YAZ ÖNERİLERİ
ÜNLÜ ŞEFLERLE RÖPORTAJ MURAT ASLAN, FABIO BRAMBILLA, UMUT KARAKUŞ
EGE’NİN KIZI ENGİNAR
TARİFLER
KAGİDER VE MUHTEŞEM KADINLAR
İMGE KAYA SABANCI, ELİF ERGU, MELTEM ÖZPERÇEL
KAPSAMLI SEYAHAT REHBERİ
“LAPLAND, NEW YORK, YUNANİSTAN, ROMANYA VE DAHA FAZLASI”
www.portladera.com /alacatiportladera Rez: 0533 703 70 61
EDİTÖR
’ÜN
SÖZÜ
Havaların ısınmaya bașladığı, baharın enerjisini doğadan hissetmeye bașladığımız aylardan merhaba sevgili GurmeMAG okurları! Mart, Nisan ve Mayıs sayımız ile ilkbaharı sizlerle beraber kucaklıyoruz. Masmavi bir gökyüzü, cıvıl cıvıl kuș sesleri ve yemyeșil bir doğa, çiçekler açmıș kokularıyla bizleri dıșarıya davet eden bu bahar dergimizi keyifle okumanız için yine dopdolu bir içerikle sizlerle olmanın mutluluğunu yașıyoruz. Bu sayımızda da alanında bașarılı isimlerle beraber sizler için röportajlar gerçekleștirdik. BigChefs ailesinden Murat Aslan’ın yeni çıkardığı kitabını bizlerle beraber daha yakından tanıyabilir, İtalya’dan ülkemize lezzet yolculuğunu Fabio Brambilla ile Mezzaluna mutfağına konuk olabilir, aynı zamanda Fairmont Quasar İstanbul’dan Șef Umut Karakuș ile Türk mutfak kültürünü daha yakından okuyabilirsiniz! “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” için hazırlanan özel bölümde, sevgili gazeteci yazar Elif Ergu’yu “İlham Veren Kadınlar Kitabı” ve KAGİDER’in hikayesi ile sizlerle birlikteyiz. Girișimci ve iș insanı İmge Kaya Sabancı’nın sizler için yazdığı özel mesajını okuyabilirsiniz. Meltem Özperçel ile girișimcilik yolculuğunu okumak, bu yolda ilerleyen tüm kadınlara güç verecektir! Tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun! Lapland’den Kadapokya’ya, New York’tan Yunanistan’a, aynı zamanda Romanya’ya bizlerle beraber yolculuk yapabilirsiniz. Bahar aylarında yapılacak planlarınız için bir göz atmanızda fayda var. Yaza hazırlanırken diyetisyenimizin tavsiyelerini okumadan geçmeyin. Sağlıklı ve mutlu bir ilkbahar geçirmeniz için her șeyi sizler için düșündük. Kahvenizi alıp, güzel havalarda sizlerle bulușmak üzere! Așk’la, Emek’le, Yemek’le, Kalın!
www.gurmemag.com gurme@gurmemag.com GurmeMAG basın ilkelerine uymaya söz vermiștir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, ilanların sorumluluğu ise reklamverenlere aittir. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. GurmeMAG’in içerisinde bulunan yazılar ile ilgili çıkabilecek olan hatalı bilgilerden dolayı dergi herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir. Yayın Türü 3 Ayda 1 Yayın Sahibi Studio LaMira İmtiyaz Sahibi Meltem Bașkurt Reklam gurme@gurmemag.com Baskı Can Dijital / İzmir Katkıda Bulunanlar İmge Kaya SABANCI, Meltem Karaarslan ÖZPERÇEL, Elif ERGU, Duygu KÖKSAL, Bașak Alioğlu SAĞANAK, Selen - Cihan DURAK, Merve GÜRSEL, Murat ASLAN, Fabio BRAMBILLA, Umut KARAKUȘ, Begüm TEKİN, Duygu SEZEN, Can ULUPINAR, Ozan KALENDEROĞLU.
08 | Nitelikli Türk Kahvesi Nedir? 13 | Yeșili Sev! Enfes Yaz Tarifleri 19 | Yaza Hazırız! Sağlıklı Beslenin 22 | Șef Murat Aslan ile Röportaj 30 | Șef Fabio Brambilla ile Röportaj 38 | Șef Umut Karakuș ile Röportaj 44 | Sığacık Pazarı 47 | Kısa Kısa Lezzet Durakları 48 | Raw Food Nedir?
48
22
30
38
56
60
64
70
82
50
50 | Kapadokya Dosyası 54 | İlham Veren Kadınlar 56 | İmge Kaya Sabancı 60 | Meltem Özperçel ile Röportaj 64 | Elif Ergu ile Röportaj
74 70 | Finlandiya Dosyası 74 | New York Dosyası 78 | Komșu’dan Lezzetler 82 | Romanya Dosyası 87 | Romanya Usulü Gulaș Tarifi
66
Selen - Cihan DURAK @coffeenfoods
NİTELİKLİ VE LEZZETLİ BİR TÜRK KAHVESİ
NASIL OLMALI?
3 . n e s i l “ Tü r k K a h v e s i ” n i n a s ı l e t k i l e d i ? Kahvenin sadece bir içeceğin ötesinde yașam tarzı ve pek çok kiși için bir tutku olduğunu söylesek yanlıș olmaz. Sanırım yüzyıllardan bu yana kahvenin pek çok toplumda farklı demleme yöntemleri ve sunum șekilleri kazanması da buradan kaynaklanıyor. Kahve yıllar içinde pek çok değișim ve dönüșüm geçirdi ancak son dönemlerde 3. Nesil bir kahve akımı var ki herkes tarafından bilinir hale geldi. Herkesin diline pelesenk olan 3. Nesil veya 3. Dalga yerine sanırım “nitelikli” kelimesini kullanmak bu kahve dükkanları için daha hoș olacaktır. Nitelikli kahve dükkanları (tabii iși gerçekten layıkıyla yapanlardan bahsediyorum) kahve deneyimine yeni bir anlayıș, tarz ve tabii ki kalite kazandırarak son dönemde popülerliğin zirvesinde diyebiliriz. Nitelikli kahve dükkanları ile birlikte kahve adeta saygısına saygı katarken aynı zamanda bir șarap ve yemek gibi gurme bir lezzet olma yolunda ilerliyor. Aslında burada bahsetmek istediğim nitelikli kahve dükkanları vasıtasıyla tanıștığımız nitelikli Türk Kahvesi. Sanırım ilk nitelikle ve kalite çekirdeklerden yapılan Türk Kahvesini içtiğimdeki șașkınlığı anlatmam ve tarif etmem gerçekten de mümkün değil.
8
KALİTESİZ VE BAYAT ÇEKİRDEK Bizlerin yıllardan beri Türk Kahvesi için kullandığımız kahvenin çekirdeği, kahvenin kavrulması ve hatta saklanması noktasında her șey yanlıș. Hatta bazı görüșler pișirilmesinin bile yanlıș olduğunu belirtiyor. Tabii senelerdir damak tadı alıșan kișiler ve hatta annem bu yazıyı görse muhtemelen bu söylediklerime çok kızacaktır. Ama durum maalesef çok sevdiğimiz Türk Kahvesi için böyle. Öncelikle ‘Türk Kahvesi’nde 1970’lerden beri kullanılan kahve çekirdeği en niteliksiz kahve çekirdeğidir. 1970 yıllarından bu yana Rio Manas’tan yapılmıș çekirdekler Türk Kahvesi için kullanılıyor. Dünya kahve uzmanları ise Rio Minas'tan yapılmıș bir kahveyi tattıklarında, tadının kötü olmasından dolayı ikinci yudumu bile almıyorlar. Rio Minas çekirdeğini ise 1970'lerdeki döviz sıkıntısından sonra içmeye bașladık. Çünkü en ucuzu Rio Manas olması ve ithalat yeniden açıldığında, uzun süre kahve yerine nohut kahvesi içmiș tüketiciler kalitedeki bu büyük düșüșü fark edemedikleri için senelerce bu durum böyle devam etti. Belki farklı șekilde çekirdek kullanan olmuștur ama maalesef ben denk gelemedim. Nitelikle kahve dükkanları ile birlikte ise ișler değișmeye bașladı.
9
NİTELİKLİ TÜRK KAHVESİ FARKI NEDİR? Peki nitelikli Türk kahvesinin farkı ne diye bakacak olursak; öncelikle kahvemizin kaliteli bir çekirdekten pișirilmiș olması gerekiyor. İyi ve uygun șekilde kavrulmuș nitelikli bir çekirdeğin Türk Kahvesi için kullanılmasıdır. Daha sonra ișin içine kahvenin bayat olmaması giriyor. Tabii bizim senelerdir içtiğimiz kahvenin çekirdeklerini çekilmiș halde aldığımız için bayat. Bir kahve kavrulduktan sonra çekirdek halinde (öğütülmeden), hava almayan bir kavanozda veya pakette tazeliğini 2 hafta kimilerine göre ise maksimum 2 ay korur. Bu kahve öğütüldükten sonra ise yaklașık 15 dakika içerisinde demlenmelidir. Bu yüzden senelerce bayat kahve içtik. İçtiğimiz kahvenin içmeden hemen önce öğütülmesi gerekiyor ve tabii bununda doğru șekilde öğütülmüș olması gerekiyor. Bu așamaları tamamladıktan sonra ise pișirme ve kullanılan suyun kalitesi gibi durumlar devreye giriyor tabii ki ama bence nitelikli ve taze çekirdek ile içilen nitelikli Türk Kahvesi birinci adım. Sonrası doğru ısı ve uygun pH derecesine sahip bir su ve uygun pișirme tekniği ile nitelikli bir Türk Kahvesine erișmek mümkün. Pek çok nitelikli kahve dükkanında Nitelikli Türk Kahvesi bulabilirsiniz. Ama gittiğiniz mekanlarda bu durumu sorgulamayı unutmayın. Bol nitelikli Türk Kahveli günler.
10
Dr. Oetker iki tutkuyu bir araya getirdi: Çikolatalı Pizza! Dr. Oetker, dondurulmuș pizza kategorisine yepyeni ve benzersiz bir lezzet ekledi: Dr. Oetker Ristorante Mini Çikolatalı Pizza’yı tüketicileri ile bulușturdu! Eșsiz kakaolu tabanı, ince ve çıtır hamuru, sütlü, bitter ve beyaz çikolatanın muhteșem uyumu Dr. Oetker Ristorante Mini Çikolatalı Pizza’da bir araya geldi…
Dr. Oetker ürünleri ve tarifleri hakkında bilgi almak isteyenler veya hazırlama / pișirme ipuçlarına, püf noktalarına ulașmak isteyenler 0 800 415 98 04 no’lu Ücretsiz Danıșma Hattını arayabilir veya www.droetker.com.tr internet adresine bașvurabilirler
Düșlenilen lezzet Dr. Oetker’den: Bisküvili Puding! Dr. Oetker, çok meșhur ve sevilen bir tatlı olan Bisküvili Puding’i tüketicilerinin damak zevkine göre geliștirdi ve üretti. Özel ve ideal yapısı, kendine has lezzeti ve sunumu ile gönüllere taht kuran Dr. Oetker Bisküvili Puding bisküvi parçaları içermekte… Süt ve yumurta sarısı ile hazırlanan bu tatlının sunumunda çilek, muz veya tercih edilen herhangi bir meyve kullanıldığı gibi isteğe göre çikolata parçaları da eklenip düșlenen lezzetler yapılabiliyor.
# 4
YOKSA SİZ HALA YEȘİLLENMEDİNİZ Mİ?
Brokoli Çorbası Sağlıklı beslenmeyi sevenlere,sıcacık nefis bir lezzet! Hastalıklara karșı çelik yelek giymek isteyenlere.
Zorluk Derecesi
40dk
Kereviz Salatası
Enginar Kalbi
Biliyoruz kokusunu ve tadını sevmiyorsunuz çünkü daha önce bu tarifi denemediniz! Formuna dikkat edenlere göre.
Ege’nin kızı, mevsiminde muhteșem bir lezzet; adına șarkılar, tadına festivaller yapılan güzellik! Güveçte Enginar Kalbi.
Zorluk Derecesi
10dk
Zorluk Derecesi
40dk
MEVSİMİNDE TÜKETİN, SAĞLIKLA KALIN! İyi ve sağlıklı yașam, yeșil sebze ve meyveler olmadan düșünülemez. Kokusu ve tadıyla yemeklerde ön plana geçip, hemen varlığını hissettiren kereviz; kelimenin tam anlamıyla bu özelliğiyle gerçek bir lider! Minik ağaçlara benzetilen, genellikle küçük büyük birçok kișinin ön yargı ile yaklaștığı ve diyet listelerinin vazgeçilmezi brokoli ise faydaları bakımından gerçek bir mucize deposu. Tabii ki Ege’nin kızı, enginar’ın kalbinden; güveçte muhteșem bir enginar tarifi. Kerevize bu kadar değerin verilmesi gerçekten de tesadüf değil. İçerdiği A, B, C ve E vitaminleri ile birlikte; zengin kalsiyum içeriği, metabolizmanın güçlenmesine fayda sağlıyor. Yüksek tansiyon, vücutta su toplanması, șeker hastalığı ve nezle gibi birçok problemin çözülmesine yardımcı oluyor. Lahanagiller familyasından gelen brokoli ise İtalya ile özdeșleșmiș bir sebzedir. 1900'lü yıllarda İtalyan göçmenler Amerika'ya yolculuk ederken yanlarında götürdükleri brokolinin yayılmasında önemli rol oynamıșlardır. İtalyanca'da "lahana filizi" anlamına gelen "brokolo" sözcüğünden türetilen brokoli, günümüzde en çok Çin ve Hindistan'da üretiliyor. A ve C vitamininin bulunduğu brokoli, B2, B3, B6, potasyum ve magnezyum bakımından da önemli bir sebzedir. Vücudumuz için günlük almamız gereken vitamin ve minerallerin büyük bir bölümü 100 gram çiğ brokolide bulunur. Mart, Nisan ve Mayıs aylarında bulabileceğiniz brokoli, kereviz ve enginar hem yapabileceğiniz birçok lezzetli tarif seçeneğiyle, hem de aktarmıș olduğumuz sağlığınıza olumlu yönde gerçekleșecek katkılarıyla mutlaka tüketmenizi önerdiğimiz tatlar arasında listeye en üst sıralardan giriyor. 13
Bizi Takipte Kalabilirsiniz
Malzemeler Yarım kg brokoli 1 yemek kașığı tereyağ 1 adet küçük boy patates 1 adet kuru soğan 2 su bardağı süt 2 yemek kașığı süt kreması 1 yemek kașığı un Tuz Krabiber
Hazırlanışı Öncelikle temizleyip yıkadığınız brokoliyi, küçük küpler halinde doğradığınız patatesi ve yemeklik doğranan soğanları bir tencereye alın. Üzerine gelecek kadar su ilave edin ve sebzeleri hașlayın. Bir bașka tencere içerisinde tereyağını eriterek, içerisinde unu kavurun. Kavurulan unun üzerine sütü ekleyip, karıștırarak pișirmeye devam edin. Hașlanan sebzeleri, pișen sosun içerisine sebze suyunun yarısı kadarını ekleyerek tekrar karıștırın. El blenderı yardımıyla güzelce ezin. Eğer kıvam koyu kalır ise hașlama suyundan ilave ederek kıvamı dengeleyebilirsiniz. Blenderdan geçirdiğiniz çorbayı, biraz daha kaynattıktn sonra servis edebilirsiniz. 14
Brokoli Çorbası
@gurmemag
Kereviz Salatası
Malzemeler 300 gr tavuk eti 400 gr kereviz 6 yemek kașığı limon suyu 1 adet kornișon turșu 1/2 demet nane 1 adet ekși elma 100 gr kereviz sapı
Hazırlanışı Tavuk etini hașlayın ve soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra ince ince dilimleyin ve bir kaba alın. Kerevizi soyup, rendeleyin. 3 yemek kașığı limon suyu ile harmanlayın. Elmayı șerit șerit doğrayın ve 3 yemek kașığı limon suyu ile karıștırın. Nane ve kereviz saplarını iyice doğrayın, derin bir kase kabına alın. Küp küp doğradığınız turșuyu diğer malzemeler ile birlikte salata kasesinde karıștırarak, dilediğiniz baharatları ekleyin ve salatayı soğuması dolaba bırakın. İster soğuk, isterseniz de ılık olarak tüketebileceğiniz bu sağlıklı salata tarifini yaptıktan sonra bizimle de paylașmaya ne dersiniz? @gurmemag
Malzemeler 2 çorba kașığı tereyağı 500 gr yağsız kușbașı kuzu eti 20 adet enginar kalbi 20 adet ince kıyılmıș mantar 1 adet kuru soğan 2 adet yeșil biber 2 adet domates 250 gram ıspanak 1 tatlı kașığı un 1 su bardağı rende kașar peyniri
Hazırlanışı
2 çorba kașığı tereyağını tavaya alın. Mantarları ve ince doğranmıș soğan ile biberleri tavaya alın. Bir miktar soteledikten sonra ortadan ikiye böldüğünüz enginar kalbini ilave ederek karıștırın. Diğer bir tavada küp küp doğranmıș kuzu etlerini doğranmıș domatesler ile birlikte pișirin. Pișirilen etleri enginar kalbinin olduğu karıșıma ekleyin. Ayıklanan ıspanakları 1 yemek kașığı zeytinyağı ile birlikte soteleyin. İçerisine unu ve 1 çorba kașığı sütü ilave edin. Bir güveç kabına bu karıșımı ekleyin. Daha sonra üzerine etli enginarı ve en üstüne de rendelenen kașarları ilave edin. Önceden ısıtılmıș fırında 180 derecede kașarlar eriyene kadar pișirin ve servis edin.
16
Güveçte Enginar Kalbi
Diyetisyen Ă–nerisi
YAZA HAZIRIZ! Soğuk havalardan yavaș yavaș sıyrıldığımız șu bahar günlerinde üzerimizdeki kıyafetlerin sayısı ve kalınlığı azalıyor. Bu sayede bedenimizle daha çok yüzleștiğimiz zamana adım adım yaklașıyoruz.
Dyt. Merve GÜRSEL @dyt.mervegursel
Soğuk havalara karșı kendini koruma altına alarak yağ yapımını arttıran, iștahı da açık hale getiren vücudumuzu fazla kilolardan kurtarmak ve yaz aylarına daha sağlıklı tașımak için harekete geçmenin en ideal aylarındayız. En büyük motivasyonumuz olan yaz güneșiyle birlikte vücut ölçülerinizi sağlıklı değer aralıklarına tașımak için beslenme planınızın nasıl olması gerektiğine ilișkin püf noktalara sizlerle birlikte göz atalım.
“YAZ ÖNERİLERİ” Güne motivasyonunuzu yüksek ve ulașmak istediğiniz hedeflerden sapmayan bir kararlılıkla bașlayın. Kahvaltınızı atlamayın. Kahvaltının vücut çalıșma sistemindeki öneminin farkına varmalı ve güne bașlayan vücudumuzun enerji ihtiyacını sağlayarak metabolizmanın düzenli çalıșmasını sağlamalıyız. Gün içerisinde 3 ana 3 ara öğün yapın. Az ve sık sık beslenmeyi ilke edinerek, aç kalmadan beslenmenize yön verin. Bu hem vücut sistem döngüsünün devamlılığını sağlayacak hem de kalori miktarının az olușuyla depolanan yağların harcanmasına yardımcı olacaktır. Tüketeceğiniz besin gruplarının dengeli ve yeterli olmasına özen gösterin. Et, süt, tahıl, kuru baklagiller, yağlar, sebze ve meyvelerin birbirini dengeler șekilde tüketilmesi, yararlanımı arttırırken yeterli tüketilmesi enerji gereksinimimizi karșılamaktadır. Ara öğünlerinizi atlamayın. Ara öğünler ana öğünlere bir nevi hazırlık programı niteliğindedir. Ara öğünler yapılmadan geçirilen günler ana öğüne çok acıkmıș bir șekilde bașlıyor ve ihtiyacımızdan daha fazla yiyoruz. Kuru baklagillerin de protein içeriğine dengede tükettikçe güvenin ve onların da lif bakımından güçlü kaynaklar olduğu bilinciyle tüketin.
# 19
Haftada 3 kere en az 40 dakikalık orta tempoda açık
hava yürüyüșlerini ve küçük egzersizleri ekleyin. Göreceksiniz ki vücudunuz da beyniniz de daha iyi ișleyecek, kendinizi daha dinç ve enerjik hissedeceksiniz.
Günlük ortalama 2-2,5 lt su tüketin.
En çok unutulan ve önemsenmeyen bu nokta aslında vücudumuzda metabolize olan besinlerin, zararlı maddelerin atılımını sağlar; yağların yıkımında da önemli bir ara metabolit olarak ișlev görür.
Yeme alıșkanlıklarınızı değiștirin.
Doymuș yağ içeren yiyecekler, șeker oranı yüksek içeceklerin tüketiminin artması gibi beslenme davranıșındaki olumsuz değișiklikler ve aktivitesiz yașam tarzı kilo almayı hızlandırmakta obezite derecesini arttırmaktadır.
Beslenmenizde çeșitli protein kaynaklarına yer verin.
Protein denildi mi ilk olarak akla kırmızı et gelmektedir. Fakat hafta içerisindeki protein tüketimleri çeșitlendirir haftada en az bir balık, haftada iki kurubaklagil, haftada iki kere kırmızı et ve haftada bir kez beyaz et olarak düzenlersek hastalıklardan korunma ve sağlıklı vücut ișleyișini sağlamıș oluruz.
S
ebze ve meyve tüketimlerinize önem gösterin. Antioksidanlar bakımından zengin olan bu besin grubu hücreleri oksidasyon stresinden (hücre harabiyeti) korur. İçerdikleri lif sayesinde de barsak faaliyetlerine yardımcı olurlar. Ayrıca bu besinlerin içerdikleri kalori miktarı az olup tokluğu sağladığı için özellikle tüketimi önemlidir.
# 20
Çeșitli, taze ve mevsimine uygun sebze ve meyveleri seçin.
K
arbonhidrat tüketiminizi dengede tutun. Genel olarak diyet denildiğinde ekmeği öğünümüzden tamamen çıkaran bir toplumuz. Bu büyük bir hatadır ve basit karbonhidrat ile doldurmamak gerekir.
Pirinç, beyaz ekmek, șekerleme, tatlı gibi kan șekerini hızlı yükselten besinlerden uzaklașarak tam tahıl ekmeği, bulgur, yulaf gibi besinlerin tercihlerde ilk olmasını sağlayın.
Süt ve yoğurt tüketimlerinize
günlük olarak yer verin.
Özellikle ara öğünlerde önemli bir yere sahip olan
yoğurt, içerisindeki yararlı bakteriler sayesinde bağırsak faaliyetlerini kontrol altına almakta ve açlık hissini ortadan kaldırmaktadır.
Tatlı ihtiyacınızda bir porsiyon
meyve yemeği tercih edin.
Tercihlerinizi sütlü - meyveli tatlılardan yana kullanın.
Besleyici niteliği az olup ya da hiç olmayıp kalorisi yüksek olan șerbetli tatlılardan, kremalardan, gazlı içeceklerden uzak durun.
Baharatlarla yemeklere aroma ve tat katın. Tuzu en aza indirgeyin.
Profesyonellerden destek alın.
Unutmayın ki; sizlere bulunduğum bu genel önerilerin yanında diyet, bireye özel hazırlanır ve kișiye yönelik yapılacak düzenlemeler hayati önem tașır.
Birine iyi gelen bir öneri bir bașkası için sakıncalı
olabilir. Bu nedenle kan tahlillerinizi yaptırın ve her zaman profesyonellerden (hekim, diyetisyen) yardın alarak süreci eksiksiz, sağlıkla tamamlayın.
Gülüșünüzü hayatınızın süsü olarak kendinize sunmaktan asla vazgeçmeyin ve kendinize olan inancınızı asla yitirmeyin, siz de yapabilirsiniz, yeter ki isteyin! Hayatın en büyük armağanı olan sağlıkla kalın.
Diyetisyen Merve Gürsel
21
22
BigChefs’in Büyük Șefi, 50’den fazla șubenin Mutfak Koordinatörü Murat Aslan’ın yeni kitabı “Bir Așçının Dünlüğü” raflardaki yerini aldı. K i t a p s izleri: Men gen Așçılık Lisesi’ nin eğ l e nc e l i v e zo r l u günl e r i nde n o te l m utfa k l a r ı na , b ü y ük res t o ranlard an ca terin g olușumların a , us ta v e ç ı r a k i l i ș k i l e r i nde n bi r a ș ç ı nı n b i l mes i ge reken h er șe ye dair b irçok konu da e ğl e nc e l i v e m ük e l l e f bi r s o fr a y a da v e t e di y o r. Okurlarımız için kendinizden bahsedebilir misiniz? Murat Aslan kimdir? Mutfağa giriș öykünüz nasıl bașladı?
1977’de Balıkesir’de dünyaya geldim. Anadolu Așçılık Meslek Lisesi’nden 1995 yılında mezun olduktan sonra mesleğime Antalya’da 5 yıldızlı otellerde bașladım. İlerleyen yıllarda sırasıyla Divan ve Four Seasons Hotel’de görev aldım. Askerlikten sonra 2001-2004 yılları arasında İstanbul Doors Restaurant Group’ta Executive Chef olarak kariyerime devam ettim. Bu tecrübeden sonra Antalya’da bir otel zincirine mutfak koordinatörü olarak transfer oldum. Antalya deneyimimden sonra ortaklarım ile birlikte catering ve danıșmanlık șirketi kurarak lüks otel zincirlerine ve restoranlara danıșmanlık desteği vermeye bașladık. Bunun yanı sıra yurt içinde ve yurt dıșında çeșitli yarıșmalara katılarak ödüller kazanıyor ve Türkiye’yi temsil ediyordum. Yurt dıșında prestijli otel zincirlerinin mutfaklarında eğitimlerimi tamamladıktan sonra Amerika, Rusya, Malta, İngiltere, İtalya, Kıbrıs, Tunus, Dubai, Arabistan, Almanya, İrlanda, Bahreyn, Kuveyt gibi ülkelerde mesleki eğitimler verdim. 2006 yılının Kasım ayında tekrar İstanbul Doors Restaurant Group’a tüm restoranların mutfaklarından sorumlu Executive Chef olarak geri döndüm ve group olarak birçok yeniliğe birlikte imza attık. Birkaç yıl sonra İstanbul Gourmet Group’a Mutfak Direktörü olarak transfer oldum ve hemen ardından 3 ay içinde İstanbul’da 25 tane șubesi olan “Bread’s” isimli restoranlarını bünyemize kattık. Bu maceradan sonra 2011 yılında hala çalıșmakta olduğum BigChefs ailesine Mutfak Koordinatörü olarak katıldım. BigChefs’in mutfak ekibiyle birlikte 50 șubemizin mutfağında lezzetlerimizi sunmaya devam ediyoruz. Bu soruyu muhtemelen çok sık duydunuz. Așçılığı size sevdiren faktörler neler oldu? Kariyer planlamanızı bu yönde geliștiren en büyük etkenler nelerdi? Așçılık yolunda bașarılı olamasaydınız ikinci tercihiniz ne olurdu? Așçılık, hem akademik hem de mesleki hayatıma bașladığım günlerde hayalini kurduğum bir iș değildi. Her zaman pilot olmayı hayal ediyordum. Akademik hayatım boyunca okul arkadașlarımla birbirimize destek olarak, eğlenerek, öğrenerek geçirdiğimiz 7 sene, așçılık mesleğine daha yakından ilgi duymamda çok etkili oldu. Bugün hala okul hayatımın bana kazandırdığı dostlarımızla kopmayan bir bağımız var.
Akademik hayatımı tamamladıktan sonra stajlarımla birlikte așçılık mesleğini daha iyi tanımıș ve mesleki olarak așçılıktan haz almaya bașlamıștım. Bu meslek, sadece yemek yapmaktan ibaret değil; her gün yeni șeyler öğrenmeye teșvik eden ve bașarı için birden fazla özelliği barındırmaya ihtiyaç duyduğunuz çok yönlü bir iș. Bașarı, kendini mutfakta iyi hissetmek ve yaptığın ișten keyif almakla ilgilidir. Ben elimden gelenin fazlasını yaparak, daima yeni șeyler öğrenerek, paylașarak ve hala keșfetmeye devam ederek bu mesleğe keyifle sürdürüyorum. Pilot olmak ise yüksekten korkan bir așçı için “bir çocukluk hayali” olarak hayatımda yerini aldı.
Mutfakta sizi en çok mutlu eden unsur nedir? Bașarıya aç kalmayı nasıl sağlayabiliyorsunuz? Sizi tatmin eden konular nelerdir? Kendim de dahil olmak üzere birçok așçının bu mesleği yapmasının en büyük sebebi; yaptığınız yemeğin insanlarda uyandırdığı güzel hislere șahit olmanızdır. Mutfakta onlarca sipariș içinde koștururken, tabağını geri yollayan müșteriler, ilave sos isteyenler, az pișmiș ile orta pișmișin arasında ama orta pișmișe daha yakın șekilde pișirilmiș steak sipariși veren misafirlerin taleplerini karșılayabilme isteğinin yanında gürültülü mutfak ortamı, kırılan tabaklar gibi bir karmașanın içerisindeyken özenle çıkardığınız her tabak, öyle kıymetlidir ki.. Bütün bunlara rağmen iyi bir iș çıkarabilmișseniz ve misafirin takdirini alabilmișseniz, hiçbirinin bir önemi kalmıyor. Aslında beni de mutfakta en mutlu eden șey bu. Misafirlerin her zaman beklentileri çok yüksektir, bu yüzden iyi bir așçı olarak onları memnun etmek için daima en iyi hizmeti sunmamız gerekiyor. Aslında bizler de tam olarak böyleyiz. Daha iyisini yaptıkça bir sonraki sefer daha da iyi bir yemek çıkarmak, yaptığımız ișe farklılıklar katmak, yeniliklere açık olmak, sektörü takip edip dünyadaki gelișmeleri izlemek ve gelișimin hiçbir zaman sona ermemesi, beraberinde bașarıya ve öğrenmeye karșı bir eğilim doğuruyor.
BigChefs ile yollarınız nasıl keșiști? Özellikle Gamze Cizreli ile çok iyi bir uyumunuz olduğunu biliyoruz, mutfak konusunda karar alma noktasında gerçekten rahat ilerlediğinizi düșünüyor musunuz? Bread’s macerasından hemen sonra BigChefs ile tanıștım. Gamze Hanım ve ekibi ile görüșmelerimiz sonrasında birlikte çalıșmaya karar verdik. Özellikle de kurucumuz Gamze Hanım gibi renkli ruhu olan, yeniliklere çok açık ve her zaman ișini tutkuyla yapan biri ise ișinizi yapmak daha da keyifli hale geliyor. İșimizi yaparken birbirimizin fikirlerine her zaman saygı duyuyoruz. Fikir ayrılıkları yașadığımız zaman ise bunu fırsata dönüștürüp o fikirleri geliștirmeyi sağlıyoruz. Șu an gerçekleștirmiș olduğunuz Mutfak Koordinatörlüğü görevi nedeniyle yemek pișirmeye yeteri kadar fırsat bulabiliyor musunuz? Eskiden çok sık yaptığınız ve șu an keșke yapabilseydim dediğiniz bir șey var mı? Mutfak Koordinatörlüğü ile așçılığın veya șefliğin sorumlulukları birbirinden oldukça farklı. İyi bir așçı olmadan iyi bir șef ve koordinatör olmak biraz zordur, mutfakla ilgili en küçük ayrıntıyı dahi bilmeniz gerekir. Çünkü zaten iyi bir așçı demek; iyi bir teknik servis elemanı, iyi bir satın almacı, iyi bir cost uzmanı, iyi bir muhasebe ve insan kaynakları uzmanı olmak demektir. Mutfak koordinatörü olmak; tüm bu sorumlulukların bilincinde olarak her șeyi koordine edebilmektir. İyi bir psikolog da olmalısınız, iyi bir bulașıkçı da. Bana göre yemek yapmaktan ve mutfak ortamından daha sıcak, 25 samimi bir ortam daha yok.
AMACIMIZ, MİSAFİRLERİMİZİN TERCİH EDECEĞİ LEZZETLERİ, ZENGİN SUNUMLARLA BİRLEȘTİREREK BigChefs RUHUNA UYGUN ȘEKİLDE YANSITMAK! Bugün BigChefs'in menülerinde Anadolu'dan İtalyan mutfağına, Fransız mutfağından Meksika lezzetlerine kadar geniș bir yelpazede ürün bulabiliyoruz. Özellikle Anadolu mutfağına bağlılığınız takdire șayan. Misafir portföyü olarak üst düzey noktaları hedefleyen bir markanın Anadolu mutfağına bu kadar önem vermesinin ardında nasıl bir hikâye yatıyor? BigChefs, 10 yıl önce Ankara’da Gamze Cizreli ve yola çıktığı ekip arkadașları ile kurulan, bünyesinde halen amatör ve sıcak ruhunu barından bir marka. Bu da, Fransız, Meksika mutfaklarından ziyade BigChefs ruhunu ortaya çıkaran mutfakların, doğduğu topraklarla birleștirirken, kendi öz değerlerinden vazgeçmemesidir. Menü planlamaları noktasında nasıl bir ArGe gerçekleștiriyorsunuz? ArGe Mutfağınızdan bahsedebilir misiniz? Öncelikli amacımız, misafirlerimizin tercih edeceği lezzetleri, zengin sunumlarımızla birleștirerek BigChefs ruhuna uygun șekilde yansıtmak.
26
Çalıșmalarımızda trend olan ürünleri belirleyip mevsimine göre yılda 2 kez menümüzü yeniliyoruz.
Menü çalıșmalarımız için bütün șeflerimiz ile birlikte ArGe çalıșmalarımızı yapıyor, bu çalıșmalar sonucunda alınan sonuçları mutfak ekiplerimizle paylașıyoruz. Ürün ve piyasa takibi, misafir beklentileri, ulașılabilirlik açısından eleme süzgecinden ürünlerin geçirilmesi üzerine firmalarla görüșmeler, tadımlar gerçekleștiriyoruz. Bunun yanında ürünlerden en iyi verimi alabilmemiz için tedarikçilerimizden eğitim alıyoruz. Bu sayede menümüzün içeriğini güncelleyebiliyor ve șeflerimizi bilgilendirme amaçlı hem eğitim veriyor hem de denetleme ekibince kontrol ederek standardizasyonu sağlamaya, korumaya çaba gösteriyoruz. Genel merkezimizle aynı binada bulunan bir de merkez mutfağımız var. ArGe çalıșmalarımızı ve denemelerimizi yaklașık 4 aydır genel merkez mutfağımızda gerçekleștiriyoruz. Sizin yolunuzdan ilerlemek isteyen, sizi idol olarak gören yüzlerce öğrenci ve profesyonel olarak çalıșan șefler olduğunu biliyoruz. Onlara tavsiyeleriniz nelerdir? Herkese gösterdiği ilgi için teșekkür ederim. Hayallerinden ve lezzetli yemek yapmaktan vazgeçmesinler.
Sosyal Medya’yı ve özellikle instagram’ı çok aktif olarak kullandığınızı biliyor, yakinen takip ediyoruz. Özellikle așçılıkla birlikte kaleminiz de çok kuvvetli. Bu alanda nasıl bir çalıșma planlıyorsunuz? Sosyal medyanın günümüzdeki konumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Günümüzde, sosyal medya hayatımızda; insanların temel ihtiyaçları kadar önemli hale gelmiș durumda. Teknoloji hayatımıza
çok fazla kolaylık sağlasa da bunu alıșkanlığa da dönüștürüyor. Sürekli elinizin altında bir not defteriniz var. Yolda yürürken, bir toplantı esnasında, yemek yerken; bazen bir sohbette geçen kelimeden, yürürken rastladığınız bir manzaradan aldığınız ilhamlarla aklınıza gelen her șeyi not edebilme lüksünüz var. Bu hepimiz için geçerli aslında. Ben de aklıma düșen en ufak bir kırıntıyı not etmeyi ihmal etmiyorum. “Sadece – hislerini bir kenara not eden- așçı.” Karaladığım bazı notları sosyal medyada da paylașmaya bașladığımda güzel tepkiler de beraberinde geldi. Sosyal medyadan aldığım mesajlar, destek, motivasyon, bunca iș yoğunluğu arasında kitaplar ile ilgilenmeme büyük katkı sağladı. Bugün sosyal medya kanallı desteğin de etkisi ile güzel sonuçlar umut ettiğim ve güzel niyetlerle üzerinde çalıștığım iki çocuğum oldu. Ben aslında yazar değil, așçıyım. Naçizane, bir tane adına “karalama” dediğim bir kitap ve ilerde bir sosyal sorumluluk projesi olarak ortaya çıkacak bir de șiir kitabı projelerim var. Restorancılıkta olduğu gibi sosyal medyada da kime, hangi amaçla hitap ettiğimiz oldukça önemli. İstanbul bașta olmak üzere, ülkemizde gitmekten keyif aldığınız lezzet durakları nelerdir? Mürver (Karaköy) , Kahveci Seddar Bey (Gaziantep), Kardeșler Lokantası (Kemerburgaz), Da Mario (Etiler) Son zamanlarda her yerde açılan Steak House konseptleriyle ilgili neler düșünüyorsunuz? Gerçekten kaliteli et yiyebiliyor muyuz? Her konseptin ve her kalitenin bir alıcısı, müșterisi vardır. Aslında yaptığınız iș, kime hitap ettiğinizle alakalıdır. Sektörün içerisinden bir göz olarak, yapılan ișlerin hepsine saygı duymakla birlikte steakhouse gibi nispeten daha özel ve özenli olması gerektiğini düșündüğüm bir konsepti fast food restoranlarına benzer șekilde hızlı ve kolay ulașılır șekilde görmekten taraf değilim.
Yine de bazı steak house ișletmelerde çok yaratıcı ișler ortaya çıkabiliyor. Genel olarak bu iși profesyonel ve kurumsal bir șekilde yürüten markaları ülkemizi de güzel temsil ettikleri için bir gurur kaynağı olarak görüyorum. Murat Aslan’ın sektör ile ilgili manșet olarak söyleyeceği altın bir sözü olsa bu ne olurdu?
“AȘ yapanın AȘ’a olan AȘK’ındadır LEZZET, AȘ’ta AȘK olmazsa AȘ yapanın çektiği zaten EZİYET...”
30
İTALYAN MUTFAĞININ EN LEZZETLİ HALİ MEZZALUNA'DA Șehrin en iyi İtalyan restoranlarından Mezzaluna, yeni menüsü ile misafirlerine unutulmaz bir lezzet deneyimi yașatıyor. İtalyan mutfağından en lezzetli örnekleri misafirleri ile bulușturan Mezzaluna, menüsünü yeniledi. İtalyan șef Fabio Brambilla'nın geleneksel ve yenilikçi unsurları harmanlayan yaklașımından yola çıkarak hazırladığı reçeteler misafirlerine çok özel lezzetler sunuyor. Mevsimin en taze ürünleri kullanılarak olușturulan menünün bașlangıçları arasında yer alan "Kestaneli mercimek çorbası" lezzeti ve sunumu ile favori çorba tercihleriniz arasına girmeye aday! Doyurucu ve hafif bir seçenek arayanlar içinse; karıșık sebze ve yeșillikler ile marine edilmiș "Füme somon salatası" iyi bir alternatif oluyor.
Zuppa di Lenticchie e Castagne
Pizzalara yeni eklenen alternatifler ise Mezzaluna'nın pizza konusundaki iddiasını bir kez daha ortaya koyuyor. Marine somon, taze yeșillikler, manda mozarella ve scamorza peyniriyle hazırlanan "Finissima con salmone marinato" çıtır pizza, menünün öne çıkan lezzetlerinden. Mezzaluna yorumu ile hazırlanan makarnalar ise İtalyan mutfağı severlerin favorilerinden olacak. Porçini mantar ile hazırlanan taze ev yapımı "Fettucce" hafif krema sos ile sunulurken ıspanak ve ricotta peyniri ile hazırlanan ev yapımı "Plin" tarzı "Tortelli", parmesan ve adaçayı sos ile servis ediliyor.
İtalyan tarzı burger yememiș olanlar için menüde çok özel bir seçenek var; sotelenmiș mantar, karamelize soğan, taze domates ve scamorza peyniri ile hazırlanan "burger", hem göze hem damağa hitap ediyor.
En seçkin İtalyan tatlılarının bulunduğu menüde "Amarettolu panna cotta" ve vanilyalı dondurma ile servis edilen "Bademli ve elmalı tart" lezzet șöleni yașatıyor.
Kavrulmuș patates & sote orman mantarları ile servis edilen "Izgara deniz levreği" ise yeni sunumu ile göz dolduruyor.
Gerçek İtalyan yemeklerinin en çok tercih edilen adreslerinden biri olan Mezzaluna, rahat ve sıcak atmosferiyle misafirlerini ağırlamaya devam ediyor.
31
İtalyan șef Fabio Brambilla ile gerçekleștirmiș olduğumuz keyifli röportaj için kendisine ve Mezzaluna ailesine teșekkür ederiz. Okurlarımız için kendinizden bahsedebilir misiniz? Fabio Brambilla kimdir? Mutfağa giriș öykünüz nasıl bașladı? 1965 yılında Milano yakınlarında doğdum. Her șey 8 yașında, her sabah kasaba fırınına ekmek hamuru açmak ve diğer ürünlerin yapılmasına yardım etmek için gönderilmem ile bașladı. Her sabah saat 4.30’da uyanmama rağmen benim için çok keyifli bir süreçti. Oradaki atmosfer, unutulmaz ekmek kokusu, fırıncı ustalarının bana ekmek yapmanın püf noktalarını öğretmesi, benim için inanılmaz değerli bir deneyim oldu. Profesyonel hayatım beni New York, Chicago, Dubai, Moskova, Varșova, Sao Paolo, Chennai, Tokyo, Santiago – Șili, Buenos Aires, Mendoza ve daha bașka yerlere götürdü. Sonrasında Türkiye’de Grand Hyatt İstanbul'da ve Park Hyatt İstanbul’da, daha öncesinde Palacio Duhau - Park Hyatt Buenos Aires’de, Four Seasons Hotel Bosphorus'ta, Grand Hyatt Santiago'da ve 2005 yılı Esquire Dergisi tarafından dünyanın en iyi yeni restoranlarından biri seçilen Park Hyatt Milan'da Executive Șeflik yaptım. Șu anda ise Mezzaluna’nın Executive Șefi olarak çalıșıyorum.
"Party Food" kitabımın dıșında "Olio in Cucina" ve "I Formaggi Italiani" gibi çeșitli kitaplara yazılarımla destek oldum. Bunun yanı sıra İtalya’daki pek çok prestijli restoranda sayısız pișirme gösterileri gerçekleștirdim. Hayatım boyunca yemeği ve yemek yapmayı gerçekten çok sevdim. Mesleğimde yaratıcılığımı besleyen pek çok șey var. 35 yıllık profesyonel deneyimimi ve tutkumu, ișime aktarmaya devam ediyorum. Türkiye ile yolunuz nasıl keșiști? Türkiye’ye ilk kez 1997'de yılında geldim. İtalya Portofino’da Word Imperiala Palace Otel’deki S. Margherita Ligure'de Executive Șef’liğimin ikinci senesindeyken, çok ilginç bir misafir ile tanıștım ve kendisiyle yemek ve beyaz șarap üzerine sohbet ettik. Bu kișinin sadece mutfakta bir amatör olamayacağını anlayınca hayatında neler yaptığını sordum. Cevap olarak “Mutfağımda hayatımdan zevk alıyorum ve bu zamanların tadını çıkarıyorum” dedi ve kendisini Hyatt International'ın Kurumsal Mutfak Yönetmeni olarak tanıttı. Sonrasında bana Grand Hyatt İstanbul’un mutfağını yönetmemi teklif etti ve bu șekilde Türkiye’ye geldim. 32
Fettuce Panna e Funghi Porcini Secchi
Finnisima Con Salmone Marinato
Türkiye’de bu kadar sevileceğinizi tahmin ediyor muydunuz? Bir an bile olsa durup bașarabilirim veya bașaramam diye tereddüt ettiğiniz bir an oldu mu? Çalıștığım her ülkede tutkumu, önemli ve önceliği olan șeylerle iletmeye çalıșıyorum. Yaptığım yemeklerin yerel ürünlerle hazırlanmasına ve lezzetinin en doğru șekilde ortaya çıkmasına dikkat ediyorum. Tüm bunlar beni sevilen bir șef yapıyorsa, çok gururlu ve mutlu olurum. Yaptığım iși yapmaya devam etmek için beni daha fazla güçlendirir. Yaptığınız hatalar teknik konulardan meslektașlarınızla olan insan ilișkilerinize kadar her konuda yeteneklerinizi değiștirmenizi ve geliștirmenizi sağlar; ben olaya bu açıdan bakıyorum. Benim ve ekibimin hedeflerimize ulașmak için sürdürdüğü mücadele ve tavrın, bașarımızı sürekli kılacağından eminim. Önemli olan bağlılık ve tutkudur. Kariyer hedefleriniz nelerdi ve bunlara ulașabildiğinizi düșünüyor musunuz? Kariyerimin her așamasında felsefem her zaman, herkesten "öğrenmek" oldu. Mesela uluslararası bir șirkette yönetici șef olmak aklıma gelmezdi buna rağmen 12 yılı așkın süredir uluslararası șirketlerde yönetici șef olarak çalıșıyorum. Kendime ait bir restoranım olsun istiyorum, umarım bir gün bu da gerçek olur. Hayat ve mesleki hedeflerimin çoğuna ulaștım diyebilirim. İșimi planlamaktan hoșlanıyorum fakat beklenmedik bir durumda da ona göre hareket etmeyi bașarıyorum. Her zaman kritik veya olumsuz koșullara hazır olmak için esnek ve uyumlu olmaya çalıșıyorum.
Türk mutfağına karșı bakıș açınız nedir? Tecrübe ettiğiniz mutfaklara göre farklılıkları, olumlu veya olumsuz noktaları nelerdir? İtalyan ya da Japon mutfağı gibi Türk mutfağının da kendine ait farklılığı, yerelliği ve dinamikliği var. Türk mutfağı çok özel, doğal ve yerel zenginlikten olușuyor, bu da ortaya benzersiz bir mutfak kültürü çıkarıyor. Türk mutfağı hakkında olumlu ya da olumsuz șeyler olup olmadığını söylemek zor. Herhangi bir mutfak kültüründe olduğu gibi olumsuz șeyler yalnızca kötü yorum ve kötü uygulamadan kaynaklanır. Șefler bu konuda hassas olmalı ve bir tabağın veya bölgesel tarifin tadını değiștirmeden doğru bir șekilde yorumlanmasını sağlamalı. Șefler herhangi bir lezzet üzerinde çalıșırken mükemmele ulașmak ve estetik bir tavır sergilemek istiyorlar ve bunun için de geleneksel ve temel yöntemleri dikkate almadan kișiselleștirmeye çalıșıyorlar! Benim görüșüme göre mükemmellik “sadelik”tir! Șeflerden herhangi birisi yemeğini kișiselleștirmek istiyorsa, bunu yapmakta özgürdür ancak buna geleneksel mutfak demeden, sürdürülebilir yerel ürünleri kullanmalıdır.
“Esneklik, tutku, bilgi ve uyum sağlayabilme özelliğim beni iyi bir șef yapan unsurlardır.” Sizi takip eden, izlediğiniz yoldan ilerleyen birçok gastronomi öğrencisi olduğunu biliyoruz. Onlara profesyonel anlamda tavsiyeleriniz neler olur? Yeni nesil șeflerin mutfağa karșı olan tutkularını, tutumlarını ve yiyeceklere olan saygılarını görmekten mutluluk duyuyorum. Tutku olmadan bu kariyerde ilerlemek imkânsız. Kariyerleri boyunca tüm genç ruhlu șeflerin kendi ruhlarını yumușatmaları ve sabırlı olmaları gerektiğini öğrenmeleri lazım. Onlara verebileceğim en önemli tavsiyelerden biri de; gelecekte bir üstat ya da mentor olabilmek için savașsınlar! Bunun ne kadar süreceği ise hiç önemli değil! Çalıștığınız restoranlarda bugüne kadar binlerce misafiri konuk ettiniz. Misafirleriniz arasında hiç unutamadığınız birisi var mı? Yașadığınız farklı bir hikaye mevcut mu? Restoranlarımızda gün içerisinde pek çok farklı misafir ağırlıyoruz, hepsini akılda tutmak tabii ki mümkün değil ancak Amerika’da çalıștığım sırada karșıma çıkan bir misafir hala aklımdadır. Kendisi New York'taki Philarmonich'in meșhur orkestra șefi ve aynı zamanda “West Side Story” eserinin bestecisi; Leonard Berstein. ABD'de Key West Florida’daki Leonard'da çalıșırken, kendisi restoranıma balık yemeye, # șampanya içmeye ve geceyi bir șișe 34 Grappa ile bitirmeye gelmiști.
Restorandan ayrılmadan önce bana dedi ki: “İstediğiniz kadar profesyonel bir șef olun ancak öncelikle kendiniz ve diğerleri için bașarılı olmak istiyorsanız; kalbinizdeki çocuğu kaybetmeyin! Kendinizi tabağa yansıtmanın anahtarı olacağından, ruhunuzu da asla kaybetmeyin!” Sizi iyi bir șef yapan unsurlar nelerdir? Esneklik, tutku, bilgi ve uyum sağlayabilme özelliğim beni iyi bir șef yapıyor. İstanbul bașta olmak üzere Türkiye’de beğendiğiniz yeme/içme noktaları, seyahat etmeyi sevdiğiniz duraklar, oteller hangileridir? Özellikle balık ekmek ve kokoreç gibi harika Türk sokak lezzetlerini yemeyi çok seviyorum bu yüzden otel ya da restoran adı söylemem biraz zor ama gerçek bir İtalyan pizzasının en iyi adresinin Mezzaluna olduğunu biliyorum.
Burayı tekrar ziyaret etmek ve Peru ve Arjantin mutfağının karıșımı hakkında daha fazla bilgi edinerek, Salta șehrinin tadını çıkarmayı istiyorum. Eğer hala bir miktar param kaldıysa; diğer durağım sanat öğrenmek ve inanılmaz tütsülenmiș balık ve et lezzetlerini yemek için șüphesiz Tazmanya olur. Özellikle her beyaz yakalının hayalidir. İșten sıkıldığı bir an; “Șu köșede boș duran dükkanı kiralayıp hemen bir cafe açmam gerekir der”. Bu noktada fikirleri olan kișilere neler tavsiye edersiniz? Ne hissediyorlarsa ve neye inanıyorlarsa onu yapmalılar. Yeni bașlangıçlar; kariyerlerinin sonu olmayacak.
Ne sıklıkla seyahat ediyorsunuz? Farklı ülkelerden hangi mutfaklara ilginiz mevcut? Lokasyon ve ișletme ismi paylașabilir misiniz? İlk önceliğim Șangay! Görülecek yerlerinin yanı sıra ve yemek hakkında pek çok șey öğrenebileceğiniz ideal bir yer! İkinci tercihim ise; Arjantin.
Panna Cotta Con Amaretto
Riso Bianco Selvaggio
38
Röportaj: Duygu KÖKSAL
duygugeziyorr
Hayatımda yapmak istediğim iki meslek alanı vardı. Konservatuar okuyup beste yapmak istiyordum. Çocukluğumda șiirler yazardım ve halen de yazmaya devam ediyorum. Edebiyat alanına ciddi anlamda bir eğilimim vardı. Kitap kokusu beni çok etkilediği için matbaada da çalıșmak istiyordum Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Umut Karakuș kimdir? Tamamı yiyecek sektöründe çalıșan bir ailenin içinde büyüdüm, yemeğe sevgim ve ilgim oradan geliyor. Sonrasında Fransız așcılık okulu “Le Cordon Bleu”da pastacılık ve mutfak eğitimi aldım. Fakat herkes gibi ben de kendi yolumu çizdim zamanla, her ne kadar Fransız mutfağı okumuș olsam da, çocukluğumdan beri her șeyini bildiğim, içinde büyüdüğüm kültür ağır basmaya bașladı.
Aila’nın menüsünde birkaç temel doku mevcut. Bunlardan birisi de coğrafi ișaretli ürünler.
Tatlarına, dokularına hakim olduğum, hangi baharatın hangi malzemeyle uyacağını farkında olmadan bile bildiğim kendi mutfağımıza yönelmeye bașladım. Ve hal böyle olunca sonunda Türk mutfağı alanında çalıșmaya karar verdim.
Bu, çocuklarımıza bırakabileceğimiz en büyük miraslardan. Gelișen dünyada yerel olanı korumak ve unutulmaya yüz tutmuș lezzetleri sahiplenmek çok önemli.
2007 yılında șef Maksut Așkar’la kendi mutfağımızı geliștirmeye bașladık. 6 yıllık muhteșem bir sürenin sonunda, bambașka bir yolculuğa giriștim.
2013’te Celal ve Emre Çapa ile duble meze projesinin filizlerini olușturduk. Bu da benim her zaman sevdiğim, geliștirmek istediğim meze yolculuğumun ilk adımı oldu. Son 5 yıldır meze reçeteleri geliștiriyorum, bu konuya ağırlık verdim. Bunun son 2 yılı da Londra’da geçti. Șu anda görev aldığım Aila projesinin olușumuyla beraber, İstanbul’a dönmeye ve bu harika restoranda çalıșmalarıma devam etmeye karar verdim.
Așçı olmaya ne zaman karar verdiniz? Bu kararı alırken kimler veya neler etkili oldu? Hayatımda yapmak istediğim iki meslek alanı vardı. Konservatuar okuyup beste yapmak istiyordum. Çocukluğumda șiirler yazardım ve halen de yazmaya devam ediyorum. Edebiyat alanına ciddi anlamda bir eğilimim vardı. Kitap kokusu beni çok etkilediği için matbaada da çalıșmak istiyordum. Hobi olarak da olsa hayatımın yarısını bir kütüphane köșesinde geçirebilirim diye düșünüyorum. Diğer hayalim de seramik sanatçısı olmaktı. Çocukluğumdan bu yana seramik yapıyorum. Hamura ve toprağa dokunmayı çok severim. Seramik konusu șu sıralar da ilgilendiğim bir konu aslında. Kendi tabaklarını tasarlayabilen bir șef olmak beni çok motive ediyor. Dediğim gibi ailemden dolayı mutfağa ilgim hep vardı. Ayrıca dayım Le Cordon Bleu Londra mezunuydu ve bu her zaman beni etkilerdi. Harika șeyler anlatırdı. Așçılık mesleğinin inceliklerini ilk olarak dayımdan öğrenirdim. Bu ve bunun gibi etmenler șef olmamda büyük rol oynadı. Sonuç olarak; ailemin tüm üyelerinin icra ettiği bu yolda ilerlemeyi seçtim. Ahtapot
Mesleğinizin zor ve kolay yanları hakkında bilgi verebilir misiniz ? Bildiğiniz gibi, her mesleğin birçok kolay ve zor yanları vardır ve bunlar zamana göre değișebilir. Bazen en kolay olan șey bile bir anda zorlașabiliyor. Bir șeye ne kadar zor gözüyle bakarsanız, o daha da zorlașıyor. İșini severek yaptığın takdirde her meslek kolaydır diye düșünüyorum. Yeter ki, zorlukları kolaylıklara indirgemeyi kabul edelim ve sabırlı olalım.
Fairmont Quasar İstanbul’daki kariyerinize nasıl bașladınız? Londra’dan Türkiye’ye 6 ay önce dönüș yaptım. Londra’ya gitme ve orada yașama hayalim vardı ve 2 yıl öncesinde oraya yerleșmiștim. Oradayken Türkiye’nin cennet olduğunu daha iyi anladım ve her sabah kendime bu ülkede kalır mıyım sorusunu yönelttim. Yukarıya baktığımda gri bir hava görmemek, yürüdüğüm yolun sonunun denize çıkması beni çok mutlu eden șeyler. Londra’dayken yeni açılacak olan Fairmont Quasar İstanbul’la görüșmelere bașladım ve Aila projesinden bahsedilince gerçekten çok etkilendim ve süreç bașlamıș oldu. Açıkça söylemek gerekirse, Fairmont gibi büyük bir ailenin üyesi olmaktan dolayı çok mutluyum. Ünlü Fransız așçılık okulu olan Le Cordon Bleu’da eğitim aldığınızı öğrendik. Bu eğitimin mesleğinize ne tür katkıları oldu? Le Cordon Bleu, ototriterler tarafından kabul gören en iyi 3 așçılık okulundan birisi. Burada; iyi yemek yapmasını öğrenmekten daha çok, yemek yapmanın bir tarz meselesi olduğunu öğrendim. Bir reçete yapmaktan ziyade, reçeteyi bașka format ve tekniklerle harmanlamayı öğrendim. Fransız mutfağı eğitimi almıș olmak da önemli bir konu tabii. Ama; burada okumak bana, Fransız mutfağını öğrenip Fransız mutfağı yapmamam gerektiğini öğretti. Kültürünü bilmediğim, hiçbir dokusuna hakim olmadığım ve ürünlerin doğal iklim șartları vs. gibi özelliklerini bilmediğim bir ülkenin mutfağını icra etmekten ziyade orada öğrendiklerimle kendi mutfağımızı zenginleștirmek ve çeșitli hale getirmek istedim. Le Cordon Bleu’nun bana kattığı en büyük fayda, kendi mutfağımı keșfetmek yönünde oldu. Öğretilen tekniklerle Türk mutfağı yapabileceğimi ve bunu bambașka boyutlara tașıyabileceğimi farkettim. En önemlisi bu okulda kendimi buldum.
Yönetiminizde olan Aila Restaurant, ıșıltılı ambiyansı ve gurme Türk mutfağıyla açıldığı ilk günden bu yana büyük yankı uyandırdı. Genel olarak Aila’nın menüsü ve nasıl bir konumlanma içinde olduğu hakkında bilgiler verebilir misiniz? Çok zengin ve köklü bir mutfak olan kendi kültürümüzün bir ürünü olan Aila’da Türk mutfağının geleneksel lezzetlerine farklı dokunușlar katarak misafirlerimize sunuyoruz. Aila için ne çok otantik ne de çok modern diyemeyiz. Yaptığımız șey en nihayetinde, Türk mutfağını yeni tekniklerle geliștirip gurme mutfaklara entegre etmek. Güzel süslenmiș tabaklarda, baharatlarla renklendirilmiș yerel lezzetlerimizi modern meyhane ortamında sunuyoruz. Yemeklerin yanı sıra sunulan hizmet ve atmosferle de birçok insana hitap ediyoruz. Aila, içinde iki vazgeçilmez gastronomik unsurumuzu barındırıyor; hem mezelerin hem de ocakbașının, yani kebapların olduğu bir mekan. Mezelerimizi konukların önünde hazırladığımız meze barımız, geleneksel ocakbașı bölümümüz ve son olarak da özel kutlamalar veya iș yemekleri için, kendine ait ızgarası olan özel yemek odamız mevcut.
136 çeșit baharatı bünyesinde barındıran ve aynı zamanda alıșveriș yapabildiğimiz Baharat Kütüphanesi fikri nasıl doğdu ? Açıkça söylemek gerekirse çok orijinal bir fikir. Aila restoranın içinde bir baharat kütüphanesi fikri, Fairmont Quasar İstanbul otelin yani enternasyonel bir yapının içinde olduğumuz ve çok sayıda yabancı misafir de ağırladığımız için, İstanbul’un en önemli sembollerinden, yemek kültürümüzde de yeri olan Mısır Çarșısı’na bir gönderme olarak düșünüldü. Bu alandaki gastronomik zenginliğimizi de gösteriyor ve misafirlerimiz gerçekten etkileniyor burayı görünce. Ayrıca bizim için de bir ilham kaynağı, zaman zaman farklı baharatları alıp yemeklerde farklı yorumlarda kullanabiliyoruz, yeni reçeteler yaratıyoruz. Klasik baharatların yanı sıra mantar tozu, yoğurt cipsi, zeytin pudrası gibi kendi yarattığımız baharatları da içinde barındıran bir kütüphane olması da dikkat çekiyor. Ayrıca gelecek nesillere baharat kültürümüzün aktarılması için de çok doğru bir araç olduğu kanısındayım. Hazırladığınız eșsiz mezeler ve bunların tasarımıyla ön plana çıkan bir șefsiniz. Meze sizin için neyi ifade ediyor ? Meze benim için paylașım kültürünü ifade ediyor. Meze sofrası dediğimiz bir paylașım sofrasıdır ve çeșitlilikle olușur. Bu nedenle; meze sofrası benim için bir muhabbet ve paylașım alanını ifade ediyor.
İyi bir așçı olmanın püf noktaları nelerdir ? - Stajyerlerime en çok söylediğim șey, hiçbir insan veya șef her konuda çok mükemmel değildir. Ama her șef, yaptığı ișe ve toprağına saygılı olmalıdır. Bence iyi bir așçı; kaynakları doğru kullanan, trendleri yakalayabilen, farklı bakıș açılarına sahip olan ve yenilikçilik peșinden koșandır. Așçı demek iyi yemek yapmak değildir aslında. Yenilikleri takip etmek ve ekoller olușturmak gerekiyor. Ayrıca bunun bir sınırı da yok. Herkesin iyisi değișkenlik gösterebiliyor fakat toprağa, doğaya, gıdaya, insan sağlığına saygılı olmak ve kendi yemeyeceği bir ürünü kimseye sunmamak önemli kriterler... Evinizde yemekleri kim yapar? Evde pek yemek yapan birisi değilimdir. Fakat ara ara atıștırmalıklar hazırladığım oluyor. Mutfakta iken olmazsa olmaz dediğiniz baș ucu malzemeleriniz nelerdir? Yemek kitapları okumayı çok severim. Tahminen 1500 yemek kitabından olușan bir kütüphanem mevcut. Yemek kitaplarının da diğer tüm kitaplar gibi birer kültür tașıyıcısı olduğunu düșünüyorum.. Örneğin kitaplarım arasında bulunan 1736 yılında yazılmıș Fransız yemek kitapları her anlanma beni çok besliyor. Hiçbir șefin bir yemeğin tarifine bakarak aynısını tekrardan yapabileceğini düșünmüyorum fakat onlardan ilham almak, dönemdeki teknikleri bilmek ve bu dönemlerde kullanılan ürünleri görmek beni mutlu ediyor. Uzun bir zaman Yezidi mutfağıyla ilgilendim.
Aslında yok olmuș bir halk ama onların kültürlerini bu yemek kitaplarımdan öğrenme fırsatı yakaladım. Nasıl tekniklerle yemek pișirdiklerini, mağaralarda neler yaptıklarını hep kitaplardan öğrendim. Bu yüzden benim için bașucu sayılabilecek ilk malzeme yemek kitaplarımdır. Bununla beraber bıçaklarım da tabii ki olmazsa olmazlarımdan. Mutfakta sizi neler motive eder? Ve hem özel hem de iș hayatınızla ilgili olarak size ilham veren șeyleri bizlerle paylașabilir misiniz? Son dönemlerde beni; girișken, ișini çok seven ve saatine bakmadan așkla çalıșan sektöre yeni adım atmıș kișiler motive ediyor. Çünkü; yaptığı iși büyük bir tutku ve sevgiyle yapan insanlara zaman zaman özlem duymamak mümkün değil. Șeflik, iș gözüyle bakılacak ya da daha çok kazanmak için yapılacak bir ișten ziyade hayatının bir parçası haline geldiğinde kișiyi mutlu ve bașarılı kılar. Motive olduğum diğer bir durum ise güzel bir tabak ya da sunumu güzel olan bir tabak görmek. Örneğin, yeni bir seramik tabak tasarımıyla karșılașmaktan çok mutlu olabiliyorum. Dediğim gibi, içinde iș așkı görebildiğim insanlar benim asıl motivasyon kaynağım.
Aila Mezeler
# 42
Ozan KALENDEROĞLU @ozankoglu - @izmirde.yemek
Bir Gastronomi pazarı olarak Sığacık...
SIĞACIK Çok șanslıyız ki bu topraklarda ve bu bölgede yașıyoruz. Özellikle İzmirli olmanın ayrıcalık olduğunu bilmeyen ve bunu sürekli zikretmeyen yoktur diye düșünüyorum. Geçmiște Ankara’da yașayan birisi olarak İzmir’e geldiğimde hafta sonu kavramını çok daha iyi anladım. Öyle gezilecek yerler var ki, her hafta sonunuz dolu dolu geçiyor. Bunlara güzel bir örnek; Sığacık ve Meșhur Sığacık Pazarı.
Son Yıllarda Çok Popüler Oldu Sığacık, tarihte İon medeniyetine ait 12 șehirden biri olarak biliniyor. Denizcilerin Sığacık’ı azgın fırtınalardan kurtulduğu bir sığınak olarak gördükleri için bu ismi verildiği düșünülüyor. Aynı zamanda Seferihisar, Dünya’daki Citta Slow hareketinin Türkiye’deki öncüsü. Türkiye’de bu unvanı alan ilk ilçe. Yavaș șehir felsefesi ile birlikte yerel sebzeler, yerel yiyecekler, geleneksel yemekler, pansiyonculuk son yıllarda büyük ivme kazandı. Bundan 7- 8 yıl önce sakin bir sahil kasabası olan Sığacık, sinema ve dizilerde de ön plana çıktıktan sonra yerli turistin büyük ilgisini çeker oldu. Sığacık ile birlikte pazarı da popüler bir nokta oldu. Pazar günleri Sığacık Kalesi içerisinde dar sokaklar arasında kurulan Sığacık Pazarı, Sığacık ve Sığacık civarında yașayan kadınların ellerinden çıkan mantılar, gözlemeler, salçalar, reçeller ile donatılıyor. 44
Öyle ki, Sığacık’da nerede, ne yenir? diye bir araștırma yapmaya gittiğimde hiç bir yer bulamadım. Nedeni ise; bu pazarda her tezgahtan bir șey alıp çıktığınızda karnınız tıka basa doymuș oluyor Bu pazara bir kaç noktadan giriș mümkün, her girișinde de yoğun bir tezgah sırası ile karșılașıyorsunuz. Kavak Yelleri dizisinin çekildiği evin olduğu yerden giriș yapabilirsiniz. Burada sizi hemen karadut suyu standı karșılıyor olacaktır. O sıra boyunca reçellerin ve yemeklerin olduğu stantlar pazarı boydan boya kaplıyor. Sadece stantlarda değil tabi ki, burada aynı zamanda dükkanlar da var. O dükkanların içerisinde de yemeklerinizi yiyebilir, yayık ayranlarınızı içebilirsiniz.
Sadece Yemek Değil Sığacık Pazarı turumuzda bir adet de nitelikli kahve dükkanı ile karșılaștık. Kahve çekirdeklerini kendileri öğütüyorlar, güzel kahve ve bitki çayları sunuyorlar. Özellikle kıș aylarında sıcak bir mola vermenizi öneririm. Kale içinde değil ama Sığacık Marina’ya Ankara’dan da sevdiğim bir kahveci açıldı geçen yaz. Arabica Coffee. İyi kahve içmek isteyenler için güzel bir tercih olacaktır. Sığacık’ın kale içerisinde renkli köșelerde, evlerin kapılarında, sokak bașlarında güzel fotoğraf çekilmek isteyenler için iyi noktalar da mümkün. Kale içinde ve çevresinde buraya geldiğinizde konaklayabileceğiniz uygun fiyatta oteller de mevcut. Ancak kale dıșında fiyatlar daha uygun diye düșünüyorum. Kısacası bir hafta sonunuzu iyi değerlendirebilmek adına ya da șehir dıșından geliyorsanız huzurlu bir tatil için Sığacık’ı tercih edebilir ve bu gastronomik Sığacık Pazarında güzel lezzetlerin keyfine varabilirsiniz.
NATURLA RESTORAN Gezilerimin çoğunu genellikle kalorili menüler olușturuyor. “Güzel șeyler genellikle kalorili olur” algısı hepimizde vardır ister istemez. Ancak biraz da güzel ve sağlıklı yiyecekler üzerine konușma zamanı. Ben de geçen hafta yaptığım sağlıklı ve bir o kadar da keyifli bir ziyareti kaleme alarak bu açığımı Bayraklı’da bulunan Naturla Restoran ile kapattığımı düșünüyorum. Naturla Restoran uzun zamandır gideceğim yerler arasında bulunuyordu ancak bir türlü fırsat bulamıyordum. En sonunda Ceren Hanımın nazik daveti ile bir cuma günü kendimi burada buluverdim. İlk izlenimim olarak, dıșarıdan gördüğüme nazaran oldukça büyük ve șık bir restoran burası. Daha çok öğle yemekleri servisi veriyor gibi görünüyor olsa da akșam ve hafta sonu da servis veriyor. Ama öğle yemeği vakti, çevredeki iș yerlerinin de yoğun olmasıyla beraber oldukça kalabalık oluyor burası.
Naturla’nın Urla Kușçular’da “Naturla Çiftlik” adında çok özel, ağaçlarla çevrili bir vadinin ortasında, kendine ait küçük bir göl barındıran keyifli bir çiftliği var. Naturla Restoran’ın diğer mekanlardan ayıran en büyük özelliği mutfaklarında, kendi çiftlik ve seralarında yetiștirdikleri ürünleri kullanması. Enginardan, otlara, domatesten, zeytinyağına kadar bir çok ürünü buradan temin ediyorlar. Öncelikle Enginar çorbası ve köz biber çorbası geldi soframıza. Özellikle köz biber çorbasını çok beğendim. Bence biraz yoğun biber vardı ama kesinlikle bir daha içmeyi düșünüyorum. Çorbalar dıșında her șeyden tadabilmek adına bir tabak sundular arkadașlar. İçerisinde piliç külbastı, çoban kavurma, mücver, fındıklı kabaklı, enginarlı tavuk olan iki adet tabak. Șimdi șöyle bir soru sorabilirsiniz bana; “Sadece Ege yemekleri mi var burada?” diye. Hemen bunu șöyle açıklayayım; ben Cuma günü gittim ve Cuma günleri Naturla Restoran’da Ege yemekleri yapılıyor. Mesela, Çarșamba günleri Osmanlı Mutfağı günü var. Özellikle bu günü çok merak ediyorum. Pazartesi ve Perșembe günleri de balık günü. Bu menüler dıșında a la carte olarak da her șeyi söyleyebilirsiniz. Somondan, pizzaya kadar bir çok șey mevcut. Burada enginarlı böreği de tatma șansı yakaladım. Șans diyorum çünkü gerçekten güzeldi. En son yemeğimizin üzerine “Nirvana” adında bir tatlı sunumu yaptı arkadașlar. Aslında bir muhallebi ama frambuaz ve karadut parçaları ile tamamlanmıș. Bir kașık aldıktan sonra “Nirvanaya” ulașabilirsiniz Adres: Mansuroğlu Mahallesi, Sakarya Caddesi D:79, 35535 Bayraklı/İzmir Telefon: (0232) 502 07 02 naturlarestoran
BÜLTEN
2018’e logo değișimi ile giren Keskinoğlu,55’inci yılında 1,5 milyar TL ciro hedefliyor. 2017’de șirket yönetimine profesyonelleri dahil etmekten logo ve kurumsal kimlik yenilemesine kadar birçok değișimi gerçekleștiren Keskinoğlu, kapasite artıșı ve ekipman yenilemesi için de 15 milyon TL yatırım gerçekleștirdi. 2017’yi 1,1 milyar TL ciro ve 54,2 milyon dolarlık ihracatla kapatan Keskinoğlu 2018’de ihracatını ise 110 milyon dolara yükseltecek. 2018’de 55’inci yılına giren Keskinoğlu, 2017’yi kapatırken konumlandırmasını “en lezzetli duygu” olarak değiștirdi ve șirket logosunda da modernleșmeye gitti. Dünyadaki ve Türkiye’deki tüketici beklentilerini yakından takip eden Keskinoğlu, 2018’deki pazarlama iletișimi faaliyetlerinde ise; kaliteli, keyifli ve sağlıklı yemek yemek için tüketicilerinin hayatına değer katacak duygusal pazarlama stratejilerine ağrılık verecek. Logo ambleminde ise kalpten doğan bir horoz figürü kullanan Keskinoğlu, logo ve kurumsal kimlik değișimi için 10 milyon TL yatırım gerçekleștirdi. Keskinoğlu sağlıklı beslenmenin önemine dikkat çekmek için de tüm ürün ambalajlarına Protein Kaynağı ifadesiyle özel bir amblem ekledi. 2017’yi tepeden tırnağa değișim yılı ilan eden Keskinoğlu’nun yönetimi ise, Yönetim Kurulu Bașkanı Fevzi Keskinoğlu ve Bașkan Yardımcısı Mehmet Keskinoğlu’nun önderliğinde; Deloitte eski CEO’su Hüseyin Gürer, Deloitte eski CFO’su Murat Șanal, Yapı Kredi Bankası eski Yönetim Kurulu Bașkanı Tayfun Bayazıt, EBSO (Ege Bölgesi Sanayi Odası) Yönetim Kurulu Bașkanı Ender Yorgancılar’dan olușan Danıșma Kurulu ile birlikte gerçekleștiriliyor.
2017’deki Türkiye piliç eti ihracatının yüzde 8’ini Keskinoğlu gerçekleștirdi… Beyaz et sektörünün 2017 yılında yașadığı ihracat sıkıntılarına rağmen, 75 ülkeye yaptığı ihracatla sektörüne öncülük yapan Keskinoğlu; 2017 yılında toplam 54,2 milyon dolarlık yumurta ve piliç eti ihracatı gerçekleștirdi. Keskinoğlu 2017’de Türkiye’den yapılan toplam 537,5 milyon dolarlık piliç eti ihracatının yüzde 8’ini tek bașına karșılamıș oldu. 2017’de öne çıkan ihracat pazarları ise Afrika ülkeleri, Birleșik Arap Emirlikleri, Hong Kong, Irak, Katar, Özbekistan ve Umman oldu.
Keskinoğlu, Avrupa Birliği’ne ihracata bașladı… 2017 yılının son çeyreğinde Yunanistan’a 3 milyon dolarlık yumurta ihracatı gerçekleștiren Keskinoğlu, Aralık ayında İtalya ve İspanya’ya da yumurta ihracatına bașladı. 2017’de Avrupa’ya yaklașık 4 milyon dolarlık yumurta ihraç eden Keskinoğlu, 2018’de ihracat yaptığı Avrupa ülkelerinin sayısını artırmak için çalıșmalarını aralıksız sürdürüyor. Keskinoğlu’nun Avrupa ihracatındaki 2018 hedefi ise 10 milyon doları așmak.
Begüm TEKİN @paylastikcaguzel_
Kısa kısa, lezzet durakları...
ÇEȘME BAZLAMA KAHVALTI Mütevazi olduğu kadar leziz kahvaltısıyla da bir o kadar zengin mekan olan Çeșme Bazlama’nın adından da anlașılacağı gibi Çeșme’de 1992 yılında otel serüveni ile bașlayıp zamanla otel sahibesi olan Nurten Hanım’ın ün salan meșhur kahvaltısı, Nișantașı’nda İstanbul'lularla buluștu. Hatta en yakın zamanda bu kahvaltı kültürü, Anadolu Yakası’nda da misafirleriyle bulușacak. Mekana adım atar atmaz dekorasyonu, ambiyansı ve çalıșanlarıyla Ege esintisini her anlamıyla hissediyorsunuz. Bir müșteri değil de adeta bir misafir gibi ağırlanıyorsunuz. En önemli özelliğine gelirsek, “Doymadan kalkmak yasak.” sloganı ile Çeșme’den kendi bahçelerinden gelen doğal sebzeleri, meyveleri, Nurten annenin ellerinden çıkan 33 çeșit reçelleri (lavanta reçeli, süt reçeli, nar reçeli…), tam buğday unundan yapılmıș bazlamaları, gözlemeleri, pufidik pișileri, üç peynirli patlıcanı, peynir çeșitleri ve dahası sizleri karșılıyor. Mutluluğun, Çeșme Bazlama ile mutlaka bir ilgisi olmalı.
MUMS KARAKÖY Karaköy Fransız Geçidi’nde 2013 Ekim ayında bir anne-kızın kurduğu șirin mi șirin Mums cafe, adını İsveç dilinde “lezzet” anlamından almıștır. İlk açıldığı senelerde kahvaltı, sandviç, tatlı ve kahve ürünleriyle faaliyet gösterirken yenilenen konseptiyle birlikte ișletmenin bașına geçen Yıldız ve Can kardeșler, değișen mönülerinde fish&chips’ten bonfileye, burgerden karidesli sandviçe kadar geniș yelpazede seçenekler sunuyorlar. Alanlarında profesyonel oldukları brioche, ekși mayalı ve hamburger ekmekleri ise bir harika. Günün öğle saatleri için merengi, fıstık ezmesi dolgulu brownie cookie, akçaağaç șuruplu pofidik pancake, Cheese frostingli havuçlu kek ve lezzetini çok sevdiğim kahvelerle birlikte mola verebileceğiniz huzur verici bir mekandır Mums.
47
Duygu SEZEN @rotasizgurme
Raw Food üzerine bilmedikleriniz...
RAW FOOD Hoș geldin bahar! Merhaba lezzet dostları! Baharla beraber hafif beslenme,sağlıklı yașam çabaları hızlanmıșken haydi konumuz sağlıktan yana olsun. Her yeni gün beslenme üzerine yeni akımlar ortaya çıkıyor.Her akıma uyum sağlamaya çalıșan insanların aklı karıșık. Bir dönem yumurta diyetlere ekleniyor bir dönem protein tamamen listelerden çıkartılıyor.
Peki çiğ besin sağlığımızı nasıl etkiler?
İçtiğimiz suya limon sıkmak ya da sıkmamak. Bunu bile tartıșıyoruz. Sağlıklı beslenmeye yöneliyoruz derken bazen tanımadığımız bitki çaylarından,adını yeni duyduğumuz meyvelerden medet umuyoruz.Oysa ki sağlıklı beslenmenin sırrı basit 4 yapraklı yonca.
Bağıșıklık sistemimizi güçlendirdiği, vücudumuzun yașlanmasını geciktirdiği, uyku kalitesini arttırdığını, sağlıklı bir cilt, güçlü bir hafıza sağladığı bilimsel araștırmalarla desteklenmișse de hala bilimsel çalıșmalar devam ediyor. Uzun süreli etkisi bilinmediğinden 30 günlük kür olarak uygulayabilirsiniz.
Bilirsiniz șansı simgeler 4 yapraklı yoncadır. 4 yaprak 4 ana besin grubunu gösterir.1.yaprak süt ve süt ürünleri, 2.yaprak protein grubu, 3.yaprak sebze ve meyveler, 4.yaprak ise tahıllardır. (Bu modeli Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü ile Sağlık Bakanlığı birlikte olușturmuștur.) Bir öğünde bu 4 besin grubuna yer verildiğinde sağlıklı besleniyoruz denebilir.
Raw Food Püf Noktaları
Peki bu aralar adından sıkça bahsedilen Raw Food nedir? Kısaca çiğ beslenme felsefesi besinlerin pișirilmeden yenmesi gerektiğini savunuyor. İlk insanların ateși bulmadan önceki beslenme tarzına dönülmesi ,vücudun arınması temeline dayanıyor.Bu akımda ilk grup çiğ sebze meyve ve kuruyemiș tüketirken diğer grup ek olarak marine edilmiș çiğ et tüketiyor.Diğer grup ise sadece balık tüketiyor kırmızı et tüketmiyor.köklendirilmiș mercimek,nohut ,buğday filizleri de tüketildiğini söylemeden geçmeyim. Yüksek ısıda pișen gıdalarda vitamin,mineral ve enzim kayıpları yüzde 70-80lerde.Ayrıca mineral emilimi daha zorlașıyor.Günește kurutmak bu etkiyi yaratmadığından bazı gıdalar günește kurutuluyor.
Çiğ besin tüketirken neye dikkat etmeliyiz? Dondurulmuș olmamasına,pestisit ve GDO bulundurmamasına ve organik olmasına dikkat etmeliyiz. 48
Bol su için. Suda 6-12 saat bekletilmiș çiğ kuruyemiș tüketin. Sebze sularıyla mineral seviyeni arttırın. Yemek esnasında ve hemen sonrasında sakın su içmeyin. Yemekte meyve tüketmeyin. Kafeinden uzak durun. 47 derece üzerinde pișmiș gıdaları beslenmenden çıkartın. Bu anlattıklarımızın üzerine yine de insanın canı sıcacık bir kase tarhana, mangalda pișmiș ızgara bonfile, 4 peynirli bir dilim pizza ya da Eminönü’nde balık ekmek çekmiyor değil. Herkese lezzetli ve sağlıklı bir bahar,kocaman gülen dostlar dilerim…
Yesili Sev
GÜZEL ATLAR ÜLKESİNDE MASAL GİBİ BİR TATİL! Hazırlayan: Duygu KÖKSAL
duygugeziyorr
Seyahat tutkusu olan herkesin ömründe en az 5 kez Kapadokya’ya gitmesi, o güzellikleri görmesi görüșündeyim. Ürgüp’e 49 km uzaklıktaki Kapadokya Havaalanı’na biletinizi aldıktan sonra macera ve keyif dolu bir tatil size bekliyor diyebilirim. Gezilip görülecek yerleri sizlere birkaç sayfada listelemem mümkün değil fakat benim için keyifli ve özel olanlar için ipucu verebilirim. Kapadokya mağara otelleriyle ünlü adeta gizli köșeleriyle nam salmıș bir cennet. Milyonlarca yıl boyunca sayısız medeniyete ev sahipliği yapan, bugünlere kadar ulașan ve dillere destan peribacalarına ev sahipliği yapan Kapadokya Nevșehir’de, Anadolu’nun tam merkezinde mükemmel bir konuma sahip. Tarihi olușumların bir keyfe dönüștüğü bu yerde sönmüș volkan lavlarına hayran kalmamak içten bile değil. Kapadokya gerek jeolojik yapısı gerekse eși benzeri olmayan gizemli hikayeleriyle Türkiye’nin en değerli doğal güzellikleri arasında yer almakta.
KONAKLAMAK İÇİN SİZİ İNZİVA MAĞARASINA ALALIM Bir gezginin en önemli konusu olan konaklama için uzun araștırmalar yaptıktan sonra Gamirasu Cave Hotel’de konaklamaya karar verdik. Gamirasu Cave Hotel Ürgüp’e bağlı Ayvalı Köyü’nde bulunan eșsiz bir cennet gibiydi.
Bizans döneminde inziva manastırı olarak kullanılan otel, bölgede yaklașık 5 bin yıldır süregelen tinsel maneviyattan uzaklașmadan, el değmemiș bir köyün içerisinde misafirlerine șașılası güzellikte bir doğa, huzur ve modern bir konfor sunmakta. Otelin bir bölümü, 1000 yıl öncesine kadar Hristiyan rahipler tarafından kullanılmıș. Ayrıca Kapadokya bölgesinde, bünyesinde 11. YY'dan kalma Bizans Ortadoks Kilisesi barındıran tek otel olma özelliğine sahip. Șimdi ise odalardan bazıları ise o zamanlar rahiplerin inzivaya çekildikleri hücreler. Bu arada benim konakladığım oda 160 m2 ‘lik Byzantine King Suit yani içerisinde jakuzi, hamam, șömine,
sauna, 20 m2’lik teras ve sayamayacağım kadar çok özelliği bulunan bana göre yeryüzünün en iyi odasıydı. Gamirasu Cave Hotel tüm bu özelliklerinden de üstün bir özelliğe sahip ki iște o konaklamak için en büyük etken, harika bir ekip. Otelin sahibi Tuğba hanım bașta olmak üzere tüm ekip așırı sıcak kanlı ve güler yüzlü. Doğal ve yapmacık olan șeyleri ayırabilecek kadar üstün olmayan bir yeteneğe sahipseniz gerçek samimiyeti hissedersiniz. Unutmadan en iyi testi kebabını orada yediğimide eklemek isterim. Eğer @duygugeziyorr ‘un fikirlerine güveniyorsanız otel bilgilerini alta bırakıyorum. Gamirasu Cave Hotel +90 384 354 5815 info@gamirasu.com
GÖKYÜZÜNDE GÜVENLİ SÜZÜLÜȘ İÇİN,
ROYAL BALLOON Bir gezgin düșünün ki Kapadokya’ya gitmiș ve balon turu yapmadan geri dönmüș, mümkün değil! Siz hiç metrelerce yüksekte uçarken pencere olmadan așağıya veya gökyüzüne baktınız mı? Seyahat tutkunlarının çoğu, uçakla seyahat edecekleri zaman cam kenarına oturmak can atar. Zaten özgür olan kișilikleri, gökyüzünden de dünyanın güzelliklerini görmek ister. Uçaklarda kirli olan pencereler görüșü kısıtladığı için çoğu zaman elimizde olsa çıkıp dıșarıdan o pencereyi silmek isteriz. En azından ben öyle yaparım. Ama sıcak hava balonunda durum böyle mi? Tabiki değil. Çünkü gökyüzüne penceresiz bir hava tașıtıyla, yüzünüze vuran meltem, ayaklarınızın altında binlerce peri bacası ve tarifi mümkün olmayan gündoğumuna karșı yükseliyorsunuz. Ve garanti ediyorum ki bu enfes bir duygu! Balon turundaki tercihim tartıșmasız Royal Balloon oldu. Neden mi? Çünkü kendini özel hissederek gökyüzüne süzülüyorsun. Adeta bir prenses edasıyla karșılanıp ilgili ve alakalı bir ekiple profesyonel bir ekiple yola çıkıyorsun. Deneyimlerimden bahsetmek isterim ki pilotumuz sevgili Tolga Eke bize çok keyifli bir uçuș yașattı, sonrasında gerçekleșen șampanya seremonisi ise katılmaya değer bol kahkahalı madalya töreniyle son buldu. Gün doğumunu @royalballoon‘un balonunda Kızılvadi’nin üzerinde izleme fırsatı yakaladım. Bundan daha büyük bir lüks olabilir mi? Aynı keyfi yașamak istersiniz diye bilgileri alta bırakıyorum. Royal Balloon +90 384 271 33 00 royal@royalballoon.com
51
MUCİZE DEDİKLERİ, KAYMAKLI YERALTI ȘEHRİ
GELELİM GÜZEL ATLAR ÜLKESİ’NİN OLMAZSA OLMAZI AT TURUNA
Eskiden șimdiki rahatlık mı vardı. Savaștan korunmak için en iyi yerler yeraltı șehirleriydi. Genellikle ilk ziyaretin tek olarak kalmadığı, her defasında bambașka bir güzelliğinin keșfedilebildiği Kapadokya yüzü așan yeraltı șehirleriyle büyük bir merak uyandırıyor ve tarihe, geçmiș zamanlardaki yașamlara en gizemli șekilde eșlik etmeyi sağlıyor. Nevșehir’in kıymetli Kapadokya bölgesinde bulunan Kaymaklı, restore edilerek bugüne kadar korunarak en maceralı ve heyecan verici keșfi yapmaya imkân sunuyor. Yerin derinliklerinde bambașka bir dünya sunarak ziyaretçilerini heyecanlandırıyor, hayrete düșürüyor, büyülüyor!
Farsça KATPA TUKA kelimelerinden gelen ingilizce literatürde CAPPADOCIA ve Türkçe olarakta KAPADOKYA olarak günümüze kadar değișiklik göstermiș kelimenin manası GÜZEL ATLAR ÜLKESİ demekmiș.
Eski yașamlara dair en dikkat çekici ipuçlarının var olduğu, müthiș bir ișçilikle yaratılan Kaymaklı Yeraltı Șehri, Nevșehir’e 21 kilometre uzaklıkta olan Ihlara Yolu üzerindeki Kaymaklı Kasabası’ndan ismini alıyor. Birçok uygarlığın izlerini tașıyan Kaymaklı, hem tarihi yönden çok zengin hem de büyüleyici bir yeraltı șehri olarak ziyaretçilerine 30 TL karșılığında kapılarını açıyor. Aynı zamanda Müzekart sahipleri için yıl içerisindeki iki gezileri için, Müzekart+ kullanıcıları için de sınırsız ziyaret imkânı sunuyor. 08:00-19:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
Madem güzel ülkesindeyim dedim hemen @museumranchcappadocia‘ya ya gideyim. Çünkü en güzelleri orada. Göreme’de olduğu için gideceğiniz birçok noktada yolunuzun geçiș noktasında sayılabilir. Hatta balon turuda o bölgede yapıldığı için dönüșünde at turunada katılıp günü keyifle devam ettirebilirsiniz. Gidince Burak abiyi bulup @duygugeziyorr ‘dan selam söyleyin indirimi kapın. Gitmek isterseniz, instagram hesabı, @museumranchcappadocia
NAZAR BONCUKLU FOTOĞRAFLARI MERAK EDENLERE, GÜVERCİNLİK VADİSİ Uçhisar Kalesi‘nden bașlayıp Göreme‘ye kadar ulașabilen geniș bir alan içerisinde yer alan Güvercinlik Vadisi, yol üzerinde olması nedeniyle gezginler tarafından büyük ilgi görüyor (yani bizler!) Güvercinlik Vadisi’nin eșsiz manzarasını seyrederken kayalar üzerindeki insan yapımı delikler mutlaka dikkatinizi çekecektir. Bu delikler insanlar tarafından güvercinler için oyulan deliklerdir. Güvercin yetiștiriciliğinin ön planda olduğu dönemlerde, insanlar burada yașayan ve çiftleșen güvercinlerin gübrelerinden faydalanırdı. Üzüm bağlarına iyi gelen güvercin gübrelerinin yanısıra güvercin yumurtaları da kilise gibi önemli ibadet yerlerinde kullanılıyordu. Duvarlara çizilen fresk adının verildiği duvar resimleri güvercin yumurtaları sayesinde günümüze kadar gelebilmiș. Demem o ki enfes, muhakkak deneyimleyin! Nazara gelmeyin.
LEZZETLİ YEMEKLER VE ȘIK KONSEPTİYLE LİL’A RESTAURANT Yüzyıllarca birçok farklı kültüre ve medeniyete ev sahipliği yapmıș olan Kapadokya, Anadolu’nun en zengin yemek kültürüne sahip bölgelerinden biridir. 20.yy‘ın bașlarına kadar Kapadokya bölgesinde yüzlerce yıl birlikte yașamıș olan Türk, Rum ve Ermeniler bu zenginliğin temel tașlarını olușturmușlar. Bu farklı kültürler mimari ve yașam tarzı gibi alanların yanında, yemek alıșkanlıkları ve lezzetler konusunda da birbirlerini etkilemișler ve ortaya nadide bir yemek kültürü çıkmıș.
Lil’a Restaurant’ta bu kültürü devam ettiren en iyi restaurantlardan biri. Restaurant Uçhisar’daki Museum Hotel içerisinde yer alıyor. Servis gereğinden yavaș ve çalıșanların geneli çok güleryüzlü olmasada yemeklerin lezzeti için görmenizde fayda var derim. Lil’a Restaurant +90 384 219 2220 @lilacappadocia
ANTİK SIRLI SERAMİK Uçhisar’daki keyifli dar sokaklarda kaybolmayı hayal ederken kendimi güzel mi güzel bir antikacıda buldum. Sevgili Memduh’la tanıșma fırsatı yakaladığım için kendimi çok șanslı hissediyorum açıkçası. Duvardaki o anlamlı siyah beyaz aile fotoğrafı dikkatimi çektiğinde bașladı hikayelerini anlatmaya. Uçhisar Kalesi’ndeki evlerini, bugünlere nasıl geldiklerini, en önemlisi ‘CAPPADOCİA: TURKEY’S COUNTRY OF CONES’ bașlıklı bir haberle The Nationaol Geographıc Magazine’de 1958 senesinde yer almalarını. Hikayesi kendinden bile güzel Memduh’un kıymetli antika dükkanına uğramazsanız beni üzersiniz.. Antik Sırlı Seramik 0532 518 00 50 @sirliseramik_antik Daha fazlası için instagramdan @duygugeziyorr sayfamı takip etmeyi unutmayın!
Telve’den Tasarıma 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlaması Türkiye’nin lider teknoloji markası Arçelik, İzmir’in kalbinde İzmirlileri yeni konsept mağazası ile bulușturdu. Yeni konseptini yaratıcı ve dikkat çekici etkinliklerle bir araya getirmek isteyen Arçelik, kadına verdiği değeri 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel düzenlemiș olduğu “Telveden Tasarıma Workshop’’u ile bir kez daha gösterdi.
Yeniliği Așkla Tasarlayan Arçelik’in Telve Makinesi ile hazırlanan Türk kahvelerini yudumlayan kadınlar, kahvelerin telveleri ve organik renklendiriciler ile tuval üzerinde harikalar yarattılar. Design of Coffee markasının kurucusu ve ressam Meltem Bașkurt eșliğinde yüzlerce kadın, kadının özgürlüğünü ve yaratıcı yönünü vurgulayan “Özgür Kadın” șablonuyla birbirinden yaratıcı tuvallere imza attılar. Etkinlik öncesinde pasta kesilip gelen misafirlere ikram edildi. ‘Hayata sevgi ve așkla bakan kadınlarımızdan ilham alıyoruz ve așkla tasarlıyoruz. Her gün sizlerle güzelleșiyor ve güçleniyoruz! 8 Mart Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun!’ mesajı veren kutlama kartlarını gelen kadınlara tuvalleri ile birlikte hediye edildi. İzmir’in çiçek kadınları Arçelik logosunu rengarenk çiçeklerle birlikte bir kez daha tasarladı, workshopta aynı zamanda büyük bir tuval üzerinde kadının ve markanın birleștirici gücü ile ortak bir çalıșma yapıldı. Aynı zamanda etkinliğe kadınların yanı sıra, eșleri ile birlikte erkeklerin ve çocukların da katılımı büyüktü. ‘Biz kadınlar birlikte güzel ve güçlüyüz, bir gün değil her gün her yerde varız. Dokunduğumuz ne varsa güzelleștirmeye ve fark yaratmaya devam edeceğiz. Bugün Telve’nin ilhamı ile Arçelik’in birleștirici gücünde her yaștan, her meslekten birçok kadın ile tuval üzerinde ‘Özgür Kadın’ șablonunu tasarladık. Bize verilen ne varsa, kadın olarak yaratıcı ruhumuzla her zaman çoğaltmaya ve üretmeye devam edeceğiz.’ Sözleri ile kadının yaratıcı ve özgür yönüne dikkat çeken Bașkurt, katılımcıların workshoptan çok keyif aldığını dile getirdi. #TelvedenTasarıma 54 İzmir’in Teknoloji ile Buluşma Noktası: Arçelik Mağazası Ali Çetinkaya Bulvarı Alsancak
Arçelik Logosu Çiçeklerle Renklendi
Hayata sevgi ve așkla bakan kadınlarımızdan ilham alıyoruz ve așkla tasarlıyoruz. Her gün sizlerle güzelleșiyor ve güçleniyoruz. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun! Kahvenizi bizimle içip Dünya Kadınlar Günü etkinliğimizde bizlerle vakit geçirdiğiniz için teșekkür ederiz.
Telve Makinesi ile hazırlanan kahvelerin ilham verici gücü ile kahvenin telvesinden rengarenk özgür kadın tuvalleri boyandı.
Ä°mge KAYA SABANCI 56
İlerlemekte Israrcı Ol! Sevgili Gurme MAG Okuyucuları, Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü! Tüm emekçi kadınların, hepimizin gününü kutluyorum ve bu vesileyle bu yıl uluslararası platformda Dünya Kadınlar Günü için planlanan bir konseptten bahsetmek istiyorum: #PressforProgress yani #İlerlemekteIsrarcıOl! Cinsiyet eșitliğini sağlamak adına, artık sadece konușmalar ve iyi dilekler ile geçirecek vaktimiz kalmadı. Hepimizin cinsiyet eșitliği için elini tașın altına koyması ve elinden geldiğince çabalaması, bu konuda bașkalarını da yüreklendirmesi gerekiyor. Ben yıllardır büyük bir tutkuyla kadının ekonomik güçlenmesi ve cinsiyet eșitliği için çalıșıyorum. Kadın girișimcileri, ișlerini büyütmeleri, daha özgüvenli olmaları ve daha cesur karalar almaları için destekliyorum. Genç kızları, güçlerini keșfetmeleri ve kendi geleceklerini özgürce kendileri yaratmaları için destekliyorum. Birlikte daha güçlüyüz! Buna gönülden inanıyorum ve tüm kadınların, yani kız kardeșlerimin, bașarılarıyla gurur duyuyorum. Bu bașarıları, görünür kılmak için çabalıyorum! Sizler ilerlemek için nasıl ısrarcı oluyorsunuz? Șimdi #İlerlemekteIsrarcıOl’ma zamanı! Hepimizin hemen ayağa kalkıp harekete geçmemiz lazım! Sosyal, politik, ekonomik, toplumsal her alanda cinsiyet eșitliğini hızla yakalayacağımız günler dileğiyle, 8 Mart Dünya Kadınlar Günümüzü gönülden kutlarım. Sevgilerimle,
İmge Kaya Sabancı
RichTopia DISCOVER NEW INFORMATION TO ENRICH YOUR LIFE
The Most Influential Women Leaders
58
Angela Merkel Helen Clark Theresa May
Girişimci Kadın Lider İş İnsanı
RichTopia bașarılı iș insanları, yeni teknolojiler, gelecek yatırımlarını, ilham veren insanlar, finans ve ekonomi üzerine haberler ve uluslararası çapta alanlarında uzman kișilerin derecelendirilmesini yapıp okurlarına sunan bağımsız bir kuruluștur. Aynı listede ilk sırada Angela Merkel, Michelle Obama, Hillary Clinton, Christiane Amanpour, Dilma Rousseff, Melinda Gates ve J.K. Rowling gibi isimlerle beraber ‘En Etkili Kadın Liderlerden’ birisi olarak İmge Kaya Sabancı da bulunmaktadır. ‘Türkiye’de kalkınmanın gerçekleşmesi için çok sayıda kadının ekonomiye katılımını artırmak için çabalamalıyız. Uluslararası organizasyonlar, bölgesel çalışmalar yapılmalı.
İ
mge Kaya Sabancı, ekonomik gelișim, kalkınma, kadınların güçlendirilmesi ve kadın girișimciliği konuları bașta olmak üzere ulusal ve uluslararası birçok projede önemli görevler alarak sosyal politika belirleyiciler, uluslararası organizasyonlar, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum kurulușlarıyla ișbirliği ve ortak çalıșmalar yapmaktadır. Türkiye, Amerika Birleșik Devletleri, Pakistan, İspanya ve Belçika’daki program, konferans ve panellerde deneyimlerini paylașmıștır.
Ben de kadın girşimcilerin hedeflerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmak için çalışıyorum.’
Dünya Bankası tarafından bașlatılan ve 2030 yılına kadar genç ișsizliğine çareler arayacak “Genç İșsizliği için Çözümler Global Koalisyonu”nu bașlangıcından beri desteklemektedir ve bu çerçevede programın global lansmanında konușmacı olarak, Washington D.C’de Dünya Bankası & IMF’in 2014 Yıllık Toplantıları’nda sivil toplumu ve kadınları temsil etmiștir.
İmge Kaya Sabancı
2015 yılında Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleșen G20 çatısı altındaki W20, C20, G20 YEA ve G(irls)20 zirvelerinde aktif katılımcı olmuștur.
Son dönemde hem özel kurumlar hem üniversiteler girişimcilikle ilgili çalışmalarını yaygınlaştırdı.
59
Çantanızdan Ayıramayacaksınız! Artık siz de hem şıklığı hem de rahatlığı aynı anda yaşayabilirsiniz.
Topuklun çok yorarsa seni, çıkar keseni, gerçekleştirsin Pisi Shoe dileğini!
www.pisishoe.com 60
Pisi Shoe Markasının Yaratıcısı Meltem ÖZPERÇEL
S
evgili Meltem Hanım öncelikle ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ için özel olarak hazırladığımız bölümde röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teșekkürlerimizi sunarız.
Pisi Shoe kurucusu ve KAGİDER Projeler Yöneticisi olarak sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz? İstanbul Aydın Üniversitesi Girișimcilik ve Proje Yönetimi bölümünden mezun oldum. 2008-2009 yılı güz döneminde Erasmus sınavını burslu kazanarak, Litvanya’nın Vilnius șehrinde bulunan College of Social Sciences’ta Business Management eğitimi aldım. Kadın Girișimciler Derneği (KAGİDER) ile tanıșmam, Haziran 2010’da ilki gerçekleștirilen Dünya Bankası destekli ‘’Geleceğin Kadın Liderleri’’ projesine seçilmem ile gerçeklești. KAGİDER’in yürüttüğü bir AB projesi olan ‘’Kars’taki Kızlar İlerliyor’’ ile Ocak 2011’de Eğitim Koordinatörü olarak göreve bașladım. Șuan KAGİDER’de gençlik projelerinin Projeler Sorumlusu olarak çalıșıyorum. Aynı zamanda Sosyal Medya Yönetimi ve Raporlaması konusunda eğitim aldım. KAGİDER’in sosyal medya hesaplarını yönetiyorum.
Topuklu ayakkabı acısına maruz kalan ve yine de onlardan vazgeçemeyen, hem șık hem de spor tarzı bir arada kullanmayı tercih eden tüm kadınların Pisi Shoe tutkunu olacağına inanıyoruz.
KAGİDER gibi bașarılı bir dernekte çalıșınca mutlaka bir șeyler üretme arzusunda oluyorsunuz. Ben de uzun süredir bir arada çalıșma fırsatı bulduğum girișimci kadınlardan ilham alarak kendi girișimcilik yolumu çizmek istedim. İki senelik araștırmalarımız ve çalıșmalarımızın sonucunda Pisi Shoe markasıyla ürettiğimiz ürünleri, 2014 yılının Ocak ayı itibariyle aile șirketimiz üzerinden satıșa çıkarttık. Muhteșem enerjiniz ile hem KAGİDER Projeler Yöneticisi, sosyal medya hem de kendi markanız Pisi Shoe ile çalıșmalara devam ediyorsunuz. Bu bașarınızı okuyucularımızla paylașır mısınız?
Sizce yaptığınız çalıșmalarda ve hayatınızda ‘bașarı’nın sırrı nedir Meltem hanım? Steve Jobs’un Stanford Üniversitesi’ndeki konușmasını izlediğimde, beni en çok etkileyen cümlesi “Noktaları ileriye bakarak birleștiremezsiniz, ancak geriye bakarak birleștirebilirsiniz” olmuștu. İnsanın kendinde bulduğu șey her zaman onu en çok etkileyen oluyor.
Üniversiteye bașladığımda ve iș arama sürecimde önüme çıkan fırsatlar veya Planlı çalıșma ve güçlü bir ekiple bașarıl- aldığım olumsuz yanıtlar çalıșmaya mayacak hedef olmadığını düșünüyorum. bașladığımda anlam kazandı. Steve Hafta içi her gün KAGİDER’deki görevlerime Jobs’un değimiyle geriye bakarak konsantre oluyorum her akșam da noktaları birleștirdim. Pisi Shoe ekibiyle toplanıp günlük değerlendirmemizi yapıyoruz. Hafta Bu nedenle bașta vazgeçmemek olmak sonlarımı da Pisi Shoe’ya ayırıyorum. üzere açık iletișim, içtenlik ve kolektif Yorulmuyorum diyemem fakat emek beyin gücünün yanı sıra sosyal sorumluluk verilmeden bașarıya ulașmanın mümkün bilincine sahip, duyarlı olmak olarak olmadığını da biliyorum. sıralayabilirim. Ayrıca Pisi Shoe markasının temelinde benim șahsi bir ihtiyacım üstüne gelișen Genelde dertleri paylașmakta çok cömert, bir fikir olduğundan aynı zamanda çok bașarıları paylașmaktaysa çok cimriyiz. içselleștirdiğim bir çalıșma ve bu da Bașarıları paylașacak yüce ruhlu insanları yorgunluğu neredeyse unutturuyor bulmanın da kıymetli olduğunu 61 diyebilirim. ekleyebilirim.
Kadın Girișimciler Derneği 15. Yıl Galası
(Sol Baștan: Aylin Lim, Esra İdris, Sanem Oktar, Yeșim Seviğ, Sinem Ulutürk Cinbiș, Aylin Dinler, Meltem Karaarslan Özperçel)
Dünden bugüne ürününüzün hikayesini anlatabilir misiniz?
KAGİDER’de görev yapmanın size ne gibi bir avantajı var?
Ben de çoğu kadın gibi topuklu ayakkabı müdavimiyim ve uzun süredir verdiği acının bir çözümü olması gerektiğini düșünüyordum. Hem kendime hem de diğer müdavimlere faydalı bir ürün tasarlamak üzere iș modeli kanvası üzerinde çalıșmaya bașladım. Aslında yaklașık iki senedir üzerinde çalıșılan bir ürün.
KAGİDER’i kendim için bir okul olarak görüyorum. Beni geliștiren, farkındalığımı arttıran. Aynı zamanda kadın girișimciler için bir mentorünün olmasının çok değerli olduğunu biliyoruz. Benim KAGİDER’de birbirinden bașarılı 304 mentorum var. Birebir girișimcilerle bir arada olmak, bașarılardan veya bașarısızlıklardan ders almak önemli bir kazanım.
Yaptığımız araștırmalar sırasında yurt dıșında da aynı amaçla farklı formatlarda ürünler olduğunu fark ettik. Örnekleri inceledik, kullanıcıların sorunlarını analiz ettik ve bu sorunlar üzerine odaklandık.
Aile kavramının sizin için önemli olduğunu biliyoruz. Bu konudaki düșüncelerinizi bizimle paylașabilir mısınız?
Türkiye’deki kadınların da görüșlerini ve kullanım alanlarını inceleyerek ürünleri son haline getirdik ve Pisi Shoe adıyla ürünlerimizi satıșa çıkardık. Pisi Shoe, günlük babet model ayakkabılar gibi de kullanılabiliyor. Özellikle dıș mekân kullanımına uygun olan özel alt tabanını geri dönüștürülebilir malzemeden üretiyoruz. Șuan Kot kumașı, suni deri, ithal pullu kumașlar, kupür dantel kumașı, sezonun trend’i transparan kumașlar vb 30 çeșit her zevke uygun Pisi Shoe var. Bu sayıyı ve çeșidi arttırmak adına çalıșmalarımıza devam ediyoruz. Normal babetten farkı ise hafifliği ve katlanabilir yapısı. Yani hem topuklu ayakkabı tercih ettiğiniz bir günde, ayağınızın konfora ihtiyaç duyduğu anda imdadınıza yetișecek bir çözüm hem de konforlu ve șık bir ayakkabı tercih ettiğinizde Pisi Shoe’nuzu gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz. 62
Halihazırda çalıștığımız özel bir tasarımcı yok. Gelecek planlarımız ve elbette Pisi Shoe fanlarının talepleri doğrultusunda tasarımcılarla iș birliği konusuna sıcak bakıyoruz. Bizim gibi Pisi Shoe markasına Benim aklıma ilk “Diğergam Olmak” geliyor. tutkuyla bağlanıp, özel fikirlerini bu marka Kendi mutluluğundan önce bașkalarının çatısında hayata geçirmek isteyen mutluluğunu düșünen, bașkalarının tasarımcıların tekliflerine ise kapımız her ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önünde zaman açık. tutan insanlardan oluștuğunu düșünüyorum. Peki keyifli sohbetiniz için çok Ailemizde olan kuvvetli bağın sırrı bu. teșekkürler... Son olarak söylemek veya eklemek istediğiniz bir șeyler Aile deyince kan bağıyla sınırlayamıyorum var mı? ben. Bu özelliğe sahip insanlarla bir aradaysanız onlar zaten sizin aileniz Pisi Shoe hakkında daha detaylı bilgi almak olmuștur. veya bizlere ulașmak isteyen olursa sosyal medya hesaplarımızdan veya web sistemiz Tasarımları siz mi, yapıyorsunuz üzerinden bize ulașabilirler. yoksa tasarımcılarınız var mı? Tasarımlar üzerinde Annem Dilek Karaarslan, Abim Mert Karaarslan ve Nubar Özperçel ile birlikte çalıșıyoruz. Birbirimizi tamamlayan șahane bir ekip olduk diyebilirim. Model eskizini ben hazırladım. Üretim sürecinde de tüm ekibin emeği var. Kullanıcıların görüșlerini ve sezon trendlerini takip ederek en faydalı modeli çıkartıyoruz.
www.pisishoe.com www.instagram.com\pisishoe www.facebook.com/pisishoe www.twitter.com/pisishoe
Kadın Girișimciler Derneği Kadın Girișimciliğini destekleyerek; toplumsal kalkınma, eșitlik ve ekonomik gelișime yön veriyor. Türkiye Kadın Girișimciler Derneği (KAGİDER), girișimcilik yoluyla kadının güçlenmesini hedefleyen bir sivil toplum kurulușudur. Kadının sadece ekonomik olarak değil politik ve sosyal olarak da güçlenmesini hedefler. KAGİDER kadın girișimciliğini, kadınların eșitsiz ve dıșlanan toplumsal konumlarının değișmesi ve bu sayede ekonomik güçlenme ile kadın güçlenmesini sağlayacağı için destekler. Kadın girișimcilerin sağlayacağı faydalar, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eșitliğinin sağlanmasına katkı verecektir.
Geleceğin Kadın Liderleri Projesi KAGİDER 2010 yılından bu yana ișine, toplumuna ve çevresine farklılık getirecek genç kadınları topluma ve iș yașamına hazırlamak, onların beceri ve duyarlılıklarını geliștirmek, donanımlarını artırmak amacıyla projeyi yürütmektedir.
2010 yılında Dünya Bankası tarafından fonlanan KAGİDER’in sahibi olduğu proje 2011 yılından itibaren Sanofi firmasının kurumsal desteği ile gerçekleștirilmektedir.
20 - 25 yaș arasında tercihen İngilizce bilen, üniversite son sınıf öğrencisi veya yeni mezun genç kadınların yetkinliklerini ve profesyonel iletișim ağlarını geliștirmeyi ve kariyerlerine çok daha güçlü bir bașlangıç yapabilmelerini hedefliyor.
Geleceğin Kadın Liderleri projesi 2016 yılında dünyanın önde gelen ödülleri arasında yer alan JCI Kültür’ün “Uluslararası Kurumsal Sosyal Sorumluluk” ödülünü aldı.
Geleceğin Kadın Liderleri projesi 2017 yılında Birleșmiș Milletler Kadının Statüsü Komisyonu Toplantıları’nda Türkiye’den İyi Uygulama Örneği olarak sunulmuștur.
Advertising Age’in gözünden 2013 yılının en iyi iletișim projeleri arasındaki Geleceğin Kadın Liderleri projesi, Yılın Kadınlara Yönelik En İyi Projesi seçildi.
Ana Stratejiler Çalıșma hayatındaki kadın çalıșan sayısını arttırmak ve kadın girișimcilerin desteklenmesini teșvik etmek
2017 Geleceğin Kadın Liderleri Projesi Meltem Bașkurt - Meltem Karaarslan Özperçel
7
Kadın girișimciliğinin gelișmesi için yasal altyapıyı desteklemek ve teșvik etmek, finansal kaynak erișimine yol göstermek Kadınların çalıșma hayatına girmesi ve girișimci olması için kadınlara eğitim ve mentorlük vermek
KAGİDER'in bilinirlilik ve itibarını arttırmak
KAGİDER üyelerinin kișisel ve iș bazında gelișmelerini destekleyerek etki alanlarını ve büyümelerini desteklemek Kadının çalıșma hayatına ve girișimciliğe destek vermek KAGİDER çalıșmalarının etki için içerik, teknoloji, alanını tüm ülke çapında yaymak savunu çalıșması üreterek, referans noktası olmak
8
Genç kadınları, eğitimlerine devam ederek çalıșma hayatına katılmaya ve girișimciliğe özendirmek
63
İlham Veren Kadınlar Elif Ergu, Türkiye’de kadınların toplumsal hayatın her alanında eșit oranda temsil edilmesi amacıyla kurulan KAGİDER’i bașarı hikayeleri ile kaleme aldı. Röportaj: Meltem Bașkurt
‘Ayakları üzerinde duran bir kadın olmamı anneme borçluyum.’
S
evgili Elif Hanım öncelikle 8 Mart için özel olarak hazırladığımız bölümde röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teșekkürlerimizi sunarız. Alanınızda birçok bașarıya imza atmıș birisi olarak okuyucularımıza kendinizden biraz bahseder misiniz? Elif Ergu Demiral kimdir?
Bașarılı yazar ve gazeteci Ergu aynı zamanda Vedia ve Kanser Olan Mememdi Ben Değil isimli kitapların da yazarı.
Teșekkür ederim güzel sözleriniz için. İzmir 1973 doğumluyum. 18 yașına kadar İzmir’de yașadım. Bornova Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi’nde İletișim Fakültesi’nde okudum. Okurken Sabah Gazetesi’nde çalıșmaya bașladım. 21 yașından beri gazetecilik yapıyorum. Hep iyi bir muhabir olmaya çalıștım. Merak eden ve iz sürmeyi seven biriyim diyebilirim. Mesleğimi severek yaptım, yapıyorum, bence bu çok önemli.
64
Hayatımda zor kararlar aldığım, inișler çıkıșlar yașadığım dönemler oldu. 18 yașında annemi kaybettim. Ankara’ya ünversite için gittiğimde acım çok tazeydi. Hala içimdeki en büyük özlem anneme duyduğum özlemdir. Çalıșan bir kadındı annem, iși bırakmıștı. İși bıraktıktan sonra da mutsuz olmuștu. Kitap kurdu olmamı, ayakları üzerinde duran bir kadın olmamı anneme borçluyum. Sabah ve Vatan Gazeteleri’nde uzun yıllar çalıștım. Muhabirlik yaptım, köșe yazarlığı yaptım, röportajlar yaptım siyasilerle, “ünlü” kișilerle. TRT ve Habertürk kanallarında tv programı yaptığım bir dönem de oldu. Son olarak da 3.5 yıldır Hürriyet Gazetesi için çalıșıyorum. Evliyim ve 2007 doğumlu bir kızım var. Vedia, Kanser Olan Mememdi Ben Değil ve İlham Veren Kadınlar adlı 3 kitabım var.
KAGİDER’in 15. yılına özel, bașucu kitabı olmak üzere çok değerli bir çalıșma olan 'İlham Veren Kadınlar' kitabını yayınladınız. Öncelikle KAGİDER'in 'Geleceğin Kadın Liderleri projesinden mezun birisi olarak size teșekkürlerimi iletiyorum. Okuyucularımıza bu değerli kitaptan bahsedebilir misiniz Elif Hanım? Sevgili Sanem Oktar’la bir görüșme sırasında bu kitap fikri doğdu. Doğrusu ben “bașaran kadınları” yazmak istiyordum, KAGİDER de 15’inci yılına kalıcı bir kitap hazırlamak istiyordu. Yollarımız kesiști. Kitapta dünya ve Türkiye’deki kadın hareketinden kesitlerle KAGİDER’in kuruluș öyküsü ve 15 yılda gerçekleștirdiği projeler var. Kitabı yazarken alanında profesyonel bir çok kadının hikayesine bu kadar yakın olmak size neler hissettirdi? Tanıdıklarım da vardı aralarında ilk kez tanıma fırsatı bulduklarım da oldu. Böyle kadınların hikayelerini daha çok duymalıyız diye düșünüyorum. Maalesef ülke kadın hikayeleri, gerçek kadın öykülerini duyamıyor. Ben kendi bașına bașaran kadınlardan ilham alıyorum. Bir de hayatımda her zaman el uzatmaya çok inadım. Yoldaș olmaya. Kendi olanaklarımla bunu yaptım. Kadınların da birbirine el uzatması gerekiyor. Bu hikayeler bana da güç verdi. Sektöründe bu kadar güçlü bir kalem olarak sizin ilham aldığınız ve hayatınızda vizyonu ile yol göstermiș kiși veya kișiler kimlerdir bizimle paylașır mısınız? Annem yol göstericimdi. İlhamı da hep kendi bașına bașaran kadınlardan aldım.
Kadın Girișimciler Derneği Bașkanı Sanem Oktar, Elif Ergu ve Arzuhan Doğan Yalçındağ.
Kitapta sadece kadın girișimciler ve onların hikayeleri değil aynı zamanda kadın girișimliğine önem ve destek veren erkeklerde bu kitapta, kadınların iș, toplum ve girișimcilik serüvenlerinde erkeklerin rolleri hakkında neler söylemek istersiniz? Erkeklerle birlikte yol almalıyız. Kadın sorunları erkekleri dıșlayarak çözülemez. Erkekleri yanımıza çekmeliyiz. Çok daha fazla erkek “yanımızda” olmalı. Ben bir kadına ayrımcılık yapan bir erkeğin hep șunu aklına getirmesi gerektiğini söylerim: Senin kızına, karına, kız kardeșine aynı șeyi yapsalar…Ama biliyorum bu söylemler yetmiyor. Birçok kadın șiddet görüyor, mesleğini yapamıyor, okula gönderilmiyor, ișinde terfi alamıyor. Bu yüzden de zihniyet dönüșümüne ihtiyacımız var. Buna inanan erkeklerle birlikte yürümeliyiz.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajınızı bizim aracılığımız ile tüm okurlarımızla paylașır mısınız?
8 Mart Emekçi Kadınlar Günü. Biz kadınların sesimizi daha çok duyurmaya ihtiyacımız var. Ben kadınlara korkmayın, yașadıklarınızı paylașın, yalnız değilsiniz demek isterim. Biliyorum șu dünya adil değil, çok büyük zorluk çekenler var. Kız çocukların iyi eğitim alması ve șiddet tehditi altındaki kadınları koruyabilmemiz için dayanıșmalıyız.
Hürriyet Kitap’tan çıkan İlham Veren Kadınlar kitabının tüm geliri, KAGİDER’e bağıșlanarak binlerce kadının hayallerine kavușmasında yardımcı olacak. Bu muhteșem bir çalıșma ve örnek bir proje. Șimdiden hayallerine kavușacak bu girișimci kadınlar sizi heyecanlandırıyor olmalı, bu konudaki düșünce ve duygularınızı bizimle paylașır mısınız Elif hanım? Umarım çok satar kitap ve iyi bir kaynak oluștururuz. 2’inci baskıyı yaptık. Bu kitabı alan herkesin çorbada tuzu olacak. Bir kadınına can suyu olacak… KAGİDER’le birlikte olduğum ve çorbada benim de tuzum olacağı için çok mutluyum. 65
Dünyada hiç bir milletin kadını ‘Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım.Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim’ diyemez’!
Kadın Girișimcilerin Öyküsü Kadınlara Destek Olacak “İlham Veren Kadınlar” kitabında dünyada ve Türkiye’de kadın hareketinin tarihsel gelișimi perspektifi içinde KAGİDER’in öyküsü ağırlıklı olarak kurucuların ve üyelerin ağzından aktarılıyor. 2002 yılında yüzde 4 olan kadın girișimci oranının ancak yüzde 8’e yükseldiği Türkiye’de, kadın girișimciliğini desteklemek üzere hazırlanan projelerin ayrıntılarına yer verilen kitapta, yalnızca İstanbul’da değil Anadolu’da ve Türkiye sınırları dıșında yapılan çalıșmalar da anlatılıyor. KAGİDER’in bugüne kadarki bașkanlarının, onur kurulunun ve tüm paydașlarının düșüncelerinin yanısıra kitapta kadın hareketinin ruhunu olușturan düșünce ve yaklașımlara da yer veriliyor. Arzuhan Doğan Yalçındağ, Leyla Alaton, Nur Ger, Ümit Boyner, Meltem Kurtsan, Gamze Cizreli, Sanem Oktar ve Suzan Sabancı Dinçer gibi iș dünyasının kadın temsilcilerinin yanısıra KAGİDER’in üyesi olan ve her biri farklı ilham verici öykülere sahip kadınların görüșlerinden derlenen kitapta, TÜSİAD eski Bașkanı Tuncay Özilhan’dan TİM Bașkanı Mehmet Büyükekși’ye, TÜSİAD Bașkanı Erol Bilecik’ten, KAGİDER’in ilk erkek destekçilerinden Șerif Kaynar’a kadar iș dünyasının erkek temsilcilerinin de görüșleri yer alıyor. Bu kitabın satıșından elde edilecek gelirle “Proje15”i bașlatan KAGİDER, proje kapsamında 15.000 kadına uzaktan erișim hedeflerken, Türkiye genelinde 1500 kadına bu konularda birebir eğitim ve seminer fırsatları sunacak. Bir sonraki așamada bu etkinliklerde sundukları iș fikirleriyle dikkat çeken 150 kadın girișimci adayı için girișimcilik kampı düzenlenecek. Kampta girișimci adaylarının iș fikirleri profesyoneller ve kadın girișimciler tarafından değerlendirilecek ve mentörlük desteği verilecek. Kamp sonunda ise 15 kadın girișimcinin fikirleri start-up iș projeleri olarak benimsenecek ve desteklenecek.
KAGİDER’in ilk günkü hayaline, kadınların ekonomi ve sosyal hayata eşit şartlarda katıldığı günlere adım adım yaklaşmak için mücadeleye devam edeceğiz, hem de ilk günkü heyecanımızla ilham vermeye, cesaretle ve kararlılıkla ilermeye devam edeceğiz.
Sanem Oktar
FİNLANDİYA! Rovaniemi - Beyaz Zambaklar Ülkesi
68
HELSINKI
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Finlandiya’nın esaret içinde bir bataklıklar ülkesi olmaktan, özgür bir beyaz zambaklar ülkesine nasıl dönüștüğünü, ülkelerini geri kalmıșlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini anlatan; ülkemizde de Atatürk’ün okullarda mutlaka okutulmasını istediği ve bu destansı bașarıya tek kelimeyle hayran kaldığı kitaptır.
Bașak Alioğlu SAĞANAK @venividihominii
Masallar Diyarı...
Kitabı okuyanlarınız varsa siz de benim gibi mutlaka görmeliyim bu ülkeyi diyenlerdensiniz demektir. Bataklıklar ülkesinden nasıl bir güzellik çıktığına siz de inanamayacaksınız. Hem yemyeșil hem bembeyaz bir ülke burası. Finlandiya, tarihi yapıları, mimari sanat eserleri, ormanları, kuzey ıșıkları, saunalı ahșap evleri ve eșsiz doğa güzellikleri ile göz kamaștırıcı bir ülke. Finlandiya gezisi planlıyorsanız öncelikle bașkent Helsinki’den bașlayıp oradan Laponya’ya geçerseniz güzel bir rota izlemiș olursunuz. Helsinki için 1-1,5 gün gezi süresi yeterli olacaktır. Yer zemininden 40 metre yukarı yükselen bir kaya parçasının iç kısmının patlatılmasıyla duvarlarının olușturulduğu Kaya Kilisesini görmenizi tavsiye ederim. Dokunulmadan doğal olarak bırakılan duvarlar ve bakır spiralli dev kubbesi kilisenin çok özel bir akustiğe sahip olmasını sağladığından sıklıkla müzik konserleri de veriliyor.
LAPLAND
Kiliseyi gezdikten sonra Finlandiya’nın ünlü bestecisi Jean Sibelius’a ait bir anıt barındıran Sibelius parkını görebilirsiniz. Helsinki sonrası sıra geldi hayatınızda yașayabileceğiniz Burası çok olmazsa olmaz bir yer değil ama yine de Helsinki en güzel kıș masalını geçireceğinizi düșündüğüm için önem arz ediyor. Lapland’a. Gezip güzel fotoğraflar çekebileceğiniz bir bașka yer Lapland; Finlandiya, İsveç ve Norveç’in de kuzey kesimlerini içine Suomenlinna. Üzerinde İsveç kalesinin bulunduğu Helsinki’ye alan, Kuzey Kutup Dairesi’nin içerisinde bulunan bölgenin adı. bağlı bir ada. Șu anda müze, park ve sanat alanı olarak UNESCO Dünya Mirası anıtlar listesinde. Havanın müsait Bu bölgenin en güzel ve en renkli șehri de Rovaniemi. olma durumuna göre feibotla 20 dk da ulașabilirsiniz. Helsinki’den farklı yollarla ulașabileceğiniz Rovaniemi için benim tavsiyem Kutup Ekspresi ile yolculuk olacaktır. Evet yolculuk 11 saat sürüyor ama rahat kompartımanlarda yapacağınız bu seyahati ve kompartmanların penceresinden göreceğiniz manzaraları hiç unutamayacaksınız. Öncelikle Roveniemi’de muhteșem doğa olaylarından biri olan Aurora Borealis’e ( Kuzey Ișıkları) denk gelmek istiyorsanız, hava sabah 11:00 ‘da aydınlanıp 15:30 gibi kararıyor olsa da, en güzel ziyaret ayları Kasım’dan bașlayıp Mart’a uzanan süreçte ki aylardır.
70
Ancak ziyaretinizi bu aylara denk getirseniz dahi kuzey ıșıklarını mutlaka göreceksiniz diye bir kaide yok, eğer doğa ana size ıșıkları göstermek istemiyorsa hiç șansınız yok demektir. Hava kıș aylarında -20 C’ye kadar düștüğünden giysilerinizi ona göre ayarlamanız gerekiyor.
Roveniemi șehir merkezinde birçok otel var ancak oralara kadar gidip șehir merkezinde kalmanın bir anlamı yok zaten șehir merkezinde Arktikum Müzesi’nden bașka pek de bir șey yok. Orman kabinlerini veya dağ otellerini tercih etmeniz gezinizin güzelliği ve kuzey ıșıklarını kolay yakalayabilmeniz açısından daha uygun olacaktır.
Finlandiya’da geyik nüfusu, insan nüfusundan fazla. Bu yüzden ana besin kaynağı geyik eti oluyor. Somon ve patates de peșinden geliyor. Rovaniemi’de bulunan hemen hemen her restoranda geyik etiyle yapılmıș çeșitli yemekler sizleri bekliyor olacak. Geyik etli hamburger, geyik etli köfte, geyik etli döner, geyik yahni, geyik etli sosis ve daha niceleri…
Gelir gelmez Noel Baba’nın köyünün yolunu tutun. Noel Babanın burada yașadığına inanıldığından masal gibi bir kasaba olușturup kendisini de tam ortadaki mizansen bir eve yerleștirmișler. Orada kendisiyle fotoğraf çektirip hediyelik eșyalar satın alabilir, kendinize yeni yılda size ulaștırılması için yeni yıl kartı postalayabilirsiniz.
Bütün bunların yanında Lohikeitto dedikleri patates ve somondan yapılan çorbayı denemeden dönmeyin. Finliler hamur ișlerini çok seviyorlar özellikle tatlı olanlarını. Bunların içinde en güzellerinden biri possumunkki. Çörek hamurunun içine çeșitli reçeller koyulup, üzerine pudra șekeri dökülüyor ve servis ediliyor.
Noel Baba’nın köyünün en önemli özelliklerinden birisi de 66 32’ 35” kuzey kutup çizgisinin köyün tam ortasından geçmesi. Postanede kutup çizgisinden geçildiğine dair belge alınabiliniyor.
Geyik eti yemekleri mutlaka patates püresi ve böğürtlen reçeliyle birlikte servis ediliyor ve tadı oldukça güzel. Reçelin tadı aslında çok ta baharatlı kullanılmayan geyik etine farklı bir tat veriyor.
http://arcticsnowhotel.fi +358 40 8453774 Arctic SnowHotel Lehtoahontie 27 FI-97220 Sinettä, Finland
Gezinizi unutturmayacak doğayla baș bașa olabileceğiniz birçok aktivite bulmanız mümkün. Geyik ve husky safari, mutlaka yapılması tavsiye edilen etkinliklerin bașında. Geyik safarinin hem kısa hem uzun turları var ancak kısa olanlardan pek bir șey anlașılmıyor. Uzun turda göreceğiniz manzara muhteșem oluyor. Geyik safari sonrası ateș bașında sıcak böğürtlen suyu servisi ve geyik kızağı sürebilir sertifikası veriliyor. Husky Safari de yine yaklașık 8 km’lik bir parkur sizi bekliyor. Ormanın içinden bașlayan bu macera da göreceğiniz manzara yine eșsiz güzellikte. Alaska huskyleri -10 derece olan havanın sıcaklığından serinlemek için kendilerini karlara attıkça neșeniz daha da artıyor. Aurora Borealis ‘i tüm güzelliği ile izleyebileceğiniz alanlara düzenlenen kar motoru turları, 2 saat sürüyor ve dağ zirvesinde odun ateșinde pișirilmiș sosis ve sıcak böğürtlen suyu servis ediliyor. Sosisler lezzetli ve tur eğlenceli. Kıyafet konusunda endișe etmeyin ekstra koruyucu kıyafetler turu düzenleyenler tarafından bütün etkinlikler ve safariler için tedarik ediliyor. Her yıl eridiği için yeniden inșa edilen buz otelin ve cam iglooların gezilmesi ve buz üzerinde balık tutma etkinliği yine yapılacaklar listenizde olmalı. Yeterince cesaretli olanlar için buz kıran gemileriyle buzullara gidip buz denizinde yüzme turları veya Fin saunası sonrası soğuk göle girme etkinlikleri var.
73
NEW YORK! Özgür ve büyüleyici șehir!
74
Hazırlayan: Bașak Alioğlu SAĞANAK
I LOVE NY
Sanatın merkez üssü, yemek, alıșveriș ve trend bașkenti, hiç uyumayan șehir, büyük elma… New York’a hangi sıfatı verirseniz verin bence bu özgür ve büyülü șehri yeterince güçlü ve etkili tarif edemeyecektir. Ayak bastığınız andan itibaren o çok izlenen Amerikan filmlerinin birisinin içindeymiș hissi veren ve neredeyse bașınızı döndüren bu șehir, sizi bir anda içine alacak ve kendi hız treninin bir yolcusu yapacak. 5 bölümden olușan (Manhattan, Brooklyn, Queens, Bronx ve Staten Island) bu șehir için 5 gün asla yetmez hatta 1 ay dahi kalsanız halen keșfedemediğiniz bașka güzellikleri olduğunu fark edeceksiniz. Bu durumda eğer șehre ilk ziyaretiniz ise ve planladığınız kalıș süresi 3-4 gün gibiyse alın elinize bir New York haritası sadece “turist” olun. (Queens, Bronx ve Staten Island’ı ve “yerli halk gibi gezmeyi seviyorum ama ben..” leri bașka bir ziyaretinize bırakın.) Böylece, sıkı bir planla mutlaka görülmesi gereken yerlerin çoğunu görme fırsatınız olacaktır.
Öncelikle seyahatinizi hangi mevsimde planlamalısınız? Havaların ne çok sıcak ne de çok soğuk olduğu, etrafınızda fotoğraf çeken 500 turistin olma ihtimalinin düșük olduğu ve çoğu turistik yerde çok daha az sıra bekleyeceğiniz ilkbahar veya sonbahar aylarında planlamanızı öneririm. Gerçi New York her mevsim oldukça güzel bu durumda en güzel mevsim sizin gitmeye karar verdiğiniz mevsim diyebilirim. Șehrin en önemli yapısı: Hudson Nehri üzerinde bulunan Özgürlük adasından bütün güzelliği ve ihtișamıyla, limana gelen gemileri gözleyen bir Fransız hanımefendisi… Özgürlük Anıtı. Anıtın dikildiği 1886 yılından bu yana Amerika’nın özgürlük sembolü olan bu güzel hanım efendinin bulunduğu adaya feribotlarla ulașabilir, dilerseniz ücreti karșılığında tacına veya meșalesine çıkıp gözlerinize nefis bir New York manzarası çektirebilirsiniz.
Özgürlük anıtını ziyaretinizden sonra anıtın çok uzağında sayılmayan 9/11 Anıtı ve müzesine yürüyerek gidebilirsiniz. 2001 yılında terör saldırısında yıkılan İkiz kulelerin yerine yapılan One World Trade Center ‘da yine aynı yerde. Nefis New york manzarası fotoğrafları çekmek için Empire State binası olmazsa olmazlar arasında. Yıllar içerisinde New York’ta çekilen hemen hemen her film ve her dizide kendisini gördüğümüz bu bina, nefes kesici bir manzaraya sahip. Rockefeller Center’ın 70.ci katında bulunan Top Of The Rock ‘dan ise Empire State binasının da içinde olduğu bir șehir manzarası fotoğrafı çekme șansını bulursunuz. İsteğinize göre bir binaya gündüz, bir binaya gece çıkıp farklı tatlarda kareler yakalarsınız. Rockefeller Binası demișken binanın yanında bulunan ve kendilerine ait tarifleriyle ün yapmıș aynı zamanda tatlısıyla aynı isimi tașıyan pastaneden Magnolia yemeyi ihmal etmeyin. Dönüște teșekkür edersiniz.
New York’tan; Central Park’ta çimlere uzanıp pineklemeden, yanında ki Metropolitan Museum’u gezmeden ve Brodway’de müthiș bir müzikal izlemeden dönmeyin. Broadway ve 7.ci Caddenin kesiștiği noktada bulunan Time Square’i görmek, New York gezinizin olmazsa olmazları arasında. Vaktiniz olursa hem gündüz hava aydınlıkken hem de akșam hava karanlıkken görmenizi tavsiye ederim. Muhteșem fotoğraflar yakalayabileceğiniz bu meydanda, kalabalığın içine karıșıp kendinizi șehrin akıșına bırakın. New York’un bir diğer ikonik yapısı da Brooklyn ve Manhattan’ı birbirine bağlayan Brooklyn Köprüsü. Yapımı çeșitli talihsizlikler nedeniyle 13 yıl süren köprüden yürüyerek Brooklyn’e geçmek oldukça keyifli. New York yemek çeșitliliği açısından da oldukça kozmopolit bir yer 170 farklı dilin konușulduğu iddia edilen bu șehirde 170 farklı ülkeden değișik lezzetler bulabilir, kendi damak zevkinize göre karar verebilirsiniz. Chinatown, Korea Town, Little Italy ve Hell’s Kitchen güzel yemekleri ve restoranları bulabileceğiniz yerlerden birkaçı. Eğer dünyaca ünlü șeflerin restoranlarında yemek yemeyi tercih ederseniz mutlaka Türkiye’den gitmeden rezervasyonunuzu yaptırın çünkü aksi halde kapısına kadar gidip geri dönersiniz. Bütün ünlü restoranlar, güzel kafeler ve yöresel yemek dükkanlarına rağmen New York’ta hemen her köșe bașında sokakta el arabalarında aperatif olarak karnınızı doyurabileceğiniz en önemli yiyecek tabi ki Hot Dog. Domuz etli, dana etli, hașlama, ızgara… Hangi çeșit arasanız var. Öyle üzerine çok farklı soslar falan da koymuyorlar, sadece ketçap ve hardal yetiyor. Amerikan yemek kültürü denince akla ilk gelen șey tabi ki hamburger. Fast food kültürünün baș rol oyuncusu olan hamburgerin New York’ta çok ünlü temsilcileri var. Sokaklarda gezerken aklınıza gelebilecek her çeșit hamburgerci bulacağınızı garanti ediyorum. Kahvaltı ve ya akșam yemeği fark etmeksizin eğer Amerika sınırları içindeyseniz ve yemeğe çokta para harcamak istemiyorsanız gözünüze kestirdiğiniz bir Diner’a gidip kahve ve bagel ısmarlayın. Amerika’da yaygın olarak tüketilen bu ürün, mayalı hamurdan yapılmıș bir çeșit kalın simit ve ilk defa Polonya’da ortaya çıktığı söyleniyor. Krem peynirli, çikolatalı ve özellikle yaban mersini șurubuyla tükettiğinizde mideniz bayram edecek.
78
KAVALA! ‘Komșu’ya keyifli bir ziyaret
Can ULUPINAR @gezenti_ve_motorsuz_motorcu
Komșu’dan lezzet önerileri
Tatlı bir gezi yazısıyla karșınızdayım. İstikamet komșumuz Yunanistan. İstanbul'dan otobüs ile yapacağımız bu gezimizde ilk önce İpsala sınır kapısına yol alıyoruz. Sınırı geçtikten sonra: İlk durağımız Kavala oluyor. Kavala, Yunanistan'ın kuzey bölgesinin en büyük ikinci șehridir. Kavala șehrinin tarihi oldukça eskiye dayanmaktadır. Göçmenler tarafından kurulan bu șehir, milattan önce altıncı yüzyılda Yunanca Yeni Șehir adı anlamına gelen Neapolis ismiyle kurulmuștur. Șehir 1387'den 1912'ye kadar Osmanlı Devleti'nin bir parçasıydı. Șehrin iklimi nemli bir yapıya sahiptir. Bölgede kıș aylarında nadiren kar yağıșı meydana gelmektedir. Otobüsle giderken ilk uğramanız gereken yer Kavala’ya gelmeden yaklașık yarım saat önce Anastasia’nın dükkanıdır. Kendisi Türkçeyi anlayacak kadar konușan, çok tatlı bir kadın. Çok güzel tavuk suyu çorbası yapıyor. Buradan meșhur kavala kurabiyesi almayı unutmayın. Kutu olarak satılan kurabiyeler 5€ olmakla beraber Türkiye'de yediğiniz kurabiyelerin sizin için bir anlam ifade etmediğini hissettirecektir. Eğer ben otobüs ile gitmem derseniz Pegasus hava yollarının tarifeli uçağı ile Büyük İskender Havalimanına uçabilirsiniz. Havaalanı șehre 20 kilometre uzaklıkta olup ulașım gayet kolaydır. Mayıs ve eylül ayları arasında çok keyifli bir döneme denk gelebilirsiniz. Biz mayıs ayının ilk haftasında yolculuğumuza bașladık. Hava çok güzel olmakla beraber çok da boğucu değildi. İlk gecemizi Oceanis otel de geçirdik. Fiyat olarak gayet uygun bir otel. Temizlik açısından da gayet iyiydi. Otelde ücretsiz Wi-Fi bulunması ise güzel bir noktaydı.
80
Kavala Kalesi. Dar sokaklar ve mükemmel Ege denizi manzarası arıyorsanız burası tam size göre. Kavalalı Mehmet Ali Pașa tarafından inșa ettirilen yapı medrese, mektep ve așevi olarak kullanılmıștır. Mehmet Ali Pașa dan bahsetmișken kendisinin de evini ziyaret etmeden olmazdı. Evin bahçesi kafe olarak kullanılmakta ve çok keyifli bir mola noktası olmuș.
Eğer kendi aracınız ile geldiyseniz sizi merkezin 15 kilometre uzağında güzel bir antik kent bekliyor… Karșınızda UNESCO tarafından koruma altına alınmıș Filippi Antik kenti. Kazılmaya 1. Dünya savașı zamanında bașlanmıș Yunanistan’ın en büyük arkeoloji yerlerindendir. Șehre döndükten sonra Kavala'nın meșhur kızartmalarını ve deniz ürünlerini tatma vakti. Deniz ürünleri olarak ülkemizden bir kaç gömlek üstün olan Yunan mutfağı kalamar tava, ahtapot salatası ve deniz balıkları ile gayet bașarılı. Balık fiyatları gayet uygun. Bunun nedeni Yunan hükümetinin 2 yıl boyunca av yasağı uygulayıp balık popülasyonunu arttırmasından kaynaklanıyor. Yemeğimizin yanında Yunanların meșhur ouzosundan sölüyorum. Almanya'da içtiğimin aksine burada rakı gibi su katılarak içilen ouzonun tadı bir garip. En iyisi shot olarak içmekmiș bir kere daha anladım. Öğle yemeğimizi yedikten ve enerji depoladıktan sonra bir tütün müzesine uğramaya ne dersiniz? Sigara kullanmasam da merak ettiğim yerler arasında olan bu müze tütün üzerine birçok parçaya ev sahipliği yapmakta. Akșam yemeği için ise Kavala limanına yakın olan Panos Zafira da alıyoruz soluğu. İlginç bir șekilde Kavala da akșam yemeği saati bize göre biraz geç. 21:00’e doğru açılıyor çoğu restoran. Öğlen yemeğindeki gibi tercihim yine o mükemmel kabak ve patlıcan kızartması, yanına da bol bol deniz ürünü. Deniz ürünlerinin fiyatları gayet makul. Kalamarlar, ahtapotlar, balıklar… Resmen deniz ürünlerine doydum diyebilirim. Kavala da neredeyse herkes Türkçe anlıyor ve genellikle konușuyorlar. Kısacası yabancılık çekmeden güzelce anlașabilirsiniz. Artık keșif sırası sizin, içinizdeki gezgini serbest bırakın ve yola çıkın…
ROMANYA D o ğ u ’ n u n
82
P a r i s ’ i
Bükreș: Doğunun Paris’i..
Eski ve yeninin muhteșem uyumunu gösteren bir șehir, Bükreș. Romanya’nın bașkenti; dar Arnavut kaldırımı sokakları ve ortaçağ kiliseleri, parlamento binası, eski șehir merkezi, modern yüksek katlı binalar, komünist düzen ve Çavușesku dönemini hatıralardan çıkmasına engel olan cadde ve binalarıyla Doğu Avrupa’nın en önemli ve kalabalık șehridir. Bükreș özelinde görülmesi gereken en önemli yapılardan biri hiç kușkusuz Parlemento binasıdır. Pentagondan sonra dünyadaki en büyük idari binanın bulunduğu tamamen modern bir yapıdır. 1984’de Nikolay Çavușesku tarafından bu lüks yapının inșaatına bașlanıldı ancak hala tam olarak inșaat tamamlanmıș değildir ve bu özelliğiyle Barcelona’daki La Sagrada Familia yı hatırlatmaktadır.
Onu inșa etmek için bu güne kadar 20.000 ișçi 700 mimarın ve tasarım uzmanının çalıștı. Parlamento binası 3.000'den fazla odaya sahip olan neoklasik bina olmakla birlikte birçok yönden, özellikle de Romen vatandașlarının çoğunun umutsuzca fakir olduğu bir dönemde inșa edildiği için, Romen halkına komünist dönemin așırılıklarını hatırlatıyor. Parlamento binası yabancılar için özellikle önceden rezervasyon yapılıp gidilmesi gereken önemli bir noktadır.
Köstence
Adeta Türkiye’den bir parça.. Köstence Romanyadaki en büyük Türk azınlığına sahip șehri olmakla birlikte, Karadeniz kıyısında en önemli turizm merkezidir. İnce beyaz kumlu plajlar, gece klüpleri Temmuz, Ağustos aylarındaki ortalama 30° hava sıcaklığıyla hem yerli hemde yabancı turistlerin ilgi odağı haline gelmektedir. Karadeniz'deki en büyük limana ve Avrupa'daki dördüncü en büyük limanına sahip olan șehirde her gün, 300'den fazla gemi limanda, mal yükleme ve boșaltma yapılmasını beklemektedir.
Ayrıca Tuna nehri ile yapılan ‘Karadeniz Kanalı’ bağlantısı da Köstence üzerinden yapılmaktadır. Bu özellikleriyle sadece tatil șehri olmadığını ülke ekonomisine yaptığı katkıyla kanıtlamaktadır.
Kaloșvar/Cluj Bükreșten sonra Romanya'nın en büyük șehri ve Romanyadaki en büyük öğrenci nüfusuna ev sahipliği yapıyor șehridir. Rumen sanat ve kültür merkezleri ile evlerin bulunduğu Ulusal Sanat Müzesi ve tarihi yerler ile dolu bir șehirdir. Ülkenin en yüksek kilise kulesi olan 14. yüzyıldan kalma Gotik Aziz Michael Kilisesi'dir. Macaristan’a olan coğrafi yoğunluğundan dolayı ülkedeki en büyük Macar azınlığına sahip șehirdir. Bu sayede hem Romen hem de Macar tarihinin izlerini içinde barındırır.
Corvin Șatosu
Romanya'nın en etkileyici ortaçağ kalesi olarak kabul edilen heybetli bir ortaçağ, gotik yapıdır. Ayrıca, onu inșa eden üst düzey görevliden sonra Hunyad Kalesi olarak da bilinir. Köprülerin efendisi Aziz John of Nepomuk'u tașıyan ahșap bir köprü tarafından erișilen masalsı bir kaledir. Kalenin sembolü altın yüzük giyen bir kuzudur. Transilvanya’nın en önemli kalelerinden biridir.
Bran Kalesi Romanyadaki “Drakulanın Kalesi” olmakla itham edilen șatolardan en ünlü olanıdır. 1377 yılına dayanan güçlü fakat zarif Bran Kalesi, Romanya'nın en iyi destinasyonlarından biridir. Drakula'nın kalesi için Bram Stoker'in esin kaynağı olarak pazarlanmaktadır. Romanya'nın simgesi olan kale, Transylvania'daki Brasov yakınlarındaki ormanlık bir tepeden bakarken bir sizi gerçekten bir masalın içerisindeymișsiniz gibi hissettiriyor.
Peleș Șatosu Karpatların yamacında duran bu muhteșem șato adeta size 1800‘lü yıllara götürmek için bekliyor. 4.000 parça silah toplama, kralın askeri çıkarlarını yansıtıyor; Fresklerle süslenmiș bir film odası, Kraliçenin sanatsal çıkarlarını yansıtıyor. Romanya'da gösterilen ilk film burada yayınlandı. Türk ișçilerin de inșaatında çalıștığı 170 odalı, 30 banyolu, duvarlarında 4.000 adet obje olan bir kale. Bu arada gezerken fotoğraf çekmek için ayrıca para ödemeniz gerekiyor.
Tuna/Danuba Deltası Tuna deltası doğa severleri kendine hayran bırakan güzelliğiyle Avrupa'daki en büyük korunan nehir deltasıdır. Özellikle kușları izlemek için bir cennet olan Tuna deltasına gelmeden önce hazırlıklı geldiğinizden emin olun. Zira buradaki kușlar Mısır ve Çin’den gelip mevsimlere göre geri dönmektedirler. Ayrıca vahși kediler, kurtlar ve zaman zaman yaban domuzu gibi yabani hayvanlarla da karșılașmanız büyük bir olasılık.
Transilvanya Usulü Gulaș 500 gr. Yağsız dana eti (kușbașı doğranmıș) 500 gr. Yağsız sığır eti (kușbașı doğranmıș) 1+1/4 su bardağı et suyu 50 gr. (1/4 su bardağı) zeytinyağı 3 soğan (ince doğranmıș) 3 diș sarımsak (dövülmüș) 4 dolmalık biber (çekirdekleri ayıklanıp kabaca doğranmıș) 500 gr küçük mantar (temizlenmiș) 2 çorba kașığı kırmızı biber 1 tatlı kașığı tuz 1 tatlı kașığı șeker 1 çay kașığı karabiber 500 gr. (2+1/2 su bardağı) et suyu (evde hazırlanmıș) 310 gr. (1 1/4 su bardağı) krema
Etleri büyük bir kaseye koyup üstlerine et suyunu dökerek bir kenarda 1 saat marine ediniz. Etleri marinaddan çıkarıp kağıt peçete ile kurulayarak marinadı saklayınız. Büyük ve kalın bir tencerede yağı orta atește eritiniz. Yağ kızınca etleri içine koyup ara sıra karıștırarak 5-6 dakika, renkleri hafif pembeleșene kadar kızartınız. Düz delikli bir kepçeyle etleri tencereden alıp bir tabağa koyarak sıcak tutunuz. Soğan, sarımsak ve dolmalık biberleri tencereye koyup devamlı karıștırarak 5-6 dakika, soğanlar pembeleșinceye kadar kızartınız. Kızarmıș etleri, mantarları, kırmızı biber, tuz, șeker ve karabiberi de katınız. Üstüne et suyunu ve bir kenara ayırdığınız marinadı döküp kaynatınız. Kaynamaya bașlayınca ateșin altını kısıp tencerenin üstünü örterek gulașı 1,5 saat pișiriniz. Kapağını açıp kremayı ekleyerek 5 dakika daha pișiriniz. Tencereyi ateșten alıp gulașınızı hemen servis ediniz. Not: Transilvanya usulü gulașı davetlerinizde pilav ve yeșil salata ile servis edebilirsiniz.