FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 3
BAfiYAZI
De¤erli Ifl›kl›lar, ergimizin 12. say›s›n› sizlerle paylafl›rken, 123. y›l›n› coflku ve gururla kutlad›¤›m›z Feyziye Mektepleri Vakf›n›n Ayaza¤a Kampüsü’nde, CIS (Uluslararas› Okullar Birli¤i) çerçevesinde yürütülen akreditasyon çal›flmalar›n›n baflar›yla sonuçland›¤›n› ve Ayaza¤a Okullar›m›z›n akredite edildi¤ini bildirmenin mutlulu¤unu da yafl›yoruz. Ayaza¤a Ifl›k Anaokulu, ‹lkö¤retim Okulu ve Lisesi, kas›m ay› sonunda gerçeklefltirilen Ekip Ziyaretinin ard›ndan “akredite” statüsü elde etti. Bu baflar›lar›ndan ve yo¤un çal›flmalar›ndan dolay› Ayaza¤a Ifl›k ailesini kutluyoruz. Ça¤dafl e¤itim misyonumuzun bir gere¤i olarak dünyan›n çeflitli yerlerinde bulunan okullar›n belirli bir kalitede e¤itim verdi¤inin yetkili ve sayg›n bir kurulufl taraf›ndan onaylanmas›n› içeren akreditasyon yani “uluslararas› denklik” konusu, okullar›m›z için büyük önem tafl›maktad›r. Akreditasyonun amac›; bir okulun e¤itim ve ö¤retim aflamalar›nda mükemmellik aray›fl›n› sa¤lamak, aç›k bir flekilde belirlenmifl hedefler do¤rultusunda e¤itim-ö¤retim programlar› sunmas›n› garanti alt›na almak, ö¤rencilerin ö¤renim kalitesini gelifltirmek, tüm okul toplumunun güçlü ve zay›f yönlerinin fark›nda olmas›n› sa¤lamak, zay›f yönlerini gelifltirmesini ve mükemmellefltirmesini gerçeklefltirmektir. Tüm bunlar› yaparken de okulun, dünyadaki di¤er okullarla karfl›laflt›rma yaparak kendisini s›namas›n› sa¤lamakt›r. Akreditasyon zor ve yo¤un çal›flma gerektiren bir süreçtir. Ayaza¤a Ifl›k ailesi bu süreci yo¤un bir emekle tamamlam›flt›r. Anaokulu, ilkö¤retim ve lise birimlerinden seçilen yürütme kurulunun haz›rlad›¤› çal›flma takvimi do¤rultusunda oluflturulan alt komiteler gerekli çal›flmalar› mükemmellik düzeyinde gerçeklefltirmifltir. Son olarak aral›k ay›nda okulumuza gelen, Belçika, Almanya, ‹sviçre, Hollanda, Macaristan, Norveç, Çekoslovakya, Polonya ve Lüksemburg gibi toplam 18 uluslararas› okul yönetici ve bölüm baflkanlar›ndan oluflan CIS heyeti kapsaml› incelemelerde bulunmufltur. He-
D
yet, okullar›m›zda bir hafta boyunca derslere girerek gözlem yapm›fl ve Yönetim Kurulu Baflkan›ndan bafllayarak tüm ö¤retmen ve idarecilerle görüflmeler gerçeklefltirmifltir. Yap›lan tüm incelemeler sonras›nda, yaklafl›k iki y›la uzanan bu süreçte ortaya konan tüm özverili çal›flmalar›m›z, CIS taraf›ndan da son derece olumlu olarak kaydedilmifltir. CIS, Ayaza¤a Okullar›m›zda akreditasyon karar›n› onaylarken, ayn› zamanda bu kararda olumlu etkisi oldu¤unu belirtti¤i yönlerimizi de ifade etmifltir. Bu özelliklerimiz; • Yöneticilerin kültürler aras› ve uluslararas› bak›fl aç›lar›na olan odaklar› • Vakf›n, çal›flanlar›n gözünde etik ve adil bir iflveren olarak alg›lanmas› • Ö¤renci yaflam›n›n çok çeflitli yönlerinde elde edilen baflar›lar • Rehberlik Servisinin proaktif ve etkin çal›flmalar›yla ö¤rencilerin potansiyellerinin ortaya ç›kart›lmas› ve öz güvenleriyle sosyal becerilerinin gelifltirilmesi • De¤iflik ö¤renci ilgilerine göre sunulan çok say›da kulüp ve bunlarda görev alan ö¤retmen kadrosu olarak belirtilmifltir. Akreditasyon dinamik bir süreçtir. Ayaza¤a okullar›m›zda bu süreç yine ayn› mükemmellikte devam edecektir. E¤itim kalitemizi uluslararas› okullar ve normlar düzeyinde kesintisiz olarak gelifltirece¤iz. CIS’la ifl birli¤imiz bu süreçte de planl› olarak sürecektir. Elbette önümüzdeki temel hedefimiz Ayaza¤a Kampüsü’nden sonra Erenköy ve Niflantafl› Kampüslerinde de ayn› çal›flmalar› bafllatarak bu konudaki çal›flmalar›m›za tüm okullar›m›z› kapsayacak flekilde gelifltirmek ve sonuçland›rmak olacakt›r. Çünkü akreditasyon çal›flmalar›m›z, Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar›nda, “önce iyi insan yetifltirme” misyonumuzun bir gere¤i ve sonucunu da ifade etmektedir. Ayaza¤a Okullar›m›z›n akreditasyon konusunda ulaflt›¤› bu baflar›da eme¤i geçenleri bir kez daha kutlar›m. Sayg› ve sevgilerimle.
Dr. Murat B‹NARK Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu Baflkan›
3
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 4
FMV HABERLER
123. YIL coflku ve gurur
F
eyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar›n›n 123. y›l› Niflantafl›, Erenköy ve Ayaza¤a Kampüslerinde gerçeklefltirilen törenler ve etkinliklerle, coflkuyla kutland›. Selanik’teki Feyz-i S›byan’da bafllayan, bugünse dört kampüs ve üniversitesiyle birlikte “anaokulundan üniversiteye” ça¤dafl e¤itimin öncü kurumu olan Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar›, 123. y›l kutlamalar›nda yöneticileri, ö¤retmenleri, emekli ö¤retmenleri, ö¤renci ve mezunlar›yla beraber hakl› bir gurur ve coflkuyu yaflad›. Kutlamalar›n en heyecanl› ve duygulu anlar›ysa Niflantafl› Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu’nda yap›lan 25, 40 ve 50 y›l önceki mezunlar›n gümüfl an› taba¤› ald›¤› törende yafland›. Farkl› dönemlerin mezunlar› ve emekli ö¤retmenler Niflantafl› Kampüsü’ndeki geleneksel ö¤le yeme¤inde bir araya geldiklerinde de an›lar›n eflli¤inde bu coflkuyu sürdürdüler. Bahçede kurulan nostaljik çad›rda, pamuk helvadan bozaya geleneksel tatlar, okul an›lar›yla daha bir lezzetli hâle geldi. 123. y›l hat›ras› tabelas›n›n önünde çektirilen foto¤raflarsa gelecek kuflaklara aktar›lacak ve bugünü hat›rlatacak bir an›ya dönüfltü. Tüm bu coflku ve duygular içinde bir araya gelen Ifl›kl›lar, çok büyük bir aile olman›n mutlulu¤unu yaflad›lar. 1885 Ifl›kev Sosyal Tesisleri’nde gerçekleflen akflam yeme¤indeyse FMV eski ve görevdeki yönetim kurulu üyeleri, baflkanlar›, Ifl›k Üniversitesi Mütevelli Heyeti ve eski üyeleri bir araya geldi.
4
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 5
Çok sesli korolar F ‹stanbul’da bulufltu
eyziye Mektepleri Vakf›n›n ana sponsor oldu¤u 1. Uluslararas› ‹stanbul Koro Günleri Festivali, Türkiye, ‹talya, ‹spanya, Macaristan, Slovakya, Bulgaristan ve Polonya’dan 11 koro ve 400’ün üstünde koristin kat›l›m›yla gerçeklefltirildi. Festivalin kapan›fl›ysa FMV Niflantafl› Kampüsü’nün, Muvaffak Benderli Salonu’nda verilen muhteflem bir konserle gerçeklefltirildi. Gecede festivale kat›lan korolara sertifikalar, festivalin destekçilerineyse plaketler verildi. Gecede yaflanan güzel an›lardan biriyse baz› korolar›n sundu¤u sürpriz parçalar oldu. Ancak bu sürprizlerden en renklisi ve muhteflemi ‹talyan La Gerla Korosu’nun ‹stiklal Marfl›’m›z› Türkçe ve dört sesli olarak seslendirmesiydi. Konser, ülkemizin en sevilen a-capella gruplar›ndan biri olan Vokaliz’in unutulmaz performans›yla tamamland›. Sonras›nda Feyziye Mektepleri Vakf›n›n verdi¤i kokteyldeyse hem kat›l›mc›lar hem de destekçiler bir araya gelme f›rsat›n› buldular.
Performansta 360 derece dönemi MV Ifl›k Okullar›, kurum için özel olarak haz›rlanan ve iki aflamadan oluflan “360 derece Performans De¤erleme Sistemi” uygulamalar›na bafll›yor. 360 derece performans de¤erleme sisteminin ilk uygulamas›, akademik personelle (rehberlik uzmanlar›, uygulamal› ders ö¤retmenleri, anaokulu ö¤retmen ve zümre baflkanlar›, yabanc› ö¤retmenler ve di¤er ö¤retmen, zümre/bölüm baflkan›, müdür yard›mc›s›, müdür, genel müdür, e¤itim dan›flman›) ikinci yar›y›lla beraber hayata geçiriliyor. 9 Mart tarihinde tamamlanacak ilk aflaman›n hemen ard›ndan, 9 Mart - 9 Nisan tarihleri aras›ndaysa ikinci aflama uygulanacak.
F
360 derece performans de¤erleme sistemi, çal›flanlar›m›z›n • verimliliklerini, ifl tatminlerini ve motivasyonlar›n› art›rmak, • yüksek performans› pekifltirmek ve daha da gelifltirmek, • düflük performans› belirleyerek nedenleri ve çözüm yollar›n› bulmak, • e¤itim ihtiyaçlar›n› bizlere özel saptamak, • ast-üst aras›ndaki iliflkileri de¤erlendirerek gerekli düzenlemeleri yapmak, • do¤ru etkili iletiflimi sa¤lamak, • kurumsal stratejik hedefler ve kiflisel geliflim hedeflerini tespit etmek, • çal›flanlar›n güçlü ve gelifltirilebilir yanlar›n› belirlemek, • objektif verilerle performans› ölçmek, • kariyer planlamas› yapmak, • ödül standartlar›n› saptamak amac›n› tafl›yor.
5
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 6
FMV HABERLER
TÜBA - FMV Bilim E¤itimi
‹STANBUL ÇALIfiTAYI Ifl›k Okullar› Niflantafl› Kampüsü’nde yap›ld›
F
MV Ifl›k Okullar›, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ile birlikte gerçeklefltirilen çok önemli bir organizasyona daha ev sahipli¤i yapt›. 3. Bilim E¤itimi Çal›fltay›, FMV Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Said Akçura’n›n çabalar›yla FMV Ifl›k Okullar› Niflantafl› Kampüsü’nde gerçeklefltirildi. ‹ki gün süren çal›fltayda TÜBA baflkan› Prof. Dr. Yücel KANPOLAT, Prof. Dr. Bozkurt GÜVENÇ, Prof. Dr. Tekin DEREL‹, Prof. Dr. Ali ALPAR, Prof. Dr. Ahmet ORAL gibi pek çok de¤erli bilim insan›n›n yan› s›ra FMV Ifl›k Okullar›n›n yönetici ve e¤itimcilerinin de sunumlar› yer ald›. fiiflli ‹lçesi dâhilindeki tüm okullarda görev yapan yönetici ve e¤itimcilere aç›k olarak düzenlenen çal›fltayda, özellikle e¤itimde bilimin önemi, e¤itimin geliflimi ve e¤itim yöntemleri görüflüldü.
Hanefi Yeter’in ilk heykel sergisi
ARZ-I ENDAM Sanatç› Hanefi Yeter’in a¤›rl›kl› olarak heykellerinin yer ald›¤› “Arz-› Endam” adl› sergisi, Galeri Ifl›k Teflvikiye’de sanatseverlerle bulufltu. Sergi, sanatç›n›n ilk heykel sergisi olma özelli¤ini de tafl›yordu. Sergideki eserleriyle ilgili olarak, “Heyecanl› bu genç yan›m›n bu son iki y›lda üretti¤i alüminyum döküm heykeller daha çok insan odakl›. Natürmortlar, rölyefler de var.” diyen sanatç›n›n sergisi sanatseverlerin büyük ilgi ve be¤enisiyle karfl›land›.
6
Pullardaki serüven
F‹LATEL‹'DE SANAT Turgay Artam’›n 20 y›ld›r toplad›¤› “Filateli’de Sanat” adl› koleksiyonu, Galeri Ifl›k Teflvikiye’de sanatseverlerle bulufltu. Sergi, tarih öncesinden 20. yüzy›la kadar uzanan sanat serüvenini pullar arac›l›¤›yla izleme olana¤›n› da sundu. Koleksiyonda, Ortaça¤, Rönesans, Maniyerizm, Barok ve Rokoko gibi üsluplar› içeren filatelik malzemeler, ülkeler baz›nda alfabetik olarak sanatseverlere sunuldu. Antik A.fi.’nin bir kültür etkinli¤i olarak haz›rlanan sergi ilgiyle izlendi.
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 7
E⁄‹T‹MC‹ GÖZÜYLE
Hangi ‹ngilizce? ir zamanlar ‹ngilizce bilmek; çok iyi bir fliveyle konuflabilmek, Anglosakson edebiyat›n›n klasiklerini bilmek, Shelley’den, Robert Frost’tan fliirler okuyabilmek demekti. Günümüzde öyle de¤il. Tüm dünyan›n akademide, ticarette, finansta, e¤itimde ortak dili ‹ngilizce ve art›k ‹ngilizce, Anglosakson kültürün tekelinde de¤il. Word program›nda yazd›klar›n›z›n gramerini kontrol edebilecek Belize’den Zimbabwe’ye 18 de¤iflik ‹ngilizce tercihi var. Uluslararas› kongrelerde, akademisyenlerin bildirilerinde, flirket tan›t›mlar›nda öyle ifadeler, tan›mlar görebiliyorsunuz ki dilin ‹ngilizce oldu¤unu teyit etmek isteyebilirsiniz. Ve bu durum kimsenin umurunda de¤il. Çünkü önemli olan anlaflmak, mesaj› iletmek, konuyla ilgili terimlere hâkim olmak, beraber çal›flabilmek. Amerikal›lar›n, ‹ngilizlerin üretmedi¤i bir sürü kelime ekleniyor ‹ngilizceye. Seneler önce okumufltum, Hintliler “prepone” diye bir fiil türetmifller. Toplant›y› tehir etmek “postpone” oldu¤una göre, öne almak da “prepone” olmal› mant›¤›n› iflleterek... Peki, bu genel ortamda biz e¤itimciler okullar›m›zda ‹ngilizceyi nas›l ele almal›y›z? Nas›l olsa her türlü konuflulup yaz›l›yor diye gevfleyip istedikleri gibi konuflsun, yazs›nlar m› diyece¤iz? Elbette hay›r, ama çocuklar›m›za sadece idealleri ö¤retmekle e¤itimlerini eksik b›rakaca¤›m›z› biliyoruz. Art›k derslerde dinleme kay›tlar› mükemmel ‹ngilizce konuflan bir ‹ngiliz taraf›ndan de¤il, tren istasyonunda yol soran bir Koreli taraf›ndan dolduruluyor. ‹çinde gramer hatalar› olan el ilanlar› da kullanabiliyoruz, argo geçen kitaplar› da... Çocuklar›m›z Shakespeare’i de anla-
B
mal›, parkta oyun oynayan Yeni Zelandal› arkadafllar›n› da, MTV’deki müzi¤in sözlerini de diyoruz. Çünkü çocuklar›m›z bu dünyaya haz›r olmal›. Okullar, bilimin, bilginin, “do¤ru” olan›n ö¤retildi¤i, model al›nd›¤› yerlerdir; ama “d›flar›daki” dünyay› anlama becerisini de kazand›rarak... Günümüzde Avrupa Birli¤inde yabanc› dil bilgisi, belli standart ve göstergelere göre “Avrupa Ortak Dil Çerçevesi”ne [The Common European Framework of Reference (CEFR)] oturtulmufltur. Dil becerileri A1’den C2’ye kadar yükselen bir ölçüme göre s›ralanmaktad›r. Cambridge s›navlar›, CEFR’a göre belirlenen 6 seviyeye denklik alm›fl yegâne ‹ngilizce standart s›nav sistemidir. PET s›nav›ysa bu çerçevedeki “B1” seviyesine denktir. Her y›l, yaklafl›k 80 ülkeden 100.000 aday›n girmekte oldu¤u PET s›nav›nda baflar›l› olan adaylar›n temel ‹ngilizce becerilerine sahip oldu¤unu gösteren sertifika tüm dünyada geçerlidir. ‹flte 8. s›n›flar›m›z›n tümü, bu y›l bütçesi FMV taraf›ndan karfl›lanan bu s›nava girdi. Amac›m›z, uluslararas› çerçevede ö¤rencilerimizin seviyesini görmek, okuma, konuflma, dinleme ve yazma becerilerini ayr› ayr› ölçen bu s›nav›n sonuçlar›n› de¤erlendirerek ‹ngilizce müfredat›m›za ve ö¤retim yöntemlerimize yön vermek. Bu s›nav› her y›l uygulamaya devam ederek y›llar içinde her beceriyi ö¤retmekteki performans›m›z› da izlemek, uzun vadeli hedefimizi oluflturuyor. ‹ngilizceyi güzel konuflan ve yazan, ama her türlüsünü anlayan ve iletiflim kuran gençler yetifltirmek hedefiyle...
Dr. Betti DELEV‹ Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu E¤itim Dan›flman›
7
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 8
FMV TAR‹H‹NDEN
Bir davetiyenin düflündürdükleri Mert SANDALCI Ifl›k Lisesi Mezunu 1964-1974
Halide Edip Ad›var
Nakîyye Elgin
8
eyz-i S›byan’dan Ifl›k’a Feyziye Mektepleri kitab›n›n tan›t›m kokteyli yap›l›rken kitab›n yazar› olarak kürsüye gelmifl, k›sa bir konuflma yapm›flt›m.
F
Kitapta, okulun geçmiflini özetle anlat›rken benim aç›mdan okulun tarihinde en önemli hadisenin, müfredat›n emretmesine karfl›n Arapça ve Farsça derslerinin müdürümüz Nakîyye Han›m (Elgin) taraf›ndan kald›r›larak yerlerine Felsefe, Sosyoloji, Mant›k, Kozmo¤rafya (Evren Bilim) ve Ticaret derslerinin konmas› oldu¤unu belirtmifltim. Bu konuda gerek müdür Nakîyye Han›m’›n gerekse ders program›n› haz›rlayan Ali Osman Bey’in (Özeken) ve okul yönetiminin, her yönden gelen bask›lara direniflleri her türlü takdirin ötesindeydi. Onlar pozitif bilime inanm›fllar ve gelece¤in Türkçede oldu¤unu görmüfllerdi. Arapça ve Farsçay› ders programlar›ndan kald›rmay› cumhuriyet devrimlerinden çok daha önce gerçeklefltirdiler ve bunu, Osmanl› Maarifi’ne ve on sene okuyup da bu yüzden lise diplomas› alamayan, üniversiteye girmeleri ancak büyük bir hukuk savafl› sonunda gerçekleflebilen ö¤renci velilerinin bask›lar›na ra¤men baflard›lar. Bana sorarsan›z ne Kurtulufl Savafl›’na gizlice mühimmat göndermek, ne yüz y›l içinde yaflanan badireler, ne göçlerle sars›lan ve ne de bin bir zorluk içinde okulumuzun varl›¤›n› sürdürmeye çal›flan yöneticilerin çabalar›… Hiçbir olay, ama hiçbir olay, beni bu olay kadar etkilememifl, okulumu imparatorlu¤un di¤er bütün okullar›ndan farkl› görerek coflkuyla dolmam› sa¤lamam›flt›. ‹flte tarihçe kitab›m›z›n tan›t›m› yap›l›rken özellikle bu olay› vurgulam›fl ve kürsüde bir laf etmifltim o gün. Bence Ifl›k Lisesi art›k “‹zindeyiz” slogan›n›n yan›na bir
baflka slogan daha eklemeliydi. Örne¤in: “Ulu Önder’imiz, yürüyece¤in yola ›fl›k tutmaktan daima gurur duyduk.” Çok, ama çok mu iddial›yd›m? Bilmiyorum. S›ras› m›yd›? Bilmiyorum. Olup bitenler, “Bunca ifl güç aras›nda nereden ç›kt›n kardeflim?” diyecek olanlara anlatacak yeterli bir veri teflkil ediyor muydu? Bilmiyorum. fiimdi, okurlar›n “Arkadafl, akl›n yerinde mi senin? Yaz›n›n bafll›¤› Amiral Bristol raporu sense ne anlatmaktas›n?” dedi¤ini duyar gibiyim. Evet, gelelim Amiral Bristol raporuna, tarih bilgimizi flöyle bir gözden geçirelim: Y›l 1919’dur. Bat› Anadolu'da geniflleyen Yunan iflgaline karfl› bafllayan Türk direnifli, yaflanan olaylar, ‹tilaf Devletleri’nin ilgisini çekmektedir. Hâl böyle olunca ‹tilaf Devletleri, iflgal bölgesinde ne olup bitti¤ini anlamak üzere, ad›na "Anket Komisyonu" denilen bir heyeti, bafl›na tarafs›z olabilece¤i düflünülen Amerika’n›n ‹stanbul Fevkalade Komiseri Amiral Bristol’u atayarak incelemeler yapmak üzere, ‹zmir’e gönderir. Birkaç haftal›k bir çal›flmadan sonra 12 Ekim 1919'da Amiral Bristol’un baflkanl›¤›nda ‹ngiliz ve ‹talyan generallerinden kurulan heyet “Bristol Raporu”nu haz›rlar: Bristol Raporu’nun en önemli iki maddesi özetle flöyledir: 1- Bu soruflturma kan›tlam›flt›r ki, Mondros Ateflkes Anlaflmas›’ndan önce yerli Hristiyanlar›n Ayd›n ili ve ‹zmir Sanca¤›’ndaki durumlar› memnunluk vericiydi ve yaflamlar›n› tehdit eden bir Türk tehlikesi yoktu. 2- Her iki taraf aras›nda ç›kan olaylar›n gerçek nedeni din düflmanl›¤›d›r. Yunanl›lar bu düflmanl›¤›n a盤a ç›kmas›na engel olmak için hiçbir fley yapmam›fllard›r. "Yunan iflgali, me-
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 9
deni bir görevi uygulamak flöyle dursun, hemen bir fetih ve Haçl› sald›r›s› görünümünü alm›flt›r". Raporun sonundaysa flu çarp›c› yorumlar yap›lm›flt›r: 1- ‹zmir ile Ayd›n ilinde Yunan iflgali dolay›s›yla meydana gelen durum normal de¤ildir. Nedenleri de afla¤›dad›r: a) Esas itibariyle s›rf güvenli¤i korumak amac›yla yap›lm›fl olan iflgal, gerçekte bir ilhâk niteli¤indedir. Gerçek güce sadece Yunan Fevkâlâde Komiseri sahiptir. Görevleri bafl›nda b›rak›lan Türk memurlar› hiçbir kuvvet ve erke sahip de¤ildirler. ‹stanbul’dan emir almazlar ve Türk jandarma ve polisinin hemen tamam›yla ortadan kalkmas› dolay›s›yla kararlar›n› uygulayacak bir güçleri yoktur. b) Bir ihtimal olarak düflünülse de bölgenin Yunanistan’a kat›lma sorunu, ilan edilen milliyet ilkeleriyle ba¤daflabilir durumda de¤ildir. Çünkü iflgal edilen alanda ‹zmir ile Ayval›k d›fl›nda Türk nüfusunun Rum nüfusuna üstünlü¤ü tart›flma kabul etmez. Komisyon ayr›ca, direnifle geçen "Türk Ulusal Bilinci"nin Yunan ilhâk›n› kabul etmeyece¤ini de belirtir. Fakat bu gerçe¤e ra¤men Paris Bar›fl Konferans› ve özellikle ‹ngiltere bu raporu dikkate almazlar. Mustafa Kemal Pafla ise bu raporu Ulusal Savafl› destekleyen önemli bir araç olarak kullan›r. Peki ya bütün bu olan bitenin okulumuzla ilintisi ne? Kas›m 2008’de, müzayedenin birinde, bir küçük davetiye buldum da. Efendim, Amerika Fevkalade Komiseri Amiral Bristol cenaplar›n›n zevce-i muhteremleri Madam Bristol flerefine Beyaz›t’ta Türk Oca¤› civar›nda Feyziye Mektebi’nde 8 A¤ustos Cuma günü akflam› saat 9’da verilecek olan müsamereye teflriflerini rica ederim efendim. Halide Edib
Amiral Bristol’ün raporu 12 Ekim’de yaz›lm›fl. Rapor haz›rl›¤›n›n birkaç hafta sürdü¤ü söyleniyor, yani eylül bafl›nda yola ç›k›lm›fl olmal›. Davetse 8 A¤ustos’ta. Yani o tarihte büyük bir ihtimalle Amiral Bristol’e görev verildi¤i biliniyor, yolculuk haz›rl›klar› sürüyordu. Yer: Feyziye Mektebi, Türk gecesi… Madam Bristol’ün bir yan›nda Halide Edib, di¤er yan›nda Nakîyye Han›m… Bristol Raporu’nu gördükten sonra, lobi faaliyeti dedikleri bu olsa gerek diye düflünüyor insan. Ne dersiniz? Haks›z m›y›m? Ulu Önder’in yoluna ›fl›k tutmak meselesini bir daha gündeme getirme zaman› de¤il mi? Kim bilir o kapkara günlerde Beyaz›t’taki o eski ahflap konaktan daha nice ›fl›klar saç›ld› ülkem için… Beni sorarsan›z; Keyifle, coflkuyla, gururla ve sab›rla delilleri toplamaya devam ediyorum. Tanr› yard›mc›m olsun.
Amiral Bristol ve Madam Bristol ‹stanbul günlerinde
9
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 1
‹Ç‹M‹ZDEN B‹R‹
Esteti¤i hayat›n her alan›na tafl›yan bir mimar
M. Kamil Özkartal Giray KARANLIK Yazar - Araflt›rmac› Sevil KARACIK FMV ve Ifl›k Okullar› Kültür Sanat Yöneticisi
10
ir insan›n hem kendini hem hayat›n› renklendiren, de¤erli k›lan, onu özel yapan fleyler, çok yönlü u¤rafllar›n, zevklerin ve de¤erlerin bileflkesi oluyor. Kamil Özkartal, pek çok farkl› de¤eri hayat›nda bütünlefltiriyor. Farkl› alanlar› özenle ve uzun y›llard›r hayat›nda kaynaflt›r›yor. Onlar›n de¤erini yar›nlara tafl›yor. Hayat›n de¤erlerine ve esteti¤ine dair pek çok alan onun yaflam›n›n bir parças›… Foto¤raf ve foto¤raf makinelerinden el dokumalar›na ve hat sanatlar›na, kitaplara kadar pek çok alan onun dünyas›nda bütünlefliyor. Sonuçta mesle¤i olan mimarl›k da “bir meslek” olman›n çok ötesinde bu birikimin, esteti¤e karfl› bu duyarl›l›¤›n bir yans›mas› olarak biçimleniyor. Bu estetik, onun el yaz›s›na
B
da yans›yor: Son derece özgün el yaz›s› insanlar› etkileyen bir baflka özelli¤ini oluflturuyor. Kamil Özkartal’›n yaflam›nda Feyziye Mekteplerinin önemiyse tart›fl›lmaz derecede büyük… Çocuklu¤undan bugüne hayat›n› kaplayan bu de¤er, ortaya efli olmayan bir kaynak da ç›karm›fl. Feyziye Mektepleri Vakf›yla ilgili pek çok vesika, belge klasörlerde özenle saklan›yor. Buna an›lar› da katarsan›z, Feyziye Mektepleri tarihine ait son derece de¤erli bir da¤arc›kla karfl› karfl›ya oldu¤unuzu aç›kça görebilirsiniz. Kamil Özkartal’›n koleksiyonlar›n›n hepsi son derece etkileyici… Bunlar›n içinde 45 y›l› aflk›n süredir biriktirdi¤i kalemleri de son derece de¤erli bir koleksiyon oluflturuyor. Ama baz› kalemlerin öyküleri de o kadar önemli ki ona
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 11
Söylefli için Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu Üyesi Say›n Mimar Kamil Özkartal’›n bürosundan içeri giriyoruz. O andan itibaren bir estetik labirentine girmenin flaflk›nl›¤›n› da yaflamaya bafll›yoruz. En uygun ifadesini bulmaya çal›fl›rsak; buras› “s›ra d›fl›” bir yer… Ve elbette her yerde Kamil Özkartal’›n ruh zenginli¤inin yans›malar› var. bambaflka bir de¤er kat›yor. Özkartal’›n kendi anlat›m›yla kaleme ald›¤› bu öykülerse bafll› bafl›na bir de¤er; hayata dair bir zenginli¤i ifade ediyor. Önümüzdeki say›larda bunlar› sizlerle paylaflmay› da çok arzuluyoruz. FMV Yönetim Kurulu Üyesi Mimar Kamil Özkartal’la mesle¤inden hobilerine, zevklerine; ö¤rencilik y›llar›ndan günümüz Ifl›k Okullar›na kadar pek çok alanda söylefltik. Aileniz Rumeli’den gelen köklü bir ‹stanbul ailesi. Öncelikle aileden bafllayabilir miyiz? 2008, ailemin ‹stanbul’a yerleflmesinin 100. y›l›… Daha önce, Osmanl›’n›n Rumeli sanca¤›nda yaflarm›fl ailem. 41 y›ld›r ayn› evde oturuyoruz: 1. Levent’te. 34 y›ll›k da mimar›m... Önümüzdeki y›l Ifl›k Lisesinden mezun oluflumuzun 40. y›l›… 1952 do¤umlu oldu¤uma göre 57. yafl›m› sürüyorum. Mimarl›k, hayat›n›z›n önemli bir parças›… ‹stanbul’un mesle¤inize ne tür etkisi oldu? K›sa pantolonluyken bahriye subay› olmak isterdim, pantolonumun boyu uzad›¤›ndaysa mimar... ‹stanbul, mimarl›k ö¤renimi görürken fevkalade bir mimarl›k e¤itimi de verir. Birçok yüksek okul ve üniversite ö¤renimi, ö¤renilen mesle¤i sürdürmek, hatta çok baflar›l› bir meslek adam› olmak için yeterli gelebilir. Ancak mimarl›k ö¤renim kadar e¤itimi de gerektiren bir meslek ve hatta yaflam biçimi… Mimar; yaflam› planlayan, flehri planlayan, insan›n mutlu – mutsuz her an›nda içinde ve yan›nda oldu¤u mekânlar› düzenleyen bir mesle¤in kullanan›. Kendi örne¤imden yola ç›karak söylersem, sadece bir meslek de¤il, yaflam flekli…
planlam›fllar, yaflan›las› olmas› için çok eser vermifllerdir. ‹stanbul, mimarl›k ö¤rencisi için bir laboratuvar; mimar için esin kayna¤›d›r. Sizden mimarl›¤› tan›mlaman›z› istesek? Mimarl›k birçok flekilde tarif edilir. Benimki genellikle mühendis dostlarla yapt›¤›m sohbetlerdekidir: Mühendislikte 2 kere 2; 4 eder. Mimarl›ktaysa 3 de eder, 5 de… Ancak hiç 4 etmez!.. fiunu anlatmaya çal›fl›yorum: Mimar›n ifli insanlar› çevreleyen mekânlar› planlamakt›r, ancak insan davran›fl ve ihtiyaçlar› son derece kifliye özel oldu¤una göre nas›l “4” edebilir ki?..
Galilei Galileo
Mimar Sinan gibi de¤erlerimizden günümüz mimarlar›na kadar pek çok özgün mimar ve onlar›n yap›tlar› var. Sizi etkileyenler kimler oldu? Ser Mimaran-› Hassa Sinan A¤a sadece Türk mimarl›¤› için de¤il, tüm mimarl›k tarihi için önemlidir. Gerçekten iyi anlat›labilse; anlafl›lmas› daha kolay ve etkileyici olur. Özellikle Selimiye bafleseridir. Sonra Prof. Mimar Sedat Hakk› Eldem Hocam (1908-1988) yaratt›¤› mekânlar›yla çok mutlu etmifltir beni.
‹stanbul bir mimar için emsalsiz zenginlikte bir örnek diyebilir miyiz? Bizans öncesiyle sonras› ve Osmanl› ‹stanbul’unda harika mekânlar planlanm›fl; do¤ay›
11
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 12
‹Ç‹M‹ZDEN B‹R‹
kullan›lmam›fl. 1972’de s›n›f arkadafl›m Mutlu Çilingiro¤lu’nun a¤abeyi Mimar Günay Çilingiro¤lu’nun bürosunu ziyarete gitmifltik. Her odada 30 – 40 adet katlanm›fl eski hal› vard›. Ben de tutuldum hal›lara. fiimdi benim de birçok eski hal›m var. Geçenlerde foto¤rafl› bir liste yapt›m; yörelerini, özelliklerini, dediklerini içeren... Ofisinizde pek çok göz kamaflt›r›c› örnek daha görüyoruz. Dokumalar gibi… Osmanl› bezleri diyorlar; Osmanl› dönemi nak›fll› örtüler, peflkirler, çarflaflar, yast›klar topluyorum. Bir çeyiz sand›¤›m var, onlar›n içinde hepsi.
Foto¤raf makinesi koleksiyonundan
Mimar Kamil Özkartal’›n koleksiyonundaki her kalemin ayr› bir öyküsü var.
12
Sanat ve estetikle daimi bir iliflkiniz oldu¤unu biliyoruz. Bunun yans›mas› olarak pek çok farkl› ilgi alan›n›z ve koleksiyon merak›n›z var. Bunlar›n içinde kalemlerin de özel bir yeri var san›r›z. Birden fazla merak›m var. Hemen hepsi de art›k 40 – 45 y›ll›klar… 1962’den bu yana kalem ve dolma kalem toplar›m. En övündüklerimden biri 1962’de ald›¤›m ve hâlâ saklad›¤›m kurflun kalemdir. Hikâyesi olanlar› tercih ederim. Hele iki tanesi çok etkiliyor beni… Bafl›ndan sonuna kadar onlar›n hikâyelerini de yazd›m. Peki foto¤rafç›l›k ve di¤erleri? 1973’ten bu yana foto¤raf çekiyorum. Muhtelif bafll›klar alt›nda düzenliyorum onlar›. Mimari, çiçekler, portreler, Ayval›k gibi… Tabii hemen foto¤raf makineleri de ilgi alan›n›za giriyor. Bir Kodak No 1-A var mesela. Hikâyesi flöyle: George Eastman Rochester, New York’ta kendisi dâhil 11 kiflilik flirketini kurar. “Kodak”t›r ad›. 1896’da ilk defa amatörlerin kullanaca¤› foto¤raf makinesini üretir: “Kodak No 1-A”… Sonra takip ettim, 2-A ve 3-A’ya da sahip oldum. Silah koleksiyonumsa en eski meraklar›mdan. Osmanl› – Frans›z k›l›ç ve kamalar›, çak›lar ve tabancalar… 1897 “Mauser” çok az bulunan bir modeldir. Üstelik benimki hemen hiç
Kitaplar ve hatlar da di¤er ilgi alanlar›n›zdan m›? Kitap okumay› da toplamay› da çok severim. Çok say›da iyice eski kitab›m var. Bunlar›n içinde de san›r›m en çok ‹stanbul’la ilgili eski ve yeni kitap yer al›yor. Marangozluk, ilkokuldan bu yana çok sevdi¤im, belki de mimar olmama sebep olan bir u¤rafl. De¤me marangozhanede yoktur benim atölyemdeki aletlerden… ‹stanbullu olup, mimarl›k okuyup, güzel yaz›y› sevip, kalem merak›n›z olursa, “hat” da sevilir. 35 levha, özenle ald›¤›m hat eseri var. Sizin de okul y›llar›na uzanan çok özel ve estetik bir yaz› stiliniz var... Yaz›ma özen gösteririm. En resmî yaz›lar› bile el yaz›mla yaz›p OB veya OBB kesik uç; yeflil veya sepya mürekkep kullan›r›m. Birkaç merak›m daha var, özenle takip edip ilgilendi¤im.
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 13
Bu kadar genifl bir alana yay›lan meraklar›n›z›n yan› s›ra bir de do¤a ve Ayval›k tutkunuz var. 1992’den bu yana yazlar› Ayval›k’tay›z. Bu, art›k en sevdi¤im meraklar›mdan… Eski Ayval›k sokaklar›, yemekleri, Cunda, gün bat›m› ve tabii ki Bergama, antikac› Muzaffer, Tahsin, hal›c› ‹smail ziyaretleri… Ayval›k’tan önce ‹stanbul’dan baflka bir yerde yaflayamam gibi gelirdi. Fenerbahçe sevginize de de¤inmeden geçmek istemiyoruz. Babam, kardeflim Fuat’la beni 1958’den itibaren, Dolmabahçe’de Fenerbahçe maçlar›na götürürdü. Bu hesaba göre 50 y›ld›r maça gidiyorum. fiimdi 1907 tribününden maç seyretmek çok zevkli… Özellikle ezeli dost Galatasaray maçlar›n›. Bütün bu estetik alg›n›z›n geliflmesinde ö¤rencilik y›llar›n›n ve Ifl›k’›n rolü önemli olmal›… O günlerden de bahsedelim mi? 1962-1963 E¤itim-Ö¤retim Y›l›nda Ifl›k Lisesinde, orta 1. s›n›fa bafllad›m. Numaram 1169… Hâlâ birçok arkadafl›m›n numaras› ezberimdedir. Allah rahmet eylesin, müdürümüz Sacit Öncel, edebiyat hocam›z Avukat Muvaffak Benderli, gerçek efsanelerdir. Her ikisi de FMV Yönetim Kurulu üyesiydiler. Çok disiplinliydi okul, ama çok… Bugün arkadafllar›m›n neredeyse tamam›yla görüflüyorum. Bir ara “mezunlar mümessili” diyorlard› bana!.. 1969 mezunu bizler “en ziyade mezunlardan” görürüz kendimizi. Bu hepimize gerçekten gurur verir. San›r›m 1987-1988 y›llar›nda Feyziyeliler Ifl›kl›lar Derne¤i (FID) Yönetim Kurulunda da çal›flt›m. FID’›n Ifl›kl›lar için misyonu nedir? FID, okulumuz ve biz mezunlar için çok önemlidir. Oras› bizim… En iyi flekilde yönetilmeli ve fiziki koflullara sahip olmal›.
Ifl›k Lisesi y›ll›¤›nda Kamil Özkartal
Ya gelece¤in Ifl›k’›? Okullar›m›zdaki e¤itim düzeyini yükseltmek en önemli görevimiz… Özellikle ö¤renim demedim. E¤itim san›r›m her fleyden önemli. “Bu okul önce iyi insan yetifltirir” sözünü çok seviyorum. Bugünün Ifl›kl› ö¤rencilerine tavsiyeniz ne olur? Tüm mezun olacak Ifl›kl›lar›n, okullar›yla iliflkilerini hep yak›n tutmalar›n›, ülkemize ve ailelerine “iyi insan” olarak yetifltiklerini her an göstermelerini diliyorum.
Kamil Özkartal için bir tutkunun ismi Ayval›k… Do¤a, huzur ve dostlar… Onlar›n an›lar› ve anlar› Kamil Özkartal’›n foto¤raf karelerinde yafl›yor daima.
Son olarak Ifl›kl› olmay› bize anlatan bir an›n›z› sorsak? De¤erli okullu küçü¤üm (O kadar da de¤il!) Say›n Sevil Karac›k organizasyonuyla 1962 y›l›ndaki Türkçe Ö¤retmenimiz Say›n Özcan Ateflok, Tabiiye Ö¤retmenimiz Say›n ‹sen Ural, Kimya Ö¤retmenimiz Say›n Rengin T›naz’la onlar›n daveti üzerine ö¤le yeme¤i yedik. Çok de¤er verdi¤im say›n ve sevgili hocalar›mla 46 y›l sonra arkadaflça bir arada olmak çok gurur vericiydi. Onca y›l sonra s›n›fta benim nerede oturdu¤umu hat›rlamalar›, bizim nas›l ö¤retmenlerle e¤itim – ö¤retim gördü¤ümüzün elle tutulur deliliydi. Bu vesileyle onlara, bütün hocalar›ma ve tüm hocalar›m›za sevgi ve sayg›lar sunar›m.
Ifl›k Okullar›nda sizin döneminizden bugüne neler de¤iflti? Mezun olurken 800’den az ö¤renci vard› san›r›m okulumuzda. 1992’de FMV Yönetim Kurulu’na seçildi¤imde Ayaza¤a Kampüsü’müzün ancak yar›s› vard›. fiimdiyse üniversitemizle birlikte 4 kampüste 7 bini aflk›n ö¤renci var Ifl›k Okullar›nda.
Kamil Özkartal ve Sevil Karac›k y›llar sonra ö¤retmenleriyle beraber.
13
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 14
KAPAK
Charles Darwin Do¤an›n dilinden evrimi okuyan bilim insan› 2009, kurucusu oldu¤u ‘Evrim Teorisi’ nedeniyle bilim tarihinde önemli bir devrimi gerçeklefltiren Charles Darwin’in 200'üncü do¤um y›l› ve ‘Türlerin Kökeni’ adl› eserinin yay›nlan›fl›n›n 150’nci y›l dönümü nedeniyle tüm dünyada Darwin y›l› olarak kutlan›yor.
Erkut DERAL FMV Özel Ifl›k Lisesi Felsefe Ö¤retmeni
C
harles Darwin ölümünün üzerinden 127 y›l geçmesine karfl›n hâlâ dünyada en çok sözü edilen bilim insanlar› aras›nda yer al›yor. Darwin bundan 150 y›l önce, insan dâhil tüm canl› türlerinin do¤al seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildi¤ini öngördü¤ü evrim kuram›yla önemli bir tart›flma yaratt› ve bu kuram› destekleyen pek çok kan›t sundu. Onun düflünceleri üzerine infla edilen modern evrim kuram›ysa bugün biyoloji biliminin temelini ve birlefltirici unsurunu oluflturuyor. Darwin kuram›nda kadim ö¤retiye, “Tanr›n›n insan› flimdi oldu¤u flekliyle ve bir kerede yaratt›¤›” dogmas›na ayk›r› fleyler söylüyordu. Dolay›s›yla karfl›s›nda binlerce y›l›n yasaklar›n›, lanetlerini buldu. Oysa geçen yüzy›llar ve geliflen bilimin serüveni onun teorisine milyonlarca y›llar ötesinden pek çok kan›t sundu. Darwin’in evrim teorisini ve “Türlerin Kökeni” isimli yap›t›n› oluflturmas› da önemli bir serüvenin sonucunda oluflmufltu.
Do¤a tutkunu bir çocuk Charles Robert Darwin 1809 y›l›nda Shrewsbury’de do¤du. Do¤du¤u yer onun do¤a sevgisiyle büyümesini sa¤layan yeflil alanlarla çevriliydi. Sekiz yafl›ndayken annesini kaybetti. Son derece otoriter bir aile reisi olan babas› Dr. Ro-
14
bert Darwin’se terbiye ve düzen yanl›s› tavr›ndan ödün vermiyordu. Aile yap›s› ve bulundu¤u do¤al çevre Darwin’i daha çocuklu¤unda do¤a aflk› ve koleksiyonculu¤a yöneltiyordu. Charles 13 yafl›nda Shrewsbury Lisesine bafllad›. Derslerinin büyük k›sm› Yunan ve Latin edebiyat›ndan olufluyordu ve onun için can s›k›c›yd›. Ama otoriter babas› onun yaflam›n› çoktan planlam›flt›; liseden mezun olunca Charles’› Edinburgh Üniversitesi T›p Fakültesine gönderdi. O dönemde anestezi kullan›lmadan yap›lan
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 15
ameliyatlar Charles’in t›p e¤itimini b›rakmas› için yeterli oldu. Derslere girmedi¤ini saklayarak bir y›ldan fazla Edinburgh’da kald›. Bu dönem içinde elbette yine do¤aya s›¤›nacakt›. Okulda çal›flan Guyana kökenli azledilmifl bir köleden taksidermi (hayvan doldurma) sanat›n› ö¤rendi. Do¤a tarihiyle ilgilenen ö¤rencilerin kurdu¤u Plinius Toplulu¤u’na kat›ld›. Eski hocas› Robert Edmund Grant'ten Jean Baptiste Lamarck’›n evrim kuram›n› ö¤rendi. (18. yüzy›lda Frans›z do¤a bilimci Jean Baptiste Lamarck canl› türlerinin birbirlerinden de¤iflerek olufltuklar›n› söyleyen ayr›nt›l› bir biyolojik kuram ortaya atm›flt›r.) Grant’la beraber deniz canl›lar›n› inceleyip ortak atalardan evrilme düflüncesini destekleyen homoloji (farkl› canl› türlerinde ayn› temel yap›ya sahip organlar›n bulunmas›) örnekleri buldu. Bir baflka ö¤retmeni olan Robert Jameson’dan jeoloji ve bitkilerin s›n›fland›r›lmas› üzerine dersler ald›, Edinburgh Kraliyet Müzesi’nin bitki koleksiyonunu düzenlemesinde Jameson’a yard›mc› oldu. Eve döndü¤ünde babas› ona sayg›nl›¤a giden farkl› bir yol önerdi; “Madem doktor olmak istemiyorsun, öyleyse rahip ol.” dedi, “‹nançl› olmak zorunda de¤ilsin. Zaten birçok rahip de de¤il. En önemli davetlere ça¤›r›l›rs›n. Yüksek gelirin ve güzel bir evin olur. Bunlar›n yan›nda da bütün zaman›n› do¤ada kufl ve böcek yuvalar› toplayarak geçirebilirsin.” Charles Cambridge Üniversitesine ba¤l› Christ’s College’a babas›n›n da etkisi sayesinde kolayl›kla kabul edildi.
Henslow’la yürüyen adam Cambridge’de teoloji okuyordu ama as›l ilgi alan› hâlâ do¤ayd›. Kuzeni William Darwin Fox’la beraber böcek toplamaktan hofllan›yordu. Böceklere olan ilgisi sayesinde botanik profesörü John Stevens Henslow’la tan›flt› ve yak›n arkadafl oldu. Henslow'un do¤a tarihi dersine yaz›ld› ve ondan özel dersler almaya bafllad›. Çevrede bu iki adam›n do¤a yürüyüfllerine öylesine al›fl›lm›flt› ki, Darwin’e “Henslow’la yürüyen adam” diye hitap ediliyordu. Ancak gezdi¤i ve inceledi¤i Güney ‹ngiltere co¤rafyas› Darwin’e yetmez olmufltu, dünyay› görmek için yan›p tutufluyordu. Mezun olduktan sonra Prof. Henslow’dan bir mektup ald›. Profesör, bir kraliyet gemisi olan HMS Beagle’›n
Beagle’la yap›lan yolculu¤un rotas›
iki y›ll›k bir Güney Amerika yolculu¤una ç›kaca¤›n› ve kaptan›n yan›nda iyi e¤itimli bir do¤a bilimci istedi¤ini bildiriyordu. Bu Darwin için hayat›n›n f›rsat›yd›. Babas› itiraz etti ama onu ikna etmeyi baflard›. Art›k onu evrim teorisinin ip uçlar›na götürecek macera bafll›yordu.
Darwin Beagle gemisinde Darwin, 24 Ekim 1831’de denizciler aras›nda ‘yüzen tabut’ olarak da an›lan, küçük HMS Beagle gemisiyle zorlu ve uzun yolculu¤una bafll›yordu. ‹ki ay sonra gemi Güney Amerika sahillerine yanaflt›. Brezilya ya¤mur ormanlar›nda yüzlerce türün fosilini, derisini ve kal›nt›lar›n› toplad›. Karada Güney Amerika s›¤›r çobanlar›yla 400 mil yol katetti. Salvador kentine yak›n kayal›klarda çok önemli bir veri buldu. Kayalar›n aras›nda deniz kabuklar›ndan oluflan bir flerit gördü. fierit devaml›l›k gösteriyordu fakat denizden çok yukar›dayd›. Darwin bunun nas›l oldu¤unu anlamak istiyordu. Kara m› yükseldi, yoksa deniz mi çekildi? Hristiyan ö¤retilerine göre, ‹ncil’de bahsedilen tufandan beri denizler yerinden hiç oynanamam›flt›, oysa Darwin’in gözlemleri gezegenin hep de¤iflti¤i fleklindeydi. Arjantin’de Tierra Del Fuego’ya yapt›¤› yolculukta karfl›laflt›¤› Yagan yerlileriyse onun insan›n geçmifli konusunda yeni fikirler edinmesini sa¤layacak gözlem olanaklar› verdi. Darwin toplad›¤› örnekleri belirli aral›klarla Cambridge’deki Prof. Henslow’a gönderiyordu. Prof. Henslow onun gönderdi¤i fosillerden ‹ngiliz bilim adamlar›na bahsederek onu üne kavuflturmufl ve çal›flmalar› ilgiyle izlenen biri hâline getirmiflti. Ancak henüz Galapagos’a gelmemiflti ve hem kendi kiflisel kaderinin hem de insanl›k tarihinin Galapagos Adalar›’nda bulacaklar›yla tümüyle de¤iflece¤inin henüz fark›nda de¤ildi.
Beagle gemisi
15
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 16
KAPAK
Darwin, Galapagos Adalar›’n› Harriet ad›n› verdi¤i uysal ve büyük bir kaplumba¤an›n s›rt›nda gezdi. Sonra onu yan›na ald›. Harriet 2006 y›l›na kadar yaflad›. Avustralya’n›n Beerwah Hayvanat Bahçesi’nde öldü¤ünde 176 yafl›ndayd›.
Kaplumba¤a Harriet
Galapagos Adalar›’nda ilginç bir kufl türü.
Galapagos Adalar›’nda bilgi cenneti Adalar› gördü¤ünde egzotik ve garip bir hayat› bar›nd›rd›¤›n› fark etti. Galapagos gerçek bir aç›k hava laboratuvar›yd›. Son yüzy›la kadar insanlar›n ayak basmad›¤› ola¤anüstü bir yerdi buras›. Burada hayvanlar›n adadan adaya küçük farkl›l›klar gösterdi¤ini gözlemledi. Bir adadaki ispinozlar›n böcek yakalamak için uzun gagalar› vard›, baflka bir adadaysa f›nd›k ve ceviz k›rabilmek için a¤›r gagas› olanlara rastlad›. Bu küçük farka ra¤men iki türün de ayn› soydan geldi¤ine emindi. ‹ncil’e göre varl›klar yarat›ld›klar› günden beri hiç de¤iflmemifllerdi. Galapagos Adalar›’ndaysa hayvanlar›n evrim geçirebildi¤i gözlemleniyordu. Darwin, keflfinin Tanr›’ya bir meydan okuyufl oldu¤unu düflünmeye bafllad›. Bir arkadafl›na flöyle yaz›yordu genç adam: “…kula¤a bir cinayetin itiraf edilmesi gibi gelebilir ama türlerin de¤iflebilece¤ine inanmaya bafllad›m.”
s›nda insan nüfusunun asl›nda çok büyük bir h›zla (her 25 y›lda ikiye katlanarak) ço¤alma potansiyeli oldu¤unu, ama hastal›k, savafllar ve açl›k sayesinde nüfusun kontrol alt›nda tutuldu¤unu anlat›yordu. Darwin, ayn› prensibin tüm organizmalara uygulanabilece¤ini fark etti. Tüm canl› türleri, mevcut kaynaklar›n izin verdi¤inden çok daha fazla yavru üretiyor, yavrular aras›nda ‘zay›f’ olanlar çok geçmeden ölüyor, ‘güçlü’ olanlarsa hayatta kalarak yeni yavrular meydana getiriyor ve kendilerini güçlü yapan özellikleri yavrular›na aktar›yorlard›. Böylece türler nesilden nesile de¤iflerek çevrelerine daha iyi uyum sa¤l›yorlard›. 1839’da Beagle Yolculu¤u s›ras›nda tuttu¤u notlar› kitap hâline getirerek “Beagle’›n Yolculuklar›” ad›yla yay›mlad›. Hemen en çok satanlar aras›na giren kitab› hem bilimsel kariyerini pekifltirdi hem de onu genifl kitlelere tan›tt›. Darwin, Ocak 1839’da kuzeni Emma Wedgwood’la evlendi ve Londra’ya yerleflti. Ayn› ay içinde Kraliyet Cemiyeti’ne üye olarak seçildi. Üç y›l sonra Londra’dan küçük bir sayfiyeye tafl›nd›lar. 1842 y›l›nda evrim kuram›n› aç›klayan otuz befl sayfal›k bir makale yazd›. Aniden ölmesi hâlinde yay›nlat›lmas›n› isteyerek mühürlü bir zarf içinde kar›s›na verdi. Darwin’in düflüncelerini kendisine saklamaktan baflka çaresi yoktu ve yirmi y›l boyunca da öyle yapt›. Bu s›rada hayat› boyu sürecek bir hastal›¤a yakalanm›flt›. Hastal›¤›n nedeni Brezilya’da bir böcekten bulaflan Chagas mikrobuydu.
Befl y›ll›k yolculu¤un ganimetleri HMS Beagle’›n yolculu¤u planlanandan çok daha uzun sürdü. Darwin 2 Ekim 1836 günü, denizde geçen befl uzun y›ldan sonra ‹ngiltere’ye geri döndü. Yan›nda 1.500’ü aflk›n hayvan türüne ait bilgi, 4.000’den fazla kurutulmufl kemik, kabuk ve fosil getirmiflti. En seçkin bilim adamlar› bu parlak genç adama öncülük etmek için s›raya girdiler. Tüm düflünceleri, daha sonra ‘evrim’ ad›n› alacak olan kuram› ‘de¤iflerek oluflum’ üzerineydi. 1838’de kuram›n›n tasla¤› haz›rd› ve özetle flöyleydi: “Do¤adaki rekabet türlerin de¤iflmesine yol açar ve çevre koflullar›na en uygun mutasyona u¤rayanlar baflar›l› olur. K›sacas› en güçlü olanlar hayatta kal›r.” Malthus’un etkisi Çal›flmalar›nda, Thomas Malthus’un ‘Nüfus ‹lkesi Üzerine Deneme’ adl› yaz›s› Darwin için önemli bir esin kayna¤› oldu. Malthus bu yaz›-
16
Hastal›kla geçen uzun y›llar Hastal›k, bundan sonraki k›rk y›l›n› yar› yatalak olarak geçirmesine neden oldu. Evinden çok az ç›k›p günde sadece iki üç saat çal›flabiliyordu. Bu zamanlar› do¤al hayat›n en küçük ayr›nt›lar›n› keflfetmeye harcad›. Sekiz y›l›n› kabuklu deniz hayvanlar›n› incelemekle geçirdi. Darwin’in hastal›¤› onu eve kapat›rken d›fl
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 17
yirmi y›ld›r kadere karfl› koyuflunun sonuna gelmiflti. 1859 y›l›n›n Kas›m ay›nda On The Origin Of Species’i (Türlerin Kökeni Üzerine) yay›mlad› ve kopacak f›rt›nay› beklemeye bafllad›.
Darwin ve maymunlar› ‹lk bas›mda yay›mlanan 1250 kopya bir gün içinde tükendi ve beklenen f›rt›na koptu. Darwin elefltiriliyordu, hem de k›yas›ya. Darwin hakk›nda bilinen en temel suçlama da o günlerde yap›lmaya baflland›. Kitaptaki uzun ve ayr›nt›l› anlat›m›n içinden yaln›zca ‘maymunla ayn› ortak atadan türeme’ k›sm›na vurgu yap›lmaktayd›. Kuram, maskaral›k olarak de¤erlendirilip alay konusu oldu. Onu sakall› bir maymuna benzeten karikatürler çizildi.
dünyay› mektuplar arac›l›¤›yla aya¤›na getirmeye zorlad›. Bir zamanlar böcek toplad›¤› hevesle flimdi bilgi topluyordu. Bilgiye ulaflabilmek için misyonerlerden denizcilere, do¤a bilimcilerden üniversite mensuplar›na kadar herkesten yararland›. ‹stisnas›z her gün mektuplar yaz›yordu. Sa¤l›k koflullar›na ald›rmadan di¤er bilim adamlar›yla fikir al›flveriflini sürdürdü. Bu arada sevgili kar›s› onun koruyucusu, bak›c›s› ve istenmeyen misafirlerin kovucusuydu. On tane çocuklar› oldu. ‹çlerinden yedisi eriflkin ça¤a ulaflabildi.
Türlerin Kökeni insanl›¤a sunuluyor 1858 y›l›nda onu harekete geçiren olaya dek kitab›n› mükemmellefltirmek için çal›flt›. Çal›flmalar›n› yay›mlamak için yirmi y›l beklemiflti ve ‹ngiliz do¤a bilimci Alfred Russel Wallace, Darwin’den ba¤›ms›z olarak oluflturdu¤u evrim düflüncesiyle ortaya ç›k›yordu. Darwin, kitab›n› yay›nlamaya karar verdi. Düflüp baca¤›n› incitmiflti ve zorlukla yürüyordu, kusuyordu, bedeninde ç›banlar ç›km›flt›. Di¤er yandan da kitab›n›n son düzeltmelerini yap›yor, Cambridge’deki dostlar›na gönderece¤i kopyalara efllik edecek mektuplar› haz›rl›yordu. Bu mektuplarda dostlar›na “Beni canl› olarak çarm›ha germek isteyeceksiniz.” gibi fleyler de yaz›yordu. Elli yafl›ndaki Charles Darwin
Darwin’in çal›flma odas›
Kilise ve devletin tepkisi ‹ngiltere’nin resmî kilisesi olan Anglikan Kilisesi’nden tepki gelmekte gecikmedi. Aristokratlardan da öyle… Ama Darwin de yaln›z de¤ildi. Türlerin Kökeni üzerine en ünlü tart›flma, Haziran 1860’da British Association for the Advancement of Science'›n Oxford’daki toplant›s›nda yafland›. Oxford Piskoposu Samuel Wilberforce, Darwin’in kitab›n› küçümseyen bir konuflma yap›nca karfl›s›nda Darwin'in arkadafllar› Joseph Hooker ve Thomas Huxley’i buldu. Bu tart›flmada Wilberforce, Huxley’e “maymunlu¤unuz büyükanne taraf›ndan m› geliyor, büyükbaba taraf›ndan m›?” diye sorunca, Huxley flu yan›t› verdi: “Birikimini önyarg› ve yalanlara hizmet etmek için kullanan kültürlü bir insan olmaktansa maymundan gelmeyi tercih ederim.” Darwin 1871 y›l›nda da The Descent Of Man (‹nsan›n Türeyifli) adl› kitab›n› yay›mlad›. Darwin’in ölümü Charles Darwin 19 Nisan 1882’de eflinin kollar› aras›nda öldü¤ünde, Darwin’in dostlar›n›n çabalar›yla ‹ngiltere Devleti asi çocu¤unu ba¤r›na bast›. ‘‹nançs›z’ Darwin’in sonsuza dek Tanr›’ya adanm›fl toprakta, büyük bilgin ‹saac Newton’un yan›nda uyumas›na izin verildi. Cenaze töreninde koro Süleyman’›n Meselleri kitab›ndan bir ilahîyi söylüyordu: “Bilgelik ça¤›r›yor, ak›l sesini yükseltiyor. Yol kenar›ndaki tepelerin bafl›nda, yollar›n birleflti¤i yerde duruyor o...”
17
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 18
SOSYOLOJ‹
Once insan ‹sa SAVAfi FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Türkçe Ö¤retmeni
18
onnels’in çocuklar için yazd›¤› bir öykünün kahraman› bir yavru ar›d›r. Yaflam›n›n ilk anlar›nda bir deneyimli ar› ona flöyle der: “Sevgili Küçük Maya; günefli tan›yacaks›n, renk renk çiçekleri, yeflil çay›rlar›, gümüfl gibi par›ldayan gölleri tan›yacaks›n; tan›y›p ö¤reneceksin. Bu ö¤rendiklerin aras›nda do¤an›n yaflatt›¤› en yetkin varl›k olan insan› yak›ndan tan›yacaks›n.” ‹flte yazar, kuflkusuz, çocuklara dünyan›n en yetkin varl›¤›n›n insan oldu¤unu sezdirmek istiyor. Din kitaplar› da insan›n en yüce varl›k oldu¤unu teyit ediyor. Kuran’a göre; “insanl›¤›n babas›” say›lan Âdem peygamberi “kumlu toprak ve pis kokan bir çamur”dan yaratan Tanr›, tüm meleklerden onun önünde secde etmelerini istemifltir. Bilimsel varg›lar gösteriyor ki insan, ayaklar› üstüne do¤ruldu¤unda, “ak›l s›r ermez” canl›lar âleminde yepyeni bir serüven bafllam›flt›r. Bu serüvenin merkezine elbette insan kurulmufl; hiç b›rakmamacas›na acunun dizginlerine yap›flm›flt›r. Art›k o; ellerini, beynini kullanan, konuflan ve alet yapan bir varl›k olarak ç›kt›¤› sahnede baflrolü oynamaya bafllam›fl; egemenlik taht›na kurulmufltur. Jean Paul Sartre, sorunun alt›n› çiziyor: “Bugün sorun insand›r; hem etken hem aktör olan insan. Çünkü o, dram›n› hem yafl›yor hem oynuyor, durumun çeliflkilerini yafl›yor, kiflili¤ini harcayas›ya ya da dü¤ümlerini çözesiye.” Condorcet de bu konuda Sartre’la ayn› kulvarda yürüyor: “Art›k bilimlerin tan yeri a¤armaya bafll›yor; insan, öteki hayvan soylar›ndan ayr›lm›fl görünüyor; art›k onlar gibi yaln›zca bireysel bir olgunlaflmayla yetinece¤e benzemiyor.” Do¤al ki insan; usuyla, kafa gücüyle büyük ifller baflaracak; kal›c› mutluluk, bar›fl ve sevgiyi sa¤layacakt›r. Bunu sa¤laman›n yolu, san›r›m, “önce insan” amac›nda birleflmekten geçiyor. Bu amaç; insan›n, “insan oldu¤unun bilincine varmas›”,
B
“insan kiflili¤ine ulaflmas›”, “temel hak ve özgürlüklerini kullanmas› ve gelifltirmesi”, “ça¤dafl olmas›” gibi gerekleri öngörür. ‹çinde yaflanan sosyokültürel çevre, insan beyninin iflleyiflini engelleyecek ve dolay›s›yla bu gereklere eriflecek ad›mlar› çelmeleyecek pek çok etkenlerle doludur: Kötü kültürel kal›t, bat›l inançlar, koflullanm›fll›k, yoksulluk, sorumsuz medya ve benzerleri… Hümanistler, insana insan oldu¤unu benimsettiler, kendisini tan›mas›n› sa¤lad›lar ama baflkalar›n›n usunun hikmetine veya icazetine baflvurmadan, kendi usunun k›lavuzlu¤unu, kendi ifline yarayabilece¤ini ak›l bile edemeyen insanlar›n say›s›, öbürlerinden daha çok gibi... Bu konuda, “Yönetenler hep böyle istedi, böyle istiyor.” biçiminde görüfl getirenler var. Ancak yine de insan türünün bayra¤›n› kararl›l›k ve yüreklilikle tafl›yor. Freud hakl›: “‹nsan›n hangi filizi köreltilmek istenmiflse, aksine o filiz daha gür büyümüfltür.” ‹flte burada “filiz veren” insan› kutsamak; ona g›ptayla, hayranl›kla, sayg›yla bakmak gerek. ‹nsan›, insanl›¤› ileriye götüren odur çünkü. “Ben insan›m.” diyen her kiflinin insanl›¤a bir katk›s› olmal›d›r. En az›ndan içini temiz tutarak... ‹nsan›n yaflam serüveni bunu gerektiriyor. Böyle bir insan için de “yetkin insan”, “olgun insan”, “ergin insan” gibi sözler kullan›l›yor. “Do¤an›n verimi güzel insand›r.” diyor Goethe. Belki de sözünü etti¤imiz “insan” için “güzel insan” demek de yerinde olur. “Güzel insan” olmak için herkes yar›fl etse ne hofl olur de¤il mi?.. George Moore; “Gerçek olan tek bir yar›fl vard›r: ‹nsanl›k yar›fl›” derken, bu yar›fl›n boyutunu ne güzel dile getiriyor. K›sacas› insan bir de¤erdir. Do¤umuyla ölümü aras›nda bu bilinçle hareket etmeli, kendisini tan›mal›, kiflili¤ine ulaflmal›, önemini kavramal›, de¤erlerine sahip ç›kmal›d›r. Geçmiflin, flimdinin ve gelece¤in gizlerini anlamland›rmada elimizdeki flaflmaz ölçüt fludur: Önce insan.
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 19
MUTFAK KÜLTÜRÜ
Aflure ayram Gazetesi’ni hat›rlar m›s›n›z? Yaln›zca Ramazan ve Kurban Bayramlar›nda ç›kard› çok eskiden... Tüm Türkiye, baflka hiçbir gazete ç›kmad›¤› için, Bayram Gazetesi okurdu. Y›l içinde öyle zaman dilimleri vard›r ki yaln›zca kendi dönemine ait özellikler tafl›r. Örne¤in Ramazan ay›; yani pide ay›... Pide, buram buram kokusu ve tüten duman›yla, bu aya özgü bir s›cakl›kt›r. Ya aflure?.. Aflure de Muharrem ay›na özgü bir tatt›r. Bu tada ad›n› verense Aflure Günü’dür: Aflure Günü, Muharrem ay›n›n (ay takviminin birinci ay›) 10. günüdür. Aflure sözcü¤ünün asl› aflurad›r ve Arapçada 10 anlam›na gelen "aflara" sözcü¤ünden türemifltir. Muharrem ay›, aflure ve matem ay› olarak da tan›mlan›r. Matem ay› denmesinin nedeni, Hz. Muhammed’in torunu ‹mam Hüseyin’in muharrem ay›n›n onuncu günü Kerbelâ'da flehit edilmifl olmas›d›r. Ancak ‹mam Zeynel Abidin'in Kerbelâ katliam›ndan hasta oldu¤u için kurtulmas› ve Hz. Ali'nin soyunun devam etmesi nedeniyle de Allah'a flükredilir. Bu nedenle Muharrem matemi, iyilik ve cömertli¤in, hoflgörü ve sevincin simgesi olan aflure gelene¤iyle sona erer. Aflure ay› olarak an›lmas›n›n nedeni de budur. Peki aflure tatl›s› nas›l ortaya ç›kt›? Bir inan›fla göre, Nuh Peygamber’in gemisi, büyük tufanda sular›n çekilmesiyle Cudi Da¤›’na oturmufl. Aflure Günü’ne rastgeldi¤ine inan›lan bu olay sonras›nda, gemidekilerin, tufandan kurtulmalar›n› kutlamak için geminin ambar›nda kalan erza¤› kar›flt›r›p bir tür yiyecek haz›rlamalar›yla ortaya ç›kt›¤› söylenir Aflure tatl›s›n›n... Aflure asl›nda dinî bir edim de¤il, bir gelenektir. Paylaflma ve flükretmenin bir ifadesidir. Türk Yahudileri a¤açlar›n yeni yeni tomurcukland›¤› zaman, ilkbahar›n geliflini müjdeledi¤i için bereket ifadesi olarak tüm dünyada ‘tu biflvat’ diye bilinen meyve bayram›n› kutlarken aflure yerler. Ancak onlar yaln›zca bu¤day› kaynat›r, yan›nda
B
da meyve ve yemifl yerler. Bu¤day kaynatmak tu biflvat›n gelene¤inde yoktur, bu, yaln›zca bu topraklarda yaflayan Yahudilere özgüdür. Türk Ermenileriyse yeni y›la girerken yine bereketin ifadesi olarak tüm senenin bereketli geçmesi için aflure kaynat›rlar. Gelenek gere¤i, aflurenin kab›, bereketi kaçmas›n diye y›kanmadan geri verilir. Genellikle 12 de¤iflik malzemeden oluflan aflurenin temel malzemesi Tanr›’n›n insano¤luna verdi¤i en büyük nimet olan bu¤dayd›r. Aflurede yok yok! Bollu¤un simgesi pirinç, bereketin simgesi nar taneleri, besin de¤eri ve yüksek kalorisiyle nohut, f›st›k, mercimek, ceviz, kufl üzümü, üzüm, incir ve kay›s›dan oluflan kuru meyveler... Bir de kendini nimetten sayan fasulye! Aflure tad›nda ve hikmetinde nice aylar›n›z olsun.
fienay KURT FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Müdür Yard›mc›s›
AfiUREN‹N YAPILIfiI
Malzemeler: • 1/2 kg aflurelik bu¤day • 1 kahve fincan› nohut • 1 kahve fincan› fasulye • 1/2 kahve fincan› mercimek • 1/2 kahve fincan› pirinç • 1 su barda¤› kuru kay›s› • 1 su barda¤› kuru incir • 1 su barda¤› kuru üzüm • 1 portakal kabu¤u rendesi • 1 çimdik tuz • 1-1/2 kg fleker • 5-6 karanfil • 1 çubuk tarç›n • nar taneleri • ceviz • f›nd›k Yap›l›fl›: • Bu¤day› 2-3 saat ›slat›n ve iyice kabarana dek bekleyin. • 10-15 dakika düdüklüde kaynatt›ktan sonra tencereyi a¤z› kapal› olarak s›cakl›¤›n› muhazafa etmesi için kal›n bir örtüye sar›n ve bir gece bekletin. • Ertesi gün kabarm›fl bu¤day› suland›racak kadar s›cak su koyarak helmelenmifl olan bu¤day› s›cak su ilavesiyle aç›n. • Önceden ›slat›p kabuklar›n› soydu¤unuz ve ayr› ayr› piflirdi¤iniz bakliyat› (fasulye, nohut ve mercimek) yine önceden piflmifl olan pirinçle birlikte bu¤daya ilave edin. • Tuz, tarç›n ve karanfili de bakliyatla birlikte ekleyin. • Do¤ranm›fl kuru meyveleri ve portakal kabu¤u rendesini de ekleyerek 5 dakika kaynat›n. • fiekerini ekleyip 5-10 dakika daha piflirin. • Çubuk tarç›n ve karanfili ç›kard›ktan sonra kaselere dökün. • ‹ste¤e göre ceviz, f›nd›k, nar taneleri, badem, antep f›st›¤›, hindistan ceviziyle süsleyin.
19
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 2
SA⁄LIK
Çocuk ve göz Çocuklar›n büyük ço¤unlu¤unun gözlerinin sa¤l›kl› olmas›na karfl›n erken dönemde belirlenmesi ve tedavi edilmesi gereken baz› önemli göz problemleri bulunmaktad›r. Okul öncesi dönemde 20 çocuktan birinde ve okul dönemindeki 4 çocuktan birinde çeflitli nedenlerle görme problemleri ortaya ç›kmaktad›r. Ortaya ç›kan görme problemleri erken yafllarda belirlenemez ve tedavi edilemezse kal›c› görme kayb›na ve çocukta geliflim gerili¤ine neden olabilir.
Doç. Dr. Osman ORAM VKV Amerikan Hastanesi Göz Klini¤i fiefi FMV Özel Ifl›k Anaokulu Velisi
ileler çocuklar›nda herhangi bir göz problemi oldu¤undan flüpheleniyorsa do¤ufltan itibaren her yaflta zaman geçirmeden bir göz doktoruna baflvurarak gerekli göz kontrollerini yapt›rmal›, çocuklar›n›n bir aya veya bir yafla gelmesini beklememelidirler. Erken do¤um öyküsü bulunan, kuvözde kalan ve oksijen alan bebeklerin ilk göz kontrollerinin do¤um sonras› erken dönemde yap›lmas› gerekir. Herhangi bir göz problemi oldu¤u fark edilmeyen, erken do¤um öyküsü de bulunmayan çocuklar›n ise ilk olarak 2-3 yafl›nda, ilk muayene normalse daha sonra 4-5 yafl›nda ve okula bafllad›ktan sonra da ilkö¤retim ça¤› boyunca her y›l düzenli olarak göz kontrolünden geçirilmesi önerilir.
A
Çocuklarda görme problemleri Çocuklarda görülen en önemli görme problemleri aras›nda k›rma kusurlar› (miyopi, hipermetropi, astigmatizm), göz tembelli¤i, flafl›l›k, do¤umsal glokom (göz tansiyonu), do¤umsal katarakt, prematür retinopatisi ve retinoblastom say›labilir. K›rma kusurlar› yetiflkinlerde oldu¤u gibi çocuklarda da en s›k karfl›lafl›lan göz problemi-
20
dir ve de¤iflik derecelerde görme bozuklu¤una neden olabilir. Bebekler ve küçük çocuklar, k›rma kusuru nedeniyle oluflan görme bozuklu¤unu fark edemedikleri ve anlatamad›klar› için bu kusurlar genellikle ancak kontrol göz muayeneleri s›ras›nda ortaya ç›kabilir. Yap›lan kontrol göz muayeneleriyle k›rma kusurlar›n›n belirlenmesi, çocukta görmede belirgin bozukluk yaratan k›rma kusurlar›n›n gözlükle düzeltilmesi, göz tembelli¤i oluflmamas› ve çocu¤un normal geliflimi aç›s›ndan çok önemlidir.
Göz tembelli¤i Göz tembelli¤i (ambliopi), bulunabilen tüm bozukluklar›n düzeltilmesine karfl›n gözün normalden az görmesidir. Bebeklik ve çocukluk ça¤›nda gözden beyne gelen görüntünün bulan›k olmas› durumunda beyinde o göze ait görme yetene¤inin yeterli derecede geliflememesi nedeniyle ortaya ç›kar. Yedi yafl›na kadar olan dönemde örne¤in bir göz k›rma kusuru nedeniyle bir göz bulan›k görüyor ve di¤eri net görüyorsa bulan›k gören göz tembelleflir. Çocuklarda en s›k görülen göz tembelli¤i kal›c› görme kayb›na yol açt›¤›ndan dolay› çok önemlidir. Göz tembelli¤inin düzeltilmesi ancak erken yafllarda
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 21
olabildi¤inden ve 9-10 yafl›n üzerinde etkili tedavi mümkün olmad›¤›ndan erken yafllarda yap›lan kontrol göz muayeneleriyle tan› konulmas› ve tedaviye bafllanmas› çok önemlidir. Erken dönemde belirlenemeyen ve tedavi bafllanamayan gözlerde görme kayb›n›n yetiflkin döneminde kal›c› olmas› söz konusudur. Göz tembelli¤inin en önemli nedenleri aras›nda iki göz aras›nda farkl› derecede olan k›rma kusuru, flafl›l›k ve görmeyi engelleyen do¤umsal göz hastal›klar› (do¤umsal katarakt, kornea bulan›kl›¤›) say›labilir.
fiafl›l›k fiafl›l›k basit olarak iki gözün görme ekseninin paralel olmamas› olarak tan›mlanabilir. Genellikle göz hareketlerini sa¤layan kaslar›n çal›flmas›ndaki uyumsuzluktan dolay› ortaya ç›kar. Gözlerin farkl› yöne bakmas› nedeniyle beyne iki gözden iki farkl› görüntü iletilir. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde, beyin flafl›l›¤a ba¤l› oluflan bu çift görüntünün rahats›zl›¤›ndan kurtulmak için gözlerden birinden gelen görüntüyü yok sayar ve çocuk sadece tek gözüyle görmeye bafllar. Tek gözle görme, di¤er
gözün tembelleflmesine, derinlik hissinin ve 3 boyutlu görmenin kayb›na yol açar. fiafl›l›k, kal›c› görme kayb›na neden olmamas› için mümkün oldu¤unca erken dönemde teflhis edilmeli ve uygun tedaviyle düzeltilmelidir. Gerekli durumlarda hemen do¤um sonras›nda bile flafl›l›k tedavisi uygulanabilir.
Do¤umsal rahats›zl›klar Do¤umsal ya da geliflimsel glokom, göz içi bas›nc›n›n do¤umdan hemen sonra ya da erken çocukluk döneminde yükselmesiyle ortaya ç›kar. Göz içinde sürekli yap›lan s›v›y› d›fla boflaltan kanallar›n yap›sal olarak bozuk olmas› nedeniyle oluflur. Hastal›¤›n belirtileri aras›nda bir ya da iki gözün büyümesi, afl›r› göz sulanmas›, saydam tabaka olan korneada bulan›kl›k, bir ya da iki gözde afl›r› ›fl›k hassasiyeti say›labilir. Do¤umsal glokom ciddi kal›c› görme kayb›na neden olabilece¤i için mümkün oldu¤u kadar erken dönemde teflhis ve tedavi edilmelidir. Do¤umsal katarakt, göz içindeki merce¤in hamilelik s›ras›nda oluflan çeflitli nedenlerle do¤uflta ya da erken dönemde bulan›k olmas›yla ortaya ç›kar. Çocu¤un gözlerine bak›ld›¤›nda göz bebeklerinde beyazl›k görülmesiyle fark edilebilir. Göz tembelli¤i oluflmamas› için erken tan› ve tedavi gerektirir. Prematür retinopatisi, erken do¤um nedeniyle kuvözde kalan ve oksijen alan bebeklerde ortaya ç›kan önemli bir retina problemidir. Daha önce belirtildi¤i gibi risk alt›nda bulunan bebeklerin do¤um sonras›ndan itibaren kontrol alt›nda tutulmalar› gerekir. Retinoblastom bebeklik ça¤›nda en s›k görülen göz içi tümörüdür. Göz bebeklerinin beyaz olarak görüldü¤ü durumlarda hemen akla gelmesi gereken bir baflka önemli göz problemidir.
Çocuklar›n göz rahats›zl›klar›nda erken müdahale tedavi için son derece önemlidir. Bu nedenle göz kontrollerinin zaman›nda yap›lmas› büyük önem tafl›maktad›r.
21
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 22
MÜZ‹K
Koroda büyümek Serap ÇALDIRAN ERSOY FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Müzik Zümre Baflkan›
ir ö¤renci grubu düflünün; bulabildikleri her f›rsatta kendilerini müzik dersliklerine at›yorlar. Yafllar› 10-17 aras›nda de¤iflen bu ö¤renciler koronun uyumlu, p›r›lt›l› çekicili¤ine kap›lm›fl, koroyla büyümekte ya da büyümüfller. Kimisi bu müzi¤i yeni tan›makta, kimisi koroda olman›n keyfini yaflam›fl ve koroyla birlikte ülkeler gezmifl, ödüller alm›fl ve ne yaz›k ki bu deneyimin sonuna yaklaflmakta oldu¤unun bilincinde, bu yüzden hüzünlü... Bu ö¤rencileri böylesine etkileyen, senelerce tutku dolu bir flekilde müzik dersli¤ine çeken, birbirine ba¤layan fley ne? Sadece flark› söylemek mi? E¤lence mi? Asl›nda bu sorunun cevab› müzik odalar›n›n kap›s›ndan içeriye bakt›¤›n›zda, y›llar içinde kat›l›nan yar›flmalara, festivallere ait olan foto¤raf karelerine bak›ld›¤›nda cevap buluyor.
B
Koro nedir? En basit ifadesiyle; belirli bir disiplin içerisinde onlarca kiflinin tek kifliymiflçesine bütünleflmesi ve birbirini hissederek flark› söylemesidir. Peki çok seslilik? Birbiriyle uyumlu farkl› ezgileri, koristlerin ayn› zamanda birbirinin ahengiyle dans ettirmesidir. ‹lk korolar, 6. yüzy›lda Gregorius ezgilerini erkek korolar›n seslendirmesiyle bafllam›fl. Gregorius ezgileri, Latince ve eflliksiz tören melodisi fleklindeymifl. O dönemlerde kastrato denen bir gelenekle erkek çocuklar›n›n sesleri kad›n sesi gibi e¤itilirmifl. O dönemde kad›n sesi günahm›fl. 1030 y›l›nda Rahip Arezzo kilise koro çocuklar›na dualar› ezberletmek için bir yol bulur. Her yeni sesin, bir öncekinden yüksek bafllad›¤› bir halk ezgisi ö¤retir. Böylece gam dizisini, 8 notay› birden sergilemifl olur. Bu sesleri belli bir dizgiye yerlefltirir, nota ve porte kavram›n› ilk defa müzik tarihine getirir. Orta Ça¤’da, kilise d›fl›nda, halk ezgileri giderek yay›lmaya ve konusunu din d›fl› konulardan; aflktan, do¤adan almaya bafllar. Müzik tarihinde en önemli say›labilecek olay, 9. yüzy›lda polifonin ortaya ç›kmas›d›r. Polifoninin ilk dönemlerdeki ad› organumdu. Organumla birlikte birden fazla ses anlay›fl› geliflmeye bafllar ve bugün bizim koromuzun benimsedi¤i motet kavram› ortaya ç›kar. Motet; çok sesli eflliksiz koroyla söylenen yani herhangi bir enstruman›n efllik etmedi¤i sadece insan sesinin ön planda oldu¤u eserlerdir. Türkiye’de koro Türkiye’de çok seslilik Cumhuriyet Döneminde al›nan en önemli radikal kararlardan biri oldu belki de. Türkiye’de en çok tart›fl›lan sanat dalla-
22
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 23
r›ndan biri müzikti. Osmanl› toplumunda merkezî bir anlay›flla yönlendirilen müzik, cumhuriyetin ilan›ndan sonra oldukça çalkant›l› bir dönem geçirdi. Cumhuriyetle birlikte de¤iflen yarg›lar›, yaflay›fl biçimi, toplumsal ve ekonomik sistem müzi¤i de etkiledi. Tek sesli müzik, çok sesli müzik tart›flmalar› çok yo¤un bir flekilde yafland›. Cumhuriyetin ilk y›llar›nda Atatürk’ün önderli¤inde müzik konusunda bir devlet politikas› oluflturulmaya baflland›. 1934’ten bafllayarak genç devletin ink›laplar›ndan biri say›ld›. Yaklafl›k 100 y›ll›k bir geçmifli olan saray orkestra ve bandosu, M›z›ka-i Hümayun, 1924’te Ankara’ya aktar›larak Riyaseti Reisicumhur Musiki Heyeti’ne dönüfltürüldü. 1957 y›l›ndan sonraysa Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras› ad›n› ald›. Daha sonra kendilerine Türk Beflleri denen Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Cemal Reflit Rey, Necil Kaz›m Akses isimli müzik konusunda son derece yetenekli olan gençler, Atatürk’ün önderli¤inde temeli çok seslili¤e dayal› Bat› müzi¤inin tekniklerini ö¤renmek üzere yurt d›fl›na e¤itime gönderildiler. Yurda döndüklerinden itibaren kendi halk türkülerimizden yola ç›karak çok seslili¤i duyurmaya bafllad›lar. Baflta Atatürk’ümüz olmak üzere çok seslili¤i duyuran, tüm yetenekli gençlere, e¤itmenlere, ne kadar teflekkür etsek azd›r.
FMV Ifl›k Okullar› Koromuz Eski Yunan’daki tragedyalar ilk korolar› olufltursa da bu sanat y›llar içinde geniflleyip yay›larak pek çok uygarl›¤›n temel sanat unsurlar›ndan birisi olmufltur. Biz de koromuzla birlikte defalarca yollara düflüp bu farkl› kültürleri yerinde yaflama olana¤› bulduk. Yar›flma ve festivallerin, flehirlerin geneline yay›lan coflkusunun bir parças› olmak bize ve ö¤rencilerimize çok özel duygular yaflatt›. Bu kültürün ne kadar güçlü ve paylaflt›kça büyüyen bir kavram oldu¤unu ilk defa 2002 y›l›nda Prag’ta kat›ld›-
¤›m›z “Mundi Cantat Olomouc Choir Festivali”nde gördük. Hemen arkas›ndan 2004’te ‹talya’da gerçeklefltirilen “Orlando Di Lasso 11th International Choir Festival”e kat›ld›k. Yurt d›fl›nda tecrübelerimiz artt›kça repertuvar seçimlerimiz de geliflmeye ve çeflitlilik kazanmaya bafllad›. Çeflitli konservatuvar ya da müzik arflivlerinden araflt›rmalar yapmaya bafllad›k. Yar›flmalar sayesinde edindi¤imiz dostluklar bize nota al›flverifli sa¤lad›. Yurt d›fl›nda kat›ld›¤›m›z tüm etkinliklerde, özellikle dinî müzik tercih eden ülkeler için ö¤rencilerimizin a capella seslendirdi¤i ça¤dafl Türk bestecilerimize ait olan aksak ritimli halk türkülerimiz son derece ilgi uyand›rd›. Ahmet Adnan Saygun’un “Yunus Emre Oratoryosu”ndan bölümleri kilisede seslendirmek, ender yaflanabilecek deneyimlerimizdendi. ‹zleyenlerin ne dinlediklerini bilerek bizleri ayakta alk›fllamalar›ysa müzi¤in dilinin her fleyin üstünde ve ne kadar birlefltirici oldu¤unun yans›mas›yd›. Ordu Korosu’yla ünlenmifl Rusya’da gerçekleflen “I.Grand Prix St. Petersburg Choir Festival”inden kat›ld›¤›m›z kategorinin üçüncüsü olarak döndük. Geçen y›l kat›ld›¤›m›z “Slovakia Cantat 2008 II.International Choir Festival”inde okul koromuz jüriden ald›¤› puanlar› gelifltirerek bu kez ikincilikle döndü. Bu y›l 29 Nisan-3 May›s tarihleri aras›nda ‹talya’da gerçekleflecek olan “7th Venezia in Musica, Choir Competition and Festival”e kat›laca¤›z. Asl›nda iflin derece k›sm› sadece motive edicidir. Esas kazan›mlar; di¤er korolarla kurdu¤umuz iletiflimler, gördü¤ümüz flehirler, yaflanmakta olan kültürler, dünyan›n farkl› bölgelerinde kökleflmifl olan sanat› hissetmek, okulumuzu, ülkemizi temsil etmenin gururunu tafl›mak... Belki de hiç tan›mad›klar› bizlerin de onlar gibi çok sesli düflünebildi¤ini, onlar›n yaflant›lar›na farkl› bir ritim, bir ses getirebilece¤imizi gösterme f›rsat›. Koroda büyümek bu olsa gerek...
Koromuz St. Petersburg’ta
Bratislava’day›z
Bratislava yar›flmas›nda juri karfl›s›nda.
23
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 24
KOLEKS‹YON
Renk renk, çeflit çeflit...
Dugmeler Mert SANDALCI Ifl›k Lisesi Mezunu 1964-1974
Dü¤me, padiflahlara...
denizcilere...
24
endeniz koleksiyonculu¤u genç yafllarda, hatta çocukluk ça¤lar›nda elde edinilen, daha sonra sürekli gelifltirilen, zaman› geldi¤inde de insana çok farkl› kazan›mlar sa¤layan bir yetenek olarak tarif ederim. Tarif böyle olunca FYZY’nin ikinci say›s›ndan bugüne kadar “koleksiyon” bafll›¤› alt›nda yaz›yor olmam›n bana çok büyük keyif veriyor olmas› da do¤al de¤il mi? Bu dergi sayesinde hem genç okuldafllar›ma hem de benim kufla¤›mdan ebeveynlerine ulaflabiliyorum.
B
Bir keresinde flair bir dostum flöyle demiflti, toplumun çatlaklar›nda yaflayan biz koleksiyonculara günlük, ayl›k, y›ll›k felaketler hiç tesir etmez, f›rt›nalar gelir geçer, biz âlemi seyreder, sa¤›m›zda solumuzda uçuflanlar› toplar dururuz. Ne zaman ki ömrümüz biter, bizi yaflad›¤›m›z çatlaktan ç›kar›rlar, o an ebediyete uzanan bir gülümseme olur yüzümüzde; biliriz ki f›rt›nalar tozu topra¤a katt›¤›nda bizim çatlakta biriktirdiklerimize hayran olacak yeni yeni insanlar bizi ölümsüzlü¤e tafl›yacaklard›r. Neden böyle bir girifl yapma ihtiyac›n› hissettim derseniz, geçmifl say›lar›m›za flöylesine bakt›m da ondan. Bir yandan dünya ekonomik krizle bo¤ufluyor, hatta öyle ki, unutulmaz 1929 krizini sollam›fl, di¤er yandan ülkemizin da¤ gibi sorunlar›. ‹nsanlar›m›z tats›z, keyifsiz. “Flafl, flafl, flafl…”, “Son dakika…”, “fiu halt› yiyen ünlü kimdi, az sonra…”, “Barajlarda su seviyesi…”, “Terör yine…”, “Borsa dibe vurdu…”, yetmiyormufl gibi bize özel dertler de var, SBS’de flöyle oldu,
ÖSS’de böyle olacak… Bunca sorun, bunca dert peflimizi b›rakacak gibi de¤il. Bütün bunlar olup biterken dergimiz dingin bir liman gibi âdeta. Nedendir bilinmez insan bu dergiyi eline ald›¤›nda garip bir huzur duyuyor. Dünyay› bir baflka güzel alg›l›yor, ben de bu olufluma katk›da bulunarak do¤ru mu yap›yorum diye düflünmedim de¤il bir an... Gerçeklerden uzaklafl›p bulutlarda m› uçuyoruz acep? Savunma mekanizmam hemen devreye giriyor, yaratt›¤›m›z ortam geçici bir durum asl›nda diyorum kendi kendime. Okurlar›n ço¤u, yar›m saat, bilemedin bir saat içinde dergiyi okuyup bitiriyor, biraz soluklan›yor, ard›ndan yine televizyonla, yine can s›k›c› bir dünya ile bafl bafla kal›yor, yani ne kadar istesem kimseleri yoldan ç›kar›p ebediyen yaflam›n gerçeklerinden uzaklaflt›rmam mümkün görünmüyor. ‹yisi mi günlük dertlerimizi b›rakal›m bir kenara, insan›n içinde keyifle saatler geçirebilece¤i cinsten, eskilerin deyimiyle ekmek istemez, su istemez bir koleksiyona, çok özel, çok keyifli bir koleksiyona konuk gidelim. Dü¤melere… Asl›nda mini minnac›k dü¤meler koskocaman bir detay› de¤il midir hayat›m›z›n? Tak›m elbise al›rken insanlar›n hâlini flöyle bir göz önüne getirin. Aynan›n karfl›s›na geçilmifltir, yar›m yan dönüfllerle k›yafetin omzu, beli oturdu mu diye defalarca bak›l›r, o ana kadar elbise yabanc›d›r, al›c›ya ait de¤ildir, en-
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 25
çocuklara...
difleli tav›rlarla sat›c›ya sorular sorulur, acaba üstüme oluyor mu, nas›l duruyor, pot falan var m›? Sat›c› hem müflteriyi hem de k›yafeti pohpohlamaktad›r. Birkaç saniye sonra s›ra beli kapatmaya gelir. ‹flte o s›rada dü¤me devreye girer, ilikleme ifllemi bitti¤inde par›lt›s›yla erkekler kendini amiral gibi hisseder, kad›nlar da dünyay› kendileri yönetiyormuflças›na haval› bir durufl sergilerler. Dü¤me iliklendi¤inde art›k al›flverifl sona ermek üzeredir, bu egosantrik ruh hâli içinde karar mekanizmas› devreye girer. Al›yorum ya da alm›yorum. Dü¤melerin iliklenmesidir insan› güçlü k›lan. ‹flte insanlar›n bu hâletiruhiyesini as›rlar boyu gözlemleyen ak›ll› terziler ve modac›lar bugün koleksiyonlara s›¤mayacak çeflitte göz al›c›, benzersiz dü¤meler yarat›lmas›na önayak olmufllar, kendimizi iyi hissetmemizi sa¤lam›fllard›r. Peki dü¤me koleksiyonu diye bir fley var m› gerçekten? Dü¤me koleksiyonculu¤u üzerine bir yaz›y› kaleme almay› düflünürken dü¤me üretiminde alt›n, gümüfl, bronz, kemik, fildifli, sedef, cam, porselen, a¤aç, kehribar, katalin, bakalit, plastik gibi saymakla bitmeyecek çeflitte hammadde kullan›ld›¤›n› tahmin ediyordum. Hammaddesine ba¤l› olarak tasnif edilmifl özgün dü¤me koleksiyonlar› olmal›yd›. Bunun yan› s›ra üretildi¤i döneme, kullan›ld›¤› yerlere göre de koleksiyon yap›labilece¤i gibi, örne¤in askerler, devlet adamlar›, denizciler, palyaçolar ve
daha niceleri taraf›ndan kullan›lan dü¤meler de farkl› koleksiyonlara konu olabilirlerdi. Bu düflüncelerle geçtim internetin bafl›na, orada koleksiyonlar›n› sergileyen birkaç yabanc› koleksiyoncu bulur, yaz›fl›r, bilgi al›r, her zamanki gibi bir yaz› döflenirim diye içimden geçiriyordum ki, ufak çapl› bir flok beni kendime getirdi. NBS’i duydunuz mu, diyerek bafllayay›m söze. Asl›nda tan›d›k gibi de¤il mi? NBA’i ça¤r›flt›r›yor ama ben National Button Society’den bahsediyorum. O da nesi diyenleriniz olacakt›r. Benim de ilk tepkim öyle oldu. Amerika’da 43 eyalette, Kanada’da 3 flehirde, ‹ngiltere, Avustralya, Hollanda, Fransa, ‹talya ve ‹sviçre’de organize olmufl, koleksiyoncular›n her y›l 160 farkl› kategoride koleksiyonlar›n› sergileyip yar›flt›klar› bir örgütten bahsediyorum. Yanl›fl duymad›n›z, 160 farkl› kategori. Yar›flma bafll›klar›n› yaz›ma tafl›yay›m, bilgileniriz, dedim 8 punto ile alt alta tam 34 sayfa tuttu. Hâliyle vazgeçtim. “Hadi can›m amma da abartt›n” diyecek olanlar›n›z için iflte size sitenin Web adresi: http://www.nationalbuttonsociety.org Hep derim ya medeni dünyayla bir flekilde entegre olduk, oluyoruz ama bu koleksiyonculuk konusunda durum vahim, hatta vahimden de öte. Eh, buyurun, koleksiyonculukta Avrupa’n›n eline su dökemedi¤i söylenen Amerika’n›n dü¤me koleksiyoncular›n›n durumuna bakar m›s›n›z? Amerika’da hâl böyle iken ko-
25
FYZY SAYI 12
KOLEKS‹YON
2/19/ 9
2:47 PM
Page 26
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 27
nunun Avrupa aya¤›n› araflt›racak olsam iyice moralim bozulacak biliyorum, vazgeçtim. “Peki, sana ne kardeflim, elâlem koleksiyon yapm›fl, dernek kurmufl, sen niye dertleniyorsun” diyeceksiniz ya, söyleyeyim: Hasbelkader Türkiye’de koleksiyonculuk ile ilgili pek çok dernek, çal›flma grubu ve birli¤in içinde yer ald›m, almaya çal›fl›yorum ama ciddi anlamda dü¤me biriktiren birine rastlamad›m bugüne kadar. Peki koskoca imparatorluktan geriye Topkap› Saray›, Askerî Müze ve Deniz Müzesi’ndeki birkaç k›yafetin dü¤meleri d›fl›nda hiç mi bir fley kalmad›? Peki ya bizim modac›lar ne toplar, ne biriktirir? Milano, Paris, Londra podyumlar›nda rüzgârlar estirip fetihler yaparlarken böylesi bir eksikli¤in fark›nda m›d›rlar, bilmiyorum aç›kças›. “Türklerde dü¤me”, “Osmanl›’da dü¤mecilik”, “Beyo¤lu terzilerinin dü¤meleri”… Nerede bu koleksiyonlar, araflt›rma tezleri, kitaplar sorar›m size? Neticede ülkem ad›na dertlenecek bir fleyler var oldu¤unu görüyorum, biliyorum, s›k›nt›m da o yüzden. ‹yi vallahi… Topu topu bir dü¤menin etraf›nda f›rt›nalar kopar›p bunca saat kapkara bir tablo çizip içimizi karartt›n, s›ras› m›yd› flimdi, diyenlere de bir çift pembe sözüm olsun. Ben bir umut ›fl›¤› yakalad›m da konuyu ondan gündeme getiriyorum. Çukurcuma’da Tombak Mehmet’in göz gözü görmeyen antika y›¤›nlar› aras›nda bir yandan düzen sa¤lamaya çal›flan, bir yandan sat›fllarla ilgilenen, bir yandan da nezaketi, güler yüzü ve zarifli¤iyle içimizi ›s›tan Naciye Sepet Han›mk›z›m›z› ‹stanbul’un bütün antika merakl›lar› tan›r. O, içinde bir fleyleri devirip k›rmadan hareket etmesi büyük maharet isteyen bir dükkân›n içinde, bir yandan düzeni sa¤larken di¤er yandan bofl durmam›fl, kenardan kenardan bir fleyler biriktirerek tutkulu bir koleksiyoncu olarak çekirdekten yetifltirmifltir kendini. Eskilerin dedi¤i gibi “suyun bafl›nda oturmaktad›r”. Çocuk yafltan beri antikan›n, anlaml› eskilerin resmigeçit yapt›¤› bir mekânda ömür geçirmenin avantajlar›n› iyi kullan›r, Tombak Mehmet’in de s›n›rs›z deste¤iyle kendine has koleksiyonlar üretir sessiz sedas›z. Öyle günler olur ki, yufka yürekli Mehmet A¤abey’in “Naciye’yi durduram›yorum, bat›racak beni” diyerek ellerini çaresizce iki yana
açarak anlatt›¤› hikâyeleri keyifle dinler dostlar›. Bu kez sayfalar›m›z› Naciye’nin sessiz sedas›z üretti¤i koleksiyonlardan biriyle, binlercesini biriktirdi¤i, kabaca tasnif etti¤i, hâlen toplamaya da devam etti¤i sevgili dü¤meleriyle süsledik, ellerine sa¤l›k olsun… Dü¤melerin seyrine buyurun efendim, buyurun da y›llard›r neleri ›skalad›¤›m›z› görün! Unutmadan, bu yaz›mda yer almas› için birkaç dü¤me de dostum koleksiyoncu ‹sa Akbafl’tan ald›m. O da dü¤meleri madalya ve niflanlarla iliflkilendirerek koleksiyonunda hanedana ve askerî zevata ait dü¤melere yer vermifl. Birkaç nadir örne¤i bizlerden esirgemedi sa¤ olsun. Haydi! Bir yerden bafllayal›m dü¤me toplamaya, bu göz al›c› nesnelerin dünyas›nda her türlü dertten uzak dinlenelim, huzur bulal›m. Dü¤me av›na ç›kal›m, efli dostu rahats›z edelim. Kimsenin dikifl sand›¤›nda dü¤me b›rakmayal›m. Kavanozlara doldural›m önce, sonra derneklere üye olal›m, yeni dostluklar kural›m, dünyam›z genifllesin, ö¤renelim, ö¤rendikçe keyiflenelim. Yafl› elliye dayanm›fl bir Ifl›kl› olarak her ne kadar dü¤me toplamak için geç kalm›flsak da durun bir dakika! Bizim nesle de söyleyecek bir çift sözüm var. Y›l 1968’di san›r›m tam 40 y›l öncesinden bahsediyorum. Mediha Ö¤retmeni, el ifli dersini, örnek bezini hat›rlayan›n›z var m›? Beyaz bir Amerikan m›yd› ne ? Üzerinde k›rm›z› iplikle verev çizgiler, çarp›lar, bir tak›m flekiller ifllerdik. Benim örnek bezimin en alt k›sm›nda iki dü¤me vard›. ‹ki güzel sedef dü¤me. Annemin has›r dikifl sepetinden afl›rd›¤›m. Hiç unutmuyorum, kargac›k burgac›k iflledi¤im örnek bezimden o da dü¤melerin hat›r›na olsa gerek, zar zor bir 6 alabilmifltim. Sevgili Mediha Ö¤retmen! Bir alay haflar› o¤lan›n eline verirdin i¤ne ipli¤i, karfl›lar›na geçer, fazla konuflmaz, seyredip dururdun. Yüzünde hep bir gülümseme olurdu, hâlimizden olsa zahir… Unutmadan, flu örnek bezlerinden saklayan›n›z var m›? Okul müzesinde baflköfleye koyal›m derim, ne de hofl olur... Ne demifl atalar›m›z “Cann›z kol tüyme tüymez”, yard›m›n›z gerek !
herkese laz›md›. Renk renk, çeflit çeflit... Kâh iliklerken kâh açarken fiyakay› bozmadan keyifle kullanmak için...
27
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 28
GEZ‹ ‹ZLEN‹M
Kuzeyin Venedik’i, entelektüel flehir
Amsterdam Hande TARIM FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Seramik Ö¤retmeni
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 29
Sanatç›lar›n, ö¤rencilerin, turistlerin ve e¤lence merakl›lar›n›n flehrinde herkes kendi hâlinde. Oldukça kalabal›k ve hareketli flehrin kozmopolit yap›s› hemen dikkat çekiyor. Amsterdam Kraliyet Konser Orkestras› dünyan›n en iyilerinden kabul ediliyor. Sanat ve müzikle iç içe geçmifl bu tarihî flehir, gerçekten entelektüel s›fat›n› hak ediyor. Ulusal Müze
nce Amsterdam’› saran su kanallar›nda tura ç›k›yoruz. Herengracht, Keizersgracht ve Prinsengracht adl› üç ana kanal çeflitli noktalardan kenti a¤ gibi saran ufak kanallarla ba¤lan›yor. Tüm kenti kanallar yard›m›yla dolaflabilece¤iniz en uzun tur 90 dakika. Bu kanallar›n temel görevi, topraklar deniz seviyesinin alt›nda kald›¤› için su bask›nlar›ndan topra¤› korumak. Kanallardaki su düzenli olarak denize pompalan›yor, karfl›l›¤›nda oksijenli deniz suyu kanallara boflalt›l›yor. Kanal sular› oldukça bulan›k ve suyun çok temiz oldu¤u söylenemez. Baz› evlerin girifl katlar› su seviyesinin alt›nda kal›yor. Bu binalarda rutubet ve korozyon olaca¤›n› tahmin edersiniz. Kanal gezisinin bir hofllu¤u da, yüzer evleri daha yak›ndan görme imkân› tan›mas›. Tekneyle yavafl yavafl ilerlerken ›fl›klar› yanmaya bafllayan evlerin görüntüsü daha da güzel. Amsterdam, ço¤unlukla 17. yüzy›ldan kalma yap›lar›yla Avrupa’daki en tarihsel kent dokular›ndan birini bar›nd›r›yor. Kimi öne kayk›lm›fl, kimisi de komflu binadan destek almak istercesine yana yaslanm›fl olan bu bak›ml› ve güzel yap›lar, hâlâ zamana karfl› ayakta kalmaya çal›fl›yor gibi görünseler de asl›nda bu eskiliklerinden kaynaklanm›yor; mimari yap›lar› böyle... Evler öyle ilginç bir flekilde tasarlanm›fl ki girifl kap›lar›n›n çok dar olmas› nedeniyle hiçbir ev eflyas› kap›dan s›¤m›yor. Peki, eflyalar evlere nas›l giriyor diye soracaks›n›z? Her binan›n kendisine ait vince benzeyen bir tür kanca sistemi var. Tüm eflyalar bu sistem sayesinde bir bütün olarak aç›lan büyük pencerelerden içeri al›n›yor. Amsterdam’›n önemli bir özelli¤i olan yüzer evlere kentin dört bir yan›nda rastl›yoruz. Kanallar üzerinde, k›y›ya ba¤l› bulunan evlerin
Ö
baz›lar› boylar› 6 ile 14 metre uzunlu¤unda tekne formunda yaflam birimleri. Sudan elektri¤e ve telefon ba¤lant›s›na kadar tüm gerekliliklerin sa¤land›¤› bu evlerin say›s› yo¤unluktan dolay› art›k sabitlenmifl ve yenilerinin yap›lmas›na izin verilmiyor. Bisikletli insanlar›n flehri Amsterdam’da araba kullanmak pek tercih edilmiyor. Sanki hayat›n her dakikas›n› daha dolu yaflamak istiyorlar gibi müthifl bir tempoyla bisiklet sürüyorlar. Neredeyse yürümek imkâns›z. Siz siz olun, sak›n bisiklet yolundan yürümeyin. Dikkat etmezseniz, her an bir bisikletliyle çarp›flabilirsiniz. Pek çok sokak ve cadde de araç trafi¤ine kapal› durumda. Toplu tafl›ma karada otobüs tramvayla, flehir kanallar›ndaysa deniz taksi ve otobüsüyle yap›l›yor. Sanat bu flehrin her yan›na da¤›lm›fl sanki. Rijksmuseum’dan (Ulusal Müze) Amsterdam’›n Louvre Müzesi diye bahsediliyor. Müzede befl bine yak›n resim bulunuyor. Rembrandt’›n eserlerini de burada görebilirsiniz. Van Gogh Museum’daysa Van Gogh’un yapt›¤›
Yüzen ev
29
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 3
GEZ‹ ‹ZLEN‹M
Amsterdam’da görülecekler aras›nda kanallar, tahta ayakkab›lar, yel de¤irmenleri bafl› çekiyor. Ama çiçeklerin yeri bir baflka...
30
eserlerin neredeyse tamam› bulunuyor. Bunun d›fl›nda, Dam meydan›ndaki Madame Tussauds Müzesi’nde dünyaca ünlü liderlerin, sanatç›lar›n yaklafl›k 140’a yak›n balmumu heykelleri sergileniyor. Rembrandt House Museum’sa ünlü ressam›n 1639-1660 y›llar› aras›nda yaflad›¤› evdir. Sanatç›n›n yaflad›¤› dönemin eflyalar›, kulland›¤› aletleri, atölyesinde çizimleri ve tablolar›ndan oluflan evi ayn› zamanda Hollanda’n›n alt›n ça¤›n› da yans›t›yor. Bir baflka görülmesi gereken yer Anne Frank Evi… Ev II. Dünya Savafl›’n›n atmosferini içinde bar›nd›ran bir müze hâline getirilmifl. Yahudi olan Anne Frank ve ailesi, bugün müze olan binada iki y›l süreyle saklanm›fl, daha sonra yakalanarak toplama kamp›na gönderilmifller. Anne Frank on befl yafl›nda toplama kamp›nda ölmüfl. Anne Frank’›n günlü¤ünden al›nt›lar, tarihî belgeler, foto¤raflar ve film karelerinin yan› s›ra orada saklanan, onlara yard›m eden insanlara ait eflyalar bu evde yaflananlara ›fl›k tutar. Stadelijik Museum, dünyan›n en zengin modern sanat koleksiyonlar›na ev sahipli¤i yapar. Bunun d›fl›nda, Amsterdam Tarih Müzesi gibi daha birçok müze bulunmaktad›r. Gezilecek yerler aras›nda 1838 y›l›nda kurulmufl olan Artis Hayvanat Bahçesi de bulunuyor. Yaklafl›k 10.000 metrekarelik alan üzerine kurulu Artis Hayvanat Bahçesi, içinde 700 farkl› türde yaklafl›k 8000 hayvan bar›nd›r›yor. Ama zaman›m k›s›tl› oldu¤u için dolaflam›yorum. Son gayretimiyse Amsterdam’a gelmiflken, Hollanda’n›n simgesi olan o rengârenk laleleri görebilece¤im çiçek pazar›n› dolaflmaya ay›r›yorum. Uzun bir cadde üzerinde, kanal boyunca s›ralanm›fl dükkânlar›n önlerindeki tezgâhlarda
çeflit çeflit lale so¤anlar›, çiçek tohumlar›, bitki türleri ve hediyelik eflyalar sat›l›yor. Hediyelik eflyalar›n içinde en çok dikkatimi çekenler, yel de¤irmenleri ve tahta ayakkab›lar. Yükseltisi olmayan, kuvvetli rüzgârlara aç›k ve düz arazilere sahip Hollanda’da yel de¤irmenleri simge hâline gelmifl. Alabilece¤imiz bir di¤er hediyelik eflyaysa buras›yla özdeflleflmifl olan tahta ayakkab›lar. Tar›m ve hayvanc›l›kta oldukça ileri bir ülke olan Hollanda’da eskiden çiftçiler tahta ayakkab›lar giyiyormufl. Kötü havalarda ya da çok ya¤›fll› bölgelerde tercih edilen bu ayakkab›lar, günümüzde sabo ad› alt›nda hâlen giyilmektedir. Eskiden el aletleriyle uzun sürede yap›lan tahta ayakkab›lar flimdi makinelerde üç befl dakikada üretilebiliyor. Tabii ki tar›m ve hayvanc›l›k olan yerde süt ürünleri de oldukça ünlü. Sokak aralar›ndaki peynir satan dükkânlar gözümden kaçm›yor. Raflarda duran büyük tekerlek fleklinde peynirler tüm çeflitlili¤iyle bir harika. Amsterdam’› mutlaka gezi program›n›za al›n. Burada gezilecek, görülecek, tad›lacak çok fley var.
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 31
TAR‹H
Satranç oynayan Türk 1769 y›l›nda Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu¤u ‹mparatoriçesi Maria Theresa, soylu bir mekanikçi olan Wolfgang von Kempelen’den etkileyici bir bulufl yapmas›n› ister. Kempelen de “The Turk” ad›n› verdi¤i kendi kendine düflünerek satranç oynayabilen bir kukla makinesini icat eder. mparatoriçe Maria Theresa için yap›lan bu otomat› Kempelen 1770 y›l›nda 6 ayda bitirmifltir. Otomat, 120 cm. uzunlu¤unda, 105 cm. geniflli¤inde ve 60 cm. yüksekli¤inde akçaa¤açtan yap›lm›fl ve üzerine satranç tahtas› çizilmifl tekerlekli bir kabin önünde oturan b›y›kl› ve kaftanl› bir Türk robottan olufluyordu. Öndeki kapak aç›l›p kabinin ve Türk’ün içine bak›ld›¤›nda irili ufakl› pek çok kald›raç, makara ve baflka mekanik sistemler görülebilmekteydi. Kurularak çal›flan Türk, karfl›s›ndaki gönüllüyle satranç oynamaya bafllad›¤›nda, gözleri satranç tahtas›n› tar›yor, bafl›n› arada bir sallay›p satranç tafllar›n› eliyle hareket ettiriyordu. Yapt›¤› ifller bunlarla da kalm›yordu; pek çok oyunda rakibini yenmeyi de baflar›yordu. Yapt›¤› hamlenin bitti¤ini bafl›n› üç kez sallayarak belirten otomat, maç sonras›nda seyredenlerden gelen sorular›, satranç tahtas›n›n yan›nda bulunan özel bir tepside harfleri birlefltirerek yan›tlayabiliyordu.
‹
Robotun baflar›lar› Kempelen 1804’te Viyana´da öldükten sonra otomat birkaç kez el de¤ifltirdi ve son olarak Beethoven’in yak›n arkadafl› Johann Maelzel adl› bir makine mühendisinin eline geçti. Daha sonralar› ilk metronomu yapacak olan Maelzel, otomat› Kempelen’in o¤lundan sat›n alm›flt›. En büyük ününü bu dönemde kazanan otomat, 1809’da Napolyon’la oynad›. 1817-1837 tarihleri aras›nda tüm Avrupa’y› ve Amerika’y› gezen otomat, çal›flma mekanizmas› ve topluluklar üzerinde yaratt›¤› etki nedeniyle birçok
kitap ve makaleye konu oldu. “The Turk”, Napoleon Bonaparte, Benjamin Franklin gibi devrin önemli insanlar›n› yenmeyi baflararak dünya çap›nda bir flöhrete sahip olmufltu.
Küçük bir sürpriz! Tarihe geçmifl ilk “otomatik satranç makinesi” olarak bilinen bu cihaz, esasen bir robot de¤il, bir kand›rmacayd›. Makinenin içine gizlenen usta bir satranç oyuncusu, karmafl›k bir düzene¤i kullanarak Osmanl› k›yafetleri giymifl olan bir kuklay› hareket ettiriyordu. Uzun süreler nas›l çal›flt›¤› üzerinde fikirler yürütülen otomat›n içinde satrançta oldukça tecrübeli, cüce denebilecek boyutlarda biri vard›. 1787-1837 y›llar› aras›nda otomat›n içindeki kifli Jacques-François Mouret’tir. Kempelen’in ustal›¤› da seyredenlerin düflündü¤ü gibi bir makineye satranç oynatmas›nda de¤il, kutunun içinde hiçbir flekilde görebilme olana¤› olmayan birine satranç oynatabilmesidir. Makinenin içi seyirciye gösterildikten sonra cüce kutunun içine giriyor ve mum ›fl›¤›nda iki büklüm bir flekilde hem karfl›s›ndaki oyuncunun yapt›¤› hamleleri takip edebiliyor hem de otomat› yönetip karfl› hamleleri yapt›rabiliyordu. Kempelen, “satranç oynayan Türk”ün içinde bir insan saklamas› ve topluluklar› kand›rmas› nedeniyle birçok mekanikçi ve bilim adam› taraf›ndan flarlatanl›kla suçlanm›flt›r. Almancaya “getürkt” yani “içinde bir hilesi olan fley” kelimesi bu makineden gelmektedir. 1828’de Maelzel’in ölümünden sonra Philadelphia’da küçük bir müzeye konan otomat 1854’te ç›kan bir yang›n sonucunda tamamen yanm›flt›r.
Dr. Arif AKDEN‹Z FMV Özel Ifl›k Lisesi Türkçe - Sosyal Bilimler Bölüm Baflkan›
“The Turk”ün mat ettikleri aras›nda Benjamin Franklin ve Napoleon Bonaparte de yer al›yordu.
31
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 32
SPOR
Dünyada en popüler spor dal› olan futbol, tüm ülkelerde senelerdir erkek sporu olarak görülüyor. Ancak bu düflünce yap›s› yavafl yavafl yok olurken bayan futbol tak›mlar› ve bayan futbolcular›n say›s› her geçen gün art›yor.
Bayan futb lu Taylan Özgür YILMAZ FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Uygulamal› Dersler Bölüm Baflkan›
32
utbolun befli¤i ‹ngiltere’de 1850’li y›llarda modern futbolun temeli at›l›rken ilk futbol oynayanlar erkeklerdi. Ancak bayanlar›n bu sporla ilk tan›flmas› ve bu sporu sevmesi de yine ilk kez ‹ngiltere’de olmufltur. 1895’te, Britanya Bayanlar Futbol Kulübü (British Ladies Football Club) ad›yla ilk bayan futbol tak›m› kurulmufltur. Böylece bu kulüp, kendi bünyesinde oluflturdu¤u tak›mlarla ilk bayanlar aras› futbol karfl›laflmalar›n›n düzenlenmesini sa¤lam›flt›r. Bayan maçlar›n›n belirli bir popülariteye ulaflmas› ve oynanmaya bafllamas› 1950’li y›llardad›r. Bu y›llarda Avrupa’da ve ABD’de yo¤un bir genç futbol hareketlenmesi vard›r. Ayn› y›llarda Latin Amerika ülkelerinde de bayan futbolunun popülaritesi artm›flt›r. 1960-1970 y›llar› aras›nda dünyada bayan futbolu art›k iyice geliflmeye bafllam›fl ve ülkeler kendi içlerinde bayan ligleri oluflturmufllard›r. 1980’li y›llarda art›k ülkelerin bayan futbol ligleri bayan futbolu için yetersiz kalmaya bafllam›fl ve bu do¤rultuda resmî olmayan dünya flampiyonalar›, haz›rl›k maçlar›, kulüpler aras› flampiyonalar düzenlenmeye bafllanm›flt›r. Bu duru-
F
mu düzeltmek isteyen F‹FA ilk olarak bayanlar dünya flampiyonas›n›n resmî bir flekilde düzenlenmesi karar›n› alm›fl ve flampiyonan›n her 4 y›lda bir yap›lmas›na izin vermifltir. ‹lk Dünya Bayanlar Futbol fiampiyonas› 1991 y›l›nda Çin’de düzenlenmifltir. 1999 y›l›nda ABD’de gençler aras›nda yap›lan bir ankette “Favori sporcunuz kimdir?” sorusuna verilen cevaplarda, ABD Bayan Millî Tak›m oyuncusu Mia Hanun, Michael Jordan’dan sonra en yüksek oyu alarak Vince Carter’›, Tiger Woods ve Kobe Byrant gibi NBA y›ld›zlar›n› geride b›rakm›flt›r. Dönemin F‹FA Baflkan› Joseph S. Blatter o gün flu tarihî sözü söylemifltir: “Futbolun gelece¤i bayanlar›nd›r.” Futbol oyununun sadece erkeklere ait oldu¤unu düflünenler, bayanlar›n sosyal, psikolojik ve fizyolojik yap›lar›n›n futbola uygun olmad›¤›n› savunmaktad›rlar. Asl›nda bu düflünce, kad›n ve erke¤in sosyal rolleri ve gelenekler konusunda muhafazakâr tutumlardan kaynaklanmaktad›r. Son y›llarda dünyada ve ülkemizde say›lar› az olmayan genç k›zlar›n ve bayanlar›n anlaml› bir flekilde futbol aktivitelerine kat›l›m›,
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 33
liglerin düzenlenmesi, Avrupa ve Dünya flampiyonalar›n›n yap›lmas›, bayanlar aras›nda futbola olan ilgiyi art›rmaktad›r, dünyada 40 milyondan fazla bayan›n futbol oynad›¤› bilinmektedir.
Türkiye'de bayan futbolu Türkiye'de ilk bayan futbol tak›m› 1971 y›l›nda Haluk Hekimo¤lu’nun flahsi çabalar›yla ‘‹stanbul K›z Futbol Tak›m›’ ad› alt›nda kurulmufltur. 13 bayan sporcunun bir araya gelmesiyle kurulan bu tak›m 1973 y›l›nda Dostluk Spor ad›n› ald›. Ancak baflka bir bayan futbol tak›m› olmamas› nedeniyle genellikle maçlar›n› genç erkek futbol tak›mlar›yla veya futbolu b›rakm›fl futbolcular›n tak›mlar›yla yapt›lar. Dostluk Spor Bayan Futbol Tak›m›’n›n bas›n yoluyla kamuoyuna yapt›¤› ça¤r›lar, düzenledi¤i organizasyonlar ve gayretleri sonucunda k›sa sürede Türkiye genelinde birçok bayan futbol tak›m› kurulmufltur. 1982 y›l›nda kurulan Dinarsu Bayan Futbol Tak›m›’yla ivme kazanan bayan futbolu, 1993 y›l›nda, 16 tak›m›n kat›l›m›yla ilk Türkiye 1. Bayan Futbol Ligi oluflturulmufltur. Bayanlar Futbol Ligi’nin ilk flampiyonu Dinarsu Bayan Futbol Tak›m› olmufltur. Türkiye Bayanlar Futbol Ligi'nde üst üste dört kez flampiyon olan Dinarsu Bayan Futbol Tak›m›, 1997-1998 y›l›nda ekonomik problemler yüzünden ligden çekilmifltir. Bayan Millî Tak›m futbolcusu ve Dinarsu Tak›m›’n›n kaptan› Ayfle Kuru, Avrupa’ya transfer olan ilk Türk bayan futbolcu unvan›na sahiptir. Günümüzde Türkiye’de bayan futbolunun en önemli sorunlar›n› ekonomik nedenler, tesisleflememe, sosyolojik nedenler ve gerekli sporcu alt yap›s›na sahip olunamamas› olarak s›ralayabiliriz. Kulüpler, yönetim olarak tek yönetici ve onun kiflisel özelliklerine ve maddi deste¤ine ba¤l› olarak yönetilmektedirler. Yöneticinin maddi anlamda deste¤ini çekmesi kulüplerin kapanmas›na yol açmaktad›r. Tesis sorunu zaten ülkemizin en büyük sportif sorunlar›ndan birisidir. Sosyolojik anlamda, toplumumuzda bayanlar›n futbol oynamas› tam olarak kabul edilememekte ve ailelerin bu konuda k›zlar›na yeterli deste¤i sa¤lamad›klar› görülmektedir. Ülkemizde futbolun hâlen bir erkek oyunu oldu¤u görüflü çok fazlad›r. An-
Ifl›k Okullar› Bayan Futbol Tak›m›
cak son dönemlerde Futbol Federasyonunun özellikle bayan futbolunu gelifltirmek ve yayg›nlaflt›rmak ad›na çok önemli projeleri hayata geçirmesi, son iki senedir Millî E¤itim Bakanl›¤›n›n bayan futbolunu okul sporlar› içine almas› okullarda k›z ö¤renciler taraf›ndan futbolun daha da sevilmesini ve yayg›n bir flekilde oynanmas›n› sa¤lamaktad›r. Bunun sonucu olarak da futbol tak›mlar› ve lisansl› futbolcu say›s›nda önemli bir art›fl olmufltur. Yap›lan bu çal›flmalar›n olumlu ve baflar›l› sonuçlar verdi¤ini elimizdeki say›sal veriler do¤rultusunda görmekteyiz. 2005-2006 Sezonu’nda kulüp say›s› 7, lisansl› oyuncu say›s› 130; 2006-2007 Sezonu’nda kulüp say›s› 15, lisansl› oyuncu say›s› 296; 2007-2008 Sezonu’nda kulüp say›s› 25, lisansl› oyuncu say›s› 600 olmufltur.
Ifl›k Okullar› Bayan Futbol Tak›m›, 100 Y›ll›k Okullar Spor fiöleni kapsam›nda U-17 Türkiye Bayan Millî Futbol Tak›m›’yla bir gösteri maç› yapt›.
Ifl›k Okullar›nda bayan futbolu Ülkemiz bayan futbolundaki bu geliflmeler, okulumuzda da kendini göstermektedir. Özellikle beden e¤itimi derslerinde k›z ö¤rencilerimizin futbol oynama iste¤i ve futbola olan ilgilerinin çok fazla artt›¤›n› görmekteyiz. 11 TM s›n›f› ö¤rencilerimizden Elif Ataol, Gazi Üniversitesi Bayan Futbol Tak›m›’n›n profesyonel oyuncusudur ve U-19 Türkiye Bayan Millî Futbol Tak›m› kadrosunda da yer almaktad›r. FMV Ifl›k Okullar› 100 Y›ll›k Okullar Spor fiöleni kapsam›nda, bayan futbolunun geliflmesi ve yayg›nlaflt›r›lmas› için Türkiye Futbol Federasyonuyla birlikte bayan futbolu konulu bir panel gerçeklefltirdik. Yine bu do¤rultuda okulumuzda oluflturdu¤umuz K›z Futbol Tak›m›’m›zla U-17 Türkiye Bayan Millî Futbol Tak›m›’yla bir gösteri maç› düzenledik.
33
FYZY SAYI 12
2/19/ 9
2:47 PM
Page 34
TAR‹HTEN SAYFALAR
Çanakkale geçildi mi? Dr. Arif AKDEN‹Z FMV Özel Ifl›k Lisesi Türkçe - Sosyal Bilimler Bölüm Baflkan›
1
915'te “Çanakkale geçildi mi?” derseniz, yan›t “evet geçildi” olur. Çünkü Çanakkale deniz üstünden olmasa da deniz alt›ndan geçildi, hatta ‹ngiliz E11, E15, B11, Frans›z Saphire ve Turquoise (Müstecip Onbafl›) ve Avustralya’ya ait AE2 denizalt›lar› ‹stanbul'a kadar gelerek Karaköy Liman›'nda cepheye asker sevk›yat› için bekleyen bir Osmanl› gemisini torpillediler. Yine 1915 y›l› sonlar›nda, Gebze k›y›lar›nda denizalt›dan s›zan bir ‹ngiliz askeri, cepheye asker tafl›mak için kritik olan bir demir yolu köprüsünü havaya uçurdu. Bu olay, sabotaj tarihine denizalt›dan yap›lan ilk eylem olarak geçmiflti. Marmara Denizi'nde faaliyet gösteren denizalt› say›s› 13'tür, bunlardan sekizi savafl d›fl› kalm›fl
olmakla birlikte, Marmara Denizi'ne toplam 27 geçifl yap›l›r. Osmanl› kay›plar› 1 savafl gemisi, 5 gambot, 11 nakliye gemisi, 44 yük ve yolcu gemisi, 148 yelkenlidir.
En sa¤l›kl› kumafl I. Dünya Savafl› s›ras›nda hem Almanya hem de müttefiki Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu¤u’nda pamuk k›tl›¤› meydana gelmiflti. Ordunun giyim ihtiyac›n› karfl›lamakta s›k›nt› çekilince, Alman bilim insanlar› ›s›rgan otuyla az miktarda pamu¤u kar›flt›rarak, pamu¤un yerini tutacak uygun bir madde bulmay› baflard›lar. 1917’ye kadar bu maddeden 4 milyon ton üretilip ordunun giysi ihtiyac› karfl›land›.
Develerin memleketi öllerin vazgeçilmez ulafl›m arac› develerdir. Bilinenin aksine develerin ana vatan› Arabistan de¤il, Amerika k›tas›d›r. Develerin 4 milyon y›l önce Bering Bo¤az›’ndan geçerek Asya ve Afrika k›talar›na yay›ld›klar› kabul edilmektedir.
Ç
34