120-KSY-SY-20-06/2016
130 Yıldır Mer?klı Öğrencilerin Okulu
Haziran 2016
DÜNYA ÜÇÜNCÜLÜĞÜ
Anaokulundan üniversiteye güçlü ve çağdaş eğitim FMV Işık Okulları 130 yıllık köklü geçmişi, güçlü eğitimci kadrosu, çağdaş eğitim sistemiyle eğitimde öncülüğünü sürdürüyor.
“SPORA, SANATA, TASARIMA IŞIK TUTANLAR” A GLOBAL VIEW ON SCHOOL EDUCATION SPECTRUM OF EDUCATION V ADNAN POLAT BALKON VE TERAS BİTKİLERİ BEYNİ ZİNDE TUTMAK
Nişantaşı Kampüsü
Ayazağa Kampüsü
Erenköy - Güneş Kampüsü
Ispartakule Kampüsü
www.fmv.edu.tr
Işık Üniversitesi Şile Kampüsü
34.
FMV IŞIK OKULLARI
YAZ ETKİNLİKLERİ AYAZAĞA KAMPÜSÜ ERENKÖY KAMPÜSÜ • ISPARTAKULE KAMPÜSÜ
SAYI: 34
İ Ç İ N D EK İ L ER 2
FMV Haberler
22 İçimizden Biri Adnan Polat 26 Eğitim Işık Okulları Eğitim Sistemi 30 Kapak Bahar Aylarında Balkon ve Teras Bitki Düzenlemeleri 34 Sağlık Beyninizi Genç ve Zinde Tutun 36 Spor Avrupa’da Futbol Algısı ve Kültürel Farklılıklar 40 Tarihten Sayfalar Hiçbir Şeyden Çekmedi, Sıvış Yılından Çektiği Kadar
HAZİRAN 2016
FYZY İMTİYAZ SAHİBİ Av. Akın SÜEL Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları adına FMV Yönetim Kurulu Başkanı • SORUMLU MÜDÜR Elk. Müh. Alp GÜNAY Feyziye Mektepleri Vakfı Genel Müdürü • YAYIN KURULU Sevil KARACIK FMV ve Işık Okulları Kültür Sanat Yöneticisi Ömer ORHAN FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Müdürü Şenay KURT FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Müdür Yardımcısı • DÜZELTMEN Leyla TARAKÇI FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni • TASARIM Topprint Basım Tanıtım ve Yayıncılık Ltd. Esentepe Mah. Atom Sok. Kanyon Apt. No:20/1 Şişli - İstanbul Tel: 0212 264 33 11 www.topprint.com.tr • BASKI Scala Basım Yayım Tanıtım San. ve Tic. Ltd. Şti. Yeşilce Mah. Aytekin Sok. No:21 4.Levent - Kağıthane - İstanbul Tel : 0212 281 62 00 / 0212 269 07 34 info@scalamatbaa.com • İMTİYAZ SAHİBİ, SORUMLU MÜDÜR VE YÖNETİM YERİ ADRESİ Teşvikiye Cad. No: 6 Nişantaşı - İstanbul Tel: 0212 233 12 03 444 1 368 (FMV) www.fmv.edu.tr 4 ayda bir yayımlanır. Yayının türü: Dergi, yerel, süreli
27 Haziran - 12 Ağustos 2016
BAŞKAN
1
Değerli Işıklılar, Bizi ‘biz’ yapan, Işık ruhu ve değerlerini bizlere hatırlatmakla kalmayıp göğsümüzü kabartan başarılarımızı ve yıl içinde attığımız her önemli adımı “Işık Camiası”na aktaran, geniş bir içeriğe sahip FYZY dergisi ile bir kez daha size ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Eğitimde 130’uncu yılımızı kutladığımız 2015-2016 EğitimÖğretim Yılı’nı pek çok önemli gelişme ve başarıyla geride bıraktık. Eğitimin temelini oluşturan ‘önce iyi insan’ yetiştirme felsefesine sıkı sıkıya bağlı kalarak mezun olan her bir Işıklı ile geleceği aydınlatma misyonumuz doğrultusunda, 130’uncu yılımızda da kayda geçirdiğimiz tüm başarılarımız için “Işık Camiası”nı gururla tebrik ederim. Akademik başarının yanı sıra kültür, spor ve sanat faaliyetleriyle dolu bir yılı daha geride bıraktık. FMV Işık Okulları olarak, 2009’dan beri sürdürdüğümüz, artık Türkiye’nin en prestijli ve geniş katılımlı ödül programı hâline gelen “Spora Işık Tutanlar Ödülleri”nin kapsamını bu yıl daha da genişlettik. 8’inci kez düzenlediğimiz ödül töreninde; “Spora, Sanata ve Tasarıma Işık Tutanlar” ödüllendirildi. Gerek “FMV Kültür Konferansları” gerek çeşitli etkinliklerle yıl boyunca öğrencilerimizi, “Işık Camiası”nı ve tüm ilgilileri kendi alanlarında öne çıkan isimlerle buluşturduk. Bu kapsamda, Türkiye Basketbol Federasyonu ve NBA iş birliğiyle Ayazağa Kampüsümüzde, Junior NBA etkinliğine ev sahipliği yaptık ve Amerikan Basketbol Ligi NBA’in eski oyuncularından Vladimir Radmanovic ile Roni Turiaf’ı ağırladık. Göğsümüzü kabartan yüzme şampiyonluklarımıza yenilerini ekledik. Öğrencimiz ve FMV Işık Spor Kulübü sporcusu Lal Sezgin, Olimpik Kulaçlar Türkiye Yüzme Şampiyonası’nda hem kış hem yaz döneminde, 11 yaş bayanlar kategorisinde “Türkiye Şampiyonu” oldu. Ayrıca kulübümüzün diğer sporcuları Ece Altan, Mavi Nehir İsman, Duru Türkaslan da yaz döneminde Türkiye 2’ncilikleriyle yüzümüzü güldürdü. Sporcularımızı bir kez daha tebrik ediyor, daha nice başarılar kazanarak kendilerinden sonra gelen Işıklılara örnek olmalarını diliyorum. Bu yıl 11’incisini düzenlediğimiz Okullar Arası Satranç Turnuvası ile 245 okuldan 1500 öğrenciyi satranç masasında; 14’üncü kez düzenlediğimiz 100 Yıllık Okullar Spor Şöleni ile Türkiye’nin en köklü liselerinin öğrencilerini spor sahalarında buluşturduk. Sporun yanı sıra kültür ve sanatta da Işıklılar dünya çapında başarılar elde etti. Ayazağa, Nişantaşı ve Ispartakule Kampüslerimizin ilkokul ve ortaokul öğrencilerinden oluşan FMV Işık Okulları Korosu, İtalya’da düzenlenen Queen Of The Adriatic Sea Koro Yarışması’ndan Dünya 3’üncülüğü ile döndü. Galeri Işık Teşvikiye, onlarca önemli sanatçıyı, sanatseverler ve Işıklılarla buluştururken ödülleri ile adından söz ettiren tiyat-
Av. AKIN SÜEL Feyziye Mektepleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ro topluluğumuz, Haldun Dormen’in ölümsüz eseri “Hisseli Harikalar Kumpanyası”nı bir kez daha büyük bir başarı ile sahneye koydu. Ülkemizde tarihe damga vurmuş pek çok başarılı kadını yetiştiren FMV Işık Okulları olarak veli, öğrenci ve mezunlarımızın desteği ile çok önemli iki ayrı etkinliği “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” anısına sahneledik. Eğitimin geleceğini masaya yatırdığımız ve bu yıl 5’incisini düzenlediğimiz Spectrum of Education Sempozyumu’nda yerli ve yabancı 180 eğitim uzmanını bir araya getirerek gelecekte eğitimde hangi yöntem ve metotlara yönelmemiz gerektiğini, dünyaya entegre eğitim anlayışımız çerçevesinde ortaya koyduk. Yüzlerce öğrencimizi mezun ettiğimiz şu dönemde, bilim alanında çok ayrı bir heyecan yaşıyoruz. Fen ve matematiğe ilgi duyan, bilime meraklı gençler yetiştirmede 130 yıldır öncü olan FMV Işık Okulları “12. Bilim Kahramanları First Lego League”de en iyi robot tasarımı ödülünü alan 6. ve 7. sınıf öğrencilerimizle, temmuz ayında çok önemli bir yarışmaya katılacak. Işıklı mucitler, Avustralya’da gerçekleştirilecek “Asya-Pasifik Açık Kupası” kapsamında ülkemizi temsil edecek. Öğrencilerimize başarılar diliyor, bu derece önemli bir temsile vesile oldukları için kendileriyle gurur duyuyorum. Son olarak 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı’nda, 2013’te eğitim dünyasına kazandırdığımız Ispartakule Kampüsü’nde lisemizin de eğitime başlayacağını bildirmekten mutluluk duyarım. Bilim laboratuvarlarından müzik atölyelerine, açık-kapalı spor alanlarından yüzme havuzuna kadar gerek donanımı gerek teknolojik alt yapısı gerekse eğitim kalitesiyle bölgede fark yaratacak olan lisemizde; küreselleşen dünyaya entegre olup her türlü bilgiye ulaşma ve eğitimde katma değer yaratma hedefiyle hareket etmeye ve geleceğe Işık olacak nesiller yetiştirmeye devam edeceğiz. Feyziye Mektepleri Vakfında 26 yıldır büyük bir özveri ve başarıyla çalışan kıymetli çalışma arkadaşımız, Kültür ve Sanat Yöneticimiz, kendisi de bir Işıklı olan Sayın Sevil Karacık emekli olma kararı aldı. FYZY dergisinde de ilk gününden itibaren çok emeği olan Sayın Karacık’a değerli katkılarından dolayı teşekkür ediyor, sağlık ve mutluluk dolu günler diliyorum. Feyziye Mekteplerinin kuruluşundaki irade ve misyonunu sürdürmemizin ön şart olduğu bilinci ile akademik anlamda ölçülebilir ve somut başarıları bıkmadan, usanmadan yenilemeyi; sporda ve sanatta çocuklarımızın yeteneklerini keşfederek geliştirmeyi, bu başarılara Yönetim Kurulumuz, çalışanlarımız, öğrenci ve mezunlarımızla el ele ve dayanışma içerisinde ulaşmayı temenni eder, Işıklı olmanın gururunu her zaman yaşayacağımız bir gelecek dilerim. Saygılarımla.
HABERLER
2
Feyziye Mektepleri Vakfı Kültür Konferansları
3
İyi İnsan Resim Sergisi Galeri Işık Teşvikiye’de Galeri Işık Teşvikiye, FMV Işık Okullarının 130’uncu kuruluş yıl dönümü nedeniyle, 130 Işıklı öğrencinin yaptığı resimlerden oluşan sergiye ev sahipliği yaptı. Işık Okulları Müzik Öğretmenleri Orkestrası’nın mini konseriyle açılışı yapılan “İyi İnsan Resim Sergisi”, 29 Aralık 2015-15 Ocak 2016 tarihleri arasında sanatseverlerle buluştu. 1885 yılında Selanik’te kurulduğu ilk günden bugüne, bilimden siyasete, sanattan spora pek çok alanda tarihe iz bırakmış, sayısız mezun veren FMV Işık Okullarının “önce iyi insan yetiştirmek” felsefesi, sergiye de ilham kaynağı oldu. Galeri Işık Teşvikiyenin yanı sıra Ispartakule Kampüsü’nde 28 Mart - 7 Nisan 2016, Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde 14-24 Nisan 2016, Erenköy Kampüsü’nde 9-27 Mayıs 2016 tarihlerinde sergilenen eserleri, 28 Haziran - 9 Eylül 2016 tarihleri arasında Işık Üniversitesi Şile Kampüsü’nde ziyaret etmek mümkün.
HABERLER
4
Galeri Işık Teşvikiye
Sıra Dışı Bir Sergiye Ev Sahipliği Yapıyor
İstanbul’un en önemli sanat merkezlerinden biri olan Galeri Işık Teşvikiye, Türkiye’nin önemli sanatçılarına ve sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Çalışmalarında iz, bellek ve geçmiş zaman üzerine odaklanarak sanat dilini oluşturan Ressam Devabil Kara’nın önceki sergilerinin devamı niteliğindeki son projesi “Gölge - Bellek // Ara Durumlar”, 03-24 Mayıs 2016 tarihlerinde, “Galeri Işık Teşvikiye”de sergilendi. Sergi, sanatçının 1990’ların başında “İzler ve Gölgeler” adı altında başladığı sanat yolculuğunun yeni bir durağı. Devabil Kara’nın sanatı, geçmişte yaşanmış ve var olmuşların anda bıraktıklarıyla varlığın göstergesi olan izler ve gölgeler üzerine kurgulanmaya devam ediyor. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden birinin, öğrendiği bilgiyi zihinsel bir işlemden geçirip yeni bilgiye dönüştürebilmesi, soyutlayabilmesi ve bunu gelecek nesillere aktarabilmesi, yani “bellek” olduğunu vurgulayan sanatçı, eserlerinde de bu vurguya yer veriyor.
Işıklı Minikler Sağlıklı Beslenmeyi İşin Ustalarından Öğrendi Obezite ile mücadele ve sağlıklı beslenme alanında yürüttüğü projelerle Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından “Beslenme Dostu Okul” olarak onaylanan FMV Özel Ayazağa Işık İlköğretim Kurumu, İngiliz Şef Jamie Oliver tarafından kurgulanan ve küresel bir eylem hâline gelen “Yemek Devrimi Günü”ne 2’inci kez katıldı. Işıklı minikler, “Jamie’s Italian” şefleriyle el yapımı makarna yapmayı öğrendi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, son 14 yılda dünyada çocuklardaki kilo fazlalığı ve obezite yüzde 60 oranında arttı. Tip 2 diyabet, yetişkin hastalığı olarak bilinirken bugün 8 yaş altında bile görülebiliyor. Böyle giderse 2020 yılında, dünyadaki çocukların yüzde 10’u obez olacak. Bu artışın temel nedeni ise çocukların şekerli, rafine karbonhidrat ağırlıklı ve daha yüksek kalorili yiyecekleri tüketerek daha az fiziksel aktive yapmaları. Öte yandan araştırmalar, 8 yaşından önce yemek yapmayı öğrenen çocukların, ilerleyen yaşlarda haftada yaklaşık 5 kez kendi yemeklerini hazırladığını ortaya koyuyor. Bu bilgilerden yola çıkan ünlü İngiliz Şef Jamie Oliver’in ilk olarak 19 Mayıs 2012’de başlattığı “Yemek Devrimi Günü”, bu yıl dünya genelinde 5’inci kez kutlandı. Obeziteye karşı savaşmak ve sağlıklı beslenmenin önemine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen ve Jennifer Aniston, Oprah Winfrey gibi ünlülerden gördüğü
ilgiyle dünya genelinde kutlanan “Yemek Devrimi Günü”ne Türkiye’den 30 Işıklı öğrenci destek verdi. Öğrencilerin yemek pişirme becerilerini geliştirmek, iyi gıda tüketmenin önemini vurgulamak ve bunun insan yaşamına olumlu etkilerine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen etkinlikte, 5. sınıf öğrencisi Işıklı minikler, “Jamie’s Italian”ın aşçılarıyla önce sağlıklı bir kahvaltının inceliklerini öğrendi, ardından el yapımı makarna hazırladı. Güzel bir gün geçiren minikler, hem sağlıklı yemek pişirmenin inceliklerini öğrendi hem de hazırladıkları lezzetli makarnaları afiyetle yedi.
5
FMV Işık Okulları Korosu
İtalya’dan “Dünya Üçüncülüğü” ile Döndü
4-8 Mayıs 2016 tarihleri arasında İtalya’nın Cattolica şehrinde düzenlenen “Adriyatik’in Kraliçesi-Queen Of The Adriatic Sea” koro yarışmasında FMV Işık Okulları Ayazağa-NişantaşıIspartakule Kampüsleri ilk, orta ve lise öğrencilerinden oluşan 92 kişilik okul korosu, ülkemizi başarıyla temsil etti. İsviçre, İsveç, Finlandiya, Hollanda, Rusya ve İtalya gibi ülkelerin katıldığı uluslararası koro yarışmasına müzik okulları, üniversite koroları ve profesyonel olarak müzik ile uğraşan korolar katıldı. 2 kez sahneye çıkan FMV Işık Okulları Korosu, yerli ve yabancı şarkıları, çok sesli koro ile seslendirerek kendi kategorisinde bronz diploma kazanarak dünya üçüncüsü olarak yurda döndü.
HABERLER
6
FMV Işık Okullarında
“Dünya Kadınlar Günü”
Türkiye’nin ilk kadın milletvekillerinden ilk kadın opera sanatçılarına kadar pek çok önemli kadını yetiştiren FMV Işık Okulları, “Dünya Kadınlar Günü” özelinde anlamlı bir etkinliğe imza attı.
Bir başka etkinlik ise FMV Erenköy Işık Okullarında gerçekleşti. Ülkemizin en önemli kadın edebiyatçılarından Gülten Akın, “Dünya Kadınlar Günü”nde şiir ve şarkılarla anıldı.
FMV Işık Okulları çalışanları, öğrencileri, mezun ve velilerinden oluşan 100 kişilik dev bir kadro eşliğinde “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nü şarkılarla kutladı. FMV Işık Okulları Nişantaşı Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu’nda düzenlenen konserde; güvenlik sorumlusundan idarecisine, her birimden çalışanların, öğretmenlerin ve velilerin aynı sahneyi paylaştığı etkinlikte, aynı zamanda Işıklı bir veli olan ünlü haber sunucusu Serdar Cebe de Frank Sinatra’nın unutulmaz “My Way” şarkısını kadınlar için seslendirdi. Cebe’nin minik kızı da öğrencilerden oluşan 38 kişilik koroda babasına eşlik etti.
Ünlü tiyatro sanatçısı Suat Sungur’un yönetiminde ve eşi Ahu Sungur’un katkılarıyla sahnelenen gösteride, öğretmenlerin performansıyla Gülten Akın’ın şiirleri ve bestelenmiş eserleri seslendirildi. FMV Işık Okullarının yerli ve yabancı 22 kadın öğretmeninin aylar süren provaları sonrası sahnelenen gösteride, Gülten Akın’ın eserleri; Türkçe, İngilizce, Almanca ve İspanyolca gibi farklı dillerde seslendirildi.
7
Kadınların Sesinden Dünya Şarkıları İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon ve Şeflik Bölümü Öğretim Görevlisi Volkan Akkoç’un şefliği yaptığı Türkiye’nin ilk kadın korolarından Sirene, 2015-2016 sezonunun ilgi çekici konserlerinden birini FMV Işık Lisesinde verdi. Klasik dönemden romantik döneme, çağdaş müzikten dünya halk şarkılarına uzanan geniş repertuvarından örnekler sunan Sirene, özellikle Anadolu halk türkülerinin yeni düzenlemeleriyle büyük ilgi topladı. Çok sesli kadın korosu için düzenlemelerini Şef Akkoç’un yaptığı “Sarı Gelin”, “Uzun İnce Bir Yoldayım”, “Divane Âşık” ve “Gülnihal” gibi Anadolu’nun farklı zenginliklerini barındıran geleneksel tınılar, farklı ve çok sesli bir anlayışla dinleyicilerin beğenisine sunuldu. Sirene, nisan ayında düzenlenen Avrupa Koro Forumu’nda bu düzenlemeleri Avrupa’dan gelen delegelere sunarak yerel müziklerimizi Avrupa’ya tanıttı ve büyük beğeni kazanarak Avrupa’dan çeşitli davetler aldı. Sürpriz koreografilerle izleyicisini büyüleyen Sirene’nin, yoğun beğeni alan ve bis olarak istenen parçası ise bestesi İsveçli vokal grubu Real Group’un tenoru Anders Edenroth’a ait bir yemek tarifi olan “Chili con Carne” idi.
Sirene
HABERLER
8
A Global view on School Education
Spectrum of Education V Geleceğin Okulları ve Okulların Geleceği
Eğitim Sempozyumu
Bu yıl 5.’si düzenlenen “Spectrum Of Education Eğitim Sempozyumu” 16-17 Nisan 2016 tarihlerinde, 21 farklı ülke ve coğrafyadan 222 eğitimcinin katılımıyla Feyziye Mektepleri Vakfı Özel Ayazağa Işık Lisesinde gerçekleştirildi. Türk Kültür Vakfı ve AFS Gönüllüleri Derneğiyle iş birliği içinde düzenlenen ve ana başlığı “Geleceğin Okulları, Okulların Geleceği” olarak belirlenen sempozyumda; “İyi okul nedir ve nasıl olmalıdır?”, “Geleceğin okulları nasıl şekillenmelidir?”, “Bu süreçte hangi projeler üretilebilir?” gibi sorulara yanıt arandı. Türk ve yabancı değerli akademisyenlerin yanı sıra eğitim dünyasının önemli isimlerini de bir araya getiren sempozyumda; eğitim sektö-
ründeki temel sorunlar, geleceğin okullarında olması gereken öğrenci profilleri, kullanılan eğitim-öğretim teknik ve yöntemleri üzerinde duruldu. Sempozyumun ikinci gününde, Kültür Pazarı” adı altında, katılımcıların, kendi ülkelerini tanıttıkları ve birbirleriyle paylaşımda bulundukları bir etkinlik gerçekleştirildi. Kapanışta ise “TÜMATA” (Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma) ekibi müzikleri ile kültürleri buluşturdu.
9
Sempozyum kapsamında dile getirilen görüşler ve saptamalar ana hatları ile aşağıda özetlenmiştir: 1. Entelektüel olmanın akıl ile ilgisi yoktur, entelektüellik eleştirel yaratıcılıkla ilişkilendirilmelidir ve eleştirel yaratıcılık sorgulamayı temel almalıdır. 2. 21. yüzyılda insanlığın temel ihtiyacı kendini doğru ifade etmektir. Kendini özgürce ifade etmek, kısıtlanmayacak ortamlarda çalışmak ve bireyselliğini garanti altına almak, kişinin temel ihtiyaçlarındandır ve yaratıcılığını güçlendirir. 3. Öğrencilerin gelecekle ilgili kaygılarının önemli bir bölümünü ebeveynlerin baskıcı tavırları oluşturmaktadır. Gelecekte çalışacakları sektörler, bireyin özerkliğini dikkate alacağı için okullarda ve aile hayatında öğrencinin bireyselliği ve özerkliği önemsenmelidir. 4. Okullarda yürütülen öğrenci bazlı projeler, programlar, çalışmalar insan merkezli olmalı ve bu çalışmalarda empati kurabilmek esas alınmalıdır. 5. Eğitim sektörünün temeli olan öğretmenlik mesleğine dair koşullar iyileştirilmeli, öğretmenlerin kendilerini yalnız ve güvensiz hissettiği koşullar ortadan kaldırılmalıdır. Öğretmenlerin kendi ihtiyaçlarını belirleyebilmeleri için onlara uygun olanaklar sağlanmalıdır. 6. Eğitim modellerinin ve sisteminin gelişmesi adına, özellikle girişimci fikirler desteklenmelidir. Girişimci fikirleri geliştiren insanların becerileri ve tutkuları keşfedilmeye çalışılmalıdır. 7. Eğitim sektöründe fark yaratacak değişimler ortaya koyabilmek için bu becerilerin okullara ve öğrencilere aktarılması, “değişim okulları” yaratılması gerekir. 8. Değişim okulları; düşünme yapılarının değişmesine öncülük eden, aktivist olmayı öğreten, liderlik eğitimi vererek öğrenciye hayatını değiştirme gücü aşılayan, eğitimde ortak hedef ve vizyonu amaçlayan bir profile sahip olmalıdır. 9. Eğitim sisteminde “iyi” olmak, “zeki” olmaktan daha fazla önemsenmelidir. 10. Öğretmen, öğrenciyi doğru bilgiye yönlendirmede bir kılavuz olmalıdır.
11. Eğitimin temel amacı, doğru bilgiye en kısa sürede ulaşabilmek olmalıdır. 12. Eğitim, sınıfın ihtiyacı ve öğretmenin tercihi doğrultusunda şekillendirilmelidir. 13. Tüm öğrencilere bireysel eğitim anlayışıyla, kendi hızlarında, eksiksiz bir eğitim şansı sunulmalıdır. 14. Eğitim teknolojileri; doğru ve hızlı bilgiye ulaşma, fırsat eşitliği ve öğrencinin dikkatini çekme noktalarını geliştirmeyi amaçlamalıdır. 15. Kişi ve ülke gelişimi adına gelecek planı yapılırken eksik görülen yönler belirlenip tamamlanmalıdır. 16. Eğitim alanında başarı sağlamak; doğru model oluşturmak, ekonomik model yerine entelektüel model yetiştirmek, teknolojiyi anlamlandırabilmek, sağlam bilgi ve eleştirel bakış açısı kazandırmak, iç ve dış motivasyonu eşit oranda önemsemek, öğrenci yeteneklerini değerlendirirken hoşgörülü bir yaklaşım sergilemekle mümkündür. 17. Eğitimde yaşanan yapısal sorunlar çözülmelidir, çözüme yönelik hareket planları oluşturulmalıdır. 18. Doğru bir ölçme ve değerlendirme ile başarısızlık nedenleri saptanarak başarının yükselmesi sağlanmalıdır. 19. Eğitimde ülke olarak dünya sıralamasında gerilerde olunmasına rağmen eğitimin içinde yer alan her bireyin beklentisi en üst düzeydedir. İçinde bulunulan eğitim sistemi (TEOG, temel liseler vb.) eğitime hizmet etmek yerine, zorlayıcı ve yorucu olmaktadır. Bu nedenle eğitimde acil bir eylem planına ihtiyaç vardır. 20. Geleceğin mimarları öğretmenlerdir, bu bağlamda öğretmenliğin saygınlığını artıracak çalışmalar yapılmalıdır. 21. Eğitimde içerik, yaşamla ilişkilendirilmelidir. Teorik çalışmaların yanında pratik uygulamalara da yer verilmelidir. 22. Çocuklarla empati kurarak ve onları anlayarak geleceği daha sağlam temellendirmek mümkündür.
HABERLER
10
“Hisseli Harikalar Kumpanyası” Işık Yorumuyla Sahnede
Yönetmenliğini Cengiz Çevik ve İrem Dilaver’in, koreografisini Murat Kalfagil’in üstlendiği, Haldun Dormen’in unutulmaz eseri “Hisseli Harikalar Kumpanyası”, FMV Işık Üniversitesi Müzikal Tiyatro Kulübü tarafından sahnelendi. Premiere’i 20 Nisan 2016’da Işık Üniversitesi Şile Kampüsü Oditoryumu’nda gerçekleşen oyunun gala gecesi, 3 Mayıs 2016 tarihinde FMV Özel Işık Okulları Nişantaşı Kampüsü’nde yapıldı. İzleyiciden büyük beğeni ve alkış alan oyunun ardından Cengiz Çevik’in sunumu ile gerçekleşen törende; müzikalin unutulmaz isimleri Nevra Serezli, Göksel Kortay, Kartal Kaan ve Nuri Gökaşan’a Türk Sanatına değerli katkılarından dolayı “Yaşam Boyu Onur Ödülü” takdim edildi.
11
100 Yıllık Okullar Spor Şöleni 14’üncü Kez Düzenlendi FMV Işık Okullarının, Türkiye’nin, tarihi 100 yılı aşan en köklü liseleri arasında 14’üncüsünü düzenlediği “100 Yıllık Okullar Spor Şöleni”; Recep Çetin, Semih Yuvakuran, Metin Uzun, Mustafa Kocabey, Hasan Reis gibi eski millî futbolcuların centilmenlik maçı ile başladı. 4-7 Mayıs 2016’ tarihleri arasında gerçekleştirilen “Spor Şöleni”nde 32 okulun voleybol, basketbol, futbol, yüzme, tenis ve masa tenisi takımları yarıştı. Smaç gösteri grubu Karizma Show’un heyecan verici gösterileri açılışa büyük renk kattı.
HABERLER
12
“Spora, Sanata, Tasarıma Işık Tutanlar” Ödüllerini Minik Işıklıların Elinden Aldı
FMV Işık Okulları, ‘Spora Sanata Tasarıma Işık Tutanları’ ödüllendirdi. Türkiye’nin en başarılı isimleri ödüllerini, minik Işıklıların elinden aldı Mezunundan öğrencisine, velisinden öğretmenine binlerce Işıklı, Türkiye’nin spor, sanat ve tasarım alanında başarılı isimlerini bir kez daha ödüllendirdi. FMV Işık Okulları Nişantaşı Kampüsünde düzenlenen törende, okulun eski mezunları Ali Sunal, Doğa Rutkay, Tuvana Büyükçınar ile Edebiyat Ödülü’ne layık görülen merhum Attila İlhan’ın yerine Çolphan İlhan’ın torunu Sadri Alışık minik Işıklıların elinden ödül aldı. FMV Işık Okulları, 2009’dan beri sürdürdüğü Türkiye’nin en prestijli ve geniş katılımlı ödül programını, içeriğine sanat tasarım alanını da ekleyerek 8’inci kez düzenledi. “Spora Sanata Tasarıma Işık Tutanlar” adı altında, FMV Işık Okulları Nişantaşı Kampüsünde düzenlenen ödül töreninde Türkiye’nin spor, sanat ve tasarım alanında en başarılı kabul edilen isimlerine ödül verildi. Törene, FMV yöneticilerinin yanı sıra, spor, sanat ve iş dünyasından önemli isimler ile okulun öğrenci, öğretmen ve velileri katıldı. Bu yıl kuruluşunun 130’uncu yılını kutlayan FMV Işık Okulları’nın hayata geçirdiği Işık Spor Sanat Tasarım Akademisi tarafından “Spora Sanata Tasarıma Işık Tutanlar” adı altında verilen ödüller, mezunundan öğrencisine, öğretmeninden velisine binlerce Işıklının oylarıyla belirlendi. Toplamda 15 ödülün dağıtıldığı törende, okulun eski mezun-
Prof. Dr. Nafiye Güneç Kıyak
ları Ali Sunal, Doğa Rutkay, Tuvana Büyükçınar ile Edebiyat Ödülü’ne layık görülen merhum Attila İlhan’ın yerine Çolphan İlhan’ın torunu Sadri Alışık, minik Işıklıların elinden ödül aldı. Ödülünü almaya sahne ve eski okul arkadaşı Ali Sunal ilebirlikte çıkan Doğa Rutkay; “Herhalde okulun en başarısız öğrencisiydim. Yıllıklarımı karıştırdığımda gördüm ki matematikten aldığım en son not eksi 9’muş. Ben tiyatrocu olacağım diyerek matematik, fizik derslerine girmezdim. Bu okul her zaman benim yeteneğimi geliştirmeme fırsat verdi” diye konuştu.
13
Doğa Rutkay ve Ali Sunal
Ali Sunal ise “Bu sahnenin benim için anlamı çok büyük. İlk sahneye çıktığım yer burasıdır. O yüzden bu sahnede bu ödülü almak benim için çok anlamlı. Önce ailem sonra Işık terbiyesi ile büyüdüm. Bu ödülü bana layık gören Işıklılara çok teşekkür ederim.” dedi.
2015 Yılının “Spora Işık Tutanlar”ı Zeljko Obradovic, Yılın Antrenörü Arda Turan, Yılın Erkek Sporcusu Sinan Güler, Yılın Fair Play Ödülü
Yılın Tasarımcısı ödülünü alan Tuvana Büyükçınar da Işık Okullarının yaratıcılığını desteklediğini belirterek; “Bu sahneye daha önce İlhan İrem ve Barış Manço’ya ödül vermek için çıkmıştım. Şimdi ödül almak için çıkmış olmaktan gurur duydum. Işık Okullarına çok teşekkür ederim.” diye konuştu.
Furkan Korkmaz, Yılın Genç Sporcusu Çağla Büyükakçay, Yılın Kadın Sporcusu Beytullah Eroğlu, Yılın Paralimpik Sporcusu Nebil Evren, Yılın Spor Basın İletişim Ödülü Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımı, Yılın Takımı Mario Gomez, Yılın Yabancı Sporcusu Fikret Orman (1984 Işık Lisesi mezunu), 130. Yıl Onur Ödülü 2015 Yılının “Sanata ve Tasarıma Işık Tutanlar”ı Fahir Atakoğlu (1980 Işık Lisesi mezunu), Müzik Prof. Dr. Süleyman Saim Tekcan, Görsel Sanatlar Ali Sunal (1995 Işık Lisesi mezunu) ve Doğa Rutkay (1996 Işık Lisesi mezunu), Tiyatro ve Sinema Tuvana Büyükçınar (1993 Işık Lisesi mezunu), Tasarım Attila İlhan (1946 Işık Lisesi mezunu), Edebiyat
Süleyman Saim Tekcan
HABERLER
14
Maurizio Gherardini
BJK Yönetim Kurulu Üyesi Emre Kocadağ
Attila İlhan’ın ödülünü almaya gelen Sadri Alışık, “Ölümünden 10 yıl sonra onun unutulmadığını görmek beni çok mutlu etti eminim ki 100 yıl sonra da untulmayacak. Ben de babam da amcam ve dayım da bu okul mezunuyuz. Tüm Işıklılara teşekkür ederim” diye konuştu.
insana özgü. İnsan zihninde tasarlar, buna yaratıcılık diyoruz. İnsan tasarladıklarını biçime dönüştürür buna yetenek diyoruz. Yaratıcılık ve yetenek insani duygularla birleşir, insanı daha iyi insan yapar, buna da sanat diyoruz. Yaratıcılık ve yetenek insanın fizik gücünde birleşir, insanı daha güçlü, yaşama daha dirençli kılar ve daha güçlü kuşaklar yaratır, buna spor diyoruz. Ancak hepsinin altında insanın tasarım gücü yatar. Bu yüzden spor, sanat ve bilimde alanlarında en iyi olanları toplumumuzun takdir etmesi ve onları ortak hafımızda kayıt altına almak için bugün buradayız” şeklinde konuştu.
Müzik ödülüne layık görülen ünlü müzisyen Fahir Atakoğlu’nun yerine ise ağabeyi Mahir Atakoğlu törene katıldı. Yılın Erkek Sporcusu ödülüne layık görülen milli gururumuz Arda Turan’ın yerine babası Adnan Turan törene katılırken; 130’uncu Yıl Onur Ödülüne layık görülen BJK Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Orman yerine BJK Yönetim Kurulu Üyesi Emre Kocadağ, Yılın Antrenörü Zeljko Obradovic’in yerine Maurizio Gherardini, Yılın Yabancı Sporcusu Mario Gomez yerine tercümanı Arda Kabaklı, Yılın Fair Play’i Galatasaray Odeabank Erkek Basketbol Takımı oyuncusu Sinan Güler’in yerine menajeri Ömer Kart, Yılın Kadın Sporcusu Çağla Büyükakçay yerine annesi Seçil Ferhan Büyükakçay ödül aldı. Yılın Takımı ödülünü almaya Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımı adına takımın yıldız oyuncularından Berk İbrahim Uğurlu geldi. Yılın Spora Işık Tutanları kategorisinde ödül alan Yılın Paralimpik Sporcusu Beytullah Eroğlu, madalyasını büyük alkış eşliğinde alırken; minik Işıklılar, Yılın Genç Sporcusu Furkan Korkmaz, ve Yılın Spor Basın İletişim Ödülüne layık görülen 90+ programının sunucusu Nebil Evren’e de ödül verdi. Törende konuşan Feyziye Mektepleri Vakfı CEO’su Prof. Dr. Nafiye Güneç Kıyak, sporun sanattan, sanatın tasarımdan ayrı tutulmayacağını dile getirerek “Savaş zamanlarında bile eğitimine ara vermeyen bu kurum için spor ve sanat her zaman eğitimin önceliklerinden biri oldu. FMV olarak geçtiğimiz yıllarda “spora ışık tutanları” ağırladık. Bu yıl, 130. yılımızı kutlarken, sanat ve tasarımda da bizlere ışık tutanları aramızda görmeyi diledik çünkü tasarım insan yaşamındaki en etkili güç ve sadece
Tuvana Büyükçınar
15
FMV Işık Okulları Ispartakule Kampüsü’nde
Seminer-Uygulama
FMV Işık Okulları Ispartakule Kampüsü’müzde, Avrupa yakası okullarında ve özel öğretim merkezlerinde görev yapan rehber öğretmenlere yönelik “Psikodrama Yolu İle Psikolojik Danışmanın Rolünü Anlamak, Danışanları Anlamak ve Empati” konulu seminer ve uygulama, 25 Mayıs 2016 tarihinde arasında gerçekleştirildi. 190 kişinin online kayıt olduğu etkinliğin amacı, ortaöğretim tercih sürecinde öğrencilere danışmanlık ve yönlendirme yapan rehber öğretmenlerin FMV Özel Ispartakule Işık Lisesini tanımalarını sağlamak, rehber öğretmenlerin/psikolojik danışmanların mesleki rollerinin içinde barındırdığı güçlü, daha az güçlü ve gelişme ihtiyacı bulunan beceri alanlarını görmeleri ve mesleki süreçlerini daha etkin hâle getirmeleri için psikodramanın bir yöntem olarak büyülü ve kestirme bir biçimde açtığı görüş kapılarını fark etmeleri; öğrenci, öğretmen ve veli ile yapacakları çalışmalarda kullanabilmeleri için onları psikodrama uygulaması ile tanıştırmak ve yaratıcılıklarını ortaya çıkarmalarını sağlamak olmuştur. Seminer-uygulamayı Uzman Psikolojik Danışman, Bireysel ve Grup Psikoterapisti Deniz Altınay gerçekleştirdi. İngiliz Psikodrama Derneği, Uluslararası Grup Psikoterapileri Derneği üyesi olan ve İstanbul Psikodrama Enstitüsünün başkanlığını yürüten Altınay, Türkiye’de çocuk psikodraması tedavi sisteminin kurulmasını ve geliştirilmesini sağlamış, İstanbul Psikodrama Enstitüsü bünyesinde çocuk psikodraması eğitimlerinin koordinatörlüğünü ve eğiticiliğini yürütmekte, İstanbul Psikodrama Enstitüsü’nde İspanya, İngiltere, İsrail, Arjantin ve
Amerika’daki psikodrama dernekleri ve enstitüleriyle bağlantılı olarak eğitim vermektedir. Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri, örgün eğitim kurumlarında eğitim-öğretim süreçlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. 130 yıllık geçmişi olan Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları, bu alanda çalışan rehber öğretmenlerin ellerindeki enstrümanları geliştirebilmeleri ve mesleki yetkinliklerini artırabilmeleri için kendine düşen görevi, köklü geçmişinin verdiği güçle, farklı bir çalışma ile desteklemiş ve kamuya önemli bir katkı sunmuştur.
HABERLER
16
Ispartakule Yaz Şenliği
BASKETBOL 1. Beylikdüzü Basketbol Akademi (A) 2. Beylikdüzü Basketbol Akademi (B) 3. FMV Ispartakule Işık Ortaokulu
28-29 Mayıs 2016 tarihlerinde FMV Işık Okulları Ispartakule Kampüsü’nde “FMV 130. Yıl Spor Şöleni ve Geleneksel Yaz Şenliği” düzenlendi. Şölen; basketbol, futbol, tenis ve yüzme branşlarında toplam 192 sporcunun katılımıyla gerçekleşti. Işık Ortaokullarının yanı sıra o bölgede eğitim yapan 7 okulun katıldığı şenlikte sporcular fair play ruhuna uygun müsabakalar sergilediler.
FUTBOL 1. Toki Şükriye Yoluç Ortaokulu 2. Kavram Koleji 3. Ispartakule Işık Ortaokulu TENİS 1. Dilara Özsavaş 2. Ela Seymen 3. Melisa Parlak YÜZME 200 m. Serbest 12 Yaş Bayanlar 1. Azra Zeynep Ertunç – Arel Koleji 2.Sude Naz Akçil – Arel Koleji 3.Zeynep Yaşar – Ayazağa Işık 200 m. Serbest 11 Yaş Bayanlar 1. Lal Sezgin – Ayazağa Işık 2.Duru Türkaslan- Ayazağa Işık 3.Bensu Hayat Oygu- Arel Koleji 200 m. Serbest 12 Yaş Erkekler 1. Karahan Tuna Efeoğlu – Arel Koleji 2.Can Nalbantoğlu – Ispartakule Işık 3.Yusuf Koskor – Beykent Koleji 200 m. Serbest 11 Yaş Erkekler 1. Azrak Özerkan – Ayazağa Işık 2.Ertuğrul Emre Köksal – Arel koleji 3.Berk İşleyen – Beykent Koleji 100 m. Karışık 12 Yaş Bayanlar 1. Sude Naz Akçil – Arel Koleji 2. Bilge Su Bilgen – Arel Koleji 3. Ayşe Gül Yörük – Arel Koleji 100 m. Karışık 11 Yaş Bayan 1. Lal Sezgin – Ayazağa Işık 2. Mavi Nehir İsman – Ayazağa Işık 3. Öykü Nisan Tuna – Ayazağa Işık 100 m. Karışık 12 Yaş Erkekler 1. Karahan Tuan Efeoğlu – Arel Koleji 2. Can Nalbantoğlu – Ispartakule Işık 3. Yusuf Koskor – Beykent Koleji 100 m. Karışık 11 Yaş Erkekler 1. Ertuğrul Emre Köksal – Arel Koleji 2. Azrak Özerkan – Ayazağa Işık 3. Berk İşleyen – Beykent Koleji 8x50 Serbest Bayrak 1. Ayazağa Işık 2. Arel Koleji 3. Ispartakule Işık
17
FMV Işık Okulları, 11’inci Kez Öğrencileri Satranç Turnuvası’nda Buluşturdu Bu yıl 11‘inci kez FMV Işık Okullarının öncülüğünde düzenlenen Satranç Turnuvası, anaokulundan üniversiteye, 245 okuldan 1500 öğrenciyi satranç masasında buluşturdu. FMV Işık Okulları Ispartakule Kampüsü’nde kurulan masalarda karşı karşıya gelen yüzlerce öğrenci, başlama ziliyle birlikte aynı anda açılış hamlesini yaptı. Satranç sporuna ilgi çekmek ve satrancın daha da yaygınlaşmasını sağlamak amacıyla düzenlenen 3 günlük turnuvada, yaşları 5-20 arasında değişen 1500 öğrenci mücade etti. Satranç Turnuvası’nın ilk gününde gerçekleşen açılış törenine; Avcılar Belediye Başkanı Dr. H. Handan Toprak Benli, Avcılar Kaymakamı Hulusi Doğan ve Feyziye Mektepleri Vakfı Genel Müdürü Alp Günay katıldı. Öğrencilere planlı hareket etme, strateji kurabilme, doğru ve çabuk karar verebilme, konsantre olabilme gibi temel nitelikler kazandıran satranç turnuvasına, Bulgaristan bu yıl da üniversite düzeyinde katıldı.
HABERLER
18
FMV Işık Liseleri 2015-2016 Mezuniyet Törenleri
Işık Lisesi
Ayazağa Işık Lisesi
Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi
19
Işık Lisesi Mezuniyet Töreni
Işık Lisesi Müdürü N. Naci Şahin
Ayazağa Işık Lisesi Mezuniyet Töreni
Ayazağa Işık Lisesi Müdürü Ömer Orhan
Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi Mezuniyet Töreni
Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi Müdürü Hakan Kulaber
FMV Işık Ortaokulları 2015 - 2016 Liseye Geçiş Törenleri
21
RÖPORTAJ
22 SEVİL KARACIK FMV ve Işık Okulları Kültür Sanat Yöneticisi
POLAT HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI
ADNAN POLAT Bu sayıdaki konuğumuz, önce Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti’nde, şimdi ise Feyziye Mektepleri Vakıf yönetiminde görev yapan 1971 yılı Işık Lisesi mezunu, Polat Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Adnan Polat... Söyleşimize Işıklı yıllarla başladık.
23
FMV Işık Okulları ile tanışmanız nasıl oldu? İlkokulu Nişantaşı’nda, Selim Sırrı Tarcan İlkokulunda okudum. Işık Lisesi de ilkokuluma ve evime çok yakındı. Mezun olduktan sonra Işık Lisesine girmek istedim, ailem de destekledi. Okul yıllarından kalan anılar mutlaka vardır, arkadaşlıklar nasıldı? Bizim zamanımızda abiler ablalar, abilik ablalık yapmıyor, küçükleri eziyorlardı. Bir gün bu büyük abilerden, 10. sınıftan bir abi topumuzu almıştı ve geri vermemişti. Ben de bir güzel dövmüştüm onu. O zaman da bana bir isim takmışlardı ama onu söylemeyeyim şimdi. Büyüklerin küçükleri dövmesini yasaklamıştım. Çocukları da tembihlemiştim, sizi biri döverse gelin bana şikayet edin diye. Lakabım dolayısıyla da küçüklerime ve arkadaşlarıma sahip çıkardım hep, herkes korkardı benden. O yıllarda beraber olduğunuz arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz? Tabii ki çok sık olmasa da görüşüyoruz. Güzel arkadaşlıklarımız vardı. A, B, C diye üç sınıf başlamıştık okula. 120-130 talebe olarak başlamıştık ama sonunda 60 talebe olarak bitirebildik okulu. Işık Lisesi, zor ve disiplinli bir okuldu. Sınıfta kalınca hemen gönderiyorlardı. Disiplinli bir okul olmasının yanı sıra iyi bir eğitim yuvasıydı okulumuz, hocalarımız da çok iyiydi. Üniversite yıllarınızla devam edelim. Lisans ve yüksek lisans için ABD yılları... Ne kadar kaldınız orada, o yılları biraz anlatabilir misiniz? Işık Lisesinden mezun olduktan sonra dilimi geliştirmek ve A level almak için bir seneliğine Londra’ya gittim. Ancak bana uymadı, lisede okuduklarımızı tekrar okuyorduk. O yüzden Amerika’ya gitmeye karar verdim. 1972 yılı sonlarında ABD’ye gittim. Amerika’da business ve marketing okudum. Önce bir yıl New York Üniversitesinde okudum fakat o dönemlerde, özellikle Işık Lisesinden mezun olup Manhattan’da yaşamak, hele benim gibi muhafazakâr ve disiplinli bir aileden geliyorsanız, insanın biraz dağılmasına sebep oluyor. Böyle olunca ben yine New York Long Island Üniversitesine transfer oldum. Böylece Manhattan’ın hem yakınındaydım hem de uzağında. Üniversiteyi burada bitirdim. Burada iş idaresi bölümünden mezun oldum. Babam, 4 yıllık üniversite hayatım için toplu para ayarlamıştı bana. Tabii ben o parayı bir yılda bitirdim. Geri kalan 3 yıl için de para isteyemedim ailemden. Futbol oynayarak okuldan %50 burs aldım ve haftada 4-5 gün barmenlik yaparak okudum. Aileme bu paranın bittiğini hiç hissettirmeden üniversiteyi bitirdim. Barın arkasında öğrendiklerim, üniversitede öğrendiklerimden çok daha fazlaydı açıkçası.
İş hayatına geçişiniz nasıl oldu ve en önemlisi buradaki başarınızın altın kurallarını aktarır mısınız? Bu başarıda aile fertleri ile birlikte el ele çalışmanın mutlaka katkıları olmuştur diye düşünüyorum. 1976 yılı sonunda üniversiteyi bitirince İstanbul’a döndüm. Önce İngiltere’ye, sonra Amerika’ya gitmişim ve yurt dışında üniversite bitirmişim. Kendime güvenim tamdı. Zannediyordum ki üniversiteyi bitirdim, şirketimizde üst düzey yönetici olacağım. Elbette olmadı. O zamanlar sadece inşaat şirketimiz var. Nişantaşı’nda, Maçka’da ve Şişli’de inşaat yapıyoruz. Babam beni ilk olarak şantiye şefine yardımcı olarak işe başlattı. Yaklaşık 10 yıl şantiye şefinin yanında yardımcı olarak çalıştım. Haftanın 7 günü çalıştığım çok yoğun bir çalışma dönemim oldu. Çok şey öğrendim. İşe mutfağından başladığınızda, başarı tesadüf olmuyor. Arada, 1979 yılında askere gittim. Tesadüfen, bir “Polat” olarak Polatlı’da topçu olarak yaptım askerliğimi. Sonra tekrar inşaatlara döndüm. “Polat Holding Sanayi Grubu”nun yönetimini üstlendikten sonra grubu uluslararası boyuta taşıdınız. Çok farklı alanlarda başarılar, başkanlıklar… İnşaatlarda çalışmaya devam ederken 1982’de Ege Seramik bünyesinde çalışmaya başladım. Fiilen işin yönetimini üstleniyordum. O dönemki ekip, aşağı yukarı yıllık 300 bin m² üretim kapasitesi olan fabrikanın kapasitesini, 8 senede 25 milyon m²ye çıkarttı. Kapasite açısından dünyadaki 9’uncu büyük üretici olduk. İşte o zaman yurt dışında okumanın faydalarını gördük. Yurt dışında çok rahat hareket edebildik, şirket kurduk, ihracatımızı artırdık ve uluslararası bir firma olduk. Yurt dışı
RÖPORTAJ
24
Adnan Polat’ın okul yılları
fuarlara katılmaya başladık. Sonra şirketimizi halka arz ettik. Halka arz için 2 yıl babamı ikna etmeye çalıştım. Bu arada ürün gamını tamamlamak üzere vitrifiye fabrikası kurduk. Yeni baştan organizasyon, şirketin yapılanması, tanıtımı, imajı bunlar üzerine daha yoğun çalışıyorduk. Ege Seramik, öyle bir noktaya gelmişti ki dünyadaki en büyük üreticilerden biriydi ama ismi çok bilinmiyordu tabii. Çok büyük reklam kampanyaları ile ancak adımızı Türkiye’ye duyurabileceğimi söylüyorlardı. Bir gün yolda giderken radyoda Pavarotti çalıyordu, onu dinliyordum. Pavarotti o zamanlar dünyanın bir numarası. Tamam dedim, böyle bir megastarı getirirsem herkes Ege Seramik ismini öğrenir. Pavarotti’yi ikna ettik, anlaştık Türkiye’ye getirmek için. Bütün gazetelerin ilk sayfaları Pavarotti ve Ege Seramik. Ondan sonra da diğer megastarların yolu açıldı diyebiliriz. Sonrasında Türkiye Seramik Fedarasyonunu kurduk. 2002’de Türkiye Seramik Federasyonu Başkanı oldum. Seramik Federasyonu öyle bir hâle geldi ki inşaat malzemeleri satanları da federasyona aldık. Bizlerle direkt çalışanlar, bize ürün ve hizmet satanları da çalışanlar grubuna dâhil ettiğinizde 200 bin kişiye istihdam sağlayan bir sektör oldu seramik. Bu arada ben 1996’dan sonra ise ağırlıklı olarak sanayi ile ilgilendim. Sanayi ile bu derecede yoğun ilgilenmemin benim açımdan olumlu tarafları oldu. Sanayide, yatırımdan başlayarak ürün geliştirmeye, teknolojiye, lojistiğe, satın almaya,
ithalattan ihracata kadar aklınıza gelebilecek her işle uğraşmak durumunda kalıyorsunuz. Hâliyle çok yönlü olarak yetişiyor ve gelişiyorsunuz. Belli bir büyüklüğe eriştikten sonra çatı şirket ihtiyacı ortaya çıkıyor. Biz de; babam, ben ve kardeşim holdingimizi kurduk. 2000’li yıllara doğru artık kadrolarımız çoğaldı, sanıyorum toplam 5000 çalışana ulaşmıştık. Tabii bir de enerji işimiz var... Yaklaşık 15 yıl öncesi, tesadüfen bir gün Çeşme’de bir arkadaşımın evinde otururken aniden elektrikler kesildi, her yer kapkaranlık. Bizim oturduğumuz evde elektrik var sadece. Jeneratör zannettim, meğer rüzgâr pervanesi varmış. Arkadaşımın babası mühendisti. Kendisi bir atölyede yapmış bunu. Rüzgârdan elektrik üretiyorlar. Çok merak ettim ve başladım hemen araştırmaya. Türkiye’nin rüzgâr enerjisi potansiyelini araştırdım ve hemen bunu projelendirdik. Rüzgâr enerjisi yatırımına böylece başlamış olduk. Polat Enerji, şu anda Türkiye’de sektör lideri. Türkiye’nin daha bu alanda gideceği çok yol var. Şu anda yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. 1992’de de otelciliğe girmeye karar verdik. O dönemler Türkiye’nin otel ihtiyacı çok büyüktü. Ve Marriott Grubu ile bir ortaklık yaptık. Onlar işletmeciliğini üstlenecekti, ilk otelimizi Yeşilköy’de açtık. İkinci otelimizi, doğduğumuz topraklara katkı olsun diye Erzurum’da açtık. Bu otelle birlikte Palandöken’in de kaderi değişti diyebiliriz. Üçüncü otelimiz de Barbaros Bulvarı’nda...
25
İş yoğunluğunuz bir tarafa, Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliği ardından şimdi de Feyziye Mektepleri Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olarak mezun olduğunuz okula gönüllü olarak hizmet veriyorsunuz. 24 saat size nasıl yetiyor? Tabii ki 24 saat bana yetmiyor. O yüzden de çok fazla derneğe üye değilim, olmak da istemiyorum. Uzun yıllardır TÜSİAD’a üyeyim, şimdi de Işıklı biri olarak Feyziye Mekteplerinde elimden geldiğince faydalı olmaya çalışıyorum. Önce Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti’nde, şimdi ise Feyziye Mektepleri Vakıf yönetiminde görev yapmaktan son derece mutluyum. Galatasaraylılık ve Galatasaray tutkusu desek, okul yıllarında mı başladı bu ilgi? Galatasaray tutkum hep vardı ama rahmetli Metin Oktay, beni Galatasaraylı yapmıştı. Biz Mecidiyeköy’de, eski Ali Sami Yen’in yanındaki çadırın olduğu alanda top oynardık, o da bize futbol oynamayı öğretirdi. Metin ağabeyi çok severdik, hayrandık ona. Galatasaraylılığımız iyice pekişti. Hayat tesadüflerle dolu. Ali Sami Yen Stadı ilk açıldığında 9-10 yaşındaydım. Cebimizde paramız yoktu. Stada, maçlara parmaklıklardan gizlice girmiştik. 2011 yılında da o stadı yıkmak bana nasip oldu. Yaklaşık 48 sene sonra... Yeni stat yapılınca eski stadı yıkmak da benim kaderimde varmış diyelim. Orada bizim çok anımız var. 1992-1996 yılları arasında Alp Yalman başkan, ben başkan yardımcısıydım. Bu dönemde birçok şampiyonluk gördük ve en önemlisi takımı ekonomik açıdan da en üst seviyede bıraktık. Bundan sonraki dönemde (2006-2008), Özhan Canaydın başkan, ben de başkan vekiliydim. 2008-2011 yılları arasında ise Galatarasay Spor Kulübü Başkanı oldum. Takımın o dönem önceliği, sportif başarıdan daha çok, ekonomik düzelme ve tesisleşme idi. Biz de öyle yaptık. 55 bin kişilik Türk Telekom Arena’yı yaptık. Takımın gelirlerini, büyük bir mücadeleden sonra, 60 milyon dolardan 200 milyon dolara çıkarttık. Çok
güzel bir dönem geçirdik. Tribünlerden gelen biri olduğum için, tribünlerde de sevilen biri oldum. Okul yıllarına dönersek kardeşlerinizle birlikte Işık’ta yıllarınız geçti… Okul yıllarına ait anılar hafızalardan silinmiyor. Nasıldı Işıklı yıllar? Silinmeyen anılar, arkadaşlar ve öğretmenlerden bize aktarmak istedikleriniz var mı? Birçok anı biriktirdik elbette. Yazsak kitaba sığmaz. Aklıma ilk gelen anım; o dönemde okul müdürümüz Sacit Bey ve Başmuavin Şükrü Baba ile ilgili... Herkes onlardan korkardı. Bir gün kantine indiğimde, fiyatların çok arttığını gördüm ve bunun haksızlık olduğunu düşündüm. Öğle arasında bizim sınıftan 3-5 arkadaşımı toplayıp kantinin önünde durduk ve satın almalarını yasakladık, fiyatlar yüksek diye boykot ettik. Sonra baş muavin bizi müdürün odasına götürdü. Müdür Bey de bizi ciddi bir şekilde azarladı tabii. Niye böyle bir şey yaptığımızı sordu, biz de anlattık. Bizi dinledikten sonra, “Şimdi çıkın Nişantaşı’nı gezin, eğer kantinde satılanların daha ucuzunu bulursanız biz de o fiyata satarız.” dedi. Biz de gittik gezdik, bizim kantinden daha ucuzunu bulamadık. Ama Müdür Bey gene de fiyatları indirdi. Işık Lisesinde ilk boykot o zaman yapıldı diye düşünüyorum. Bir Işıklı olarak, anaokulundan üniversiteye kadar eğitim gören Işıklılara tavsiyeniz ne olur? Bizim okulumuzun tek eksiği, bütün mezunlarımızın bulunduğu bir platformunun olmaması. Bütün Işıklıların birbirleri ile iletişimde olup sinerji yaratması lazım. Bir platform kurmamız gerekiyor. Okuldan ayrılanlar, okulunu unutmamalı. Hepimizin üzerinde Işık’ın çok büyük payı var. Işıklı yıllar görmek istiyorsak birbirimize her zamanki gibi destek olup okulumuzu asla unutmamız lazım.
Işık Lisesi 1971 Yıllığı
EĞİTİM
26 ÖZER DÜDÜKCÜ FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Beden Eğitimi Öğretmeni
FMV Işık Okulları
Eğitim Sistemi E
ğitim sistemimiz, okul yöneticilerinin, öğretmenlerin, öğrenci ve ebeveynlerin dâhil olmadığı bir sistemde şekilleniyor. Aslında eğitimin temel amacı, bildiklerimizi gelecek nesillere aktarmaktır. Hepimiz bunu yapıyoruz ya da yapmaya çalışıyoruz. Yaşamımızda edindiğimiz tecrübeleri, bilgileri ailemizle ve öğrencilerimizle paylaşıyoruz. Eğitim sistemi, sistemi yönetenler tarafından sürekli değiştiriliyor. Bir bakıyorsunuz sistem 4+4+4 şeklinde yenileniyor, okula başlama yaşı değişiyor, derken temel liseler açılıyor. Kapandı denilen dershaneler yeni adla-
rıyla (özel eğitim kurumları) faaliyetlerine devam edebiliyorlar. Bu arada okullara giren Fatih Projesi’yle bir anda geleceğin kapılarını açıp sistemi yeniden yapılandırabiliyoruz. Sonrasında da yabancı dil eğitiminin ne kadar önemli olduğunu anımsayıp hazırlık sınıfları konusunu gündeme alabiliyoruz. Üniversite sınavına 66 gün kala, meslek liselerine tanınan ek puan hakkı sonlandırılıyor. Aslında hayatımız yeniden isimlendirmelerle sürüp gidiyor. Kendi eğitim ekolünü yaratamayan ülkenin vatandaşları olarak hayatlarımızı sürdürmeye ve çocuklarımızı aklımızda soru işaretleri ile sisteme emanet etmeye devam ediyoruz.
27
Öğrencileri akademik olarak yaşama hazırlayan okul; aynı zamanda onların sosyal gelişimlerini de destekleyebilmeli, kendini doğru biçimde ifade edebilen, problemlere değil çözüme odaklanan bireyler yetiştirmelidir. Sevinç, üzüntü, istek, dürüstlük gibi duyguları okulda oluşturulan yaşantılar yoluyla tecrübe eden öğrenciler, ilerleyen yıllarda çalışma hayatının gereklerini yerine getirirken karşılaştıkları sorunları stres yaşamadan çözüme ulaştırabilirler. İşinin gereklerini yerine getirmekten zevk alan ve psikolojik yönü güçlü olan birey, özellikle iş hayatında daha üretken olacaktır. Öğrenciler daha iyi öğrenmek için öğrenmeye istekli olmalı, öğrenme işinden zevk almalı ve öğrenme işinin gerçekleştiği ortamda kendilerini güvende hissetmelidirler. Bu şartların oluşabilmesi için de onların başta öğretmenlerine güvenmeleri gerekiyor. Her öğrencinin öğrenme etkinliklerinden eşit düzeyde faydalanabildiği, demokratik kuralların açık ve net bir şekilde ortaya konulduğu bir ortamı hazırlayıp adaletli bir şekilde süreci yönetmek çok kolay gözükse de pratikte her zaman mümkün olmuyor. Ancak adına ‘sınıf atmosferi’ denilen bu düzen sağlandığında, öğrencilerin birbirlerine ve öğretmenlerine daha fazla sevgi ve saygı duydukları gözlemleniyor. Herkesin bildiği gibi öğrenme sürecine öğrenciler etkin bir şekilde katılırsa daha çabuk ve kalıcı bir öğrenme gerçekleşiyor. Öğretmenler bu nedenle öğrenci merkezli etkinlikler düzenleme gayreti içerisindeler. Her ders, konu ve durum için
EĞİTİM
28
Ancak “öğretmenlerimizin % 70’i okumuyor” (www.ogretmenlersitesi.com). Nedense eğitim sistemimiz, gelişmiş Avrupa ülkeleri ve ABD standartları ile karşılaştırılıyor. Oysa UNESCO (2016) verilerini incelediğimizde: “Dünyada 774 milyon okuma yazma bilmeyen insan bulunmaktadır; 57 milyon çocuk halen okula gitmemektedir ve birçok genç ve yetişkin birey sağlıklı, tatmin edici bir yaşam sürdürebilmeleri için neye ihtiyaçları olduğunu bilmemektedirler. Yoksulluk, cinsiyet eşitsizliği, coğrafî zorluk gibi birçok etkenin bir araya gelmesi yüzünden, nitelikli eğitim özellikle kırsal alanlardaki kız çocukları için uzak bir rüyadır. Bu kız çocukları eğitimde en büyük engellerle karşılaşan çocuklar arasındadırlar.” bu ortamı hazırlamak mümkün olmayabilir. Akademik veya psikolojik yetersizlikleri nedeni ile bazı öğrenciler derslere katılım konusunda zorlanabilir. Derse katılmakta zorlanan öğrenciler, fikirlerine değer verildiğini ve iş birliği ile başarıya ulaşıldığını gördüklerinde, ders için oluşturdukları tutumlarını değiştirebiliyorlar. Öğretmenin yaratıcılık ve kalitesi de bu noktada devreye giriyor. UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova’ya (2016) göre, “Öğretmenler, eğitimde eşitliğin, kalitenin ve eğitime erişimin sağlanması için tek ve en etkili güçtür. Öğretmenlik mesleğinin karşılaştığı en temel problemler, sayı ve kalitedir. Diğer bir deyişle, dünyanın daha nitelikli ve daha fazla sayıda öğretmene ihtiyacı vardır. Eğitim sisteminin kalitesi, nitelikli öğretmenlerin varlığıyla ölçülebilir. Bu sebeple, UNESCO öğretmen haklarının korunmasının yanı sıra öğretmenlerin niteliklerinin geliştirilmesi konularını da ele almaktadır.” Günümüzde öğretim stratejileri ve eğitim teknolojileri alanında yaşanan gelişmeler, mesleki anlamda öğretmenlerin kendilerini geliştirmelerini zorunlu kılıyor. Yüzünü gelişime kapamamış güçlü eğitim kurumlarında görev alma şansı yakalamış öğretmenler, mesleki gelişimlerini yurt içi ve yurt dışı organizasyonlarla güçlendirebiliyor.
Size de tanıdık geldi mi? Bu noktada müthiş projeler ve yenilikler ile ailelerin karşısına çıkmak yerine, ülkemiz genelinde eğitim seviyesini kademeli olarak artıracak adımlar atılması gerekmez mi?
29
Özel okullar, kaliteli öğretmen kadroları ile öğretim stratejileri oluştururken öğrencilerinin bireysel farklılıklarını, ilgi ve olgunluk seviyelerini dikkate alarak planlama yapma gayreti içerisindeler. Hatta bu gayreti okulun tüm öğrencileri için gerçekleşmesi pek de mümkün olmayan sloganlar eşliğinde pazarlama stratejisi hâline getiriyorlar. Sonuçta eğitim, kırtasiye, yemek ve servis gibi kalemlerle okul, kurucuları tarafından kâr etmesi beklenilen bir kurum. Profesyonellerden eğitimin ulvi tarafını sürdürmeleri, aynı zamanda da kuruluşların kârlılığını artırmasını bekleniyor. Bu durum, bazı eğitim kurumlarının yönetim sürecinde hatalar yapmasına neden olabiliyor. Çocuklarımız daha güzel bir dünyada yaşasınlar derdindeyiz. Bu nedenle iyi bir eğitim almalarını istiyoruz. Ebeveynler, çocuklarının yukarıda kısaca bahsetmeye çalıştığım etkili bir okul atmosferinde okuyabilmelerini sağlayabilmek ve onları sistemin çarpıklıklarından koruyabilmek adına tüm imkânlarını seferber ederek özel okullara yöneliyorlar. Aileler eğitim-öğretim hayatına başlayan çocuklarının dünya standartlarında bir bilgi seviyesine ulaşmasını istiyorlar. Anaokulundan başlayıp liseye kadar devam eden bu süreç, ekonomik açıdan birçok aileyi yoruyor. Fakat aynı çaba, meslek eğitimi açısından değerlendirildiğinde akademik yaşamın en önemli kısmı olan lisans eğitimi için sergilenemeyebiliyor. Bazı veliler ve öğrenciler, ne yazık ki yaptıkları yatırımın karşılığını alamayacaklarını düşünerek umutsuzluğa kapılabiliyorlar. Bu durum ailede boş vermişlik, huzursuzluk, korku ve kaygı yaratıyor. Aslında toplumun mutlu olmasına aracı olması gereken eğitim, bir stres kaynağına dönüşüyor. Eğitim sistemimiz yapılan değişiklikler ile sürekli evrim geçiriyor. Öğrenciler ve ailelerin kafası oldukça karışmış, herkes ne yapacağını şaşırmış durumda. Hâl böyle olunca
beklentiler artıyor, sistem, okul ve öğretmen eleştirilerinin dozu yükselmeye başlıyor. Bu noktada eğitime farklı bir açıdan bakmak isteyenler Nisan 2013 tarihli Sir Ken Robinson’un TED (2016) konuşmasını izleyebilir. Konuşmadan kısa bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum:“‘Hiçbir Çocuk Geri Kalmasın’ eğitim sistemi, çeşitliliğe değil, benzerliğe dayanıyor. Okullar, öğrencilerin çok dar bir başarı spektrumunda neler yapabileceklerini bulmaları için teşvik ediliyorlar. Hiçbir Çocuk Geri Kalmasın’ın etkilerinden biri odak noktasını STEM olarak adlandırılan (fen-teknoloji-mühendislik-matematik) derslerle küçültmeleri. Bunlar çok önemli. Fen ve matematiğe karşı çıkmak için burada değilim. Aksine, bu dersler gerekliler ama yeterli değiller. Gerçek bir eğitim sanata, beşeri bilimlere, beden eğitimine eşit derecede önem vermeli. Öğretmenler okul başarısının can suyudur. Fakat öğretmenlik yaratıcı bir meslek. Öğretmenlik, iyice düşünüldüğünde, bir teslim sistemi değildir. Bilirsiniz, sadece edinilmiş bilgiyi aktarmak için orada bulunmazsınız. Mükemmel öğretmenler böyle yaparlar. Ama mükemmel öğretmenler ayrıca yol gösterir, teşvik eder, ateşler ve ilgi uyandırırlar. Görüyorsunuz, neticede eğitim öğrenmeyle alakalı. Eğer ortada öğrenme yoksa, eğitim de yok demektir. İnsanlar öğrenmeden hiç bahsetmeden eğitimi tartışarak müthiş zaman harcıyorlar. Eğitimin tek amacı, insanlara bir şeyler öğretmek.” Bütün çocukların eğitim sisteminden adil bir şekilde faydalanabilmesini dilerim.
KAPAK
30 GÜÇLÜ VARLIK Y. Peyzaj Mimarı EPM
Bahar Aylarında
Balkon ve Teras Bitki Düzenlemeleri
H
avaların ısınması ve bahar mevsimi ile birlikte doğada bir renk cümbüşü görülmeye başlandı. Park ve bahçelerde bitkiler canlanırken bahçeli evi olmayanların balkon ve teraslarını yaz mevsimine hazırlama zamanı geldi. Teras ve balkonlarda da doğa zevkimizi tatmin etmek ve kendimize küçük bir bahçe yaratmak mümkündür. Şehirli yaşamlarda nefes almak, keyif yapmak ve günün stresini atmak için balkonlar âdeta imdadımıza koşmaktadır. Teras ve balkon bitkilendirmesi için uygulanabilecek farklı teknikler vardır. Bunların içerisinde en çok kullanılanı ve en pratik olanı saksı tipi bitki kaplarıdır. Bir diğer bitkilendirme yöntemi
ise ekolojik zemin üzerine kurulan bahçedir. Ancak teras veya balkonlara ekolojik zemin kurmak uzmanlık gerektiren ciddi bir iştir. Sulama ve drenaj sistemi, toprak katmanı ve çimlenme katmanı gibi birçok tabakadan oluşan bir zemin sistemi gerektirir ve maliyetli bir yöntemdir. Bu yüzden teras ve bahçelerde bitkilendirme için farklı model, renk, materyal ve büyüklüklerde saksılar daha çok tercih edilmektedir. Düzenlemenize başlamadan önce hangi bitkileri sevdiğinize ve nasıl bir balkon yaratacağınıza karar vermeniz gerek. İlkbahar
31
ve yazın coşkusunu hissedebilmek için çiçek açan renkli bitkiler kullanabilir, sürekli bitki değiştirmek yerine kalıcı bitki türleri ve çiçek açan çalı türleri kullanıp yaz mevsimlik çiçeklerle de güzel bir fon oluşturabilirsiniz. Balkon ve terasınızda yapacağınız bitkilendirme çalışmasında öncelikle balkonunuzun konumunu dikkate almanız gerekmektedir. Bitki yetiştirmenin en önemli özelliği hangi bitkinin nerede yaşayacağının iyi bilinmesidir. Örneğin ortanca ve cam güzelini gölgeye; sardunya, begonya ve papatya türlerini de bol güneş alan yerlere koymalısınız. Tüm bitki türleri fazla güneş, gölge veya yağmura dayanaklı değildir. Camekânlı balkonlar rüzgâr, toz ve soğuk havaya karşı korunaklı oldukları için dört mevsim çiçek ve sebze yetiştirmeye uygundur. Bu alanlarda tropik bitki ve turunçgiller de yetiştirebilirsiniz. Düzenlemenizi yaparken balkonunuzun bir bölümünü aromatik bitki ve sebzelere ayırmayı unutmayın. Aromatik bitkiler, saksı içinde ve az topraklı alanlarda yetişebilen arsız bitkilerdir. Bu bitkileri rahatlıkla teras ve balkonlarınızda yetiştirip kullanabilirsiniz. Kaynağını bildiğiniz bir domates çekirdeğinden fide üretimini balkonunuzda rahatça yapabilir, böylelikle kendi yetiştirdiğiniz organik sebzeleri balkonunuzun bir köşesinde kullanabilirsiniz. Yazın güneş alan bir balkonda domates, biber gibi güneş sevenler yetişebilirken maydanoz ve nane gibi türler, güneşte verimli olamayabiliyor. Balkonlarınızda yapacağınız düzenlemelerde büyük bitkiler için geniş toprak saksılar, demir korkuluklara asmak için de ince uzun plastik saksılar tercih edebilirsiniz. Saksı seçiminizde
tercihinizi toprak saksılardan yana kullanmanızda yarar var. Çünkü toprak saksılar bitkinin toprağını nemli tutarak bitkiler için daha sağlıklı olmaktadır. Bunun yanı sıra dekoratif, renkli ve akıllı saksılar da kullanarak balkonunuza renk katabilirsiniz. Ayrıca emprenyeli ve değişik boyutlarda bulunan ahşap saksılar da doğal görünümleri ve içlerinde bulunan yeşil bitkiler ile son derece uyumlu ve güzel görünümler yaratmaktadır. Geniş alanlarda kullanacağınız büyük saksı ve ağaççık türü bitkiler ile alanınızı zenginleştirebilir, çiçek açan çalı türleri ve yazlık mevsimlik çiçekler ile balkonunuza renk ve hareket katabilirsiniz. Eğer balkonunuz küçük ise duvarları kullanabilir, asacağınız saksılar ve yaratacağınız dikey bahçeler ile balkonunuza sıcak bir görünüm katabilirsiniz. Korkuluklara asacağınız birbirinden renkli saksı, yazlık çiçek ve sarkıcı bitki türleri ile dekoratif balkonlar da yaratmak mümkündür. Üstelik zeminde yer kaplamayacağından size ekstra alan sağlayabilmektedir.
KAPAK
32
Balkonunuzu güzelleştirmek için aydınlatma ürünlerinden de faydalanabilirsiniz. Bitkilerinizin altına koyacağınız led lambalar, fenerler, renkli aydınlatmalar ve mumlarla balkon ya da terasınız geceleri de oldukça şık gözükecektir. Son zamanlarda ışıklı model saksılar, teras ve balkonlarda çok kullanılmaktadır. Pil, güneş enerjisi veya elektirikle çalışabilen çeşitleriyle ışıklı saksılar, teras ve balkon aksesuarlarında önemli bir yere sahiptir. Bakım için öneriler: Gelen ilkbahar mevsimi ile birlikte mevcut bitkilerinize bakım yapmanız gereklidir. Öncelikle kurumuş bitkiler sökülmeli, kuru dallar tespit edilerek budanmalıdır. Teras ve balkon bitkilerinde bahçe toprağı kullanmak yerine özel olarak hazırlanmış torf toprağı kullanmalısınız. Bahar aylarına girdiğimizde, kökleri dışarıda kalan bitkilere torf ilavesi yapabilir, eğer bitkiniz saksıya sığmıyor ise mevcut saksının bir ya da iki boy büyüğüyle yenileyebilirsiniz. Saksı değişimi için en uygun zaman aktif ve hızlı gelişimin başladığı ilkbahar mevsimidir. Bitkilerinizin sağlıklı görünümlerini sürdürebilmeleri için düzenli olarak gübrelenmesi gerekir. Balkon ya da teraslarda hayvansal gübreler yerine suni gübreler tercih etmelisiniz. Çünkü hayvansal gübreler içlerinde yaşayan çeşitli böcekleri evlerinize taşıyabilirler. Bitkilerinizin güzel ve bol çiçekli açabilmesi için potasyum ve demir ağırlıklı sıvı gübreler kullanmalısınız. Gübrelemeyi doz miktarına dikkat ederek sulama suyu ile bir-
33
likte yapabilirsiniz. Yaz mevsimi boyunca her üç-dört sulamada, sulama suyuna bitki besini karıştırın. Kenarlardan başlayarak suyu yavaş yavaş dökerek merkeze yönelin. Alt deliklerden birkaç damla su çıkınca bırakın. Balkon ve teraslarımızda yetiştirdiğimiz bitkiler düzenli sulanmalıdır. Sulama üstten olacak şekilde ve yeterli miktarda yapılmalıdır. Suyun fazlası ise saksı altındaki delikten dışarı drene olmalıdır. Balkonunuzun üstü kapalıysa bitkinizin gövdesini de yıkayıp sulamalısınız. Böylece yağmur etkisi yaratıp böceklenmeyi de önleyebilirsiniz. Sulamayı mümkünse sabah erken ya da akşam saatlerinde yapmanız gerekmektedir. Güneş altında yapılan sulamalar bitki sağlığını olumsuz yönde etkilemekle birlikte sulama suyunun da kireçli ve aşırı soğuk olmaması gerekmektedir. Bitki türü örnekleri; Balkon ve teraslarınızda, sakın çok çeşit yetiştiremem diye umutsuzluğa kapılmayın, teras ve balkonlarda saksılarda yaşayabilen pek çok bitki çeşidi vardır. Ağaççıklar; Cycas, phonexler, zeytin, ilex, osmanthus, bodur çam türleri, bambu, defne, kamelya, bodur manolyalar, şimşir türleri, limon, kumkat, bodur mandalina, Japon akçaağacı, akuba kartopu, phormium, arelya, drecena, taflan, pittosporum, Çiçek açan çalılar; Ortanca, açelya, orman gülü, hebe, mahonya, hatmi, leylak, mercan, şakayık, abelya, fırça çalısı, filbahri, kese çiçeği, eskalonya, kelebek çalısı, funda, cennet bambusu, kokulu osmanthus, kartopu türleri, Sarılıcı ve tırmanıcı türler; Mor salkım, sarmaşık güller, hanımeli, Saat çiçeği, klematis yasemin ve yeşil yapraklı sarmaşık türleri Aromatik bitki ve sebze türleri; Lavanta, biberiye, ada çayı, reyhan, melisa, kekik, nane, fesleğen, maydanoz, çilek, domates ve biber Yazlık mevsimlik çiçekler; Sardunya, begonya, ateş çiçeği, aslan ağzı, vapur dumanı, gazanya, cam güzeli, karanfil, kadife çiçeği, papatya türleri, mine türleri, buz çiçeği, lobelya, rudbeckia, hemerokallis Acem halısı, hosta, ajugalar saksılardan uzun zaman çiçekli kalan türlerdendir. Ancak çiçekli ve hoş kokulu bitkiler arıları, kuşları ya da kelebekleri balkonunuza çekebilecektir. Mevsimlik çiçek dikimlerinde her saksıya aynı tür ve tek renk çiçekler dikilmesi tasarımlarınızı daha dikkat çekici hâle getirecektir.
KENT SAĞLIK KÜLTÜR
34 NİLAY COŞKUN Uzman Diyetisyen Sofra-Compass Group Ülke Diyetisyeni
eieaeiaeeüea
Beyninizi
Genç ve Zinde Tutun G
enç de olsanız yaşlı da olsanız beyninizin sağlıklı olması her yaşta önemlidir. Son çalışmalar, bazı özel beslenme şekillerinin beynin yaşlanmasını yavaşlattığını gösteriyor. Yeşil yapraklı sebzeler, yağlı tohumlar, yağlı balık ve şarap gibi kimi yiyeceklerin zihinsel performans üzerinde olumlu etkileri olduğu biliniyor. Bu tip besinlerin bulunduğu beslenme şekilleri -örneğin Akdeniz tipi beslenme- zihinsel fonksiyonlarımızı aktif tutuyor.
Farklı bilişsel yetilere sahip 960 yaşlı bireyin 9 yıl boyunca takip edildiği bir bilimsel araştırmada, Akdeniz beslenme şekli ile beslenen kişilerin beyinlerinin, diğerlerine nazaran 7.5 yıl daha genç olduğu görülmüştür. Dahası Akdeniz tipi beslenmenin hafızayı kuvvetlendirdiği, anlama hızını artırdığı ve Alzheimer gibi önemli bir hastalığın riskini yarıya indirdiği belirlenmiştir.
35
Bu beslenme şeklinin merkezinde Akdeniz bölgesine has meyveler, sebzeler, baklagiller, tam tahıllar bulunur. Haftada en az iki kez balık tüketilir, yağlı tohumlar ve şarap tüketimi limitlidir. Kırmızı et, şekerli, doymuş yağlı yiyecekler ile beyaz un ve bu unla yapılmış ürünler ise sınırlandırılmalıdır. Balık içerisindeki omega 3 yağ asitleri, beyindeki oksidatif hasarı azaltır, Alzheimer hastalığına sebep oluşumlardan beyni korur. Haftada en az iki kez balık tüketmek Akdeniz beslenme tipinin vazgeçilmezidir. Sızma zeytinyağı, ceviz, fındık, badem gibi yağlı tohumların içerisindeki sağlıklı yağ asitleri ve E vitamini sinir hücrelerini korur. Bu tip beslenmede çokça yer alan yeşil yapraklı sebzeler ile orman meyvelerinin içerisindeki folat, karetenoidler ve antioksidanlar bilişsel kapasiteyi olumlu etkilemektedirler. Eğer sağlıklı besleniyorsanız fazla bir değişiklik yapmanıza gerek kalmayacaktır ama siz yine de aşağıdaki tüketim önerilerine dikkat edin. Beynimiz için önemli 10 anahtar besin grubu; 1. Yeşil yapraklı sebzeler - haftada altı ya da daha fazla porsiyon 2. Diğer sebzeler - günde bir ya da daha fazla porsiyon 3. Yağlı tohumlar (ceviz, fındık, badem, keten tohumu) - haftada beş veya daha fazla porsiyon 4. Orman meyveleri - haftada iki ya da daha fazla porsiyon 5. Baklagiller - haftada üç ya da daha fazla öğün 6. Tam tahıllar - günde üç ya da daha fazla porsiyon 7. Balık - haftada iki veya daha fazla yemek 8. Kümes hayvanları - haftada iki kez yemek 9. Zeytinyağı - gıda hazırlanması için kullanılan birincil yağ olmalı 10. Şarap - günde bir bardak tüketilebilir. Sınırlı besinler; Kırmızı et - haftada maksimum iki porsiyon Margarin - günde bir çorba kaşığından az Yağlı peynirler - haftada bir porsiyondan az Hamur işleri ve tatlılar - haftada beş porsiyondan az Kızarmış / fast food - haftada bir porsiyondan az
KENTSPOR KÜLTÜR
36 SERKAN OK Spor Toto Süper Lig Yardımcı Hakemi Işık Lisesi mezunu (1995-1996)
eieaeiaeeüea
Avrupa’da
Futbol Algısı ve Kültürel Farklılıklar
B
ir ekol yaratmak, yeni nesiller yetiştirmek ve sonucunda da en güzel amaç olan sağlıklı spor kültürüne sahip olabilmek… Söylemesi kolay, hedefe ulaşmak ise çok zorlu gibi gözükse de asla hayal olmayan bir yol. Başarabilmenin getireceği sonuçlar ise çok güzel elbette… Hayal etmek, olacağına dair inanç taşımak başarmanın temel adımlarından birisidir. Özellikle dünya futbol tarihine göz attığımızda hayal gibi gözüken çok sıra dışı örneklerle karşılaşıyoruz. Dünyanın bir numaralı futbol ligi hiç şüphesiz İngiltere Premier Lig. Pek çoğumuzun hayranlıkla izlediği bir spor organizasyonu. Bu ligin “1” numara olmasının nedeni sadece 90 dakika süren futbol keyfiyle açıklanabilir mi sizce? Tabii ki hayır. Futbola ve spora bakış açılarından tutun da maç öncesi, maç sırası ve maç sonrasındaki organizasyon mükemmelliğinden saha içindeki oyuncuların hakeme ve birbirlerine olan saygısına kadar onlarca kriter, bu keyfin nedenleri olarak sıralanabilir. Tüm bunlarla birlikte belki de en dikkat çekici noktalardan biri; ülke futboluna emeği geçenlere ya da ülkeleri adına çok önemli tarihî olaylara ilişkin düzenlenen anma törenleri ile bu
törenler esnasındaki tavır ve davranışlardır. Bu kültürün ayakta alkışlanacak nitelikte olduğunu söylemek gerekir. 2015-2016 Sezonu’nda “18 kez” teknik adam değişimine gidilen Spor Toto Süper Lig ile “30 kez” teknik adam değişimine gidilen PTT 1. Lig verilerine karşı; İngiltere liginde Alex Ferguson, Arsene Wenger, David Moyes gibi bir takımın başında görev yapma süresi uzun yıllara dayanan teknik adamların olması ya da Avrupa’nın önde gelen 5 ligindeki teknik direktör değişim sayılarının yıl içinde 5-6 sayısı etrafında kalmasına değinmiyorum bile… Tabii ki bu evreye gelmek kolay olmuyor. Bugün futbolda imrenilen bir noktaya gelen İngiltere, çok değil 30 sene önce tribünlerde olayların ve ölümlerin yaşandığı bir ülkeydi. Sert yaptırımlar ve önemli cezaların sonucunda hassas bir ortam oluşmuş, bu ortamda yeni bir nesil yetişmiş ve bu nesle spor kültürü tekrar aşılanmıştır. Futbola bakıştaki değişim, devamındaki yıllarda bu disiplin ve kültürle yetişen yeni nesilleri, yeni taraftar profilini tribünlere çekmiştir. Sporu ve futbolu seven, her ne kadar günümüzde endüstriyel bir boyuta gelse de futbolun sadece bir oyun olduğu ana fikrini unutmayan bir profil…
37
İngiltere’den İspanya’ya… İspanya futbolu denilince hiç şüphesiz akla direkt “El Clasico” geliyor. Futbolseverlerle bir anket yapsak yeryüzündeki en büyük maçın Barcelona-Real Madrid olduğunu söyleyeceklerin oranı sanırım %99 çıkacaktır. Bu iki kulübün her yönüyle dünyanın en başarılı kulüpleri olduğunu düşünenlerden tutun da Messi-Ronaldo eşleşmesine, Katalonya-Krallık çekişmesine, muazzam stadyumlarının atmosferine ve dünyanın en kaliteli kadrolarına sahip olmalarına kadar pek çok noktayı rekabet sınırlarında sayabilirsiniz. İzlettikleri müthiş heyecanlı 90 dakikaların içinde elbette gerilimli anlar, tartışmalar yaşanıyor. Dünyanın gözü önündeki bir maçı kazanma arzusunda oynamak her futbolcu için en büyük motivasyon olsa gerek. Hangi hakemin yönettiğinin önem arz etmediği “El Clasico”nun bitiş düdüğünden sonra karşılaştığımız tablo ise takımların resmî müziklerinin stadyumda keyifle çalması ve oyuncuların forma değişimleri ile birbirlerini kutlamaları. Tribün sınırlandırmasına itibar etmeyen seyircilerin kendi takımına ait olmayan tribünlerdeki sevinçleri de cabası…
İngiltere Premier Ligi’nin genel yapısını veya İspanya’da “El Clasico”yu örneklendirirken sadece üst düzey maçları belirtiyorum gibi düşünülmesin. Bu liglerde sıradan gözüken 90 dakikaların da aynı mantalitede geçtiğini hatırlatmadan geçmeyeyim. Hatta daha da genişleteyim, Almanya Bundesliga’ya uzanıp farklı bir noktayı da birleştireyim. Hemen hemen tüm takımların, ligin herhangi bir haftasında, iddiası olsun ya da olmasın en az %90 doluluk oranına sahip tribünlere oynadığını görmek insanı gerçekten büyülüyor. %100’e ulaşan takım sayısı bile çok fazla. Mevcut şartlar böyle olunca ister istemez tüm seyircinin, teknik adamın, futbolcunun ve basının odağında “hakem” değil, tam tersi “futbol keyfi” ve “başarma isteği” yatıyor. 90 dakikadan alacakları sonuca odaklanan, bunun coşkusunu veya üzüntüsünü seyircisiyle teknik adamıyla yaşayan, artısıyla eksisiyle hakemin hatalarını kabul eden, hatta saha içinde eleştirirken bile seviyeli yaklaşan futbolun ögelerini gözlemliyorsunuz.
KENTSPOR KÜLTÜR
38
eieaeiaeeüea Ekonomik Boyut Bu Noktaya Gelmişken… FIFA yardımcı hakem kategorisine yükseldiğim dönemden itibaren gerek Süper Lig’de derbilerde gerek de Avrupa arenasında üst düzey pek çok müsabakada görev aldım. Özellikle bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde Manchester City-Real Madrid ile Bayern Münih-Atletico Madrid yarı final maçları ile LiverpoolDortmund Avrupa Ligi maçı dünya futbolunun en ilgi çekici 90 dakikaları idi. Görevli olan bizler açısından UEFA’nın günler öncesinden maça doğru adım adım gidilen noktadaki her aşamasını ve kulüplerin saha içi ve dışı yaklaşımlarını gördüğünüzde etkilenmemek mümkün değil. Bugün futbol endüstrisinin geldiği noktada işin ekonomik boyutu tahmin edilemeyecek rakamlara ulaştı. Kulüpler nezdinde yayın, sponsor ve tribün gelirlerinin dışında, UEFA Şampiyonlar Ligi veya Avrupa Ligi organizasyonlarının katılım ve puan ödülleri çok ciddi seviyelerde. Ligimizde de benzer gelirler dışında, galibiyet ve beraberliğe verilen “ödül gelirler“ de kayda değer noktada. Gelirlerin bu kadar yüksek olduğu bir sektörde tüm organizasyonun ve futbola bakışın da Avrupa seviyesine zamanla gelmesini umuyoruz.
Gelirlerden bahsetmişken bir küçük notu da gündem açısından bilgi olarak paylaşmakta fayda var. Avrupa futbolunda ekonomik açıdan aslında kilit nokta 2010 yılında dillendirilmeye başlayan “Finansal Fair-Play” olmuştur. UEFA, Finansal FairPlay ile Avrupa maçlarının uzun vadeli sağlığını koruma altına almak ve kulüplerin mali durumlarını disiplin altına almak üzere tasarlamaya ağırlık vermiş, böylece kulüplere zorluk getiren finansal konularda aşırıya kaçmalarını kontrol altına almak için adımı atmıştır.
39
Hatıralar Değil İstikrar… Hasan, Emre Aşık, Mutlu, Alpay, Rahim, Abdullah, Bülent, Tugay, Hakan Şükür, Sergen, Arif, Feti, Cafer, Ergün, Şenol, Taner: 1993’te Fatih Terim önderliğindeki Akdeniz Oyunları Şampiyonu kadromuz… Bu temelle yola çıkan A Millî Futbol Takımı, tarihimizde ilk kez 1996 Avrupa Şampiyonası’na katılma başarısını da göstermişti. Ardından Mustafa Denizli ile BelçikaHollanda ortaklığındaki Avrupa Şampiyonası ve 2002 Dünya Kupası’ndaki Şenol Güneş liderliğindeki üçüncülük başarımız, bu jenerasyondan yediğimiz son ekmekler oldu… Eleme dönemleri, hepimizde heyecan yaratmakla birlikte, ne yazık ki sürekli akıllarda bir şüpheyi de barındırıyordu. Çünkü hep bir mucize peşinde koştuk, gidememe stresi yaşadık. 2008 Avrupa Şampiyonası’nda Fatih Terim önderliğinde yine tarihî bir başarı elde ederken inanılmaz maçlar, son saniyeler yaşadık. Bugün ise 8 yıllık aradan sonra tekrar uluslararası bir turnuvaya katılmanın coşkusunu ve heyecanını yaşıyoruz. Katılma sürecimiz belki mucizelere bağlıydı, direkt olarak “Fransa yolcusu” olabilmek adına 7 maçta da istediğimiz skorun gerçekleşmesi Allah’ın bir lütfundan başka bir şeyle belki açıklanamazdı ama bu kez her şey çok daha farklı. Kadro kalitesi, oyun şablonu, Fatih Terim stratejileri, futbol aklımız, 90 dakikanın geneline
yayılan disiplin ve konsantrasyonumuz ile ayaklarımızın yere daha basar olduğu aşikâr. Mucize beklemek yerine, oyunumuzu kabul ettirebilecek yetenekte, kapasitede ve de motivasyonda bir A Millî Takımımız var. Emre Mor gibi her geçen gün eklenen yeni yıldız adaylarıyla da umudumuzu bundan sonraki turnuvaların gediklisi olabilme adına, istikrarlı bir şekilde turnuvalara katılabilme adına yukarılara taşıyoruz. Önce Fransa 2016 Avrupa Şampiyonası’nda sonra da Rusya 2018 Dünya Kupası’nda A Millî Futbol Takımımızın yolu açık olsun. Biz zaferleri dönemsel hatıralarla değil “istikrarlı” şekilde alkışlamaya hazırız! Sevmek… Heyecanıyla, keyfiyle, rekabetiyle, tribündeki coşkusuyla, günler öncesinden zihnimizi kurcalamasıyla, saha içinde hissettiklerimizle, uluslararası arenadaki yaşattıklarıyla futbol, dünyanın en zevkli sporu. Bu kadar güzelliği barındıran bir spor olgusunu bizler de Avrupa’daki seviyeye çıkartmak için her türlü çabayı gösterelim. Yeni gelen nesillere okullardaki eğitim aşamasından itibaren Avrupa vizyonundaki spor yaklaşımını aşılayalım. Liverpool’un “You’ll never walk alone - Asla yalnız yürümeyeceksin” efsane şarkısını on binlerce Dortmund taraftarının eski teknik direktörleri Jurgen Klopp’a büyük bir jestle hep bir ağızdan söylediği bir dünyada, her şeyden önce sporu ve insanları “sevmeyi” aşılayalım…
TARİHTEN SAYFALAR
40 Dr. Arif AKDENİZ FMV Özel Işık Lisesi Türkçe-Sosyal Bilimler Bölüm Başkanı
Hiçbir Şeyden Çekmedi,
Sıvış Yılından
Çektiği Kadar
O
smanlılar devrinde, ana karakteri itibarıyla tarımsal bir ekonomi olan Osmanlı ekonomisinde fertlerin geliri ve bu gelirin oluşumuna dayanan devlet geliri güneş yılına ve mevsimlere bağlıydı. Devletin vergileri toplayabilmek için ürünün hasadını beklemesi gerekiyordu. Osmanlı maliyesinin gelirler için güneş yılına göre düzenlenmiş miladi takvimi, harcamalar için ise ay yılına göre düzenlenmiş olan hicri takvimini kullandığını görüyoruz. Hazine gelirleri güneş yılı ve mevsimlerin etkisi altında olduğu hâlde hazine giderlerinin önemli bir kısmı ay yılı esasına bağlı olarak harcanıyordu. İki takvim arasındaki 11 günlük fark 32 güneş yılında bir ay yılı etmektedir. Bu da her 32 güneş yılında 33 hicri yıl bulunmasına, 32 güneş yılına göre gelir bütçesi yapılması zorunluluğuna rağmen 33 hicri yılına göre gider bütçesi hazırlanmasını zorunlu kılıyordu. 33. hicri yıl için bir bütçe söz konusu olamayacağı için o yıl atlanacaktır. Arada kaynayan, atlanan bu “sıvışan” senelere Sıvış yılı adı verilirdi. Sıvış yıllarında özellikle askerlere çift ödeme yapılması devlet hazinesine oldukça büyük bir yük getiriyordu. Çünkü Sıvış yılında bir değil iki yıllık masraf bütçesi hazırlamak gerekiyordu. Oysa otuz üçüncü masraf bütçesine karşılık gelecek bir gelir bütçesi olmadığından dolayı, mali alanda başlayan bir kriz ulufe ödeme güçlüğünden iç buhranlara, askerî kıyamlara, sosyal huzursuzluklara, para ayarlamalarına sebep olmakta ve dolayısıyla bütün ekonomiyi etkisi altına almaktaydı. Bu bağlamda ulufe gecikmesi ve geciken ulufenin devalüe edilmiş (alım gücü düşürülmüş) akçe ile ödenmesinden çıkan ilk isyan olarak 1448’de ’e (Fatih Sultan Mehmed) karşı çıkarılan yeniçeri isyanı görülmektedir. Kaynak: 1- Âtıf Mustafa Efendi ve Sıvıs Yılları Sorununun Halline Dair Telhisi, Nurettin Gemici, İslam Araştırmaları Dergisi, Sayı 21, 2009, 51-74 2- Sıvış Yılı Buhranları, Doç. Dr. Halil Sahillioğlu, iktisat Mecmuası, Cilt:27 sayı:1-2, 1967
FMV IŞIK OKULLARI
YAZ ETKİNLİKLERİ AYAZAĞA KAMPÜSÜ ERENKÖY KAMPÜSÜ • ISPARTAKULE KAMPÜSÜ
SAYI: 34
İ Ç İ N D EK İ L ER 2
FMV Haberler
22 İçimizden Biri Adnan Polat 26 Eğitim Işık Okulları Eğitim Sistemi 30 Kapak Bahar Aylarında Balkon ve Teras Bitki Düzenlemeleri 34 Sağlık Beyninizi Genç ve Zinde Tutun 36 Spor Avrupa’da Futbol Algısı ve Kültürel Farklılıklar 40 Tarihten Sayfalar Hiçbir Şeyden Çekmedi, Sıvış Yılından Çektiği Kadar
HAZİRAN 2016
FYZY İMTİYAZ SAHİBİ Av. Akın SÜEL Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları adına FMV Yönetim Kurulu Başkanı • SORUMLU MÜDÜR Elk. Müh. Alp GÜNAY Feyziye Mektepleri Vakfı Genel Müdürü • YAYIN KURULU Sevil KARACIK FMV ve Işık Okulları Kültür Sanat Yöneticisi Ömer ORHAN FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Müdürü Şenay KURT FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Müdür Yardımcısı • DÜZELTMEN Leyla TARAKÇI FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni • TASARIM Topprint Basım Tanıtım ve Yayıncılık Ltd. Esentepe Mah. Atom Sok. Kanyon Apt. No:20/1 Şişli - İstanbul Tel: 0212 264 33 11 www.topprint.com.tr • BASKI Scala Basım Yayım Tanıtım San. ve Tic. Ltd. Şti. Yeşilce Mah. Aytekin Sok. No:21 4.Levent - Kağıthane - İstanbul Tel : 0212 281 62 00 / 0212 269 07 34 info@scalamatbaa.com • İMTİYAZ SAHİBİ, SORUMLU MÜDÜR VE YÖNETİM YERİ ADRESİ Teşvikiye Cad. No: 6 Nişantaşı - İstanbul Tel: 0212 233 12 03 444 1 368 (FMV) www.fmv.edu.tr 4 ayda bir yayımlanır. Yayının türü: Dergi, yerel, süreli
27 Haziran - 12 Ağustos 2016
120-KSY-SY-20-06/2016
130 Yıldır Mer?klı Öğrencilerin Okulu
Haziran 2016
DÜNYA ÜÇÜNCÜLÜĞÜ
Anaokulundan üniversiteye güçlü ve çağdaş eğitim FMV Işık Okulları 130 yıllık köklü geçmişi, güçlü eğitimci kadrosu, çağdaş eğitim sistemiyle eğitimde öncülüğünü sürdürüyor.
“SPORA, SANATA, TASARIMA IŞIK TUTANLAR” A GLOBAL VIEW ON SCHOOL EDUCATION SPECTRUM OF EDUCATION V ADNAN POLAT BALKON VE TERAS BİTKİLERİ BEYNİ ZİNDE TUTMAK
Nişantaşı Kampüsü
Ayazağa Kampüsü
Erenköy - Güneş Kampüsü
Ispartakule Kampüsü
www.fmv.edu.tr
Işık Üniversitesi Şile Kampüsü
34.