T h e PA L A Yıl: 4 Sayı: 35
MAYIS 2012
ESU INTERNATIONAL PUBLIC SPEAKING COMPETITION 2012 19 MAYIS ŞENLĐĞĐ DÜŞÜNCE BAHÇESĐ KĐTAP SÖYLEŞĐLERĐ INVANTUS-PALA ANKARA GEZĐSĐ ANTALYA ZEKA OYUNLARI PROJE ÖDÜLÜ IIMUN AYAZAĞA IŞIK LĐSESĐ PALA-TĐYATRO
SAYFA
2
Inventus Kulübü öğrencileri ile bilimsel gelişmeleri yakından takip etmek ve öğrencilerimizin bilime olan ilgilerini arttırmak amacıyla 16-17 Mayıs 2012 tarihlerinde Ankara’ya gezi düzenledik. Gezimizin ilk gününde öncelikle Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Müzesine gittik. Orada öğrencilerimiz Planetaryumda Đklim değişikliği ve gezegenlerle ilgili bir film izlediler. Sonrasında ODTÜ Kimya bölümünde bir laboratuvarı gezme fırsatı buldular. Bu laboratuvarda güneşten gelen ışığı elektrik enerjisine çeviren cihazlar öğrencilerimize tanıtıldı. Bu cihazların güneş enerjisi ile çalışan arabalara, hesap makinelerine, saatlere ve elektrik enerjisinin kullanılabildiği tüm alanlara uygulanabileceğini öğrendik. Bu cihazlar ayrıca televizyonlarda ve birçok çeşit ekran yapımında kullanılabilmektedir. ODTÜ’deki son durağımız Fizik Bölümü oldu. Orada CERN’ün “Bilimi Hızlandırıyoruz” isimli sergisini de gezdik. Parçacık hızlandırıcı ve parçacıkların çarpışmasından doğan yeni atom altı parçacıklarla ilgili bir simülasyon izlediler. Halen araştırılmakta olan Higgs Bozonu ile ilgili bilgi aldılar. Gezimizin ikinci gününe Hacettepe Beytepe Kampüsündeki Fizik Mühendisliği Bölümünde Fizik Oyunları Laboratuvarını gezmekle başladık. Burada öğrencilerimiz fizik derslerinde gördükleri konularla ilgi hazırlanan deney düzeneklerini görme ve birebir deneme fırsatı buldular. Đkinci günün son durağı Anıtkabir idi. Öğrencilerimiz rehber eşliğinde Anıtkabirde bulunan müzeleri gezdiler.
Pınar NĐSANOĞLU/ Dilara AHSEN
SAYFA
3
Sevgili The PALA Okuyucuları, Dört yıl ve otuz beş sayı! Şartlar ne olursa olsun peşini bırakmadığımız bir yayın, The PALA. Lise öğrencisi olduğum yıllarda okul koridorunda bulunan bir panoyu kullanmak için müdürün peşine nasıl takıldığımızı ve o pano için neler yaptığımızı hiç unutmadım. Bu gün kendi okulumda, istiyorum ki herkes bir yerlerde bir şeyler üretsin! Evet, dört yıl geçti ama okulumuzun her köşesinde birileri bir şeyler üretir hâle geldi. Katkı sağlayan ve emek verenlere teşekkür ederim. Bu yılın son sayısında tatille ilgili bir yazımı okuyucularla paylaşmak istiyorum.
Tatil Reçetesi! Tatil, öğrenciler ve veliler için birçok beklentiyi de beraberinde getiriyor. Her tatil öncesi yeni umutlar, alınan yeni kararlar hayata geçirilmeye çalışılıyor. Veliler, çoğu zaman beklentilerini çok yüksek tutuyor; ya tek taraflı düşünerek çocuklarının ders çalışmalarını istiyor ya da ne yapacaklarını bilemiyor. Öğrenciler, tatilin tadını doyasıya çıkartmak için, olanaklarına göre, onları en çok mutlu eden aktiviteleri gerçekleştiriyor ya da sadece ders çalışmaya devam ediyor. Ama bir gerçek var: Đnsanoğlu ertelemeyi seviyor, bu nedenle de öğrenciyken, özellikle ikinci döneme bırakılan birçok şey oluyor. Bunların hangisi doğru? Tatil ne demek? Bomboş kalmak veya rutine devam etmek mi, doğru olan? Aslında bu soruları çoğaltmak ve işi iyice karıştırmak elbette mümkün ama anlamlı yanıtlar arayarak akılcı yollar bulmaya çalışmak gerek. Ne de olsa herkes sağlıklı bir sonuç için reçete ister! Bu yazının sonunda, okuyanlar istedikleri tılsımlı sözcükleri ve reçeteyi bulabilir mi bilemiyorum ama işin doğrusunu saptamakta yarar var. Değerlendirme, başlangıçta her öğrencinin yapması gereken birinci aşamadır. Öğrenciler, kendini ve yaşadığı süreci en doğru şekliyle değerlendirmeli ve bu konuda objektif ve samimi olmalıdır. Okul yaşantısında bakılması gereken birçok şey vardır ama en önemli iki tanesini özellikle incelemek gerekir. Bunlardan birisi akademik süreç, diğeri ise ders dışı etkinlikler ve sosyal gelişimdir. En kolay değerlendirme akademik alanda yapılır çünkü ortada sınavlar ve sayısal veriler vardır. Çoğu zaman gözden kaçırılan ise sosyal gelişim sürecidir. Bu alan, öğrencinin ileride alışkanlıklarının, iç disiplininin, yaratıcılığının, münazara yeteneğinin, analitik düşünce yapısının, girişimciliğinin, değerlerinin ve üretkenliğinin, kısacası; bireyi birey yapan tüm özelliklerin ortaya çıktığı alandır. Bu anlamda hangi kulüplerde görev alındığına, hangi sosyal ya da bilimsel projeler üretildiğine, hangi kültürel etkinliklere katılarak yaşama ve kişisel gelişime katkı sağlandığına dikkatlice bakmak gerekir. Planlama, yapılan değerlendirmeye göre en kritik ikinci aşamadır. Bu aşamada, şartları göz önüne alarak gerçekçi olmak gerekir. Özellikle akademik verilere göre eksik olan dersler ve konular saptanarak bir çalışma planlanmalı ve bu yazılarak kayıt altına da alınmalıdır. Bu planın içinde; öncelikler, ders çalışma süreleri, kapsam ve tekrar çalışmaları olmalıdır. Ancak, tatilin ilk üç/dört gününde dinlenmekte yarar vardır. Bu arada dinlenmenin tanımını da yapmak uygun olur. Türk Dil Kurumundaki tanıma göre dinlenmek: Güç kazanmak için çalışmaya ara vermek, yorgunluğunu gidermek, soluklanmak, istirahat etmektir. Peki, yorgunluk nasıl giderilir? Bunun için kitap okumak, doğaya çıkmak, gezinti yapmak, sanatsal ve sportif etkinliklerde bulunmak, sadece birkaç yoldur. Bunlardan bir ya da birkaçı değerlendirilebilir. Ama dinlenme zamanlarında çokça televizyon izlemek, bilgisayar başında fazla vakit geçirmek veya rutin aktiviteleri tekrar etmek yarar sağlamaz. Planlamanın içinde yukarıda sözü edilenlere ölçülü olacak şekilde yer vermek, verim sağlayacaktır. Veliler ve öğrenciler planı birlikte yaparak tatil sürecini paylaşabilirler. Đletişim olanaklarının gelişmesine karşın, birçok insanın ve aile bireylerinin birbirinden uzaklaştığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu nedenle, tatiller her anlamda fırsata dönüştürülebilir. Birlikte yapılan planlar, beraberinde paylaşımı getirir ve baskıyı azaltır. Veliler, izleyici ve kararlı olmalı, alınan kararları birlikte uygulamalıdır. Bu aşamada öğrencileri yüreklendirmek, motive etmek, doğru davranışları kaçırmamak ve bunları fark ettiğini hissettirmek veya paylaşmak başarıyı da yükseltecektir. Tüm bunlara karşın, insanoğlu alışkanlıkları ile yaşamını sürdürmeyi seviyor ve özellikle onu zorlayacağını düşündüğü konuları ertelemeyi tercih ediyor. “Anı yaşamak” ve “tadını çıkartmak” adına yapabileceklerinden vazgeçerek bahaneler üretiyor ve kolayı seçiyor. Oysa planlı olan ve planını gerçekleştirerek başarılı olan insanlar da bu durumdan vazgeçmiyor, vazgeçemiyor! Hangisi daha anlamlı? Dinlenmek; zamanı boşa geçirmek, aşırı uyumak, miskinlik yapmak demek değildir. Bu durum insanı dinlendirmez, aksine sorumluluklarını her hatırladığında, kişi, omuzlarındaki yükün daha da ağırlaştığını hisseder. Bu anlamda, tatillerde düzenli ders tekrarı yapılması, eksiklerin giderilmesi ve anlamlı sosyal aktiviteler kişinin öz güvenini geliştirerek onu okula hazırlar. Peki, uygun olan tatil planı nasıl yapılır? Đşte bu sorunun yanıtını her öğrenci kendine bakarak bulacak ve oluşturacaktır. Bunun için doğru değerlendirmeyi yapan, kendini tanıyan, eksik olduğu yönleri bilen ve zamanı doğru planlayarak yönetebilen öğrenci başarılı olacaktır. Güne erken başlayarak, cep telefonun, televizyonun, bilgisayarın kapalı olduğu ve caydırıcılardan uzak, uygun bir fiziksel ortamda, zihnin açık olduğu anı kaçırmadan ders tekrarı yapmak verimi arttıracaktır. Yukarıda sözü edilen diğer aktiviteleri de programa dâhil ederek dolu dolu yaşanan bir günün sonunda farklı kaynaklardan ders tekrarı yapmak pekiştirmeyi de sağlayacaktır. Unutulmaması gereken önemli konu, başarıyı hedeflemek ve tatili bir fırsat olarak görebilmektir. Yeni başlangıçlar yapmak için, en doğru reçeteyi aramak yerine, bebek adımlarıyla ilerlemek ve başardıkça diğer planları hayata geçirmek daha doğru olacaktır.
Ömer ORHAN Okul Müdürü
THE
PALA
SAYFA
4
FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi MUN Kulübü öğrencileri 2011-2012 Eğitim Öğretim yılının son konferansı olan IIMUN’de (ĐTÜ International Model United Nations) başarılı bir performans sergilemişlerdir. 14-16 Nisan 2012 tarihleri arasında düzenlenen konferansa Çin ve Fransa’yı temsilen katılan öğrencilerimiz konferans sonunda verilen ödüllerden de iki tanesine layık görülmüşlerdir. Çin delegasyonundan Uğur Koç En Seçkin Delege (Outstanding delegate), Fransa komisyonundan da Tuğçe Cengiz Gelecek Vaat eden Delege (Promising Delegate) ödüllerini alarak bizi gururlandırmışlardır. Ayrıca öğrencilerimizden Semih Bayraktar da Silahsızlanma Komitesinde Başkan olarak görev yapmıştır.
Melda CEMAL
SAYFA
5
Editörden Merhaba Sevgili The PALA okuyucuları, Yılın son The PALA’sıyla karşınızdayız. Yine oldukça yoğun ve yorucu bir yılı geride bırakmanın tatlı yorgunluğu içindeyiz. Bu son sayımızla sizlere bu eğitim-öğretim yılı için veda ediyoruz. Sayın Müdür Bey’in tavsiyeleriyle tatilimizi en güzel şekilde geçirmeniz dileklerimle. Đyi tatiller, iyi okumalar...
Erdem Mümtaz HACIPAŞAOĞLU .
FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Okul Gazetesi The PALA (The Press Association of Lycee Attiudes) Đmtiyaz Sahibi Ömer ORHAN Sorumlu Müdür Yardımcısı Hakan KULABER Sorumlu Öğretmenler Zafer YAZ Mizan COŞKUN Web Yayım Serkan YAMAN Berna HAMARAT KAYA Baskı & Cilt Şevki SÜTÇÜ Renkli Basım Nuri ÇEVĐK Editör Erdem Mümtaz HACIPAŞAOĞLU Dizgi Zafer YAZ Düzeltmen Zafer YAZ Mizan COŞKUN E-Mail: palabasvuru@hotmail.com
Yazarlar E. Mümtaz HACIPAŞAOĞLU Çiğdem KORBEK Çiğdem TISOĞLU Dilara AHSEN Dilara DEMĐR Gülin ŞEKERCĐ Kazım ERGENÇ Melda CEMAL Merve SAVRAN Mazal DOZBAHAR Pelin GÜZEL Pınar NĐSANOĞLU Savaş AKYILDIZ Tuğba ELTER Ümit Bahadır KARACA Yalçın YALÇINKAYA Zeynep GÜNAY ÖZDEMĐR Zafer YAZ
SAYFA
6
SAYFA
Zafer YAZ
7
SAYFA
8
Merhaba arkadaşlar, The PALA Tiyatro bölümünün bu sayısında sizlere engelli sanatçıların sahnelediği bir oyun hakkında bilgi vereceğim. 22 Mayıs 2012 tarihinde Maslak Tim Show Center’ın tiyatro sahnesinde BESAT’ın (Bedensel Engelliler Sanat Tiyatrosu) sergilediği “Bizim Evin Hâlleri” adlı oyundan bahsedeceğim. Öncellikle oyunun amacı bedensel engelli insanlara yardım etmek olduğunu belirtmek isterim. 5 bilet 1 tekerlekli sandalye kampanyası altında. Ben, Elif ÖZGE, Kerimcan MALTEPE, Dilara DEMĐR ve Koray ALPAY oyunu seyretmeye gittik. Hem hepimizin ilk defa engelli sanatçıların tiyatrosunu seyretmek hem de bir tekerlekli sandalye alarak engelli insanlara katkı sağlamak amacıyla bu tiyatroya gittiğimizi söyleyebilirim. Oyun, iki perdelik komedi türünde bir oyundu. Oyunda deliler hastanesinden kaçmış iki delinin başından geçenler anlatılmakta, tüm bunlar yapılırken bedensel engelli insanların sorunları da dile getirilmekteydi. Bedensel engelli sanatçılar, "Beden oyuncunun enstrümanıdır.” mantığına uyarak ellerinden geldiği kadarıyla bizlere başarılı bir performans sergilediler. Salondaki seyirciler oyun sonunda oyuncuları ayakta alkışlamaları hem oyunculara hem de bizlere duygusal anlar yaşattı. Engelli sanatçılar, tüm bedenin kullanılmasını gerektiren tiyatro sanatını büyük bir başarıyla seyirci karşısına çıkarırlarken akıllarda “Hangimiz engelli? Siz mi, biz mi?” sorusu canlandı. Bedensel engelli insanların aslında engel tanımadıklarını, imkân verildikçe her işi başarabileceklerini bir kez daha kanıtlamış oldular. Böyle bir oyunu biz seyircilerle paylaşan BESAT’a, beni ve arkadaşlarımı bu oyuna yönlendiren Elif ÖZGE arkadaşıma çok teşekkür ederim. BESAT hakkında daha fazla bilgiyi www.besattiyatro.com adresinden ulaşabilirsiniz. Bir dahaki sayımızda görüşene kadar tiyatro nefesiniz olsun dostlarım.
Ümit Bahadır KARACA
SAYFA
9
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi’nin düzenlediği “Bahara Merhaba Pikniği” 9. sınıf öğrencileriyle 09 Mayıs 2012 Çarşamba günü gerçekleştirilmiştir.
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi’nce 30 Nisan 2012 tarihinde, 12. sınıf öğrencilerine, “LYS Öncesi Öneriler ve Tercih Dönemi” konulu seminer düzenlenmiştir.
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi’nin düzenlediği Işık Üniversitesi Işık Günü gezisi 12. sınıf öğrencileriyle 04 Mayıs 2012 Cuma günü gerçekleştirilmiştir.
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi’nin düzenlediği “Bahara Merhaba Pikniği” 10. sınıf öğrencileriyle 11 Mayıs 2012 Cuma günü gerçekleştirilmiştir.
Gülin ŞEKERCĐ
SAYFA
10
19 Mayıs 2012 Spor ve Sanat Etkinliklerimizle öğrencilerimizle bir araya geldik. Şenlik havasında geçen organizasyonda birçok gönüllü öğrenci görev aldı. Sabah 11.00’de Genel Müdürümüz Sayın Alp GÜNAY, Okul Müdürümüz Sayın Ömer ORHAN, öğretmenler ve öğrencilerin eşliğinde kortej yürüyüşü yapılarak Atatürk büstüne çelenk sunulmuş ve saygı duruşu yapılmıştır. Çelenk sunumunun ardından Genel Müdürümüz Sayın Alp GÜNAY tarafından başlama vuruşu yapılarak Futbol maçları başlamıştır. A Blokta öğrencilerin hazırladığı dans gösterileri, okul orkestrası ve şarkılar Sempre Arte çalışmaları, veliler öğrenciler tarafından keyifle izlenmiş ve dinlenmiştir. Öğrenciler için birçok yarışma yapılmış, sınıflar arası voleybol, futbol, masa tenisi müsabakaları düzenlenmiştir. Öğlen mangal keyfi yaşanmış programın sonu Sempre Arte Konseri ile son bulmuştur. Kardeş okul olarak Bayrampaşa Şair Baki Đlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencilerinden 20 öğrenciyi okulumuzda ağırlanmış. Birçok etkinliğe katılmıştır.
THE
PALA
Zeynep GÜNAY ÖZDEMĐR
SAYFA
11
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Kutlamalarında, 2011-2012 Sempre Arte Yıl Sonu Etkinlikleri düzenlendi. Yıl boyunca Sempre Arte etkinliklerinde görev alan enstrüman çalan öğrenciler Klasik Müzik konseri verirken, koroda görevli olan öğrenciler ise Popüler Müziklerden seçmeler sundular. Resim öğrencileri ise, kendi tasarımlarını yaptıkları kitap ayraçlarını konuklar ile paylaşırken, kendi ayraçlarını tasarlamak isteyen konuklara yardımcı oldular.
Merve SAVRAN / Çiğdem TISOĞLU Sevgili The PALA okuyucuları, geçen ayki sayımızda Genç TEMA Lise teşkilatı çalışmalarımızın sürecini sizlerle paylaşmıştım. 19 Mayıs Ulusal Egemenlik ve Spor Bayramımız bünyesinde hazırlamış olduğumuz okul faaliyetlerimiz içerisinde, genç Tema lise teşkilatı olarak, kardeş okulumuz Bayrampaşa Şair Baki Đlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencilerinden 20 öğrenciyi okulumuzda ağırladık. Etkinlikte bizlere yardım eden öğrencilerimizle hazırlamış olduğumuz etkinliklerde, Ümit Bahadır Karaca'nın oryantasyon-dans çalışmaları, Elif Özge'nin "Đnternet ve Televizyonun Zararları" konusunda seminer, Güçlü Varlık'ın desteği ile Sera gezisi ve çeşitli oyunlarla bu özel günü tamamladık. Etkinlik içerisinde, bana çalışmalarıyla destek olan öğrencilerime sizlerin aracılığıyla teşekkürlerimi sunuyorum. PELĐN GÜZEL
SAYFA
12
DÖNÜŞÜM(ÜM) Gezmek zannedildiği gibi gereksiz bir iş değildir. Küçük veya büyük her türlü yolculuk bizi kendimize bir adım daha yaklaştırır, bazen de bizi bizden uzaklaştırır. En önemlisi bize hayatta diğer yaşamlara kıyasla hangi noktada olduğumuzu gösterir. Tüm yolculukların bir dönüşü ya da sonu vardır. Bu da bize eninde sonuna bir yerlere gitmemiz gerektiğini hatırlatır. Aynı zamanda asıl fark yaratanların o yolda başımıza gelenler, seçtiğimiz yollar ve onların öğrettikleri olduğunu da... English Speaking Union Türkiye tarafından ülkemizde 4. kez düzenlenen “Toplum Önünde Konuşma Yarışması Türkiye Finalleri”nde Robert College, Üsküdar Amerikan Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi, Koç Lisesi, Hisar Okulları, FMV Işık Lisesi, Darüşşafaka Okulları, Đzmir Çaka Bey Okulları, Đstek Belde gibi 14 farklı okuldan 24 öğrenci arasından birinci seçildim. Bu başarı üzerine Londra’da 1960’dan bu yana her sene Đngiliz Kraliyet Ailesi’nin himayesi altında bulunan Đngilizce Konuşanlar Derneği (ESU) tarafından düzenlenen “Uluslararası Toplum Önünde Konuşma Yarışması, 2012”’de Türkiye’yi temsil etmeye hak kazandım. Peki, 51 ülkeden öğrencinin katıldığı bu yarışma ve hazırladıkları program bana ne öğretti? Đngilizce Konuşanlar Derneği’nin bu muhteşem programından bahsedelim önce. Bu program çerçevesinde, ilk gün bize Oxford Üniversitesi’nin bazı öğrencileri tarafından konuşma yapmak için plan ve fikirleri planlama ve konuşma yazma eğitimleri verildi. Bu eğitimler eğitici olduğu kadar eğlenceliydi de. 51 ülkeden 54 öğrenciyle programın sonunda arkadaş olmamızın asıl sırrının da bu eğitimlerde yattığını düşünüyorum. Akşam ise eğlence olarak bowling ve karaokeye götürüldük. Bowlingde üç kere üst üste tüm lobutları devirerek Türkiye’yi en iyi şekilde temsil ettiğimi söyleyebilirim. 2. gün parlamento gezisi vardı. Burada Đngiliz monarşisi ve genel olarak parlamentoda sistemin nasıl işlediği bize anlatıldı. Çok ilginç olan şey, Temsilciler Kurulu’nun bulunduğu bölüme Kraliçe’nin girme izninin olmamasıydı. Oysa bizler girebiliyorduk. Bu da bize kendimizi çok özel hissettirdi. Uygulamanın nedeniyse, Kral 1. Charles’ın bir gün kendisini eleştirmeleri nedeniyle birkaç temsilciyi tutuklatmasıymış. Parlamentoda işlemler klasik, eski yöntemlerle yürüyor, zira arşivlerde veya kapılarda teknolojik yöntemler kullanılmıyor. Ayrıca parlamento koltuklarına üyelerden başkalarının oturması yasakmış. Ama ben çaktırmadan birkaç defa oturmayı başardım. Muzırlık biz Türklerin kanında var. 3. gün önemli bir gündü hatta belki de en önemli gündü, çünkü diğer günün de kaderini belirledi. Đlk elemeler Perşembe sabah 10’da yapılacaktı. 6 gruba ayrıldık. Benim de dahil olduğum 2. grup Avustralya, Portekiz, Pakistan, Rusya, Hollanda ve Mauritius delegelerinden oluşuyordu. Öncelikle şunu söylemem gerekir: Konuşan herkes genel standartlara göre kaliteli konuşmalar sundu. Ben daha çok eğlenceli ve teatral bir konuşma sundum. Konumuzun “Kalp mi Beyin mi?” olması da bana birçok materyal verdi. Ben kendi inandığımı ve güzel bulduğumu sunduğum için mutluyum ve daha sonra aldığımız eleştirilere göre, Türkiye’nin en iyi şekilde temsil edildiğine emin olabilirsiniz.
THE
PALA
SAYFA
13
Diğer delegelerle boş vakitlerde konuşurken herkesin Türkiye’ye ve özellikle Đstanbul’a karşı özel bir ilgisi olduğunu fark ettim. Đstanbul, herkesin yaşamak istediği şehirdi. Oysa bana kalırsa Đstanbul yaşamak için değil, gezmek için daha güzel bir şehir. Ama yine de kusurlarına, karışıklığına, trafiğine rağmen sizi bir şekilde kendine çekiyor. Şeytan tüyü var. Tıpkı bir çocuk gibi. Zor olduğu kadar tatlı, paylaşılamaz ve vazgeçilemez... Tabii ki Türkiye hakkında sıcaklığı, gündemdeki politik konuları, kaçta kaçının Müslüman olduğu ve genel kültürümüz ile ilgili bazı yanlış yargılar da vardı. Bunları mümkün olduğunca doğru aktarmaya ve yanlış bilgileri düzeltmeye çalıştım. Kadın ve erkek eşitliğiyle ilgili kabul edilemez yorumlarda bulunan bir delege dışında çoğunu ikna edebildiğimi düşünüyorum. Başka bir gün Shakespeare’in ilk oyunlarının sergilendiği ünlü Globe Tiyatrosu’na, Shakespeare oyunlarını sahneye koyan aktörlerden ses ve beden dili eğitimi almak üzere götürüldük. Aynı zamanda bize tiyatronun tarihi de anlatıldı ve bazı tartışmalara katıldık. Bir keresinde, Shakespeare’in The Tempest oyunu sergilenirken açık havada olan tiyatro sahnesi- ne bir kuş konmuş ve oyuncular kuşu da oyuna katarak devam etmişler. Bu da bana oradakilerin ne kadar profesyonel olduklarını hissettirdi. Yarışmanın HSBC’de düzenlenen finallerinde Danimarka, Kanada, Hong Kong, Malezya, Çin ve Güney Afrika vardı. Aralarda birliğin üyeleriyle konuşma fırsatı bulmamız çok güzeldi. Hepsinin konuşması farklı şekillerde güzeldi. “Kalp ve Beyin” konusunu aktivizm çerçevesinde ele alarak diğer faktörlerle süsleyip oldukça güçlü bir konuşma ortaya koyan Malezya birinci oldu. Konuşmasını da düşünürsem sonunda beyin kazandı diyebilirim. Gazeteciliğe olan tutkusunu anlatan Çin’den Chen ise 2. oldu. Fakat konuşmalar yapıldığında seyirciler olarak hepimiz Güney Afrika’nın kazanmasını bekliyorduk çünkü yapılabilecek en tutkulu ve en duygusal konuşmayı ortaya koydu. Üstelik son derece samimiydi de. Ama onun seyirci ödülünü kazanamaması bana jürinin bakış açısıyla seyircininkinin ne kadar farklı olduğunu düşündürdü. Benim için asıl önemli olanın karşımdaki seyirciyi genel olarak nasıl etkilediğim olduğunu anladım. Bu yüzden bu yarışmayı kendim için ya da ülkem için bir başarısızlık olarak görmüyorum. Bu yarışmada diğer ülkelerin aksine oldukça yeniyiz ve benden sonrakilerin çok daha iyilerini tecrübenin de yardımıyla başaracağına inanıyorum. Kazananlar listesinde Türkiye’nin ismini görmeyi gerçekten merakla bekliyorum. Yarışma öncesi konuşmamı yazarken bu dünyada ayakta kalmak için genelde kalbinize güvenmenizi öneren üç kurala göre hareket etmeyi önerdim. Şimdiyse bu kuralları yeniden düzenliyorum: 1. Kalbinizi saklamayın ama onu koruyucularla süsleyin ve kendinize gardiyanlar tutun. Ancak kalbinizi tamamen de o gardiyanlara emanet etmeyin. Kilitlemeseniz de kapıyı fazla açık tutmayın. Asla kalbinizin aklınızı yönetmesine izin vermeyin. 2. Ne için savaşacağınıza iyi karar verdikten sonra riskleri değerlendirerek kalbinizdekini mümkün hâle getirmeye çalışın. Ama bazen elinizden geleni de yapsanız, bir şeyler mümkün olmuyor. Bunu kabullenin. 3. Kural aynı; kendinizi bilerek kendi yolunuzu seçin. Orijinal ya da yanlış olmaktan korkmayın. Kimsenin de size kim olduğunuzu söylemesine izin vermeyin. 4. Kural ise; hiçbir şeyi çok ciddiye almayın. Çok ümit etmeyin. Söylenildiği gibi. Azı karar, fazlası zarar. Sonuçta sizin hayatla ilgili tecrübelerinizi bilemem. Bunlar yalnızca benim bildiklerim. Size son sözümse dediğimi yapın ama yaptığımı yapmayın. Çünkü ben daha yolun başındayım ve sanırım kendime gitmeyi öğrenene kadar uçaklarla gidip gelmek zorundayım. Ama bu program sayesinde olmak istediğim yere birkaç yüz kilometre daha yakınım ve bir anlamda Đngiltere’den dönüşüm dönüşüm(üm) oldu.
IPSC 2012 resepsiyonu, Đstanbul Đngiliz Başkonsolosluğu (26.05.2012)
Dilara DEMĐR
SAYFA
14
“21. MEF Ulusal ve Uluslar Arası Araştırma Projeleri Yarışması”nda okulumuz, 10 C sınıfı öğrencilerinden Deniz ĐNANICI, Ayşe Revna ALBULAK’ın hazırladığı “Solucan Kompostu Oluşturma” projesiyle 3. oldu. Ödül töreni 11. 05.2012 tarihinde MEF okullarında yapılmıştır. Aynı gün Deniz ĐNANICI TV8’de yayımlanan Haber Aktif programında proje hakkında bilgi vermiştir. 1. Projenin adı: Solucan kompostu için ülkemizdeki en uygun solucanların belirlenmesi ve bu solucanların genetik olarak tanımlanması. 2. Araştırma Projenizin Dalı: Tarım sektörü 3. Projenin amacı: Solucan kompostu yaparak organik çöp atıklarımızı zengin bir toprağa dönüştürmek istediğimizde, kompost solucanlarının yurt dışından getirildiğini öğrendik. Hâlbuki ülkemizin dünyanın en zengin biyoçeşitliliğine sahip bölgeler arasında sayılmakta ve pek çok yararlı canlı barındırmakta olduğunu biliyoruz. Bu nedenle projemizde bir yandan solucan kompostu yapmayı öğrenirken, bir yandan da kendi topraklarımızdan seçtiğimiz solucanların farklı organik atıkları nasıl hızla kompost toprağına dönüştürdüğünü ölçmek, en verimli olan solucanı belirlemek, bu solucanı genetik olarak tanımlamak ve artık solucan kompostu yapmak isteyenlere kendi solucanlarımızı vermeyi amaçladık. 4. Projede kullanılan yöntem: Farklı yörelerden solucanlar toplandı. Bahçe atıkları kullanılarak her bir solucan tipi için bir kompost kutusu oluşturuldu. Bu deneyden en verimli ve en hızlı kompost yapan solucan seçildi. Đkinci deneyde seçilen solucanın a) organik ev çöpü, b) narenciye atıkları ve c) yağlı atık olarak pirina (zeytin küspesi) içeren atıkları komposta dönüştürmesi dokuz hafta boyunca izlendi. Oluşan kompostların pH değerleri ölçüldü. Solucan DNA'sı saflaştırıldı. Solucan mitokondri DNA'sının 16S ribozomal RNA ve sitokrom c oksidaz gen bölgeleri polimeraz zincir reaksiyonu ile çoğaltıldı. Çoğaltılan DNA bölgelerinin dizi analizi yapıldı. DNA dizileri Blast analizi ile veritabanlarında bilinen solucanlar ile karşılaştırılarak solucanın cinsi belirlendi. 5. Projede elde edilen sonuç: Deneylerimizde kullandığımız solucanlardan birinin, solucan kompostu için aranılan bütün iyi özelliklere sahip olduğunu gördük. Bulduğumuz bu solucanın solucan kompostunda kullanılması önerilmeyen yağlı atıklarını ve narenciye atıklarını dahi kolaylıkla komposta dönüştürebilmekte olduğunu gözledik. Artık solucan kompostu yapmak için yurt dışından solucan satın alınması gerekmeyeceğini, elimizdeki solucanın çok verimli olduğunu ve solucan kompostu yapmak isteyen herkese dağıtacağımızı söyleyebiliriz.
Kazım ERGENÇ
SAYFA
15
Her sene düzenlenen Antalya Zeka Oyunları etkinliğine bu sene de 6 öğrenci ile katıldık. Gençlik Haftası kapsamında düzenlenen etkinlik hakkında bilgi vermek istiyorum. Etkinlik iki bölümden oluşmaktadır. Đlk gün, katılımcılar Antalya’nın turistik açıdan önemli bir yerine götürülür ve orada hem fiziksel hem de zihinsel beceri gerektiren bir yarışma yapılır. Đkinci gün ise Akıl Oyunları diye adlandırılan ve soruları Ankara’daki Türk Zeka Vakfının hazırladığı yarışma yapılır. Bu sene ilk bölüm kapsamında Antalya Yanartaş (Çıralı) bölgesine gittik. Orada öğrenciler tüm hünerlerini gösterdiler. Đkinci gün ise Akıl Oyunları yarışması yapıldı. Daha önceki yıllarda üçüncülük ve altıncılık elde ettiğimiz bu yarışmada bu sene dereceye giren öğrencimiz olmadı. Bu yıl diğer yıllardan farklı olarak ödül törenine Türk Zeka Vakfının kurucusu ve Ankara Milletvekili Emrehan Halıcı da katıldı. Bu organizasyonda bizim için mutluluk verici olan ise her sene ödül töreninde katılımcı öğrencilerden birinin yaptığı konuşmanın bu sene bizim öğrencimiz Dora KEZER tarafından yapılmış olmasıydı.
Savaş AKYILDIZ
SAYFA
16
04.05.2012’de Ayazağa Işık Lisesi Interact Kulübü ve Girişimcilik Kulübü öğrencileri her sene Đstanbul Rotaract Kulübü tarafından düzenlenen RYLA'ya katılarak Đngilizce liderlik eğitimi aldılar. Fransa, Đtalya, Đspanya, Rusya, Brezilya, Meksika gibi 17 farklı ülkeden gelen 50 gencin katıldığı RYLA'da Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Rıza KADILAR liderlik eğitimi vermiştir. Öğrenciler yabancı dillerini kullanarak ekip ruhu ve proje geliştirme üzerine bir çok yeni fikir elde ettiler, guruplara ayrılarak çeşitli örnek projeler oluşturdular. Farklı ülkelerden güzel arkadaşlıkların da kurulduğu eğitim beraberce yenen yemekle son buldu.
9 Mayıs 2012 Çarşamba günü Đngilizce münazara final maçı hazırlık A (Yeler TOLA, Barış BAKĐ, Ezgi ÇAKIR, Burak KORKMAZ) ve hazırlık C sınıfları (Ayla ALTUNLU, Alp ÖZLEVĐ, Pınar TARTAN, Ömer Murat ERDOĞAN) arasında gerçekleşti. Büyük heyecan ve rekabet içinde geçen maçta, öğrenciler evden eğitim konusunu tartıştılar. Hazırlık öğrencilerimizin nasıl bir gelişme kaydettiğini gözlemlediğimiz maçın galibi ise hazırlık C sınıfı öğrencileri oldu.
SAYFA
17
FMV Özel Işık Okullarının 4 kampüsünden hem Đlköğretim hem de lise öğrencileri Đngilizce “Şiir”, “Kısa Hikâye” ve “Makale” dallarında yarışmışlardır. Ev sahipliğini Ayazağa Lise yapmıştır. Jüri üyeleri, Ann SOĞUKSU, Lesley TAHTAKILIÇ ve Heather ERGUVANLI 110 eser arasından 18 eseri seçmiş; Đlköğretim kısa hikâye ödüllerine Ece ERKAN, Burcum TARKANER, Pelin URAL, lise kısa hikâye ödüllerine Tuğçe RÜKÜN, Nagehan GÜLER, Can KAHYAOĞLU, Đlköğretim makale ödüllerine Tuana KARABOĞALI, Derin Deniz KALYON, Jasmine A. TATARĐ; lise makale ödüllerine Ece GÖKÇEK, Ebru ERDOĞAN, Kerem SERTTÜRK; Đlköğretim şiir ödüllerine Đrem ÇALIŞ, Dilara KUBAK, Bora SUDA; lise şiir ödüllerine Arınç BĐLGE, Ezgi ŞENTÜRK, Ece AKSEN layık görmüşlerdir. Okulumuzda bu yıl her düzeyde Đngilizce münazara düzenlendi. Kazanan takımların öğrencileri bir araya gelerek Sn. Ömer ORHAN’dan hediyelerin ve sertifikalarını aldılar ve pasta keserek başarılarını kutladılar.
Mazal DOZBAHAR
SAYFA
18
MODERN ĐNSANIN PSĐKOLOJĐK MĐKROBU: “STRES”
Günümüzde insanların en çok kullandığı kelimelerden biridir belki de ‘Stres’. Bu kelimeyi duyduğunuz an zihninizde çağrışan şeyler nelerdir? Baskı? Kaygı? Korku? Sıkıntı? Stres, kişinin tehdit ve tehlike algısı nedeniyle vücudunun savunma ve saldırma sistemlerinin belli bir alarm durumunda olması olarak tarif edilebilir. Metropol hayatı yaşayan bizler için, bir güne uyanırken altından kalkılması gereken düzinelerce iş, zor bir sınav, kötü bir patron, yağan yağmur ve dolayısıyla işe gidilen yolda karşınıza çıkacak onlarca güçlük ve daha pek çok olası neden stres sebebi olarak sayılabilir. Üstüne üstlük, beslenme düzenlerimiz ve doğal gıdaların yaşamımızdan gitgide azalması, fiziksel aktivitenin azlığı, tabiattan, temiz havadan uzak kalmakta bedensel olarak vücudumuzu rahatlatabilmenin, iyileştirebilmenin yollarını baltalamakta. Stres durumlarında beyinde Kortizol ve Betaendorfin hormonları, böbreküstü bezinde de Adrenalin maddesi salgılanır. Bu salgılar kısa ve geçici durumlarda dokuları koruyucu, uzun salgılamalarda ise hastalık yapıcıdırlar. Yapılan son araştırmalar tolere edilemeyen stresin, vücut savunma sistemini zayıflattığı, savunma sisteminin zayıflamasının ise gizli ve bastırılmış önemli hastalıkların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiği görüşünü doğrular niteliktedir. Bu hastalıkların içinde tabii ki en zorlusuysa “kanser”. Maymunlarla yapılan bir çalışmada stresin beyin üzerindeki önemli etkileri gözlemlenmiştir. Maymunların beyinlerinin küçüldüğü, hastalıklara daha çabuk yakalandıkları ve daha uzun sürede iyileşebildikleri ortaya çıkmıştır. Domuz yavruları ile yapılan bir başka çalışmada ise bazı domuz yavruları erken aşamada sütten kesilmiştir. Sütten kesilme ile stres yaşayan yavrular, yeni şeyler öğrenmekte çekingen ve başarısız olmuşlardır. Hatta bu yavrular, öğrendikleri bir çözüm yolunu tekrar edememişler, hatırlayamamışlardır. Yapılan diğer çalışmalarda stresin hafıza fonksiyonları üzerindeki olumsuz etkisini destekler niteliktedir. THE
PALA
SAYFA
19
Sürekli yaşanan stres, bağışıklık sisteminin çökmesine (en iyi haliyle bakteri ve virüslere karşı savunmasız kalma en kötü hali ile kansere yakalanma riski) vücutta yağ miktarının artmasına, koroner-kalp hastalıklara, beyinde küçülmeye, kromozom yapısının bozulmasına vs. gibi sağlığımızı çok ciddi biçimde tehdit edecek noktalara taşıyabilir. Stresi hayatımızdan tamamen çıkarabilmek elbette mümkün değil. Aslında belli bir düzeydeki stres yararlıdır bile. Olumlu stres düzeyi diyebileceğimiz bu düzeydeki stres kişiye enerji verir. Denetlenebilen ve yönetilebilen stres kişinin içindeki potansiyelin açığa çıkmasına yardımcı olur. Kişinin dikkatini ve performansını artırır. Ancak stres yoğunluğu ve süresi açısından belli bir şiddetin üstüne çıkmaya başladığında zarar vericidir. Yoğun stresten ve stresin zararlı etkilerinden korunmak gerekir ve bu da mümkündür.
Stresle baş etmek için yapılabilecek şeyler: - Spor yapmak, - Olumlu düşünmeye çalışmak, olumlu paylaşımlarda bulunabileceğimiz insanlarla bir arada olmak, - Zamanı iyi kullanmak, - Rahatlatıcı uğraşlar edinmek (hobiler gibi) - Üzerimizde yoğunluk yaratan işleri paylaştırmak, - Düzenli ve sağlıklı-doğal beslenme sayılabilir. En stressiz mesleklere ekşi sözlükte güzel bir yanıt var: “Kişinin severek yaptığı meslek”. Madem günümüzün çoğunu iş yerlerimizde geçiriyoruz, hem kendimize, hem işyerimize, hem sevenlerimize bir iyilik yapıp sevdiğimiz işi yapmayı da stresle baş etme formülümüzün içine dâhil etmeliyiz bence.
Hepinize kontrol edilebilir düzeyde stresli günler diliyorum…
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi
Ps. Tuğba ELTER
SAYFA
20
KABATAŞ ERKEK LĐSESĐ 11. TÜRKĐYE ULUSAL SEÇĐM KONFERANSI 27- 30 Nisan 2012 tarihleri arasında Kabataş Erkek Lisesinin ev sahipliğini üstlendiği 11. Türkiye Ulusal Seçim Konferansı’na 6 öğrencimizle birlikte katıldık. Türkiye Ulusal Seçim Konferansları yılda iki kez Avrupa’daki konferanslarda Türkiye delegasyonunu oluşturacak öğrencileri seçmek için yapılan bir konferanstır. Bu konferanslarda başarılı olan öğrenciler yıl içinde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yapılacak konferanslarda Türkiye’yi temsil etmektedirler. Kasım ayında yapılan konferansta iki öğrencimiz Arda ACAR ve Ali Emre AK başarılı olarak ağustos ayında Çek Cumhuriyetinde yapılacak olan konferansta Türk delegasyonunda yer alacaklardır. Okulumuz 11. Türkiye Ulusal Seçim Konferansı’na belli kriterler doğrultusunda yapılan seçimle katılmaya hak kazanmıştır. Kabataş Erkek Lisesindeki konferans ilk gün oryantasyon oyunlarıyla başlamıştır. Yıldız Parkı’nda yapılan oryantasyonda çeşitli illerden gelen öğrencilerle oyunlar oynanmış, öğrencilerin birbirleriyle kaynaşmaları, takım çalışmaları yapmaları ve eğlenmeleri sağlanmıştır. Konferansta Đngilizce konuşulması söz konusu olduğu için tüm etkinliklerde Đngilizce kullanılmıştır.
SAYFA
21
Öğretmenler için de farklı etkinlikler yapılmıştır. Öncelikle öğretmenlerin birbirleriyle tanışmaları için Yıldız Parkı’nda yemek düzenlenmiştir. Đstanbul Modern’de Van Gogh sergisi gezisi ve Bebek gezisi ile öğretmenlerin bir arada olmaları ve tanışmalarının yanı sıra bilgi ve deneyimlerini paylaşmaları sağlanmıştır. Konferansın ikinci gününde açılış töreni yapılmış, konuşmacıların ardından komite çalışmalarına geçilmiştir. Konferansın başkanlığını Portekiz’den gelen öğrenci yapmıştır. Üçüncü gün öğrenciler komite çalışmalarını bitirmiş ve karar taslağı yazımına geçmişlerdir.
Konferansın dördüncü yani son gününde genel kurulda yazılan taslaklar diğer komitelerin oylarına sunulmuş, eksik yerleri eleştirilmiş ve karşı konuşmalar yapılmış, kimi taslaklar genel kuruldan geçerken kimileri eksik bulunduğu için genel kuruldan geçer oy alamamışlardır. Genel kurulda okulumuz öğrencileri açılış ve kapanış konuşmaları, taslak maddelerinin okunması, sözcülük ve karşı konuşmalar yapma gibi görevler üstlenmişler ve komitelerine yardımcı olmuşlardır. Genel kurulun ardından kapanış töreni yapılmış ve tüm öğrencilerin ve öğretmenlerin katılmasıyla gerçekleşen veda yemeğiyle konferans sona ermiştir. Jüri tarafından yapılan seçimlerde Ali Emre AK Polonya’da, Arda ACAR ise Đspanya’da yapılacak olan konferanslarda ülkemizi temsil edeceklerdir. Öğrencilerimizin dünya sorunlarına karşı duyarlı olmalarını, takım çalışması yapmalarını, eleştirel bakış açışı kazanıp çözüm üretmelerini, aynı zamanda yeni arkadaşlıklar kurup eğlenmelerini sağlayan bu konferanslar öğrencilerin bireysel ve sosyal gelişimleri için son derece yararlı olmaktadır. Bizler de FMV Ayazağa Işık Lisesi EYP Kulübü olarak başarı göstererek hem okulumuzu hem de konferanslarda ülkemizi temsil edecek delegasyonlarda yer alamaya devam edeceğiz.
THE
PALA
Çiğdem KORBEK
SAYFA
22
Okul kütüphanemizde gerçekleştirilen kitap söyleşilerinin nisan ayındaki ilk konuşmacısı olan 11 E sınıfı öğrencilerinden Berker CAMCI, okuduğu Harper Lee tarafından yazılan “Bülbülü Öldürmek” adlı romanı dinleyicilerle paylaşmıştır. Gerçekleştirdiği etkili söyleşisinde öğrencimiz Berker CAMCI’ya göre; Bülbülü Öldürmek ilk yayımlandığında satış rekorları kırmış ve yazarı kısa sürede üne kavuşturmuş güzel bir romandır. Bu romanında Harper Lee “eski ve yorgun” bir kasabanın insanlarını etkili bir gözlem gücüyle ve ince bir duyarlıkla anlatırken çocukluğun o uçsuz bucaksız dünyasını tüm zenginliğiyle yansıtmayı başarmaktadır. Romanın içeriğinde; Amerika’da 1930’ların Güney Eyaletlerinden birinde bir zenci, beyaz bir kız ile olan ilişkisinden ötürü suçlanır. Ön yargılar, şiddet ve riyakârlıkla beslenen Güneyli erişkinlerin ırk ve sınıf ayrımı konusundaki mantıksız yaklaşımlarını Scout ve Jem Finch adlarındaki iki çocuğun ağzından keyifli bir dille bize aktaran roman, aynı zamanda kent halkının vicdanına karşı tek başına karşı koyan bir erkeğin mücadelesini de anlatıyor. Tüm zamanların en çok sevilen klasiklerinden olan Bülbülü Öldürmek, 1960 yılında yayınlandığından bu yana birçok saygın ödül kazanmıştır. Pulitzer Ödülü de kazanan roman, kırktan fazla dile çevrilmiş, tüm dünyada otuz milyondan fazla satmış ve ünlü yıldızların başrolünü oynadığı film, Oscar kazanmıştır. “Đstediğiniz kadar şakrak kuşu vurabilirsiniz ama bülbülü öldürmek günahtır, bunu asla unutmayın.”
THE
PALA
SAYFA
23
Okul kütüphanemizde gerçekleştirilen kitap söyleşilerinin nisan ayındaki ikinci konuşmacısı ise 11 E sınıfı öğrencilerinden Dilara DEMĐR olup öğrencimiz okuduğu José Saramago tarafından yazılmış olan “Kabil” adlı romanı dinleyicilerle paylaşmıştır. Okul kütüphanemizin en çok okuyan öğrencileri arasında bulunan Dilara DEMĐR’e göre; José Saramago ölümünden önce yazdığı ve yayımlandığı ülkelerde büyük tartışmalara yol açan son romanında insanlığın kutsal kitaplardaki başlangıcına geri dönüyor. Adem ile Havva’nın oğlu, kardeş katili, “sürgün ve gezgin” Kabil’le çıkılan bu yolculuk, Eski Ahit’in loş ve tekinsiz diyarlarında, zaman ve mekân kavramlarını altüst ederek, süreğen bir şimdiki zaman içinde, edebiyatla felsefenin kesiştiği dar alanlarda dolaştırıyor okuru. Suç, ceza, adalet, nefret, ihtiras gibi insana özgü kavramlar ile savaşlar, katliamlar, cinayetler, boyun eğmeler ve isyanlar gibi insana özgü eylemler arasında gidip gelirken, Đbrahim’den Nuh’a, Adem ile Havva’dan Eyüb’e, Lilith’e kadar bütün kadim şahsiyetler de beklenmedik anlarda ve yerlerde karşımıza çıkıp insanlık panoramasını tamamlıyorlar. Gerçeğin ironik, yalın ve dolaysız dilini kullanan Saramago bu son romanıyla bize tüm zamanların sorusunu miras bırakmış oluyor: Đnsan türü evrendeki yerini ve varlığını hak etmiş midir? Özetle, “Kabil’de insanlığın hikâyesini anlatırken, geçmişin içinde hem şimdi hem yarın var. Diyebiliriz ki yazar, insanlığın sonunun nereye varacağını ele almış. Belli ki perdeyi kapatıp noktayı koyarken geriye ucu açık bir son, devam edecek bir tartışma bırakmak istemiş.”
Yalçın YALÇINKAYA
SAYFA
24