GurmeMAG - Gastronomi & Seyahat Dergisi #Yaz2019

Page 1

ÇAY DOSYASI

Nitelikli, Gerçek Çay

LİMON HAKKINDA Bilinmeyenler & Tarifler

YAZA ÖZEL

Serinletici & Hafif Lezzetler

TADI DAMAĞINIZDA KALACAK Enfes Film Tavsiyeleri

ŞEFLER

Gabriele Sponza, Ebru Baybara Demir

İZMİR’E DAİR

Tunç Soyer ile Söyleşi

KOMŞU’DAN

Thassos

MUHTEŞEM LOKASYONLAR Kamboçya, Türkiye, İspanya


About Tunel Residence Tunel Residence is the first luxury boutique residence opened in Beyoğlu, meeting the needs and expectations of today’s international busines and leisure traveller. It offers a way of life that combines the comfort of your own home with the service of a luxury hotel that provides flexibility for short & long term stays.

TUNEL RESIDENCE HAKKINDA Beyoğlu’nun ilk lüks butik residence’ı Tunel Residence, gerek iş seyahati gerekse eğlence için şehirde bulunan konuklarının her türlü beklenti ve ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Kısa ve uzun süreli konaklamalarda ev ortamının sıcaklığı ve rahatlığını eşsiz servis olanakları ile sunmakta olup; modern tarzda dekore edilmiş tam donanımlı Deluxe Suite, Junior Suite, Standart Oda, Superior Oda, Continental Sea View Room with Balcony, Galata Sea View Room with Balcony, restoran ve sağlık kulübü ile konuklarını ağırlamaktadır. Güç Tanrısı “Eku” ve “Hitit” medeniyetlerinin en önemli şehrinin ismi “Nesa” 65 ve 75 metrekare büyüklüğündeki Deluxe Suit kategorilerini oluşturuyor. İstanbul’un tarihi ve nostaljik dokusu sizleri selamlarken, panoramik Haliç manzarası eşliğinde gerçek bir İstanbul keyfi yaşayabilirsiniz.


DESCOVER THE BEAUTY OF

ISTANBUL Comfort of your home... Imagine a place not only defined by sophisticated style and modern furnishing, but equipped with impeccable service delivered by Tunel Residence and offer guests the comfort of their home. Tunel Residence makes the difference with its ecological design and suites named by Hittite symbols.

All the suites reflecting the Hittite art, the first civilicaziton, provided a comfort of life. From housekeeping and valet services to gourmet dining and dedicated concierge, Tunel Residence celebrates the architectural heritage of this historical area



Yaşında


8-11

#

#

12-21

Limon ve Limonlu Tarifler

#

24-27

Röportaj: Gabriele Sponza

#

30-33

Sinema: Lezzetli Filmler

#

34-39

Röportaj: Ebru Baybara Demir

#

42-45

Röportaj: Tunç Soyer

Çay Dosyası

48-49 #51 #52 #53-54 #

Fit Tarifler: Tolga Çamuz Bir İtalyan Klasiği: Esra Necef Pratik Tatlar: Özge Beydağ Yılmaz Fit Lezzetler: Begüm Cillov Kılıç

56-59 #60-65 #66-71 #72-75

#

Thassos: Merve Özcan Siem Reap: Demet Kılıç Türkiye’nin Cennet Rotaları Valencia Rüyası

ISSN: 2667-730X

İmtiyaz Sahibi Meltem Başkurt Studio La’ Mira

Genel Yayın Yönetmeni Umut Candan

Grafik - Tasarım Studio La’ Mira

Röportajlar - Editör Sevinç Tuğçe Kurt

Reklam - Pazarlama gurme@gurmemag.com

Basım Can Dijital - İzmir

İletişim www.gurmemag.com

umut@gurmemag.com

Kreatif Reklam Ajansı

Teşekkürlerimizle: İzmir Büyükşehir Belediyesi, SN. Tunç Soyer, SN. Gabriele Sponza, SN. Ebru Baybara Demir, Urla Pier Hotel, Fermaki, Lazika, Park Inn Hotel, Katkıda bulunanlar: Tolga Çamuz, Özge Beydağ Yılmaz, Begüm Cillov Kılıç, Merve Özcan, Demet Kılıç, Esra Bildik, Özden Kelebek, Cemre Acımış, Sevinç Tuğçe Kurt Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. All Rights Reserved.


Merhaba sevgili GurmeMAG okurları, Lezzetli tariflerin, eşsiz seyahat rotalarının, röportajlarımız ile keyif dolu, bol kahkahalı bir de çok çalışmalı geçen dolu dolu 2 yıl içinde, dergimizde adı ve markası geçen herkese en içten sevgilerimle, iyi ki varsınız. Turkcell Dergilik, ve Issuu gibi dijital platformlarda dergimizin her yeni sayısında ilk günkü heyecanımız, tutkumuz ve en iyi lezzeti, en güzel rotaları sizlerle buluşturma arzumuz ile yüzbinlerce okur bu başarı yolculuğumuzda bizlerleydi. İzmir’den başlayan bu yolculuk tüm Türkiye’yi ve mutlaka gidilmesi gereken ilham veren seyahat rotalarına kadar tüm dünyaya ulaştı! Dergimizin baskı sayıları da her sayıda daha da artarak birçok noktaya ulaşmaya devam ediyor. Hem yaz mevsimini hem de yaşımızı kutladığımız bu günlerde sizlerden aldığımız enerji ile yine dopdolu yeni bir sayıyı sizlerle paylaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Egenin incisi İzmir’e adından çok söz ettiren, ulusal ve uluslarası alanda bir çok çalışmaya imza atmış, dinamik ve güler yüzlü İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sevgili Tunç Soyer ile hem İzmir hem de Tunç beyin hiç bilinmeyen mutfak sevgisine dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Sizleri muhteşem bir kadın ile tanıştırmak istiyorum, Ebru Baybara Demir. Kendisi ile katılımcısı olduğum KAGİDER’in düzenlediği ‘Geleceğin Kadın Liderleri Projesi’nde tanışmıştım. Röportajımızı okuduğunuzda Mardin’e gitmek için bir sebebiniz olduğunu hemen anlayacaksınız. Basque Culinary World Prize'da 'Topraktan Tabağa Projesi' ile 30 farklı ülkeden 140 aday arasından ikinci kez en iyi 10 şef arasına giren tek Türk Şef oldu, muhteşem bir gurur! 24 Kitchen’daki programıyla hem yemeklerini hem de eğlenceli sunumuyla, beğenerek izlediğimiz ünlü şef Gabriele Sponza’da bizlerle! Gerçekleştirdiğimiz samimi röportaj ile birlikte okurlarımız için vermiş olduğu, eşsiz bir karpuz çorbası tarifi var ki, gerçekten ağızlara layık! Şimdiden afiyet olsun. Aşkla, Emekle, Yemekle, Meltem Başkurt İmtiyaz Sahibi


Aldığımız her yudumuyla bizi başka bir boyuta götüren; kimi zaman mutlu olmak için, kimi zaman yorgunluğumuzu gidermek, kimi zaman ise sadece dost sohbetlerinin bahanesidir çay.

Sofralarımızın olmazsa olmazı, mutfak dolaplarının en demirbaş ürünüdür aslında. Çayın demlenmesinden lezzetine, renginin nasıl olması gerektiğinden tutun da nasıl içilmesi gerektiğine kadar herkesin mutlaka bir fikri vardır çay hakkında. Kültürümüzde birleştirici bir unsur olan çay neden bu topraklarda "nitelikli kahve" kadar değer görmez bilinmez ama son zamanlarda Lazika gibi iyi çaydan kötü çayı çıkaran üreticiler değerlerimize sahip çıkmaya başladılar.

#8


Lazika, 2016 Temmuz ayında, Ardeşen'de Fırtına Vadisinde kuruldu. Emre Erçin ve Önder Saraloğlu iki kurucu ortak olarak Lazika’nın başındalar. Emre Erçin kurumsal hayatı bırakıp, dedesinin topraklarına dönmüş. Önder Saraloğlu ise avukat ve yazar. Çayla yetişmiş, çaya aşık çok güzel bir ekip var Lazika’nın mutfağında. Lazika'nın amacı, Doğu Karadeniz için çok önemli bir değer olan çayın dünyaya bakan yüzü olmak ve çay ekonomisini geliştirmek. Dünya'ya "hey bizim de çayımız var diyebilmek." Diye not düşüyor Emre Erçin ve ekliyor: “Maalesef çaya yaklaşımımız, çayımızın dünyadan biraz izole olmasına neden olmuş durumda. Çok çay içiyoruz ama iyi çay mı içiyoruz tartışılır. Lazika’da hiç bir şekilde çay ekstraktı, aroma ve renk verici içermiyor. Felsefemiz iyi yaprak, iyi çay. Aslında Lazika olarak biz çaya basit bakıyoruz. Onu bir mühendislik ürünü görmek yerine iyi yaprağı iyi çaya dönüştürmeye çalışıyoruz. Ambalajlarımızda çevreye duyarlı malzemeler kullanıyoruz. Ambalajlarımız hemen atılmasın, evde başka amaçlar için de kullanılsın istiyoruz.” 12 çeşit siyah çayımız, 8 çeşit ise yeşil çayımız ve 2 çeşit bitki çayımız var. Rafine şekersiz ürettiğimiz soğuk çaylarımızı şişelemek üzereyiz. Ağustos sonu satışta olacak ve soğuk çaya gerçek bir soluk getirmek umudundayız. İstanbul'da Türk Lezzet Müzesi’nde (Turkish Gastronomy Museum) tüm çaylarımızı demlediğimiz bir Lazika var. Hem çayı, hem de çay kültürünü temsil etmeye çalışıyoruz. #9


#10


Her ne kadar çay demlemenin %100 doğru bir reçetesi olmasa da, birçok püf noktasıyla birlikte enfes çaylar demleyebilirsiniz. Öncelikle çay demlemenin ilk şartı, kaliteli çay kullanmak! Çayı sıcak ve nemli ortamdan uzakta saklayın. Güneş ışığından ve kokulardan koruyun. Çayı demlemek için damacana suyu veya arıtılmış su kullanın. Kullanılan suyun mineral ve oksijen değeri çok önemlidir.

Çaydanlığın içerisinde su kaynatılırken, içi boş demliği üzerine koyun ve ısıtın. Su kaynadıktan sonra, ocağın altını kapatarak çaydanlığı ateşten alın. Suyu sadece 10 saniye kadar kaynatmanız gerekiyor. Ardından suyu 4 dakika bekletin ve suyun ısısı 75-85 dereceye düştüğünde demlikteki çayın üzerine sadece tek noktadan (gezdirmeden) dökmeye başlayın. Bu sayede çayın haşlanmasını engellersiniz. Demliği çaydanlığın üzerine oturtun ve kısık ateşte 15 dakika daha bekleyin. Afiyet olsun!

#11


#12


İster evde, ister iş yerinizde, isterseniz de deniz kenarında oturduğunuz cafe'de sıcak havalarla başa çıkabilmek için en güzel içeceklerden birisidir limonata! Buz gibi bir bardak limonata içmeniz için kişi başı en az iki adet limona ihtiyacınız olur. Hastalıklara şifa, sıcaklara derman olan bu enfes meyvenin tarihini hiç merak etmiş miydiniz? Merak etmediyseniz sorun değil, biz sizin yerinize merak edip, araştırdık! Citrus cinsi meyve ağacı türlerinin de içinde olduğu bir bitki topluluğu olan narenciye veya turunçgillerden limon, boyları on metreye kadar uzayan ağaçlarda yetişir. Limon, dikenli dalları ve mor kenarlı beyaz çiçekleriyle karakterini kazanır. Çin greyfurdu olarak bilinen pomelo meyvesi, mandalina ve benzer turunçgiller gibi ilk izlerine Çin'in güneydoğusunda rastlanmıştır. Bugüne kadar bilinen 170 türü bulunan limonun, en yaygın olarak 16 türü kullanılmaktadır. şeklinin tüketildiği limon yiyecek içecek sektöründe büyük bir rol oynuyor.

Ressam: William-Adolphe Bouguereau (1825-1905) Eser: Girl Holding Lemons (1899)

Günümüzde kullanılan limonlardan daha farklı bir türü M.S. 700. yılda önce İran'a, ardından Mısır'a oradan da diğer Arap ülkelerine yayılmıştır. Doğal hibritlenme ile birlikte, birçok türü ortaya çıkan limon Arap ülkelerinden sonra Akdeniz'e ulaşarak geniş bir kullanım alanına sahip olmuştur. Limonlara benzeyen, daha iri, daha az sulu ve kalın kabuklu "citrus" türlerine M.S 23 - 79 yıllarında Antik Roma'da da rastlanıldığı kanıtlanmıştır. Tarihçiler tarafından "malus medicum" adıyla turunçgiller olarak sınıflandırılabilen bu meyve, kimi uzmanlara göre Med İmparatorluğu'nda tıbbi elma olarak kullanılan bir meyve idi. #13


Med İmparatorluğu günümüz İran ve Azerbaycan dolaylarında M.Ö 858 ve M.Ö 549 yılları arasında yamışlardı. Yazılı tarihe bakıldığında, Qustus Al Rumi'nin kaleme aldığı çiftçilik ile ilgili bir kitapta limon ağacına rastlandığı görülüyor. Bu kitapta 10. yy başlarında bahsedilen limonun, 12. yy başlarında Çin'in Kanton bölgesinde de yetiştirildiğine dair kanıtlar söz konusu. Uzun bir aradan sonra ise Selahattin Eyyubi'nin doktoru olan Ibn Jami, limon meyvesinden ve Akdeniz bölgesindeki bolluğundan bahsediyor. Burma ve Assam'dan tüm dünyaya oldukça zor süreçlerle yayılan limon, Akdeniz topraklarında ilk olarak tedavi amacıyla ve zenginlik göstergesi olarak tüketiliyordu. Genellikle portakal ve mandalina gibi doğrudan yenilmesi yerine; limonata, seyreltilmiş limon suyu, soğuk - sıcak içeceklerinin içerisine ilave edilerek veya kabuğunun rendelenerek ya da kurutulmuş bir şekilde tüketilen limon ile ilgili sizlerle birçok farklı tarif paylaşıyoruz!

Limonlu Cheesecake Limon Reçeli Limonlu Dondurma Çilekli Limonata Limonlu Biberiyeli Margarita Limonlu Detox İçeceği #14


Limonlu Cheesecake

Limon Reçeli

Limonlu Dondurma

Enfes kreması, serinletici lezzeti ve son derece hafif aromasıyla karşınızda tatlıların prensesi Limonlu Cheesecake!

Tatlıların vazgeçilmezi, besleyici özelliğiyle hem sağlıklı hem de çok lezzetli!

Sıcak havalarda içinizi serinletecek, olmazsa olmaz bir lezzet! Limonlu Dondurma

Mutlaka deneyin!

Hemen deneyin!

Zorluk Derecesi

Zorluk Derecesi

Çilekli Limonata

Limonlu Margarita

İçinizi ferahlatacak, son derece sağlıklı ve bir o kadar da hafif lezzet!

Biberiyenin enfes aromasını daha önce hiç böyle hissetmediniz!

Çilekle aşk yaşayanlara!

Kolay ve lezzetli bir tarif!

Zorluk Derecesi

Zorluk Derecesi

Zorluk Derecesi

Limonlu Detox İçeceği Yazın alınan kiloların, ödemlerin kolaylıkla gönderilmesini sağlayacak, sağlık ve vitamin deposu!

Zorluk Derecesi #15


Taban Malzemeleri 1 paket yulaflı bisküvi ,yarım su bardağı fındık ve 50 gram tereyağı Kreması İçin

Limonlu Sos İçin:

*325 gram labne peynir

*1 çay bardağı yarım yağlı süt

*1 su bardağı süzme yoğurt

*1 çay bardağı su

*2 adet yumurta *1 su bardağı şeker *1 paket vanilya *3 yemek kaşığı mısır nişastası *1 limon kabuğu *Yarım limon suyu

#16

*Yarım çay bardağı limon suyu *2 yemek kaşığı nişasta *5 yemek kaşığı şeker *Limon kabuğu rendesi *1 paket vanilya

Bisküvi ve fındıkları robottan geçirin. Tereyağını eritin ve karışıma ekleyin. Güzelce ezin ve tabana karışımı yayın. Krema için labne ve süzme yoğurdu çırpın. Şekeri ekleyip çırpmaya devam edin. Ardından tek tek yumurtaları ilave edin. Limon kabuğunu, suyunu, vanilya ve unu da ekleyerek çırpmaya devam edin. Karışımı kalıba alıp, bisküvi tabanının üzerine dökün. Kalıbı folyo ile kaplayın. Önceden ısıtılan 165 derecelik fırında 50 dakika kadar pişirin. Vanilya dışındaki tüm malzemeleri kaynayana kadar tencerede pişirin. Kaynadıktan sonra vanilyayı ilave edin ve soğuyan cheesecake'in üzerine dökün. Afiyet olsun.


Malzemeler / Tarifi 5 adet limon, 2 su bardağı toz şeker, 1 su bardağı su Limonları yıkayın ve beyaz kısımları üst tarafta kalacak şekilde soyun. Dilimlere ayırın ve üzerine şeker ilave ederek bekletin. Limonlar şekerle birlikte sulandıktan sonra, limon kabuklarının üzerine suyu ilave edin ve 5 dakika sonra süzün. Bu işlemi 3 defa tekrar edin. Ardından limon - şeker karışımın üzerine su ekleyin ve kaynatın. Kaynayan karışıma limon kabuklarını da ilave edin ve 35 dakika kısık ateşte pişirin. Reçelleri kavanozlara koyun ve soğuduktan sonra tüketin.

#17


Malzemeler / Tarifi 3 su bardağı süt, 1 çay bardağı şeker, 1 tatlı kaşığı salep, 2 adet limon, 1 yemek kaşığı şeker Şeker, süt ve salep birlikte tencerede çırpılır ve 3 dakika kaynatılır Ara ara karıştırılarak soğutulur Soğuduktan sonra 2 limon rendelenip, limonların suyu sıkılır 1 yemek kaşığı şeker eklenir ve karıştırılır Soğuyan sütlü - salepli karışıma, limonlu karışım süzgeçten süzülerek eklenir.

#18

Karışım dondurucuya koyulur ve her saat çıkartılarak karıştırılıp, çırpılır. Kıvam alana kadar 5-6 defa bu işlem tekrarlanır. Tamamen dondurma kıvamına geldiğinde servis edilir. Afiyet olsun.


Malzemeler / Tarifi 4 su bardağı limon suyu 3 su bardağı soğuk su 1 yemek kaşığı şeker (isteğe bağlı) Yarım kilo çilek 1 tutam tuz Yarım limon kabuğu

Öncelikle limon ve çilekleri güzelce yıkayın. Ardından çilekleri ayıklayın, dört parçaya bölün ve bir sürahiye alın. Üzerine limon suyunu, limon kabuğu rendesini ve suyu ekleyin. İçerisine şekeri ve buzları ekleyerek karışımı bir saat kadar buzdolabında bekletin. Dilerseniz taze nane ile süsleyerek servis edebilirsiniz. Afiyet olsun.

#19


Malzemeler / Tarifi 4 adet limonun suyu 2 limonun kabuğunun rendesi

2 limonu iyice yıkayın ve kabuğunu rendeleyin, ortalama 1 yemek kaşığı kadar rende elde etmelisiniz. Küçük bir kabın içerisine deniz tuzunu, şeker ve limon kabuklarını ilave edip karıştırın.

2 tatlı kaşığı deniz tuzu 2 tatlı kaşığı şeker 1 dal biberiye

Margarita bardaklarını ıslatıp, kenarlarını bu karışıma bastırarak yedirin. 4 limonun suyunu sıkın, karıştırıcının içerisine buzları, limon suyunu, tekila ve cointreau'yu da ilave edip karıştırın.

10 cl Tekila 10 cl Cointreau Yarım su bardağı buz

#20

Son olarak biberiyeyi de ekleyip servis edin. Afiyet olsun.


Malzemeler / Tarifi 1 litre dinlendirilmiş içme suyu 1 adet dilimlenmiş limon

Cam sürahiye 1 litre içme suyunu ilave edin. Dilimlenen limon, salatalık ve nane yapraklarını ekleyin.

10 adet taze nane yaprağı

Ağzını kapattığınız sürahiyi buzdolabında yarım gün dinlendirin ve gün içerisinde tüketin.

1 adet dilimlenmiş taze salatalık

Afiyet olsun.

#21


#22


Malzemeler 1 1 6 1

adet adet adet adet

kırmızı pancar orta boy nar dondurulmuş çilek havuç

1 1 1 1

şişe maden suyu adet portakal adet avokado adet kivi

Tarifi

Tüm malzemeleri iyi bir şekilde yıkayın. Nar çekirdeklerinin sizi rahatsız edeceğini düşünüyorsanız, narın suyunu sıkın. Yıkadığınız malzemeleri küp küp doğradıktan sonra, maden suyu ve birkaç küp buz ekleyerek kıvam alana kadar robottan geçirin. Her sabah bir bardak içerek güne enerjik, zinde ve yenilenmiş bir şekilde başlayabilirsiniz! Afiyet olsun

#23


R Ö P O RTA J ÜNLÜ ŞEF GABRİELE SPONZA İLE LEZZET VE KEYİF DOLU BİR SÖYLEŞİ!


Gabriele Sponza Öğrencilerim sert olduğumu ama acımasız da olmadığımı söylerler. Günlük hayatımda olduğum gibi aslında; yani zaten şeflik böyle bir meslek. Gerçek hayatından kopan hiç kimse bence iyi yemek yapamaz!

zun yıllardır ekranların vazgeçilmez yüzü, İzmir doğumlu ünlü şef Gabriele Sponza ile mutfaktan televizyona, yemeklerden birçok konuya keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Yaz aylarına özel karpuz çorbası tarifiyle içinizi serinletmeyi de ihmal etmiyoruz! Mutfak yolculuğunuz nasıl başladı? Bir çocukluk hayali miydi? Aslında çocukluk hayalim değildi. Daha çok üniversite seçim sürecinde ortaya çıkmış bir seçenekti. Normalde iç mimarlık veya grafik tasarım okumak isterken; ailemin beni "İstanbul Yiyecek İçecek Grubu" kurucusu ve şefi "Mehmet Gürs" ile tanıştırmasından sonra gelişti her şey.

Amerika’da John & Wales Üniversitesinde Mutfak Sanatları üzerine eğitim aldınız. Akademik hayat size neler kattı? Temel mutfak bilgisinin en doğrusunu, hem geleneksel hem yenilikçi açıdan öğrenmemi, dünya mutfaklarını tanımamı sağladı ve onlar üzerinde enine boyuna araştırma yapıp kendimi geliştirmek adına gerekli tüm olanakları sundu bana.

KISA KISA 1982 doğumlu. İzmir’li. ABD'de eğitim aldı. Johnson & Wales'e gitti.

İlk olarak okul yıllarında, eyaletteki bir restoranda çalışmaya başlamıştım.

Fransa'nın Tremolat ve Marsilya bölgelerindeki 3 Michelin yıldızlı restoranlarda çalıştı.

Türkiye'ye dönmenizde ne etkili oldu?

Wanda İstanbul’un şefliğini yaptı.

Profesyonel iş hayatına nasıl adım attınız?

Ülkemi çok özlemiştim. O nedenle bilgi ve tecrübelerimi bu topraklarda paylaşmaya başlamanın zamanı gelmişti.

24Kitchen'da izleyicilerle buluşuyor. #25


“En nihayetinde yemek yapıyoruz, roket değil.” Türkiye'ye geldikten sonra kariyer yolculuğunuz nasıl şekillendi? Farklı otel ve restaurantlarda işlere girdim. Bir yandan da eğitmenliğe atıldım. "Mutfak Sanatları Akademisi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi, Le Cordon Blue" gibi kurumlarda eğitmenlik ve bölüm başkanlığı yaptım. Ardından 24Kitchen Türkiye ile televizyon şefliğine başladım.

Televizyonda iş yapmak nasıl? Açıkçası günümüz Türkiye'sinde çok zor. Gerek prodüksiyon firmaları, gerek kanallar olsun hepsinin reyting adına koştuğu başka bir alem var. O nedenle bana biraz yorucu ve gereksiz bir rekabet gibi geliyor. En nihayetinde yemek yapıyoruz, roket değil.

Son dönemlerde birçok yemek yarışma programının Türkiye formatı yapıldı. Televizyon dünyasında gastronominin yükselişini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yemeğin ve bir aşçının; dikkat edin şefin demedim, gerçek yüzünü yansıtmayan, entrika ve dedikoduya dayalı dizi kıvamında bir kopya dünyası diyebilirim.

Bu meslekte sizi en çok zorlayan ne oldu? Özel bir anınız var mı? Mesleğin gerektirdiği naif sertlik beni zorladı. Yani hem çok fazla empati gerektiren, hem de bir o denli acımasız bir meslek açıkçası. Bu durumu idrak etme sürecimde, yumruklarımı parçalayana kadar duvarlara vurmuştum. İlk ve son bu oldu zaten.

Hep mutfaktan konuştuk. Bunun dışında Gabriele Sponza neler yapar? Gezer. Dağlarda, ovalarda kamp yapar. Kitap okur, arada resim çizer. Kişisel savunma ve bedensel gelişim eğitmenliği yapar. Kısaca, yaşar.

Günlük hayattaki kişiliğinizle, mutfaktaki şef kimliğiniz arasında fark var mı? Kısacası mutfakta nasıl bir insansınız? Ögrencilerim sert olduğumu ama acımasız da olmadığımı söylerler. Günlük hayatımda olduğum gibi aslında; yani zaten şeflik böyle bir meslek. Gerçek hayatından kopan hiç kimse bence iyi yemek yapamaz.

Dünya mutfağından, yolunuza sadece bir tanesi ile devam etmek zorunda kalsanız bu hangi ülkenin mutfağı olurdu ve neden? Sanırım Akdeniz mutfağı. Çünkü zeytinyağı var.

Mutfakla ilgilenen ve profesyonel olarak yapmak isteyenlere neler önerirsiniz? Bu soru çok soruluyor ve ben de; "Allah kolaylık versin" diyorum. #26


Karpuzu dilim dilim soyun. Karpuzu çekirdekleriyle beraber mutfak robotunda limon suyuyla beraber püre haline getirin. Rakı ve toz şekeri bir sos tenceresinde şeker eriyinceye kadar kaynatın. Bu şurubu mutfak robotundaki karpuzlu naneli karışımın içine ekleyin. Karışımı bir süzgeç yardımıyla süzdürün ve servis kasesine alın. Üzerine servis edeceğiniz naneli pesto sosu için taze nane yaprağı, zeytinyağı, tuz ve taze karabiberi havanda dövün ve bir sos elde edin. Taze nane yapraklarıyla ve naneli pesto sosu ile beraber servis edin. #27


#28



#30


#31


Ekranlarda izlerken tadı damağınızda kalacak, gerçek anlamda lezzet dolu; birbirinden güzel 10 filmi sizler için listeledik. Sizler de keyifli tavsiyelerinizi bizlere iletebilir; bu ve benzer listeleri gurmemag.com’da okumaya devam edebilirsiniz.

Çikolata (2000) Chocolat - IMDb 7.2

Aşk Tarifi (2014) The Hundred - Foot Journey IMDb 7.3

Oyuncular: Johnny Depp, Juliette Binoche, Judi Dench

Oyuncular: Helen Mirren Om Puri Manish Dayal

Süre: 2 saat 1 dakika

Süre: 2 saat 2 dakika

Konu: Genç bir kadın, küçük kızı ile birlikte sakin bir

Konu: Hindistan'ın Mumbai şehrinde yaşayan ve dedesinin

Fransız köyüne yerleşir. Anne ve kızı birbirinden lezzetli çikola-

sahip olduğu restaurantta mutfakla tanışan Hassan Haji,

sakin hayatlara sahip köy halkının hayatı bir anda değişir.

işletmeyi yönetirken, beklenmedik bir şekilde Mumbai'den

talarını sattıkları, oldukça sevimli bir dükkan açarlar. Sıkıcı ve

Neşenin, umudun ve çikolatanın bol bol yaşandığı hikayede değişimden memnun olmayanlar da olacaktır.

Sideways (2004) IMDb 7.5 Oyuncular: Paul Giamatti, Thomas Church, Virgina Madsen Süre: 2 saat 7 dakika Konu: California'da yaşayan 30'lu yaşlarda iki genç adam,

Miles ve Jack şarap tadımları yapmak için yola çıkarlar. Ancak

yolda hiç beklemedikleri bir şey olur ve giderek olgunlaştıklarını fark ederler. İkili kendilerini şarap ve kahkaha dolu bir hikayenin içerisinde bulurlar.

#32

mutfakta çok yetenekli bir gençtir. Dedesinin ona bıraktığı

taşınmak zorunda kalır. Ailesiyle Fransa'nın küçük bir kasabasına taşınan Haji, yeteneğini devam ettirmek için kolları sıvar.

Şef (2014) Chef - IMDb 7.3 Oyuncular: Jon

Favreau,

Robert

Downey

Jr.,

Scarlett Johansson Süre: 1 saat 54 dakika Konu: Oldukça güzel bir restaurantta çalışan ve baş aşçısı

olan Carl Casper, giderek yaratıcılığını kaybettiğini fark eder. Son olarak bir gurmenin yemeklerine yaptığı eleştirilere dayanamaz ve harekete geçer.


Aşk Tarifi (2007) No Reservations - IMDb 6.3 Oyuncular: Catherine Zeta-Jones, Aaron Eckhart, Abigail Breslin Süre: 1 saat 44 dakika Konu: Disiplin ve mükemmelliyetçilik üzerine kurduğu

hayatını, baş aşçı olarak çalıştığı mutfakta da yansıtan Kate,

yeğeni Zoe'nin gelişiyle birlikte dengeler alt üst olur. Nick ve ona karşı hissettiklerini bir tarafa, disiplinli ve taviz vermediği

çalışma şeklini diğer tarafa bırakmak zorunda kalan Kate için işler hiç kolay değildir.

Julie & Julia (2009) IMDb 7.0

Tost (2010) Toast - Foot Journey IMDb 6.6 Oyuncular: Helena Bonham Carter, Oscar Kennedy, Victoria Hamilton Süre: 1 saat 36 dakika Konu: Annesinin vefatı üzerine, Nigel ile ilgilenmek için eve

yeni bir hizmetçi gelir. Hem temizlik hem de yemek konusunda

çok marifetli olan temizlikçi, Nigel'a babasıyla arasında güçlü bir bağ kurabilmesi için lezzetli yemeklerini öğretmeye başlar.

Şeflerin Savaşı (2012) Comme un chef - IMDb 6.7

Oyuncular: Amy Adams, Meryl Streep, Chris Messina

Oyuncular: Jean Reno, Michaël Youn, Raphaëlle Agogué

Süre: 1 saat 58 dakika

Süre: 1 saat 24 dakika

Konu: Tarih 1950 - 1960'lı yılları gösterir. Şef, yemek

Konu: Aşçılığa gönül veren Jacky Bonnot, sevgilisi ile birlikte

kitabı yazarı ve televizyon yıldızı Julia Child ile birlikte

bebek beklemektedir. Ancak mesleğinde istediği yerde olmadığı için

internet günlüğüne yükleyen Julie Powell'ın gerçek hayat

kariyerinin zirvesindedir ancak patronuyla anlaşamaz.

NewYork'ta yaşayan, yemek yapmayı seven ve bu tariflerini

hikayeleri anlatılıyor. Aradaki bağlantıya tanıklık edebilirsiniz.

çok sorunlar yaşar. Bir diğer tarafta usta şef Alexandre Lagarde ise İkili tesadüfen bir araya gelir ve eğlenceli hikaye başlar.

#33


R Ö P O RTA J ÜNLÜ ŞEF EBRU BAYBARA DEMİR İLE LEZZET VE KEYİF DOLU BİR SÖYLEŞİ!


Ebru Baybara Demir Mardin’de çalıştığım bir gün yurtdışından gelen Alman bir turist grubu yemeklerin kötü olduğunu ve lokantada yemek istemediklerini söyledi. Çaresizlik içerisinde ne yapacağımı düşünürken yengem duruma müdahale etti ve 28 kişilik Alman grubu evde ağırlamamda yardımcı olacağını söyledi.

yıl sonra doğduğu topraklara, Mardin'e geri dönen ve onlarca kadına iş olanağı sağlayan Ebru Baybara Demir ile sizler için çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Projelerinden kariyerinde yaşadığı zorluklara, hedeflerinden gastronomi alanında ilerlemek isteyenlere verdiği tavsiyelere kadar birçok konuda büyük bir açıklılıkla sorularımıza yanıt veren sevgili Ebru Baybara Demir’e teşekkürlerimizle. Hayat öykünüz nerede ve nasıl başladı? Çocukluğum ve okul yıllarım İstanbul’da geçse de geleneklerine bağlı kalabalık bir Mardinli aile içinde büyüdüm.

Annemin mutfağından salınan kokuları, annemin ve babamın bizler için yaptıklarını, hiç hissettirmeseler de topraklarına duydukları özlemin her zaman farkında yaşadım. Babam kız çocuğunun dezavantaj görüldüğü bir dönemde 3 kızını okutmak ve güçlü birer birey olmalarını sağlamak için köklerinden ayrılıp Mardin’den İstanbul’a göç etmişti. Ondan tam 23 yıl sonra toprağım, köklerim beni Mardin’e çekti ve hayat öyküm burada yeniden başladı. Hikayenizdeki kırılma noktası 1999’da Mardin’e yerleşmenizle gerçekleşti sanırım. Bu kararı nasıl aldınız? Oraya giderken aklınızda neler vardı? Mardin’e gittiğimde genç ama büyük hayalleri olan biriydim. Turizm yapmak istiyordum. Her ne kadar Mardinli olsam da yaşam şeklim, düşüncelerim ve giyinişimle batılıydım. #35


1999 yılında Mardin’de ilk zamanlar yurtdışından gelen turist gruplarını ağırlayan bir rehber olarak çalıştım. Tarihi, kültürü ve yemekleri ile herkesi büyüleyen bu şehirde konaklama ve ikram konusundaki sıkıntılar, yeni adımlar atmamız için başlangıç oldu. Mardin’de çalıştığım bir gün yurtdışından gelen Alman bir turist grubu yemeklerin kötü olduğunu ve lokantada yemek istemediklerini söyledi. Durumu lokanta sahiplerine bildirdik ama kimse umursamadı. Ertesi gün turist grubuna yedirecek başka bir yer bulmam gerekiyordu ama alternatifimiz yoktu. Çaresizlik içerisinde ne yapacağımı düşünürken yengem duruma müdahale etti ve 28 kişilik Alman grubu evde ağırlamamda yardımcı olacağını söyledi. Ertesi gün yengem kendi evinde, çevre evlerdeki kadınlarla yaptığı yemekleri yer sofrasında turistlere sundu. O gün o yer sofrası bu toprağın kadınlarının mucizesini bana gösterdi. Grup memnun ayrılınca bunu bir sisteme oturttuk ve kadınlarla yengemin evinde bu işe devam ettik. Okuma yazma bilmeyen kadınların çocukları ile iletişim kurduk. Benimle birlikte 21 kadın Mardin’de yapılmayanı yapmaya başladık. Kadınlar artık en iyi bildikleri işten para kazanıyordu. 1 yıl sonra ise 21 kadının mucizesini evden çıkarmamız gerektiğini anladık. O yıl yaşlı bir grubu ağırlamamız gerekiyordu ancak onları yer sofrasında oturtamazdık. Ne yapabiliriz diye düşünürken Mardin Müzesi’nin lokal kısmında konuklarımızı ağırlamaya başladık. Tabii bu durumunda sürdürülebilir olmadığını biliyordum, bunun yanı sıra ben de yengemin evinden ayrılıp kendi düzenimi kurmak istiyordum. Tam bu sırada şu anki Cercis Murat Konağı’nı o dönem ev olarak kiraladım.

#36

Kiraladıktan sonra ise yola çıktığım 21 kadını da yanıma alarak işimizi konağa taşıdık ve bu topraklarda yeni bir hikâye yazmaya başladık.

Kiraladıktan sonra ise yola çıktığım 21 kadını da yanıma alarak işimizi konağa taşıdık ve bu topraklarda yeni bir hikâye yazmaya başladık. Mardin’e yerleştikten sonraki süreçte neler yaşadınız? Hedeflerinizi gerçekleştirirken sizi en çok zorlayan ve size güç veren şey neydi? Mardin’deki yeni hayatım 1999 yılında başladı. Buraya yerleştikten sonra Mardin’in turizmi için yaptığımız çalışmalar bölge halkı başta olmak üzere çevredeki az sayıda otel ve lokanta işletmecilerini rahatsız etti. Bizi en çok zorlayan da ilk yıllarda bölge halkının tepkileri, eleştirileri oldu. Mardin’de başlattığımız değişim ataerkil bir toplumda tepki görmeye başladı. Çünkü ben onlara göre yaşam tarzımla alışılagelmiş bir kadın modelinin sınırlarını zorluyordum.


Gelinlere kötü örnek olurum ve onları değiştiririm diye kuzenlerim bile bu durumdan hep rahatsız oldular. Bana bunu direkt söyleyemeseler de iyi tarafından destek oluyorlarmış gibi “git sana kocan baksın”, “paraya mı ihtiyacın var” gibi söylemleriyle beni ikna etmeye çalıştılar ama benim hayallerim vardı. Hayallerimin karşısında da otel ve restoran sahipleri. O dönem zaten az sayıda olan işletmeler genç bir kadının karşısında birleştiler, güç gösterisi yaptılar. Hatta ilk eşim bu baskılara dayanamayarak gitti ama ben kalmayı tercih ettim. Savaştım. Hedeflerim ve hayallerimden vazgeçmememin en büyük nedeni bu topraklara ve yoktan var eden kadınlara güvenim oldu. Turizme, yerel ekonomiye katkı yapan ve bölgede kadın istihdamını güçlendiren bir işletme açtınız; Cercis Murat Konağı. Hikayesini sizden dinleyebilir miyiz? Cercis Murat Konağı’nı hayata geçirdikten sonra insanlara yaptığımız işi anlatmayı bıraktım. Çünkü eğitim ve gelir düzeyi düşük olan insanlara işi ve hayallerinizi anlatmanız bir anlam ifade etmez. Kabul edilmek için onlara başarı göstermeniz gerekir. Ben de bunu yaptım ancak karşıma aldığım cepheler daha da genişlemeye başladı. Mardin’in ilk alkollü işletmesini 21 kadınla açmam ve o dönem boşanmış olmam onlara karşımda durmaları için yeterli malzemeyi vermişti. Onlar da bu fırsatları kullanmaktan geri çekilmediler fakat tüm bunlara rağmen çabamız ve başarımız sonuç verdi. Arkamızda 18 yılı bıraktık. Kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar zor ve güzel bir süreç yaşadık. Mardin’de eşinin izni olmadan kapıdan bile çıkmayan kadınlar artık kendi hikayelerini yazıyor. Bunun bir parçası olmak benim için tarif edilemez bir duygu ve gurur.

#37


Bölge insanı bu fark yaratan işletmeye nasıl bakıyor? Daha öncede belirttiğim gibi 2002 yılında Cercis Murat Konağı’nı açarak Mardin’de ilk turistik restoran olduk ve konakta sadece kadınlar çalışıyordu. Bilirsiniz bu ataerkil toplumlarda kolay kabul edilebilir bir şey değildi.

Ben geleneksel ve kalabalık bir ailede büyüdüm. Annem çok güzel yemek yapardı. Çok yaratıcıydı. Annemin bizi yetiştirmek için hep bir mücadelesi vardı.

Bir de az sayıda olan otel ve lokanta işletmelerinin İstanbul’dan gelen genç bir kadının kendi düzenlerini bozduğunu görünce tepkiler büyümeye başladı. Tehdit edildiğimiz, hakkımızda iftiraların atıldığı dönemler yaşadık. Tabii bu her zaman böyle gitmedi. Başarımıza bölge halkını da ortak ettikçe destek görmeye başladık ve bize olan bakış açıları değişti. Kırılma noktası ise Cercis Murat Konağı’nın açılışından 4 ay sonra oldu. Altmış yaşlarında bir adam konağa gelmişti. İlk defa biri karşıma gelip benimle konuşmak istemişti. ‘Çay söyle’ dedi, söyledim. “Şimdi otur ve anlat. Benim çocuklarım işsiz, benim de böyle bir eski evim var. Bize yol göster otel mi yapalım? Lokanta mı?” dedi. İşte o an toprağımın beni kabul ettiğini hissettim. İnsanlara sahip oldukları kültürel bilgi ve becerileri ile ekonomi yaratabileceklerini yemekle göstermiştim. Mardinli kadınlar başta olmak üzere, halkın toplumsal hayata entegre olmalarında yardımcı olarak ekonomik kaynak yaratmalarını sağladım. Sonrası ise çorap söküğü gibi geldi. Şu anda Mardin deyince akla ilk gelen Cercis Murat Konağı. Burası Mardin halkı için değişimin başladığı yer. Yola çıktığınızda size ilham veren, yanınızda olan ve güç aldığınız insanlar kimlerdi? #38

Çiçekler yapardı, dikiş dikerdi ve yaptıklarını satardı. Her zaman bir B planı vardı. Hayatım boyunca iyi organizasyonlar kurmayı ve her zaman bir B hatta C planı düşünmeyi annemden öğrendim. Babamdan da cesareti öğrendim. Bütün bunları düşününce aslında her ikisinin de beni lider olarak yetiştirdiklerini düşünüyorum. Ben her zaman lider oldum. Babam beni hep beklediği erkek çocuğu yerine koyarak sevdi. Ben her zaman babasının erkek kızıydım. Bana yakıştırdığı buydu babamın. Sırf bu yüzden gözüm karaydı ve her şeyi yapabilirdim… Özgüveni yüksek, müthiş cesur bir çocuktum kısacası. Annem, cesaretimden dolayı bana çok güvenirdi. O zamanlarda tüm kadınlara cesaret örneği olmuş olan Margaret Thatcher annemim idolüydü ve bana Margaret Teacher derdi.


Bölgesel ve ulusal bazda mevcut hedefleriniz neler? Gastronominin birleştirici gücü ile başta kadınlar olmak üzere yaşadığım toplumda dezavantajlı gruplara fayda sağlamak için hayata geçirdiğim projelerin daha geniş kitlelere ulaşmasını hedefliyorum. Bu projelerin öncelikle Türkiye’de farklı illerde ardından dünyanın farklı ülkelerinde projelere model oluşturacak bir metodolojiye dönüşmesini istiyorum. Yolunuzdan ilerlemek isteyen kadın girişimcilerle tavsiyelerinizi paylaşır mısınız? Hayat her zaman bize yeni yollar sunar ve bir şeyler göstermeye çalışır. Güçlü, fedakâr, çalışkan, cesaretli bir ailede büyüdüm. Her zaman savaşmayı, yaşadığımız hayatı sadece kendimiz için devam ettirmememiz gerektiğine inandım. Çünkü gördüklerim benim görmediklerim ise başkalarının kaderi olacaktı. Mardin topraklarının kız çocukları için dezavantajlı olduğu bir dönemde 3 kızına daha iyi bir gelecek sunmak için tüm hayatını geride bırakan bir babanın kızı olarak ben de Mardin’e döndüm.

ve Mardinli kadınlara güç katacak ve bu kadınların statülerini değiştirecek projeleri hayata geçirdim. Hayallerimin ilhamı bu toprağın mücadeleci kadınlarından alırken şimdi de topraktan alıyorum. Bu yüzden hayata geçirdiğiniz projelerde amacınız geleceğe bir miras bırakmak olsun. 20 yıl önce yer sofrasında başlayan hikayemizle bugüne kadar Topraktan Tabağa adı altında 8 farklı projeye imza attık. Projelerimizde toprağımıza, kadınlarımıza ve geleceğin yetişkinleri olan çocuklarımıza miras bırakacak çalışmalar yaptık ve yapıyoruz. Biz her zaman “bir şefin işi tabakta değil toprakla başlamalı” dedik ve yüzümüzü toprağa çevirdik. İklim değişikliği, susuzluk, iyi gıdaya erişim bizlerin ve geleceğin en temel sorunları. Toprağı iyileştirmek, topraktan katlanılabilir maliyetler ile iyi gıda elde etmek; çiftçinin ve kadınların içinde olduğu, gelecek vadeden sürdürülebilir bir gelir modeliyle bir ekosistem yaratmak önceliğiniz olmalı. Bu yolda devam edecek kadın girişimcilerimiz geleceğe temiz ve yaşanabilir bir miras bırakmak için sabırla çalışmalı. #39


Dünya mutfaklarından spesiyallere, değişik tatlarda farkı hissedebilirsiniz! Canlı mutfak şovları, ayrıcalıklı atmosferi ve yetenekli şeflerin yönetimindeki Akdeniz ve Türk mutfağı temel alınarak hazırlanan dünya konsepti ile misafirlerine yepyeni ve farklı bir lezzet deneyimi sunuyor. Anadolu ve Akdeniz mutfağının etkileyici geleneksel yemeklerini, modern yorumuyla sunan Fermaki'de rahat ve modern dekorasyonu ile sabah kahvaltısıyla başlayan servis tüm gün boyunca devam ediyor. www.fermaki.com



R Ö P O RTA J İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI TUNÇ SOYER İLE PAGOS PAZARI VE İZMİR ÜZERİNE KEYİFLİ BİR RÖPORTAJ


Tunç Soyer İzmir için ilk günkü heyecanla ve enerjiyle çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Yoğun bir seçim maratonunu geride bıraktınız ve tempolu bir şekilde başkanlık sürecine girdiniz. Sizin için nasıl bir süreç gerçekleşti? Seçim maratonu süreci çok yoğun ama bir o kadar da keyifli bir süreçti. Seçim kampanyasında olduğu gibi şu anda da süreç çok iyi ve tempolu devam ediyor. İzmir için ilk günkü heyecanla ve enerjiyle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ege denildiğinde akıllara zengin mutfak kültürü de geliyor. Bu yoğun tempoda mutfağa zaman ayırabiliyor musunuz? Yapmaktan en keyif aldığınız yemek nedir? Yoğun tempomdan dolayı mutfak konusunda kendime nadiren de olsa zaman ayırmaya çalışıyorum.

Zengin coğrafyamızın en lezzetli sebze ve meyvelerini kullanabildiğim, Ege mutfak kültürümüzün önemli unsurlarından biri olan sağlıklı ve hepsi farklı tatlardan beslenen salatalar hazırlamak sevdiğim ve keyif aldığım bir zaman dilimi. Ege mutfağının ve kültürünün zenginliğini kullanarak, İzmir’i uluslararası arenada “marka şehir” haline getirmek için neler yapılabilir? Tarih boyunca çok farklı insanların yaşadığı, seyahat ettiği ve ticaret yaptığı bir yer olan İzmir gerek coğrafyası gerek hoşgörüsüyle şu an olduğu gibi her zaman zengin bir kültüre sahip olmuş, buna olanak tanımış bir şehir. Bizim yapmamız gereken bu zengin kadim kültürü ortaya çıkarmak.

KISA KISA 1959 doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden iyi derecede mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında İZTO Dış İlişkiler Müdürlüğü ve Genel Sekreter Yardımcılığı yaptı. 2009 Yılında Seferihisar Belediye Başkanı Oldu 2019 Yılında İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı Seçildi

#43


Kadifekale’yi marka haline getirecek çok güzel bir projeyi de hayata geçirdiniz; “Pagos Üretici Pazarı”. Bölgede nasıl bir dönüşüm yaşandı? Projenin hayata geçmesinin üstünden az bir zaman geçmesine rağmen Kadifekale’nin hak ettiği itibarı kazanması yolunda önemli bir adım atmış olduğumuzu görmek gerçekten mutluluk verici oldu. Pagos Üretici Pazarı, İzmir’deki Cumartesi günlerine bir başka neşe kattı. Şehrin çeşitli noktalarından Kadifekale’deki pazar yerine ücretsiz seferler düzenliyoruz ve bu seferlerde üstü açık turistik gezi otobüslerimizle hizmet veriyoruz. Uzun yıllardır İzmir’de yaşadığı hâlde Kadifekale’yi ziyaret etmemiş birçok insan için çok güzel bir deneyim oluyor. İzmir’in bu kadim kültürüne sahip çıktığımız zaman İzmir zaten uluslararası arenada marka şehir olacak. Bunun için Akdeniz’de çalışmalarımızı başlattık. Akdeniz Birliği kurulması konusunda Barselona, Beyrut, İskenderiye, Marsilya, Selanik ve Venedik yerel yönetim başkanlarına birer iyi niyet mektubu gönderdik. Akdeniz Birliği’ne dahil olacak kentler İzmir ile beraber ortak ticaret geçmişleri olan yerleşim yerleri. Hepsi de denizleri karalara bağlayan, büyük pazarlara açılan liman kentleri. Coğrafi konumları ve limanları ile artı değer oluşturan, iş olanakları yaratan, ticareti ve çeşitli ekonomik sektörleri cezbeden şehirler. Çabalarımız Akdeniz’le bailadı ama bununla sınırlı kalmayacak. İzmir’i dünyaca bilinen bir kent, cazibe merkezi yapacağız. #44


Hatta bunun ötesine geçerek şimdiden bir alışkanlığa dönüştüğünü ifade etmeliyim. Kadifekale’de yaşayan vatandaşlarımız da bu evsahipliğinden çok memnun görünüyor ve gerek üretim gerek ticari etkinlikleriyle ekonomiye katılmanın dinamizmini yaşıyorlar. Açılış konuşmanızda, projenin kentin genelinde hayata geçireleceğine de değindiniz. Bu anlamda Kadifekale gibi markalaşma konusunda önceliğe sahip yerler nereleri olacak? Şehrin refahını arttıracak çalışmalar yaparken buna herkesin her ilçenin her mahallenin eşit olarak katılım göstermesini sağlamak benim siyasi hayatımdaki önceliğim olacak ve bunu seçim kampanyasından bu yana vurguluyorum.

Kadifekale’deki çalışmalarımızın da bu samimiyetimin göstergesi olmasını temenni ederim. Kadifekale gibi cevherlerin her birinin İzmir’in bütünsel kalkınması yolundaki kıymetli köşe taşlarını oluşturacağına inanıyorum. Bu nedenle hem metropol merkezindeki hem de kırsaldaki dezavantajlı bölgelerin tarihi ve doğal güzelliklerini İzmirlilerle buluşturacak, hareketlilik kazandıracak projelerimiz olacak. Buna ek olarak tarım, turizm, kültür sanat üretimi ve kent diplomasisi ile yürütülen uluslararası işbirliği girişimleri konusunda da başarılı örneklere imza atmayı ve öncü bir rol üstlenmeyi misyon edindik. Ve tüm bunları yaparken en temel kriterimiz dünyamızda yaşayan tüm canlıları ve doğamızı tehdit eden iklim değişikliği konusuna en yüksek hassasiyeti gösteren bir şehircilik #45 anlayışını temel alacağız.


Urla İskele'de tarih ve kültürün, konukseverlikle buluştuğu adres. URLA

PIER



Tolga Çamuz @1kasikmutluluk

Yulaflı Fıstık Ezmeli Fit Bisküvi Malzemeler 150 gr yulaf unu ( hazır ya da rondodan geçirilip elenmiş) 70 gr fıstık ezmesi 3 yemek kaşığı bal 1 paket kabartma tozu 1 paket vanilin

Tarifi Eğer hazır yulaf unu kullanmayacaksınız yulaf ezmesini rondodan geçirin ve sonrasında elekten geçirerek un haline getirin. Derin bir kaba tüm malzemeleri teker teker alıp tart hamuru kıvamına gelene kadar yoğurun. Yoğurduğunuz bu hamuru iki yağlı kağıt arasına yerleştirin ve merdane yardımıyla yarım cm kalınlığında açın. Bir çay bardağı yardımıyla yuvarlak olacak şekilde kesin ve şekillendirin. Kesme ve şekillendirme için evdeki her türlü kalıp ve malzemeleri yaratıcılığınıza göre kullanabilirsiniz. 160 derecelik önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 10 dk kontrollü bir şekilde pişirin. Fırınınızın durumuna göre altı ve üstü kahverengileşene kadar pişirmeniz yeterli. Hamurumuz ince olduğu için hemen pişecektir. Sonrasında ister sade,ister bitter çikolata veya glaze sos ile servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun. #48


Tolga Çamuz @1kasikmutluluk

Unsuz Yağsız Şekersiz Hindistan Cevizli Kurabiye

Malzemeler 1,5 su bardağı ceviz (rondoda öğütülmüş) 8 yemek kaşığı Hindistan cevizi 8-10 adet gün kurusu kayısı 4 adet Medine hurması 1 Çay Kaşığı tepeleme karbonat 1 adet yumurta 3-4 damla limon suyu

Tarifi Cevizleri rondoda öğütüp un haline getirin ve derin bir kaba alın. Hurma ve Kayısıları ılık suda 15-20 dk kadar bekletip bekletip yumuşamalarını sağlayın. Hindistan cevizini de rondodan geçirip cevizlerin bulunduğu kaba alın. Yumuşayan hurma ve kayısıları da doğrayıp püre haline gelene kadar rondodan geçirin ve karışıma ekleyin. Geriye kalan yumurta, karbonat, limon suyuna da karışıma ekleyip iyice yoğurun. Elimizle 1 yemek kaşığı dolusu kadar parçalar alıp yuvarlayın ve elinizle hafif bastırıp şekil verin. Önceden ısıtılmış 170 derecelik fırında yaklaşık 15 dk fırınınızın durumuna göre kontrollü olarak pişirin. İçerisinde çok fazla kuru meyve olduğu için pişirme süresine özen gösterin. Altı biraz kızarana kadar pişirmeniz yeterli. Afiyet olsun.

#49


Gastroköy Hayata Geçti! astronomi Turizmi Derneği’nin 2 yıldan beri Orman Bakanlığı ve Kültür Turizm Bakanlığı ile entegre olarak çalıştığı Türkiye ve İstanbul için turizmde apayrı bir destinasyon olarak yarattığı Türkiye Gastronomi Köyü projesi 26 Temmuz saat 10:30 da Basın Toplantısı ile hayata geçti.

Bu köyde Anadolu’nun 7 bölgesi mutfak kültürü GTD temsilcileri önderliğinde yerinde görsel Showlar ile tanıtım ve satış şeklinde tanıtılıyor olacak. Anadolu’daki otantik kıyafetler ile ve orijinal ürünlerin sunulacağı noktalar doğaya zarar vermeden ahşap konstrüksiyon ile koordine edildi.

Sarıyer Bahçeköy de yaklaşık yüz dönüm arazide gerçekleşecek bu önemli organizasyon Türsab (Türkiye Seyahat acenteleri Birliği) ile entegre çalışacak.

Amerikadan ödüllü mimarlık firmasının da koordinasyonunda ülkemizin değerleri tanıtılıyor olacak .

İstanbul’daki 2500 acente yanısıra Türkiye genelindeki 12.000 seyahat acentesi için de pazarlanacak önemli bir gelir kaynağı.

Bu projede Dünya Mutfaklarına ve Kültürüne de yer verlecek.İlk etapta:Hint-Nepal-Özbekistan-İtalya-Fransa-Avusturya-Belçika-Amerika –Rusya gibi ülkelerin de Mutfak kültürlerine kolayca erişilebilinecek. Gastronomi Turizmi Derneği başkanı Gürkan Boztepe ülkemiz ve İstanbul için fark getirmeye devam edeceklerini belirtti.


Esra Necef

@esrarengizlezzetler

Foccacia Malzemeler 500 gram un 375 ml su 2 yemek kaşığı zeytinyağı 2 dal taze kekik 1 yemek kaşığı kuru maya 1 çay kaşığı tuz Üzeri için: 3 yemek kaşığı zeytinyağı, 20 adet kiraz domates 2 dal taze biberiye, 1 yemek kaşığı öğütülmemiş deniz tuzu

Tarifi Ilık su ve mayayı bir kabın içerisinde karıştırın. Maya tamamen çözüldükten sonra karışımı 10 dakika kadar dinlendirin. Kullanacağınız unu kaba eleyerek koyun. Tuz ve zeytinyağını da ilave edin ve yoğurun. Hamur cıvık bir kıvamda olacaktır. Ayıkladığınız taze kekikleri hamura ekleyin ve karıştırın. Hamuru form almasını istediğiniz şekle göre kare ya da yuvarlak bir fırın kabına alın ve yayın. Üzerini bir bezle örterek yaklaşık 30 dakika kadar oda sıcaklığında kabarmaya bırakın. Ardından üzerine zeytinyağını sürün. Domatesleri belirli aralıklarla hamurun içine bastırarak yerleştirin. Deniz tuzunu serpiştirin. Taze biberiyeleri dal halinde ya da serpiştirerek koyun. Dilerseniz yine taze kekik de ekleyebilirsiniz. Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında yaklaşık 30 dakika kadar pişirin. Pişen ekmeği kabından çıkartıp tel üzerinde soğumaya bırakın. Soğuma aşamasında üzerine yine zeytinyağı sürebilirsiniz.

#51


Özge Beydağ Yılmaz @ozgeninoltasi

Zeytinli Haşhaşlı Minik Poğaça Malzemeler 1/2 su bardağı yoğurt 1/2 su bardağı sıvıyağ (Ben zeytinyağ kullandım) 50 gr yumuşamış tereyağ (yaklaşık 2 dolu yemek kaşığı) 1 çorba kaşığı sirke 1 çay kaşığı tuz 1 yemek kaşığı haşhaş 1/2 su bardağı zeytin dilimi 1/2 paket kabartma tozu (1 tatlı kaşığı kadar) 2,5 su bardağı un (ele yapışmayan bir hamur olacak) 1 yumurta sarısı (üstüne sürmek için)

Tarifi Un ve kabartma tozu hariç tüm malzemeyi çukur bir kaba koyup elinizle ya da tel çırpıcıyla karıştırmaya başlayın. Üzerine 1 bardak un ve kabartma tozunu ekleyip yoğurmaya başlayın ardından toparlanıncaya kadar un ilave edin. Hamur elinizden kurtulduğu anda un eklemeyi kesebilirsiniz, kısacası biraz yumuşak bir hamur olması gerekiyor. Fırın tepsisine yağlı kağıt serin, fırını 180 dereceye ısıtın Elinizle minik parçalar koparıp yuvarlayın ve tepsiye dizin (büyük de yapabilirsiniz ama minik minik tek lokmalık şahane oluyor)

#52

Üstlerine yumurta sarısı sürüp ısınmış fırına atın Üstleri kızarınca fırından alıp afiyetle yiyebilirsiniz Pişirdiğiniz gün çok güzel dışı hafif sert oluyor, ertesi gün yumuşasa da çayla iyi gidiyor. Afiyet olsun.


Begüm Cillov Kılıç @begumcillovkilic

Hurmalı Fit Toplar Malzemeler 25 adet çiğ badem 10 adet çiğ fındık 5 adet hurma 2 yemek kaşığı hindistan cevizi tozu 1 tatlı kaşığı tarçın Üzeri için; bitter çikolata ve kakao

Tarifi Hurmaların çekirdeklerini çıkartın ve 10-15 dakika kadar yumuşaması için ılık suda bekletin. Diğer malzemelerle beraber blenderda veya rondoda iyice ufalanana kadar çekin. Sonra tüm karışımı ufak toplar haline getirin. Hazırladığınız topları yağlı kağıt serili bir tabağa koyarak, derin dondurucuda 20-25 dakika kadar bekletin. Bir yandan da benmari usulü bitter çikolatayı eritin. Derin dondurucudan çıkarttığınız topların bir kısmını bitter çikolataya batırıp, bir kısmını kakaoya batırın ve bir servis tabağına alın. Buzdolabında yarım saat kadar beklettikten sonra servise hazır olacaktır. Buzdolabında saklama kabında 4-5 gün kadar tutabilir, kahve ve çaylarınızın yanında hafif bir tatlı atıştırmalık olarak tüketebilirsiniz. Afiyet olsun. #53


Begüm Cillov Kılıç @begumcillovkilic

Mango Smoothie Bowl Malzemeler 1 adet dilimlenmiş ve dondurulmuş muz 1 adet dilimlenmiş ve dondurulmuş mango 1 çay bardağından 2 parmak eksik süt Üzerini süslemek için kırmızı meyveler ve kakao parçacıkları

Tarifi Yaz sıcaklarında hem içinizi ferahlatacak, hem de oldukça hafif bir tarifi sizlerle paylaşıyorum. Özellikle tatlı krizlerinizde, kalori hesabı yapıyor ve kilonuza dikkat ediyorsanız bu tarif tam size göre! O zaman hemen detaylarına geçelim: Tüm malzemeleri blendera ekleyin. Yavaş yavaş önce parçalar haline gelerek, ardından dondurma kıvamına gelene kadar çekin. Dondurma kıvamına gelen karışımınızı bir kaseye alın. Ardından üzerini kırmızı meyveler ve kakao parçacıkları ile süsleyin. Eğer siz de bu tarifi denediyseniz, @gurmemag hesabı üzerinden bizimle fotoğraflarınızı paylaşabilirsiniz! Afiyet olsun. #54



Merve Özcan @gezengorenbilir

Yıllardır maviliklerini seyre daldığımız, birçok güzel fotoğrafta karşımıza çıkan güzel Yunan adalarından sadece biri Thassos. Haritada baktığımızda yaklaşık Ayvalık ile aynı hizada ancak suyu soğuk olmayan, onlarca farklı ve güzel renkteki koylarıyla kalbimizi çalan bir ada! Aslında öncelik tabi ki kendi ülkemizin sınırlarını da sonuna kadar keşfetmek diğer yandan yakın cennetleri de görmeye neden hayır diyelim? Gerek sınıra yakınlığı, gerek güzel denizleri gerekse de lezzetli mutfağı ile, işte karşınızda Thassos!

#56


Nasıl Gidilir? Thassos’a Türkiye’den birkaç şekilde ulaşım sağlayabiliyorsunuz. İpsala sınırından 3, Kapıkule sınırından ise 4,5 saatte Thassos/Limenas’a varmış olursunuz! Otobüsle gitmeyi tercih ederseniz de Kavala’ya giden otobüsler ile Kavala’dan feribota geçebilirsiniz. Kendi aracınızla gitmenin de, otobüsle gidip araba kiralamanın da avantajları ve dezavantajları var. Eğer kendi aracınızla giderseniz adada çok rahat edersiniz, onlarca güzel koyu keyifle keşfetmenin en kolay yöntemi tabi ki araba. Ama bazen de sınırda o kadar uzun kuyruklar beklemek zorunda kalıyorsunuz ki arabayla gittiğinize pişman olabilirsiniz. Otobüsle gittiğiniz takdirde, otobüsler sınırda sıra beklemiyor, özel geçiş kısmından geçiyor ve siz de bu vakit kaybını yaşamıyorsunuz. Ancak adaya ulaştığınızda araba ya da motosiklet gibi bir ulaşım aracı kiralamanız gerekiyor. Çünkü adada toplu taşıma yok. Bizim tercihimiz her iki seferde de kendi aracımızla gitmek oldu, sınırda uzun saatler beklemek zorunda kalsak da adadaki rahatlıktan vazgeçemedik. Öncelikle adanın iki büyük merkezi olduğundan bahsedelim, Limenas ve Limenaria. Limenas adanın kuzeyinde, Limenaria ise güneyinde. Eğer kendi aracınızla gittiyseniz bunlar dışındaki lokasyonlarda da tabi ki konaklayabilirsiniz, adada gidilecek plajlar adanın dört bir yanına yayıldığı için zaten nerede kalırsanız kalın bazı yerler size uzakta kalabilir. Biz hep Limenas’ta konakladık, hem en büyük merkez olması hem de feribota en yakın yer olması bizi mutlu etti. Thassos'taki bütün plajlar sizi gerçekten cennette hissettirecek. O kadar güzel mavi renkte denizleri var ki, kendinizi çok mutlu hissedeceksiniz. Adayı gezerken herhangi bir koyda denize girebilirsiniz, hepsi birbirinden güzel ancak bazıları bizim favorilerimiz arasına girdi.

#57


La Scala bizim ilk favorimiz. Oldukça keyifli bir mekan. Çeşme plajlarını aratmayan, hatta kat kat üstüne çıkan bir yer. Denizi çok güzel, girişi ücretsiz, yiyecekleri lezzetli, fiyatı uygun.

Denizi belki de La Scala'dan daha güzel ancak daha küçük işletmelerden oluştuğu için sizi La Scala'da girdiğiniz ruha sokmuyor ama Alyki'de tarihi kalıntılar arasında yüzdüğünüz, tamamen durgun olan bu koyda denize girmek güzel En ön şezlongda oturmak isterseniz minimum ötesi bir duygu. kişi başı 15€, ikinci sırada oturmak isterseniz minimum kişi başı 10€ harcamanızı istiyorlar. Çok erken saatte gelmenizi öneririm, şezlonglar çok çabuk doluyor. Arka sıralarda oturursanız tamamen ücretsiz, isterseniz bir şey tüketin istemezseniz tüket- Ancak şezlong ücretleri çok pahalı olmadığı meyin, kimse bir şeye zorlamıyor. WiFi var için sirkülasyon da olmuyor değil, yine de tüm gününüzü bu denizde geçirmek isteyeceğinizancak hiç efektif değil maalesef. den emin olduğum için olabildiğince erken gelip güzel bir şezlongda akşama kadar burada takılmanızı öneriyorum. Şezlong ücretleri 2 şezlong ve 1 şemsiye 5€, bir şey tüketmeniz gerekmiyor. WiFi var ve oldukça da iyi çekiyor.

Geldik sizi yine rengiyle ve incecik kumuyla kendine aşık edecek bir başka plaja, Psili Ammos. Bu plaja gitmeden kesinlikle dönmeyin. Burada şezlong ve şemsiye ücretsiz ancak bir şeyler içer misiniz diye soruyorlar, içmeniz şart değil ama içerseniz de zaten çok çok ucuz ücretleri var. Yine ücretsiz olduğu için saat 9'dan geç gitmemenizi tavsiye ederim, birkaç mekan var istediğinizde oturabilirsiniz. Burada da WiFi var ve rahatlıkla kullanabiliyorsunuz. #58


Tüm Yunanistan’da olduğu gibi, Thassos’ta da asla aç gezmeyeceğiniz bir tatil geçireceksiniz. Bu kadar ortak lezzete, ortak mutfağa sahip bir ülkeye gittiğiniz için çok mutlu olacaksınız. Aslında ortalama üzeri bir çok restoranda memnuniyetle kalkacağınız yemekler yiyeceğinizi düşünüyorum, biz şimdiye kadar 6-7 restoranda yemek yedik, hiç birinden memnuniyetsiz olmadık. Ama burada en favorimiz olan 2 restorandan bahsedeceğim. Masabuka: Yunan mutfağında biliyorsunuzdur bizim şiş olarak tanımladığımız Souvlaki isimli bir yemek var. Masabuka, bu Souvlaki’nin en iyi yapıldığı yer sanırım. İstediğiniz kadar et, tavuk, mantar, sosis seçebildiğiniz ve şişte pişirilip servis yaptıkları bir restoran burası. Kişi başı yaklaşık 12-10€ gibi bir ücret ödeyerek masadan fazlasıyla doymuş kalkacağınız bir yer olacak! Eğer Limenas’ta kalırsanız yürüyerek ulaşabileceğiniz bir restoran, çarşı içinde, muadilleri var ama hiç biri Masabuka gibi değil.

Fish Tavern Andreas, Skala Kallirakis tarafında bir sahil restoranı. Güler yüzlü bir sahibi var, 10-12 tane masası olan ufak ama oldukça keyifli bir mekan. Garsonlar İngilizce konuşamıyor ama bir şekilde anlaşıyorsunuz. Yemekleri çok lezzetli, tıka basa doyarsınız, ama ortamı ve gün batımı keyfi o kadar güzel ki saatlerce otursanız sıkılmazsınız. Buraya giderseniz muhakkak tüm deniz ürünlerinden yiyin, balığı ise bırakın Andreas seçsin! Çok güzel önerilerde bulunuyor!

#59


KA M B O Ç YA N I N İ N C İ S İ Siem Reap Demet Kılıç @gezenti.ogretmen

#60


Demet Kılıç @gezenti.ogretmen

Siem Reap denilince akla ilk iki milyondan fazla turistin ziyaret ettiği dünyanın sekizinci harikası kabul edilen ve birçok insanın burayı görmeden ölmeyin dediği dünyanın en büyüleyici gün doğumunu izleyebileceğiniz Angkor Tapınakları ve en önemlisi Angkor Wat gelir. Gelin size önce bu gizli cennetten bahsedeyim. IX. ve XV. yüzyıllar arasında hüküm sürmüş Khmer Krallığının başkenti Angkor, Siem Reap’a 5 km uzaklıkta bakir ormanların içinde bulunuyor.

Bu tapınakların, yolların her santimetrekaresi dönemin sosyo kültürel hayatını anlatan süslemelerle dolu. Savaşlardan dini ritüellere, balıkçılıktan dövüş sporlarına, fillere, atlara, kadın doğurganlığına kadar göreceğiniz motifler tam bir sanat eseri. Kendinizi hayran hayran kocaman tapınağın devasa duvarlarından ufacık bir bölümüne dakikalarca bakarken bulursunuz. Bu kalıntılardan en önemlisi ise şuan bile dünyanın en büyük tapınaklarından biri olan Angkor Wat Tapınağı’dır.

Etrafı genişçe kareler şeklinde su kanallarıyla çevrilmiş ve içine devasa şehirler kurulmuş. Bu şehir o kadar kalabalıkmış ki Avupa’nın en kalabalık şehirleri binlerle ifade edilirken burada 1 milyondan fazla insan yaşıyormuş. Yani o yüzyıllarda dünyanın en kalabalık şehri imiş. Özellikle XIV. da komşu ülke Tayland’dan gelen akınlardan dolayı ülke başkentini şuan Kamboçya’nın da başkenti olan Phnom Penh e taşımış. Tabii ki bu harika şehir de yüzyıllarca sürecek bir sessizliğe bürünmüş. Dönemin çok ötesinde eşi benzeri olmayan devasa tapınaklar, yollar, köprülerden oluşan ve günümüze kadar gelen bu şehrin kalıntıları taş oymacılığının, harika mimarinin birer örnekleri.

Gün doğumunun eşsiz manzarasının sudaki yansımasını ve güneşin Angkor Wat’ın üzerinden yükselmesini ölümsüzleştirmek için binlerce insan karanlıkta yola çıkar. Gece 4:30 gibi başlayan insan seli tapınağın önündeki göletin kıyılarına akın eder ve bu anı fotoğraflar. Dünyanın en güzel gün doğumunu burada yakalayacağınız söylenir. Güneş doğduktan sonra sabahın serinliğinden de faydalanarak 51 derecelik oldukça dik merdivenlerden Angkor Tapınağı’nın tepesine çıkıp kocaman alanın manzarasını izleyebilirsiniz. #61


#62


Burası hala yaşayan bir şehir ve birçok Budist rahibi buralarda ibadet ederken görürsünüz. Angkor Wat dışında Bayon, Ta Prohm, Angkor Thom, Banteay Srei,Preah Khan, Phnom Bakheng, Baphuon ve daha adını sayamadığım hepsi birbrinden güzel ve görülmeye değer onlarca tapınak var. Angkor’u ziyaret edecekseniz size tavsiyem burada çok meşhur ve ucuz olan Tuk Tukçulardan ingilizce bilen bir şoför bulun ve günlük 15 dolar karşılığı anlaşın. Size tüm bu tapınakları gün boyu gezdirir ve bilgi verir. Yalnız tüm bu alanı görmek için en az 3 gününüzü ayırmanız gerekecek. Zaten biletleri de 1,3 ve 7 günlük satılıyor.

Peki Siem Reap’ta turistik olarak sadece bu Fakirliğin yoksulluğun gerçek anlamını göretapınaklar mı mevcut? Değil tabii ki! ceğiniz Chong Kneas’ta evler arası ulaşım, ikiye bölünmüş mavi bidonlarla sağlanıyor. Yüzen köyler bir diğer turistik değeri.Siem Reap’tan yaklaşık 45 dk uzaklıkta olan 15 dolara gidiş dönüş için anlaşacağınız tuk Chong Kneas, Tonle Sap gölü üzerinde turist- tuk ile köye ulaşıp 20 dolar kişi başı ücret lerin rağbet ettiği şaşırarak belki de acıyarak karşılığı özel bir tekne ve içinde rehberiyle baktığı yüzlerce yüzen evden oluşan büyük köyü geziyorsunuz, rehberler bu köyün bir köy. gerçek sakinlerinden biri oluyor. Vietnamlıların, Müslümanların ve Khmerlerin yaşadığı ibadethaneleri, okulları, yüzen marketi hatta bir adet oyun merkezi olan bu yerde evlerin hiçbirinin elektriği yok.

Turunuz sırasında mola vereceğiniz yüzen markette canlı timsahların yaşamını gözlemleyip, timsah derisinden yapılmış ürünlerden satın alabilirsiniz. #63


İkinci durağınız belki yüzen okulları olacak. Yağmurlu sezona denk gelmemişseniz bu durumu da düşünüp, yanınıza muhakkak bol bol su alın ve çocuklara dağıtın. Çünkü buradaki halk yağmur suyu içiyor ve yağmur yağmadığında kirli nehir suyunu bekletip içiyorlar. Bu da birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Şaşırarak, üzülerek biraz da gerçekten böyle bir yerin olmasına hayret ederek sanki müze geziyormuşçasına izleyeceğiniz bu köyü gördükten sonra hayatınızı ve düzeni bir daha sorgulayacaksınız. Siem Reap’ta bir diğer görülmesi gereken yer ise 1975-1979 yılları arasında Kamboçya’yı yöneten ve Kamboçya nüfusunun 4’te 1’inin ölümünden sorumlu, okumuş entelektüel herkesi düşman kabul eden, sırf gözlüğü var veya yabancı dil biliyor diye halkına ölüm cezası verdiği Khmer Rouge. Yani Kızıl Khmerler zamanında ve sonrasındaki Vietnam Savaşı’nda kullanılan silahların, ülkenin her köşesine yerleştirilen ve hala birçoğunun tespit edilemediği mayınların, helikopterlerin tankların sergilendiği Kamboçya Savaş Müzesi. Bu müzede Kızıl Khmerler’in çocuk askerlinin fotoğraflarını ve dönemin gazete küpürlerini de görebilirsiniz. Siem Reap’da hep gezdik hep yorulduk, peki hiç oturup dinlenmeden bu şehrin keyfini çıkarmadan mı döneceğiz? Eğlencenin kalbinin attığı bölümü ise Pub Street. Restaurantlar, cafeler, publar ve clubları ile eğlencenin sabahlara kadar durmadığı ışıl ışıl, canlı ve oldukça geniş bu sokak gündüzleri ise bir o kadar sakin.

#64


Bu geniş ve eğlenceli sokağın hemen yanıbaşında hediyelik eşyalar, kıyafetler vb. bulabileceğiniz Night Market var. Bir diğer yanındaki sokak ise çok ucuza ayak masajı, balık masajı veya benim favorim olan coconat yağlı vücut masajı yaptırabileceğiniz masaj salonları ile dolu. Siem Rea’ın bu kadar turistik ve etrafında yapılacak onlarca aktivite olmasının dezavantajı ise Kamboçya kültürünü tam olarak yansıtmıyor olması. Şehirin en büyük geçim kaynağı turizm ve şehirde tüm yerler turistlere göre dizayn edilmiş. Kamboçyanın gerçek kültürünü asıl başkent Phnom Pehn’de gözlemleyebilirsiniz. Phnom Penh’in acı dolu tarihini ve görülmesi gereken yerlerini bir sonraki yazımda bulabilirsiniz.

#65


Kabak Koyu Fethiye

Dünya genelinde, koruma altındaki 100 dağın arasında yer alan, Babadağ'ın eteklerinde, endemik bitki türü, yabani hayatı ve 200 metrelik koyuyla Kabak Koyu. Fe t h i y e ' y e s a d e c e 3 3 k m u z a k l ı k t a , ü ç tarafı dağlarla çevrili ve özellikle kampçıların favori kamp tercihi.

#66


Kaputaş Plajı Kaş

Akdeniz'in en güzel plajları arasında gösterilen Kaputaş, Kaş'a sadece 20 kilometre uzaklıkta. Kaş ile Kalkan arasında kalan Kaputaş Plajı, kristal berraklığındaki suyu, ince taşlardan oluşan kumsalı, tertemiz suyuyla tatilcilerin ilk tercihleri arasında!

#67


Kekova Körfezi Demre

Antalya'nın Demre ilçesine 33 kilometre, Kaş'a ise sadece 35 kilometre uzaklıkta yer alan Kekova, Akdeniz kıyısında Türkiye Cumhuriyeti'ne ait en büyük ada olma özelliğine sahip. Kıyıya paralel olarak uzanan kayalık bir ada olan Kekova, aynı zamanda Batıkşehir olarakta anılmakta. 260 kilometre karelik alan, özel çevre koruma alanı olarak k o r u m a a l t ı n a a l ı n m ı ş . Te r t e m i z s u y u , doğal yapısı ve antik yerleşim yerleri ile tatilcilerin önemli tercihleri arasında.

#68


Gideros Koyu Kastamonu

Kastamonu'nun Cide ilçesinde yer alan Gideros Koyu, Batı Karadeniz'in kartpostallara konuk olan yerlerinden. Doğal güzelliği sayesinde, ülkemizin dört bir tarafından ziyaretçi çeken Gideros Koyu, balık konusunda da çok zengin. 3500 yıl önce Amazonlar tarafından kurulduğu rivayet edilen bölge, Karadeniz'in hırçın dalgaları arasında sakinliğini korumuş muhteşem bir y e r. Ücretsiz plajlarıyla hem deniz, hem de tekne turlarıyla gezi keyfini burada yaşayabilirsiniz.

#69


Karagöl Artvin

Borçka tabiat parkı, Türkiye'de görebileceğiniz en güzel yeşil alanların başında gelen Karagöl, manzarası ve eşsiz doğasıyla sizi masal diyarlarına götürecek! Artin'e 60 kilometre uzaklıktaki bu saklı doğal cennet, mutlaka gidip görmeniz gereken yerler arasında.

#70


Ulubey Kanyonu Uşak

Dünyadaki en büyük 2. Kanyonun ülkemizde olduğunu, hatta Uşak’ta olduğunu biliyor muydunuz? Amerika'nın Arizona eyaletinde bulunan Büyük Kanyon'un ardından ikinci kanyon ünvanına sahip olan Ulubey Kanyonu, Uşak merkezine 33 kilometre uzaklıkta. 50-170 metre derinliği ve 45 kilometreyi aşan uzunluğuyla eşsiz bir doğa harikası olan Ulubey Kanyonu, 135 metrekarelik cam terasıyla ziyaretçilerine muhteşem b i r d e n e y i m s u n u y o r.

#71


#72


Dünü ve bugünü buluşturan, hem modern mimarinin izlerini hem de tarihi binalarıyla eşsiz eserler sunan Valencia, İspanya'nın en büyük üçüncü şehridir. İspanya'nın en büyük limanına sahip olan Valencia, Katalan'ın Comunidad Valenciana Özerk Bölgesi'nin de başkenti olma özelliğini taşıyor.

Valencia, M.Ö 138 yılında Romalılar tarafından kurulmuş. Güç ve kuvvet anlamına gelen Valencia, Roma'nın yıkılmasıyla birlikte, güç şehri olarak ayakta kalmayı başarabilmiş ve 714 yılında Arapların hakimiyeti altına girmiş. Uzun süre Müslümanların yaşadığı Valencia'da, 1238 yılında Aragon Kralı büyük bir fetih düzenlemiş ve şehri tekrar geri alarak Valencia Krallığı'nı kurmuş. Old Town (Eski Şehir) adıyla bilinen bölgede, Valencia'nın tarihi dokusunun yıllara meydan okuyan yüzünü görebilmeniz mümkün. Birçok otel, kafe, restaurant ve eğlence noktalarının yer aldığı Old Town, gezginlerin de Valencia için ilk tercihi arasında yer alıyor. Valencia'nın modern yapısıyla iç içe olabilirken, aynı zamanda görebileceğiniz eşsiz mimari yapıları da görebiliyor, yerel lezzetlere kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Valencia'da gece hayatı da son derece yaşayan ve aktif bir durumda. Şehrin birçok farklı noktalarında, birçok farklı konseptte eğlence merkezleri mevcut. Hip-hop'tan Jazz'a, klasik müzikten pop'a kadar dilediğiniz alternatifi bulabilmeniz mümkün. Üstelik Valencia sokakları da her zaman yaşayan ve canlı müzikleriyle farklı kültürlerle iç içe olabileceğiniz eşsiz bir kültürel karmayı size sunmakta. Her yıl düzenlenen ve tüm dünyadan binlerce ziyaretçiyi şehre çekmeyi başaran iki muhteşem festivali de anlatmamak olmaz! Las Fallas ve La Tomatina festivalleri, dünyaca ünlü iki festival olarak şehrin simgeleri arasında. #73


Her yıl mart ayında düzenlenen, Las Fallas Festivali Valencia'nın dev bir tiyatroya dönüştüğü eşsiz bir festival! Yüzyıllardır kutlanan festival, baharın gelişini ve bereketi sembolize ediliyor. Dev boyutlarda ve rengarenk kuklalarla kutlanan festivale yediden yetmişe binlerce kişi katılım sağlıyor. Festival 4 gün boyunca, birçok farklı tema üzerine kuruluyor. Mizahi öğelerden, popüler kültüre kadar detayların taşındığı Las Fallas Festivali'nin son gecesinde ise dev kuklalar alevlere verilerek yakılıyor. İspanya'nın geleneksel müzikleri, bandoları, havai fişek gösterileri, sokak lezzetleri ve festivale katılanların geleneksel kıyafetleriyle rengarenk bir karnavala dönüşen Las Fallas'ı mutlaka ziyaret etmelisiniz! Valencia'da her yıl tonlarca domatesin kullandıldığı La Tomatina, binlerce kişinin sabahın erken saatlerinde kasaba meydanında toplandığı ve tonlarca domatesin kullanılarak deyim yerindeyse domates savaşının yapıldığı bir festival. Kırmızıya dönüşen sokaklar, Avrupa'dan gelen binlerce turiste olağanüstü bir deneyim sunuyor. 1945 yılında başlayan bu oyun, 3 çeyrek asırdır sayısı giderek artan katılımcılarla birlikte daha da popüler bir hale geliyor. Geçen yıl 22 bin kişi tarafından ziyaret edilen festivalde, 1 saat içerisinde 150 ton domates kullanılmıştı.

#74


1 milyonu aşan nüfusu, her yıl sayıları giderek artan milyonlarca turistle birleştiğinde, Valencia'nın yemek kültürü de çok önemli bir yere ulaşmış oluyor. Bu güzel, tarihi şehirde nefes kesici bir tatil planlarken, gelin hep birlikte neler yiyebileceğize de bir göz atalım! İspanya'nın tapas kültürünü bilmeyen yoktur. Valencia'da oldukça yaygın olan tapas çeşitlerinin yanı sıra her yerde paella duraklarını bulabilirsiniz. Portakal ve pirinç bakımından çok zengin olan Valencia'da, et, tavuk, deniz ürünleri ve baharatlarla pirincin karışımıyla meydana gelen paella, kısacası İspanyol usulü bir pilavdır. Genelde 2-4 kişilik porsiyonlarla servis edilir ve Valencia'da en ünlü olan paella tavşan ve tavuk eti ile yapılan versiyonudur. Chef Luis Pena Fort 2016 yılında en iyi paella şefi olarak seçilmiş ve Petit Bistro'da hizmet vermeye devam ediyor. İspanya'nın sıcak tapasları arasında en çok tercih edileni, patatas bravas yani patates kızartması. Küp küp doğranan patateslerin, üzerine soğan, domates ve hafif acılı bir sos dökülerek servis edilen versiyonu olan patatas bravas'ın en önemli özelliği ise barındırdığı mayoneze benzer aioli sosu. Yaz aylarında içinizi serinletecek, süt ve tarçının bir arada olduğu enfes bir lezzet! Leche Merengada. Hem hafif, hem de tatlı bir tercih olan leche merengada bazı bölgelerde içerisine espresso ve limon suyu ilavesiyle de servis ediliyor. İçecek olarak tüketebileceğiniz gibi, dondurmalarda leche merengada aromasını da bulabilir ve afiyetle yiyebilirsiniz. Valencia'nın en meşhur lezzetlerinden birisi de fartons! Yani şekerli bir hamur işi. Un, süt, şeker, yağ, yumurta ve mayadan meydana gelen hamurun üzerine pudra şekerinin ilave edilmesile hazırlanıyor. Üzerine de krema dökülerek servis ediliyor. Yolunuz buralara düştüğünde, mutlaka tavsiyelerimize kulak verin, bu enfes lezzetleri denemeden önce tatilinizi bitirmeyin! Özellikle tapasları ve paella’yı çok beğeneceğinize eminiz! #75



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.