Kentlerinden biriymiş. Paraların bir tarafına Thyke tapınağı, diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmış. Zeugma Mozaik Müzesi; Dünya’nın en büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyan müzesiymiş. Müze, ziyarete açıldığı gün 3000’in üzerinde ziyaretçi ağırlamış. Vay be diyorsunuz değil mi? Bu müzenin bir başka özelliği ise iki bin yıllık mozaiklerin, yıllar içinde define avcılarının talanıyla eksilen parçalarını, lazer sistemiyle görüntü olarak tamamlayabiliyor olması. Müzede Zeugma’dan gelen mozaikler sergileniyor. Ayrıca Dünyaca ünlü “Çingene Kızı” mozaiği de burada bulunmakta. Müzenin içerisine sanki antik kent tekrardan kurulmuş gibi gözünüzün iliştiği her yer tarih ve mozaiklerle dolu. Mozaiklere yukarıdan bakabiliyorsunuz. Çok güzel fotoğraflar çekilebiliyor. En çok hoşuma giden şeylerden biri de yapboz oyun mozaik parçalarının olması. Mozaiklerin üzerinde insan, ağaç ve hayvanların resimleri var. Sizi adeta Zeugma Antik Kentine götürüyor. Müze iki katlı engelli vatandaşların gezmesine bile uygun yapılmış, gezi yolları hafif eğimli çok güzel tasarlanmış. Gezerken hiç yorulmuyorsunuz. Bol bol fotoğraf çektim, baya bir not aldım. Şimdi fotoğraflarımı ve aldığım notları düzenlemek üzere eve dönmeliyim. Sizlerle bu ilk gezimiz gerçekten çok heyecan vericiydi. Gelecek sefere gezi günlüğümün bir başka sayfasını doldurmak için buluşmak üzere. Hoşçakalın.

17


Mucit’ten İcatlar (Sıfır) Yazan: Enver CANKURTARAN

Bugün size en önemli rakam olan sıfırın icadını anlatacağım. Bu arada ben Mucit, gerçek adım bu değil ama arkadaşlarım bana böyle sesleniyorlar nedense. Sıfır rakamını ilk icat eden kim biliyor musunuz? Sıfırı icad eden Harezmi, çok zaman önceleri yaşayan, Özbekistan doğumlu Türk kökenli bir bilim insanıymış. Aynı zamanda “Cebir’in Babası” olarak da biliniyormuş. Yani bana arkadaşlarım nasıl Mucit diyorlarsa, Harezmi’ye de arkadaşları “Cebir’in Babası” diyor olmalılar. Çok ilginçtir ki nasıl matematık sayısal bilimlerin kaderinin belirleyicisi ise, sıfır rakamı da matematiğin kaderinin belirleyicisi olmuş. Aslında sıfır rakamı yokluk durumunun simgesi olmuş. Sıfırın dışındaki rakamlar her zaman bir varlık durumunu ortaya koyarken ilk kez sıfırın keşfi ile evrenin diğer kısmı olan yokluk simgelenir hale gelmiş. Böylece varlığı, yoklukla sağlama imkanı doğmuş. Biliyorum biraz kafanız karıştı. Aslında çok basit bir şekilde anlatacak olursam; elimizde elma olduğunu farz edelim. Biz elmaların varlığını bir sayıyla belirtiriz. Mesela “üç elma” gibi. Oysa elimizde hiç elma yokken, bu yokluğu nasıl tanımlarız? Elbette yokluğu sıfır rakamıyla tanımlarız. İnsanlar sıfırın icadından önce yokluğu tanımlamayı becerememişler. Bu sebeple de matematik ve buna bağlı olan diğer tüm bilimler hızlı bir ilerleyiş gösterememişler.

18


Peki sıfır rakamı, yani aslında tek bir tanımlama tarihi nasıl şekillendirmiş olabilir? Harezmi El’Kitab’ül-Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’l-Mukabele adında kocaman bir kitap yazmış. Kitabın ismi aslında çok anlaşılır, sizin için söyleyeyim: Cebir ve Denklem Hesabı Üzerine Özet Kitap. Harezmi’nin bu kitabı yazdığı günlerde henüz başka bir matematik kitabı yokmuş. Bu yüzden bütün çalışmalar kesin olarak kendisine aitmiş. Bu kitabın yazımıyla birlikte İslam dünyası bilimde büyük bir ilerleme göstermiş. Sıfır rakamı hızlı bir şekilde ticarette de kullanılır hale gelmiş. Bu esnada Avrupa’da matematik işlemleri Romen rakamları ve abaküs sistemiyle yürütülmekteymiş. Floransa’nın o dönemde ki bankacılık ve ticari merkeziliği, sıfırın Avrupa’da kullanılmaya başlanmasıyla birlikte zora girmiş .1299 Floransa tarihli bir kararnamede, İtalyan Floransa loncalarının, Arap rakamlarını, özellikle de sıfırı kullanmayı yasakladığını görüyoruz. Kararın altına da küçük bir not düşülmüş: “Bu çok yaygın olmayan rakamın, Arap ülkeleri dışında kullanımı, ticarette çok büyük kargaşaya yol açabilir.” Ne var ki, bu karara karşılık, o tarihlerde kağıt üzerinde hesap yapmaya başlayan Avrupalı tüccarlar yoğun bir biçimde sıfır rakamını kullanarak bu yasağı yıpratmışlar. Çünkü sıfır olmadan, sadece Romen rakamlarıyla yazılı hesap yapmak hemen hemen olanaksızmış. Bunu uzun süre fark edemeyen Avrupa bilim insanları Avrupa’nın bilimsel ilerleyişini yavaşlatmışlar. Sıfırın matematiğe tam olarak katılması aynı zamanda mantık bilimini de doğurmuştur. Bu da kullanmakta olduğumuz bütün elektronik aygıtların çalışma mekanizmasını düzenleyen yazılımların dilidir aslında. Yani kullandığımız teknolojiyi bir şekilde sıfırın varlığına borçluyuz. Çünkü elektronik bir ortamda yokluğu tanımlayan sıfırı kullanmadan varlık alanını tanımlamamız mümkün değildir.

19


DOKUN DEĞERLENSİN Malzemeler - Tuvalet kağıdı rulosu - Makas -İp -Yapıştırıcı -Eva Kağıdı -Sulu boya - Oynar göz

Eva kağıdından resimde görüldüğü gibi 4 adet ayak kesilir.

Tuvalet kağıdı rulosu sulu boya ile istenilen renkte boyanır. İsteğe göre desenlenebilir.

20


Hazırlayan: Sare GÜLRU

İpimizin ucunu kıvırıp parmak geçecek kadar boşluk bırakarak düğüm atılır. İpin diğer ucuna eva kağıdından artanlarla sinek yapılarak yapıştırılır. Hazırladığımız ip, düğümlü kısım dışarıda kalacak şekilde rulonun içerisinden geçirilir.

Resimde görüldüğü gibi rulomuzun arka kısmına bastırarak birbirine yapıştırılır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, ipin yapıştırıcıya bulaşmadan kalmasıdır.

Kurbağamız için hazırladığımız ayak ve gözleri yapıştırıp dilediğince süsleyebiliriz. Artık kurbağamız hazır. İpi çektiğinizde kurbağanın sineği yuttuğunu göreceksiniz. Ellerinize sağlık..

21


GAZİ ÇOCUKTAN

HABERLER

ÇOCUKLAR YAZARLARLA BULUŞUYOR Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından 23–26 Şubat 2015 tarihleri arasında “Çocuklar Yazarları ile Buluşuyor” etkinliği

düzenlenmiştir.

Gaziantep

Kent

Konseyi

Çocuk

Meclisimizin Okuma Alışkanlığı ve Kütüphanecilik Alt Komisyonunun öneri

ve

istekleri

doğrultusunda

planlanan

çalışma

sonucunda Büyükşehir Belediye Başkanımız Sn.Fatma Şahin’in direktifleri ile “Çocuklar Yazarla ile Buluşuyor Etkinliği” Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından gerçekleştirilmiştir. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi olarak ilimizdeki ilk ve ortaokul öğrencilerine yönelik

gerçekleştirilen

projemiz

kapsamında çocuk kitaplarından okuması için 46 ortaokul ile 1 derneğe 7 farklı kitapdan 3500 adet hediye edilmiştir. Projenin amacı, Kent Konseyi Çocuk Meclisimizin belirttiği şekilde; ilimizdeki okuma alışkanlığının artmasına yönelik

bir

çalışma

olması

ve

özellikle

yazarlar ve yazarlık mesleğinin çocuklarımız tarafından yakından tanınmasının onların okumaya etkili Bu

ve

olacağı kapsamda

yazmaya

yönelmesinde

şeklinde

belirlenmiştir.

öğrencilerimize

okuma

alışkanlığı kazandırmak ve aynı zamanda da edebiyatımızın güzel eserlerini çocuklarımızla tanıştırmak ve de çocuk kitabı yazarlarımızla

22


onları buluşturmak görevi de Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından büyük bir keyif ile gerçekleştirlmiştir. Çocuklar Yazarlarından yazar İbrahim Ünsal Uçar’ın “Çanakkale Yiğidi S e y i t

Onbaşı” kitabı, yazar Ahmet Tuncel Altınköprü’nün “Kabus Şatosu” kitabı, yazar Melih Tuğtağ’nın “Aaa Buda Kim?” kitabı, yazar Nazlı Aspay Sener’in “Karanlıklar Ülkesi Kinya” kitabı, yazar Murat Çiftkaya’nın “Gülümseyen Öyküler”

kitabı,

yazar

Orçun

Can

“Gökyüzüne Düşen Kız” kitabı ve yazar Ege Erim “Kayıp Şehirler Ülkesinde” kitabı öğrencilere dağıtılmıştır. 23 Şubat 2015 tarihinde yazar İbrahim Ünsal U ç a r

Ömer Ersoy Kültür Merkezi’nde,

yazar Ahmet

Tuncel Altınköprü ise Turgut Özal Ortaokulu, Adnan Menderes Ortaokulu, Nurel Enver Taner Ortaokulunda öğrencilerle buluştu. 24 Şubat 2015 tarihinde yazar İbrahim Ünsal Uçar Naciye Mehmet Gençten Ortaokulu, Minure Kemal Kınoğlu Ortaokulu ve Alparslan Ortaokulu öğrencileriyle okullarda, yazar Ahmet Tuncel Altınköprü ise Ömer Ersoy Kültür Merkezi’nde çocuklarla buluştular. 26 Şubat 2015 tarihinde yazar Melih Tuğtağ,

yazar

Nazlı

Aspay

Sener

ve

yazar Murat Çiftkaya Onat Kutlar Kültür Merkezi Salonu’nda öğrencilerle buluştu. Yazarlar öğrencilerle kitaplar hakkında ve yazarlık hakkında merak edilen soruları cevaplayıp öğrencilere hediye edilen kitapları imzalamıştır. Proje de yer alan yazar Orçun Can ile yazar Ege Erim önümüzdeki günler okullarda ve kültür merkezlerinde öğrencilerle bir araya gelecektir.

23


24


“SİNEMA ŞENLİĞİ KUNG FU PANDA” Gaziantep Büyükşehir Belediyesi 7. Çocuk Festivali kapsamında düzenlenen Sinema Şenliğinde İlkokul öğrencilerine çocuk animasyon filmlerinin en başarılı örneklerinden biri olan“Kung Fu Panda3” adlı filmin

gösterimi yapıldı. Kültür

ve

Başkanlığı

Sosyal

İşler

Daire

tarafından düzenlenen

Sinema Şenliği 6 - 8

Nisan 2016

tarihleri arasında SineparkNakıp Ali Sineması katkıları ile gerçekleşti. Aralarında

Bağlarbaşı ilkokulu,

Burç İlkokulu, Mehmet Erdemoğlu İlkokulu, Mahmut Güleç, Kıbrıs İlkokulu gibi okulların bulunduğu 9 ayrı okuldan toplam

676 öğrenci ve öğretmen katıldı.

Şenliğe katılarak sinema izleme fırsatı bulan toplam 656 öğrencinin %75’i (490) ilk kez sinemada film izleme fırsatı yakaladı. Öğrenciler sinema şenliği için Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma ŞAHİN’e teşekkürlerini iletti.

25


“OYUNCAK MÜZESİ KUKLA ATÖLYELERİ VE TİYATROSU” Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne bünyesinde hizmet veren Oyun ve Oyuncak Müzesi’nde düzenlenen “Şubat Tatilinde Kukla Yapıyoruz” etkinliği ile

hem

eğlenceli vakit geçirdi hem de becerilerini geliştirme imkânları buldular. Oyun ve Oyuncak Müzesi’nin Mutfak galerisinde, 02-06 Şubat 2016 tarihleri arasında

4-10

yaş

grubu

çocuklar

için gerçekleşen kukla yapım atölyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Geleneksel Tiyatro Kukla Sanatçısı Rıdvan Pars ve

yardımcısı

Okan

Karacaören

yönetiminde gerçekleşti. Burada kendi kuklalarını yapan çocuklar, hemen ardından sahne gösterisi ile geleneksel kukla tiyatrosunu tanıdı. Kukla Sanatını gelecek nesillere aktarmak amacıyla ücretsiz olarak yapılan Kukla Atölyesine toplamda 500 çocuk katıldı. Atölyeler ve Kukla tiyatrosu, 06 Şubat 2016 tarihine kadar günde üç seans halinde devam etti.

26


“İLÇE SPOR ŞENLİKLERİ” Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı’na bağlı Gençlik ve Spor Şube Müdürlüğü’nün düzenlediği “İlçe Spor Şenlikleri” ilk olarak Oğuzeli ilçesinde başladı. Oğuzeli Büyükşehir Belediye Parkı içerisinde gerçekleştirilen şenlikler 3 gün sürdü. Şenliklerin ilk gününde kurulan 25 ayrı geleneksel çocuk oyunları istasyonlarında düzenlenen Çocuk Oyunları Şenliğine, ikinci ve üçüncü gün İlçe Stadyumunda yapılan Mini Futbol, Mini Atletizm ve Mini Voleybol Şenliklerine 2000 çocuk ve genç katıldı. Şenliklerin

ilk gününe katılan Gaziantep Büyükşehir Belediye

Başkanı Fatma ŞAHİN okullara spor malzemesi yardımı kapsamında Oğuzeli ve köylerinde 39 okula yapılacak organizasyonun da startını vererek, ilk 5 ortaokula spor malzemelerini teslim etti.

27


“AKBANK ÇOCUK TİYATROSU AİLE AĞACI” Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen 7.Çocuk Festivalleri kapsamında düzenlenen

tiyatro

şenliğinde

Akbank

Çocuk

Tiyatrosu“Aile Ağacı “ adlı oyunu Gaziantepli çocuklarla buluşturdu. 12-14

Nisan’da

Gaziantep

Büyükşehir Belediyesi Onat Kutlar Kültür Merkezi’nde saat 10.30-13.00 saatleri arasında ikişer seans olarak gerçekleştirilen tiyatro etkinliğini 3 günün toplamında 42 okuldan 3.418 öğrenci ve 125 öğretmen izleme fırsatı yakaladı. Mehmet Ergen’in çevirdiği, Lerzan Pamir’in yönetmenliğini yaptığı oyunu seyreden çocuklar para ve tasarruf kavramlarıyla ilgili düşünürken eğlendiler. Tiyatro etkinliğinin sonunda öğrencilere, Büyükşehir Belediyesi Kültür Karıncaları ajandası ile Akbank’ın kumbarası Kumbirik dağıtılarak tahsis edilen otobüslerle okullarına geri döndüler.

28


“ERİKÇE KAMPI” Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Erikçe Macera Parkı Çocuk ve Gençlik Kamp Eğitim Merkezi 2016 yılı sezonu açtı. Çocuk ve gençlere y ı l

hizmet veren Kamp eğitim merkezimizde geçen olduğu gibi bu yıl da Günübirlik kampların yanı sıra, özellikle Ortaokullara ve Liselere yönelik (Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri) Hafta sonu kampları da düzenleniyor. Başvurularının

Mayıs

ayında

başlayacağı ve Haziran ayından itibaren Eylül ayına kadar ise 9-14 yaş aralığında binlerce çocuk ve gencimizin katılımı ile yaz kampları yapılacak. Faaliyetlerin başladığı 2016 yılı Şubat ve Mart ayı içerisinde Merkezimizden 1465’i il merkezi, 760’ı Yavuzeli, Araban, Nurdağı, Nizip ve Oğuzeli ilçelerinden olmak üzere toplam 2225 öğrenci genç ve öğretmen faydalanmıştır.

29


30


33


34


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.