Alice bülten 2

Page 1

OKUL PROJESİ

ÖN SÖZ

FMV ÖZEL ERENKÖY IŞIK OKULLARI

2012 - 2013 eğitim - öğretim yılında FMV Özel Erenköy Işık Okulları projesi olarak belirlenen “Alice Harikalar Diyarında” adlı kitabın ortaokul seviyesindeki değerlendirme ve analiz serüvenini sizlerle paylaşabilmek için bu bülteni düzenledik. 5, 6 ve 7. sınıflarda Türkçe derslerinde tematik çerçevede ve sosyal bilgiler dersinde ise üniteler kapsamında öğrencilerimizle çalışmalar yaptık. Tematik çalışmalarımızda amacımız, öğrencilerimizin kişisel gelişimine katkı sağlayabilmek, bir edebiyat yapıtını değerlendirme aşamaları konusunda ufuklarını genişletebilmekti. Temalar doğrultusunda adalet anlayışlarının doğru yönde gelişmesi, amaç ve hedef belirlemenin sonuçları hakkında kitabı rehber edindik.

ALİCE HARİKALAR DİYARINDA / LEWIS CARROLL

“HER ŞEY BİR FOTOĞRAF MAKİNESİYLE BAŞLADI.”

Üniteler kapsamın da ise öğrencilerimizin, teknolojinin ve icatların gelişimi, Kavimler Göçü sonrasında oluşan feodal sistem ve Osmanlı dönemi yönetim tarzı, sarayın günlük yaşantısı gibi konularla kitabın içeriği arasında bağlantılar kurmasını ve kazanımlar elde etmesini sağladık. Tüm bu çalışmaların sonunda ortaya çıkan öğrenci ürünlerinden örnek oluşturanlarla da bu bültenimizi hazırladık. Bültenin hazırlanması ve düzenlenmesi aşamasında emeği geçen herkese çok teşekkür ederiz. Saygılarımızla.

SOSYAL BİLİMLER BÖLÜMÜ İSTANBUL’ 2013

FMV ÖZEL ERENKÖY IŞIK OKULLARI ORTAOKUL TÜRKÇE VE SOSYAL BİLGİLER ZÜMRESİ 2


İÇİNDEKİLER

TÜRKÇE DERSLERİNDE ALICE

5

DENEYİM VE DEĞİŞİM

7

HARİKALAR DİYARINDA ADALET

9

GİDECEĞİ YOLU VE YÖNÜ BİLMEK

11

KESİNLİKLE BİR YERE VARIRSIN, TABİ EĞER YETERİ KADAR YÜRÜRSEN…

13

KİMİN HARİKALAR DİYARI?

14

JULES VERNE (AYA SEYAHAT) İLE LEWIS CARROLL (ALICE HARİKALAR DİYARINDA) ORTAKLIĞI

SOSYAL BİLGİLER DERSLERİNDE ALICE ALICE’İN MERCEĞİNDEN BENİM DÜNYAM

15

17

TÜRKÇE

19

DEFYEPOTAMYA DİYARI

19

İYİLİKLER ÜLKESİ

20

BİR ZAMANLAR-MUTLU SON

21

EMMA

22

HARİKALAR DİYARINDA SOSYAL SINIFLAR

23

ALICE’İN TOPKAPI GEZİSİ

34

PADİŞAH’IN SARAY AVLUSU

34

ALICE İLE PADİŞAH MATRAK OYNUYOR

38

ALICE TOPKAPI SARAYINDA

40

DERSLERİNDE ALICE

3

4


DENEYİM VE DEĞİŞİM Alice Harikalar Diyarında, içine giren herkesi büyüleyen bir hayal ve masal ülkesi. Normal bir küçük kız olan Alice, bir gün yolda tuhaf giyimli bir tavşanla karşılaşır, tavşan randevusuna geç kalmamak için koştururken durmaksızın saatine bakmaktadır. Alice, tavşanın peşinden bir deliğe dalar ve o anda kendini olağanüstü bir serüvenin içinde bulur. İnanılmaz kahramanlarla dolu, korkunç bir Kupa Kraliçesinin yönettiği Harikalar Diyarına girmiştir. Alice, kendisini ya küçücük yapan ya da dev gibi büyüten büyülü yiyecek ve içeceklerin yardımıyla Harikalar Diyarında gezinmeye başlar. Filozof bir Tırtılın öğütlerini dinler, Bilgiç Kedi’ye yol sorar, Deli Şapkacıyla Mart Tavşanı’nın verdiği çay partisine katılır, Tarla Faresi’yle havadan sudan konuşur, her kızdığının kafasını uçurtan, öfkelenince gözü hiçbir şeyi görmeyen Kraliçe ile kriket oynar. Harikalar Ülkesinde karşılaştığı bütün bu tuhaf yaratıkların dünyasına giren Alice, neredeyse onlardan biri olmak üzereyken...

“Değişiyor. Alışık olduğu ortamdan ayrılıp başka bir dünyaya geçiyor. Farklı bir dünya olduğu için, Alice de kendini farklı hissediyor. Ezber bilgiler olduğu için ve onları kendi isteğiyle öğrenmediği için yanlış hatırlıyor. Hayal dünyasında olduğu için kendisi bir şeyler ekliyor. Alice kendi iç dünyasına bir yolculuk yapıyor. İç dünyasında, kim olduğunu sorguluyor ve yolunu bulmaya çalışıyor.” Zeynep Eylül EROL 5/B

“Kitabın başından sonuna dek yaşadıkları Alice’ nin kişiliğini değiştirmiştir. Gerçek yaşamda öğrendikleri Harikalar Diyarı’ nda işine yaramıştır. Farklı tecrübeler edinmiştir orada. Bir şeyleri bilemediği için kendini başka biri zannediyor. Bildiği şeyler tekrarlandığında bunların doğru olmadığını anlıyor. Yedikleri ile içtikleri fiziksel yapısını farklı hâle getiriyor.” Rana KAYA 5/D

“Tabi ki Alice’in kişiliği değişmiştir. Hayatla ilgili tecrübe kazanmıştır. Daha önce hiç görmediği olaylar, kahramanlar vardır. Ayrıca sürekli bir fiziksel değişim yaşamıştır. Olaylara farklı çözüm yolları bulması gerektiğini, hep aynı çözüm yoluyla bir yere ulaşamayacağını anlamıştır.” Defne DANİŞMEND 5 F

“Alice’in kişiliği değişmiştir. Çünkü Harikalar Diyarı ona önemli tecrübeler katmıştır. Gördüğü her şey onun öğrendiğinden farklıydı. Fiziksel değişimlere de uğradığı için kendini farklı hissetti. Farklı bir dünyada olduğu için bildiği çözüm yolları işe yaramadı. Düşünüp yeni çözüm yolları üretmeye çalışıyor. Ona göre kendi davranışları da farklıydı. Bu nedenle kim olduğunu bilmiyor ve sorguluyordu.” Melisa ŞAHİNKAYA 5 F

5

6


HARİKALAR DİYARI’NDA ADALET “Olayları, sorunları ve tarafları dinlemeden korkutmaya dayalı bir yönetim ve adalet şekli vardır. Ancak hiç kimse onun kararlarını uygulamamaktadır. Bu yönetim anlayışı bir adalet değildir; baskı ve zorbalıktır. Kurultay Yarışı’nda kaybeden yoktur, herkes kazanır. Gerçek yaşamda olduğu gibi kazanan ve ödüllendirme olmaz. Bu sistem de Kraliçe’nin adalet anlayışı da yanlıştır. Eğer Kraliçe’nin adaletinde yönetilseydim mutsuz olurdum, hiçbir şey yapamazdım çünkü beni öldürürler diye korkardım. Ama eğer Kurultay Yarışı’ndaki gibi yönetilseydim mutlu olurdum çünkü, yarışlarda kaybetsem de diğerleri gibi ödül aldığım için üzülmezdim.” Selin SEV 5/D

“Kraliçe, olayları ve sorunları dinlemeden, herkesin kafasını keser fakat hiç kimsenin kafası kesilmiyor sadece öyle yapıldığını zannediyor. Kurultay Yarışı kazanan ve kaybedeni olmayan mantıksız ve gerçek dışı bir yarıştır. Kraliçenin adalet anlayışı da yanlıştır. Ben böyle yönetilseydim korkardım.” Elif YAYCI 5/E

“Kraliçenin yönetim anlayışı adil değildir. Kurultay Yarışı’nda kazanan veya kaybeden yoktur gerçek dünyadakinden çok farklı bir düzendir. Yarış mantığına uymamaktadır. Kraliçe ‘nin anlayışı tek taraflı mutluluğa dayanmaktadır. Kurultay Yarışı yanlıştır. Kraliçe gibi bir yönetici ve Kurultay Yarışı benim kendimi sıkıntılı ve kötü hissetmeme neden olurdu. Kazanan veya kaybeden olmazsa adaletli olmazdı. Çünkü kazananla kaybedenin hakkı bir değildir.” Zeynep Bilge PAMUK 5/C

“Kraliçe olayı ve sorunları dinlemeden herkesi tehdit etmektedir. Kimseyi dinlemeden çözmeye çalışıyor. Kazananı ve kaybedeni olmayan mantıksız ve gerçek dışı bir yarış var ortada. Kraliçenin adaleti de yarıştaki gibi dağınık ve mantıksızdır. Bence ben öyle bir yerde yaşasaydım o ülkeden kaçardım. Ölümle tehdit edilmeyi istemezdim.” Ruken BARAN 5/E

“Kraliçe, sorunları tarafları dinlemeden, zorbalıkla çözmeye çalışıyor. Ancak hiç kimse onun dediklerini yapmıyor, bu tarz bir yönetim anlayışı adil değildir. Kurultay yarışında kazanan ya da kaybeden yoktur. Gerçek dünyadakinden çok farklı bir düzendir. Yarış mantığına uymamaktadır. Kazanmanın ve kaybetmenin olmadığı bir ülkede, baskıcı ve zorba yöneticilerle yaşasaydım hiç emek harcamazdım. Zorba yöneticilerle yaşamak istemezdim. Çünkü onların anlayışı, adalet sistemi yanlış.” Zehra ALBAŞ 5/C

7

8


“Gideceğimiz yer her zaman bellidir. Ya olduğunuz yerde kalır ya da bildiğiniz yöne doğru ilerlersiniz. Hedeflere göre yolumuz çizilir. Ancak her yöne biz karar vermeliyiz. Başkaları değil.”

GİDECEĞİ YOLU VE YÖNÜ BİLMEK...

Zeynep İdil UĞURLU 6/A “Gideceğimiz yolu bilirsek hayatımızda bir hedef belirleriz ve hedefe ulaşmak için uğraşırız. Bir hedefimiz olursa o bizim hayatımızı etkiler. Hedef için yolu ve yönü bilmek gerekir.” Kaan DOST 6 / C

“Eğer insanlar gideceği yolu bilirseler bir yere varabilirler. Yönünü ve yolunu bilmemek kötüdür ama belki yeni şeyler keşfedebiliriz.” Rabia İrem TOP 6/F

“Herkesin kendine özgü bir kararı vardır. Bu kararların amaçlı veya amaçsız olduğu konusunda bir fikrimiz olmayabilir. Bu bölümde Alice bir harikalar diyarında fakat daha önce hiç böyle bir yere gelmemiş. Bu yüzden Alice gideceği yeri birbirlerine sorar fakat Alice kendi amacına doğru ilerlemeyi tercih eder.”

“Gideceğimiz yolu ve yönü bilmeliyiz. Zaten bilmiyorsak bir yere ulaşamayız. Buradan ben şöyle bir sonuç çıkarıyorum. Bir şeyi yaparken bir amacımız olmalı. Amaçsız olursak hem mutsuz hem başarısız oluruz.” Zeynep ÖZSU 6/A

Ecem AYBEY 6/A

“Eğer insanlar yollarını belirlerse hedefine çok daha çabuk ulaşır. Hedefi için yöntem de belirlemelidir.” Selin YAZICI 6/D

“Eğer gideceğimiz yolu ve yönü bilmezsek, hedefimize ulaşamayız. Diyelim ki bir geminin kaptanısınız ve nereye gideceğinizi bilmiyorsunuz. Denizin ortasında bir o tarafa, bir bu tarafa savrulur durursunuz.” Ela KAZDAL 6/C

9

10


KESİNLİKLE BİR YERE VARIRSIN,

KİMİN HARİKALAR DİYARI?

TABİ EĞER YETERİ KADAR YÜRÜRSEN...

“Bence bu kitap her yaşa uygun olan sayılı kitaplardandır çünkü bu kitaptaki mesajlar gizlidir. bir çocuğun bakış açısıyla farklı bir büyüğün bakış açısıyla farklı değerlendirilebilir.”

“Eğer azimli davranırsak sonucunda istediğimiz şeye ulaşabiliriz. Taşı delen suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir. İnsan istediği şeye azim ile ulaşır.” Şimal Beril BABAOĞLU 6/F

“Nereye gidersek gidelim kesinlikle sonunda bir yere varırız. Tabi eğer yeteri kadar uğraşır ve çabalarsak. Çabalamadan, çalışmadan hiçbir yere varamayız.” Eda Zeynep ÖZEMRE 6/C

“Kendi kararlarımızla yürüdüğümüz yollarda yaşadıklarımız her zaman bize dersler verir. Çok şey öğretir. Aldığımız yollar hep bizim sorumluluğumuzdur. Hiç durmadan yolumuza devam etmeliyiz.”

Alara KUTAR 7/A

“Her yaş grubunun kitabı. Okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, yaşamına farklılık katabileceği bir eser bence.” Irmak KANLIÇAY 7/C

“Bence ‘Alice Harikalar Diyarında’ kitabı bütün yaş aralıklarında kişilere hitap ediyor. Her yaştan insan bu kitabı okuyup farklı anlamlar çıkartabilir ve kitaptan zevk alabilir.” Asu USLU 7/A

Selin BAYKAL 6/B

“Hedefimize ulaşmak için çok yorulmalı ve çabalamalıyız. Yılmamalıyız. Ekmeğini taştan çıkarmak ve limanı belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım ödemez sözünü örnek verebiliriz.”

“Alice Harikalar Diyarında”, felsefi yönü ağır basan, bilinçaltına yapılan bir yolculuğu anlatan kitaptır. Yüzeysel olarak çocuk kitabı gibi görünse de dikkatlice değerlendirildiğinde çok derin anlamlar taşıdığı anlaşılıyor.” Deniz SARISOY 7/D

Doğa DÜZGÖREN 6/D

“Başarıya ulaşmak için emek harcamamız gerekir. Emek harcayamazsak başarıya ulaşamayız. Atalarımızın dediği gibi emek olmadan yemek olmaz.” Ece CANBAZ 6/F

11

“Kitapta aslında derin anlamlar yatıyor. Kitabı yüzeysel bir şekilde okumak yerine içindeki gizli anlamları anlamaya çalışarak okursak aynı zamanda bir yetişkin kitabı olduğunu da ulaşabiliriz.” Elif GEZEN 7/E

12


JULES VERNE (AYA SEYAHAT) İLE LEWİS CARROLL (ALİCE HARİKALAR DİYARINDA) ORTAKLIĞI “Bu yazarlar normal romanlardan farklı dünyalar ve olağanüstü olaylar üzerine yazsa da altta benzer ve önemli mesajlar veriyorlar, hayallere ulaşmanın yolları üzerine.” Kayra TOKEL 7/C

“İkisi de gerçek dünyayı değil hayallerinde yaşattıkları olayların ve kişilerin yer aldığı eserler ortaya koymuştur. Bu eserlerle yaratıcı dünyayı genişletmişlerdir. Ayrıca aynı dönemde yazılmış iki eseridir Aya Seyahat ve Alice Harikalar Diyarında.” Aylin OJALVO 7/E

“İkisi yazar da hayal dünyasını geliştirecek nitelikte bu dünya dışında farklı diyarları anlatan sanatçılardır. Her iki yazar da eserleriyle hem küçüklere hem büyüklere seslenmiştir.” İpek Aslı BİRER 7/F

SOSYAL BİLGİLER DERSLERİNDE ALICE

“İkisi de değişik ve insanlarda merak uyandırabilecek kitaplar yazmışlardır ve aynı dönemin yazarları olmaları da bunda en büyük etkendir. İnsanların dikkatini çekebilmeyi de kesinlikle başarmışlardır.” Olcay İŞERİ 7/A

13

14


ALICE’İN MERCEĞİNDEN BENİM DÜNYAM İYİLİKLER ÜLKESİ Benim harikalar diyarımda, altın ve gümüş ağaçlar var. Binden çok hayvan var. İnsanlar hayvanlardan daha az. Çok fazla çiçek var. Ayrıca hiçbir yer kirli değil ve hiçbir yerde çöp yok.

DEFYEPOTAMYA DİYARI Benim harikalar diyarımda bir sürü sıra dışı yaratık var. Konuşan hayvanlar ve çiçekler, Medusa ve Kardeşleri, Tek Gözlü Dev Ejderha ve daha bir sürü değişik canlı… Benim harikalar diyarımın adı Defyepotamya. Defyepotamya Diyarı’nda bir tane volkan vardır. Bu volkan Defyepotamya Diyarı’nın simgesidir. Defyepotamya Diyarı, kayalık ve engebeli bir yer değildir. Defyepotamya Diyarı’nda yaşayan canlılar dış görünüşleri korkutucu olsa da çok cana yakın ve dost canlısıdırlar. Medusa ve Kardeşleri, Defyepotamya’da insanları taşa çevirmez hatta ihtiyaçları olduğu zaman insanların yardıma koşarlar. Tek Gözlü Dev Ejderha’nın Defyepotamya Diyarı’ndaki volkan patlamasından önceki adı Dev Ejderhaydı. Patlama sırasında gözünü kaybettiği için çok mutsuz olmuştu. O olaydan sonra Dev Ejderha’ya Tek Gözlü Dev Ejderha denmeye başlandı. Gözünü kaybedince mağarasına çekilmişti ama bir yıl sonra ne olduysa Ejderha yuvasından çıkıp küçük çocukların isteklerini gerçekleştirmeye başladı ve eskisinden daha mutlu oldu. Defyepotamya Diyarı, Ay Dünya’nın yörüngesine oturmadan, Dünya’da sadece bin kişinin olduğu zamanlarda var olan bir ülkeydi. O zamanlar yaşayan insanlar Güneş’in Tek Gözlü Dev Ejderha’nın, Defyepotamya’daki volkanın ise Medusa ve Kardeşleri’nin sembolü olduğuna inanıyorlardı. Defyepotamya Diyarı artık yok. Efsaneye göre Ejderha ile Medusa ve Kardeşleri, geceleri insanların rüyalarına girip onları güzelleştirirmiş. Benim diyarımda hayat gerçekte hiç olamayacağı kadar güzeldi. Çünkü benim diyarıma sevgi hâkimdi.

Harikalar diyarımdaki karakterlerin bazıları uzun bazıları ise kısa boyludur. Uzun boyluların saçları sarı, gözleri mavi veya yeşildir. Kısa boyluların ise saçları kırmızı, gözleri kahverengidir. Bu insanların yaşlıları da var gençleri de. Ayrıca benim harikalar diyarımdaki insanlar iyi kalpli, yardımsever ve kibarlar. Hiç kimse birbirine kötü söz söylemez ve yere çöp atmazlar. Hepsinin ayrı ayrı rolleri var. Biri öğretmen, diğeri öğrenci, bankacı, emlakçı… Saysam bitmez. Hiçbiri diğerinin yaptığı işe karışmaz. Hayvanların da rolleri vardır. Bir kısmı, insanları bir yerden bir yere taşıyor. Bazıları körlere yardım ediyor. Bunları da saysam bitmez. Bitkiler bile yardım edip bize temiz hava ve oksijen veriyorlar. Mutlaka bir gün benim harikalar diyarıma uğramalısınız. Merak etmeyin. Size kötü davranmazlar. Tersine size benim harikalar diyarımı gezdirir ve size otel bulurlar. Benim harikalar diyarıma gelirseniz ben çok mutlu olurum.

Destina BAĞCI 5/F

Defne Dora ÖZDEMİR 5/C

15

16


BİR ZAMANLAR – MUTLU SON

EMMA

Benim harikalar diyarım, dışarıda çok güzel görünüyor. İçinde de sırlar, maceralar, bilgi ve eğlence var. Dışarıdan hiçbir problem yokmuş gibi görünse de istediğin yere ulaştığında sana bir sorun çıkartır ve senin çözmen için seni dedektif yerine koyar.

Emma adında kahverengi saçlı, zayıf, iri gözlü bir kız parkta yürürken gözüne bir sincap çarptı. Sincap bir ağacın kovuğuna girdi ve Emma’ya baktı. Adeta ona “Hadi gel.” der gibiydi. Emma meraklı ve cesur bir çocuk olduğu için ağaç kovuğunun yanına gitti. İçeri baktı fakat hiçbir şey yoktu. Daha sonra ağacın içine girdi. Birden havaya doğru yükselmeye başladı. İlk başlarda biraz korktu fakat sonra alıştı. Bir süre sonra bir yere geldi, sanırım gökyüzünde bir ülkeydi. Çok güzel bir yerdi. Bir sürü pamuk şeker bulutu vardı. Her şey şekerden yapılmaydı. Çok güzel bir deniz, çikolatadan şelaleler, kurabiyeden evler vardı. Burası bir harikalar diyarıydı. Biraz sonra bir sürü jelibon ayıcık Emma’nın yanına geldi. Bunlar harikalar diyarının sakinlerindendi. Minicik ve rengârenktiler. Emma’ya, “Hoş geldin.” dediler ve biraz dolaşmaya başladılar. Çok nazik ve arkadaş canlısıydılar.

Bir aslan var benim diyarımda, o bilir doğruyu yanlışı. Kısacası bilgin insalar gibidir benim aslanım. Yeşil gözlü ve rengarektir. Harikalar diyarının en iyi aslanıdır. Diğer bir karakter ise köpektir. Onun cinsi Yorkshire, yani küçük bir köpek. İşi gücü oyundur diyarımda. Ela gözlü, kafası beyaz, vücudu altın ve gümüş rengidir. O bardağın dolu tarafından bakmayı sever. Şirin ve sevecendir. Bir de at var. O, senin dileklerini yerine getirmeye çalışır. Kahve ve beyaz renkli, yeşil ve mavi gözlüdür. Mucizelerle dolu ve iyi kalplidir. Son olarak papağan… O hep seni kandırır. Yeşil, mavi , kırmızı, turuncu, beyaz ve sarı renklerden oluşur. Gözleri mavidir ve çok sinsidir. Bizler denizin üstünde uçan küçük bir adada yaşıyoruz ve bu adadan denize akan bir dere var. Burada kitap açan ağaçlar ve iki büyük tepe var. Birinin adı “ Bir Zamanlar”, diğerinin adı ise “Mutlu Son”. Hepsi seni güzel bir amaca doğru sürüklüyor. “Mutlu Son” tepesi “Bir Zamanlar” tepesinden üç metre daha uzundur ve milyonlarca renkli çiçek vardır. Benim harikalar diyarım, mutlulukla doludur. Elif ATASOY 5/A

17

Harikalar Diyarı’nda yaşayan insanların saçları rengârenk, giysileri kremadandı. Herkes çok sevecendi. Emma bir parça bulut koparıp yemeye başladı. Ayıcıklar Emma’yı bir kaleye götürdü. Emma, “ Burası neresi ?” diye sordu. Ayıcıklar, “Kraliçe’nin şatosu.” dediler. İki tane cupcake kapıyı açtı. İçeride çikolatadan adamlar vardı. Bunlar Kraliçe’nin askerleriydi. Daha sonra Emma, Kraliçe’nin yanına gitti. Kraliçe çok güzel bir kadındı ve mavi saçları, Bonibondan yapılma bir tacı vardı. Çok iyi yürekli bir insandı. Emma ile sohbet ettiler. Emma, “Ülkenizi çok beğendim. Çok leziz bir ülke fakat artık eve dönmem gerek. Nasıl eve dönebilirim ?” dedi. Kraliçe ona bir içecek verdi ve “Bunu iç.” dedi. Emma içti ve saniyeler içinde kendini ağacın içinden aşağı inerken buldu. Sonra birden gözlerini açtı. Rüya görmüştü. Zeynep Eylül EROL 5/B

18


1. KADEME Kral ve Kraliçe

Soylu

HARİKALAR DİYARINDA

2. KADEME

-Alice bence bu kademede-

SOSYAL SINIFLAR

3. KADEME Hür

Köle

4. KADEME

Aysen AYKUT 6/C

19

20


1. KADEME Kraliyet Ailesi

2. KADEME Soylular ve Din Adamları

Burjuva ve Halk

3. KADEME

ALICE

Köleler-İşçiler ve Köylüler

4. KADEME

Begüm OLCAYTO 6/B 21

22


En Zengin Soylu Aileler

1. KADEME

2. KADEME Elit Varlıklı Zengin Aileler

Orta Sınıf

3. KADEME

Burjuva ALICE

Çalışan Sınıf

4. KADEME

Ceren Naz DENGİZ 6/B 23

24


1. KADEME Kral Kraliçe

Soylular

2. KADEME

(Gerçek Dünyada Alice)

3. KADEME Hürler ve Vatandaşlar

Köleler ve Hizmetçiler

4. KADEME

(Harikalar Diyarı’nda Alice)

Defne AYDIN 6/C 25

26


1. KADEME

Kraliรงe

Vezirler

2. KADEME

Soylular

Vatandaล

3. KADEME

ALICE

Hizmetรงiler

4. KADEME

Kรถleler

Ela KAZDAL 6/C 27

28


ALICE’İN TOPKAPI GEZİSİ

BÖLÜM VIII PADİŞAH’IN SARAY AVLUSU Büyük bir kapıdan geçen Alice bu yolculuğun sonunu merakla bekliyordu. Yavaş ve küçük adımlarla geniş bir alana yaklaştı. Etrafında birçok ağacın dizili olduğu uzunca bir yol vardı. Burası avlu denen geniş bir bahçeye gidiyordu. Ağaçların sonuna geldiği zaman birtakım sesler duydu. Hemen geniş gövdeli ağacın arkasına saklanıp olanları izlemeye başladı. İki genç asker yolculuğa çıkacak olan padişah ile kimin gideceğini tartışıyorlardı. İkisi de o seyahate çıkmayı çok istiyordu. Alice onları sessizce izliyordu ancak bir şey onun sessizliğini bozdu. Hafif bir irkilme ve çığlık iki askerin de onu fark etmesine sebep olmuştu. Oradan kaçmak yapılacak en iyi şey olabilirdi ama bunu yapmak için çok geçti.

29

30


Askerler Alice’in yanına geldi ve koşup kaçmasını engellemek için kollarından tuttular. Alice başından geçenleri anlatmaya başladı ve geldiği yer hakkında hiçbir bilgisi veya fikri olmadığını söyledi. Askerlerden biri onun saflığına ve masumiyetine inanıp serbest bırakmak istedi fakat diğer asker bunun iyi bir fikir olmadığını ve onu padişahın karşısına çıkarmaları gerektiğini söyledi. Alice yapacağı bir şey olmadığı için durup askerlerin anlaşmasını bekledi. Ancak askerler tekrar tartışmaya başlamışlardı, “Onu buradan çıkarırsak hem o kurtulmuş olur hem de bizim kellelerimiz bir yabancı ile konuştuğumuz görülmediği için yerlerinde kalır.” Diğer asker şiddetle başını sallayıp, “Sen aklını mı yitirdin bre adam, ne mâlum bu kızın padişahımıza bir zarar vermek istemeyeceği? Daha sonra da padişahın hayatını tehlikeye attığımız için bizim kellelerimiz kesilecek. Seni bilmiyorum ama benim kellemden olmaya niyetim yok.” Bunları duyan Alice, tam konuşmaya başlayacaktı ki ağaçlı yoldan gelmekte olan askerleri görünce ağzı açık kaldı. Bu kadar çok asker kimi koruyor olabilirdi ki? Ama bu sorunun cevabı fazla gecikmedi. Askerlerin ardından iki çocuk ellerindeki kılıçlar ile bir yandan birbirleriyle savaşıyormuş gibi yapıp diğer yandan koşuşturuyorlardı. Aslında çocukların yaptığı bu oyun geleneksel bir oyun ve spordu. Kılıç savaşı, güreş, binicilik gibi oyunlar geleneksel oyunlara örnekti. Alice için bu çocukların kim olduğunu tahmin etmek zor olmadı. Bunlar tabii ki padişahın şehzadeleri idi. Çocukların hemen arkasından padişahın yüzü göründü. Alice, padişaha durumu izah edip oradan çıkacağını ümit ediyordu. Bu nedenle çok sevindi. Ancak padişah kızı iki askerin kolunda görünce onu suçlu zannedip hemen yanına gelmesini emretti. Askerler kızın başından geçenleri anlattı. Ama sadrazam kızın bir suçlu olduğunu ve padişaha zarar vermek istediğini düşünüyordu. Bu fikrini vezir ile paylaştı. Çünkü padişahtan sonra en yüksek rütbeli kişi sırasıyla sadrazam ve vezirdi. Askerlerin anlattıkları padişaha da pek inandırıcı gelmedi. Alice yeteri kadar yargılanmıştı. Padişah da onu yeteri kadar yargıladığını fark etmişti ve son kararı her koşulda o verecekti.

Padişah kızın küçük yaşından ve ona acıdığından dolayı kellesini kestirtmek yerine onu zindana attırtmaya karar verdi. Alice suçsuzdu ve bunu mutlaka ispatlaması gerekiyordu. Ama yapabileceği hiçbir şey veya suçsuzluğunu ispatlayabilecek bir kanıtı yoktu. Alice’i gören diğer hizmetliler ona inanıyordu. Ama onların inanması hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Padişah, sadrazam ve vezir çoktan ortak bir karara varmışlardı ve hizmetliler onlara saygı duyup önlerine çıkmamak zorundalardı. Yoksa bir cümle ile idam edilmeleri yeterli olurdu. Olayları yukarıda, odasından izleyen padişahın karısı Alice’i sevmiş ve onun saflığına inanmıştı. Tam o sırada aklına muhteşem bir fikir geldi. Hızlı adımlarla avluya inerek asker ve hizmetli kalabalığını aşarak padişaha doğru yöneldi. Ona biraz daha yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadı ve gitti. Giderken Alice’e küçük ama anlamlı bir gülücük gönderdi. Alice bir şeylerin daha iyiye yöneldiğini anladı ve padişah konuşmaya başladı, “Bak kızım, seninle bir anlaşma yapalım. Tabii sen de kabul edersen çünkü bu anlaşma senin kaderini etkileyecek. Bu anlaşma sonucunda ya hiçbir şey olmamış gibi buradan gidecek ve her şeyi unutacaksın ya da burada sonsuza dek zindan da çürüyeceksin.” Alice, hemen anlaşmanın ne olduğunu dinlemeden kabul etti. Padişah bir yarışmadan bahsetti. Bu ok atma yarışmasıydı. Ok atma Osmanlı’da geleneksel bir spor ve oyundu. Önde padişah ve askerleri, arkada ise Alice ve onu tutan diğer askerlerle beraber hizmetliler yarışmanın yapılacağı yere gidi-

31

32


yorlardı. Padişah beş metre sonra durdu ve gelmişlerdi. Alice hedef tahtalarını görünce sadece oku hedef noktasına atacaklarını sanıyordu. Fakat öyle olmayacaktı. Her iki kişiye de birer yay ve kılıç balığı verildi. Alice, gördüklerinden hiçbir mantıklı sonuç çıkaramadı. Yayı anlamıştı ancak kılıç balığı neydi? Birkaç dakika sonra tüm soru işaretleri çözülmüş onun yerini ünlemler almıştı. 18 metre uzaktan kılıç balıklarını yaya takıp atacaklardı. Fakat atacakları yer hedef tahtası değil, tam onun hizasında duran kafalarında elma tutan askerler olacaktı. Bir asker yarışma kurallarını anlattı. İki kişi de üçer hakka sahipti. Bu üç haktan en az birinde elmayı vurmaları gerekiyordu. Padişah ilk atışını yaptı. Kılıç balığı hedef tahtasına isabet etti. Aynı şekilde ikinci atışta kılıç balığı hedef tahtasını buldu. Üçüncü atışından çok emindi ancak son anda kılıç balığı hareket etti ve padişahın elinden kaydı bu nedenle atışı yapamadı. Kurallar gereği ikinci bir şansta verilmeyecekti. Şimdi bütün ümit Alice’in yapacağı atışlara bağlıydı. Alice ilk iki atışını tutturamadı. Üçüncü atışta yapması bir mucize olacaktı. Hizmetliler ellerini açarak elmayı vurması için dua ederken sadrazam ile vezir korkudan ne yapacaklarını bilemiyorlardı ve Alice kendine güvenerek üçüncü atışını yaptı. O arada tüm nefesler durmuş bütün gözler okun gittiği yöne bakıyordu. İşte mucize gerçek olmuştu. Kılıç balığı, elmaya isabet etmiş ve vurmuştu. Sevinen hizmetliler çok abartmadan Alice’i tebrik etti. Alice padişaha doğru yöneldi ve gitmek için izin istedi. Padişah yapacak bir şey olmadığı için gitmesine izin verdi. Alice, mutlu adımlarla koşarak sarayın çıkışına gitti. Padişah pek belli etmese de kızın kazanmasına sevinmişti. Fakat sadrazam ve vezir için aynı şey söz konusu değildi. En azından onlar bu olaydan kendilerine hiçbir zaman çok güvenmemeleri gerektiğini anlamıştı. Padişah da elbette bu olaydan bir ders çıkarmıştı. Bundan sonra kimseyi emin olmadan yargılamayacaktı. Çünkü sonucun ne olacağını kimse bilemezdi. Ilgın Gökçe DEMİR 7/E

33

ALICE İLE PADİŞAH MATRAK OYNUYOR Alice, sabaha karşı Topkapı Sarayı’nın hareminde ortaya çıkıverdi. Sessiz sakin etrafı keşfetmeyi düşünen Alice, genç kızları, genç erkekleri, orta yaşlı kadınları ve elinde tencere ve tavalarla koşuşturan aşçıları görünce çok şaşırdı. Harem ağası ve kalfalar oradan oraya koşuşturuyordu. Haremde harıl harıl çalışan kadın köleler de vardı. İçinde 300 oda, 9 hamam ve bir hastane bulunan bu büyük binadan çıkmanın bir yolunu arıyordu Alice. Boyunun beş katı büyüklüğündeki tahta bir kapıyı aralayınca yemyeşil bir bahçede buluverdi kendini. Bahçede özgürce dolaşabilmek için erkek kılığına giren Alice sarayın bahçesinde birçok erkeğin “matrak” adlı oyunu oynadığını, bazılarının ise ok attığını gördü. O sırada bahçeye sarıklı birisinin geldiğini ve herkesin onun önünde eğildiğini fark etti. Bu kişi, devleti yöneten “Süleyman” adlı padişahtan başkası değildi. Yanında da onun baş yardımcısı sadrazam Pargalı İbrahim Paşa duruyordu. Arkalarında birkaç hizmetli de vardı. Bütün hizmetliler, padişah ve sadrazamın önünde eğilmişlerdi ve bu, onlara saygı gösterdikleri anlamına geli-

34


yordu. Alice de hizmetliler gibi eğilmişti ve padişaha gününün iyi geçip geçmediğini sormuştu. Padişah onu hiçbir yerden tanıyamadı ve, “Sen kimsin ve neden buradasın?”dedi. Alice de, “Hünkarım, adım Osman. Sinop Beylerbeyi’nin oğluyum. Buraya, Enderun’da eğitim görmek için geldim.” Bunun üzerine padişah, “Matrak oynamayı biliyor musun?”diye sordu. Alice, “Sizin kadar iyi bilmesem de biliyorum.” cevabını verince padişah “ O zaman oynayalım da göster bize hünerlerini.”dedi. Alice bu teklifi kabul etti ve kısa bir süre sonra oyun başladı. Matrak sopası yerine bostan patlıcanı, kafa koruyucu miğfer yerine de balkabağı kullandılar. Alice oynarken çok eğleniyordu. Padişah, Alice’e, “Neden gülüyorsun?” diye sordu. Alice de, ”Hünkarım, gülüyorum çünkü matrak oynamayı çok seviyorum ve oynarken çok eğleniyorum.” diye karşılık verdi. Padişah , ” Pekala o zaman oyun devam ediyor.”dedi. O sırada Alice’in gözü,oynadıkları alanın az ilerisine ilişti ve orada erkek bir kölenin, az önce haremde gördüğü bir kadın köleyi bıçaklayarak öldürüp kaçtığını gördü ve hemen bağırdı, “Şurada birisi öldürüldü, hatta katil de sağa doğru gitti. “Bunun üzerine padişahın askerleri o tarafa doğru koştu, katili ve ölüyü getirdi. Alice, “Sanırım bu köle kadı tarafından yargılanacak.”dedi. Padişah da, “Hayır, o bir köle yani özgür değil. Bu yüzden kadının huzuruna çıkarılmadan direkt olarak öldürülecek.” dedi. Alice bu cevaba şaşırmıştı. Oyun, kısa bir süreliğine bölündü ancak Alice olduğu yerde durdu çünkü birisini infaz edilirken görmek istemiyordu. Sonra herkes, tekrar oyuna döndü ve biraz sonra oyun sona erdi. Padişah, Alice’in oynayışını çok beğenmiş, Alice de oynamaktan çok zevk almıştı. Bir Osmanlı padişahını yakından tanıma fırsatı bulduğu ve imparatorluğun geleneksel oyunlarından birini oynama imkanı bulabildiği için çok şanslı olduğunu düşündü. Biraz dinlenmek için haremin yolunu tuttu. Çünkü matrak oynamak onu çok yormuştu. Aynı zamanda Alice, yarın sabah Topkapı Sarayı’n35

ALICE TOPKAPI SARAYI’NDA

Alice, hâlâ düşüyor ve düşüyordu. Birden gözleri kamaştı, nerede olduğunu anlayamamıştı. İlk önce kendini rengârenk kuşların arasında zannetti. Ama burası bir kuş bahçesi olamaz diye düşündü çünkü burada hiç kuş sesi yoktu. Daha yeni yeni anlıyordu, burası bir hazine odasıydı. Her yer altın, gümüş, zümrüt, elmas, pırlanta kaplıydı. Burası çok zengin bir yer diye düşündü. Hemen ileride bir şey gözüne çarptı. Bu çok güzel bir yüzüktü (Alice’in düşüncesine göre bu bir zümrüttü ve etrafı pırlantalarla çevriliydi.). Alice bunu taktı ve bir anda büyümeye başladı. Alice çok korktu ve hemen yüzüğü çıkardı. Tekrar eski haline dönmüştü. Cebine koydu, belki işe yarar diye düşündü. Alice, sessizce sarayın bahçesine gitti. Gül bahçelerinin arasından geçti. Sarayın bahçesinde büyük bir şamata vardı. Alice’in tahminine göre Anadolu’ya özgü bir oyun olan cirit oynanıyordu. İleride herkese hükmeden, kimsenin bir dediğini iki etmediği bir adam duruyordu. Giyimine, kuşamına bakılırsa o bu devletin başıydı o bir padişahtı (1534 yılı, Kanuni Sultan Süleyman). Yanında da onun yardımcısı olan sadrazam duruyordu. Padişah Alice’i görmüştü, onun kendisiyle cirit oynamasını istedi. Ama Alice cirit oyunu hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Flamingonun neresinden tutulacağı, flamingoyu nasıl tutacağı hakkında

36


hiçbir bilgisi yoktu. (Cirit oyununda mızrak kavaktan yapılma olur, fakat bu sefer mızrağın flamingodan olması Alice’i rahatsız etmemişti. Zaten burada her şey tuhaftı.) Sonuçta hiçbir şey kaybetmem diye düşündü ve padişahın önerisini kabul etti. Oyun başladı. Alice cirit oyununun çok saçma bir şey olduğunu düşündü. İzleyicilerin hepsinin padişahı tutmasının hiç de adil olmadığını yanlışlıkla yüksek sesle söyledi. Artık iş işten geçmişti. Alice’i hemen, yargılanmak üzere kadıya götürdüler. Alice’i yargılamadan önce ona hangi dinden olduğunu, nereden geldiğini sordular. Alice her soruyu bilmiyorum diye cevaplayınca onu dinsiz olarak suçladılar. Fakat küçük ve yabancı bir çocuğu idam cezasına çarptırmak yanlış olur diye düşündüler ve sadece para cezası vermeye karar verdiler. Alice tam yanımda param yok diyecekti ki cebine önceden koyduğu yüzüğü çıkarıp teslim etti.

2012-2013 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI “Alice, Alice… Kitabını oku, Alice beni dinliyor musun?” diyordu kadı. Alice şaşırdı, Kadının ne demeye çalıştığını düşündü. Kitap mı? Nerede? Birden karşısında ablasını gördü. Alice “Meğer bunların hepsi bir rüyaymış.” dedi. Belki de değildir. Kim bilir?

Irmak KANLIÇAY 7/C

37

Sosyal Bilimler Bölümü

www.fmv.edu.tr

38


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.