FYZY Dergisi 35. Sayı

Page 1

123-İMY-SY-21-10/2016

35. SAYI • EKİM 2016

Ispartakule Işık Lİsesİ İlk günden 130 yaşında IŞIK Ünİversİtesİ CERN Üyesİ Oldu NEDEN OYUN OYNAMALIYIZ? ERGEN ANNE BABASI OLMAK Motokrosta Türkİye Şampİyonu Bİr Işıklı: Alİ Berk Dördüncü Aİlesİnİn Dört Kuşağı da Işıklı


SAYI: 35

İÇ İ N DEKİLER

2

FMV Haberler

14 İçimizden Biri Doğa Rutkay 18 Eğitim Neden Oyun Oynamalıyız? 22 Rehberlik Ergen Anne Babası Olmak 26 Yaşam Killi Toprağın Simyası: Çini Yabancı Öğretmenlerimizin Gözüyle Türkiye’de Yaşamak 30 Kültür - Sanat Herman Hesse SİDDHARTHA Kadınlar, Filler ve SAİRELER… 32 Spor Işık Spor Sanat Tasarım Akademisi 34 Sosyal Sorumluluk “Engelsizsiniz Projesi” 7. Yılında 36 Işıklı Hikayeler Motokrosta Türkiye Şampiyonu Bir Işıklı: Ali Berk 38 Kuşaktan Kuşağa Işıklılar Dördüncü Ailesinin Dört Kuşağı da Işıklı

EKİM 2016

FYZY İMTİYAZ SAHİBİ Av. Akın SÜEL Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları adına FMV Yönetim Kurulu Başkanı • SORUMLU MÜDÜR Elk. Müh. Alp GÜNAY Feyziye Mektepleri Vakfı Genel Müdürü • YAYIN KURULU Faika Topal Eğitim Kurumları Koordinatörü Berna Barlas FMV İletişim ve Marka Yöneticisi Çiğdem Keklik FMV Ayazağa Işık İlköğretim Kurumu Türkçe Zümre Başkanı • KATKIDA BULUNANLAR Ekin Belce Altay FMV İletişim ve Marka Uzmanı Ispartakule Işık İlköğretim Kurumu Türkçe Zümresi Redaksiyon • TASARIM Topprint Basım Tanıtım ve Yayıncılık Ltd. Esentepe Mah. Atom Sok. Kanyon Apt. No:20/1 Şişli - İstanbul Tel: 0212 264 33 11 www.topprint.com.tr • BASKI Scala Basım Yayım Tanıtım San. ve Tic. Ltd. Şti. Yeşilce Mah. Aytekin Sok. No:21 4.Levent - Kağıthane - İstanbul Tel : 0212 281 62 00 / 0212 269 07 34 info@scalamatbaa.com • İMTİYAZ SAHİBİ, SORUMLU MÜDÜR VE YÖNETİM YERİ ADRESİ Teşvikiye Cad. No: 6 Nişantaşı - İstanbul Tel: 0212 233 12 03 444 1 368 (FMV) www.fmv.edu.tr 4 ayda bir yayımlanır. Yayının türü: Dergi, yerel, süreli


Değerli Işıklılar, Işık ruhunu anlatan değerlerimizle örülü her bir adımı, bizi gururlandıran her başarımızı, camiamızdaki heyecan verici gelişmeleri sizlere FYZY dergimizin yeni sayısıyla aktarmanın mutluluğunu yaşıyoruz. 131. yılımızı kutladığımız 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı’na camiamız adına çok güzel bir gelişme ile başladık. Ispartakule Kampüsü’müze lise bölümünü açtık. Çağdaş eğitim anlayışımız, teknolojik altyapımız; sosyal, sportif ve kültürel alan ve olanaklarımızla geleceğe ışık olacak gençler yetiştirmekte önemli bir adım attığımız için mutlu ve gururluyuz. Yeni eğitim-öğretim döneminde Işık Ailemize katılan tüm öğretmenlerimizle Ispartakule Kampüsü’müzde oryantasyon programı düzenledik. Açılış günü ise kurumumuzun değerlerini ve Işık vizyonunu aramıza yeni katılan velilerimiz ve öğrencilerimizle de paylaştık. Yeni dönemde Işık Ailesine katılanlara hoş geldiniz diyor, tüm öğrenci ve öğretmenlerimize başarılı bir yıl diliyorum. Eğitimi sadece bilgi aktarımı olmanın ötesinde bir “kişisel gelişim süreci” olarak gördüğümüzü her fırsatta dile getiriyor ve “önce iyi insan” yetiştirmek için hiç durmadan çalışıyoruz. Yalnızca akademik başarıya değil; bunun yanı sıra kültür, sanat ve spor faaliyetlerine de son derece önem veriyoruz. Işık Spor Sanat Tasarım Akademisi de kış sezonuna birçok yenilik ile başladı. Yeni branşların yanı sıra yetişkinlere yönelik kurslarla akademimizi genişlettik, daha geniş yaş grubuna hitap eder hale geldik. Online kayıt ve ödeme sistemi ile de bir ilki gerçekleştirerek akademimize kayıt olmak isteyenlere kolaylık sağladık. Bu sistemde emeği geçen herkese teşekkür etmek isterim.

Av. AKIN SÜEL Feyziye Mektepleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı hi birikimini görsel ve işitsel olarak bizlerle paylaştı. Konferans dizimiz birbirinden önemli isimlerle devam edecek. FMV Galeri Işık da döneme fotoğrafın önemli ustaları olan Merih Akoğul ve İhya Bozkurt’u ağırlayarak başladı. Yeni dönemimizde de birçok önemli sanatçı FMV Galeri Işık’ta sanatseverlerle buluşacak. FMV Işık Üniversitesi ise akademik, bilimsel anlamda çok önemli başarılara ve gelişmelere imza attı, ses getiren etkinliklere ev sahipliği yaptı. Işık meşalesini başarıyla taşıdıkları için tebriklerimi sunuyorum. Dergimiz bundan böyle bu sayıda gördüğünüz çizgiyle bizimle buluşacak. Yeni boyutunu, tasarımını ve çeşitlenen içeriğini beğeneceğinizi umuyor, derginin hazırlanması ve sizlere ulaşmasında emeği olanları kutluyorum. Dergimizde; mezun, veli, öğrenci, öğretmen, çalışan, Işık dostu her kesimden Işıklının ilgisini çekebilecek sayfalar oluşturmayı amaçlıyor, sizin önerilerinizi de değerlendirmek istiyoruz. Bu konudaki görüş ve düşüncelerinizi iletmeniz bizi bir adım daha ileriye götürecektir. Feyziye Mektepleri Vakfı olarak amacımız; çocuklarımızı çağdaş, sorgulayan, araştıran, yaratıcı, bilimsel düşünen, yaşam boyu öğrenen, çevreye duyarlı, sosyal yaşamlarında etkin birer dünya vatandaşı olarak yetiştirmek, önce iyi birer insan olarak topluma kazandırmaktır. Yürüdüğümüz bu yolda, yönetim kurulumuz, mezunlarımız, velilerimiz, öğrencilerimiz ve çalışanlarımız ile Işık Ailesi olarak başarılarımıza nicelerini katmayı diler, 131. yılımızı en içten duygularımla kutlarım. Daha nice Işıklı yıllara…

2014’te başlayan FMV Kültür Konferansları’nda yeni dönemdeki ilk konuğumuz olan Prof. Dr. Gündüz Gökçe, eşsiz sanat tari-

Işıklı sevgi ve saygılarımla,


HABERLER

2

FMV Ispartakule Işık Lisesi İlk Günden 130 Yaşında Eğitimde 130 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan FMV Işık Okulları, 2013’te eğitim dünyasına kazandırdığı Ispartakule Kampüsü’ne 2016-2017 Eğitim Öğretim Yılı’nda lise bölümünü de açtı.

Anaokulundan üniversiteye ‘önce iyi insan’ yetiştirme felsefesiyle hareket eden ve topluma donanımlı bireyler kazandıran FMV Işık Okullarının şimdiye kadar anaokul, ilkokul ve ortaokul düzeylerinde eğitim veren kampüsünde bu sene hazırlık ve lise 1 öğrencileri de eğitim öğretime başladı. Pozitif öğrenme ortamının sağlandığı Ispartakule Işık Okulları Kampüsü’nde, öğrencilerin akademik ve sosyal gelişimlerini destekleyici, farklı yöntem ve tekniklerle öğrenmelerine yardımcı olan teknolojik donanımlı tematik derslikler, konferans salonu, oditoryum ve çok amaçlı salonlar da yer alıyor. Öğrenciler, fen derslerinin ve proje çalışmalarının yapıldığı modern donanımlı laboratuvarlarda, yenilikçi yöntemlerle yarınlara hazırlanıyor. Açık- kapalı

spor alanlarından yüzme havuzuna, müzik, resim atölyelerine kadar en gelişmiş spor sanat imkanları sunulan kampüsün çevresinde herhangi bir üretim veya sanayi tesisi bulunmuyor. Tüm bu özellikleriyle, FMV Ispartakule Işık Okulları, kampüs okulu olmanın tüm ayrıcalıklarını öğrencilerine sunuyor. Öğrencilerin, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okullarının diğer liselerinde olduğu gibi özgür ve farklı düşünmeyi, yeni fikirlere açık olmayı, farklılıkları zenginlik olarak görmeyi ve bilginin gücüne önem vermeyi öğrenecekleri FMV Ispartakule Işık Lisesi de onları; güçlü donanımla, araştıran, sorgulayan, devamlı öğrenen, kendine güvenen, yeniliklere açık kişiler olarak topluma kazandırmak için tüm gücüyle çalışacak. Veliler ve Öğrencilere Oryantasyon FMV, Işık kültürüne yeni katılan öğrenci ve velileri de unutmadı. Işık Okullarının yeni öğrenci ve velilerine de okulu, kurum değerlerini ve Işık vizyonunu tanıtan bilgiler aktarıldı.


3

FMV Işık Okullarının Yeni Öğretmenleri Ispartakule Kampüsü’nde Oryantasyona Katıldı FMV Işık Okullarının 2013’te eğitime kazandırdığı Ispartakule Kampüsü’nde, FMV Işık Okullarında göreve yeni başlayan öğretmenler için oryantasyon programı düzenlendi.

FMV Işık Okulları, yeni döneme merhaba dedi. Ispartakule Lise bölümü dışında FMV Işık Okullarının diğer kampüs ve okullarında da göreve yeni başlayan öğretmenler için Ispartakule Kampüsü’nde öğretmen oryantasyon programı uygunlandı. Yeni öğretmenlerin Işık kültürüne ve okullarına daha kolay adapte olabilmeleri için düzenlenen oryantasyona tüm kampüslerden toplam 68 değerli öğretmen katıldı. Vakıf sunumu ile başlayan oryantasyon programı, Eğitim Kurumları Koordinatörü Faika Topal’ın Işık ruhunu ve Işıklı bir öğretmen olmanın anlamını içeren açılış konuşmasıyla devam etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın milletvekilleri, opera sanatçıları ve bilim kadınlarını yetiştiren FMV Işık Okullarında kadın çalışanların önemine vurgu yapan CEO Prof. Dr. Nafiye Güneç Kıyak, kurum çalışanlarının eğitim ve mezuniyet durumlarına dikkat çekti; küreselleşen dünyaya entegre olup her türlü bilgiye ulaşma ve eğitimde katma değer yaratma hedefini hatırlattı. İnsan Kaynakları Direktörü Müge Önder’in göreve yeni başlayan öğretmenlere, okul müdürleri ve vakıf yönetimini tanıtması ile okul hakkında genel bilgileri aktarmasının ardından profesyonel eğitmenler eşliğinde düzenlenen motivasyon eğitimine geçildi. Etkinlik için gruplara ayrılan öğretmenler, Işık Okullarına ve öğrencilerine katmak iste-

dikleri değerleri belirledi. Yarım gün boyunca devam eden etkinlikte öğretmenler, birbirlerini yakından tanıma fırsatı da buldu. Oryantasyon programı, Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Av. Akın Süel ve Vakıf Genel Sekreteri Dr. Said Akçura ile FMV yöneticileri ve okul müdürlerinin de katıldığı öğle yemeğiyle son buldu.


HABERLER

4

Gençliğin Davos’unda Türkiye’yi Işıklılar Temsil Etti Almanya’nın Kiel şehrinde düzenlenen Genç Ekonomi Zirvesi’ne Türkiye’den sadece FMV Erenköy Işık Lisesi öğrencileri katılma hakkı kazandı. Leibniz Information Centre for Economics tarafından Joachim Herz Stiftung ve Kiel Institute for the World Economy işbirliği ile 21-24 Eylül 2016 tarihlerinde düzenlenen Genç Ekonomi Zirvesi’nde Işıklı öğrenciler, “Mali Yönetişim: Küresel Maliyeyi Kapsayıcı ve Yeşil Kılmak” projesini sunarak büyük beğeni topladı. Zirve kapsamında Işıklı öğrenciler, global olarak sadece zenginleri değil, alt gelir gruplarını da koruyacak bir ekonomik sistem oluşturulmasını ve iklim değişikliği gibi dünyayı ilgilendiren konularda yatırım yapan kurum ve kuruluşları desteklemeyi önerdi. Işıklı öğrencilerin büyük ilgi gören projesini; Arda Adalı, Aysen Aykut, Selin Şenbayrak, İdil Uğurlu, Irmak Erden, Adnan Cem Kıral, Doğa Düzgören ve Nilsu Yıldız sundu. On dört Alman okulu arasında uluslararası davet alan tek okul olma hakkını kazanan FMV Erenköy Işık Lisesi öğrencileri, yaz boyunca mikrofinans ve sürdü-

rülebilirlik konuları üzerinde araştırma yaparak zirveye hazırlandı.

Işık Ailesinin En Minik Üyeleri Anaokuluna Başladı Yeni eğitim-öğretim yılında anaokuluna başlayan minik Işıklılar düzenlenen oryantasyon etkinliklerinde arkadaşları, öğretmenleri ve aileleriyle keyifli vakit geçirdi.


5

Kültür Konferansları’nın Bu Dönemdeki İlk Konuğu Prof.Dr.Gündüz Gökçe Oldu FMV Işık Okulları tarafından 2014 yılından beri düzenlenen Kültür Konferansları bu yılı sanat tarihi ile açtı. FMV Işık Okulları Nişantaşı Kampüsü, Sacit Öncel Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen 22’nci Kültür Konferansı’na, FMV Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyeliğinin yanı sıra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde rektörlük yapmış ve ‘Mimarlık Eğitimine Üstün Hizmet Ödülü’ bulunan Prof. Dr. Gündüz Gökçe konuk oldu. Prof. Dr. Gökçe’nin, “2500 Yıllık Bir Öykü, Antik Yunan Uygarlığı’nın Batı Sanatındaki Etkilerine Sıçramalı Bir Bakış” konulu konferansı büyük ilgiyle izlendi. Prof. Dr. Gökçe, dinleyicilere “Antik Yunan Uygarlığı’nın Batı Sanatındaki Etkileri”ni işitsel ve görsel örnekleriyle anlattı. Konferansın sonunda Feyziye Mektepleri Vakfı CEO’su Prof.Dr.Nafiye Güneç Kıyak, Feyziye Mektepleri Vakfı Genel Sekreteri Dr. Said Akçura, Prof. Dr. Gündüz Gökçe’ye katkılarından dolayı teşekkürlerini iletti. FMV Işık Okulları Kültür Konferansları kapsamında şimdiye kadar Prof. Dr. Tayfun Özçelik, Yüksek Mimar Sinan Genim, Prof. Dr. Zafer Toprak, Prof. Dr. Doğan Özlem, Prof. Dr. Emre Gönensay, Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Altay Öymen, Ersin Özince, Prof. Dr. Sıddık Yarman, Prof. Dr. Doğan Kuban, Doğan Hızlan, Esin Çelebi Bayru, Prof. Dr. Şirin Tekinay, Prof. Dr. Murat Ferman, Prof. Dr. Şevket Ruacan konuşmacı olarak katılmıştı.

Prof. Dr. Nafiye Güneç Kıyak Çatışma Çözme Yöntemlerini Anlattı Feyziye Mektepleri Vakfı CEO’su Prof.Dr Nafiye Güneç KIYAK tarafından “Çatışma Çözme Yöntem ve Teknikleri” konulu bir seminer verildi.

17 Ekim 2016 Pazartesi günü Nişantaşı Kampüsü Sacit Öncel Konferans Salonu’nda gerçekleşen seminerde “Çatışma Çözme Yöntem ve Teknikleri” konuşuldu. Prof. Kıyak “Çatışma nedir, nasıl çözülür, çözüm teknikleri nelerdir?” gibi soruların yanıtlarını katılımcılarla paylaştı. Seminere müdür yardımcıları, bölüm/zümre başkanları, vakıf çalışanlarının yanı sıra birçok öğretmen katıldı.


HABERLER

6

Feyziye Mektepleri Vakfında Son Atamalar Feyziye Mektepleri Vakfı Yönetim Kurulu üyelik görevlerinden ayrılarak Onur Kuruluna geçiş yapan Av. Gün Han Başik ve Yük. Müh. Altan Gökçek yerine; 1983 FMV Işık Lisesi mezunu Koray Tulgar ve 1969 FMV Işık Lisesi mezunu Prof. Dr. Sıddık Yarman, Feyziye Mektepleri Vakfı Yönetim Kurulu üyeliklerine seçilmişlerdir.

Yeni görevi nedeniyle FMV Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti’nden ve başkanlık görevinden ayrılan Prof. Dr. Sıddık Yarman yerine FMV Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığına 1965 FMV Işık Lisesi mezunu olan ve 2008 yılından beri Mütevelli Heyeti Üyeliği de yapan Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran seçilmiştir.

Fotoğrafın İki Ustası Galeri Işık’taydı Merih Akoğul’un ve İhya Bozkurt’un dünyanın iki ayrı coğrafyasında insanların günlük yaşamlarından kesitler altında sundukları kareler FMV Galeri Işık’ta sanatseverlerle buluştu.

Merih Akoğul’un “Montreal’de Bir Mevsim” ve İhya Bozkurt’un “Bir Yalnız Ada: Küba” çalışmaları, büyük ilgiyle izlendi. 4 Ekim 2016’daki serginin açılışına sanatseverlerin yanı sıra Gültekin Çizgen, Ersin Alok, Tahsin Aydoğmuş gibi ünlü sanatçılar da katıldı. Merih Akoğul’un Kanada’nın Montreal şehrinde büyük bir özenle seçtiği konulara ve tanık olduğu anlara objektifini doğrultarak “Montreal’de Bir Mevsim” adını verdiği ve İhya Bozkurt’un da altı şehrine gittiği Küba’nın günlük yaşamından kesitleri çarpıcı karelere dönüştürdüğü çalışmalarını içeren “Bir Yalnız Ada: Küba” sergileri 4-29 Ekim 2016 tarihlerinde Galeri Işık’ta sergilendi.



HABERLER

8

Işık Üniversitesi Fark Yaratmaya Devam Ediyor Türkiye’nin öncü üniversitelerinden biri olarak öne çıkan Feyziye Mektepleri Vakfı (FMV) Işık Üniversitesi, DAG teleskopu ve kubbesinin geliştirilmesinden uluslararası iş birliklerine kadar birbirinden farklı birçok konuda çalışmalar yaparak fark yaratmaya devam ediyor. Işık Üniversitesinin son dönemde yaptığı önemli çalışmaları derledik:

Milli Uzay Teknolojisi Projesi Atatürk Üniversitesi ile FMV Işık Üniversitesinden bir grup bilim insanı bir ilke imza atarak milli ve yerli tasarıma sahip teleskop projesinin startını verdi ve teleskopun üretimi başladı. DAG teleskobu ve kubbesinin geliştirilmesi konusunda yapılan çalışmalarda aktif olarak rol alan FMV Işık Üniversitesi, bu kapsamda, Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklenen Atatürk Üniversitesi bünyesinde kurulacak Doğu Anadolu Gözlemevi’nin (DAG) teleskobuna da yerli ve milli Adaptif Optik Sistemi (AO) ve Derotator Geliştirme Üretim (AOS) projesini hayata geçirecek. Atatürk Üniversitesinden Doç. Dr. Cahit Yeşilyaprak ve FMV Işık Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Onur Keskin’in yer aldığı proje sayesinde, HUBBLE Uzay Teleskobu’ndan yaklaşık 7 kat daha yüksek çözünürlüğe sahip yerli tasarıma sahip bir teleskobun 2019 yılı sonlarında hayata geçmesi öngörülüyor. Türkiye’de ilk kez tasarımı yüzde 100 yerli olan DAG teleskobunun üretimi yurt dışında başladı. “Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG) Teleskobu” tamamlandığında, Avrupa’daki en yüksek çözünürlüklü astronomik gözlem cihazı olacak. DAG teleskobu 2019’dan itibaren, Atatürk Üniversitesi bünyesinde Erzurum’daki 3170 metre rakımlı Konaklı – Karakaya Tepesi’ne yerleşmiş ve gözlem yapıyor olacak. FMV Işık Üniversitesi, 4 metre sınıfı kızılötesi gözlem yapacak DAG

teleskobunun adaptif optik (AO) ve derotator sistemlerini üretecek. FMV Işık Üniversitesi ve İsviçre’den HEIG-VD ortaklığında optik ve mekanik tasarımı Atatürk Üniversitesi için %100 milli imkanlarla tasarlanan DAG teleskobu, dünyada bir ilki de gerçekleştirerek daha tasarım aşamasında, AO sistemleri barındıracak şekilde tasarlandı. Proje kapsamında FMV Işık Üniversitesi de Opto-Mekatronik Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (OPAM) tam ölçekli bir AO sistemi geliştirilecek. FMV Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay, projenin en büyük paydaşı olan FMV Işık Üniversitesinin projedeki tek vakıf üniversitesi olduğunu vurguladı.


9

IŞIK Üniversitesi CERN Üyesi Oldu Türkiye’nin dünya çapında öncü üniversitelerinden Işık Üniversitesi, Geleceğin Çembersel Çarpıştırıcısı (Future Circular Collider-FCC) Projesi için Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’ne (CERN) katılımcı oldu. CERN üyesi olan Işık Üniversitesi dünyanın en önemli buluşlarına katkı sağlayacak. Dünya çapında büyük öneme sahip olan ve Türkiye için de bir prestij unsuru kabul edilen bu iş birliği CERN’in sayfasından: (https://fcc.web.cern.ch/Pages/ Collaboration.aspx) ilan edildi. Işık Üniversitesi, bu iş birliği ile dünyanın önde gelen üniversiteleriyle aynı platformda araştırmalar yapacak. MIT, Oxford, Cambridge gibi prestijli üniversitelerin yanı sıra kendi konularında dünyanın en saygın Avrupa, Amerika ve Asya üniversitelerinden 2500 çalışanın, 12000’den fazla araştırmacının olduğu CERN’de çok sayıda Nobel ödüllü fizikçi de araştırmalarına devam ediyor. FCC Projesi’nde Işık Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Fatih Özaydın ve Yrd. Doç. Dr. Cihan Bayındır CERN’de Işık Üniversitesini temsil edecekler. FCC projesi kapsamında, standart modelin ötesinde yeni fizik keşfetme amacıyla; deneysel ve kuramsal parçacık fiziğinden, bilgisayar ve inşaat gibi çeşitli mühendislik altyapısı konularına katkı sunulması planlanıyor. Işık Üniversitesinin CERN-FCC çalışmalarına bilimsel katkısının başlamasıyla birlikte lisansüstü ve lisans öğrencilerinin de CERN’deki çalışmalara katılmaları öngörülüyor.

Proje ile Işık Üniversitesi dünyanın en önemli buluşlarını gerçekleştirmeye katkı sağlama fırsatına kavuşacak. Bu buluşlar, en prestijli dergilerde yayınlara dönüşerek Işık Üniversitesini bilimsel sıralamalarda yukarılara taşıyacak. Ayrıca Işık Üniversitesinde parçacık fiziği alanında araştırma ve sempozyumların yapıldığı bir cazibe merkezi olacak. Türkiye’nin de merhum Prof. Dr. Engin Arık ve hocamız Prof. Dr. Metin Arık öncülüğünde başlattığı parçacık fiziğinde var olma mücadelesi sonraki kuşaklara taşınacak. Bu iş birliğiyle atom enerjisi ve nanoteknoloji gibi ülke geleceğini ilgilendiren çok önemli teknolojilere de katkıda bulunulması sağlanacak.


HABERLER

10

Uluslararası İş Birlikleri Eğitimde güvenin sembolü olan Işık Üniversitesi, uluslararası alandaki iş birlikleri ile öğrencilerine yurt dışında eğitimin kapılarını aralıyor. Işık Üniversitesi ile iş birliği yapan New York Institute of Technology (NYIT) bu iş birliği çerçevesinde Işık Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay’ı ve Işık’ın her fakültesinin en başarılı öğrencilerini bir hafta misafir etti. Üniversite bünyesinde kurulan Işık Onur Konseyi üyesi öğrencileri “Rektörle Bir Hafta” programı çerçevesinde New York Teknik Üniversitesinde incelemelerde bulunan 15 öğrenci, yurt dışında çeşitli branşlarda yapılan çalışmaların içinde yer aldı. Işık Üniversitesinin beş fakültesinin her sınıfının birincisi Onur Konseyi öğrencileri, Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay önderliğinde NYIT’nin misafiri olarak bir haftalarını New York’ta geçirdi. Dünyanın önde gelen üniversitelerinden biri olan New York Teknoloji Üniversitesi (New York Institute of Technology) (NYIT) ile iş birliğine giden Işık Üniversitesi, başarılı öğrencilerine NYIT’te burslu olarak yüksek lisansa hızlı kabul imkanı sağlıyor. NYIT ile Işık Üniversitesi arasındaki iş birliği anlaşmasını somut adımlarla etkinleştirdiklerini belirten Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay “Öğrencilerimizin 3. yıllarında NYIT yüksek lisans programlarına erken kabulünü, böylece 4. yıllarında ortak dersler alarak yüksek lisans süresini kısaltmalarını ve 5 yıl içinde Işıklı lisans ve NYIT yüksek lisans derecelerini kazanmalarını sağlayacak. Ayrıca, genel çerçeve anlaşmamızla değişim programları, yaz kampları gibi ortak etkinliklerle kurulan İstanbul- New York köprüsünden yararlanacaklar.” dedi. Türkiye’nin bilim ve teknoloji alanlarında önde gelen üniversitesi olan Işık Üniversitesi, bu konuda dünya çapında yeni ve önemli bir adım daha attı. Dünyanın en önde gelen bilim ve teknoloji üniversitelerinden Kore İleri Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (KAIST) ile iş birliği anlaşması imzaladı. Işık Üniversitesi bu anlaşma ile öğrencilerinin deneyimlerini zenginleştirecek değişim programları, araştırma projeleri gibi ortak çalışmalar yapılacak. Kore İleri Bilim ve Teknoloji Üniversitesi [Korean Advance Institute for Science and Technology (KAIST] her yıl Uluslararası Küresel Araştırma Üniversiteleri Rektörleri

[International Presidential Forum on Global Research University (IPFGRU)] toplantısına ev sahipliği yapıyor. Her yıl düzenlenen forumda Avrupa, Asya ve Amerika’nın ileri gelen araştırma üniversitelerinin rektörleri bir araya geliyor. Bu yıl düzenlenen toplantıda KAIST’ın sadece FMV Işık Üniversitesi ile iş birliği anlaşması imzaladığına dikkat çeken Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay, anlaşma kapsamına üniversiteler arasında değişim programlarının yanı sıra, ortak araştırma ve lisansüstü programlarını da etkinleştirecek maddeler eklendiğini söyledi.


11

MÜDEK Akreditasyonu Kazanıldı FMV Işık Üniversitesi, Bilgisayar, Elektrik-Elektronik, Endüstri ve Makine Mühendisliği Bölümleri MÜDEK tarafından 01 Temmuz 2016 tarihi itibariyle 5 yıl süre tam akreditasyona layık görüldü. Böylece bu programlara “Avrupa Etiketi- European Acredited Engineer Label (EUR-ACE) verilirken bu yıl mezun olan öğrenciler de bu etiketi taşımaya hak kazandı. Mühendislik Eğitimi Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MÜDEK), farklı disiplinlerdeki mühendislik eğitim programları için akreditasyon, değerlendirme ve bilgilendirme çalışmaları yaparak Türkiye’de mühendislik eğitiminin kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmak amacıyla faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütü. MÜDEK akreditasyonu, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ABET akreditasyonu gibi, uluslararası tanınırlığa sahip kalite belgeleriyle dünyaca eşit tutuluyor.

MÜDEK akreditasyonu sayesinde edinilen EUR-ACE etiketi sayesinde mühendislik programları hem Avrupa standartlarına hem de uluslararası yüksek standartlara sahip olduklarını belgelerler, böylece Avrupalı işverenler tarafından tanınmaları da güvence altına alınmış olur. Yine bu etiket yoluyla yükseköğretim kurumlarına yapılan master ve doktora programlarına başvuruları kolaylaştırır. Mühendislik mesleğinin düzenlendiği ülkelerde EUR-ACE etiketli programlar kayıtlı veya yeminli mühendis olmak için gerekli olan eğitim gereksinimlerini karşılamaktadır. Işık Üniversitesinin başvuru yaptığı bilgisayar, elektrikelektronik, endüstri ve makine mühendisliği bölümleri MÜDEK tarafından 5 yıl süre tam akredite edilirken 2016 mezunlarının da akredite programlardan mezun olmakla övünebilecek.


HABERLER

12

InnoCampus ve Işıklı Fikirler Yarışması Kâr amacı gütmeyen bir sosyal sorumluluk projesi olan InnoCampus bu yaz 4. programını FMV Işık Üniversitesi Şile Kampüsü’nde gerçekleştirdi. Başta üniversite öğrencileri olmak üzere girişimci gençlere ortak çalışma ve öğrenme alanı, interaktif eğitimler, mentorluk ve FabLab (YapLab) atölyeleri sunan InnoCampus üç haftalık başarılı bir sürecin ardından tamamlandı.

Şile’de düzenlenen girişim hızlandırıcı programa, 80’in üzerinde girişimci takım katılırken yapılan değerlendirmeler, uzun ve keyifli mülakatlar sonucu 10 takım katılmaya hak kazanmıştı. 10 takım birbirinden ilginç ve çarpıcı projelerini kamp süresince hayata geçirmek için çalıştı. Daha önceki eğitimlerde olduğu gibi projeye gönüllü olarak katkı veren eğitmen ve mentorlar girişimciler için faydalı olabilecek konularda tecrübelerini paylaştı. Tasarım odaklı düşünme, hikâye anlatma sanatı gibi atölyelerden; yalın girişim kanvası, iş planı geliştirme, girişim fonlama ve stratejik planlama gibi konulara kadar uzanan zengin bir içerik takımlara sunuldu. FMV Işık Üniversitesi Şile Kampüsü’nde geçtiğimiz yaz gerçekleştirilen InnoCampus programı, liseli girişimcilere ilham oldu. Üniversite, liseli gençlerin inovatif fikirleriyle yarışacakları bir platform oluşturdu. Girişim hızlandırıcı programdan sonra sadece liselilere yönelik bir girişimcilik ve yaratıcılık kampı düzenlenmesinin ardından FMV Işık Okulları, beş lisesinde “Işıklı Fikirler” başlıklı yarışmanın startını verdi. 2016-2017 ders yılında 10 iş fikri kendi arasında yarışacak. Yarışma sonucuna göre bu 10 iş fikrinden birkaçı hayata geçirilecek. Bu yolla Türkiye daha lise çağında fikirleriyle girişimci olabilecek gençlere kavuşacak.

FMV Işık Üniversitesi Inovasyon ve Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Beba: “Hayal güçleri yüksek, inovasyona açık, sadece tüketim değil ama üretime yönelik iş fikirleri olan gençlik yetiştirmek için girişimciliğin çok küçük yaşlara indirgenmesinin şart olduğu görüşündeyiz. Serbest ekonomi kuralları ile gelişen ve demokrasiyi içine sindirmiş gelişmiş ülkelerde yolun burada yani ilkokul ve öncesinde başladığını biliyoruz. Tekerleği yeniden keşfetmek yerine doğru örnekleri model alıp yolumuza devam etmek zorundayız. Bunu yaptığımız takdirde de ülkemiz öz güveni tavan yapmış gençlerimiz sayesinde hak ettiği gelişmeyi sağlayacaktır.” diyor. Prof. Beba, inovatif düşünmek için kalıplardan kurtulmak gerektiğinin altını çiziyor ve ekliyor: “Hayal gücünü olabildiğince zorlamak gerek. Bu da aileden başlar, anaokulu ile devam eder. Biz Genç Başarı Vakfı ile birlikte ‘Işıklı Fikirler’ adlı bir yarışma programı başlattık. Işık Liseleri bu aktivite ile üniversite öncesi gençlerimizin hayallerini gerçeğe dönüştürecekleri bir platform oluşturduk. Liselerden sonra ortaokul, ardından ilkokul ve anaokullarına gitmeyi hedefledik.

“Çok Tanınıyorsun! Farkında mısın?” Kitabı Raflarda Eğitim alanındaki tecrübesini yayıncılık alanına da taşıyan FMV Işık Üniversitesinin yayınevi, “Çok Tanınıyorsun! Farkında mısın?” adlı kitabı okurların beğenisine sundu. Işık Üniversitesi STEAM Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Erdal Çayırcı tarafından kaleme alınan “Çok Tanınıyorsun! Farkında mısın?” adlı kitapta, günlük hayatımızın bir parçası haline gelen Internet, sosyal medya, gezgin iletişim, oyun ve benzeri teknolojileri kullanırken geliştirdiğimiz hatalı alışkanlıklar; bunların tehlikeli sonuçları ve bu sonuçlardan korunma yöntemleri hakkında farkındalık yaratılıyor. Mahremiyetimizin yani bireysel özerkliğimizin her yeni gün yeni bir teknoloji ile daha fazla tehlikeye girdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Erdal Çayırcı “Avrupa ve Amerika’da, hem endüstri hem de kamuda bu konudaki riskler hakkında artan bir farkındalık var. Dolayısıyla gerekli hukuksal düzenlemeler yapılıyor ve insanlar birey olma haklarına sahip çıkıyorlar. Ülkemizde ise durumun böyle olmadığını düşünüyorum. Farkındalığımız Avrupa ve Amerika’ya göre çok daha düşük. Daha da kötüsü, çok fazla umursamadığımıza inanıyorum.” diyor.


13

FID’dan Mentorluk Programı FMV Işık Üniversitesi, FID Feyziyeliler Işıklılar Derneği ve EMCC European Mentoring & Coaching Council tarafından mentorluk prejesi hayata geçirildi. FMV Işık Üniversitesi, FID Feyziyeliler Işıklılar Derneği ve EMCC European Mentoring & Coaching Council tarafından birlikte organize edilen “FMV Mentorluk - Ment To Be” projesi, FMV Işık Okulları mezunlarının genç ışıklılara rol model olmasını, onların yetenekleri doğrultusunda kendilerini geliştirmelerini destek vermeyi, fırsatları fark etmeleri ve ardından değerlendirmeleri için bakış açılarını genişletmeyi ve iş dünyası ile ilgili onları deneyimlerinden faydalandırmayı hedefliyor. FMV Mentorluk-Ment To Be projesine mezunların ilgisi de büyük oldu. Projeye 60 mezun başvurdu. Gerek mentiler (öğrenciler) gerekse mentorlar (mezunlar) için bu projenin profesyonel hayat ve kişisel yaşamda kişilere artı değer katması hedefleniyor.

Tiyatro: Ölü Ozanlar Derneği FMV Işık Okulları Nişantaşı Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu’nda 19 Kasım 2016’da “Ölü Ozanlar Derneği” adlı tiyatro oyunu sergilendi. Başrolünü ünlü sanatçı Can Gürzap’ın oynadığı ve dünyada büyük yankı uyandıran oyun özellikle mezunlar tarafından büyük ilgi gördü.


İÇİMİZDEN BİRİ

14

Mezunumuz

Doğa Rutkay N

işantaşı Işık Lisesi mezunlarımızdan Doğa Rutkay ile okul yıllarını hatırladığı bir söyleşi gerçekleştirdik. Tiyatro oyunculuğu, televizyon dizileri, sinema filmleri… Genç yaşında kariyerine pek çok alanda başarılar yazdıran Doğa Rutkay, son olarak “Güldür Güldür” adlı komedi programında Işık Okullarında birlikte okuduğu arkadaşı Ali Sunal ile harikalar yaratıyor.


15

Işık Okulları ile ne zaman tanıştınız? 1993 yılıydı. Doğduğum şehir olan Ankara’dan İstanbul’a taşınmıştık. Sekizinci sınıfa geçmiştim. Ailem yaptıkları araştırmalar sonucu beni Nişantaşı Işık Okullarına kaydettirmeye karar verdi ve o yıldan sonra Işıklı oldum. Okul yıllarındaki anılar ve arkadaşlıklar hiç unutulmaz. O yıllardaki arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz? Hala en sevdiğim yıllarımdır Işık Lisesinde geçen yıllarım. O zamanlar kurduğum arkadaşlıklar bugün en yakın dostlarım olarak hala yaşamımın en değerli parçasını oluşturuyor. İnsan biriktirdiğim, kendimi özgürce ifade edebildiğim, kuralların zaman zaman dışına çıkmayı seven bir yapım olsa da disiplinine ve öğrenci yetiştirmesine hayran olduğum Işık Okullarını, okulumu, hâlâ dün gibi sever, sayarım. Okul yıllarınızda da sosyal bir öğrenci olduğunuzu, okulun pek çok etkinliğinde görev aldığınızı biliyoruz. O günlerden biraz söz eder misiniz? Sekizinci sınıfta okula adım attığım andan itibaren her zaman tiyatro kolundaydım. Dans ve beden eğitimi dersleri, kişiliğime olan yolculuğumda çok etkiledi beni. Lisemiz, sanat ve spor alanlarında yetenekli olan öğrencilerine olanak tanır, bu özelliklerini rahat sergilemelerine fırsat verirdi. Size saygı duyulduğunu hissederdiniz. Ben derslerden vakit bulur bulmaz kendimi tiyatro salonuna atardım. İlk oyun yönetmenliğimi de lise 1. sınıftayken deneyimle-

Doğa Rutkay, 2015 yılında “Spora Sanata Tasarım Işık Tutanlar Ödül Töreni”nde, “Sanata Tasarıma Işık Tutanlar” kategorisinde tiyatro ve sinema dalında ödül almıştı


İÇİMİZDEN BİRİ

16

miştim. Sahneye çıkmak, tören ve kutlamalarda sunuculuk görevini üstlenmek şimdi bakınca nasıl bir kişiliğe sahip olduğumun özetidir aslında. Okul yıllarım beni bu günüme hazırlamış diye düşünüyorum. Sahneye ilk çıkışınız FMV Işık Okullarında oldu. Hangi oyundu? Neler hissetmiştiniz? Birçok oyunda yer aldım aslında ama unutamadığım oyun “Rumuz Goncagül” idi. Hem yönetmiş hem de oynamıştım. Heyecanın yanı sıra öğretmenlerimin arkadaşlarımın bana olan güveni ve sevgisini unutamam. Onlara hâlâ şükran doluyum. FMV Işık Okullarından sonra hayatınız nasıl şekillendi? Buradaki eğitim hayatınızdan sonra nasıl bir eğitim-öğretim hayatınız oldu? Hemen konservatuvar sınavlarına hazırlandım. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünü seçtim. Ne mutlu ki ilk denememde kazandım. Çok iyi bir eğitim aldım. Lisede ortaya koyduğum yetenek, üniversite eğitimimle beni bir tiyatro oyuncusuna dönüştürdü.

Sanat hayatına geçişiniz nasıl oldu? Dönüm noktalarınızı nasıl sıralarsınız? Dört yıl süren sıkı ve geliştirici tiyatro eğitimimden sonra, oyunculuk hayatım başladı. Bu sırada ufak tefek işler alıp kendimi sunuculuk alanında da geliştirmek istedim. Çok erken yaşta çalışmaya başladım diyebilirim. Hiç bıkıp usanmadan mesleğime ve kendime güvenerek çalıştım. Dizi, tiyatro oyunu, televizyon, sinema arasında koşuşturduğum ve bana çok önemli değerler katan şahane yıllarım oldu. “Doğa Rutkay” dendiği zaman tiyatro sanatçısı sözleri de adınızın yanına ekleniyor artık. Bu size nasıl bir sorumluluk duygusu yüklüyor? Mesleki anlamda istediğiniz noktada mısınız? İyi yürekli, edepli, çevresine toplumuna saygılı; doğayı, hayvanları, insanları seven biri olmak için hâlâ çabalıyorum. İyi bir oyuncu olmak, iyi insan olmakla başlıyor bence. Duyarlı, hassas ve iç dünyanızın yolculuğunu hep yoklayarak yaşamak gerekiyor. Öğrenmek, çalışmak bitmiyor. Hiçbir zaman “Ben artık oldum.” hissine kapılmamak lazım. Yaşam yolculuğum sürdüğü sürece öğrenme


17

maceram da sürecek. Tabii ki böyle bir süreç sonunda gelişim de kaçınılmaz.

canlı bir örneğiyim en azından. Tekrar tüm eğitmenlerime teşekkür ederim.

Çok mutlu bir evliliğiniz olduğunu biliyoruz. Biraz özel hayattan bahsetsek? Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz? Evliliğim tam da gönlüme göre oldu. Ne çok erken ne de çok geç. Çok sevdiğim ve onunla çok mutlu olduğum bir eşim var. Her konuda benden ilgisini eksiltmeyen ve iyi anlaştığım… Anlayışlı ve saygılı bir yol arkadaşı diyebilirim.

Okullarımızda, üniversitemizde eğitimlerine devam eden Işıklılara tavsiyeleriniz neler olur? Çalış, güven, emek ver. Severek git okuluna. Ders kırma. Ne öğrenebilirlerse yanlarına kâr kalır. Şanslı olduklarını unutmasınlar. Mezun olduklarında hem ismiyle hem de gücüyle onları yaşam boyu saran bir kurumun varlığını bilerek okusunlar Işık Okullarında.

Sizin için Işıklı olmak ne anlama geliyor? Size neler kattığını düşünüyorsunuz? Işıklı olmak, özel hissettiriyor. Nice öğrenciler yetiştirmiş kıymetli öğretmenlerimiz oldu. Her şeyden önce hep söylediğim gibi, Işık eğitim anlayışı, dayatılmış bir sistemden ziyade, öğrencilerinin sanata ve spora teşvik eden ve onlardan desteğini esirgemeyen bir aile yuvasıydı. Ben bunun

2017 yılından beklentilerinizi, planlarınızı bizimle paylaşır mısınız? Hayalperest biri değilim. Pek plan da yapmam. Hep o an ve anın getirdikleri içinde yaşamayı tercih ediyorum. Hayattan tek beklentim; fazla yıpranmadan, çok üzüntü çekmeden, kimseyi üzmeden, incitmeden ömrümü tamamlamak. Belki bir de anne olmak isterim. Şayet bunlar plansa, 2017 yılına bayağı hazırım.


18

EĞİTİM

EMİR BORU FMV Erenköy Işık Anaokulu Müdürü

Neden Oyun Oynamalıyız? Oyun Nedir? Çocuklar için oyun, gelişimleri ve öğrenmeleri için en önemli araçtır. Oyun, çocuğun çevresini tanımasına, anlamasına, yeni bilgiler öğrenmesine, öğrendiği bilgi ve becerileri pekiştirmesine yarar. Oyun; kendiliğinden şekillenen, çocuğun öğrenmesine, yaratıcılığını geliştirmesine ve enerjisini boşaltabilmesine yarayan aktif bir etkinliktir.


19

“Oyun çocukların olmazsa olmazıdır.” Oyun sürecinin doğal seyrinde çocuklar: • Merakının • Hayallerinin • Keşfetmenin • Kendine özgü yöntemlerle öğrenmenin • Keyif verici ortamlarda fırsat eğitiminin • Doğru değil farklı yanıtları arayıp bulmanın peşinde koşarlar.

Kısaca; hayata dokunarak yaşarlar, potansiyellerinin gerçek değerini ortaya çıkarırlar. Oyun sürecindeki olumlu gelişiminin yerini, bilinen hiçbir yöntem dolduramaz. Her çocuk öğrenir sadece aynı zamanda ve aynı şekilde değil. Bu nedenledir ki çocuklar oyun sürecinde kendi seyirlerinde öğrenme şansını yakalarlar. Aynı şeyi düşünmemenin aslında bir zenginlik olduğunun, keşfetmeye bu yolla gidilebileceğinin farkına varırlar.


EĞİTİM

20

Günümüzün en popüler yaklaşımlarından olan “farklılaştırılmış eğitim”, “farklılıklara saygı” gibi değerler oyun ortamında gerçek anlamını bulur. Çocuklar yanlış değil, farklı düşünürler ve sorgularlar. Unutmayalım; “Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.” (A. Einstein) Biz yetişkinler de oyun ortamında, bu gerçeğin farkında olarak, çocukların eğlencesine ortaklık ederek ve sabırla gerekli özeni göstererek, onlara rehberlik edebilme şansını yakalarız. Nitelikli eğitim sistemleri ile anılan ülkelerde; sadece okul öncesi dönemde değil, eğitim süreçlerinin her düzeyinde mutlaka oyuna yer verildiği görülmektedir. Yeri doldurulamaz bu olgu, ülkemiz eğitim sitemi içine ivedilikle dahil edilmeli, müfredat kalıpları bahane edilerek, didaktik yöntemlerin ardına saklanılmamalıdır. Geleneksel oyun kültürümüz incelendiğinde, bu konuda örnek bir geçmişe sahip olduğumuz ortadadır. Tüm mesele bu anlayışı yeniden canlandırmaktır. Böylece çocuklarımıza hak ettikleri gibi: özgürlük, keşfetme, öğrenme, eğlenme ve çocukluklarını yaşama fırsatını sağlayabiliriz. Anaokulumuzda yaptığımız bir etkinlikte, “Neden Oyun Oynuyoruz?” sorusunu sorduğumuzda 6 yaşındaki çocuklardan aldığımız cevaplar: “Oyunla Eğitim” başlıklı bilimsel bir makalenin içeriğini yansıtıyor gibidir:

(NOT: Çocukların ifadelerine olduğu gibi yer verilmiştir.) • Eğlenmek için, hayal güçlerimizi fark ettirmek için, arkadaşlarımızla daha çok eğlenmek için. • Arkadaşlarımızla mutluluğu paylaşmak için. • Canımız sıkıldığında eğlenmek için. • Boş zamanımızı değerlendirmek için.


21

Çocuklar verdikleri cevaplarla, oyunun değerini biz yetişkinlerden daha iyi anlamış görünmektedirler.

• Çocuk oyunla büyümelidir. (EFLATUN) • Oyun çocuğun normal bir faaliyetidir, (İBNİ SİNA) • Çocukların oyunu onların en ciddi uğraşıdır. (MONTAIGNE) • Öğretim yapılırken çocukların özellikleri çok iyi incelenmeli ve okulda oyuna yer verilmelidir. (ERASMUS) • Oyuna ve çocuğun yaşam deneylerine önem verin. (COMENIUS) • Derslerin daha çekici olmasını istiyorsanız, çocuğun ilk yaşlardaki oyun içgüdülerinden faydalanın; (J. LOCK) • Çocuğun bedenini her zaman işletiniz, bedenen güçlü ve sağlıklı olan bir çocuk fikren de gelişir. (J.J. ROUSSEAU) • Oyun, çocuğun tüm yaşamını belirleyen çekirdektir. Oyun, okul öncesi dönemde çocuğun en katıksız, en çok ruhsal doyum sağlayan uğraşıdır. Oyun, çocuğun en içten, en gerçek davranışı ve kendini anlatma biçimidir. (FRÖBEL) • Oyun fazla enerjinin harcanmasıdır, böylece gerginlik azalır. (SPENCER.) • Oyun gerçek yaşama alışma egzersizidir, kavga gibi ilkel eğilimler oyun yolu ile boşalabilir. (K. GROOS.) • Oyun beden gelişimini sağlayan uyarıcı bir etkinliktir. Bazı alışkanlıklar oyun yolu ile tekrarla öğrenilir. Oyunun arındırma işlemi de vardır; oyun bireyde var olan anti sosyal eğilimleri arındırır, zararlı bu eğilimler oyun yolu ile kanalize edilir ve yönlendirilir. (K. KARR.)

Oyun Asırlardır Güncel Bu konuda filozofların görüşlerine de bir göz atalım Tarihsel sıralamada fark edileceği gibi, çocuklarımız için en uygun yöntemi keşfetmiş durumdayız. Şimdi bütün mesele, eğitimciler ve yetişkinler olarak bunu hayata geçirebilmek.

Anaokulumuzda uyguladığımız tüm programların temelinde “oyunla eğitim” vardır. Bu anlayışın güçlü savunucularından olan okulumuzda “Oyun Her Gün Garanti Altına Alınmıştır” söylemi ile içselleştirilmiş yansımaları, çocuklarımızı ve eğitimcilerimizi izlerken görmeniz mümkündür.

• Neşelenmek, eğlenmek, birbirimizle konuşmak için. • Kendimi iyi hissetmek için, oyun oynamazsam mutsuz olurum. • Eğlenmek, sıkılmamak ve vaktimizi güzel geçirmek için, • Zevk almak için. • Kaybetmeyi de öğrenmek için. • Kendine güvenmek için. • Oyun oynarız ama oyunlar öğrenmenin de bir yoludur. Arkadaşlarımıza saygı duymayı, sıramızı beklemeyi öğreniriz. • Bedenimizi hareket ettirmek, spor yapmak, hoşça vakit geçirmek için. • Oyun oynarız çünkü oyunlar çok eğlencelidir. • Oyun oynarken öğreniriz, eğleniriz, arkadaşlarımızla paylaşırız. • Zekamızı geliştirdiği için, arkadaşlarımızla sıkılmadan, kaliteli zaman geçirmek için. • Eğlenmek için, bir şeyler öğrenebilmek için, oyuncakları çok sevdiğimiz için. • Eğlenmek için, oynamayı seviyorum; hayal gücüm genişliyor. • Çünkü çok eğlenceli, mutlu olmak için, bazen heyecanlanmak için.


REHBERLİK

22 YRD. DOÇ. DR. NESLİHAN ZABCI Klinik Psikolog

ERGEN

Anne Babası Olmak E

rgenlik çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Yeni bir kimlik oluşturma, “anne-babanın küçük çocuğu” kimliğinden uzaklaşmak için edilgenliğe direnme dönemidir. İşte bu nedenle ergen sürekli “hayır” der, anne babasına karşı çıkar. Dünün o uysal çocuğu ortadan yok olur. Ergen sürekli anne babası ile uyum halindeyse edilgen bir kişilik yapısı oluşuyor demektir. Aslında her şeye “evet” diyen bir ergenin sağlıklı bir ruhsal gelişim çizgisinde ilerlemediğini söyleyebiliriz. İşte bu özerklik döneminde eğer anne babanın müdahaleleri fazla kaçarsa, aile çocukluk döneminin davranış tutumlarını devam ettirirse (“Bugün banyo yap !”, “Hadi ders çalış artık !”, “Odanın kapısını kapatma !” gibi) ergen, anne babadan gelen bu “komutları”, otonomisini engelleyen bir tehdit olarak algılayacak ve onlardan uzaklaşma adına daha fazla olumsuz tutuma girişecektir. Çünkü farklılaşmak, ayrışmak, yeni bir kimlik oluşturmak ve kendi öznel kimliğini gerçekleştirme arzusu, gelişimsel olarak ergenliğin merkezinde yer alır. Bu komutlar yerine, ergenin kendi etkin konumunun altını çizen ifadeler (“Bugün yıkanacak mısın ?”, “Ne zaman derse başlamayı planlıyorsun ?” gibi) kullanılırsa, ergenin –kendine zarar verme pahasına- özerk hissetmek için anne babanın dediğini yapmama eğilimleri minimal düzeyde seyredecektir. Anne babanın aşırı baskıcı, ısrar edici ve tehditkâr (ceza ile tehdit) tutumları, ergeni ya saldırgan tutumlarla onlarla çatışarak- veya açık olarak çatışmasa da ailesinin düşlemlerinin tersine hareket ederek (örneğin ders yapmayarak, erteleyerek, okul başarısızlığı gibi)- onlarla çatışmaya itecektir. Aslında bu bir özgür kişilik savaşıdır ve müdahaleler arttıkça ergen de çıtayı yükseltecektir. Yemekte kontrol, ders çalışma konusunda baskı, ergeni bir robot gibi programlama çabaları… Hâlbuki onu program yapmaya teşvik etmeli ama direksiyonu biz ele almamalıyız. Ülkemizdeki lise giriş sınavı maratonu da bu baskıları arttırmakta ve ruh sağlığında çok olumsuz etkilere neden olmaktadır. Tehdit ve şantaj asla kullanmadan, bunun yerine destek sağlayan


23

yumuşak tutumlarla ergene yaklaşım, bu sorunları ortadan kaldıracaktır. Aşırı kontrol bir taraftan da ergende yoğun öfke yaratır. Bu genel bir kuraldır. Ötekinden gelen her denetim, şiddet olarak algılandığından, aşırı denetim ergenin karşı şiddet ataklarını tetikleyecektir. Bu öfke ya dışarı yansıtılır (annebabaya ters davranmak, söylediklerinin tam tersini yapmak, onlarla çatışmak) ya da ergenin kendisine döner: Bedensel rahatsızlıklar, tırnak yeme, kendini sabote edici tutumlar, aşırı akademik performans düşüşü… Böyle durumlarda ergenin öfkesinin arttığını düşünmek ve bunun kaynaklarını bir an önce uzmanla birlikte tespit edip gereken desteği vermek elzemdir. Aşırı müdahale öz güveni de zedeler: Öz güvenin temeli özgürlük hissidir, “Ben yapıyorum.” duygusudur. Çocuk kendisi yaptıkça kumandanın kendisinde olduğunu hissettikçe güçlenir. Sürekli yönetilen, komut verilen, ceza ile tehdit edilen çocuk öz güvenli olamaz; aşırı destek verilen, masa başında annenin veya babanın birlikte ders yaptığı çocuk da öz güvenli olamaz. Böyle bir çocuk, yanında komut veya destek veren biri olmadığında, örneğin sınavda, kendini yetersiz hisseder. Evde annesi yanındayken tüm dersleri anlayan ama tek başına çok düşük performans sergileyen ergen, tek başına düşünemeyen ergendir zira birisi sürekli bizim yerimize düşünüyorsa, düşünce tembelliği kaçınılmazdır. Ergenin özel ilgi alanlarına izin vermek, çocuksu bağımlılıktan uzaklaşmanın, dışarı açılımın ve özgürlüğün simgesi olan cep telefonunu elinden almamak, sınav baskılarına rağmen onu rahatlatan hobilerine izin vermek büyük önem taşır.

Sürekli ders çalışmak imkânsızdır; ruhsal sağlığın dengeli gitmesi için haz deneyimlerine de izin vermek gerekir. Şüphesiz ergen başıboş da bırakılamaz; o zaman da kaybolur. Ne başıboş bırakmak ne de nüfuz etmek gerekir; takip etmek, program yapmaya teşvik etmek ancak asla ceza ile tehdit gibi saldırgan yollara başvurmamak gerekir. Ergenlikte Şiddet Dürtüsü ve Bilgisayar Oyunları Şiddet içerikli oyunlar özellikle ergenlikte çok fazla tercih edilir. Neden? Çünkü ergenlik tam da dürtülerin artışa geçtiği bir dönemdir. Hem cinsel hem de saldırgan dürtü, sakin okul çağı döneminden sonra –hem biyolojik hem de psikolojik bağlamda- aşırı artışa geçer. “Delikanlı” denir örneğin, kanın gerçekten de deli aktığı bir dönemdir. Zaten öfke olmadan, çatışma olmadan, anne babalar değersizleştirilmeden, özerk bir kimlik de oluşmaz. Nasıl çocukluktan çıkılır? Hep evet diyerek mi? Çocukluktan çıkmak için ebeveynle çatışma kaçınılmazdır yani saldırgan dürtü devreye girecektir. Ergenlikte içsel şiddetin artışının bir nedeni de şudur: Ergen bu yeni ve cinselleşmiş bedenini, adeta çocukluk bedenini yok eden yabancı bir düşman gibi algılar. Püberte (erinlik), aslında çocuk bedenine giriş yapan şiddetli bir dönüşümdür. Ergenin bununla baş edebilmesi için bu içsel şiddetin bir tasarıma bağlanması gerekir; işte şiddet imgeleri, ister bir filmde ister bir bilgisayar oyununda olsun, bu içeride yaşanan şiddet duygulanımının bir tasarıma, dışarıdaki bir oyun kahramanına aktarılmasını mümkün kılar. Artık bu yıkıcılık kendine değil, ekrandaki ötekine aittir; böylece ergen bu şiddeti kendisinden uzaklaştırmış olur. Dolayısıyla


REHBERLİK

24

aslında bu oyunlar, bir anlamda ergenliğin şiddetini tedavi eden bir yoldur ve ergenin kendi içindeki yıkıcılığı bastırmasını sağlar; şiddet kendisinden uzaklaşır, oradaki figüre, kahramana aktarılır ve rahatlama olur. İşte ergenin bu dönemde, önce saldırgan veya erotik imaj yoluyla yıkıcılığıyla ve cinselliğiyle baş etmesi daha kolaydır; bu bir hazırlık aşamasıdır. Ergenlik aynı zamanda aşk deneyimlerine giriş demektir. Ergen için bu hem büyüleyici bir durumdur hem de korkutucu. Bu nedenle özellikle ergenlik döneminde sanal dünyada yazışmaların, mesajların önemi büyüktür. Sanal dünya ergenin kendi ritminde –karşılıklı iletişimdeki zorlayıcılıktan uzak kalarak- bu yeni aşk deneyimleriyle baş etmesini sağlar. İşte bu nedenle mesajları engellemek, ergenin telefonunu elinden almak, bilgisayar oyunlarını yasaklamak gibi yaklaşımlar doğru değildir. Eğer akademik performansı olumsuz etkiliyorsa ancak o zaman ergene bir kısıtlama önerilir ki bu da ergenle ortak bir karar çerçevesinde planlanır. Birçok genç, oyun/eğlence/ akademik performans dengesini kendiliğinden sağlayabilmektedir; bu ergenlere herhangi bir kısıtlama getirmeye gerek yoktur. İnternet ve sanal dünya çoğu zaman bir hazırlayıcı işlevi

görür; işlevini doldurduğunda ise yavaş yavaş terk edilir. Ergenlik kırılgan bir dönemdir; ergen bu yeni cinselleşmiş ve güçlenen bedeniyle yetişkin dünyasına adım atmıştır ancak ruhsal anlamda halen bir çocuktur. Fiziksel gelişimi ruhsal gelişiminden önde gider; bu aradaki marjı kapatmaya çalışırken güç kazanma ihtiyacındadır. Narsistik güç kazanımı akademik, sportif ve sosyal alandaki başarılarla artacaktır ancak her gün oynayacağı interaktif oyunlar da bu açıdan özel bir önem taşır. O oyunda rakibini yenerken veya puan kazanırken ergenin egosu da beslenir ve iktidar kazanır. Aşırı kullanım ile patolojik kullanım yani bağımlı kullanım arasında fark vardır. Bu iki terim çoğu zaman birbiri ile karıştırılmaktadır. Aşırı kullanım plan/sınırlama ile hallolur. Ancak bağımlılık, yani patolojik kullanım tedavi gerektirir. Bağımlılık kriterleri şunlardır: 1. En önemli belirti içe kapanma, sosyal ilişkilerden geri çekilme, çocuğun hiç arkadaşı olmamasıdır. Bu kriter mevcut olmadan, aşırı kullanım olsa da bu bir bağımlılık durumu değildir. 2. Oyun zamanının giderek artış göstermesi yani dozun arttırılması mecburiyeti; azaltma istense de bunun başarılamamasıdır.


25

leyebilmesinin yolunu açar. Anne babalar kendilerine yönelik her türlü saldırgan tutumlara, küfür-vurma gibi, küçük yaşlardan itibaren sınır getirmelidirler; bu ergenlikte daha da önem kazanır. Bu yapılmazsa bu denli serbest kalan saldırgan dürtü çocuğu da korkutur; ebeveynlerini harap ettiğini gördükçe kaygılanır: “Beni çok üzüyorsun.” demek, ağlamak, çökmek, ondan uzaklaşmak, ergeni anne babasına kötülük yapan bir “suçlu” konumuna getirir ki bu ergenin kendilik tasarımı haline gelir ve bu girdaptan çıkamaz. Suçluluk duygusu, ceza arayışlarını getirecektir. Suçlu hisseden çocuk suç işler, cezayı teşvik eder ve sonrasında bu tahammül edilemez bilinç dışı suçluluk duygusundan kurtulur, ne de olsa diyeti ödemiş ve cezasını almıştır. Bu kısır döngünden çıkmak çok zor olduğundan ve ergeni suçlu hissettirmek yerine, iç dünyasında yaptıklarının anlamını onunla birlikte analiz etmek ve onu yönlendirmek gerekir. Diğer taraftan, ebeveynin üst konumda yer alması gerekir, diğer bir deyişle nesil farkını getirmesi gerekir. Nesil farkını getirme “efendi otorite” veya “zulmeden” konumunda olmak demek değildir. Tam tersine ergen öfkelendiğinde saldırgan tavırlar gösteren, ergenle “ergen” olan, kendisi patlayan, döven, söven ebeveyn aslında dürtüleri frenlemek yerine daha da şiddetlendirir. Buradaki mesele sınır getirmek, durdurmaktır; o nedenle de ebeveynlerin sakin kalma, asla fiziksel eyleme başvurmama, bir üst otorite olarak konuyu anlamlandırma ve sınırları -ceza olarak değil- ergeni “koruyucu bir çerçeve” olarak iletme işlevleri esastır ve gereklidir.

3. Bu oyunlar oynanmadığında ergende bazı olumsuz belirtilerin ortaya çıkması: öfke krizi gibi... 4. Bağımlı dememiz için, kullanımın çocuğun veya ergenin hayatına olumsuz etkide bulunması gerekir. Bu anlamda dersleri ve sosyal hayatı iyi olan ancak aşırı kullanımda olan bir ergen bağımlı değildir. Saldırgan Dürtünün Denetimi Ebeveynin şiddete sınır getirmesi, çocuğun bu kontrolü içselleştirebilmesinin ve kendi saldırganlığını giderek denet-

Hangi Ergen Gerçekten Sorunludur ve Uzmana Mutlaka Yönlendirmek Gerekir? Aşağıdaki üç alandan birinde eğer bir ergen sürekli olarak bozulma yaşıyorsa o ergenin desteğe ihtiyacı vardır: • Fiziksel alanda bozulmalar (beslenmeyi durdurma, uyku sorunları, bedenini ihmal etme, kendine zarar verme) • Öğrenme alanında bozulma (okula yatırımın azalması, notlarının sürekli olarak düşmesi, sınıf düzenini bozma) • İlişkisel alanda bozulma (kendi içine kapanma, saldırgan davranışlar)

Yrd. Doç. Dr. Neslihan Zabcı Klinik Psikolog Yrd. Doç. Dr. Neslihan Zabcı, Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Bölümünden mezun olmuş, Klinik Psikoloji yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi Klinik Psikoloji Bölümünde, hiperaktif çocuklar üzerine bir tez çalışmasıyla tamamladıktan sonra, Paris V (La Sorbonne) Üniversitesinden ‘Çocuk ve Ergenin Ruhsal Özelliklerinin Projektif Testlerle Değerlendirilmesi’ alanında uzmanlık diploması almıştır. İstanbul Üniversitesi Klinik Psikoloji ve Paris (Sorbonne) Üniversitesi Klinik Psikoloji ve Psikopatoloji Bölümlerinde çift doktora yapan Neslihan Zabcı, Fransa’da yaptığı doktora tez çalışmasıyla “Yüksek Onur Derecesi” almıştır. İstanbul Psikanaliz Derneği üyesi, İstanbul Çocuk ve Ergen Psikanalitik Psikoterapi Derneği kurucu üyesi ve Rorschach ve Projektif Testler Derneği kurucu üyesidir. Halen Maltepe Üniversitesi Psikoloji Bölümünde öğretim üyeliğine ve kurucusu olduğu özel bir danışmanlık merkezinde çocuk, ergen ve yetişkinlerle klinik çalışmalarına devam etmektedir.


26

YAŞAM

ZEYNEP PINAR BAYÜLKEN

Killi Toprağın Simyası:

Çini

H

amur haline getirilmiş killi toprağın pişirilmesiyle yapılan, çeşitli renk ve motiflerle süslenmiş sırlı seramik ev eşyalara veya duvar panolarına “çini” denir. Çinicilik ise, kendine özgü yapım ve süsleme teknikleriyle yüzyıllardan beri yaşayan geleneksel Türk çini sanatının etrafında şekillenen zanaatkârlığı ifade etmektedir. “Çini”; Osmanlı Döneminde, sanatın en yüksek mertebesine erişmiş bir ürün olup hamurunda yüksek oranda “kuvars” bulunur. Çininin özelliği olan sertlik, sağlamlık, renklerin canlılığı, parlaklığı ve derinliği; kuvarsın yoğunluğu ile sağlanmıştır. Asırlardır dayanan çinilerin renklerinin ve sır’ın bozulmamasının nedeni kuvarstır. İznik’te 16. yüzyılda yaratılan bu teknik son derece zor bir üretim şeklidir. Çininin seramik ile farkı kullanılan kuvars oranından kaynaklanır. Türk sanatında çini kullanımı iki şekilde tarif edilebilir: Mimarlıkta kullanılmak üzere üretilen çiniler ve eşya olarak (evani=tabak, çanak, bardak, vazo) üretilen çiniler. Çini süslemelerinde genellikle kozmik düşünceleri ve inançları simgeleyen geometrik şekiller, bitkisel süslemeler ve hayvan figürleri değişik renk kompozisyonları ile kullanılmaktadır. Renk kompozisyonlarında beyaz veya lacivert fon üzerine kırmızı, kobalt mavisi, turkuaz ve yeşil renklerin kullanımı geleneksel çinilerin karakteristik özelliğidir. Çinici ustaları “reçete” olarak adlandırdıkları doğayla ilgili geleneksel yapım bilgilerini ve süsleme tekniklerini ustaçırak ilişkisi içinde yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktararak yaşatmışlardır.

Türkiye’de tarihsel olarak kendine özgü yapım ve süsleme ekolleriyle çiniciliğin ön plana çıktığı yerleşimler bulunmaktadır. Bu yerleşimler Kütahya, Bursa/İznik ve Çanakkale’dir. Ayrıca başta İstanbul, Ankara, İzmir, Edirne, Tokat, Aksaray, Nevşehir şehirlerinde olmak üzere tüm Türkiye’de İznik, Kütahya ve Çanakkale ekolleriyle çinicilik yapan ustalar bulunmaktadır. Çininin, Türk Sanatında Kullanılışının Kökleri Uygur Sanatına Kadar Uzanmaktadır. Türk mimarisinde çini sanatının belli bir düzen içinde kul-


27

teli teknik ve zarif bir desen anlayışıyla yapılan bu çinilerde gerçekçi bir yaklaşımla çizilmiş lale, sümbül, karanfil, gül, gonca, süsen ve nergis gibi çeşitli çiçekler; üzüm salkımları, servi, hatta elma ağaçları üstün bir yaratıcı güçle kompozisyonları zenginleştirir. Topkapı Sarayı’nın çinileri, Osmanlı çini sanatının tüm dönemlerini toplu olarak gözler önüne sermektedir. Çini Sanatı FMV Ayazağa Işık Okulları Öğrencilerinin Yaratıcı Ellerinde Can Buluyor. Geleneksel el sanatlarımız içinde Anadolu ile Orta Asya kültürümüz ile yoğurduğumuz çini sanatını öğrencilerle tanıştırmayı amaçladığımız bir programı Ayazağa Işık İlkokulu ve Ortaokulumuzda uygulamaya taşıdık.

lanılışı Büyük Selçuklu Devleti ile başlamıştır. Çini sanatı asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiş; çok yaygın ve çeşitli tipteki mimari yapıtlar üzerinde varlığını günümüze kadar sürdürmüştür. Selçuklu Döneminde çini süslemelerinin merkezi Konya olmuştur. Kısa bir süre içinde mozaik çininin bütün yüzeyleri kaplaması ile mozaik çini tekniğinde üstün bir düzeye varılmıştır. İlk Osmanlı Dönemi çinileri renk bakımından daha zengindir. 16. Yüzyılın ikinci yarısında renkli sır tekniği bırakılarak tüm çiniler sır altı tekniğiyle yapılmaya başlanmıştır. Sarı ve açık yeşil renkler ortadan kaybolmuş; firuze, mavi, yeşil, mercan kırmızısı, açık lacivert ve beyaz renkler egemen olmuştur. 16. yüzyılın ikinci yarısından sonar diğer teknikler terk edilerek yalnızca “sır altı” tekniği kullanılmaya başlanır. Çok kali-

Yolun sonunda öğrenciler çiniyi, mozaiği tanıyıp kendi kültürel eserleri hakkında bilgi edinecekler. Okul saatleri içinde ve dışında Yaratıcı Eller Kulübü Atölyesi ve Spor Sanat Akademisi çalışmalarında öğrendiklerini ve gözlemlerini yaratıcılıkları ile buluşturarak interaktif bir eğitim ortamında geleceklerinde sanat için ışık tutmaya devam edecekler. Atölye çalışmalarına katılan öğrenciler bu sanat ile tanışıp motifleri desene taşımayı, seramik objeler üzerinde çini desenler oluşturmayı, hikâyeleri içinde yaratıcılıklarını çini karolara aktarıp panolar yapmayı öğreniyorlar. Bu yolculukta amaç; öğrencileri dünyanın hayranlıkla izlediği geleneksel Türk el sanatları kültürü ve eserleri ile tanıştırarak onlara kendi sanatımızı tanıtıp, sevdirip, müze dostu duyarlı çocuklar olmalarını sağlamaktır. Dilerim ki Anadolu’nun binlerce yıldır sayılamayacak kültürel değere kaynaklık eden toprağı, çocuklarımızın yaratıcı ellerinde geleceğe de yol göstersin.

Zeynep Pınar Bayülken 1984 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümüne (çini, seramik, halı, kilim, kumaş tasarımları) girdi. Üniversiteyi bitirdikten sonra çeşitli reklam ajanslarında grafik tasarımcılığı yaptı. 1994 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde pedagojik formasyon eğitimi alarak resim öğretmenliğine başladı. İTÜ Geliştirme Vakfı Özel Dr. Natuk Birkan ilköğretim okulunda on sene çalıştıktan sonra emekli oldu. İTÜ içerisinde “Kozalak” adlı atölyesini açtı. İTÜ’nün yaz okulu sanat programı çerçevesinde, özel atölyesinde 6-13 yaş grubu ile mozaik kulübü çatısı altında yaratıcı etkinlik çalışmaları yaptı. UNESCO Plastik Sanatlar Derneği ve Greenpeace derneklerinde çeşitli çalışmalara katıldı. 2014 ‘te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezinin düzenlediği Pentür Atölyesi-Güncel Sanat Sertifika Programına katıldı. 2016’da Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Lisesinin düzenlediği “ Schools in the Future and The Future of Schools” eğitim çalışmasında Türk çini ve seramik sanatını tanıtmak amacıyla atölye çalışmaları yaptı. Katıldığı Sergiler: İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi “ Benim İstanbul’um “ Resim Sergisi, İTÜ Taşkışla Resim Ve Seramik Sergisi, Proje 4l Sanat Galerisi Dünya Çocukları Sergisi Kişisel Sergiler: 2015-2016 yılında Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde “İnsan, Tabiat ve Zaman” isimli resim ve fotoğraf sergisine katıldı. Şu anda da FMV Ayazağa Işık Okullarında, çini ve mozaik kulübünde öğrencilerle çalışmalar yapmaktadır.


HABERLER YAŞAM

28 HANDE KOÇ FMV Ayazağa Işık Ortaokulu İngilizce Öğretmeni

Yabancı Öğretmenlerimizin Gözüyle

Türkiye’de Yaşamak O nlar dirsek dirseğe birlikte çalıştığımız meslektaşlarımız. Birlikte gülüp bazen de birlikte ağladığımız arkadaşlarımız. O kadar iç içeyiz ki bazen en yakınlarında çalışan biz Yabancı Diller Bölümü öğretmenleri bile onların dünyanın farklı köşelerinden geldiklerini unutuyoruz. Dünyanın farklı yerlerinden çeşitli sebeplerle yolları burada bizimle kesişti. Bizim için tanıdık bu toprakları

Türkiye’ye 20 yıl önce geldim ilk defa. İlk izlenimim oldukça karmaşıktı. Her açıdan İngiltere’den çok farklı olan bu ülkeyi, İngiltere ile karşılaştırmak imkânsızdı. Burada olmaktan nefret etmedim ama sevmedim de. İlk birkaç ay zordu. Sık sık Boğaz’da, o muhteşem deniz manzarasına bakarak yürürken buluyordum kendimi. Görüyordum; İstanbul harika bir şehirdi ama ne kadar zorlasam da kendimi, ben mutlu değildim. Hatta çok mutsuzdum. Deniz kıyısında yürürken, buraya nasıl yerleşeceğimi merak ediyordum. Günlük hayatımı sürdürebilmeye yetecek kadar Türkçe öğrenebilecek miydim? Buraya “evim” diyebilecek kadar uyum sağlayabilecek miydim? Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyordum. Ne mutlu ki bu umutsuzluk anları geçti. Çabuk değil ama zaman geçtikçe azalarak geçti. Beşinci yıl benim için bir dönüm noktasıydı. Bir baktım ki Türkçenin temeliyle ilgili bazı şeyler yerli yerine oturmaya başlamış. Derdimi anlatabilecek kadar Türkçe anlamaya başlamışım. İstanbul, Türkiye, Türkler ve Türkçe birden o kadar da yabancı gelmemeye başladı. Ben de değişmiştim. Mutluluğu yeniden yakalayınca, daha az eleştirel olmuştum. İngiltere’deki hayatın da mükemmel olmadığını fark etmeye ve kabullenmeye başladım. Tabii ki hâlâ zaman zaman hayal kırıklığına uğradığım veya bazı işlerin Türkiye’deki işleyişine öfkelendiğim oluyor. Ama ne mutlu ki bunlar kısacık anlar ve sudan çıkmış balık duygusu tamamen geçti. Tam tersine, kendimi buraya yerleşmiş hissediyorum. İstanbul benim için artık “yuva” demek. O zamanlar Türkiye ve Türk insanının “artıları”nı listelemem gerekse zorlanırdım ama şimdi listem çok uzun. Herkesin tahmin edeceği şeyler var listemde: Yaz mevsimindeki harika hava, muhteşem deniz ve plajlar gibi. Ama başka şeyler de var. Türk insanının doğallığını seviyorum. İngilizierin her şeyi, yıllar olmasa da aylar öncesinden planlaması bıktırıcı

tanımaya, bizi anlamaya ve bizimle arkadaş, dost olmaya yer açtılar yaşamlarında. Dergimizin bu sayısında yıllardır unuttuğumuz bu soruyu sormak istedik onlara: “Farklı bir kültürden ve ülkeden gelerek burada yaşamayı tercih ettiniz. İzlenimlerinizi bizimle paylaşmak ister misiniz?” İşte söyledikleri…

Alison Bahadır

ve usandırıcı. Türklerin sorun çözmeye olan yaklaşımlarına bayılıyorum. Her zaman kuralına göre olmasa da her şeye bir çare bulunur. Burada çok sevdiğim bir başka şey de samimi bir birlik, beraberlik duygusu. Bu öyle bir birlik beraberlik ki zor durumlarla mücadele ederken asla yalnız hissetmiyorsun. Yanında ya ailen, ya arkadaşların ya meslektaşların ya da komşuların var. 20 yıl önce buraya geldiğimde hissettiğim çaresizlik ne mutlu ki şimdi uzak ve sönük bir anıdan ibaret. İşin garibi, bugünlerde Türk eşimle İngiltere’de gelecek planları yaparken, ben kuşkularımdan sözederken, eşim İngiltere’ye taşınmanın bizim için iyi olacağını söyleyerek beni ikna etmeye çalışıyor. Alison Bahadır 14 yılı aşkın bir süredir İngilizce öğretmeni olarak çalışıyor ve işimi çok seviyorum. Çocuklara, başka ülkelerden insanlarla nasıl iletişim kuracaklarını öğretmek çok değerli. Bu okuldaki öğrenciler meraklı, öğrenmeye çok istekli,tarih ve kültürel konular üzerinden İngilizce öğrenmekten zevk alıyorlar. Öğrencilerimiz, bir dil öğrenmenin yanı sıra dünyayı da tanımış oluyorlar.


29

Victoria S. Gucel

Steve Yung

Daha önce Türkiye’de yaşamıştım, yaşam tarzının kalitesi ve yaşam biçiminin bazı açılardan İngiltere’den daha iyi olması sebebiyle, beş yıl sonra buraya dönmeye karar verdim.FMV Ayazağa Işık Ortaokulunda çalışmaktan çok memnundum ve yeniden başvurdum. Okulun işleyişi ve modern sistemi benim için tercih sebebi, fakat en önemlisi Yabancı Diller Bölümü herkesin birbirine destek olduğu ve birbirini kolladığı büyük bir aile gibi. Daha önce burada çalışırken birçok arkadaş edinmiştim ve aynı kişilerle çalışmak üzere işe geri döndüğümde sanki eve dönmüş gibi hissettim. Victoria S. Gucel Türkiye’de yaşamak zorlu ama aynı zamanda bir o kadar da cazip. Bir Amerikalı olarak eşimle İstanbul’a taşınmadan önce 37 yıldır aynı şehirde yaşıyordum. Öğrenecek bir sürü yeni şey vardı ve bu bizim için tam bir kültür şokuydu. Ancak bu durum, aynı zamanda çok da heyecan vericiydi. Yeni şeyler öğrenmekten, farklı kültürlerle ve yeni insanlarla tanışmaktan zaten hoşlanırım. Türklerle ve diğer birçok ulus ve kültürden insanla birlikte çalışmak, farklılıklarımız arasındaki uzaklığı kapatmaya ve insan olmanın sonucu sahip olduğumuz ortak değerleri kavramaya yardımcı oluyor. Birkaçını saymam gerekirse İspanya, İngiltere, İrlanda, Avustralya ve Fransa gibi farklı ülkelerden meslektaşlarla tanışma ayrıcalığım oldu. Bu fırsatlar Amerika’daki bir okulda çok rastlanır şeylerden değil. Burada yaşamak, bana dünyanın yeni bölgelerini ve kendimi keşfetme fırsatını verdi ve ben buna minnettarım. Steve Yung

Nathan Kubizewski

ABD Minnesota eyaletindenim ama son 14 yıldır ülkemden uzakta yaşıyorum. Minnesota Üniversitesinde Türk eşimle tanıştıktan sonra 2002’de Türkiye’ye ilk kez geldim. Tayland’da bir dönem Antropoloji okuduğum dönem de dâhil olmak üzere, üniversite yıllarında bir hayli seyahat ettiğim için Türkiye’ye taşınmak benim için zor bir karar olmadı. İstanbul’daki ilk izlenimim sağa sola koşuşturan insanlardı. Tarih, eski şehirde dolaşan insan kalabalıkları ve sokak satıcılarından yayılan baştan çıkarıcı kokulardan büyülendiğimi hâlâ hatırlarım. Anında Türk çayına kendimi kaptırdım ve henüz sevmediğim bir Türk yemeğine veya tatlısına rastgelmiş de değilim. Birkaç ziyaretten sonra eşim ve ben yaşam enerjisinin, iş olanaklarının doğru bir birleşimini sağladığı ve seyahat için bir geçit işlevi gördüğü için İstanbul’a yerleşmeyi seçtik. Okul sonrası bir bilim ve teknoloji programında Türk meslektaşlarımla çalışmaya başladım. LEGO projelerinde, film animasyonunda ve bilim deneylerinde farklı yaştaki öğrencilere danışmanlık yaptım. 2008’de Işık’a geldim ve o zamandan beri çok mutluyum. Tarih ve Atatürk’ün geride bıraktığı Türk değerlerine verdiği önem nedeniyle Işık’ta kendimi hep evimdeymiş gibi hissetmişimdir. Işık öğrencileri meraklı, çalışkan ve saygılı öğrenciler. Türkiye’de bazı şeyler değişmiş olsa da İstanbul’u hâlâ evimiz olarak görüyor ve burada yaşamayı sürdürmeyi ve ailemizi burada genişletmeyi planlıyoruz. Nathan Kubizewski


KÜLTÜR - SANAT

30 ÇİĞDEM KEKLİK Ayazağa Işık Ortaokulu Türkçe Zümre Başkanı

Herman Hesse

SİDDHARTHA H

erman Hesse’nin “Çarklar Arasında” adlı kitabını okumuş ve o kadar beğenmiştim ki yazarın başka kitaplarını da okumak istedim. Siddhartha ile böyle tanıştım. 1946 yılında Nobel ödülü almış Hermann Hesse’nin bu kitabı 1922 yılında yayımlanmış ilk kez. 94 yıl boyunca defalarca basılan, Amerikan hippi gençliği arasında en çok okunan bu kitap yaklaşık 150 sayfa uzunlukta. Kitabı ne kadar sürede okuduğumu hatırlamıyorum bile. Oldukça kısa bir süre içinde bitmişti. Çok etkili bir mutluluk ilacı içmiş gibi bir anda bakış açım değişmiş, daha sakin ve özümseyerek yaşamaya çalışmıştım. Yaşamı anlamlandırmak için çok etkili bir ilaç Siddartha. Kitabın 17. sayfasında Sidhartha: “Onu bulmak gerekiyor, kendi Ben’inde bu asıl pınarı bulmak, onu bulup özümlemek gerekiyordu! Başka türlüsü aramaktı yalnız, dolambaçlı yoldu, yolunu şaşırmaktı.” diyerek yaşamın anlamını aradığı yolculuğuna başlıyor. Yazar, Siddartha’nın yolculuğunu kurgusal bir zemin üzerine düşünceleri oturtmak için kullanıyor. Düşünceler oldukça sürükleyici bir şekilde; bizi sıkıp yormadan, kas-

madan, içimizden akıp benliğimize ulaşmayı başarıyor. “Siddharta bir yandan ağır ağır yürüyor, bir yandan düşünüyordu. Artık bir delikanlı olmaktan çıkmış, yetişkin bir erkek olmuştu. Gömleğini bırakıp giden bir yılan gibi kendisini terk edip gitmişti bir şey, bütün gençlik yılları boyunca ona eşlik etmiş, onun olmuş bir şey yok olmuştu artık.” (Sf. 46) Her ne kadar kitabın temeli Doğu felsefesi olsa da insanlara gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılık yıllarındaki değişimlerini de anlatıyor. Çevremizdeki insanları da anlatıyor bir yandan: Arayışları olmayan, kendileri olmaktan veya kendilerini bulmaktan korkanlar; kendilerini bulmak için bir öğreticinin ardından gidenler, kendisi olamayıp öğreticisinin kopyası olanlar; yaşayarak öğrenmek isteyenler; yaşayarak öğrenmek isterken o hayatın içinde sıradanlaşanlar; yaşayarak öğrenip sıradanlıktan bilgeliğe geçenler. “’Sana ne söyleyebilirim ki, saygıdeğer kişi?” diye cevap verdi Siddhartha.”Olsa olsa kendini aramaya fazla verdiğini mi? Aramaktan bulma fırsatını bir türlü yakalayamayacağını mı?’” (Sf. 137) “Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle mucizeler yaratılabilir, ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez.” (Sf. 139) Kitabı okurken elinizde bir kalem olsun mutlaka. Altını çizmek isteyeceğiniz pek çok cümle ile karşılaşacaksınız. İyi okumalar.


31

Kadınlar, Filler ve SAİRELER…

K

alabalık bir şehirde aynı apartmanda yan yana dairelerde oturan ama birbirleriyle hiç tanışmamış üç kadının hikâyesi.

Her biri dünyaları olan evlerine kapanmış, yan dairedeki kadınların varlığını kapıya konan çöplerden ve yüksek sesle dinlenen müziğin rahatsızlık vermesinden arada idrak eden kadınların oyunun sonunda birbirlerini fark edişi ile “Yaşasın Kadın Gücü!” dedirten final. Üç kadının dünyaları öylesine güzel vurgulanmış ki aynı sahnede bu üç ayrı dünyayı hiç yadırgamadan yaşıyor, oyunun akışı içinde bu yaşamların arasında gidip geliyorsunuz. Seyirci üzerinde bu etkiyi sahne dekoru ile yaratmayı başaran ekip büyük bir alkışı hak ediyor. Bilgisayar ekranından dünyaya bakan, facebook ve ona benzer sitelerde beyaz atlı prensini arayan, aradığını bulduğu anda prensinin kurbağaya dönüştüğü anları durmadan yaşayan kadın rolünde Açelya Topaloğlu. On iki yıl boyunca bir erkeğe hayatını adamış, erkeğini beslemiş, yedirmiş, içirmiş, onun için üniversiteyi bırakmış ve sonunda terk edilmiş kadın rolünde Yasemin Çonka. Yaşamını dünyayı kurtarmaya adamış, organik yaşam takıntılı; ne başında omuz izi, ne gözbebeklerinde bakış izi olan, sağ eli zaman zaman duygusuzca tutulmuş, hamile kalmasına teknik olarak bir iki yıl kalmış kadın rolünde Vahide Gördüm.

Yaşamlarındaki son 24 saat içinde fark ettikleriyle geçirdikleri değişim… Oyunun içine büyük ustalıkla yerleştirilmiş sistem ve aile kavramlarıyla ilgili eleştiriler… Bu üç büyük oyuncu ile aklınızdan kolay kolay çıkmayacak muhteşem bir oyun izliyorsunuz. Oyunun yazarı Yunus Emre Gümüş, final sahnesinden sonra oyuncular tarafından sahneye davet edildi. Yaptığı konuşmada bu muhteşem üç kadın oyuncunun ondan böyle bir oyun yazmasını istediklerini, küçük bir odada kurdukları hayalin bugün sahnede gerçek olduğunu görmenin mutluluğunu yaşadığını söyledi. Oyunla ilgili söylenecek son söz: O hayal iyi ki gerçek olmuş.


KENTSPOR KÜLTÜR

32

Işık Kuşağa Spor Sanat Tasarım Akademisi Kuşaktan Kış Dönemine Yepyeni Branşlar ve Yetişkinlere Yönelik Atölyelerle Başladı

F

MV Işık Okulları, çocuklarımızın sadece bilimsel değil, sportif, sanatsal ve sosyal anlamda da gelişimlerine katkı sağlamak ve “Önce İyi İnsan Yetiştirmek” amacıyla hareket etmektedir.

çocuk atölyesi gibi branşlar bulunurken; yetişkinlere yönelik de tasarım ve sunum teknikleri, seramik, yaratıcı eller, yoga, aikido, fitness, pilates, cam füzyon, ebru ve sanat atölyeleri düzenleniyor.

Çocuklarımızın sosyal, dışa dönük, kendine güvenen, birbirleriyle dayanışma içerisinde sağlıklı bireyler olarak yetişmelerinde spor ve sanatın önemi hepimizin bildiği bir gerçek. Işık Spor Sanat Tasarım Akademisi de anaokulundan üniversiteye kadar çocukların ve gençlerin yeteneklerinin keşfedilmesi ve bu yetenekler doğrultusunda gelişmelerinin sağlanması amacıyla hayata geçmiştir.

FMV Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Mimarlık ve Tasarım Bölümü öğretim üyelerinin destekleriyle son yıllarda daha da ağırlık verilen sanat ve tasarım çalışmalarımız müzik, drama ve görsel sanatlar ana başlıkları altında hızla gelişerek sürdürülmektedir.

Yepyeni Farklı Branşlar, Yetişkinlere Atölyeler 2016-2017 Kış Dönemine yepyeni branşların ve yetişkinlere özel programların da eklenmesiyle başlayan Akademide açılan yeni branşlar arasında, karakter makyajından, pandomime, tasarımcı çocuk atölyesinden, oyun tasarımına (design@gamification), okçuluktan, tasarım ve sunum tekniklerine kadar birçok yeni etkinlik var. Nişantaşı, Erenköy, Ispartakule ve Ayazağa Kampüsleri’nde gerçekleşen etkinliklerde çocukların yanı sıra yetişkinlere özel kurslar da bulunuyor. Akademide, 7 veya 8 haftalık dönemlerde çocuklara yönelik piyano, gitar, bateri, seramik, resim, yaratıcı drama, jimnastik, tenis, basketbol, voleybol, yüzme, zumba kids, çocuk yogası, tasarımcı

Çocuklarımızın Işık Spor Sanat Tasarım Akademisinde ortaya çıkardıkları eserler İstanbul’un en önemli sanat galerilerinden biri olan Galeri Işık Teşvikiye başta olmak üzere kampüslerimizde ve FMV Işık Üniversitesindeki galerimizde de sergilenmektedir. Çocuklarımızın verdiği konserleri dinlemenin sunumlarını, gösterilerini izlemenin haklı gurur ve mutluluğunu da yaşadığımızı belirtmek isteriz. On-line Kayıt ve Ödeme Kolaylığı 5 yaşından itibaren öğrenci kabul eden “Işık Spor Sanat Tasarım Akademisi” yeni branşların ve yetişkinleri de kapsayan etkinliklerin yanı sıra kayıtta da büyük bir yenilik gerçekleştirdi ve online kayıt sistemine geçti. Akademiye özel tasarlanan www.fmvisikakademi.com web sitesinden, seçilen programlara kayıt ve ödeme yapmak, pratik bir şekilde gerçekleştirilebiliyor.


33

IŞIK SPOR SANAT TASARIM AKADEMİSİNDEN HABERLER 2015-2016 Yaz Dönemi Etkinlikleri’ne katılan anaokulu ve ilköğretim okulu öğrencilerimizin müzik dinletileri, görsel sanatlar sergi açılışı ve sertifika törenleri büyük bir coşku ile gerçekleştirildi.

Işık Spor Sanat Akademisi Yaz Dönemi Spor Kampları FMV Işık Üniversitesi Şile Kampüsü’nde gerçekleşti.

Kadın Milli Basketbol Takımı’nın eski kaptanı ve efsane pivotu Nevriye Yılmaz, Işık Spor Sanat Tasarım Akademisinde öğrencilerimizle bir araya geldi.


SOSYAL SORUMLULUK

34

“Engelsizsiniz Projesi” “Ö

7. Yılında

nce iyi insan yetiştirme” felsefemizi öğrencilerimizle çeşitli sosyal sorumluluk projeleri planlayarak topluma yarar sağlayan hizmetler olarak yaymayı amaçlayan okulumuz, farklılıkları kabul etme ve birlikte hareket edebilme amacıyla “Engelsizsiniz” projesini Sosyal Bilimler Bölümümüz ve Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerimizin koordinasyonuyla yürütmektedir. 2010-2013 Eğitim –Öğretim yıllarında Ayazağa Işık İlköğretim Okulu Öğrenci Kurulu ve Ayazağa Işık Lisesi öğrencileri, Hüseyin Keçici Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi ve İş Eğitim Merkezi öğrencileriyle birlikte, engelleri yok etmek ve farklılıkları kabul etmek için “Engelsizsiniz Projesi”ni başlattı. Proje kapsamında “Beraber Yaşayalım”, “Küçük Eller” ve “Sportmen” adıyla üç etkinliği iki okulun öğrencileri birlikte

Işıklı Minikler, Engelleri Sosyal Sorumluluk Bilinciyle Aşıyor

düzenlediler. Otistik, Down sendromlu ve zihinsel engelli çocuk ve gençleri, Işıklı öğrenciler ile bir araya getirmeyi hedefleyen projede öğrenciler; teknoloji tasarımı, iş eğitimi, müzik eğitimi ve beden eğitimi gibi alanlarda birlikte faaliyet gösterdiler. Hüseyin Keçici Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi ve İş Eğitim Merkezi yöneticileri yapılan çalışmalardan sonra öğrencilerinin görsel algıları ve kas güçlerini geliştirebilmek için bir seramik atölyesine gereksinim duyduklarını söylediler. Görsel Sanatlar zümresinin ebru, seramik ve heykel gibi öğrenci ürünlerinin okulumuzun düzenlediği yaz şenliğinde satışa sunulmasından, 4.sınıf öğretmenlerimizin düzenlediği Işık Pazarı’ndan elde edilen gelir ile bir seramik fırını alındı.


35

Kampüsümüzün teknik ekibi okula giderek seramik atölyesinin fiziki alanını yapılandırdı ve bu çalışmalar sonucu çocuklar böyle bir olanağa sahip oldu. Okulumuzun görsel sanatlar zümresi öğretmenleri de seramik yapımı, fırının kullanımı konusunda bizim öğrencilerimiz ve Hüseyin Keçici Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi öğrencileriyle ortak çalışmalar planlayıp yürüttüler. 2013-2014 Eğitim Öğretim Yılında Engelsizsiniz Projesi “Veysel Vardal Görme Engelliler Okulu” ile birlikte gerçekleştirildi. Kasım ayı içinde sosyal bilimler, fen bilimleri, Türkçe, matematik ve İngilizce zümre öğretmenleri ve gönüllü öğrencilerle birlikte 8. sınıf merkezi ortak sınavına yönelik test soruları okunup cd’ye yüklenerek Veysel Vardal Görme Engelliler Okuluna teslim edildi. O yıldan beri bu çalışmaya her yıl devam edildi. Bu çalışmaların yanı sıra 7 ve 8. sınıf öğrencileriyle (Öğrenci kurulu ve gönüllü öğrencilerle) ortak etkinlikler planlandı. 28 Mayıs 2014’te Goalball maçı iki okul öğrencileri arasında yapıldı. 4. Sınıf öğrencilerimizin “Işık Pazarı” etkinliğinden elde ettikleri gelirlerle görme engelli öğrencilere kabartma harita, kabartma eğitim setleri ve kitaplar alındı ve ilgili okula teslim edildi.

Matematik zümresi tarafından; engelliler için yapılan yaya yollarına araçların park edilmemesi için uyarıcı panolar hazırlandı ve geometrik cisimlerin açınımlarının kabartmalı çizimi yapıldı. Hazırlanan üç boyutlu geometrik cisimler Veysel Vardal Görme Engelliler Okuluna teslim edildi. 2015-2016 Eğitim ve Öğretim yılında da Işıklı öğrenciler, düzenledikleri etkinliklerden kazandıkları gelir ile görme engelli yaşıtlarının müzik eğitimine destek verdi. FMV Özel Ayazağa Işık İlköğretim Kurumu öğrencileri, düzenledikleri “Işık İçin Çal” konserleri ve “Işık Pazarı” etkinlikleri ile proje için bağış topladı. “Işık İçin Çal” konserlerinde müzik öğretmenleri ile birlikte canlı performans sergileyen öğrencilere, 4. sınıf öğrencileri de kurdukları organik ürünler pazarı ile destek verdi. Işıklı öğrenciler, etkinliklerden topladıkları bağışlarla Veysel Vardal Görme Engelliler Okulunun müzik dersliğine yeni müzik aletleri ve mobilyalar aldı. Öğrenciler ayrıca görme engelliler için özel olarak tasarlanan koordinat sistemi tablosunu da okula hediye etti.

2014-2015 Eğitim ve Öğretim yılında projemizin kapsamı “Veysel Vardal Görme Engelliler Okulu” ve “Halıcıoğlu İşitme Engelliler Okulu” ile çalışma olarak belirlendi.

FMV Özel Ayazağa Işık İlköğretim Kurumu öğrencileri işitme engelleri öğrencilerle de bir araya geldi. Halıcıoğlu İşitme Engelliler Okulu öğrencilerini Ayazağa Kampüsü’nde misafir eden Işıklı öğrenciler, yaşıtlarıyla bir de dostluk maçı yaptı. Öğrenciler, farklılıkları kabul edip birlikte hareket edebilme mesajı verdi.

Halıcıoğlu İşitme Engelliler Okulu sınıf kitaplıklarına katkıda bulunuldu. Yine okul idaresi tarafından tarafımıza iletilen ihtiyaçlar doğrultusunda spor malzemeleri ve bilgisayar yardımı yapıldı. 21 Ocak 2015’te 4. sınıf öğrencileri tarafından gerçekleştirilen “Işık Pazarı” etkinliğinden elde edilen gelir ile Halıcıoğlu İşitme Engelliler Okuluna bilgisayar, top havuzu ve okul sıraları alındı.

Yedi yıl boyunca hem öğretmenlerimiz hem de öğrencilerimiz engelleri sevgi ve özveri ile aştılar. Uzattıkları dost elini sevgiyle tutan nice öğrenci tanıdılar. Kendi yaşamlarının dışındaki yaşamları tanıdılar. Onların sorunlarına ortak olup çözüm aradılar. Anladılar ki engel; “var” diyorsanız olan, “yok” diyorsanız kaybolan bir büyülü duman. Biz “yok” demeyi seçenlerdeniz.


KENTHİKAYELER KÜLTÜR IŞIKLI

36

eieaeiaeeüea

ÇİĞDEM KEKLİK Ayazağa Işık Ortaokulu Türkçe Zümre Başkanı

Motokrosta

Türkiye Şampiyonu Bir Işıklı:

Ali Berk

Motokros, arazi tipi özel parkurlarda yapılan bir motosiklet sporudur. Bu spor genellikle engebeli arazilerde, çamur pistlerde yapılıyor.

M

otokros yarışmaları, ilk kez Avrupa’ da 1950’li yılların başında düzenlenmeye başladı. 40 dakika veya daha kısa süreli olmak üzere iki devrede yapılan yarışlar, Milletlerarası Motosiklet Federasyonunun (FIM) denetim ve gözetiminde yapılmaktadır. Bu sporu yapan başarılı sporcular, başarı derecesine göre milli sporcu unvanı alabilmektedir. Yarış yapılacak yerler bayraklar ve özel işaretlerle belirlenir. Bu güzergâh pek çok tehlikelerle doludur. Bir ila üç mil uzunluğunda olan yol boyunca son derece pürüzlü inişli çıkışlı, tümsekli bataklık engeller vardır. Çıkış yerinde toplanan yarışçılar çok kalabalık ise ayrı gruplar halinde yarışırlar. Başlangıç bayrak sallama veya ışıklı sinyalle olur. Yarışçı takip edeceği güzergâhtan ayrılırsa, ayrıldığı noktaya gelip yarışa devam edebilir. Yarış sırasında yarışmacılar birbirlerini tehlikeye düşürecek davranışlarda bulunamazlar. Bitiş çizgisine ilk gelen, yarışmayı kazanmış olur. Motor sürücüleri, başa koruyucu başlık, ceket ve pantolon, uzun çizme, beli ve dizi koruyucularla eldiven giyerler.

Ali Berk’in babası Mert Berk de motokros sporu yapmış ve 2004 yılında Türkiye Şampiyonu olmuş. 2010 yılında babasını antrenman yaparken izleyen Ali Berk motosiklete binmiş ve o günden bugüne 46 yarışa katılarak hepsinde birinci olmuş.

FMV Özel Ayazağa Işık Ortaokulu 5.sınıf öğrencimiz Ali Berk, bu sporu 4 yaşından beri yapıyor. 7 yaşında C tipi milli sporcu kabul edildi ve bu özelliği ile en genç milli olan sporcu oldu.

Motokros yarışlarında “ POLE” denilen bir averaj olduğunu da söyleşimiz esnasında öğrendik. Yarış pistinde bir gün öncesinden yarış etabını tanımak amacıyla turlama çalışmaları yapılıyor. Bu turlamaları en hızlı yapan sporcu, asıl yarışa birinci sırada başlıyor. Ali Berk, yarıştığı her yarışta birinci sıradan yarışma hakkını elde ediyor.


37

Bu yoğun tempoda okul yaşamı ve sosyal yaşam arasında nasıl bir denge kuruluyor diye düşünmeden edemiyoruz ve Mert Berk’e haftalık programlarını soruyoruz. Ali’nin salı, perşembe, cumartesi ve pazar günleri antrenmanları oluyor. Antrenörlüğünü babası Mert Berk yapıyor. Salı ve perşembe günleri 15.30’da okuldan çıkıp Hadımköy’deki motokros alanına gidiyorlar, tabii İstanbul trafiğinde. En az iki saat sürüyor bu yol ve Ali yolda ödevlerinin bir kısmını yapıyor, ara öğününü yiyor. Hafta sonu Belgrad Ormanları’nda bisiklet antrenmanı yapıyorlar. Bisiklet kullanmak motokros sporu yapanlara kol ve bacak kondisyonu katıyor. Tabii bu antrenmandan sonra yine motokros antrenmanı devam ediyor. İşin içinde motosiklet olunca kaza riski de beraberinde geliyor mu acaba diye düşünmeden edemiyoruz tabii. Pistlerde kazalara karşı alınan önlemler, spor yaparken giyilen giysiler, takılan aksesuarlar bu riski en aza indiriyor. Kurallara uyularak yapıldığı zaman bu sporun diğer sporlardan bir farkı kalmıyor. Bir sporcunun basketbol oynarken sakatlanma riski ile aynı riski yaşıyorsunuz. Motokros, Ali’nin yaşamına çok farklı deneyimler katmış. Bir araca biniyorsunuz ve kontrolü elinize alıyorsunuz. Hızlı olmak ama hata yapmamak, öz güven duygusunu geliştirmek, sınırları ve özgürlük alanlarını fark etmek ile ilgili deneyimleri yaşıyor, yaşayarak öğreniyorsunuz. Ali Berk, bu spor alanında üstün bir yetenek. Bugüne kadar bir sürü başarı elde etmiş bir sporcu ve daha çok genç. Gelecekte onu neler bekliyor?

Mert Berk bu konuda oldukça kaygılı çünkü antrenmanlar artık Ali Berk için yetersiz kalıyor. Daha profesyonel bir çalışma programı olması gerekiyor. Ortaokul öğrencisi olmanın getirdiği bazı zorlanmalar da var: sınavların çokluğu ve uzak mesafelerdeki yarışmalara gidememek gibi. Oysa bu sporun en önemli özelliği yarış yapılacak alanı tanımak ve çalışmak. Bunun için de yarıştan en az iki gün önce yarış yapılacak yere gidilmesi gerekiyor. Bu konuda nasıl bir yol izleyeceğini planlaması, Ali’nin okul ve spor yaşamı arasında uzun vadeli bir programlama yapmaları gerekiyor. Ali Berk, çizgi üstü bir sporcu ve başarılarına daha pek çoklarını katacak. Onunla gurur duyuyoruz.


KUŞAKTANKENT KUŞAĞA KÜLTÜR IŞIKLILAR

38

Dördüncü Ailesinin

Dört Kuşağı da Işıklı

Mithat Dördüncü (1910-1911 Mezunu)

Süleyman Nesip Dördüncü (1953-1954 Mezunu)

F

eyziye Mektepleri Vakfı, 1885’ten 2016’ya “Yüzyıllar” olarak belirttiğimiz zaman dilimlerinde 20. ve 21. yüzyılı yaşayan bir okuldur. Dünya tarihine bakıldığında en önemli değişimlerin olduğu bu yüzyıllar Türk insanı için de değişimin merkezinde yaşamak anlamına geliyordu. İçimizden bazıları Işık Okullarının 131 yıllık tarihini kuşaktan kuşağa yaşadı. Selanik’te Feyz-i Sıbyan Okuluna, İstanbul’da Feyziye Mektepleri’ne, Feyziye Mektepleri’nin “Işık” adını almasına ve daha pek çok önemli dönüşüme aile olarak tanıklık etti. Dergimizin bu sayısından başlayarak bu tanıklıkları sizlerle paylaşacağız. İlk konuklarımız; 1953-1954 Işık Lisesi mezunu Süleyman Nesip Dördüncü, 1989-1990 Işık Lisesi mezunu Elif Dördüncü Aydemir ve 2012 yılından beri Işık ilkokulunda okuyan ailenin dördüncü kuşağı Gökçe Aydemir. Süleyman Nesip Dördüncü’nün babası Mithat Dördüncü, ailenin Işıklı ilk öğrencisi. Feyziye Mektepleri, İstanbul’da Naciye Sultan Konağında eğitim-öğretim vermeye başladığında oğlunu kendi okuluna emanet etmenin güveni ile kaydettiriyor.

Elif Dördüncü Aydemir (1989-1990 Mezunu)

Gökçe Aydemir (2012 yılında Işık İlkokulu’na başladı)

İkinci kuşağın Işık ile tanışmasını Süleyman Nesip Dördüncü’den dinliyoruz Babamın, Mithat Dördüncü’nün, Işık Okullarına büyük bir sevgisi vardı. Ben Robert Koleji için başvuruda bulunmak istiyordum. Robert Koleji öğrencileri cumartesi günleri futbol antrenmanı yaparlardı. Ceketleri, şortları, ellerinde ayakkabı torbaları… O yaşlarda onlardan biri olmak istediğimi hatırlıyorum. Bir de o zaman sadece Robert Koleji, kolej niteliğinde eğitim yapıyor, iyi derecede İngilizce öğretiyordu. Işık Okullarında 7. sınıftan 8. sınıfa geçtiğimde High Scool’dan (Robert Koleji) kabul edildiğime dair yanıt geldi ama artık benim için oraya geçmek çok da önemli değildi. Benden sonra kızım Elif, anaokulundan lise sona kadar, oğlum ilkokul sona kadar burada okudu. Oğlum, Alman Lisesini kazanarak eğitimine orada devam etti. O zaman Işık Okulları şimdiki gibi yabancı dil ağırlıklı bir okul değildi. Bu nedenden dolayı Alman Lisesini tercih ettik. O yıllarda okul müdürümüz olan Mahmut Bey, Alman lisesine gideceğimizi duyduğunda çok üzülmüştü. Sonrasında oğlumun kızı da ilkokuldan ortaokula Işık’ta okudu. Şimdi de torunum Gökçe ailemizin dördüncü kuşağı olarak bayrağı devraldı.”


39

Üçüncü kuşak Elif Dördüncü Aydemir, Işık Okullarında okumanın ailesi için doğal bir süreç haline geldiğini belirtiyor: “Ben anaokulunda başladığım okul hayatıma lise sona kadar Işık Okullarında devam ettim. Üniversite eğitimim bittiğinde Işık Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak da çalıştım. Kızımın okul vakti geldiği zaman başka bir okul düşünmedim ve o da Işık Okullarına devam etti.” Okul tarihimize böylesine tanıklık etmiş bir aileyi bulmuşken okul yaşamlarıyla ilgili ayrıntıları soruyoruz, amacımız o anılardaki ayrıntıların, günümüzdeki Işık Okullarına bir kaleydoskoptan bakıyor gibi derinlik ve renk katması. Süleyman Nesip Dördüncü ile 1950’li yılların Işık Okullarına gidiyoruz: “Bizim okuduğumuz yıllarda okul, Naciye Sultan Konağı idi. İçeri girince iki taraftan merdivenlerle yukarı çıkardık. Sol

tarafta müdür odası, onun yanında muhasebe; sağ tarafta anaokulu vardı. Alt tarafta da sınıflara giden bir yol vardı. Geç kalınca o yolu kullanırdık ama yakalanırdık. Okul Müdürümüz Sacit Öncel’di. Oldukça sert bir görünüşü vardı. Bana çok babacan yaklaştığı bir anım var: 7.veya 8.sınıftaydım ve o yıla kadar hep üstün başarı ile geçiyordum ama sonra notlarım bayağı düştü. Bir gün beni odasına çağırdı, oturmamı söyledi. Bir derdim olup olmadığını sordu, nasihat etti, beni tekrar iyi notlarla görmek istediğini söyledi. Okuldaki öğrenciler yaramaz değildi. Ailelerimizde ciddi bir disiplin anlayışı hâkimdi. Bu anlayış okulda da devam ederdi. Sadece geç kalma sorunlarımız olurdu. Kendi aramızda kavga eder, güreş yapardık ama disipline dikkat ederdik. Arnavutluk’tan gelmiş ve askerlikten ayrılmış Şükrü Bey adında bir müdür yardımcımız vardı. Çok korkardık ondan ama sınıflar büyüdükçe onun ne kadar güzel bir insan olduğunu anladık. Müdür yardımcımız Ahmet Bey de çok güzel alaturka şarkı söylerdi ve çok genç yaşta aramızdan ayrıldı. Önceden Galatasaray Lisesinde çalışmış müdür yardımcımız Feruzat Bey ise bütün okulun ismini iki ayda ezberlemişti. Sınıflar karmaydı. Kızlar ve erkekler aynı sınıfta eğitim görüyorduk ama yemekhanelerimiz ve bahçelerimiz ayrıydı. Ufak bir bahçemiz vardı. Sacit Bey zamanında spor alanında çalışmalar yapılıyordu. Okul takımları vardı ama büyük dereceler alınmıyordu. Yatılı öğrenciler de vardı. Okulun büyükleri ağabey ve abla idi. Küçüklerle büyükler arasında


KUŞAKTAN KUŞAĞA IŞIKLILAR

40

Teneffüslerde maç yapardık. O teneffüs beş dakika bile olsa mutlaka bahçeye inerdik. Müzik odamız vardı. Koro olarak İstanbul ikincisi ve Türkiye birincisi olmuştuk. Ağabey ve ablalık kavramları bizim için de çok önemliydi. Büyükler, küçükleri koruyup kollarlardı. Bazen ders çalıştırdıkları da olurdu. 19 Mayıs kutlamaları büyük hazırlıklarla geçerdi. 19 Mayıs öncesi çok uzun süren hazırlıklar yapılır, çalışılır sonra da stadyumda gösteri yapardık. Biz okul olarak kule yapardık. Jimnastik derslerinde kasalardan atlar, halatlara tırmanırdık.

saygı, sevgi çok önemli değerlerdi. Okul bittikten sonra pek çok arkadaşımla görüşmeye devam ettim. Aramızdan ayrılanlar oldu. Azalıyoruz ama o yılları beraber geçirmenin hazzını ömür boyu yaşadık.” Ve 90’lı yıllar… Elif Dördüncü Aydemir ile o yıllara gidiyoruz: “90’lı yıllarda disiplin kuralları davranış yanında şekil açısından da çok önemliydi. Okulun girişinde bir berber dükkânı vardı. Kapıdan girince önce okul formaları kontrol edilirdi. Çorapların olması gereken bir yükseklik ölücüsü vardı. Elde cetvelle o çorapların boyları ölçülür, saçlar atkuyruğu veya açıksa kızılırdı. Örülü olması beklenirdi. Erkek öğrencilerin saçları uzunsa o girişteki berber dükkânına gönderilir ve kesilirdi. Biz de biraz yaramaz öğrencilerdik aslında. O yaşın tüm yaramazlıklarını yaptık ama çok da iyi eğitim aldık. Ders başarımız çok yüksekti. Özel üniversitelerin olmadığı bir dönemdi ve okulumuzun üniversiteye giriş başarısı %99 idi. Yabancı dili çok iyi öğretirlerdi. Hatta bu kazanımı üniversite eğitimimi Fransa’da yaparken çok kullandım. Dil öğrenmenin mantığını çok iyi anlatmışlardı bize. Anaokulunda sınıflarımız şube değil, renk adlarıydı. Pembemavi-sarı sınıflar vardı. Pembe sınıftaki sıra arkadaşım ile lise sona kadar birlikte okudum ve hâlâ görüşüyorum. O yıllarda okulda yatılı öğrenciler de vardı. Biz eve giderdik, onlar okulda kalırdı. Pijama partileri yaparlardı. Ailelerinden gelen yiyecekleri yerlerdi. Müdür yardımcısı Rukiye Hanım onlardan sorumluydu. Rukiye Hanım’ın son kontrolünde uyuyor numarası yapar, o yattıktan sonra parti başlardı. Ertesi gün de ballandıra ballandıra anlatırlardı.

Işık Okulunda beş yaşımdan 18 yaşıma kadar okurken bir sürü kardeş edindim. Karakterlerimiz birlikte şekillendi. Birlikte büyüdük ve hala görüşüyoruz.” 2016’ya Gökçe Aydemir’e geldiğimizde başka bir Işık dünyasını dinliyoruz: “Biz de öyle bir disiplin anlayışı yok. Herhangi bir konuda uygun olmayan bir davranışımız varsa öğretmenimiz bizi uyarıyor, devam edersek bunu neden yaptığımızı düşünmemiz için beş dakika sınıfın dışına çıkıyoruz. Derslerimin hepsini çok seviyorum. Yabancı öğretmenlerimiz de var. Spor ve sanat alanlarında pek çok etkinliğe katılıyorum. Modern dans, aikido, voleybol, yüzme, bale, piyano derslerini çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum, her şeyi çok hoşuma gidiyor.” Sevgili Süleyman Nesip Dördüncü, Elif Dördüncü Aydemir ve Gökçe Aydemir, bu eşi bulunmaz zaman yolculuğu için size ne kadar teşekkür etsek az.


SAYI: 35

İÇ İ N DEKİLER

2

FMV Haberler

14 İçimizden Biri Doğa Rutkay 18 Eğitim Neden Oyun Oynamalıyız? 22 Rehberlik Ergen Anne Babası Olmak 26 Yaşam Killi Toprağın Simyası: Çini Yabancı Öğretmenlerimizin Gözüyle Türkiye’de Yaşamak 30 Kültür - Sanat Herman Hesse SİDDHARTHA Kadınlar, Filler ve SAİRELER… 32 Spor Işık Spor Sanat Tasarım Akademisi 34 Sosyal Sorumluluk “Engelsizsiniz Projesi” 7. Yılında 36 Işıklı Hikayeler Motokrosta Türkiye Şampiyonu Bir Işıklı: Ali Berk 38 Kuşaktan Kuşağa Işıklılar Dördüncü Ailesinin Dört Kuşağı da Işıklı

EKİM 2016

FYZY İMTİYAZ SAHİBİ Av. Akın SÜEL Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları adına FMV Yönetim Kurulu Başkanı • SORUMLU MÜDÜR Elk. Müh. Alp GÜNAY Feyziye Mektepleri Vakfı Genel Müdürü • YAYIN KURULU Faika Topal Eğitim Kurumları Koordinatörü Berna Barlas FMV İletişim ve Marka Yöneticisi Çiğdem Keklik FMV Ayazağa Işık İlköğretim Kurumu Türkçe Zümre Başkanı • KATKIDA BULUNANLAR Ekin Belce Altay FMV İletişim ve Marka Uzmanı Ispartakule Işık İlköğretim Kurumu Türkçe Zümresi Redaksiyon • TASARIM Topprint Basım Tanıtım ve Yayıncılık Ltd. Esentepe Mah. Atom Sok. Kanyon Apt. No:20/1 Şişli - İstanbul Tel: 0212 264 33 11 www.topprint.com.tr • BASKI Scala Basım Yayım Tanıtım San. ve Tic. Ltd. Şti. Yeşilce Mah. Aytekin Sok. No:21 4.Levent - Kağıthane - İstanbul Tel : 0212 281 62 00 / 0212 269 07 34 info@scalamatbaa.com • İMTİYAZ SAHİBİ, SORUMLU MÜDÜR VE YÖNETİM YERİ ADRESİ Teşvikiye Cad. No: 6 Nişantaşı - İstanbul Tel: 0212 233 12 03 444 1 368 (FMV) www.fmv.edu.tr 4 ayda bir yayımlanır. Yayının türü: Dergi, yerel, süreli


123-İMY-SY-21-10/2016

35. SAYI • EKİM 2016

Ispartakule Işık Lİsesİ İlk günden 130 yaşında IŞIK Ünİversİtesİ CERN Üyesİ Oldu NEDEN OYUN OYNAMALIYIZ? ERGEN ANNE BABASI OLMAK Motokrosta Türkİye Şampİyonu Bİr Işıklı: Alİ Berk Dördüncü Aİlesİnİn Dört Kuşağı da Işıklı


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.