8 minute read

Günlüklerinden Hareketle Cavid Bey’e Dair Birkaç Not / Alperen Gökçe

Günlüklerinden Hareketle Cavid Bey’e Dair Birkaç Not

Advertisement

Meşrutiyetin ilanındaki rolü ile hükümet etme ve idare şekline sunduğu katkı yanında, iktidarda bulunduğu dönemlerde aldığı ve tatbik ettiği kararların Osmanlı Devleti’ne etkileri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin inşasına sundukları birikimleriyle İttihat ve Terakki Cemiyeti Türk siyasi tarihinde önemini ve öncü rolünü korumaktadır. Teşekkülünde pek çok farklı görüşü barındıran Cemiyet, ülkenin ekonomik ve siyasi kötü gidişi üzerine çeşitli mülahazaların da beyan edildiği bir oluşum özelliği taşısa da esas fikri birliktelikte siyasi gerekçeler bulunmaktadır. Meşrutiyetin ilanı ve Abdülhamit yönetiminin tasfiyesi şeklinde vücut bulan bu gerekçeler, başta iktisadi eleştiriler olmak üzere içtimai eleştirilerin de bir çözüm yolu olarak görülmektedir. Dolayısıyla İttihat ve Terakki Cemiyetinin iktisadi programı diyebileceğimiz disiplin ihtiva eden bir program 1908’e kadar bulunamamakla birlikte Meşrutiyetin ilanıyla beraber iktisadi sorun, program ve politikalara ilişkin çalışmalar başlamıştır. İttihat ve Terakki Cemiyetinin 1908’den sonra kadro anlamıyla iktidar olmayıp işleyiş anlamıyla hükümeti yönlendirdiği dönemde dahi ekonomi ve hazinenin idaresi ve mali programların icrasının başında bulunan Cavid Bey’in düşünceleri, uygulamaları, çalışmaları Cemiyetin iktisat ve mali politikalarının belirleyicisi rolünü deruhte ettiğini göstermektedir.

Cavid Bey olaylardan yıllar sonra anılarını yazan diğer İttihatçılardan ziyade günü gününe not tutan nadir İttihatçılardandır. Günlüklerinin önemi de burada ortaya çıkmaktadır. Yıllar sonra unutulmadan, tarihi bir olayı yorumlar gibi sayfalara aktarmadan, sıcağı sıcağına notlarını almış olduğu görülmektedir. Günlükleri okunduğunda ilerleyen yıllarda olaylara bakışında kendisinde meydan gelen fikri değişiklikler de bunu göstermektedir.

Mehmed Cavid Bey, 1875’te Selanik’te doğmuş olup ilk ve orta düzeydeki eğitimini burada tamamlamış akabinde lise ve üniversite eğitimini İstanbul’da tamamlamıştır. Selanik’te iş hayatını sürdürürken İttihat ve Terakki Cemiyetine katılır. Cemiyetin iktisat ve mali konularında danışmanlık eden Cavid Bey Meşrutiyetten sonra Cemiyetin Maliye Nazırlığında değişmez ismi olmuş ve bir dönem Nafia Nazırlığı da yapmıştır. Mondros Mütarekesi sonrasında yurtdışına giden Cavid Bey 1922’de İstanbul’a döner. Cavid Bey 26 Ağustos 1926 yılında, İzmir’de Mustafa Kemal Atatürk’e karşı gerçekleştirilen suikast girişimine karıştığı iddiasıyla Ankara’da idam edilerek yaşamını yitirir.

Cavid Bey, Cemiyet için sadece bir ekonomist değil aynı zamanda yöneticilerinden olup hitabeti ve kulüp konuşmalarıyla hem eğitimcilerinden hem de temsilcilerindendir. Avrupa’daki çevresi ve yabancı temsilcilerin Cavid Bey’in itidaline olan güvenleri, İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidarının Avrupa ile iletişiminde ve müzakerelerinde etkin rol oynamasını sağlamıştır. Cavid Bey’in bu çok yönlü şahsiyeti ve entelektüel birikimi, onun sadece iktisadi ve mali görüşlerini değil, diğer çeşitli konularda da etkisini göstermektedir.

Cavid Bey, 1908’den dünya harbinin sonunda kadar olan dönemin büyük bir bölümünde Cemiyetin Maliye Nazırlığı görevini üstlenmiştir. Akademik iktisat bilgisi ve görevi dolayısıyla gerek yurt dışında yürüttüğü görüşmeler gerekse de yurtiçinde izlediği politikalar ile 1908’den sonraki mali ve iktisadi siyasette, Cemiyetin önde gelen söz sahibi ve siyaset belirleyicisi olmuştur. Kendisi liberal iktisat savunucusu olup bu görüşlerini Maliye Nazırlığı döneminde uygulama gayretinde bulunmuştur fakat üç savaş görmüş bir devletin malum refleksi olarak fikirlerine zıt bir şekilde korumacı iktisadi uygulamalar gerçekleştirmek mecburiyetinde kalmıştır.

Cavid Bey, Maliye Nezaretinde günümüz Maliye Bakanlığında bile devamını koruyan pek çok değişikliklere imza atmıştır. Kurumsal maliye sistemi ve teşkilatına ilk denebilecek pek çok katkıyı vermiştir. İlk kez onun bakanlığı döneminde yıllık bütçe hazırlanmış, gelir ve gider bütçeleri tanzim edilmiştir. Bugünkü manasıyla Tapu ve Kadastro olan Defter-i Hakani Nezareti Maliye’ye bağlanmış, Maliye Teftiş Heyeti ve Maliye Mektebi kurulmuş, Usul-i Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile vergi toplamada merkezi usule geçilmiş, borçların

ertelenmesi, kamu alacaklarının tahsili gibi pek çok düzenleme onun Maliye Nazırlığı zamanında gerçekleştirilmiştir. (BABACAN & Avşar, Meşrutiyet Ruznâmesi, 2014, s. 7)

Cavid Bey, iktisadi serbestliğe önem verdiği gibi devlet adamı olarak iktisadı bağımsızlığa da önem vermektedir. Harbin başlamasıyla beraber ilk iş olarak kapitülasyonları kaldırma girişimi başlamıştır. 19 Ağustos 1914 tarihinde İtilaf Devletleriyle kapitülasyonların kaldırılması hakkında görüşülmesi hususunda ilk girişimlere başlamıştır. Bütün görüşmeler ve tek taraflı kararlar akabinde uygulama ise 1 Ekim 1914’te başlamıştır. (BABACAN & Avşar, Meşrutiyet Ruznâmesi (Cilt II), 2015, s. 625,666)

Kapitülasyonların kaldırılması “milli iktisat” devrini başlatmıştır. Cavid Bey ve o dönemin milli iktisat adına en önemli girişimi ise İtibar-ı Milli Bankası olmuştur. Osmanlı Bankası, ticari işlemlerin yürütülmesi devlete borç verme, dış borç alımında aracılık etme, banknot ihracı imtiyazına sahip olma gibi her türlü yetki ile donatılmış devletin gayriresmi merkez bankası konumuna ulaşmıştır. (OKTAR & Varlı, 2015, s. 7-8) Harb-i Umumiye girildiğinde, öteden beri Paris ve Londra’daki idare meclislerinin kararıyla İngiltere ve Fransa devletlerinin siyasetini güden İngiliz ve Fransız sermayeli Osmanlı Bankası artık bir tehdit olarak görülmeye başlandı. Milli banka fikri 1914’ün sonlarında karşımıza çıkmaktadır. Bankanın kurulması 1917 yılına kadar sürmüştür. Cavid Bey pek çok görüşmesinde ve mecliste Milli Bankanın bir emisyon bankası olacağını, Almanların bankaya ortak olma girişimlerine karşı “Almanya bütün borcumuzun affına mukabil bu itilafı istese yine kabul edemem” diyerek hiçbir ecnebi sermayesinin kabul edilmeyeceğini açıkça belirtmiştir. Aynı reddi, harbin mağlubiyeti sonrasında İtalyan sermayesine karşı da dile getirmiştir. (BABACAN & Avşar, Meşrutiyet Ruznâmesi (Cilt III), 2015, s. 512,514,639) Cavid Bey öncülüğünde teşekkül eden Milli Banka, milli iktisat tarihinin mühim bir girişimi olmuştur. Yaklaşık on yıl varlığını koruyan Banka, cumhuriyetin ilanından sonra İş Bankası bünyesine dahil olmuştur.

Cavid Bey, Cemiyet için yapılan çalışmalarda yer alan yaygın asker-sivil tasnifinde Talat Paşa ile beraber sivil kanatta yer almaktadır. Enver Paşa’ye ilişkin umutları ve hayalleri bambaşka bir noktadayken Cihan Harbine girilmesiyle birlikte pek çok şikayeti ve sitemini notlarında görmekteyiz. Öncesinde Enver Paşa’nın hastalandığı bir dönemde “Enver’in birkaç günden beri devam eden rahatsızlığı bize pek endişeli günler geçirtti. Bazı saatler oldu ki hayati tehlikedeydi. Hekimlerde pek çok ümid-i tahlis yoktu. Memleket için hiçbir zıya’a benzemeyecek olan bu ihtimal-i müthiş karşısında hepimiz titriyorduk”. hisleriyle Enver Paşa’nın cemiyet ve şahsı için arz ettiği önemi ortaya koymuştur. Enver Paşa’nın Harbiye Nezaretine geçeceği günün arefesinde 3 Ocak 1914 tarihndeki notlarında “Bu günün ve şu son senelerin en mühim hadisesi Enver’in Harbiye Nezaretine geçmesidir. Bu nezaretin muhtaç olduğu bütün ıslahatın şimdi husule geleceğine kavi bir itikadım var. Demir gibi bir el en asi dimağları ya ita’ate ya çekilip gitmeye sevk edecektir.” diyerek bu önemi ve güveni tekrar ortaya koymuştur. (BABACAN & Avşar, Meşrutiyet Ruznâmesi (Cilt II), 2015, s. 436)

Cihan Harbine girilmesine eğer giriliyorsa da Almanlarla ittifak edilmesine ve bütün bunların gizli şekilde yürütülmesine olan tepkisi Cavid Bey’in Cemiyetten ve Bakanlık görevinde uzaklaşmasına sebep olduğu gibi Enver Paşa ile olan ilişkilerini de bozmuştur. Savaş bittiğinde hem üzgün hem de kızgındır. Kızgınlığının muhatabı ekseriyetle savaş sırasında cephe ahvalinin saklanmasından dolayı Enver Paşa’dır. Savaştan sonra bilançoyu gördüğünde “Enver Paşa’nın en büyük kabahati arkadaşlarını bu ahvalden hiçbir zaman haberdar etmeyişi olmuştur. Eğer beş altı ay evvel böyle müşkil bir mevki’de olduğumuzu söylemiş olsaydı tabi çare düşünülür ve o zaman muvafık bir sulh-i münferit yapılırdı.” diyerek kızgınlığını dile getirmiştir.

Burada dikkati çeken en önemli husus şahsi fikirlerine uymasa da Cemiyet kararını savunmaları ve tatbik etmeleridir. Harbe girilmesiyle bakanlık görevinden istifa eden Cavid Bey, yurtdışında istikraz görüşmleri için

görevlendirilmiş ve seyahatlerinde yabancı devlet adamlarına harbe girilme gerekliliğini ve Almanlarla ittifak etme sebeplerini savunmuştur.

Fransız Bosno ile yaptığı görüşmede Çanakkale’deki savaş üzerine “Çanakkale’nin geçilemeyeceğine dair olan kati kanaati” savunmuş ve “sulhe katiyyen razı olunmayacağını, bu hayat memat mücadelesinde ya mahvolunacağını ya da yükseleneceğini, İstanbul’u alacak olsalar dahi Anadolu’ya geçip harbe devam edileceğini” belirtmiştir. Fransız temsilcinin Çanakkaleyi geçerlerse bu sefer Osmanlının sulh talebini kendilerinin reddeceğini söylemesi üzerine “o vakit sulh talebine bizim izzetinefisimiz manidir” cevabını vermiştir. (BABACAN & Avşar, Meşrutiyet Ruznâmesi (Cilt III), 2015, s. 51,52) Alman sefiri ile 1916’de yaptığı konuşmada Alman aleyhtarlığı konusunda ise “Almanya ile ittifak edilip harbe girişildikten sonra artık her aklıselim sahibi için ne Almanya ne harp aleyhine idare-i lisan etmek caiz olmayacağını, … Almanlar müttefik rolünde sabit kalacak olurlarsa ittifakı bozmaya kimsenin çalışmayacağını, fakat bu rolün haricine çıkıp her ne şekil ve surette olursa olsun bizim hakk-ı hakimiyetimize tecavüz etmek istedikleri takdirde buna müsaade etmeyeceğimizi … söyledim” diyerek devlet politikası ve devlet adamlığı çizgisini koruduğunu göstermektedir. (BABACAN & Avşar, Meşrutiyet Ruznâmesi(Cilt III), 2015, s. 170) Cavid Bey özellikle istifasından sonra her ne kadar Fransız dostu olmakla itham edilse de 21 Nisan 1915’te Berlin’den Charleville’e gittiklerini Alman askerinin girdiği Alsas hududunu geçtikten sonra gördüğü harebe evler, yakılmış köyler karşısında hislerini “Bir iki sene evvelki maziyi düşündüm. Bizim topraklarımızı Balkanlılar işgal ettikleri vakit bunu Alman hezimeti, Fransız zaferi gibi telakki ederek adeta şehrayin yapmış olan Fransızlara karşı kalbim son bir hiss-i intikam ile titredi” diyerek belirtmiştir. (BABACAN & Avşar, Meşrutiyet Ruznâmesi(Cilt III), 2015, s. 65) Son söz; Cavid Bey, İttihat ve Terakki Cemiyetinin mebusu, bakanı olmaktan öte Cemiyetin mali ve iktisadi politikalarının belirleyicisi ve söz sahibi olmuştur. Gelişen olaylarda pek çok noktada Cemiyetin ileri gelenleriyle zıt fikirlerde olsa da dışarıya karşı alınan karaların müdafaasında hem bir devlet adamı özelliği hem de bir Cemiyetin sadakat ve samimiyet sahibi müntesibi olduğunu göstermiştir.

Görevi başında Trablusgarp Harbi, Balkan Harbi ve Cihan Harbi olmak üzere üç tane savaş görmüş olan Cavid Bey, azim ve kararlılıkla yurtiçinde ve yurtdışında pek çok müzakereler yürütmüştür. Cihan Harbi sırasında not ettiği “Bütün fenalıklara rağmen yarından ümidimi kesmek istemiyorum. Her şeyin yine bir gün düzeleceğine inanmak arzusu bende galip.” sözleriyle kararlılığının sebebini ortaya koymuştur. (BABACAN & Avşar, Meşrutiyet Ruznâmesi(Cilt III), 2015, s. 137)

Gençliklerini bir mesuliyet gerekçesi olarak gören her İttihatçı gibi Cavid Bey de sorumluluklarını gururla ve çabayla taşımıştır. Sosyal konumları ve müntesibi oldukları sosyal çevreleri ne olursa olsunlar, hepsinin tek gayesi “kurtarmaktır”. Onun ve diğer İttihatçıların, her şeyin bir gün düzeleceğine iman ettikleri umudun gerekçesini yine Cavid Bey’in, oğlu Şiar için bıraktığı defterde görüyoruz; “Bu bayrak hayatta senin en yüksek mefkûren olsun... Onu yükseltmek için didin, çalış, çabala, Türk Milliyetini, Türk Mefkûresini, İttihat ve Terakkî doğurdu. Geçmişe baktığımızda hareketimizde namustan, vatan sevgisinden başka bir saik görmemekle iftihar ediyoruz...”

Ruhları şad olsun.

Kaynakça BABACAN, H., & Avşar, S. (2014). Meşrutiyet Ruznâmesi (Cilt I). Ankara: Türk Tarih Kurumu.

BABACAN, H., & Avşar, S. (2015). Meşrutiyet Ruznâmesi (Cilt III). Ankara: Türk Tarih Kurumu. BABACAN, H., & Avşar, S. (2015). Meşrutiyet Ruznâmesi (Cilt II). Ankara: Türk Tarih Kurumu.

OKTAR, S., & Varlı, A. (2015). “İttihat ve Terakki Dönemi’nin Ulusal Bankası: Osmanlı İtibar-I Milli Bankası”. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 27(2), 1-20.

This article is from: