Gurme Mag Yeni Yıl Özel Sayısı

Page 1

SÖZ ŞEF’TE

Şeflerden röportaj ve tarifler

GASTRONOMİNİN BAŞKENTİ GAZİANTEP

10 KIŞ TATİL ÖNERİSİ Türkiye ve yurt dışından tatil noktaları




EDİTÖR KÜNYE

GURME M A G ’İN YENİ YIL ÖZEL SAYISI ile siz değerli okurlarımızla olmanın mutluluğunu yaşıyoruz! Bu mutluluğumuza ortak olmanız bizim sizlere daha iyi içerikler hazırlamak ve sunmak için çalışma tutkumuzdur. Tüm desteğinizle iyi ki varsınız! Yeni yıla sayılı günler kala sizlerle özel bir sayıyı paylaşmak istedik çünkü sizlerden aldığımız güçle inancımızı birleştirdik ve keyifle okuyacağınıza yürekten inandığımız bir sayı yarattık. Bundan sonraki sayılarımızda da yaratmaya, çalışma tutkumuzla devam edeceğiz. Sizler için İzmir’de ve dünyada bir adım ötesini düşündük! İstedik ki yeni yıl yemeğinizde bizimde tuzumuz bulunsun, soğuk kış günlerinde içinizi ısıtacak Sangria tarifini bizimle öğrenin, röportajlarımızla alanlarında fark yaratmış insanlarla tanışın ve bembeyaz bir kar tatilinizi bizimle planlayın kısacası hayatınızda bizimde katkımız olsun istedik. Çünkü biliyoruz ki mutluluğun en güzeli paylaşmaktır!

İmtiyaz & Marka Sahibi İzmir Food gurme@gurmemag.com

Kreatif Direktör Meltem BAŞKURT meltem@gurmemag.com

Fotoğraf Editörü Sevinç ÖNDER sevinc@gurmemag.com

Reklam & Etkinlik Direktörü Melis Turunç ERKOÇ melis@gurmemag.com

Katkıda Bulunanlar Arda Türkmen, Aydan Üstkanat, Pınar Ünlütürk, Haluk Özyavuz, Doğan Kaan, Deniz Sarıhanlıoğlu, Selin Ece Özgen Basım Firması Can Dijital Şehitler Caddesi No: 121/A Alsancak / İZMİR

Şimdi de sağlıklı, mutlu, huzurlu ve lezzetli 2018 dileklerimizi mutlulukla sizlerle paylaşıyoruz!

Aş k’ l a , Emekle, Ye m e k l e Kalın

www.gurmemag.com www.instagram.com/gurmemag


içindekiler

aralık 17 - ocak 18 Özel Sayısı

13

10 | Sevinç Pastanesi İzmir’in Tarihine Tanıklık Edin

42

13 | Röportaj Pınar Aran Çikolata Sanatı

10

18 | Black Ivory 20 | Plantsta 24 | Röportaj Caroline Chapatte Sağlık & Spor

28 | Röportaj Selin Ece Özgen

24

30 | Röportaj Meltem Başkurt Kahveden Tuvaller & Kahveden Hikayeler

40 | Şef Gencay Üçok Antep Fıstıklı Kayısı Yatağında, Tatlı Acılı Fener Balığı Tarifi

30

42 | Röportaj Şef Doğan Kaan

40

46 | Arda Türkmen ile Yeni Yıl Özel Fırında Hindi Tarifi 48 | Cheesecake Tarifi 50 | Sangria Tarifi 54 | Gastrominin Başkenti: Gaziantep 466

58 | Kış Seyahat Planınız 64 | Röportaj Duygu Köksal 72 | Star Wars: The Force Awakens

54

50

74 | LOKALL İzmir Etkinlik Rehberi Aralık - Ocak

58


'lü yıllarda ilk dalga ile başlayan kahve serüveni, evlere giren dondurulan kahve markalarıyla başlamıştı. Zaman ilerledikçe "espresso," "mocha", "latte" gibi kahvelerin günlük hayatımıza girmesi ikinci dalga olarak tanımlanmakta. Üçüncü dalga kahve olarak adlandırılan kahve ise kahvenin biraz daha kimliğini, karakter özelliklerini ortaya çıkartan bir akım haline geliyor. Kahve çekirdeklerinin yetiştirildiği bölgeden, çiftliğine; kendine has aromasının kavurma işlemiyle ortaya çıkartılması ise daha önce tatmadığımız enfes kahvelere olanak sağlıyor. Hazır kahveleri, alışılan demleme yöntemlerini ve sıradan tatları tecrübe etmekten yorulmuş bünyeler için, üçüncü dalga kahve dükkanları hızla imdada yetişiyor. Yudumladığımız kahvelerin aromaları baharat, fındık, meyvemsi gibi tatlarla zenginleşerek; damakta unutulmaz anlara sebep olabiliyor. Kahve aromasının en iyi şekilde ortaya çıkması için çeşitli demleme yöntemleri kullanılıyor. Uzaktan bakıldığında tıpkı bir kimya labratuvarı gibi görünse de, içine girdiğinizde çok farklı bir dünyaya adım attığınızı hissediyorsunuz.

6

*dondurulan kahve: hazır (instant) kahvelerin buzhanelerde dondurulup sevk edilmesi için kullanılmıştır.


Üçüncü dalga kahve dükkanlarında kullanılan bu demleme yöntemlerine gelin daha yakından bakalım. yer çekiminin etkisiyle kahve damıtılarak demleniyor. Sistem içerisindeki 60 derecelik oluklarıyla kahvenin akışını yönlendiriyor ve ortaya daha aromatik bir lezzet çıkıyor. 30 gram özel kahve çekirdeği, uygun bir derecede öğütülüyor ve içerisine özel bir filtre yerleştirilerek 95 derecede kaynatılan yarım litrelik kaynar su, içten dışa olacak şekilde yavaş hareketlerle daireler çizilerek içerisine ekleniyor. V60'ta kahve yaklaşık 120 saniye damıtılıyor.

7


@bigchefscafe


“Her mevsim yeni bir başlangıç ve her yeni başlangıç yeni mutluluklar” inancıyla yola çıkan BigChefs, hazırladığı yepyeni kış menüsüyle sıcak buluşmalara ve keyifli zamanlara ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Her karesinde aile sıcaklığı hissini duyacağınız konforlu dekorasyonu, mevsimin taze ürünleriyle hazırlanan ve lezzet müdavimliği yaratan tatlarıyla BigChefs, bu kışın yine en trend mekanı olacak.

Türkiye’nin önde gelen cafe/brasserie zinciri markası BigChefs, yenilenen lezzetlerinin yer aldığı yepyeni kış menüsüyle her mevsim olduğu gibi bu sezon da kapılarını sıcacık buluşmalara açıyor.

9


@izmirinsevinci

İZMİR’İN TARİHİNE TANIKLIK EDİN... Pelit ailesi yıllar önce Rize Çamlıhemşin’den Kırım’a çalışmaya gitti. Bölge, pastacılıkta çok ünlüydü. Pastacılığın bütün inceliklerini öğrendikten sonra kendi pastane zincirini kurdu. Ancak Bolşevik İhtilali ile birlikte memleketleri Rize’ye geri döndüler.

1946’da gittikleri Zonguldak’ta Balkaya Pastanesi’nde çalışmaya başladılar ve kısa bir süre sonra pastanenin işletmesini aldılar. Pastacılığın inceliklerini İstanbul’daki Moskova Pastanesi’nin yetişmiş ustalarından öğrendiler. Zonguldak’ın ardından atılımları için 1954’te İzmir’i tercih ettiler. İzmir Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde önce Ülkü Pastanesi’ni açan Pelit ailesi, 1957 yılında da Sevinç Pastanesi’ni açtılar.

Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden en meşhur pasta, şekerleme, tatlı ustalarını transfer ederek; izmirlileri, baton muzlu pasta, çilekli pasta, turta, kestane şekeri, meyve şekerlemeleri, badem kurabiyesi, dilim pasta, krem şanti ve meyveli pasta gibi yeni lezzetlerle tanıştırdılar. İzmirliler tarafından büyük ilgi gören Sevinç Pastanesi, İzmir’in sembolü ve buluşma noktası haline geldi.

Günümüzde ailenin ikinci ve üçüncü kuşakları aldıkları bayrağı yeni lezzetler de katarak geleceğe taşımaktadırlar. Türkiye’nin neresine gidilirse gidilsin mutlaka Sevinç lezzetlerini tatmış biri vardır.

10


@izmirinsevinci

SEVİNÇ PASTANESİ Pastanenizi farklı ve özel kılan şey nedir?

Ürün seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz?

Pastanemizi İzmir’in dokusuna işlemiş bir kent mirası olarak görüyoruz. 60 yıldır, 3 nesil hem önünde hem içinde buluştu. Evlilik tekliflerinden, güzel haberlere, özlem dolu buluşmalardan, ayrılıklara kadar bir sürü hikâyeye ev sahipliği yaptık.

Ürün olarak her zaman doğal ve evlerimizde

Biz mekanımızı her zaman insanların buluşabileceği ve kendi evinde, hatta kendi salonunda hissedebileceği bir yer şeklinde hizmet etmeye çalıştık. Bu nedenle sanırım 60 yıldır İzmir’in saat kulesinden sonra en çok bilinen yeriyiz.

kullandığımız ürünleri tercih ettik. Katkı maddelerinden pancarından üretim

ile

kaçınarak, üretilmiş

sadece

şeker

misafirlerimize

ve

hizmet

şeker günlük sunma

anlayışımız bizi benzer işletmelerden ayırıyor diyebiliriz.

Buradan

da

bizi

tercih

eden

bütün herkese bir teşekkürü borç biliriz.

İzmirlilerin buluşma noktası: Ali Çetinkaya Bulvarı 27/C Alsancak / Konak / İzmir 0232 421 75 90

11


12


RÖPORTA J

@pinararancakedesign

PINAR ARAN

GELECEĞE DÖNÜŞ Back to the Future filmini duymayan yoktur diye tahmin ediyoruz. Bob Gale ile birlikte senaryoyu kaleme alan Robert Zemeckis'in kariyerinin dönüm noktası olan film, birçok kuşağın hayatını da derinden etkilemiştir. 1985 yılında vizyona giren Geleceğe Dönüş filmi, Michael J.Fox, Christopher Lloyd ve Lea Thompson gibi yıldızların başarılı performanslarıyla bugün bile defalarca izlenen bir başyapıt olmuş durumda.

D o k t o r E m m e t t B r o w n’ u h i ç böyle görmüş müydünüz? Sizleri bu eserin sahibi olan 1982 yılında Ankara'da doğan, TAFED (Türkiye Aşçılar Federasyonu) Milli Takım bünyesinde şeker artisti ünvanıyla ülkemizi uluslararası yarışmalarda temsil eden Pınar Aran ile tanıştırmak istiyoruz. Aslında sektörü yakından takip edenlerin hemen hemen hepsinin bildiği bir isim Pınar Aran.

İ K T İ S AT FA K Ü LT E S İ M E Z U N U Her ne kadar Celal Bayar Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olsa da, o her zaman yapmak istediği işin yani hayallerinin peşinden koşmuş ve bugün hem ülkemizi yarışmalarda başarıyla temsil ediyor hem de kendi adını verdiği bir atölyede oldukça farklı işlere imza atıyor. Pınar Aran ile gerçekleştirmiş olduğumuz keyifli röportaj için kendisine teşekkür ediyoruz.

Pınar Aran’ın Back To The Future Eseri

13


RÖPORTA J

pinararancakedesign

1982 Ankara doğumlu, İzmir'de büyüyüp şuan Ankara'da ikamet eden, Celal Bayar Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olmuş ve Savunma Sanayii’nde ihale uzmanı olarak çalışıp, artık sevdiğim işi yapmalıyım; beni yansıtacak bir işte çalışmalıyım diyerek o sektördeki çalışma hayatına noktayı koyup şeker hamuru ile haşır neşir olan bir pastacıyım. Bunun yanı sıra TAFED (Türkiye Aşçılar Federasyonu) Milli Takım bünyesinde şeker artisti ünvanıyla uluslararası yarışmalarda ülkemi temsil ediyor ve aynı zamanda Pınar Aran Cake Design adı altındaki atölyemde ve Türkiye'nin birçok ilinde bu işe gönül vermiş arkadaşlarımla çalışmalarımı sürdürüyorum.

14

PINAR ARAN Birbirinden güzel ve lezzetli heykellere imza atıyorsunuz. Bu alana yöneliminiz nasıl gerçekleşti? Aslında seramik ve heykele olan ilgimle başlayan ve kardeşim için yıllar önce hazırladığım şeker hamurundan ilk doğumgünü pastası ile gelişen bir hobiydi. Sonrasında bu iş o kadar hücrelerime işledi ki üretmek ve ortaya insanları mutlu eden tasarımlar çıkarma fikri beni bu serüvene itti. Sektörü ve temel prensipleri öğrenebilmek adına pastacılık konusunda eğitimler alıp, gönüllü olarak pastanelerde çalışıp, kendimi geliştirmeye çabaladım. Ailemin ve takımımın desteği ile sevdiğim işe kavuşmuş oldum. Tatlı ve pasta dışında mutfağa girdiğiniz zaman yapmaktan keyif aldığınız lezzetler nedir? Dünya mutfağına ayrıca merak duyuyorum. Bunun özünde yatan temel neden ise daha önce tatmamış olduğum değişik lezzetlere olan tutkum. Farklı baharatlar her zaman ilgimi çekmiştir. Lezzetlerin alışdığımız yöntemlerinden farklı kullanımları ve sunumları üzerimde merak uyandırır. Bu doğrultuda karşılaştığım değişik tarifleri denemeyi ve yeni tarifler geliştirmeyi çok seviyorum. Bunun dışında yöresel yabani otlara olan ilgimi ve bu otlardan yapılan tabakları da es geçemeyeceğim.


RÖPORTA J

pinararancakedesign

TAFED VE WACS

İLE İLGİLİ BİLGİ VEREBİLİR MİSİNİZ?

TAFED yani "Türkiye Aşçılar Federasyonu", 12.000'i aşan aşçıdan ve şeften oluşan, bünyesinde Türkiye'nin bir çok derneğini barındıran bir güçtür. Türk mutfağını araştırmak, mutfak sanatını geliştirmek ve aşçılık mesleğinin toplum içinde saygınlığını yükseltmek amacıyla faaliyetlerde bulunan büyük çaplı bir federasyondur. Bu da Türkiye'nin dört bir tarafındaki çeşitli organizasyonlarla, festivaller ve yarışmalarla gerçekleştirilmektedir.

PINAR ARAN Türkiye aşçılar milli takımı ise yine aynı prensiplerden doğmuş, türkiye'nin önemli aşçıları ve şeker sanatçılarından oluşan TAFED'e bağlı bir topluluktur. Farklı branşlarda çeşitli yeteneklere sahip milli takım kadrosu şuan için 16 kişiden oluşmaktadır. Benim de içinde yer almaktan gurur duyduğum takım, uluslararası önemli müsabakalarda bir çok başarıya imza atmıştır. Örneğin, geçen yıl gerçekleşen ve dünyanın en önemli yarışmalarından biri olarak kabul edilen IKA Almanya Olimpiyatları'nda bir rekor kırarak toplam 17 altın, 10 gümüş ve 1 bronz madalya alarak ülkemizi temsil etmiştir. Ben de ülkeme bu zorlu yarışmada üç altın madalya kazandırmanın gururunu taşıyorum.

Dünya Şefler Birliği yani WACS (World Association of Chefs Societies) ise birçok ülkeden yaklaşık 100 resmi federasyonun oluşturduğu ve 10 milyonun üzerinde profesy onel şefin üye olduğu en büyük birliktir. Dünya çapında mutfak kültürünü geliştirmeyi amaçlayan bu kuruluş, çeşitli organizasyonlarla, yarışmalarla, seminer ve eğitimlerle bu misyonunu gerçekleştirmektedir.

15


RÖPORTA J

pinararancakedesign

PINAR ARAN

Ülkemizde pastacılıksizce günümüzde ne durumda? Dünya ile kendimizi kıyaslarsak hangi noktalarda başarılıyız, hangi noktalarda hatalarımız var? Yıllardır kültürümüzün içine işleyen ancak son dönemlerde daha da popüler olan pastacılık, pastane tipi üretilen endüstriyel özelliğe sahip pastalardan daha çok butik tarzda talep görmeye başladı. Alışılmış pastane konseptinin dışında, daha modern ve kişiye özel hizmet bekleyen tüketiciler artık pastalarında tasarım arıyor. Dünya'da da talebin bu yönde arttığını söyleyebiliriz. Çünkü pastacılıkta kullanılmaya başlanan farklı materyaller, farklı aletler üretilmeye başlandı ve biz de bunları ithal etmeye başladık.

Pastacılık sektörü artık bambaşka

Süslemelerin yanısıra tadı,dokusu da

bir pazara sahip. Şeker ham-

önem taşıyor.Yurtdışında ise bizdeki

urunun yanısıra yenilebilir kumaşlar, kağıtlar, boyalar gibi farklı tipte malzemeler üreten firmalarımız var artık. Talep arttığı için bu sektörle ilgilenenlerin sayısı dolayısıyla artmış oldu. Pastaneler de bu rekabetin

tarzda pek çalışılmıyor. Nemi daha az, sert bir kek, az miktarda ancak yoğun bir krema ve süslemelerden oluşuyor. Süslemeler açısından ele alırsak, yurtdışında tasarım ve yaratıcılık daha gelişmiş durumda. Özgün pasta tasarımları görmek daha kolay.Bunun da

içinde yeralarak, artık bünyel-

nedeninin özgür akıl, hayalgücü ve

erinde şeker ustaları, heykeltraşlar

argede olduğunu düşünüyorum. Bu

çalıştırıyorlar. Tabii ki ıslak kekleri olan, bol kremalı pastalar kültürümüzde arzuyla talep edilen pastalar arasında yerini koruyacaktır. Gitgide şekillenen bir sektöre sahibiz diyebilirim. Dünya'daki pastacılıkla kıyaslarsak, Türkiye'de bana göre damak tadı çok gelişmiş durumda.

16

durum ise malzeme çeşitliliği ile birleşince ortaya muazzam işler çıkıyor.Ülkemizde gerçekten iyi figür yapabilen, şaşırtıcı işler üretebilen birçok pasta tasarımcısı var. Tek sorunumuz araştırmamak, öğrenmemek ve kendimizi geliştirmeye çalışmamak.


RÖPORTA J

pinararancakedesign

PINAR ARAN

Seyahat etmekten en çok keyif aldığınız noktalar nereler ve neden? İçinde deniz olan ve kültürel açıdan çeşitlilik taşıyan yerlere seyehat etmekten keyif alıyorum. Denizin şehre getirdiği atmosferi, kokuyu ve

Son günlerde paylaştığınız Back To The Future (Dr. Emmett Brown) figürüne bayıldığımızı söylemek isteriz. Heykellerinizi meydana getirirken ilham aldığınız noktalar nelerdir?

görselliği seviyorum. Tarihe de ilgi duyduğum için kendi dönemim dışında yaşanmışlıkların olduğu mekanları gezmek, hayal etmek bambaşka oluyor. Tabii gastronomi gezilerini ayrı tutuyorum. Çünkü onlar da ruhumun başka bir yanını doyuruyorlar. Türkiye’de ve yurtdışında lezzetlerini en çok beğendiğiniz işletmelerden örnek verebilir misiniz? Çok fazla restoran'da yemek yemiyorum ancak Ankara'da belli aralıklarla gitmeye çalıştığım mekanlar var. Bir ciğercim, bir tantunicim ve Çin-Japon mutfağını deneyimlediğim bir restoranım var. Esnaf lokantaları en sevdiklerimden. Emek'te Ciğerci Bahattin, Şaşmaz'da Uluçay

Öncelikle çok teşekkür ederim. Sizden böyle bir yorum almak beni oldukça mutlu etti. Aslında biranda gelen bir ilham gibi değil bendeki. Çocukluğumdan bu yana ilgi alanlarım hep fantastik dünyayı anlatan kitaplar, dergiler, filmler, bilgisayar oyunları, çizgifilmler, çizgiromanlar, belgeseller, resimler, heykeller ve müzik olmuştur. Geleceğe Dönüş Film serisi de kendi dönemimdeki çocukları fazlasıyla etkileyen bir filmdi. Belki beni biraz daha fazla etkilemiş olabilir. Bu yaşımda dahi filmi her izlediğimde heyecanlanıyorum. Tabii ki bu da konu seçiminde ilham olarak işlerime yansıyor.

Tantuni ve TepenPrime'da Quick China. Yurtdışında da birsürü çok iyi restoranlarda yemek yedim. Düşünürken ilk aklıma gelen Hollanda'da bulunan bir İtalyan Restoranı olan Ciao!Ciao! oldu.

17


SİZİN KÖŞENİZ - @bimekanbikonsept

Yeni mekan keşfetmeye hazır mısınız Bu yazımızda sizlere İzmir'deki kahve dükkanlarına müthiş bir alternatif olmaya aday Black Ivory'den bahsedeceğiz. Birkaç ay önce kahve severlere Alsancak'ta kapılarını açan Black Ivory, yeni bir mekan olmasının yanı sıra aklınızdaki en iyi lezzet olmaya aday. Bu yıl ilk defa "Alsancak Tren Garı"nda düzenlenen “Mac & Cheese

Ferah bir sokakta yer alan Black Ivory ilk bakışta merak

Festivali"ne katıldıktan sonra

uyandırıcı ve cezbedici bir atmosfere sahip. Mekan ve konsept ikilem-

Küçük bir araştırma sonucunda

tüketen fillerin dışkısından ürettikleri kahveler ile tanınan "Black

bir ay önce kahve severlere

Ivory Coffee Company"den alan mekanın logosunda da bir fil figürü

kapılarını açan Black Ivory

yer alıyor. Kendileri ise bu sebebi şu şekilde açıklıyor: "Bize ilham

gözümüze çarptı ve oturmaya

versin diye ismimizi dünyanın en iyi kahvelerinden biri olan ‘Black

karar verdik. İşte her şey o anda

Ivory’den aldık. Neden mi? Çünkü iyi kahve içmek İzmirli'lere yakışır

başladı!

diyerek hep en iyinin peşinde olduk. Başardıkta..."

bolca makarnanın üzerine iyi bir inin en önemli kriterlerinden olan isim ve logo konusunda Black Ivory oldukça özgün ve başarılı. İsmini, Arabica kahve çekirdeklerini kahve içmek şart olmuştu.

18


SİZİN KÖŞENİZ - @bimekanbikonsept

Kahve gurmelerine, kahve severlere, kahveye yeni başlayanlara... kısacası her kesime hitap eden sıcacık bir yer olan Black Ivory kendini "Yeni Nesil Nitelikli Kahve" dükkanı olarak konumlandırırken oldukça geniş bir menüyle hizmet veriyor. Espresso bazlı kahvelerden 3. nesil kahve demleme yöntemlerine, dünya çaylarından special soğuk içeceklere, ev yapımı özel tatlılardan klasik lezzetlere kadar oldukça geniş bir yelpazeyi menülerinde bulmak mümkün. Black Ivory'nin ön plana çıkan ve bizim favorilerimiz arasına giren seçenekleri aklınızdaki en iyi lezzetlerden olmaya aday. Kahve sanatının en önemli oyuncusu olan espresso Black Ivory'de özel bir ilgiye tabii tutuluyor. Diğer bir dikkat çeken kahve seçenekleri ise son zamanların popüler kahvesi Cold Brew! Uzun demlenme süresi ve soğuk içilmesi ile genellikle yaz aylarında tercih edilen Cold Brew, işletmenin uzun uğraşları sonucunda Black Ivory'e has bir lezzet yakalamayı başarmış. Bizim tattığımız Cold Brew 36 saat demlenme süresine rağmen diğer denediğimiz Cold Brew'lere oranla daha aromatik ve daha az acı olması yönünden ön plana çıkmayı başarıyor. İlk defa Cold Brew deneyecek olanlar için Black Ivory doğru bir adres olacaktır. Mekanın işletmecisi Yalın Bey'in tavsiyesi üzerine bizce Black Ivory'nin en iyi lezzeti olan "Magnolia”yı denedik. İddia ediyoruz daha önce böyle bir şeyle karşılaşmış olamazsınız! Çilek, muz, bisküvi ve kremanın enfes uyumu olan magnolia, Black Ivory'nin tabiriyle "Porsiyonu dev gibi gözüken ama bittiğinde 'daha yok mu' dedirten Alsancak'ın yeni starı! "Black Ivory, Dünya çaylarına ilgi duyanları mest edecek bir seriyi de ayrıca bünyesinde bulunduruyor. 1823 yılından beri Almanya'da aynı fabrikada üretimini gerçekleştiren ve kralların çayı olarak da bilinen "Ronnefeldt" markasını Black Ivory'de bulabilirsiniz. Keskin aromatik kokuları ve birbirinden sıradışı tatlarıyla deneyimlediğimiz Ronnefeldt çayları, sunumlarının tatlılığı ile denenmesi gerekenler listesinde ilk sıraya yerleşti bile. Adres: Alsancak Mah. İrfan Boyuer Sk. No: 8/1 Alsancak, İzmir

@blackivorycafe

19


SİZİN KÖŞENİZ - @bimekanbikonsept

Plantsta, Güzelbahçe Yelki'de ilk başlarda köy kahvehanesi olarak, daha sonra da heykeltıraş Bayram Candan'ın sanat atölyesi olarak kullanılıyormuş. Çocukluğundan beri bitkilere duyduğu ilgiyi yurt dışında aldığı eğitimlerle tamamlayan Tuğçe hanım ve eşi Cüneyt Bey'in bir hayali vardı; evlerinde yetiştirdikleri bitkileri ve aranjmanlarını hazırlayabilecekleri bir atölye. Tuğçe hanım eşiyle birlikte çalıştıkları işlerinden istifa edip Yelki'deki o sanat ve tarih kokan atölyeye yerleştiler. Ve bugün Plansta Botanik & Kafe, Ege'nin ilk botanik cafe'si oldu. Sevgiyle ve tutkuyla yapılan işler her zaman kendini belli eder. Daha Plantsta'nın kapısından içeriye girdiğiniz anda o farkı anlıyorsunuz. İçeride her şey o kadar özenli bir zevkle döşenmiş ki büyülenmemek elde değil. Sayısızca kaktüs, sukulent, teraryum ve nicesi var. Üstelik hepsini satın da alabiliyorsunuz.

@plantstacom www.plantsta.com

20

Birbirinden yaratıcı saksıların içerisinde yer alan bitkileri, teraryumları ve hediyelik eşyaları alıp eve götürmemek için kendinizi zor tutabilirsiniz. İlk başlarda sadece bitki atölyesi olarak faaliyet gösteren Plantsta bir kaç ay sonra böylesine doğallığın içinde içilen bir bardak kahvenin ne kadar keyifli olabileceğini fark edip cafe kısmını açıyor.


SİZİN KÖŞENİZ - @bimekanbikonsept Plantsta'ya gittiğimizde önce serinlemek için yine Plantsta'nın kendi yetiştirdiği fesleğenlerden yapılmış buzlu bir ayran içtik. Kese yoğurdundan yaptıkları ayran ve fesleğenin tazecik kokusu bizim için lezzetli bir deneyimdi. Türk kahvelerinin yanında getirdikleri ballı çıtır müsli kurabiyeler ise benim favorim oldu. Biz kahvelerimizi içerken ve bir yandan Plantsta'ya aşık olurken Tuğçe hanım'ın annesi Yeşim hanım ve kardeşi Gökçe hanım ile uzun ve oldukça tatlı bir sohbet gerçekleştirdik. Öyle ki, dünyanın en samimi ve misafirperver işletmecileri bile olabilirler.

Belirli tarihlerde workshoplar da düzenleniyor. Çocukların ellerinin toprağa, bitkilere değdiği bu güzel etkinlikler sayesinde çocukların çok sevdiği bir mekan haline gelen Plantsta'da vakit geçirmek onlar için ayrı bir keyifli.

Evet, anlayacağınız gibi Plantsta tam bir aile işletmesi. Her konuda birbirine yardımcı ve destek olan Plantsta ailesi, belki de bu yüzden ortaya harika işler çıkarıyor. Plantsta'nın menüsünde yok yok. Kahve, limonata, cheesecake, ice latte, brownie ne ararsanız var. Ve bitkiler kadar içecek ve yiyecekleri de sevgilerini katarak hazırladıkları lezzetlerinden belli oluyor!

Adres: Mustafa Kemal Paşa Mah. Atatürk Cad. No:71/A Yelki - Güzelbahçe, İzmir

21


KISA KISA NOTLAR - @egedeyasam

#2

#1 Corniglia’da II Buongustaio

Murano B Restoran

İtalya’nın Ligurya bölgesi’nde UNESCO koruması altındaki Cinque Terre’den bu fotoğraf. Beş köyden birisi olan Corniglia’da II Buongustaio isimli restoranın, İtalyan mutfağının leziz yemeklerini sunan güzel bir menüsü var. Deniz ürünlü spagetti, Ligurya’da tattıklarım arasında en iyisiydi.

Venedik’in turistik adalarından birisi olan Murano’da B Restoran’ın deniztarakları hem sunumuyla hem lezzetiyle unutulmazlar listesinde yerini aldı.

#3 Kos adası gurme lezzetler peşinde olanların Yunanistan’daki doğru adreslerinden birisi. Limandan adaya ayak bastığınızda hemen yakında görebileceğiniz deniz kenarında sıra sıra dizilmiş restoranlardan birisi de Kalymnos. Deniz ürünleri konusunda fark yaratacak bir menüsü var. Feta peynirli salatasını, yöresel peynir Saganaki’yi, oldukça büyük bir porsiyonla servis edilen ahtapot ızgarasını, taze deniz balıklarını, tadı damakta bırakan lor peyniri ve biberle doldurulmuş kalamarını unutmayacağım.

22

#4

Trattoria Sostanza Eğer dekor değil de yalnızca lezzet peşinde koşuyorum ve şuan Floransa’dayım diyorsanız doğru adres 1869’dan beri lezzetli yemekler sunan Trattoria Sostanza. Tere yağda kızarmış tavuk şimdiye kadar yediklerim arasında birinci sırada. Steak’i ile ünlü restoranın menüsü deneyebileceğiniz az, öz ama farklı yemek ve tatlılar ile dolu. Servis hızlı. Not: Gitmeden rezervasyon yaptırmakta fayda var. Yoksa pişman olmanız kaçınılmaz.


#2


2008 yılından beri Türkiye'de ikamet eden, İsviçreli multi disiplinlerde spor yapan atlet Coraline Chapatte, İsviçre'de Ekonomi üzerinde eğitim almıştır. Marmara Üniversitesi'nde spor psikolojisi ve spor yönetimi yüksek lisansı yapmakta olan Chapatte, ülkemizde de birçok başarıya imza atmıştır.

“SPORDAN ÖNCE VE SONRA NASIL BESLENMELİYİZ?” Antrenmana başlamak üzeresiniz ve acıktığınızı hissediyorsunuz. Böyle bir durumda ne yapmalıyız? Başarılı beslenmek için iki temel nokta şu şekilde oluşuyor. 1) Zaman Antrenman zamanı yaklaştıkça, daha basit bir yemek tercih etmeliyiz. Antremandan iki, üç saat önce bir şey yersek besinler sindiriliyor ve o yüzden daha kompleks (protein, yağ ve lif içeren) bir yemek yiyebiliriz. Antremandan bir saat önce yemek durumunda kalıyorsanız, daha hızlı ve kolay sindirilebilir yemekler besinler tercih etmeliyiz. 2) Yoğunluk Belirle Antrenmanımızın yoğunluğa göre egzersiz yapmadan önce ne yiyeceğimizi belirliyor olmamız gerekiyor. Çok yoğun bir antrenman veya yarış öncesi, vücudumuza alacağımız besinlerin saati çok erken olmalı. Çünkü besinleri sindirmek için vücudumuzun ek bir enerji harcamasını istemiyoruz. Ayrıca böyle bir durumda daha küçük porsiyonlarda yiyecekler seçmeliyiz. Sabah yarım saatlik bir yürüyüş için katı bir şekilde beslenmenize gerek yoktur. Çoğu insan bu hatayı yapıyor. Yoğun olmayan bir antrenmandan önce fazla yiyorlar. Mesela ellipticalda neredeyse sadece 350 kalori harcadığınızı düşünerseniz, 200 kalorilik bir beslenme şekli doğru olmuyor! Bir de yemekten birkaç saat içinde antrenman yaparsanız o zaman antrenman öncesi bir atıştırmalığa da gerek kalmıyor. Ana yemekten sonra spor yapmayı düşünerseniz tavuk göğsü, bulgur pilavı / kinoa / karabuğday şahane bir yemek olabilir.

24


ÖRNEK SPORCU BESLENME PROGRAMLARI 2-3 saatlik orta-yoğun bir antrenmandan önce kompleks bir yemek yiyebiliriz. Örneğin kepekli ekmek ile bir sandviç, yağsız peynir ile veya lavaş ile tavuklu bir dürüm (Yanında patates olmadan)

Yiyeceklerin sindirim sisteminden kana geçmeleri için yeteri kadar zaman mevcuttur. 1-2 saat orta yoğun bir antrenmandan önce, 4-5 kaşık yulaf veya karabuğday 300 ml yağsız/az yağlı süt veya laktozsüz süt ile tüketildiğinde sindirime oldukça faydalıdır. Yulaf veya karabuğday hızlı enerji için kolayca sindirildiğinden iyi miktarda kalori sağlamaktadır. Aynı zamanda süt besleyici protein içeriğine sahiptir. Yulaf ve küçük bir muz veya bir protein barı da bu konuda iyi birer alternatif olabilir. 1 saat veya daha az sürecek orta-yoğun bir antrenmandan önce bir ayran veya yağsız bir çikolata sütü de iyi opsiyonlardır. Antrenmandan 1-2 saat önce uygulayabileceğiniz diğer alternatifler ise şöyle:

1 fincan daha önceden haşlanmış, soğuk nohut, 2 tane yumurta akı, fincanın ¼ ‘ü kadar kuru meyve (kuru dut, kuru kayısı veya kuru ananas) 1 dilim kepekli ekmek ve üzerinde 1 çay kaşığı recel, bal veya fıstık ezmesini tüketebilirsiniz. 4-5 kaşık yulaf, bir çiğ meyve ile bir dilim kepekli ekmek üzerine muz dilimleyip, 1 kase yoğurt ile birlikte 5-6 badem veya 3-4 tam ceviz tüketebilirsiniz. Yanında 1 elma ve bir tatlı kaşığı fıstık ezmesi olabilir. Not: 1 saatta kadar bir antrenman yaparsanız ve bu antrenman hafif veya orta yoğunluk seviyesinde olacak ise, antrenmandan önce bir fincan filtre kahve içebilirsiniz. Ama antrenman 1 saatten fazla sürerse veya yoğun bir seviyede olursa, o zaman yukardaki atırştırmalıklardan birini seçebilirsiniz.

25



Antrenman uzun sürerse, mesela 2 saat koşu, birkaç saat bisiklet, triatlon, genel olarak saat başı 30 – 60 gram karbonhidrat almalıyız. Jel, hurma, incir veya bar olabilir.

Spordan sonra Spordan sonra nasıl besleneceğiniz ve ne zaman besleneceiniz çok önemlidir. Mümkünse ilk 30 – 60 dakika içerisinde besin alınmalıdır. Çünkü kas glikojeni depoları o zaman gerçekten çok düşük seviyelere gelir. Fırsatınız varsa ilk 20 dakikada bir şeyler yemeye çalışmalısınız. Mesela ilk 20 dakikalık süreçte; küçük boy bir çikolatalı süt içebilir ya da bir küçük muz yiyebilirsiniz. Sebzeli ızgara tavuk, avokadolu sebzeli omlet, bir kase nohut, bir kase yoğurt, ıspanak veya yeşil salata, 3-4 kaşık karabuğday, somon balığı, bulgur veya karabuğday, ton balıklı salata, ıspanaklı yumurta, lor peynirli salata, size bu konuda kolaylık sağlayacak faydalı besin önerilerinden bazılarıdır. Cora'nın ipuçları - Bisiklet binerken mataranızda soda bulundurun - Uzun antrenmanlarda sadece tek bir besin takviyesi tüketmeyin. - Sabah uyandığınız zaman güne mutlaka bir bardak suyla başlayın. Yatmadan önce de tekrarlayın. - Antrenmanlardan önce hep aynı şeyleri yemeyin.

-Ceviz ve badem tüketirken dikkat edin. 5 – 8 badem veya 5 – 8 yarı ceviz gayet yeterlidir. - Salata tüketirken zeytinyağı oranına dikkat edin, 1-2 çay kaşığı kadar kullanın. Onun yerine 5-6 adet badem de kullanabilirsiniz. - Gündüz su için! Spor yapmadığınız zaman en az 1.5 litre su için. Sıcak, nemli veya spor yaptığınız zaman ise 2.5 – 3 litreye kadar içebilirsiniz.

27


RÖPORTA J gurme_izmir

SELİN ECE ÖZGEN

Selin Ece Özgen

Gurme İzmir kimdir? Okurlarımıza biraz kendinizden bahsedebilir misiniz lütfen?

Doğma büyüme İzmirli, tam bir yeme içme ve seyahat meraklısı diyebiliriz benim için. Gerçek mesleğim avukatlık. Sabah 9’da başlayan mesaimin ne zaman biteceği hiç belli olmuyor ancak en erken 18.30. Anlayacağınız mesleğimi de yoğun bir tempoda, çok severek yapıyorum. Kalan zamanlarımda yeme içme ve seyahate olan tutkum nedeniyle instagramda açtığım gurme_izmir hesabıma yoğunlaşıyorum. Elimde fotoğraf makinem, sevdiğim Onun İzmir’e gelerek beni ziyaret tüm noktaları paylaşıyor ve etmesi ve Ege mutfağına, Türk mutfağıtavsiyelerde bulunuyorum. na hayran kalması üzerine lezzetlerimizin daha çok tanıtılması gerektiğini Instagram ile nasıl düşündüm. Bunun üzerine 3 yıl önce tanıştınız? Bu alanda içerik hesabımı açtım ve bana göre güzel üretmek nasıl aklınıza geldi? yemek yiyebileceğimiz yerler hakkında Avukatlıktan önce yine tavsiyelerde bulundum. Hesabın adının gurme_izmir olması tamamen hukukla alakalı olarak Avrupa arandığında kolay bulunmasını Birliği’nin projelerinde istediğimdendi. Yoksa hesap daha çok çalışıyordum. Bu esnada Macaristan’da İspanyol bir dost nerede ne yenir hesabı. Kendimi asla gurme olarak da görmediğimi belirteyedindim. Kendisi gerçek bir im. Aldığım yorumlardan samimi gurmedir. olduğum söyleniyor, sanırım bu nedenle hesabım giderek büyüdü ve şuanda yaklaşık 50bin gerçek kişiye ulaştı.

28

Başta İzmir olmak üzere, en sevdiğiniz oteller ve restaurantlar hangileri? Birçok faklı konseptte otel ve restoranı deneme fırsatı buluyorum. Açıkçası farklı özelliklerdeki birçok yer aklıma geliyor bu soru karşısında ama sanıyorum bir başlasam sayfalar sürer cevabı. Ancak genel olarak samimi ve evimde gibi hissettiğim yerleri seviyorum. Sahip olduğunuz mesleği icra ederken instagram ile ilgilenmek zor oluyor mu? Nasıl vakit ayırabiliyorsunuz? İlk başlarda zorlanıyordum ama artık paylaşımları yaptıktan sonra telefou elimden bırakıp tamamen işime konsantre olmayı başardım. Ancak bu zaman alan bir süreç. Aslında telefonla vakit geçirmeyi hiç sevmiyor olmama rağmen bir yandan alışmak zorunda kaldım. Yeme-içme ile bu kadar iç içe olmanıza rağmen, formunuzu korumak için neler yapıyorsunuz? Bol bol limonlu su içiyorum ve yürüyüş yapıyorum. Açıkçası spora hiç vaktim kalmıyor. Ama zaten hareketli bir yaşantım olduğundan


RÖPORTA J gurme_izmir

Son zamanlarda başta İzmir olmak üzere ülkenin birçok bölgesinde 3rd Wave Coffee konseptleri hızla artmakta. Bu konudaki yorumlarınızı öğrenebilir miyiz? Aslında birçoğumuzun hayatına kahve önce Türk Kahvesi ve hazır kahvelerle girdi. Elbetteki kahvenin niteliklerini farketmek ve iyi kahvenin yaygınlaşmasını sağlamak büyük bir adım. Ancak bazı trendler fazla abartıldığında beni itmeye başlıyor. Bu sebeple ben öncelikle özümden vazgeçmiyor ve ille de Türk Kahvesi diyorum. Üçüncü nesil olarak da sevdiğim bir kaç yer var, onlar dışında pek üçüncü nesil tercih etmiyorum.

SELİN ECE ÖZGEN Mutfakla aranız nasıldır? Mutfağa girmekten keyif alır mısınız? Yemek yapmayı çok severim. Son iki yıldır çok fazla vakit bulamadığımdan mutfağa çok sık giremiyorum çünkü evde bulunduğum süre sayısı malesef sınırlı. Ancak fırsat buldukça bir anda kafadan yemek üretip bambaşka şeyler yapabiliyorum. Benim için bir nevi terapi. Seyahat etmekten en çok keyif aldığınız noktalar nereler ve neden? Dünyada gittiğim yerlerde en çok beğendiğim ve sık sık gittiğim ülke İspanya. Hem kültürünü çok seviyorum, hem de insanını ve mutfağını. Özellikle busk bölgesi ve Barcelona en çok beğendiğim yerleri. Gastronomi açısından oldukça değerli olan San Sebastian’ı da apayrı severim. Ülkemizde ise güney sahillerinin denizini hiçbir yerde bulamadığımdan fazlasıyla seviyorum buralara gitmeyi. Bir de tabii doğası ve iklimi nedeniyle Karadeniz benim için ayrı bir cennet. Dönüp tekrar tekrar gideceğim yerler buralar.

Yurtdışında lezzetlerini en çok beğendiğiniz işletmelerden örnek verebilir misiniz? Barcelona’da pek sevdiğim bir tapasçı vardır, Ciutat Comtal. San Sebastian’da bir kez gittiğim ancak hala tadı damağımda kalan restoranlardan Mugaritz. Beyrut’ta yediğim herşey çok çok güzeldi, özellikle et yemekleri. Et restoranı olarak buradan Couqley çok güzeldi. Paris’te ünlü tatlıcılardan Pierre Herme. Şimdilik aklımda ilk bunlar belirdi.

Sizin ilerlediğiniz yollardan ilerlemek isteyen okurlarımıza tavsiyelerinizi ve varsa eklemek istediğiniz yorumlarınızı rica ederiz. Öncelikle samimi olmayı tercih etsinler. Takipçi kaygısı taşımadan yalnızca sevdiği yerleri samimi bir dille paylaşan hesapları takip etmeye çalışıyorum. Kendim de böyle bir hesap yaratmaya çalıştım hep. Samimi olan şeylerin eskimeyeceğine inanıyorum. Bunun dışında keşfetme duygusunu yaptığınız her işte kamçılamanız gerekir. Bambaşka kapılara açılan tek yol bu. Geri kalan herşey teferruat. Teşekkürler.

29


.

30


RÖPORTA J

meltembskrt www.meltembaskurt.com

Okurlarımıza biraz kendinizden bahsedebilir misiniz lütfen? Meltem Başkurt kimdir?

Bende hissettiğim bu yaratma tutkumu insanların kalplerinde bir heyecana dönüştürmek istiyorum. Çünkü sanatın güzelliğin ifadesi olduğuna inanıyorum. Kreatif düşünüp bunu farklı alanlara farklı bakış açıları ile sunmasını tercih ediyorum.

Hayata ve insana dokunacak güzel işler yapma tutkusu ile tek bir alanda değil, etki edebildiği her alanda kendini geliştirmeye çalışıp, fark yaratacağı işler ortaya koymayı hedefleyen aynı zamanda ulusal olmaktan ziyade uluslararası çalışmalarda dünya insanı olma vizyonuyla hikâyesine her gün yeni bir sayfa ekleyen birisidir diyebiliriz Meltem Başkurt. Birbirinden güzel eserlere imza atıyorsunuz. Bunları yaparken de boyadan farklı olarak kahve kullanıyorsunuz bunu sanatsal bakış açınızla açıklar mısınız? Öncelikle eserlerime gösterdiğiniz ilgi ve güzel yorumlarınız için sizlere çok teşekkür ederim. Bu soruyu şöyle açıklamak isterim; Fransız filozof ve şair Jean – Marie Guyau’nun dediği gibi “Kısaca söylemek gerekirse sanatın en büyük amacı, insanın kalbine heyecan vermektir.”

" S a n a t g ü z e l l i ğ i n i f a d e s i d i r. B u i f a d e s ö z l e o l u r s a ş i i r, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, b i n a i l e o l u r s a m i m a r l ı k o l u r. " Mu s t a f a Ke m a l At a t ü r k

4,5 milyar yıldan beri var olan bir evrende aslında yaratmaya çalıştığımız sadece kelebeğin kanat çırpması. Gerçekten kendimize bakabileceğimiz en uzak noktadan bakıp bulunduğumuz yere nasıl bir katkı sağladığımızı kendimize sormalıyız. Gerek yarattığım eserlerimle, gerek akademik dünyada devam ettiğim yüksek lisansım ile gerekse ulusal ve uluslararası katıldığım projeler ile yeni bir şeyler yaratma, tasarlama ve kalıcı bir etki etme tutkusu ile ilerliyorum.

Kısacası yaratma ve tasarlama tutkum bu kez tuval üzerinde kahve hatta bundan da öte tuvallerdeki çizimlerin hikayeleri hatta şiirleri ile gün yüzüne çıkmaya başladı. Bu o kadar içsel bir tutku ki, hiçbir eğitim ya da ders almadan tuval üzerinden yeni dünyalar yaratmak ve bunları insanlarla paylaşınca gözlerideki o ışığı ve kalplerindeki heyecanı hissetmek daha iyilerini yapmak için motivasyon sağlıyor bana.

31



RÖPORTA J

meltembskrt - www.meltembaskurt.com

Gördüğümüz kadarıyla bugüne kadar birbirinden farklı alanlarda, oldukça başarılı projelerin içerisinde yer almışsınız. Öncelikle bu konuda sizi tebrik ediyoruz. Bize bu çalışmalardan bahsedebilir misiniz? Bu soru bana yöneltildiği zaman her zaman şunu düşünüyorum, ‘Olması gereken bu değil mi?’ Tolstoy’un birçok kitabını okumuşumdur, özellikle ortaokul zamanında okuduğum ‘İnsan Ne ile Yaşar?’ kitabı bende yeni bakış açısı yaratan kitaplarından birisi olmuştu. Aslında tüm insanlar birbiri ile o kadar güzel uyum ve ahenk içinde yaşıyor ki; birbirimiz için birbirimizle. O yüzden sabit bir bakış açısı ile bakamadım hiçbir zaman hayata ve projelere. Etki edebileceğimiz hatta etmemiz gereken o kadar alan var ki! Elimizi taşın altına koyup, sorumluluk alıp, çözüm üretip etki edebildiğimiz her alanda varlığımızı göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Her zaman sorunun değil, çözün bir parçası olmalıyız.

Güzel ne varsa yaşadığımız hayatta, rengarenk çiçekler gibi bakmamızdandır geleceğe. En son katldığım ve beni onure eden projenin ‘Kadın Girişimciler Derneği’ nin ülke genelinden iki aşama ile belirlediği 100 Genç Kadın Lider’ den birisi olarak seçilmemdi. Alanında profesyonel bir çok isimden bakış açıma yeni vizyonlar eklediğim için çok mutluyum. Böylesi bir başarı için şunu çok içten söyleyebilirim, üniversite hayatımın her anını çok değerli kullandım. Avrupa’da ve ülkemizde faaliyet gösteren (40 ülke, 200’den fazla şehir) öğrenci topluluğu AEGEE’de organizasyon ve sosyal sorumluluk koordinatörü olarak yer aldım. Koordinatörlüğüm sırasında yer aldığım proje Ege Üniversitesi Rektörlük değerlendirmesi ile 650 proje içerisinden 1. seçildi.

Ulusal ve uluslarası katılımlı CV Gönüllülük ve proje çalışmalarıma Tasarım Yarışmasında içerik ve sivil toplumda Türk Eğitim tasarım yönünden değerlendirme ile yarışmada 1. olmam tasarlama tutkuGönüllüleri Vakfı’nda çocuklar mu güdülemiş oldu. ile birçok gönüllü çalışmada bulunarak başladım, çünkü çocuklar geleceğimiz.

İ z m i r A r e n a K a h v e Fe s t i v a l i Hayata Çiçek Gibi Bakan Kadın Tuvali Bizleri ‘güzel ’ yapan ne giydiğimiz, nasıl göründüğümüz ya da diğer insanların bizim hakkımızdaki yorumları değildir. Asıl güzellik bakış açımızdadır, tıpkı tuvalimde gözleri kırmızı bir gülden, hayata gülün aşkında bakan kadın gibi. Öyle bakmalıyız ki durduğumuz yerde değil, bakış açımızda dahi çiçekler açsın geçtiği yerde varlığımızın. Yemyeşil yapraklarımız olmalı hep doğallıktan yana. Çünkü biz kadınlar her zaman o kadar güçlü ve o kadar güzeliz ki! Bu yüzden karışmalı ruhumuz düne, bugüne ve geleceğe; kültürle, sanatla, rengarenk çiçeklerle.

P r o f . D r. Ş i r i n K a r a d e n i z B a h ç e ş e h i r Ün i v e r s i t e s i

M a l t a , Hu m a n R i g h t s Tr a i n i n g Course, Europ ean C ommission Erasmus + Project

Kadın Girişimciler Derneği & SANOFİ Geleceğin Genç Kadın Liderleri P r o j e s i i l e Tü r k i y e g e n e l i n d e n seçilen 100 Genç Kadın Lider

33


İçsel Derinlik Yansımasının Tuvali

Beyaz bir kristalden başlayan derinlik.

Kahve saçlardan başlayan okyanus ve sonsuz mavi yansıması.

İnci bir kalp doğal taşlar, deniz kabukları içinde.

Gece’yedir Sözlerim, Denizlere Okyanuslara Sonsuz maviliklerden sesleniyorum, İçim dışım bir artık! Artık masmaviyim! Böyle ucu bucağı görünmeyen bir mavi var içimde, İçinde koca bir nehir, denize gidiyor nehir.. Deniz gidiyor ufka! Ufukta kalıyor bir mavi deniz ile bir mavi gök. Herkese nasılda ezberletmişler oysa koca bir yalanı. Sende biliyorsun, biliyoruz. O iki mavi kavuşuyor, karışıyor birbirine bütün bir insanlığa ait! Öyle sesleniyorum işte ben sana. Hani böyle çok bir zulümden kurtulur gibi! Var gücümle bağırıyorum ! Bütün bir kainat duruyor o an. Nehir duruyor, Dalgalar duruyor, Uçan kuş duruyor.

Oysa okyanusun derinliklerinden korkardın, Dünya devran duruyor! oradaki taşlardan, midyelerden ya da karanlıklardan. Bir ben kalıyorum, Korkma, ben en dibe daldım! Bir de mavideki sesim. Aydınlattım derinlere dalan Sesimde adın kalıyor. ruhunu! Gözlerim ay oldu sana, Sonsuz gökyüzü ve sonsuz denizler, gözyaşlarım ışık parlayan gecede okyanuslar durduğunda senin adını gözlerine. Kâh yıldız oldum gecenin fısıldıyorum! mavisinde gökyüzünde, Öyle seslenirim sana! Kâh yıldız oldum okyanusun Öyle seslenirim ki dibinde! Ve anladım ne hissettiğini. içimdeki balıklar kelimelerim olur sana! Belki bir kitap vardır ellerinde Ruhum kanatlanmış uçar gökyüzünde! şimdi, belki bir fırça. İkisi de günahsız hâlbuki bilirim. Oysa konuşmamış sadece susmuştum! Bilirim ama ellerinde onlar var Ama tutamadım içimdeki balıkları, kuşları. nafile. Şimdi ben hangisini vursam Sen, benim maviliklerime bakarken, müebbet! ben çok derinlere dalmıştım! İçimden taşan dalgalarım için beni Senin derin gördüğün okyanusların dibi, affet! Kuruyan saçlarımın ve solan artık benim inci kalbimin evidir. yüzümün affıdır bu! Hoşgeldin, evime, ruhuma, okyanusuma! Gece duruyor, saatler duruyor,


RÖPORTA J

meltembskrt - www.meltembaskurt.com meltem@meltembaskurt.com

MARKALARA

& KİŞİYE ÖZEL TASARIM

Ü l k e m i z d e v e d ü ny a d a ‘ Tü r k K a hv e s i’n d e d ü ny a m a r k a s ı o l a n ‘ Ku r u k a hv e c i Me h m e t E f e n d i’ m a r k a s ı n ı n hikayesinin tuval üzerinde k a hv e i l e r e s m e d i l i p a i l e ş i r k e t i o l a r a k d e v a m e d e n fi r m a n ı n y ö n e t i c i s i Me h m e t B e y ’e s u n u m u . P r o f . D r. G ü l g ü n E r d o ğ a n To s u n E g e Ün i v e r s i t e s i İ l e t i ş i m Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Tü m Ö ğ r e t m e n l e r I ş ı k l a r ı i l e i y i k i v a r l a r. .

Kaffa Keyf Konak - İzmir

Mu n c h F I T Londra - İngiltere w w w. m u n c h fi t . u k

Te l o s A n g e l s İs t a n b u l w w w. t e l o s a n g e l s . c o m

35


RÖPORTA J

meltembskrt - www.meltembaskurt.com meltem@meltembaskurt.com

Bu sene 86.’sı düzenlenen İzmir Enternasyonal Fuarı’nında yer aldınız, bize buradaki serginiz ve workshoplarınızdan bahsedebilir misiniz?

18 - 27 Ağustos tarihleri arasında Enternasyonal fuarının İzmir Mini Maker Fair alanında çok büyük bir heyecanla, fuarı ziyarete gelen bir çok ziyaretçi ve misafirimlebuluşup onlara tuvallerim ve hikayelerinden bahsedip, önce şaşırıp sonra güzel yorumlarını benimle paylaşmaları benim için büyük mutluluktu. Gelen herkese tekrardan çok sevgilerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum. Tasarımlarımda kullandığım ana malzemenin kahve olduğunu öğrendikleri an, yüzlerindeki şaşkınlık kesinlikle görülmeye değerdi.Workshoplarım sadece çocukların değil büyüklerinde çok ilgisini çekti, çok yoğuın ama çok keyifli anlar paylaştım herkesle çünkü sanatın ve tasarımın birleştirici ruhuna inanıyorum.

36

QR Kodunu okutarak ‘Kahve’den Tuvaller & Hikayeler Sergisi’nin videosunu izleyebilirsiniz, İyi Seyirler Dilerim


Tüm Başarılarımın Kahramanları annem & babam ( R e c e p B a ş k u r t , Nu r a y B a ş k u r t )

K a hv e Tu t k u n l a r ı n ı n B u l u ş m a No k t a s ı

İzmir KAHVE

Fe s t i v a l i

KAHVE’DEN

TUVALLER FESTİVALDE

Türkiye’nin en büyük kahve festivali olan "LOC Festivals / Leaders of Coffee/ Coffee Festival İzmir", 13-14-15 Ekim 2017 tarihinde Pınar ana sponsorluğunda bir kez daha İzmir’in gözde etkinlik mekânı olan İzmir Arena’da gerçekleşti.

B ecause C o ff e e Me a n s Ho m e

KAFEİN K i my a s a l F o r m u l ü

C 8H 10N 4O 2

Love Science &

İzmir körfezinin muhteşem manzarası eşliğinde, birbirinden leziz kahveler tadıldı. Kahve konusunda önemli isimlerin yaptığı workshoplar festivale renk kattı. Düzenlenen söyleşi ve atölyelerde kahve sektörünü tanıdığımız gibi; kahve konusunda marifetli, bilgili, eğlenceli ve dünyaca ünlü uzman baristalar ile tanışıp, çalışmalarını yakından izleme fırsatı bulundu.

C o ff e e

Baykuş ve K a hv e Bilgeliği

Ardunya Uygulamasını App Store & Google Play Store’dan ücretsiz indirip AQR okutarak tuvallerin görsellerine ulaşabilirsiniz.

37


Farklı bir çok alanda başarılarınızdan konuştuk, son olarak okurlarımıza hayata bakış açınızla ilgili yorumlarınızı eklemenizi rica ederiz. Her şeyden önce, dünyanın neresinde yaşayıp, hangi dili konuşursak konuşalım, tenimizin rengi ne olursa olsun, şunu anlamalı ve kabul etmeliyiz; hepimiz gökyüzünün tek çatısı altında insanız. Yanlışlarımızla, doğrularımızla varız. Kimseden üstün veya alçak değiliz. Ve şunu unutmamalıyız ki;Geldik ve gideceğiz! Kalıcı değiliz. Tek kalıcı olan ruhumuzla dokunabildiğimiz ne varsa iyileştirmek, güzelleştirmek! ‘Yeryüzünde adımızı bilen son kişi de öldüğü zaman, bu topraklarda hiç yaşamamış olacağız.’ Onca kızgınlık, kırgınlık, umutsuzluk, savaşlar, dedikodular ve tüm kötü ne varsa yeryüzünde hepsi boşuna! Amacımız güzeli daha güzel, iyiyi daha iyi, imkânsızı imkânlı, zoru mümkün kılmak olmalı; üretmeli ve yaptığımız işe değer katmalı, fark katmalıyız. – Burada hiçbir işi birbirinden üst veya alt gördüğümden de değil.CEO’ da olsan dünyada tanınan, ayakkabı boyacısı da olsan tüm mahallenin tanıdığı en iyisini yapmalısın! En iyisini yapmak içinde tek ama tek geçerli olan sır şudur: Sevmek! Başta ne yaparsan yap, işini çok seveceksin! Öyle ki için içine sığmayacak yaparken. Hatta yapmayı bırak o işi düşündüğünde bile ışığın gözlerini delen bir ok olacak, vuracak karşındakini tüm yüreğinden! Ona ayırdığın saatler kıskandıracak en yeni sevgilileri bile! Bak işte o zaman göreceksin akreple yelkovanın nasıl yarış içinde olduğunu. Çoğu kez günlerindeki güneş yetmeyecek sana, gecelerindeki ay ve sonsuz yıldızlar eşlik edecek tutkularına. Bazı sabahlar güneşi kucaklayacaksın, yaman dağların arkasından doğarken nazlı nazlı. En güzeli de huzur olacak. O da içinde doğan güneşindir senin! Sımsıcak yapacak tüm ruhunu. Bazen de içindeki bu güneş yarınını aydınlatacak senin. Çünkü bağlı olduğun bazı gecelerde karanlık güneşle savaşacak, güneş hiç doğmayacak gibi gelecek. Uzayacak uzayacak zaman.Saniyeler yıl olacak. Bazı saatler nemli geçecek hatta. Akrep yelkovanı kürek yapıp aşıp geçecek okyanusları! Fırtınalı olacak bazı geceler. Sen, güneşin doğacağına inandığın sürece gözlerinle, tenini hatta kemiklerini aşıp ruhuna bakacaksın! Çünkü ruhun hep seninle olacak, Güneş orada hep. Derinlerde belki ama hep seninle. Bazen de bu güneş kanatların olacak senin, Uçmalısın onunla, Günleri, ayları, yılları aşmalısın. Hatta zamanı bile unutmalısın! Anı. Bedenini. Üstündekileri. Öyle bir bakmalısın ki o gözlerinle, Seneler sonrasındaki seni görmelisin. Çünkü içindeki güneş öyle büyük bir ateş! Gördüğün o sana ulaşmak için yol haritaları yapmalısın sonra. Senin bileceğin haritalar sadece. Aklında yazılı olmalı her çıkmaz sokak. Umutlarını almalısın yanına bol bol, Ve kendini almalısın. Ve en ulaşılmaz hayallerini. İşte en güzel yaşamak o vakit! İyi yolculuklar!


RÖPORTA J

meltembskrt - www.meltembaskurt.com

ÖZGÜRLÜĞÜN TUTKUSU Dört nala koşmak, koşmanın ötesinde uçmak sonsuz gökyüzündeki yıldızlara! Bembeyaz kanat çırpmaların ışık saçtığı özgürlüğünde. Uçmak ama basmak toprak ananın huzur kokan bağrına; kararlı ve asil bir edayla! Güneş yapmak gözlerindeki tutkuyu, hep ama hep ileri bakıp aşmak zamanın kalelerini! Kül olmak yelelerinde, yeniden ve yeniden doğmanın daha iyi ve daha güzeli bulmanın tutkusunda. Ve siz her seferinde güç veren düşmeler, yanlışlar ve savaşmalar, sizin varlığınızla güzel ve güçlü ve özgür! Bundandır taşınması gururla toprak kokan bedenin her izi çarpışmaların.

SONSUZ UYUM Bu tuvalde görünen kadın ve erkek figürünün ötesinde bir uyuma dikkat çekilmiştir. Bu uyum saçlarında gecenin yıldızları gömülü kadının ay olan gözleriyle, gökyüzünde bulutlarla gözlerinde güneşi kucaklayan erkeğin kesiştikleri kesitlerinde kırmızı gün batımını temsil etmektedir. Aynı zamanda kadın ve erkeğin arasındaki aşkı yansıtmaktadır. Güneşin verdiği sıcaklık ile erkek figürü sadece kül ile boyanmıştır. Kadının tüm çizimi diğer tuvallerde olduğu gibi sadece ‘kahve’ ile yapılmıştır.

39


A N T E P F I S T I K L I K AY I S I YATAĞ I N DA , TAT L I - AC I L I F E N E R BA L I Ğ I

Ş E F : G E N C AY Ü Ç O K R e s t a u r a n t O p e r a t i o n s C o n s u l t a n t B i g a r t C r e a t i v e S t u d i o

Malzemeler : 30 gr Antep fıstığı içi. 3 0 g r Ku r u k a y ı s ı 10 gr Mısır unu 2 c l Ay ç i ç e k y a ğ ı 3 Orta boy Arpacık soğan 2 cl Çam balı 4 cl B eyaz şarap 120 gr İri kuşbaşı doğranmış Fener balığı 2 5 g r Te r e y a ğ ı Ta z e ç e k i l m i ş k a r a b i b e r Antep acı pul biberi Tu z Ya ğ l ı p i ş i r m e k a ğ ı d ı

40


Ha z ı r l a n ı ş ı : - A r p a c ı k s o ğ a n l a r i n c e d o ğ r a n ı r, ayçiçek yağı ile kısık ateşte karam e l i z e o l u n c a y a k a d a r k a v r u l u r. - Kü ç ü k k ü p l e r h a l i n d e ( b r u n o i s e ) d o ğ r a n a n k a y ı s ı e k l e n i r, k a v r u l m a y a d e v a m e d i l i r. -10 dakika önceden ılık suda ıslatılan, Antep fıstıklarının iç kabukları kabaca alınır ve tavaya e k l e n i r. -Mısır unu da bu karışıma ilave e d i l i r.

Tü m b u a ş a m a l a r e s n a s ı n d a , b e y a z ş a r a p m a l z e m e l e r i n t o p a k l a n m a s ı n ı e n g e l l e m e k a m a c ı y l a a z a r a z a r e k l e n e r e k k u l l a n ı l ı r. Tu z v e k a r a b i b e r e k l e n d i k t e n s o n r a k a r ı ş ı m i r m i k helvası kıvamına gelip tüm malzemeler birbirine bağlandığında sığ ve geniş bir kalıba d ö k ü l ü r. ( Ya k l a ş ı k 1 0 c m ç a p ı n d a 2 c m y ü k s e k l i ğ i n d e b i r d i s k e l d e e d e c e k ş e k i l d e ) b e k l e m e y e b ı r a k ı l ı r. B i r k a p t a o d a s ı c a k l ı ğ ı n d a e r i m i ş t e r e y a ğ ı , b a l , a c ı p u l b i b e r v e t u z k a r ı ş t ı r ı l ı r, f e n e r b a l ı ğ ı p a r ç a l a r ı b u k a r ı ş ı m a b u l a n ı r, v e y a ğ l ı p i ş i r m e k a ğ ı d ı n a y e r l e ş t i r i l i r. K a ğ ı t b o h ç a k a p a t ı l m a d a n ö n c e b a l ı ğ ı n ü z e r i n e 2 c l b e y a z ş a r a p s e r p i l i r. S ı k ı c a k a p a t ı l d ı k t a n s o n r a a z y a ğ l a n m ı ş b i r t e p s i y l e f ı r ı n a v e r i l i r. 2 5 0 C ' d e 2 0 d a k i k a p i ş i r i l i r, p i ş e n p a r ç a l a r ı l ı k t u t u l a n A n t e p f ı s t ı ğ ı / k a y ı s ı y a t a ğ ı n ı n ü z e r i n d e s e r v i s e d i l i r. AFİYET OLSUN

41


Doğan Kaan kimdir? Okurlarımıza biraz kendinizden bahsedebilir misiniz lütfen? 1979 Yılında Ardahan Damal doğumluyum. 1997 de İstanbul’a gelmemle beraber hayatımın mesleğini keşfettim. Ve alaylı olarak başladığım mesleğime Mutfak Sanatları Akademisi ile de eğitimimi tamamladım. İstikrarlı olmak benim temel prensibim olduğu için, 20 yıllık meslek hayatıma Türkiye’nin önde gelen 4 önemli markasında çalıştım. Pizza Day’s & Taps Restaurant, Numnum, Mandolin ve şimdi Big Chefs de devam ediyorum. Mutfak sanatlarıyla ilgilenmeye, bu doğrultuda bir kariyer yapmaya nasıl karar verdiniz? Mutfak sanatlarıyla ilgilenmem ve içerisinde çalışıyor olmam büyük mutluluk. Ama tam anlamıyla mutfağın tamamen benim dünyam olduğunu 1996 da numnum restoranda geçip Mehmet Gürs ile tanışmamda oldu. Tamamen özgüven ve mesleğin çok iyi yerlere geleceğini hep aşıladı. Ve tarih Mehmet Şefi haklı çıkardı. Bizlerde aldığımız bu önemli sorumluluk ve görevi ileri taşıyacağız. Yapmaktan en çok keyif aldığınız tatlar hangileridir? Gençlik yıllarınıza dönelim. O zamanlar da mutfağa sık sık girer, yemek yapar mıydınız? Yapmaktan en çok keyif aldığım, menü değişimindeki o güzel ve uzun saatler de yapılan demo yemekler. Tamamen beyin fırtınası ve güzel sonuçlar. Evet mutfakta da çok uzun zamanlarım geçti. Ve hep yemek yapmak ve altyapısını hazırlamak ile uğraşırdım. Son zamanlarda ülkemizde inanılmaz bir şekilde “Steak House” konseptlerinin sayısı artış gösteriyor. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Steak House Konseplerinin artması misafirler açısından oldukça keyifli bir durum. Biz şefler ve iş verenler içinde oldukça titizlikle üzerinde durulması gereken bir çalışma. Etin canlı olarak alınmasından ve işlenmesine kadar geçen zamanını çok doğru yapmak gerekiyor. Ve tabii pişme tekniği ve sunum, misafir memnuniyeti açısından çok önemli. Lokasyon, iyi yemek ve kaliteli servis 3’lüsünü yakalayıp yoluna devam eden herkesi tebrik etmek gerekiyor.

42


6-Kaliteli bir mutfak için olmazsa olmaz olanlar nelerdir? ‘’’HİÇ BİR MAZERET BAŞARININ YERİNİ TUTAMAZ…’’’ 7-Kalitesini koruyarak işletme sayısını her geçen gün arttıran Big Chefs’in mutfak şefisiniz. Big Chefs menülerini planlarken hangi kriterlere önem veriliyor? Sizce şube sayısının artması kaliteden ödün verilmesi anlamına geliyor mu? Öncelikle Big Chefs gibi büyük bir ailenin içinde olmaktan ve bu değerleri pozisyonum gereği anlatmak ve aktarmak olmaktan çok mutluyum. Her işin ya da sevginin dahi ruh ile olacağını düşünen profesyonel insanların buluşma noktası olarak gördüğüm için bu ruh devam ettiği sürece kaliteli yemek ve servis ile bizler yolumuza devam ederiz. Mutfak Koordinatörümüz saygı değer Murat Aslan şefimizin de Big Chefs Markasında çok değerli çalışmaları ile bu noktalara ulaştırması çok mutluluk verici bir durum. Reçetelerimiz bizim en değerlilerimiz. Yangından ilk kurtarılacak yani Standartlarımızı koruduğumuz sürece şube sayısının artması çok daha keyifli. Ailenin çok kalabalık olması hep avantajdır. Yeni menülerimizi klasikler ( misafirlerimizin olmazsa olmaz tatları ) ve Anadolu Mutfağından eski tatları tekrar misafirlerimize kazandırmak adına yapmış olduğumuzu çalışmalar olarak ikiye bölebiliriz. 9-Türkiye’de gitmekten en çok keyif aldığınız şehir, restaurant ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Kesinlikle İzmir ve onun için radikal bir kararla İstanbul’dan İzmir’e yerleştim. 3 yıl oldu ve yaşanacak şehir burası. Kendine has bir dünyası olan, çok küçük ama çok lezzetli yemekler çıkaran yerleri daha çok tercih ediyorum. 10-Son olarak okurlarımıza eklemek istediğiniz bir konu var mıdır? Bir şef olarak öncelikle bu meslekte olan tüm meslektaşlarımdan, işinizi ciddiye alarak vizyon sahibi olmalarını ve yaptığınız 1253. Spagetti Bolognese’yi ilk defa birisinin yiyeceğini düşünerek yapmalarını rica ediyorum. Aşkta yarın yoktur, sevgili… Güzel bir şiirdir. Bizimde işimizin, aşımızın ve aşkımızın yarını yokmuş gibi tutkuyla ve yürekten severek yapmalıyız. Sevgiyle hep…

43


Gurme Mag Ailesi olarak, Siz değerli okurlarımıza Mutlu Yıllar & Lezzetli Yeni Yıl Yemekleri Dileriz..



ARD A ’ N I N M U T FA Ğ I N D A N YENİ YILA ÖZEL FIRINDA HİNDİ TARİFİ MALZEMELER -1 bütün hindi -1 paket tost ekmeği

(mümkünse dilimlenmemiş olsun – iri küpler halinde kesip 1 gün kurumaya bırakın ya da fırında iyice kurutun)

-3 adet kereviz sapı (iri doğranmış) -1 iri boy beyaz soğan (iri küpler halinde kesilmiş) -3 adet havuç (iri doğranmış) -2 su bardağı tavuk suyu -80 gr tereyağı - Tu z -Karabiber

1

İç Harç Hazırlanışı Tavada tereyağını eritin. Kereviz, soğan ve havucu tereyağın içine atıp iyice renk almalarını sağlayın. Tuz ve karabiber ekleyin, hepsini iyice harmanlayın. Hemen ateşten alın ve tavuk suyunu ekleyin. Ekmeğiniz de bu karışıma atıp iyice harmanlayın. Not: Ekmeklerin iyice bayatlamış ya da kurutulmuş olması harcın lapa gibi olmasını engellemesi açısından çok önemlidir. Hindinin Hazırlanışı

2

Hindiyi içi ve dışı kuruyacak şekilde kâğıt mendil ya da mutfak havlusuyla iyice kurulayın.

Bu işlemi birkaç kere tekrar edin. Hindiyi tereyağı ile özellikle kanat içleri ve uçları, butları ve tüm derisine iyice yedirmek suretiyle, yağlayın. Tuz ve karabiber serpin ve derinin her yerine elinizle ovalayarak yedirin. Hazırlamış olduğunuz harcı hindinin kalça kısmından doldurmaya başlayın. Kalça kısmı dolunca boyun kısmındaki boşluğa da harcınızdan doldurun.

46


ARD A ’ N I N M U T FA Ğ I N D A N

Fırın ipi ile hindinizin kuyruk kısmına bir tur atın ve butların ucundaki kemikleri çapraz yaparak ip ile kuyruğa bağlayın. Aynı ipi hindinin sağ ve sol tarafından geçirdikten sonra kanatları da ipin altında kalacak şekilde hindinin yanlarına tutturun ve boyun kısmında ipi bağlayın. Not: Burada amaç hindinin fırında pişerken şeklinin bozulmamasını 4 3 sağlamaktır. Bu bağlamayı yapmazsanız hindi piştikten sonra kanatları ve butları açık ve dağınık gözükür. Hindiyi fırın tepsisine alın. Üzerine, ucunda havuç parçaları olan kürdanlar saplayın. Fırın tepsinizi her tarafı kapanacak şekilde alüminyum folyo ile kapatın. Not: Havuçlu kürdanlar yükseklik yaparak, folyonun hindiye yapışmamasını sağlayacaktır. Fırınınızı 220 dereceye gelen kadar ısıtın. Hindiyi fırına atın ve ilk yarım saat 220 derecede pişirin. Daha sonra fırın ayarını 170 dereceye düşürün ve hindiniz kaç kilo ise çarpı 40 dakika pişirin. Not: Örneğin 6 kilo hindi için 6*40 dakika = 240 dakika fırında kalması gerekecek5 tir. Pişirme işlemi bittikten sonra folyonuzu çıkartın ve üzeri kızaracak şekilde fırında 15 – 25 dakika kadar daha bekletin. Fırından Gravy Sos Yapımı çıkarttıktan sonra 20 dakika dinlenmesi için bekleyin. Göğüs kemiğiHindiyi pişirdiğiniz fırın tepsisinde kalan bol su, hinindin yağlarının ni bıçağınızla referans alarak verev bir şekilde önce çıtır dış deriyi bir eriyip akması ve hininin özsuyunun kalıp olarak çıkartın, sonra göğüs etini dilimleyin. Butları elinizle birleşmesi sonucu ortaya çıkar ve bu kırın ve didikleyin. öz su gravy’nin temelidir. Bir kaşık ya da kepçe ile karışımdaki yağı ayırın ve tepsinin dışında bir kaba biriktirin. Fırın tepsisinde kalan hindinin öz suyunu aynı tepsi ile direk ateşe alın ve bir tahta kaşık ya da spatula ile tepside kalan bütün parçaları kazımaya ve suya karıştırmaya başlayın. Ateş üstünde tıkırdamaya başlayınca 1 bardak beyaz şarap ekleyin ve karıştırmaya devam edin. 1 avuç kadar un ekleyin ve karıştırmaya devam edin. Karışım kıvam almaz ise biraz daha un ekleyin. ( dikkat çok fazla un eklememeye gayret edin ) Ateşi kısın ve 15 -20 gram tereyağı ekleyip sosu bağlayın. Dilimlediğiniz hindinin üzerine dökerek servis edin.

6 47


400 gram Pınar Labne peynir 3 yumurta 3/4 (bir yarım+bir çeyrek) su bardağı toz şeker 1 yemek kaşığı limon suyu Vanilya 2 yemek kaşığı mısır nişastası 100 gram süt kreması Tabanı için: Yaklaşık 1. 5 paket yulaflı bisküvi 2-3 çorba kaşığı tereyağı Üstü için: 400 gram kadar bal kabağı 1 su bardağı toz şeker 2 yemek kaşığı nişasta Yarım su bardağı su

48


Taban için bisküviler un halinde küçültülüp tereyağ ile yoğrulur, kalıbın tabanına bastırarak yayılır ve buzdolabında bekletilir. Labne peynir, şeker ve krema sert kıvama gelinceye kadar mikserde karıştırılır. Yumurta hariç diğer malzemeler de eklenir. En son yumurtalar tek tek ve düşük devirde veya el çırpıcısı ile fazla köpürtmeden karıştırılır. Bisküvi tabanlı kalıbın üstüne bu karışım dökülür, 175 derece ısıtılmış fırında üzeri renk değiştirinceye kadar pişirin. Kalıbı sallayınca ortasının hafif sallanıyor olması fırını kapatmak için doğru zaman. Fırının kapağı kapalı olarak cheesecake in soğumasını bekleyin (içinde su olan tepsinin içinde pişirmek de ani ısı değişimine bağlı kekin üstünde çatlaklar olmasını engelleyecektir). Bir gece dolapta dinlendirilmesi önerilir. Kabakların üzerine şeker serpilir ve suyunu bırakıncaya kadar bekletilir. Sonra kısık ateşte yumuşayıncaya kadar pişirilen kabak ezilip püre kıvamına getirilir. Nişasta suda eritilerek püreye eklenerek kıvam alıncaya kadar pişirilir. Soğutulup soğuk kekin üzerine dökülür.

49


KIŞ AYLARININ VAZGEÇİLMEZİ!

50


MALZEMELER -1 şişe kırmızı şarap 75 cl -1 su bardağı votka -1,5 su bardağı portakal suyu -1 adet portakal -1 adet incir -1 adet elma -1 yemek kaşığı toz şeker -İsteğe göre 1 su bardağı sade gazoz HAZIRLANIŞI Portakal suyu ve votkayı büyük bir sürahiye yada karıştırma kabına dökün. 1 yemek kaşığı toz şekeri portakal suyuna ekleyerek şeker eriyinceye kadar karıştırın. Meyveleri minik küpler halinde doğrayın. Portakal suyunu ve meyveleri kırmızı şarabın içine ekleyerek karıştırın. (Gazoz ekleyecekseniz bu noktada ekleyebilirsiniz.) Buzdolabında soğuttuktan sonra buz ekleyerek servis yapın.

“Aşka en çok hangi içki yakışır?” diye sorsalar ne cevap verirdiniz? Ömer Hayyam’a sorsalar “Şarap” der kuşkusuz. Hele sevgiliyle içilen şarap kutsal bir anlam taşır Hayyam için. “Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam? Ben haramı da helali de karıştırmam, Senle içtiğim şarap helaldir Sensiz içtiğim su bile haram”

Aşk ve şarap bir araya gelince Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘İspanyol Meyhanesi’ adlı şiiri hatırlanmaz mı? “Kararmış tahta masamızda bir şişe şarap gecelerden bir gece bezginiz üstelik adamakıllı sarhoşuz ellerin ellerimde Yeter, yeter... öleceksek ölelim hadi vur kendini şaraba kedere ve aşka vur.”

51


52


53


ANTEP: İPEKYOLU’NUN BÜTÜN ZENGİNLİĞİ Gaziantep mutfağı gastronomimizin medarı iftiharı. İpekyolu üzerinde olduğu için kullanılan malzeme ve teknikler açısından bu kültürler köprüsünden süzülüp gelen bütün zenginliklerin biriktiği bir laboratuvar gibi.

UNESCO Dünya Gastronomi Şehri: Gaziantep Türkiye’de yeme-içme amaçlı bir tatil planı yaparken akla gelen ilk adres daima Gaziantep’tir. Gaziantep aynı zamanda, ülkemizden UNESCO’nun Dünya Gastronomi Şehirleri listesine giren tek şehir olma özelliğini taşıyor. Ortadoğu mutfağından taşıdığı esintileri Türk kültürü ile harmanlayıp minik bir Akdeniz dokunuşu ile birleştiren Antep Mutfağı, bugün 291 çeşit tescilli yemeği ile yöresel lezzetlere meraklı yerli ve yabancı birçok turisti ağırlıyor. Ayrıca, yöresel lezzetl erin dışında Antep mutfağı baklava, lahmacun ya da Antep Kebabı gibi birçok lezzetin de anavatanı sayılıyor. Gaziantep mutfağı, genel olarak baharatlı ve ağır yemekler içeriyor. Kırmızı etten yapılan satır kıyması, fıstık ve ince açılmış hamur birçok yemekte karşımıza çıkıyor. Yörenin mutfağı genellikle kebap ağırlıklı olarak bilinse de, aslında ev yemekleri ve çorbalarıyla da çok zengin. Yenidünya, keme, erik, ayva, çağla gibi sıradışı malzemeler ile değişik kombinasyonlar yapılan Antep’te yeme-içme kültürü halk için o kadar önemli ki, sabah beşte açılıp elindeki stok bitince kapanan ciğerciler en fazla iki-üç saat açık durabiliyorlar. Katmerci Zekeriya Ustadan da bahsetmeden geçmek olmaz elbette. Antep’te katmer denildiğinde akla gelen ilk isimdir Zekeriya Usta. Adres: Çukur Mh. Körükcü Sok. B Hilmi Gecidi No: 16/C-D Sahinbey / Gaziantep Antep’te mutfağın zenginliği genellikle başka aktivitelere zaman bırakmaz. Yine de yediklerinizin birazını yakmak için yürümek ve bu sırada da şehrin kültürünü tanımak isterseniz, Zeugma başta olmak üzere birçok büyüleyici mozaik eseri görebileceğiniz Arkeoloji Müzesi ve birinci dünya savaşından itibaren mili mücadele döneminin sonuna kadar bölgede olanları öğrenme fırsatı sunan Kale Müzesi sizleri bekliyor. Ayrıca kalenin yakınında bulunan Gaziantep Yemek Müzesi de geleneksel Türk mutfağı üzerinde son derece ilginç bilgiler sunuyor.

54

Ne yemeli: Yörenin zahmetli yemeği yuvalama en başta tadılması gereken lezzetlerden. Alinazik kebap bir başyapıt. Onun dışında fıstıklı kebap gibi diğer kebaplar, zamanı gelince taze sarmısakla yapılan lahmacun, kaymaklı katmer, bütün baklava ve sarmalar üst düzey. Bir tek küşlemeyle bile zirveye oynamaya aday bir şehir.


Kentin lezzet fabrikası: İmam Çağdaş Gaziantep ve lezzet kelimeleri aynı cümle içinde geçtiğinde İmam Çağdaş'ın adını duymamak oldukça güç. Kentin en eski mekanlarından olan bu yer neredeyse günün her saati lezzetli yemek ve tatlıların müdavimleri ile dolup taşıyor. Burada yeniyseniz, fındık lahmacunla başlayıp Ali Nazik kebabıyla devam edebilirsiniz. İsterseniz hepsinden biraz tatmak için ortaya karışık da söyleyebilirsiniz. Yemeğin yanında ise mutlaka ayran için. Bakır kaplarda servis edilen ayranın lezzeti en az sunumu kadar güzel. Tatlı konusunda da ünü dünyaya yayılan İmam Çağdaş, baklava denildiğinde ilk akla gelen yerlerden birisi. Özellikle incecik hamuru ve içi kat kat Antep fıstığıyla doldurulmuş baklava bağımlılık yaratıyor. Hatta buranın baklavası o kadar ünlenmiş ki İstanbul'daki bazı restoranlara baklava gönderiyorlar. Şehirde kebap ve baklavanın dışında da tadına bakılacak o kadar çok şey var ki... Zamanda yolculuk için Tahmis Kahvesi Gaziantep sadece muhteşem lezzetlerin değil, aynı zamanda keyif ve eğlencenin de şehri. Yemekten sonra keyifle kahve içip müzik dinleyebileceğiniz ve sohbet edebileceğiniz yerlerin başında ise Tahmis Kahvesi geliyor. Kentin geleneklerine bağlı duruşunu çok iyi yansıtan Tahmis Kahvesi'nde saz ekibi tüm mekanı dolaşarak türküler söylüyor, ortamı hareketlendiriyor. Buranın en ünlü lezzeti ise Menengiç Kahvesi. Tamamen geleneksel yöntemlerle hazırlanan kahve birbirinden lezzetli kebapların ve baklavaların üzerine tam anlamıyla son noktayı koyuyor. Beyranı denemeden dönmeyin Gaziantep'e gelip de beyranı denememek olmaz. Beyran kuzu eti, prinç, salça ve pul biberle hazırlanan çok özel bir lezzet. Genellikle sabah saatlerinde içiliyor. Eğer acıya çok alışık değilseniz, pul biberi fazla tutmamanızda yarar var. Şehirde beyran yemek adeta bir ritüel gibi. Hatta bazıları içine ilave etmek için lokantalara gelirken kendi pul biberlerini bile getiriyor. Unutulmaz bir son için meyan şerbeti Şehrin bir diğer ünlü lezzeti ise meyan şerbeti. Genellikle sokak satıcıları tarafından sunulan bu şerbetin ilk içenler için zorlayıcı olabilecek bir tadı var. Kendine has tadını deneyenler ya çok seviyor ya da bir daha içmek istemiyor. Özellikle sindirim rahatsızlıklarına iyi gelen meyan şerbeti de zamanla şehrin geleneksel tatlarından biri haline gelmiş. Şerbetin tek seferde ve soğuk olarak içilmesi tavsiye ediliyor. Gaziantep'i hakkını vererek gezmek için en azından 3 gün ayırmalısınız. 55



KIŞ SEYAHAT REHBERİNİZ İllüstrasyon Sanatçısı: Ege İŞLEKEL


KAYAK TATİLİ SEVENLERE

10 ÖZEL DESTİNASYON

İşte karşınızda bu kış vizesiz gidebileceğiniz , bütçenize uygun kayak merkezleri! Sizler için gerek Türkiye gerekse vizesiz yada kapıda vize alarak gidilebilecek ülkelerdeki, hem popüler hem de ucuz kayak merkezlerinin bir listesini çıkarttık. Herkesin ezbere bildiği Bansko, Uludağ gibi yerler yerine bizi en çok etkilediğini düşündüğümüz yerleri sizlere derledik. Bunlar hangileri mi? Gelin birlikte inceleyelim.

58


1. Bukovel, UKRAYNA Gece kayak yapmayı sevenlere! Bukovel Ukrayna’nın ilk ve en büyük kayak merkezi konumunda, 61 pist, toplamda 50 kilometre uzunluğunda ve bu pistlere sizi 16 lift taşımak için bekliyor. 1300 mt gibi düşükirtifada olmasına rağmen kar eksikliğinin neredeyse hiç yaşanmayacağı Karpat dağlarında kurulmuş Bukovel Kayak merkezi. Saat 20:00 ye kadar kayak yapmaya imkan veren bu pist özellikle uygun fiyatı ve kaliteli servisiyle birçok kayakçının yeni gözde merkezlerinden biri olacak gibi duruyor. Lviv üzerinden ulaşabileceğiniz Bukovel , içinde birçok otel ve pansiyonun olduğu bir kayak merkezi konumunda. Ayrıca içerisinde gece kulubu restoranları ve kayaktan sıkılanlar için bovling salonuyla bu kış da kayak severleri bekliyor. 2. Bjelašnica, BOSNA-HERSEK Bosna Hersekin başkenti Saraybosna’ya en yakın iki kayak merkezinden biri Bjelašnica bir diğeri de Jahorine Olimpik Kayak Merkezi. Bu iki pist de1984'deki Kış Olimpiyatları'na ev sahipliği yaptı. Biz sizlere biraz Bjelašnica Olimpik Kayak Merkezi’nden bahsedeceğiz. Mavi, kırmızı ve siyah zorluk derecelerinde 4 farklı pistin hizmet verdiği, 3.200 ila 550 metre arasında değişen uzunluklarda bir kayak merkezi burasu.Bunlarla birlikte ayrıca 3.100 metrelik Alp disiplini ve büyük slalom piştide siz kayakçıları bekliyor. Doğal hayatı yaşarken karşınıza birden Kuru kafa işaretli tabelalar çıkabilir. Bunun anlamı; bu noktadan itibaren savaş dönemi için mayınlanmış alanın başlangıcı olması ve şuana kadar bu alanın %100 ü mayından temizlenememiş durumda olduğudur. Kayak merkezi çevresinde bu tabelalara çok rastlanılmasa da aklıdan çıkartılmaması gereken bir noktadır. Bu durum aynı zamanda bu kayak merkezini dünyadaki diğer kayak merkezlerinden ayıran ilginç bir nokta olarak kimi kayak severin tercih sebebi olmaktadır

59


3. Popova Šapka MAKEDONYA Kapıda vize alabileceğiniz bir diğer ülke de Makedonya. Kayak severlerin çoğunun müdavimi olduğu Popova Šapka ve Mavrovo, Makedonya Cumhuriyeti'nin en popüler iki kayak merkezi olarak biliniyor. Biz bu sayımızda Popova Šapka nın güzelliklerini anlatacağız. Önümüzdeki günlerde Instagram sayfamızdan Mavrovo ile ilgili ek bilgileri paylaşıyor olacağız. 20 km piste sahip olan Popova Šapka da ayrıca 2 telesiyej ve 5 telesiki hizmet veriyor. Totova şehrinde olan bu kayak merkezinde10 € ya konaklama yapabileceğiniz bu kayak merkezinde tatiliniz uzatmak için sebep aramanıza hiç gerek kalmayacağının garantisini verebiliriz. 4. Erciyes, KAYSERİ Bahsetmeden geçemeyeceğimiz ülkemizin doğal güzelliği Erciyes! Şehir merkezine çok yakın hava alanı ve gastronomik lezzetleriyle Kayseri, bir çok insan için her kış gidilen bir favori destinasyon.Erciyes dağının şehre yakınlığı ve buradaki kayak merkezinin toplamda 12 kayak pistine, 3 teleski, 2 telesiyej ve 3 baby-lifte sahip olması biz kayak sporu severler için adeta bulunmaz bir fırsat. Skipass ücretleri günlük 55 -80TL civarında ve yetişkin/öğrenci ayrımı bulunmakta. Çevredeki zincir otellerin uygun fiyatlı yüksek kaliteli Konaklama+ekipman+shuttle paketleri kesinlikle denemeye değer.

60


5. Palandöken, ERZURUM Günlerce durmadan yağan kar geceleri -30 dereceye ulaşan soğuk hava çevre ülkeler dahil en iyi kayak pistlerinden birinin olmasına imkan sağladı.Palandöken Kayak Merkezinde, en ünlüleri Kapıkaya ve Ejder olmak üzere toplam 30 pist bulunuyor. 5 telesiyej, 1 teleski, 2 baby lift ve 1 gondol lift hizmetiyle kaliteli karın da sezonun büyük bölümünde bulunan bir yer. Erciyes gibi Palandökende, Erzurum şehir merkezine çok yakın . 6. Kopaonik, SIRBİSTAN Belgrada yakın olan Kopaonik Sırbistanda hizmet veren birçok kayak merkezinden en modern ve gelişmiş olanı. Kopaonik dağı aynı zamanda Gümüş dağı olarak da biliniyor. 32000 kişi/saat kapasiteli 11 telesiyej,14 Teleski ve 1 baby lift bulunmaktadır. Toplam 70 km uzunluğunda 24 piste ev sahipliği yapıyor. FIS standartlarında 3 pistide bulunan bu kayak merkezinde sadece kayak değil aynı zamanda dağ motoru,yamaç paraşütü veya ATV kiralayarak çevrede dolaşabilirsiniz.

61


7. Tahran , Iran Televizyonda gördüğünüz bazı Iran algılarından çok daha farklı bir Tahran sizi karşılıyor olacak. Tahran, İran’ın başkenti olmakla birlikte,80 milyon nüfuslu ülkenin en önemli turistik merkezlerinden biri. Ülkenin en büyük kayak merkezi olan Dizin Kayak merkezi Tahranda olmakla birlikte şehir merkezine çok yakın olan Toçal Kayak merkezi de kayak turizmi tutkunlarının gözdesi konumunda. Biz ülkenin en büyüğü Dizin kayak merkezi hakkında sizlere biraz bilgi verelim istedik. 1969'dan bu yana kayak tutkunları için çalışan teleferik, toplamda 23 pistin olduğu kayak merkezinde kayak severlere hizmet veriyor. Ayrıca pistlerin toplam uzunluğu da 7 kilometreyi buluyor. 500 hektarlık bir alanda 3 bin 800 metre yüksekliğe kurulmuş olan Dizin Kayak Merkezi. 4 tane telesiyej durağı, 2 tane de telesiyej hattı hizmet veriyor. Kayak merkezinin bulunduğu dağ ağaçaların olmamasından dolayı aynı zamanda güvenli ve her yer doğal bir kayak pistine dönüşüyor. 8. Gudauri, GÜRCİSTAN Sadece nüfus cüzdanınızı yanınıza alıp gideceğiniz kayak destinasyonları arasında revaçta olan Gudauri Kayak Merkezi, yeni başlayanlardan profesyonellere kadar her seviyedeki kayakçıya hitap eden yaklaşık 57 kilometrelik bir pisti var. Avrupadaki pahalı kayak merkezi konaklama ve seyahatlerine kıyasla Tiflis’e 120 kilometre mesafedeki Gudauri’de her türlü bütçeye uygun konaklama seçeneği de bulunuyor.

62


9. Brezoviça, KOSOVA Kosova’nın en popüler yerleri olan Prizren ve Priştine’ye oldukça yakın ve Kosovanın en büyük ikinci şehri .Brezoviça, Šar Dağları'nın kuzeydoğu eteklerinde yer alıyor.Avrupada adını iyice duyuran bu merkez Avrupa Komisyonunun 25 Milyon € desteğiyle dünyanın sayılı kayak merkezlerinden biri olma yolunda. Brezoviça kayak merkezi, uzun ve çoğunlukla ağaçsız pistleriyle orta zorluk seviyesindeki kayakçılar için oldukça ideal.Ortalama 1700metre rakımada, 2.500 hektarlık bir kayak alanını kaplayan merkezin adını önümüzdeki yıllarda sıkça duyacağız gibi. 10. Zabljak, KARADAĞ Zabljak Durmitor Dağı'nda kurulmuş, Karadağ'ın kuzeyinde yer alan bir kayak merkezi. Yetişkinler ve çocuklar için farklı pistleri bulunan bu merkez özellikle aileler için uygun ve hesaplı bir kar tatili imkanı sağlıyor. Kayak merkezinin en uzun pisti 3.500 metrelik Savin Kuk, onu 2.630 metrelik Stuoc ve 800 metrelik Javorovaca takip ediyor. Cross-country yapanlarında unutulmadığı 3 ila 12 km arasında parkurlar bulunduğu Zabljak'ta kayak ekipmanları kiralayabileceğiniz yerlerin yanı sıra bir de kayak okulu yer alıyor. Zabljak’a ulaşmak için 170 km uzaklıktaki başkent Podgorica’daki hava alanını kullanabilirsiniz.

63


duygu

geziy

or r

“KIŞ AYLARINDA KEYİFLE SEYAHAT EDEBİLECEĞİNİZ MUHTEŞEM ROTALAR”

Merhabalar, Napolyon Bonapart’ın “Dünya bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu” sözüyle değer atfettiği şehirde, yani dünyanın en keyifli ve özel şehirlerinden birinde doğdum. Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi’den mezun olduktan sonra sektörel bir dergide Yazı İşleri Müdürü olarak çalışma hayatına başladım. Yoğun çalışma temposundan yakalayabildiğim her fırsatı keşiflerle değerlendirmeye çalışan meraklı bir gezginim.

Önceki yıllarda tamamen eğlence olarak gördüğüm seyahat tutkum, bende farklı pencereler açmaya başladığında anladım ki; keşiflerimi çoğaltmam, gözlemlerimde dikkatli olmam ve bunları yazıya dökmem gerek. Çalışmanın, üretken olmanın ve iş geliştirmenin verdiği büyük bir heyecan benimkisi. Şimdi @duygugeziyorr kullanıcı adıyla, Instagram’da beni seven ve keyif alan dostlarımla birlikte geziyoruz. Daha da önemlisi görülmeyenleri görüp, bilinmeyenleri bilmeye gayret ediyoruz. Umarım, keyifli bir şekilde çoğalarak yolumuza devam ederiz. Teşekkürler… Duygu Köksal e-mail: duygugeziyor@gmail.com

64

Malum artık yaz ayları geride kaldı. Deniz, kum, güneş üçlüsünün tadı hala damağımızda. Ama ben her yaşın olduğu gibi her mevsiminde ayrı bir güzelliği olduğu görüşündeyim. Sonbaharda dökülen yapraklar, hafifçe esen rüzgar ve ara ara yağan yağmurlar.. Siz siz olun her mevsimi doyasıya yaşayın. Kim bilir seneye belki aynı ruh halinde olmayız. Sizcede keyif yapmaya değmez mi? MODA’NIN GERÇEK BAŞKENTİ MİLANO İlk olarak sonbahar-kış aylarının en çok yakıştığı şehir Milano’dan bahsetmek isterim. Moda’nın kalbi, pizzanın başkenti, en gözde partilerin adresi diyenler var. Ama; bana göre Milano hepsini içerisinde barındıran bir cennet. En pahalı ayakkabısıyla en ucuz paltosunu aynı yerden alıpta, muazzam bir şıklık içerisinde olmayı kim istemez ki ? Kabul edelim, kendisini seven herkes ister. Eğer Türkiye’ye döndüğünüzde ‘Ayakkabılarımı Milano’dan aldım canım’ veya ‘Milano’da alışverişin verdiği keyif hiçbir yerde yok’ gibi cümleler kurmak istiyorsanız muhakkak alışverişe zaman ayırın.


‘Galleria Vittoria Emanuele II’ Birbirinden pahalı aynı zamanda lüks mağazaların olduğu bu alışveriş merkezini muhakkak gezin. Moda için öyle önemli bir alışveriş merkezi ki Prada’nın tarihteki ilk mağazası burada açılmış. Tam ortasındaki dört koridorunun birleştiği noktada da mutlaka fotoğrafınız olsun. Çünkü; burada fotoğrafı olmayan, Milano’ya gitmiş sayılmıyor. Galleria Vittoria Emanuele II’de alışverişinizi yapmışken aynı meydanda bulunan Milano'nun en önemli ikonu olan ihtişamlı katedral Duomo di Milano'yu görmek. Ayrıca; Corso Buenos Aires, Via Monte Napoleone ve birçok caddede de alışveriş yapabilirsiniz.

Milano'daki en önemli aktivitelerden biride Aperitivo, yani akşamüstü içkisinin yanında atıştırılma sunulması. Saat 5'ten sonra insanların ellerinde birer turuncu içecek yani Spirtz görürsünüz. Mekana gidip Spirtz ısmarladığınızda açık büfede bulunan çeşitliliği oldukça çeşitli yiyeceklerden bir tabak hazırlayabiliyorsunuz. Daha da güzeli bunun sınırsız olması. Gelelim Milano'nun en eğlenceli kısmına. Benim için Milano’da günün keyifli geçmesine sebep olacak yer Brera! Parke taşları, akşamüstü 17:00 itibariyle hareketlenmeye başlaması, yanyana muazzam şekilde sıralanmış olan İtalyan restaurantları, kafe, pub ve barlarıyla Milano'nun en güzel bölgesi diyebilirim.

Çiçekli dondurmalarıyla ünlü 'Amorino'ya uğramanızı tavsiye ediyorum, çünkü Snaplere renk gelmeli. Birde, yemekten sonra dünyanın en leziz şaraplarını tadayım ve bunu keyifli bir ortamda yapayım diyorsanız 'N'ombra De Vin'. Sonbahar rüzgarlarına ragmen bahçesinde oturup sokak satıcılarından güller almayı ihmal etmiyoruz tabii ki.

65


AŞKIN VE LÜKSÜN ŞEHRİ PARİS Sanki aşk için şehir tasarlamak istemişler, bir de yanına hafif rüzgar biraz yağmur birazda soğuk eklemişler ortayada böylesine muazzam bir şehir çıkmış. Paris'in benim için yeri çok farklı. Sevdiğim birçok şeyi içerisinde barındıran, herkese soğuk ama nedense bana çok sıcak gelen bir metropolitan. Öncelikle bir uyarıda bulunmak istiyorum. Yanınıza kalın birşeyler almadan şehir gezisine çıkmayın ! Aksi takdirde hasta olabilirsiniz ve vaktinizin çoğu iyileşmeye çalışmakla geçebilir. Paris'e ne zaman gidilir sorularını duyar gibiyim. Bu konuyla ilgili şunu söyleyebilirim ki bunun zamanı yok.

Çünkü kimi zaman Şubat ayı günlük güneşlik geçiyor, kimi zamansa Haziran ayı bile feci yağmurlu ve yaz koşullarında oldukça soğuk olabiliyor. Birdenbire aşırı sıcak yapıyor; hemen ardından birden bire yine yağmurlar başlayabiliyor. Temmuz ayında yani yaz ortasında öyle bir rüzgar eser ki üşüyebilirsiniz. Bana göre Paris'te iki mevsim var: Sonbahar ve Kış

66

Dünyanın en çok ziyaret edilen aşk şehirlerinden olan Paris'te bulunan birçok ünlü yapı UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır. En az 6-7 günlük bir seyahat planlamanızı öneririm ki doyasıya gezebilin diye. Acele etmeden, keyifle çevreyi dolaşmak ister ve şehrin romantik havasını sonuna kadar tenefüs edeyim derseniz başlangıç olarak Sen Nehri (Seine) mükemmel bir adres olur. Sonrasında ise nehrin kenarında bulunan dünyanın en meşhur ikonlarından biri olan Eyfel Kulesi (Eiffel Tower)’ne çıkıp Paris’e tepeden bakmayı da ihmal etmiyoruz.


Paris’in halkının sıkça çimlerinde oturup şaraplarını yudumladıkları, halka açık yeşil alanı olan Champ de Mars üzerine inşa edilmiş olan bu görkemli yapı, tamamen demirden yapılmış. Kulenin ziyaretçileri üç farklı asansörle kuzey, batı ve doğu kanatlarından ilk iki platforma ulaşıyor.

Louvre Müzesi

Cafe de Flore

Sonrasında; hazırlayacağınız iyi bir programla, 21 metre yüksekliğinde cam bir piramit görünümüne sahip Louvre Müzesi'ni ziyaret edebilirsiniz. Dünya'nın en büyük müzelerinden biri olan bu müze Paris'te görülmesi gereken en önemli ikonlardan biridir. Gastronominin başkenti olarak kabul edilen Paris uluslararası bir üne sahip olup, Fransız mutfağıysa dünyanın en önemli mutfakları arasında yer almaktadır. Eğer, dünya mutfaklarına açık biriyseniz başta Paris yemekleri olmak üzere diğer Fransız yemekleri gezi boyunca size keyifli anlar yaşatacaktır. Restoran tabiri aslında Fransızca “restaur” yani restore etmek kelimesinden gelmekte olup bu kelimenin 1765 yılına dayandığına inanılır. Fransızlar yemeği severler. Dışarıda yemek yemek, Paris’teki en büyük keyiflerden biridir.

Kulenin ilk katında Gustave Eiffel ve 1889’deki sergiden görüntülerin izlenebileceği bir kısa film gösteriliyor. Ayrıca Eyfel Kulesinin tarihinin anlatıldığı bir sergi bulunuyor. İlk ve ikinci katlarda restoran ve kafeler mevcut, muhakkak vakit geçirmenizi en azından bir kahve içmenizi öneririm. Üçüncü kattaki en üst platforma ulaşmak isteyen bir ziyaretçi, ikinci katta aktarma yapıp başka bir asansöre geçiyor. 3. katta Gustave Eiffel’in nefes kesici Paris manzarasına sahip özel dairesi bulunuyor.

Yemek yemeden önce karar vermeniz gereken önemli bir nokta var. Tadımlık yemekler mi istiyorsunuz, doyurucu lezzetler mi? Paris'teki her mekanda farklı bir tarz, farklı bir atmosfer var. Dolayısıyla hem yerel hemde dünya mutfağından lezzetleri tatma şansınız var. Bistrolar eğlenceli vakit geçirebileceğiniz, tadımlık yemeklerin olduğu küçük mekanlar. Birahaneler ise şarap ve biraları doyurucu yemeklerle servis eder. Seçim size kalmış. Fakat çok önemli bir notu sizinle paylaşmak isterim ki, Parisli restoranlar en lezzetli yemeklerin temsilcileridir. Peynir & şarap ikilisinin en lezzetli ve en kalitelilerini kullanırlar. *Not: Rivayete göre “bistro” sözcüğü, Napolyon Savaşları’nın 1815’te sona ermesinin ardından Paris’te bulunan sabırsız Rus Kazak subaylarının garsonlara kendi dilinde “bystro” yani “çabuk!” diye seslenmeleri üzerine çıkmıştır.

Eiffel Kulesi Asansöründen

67


Museum Hotel Sadece 30 çok özel odası bulunan Museum Hotel, tahmin edilenin aksine oldukça geniş ve bir o kadar da “eşsiz” bir alana konumlanmıştır. Eski harabe, mağara ve yıkıntı evlerin aslına sadık kalınarak, özenle restore edilmesi sonucu meydana gelen Museum Hotel, Kapadokya bölgesinin “ilk lüks oteli” olarak bu alanda Kapadokya için oldukça seçkin bir örnek olmayı başarmıştır. Eşsiz konumu sayesinde oda ve süitlerinin çok büyük bir bölümü, Restaurant, Teraslar ve Barlarının ise tamamı Kapadokya’nın muhteşem manzarasına hakim olan Museum Hotel’den; Göreme vadisi, Aşk vadisi, Güvercinlik Vadisi, Kızıl Vadi, Avanos ve Erciyes dağı gibi görsel anlamda Kapadokya'nın en önemli görsel güzellikleri kuşbakışı seyredilebilmektedir. Açıldığı ilk günden itibaren seçkin misafirlerine en özel ve etkileyici hizmeti sunmayı hedef edinmiş olan Museum Hotel, Kapadokya bölgesini ziyaret eden en seçkin misafirlerin değişmez ve öncelikli tercihidir. Museum Hotel’in konumlandığı özel alan binlerce yıllık onlarca mağara ve taş evlerden oluşmaktadır. Museum Hotel bünyesinde bulunan ve oldukça titiz bir restorasyon işleminden geçmiş mağaralarda, tıpkı tarihi Uçhisar kalesinde olduğu gibi, Hitit, Pers ve ilk Hıristiyanlar olan Romalıların yaşadıkları bilinmektedir. Selçuklu dönemiyle birlikte elle yontulmuş sarı taşlarla yapılan evler de yaşam yerleri olarak kullanılmaya başlamıştır. Bünyemizdeki taş evler bugün; Resepsiyon, Taşköşk, Eflatun Suite ve Restaurant (Lil’a) olarak değerlendirilmiştir. Museum Hotel, Tekelli mah. No.1 Uçhisar 50240 Nevşehir




5


2015’te Star Wars: The Force Awakens filmi ile yeni bir üçlemenin kapıları Star Wars hayranlarına aralandı. Bu film kimine göre iyi, kimine göre ise kötüydü. Çünkü 15 yıl gibi uzun bir sürenin ardından Lucas Film, yeniden Star Wars çekmeye başladı. 2016’da gelen Rogue One ise Lucas’ın üzerinden attığı heyecan sayesinde daha iyi bir yere geldi. Elbette Rogue One bu yeni üçlemenin bir parçası değil. O nedenle The Last Jedi filmini direkt olarak The Force Awakens ile karşılaştırıyoruz. Her şeyden önce Disney’in gücünü arkasına alan Lucas Film, üzerindeki hamlığı iyice atmış ve modern sinema dünyasına kendisini tam anlamıyla dahil etmiş durumda. Zira 2015’te eleştirilen birçok nokta The Last Jedi’da mevcut değil. Yeni üçlemenin genel konusu, Darth Vader ve İmparator’un ölümünün ardından acil durum planı olarak devreye giren First Order’ın yükselişini ve halen evrende İsyancılar olarak devam eden oluşumun onlara ne gibi zorluklar çıkardığını konu alıyor. The Force Awakens’ta First Order evrende ses çıkaracak konuma gelmiş, Prenses Leia önderliğindeki İsyancılar ise eskiye nazaran daha güçlü ve First Order için bela olabilecek potansiyele gelmişti. Han Solo ve Prenses Leia çiftinin oğlu Kylo Ren (Ben Solo) ise Luke Skywalker’dan Jedi’lık eğitimi alırken ona ihanet ediyor ve Yüce Lider Snoke’un himayesine girerek gücün karanlık tarafına kendini iyice kaptırıyordu. Bütün bu olaylara bir anda dalan Rey ve ona her daim destek olan eski Stormtrooper Finn ise kendilerini sudan çıkmış balık şeklinde lanse ettiler ve filmin sonuna doğru Rey’in nasıl Kylo Ren seviyesine çıkabileceğini gördük. Kısaca böyle toparlayabiliriz. The Last Jedi ile her şeyden önce 3 metrelik dev Snoke’u daha yakından görüyoruz. Artık hologramlar yok. Elbette Kylo Ren, Rey’e olan yenilgisinin ardından Snoke’un yanına eğitimini tamamlamak üzere gidiyor. Eğitimini tam anlamıyla tamamladı mı göremiyoruz ama Snoke’dan çok sağlam bir fırça yediği kesin. Bu sırada Prenses Leia önderliğindeki İsyancılar, giderek büyüyen First Order karşısında pek bir şey yapamıyorlar. Filmde devamlı First Order’dan kaçmakla uğraştılar. First Order’da dediğimiz gibi yeni İmparatorluk olma yolunda çok sağlam adımlar atıyor. Olayların tartışmalı ismi Rey ve Luke Skywalker, Jedi’lar için kutsal olan bu özel adada bir araya geliyorlar. Filmin ilk yarısı Luke ve Rey’in “eğitim” uğruna birbirleriyle didişmelerini seyrediyoruz. Kylo Ren’den sonra Luke kimseyi eğitmek istemiyor ve Jedi kültürünün artık sona ermesi gerektiğini düşünüyor. Rey ise direniyor, direniyor ve sonunda Luke’un onu eğitmesine sebep oluyor. Finalde ise tüm karakterler bir araya geliyor ve eski bir İsyancı gezegeninde First Order ile İsyancılar, sağlam bir çarpışma yaşıyor.

72


The Force Awakens’ta Kylo Ren’in Luke’u yüz üstü bırakıp Snoke’un himayesine geçtiğini ve Luke’un kendisini suçlayıp uzaklara gittiğini biliyorduk. The Last Jedi’da bu “uzaklar” olan kutsal Jedi adasını gördük. Luke Skywalker gerçekten de Ren’e olanlar için kendisini suçluyor. Jedi Master olarak olacakları önceden görüp engel olması gerektiğini düşünüyor. Sonunda Han Solo’nun Ren tarafından ölümünü Rey’in ağzından duyunca, bir an olsun yumuşuyor. Elbette bu yumuşama direkt olarak olmuyor. Rey’i eğitmemek adına kendisini epey bir süre zorluyor. Zira Luke kendisini Güç’e karşı oldukça kapatmış durumda. Jedi’lıktan uzaklaşmış, ölümünü bekleyen bir ihtiyar olmaya doğru gidiyor. Kendisini bir nevi Star Wars: A New Hope’ta yer alan Obi-Wan Kenobi gibi düşünebiliriz. Ben ikisini birbirine oldukça benzettim. Yeni üçlemenin ilk filminde akıllardaki en büyük soru Skywalker ve Ren arasında geçenler olmuştu. İkinci filmde bu konuya da zaman zaman ışık tutuluyor. Tutulan her ışıkta hikayenin gerçeğe biraz daha yaklaştığını görüyoruz. Öncesinde sadece Kylo’nun karanlık tarafa geçip Skywalker’ı yüz üstü bıraktığını duyduk. Sonra aynı hikayeyi Kylo Ren’in ağzından, “Luke Skywalker beni uyurken öldürmeye çalıştı, ben de kaçtım” şeklinde dinledik. Finalde ise Luke, olanları tüm çıplaklığıyla anlattı. Asıl olay şu: Luke, Ren ve yanındakileri yeni Jedi nesli olmaları için eğitirken, Snoke her geçen gün Ren’in aklını çeliyor ve onu karanlık tarafa giderek yaklaştırıyor. Luke da bunu eğitimler sırasında fark ediyor ama pek ses çıkarmıyor. Sonunda bir gün Luke’un kafasına kendisinden beklenmeyecek bir şey esiyor ve bizim Jedi Master, Kylo Ren uyurken onu yatağında ışın kılıcıyla öldürmek için odasına gidiyor. Tam öldüreceği sırada Luke hata yaptığını, böyle bir hareket yapmaması gerektiğini düşünüyor ve kendisinden utanarak hareketinden vazgeçiyor. Elbette Kylo Ren bunu fark ediyor ve olanları Luke’dan dinlemeyerek direkt olarak Luke’a ihanet ediyor ve doğruca Snoke’un emrine giriyor. Halbuki oturup biraz konuşsalar, işler tatlıya bağlanabilirdi!

REY GERÇEKTEN KİM? Olay isim Rey, aslında hiç kimse. Ailesi Rey’in olduğu gezegende yaşayan ve para uğruna Rey’i bebeklikten satan basit birer hurdacı. Hatta Kylo Ren, Rey’e ailesinin öldüğünü ve mezarlarının nerede olduklarını dahi söylüyor. İşin en şaşırtıcı yanı, Rey’in de başından beri bu sırrı bildiği. Sadece kendisine itiraf etmeye korkuyor ve böyle bir tavır alıyor. Kısaca Rey, herhangi bir Jedi soyundan gelmediği gibi, Jedi’lar ile uzaktan yakından bir ilişkisi de olmuyor. Peki bütün bu Güç’e nasıl sahip oluyor? Rey gerçekten iyi bir dövüşçü ve ışın kılıcını iyi kullanan biri. Kylo Ren’i yenmesinin en büyük sebebi aslında bu. Güç ise sadece Jedi Master’dan öğrencilerine geçen bir yetenek değil. Evrendeki bütün maddeler arasındaki dengeyi kuran sonsuz bir güç. İçinde bu gerçek gücü hisseden herkes de, Rey gibi, Güç’ü kullanabilir. Prenses Leia Skywalker 27 Aralık 2016’da aramızdan ayrılan Carrie Fisher, nam-ı diğer Prenses Leia, bu filmde de var. Bunun en büyük sebebi çekimlerin neredeyse çoğunda Carrie Fisher’ın olması. Zaten filmin başından, ortasından, sonuna kadar Prenses Leia’yı hep görüyoruz. Yani kesilmiş ya da sonradan eklenmiş ilginç sahneler, başından beri planlanan kurguya ani ölüm haberi nedeniyle ters düşen herhangi bir şey yok. Bu oldukça sevindirici oldu. Prenses Leia’yı son kez olsun adam akıllı izlemek elbette güzel. Peki ya yeni üçlemenin son filmi, yani Star Wars 9’da? Bu halen tartışma konusu. Prenses Leia, herkesin tahminin aksine bu filmde ölmedi. Hatta İsyancılar’ın son sahnede küllerinden doğması konusunda Prenses Leia halen patron olarak film bitti. Yani Bölüm 9’da Prenses Leia karakterini görmemiz hiç şaşırtıcı olmaz. Ama maalesef Bölüm 9 için daha çekimler başlamadı ve haliyle Carrie Fisher’ın olabileceği hiçbir sahne de yok. Rogue One’da olduğu gibi CGI ile filmde yer alabilir mi? Mümkün ama Disney veya Lucas, asla bütün bir film boyunca Prenses Leia’yı CGI ile sahnelerde göstermez. Ya Prenses Leia gösterilmeden bir şekilde öldü veya hikayeden ayrıldı şeklinde gösterilecek, ya da Rogue One’da olduğu gibi az sahne verilerek CGI ile oraya oturtulacak. Keşke bu filmde ölseydi de bütün bu kargaşa ortadan kalksa, Leia karakterine de şanlı bir son yakışsaydı diyoruz. Son olarak, Prenses Leia’nın da kardeşi gibi Güç’ü kullanabildiğini söyleyerek olay yerinden uzaklaşalım!

73


LOKALL NEDİR? LOKALL, iki ayda bir yayınlanan İzmir Kent Rehberi görevi gören bir etkinlik ajandasıdır. Etkinlikler yayın ekibi tarafından seçilir, teyit edildikten sonra listelenir. Listelenen etkinliklerde, İzmir kent kimliğine ve kültürüne katkı sağlayan sanat içerikli aktivitelere öncelik verilir. LOKALL ile İzmir etkinliklerini, İzmir mekanlarını, sokak arası-satır arası kültür sanat havadislerini kısacası tüm İzmir’i kolaylıkla takip edebilirsiniz. Harita formatında olan yapısı ile de okuması, çantada cepte taşıması kolaydır. Facebook, instagram, twitter @lokallonline www.lokall.online

74



KONSER

KONGRE

TİYATRO

KONSER

1.12.2017 Ceylan Ertem “Sezen Aksu Tribute” 21.00 @Ooze Venue

3. Uluslarası Gastronomi Turizmi Kongresi 07 - 09.12.2018 @fuarizmir

8.12.2017 Son Zenne 20.30 @Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu

8.12.2017 Büyük Ev Ablukada - Fırtınayt 22.00 @Hayal Kahvesi Optimum

1.12.2017 Vega 22.00 @Optimum Hayal Kahvesi

9.12.2017 Deniz Tekin 20.30 @Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu

KONSER

OPERA

15.12.2017 Hüsnü Arıkan 22.30 @İZ Performans

2.12.2017 Sevil Berberi 20.00 @Elhamra Sahnesi

BİTMEDEN

Jazz Blues Night

16.12.2017 Anathema 21.30 @İzmir Arena

ONGOING Sergi: Dizelerin Renkleri 23.10 10.12.2017 @Folkart Gallery

5.12.2017 19.00 @Public House

Kalben 22.00 @Container Hall

KONSER

KONSER

20.12.2017 Olten Filarmoni İbrahim Yazıcı - Klass Brothers & Cuba Percussion Classic Meets Cuba @AASSM

23.12.2017 Mabel Matiz 21.00 @Container Hall

22.12.2017 Adamlar 23.00 @Ooze Venue

25.12.2017 Çakırcalı Efe 20.00 @Sabancı Kültür Sarayı

KONSER

KONSER

27.12.2017 Bağcan Güneş Trio 21.00 @Kepler

28.12.2017 Umut ile “Sessiz Şarkılar” 20.30 @Gestin Cafe

76

TİYATRO


TİYATRO ÇAKIRCALI EFE

25.12.2017 20.00

SABANCI KÜLTÜR SARAYI


KONSER

TİYATRO

KONSER

TİYATRO

5.1.2018

9.1.2018 Köşe Yazıları Yılmaz Özdil - Müjdat Gezen @Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu

12.1.2018 Cem Adrian 23.00 @Ooze Venue

12.1.2018 Kaç Baba Kaç 20.30 @ Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu

Koray Avcı 23.00 @Ooze Venue

KONSER

6.1.2018

12.1.2018 Deniz Tekin 23.00 @Ooze Venue

Cem Adrian 23.00 @Ooze Venue

FUAR

KONSER

16-18.1.2018 IF Wedding 2018 @İzmir Fuar

13.1.2018 Yener Çelik 22.00 @Optimum Hayal Kahvesi

TİYATRO

KONSER

KONSER

13.1.2018 Levent Yüksel 23.00 @Ooze Venue

19.1.2018 20.30 20.1.2018 20.30 Kibarlık Budalası @Sabancı Kültür Sarayı Yeni Türkü @ Bostanlı Suat Taşer Hasan Tahsin Salonu Tiyatrosu

20.1.2018 23.00 Berkay

FESTİVAL

KONSER

21.1.2018 12:00 İZMİR WAFFLE FESTİVALİ @Alsancak / Kordon

22.1.2018 Enel Aşk 22.30 @ Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu

21.1.2018 Son Feci Bisiklet 21.00 @ Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu

26.1.2018 Hayko Cepkin 23.00 @Ooze Venue

@Ooze Venue

KONSER

FESTİVAL

TİYATRO

TİYATRO

27.1.2018 Yavuz Fest 14.00 @İzmir Arena

27.1.2018 Azizname 20.30 @Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu

28.1.2018 Azizname 20.30 @Narlıdere A.K.M

78


KONSER CEM ADRÄ°AN

6.1.2018 23.00

OOZE VENUE



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.