3 minute read

Kurbağa Kubi / Sultan Kılıç

KURBAGA KUBI

Sultan Kılıç

Advertisement

Küçük kurbağa Kubi ailesiyle birlikte “Vıraklı Göl” ülkesinde bir sazlıkta yaşıyormuş. Kubi kendisi küçük ama hayalleri büyük olan bir kurbağaymış.

Onun yaşadığı ülkede küçük kurbağaların büyünce hangi mesleği seçeceğine aileleri karar verirmiş. Çünkü çocuklarıyla ilgili en iyi kararları kendilerinin vermelerinin daha doğru olacağını düşünürlermiş. Kubi bu ülkedeki diğer kurbağalardan biraz farklıymış. O, ailesinin seçtiği işi yapmak istediğinden pek emin değilmiş. Bu ülkedeki genç kurbağaların aileleri çocuklarının genellikle Vıraklı Göl Müzik Korosu’nda işe başlamasını istermiş. Bunun için de çocuklarına çok küçük yaşta müzik dersi aldırmaya başlarlarmış. Kubi’nin ailesi yavrularının onların istediği mesleği kabul edeceğinden çok eminmiş. Bu yüzden diğer tüm aileler gibi çocuklarına sormadan en iyi eğitimi veren öğretmenlerle görüşmeye başlamışlar bile. Kubi başta onları kırmak istemediği için hiçbir şey söyleyememiş. Ama sonra daha fazla dayanamayıp

onlarla konuşmaya karar vermiş. Bir gün cesaretini toplamış ve ailesine:

Anneciğim ve babacığım biliyorum, benim için hep en iyi olanı istiyorsunuz ve bunun için uğraşıyorsunuz. Ama ben hayatımı sadece bir yerde şarkı söyleyerek geçirmek istemiyorum. Hayallerimin peşinden koşmak, bisikletime binip akordeonumdan çıkan güzel sesleri gittiğim her yerde dinletmek istiyorum. Bu dünyada severek yaptığım bir mesleğim olsun istiyorum. Lütfen beni anlamaya çalışın, demiş. Kubi’nin sözlerini duyan ailesi ne diyeceklerini bilememiş. Zaten onlar ne derse desin Kubi kararını çoktan vermiş. Yiyecek torbasını, kıyafetlerini tabi ki de akordeonunu, kırmızı bisikletinin sepetine atmış ve yola koyulmuş bile.

Kubi için bu kararı vermek hiç de kolay değilmiş. Kalbi heyecanla çarpıyormuş. Korkularına engel olmaya, hiçbir şey düşünmemeye çalışmış. Eğer küçük bir şüphe yaşasaymış cesareti kırılabilirmiş ama o asla vazgeçmemiş daha bir hızla çevirmiş bisikletinin pedallarını.

Uzun süre pedal çevirdikten sonra önce kendi yaşadığı yere benzeyen bir göl kenarına gelmiş. O ülkenin adı da “Cıraklı Göl” müş. Orada hemen yeni arkadaşlar edinmiş. Onlara akordeonuyla çok güzel ezgiler dinletmiş. Karşılığında da bu ülkedekiler ona yiyecek, para ve kalacak yer vermişler. Kubi hem sevdiği işi yapmış hem de para kazanmış. Burada birkaç gün dinlendikten sonra tekrar yola koyulmuş çünkü müziğini tanıtabileceği daha çok kişi varmış. Elbet kendisi gibi farklı olan birileriyle tanışacakmış.

Kubi’nin ikinci durağı “Şırıltılı Göl” ülkesiymiş. Yine bu ülkedeki kurbağalara da akordeonunu çalmış. O kadar güzel şarkılar çalmış ki tüm kurbağalar büyülenmiş gibi onu dinlemişler. Burada da çok iyi paralar kazanmış Kubi. Aynı zamanda da kendisi gibi müzik aleti çalmaktan hoşlanan iki kurbağayla tanışmış. Kubi’nin anlattıkları onlara da cesaret vermiş. Bu kurbağalardan birinin adı Pipa diğeri ise Papi imiş. Pipa gitar, Papi ise saksafon çalıyormuş. Kubi, Papi ve Pipa hemencecik arkadaş olmuşlar. Kubi onlara birlikte bir grup kurmayı ve beraber seyahat etmeyi önermiş. İki küçük kurbağa buna çok sevinmişler. Kubi arkadaşlarına:

Önce birlikte çalmayı öğrenmeli, yeni ve daha güzel şarkılar üretebilmeliyiz bunun için de biraz çalışmaya ihtiyacımız var, demiş.

Böylece üç arkadaş Şırıltılı Göl ülkesindeki en tenha sazlıklara giderek orada çalışmaya başlamışlar. Bu üç müzik aleti birlikte çalındığında çok güzel melodiler çıkarabiliyormuş. Zamanla yaptıkları müziğin sesini duyanlar onları dinlemeye gelmeye başlamış. Ünleri kısa zamanda “Vıraklı Göl” ve “Cıraklı Göl” ülkelerine de ulaşmış.

Kubi bu grubun bu kadar sevilmesi üzerine arkadaşlarına:

Benimle Vıraklı Göl’e gelir misiniz? Ailemin ve diğer kurbağaların neler başarabildiğimi görmelerini ve onların düşüncelerini öğrenmek istiyorum.

Papi ve Pipa arkadaşlarını kırmamışlar ve hep birlikte Vıraklı Göl ülkesine gitmişler. Orada çok büyük bir sevgiyle ve kalabalıkla karşılanmışlar. Kalabalığın en önünde de Kubi’nin ailesi varmış. Birbirlerine sevgi ve özlemle sarılmışlar. Anne ve babası:

Kubi’ciğim seninle gurur duyuyoruz. Senin isteklerini önemsemediğimiz, bencillik yaptığımız için bizi affedebilecek misin? Görüyoruz ki sen sevdiğin işi yapıyorsun ve çok mutlusun. Seni böyle görmek bizi de çok mutlu etti. İyi ki vazgeçmemişsin bu kararından. Demişler.

Zaten Kubi de onlara küs değilmiş. Ailesini tekrar kucaklamış ve akşam en kalabalık konserlerini vermişler. Artık tüm kurbağa ülkelerinin tanıdığı meşhur bir grupmuş onlar. Bu üç arkadaş hayallerinin peşinden gitmeye cesaret edemeyen tüm kurbağalara başarılarıyla örnek olmuşlar.

Çocuk Edebiyatı Atölyesi/ Şubat, 2020

This article is from: