3 minute read

Kırktuğ Okumaları Tatar Çölü Üzerine / Nermin Fatma Gülcük

TATAR ÇÖLÜ Nermin Fatma Gülcük

“Bütün muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” Lev Tolstoy

Advertisement

Drogo’nun muhteşem hikayesi de “Subay çıkan Giovanni Drogo, ilk atandığı yer olan Bastiani Kalesi’ne gitmek üzere kenti bir Eylül sabahı terk etti.” şeklinde başlıyor.

Giovanni Drogo’nun muhteşem hikayesi başlar ve o kaleye yürüdükçe okuyucu da kendi içine doğru yürür.

Drogo kaleye; beklentilerine, hayallerine hapsoldukça okuyucu da vicdanına hapsolur. Okuyucuya oldukça iyi empati yaptıran bir roman Tatar Çölü. Kırktuğ Okumaları vesilesi ile biz de Aralık ayında kendi içimize bir yolculuk yapmış olduk.

Gelin önce kitabı özetleyelim. Teğmen Drogo, Bastiani Kalesi’ne vardıktan sonra bu kalede kalamayacağını, istediği yerin burası olmadığını düşünür. Kalenin bir penceresinden sonsuzluğa uzanıyormuş hissi veren çöle baktıktan sonra ise artık kalenin ve çölün büyüsüne kapılmıştır. Her ne kadar bunu bilmese de koca bir ömrün hikayesi Drogo’nun teğmen olarak kalede kalmayı kabul etmesiyle başlar.

Drogo kalenin tüm rutinine alışır. Geldiği dünyayı ve alışkanlıklarını unutur. Onu ilk gece rahatsız eden su sesi bile ilerleyen günlerde rahatsız etmez olur. Hayaller kurar ve bu hayallere inanır. Düşman gelecek ve o tüm kahramanlığını gösterecektir. Kaledeki diğer herkes gibi Tatar Çölü’nden gelecek olan düşmanlarını beklemeye başlar. Bekler... Bekler... Yıllar geçer ancak ne bir kahramanlık yaşanmış ne de düşman gelmiştir.

Drogo yaşlanır. Rütbesi artar, kaleden gönderdiği insan sayısı artar, tecrübesi artar

ancak o kalede, düşmanı ve göstereceği kahramanlığı beklemektedir. Düşman gelecektir, buna her şeyi ile inanmaktadır o.

Yıllar sonra büyüdüğü yere kısa bir ziyarete gider ancak artık oraya ait olmadığını görür. Ne annesi ne sevdiği kadın artık ona ait değillerdir.

Her hikayenin sonu olan ölüm gelip çattığında Giovanni Drogo ne yıllarını geri alabilir ne hayallerini ne de beklenen düşmanı.

Kısaca özetlediğim romanımızı okurken benim aklıma her ne kadar anlatmak istediği konu biraz daha farklı olsa da Kavafis’in “Barbarları Beklerken” şiiri gelmişti. Neden bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa? (Nasıl da asıldı yüzü herkesin!) Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar, Neden herkes dalgın dönüyor evine? Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi. Ve sınır boyundan dönen habercilere göre, Barbarlar diye kimseler yokmuş artık. Şiirimizde barbarları değerli kılan daima gelecek olmalarıdır. Onların gelecek olması, bekleyenlerin hayatına anlam verir. Gelmeleri ya da gelmemelerinin mahiyeti esasında yoktur. Bekleniliyor olmalarıdır önemli olan.

Tatar Çölü’nde de kaledeki herkes buna tutunmuştur; çölden Tatarların gelecek olmasına. Buna en çok inananlardan biri de Drogo’dur. Romanın sonunda Tatarlar gelmiş midir gelmemiş mi aslında bunun pek önemi yok sonuçta Drogo ömrünü bunu bekleyerek tüketmiştir.

Karakterlerden ayrıntılı olarak bahsetmeyeceğim ancak romanda Drogo haricinde birçok ilginç karakter bulunduğunu da belirtmeliyim. Bana göre Angustina adlı asker, romanın en sembolik karakterlerinden biridir. Düşmanı olmadığı için kahramanlığı da olmayan Bastiani Kalesi’nin aslında doğaya karşı savaşıp bunu kaybetmiş tek askeridir Angustina. Kimbilir belki de kalenin tek kahramanı olmuştur diyebiliriz.

Kafkaesk romanın en önemli örneklerinden kabul edilen Tatar Çölü insanın; amaç, beklenti ve heveslerini başlıca metaforlarla okuyucuya sunar. Tatar Çölü’nde kale, çöl ve pelerin en sağlam metaforlardır diyebilirim. Kale ve çöl için okuyan herkes belli anlamlar sunabilir. Beklenti, hayal, düşman,hayat gibi birçok anlam yüklenebilir ancak pelerin biraz saklanmış bir metafor olmuş bana kalırsa. Kaleye geldikten sonra kale terzisinden kendisine bir pelerin dikmesini isteyen Drogo, gelirken giydiği ve geldiği dünyaya ait olan pelerini pek beğenmez olur ve terzinin kale modasına göre diktiği pelerini giyer. Giydikten sonra ise duruşu ve tavrı değişir sanki kaleye biraz daha ait olur. Sanki bu pelerin daha güzel havalanmaktadır kalede. Tam kaleye göredir. Drogo’daki değişimi ve kaleye ait olmayı gösterir pelerin.

Ait olmak romanda gizli ve kilit bir kavram diyebilirim. Drogo teğmen olarak Bastiani Kalesi’ne doğru yola çıktığında muhteşem hikâyesi başlamış; pelerini giydiğinde, su sesine alıştığında, düşmanın geleceğine inanıp beklemeye başladığında kaleye ait olmuştur. Şimdi biz de dönüp biraz düşünelim.

Bizim hikayemiz nasıl başlıyor ve biz nereye ve hangi beklentilere ait olmuşuz ?

This article is from: