FYZY Dergisi - Sayı 19

Page 1

BAfiYAZI

De¤erli Ifl›kl›lar, Y. Müh. Tufan DURGUNO⁄LU Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu Baflkan›

25. y›l›n› kutlad›¤›m›z Ifl›k Okullar›n›n yay›n hayat›n› 6 y›ld›r sürdüren dergisi FYZY’nin yeni say›s›yla yine sizlere ulaflman›n mutlulu¤unu yafl›yoruz. Coflkuyla kutlad›¤›m›z 125. y›l›m›zda, ça¤dafl e¤itimin öncüsü olan kurumumuzu ve okullar›m›z›, daima ülkemizin ilk s›ralar›nda tutmak, daha ileriye tafl›mak ve gelifltirmek için bütün gücümüzle çal›fl›yoruz. Bu amaçla okullar›m›zda yapt›¤›m›z at›l›mlardan baz›lar›n› sizlere aktarmak isterim: Okullar›m›zda yabanc› dile verdi¤imiz önem ve yabanc› dil e¤itiminde yükselen hedeflerimiz do¤rultusunda, ana dili ‹ngilizce olan ö¤retmen say›m›z› son iki y›lda % 80 oran›nda art›rd›k. Ö¤rencilerimize yabanc› dil e¤itimiyle beraber birçok imkân da sunduk. ‹lkö¤retim 8. s›n›f ö¤rencilerimizin üç y›ld›r kat›lmakta olduklar› Cambridge PET s›navlar›na ek olarak bu y›l, hem ilkö¤retim 5. s›n›flar›m›z Cambridge Flyers hem de lise haz›rl›k s›n›flar›m›z Cambridge PET s›navlar›na girmekteler. Bu s›navlarda baflar›l› olan ö¤rencilerimiz, Avrupa Dil çerçevesine göre A2 ve B1 seviyelerine efl de¤er sertifika almaktalar. Ayr›ca Lise 11 ve 12. s›n›flardaki ö¤rencilerimiz, üniversitelerin haz›rl›k s›n›flar›n› atlamalar›n› sa¤layacak TOEFL s›nav›na ders programlar›yla haz›rlanmakta ve s›nav› alan ö¤rencilerimizin büyük ço¤unlu¤u baflar›l› olmaktad›r. Yabanc› dil e¤itiminde, güçlü ikinci yabanc› dil hedefimiz do¤rultusunda, Almanca ve Frans›zca ö¤renen ö¤rencilerimizden istekli olanlar, A1 ve A2 seviyelerine denk FIT 1 ve 2 ile DELF 1 ve 2 s›navlar›na girmekte ve neredeyse hepsi sertifika almaya hak kazanmaktad›rlar. Üniversite e¤itimlerini yurt d›fl›nda gerçeklefltirmeyi hedefleyen ö¤rencilerimize profesyonelce destek verebilmek amac›yla kadromu-

1

zu zenginlefltirdik ve ö¤rencilerimize dan›flmanl›k yapmak üzere kadromuza bir yurt d›fl› üniversite dan›flman› ald›k. Ö¤rencilerimizin dünyadaki yay›nlar› izleyebilmeleri, genifl bir düflünce perspektifini ortaya koyabilmeleri zengin bir kütüphaneyle mümkün olabilir. Bunun gere¤i olarak kütüphanelerimizin Türkçe kaynaklar›na ek olarak yabanc› dilde yaz›lm›fl kitap say›lar›nda, süreli yay›nlarda, dijital kaynaklarda her y›l ortalama % 15 oran›nda art›fl sa¤lamaktay›z. E¤itim kalitemizi art›rmak için ö¤retmenlerimizin geliflimine de katk› sa¤lama gereklili¤inin bilinciyle ö¤retmenlerimizin yurt içi ve d›fl›nda düzenlenen hizmet içi e¤itimlere ve konferanslara kat›lmalar›n› sa¤lamaktay›z. Küreselleflen dünyam›zda, ö¤rencilerimize uluslararas› boyut kazand›rmak amac›yla okullar›m›z, CIS (Uluslararas› Okullar Birli¤i)’e üye olmufl; önce Ayaza¤a Kampüsü, bu kurum taraf›ndan akredite edilmifltir. Erenköy Kampüsü de akreditasyon sürecini tamamlamaktad›r. ‹ki y›l içinde Niflantafl› Kampüsü de akreditasyona bafllayacakt›r. Ayr›ca AFS ve Comenius gibi programlarla ve yabanc› ülkelerdeki kardefl okullarla uluslararas› de¤iflim programlar› düzenlenerek ö¤renci ve ö¤retmenlerimizin geliflimlerine katk› sa¤lanmaktad›r. Bu sevindirici geliflmelerle beraber, bugünlerde derin bir üzüntü de yaflad›k. Ayaza¤a Ifl›k Lisemizde 2003 y›l›ndan beri say›s›z ö¤renci yetifltiren, onlara düflünmeyi ö¤reten sevgili ö¤retmenimiz Nil Ça¤layan’› kaybettik. Kendisini her zaman sevgi ve minnetle anaca¤›z. Feyziye Mektepleri Vakf›, anaokulundan üniversiteye ça¤dafl e¤itimin öncüsü olarak, “önce iyi insan yetifltirme” ilkesiyle sanat›, kültürü, sporu insan›n vazgeçilmezleri olarak görerek geliflimini sürdürecektir. Sayg›lar›mla

3


FMV HABERLER

Sporda yüzy›ll›k dostluk:

FMV Ifl›k Okullar› 100 Y›ll›k Okullar 9. Spor fiöleni ‹stanbul’da bulunan ve 100 y›ldan fazla süredir e¤itim-ö¤retime hizmet eden okullar›n ö¤rencilerini, sporun, bar›fl, dostluk ve kardefllik ilkeleri do¤rultusunda bir araya getiren “FMV Ifl›k Okullar› 100 Y›ll›k Okullar 9. Spor fiöleni”, Ayaza¤a Kampüsü’nde gerçekleflti. Futbol, basketbol, voleybol, yüzme ve masa tenisi branfllar›nda gerçeklefltirilen spor flölenine bu y›l 32 okul kat›ld› ve yar›flmalarda 920 sporcu - ö¤renci yer ald›. fiölen kapsam›ndaki müsabakalarda, branfllara göre; voleybolda 22, futbolda 23, basketbolda 21, masa tenisinde 12, yüzmede 15, teniste 11 okul yar›flt›. Son derece e¤lenceli geçen flölenin aç›l›fl›ndaki sportif gösteriler de büyük ilgi gördü.

Spora Ifl›k Tutanlar 2011 100 Y›ll›k Okullar 9. Spor fiöleni kapsam›nda FMV Ifl›k Okullar› ö¤renci, veli ve ö¤retmenleri bu y›l da “Spora Ifl›k Tutanlar”› belirledi. “Spora Ifl›k Tutanlar 2011” ödülleri, Niflantafl› Kampüsü’nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Törende Ifl›kl› ö¤renciler, uzun y›llard›r Türk sporuna verdikleri hizmetlerden dolay› fienes Erzik, Süleyman Seba ve Mahmut Özgener’e Hizmet Ödüllerini sundular. Bu y›la özel olarak verilen 125. Y›l Özel Ödülü’nün sahipleriyse Bülent Eken ve merhum Özhan Canayd›n oldu. Canayd›n’›n ödülünü, efli Asuman Canayd›n ve torunu Ali Talat Diniz ald›. Spora Ifl›k Tutanlar 2011’de Cenk Akyol, Y›l›n En ‹yi Ç›k›fl Yapan Sporcusu; Neslihan Darnel, Y›l›n Sporcusu; Basketbol Erkek Millî Tak›m›, Y›l›n Tak›m›; Fabian Ernst, Y›l›n Futbolcusu; Turgay Demirel, Y›l›n Spor Adam›; Mehmet Demirkol, Y›l›n Spor Yazar›; R›dvan Dilmen, Y›l›n Spor Yorumcusu; %100 Futbol, Y›l›n Spor Program› seçildi. Üniversiteler aras› yüzme yar›fllar›nda, yar›fl› b›rakarak, aya¤›na kramp giren rakibini kurtaran Ayhan Tuzlal› Fair Play Ödülü’ne ve dünya üçüncüsü olan Ampute Millî Futbol Tak›m›m›z Onur Ödülü’ne lay›k görüldü. Cüneyt Çak›r ve Ümit Sokullu’nun Y›l›n Hakemi Ödülü’nü ald›klar› törende Y›l›n Sponsoru da THY seçildi.

4


FMV IfiIK OKULLARI 6. SATRANÇ TAKIM YARIfiMASI FMV Ifl›k Okullar› 6. Satranç Tak›m Yar›flmas›, Feyziye Mektepleri Vakf›n›n ana sponsorlu¤u ve Türkiye Satranç Federasyonunun ifl birli¤iyle Ayaza¤a Kampüsü’nde gerçeklefltirildi. Yar›flma, Türkiye’de yap›lan en kapsaml›, okullar aras› satranç tak›m yar›flmas› olma özelli¤ini bu y›l da korudu. Etkinlikte, dört kategoride gerçekleflen yar›flmalar›n yan› s›ra, geçti¤imiz y›l oldu¤u gibi bu y›l da anaokullar› kategorisinde derecelendirme yap›lmayan 4 turluk “FMV Ifl›k Anaokullar› 2. Satranç fiöleni” de yer ald›. Toplam 104 ayni ödül, 20 kupa, 200 madalya, 20 flilt; anaokullar› kategorisinde her kat›l›mc›ya ayni ödül paketi ve madalya verilen FMV Ifl›k Okullar› 6. Satranç Tak›m Yar›flmas› ve FMV Ifl›k Anaokullar› 2. Satranç fiöleni’ne kat›lan 30 üniversite, 60 lise, 95 ilkö¤retim okulu ve 43 anaokulundan toplam 300 tak›m, üç gün boyunca satranç keyfi ve heyecan›n› yaflad›.

Sahnede “Dü¤ün” vard› Ayfle Bayramo¤lu’nun yazd›¤›, Tilbe Saran’›n yönetti¤i “Dü¤ün” adl› tiyatro oyunu, Muvaffak Benderli Salonu’nda izleyiciyle bulufltu. Bir dü¤ün telafl› içinde, iki ailenin bireylerinin kendi hikâyelerini anlat›rken birbirleriyle ama asl›nda kendileriyle ve “kim olduklar›” gerçe¤iyle yüzleflmelerini anlatan oyun, izleyicinin büyük be¤enisini kazand›. Oyunda rol alan Güler Ökten, Zerrin Sümer, Tilbe Saran, fiebnem Sönmez, Evren Ercan, Serpil Göral, Eda Çatalçam ve Maria Akgüllü gibi de¤erli tiyatro sanatç›lar›n›n performanslar›, izleyicilere mükemmel bir tiyatro akflam› yaflatt›.

5


FMV HABERLER

Emekleri nesillerde, isimleri Ifl›k’ta baki... FMV Ifl›k Okullar›na emek vermifl iki de¤erli isim Ifl›k’ta ebedileflti. Ayaza¤a Kampüsü’ndeki spor salonuna “Dr. Özge Sezerman Spor Salonu”, Niflantafl› Kampüsü’ndeki anaokulu oyun bahçesine de “Bedriye Yetifl Oyun Bahçesi” ad› verildi. ‹sim sahiplerinin de kat›ld›¤› aç›l›fl törenleri, Ifl›k’›n köklerine, ona emek verenlere gösterilen vefa ve flükran› yans›t›yordu. DR. ÖZGE SEZERMAN SPOR SALONU

1998 y›l›nda Ifl›k Spor Kulübünün kurulma aflamalar›nda vak›f baflkanl›¤›yla birlikte yürüttü¤ü çal›flmalar›yla, sporun e¤itimle birleflmesinde büyük etken olan Say›n Dr. Özge Sezerman, Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Spor Kulübümüzün yap›lanmas›nda da en çok eme¤i geçen insanlardan biri oldu. Kulübümüzün kuruluflundan itibaren baflkanl›¤›n› yapan Sezerman, hâlen bu görevini sürdürüyor. 1996-1998 y›llar›nda Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu Baflkanl›¤› görevinde bulunan Dr. Özge Sezerman, Ifl›kl› ö¤rencilerin yaflamlar›nda her zaman var olmas› arzulanan spor al›flkanl›¤›n› ve “Bu okul, önce iyi insan yetifltirir.” felsefesini gerçeklefltirmede önemli katk› sa¤lad›. Ayaza¤a Kampüsü’ndeki spor salonu art›k “Dr. Özge Sezerman Spor Salonu” olarak an›lacak.

6

BEDR‹YE YET‹fi OYUN BAHÇES‹ Yaflam tecrübesi, bilgi birikimi, ifline olan profesyonel tavr›, inanc› ve örnek kiflili¤iyle binlerce çocuk yetifltiren, yetene¤i ve üstün nitelikleriyle gönüllerde taht kuran, unutulmaz hocalar›m›zdan ve okul öncesi e¤itimin duayenlerinden olan Bedriye Yetifl, do¤um yeri olan Edirne’de, 1952 y›l›nda Edirne K›z Enstitüsünden mezun olduktan sonra, 1958 y›l›nda Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar›nda yuva ö¤retmeni olarak çal›flmaya bafllad›. Bedriye Yetifl bu görevini 1969 y›l›na kadar sürdürdü ve 1969 y›l›nda Anaokulu Müdürü oldu. 2000 y›l›na kadar süren bu görevinde de¤erli çal›flmalarla ö¤retmenlerimize liderlik etti. 2000 y›l›nda FMV Yönetim Kurulu Dan›flmanl›¤›na getirilen Bedriye Yetifl, 2002 y›l›nda emekli oldu. 1958-2002 y›llar› aras›nda 44 y›l boyunca Vakf›m›za ve Anaokulumuza büyük de¤erler katt›. Niflantafl› Kampüsü’ndeki anaokulu oyun bahçesi art›k “Bedriye Yetifl Oyun Bahçesi” olarak an›lacak.


Ladies and Gentlemen müzik ziyafeti Ladies and Gentlemen konseri, izleyenlere unutulmaz bir müzik ziyafeti yaflatt›. Grup, konserde, Broadway ve Westend müzikallerinin yan› s›ra caz standartlar›, popüler film müzikleri ve ülkemize ait müziklerden özel aranjmanlar sundu. 2005 y›l›nda Çelik Kasapo¤lu taraf›ndan kurulan ve Türkiye’nin önemli müzisyenleriyle de çal›flan Ladies and Gentlemen, ayn› zamanda müzikal tiyatronun Türkiye’deki en önemli temsilcileri aras›nda yer al›yor.

60’lar›n tükenmeyen enerjisi:

TANGO CATZ! Unutulmaz bir tango akflam›

FRIENDS KONSER‹ Friends konserinde, Elvis Presley, Beatles, Bob Dylan, Eric Clapton’tan en güzel flark›lar, Muvaffak Benderli Salonu’ndaki müzikseverleri 60’lar›n coflkusuna götürdü. Müzikseverler, Friends toplulu¤unun her biri ifl adam› olan ama 60’lar›n enerjisinden bir fley kaybetmemifl üyelerinin seslendirdi¤i Rock, Country ve Latin müzi¤inin en güzel örnekleriyle mükemmel bir müzik akflam› yaflad›lar. Konserde sahneye ç›kan genç izleyicilerin danslar› da geceye ayr› bir nefle katt›. Danimarka’da devletin tek resmî flehir orkestras› olan ve Ocak 2010’da, iki y›lda bir aç›lan yar›flmay› kazanarak, Svendborg flehrinin orkestras› seçilen “Svendborg Stadsensemble Tango Catz Toplulu¤u”, müzikseverlere Niflantafl› Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu’nda unutulmaz bir tango akflam› yaflatt›. Dört bayan sanatç›dan oluflan kuartetin repertuvar›nda, ço¤unlukla Arjantinli besteci Astor Piazzolla’ya ait eserlerle geleneksel tango ve klasik müzi¤in her döneminden parçalar yer ald›.

7


FMV HABERLER

50. sanat y›l›nda

Süleyman Saim Tekcan’dan “‹doller” Türk resim sanat›n›n duayeni ve bir ekolün yarat›c›s› Süleyman Saim Tekcan, sanat yaflam›n›n 50. y›l›nda, “‹doller” sergisiyle Galeri Ifl›k Teflvikiye’ye konuk oldu. Yo¤un sanatsal üretimi, e¤itimci kimli¤i ve Türkiye’de özgün bask› resminin geliflimine katk›lar›yla Türk sanat›nda önemli bir yere sahip olan Süleyman Saim Tekcan, 50. sanat y›l›nda daha önce görülmemifl eserlerini Galeri Ifl›k Teflvikiye’de sergiledi. Bu y›l 125. y›l›n› kutlayan okullar›m›zda e¤itimci kimli¤i ile uzun y›llar var olan, Ifl›k Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kurucu Dekan› Tekcan’›n, Galeri Ifl›k Teflvikiye için haz›rlad›¤› özel kiflisel sergisi, sanatseverlerden büyük ilgi gördü.

Gürbüz Do¤an Ekflio¤lu “Bitmeyen Öykü” sergisi

fiahin Paksoy Resim ve Heykel Sergisi

Felsefe, siyaset ve fliir üzerine düflüncelerini polemikçi bir üslupla harmanlayarak çal›flmalar›na sosyo-politik elefltiri ve mizah unsurunu tafl›yan ünlü sanatç› Gürbüz Do¤an Ekflio¤lu, Galeri Ifl›k Teflvikiye’de “Bitmeyen Öykü” sergisiyle sanatseverlerle bulufltu. Sanatç›n›n “Bitmeyen Öykü” sergisinde, önceki resimlerinde kulland›¤› k⤛t üzerine rapidograf ve airbrush tekni¤inden farkl› olarak orta büyüklükteki ya¤l› boya resimleri de yer ald›.

‹stanbul Rotary Sanat Ödülü Kazananlar Sergisi ‹stanbul Rotary’nin, genç ve yetenekli sanatç›lar›n e¤itimlerine, kariyerlerine, tan›t›mlar›na destek olmak amac›yla düzenledi¤i “‹stanbul Rotary Sanat Ödülü” sahiplerinin yap›tlar›, di¤er yap›tlar›yla birlikte Galeri Ifl›k Teflvikiye’de sergilendi. Bu y›l seçilen ilk dört yap›t›n sanatç›lar› Elif Aydo¤du A¤atekin, Ozan Gezer, Seçkin Pirim ve Seyit Mehmet Buçuko¤lu oldu.

8

Geleneksel kültür ögelerinden beslenerek oluflturdu¤u özgün üslubuyla ça¤dafl resim sanat›n›n de¤erli isimleri aras›nda an›lan fiahin Paksoy “Resim ve Heykel” sergisiyle Galeri Ifl›k Teflvikiye’ye konuk oldu. Orta Asya’dan Anadolu’ya, Bizans’tan Osmanl›ya kadar geleneksel kültür ögelerini kendine has üslubuyla yorumlayan sanatç›n›n resimleri ve resimlerindeki figürlerden hareket ederek yaratt›¤› küçük boyutlu figüratif heykelleri, sanatseverlerden büyük ilgi gördü.


E⁄‹T‹MC‹ GÖZÜYLE

Standartlaflma üzerine lkeler tüm okullar›nda, okullar da tüm s›n›flar›nda ayn› e¤itim kalitesini sunmay› hedefledikleri zaman, merkezî yönetim ve planlamayla e¤itimin ögelerini kontrol etmeye çal›fl›rlar. Ülkemizdeki model, e¤itimin bir “verme” sistemi oldu¤u; yani ö¤retmenlerin, e¤itim ve ö¤retimi gerçeklefltirdikleri etkinliklerle karfl›lar›ndaki ö¤rencilerine aktarmalar› üzerine kurulu oldu¤undan, ciddi bir standartlaflma tutkusu görülmektedir. Ö¤retmenlerin neleri ö¤retecekleri belli: Standart müfredat var. Kaç saatte ö¤retecekleri belli: Standart ders programlar› var. Nelerin nas›l ölçülece¤i belli: Standart s›navlar var. Okullar›n nas›l tasarlanaca¤› belli: Standart ölçüler, standart yönergeler var… Ve tabii, bütün bu e¤itim-ö¤retim ifllerinin standartlara uygun yürütülüp yürütülmedi¤ini kontrol edecek teftifl sistemi ve müfettifller... Birçok okulda ve hatta üniversitede ayn› seviyeye giren ö¤retmenler, ayn› ders planlar›, ayn› etkinlikler, ayn› sorular, ayn› çal›flma ka¤›tlar› ve ödevleri kullan›rlar. Amaçlanan, bu ö¤rencilerin, ö¤retmenleri kim olursa olsun, ayn› kalitedeki e¤itimi almalar›d›r. Bu modele “teacher-proof” diyebiliriz; yani “ö¤retmene dayan›kl›” sistem... Bir de kaliteli e¤itim verme hedefine baflka türlü ulaflmay› hedefleyen Finlandiya modeline bakal›m: Temel ö¤retim program› ortakt›r ama sadece genel kazan›mlar boyutunda. Bunun d›fl›nda ö¤retmenlerin hangi kitab› kullanacaklar›, hangi aktiviteleri yapacaklar›, hangi de¤erlendirme yöntemlerini kullanacaklar› kendi tercihleri. Standart olan bir tek öge var; o da ö¤retmen yetifltirme program›. Baflvuranlar›n, birçok elemeden sonra ancak % 10’unun E¤itim Fakültelerine al›nd›¤›, çok ciddi stajlarla pratik becerilerinin gelifltirildi¤i; yüksek lisans flart›yla pedagojik veya alan bilgilerinin derinleflti¤i bir sistem. ‹flte bu model ile yetiflen ve deneyimli mentorlarla geliflimine devam eden ö¤retmenlere merkezî yönetim öyle güveniyor ki, yapt›klar› e¤itim faaliyetlerini yönetme veya denetleme çabas›na girmiyor. Tekrar birinci modelimize dönelim. E¤itim ve okullar›m›z neden böyle tasarlanm›fl? Hâlen kullanmakta oldu¤umuz e¤itim ve okul modeli, yüz y›l› aflk›n bir süre öncesinden kalma. O zamana kadar çocuklar taklit ederek,

Ü

büyüklere ve ustalara sorarak, uygulayarak ö¤renirken endüstri devrimi ve ifl gücüne kat›lan anne babalar›n aile ve meslek yap›s›n› de¤ifltirmesinin etkisiyle birileri ç›k›p demifl ki: “Çocuklar›n görerek, yaparak, deneyerek ö¤renmeleri yerine ö¤retmenlerden dinleyerek ö¤renmeleri daha “verimli” olacak.” Ve hâlen uygulanmakta olan okul modeli kurulmufl. Modeli kuran da politikac›lar, e¤itimciler de¤il. Sanayi devrimi sonras›nda fabrikalar nas›l tasarland›ysa okullar da öyle tasarland›. Yani verimlilik anlay›fl›yla; “Scientific Management” yani bilimsel yönetim ile. Çocuklar yafllar›na göre bölündü, derslik dedi¤imiz kutucuklara ayr›ld›, dersliklere en ekonomik flekilde koyulabilecek ve çocuklar›n hareketlerini k›s›tlayacak ve hep ö¤retmene bakmalar›n› sa¤layacak oturma düzenleri getirildi. 40 dakikal›k sürelere ders denildi; her 40 dakikada bir zil çald›, dersler de¤iflti. Çocuklar her 40 dakikada bir kitaplar›n› kapad›lar, baflka derslerin defterlerini açt›lar. Aynen fabrika üretim band› gibi. C›vata koy, c›vata s›k›flt›r, kapa¤› çevir, kutuya koy, paketle, üstünü kapa, d›flar› yolla. Bu modelde ö¤retmenlerin de aynen ö¤renciler gibi, rollerini yerine getiren robotlara dönüfltü¤ü düflünülebilir. “Overschooled But Undereducated” adl› kitab›yla klasik e¤itim ve okul modelini elefltiren John Abbott’un bahsetti¤i bir benzetmeyi anlatmak istiyorum. Tavuk fabrikalar›nda yetifltirilen piliçler, küçücük bölmelerde tutulur, belli aral›klarla yemleri ve sular› önlerindeki kanallara iletilir; yetifltirme yöntemi en uygun ›fl›k ve ›s› koflullar› saptanarak uygulan›r, bu s›rada müzik bile kullan›l›r. Sonuçta çocuklar, pardon, tavuklar, çok “baflar›l›” bir flekilde sürekli yumurtlarlar. Ama çevre koflullar›ndaki en ufak bir de¤ifliklikte, örne¤in; yemleri gelmedi¤inde yiyecek bulmaktan acizdirler. ‹çeriye bir tilki girse, hiç hareket etmelerine izin verilmedi¤i için kaslar› geliflmedi¤inden, de¤il kendilerini kurtarmak, ayakta bile duramazlar. Bir de çay›rda, bahçede büyüyen tavuklar› düflünün. Kesinlikle di¤erleri kadar “baflar›l›” de¤ildirler ama hem kendi bafllar›na hayatlar›n› sürdürmeyi hem de tehlikelerle, sorunlarla bafl etmeyi baflar›rlar. Sizce, çocuklar›m›z hangi koflulda yetiflsinler?

Dr. Betti DELEV‹ FMV Yönetim Kurulu E¤itim Dan›flman›


KAPAK

Sinemay› sevmek hayat› sevmektir Necip SARICI Lale Film Sahibi ve Yöneticisi

Feyziye Mektepleri Vakf›, 125. y›l etkinlikleri kapsam›nda, Niflantafl› Kampüsü’nde, Lale Film - Necip Sar›c›’n›n özel koleksiyonundan, ço¤u ilk kez görülen seçkilerin yer ald›¤› “Çok Yaflas›n Türk Sinemas›” sergisini gerçeklefltirdi. Sergi, Türk sinema tarihine ›fl›k tutarken büyük bir be¤eni de toplad›.

B

iz de “Çok yaflas›n Türk sinemas›” diyerek bafllad›k söze… Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar›nda gerçeklefltirdi¤imiz sergi, 97 y›ll›k Türk sinemas›ndan kesitler sundu sinemaseverlere… Özgün ve ço¤u ilk kez görülen set foto¤raflar›, tarihin sayfalar› aras›ndan yeniden canlanan afiflleri, unutulmaz filmlerin çekildi¤i ve dönemin tekni¤ini anlatan kameralar›, yönetmenlerin el yaz›s› notlar›, çizimleriyle tarihsel de¤ere sahip ve bir filmin çekim öyküsünü anlatan senaryolar› ve di¤er pek çok özgün objesiyle, izleyenleri Türk sinema tarihinde bir zaman yolculu¤una götüren bir sergi gerçeklefltirdik. Sergimizi, Lale Film - Necip Sar›c› arflivi ve özel koleksiyonunda yer alan binlerce belge ve

10


E⁄‹T‹MC‹ GÖZÜYLE

MURADIN TÜRKÜSÜ (1965) Yönetmen: At›f Y›lmaz Oyuncular: Fikret Hakan, Pervin Par, Ercan ‹nangiray

obje aras›ndan titiz bir seçkiyle gerçeklefltirdik. ‹zleyenlerin ve sergiyi onurland›ran sanatç›lar›n an› defterinde ifadelendirdi¤i be¤enileri de bizlere büyük bir mutluluk verdi. Feyziye Mektepleri Vakf›, 125 y›ll›k tarihinde her zaman ça¤dafl e¤itimin öncü kurumu olma misyonunu sürdürürken, e¤itimin sanats›z olamayaca¤› bilinciyle, daima sanat›n yan›nda, sanat›n ve sanatç›n›n destekçisi olma özelli¤ini tafl›yor. Feyziye Mektepleri Vakf›, bu sergiyle de sinemaseverlere ve ö¤rencilerine 7. sanat›n Türkiye’deki serüvenini aktarma, sinema sanat›n›n gücünü ve önemini vurgulama, Türk sinema tarihini anlatma aç›s›ndan önemli bir sanatsal etkinli¤i de gerçeklefltirmifl oldu. Serginin ard›ndan izleyenlerin “Doyamad›k.” sözüne karfl›l›k FYZY dergisinin bu say›s›nda, hiç yay›nlanmam›fl set foto¤raflar›yla sergimizi tekrar an›msatmak, sineman›n an›lar›n› yaflatmak istedik. Kültüre ve sanata son derece önem veren ve “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” diyen Yüce Kurtar›c›m›z Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sinemay› da son derece önemli anlat›m arac›, güçlü bir sanat olarak görmüfl ve bizleri bu alana yönlendirmiflti. Ata’m›z›n ‹zmir’de 1924 y›l›nda gerçekleflen bir film seyir hikâyesini de Gazi’nin tan›y›p sevdi¤i Lale Film’in kurucusu Cemil Filmer’in “Hat›ralar” kitab›ndan naklederek bu an›y› sayfalar›m›zda sizlerle paylaflmak istedik.

At›f Y›lmaz Fikret Hakan

Fikret Hakan Pervin Par Ercan ‹nangiray


KAPAK

12

ZORAK‹ M‹LYONER (1962) Yönetmen: Orhan Elmas Oyuncular: Orhan Günfliray, Filiz Ak›n

KÜLHAN AfiKI (1962) Yönetmen: Osman F. Seden Oyuncular: Orhan Günfliray, Hulusi Kentmen, Hayri Caner

BAHÇEVAN (1963) Yönetmen: Nejat Saydam Oyuncular: Zeki Müren, Belgin Doruk, Behzat Butak

KUMPANYA (1958) Yönetmen: At›f Y›lmaz Oyuncular: Mehmet Aslan, Ahmet Tar›k Tekçe, Ertu¤rul Sadi Tek

BATTI BALIK (1962) Yönetmen: At›f Y›lmaz Oyuncular: Fikret Hakan, Filiz Ak›n

SÜRTÜ⁄ÜN KIZI (1967) Yönetmen: Ertem E¤ilmez Görüntü Yönetmeni: Kriton ‹liadis Oyuncular: Önder Somer


UYKUSUZ GECELER (1969) Yönetmen: Orhan Aksoy Oyuncular: Münir Özkul, Ediz Hun

UYKUSUZ GECELER (1969) Yönetmen: Orhan Aksoy Oyuncular: Münir Özkul, Ediz Hun, Hülya Koçyi¤it

ATATÜRK’Ü ‹K‹NC‹ GÖRÜfiÜM ‹zmir’de s›cak bir gündü. ‹zmir’in meflhur s›ca¤›... Lale Sinemas›’n›n önünde oturuyorum. Bekliyorum ki imbat ç›ks›n da biraz serinleyeyim. O günlerde de Atatürk’ün ‹zmir’e gelece¤i söyleniyor. Ben böyle orada otururken alk›fl sesleri, ba¤r›flmalar duydum. Sinema, tam ‹stasyon Caddesi’nin üzerinde oldu¤u için geçen arabalar› görüyorum. Me¤er Mustafa Kemal’in arabas› geçiyormufl. Geldi ve yel gibi geçti. Tabii aya¤a kalkarak selamlad›m. O geçtikten bir müddet sonra, Kuleli Askerî Lisesinden s›n›f arkadafl›m Atatürk’ün küçük yaveri Muzaffer K›l›ç ç›kt› geldi. “Atatürk seni görmüfl, köflke ça¤›r›yor.” dedi. Bana bir kart verdi. Hayret etmifltim. Beni nereden gördü, görmedi ise burada oldu¤umu nereden bildi? Neyse hemen kalkt›m, y›kand›m, giyindim ve haz›rland›m. Kald›¤› yer, Göztepe’de Uflflakizade Muammer Bey’in bir tepe üzerinde bulunan köflkü idi. Köflkün etraf› laz bafll›kl› askerler ile çevrili idi. Muzaffer’in verdi¤i kart› göstererek köflke girdim. Köflk bir tepe üzerinde idi. Önünde afla¤›lara do¤ru uzanan bir bahçe ve bahçenin hemen yan›nda cadde vard›. Geceleri Mustafa Kemal’in buradan geçen fener alaylar›na, kalabal›¤a hitap ederdi. Bahçeden geçen yolu yürüyerek köflkün önüne kadar gittim. Masada generaller, vekiller, ricalden adamlar vard›. Atatürk’ün sa¤ taraf›nda Latife Han›m oturuyordu. Beni ça¤›rd›, sol taraf›na oturttu. Ne yap›p etti¤imi sordu. Ben de kendisine ‹zmir’de sinemac›l›k yapt›¤›m›, elimde kendilerinin Halide Edip Han›m’la birlikte cephe teftiflleri s›ras›nda çekilmifl filmleri oldu¤unu, arzu ederlerse hemen buraya bir perde kurarak gösterebilece¤imi söyledim. Çok memnun oldular ve izlemeyi arzu ettiklerini bildirdiler. Atatürk bana da içki ikram etti. Kendi eliyle bir zeytin tanesi verdi. Ben espri olsun diye kendilerine “Pafla’m, biliyorsunuz, içki yasa¤› var. Ben buradan kalk›p eve giderken yalpalarsam sonra komiser beni yakalar.” dedim. Gülerek “Sen iç, iç... Ben o yasa¤›, bu meredi a¤z›ndan içenlere de¤il, burnundan içenlere

1

koydum.” diye cevap verdi. Saat bir buçuk civar›nda müsaade isteyerek kalkt›m, eve gittim. Ertesi gün kalkan vapurla ‹stanbul’a hareket ettim. Filmler, Ordu Film Merkezi’ndeydi. Merkez, Y›ld›z’a tafl›nm›flt›. Oraya gittim, imza mukabilinde filmleri alarak geri döndüm. ‹zmir’e var›nca bir gözden geçirdim, evet, gösterime haz›rd›lar. O gece köflke gidecektim. Yan›ma makinist çocuklardan iki kifli alarak köflke gittim. Atatürk yine mutad olarak sofras› bafl›ndayd›, etraf›nda epeyce kalabal›k vard›. Latife Han›m da oradayd›. Biz bahçenin münasip bir köflesine makineyi ve perdeyi kurduk. Atatürk’ü gözetlemeye bafllad›m çünkü yan›ndaki erkân ile önemli fleyler konufluyor olabilirlerdi. Bir ara, konuflman›n kesildi¤i s›rada, yan›na yaklaflarak: “Efendim, arzu etti¤iniz filmler haz›rd›r, emir verirseniz, gösterelim.” dedim. Atatürk,”Biraz dinlen, ben vakti gelince haber veririm.” dedi. Ben çekildim. Bir süre sonra filmi göstermemizi istediler. Makineyi çal›flt›rarak filmi gösterdik. Sonunda fiarlo (Charlie Chaplin)’nun “fiarlo ‹dama Mahkûm” adl› komedisi ile gösteriye devam ettik. Bu film, fiarlo filmleri aras›nda en baflar›l›s› say›lmaktayd›. Atatürk, perdede cereyan eden olaylara o kadar çok güldü ki beni yan›na ça¤›rarak: “Cemil, hayat›mda bu kadar güldü¤ümü hat›rlam›yorum, flunu bir daha seyretsek, olmaz m›?” dedi. “Peki, tabii Pafla’m, istedi¤iniz kadar gösterebiliriz.” dedim. Bir daha fiarlo’yu seyrettikten sonra, kendisinin bulundu¤u cephe filmlerinin son k›sm›na geçtik. O gün çok heyecanl›, coflkulu bir gün olmufltu. Film gösterisi bittikten sonra, yine ayn› coflkun tezahürat aras›nda, Pafla hazretleri ve mahiyetleri arabalar›na bindiler ve köflkten ayr›ld›lar.

1Lale Film’in kurucusu Cemil Filmer’in “Hat›ralar” adl› ki-

tab›ndan...

Kapak foto¤raf› ve set foto¤raflar› Lale Film arflivi - Necip Sar›c› koleksiyonundan al›nm›flt›r.

13


FMV E⁄‹T‹M

Kültürler Aras› DE⁄‹fi‹M PROGRAMLARI FMV Ifl›k Okullar›, Türk Kültür Vakf› - AFS Programlar› ifl birli¤iyle ö¤retmen ve ö¤rencilere katma de¤er yaratan kültürler aras› de¤iflim program ve projelerini hayata geçiriyor.

Fatma AKGÜN Türk Kültür Vakf› Müdürü

14

L

ise ö¤rencisiyken aile bireyleri yaflad›klar›m›n en güzel y›llar›m oldu¤unu söylediklerinde, bu sözlerini hayretle karfl›lard›m. S›navlara haz›rlanmak, ders çal›flmak ne kadar zevkli olabilirdi? Oysa y›llar geçtikçe anlad›m ki hayat, her alanda bizlerden en yüksek puanlar› bekliyor, de¤il mi? Okulda s›n›f geçmek için 50 yeterliyken hayata at›ld›¤›m›zda idare eder sonuçlar›n yerini baflar› zorunluluklar› al›yor. Hayat, bizden sürekli 100 puan almam›z› istiyor. Gençlerimizi hayata haz›rlayan e¤itim kurumlar›m›za, birçok alanda baflar›l› bireyler yetifltirme konusunda büyük sorumluluklar düflmektedir. H›zla küreselleflme sonucu co¤rafik s›n›rlar›n ortadan kalkmas›, iletiflim kanallar›n›n geliflmesi ile bireylerin dünyay› dolaflma yetenekleri artm›fl ve farkl› ortamlara uyum sa¤lamak, farkl› kültürlerden bireylerle bir arada yaflayabilmek, onlar›n kültürlerini anlamak önem kazanm›flt›r. Ö¤rencilerinin hayat›n her alan›nda baflar›l› olmalar›na önem vermenin yan› s›ra, iyi insan yetifltirmeyi hedefleyen Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar›, çok yönlü ö¤retim ve e¤itim programlar› ile kültürler aras› anlay›fl›n toplumda yayg›nlaflt›r›lmas›, hem genç nesiller hem de genç nesiller üzerinde en büyük çarpan etkisine sahip okullar›n kültürler aras› iletiflim konusunda bilinçlenmesine öncülük etmektedir. Bunun bir örne¤i olarak da uluslararas› faaliyetlerin yan› s›ra, e¤itim alan›ndaki liderli¤iyle Türk Kültür Vakf› - AFS Programlar›n›n 60

y›l› aflk›n tecrübesi, dünya çap›nda 60 orta¤›ndan oluflan a¤› ve genç nesillere kültürler aras› anlay›fl f›rsatlar› sa¤layan program ve projelerdeki birikimlerini bir protokol ile birlefltirmifl, ulusal ve uluslararas› platformda “E¤itimde Kültürler Aras› Anlay›fl›n Önemi”ni vurgulamak üzere, her iki kurumun birikimlerini topluma aktarma amac›n› somutlaflt›rm›flt›r. Türk Kültür Vakf› - AFS Kültürler Aras› De¤iflim Programlar›, hoflgörülü, duyarl›, yap›c› ve paylafl›mc›, insan haklar›na sayg›l› bireylerin yetiflmesine yard›mc› olmak amac› ile farkl› kültürler içinde yaflayarak, deneyim kazanma olana¤› sa¤layan, kültürler aras› anlay›fl› topluma aktarmay› amaçlayan ve gönüllülük prensibiyle iflleyen, kâr amac› olmayan bir kurulufltur. AFS Kültürler Aras› De¤iflim Programlar›, 1952 y›l›ndan itibaren ülkemizin de¤iflen ülke koflullar›na ra¤men hâlen devam etmektedir. Bugüne kadar 5500’ün üzerinde lise ö¤rencisi yurt d›fl›na gönderilmifl ve ülkemizde 4000’in üzerinde yabanc› ö¤renci konuk edilmifltir. Ülkemizde AFS Programlar› kazan›mlar›na sahip, toplumumuzun önde gelen ve kendi alanlar›nda baflar›l› bilim adamlar›, yöneticiler ve di¤er birçok meslek sahibi kifliler bulunmaktad›r. Bu liderler aras›nda, Feyziye Mektepleri Vakf› Baflkan› Say›n Tufan Durguno¤lu’nun bir AFS’li oldu¤unu biliyor muydunuz? AFS’li di¤er liderlere ‹smail Cem, fiükrü Sina Gürel, Nevra Serezli, Kerem Y›lmazer, Korel Göymen, Ersin Faralyal›, Asaf Savafl Akat, Jale Y›lmabaflar, Salih Memecan, Gülay Göktürk,


Murat Tuzcu, ‹brahim Betil, Faruk Lo¤o¤lu, Ali Taran, Lale Aytaman, Prof. Dr. Türkel Minibafl, Ferid Odman, Mehmet Erten, Haluk fiahin’i örnek verebiliriz. Feyziye Mektepleri Vakf› ile Türk Kültür Vakf› AFS Programlar›n›n ö¤retmen ve ö¤renciler üzerinde e¤itimlerle katma de¤er yaratmay› hedefleyen proje ifl birlikleri artarak devam etmektedir. AFS Programlar›ndan Kazan›mlar 2005 y›l›nda, Hammer Dan›flmanl›k ve Amerikan Üniversitesinden Dr. Mitchell Hammer, AFS Programlar›nda yer alan ö¤renci ve konuk aileler üzerinde yürüttü¤ü üç y›ll›k ba¤›ms›z çal›flmas›n› tamamlam›flt›r. Dr. Hammer’a göre, AFS y›l›nda kazan›lan kültürler aras› hoflgörü, ö¤rencilerin gelecekteki ifl yaflamlar›nda önemli bir rol oynamaktad›r. Ö¤renciler ülkelerine, kültürler aras› s›n›rlar aras›nda rahatl›kla dolaflabilme yetene¤ini kazanarak dönerler. AFS programlar›, bireylerin; • de¤iflik kültürlere uyum sa¤lama konusunda daha yetkin olmalar›n›, • di¤er kültürlerde daha özgüvenli hareket etmelerini, • farkl› kültürlerden insanlarla arkadafll›k kurmalar›n›,

• yabanc› dili ak›c› kullanmalar›n›, • içinde bulunduklar› kültürler hakk›nda daha fazla bilgiye sahip olmalar›n› sa¤lar. Lise y›llar›n› geride b›rakt›ysan›z hâlâ geç kalm›fl say›lmazs›n›z. Türk Kültür Vakf› - AFS Kültürler Aras› De¤iflim Programlar›, y›llar içerisinde de¤iflime uyum sa¤layarak sadece gençlere de¤il, farkl› hedef kitlelere de hitaben e¤itim, etkinlik ve programlar gerçeklefltirmektedir. Farkl› kültürleri tan›mak için, evinizde de¤iflim ö¤rencisi konuk ederek aile bireyleri ve konuk ö¤rencimize güzel bir deneyim sa¤layabilirsiniz. 35 yafl üzeri kad›nlara yönelik, bir hafta süreyle karfl›l›kl› de¤iflim program›m›za Ifl›kl› annelerimizi bekliyoruz! EVA’n›n aç›l›m› “Europe For All” yani “Herkes ‹çin Avrupa”d›r. EVA; 35 yafl ve üzeri kad›nlara yönelik Avrupa çap›nda bir de¤iflim program›d›r. Farkl› dünyalar, farkl› kültürlerle ilgileniyorsan›z, bir hafta süreyle konuk a¤›rlamak isterseniz ve konu¤unuzu ziyaret etmek isterseniz EVA Programlar›na baflvurabilirsiniz. Yetiflkinlere göre di¤er bir program ise 35 yafl üzeri erkeklere yönelik ADAM Program›d›r. Ifl›kl› babalar›m›z, sizleri de bekliyoruz. EVA ve ADAM Programlar› bir hafta süreyle ülkemizin ve kültürümüzün tan›t›m›na katk›da bulundu¤u gibi, ziyaret s›ras›nda farkl› kurum ve kurulufllara yap›lan inceleme gezileri, kültür tan›ma gibi ö¤renim f›rsatlar› da sa¤lamaktad›r. Yurt d›fl›nda gönüllü hizmet yapmak isteyen üniversite ö¤rencileri ve yetiflkinler için de farkl› ülkelerde programlar›m›z sunulmaktad›r. Sizleri proje ve programlar›m›za davet ederken bol Ifl›kl› günler dilerim.

Türk Kültür Vakf› AFS Kültürler Aras› De¤iflim Programlar›, y›llar içerisinde de¤iflime uyum sa¤layarak sadece gençlere de¤il, farkl› hedef kitlelere de hitaben e¤itim, etkinlik ve programlar gerçeklefltiriyor.

15


‹Ç‹M‹ZDEN B‹R‹

Centilmen ve sportmen:

Cem Yurtbay Cem Yurtbay, çok baflar›l› bir yönetici ve çok yönlü bir insan. Bir Ifl›kl›… Sporun birçok alan›, fliir ve müzik onun vazgeçilmezleri… Ifl›k Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi ve Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakf› Mütevelli Heyeti Üyesi olan Yurtbay’la Ifl›k’tan spor ve müzi¤e pek çok konuda söylefltik. Giray KARANLIK Yazar - Araflt›rmac› Sevil KARACIK FMV ve Ifl›k Okullar› Kültür Sanat Yöneticisi

K

oç Holding’te ve Do¤ufl Holding’te önemli baflar›lara imza att›n›z. Önemli bir yöneticilik kariyeriniz var. Bu süreci aktarabilir misiniz? Benim ifl hayat›m Ifl›k Lisesini bitirdi¤im gün bafllad›. Hatta daha öncesi de var! Ortaokulda okurken profesyonel olarak fierif Yüzbafl›o¤lu Orkestras›’nda müzik hayat›m bafllam›flt›. O dönem Türkiye’nin en iyi orkestras›yd›. 1963 y›l›ndan bugüne fiilen çal›fl›yorum, diyebilirim. Ama as›l olarak ifl hayat›m, üniversitenin bitimiyle birlikte bafllad›. Askerli¤ime K›br›s’ta aste¤men olarak bafllad›m ve askerli¤i te¤men olarak bitirdim. K›br›s Bar›fl Harekât›’n›n hemen sonras›yd› ve 22 ay askerlik görevi yapt›m. Zor bir dönem olmal›. Güç bir dönemdi ve a¤›r flartlar alt›nda vatani borcumuzu yerine getirdik. Bu ciddi görev süreci ayn› zamanda bana önemli bir deneyim kazand›rd›. Sonras›nda Koç Grubunda, çeflitli kademelerde 18 y›l görev yapt›m. 1998 y›l›nda da Do¤ufl Holding’e transfer oldum ve çeflitli projelerde görev ald›m. Do¤ufl’ta DOD markas›n›n oluflumundaki katk›n›z nedir? Do¤ufl Oto De¤erlendirme projesinin yarat›c›-

16

s›y›m, diyebilirim. Logosundan tüm sistemin kurulufluna kadar her aflamas›nda katk›m var. Zaten projenin lideriydim. Projeyi hayata geçirdikten sonra da DOD’un genel müdürlü¤üne geçtim. DOD’un ilerlemesiyle birlikte Do¤ufl Otomotiv fiirketinin yönetim kurulunda bayi teflkilat›ndan sorumlu aktif üye olarak görev üstlendim. Ayn› zamanda da perakende flirketimiz Do¤ufl Oto’da da yönetim kurulu üyesi olarak görev yap›yorum. Bu yo¤un çal›flmalara ra¤men aktif ve sosyal bir insan olarak da tan›n›yorsunuz. Bu alandaki çal›flmalar›n›z nelerdir? ‹fl hayat›m›n d›fl›nda, fiilen üstlendi¤im ve çok önemli buldu¤um iki görevim var: Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakf› Mütevelli Heyeti üyeli¤i ve Ifl›k Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeli¤i... Ifl›k Üniversitesi Mütevelli Heyetinde, bir Ifl›kl› olarak onurland›r›larak, yaklafl›k 10 ayd›r görev yap›yorum. Bu görevlerden kalan zaman› da spor dolduruyor. Çok aktif bir spor yaflam›n›z var. Nas›l zaman ay›rabiliyorsunuz? Özellikle vurgulamak isterim ki, Baflkan›m›z Say›n Ferit fiahenk’in tüm Do¤ufl çal›flanlar›n› spor yapmaya teflvik etmesi, buna zaman ay›ra-


FMV KÜLTÜR

Ifl›kl› kardefller birlikte. Cem Yurtbay, ablas› Dr. Tülin Yurtbay ve a¤abeyi ‹brahim Yurtbay ile birlikte.

bilmemde önemli bir faktör. Ayr›ca grubumuzda Türkiye’nin en güzel ve modern spor merkezlerinden biri olan D-Gym’in de bulunmas›n›n Do¤ufl çal›flanlar› için önemli bir flans oldu¤unu söylemeliyim. Baflar›lar›n›za Ifl›k’›n nas›l bir etkisi oldu? Ifl›k bizi hayata çok iyi haz›rlad›. Küçüklerimize sevgiyi, büyüklerimize sayg›y›, nerede durmam›z gerekti¤ini, disiplini Ifl›k Lisesinde ö¤rendik. Böyle bir okuldan mezun oldu¤um için gururluyum ve son derece mutluyum. Okul hayat›n›zda müzik ve spor ön plana ç›k›yor. Nas›l bafllad› müzik serüveni? Eskiden televizyonun olmad›¤› dönemlerde, aile meclislerinde toplan›l›r, enstrüman çalanlar enstrümanlar›n› getirir, flark›lar söylenirdi. Beni de o dönemde komflular keflfetti! Alt› yafl›ndayd›m; toplant›lar›n küçük flark›c›s›yd›m ve büyüklerimi hiç k›rmazd›m. Ayn› zamanda Ifl›k Lisesinde de ilkokul birden itibaren her 10 Kas›m’da ve millî bayramlar›m›zda mutlaka ben bir fliir okurdum. Ama fliirin hâlâ hayat›n›zda yeri var. Bugün de Do¤ufl Grubunun radyolar›nda belli periyotlarla, ismimi deklare etmeden “fiiir Adam” ismiyle, fliir program› yap›yorum. Tekrar okul y›llar›na ve müzi¤e dönersek… ‹lk önemli geliflme, ‹lham Gencer’le tan›flmam oldu. ‹lham A¤abey’in o zaman fiiflli’de, Site Sinemas›n›n üst kat›nda, Çat› isminde, o dönemin en meflhuru olan bir kulübü bulunuyordu. Orada çalard›. Cumartesi günleri sinemalarda suare öncesi show programlar› yap›l›rd›. Bir

En solda orkestran›n küçük solisti Cem Yurtbay...

dost meclisinde beni dinleyen ‹lham Gencer, “Seni Site Sinemas›’nda show program›na ç›karaca¤›m.” dedi. Johnny Guitar ve rock’n roll, iki parça biliyorum sadece, prova da yok. O gün Ajda Pekkan da sahneye ç›kacak, annem beyaz bir smokin diktirmifl, onu giymiflim, koltuklarda bekliyoruz. ‹lham Gencer beni anons etti ve sahneye ç›kt›m. ‹lk kez Site Sinemas›’nda o kadar insana flark›lar›m› söyledim. Bir alk›fl bir k›yamet… Ama baflka flark› bilmiyorum! Bafltan sona bir daha ayn› flark›lar› söyledik! Böylece müzik hayat›m bafllam›fl oldu. Sonras›nda da aile dostumuz olan, dönem gazetecilerinden Meral Divitçi beni Hilton Oteli’nde çalan fierif Yüzbafl›o¤lu’na götürdü. fierif A¤abey beni dinledi, çok be¤endi ve “Seni küçük flark›c› olarak orkestraya al›yorum.” dedi. O dönemde Bo¤aziçi Üniversitesinde orkestralar aras› yar›flmalar yap›l›rd›. Benim de küçük flark›c› olarak üyesi oldu¤um fierif Yüzbafl›o¤lu Orkestras› o dönem üst üste üç y›l birinci oldu.

“O dönem orkestram›zda Ayla Dikmen, Selçuk Ural ve hem bateri çalan hem de flark› söyleyen Salim Dündar gibi de¤erli solistler yer al›yordu.”

fierif Yüzbafl›o¤lu orkestras›nda küçük flark›c› olarak kimlerle sahne ald›n›z? O dönem orkestram›zda Ayla Dikmen, Selçuk Ural ve hem bateri çalan hem de flark› söyleyen Salim Dündar gibi de¤erli solistler yer al›yordu. Böyle bir orkestran›n parças›yd›m ama liseyi bitirdi¤imde rahmetli babam “Bu ifl buraya kadar, bundan sonra sadece okuyacaks›n, flark›c›l›¤a son veriyoruz.” dedi. Son konserim de 70’li y›llar›n bafl›nda, baflka bir orkestrayla Ifl›k Lisesinde oldu. Gerçek finali Ifl›k’ta yapt›k! Bu y›llarda iki yaz da Spor Hocam›z Osman fiengül’ün Büyükada’daki kamp›nda, arkadafllar›mla kurdu¤um orkestrayla flark›lar söyledik Adal›lara, “Cem Yurtbay ve Yank›lar Orkestras›” olarak...

17


‹Ç‹M‹ZDEN B‹R‹

birlikte kat›lmak istiyorum. Çanakkale Bo¤az› yüzme yar›flmas›na da kat›ld›n›z san›r›z… 30 A¤ustos Zafer Bayram›’nda yap›lan Çanakkale Bo¤az› Geçifli Yar›fl›’na brifing almadan girdim ve ancak yar›fl› bitirdim. Ama bu sene yar›fla yine kat›laca¤›m! Bo¤az yar›fllar›nda, yüzme bilgi ve performans›n›z›n d›fl›nda, ak›nt›lar› da bilmeniz gerekiyor. Örne¤in; Çanakkale’deki yar›flta yanl›fl istikamete yüzerseniz karfl›ya de¤il, Ege’ye, Bozcaada’ya do¤ru yol al›rs›n›z. Bu y›l, 26 Haziran’da da Meis Adas›’ndan Kafl’a yüzece¤im. Yaklafl›k 8 kilometrelik bir mesafe.

Asya’dan Avrupa’ya Uluslararas› Bo¤aziçi Yüzme Yar›fl› üçüncüsü Cem Yurtbay...

Çanakkale Bo¤az› Geçifli Yüzme Yar›fl›

fiimdi müzikle aran›z nas›l? fiimdi Mütevelli Heyeti Baflkan›m›z S›dd›k Hoca’yla (Yarman) kendi aram›zda ya da arkadafllar›m›z aras›nda hat›rlad›¤›m›z parçalar› nostalji yap›p söylüyoruz. Fenerbahçeli oldu¤unuzu biliyoruz ama yüzme hayat›n›z Galatasaray’da geliflmifl. Bu nas›l oldu? Fanatik de¤ilim ama Fenerbahçeliyim… Okulumuzun renklerinden olsa gerek! Benim a¤abeyim ve ablam da Ifl›k Liseli. Okulun kurucular› aras›nda da akrabalar›m var. Yüzmede ben a¤abeyimin s›n›f arkadafl› ve büyü¤ümüz millî yüzücü Say›n Osman Erbelger’i kendime örnek alm›flt›m. Ama o zaman Fenerbahçe Kulübünün yüzme havuzu yoktu. Ben 13 yafllar›ndayd›m. A¤abeyimin de yüzücüsü oldu¤u Galatasaray’›n Kuruçeflme Adas›’ndaki o buz gibi sular›nda antrenman yapmaya bafllad›k. Böylece, lisansl› olarak Galatasaray’da üç y›l yüzdüm. Yüzme, hayat›mda daima var oldu. Üstelik bugünlerde de yüzme size hâlâ birçok ödül getiriyor. Bo¤az’daki ödül gibi… 3 y›l önce oturdu¤umuz sitenin spor hocas›n›n ›srar›yla Asya’dan Avrupa’ya Uluslararas› Bo¤aziçi Yüzme Yar›fl›’na kat›ld›m ve kendi yafl grubumda üçüncü oldum. Bu benim için hofl bir sürpriz oldu. 14-70 yafl aras› 700’ün üzerinde yüzücünün kat›ld›¤› yar›fl›n genel klasman›nda da 197. oldum. Bu y›l da 125. y›l an›s›na Ifl›k Üniversitesi ve Ifl›k Liseleri olarak ö¤rencilerimizle birlikte yar›flmaya kat›laca¤›z ve Ifl›k formas›yla yüzece¤iz. Ayn› flekilde daha önce kat›ld›¤›m Avrasya Maratonuna da bu y›l Ifl›k Üniversitesinden ö¤rencilerle

18

Bisiklete olan ilginiz? Koç Grubunda çal›flt›¤›m 18 y›l›n yaklafl›k 9 y›l›n› lastik üzerine çal›flmalarla, son bölümünü de motosiklet ve bisiklet üreten Beldesanda çal›flarak geçirdim. O dönemde beni, sektörü temsilen Bisiklet Federasyonuna yönetim kurulu üyesi olarak seçtiler. Bu görevde de bisiklet sporunu inceleme imkân›m oldu. Bisiklet; yaflam›n sonuna kadar yap›labilecek 3-4 spor dal›ndan biridir. Bugün, ‹sveç’te, 80 yafl›nda insanlar hâlâ bisiklete biniyorlar. Yüzme de böyle… fiunu belirtmek isterim ki ülkemizde spor yapan insanlar›n say›s› artt›kça çok daha iyi bir toplumda yafl›yor olaca¤›z. Her yaflta genç kalmak isteyenlere sporu mutlaka afl›lamam›z ve onlar› teflvik etmemiz laz›m. Spora olan ilgimin bir sebebi de çocuklar›m›za ve gençlerimize örnek olmakt›r. “Ifl›k Yolculu¤u” etkinli¤inden de söz eder misiniz? Ifl›k Okullar›n›n 125. y›l› için benim düflündü¤üm bir etkinlik gerçeklefltirdik. Selanik’ten Ata’m›z›n evinin önünden yola ç›karak fiile’ye, Üniversitemize uzanan “Ifl›k Yolculu¤u” adl› 710 kilometrelik bisiklet turunu gerçeklefltirdik. Ö¤rencilerimiz d›fl›nda, ben ve Mütevelli Heyeti Baflkan›m›z S›dd›k Yarman Hocam›z da bu tura kat›ld›. ‹kimiz de Selanik’ten Kavala’ya ve Niflantafl›’ndan fiile’ye kadar yaklafl›k 300 kilometrelik bölümde gençlerimize efllik ettik. Bu etkinli¤i Ata’m›z› anmak, okulumuzun 125. y›l›n› kutlamak, çevre duyarl›l›¤›na dikkat çekmek ve komflumuz Yunanistan’la dostlu¤umuza katk› sa¤lamak için gerçeklefltirdik. Ifl›k’ta 11 y›l›n›z ö¤renci olarak geçti… An›lar›n›z? Benim üniversiteden arkadafllar›mla ba¤lar›m


K‹TAP

koptu ama Ifl›k’ta kurdu¤um arkadafll›klar›m›n tümü ayn› s›cakl›kla devam ediyor. Bizim Ifl›k Lisesindeki kaynaflmam›z, arkadafll›¤›m›z, dostlu¤umuz bambaflkayd›. Bir y›ldan beri de 1968-1969 mezunlar› olarak her ay›n son perflembe gününde toplan›yoruz. Nostalji yap›yoruz. Kardefl gibi birbirimize ba¤l›y›z… Biz 1968-1969 mezunlar›, okulda birçok ilklere imza att›k. Okul tarihinde ilk kez idareyi ve ö¤retmenleri ikna ederek Uluda¤’a kayak yapmaya giden s›n›ft›k. ‹lk kez hafta sonlar› okulun lokalinde müzikli çaylar› bafllatan biziz. Bunlar reform say›l›r o dönem için. Ifl›kl›l›k ba¤›nda FID’›n yeri nedir? Feyziyeliler Ifl›kl›lar Derne¤i, bizler için vazgeçilmez bir kurulufl. FID, geçmiflten gelece¤e yürümemize, önümüzün ayd›nlanmas›na katk› sa¤layacak bir dernektir. Bu y›l, arkadafllar›m, dernek yönetiminde bana da görev vererek beni onurland›rd›lar. Cemal K›z›ltan baflkan›m›zla çok hofl projelere imza at›lacak. Bu yaz, özellikle “Ifl›kl› Geceler” projesi hayata geçti¤inde, sadece Ifl›kl›lar için de¤il, tüm Niflantafl› ve ‹stanbul için çok güzel bir etkinlik merkezi hâline gelecek okulumuz. Mütevelli Heyeti Üyesi olarak gelecekte Ifl›k Üniversitesini nas›l görüyorsunuz? Üniversitemizi Türkiye’deki vak›f üniversiteleri aras›nda mutlaka ilk üçte yer alacak flekilde yönlendirmek istiyoruz. Okulumuzun hem yurt içinde hem de yurt d›fl›nda bilinen, ö¤renciler taraf›ndan tercih edilen bir üniversite olmas› için var gücümüzle çal›fl›yoruz. Gençlerimize üniversitedeki e¤itimin d›fl›nda zamanla-

Ifl›k Üniversitesi Mütevelli Heyet Baflkan› Prof. Dr. S›dd›k Yarman, Cem Yurtbay ile birlikte.

r›n› en iyi biçimde de¤erlendirebilecekleri spor, müzik ve ö¤renci kulüpleri imkânlar›n› sunmak için çal›flmalar›m›z var. Ben Mütevelli Heyetinde tan›t›mdan sorumlu olarak görev yap›yorum. Burada gelifltirdi¤imiz baz› önemli projelerimiz de var. Bunlardan biri Futbol Federasyonuyla beraber bir “Futbol Akademisi” kurmak olacak. ‹kincisi de ‹TK‹P ile Güzel Sanatlar Fakültemiz aras›nda ifl birli¤ini gelifltirecek bir proje oluflturuyoruz. Üçüncüsü, Almanya’daki TÜV ile birlikte bir “TÜV Akademisi” kurma çal›flmalar›m›z... Ifl›k Üniversitesi ve Do¤ufl Otomotiv olarak gelifltirdi¤imiz bir di¤er proje de “Bayi Akademisi” kurmak. Bu çal›flmalar›m›zla üniversitemize ilave bir kaynak yaratmay› da hedefliyoruz. Genç Ifl›kl›lara ne söylemek istersiniz? Birincisi; ö¤renmek hayat›n sonuna kadar devam ediyor. Gençlerimizin bunu sürdürmeleri gerekiyor. Okuldan sonra ö¤renmek ve de¤iflim, hayat›n her aflamas›nda var. ‹fl yaflam›nda yurt içi ve yurt d›fl›n› yak›ndan takip etmeleri gerekir. Rekabet koflullar›nda art›k 2-3 lisan› bilenler tercih edilir hâle geliyor, dolay›s›yla zorlu bir mücadeleye kendilerini haz›rlamalar› ve çok çal›flmalar› laz›m. Bugünkü Ifl›kl›lar çok flansl›, çünkü bizim zaman›m›zda Ifl›k Üniversitesi yoktu. fiimdi art›k mükemmel koflullara sahip, yeflil alanlar içinde, deniz k›y›s›nda, çok güzel bir kampüs ve çok de¤erli ö¤retim üyeleriyle Ifl›k Üniversitesi de var. Ö¤rencilere son olarak söyleyeceklerim flunlard›r: Okullar›m›z›n ve Üniversitemizin güzel yurdumuza yayd›¤› e¤itim ve ö¤retim IfiI⁄ININ sonsuza kadar sönmemesini ve daha da parlamas›n› dilerken, tüm ö¤renci kardefllerimin, ‘baflar›’n›n ‘çal›flmak’tan önce geldi¤i tek yerin sözlük oldu¤unu bilmelerini, ayr›ca bilginin de bir IfiIK gibi oldu¤unu, onu kullan›rlarsa parlayaca¤›n›, kullanmazlarsa da k›sa sürede sönece¤ini ve hayatta en büyük zenginli¤in “mütevaz›l›k” oldu¤unu unutmamalar›n› kendilerine önemle hat›rlat›r, baflar› dileklerimle birlikte sevgilerimi sunar›m.

1968 - 1969 Ifl›k Lisesi Y›ll›¤›

“Tüm ö¤renci kardefllerimin, ‘baflar›’n›n ‘çal›flmak’tan önce geldi¤i tek yerin sözlük oldu¤unu bilmelerini isterim.”

19


FMV MEZUN

Çal›flmak hayat, düflünmek ›fl›kt›r

Cemal KIZILTAN Feyziyeliler Ifl›kl›lar Derne¤i Yönetim Kurulu Baflkan›

20

V

ictor Hugo “Çal›flmak hayat, düflünmek ›fl›kt›r.” demifl ve sanki FMV Ifl›k Okullar›n›n bu uzun yolculu¤unu özetlemifl. Okulumuz da, 125’inci y›l›nda, Türk E¤itim tarihine ve kamuoyuna anlaml› bir cevap veriyor: “Ülkemizin e¤itim tarihindeki önemli kilometre tafllar›ndan biri olarak biz zaten hep vard›k ve her zaman var olaca¤›z.” ‹flte bizler, böyle ayr›cal›kl› bir camian›n mensuplar›y›z. Bir camiaya ait olmak, eski deyimle aidiyet duygusu... Sözlü¤ü aç›p bakt›¤›n›zda, aidiyet kelimesi için “ait olma, içinde bulunma, sahibi olma durumu” gibi klasik aç›klamalarla karfl›lafl›rs›n›z. Bir baflka yaklafl›mla, medya fanatiklerine göre, facebook’un bu kadar tutmas› aidiyet duygusu hissettirmesindendir. Kimilerine göre ise, bir türlü hissettirilmeyen, özlemi hep çekilen duygu... Feyziyeliler Ifl›kl›lar Derne¤i yönetimini paylaflt›¤›m›z arkadafllar›m›zla birlikte Ifl›k camias›na ait olman›n ve bu camia için bir fleyler yapman›n keyfi ve heyecan› ile yafl›yoruz. Çünkü bize göre Ifl›kl› olmak, öncelikle, yar›n›n ayd›nl›k Türkiye’sinde önemli görevler üstlenecek, Atatürk ilkelerine ba¤l›, zeki, çevik ve ahlakl› nesillerin yetiflmesine katk›da bulunmak demektir. FID’da görev almak, anaokulundan üniversiteye dek binlerce gencin yetiflmesine

katk›da bulunmak ve öncülük etmek demektir. Ifl›kl› ruhunu ve felsefesini üyelerimize ve genç Ifl›kl›lara da benimsetmek, yaflamlar› boyunca, her yaflta ve meslekte dan›flaca¤›, konuflaca¤›, sosyalleflece¤i binlerce KARDEfiE sahip olmak demektir. Camia olabilmenin ilk koflulu “tüm Ifl›kl›lara dokunabilmek”ten geçer. Öncelikli sorumlulu¤umuz, Ifl›k camias›na hizmet etmek, Ifl›kl›lara ve mezunlar›m›za, kendi okullar›nda “ayr›cal›kl› bireyler” olduklar›n› somut bir flekilde göstermek, mezunlar›m›z›, okullar›na destek olmalar› için motive etmek ve herkese “‹yi ki Ifl›kl›y›z.” dedirtmektir! Bizler için baflar›l› ve iyi bir Ifl›kl› olman›n kriteri, sadece üniversite s›navlar›nda en üst basamaklarda yer almak de¤ildir. Önceli¤imiz ve bafll›ca hedefimiz; Ifl›kl› ruhuna sahip, ça¤dafl, entelektüel, sportmen, güzel sanatlarla ilgilenen, edebiyat› seven, en az bir yabanc› dili çok iyi derecede konuflan, toplum içinde “ayd›n” kimli¤iyle fark edilen, Atatürkçü düflünceyi do¤ru yorumlayan ve yaflayan nesillerin yetiflmesi için Ifl›kl› gençlerin geliflimine katk›da bulunmakt›r. K›sa bir süre içinde pek çok projeyi hayata geçirdik, bir k›sm›n› da çok yak›nda bafllataca¤›z. Ancak, bunlar içinde bir tanesi, bizleri çok heyecanland›rmaktad›r. “B‹R IfiIK DA S‹Z YAKIN.” ad›yla (www.birisiktasizyakin.com) Ifl›k


TAR‹H

camias› içinde bafllataca¤›m›z ba¤›fl projesinin ana amac›; “baflar›l› ama ekonomik gücü yetersiz olan ö¤rencilere destek olmak için kaynak yaratmak”t›r. Bu amaçla, okullar›m›z›n 125. y›l›n› simgeleyen ve web sitesinin ana sayfas›nda görülebilecek, toplam 12.500 LED ›fl›ktan oluflan bir web sitesi haz›rlamaya bafllad›k. Sitenin ana sayfas›nda yer alan 12.500 LED ›fl›¤›n her biri için bir ba¤›fl miktar› belirledik. Tüm ›fl›klar yand›¤›nda, burs fonu için toplam 1 milyon 250 bin USD tutar›nda kaynak yarat›lm›fl olacak. Bu web sitesi, internet var oldukça yay›nlanacak ve bu projenin destekçileri de Ifl›k tarihinde yerlerini alacaklar. Bu projeye dileyen herkes kat›labilecek. E¤itime destek ad›na yak›lan her ›fl›k alan›na, ba¤›fl› yapan kifli ya da kurumun logosu ile yay›nlanmas›n› uygun gördükleri bir foto¤raf, yaz› veya logo konacak. Bunun yan› s›ra, ayn› ifllem sayesinde, ba¤›fl› yapan kifli ya da kurumun web site, facebook ya da twitter hesaplar›na da ulafl›labilecek. Yeri gelmiflken, di¤er projelerimizi de sizlerle paylaflmak istiyoruz. Bunlardan bir tanesi de FMV-FID ifl birli¤i ile çok k›sa bir süre sonra hayata geçecek olan IfiIKLI GECELER!.. Ifl›kl› Geceler (www.isikligeceler.com), 125. y›l etkinlikleri kapsam›nda planlanan, ancak her sene tekrarlanma potansiyeli olan bir etkinlik… Niflantafl› Kampüsü’müzün avlusunda, son derece farkl› bir konsept ve dekorasyonla gerçeklefltirilecek olan yaz etkinlikleri… Bu etkinlikler içinde yerli ve yabanc› sanatç›lar›n unplugged konserleri, stand-up showlar ile tiyatro ve sinema gösterileri yer alacak. Detayl› program, çok k›sa bir süre içinde mezunlar›m›z ve kamuoyu ile paylafl›lacak. 125. y›l›m›zda mezunlar›m›za bir ayr›cal›k tan›d›k, her Ifl›kl› bu etkinliklere %20 indirimli olarak kat›labilecek. Ve son müjdemiz ise IfiIK BUT‹K ile ilgili. Bildi¤iniz gibi ülkemizin önde gelen tasar›mc›lar›,

Ifl›k Okullar›n›n 125. y›l kutlamalar› kapsam›nda hayata geçirilen Ifl›k Butik projesinde bulufltu. Ifl›k Butik, ülkemizde bir ilk olma iddias› ile bafltan afla¤› yenilendi. Mezunlar›m›zdan ünlü moda tasar›mc›s› sevgili ‹dil Tarzi’nin liderli¤inde, ayn› zamanda Ifl›kl› bir veli olan Faruk Malhan ve Ifl›kl› gençlerin e¤itmeni Eda Tekcan gibi önemli tasar›mc›lar›n kravatlardan flallara, kitap ayraçlar›ndan bardak altl›klar›na dek haz›rlad›klar› pek çok logolu ürün, Ifl›kl›lar› ve Ifl›k dostlar›n› bekliyor. Ayr›ca 125. y›l logolu iki özel koleksiyon, “Ifl›k Club” ve “Campus Life” da Ifl›k Butik’te yerlerini ald›lar. Önümüzdeki okul döneminden itibaren Ifl›kl› ö¤renciler, ‹dil Tarzi’nin okulumuz için özel olarak haz›rlad›¤› üniformalarla okula gidecekler. Bu üç önemli proje ise tek bir amaca hizmet ediyor; o da FMV ile ortak misyonumuz kapsam›nda daha fazla burslu ö¤renci okutmak!.. Tüm gelirler, FID taraf›ndan, e¤itim ve spor bursu amac›yla kullan›lacakt›r. Kayna¤›n miktar› ve bu fonun nas›l yönetildi¤i hakk›ndaki her türlü bilgi ile burslar›n kimlere ve hangi kriterlere göre verildi¤iyle ilgili bilgiler, internet sitesinde düzenli olarak yay›nlanacakt›r. 2011-2012 E¤itim-Ö¤retim Y›l›nda ilk burslar verilmeye bafllanacak ve gelirlerimiz artt›kça yeni burslar verilecektir. Feyziyeliler Ifl›kl›lar Derne¤i ile 50.000 kifliyi aflk›n Ifl›k camias›n›n vizyonu, misyonu ve hedefi bunlarla k›s›tl› de¤ildir. Bunlar, bafllang›ç projeleridir, B‹R IfiIK DA S‹Z YAKIN, IfiIKLI GECELER ve IfiIK BUT‹K ile benzeri projeler, ülkemizin ayd›nl›k gelece¤i için yak›lan meflalelerden birkaç tanesidir. Dünyadaki benzeri önemli e¤itim kurumlar›nda oldu¤u gibi, ö¤rencilerimizin büyük bir bölümünün mezunlardan gelen burslarla okudu¤u bir kurum olmak ve bunu sürdürülebilir k›lmak, orta vadeli hedeflerimizdendir. Yaz›n›n bafl›nda da de¤indi¤im gibi “Çal›flmak hayat, düflünmek ›fl›kt›r.” Ifl›kl› düflüncelerle yola ç›kt›k ve bunlar› hayata geçirmek için çok çal›flmam›z gerekti¤ini biliyoruz. Bizlere, yeni Türkiye’ye sahip ç›kma, flekil verme misyonunu yükleyen, dün oldu¤u gibi, bugün ve yar›n da ülkemizi yaflatan ve yaflatacak olan temel fikir ve prensiplerin sahibi oldu¤umuzu hep hat›rlatan bir okuldafl›m›z›n, Mustafa Kemal Atatürk’ün, izinden yürüyor ve bununla gurur duyuyoruz.

Camia olabilmenin ilk koflulu “tüm Ifl›kl›lara dokunabilmek”ten geçer. Öncelikli sorumlulu¤umuz, Ifl›k camias›na hizmet etmek, Ifl›kl›lara ve mezunlar›m›za, kendi okullar›nda “ayr›cal›kl› bireyler” olduklar›n› somut bir flekilde göstermek, mezunlar›m›z›, okullar›na destek olmalar› için motive etmek ve herkese “‹yi ki Ifl›kl›y›z.” dedirtmektir!

21


YAfiAM

Yar›nlar›n efendisi: Enerji Ester SAYDAN FMV Özel Ifl›k Lisesi ‹ngilizce Ö¤retmeni

22

›l 2020. Cuma, 18.30. ‹flten ç›kt›n›z, harika bir hafta sonu sizi bekliyor. Eve var›r varmaz, buzdolab›ndaki yeme¤inizi f›r›na koyacak, duflunuzu yapt›ktan sonra buz gibi bir içecek eflli¤inde, kliman›n, d›flardaki s›cak ve nemli havaya inat, nefis bir flekilde serinletti¤i odan›zda, TV karfl›s›nda yeme¤inizi yiyeceksiniz. Nihayet eve vard›n›z, kap›y› açt›n›z, bo¤ucu bir s›cak yüzünüze tokat gibi çarpt›. Elektrik dü¤mesine bast›n›z: ç›t... Birden an›msad›n›z! Haftalard›r TV’de duyurulan enerji k›s›tlamas› bugün bafllam›yor muydu? Harika hafta sonunuz flimdiden kâbusa dönüfltü! Bir gerilim roman›ndan al›nt› yap›lm›fl gibi görünen bu sat›rlar, bizleri çok yak›n bir gelecekte bekleyen enerji yoksunlu¤unun yarataca¤› problemlerin en pembe tablosu. ‹nsanl›¤›n gelece¤ini tehdit eden bu darbo¤aza nas›l gelindi? Sanayinin 18. yüzy›l›n ortalar›nda geliflmeye bafllamas› ve el eme¤inin yerini süratle makinelere b›rakmas›yla seri üretim ve mallar›n pazarlanmas›, yeni bir zenginleflme süreci bafllatt› ve sanayi, ülkelerin ekonomisini yönlendiren bafll›ca sektör hâline geldi. Sanayi, ülkelerin do¤al kaynaklar›n›n de¤erlendirilmesi, çok say›da insana ifl sa¤lamas›, kapal› flartlarda yap›ld›¤›ndan üretilenlerin iklimden fazlaca etkilenmemesi, ürünlerin uzun ömürlü olmas› ve pazarlamaya yönelik olmas› nedeniyle bizlere önemli imkânlar sunmaktad›r. Ancak sanayi; sermaye, ham madde, enerji, ulafl›m, pazarlama, ifl gücü ve teknik eleman gibi koflullara s›k›ca ba¤l›d›r. H›zla artan nüfus ve geliflen sanayinin enerji gereksinimleri k›s›tl› kaynaklarla karfl›lana-

Y

mamakta, enerji üretimi ve tüketimi aras›ndaki aç›k giderek artmaktad›r. Küresel enerji tüketiminin, 2035’te 1998 y›l›nda üretilenin iki kat›, 2050’de ise üç kat› olaca¤› tahmin edilmektedir. Öte yandan, petrol, do¤al gaz, kömür ve nükleer enerji gibi “yenilenemeyen” enerji kaynaklar›, çevreyi ve insan sa¤l›¤›n› giderek daha fazla tehdit eder hâle gelmifllerdir. Geleneksel enerji kaynaklar›n›n baflta ulaflt›rma olmak üzere, konut ve sanayi sektöründe yayg›n olarak kullan›lmas›, sorunu daha karmafl›k bir hâle getirmektedir. Örne¤in; ulaflt›rma sektöründe enerji tüketiminin %95’i petrolden karfl›lanmaktad›r. Bu yüzdenin gelecek befl y›l içinde %1.5 oran›nda artmas› bekleniyor. Fosil yak›tlar›n›n yanmas› sonucu ortaya ç›kan karbondioksit miktar›, ormanlar›n azalmas› ile giderek artmakta, bu nedenle atmosferdeki di¤er gazlarla birlikte günefl ›fl›nlar›n›n yans›mas›n› engelleyerek “sera etkisi” sonucunda iklim de¤iflikliklerine neden olmaktad›r. Küresel ›s›nmaya ivedilikle çare bulunamazsa, 2040 y›l›na kadar deniz seviyesinin bugünküne oranla bir metre kadar yükselerek dünyan›n en büyük kentlerinden baz›lar›n›n sular alt›nda kalaca¤› görüflü kuvvetlenmektedir. Bunun yan›nda karbonmonoksit, kükürtdioksit, azotoksit gibi gazlar kansere sebep olup vücudun ba¤›fl›kl›k sistemini çökertmektedir. 1970’li y›llarda sanayileflmifl birçok ülke, atmosferin kirlenmesini önlemeye yönelik tedbirler almaya bafllam›fl, ancak kirleticilerin hava olaylar› ile s›n›r ötesine bile tafl›nmalar›, toprakta ve su kaynaklar›nda ciddi tehlikeler ya-


ratm›fl ve canl› türlerini yok etmifltir. Di¤er taraftan 2. Dünya Savafl› sonunda bar›flç›l amaçlarla kullan›lmaya bafllanan ve bugün dünyan›n elektrik enerjisinin %20’sini üreten nükleer enerjiye ba¤lanan umutlar, “Çernobil Kazas›” sonucu azalmaya bafllam›fl, 14 Mart 2011’de Japonya’da meydana gelen depremin sonras›nda oluflan tsunaminin sebep oldu¤u nükleer felaket ise nükleer santrallerin güvenli¤i sorununu tekrar gündeme getirmifltir. Bütün bu geliflmelerin yan› s›ra petrolün 50 y›l, do¤al gaz›n da 200 y›l içinde tükenece¤i düflünülürse, insano¤lunun do¤a ile dost, temiz ve nispeten ucuz enerji kaynaklar› aray›fl›na yönelmesi do¤ald›r. Bu kapsamda dikkatler “yenilenebilir enerji kaynaklar›”na çevrilmifltir. Hidro, jeotermal, günefl, rüzgâr, biyokütle (organik), gel-git ve dalga olarak kabul edilen “yenilenebilir enerji kaynaklar›”n›n en önemli özellikleri; çevrenin korunmas›na yard›mc› olmalar›, d›fla ba¤›ml›l›¤› azaltmalar›, istihdam›n artmas›na katk›da bulunmalar› ve kamuoyundan yayg›n ve güçlü destek almalar›d›r. Bununla birlikte, sahip olunan teknik seviyeler, 2020 y›l›na kadar enerji gereksiniminin en fazla %12’sinin alternatif enerji kaynaklar›yla karfl›lanabilece¤ini göstermekte. Bu da dikkatleri, tüm tehlikelere ra¤men, tekrar nükleer enerjiye yöneltmifltir. K›saca nükleer füzyon (uranyum atomunun çekirde¤inin nötron bombard›man›na tutularak parçalanmas› sonucu ortaya ç›kan nötronlar›n, zincirleme reaksiyona girerek uranyum çekirdeklerini parçalamas›) ve nükleer füzyon (günefl ve y›ld›zlar›n enerji kayna¤› misali, atom çekirdeklerinin birbirlerine yap›flt›r›lmas›) sonucu oluflan yüksek ›s›, suyu buhara çevirir ve buhar da türbinleri çal›flt›r›nca elektrik elde edilir. Nükleer enerjiyi bu kadar çekici yapan nedenlerden baz›lar›; küresel ›s›nma felaketine yol açmalar›na ek olarak, kömür ve petrol re-

zervlerinin yak›n bir gelecekte tükeneceklerinin bilinci, buna karfl›n nükleer enerjinin üretiminde daha az yak›t gereksinimi (1 kg zenginlefltirilmifl uranyum= 14.000 kg kömür/ 10.000 kg petrol) ve küresel ›s›nmaya katk›s›n›n hiç denecek kadar az olmas›n›n yan›nda teknolojinin de bu enerjinin kullan›m›na haz›r olmas›d›r. Ancak nükleer enerji karfl›tlar›n›n ›srarla üzerinde durduklar› konular da ürkütücüdür çünkü yak›n geçmiflte yaflanan örnekler, %100 güvenli santral üretiminin imkâns›z oldu¤unu ortaya koymufltur. Çernobil ve Fukuflima’da oldu¤u gibi zincirleme reaksiyonlar›n kontrolden ç›kmas› sonucu nükleer patlama ve radyasyon s›z›nt›lar›n›n bafllamas›, ölümler ve y›llarca sürecek çevre kirlili¤i yan›nda genetik mutasyon ve kanser vakalar›nda ciddi art›fllara sebep olur. Bunun yan›nda nükleer reaktörlerin at›k problemi çok ciddidir çünkü radyasyon yayarlar ve bu nedenle çöpe at›lamad›klar› için kurflun muhafazalar içinde saklanmalar› gerekir. 20. yüzy›l›n sonlar›nda üçüncü dünya ülkelerine gönderilerek çözülmeye çal›fl›lm›fl olan bu problem, gerçeklerin a盤a ç›kmas› neticesinde bu yöntemi uygulayan geliflmifl ülkeleri zor durumda b›rakm›fl ve onlar›, at›k sorununa kendi topraklar› üzerinde çözüm bulmaya zorlam›flt›r. Bu dezavantajlar›n yan› s›ra nükleer at›klar, teknoloji çok benzer oldu¤undan, nükleer silah yap›m›nda kullan›labilecekleri gibi, nükleer enerji santralleri ve at›klar teröristler için ideal bir hedef oluflturmufltur. Nükleer enerji, sa¤lad›¤› avantajlar ve neden oldu¤u dezavantajlar objektif bir bak›fl aç›s› ile incelendi¤inde, darbo¤aza girmifl olan enerji sorununa çözüm olacak gibi görünüyor. 2002’de Johannesburg’da düzenlenen “Dünya Sürdürülebilir Kalk›nma Zirvesi”nde yenilenebilir enerji

Ulaflt›rma sektöründe enerji tüketiminin %95’i petrolden karfl›lanmaktad›r. Bu yüzdenin gelecek befl y›l içinde %1.5 oran›nda artmas› bekleniyor.

23


YAfiAM

kaynaklar›n›n kullan›m›na yönelik teknolojinin desteklenmesi ve bu kaynaklar›n kullan›m›n›n artt›r›labilmesi için ulusal, bölgesel ve küresel ölçekte hedefler içeren bildiri yay›mlanmas› ve Kyoto Protokolü’nün hayata geçirilmesi çal›flmalar›n›n sürdürülmesine karar verilmifltir. Ancak bu kararlar›n baflar›yla yaflama geçmesini sa¤lamak, üye devletlerin siyasi iradelerine ba¤l›d›r. Ayn› sorunlara çözüm bulmak zorunda olan ülkemiz, geleneksel (kömür, petrol) enerji kaynaklar›n›n yan› s›ra, yenilenebilir enerji kaynaklar› (hidrolik, günefl, rüzgâr, jeotermal, biyokütle= hayvan ve bitki art›klar›) aç›s›ndan da oldukça zengin bir bölgede yer almaktad›r. Ancak ne yaz›k ki enerji üretiminde d›fla ba¤›ml› bir siyaset izlenmektedir. Bu durumda, al›nmas› olas› önlemlere, sorunun çözümü için dile getirilen önerilere kulak vermek gerekir. Enerji, birbirinden yak›t ve teknolojik yap› olarak farkl›l›k gösteren de¤iflik santraller taraf›ndan üretilmelidir. Ülkemizde bolca bulunan su kaynaklar›ndan sa¤lanan hidrolik enerji potansiyelinin tüm gereksinimi karfl›layabilmesi, hem çok yüksek maliyetli yat›r›mlar gerektirir hem de tek kanalla enerji ihtiyac›n›n karfl›lanmas› baz› sak›ncalar do¤urur. (Ya¤›fllar›n az olmas› nedeniyle hidrolik santralin kapasitesinin düflmesi gibi...) Yenilenebilir enerjinin toplam enerji üretimine katk›s›n›n artt›r›lmas› gerekir. Bu alanda yat›r›mlar›m›z, bölgesel ve çok k›s›tl›d›r, ancak “Damlaya damlaya göl olur.” atasözünü de unutmayarak her tür çevre dostu enerjiden, avantaj ve dezavantajlar› göz önünde bulundurulmak flart›yla, faydalanmak gerekir. Nükleer enerjiyi genifl kat›l›ml› toplant›larla ciddi bir alternatif olarak tart›flmaya açmal›y›z. AB ülkeleriyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda ayn› mal› üretmek için 3.5 misli enerji kullan›yoruz. Bu da ülke ekonomisini ciddi bir flekilde etkile-

24

mektedir. Türkiye’de uranyum yoktur ancak ülkemiz ikinci bir nükleer ham madde olan toryum yataklar› aç›s›ndan en zengin ülke konumundad›r. Nükleer santrallerin tehlikeleri göz ard› edilmeden, uzman kadro yetifltirilerek ve inflaat alanlar›n›n elverifllili¤i tekrar incelenmek kayd› ile bu enerjiden faydalanma, alternatif olarak kabul edilebilir. En önemli önlem ise enerji tasarrufunun bilincinin oluflturulmas›d›r. Enerji kolay elde edilmedi¤i için gereksiz kay›plar kabul edilemez. Ülkemizde kaçak ve kay›p enerji oran›n›n üretimin %20’si civar›nda oldu¤u düflünülürse, ak›lc› “üretim-iletim-tüketim” standartlar› oluflturulmas›n›n gere¤i aç›kt›r. Evlerde ve sanayide al›nacak önlemlerle, yaln›zca sanayide %30 oran›nda tasarruf edilebilece¤i görülmektedir. Bu önlemlerin yan› s›ra özellikle tekstilde a¤›rl›kl› olarak kullan›lmaya bafllanan kojenerasyon, yani birleflik güç sistemi ile kullan›lan yak›ttan yaln›z güç de¤il, oluflan buhardan da ›s› elde edilerek yüksek çevirim verimi elde edilmektedir. Bu tür birleflik ›s› güç üretimi, ayn› tesiste kullan›l›nca, enerji tasarrufu yap›lmakta, kay›plar ve d›fla ba¤›ml›l›k azalmaktad›r. Neticede, günümüzde her türlü enerji kayna¤›na gereksinimimizin artt›¤› ve enerjinin gelecekte de insanl›k için “yar›nlar›n efendisi” olmay› sürdürece¤i yads›namayacak bir gerçektir. Her birinin avantaj ve dezavantajlar›na ra¤men enerjiye olan ba¤›ml›l›¤›m›z nedeniyle kötülerin iyilerini seçmek zorunday›z, ancak her alanda gerçekleflmekte olan teknolojik geliflmeler umut vericidir. Kaynaklar›n ve akl›n nimetlerinden faydalanarak gücü ve üstünlü¤ü de¤il, insan ve do¤a sevgisini ön plana ç›karan projelerin bir an önce yaflama geçirilmesi, hepimizin dile¤i olmal›d›r. Unutmayal›m ki, “Do¤a bize atalar›m›zdan miras kalmad›, biz onu çocuklar›m›zdan ödünç ald›k.” (K›z›lderili atasözü) KAYNAKÇA: Nükleer Enerji ile Elektrik Üretimi, Prof. Osman K.Kadiro¤lu, Bilim ve Teknik Dergisi, Say›:139 Kojenerasyonun Enerji Verimlili¤indeki Yeri, Ömer Özdemir, T Kojenerasyon ve Temiz Enerji Teknolojileri Derne¤i Yönetim Kurulu Üyesi, 29.09.2010 Alternatif Enerji Kaynaklar› Tek Bafl›na Yeterli Olamaz, Dr. Fatih Birol, Bilgi Ça¤›, Say›:36 Türkiye’de Elektrikte Kaçak ve Kay›plar, Prof. Dr. Mustafa Öztürk, 2008 Türkiye’de Enerji Üretimi ve Tüketimi, www.dtm.gov.tr. ‹klim De¤iflikli¤i Çerçeve Sözleflmesi ve Türkiye, The Flow of Energy in an Industrial Society, Earl Cook, article. www. Renewableenerysources.com


Okumuyoruz!


KÜLTÜR

Okumuyoruz! Kitap, bilginin, duygu ve düflünce gelifliminin, kültürün temel kayna¤›… Ama kitaba yeterince de¤er veriyor, onu hayat›m›zda olmas› gereken yere koyuyor muyuz? Yeterince okuyor muyuz? Cevap çok net ve hazin: Okumuyoruz! Ömer ORHAN FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Müdürü

26

nsano¤lunun gelifliminde yaz›n›n bulunmas›n›n yads›namayacak bir yeri oldu¤u flüphesizdir. Tarihte bir iz b›rakmak ve deneyimlerden ders ç›kararak geliflim göstermek için bir araç olan yaz›n›n, duvarlara, tabletlere, deri üzerine, papirüslere ve parflömene yaz›lmas›, san›r›m çok büyük bir heyecan kayna¤› olmufltur. Matbaada sayfalar›n ço¤alt›lmas› ise bir dönüm noktas› olmufl ve kitaplar h›zla yay›lmaya, farkl› co¤rafyalarda da okuyucu bulmaya ve paylafl›lmaya bafllanm›flt›r. ‹nsanlar›n tüm yaflamlar›n› deneyimlerle geçirmek yerine, daha önce yaflan›lm›fl olanlardan ders ç›kartmalar› ve var olan›n üzerine yenilerini eklemeleriyle geliflim ve de¤iflimler yaflanabilmifltir. Sadece görmek yeterli midir? Kay›tlar›n önemi nedir? Okumak, insan yaflam›nda nas›l bir yer tutar? E¤itimde, sosyal yaflamda ve bilimsel çal›flmalarda yaz› kullan›lmasayd› flu an hangi noktada olurduk? Bazen yüzlerce y›l sonra bile okunacak bir antlaflma metni, bazen birçok anlam› içinde bar›nd›ran bir fliir ya da aflk mektubu? Yaflant›m›za katt›¤› de¤er, tart›flmas›z çok büyük. Özellikle sürekli geliflim ve de¤iflim için olmazsa olmaz›m›z; okumak! Su gibi, yemek gibi en temel gereksinimimiz olan ve maalesef fark›nda olmad›¤›m›z, ço¤u zaman unutturulan okumak! Anne ve babalar›n uyumadan önce mutlaka çocuklar›na okumaya çal›flt›klar› hikâyelere ne oldu? Onlar›n yerini televizyonlardaki reklamlar m› ya da sevgi, paylafl›m, yarat›c›l›k ve üretim gibi de¤erlerden uzak filmler mi ald›? Ya biz yetiflkinler, san›r›m tüm klasikleri bitirdik ve en iyi kitaplar› da sürekli takip ediyoruz, de¤il mi? Akflamlar› televizyon ya da bilgisayar karfl›s›nda de¤il de elimizde kitaplar›m›zla çocuklar›m›za iyi bir model oluyoruz!

Bu anlamda örnek olmak ve sadece onlara ne kadar çok okumalar› gerekti¤ini önermekten baflka yapmam›z gerekenler var. Geliflmifl ülkelere ve istatistiklere bakt›¤›m›zda ülkemiz ad›na sonuçlar maalesef hiç de hofl de¤il. UNESCO’nun verilerine göre dünya okuma haritas› ç›kart›ld› ve okuma oranlar›na göre ülkeler renklendirildi. En çok okuyan ülkelerin aç›k renklerle en az okuyanlar›n ise koyu renklerle belirtildi¤i bu haritada bilin bakal›m Türkiye ne renk? Maalesef, S‹YAH... Cumhuriyet’in kuruldu¤u y›llarda h›zla okuma-yazma seferberli¤i bafllat›ld› ve ayd›nlanma sürecine girildi. Bilindi¤i gibi köy enstitülerinin kurulmas› ile de tüm köyler ayd›nlanmaya bafllad›. Bize ne oldu? Bu kadar ayd›nl›k size yeter mi dediler? Önce enstitüleri kapatt›k ve sonra okumaktan vazgeçtik. Birçok ülkede kifli bafl›na düflen kitap say›lar› konuflulurken ülkemizde ise kitap bafl›na düflen insan say›s› konufluluyor. Aç›klanan oranlar daha yüksek ancak ders kitaplar›n›n da orana dâhil edildi¤i biliniyor. Bu durumda ne olursa olsun önce dürüst olmak, say›larla oynamak yerine samimi olarak sorunu görüp buna göre çözüm yollar› aramak ve bulmak, her fleyden önce de bunu istemek gerekiyor. Kütüphanelerin durumuna bakt›¤›m›zda da okuma oranlar›m›z› destekleyen say›larla K‹TAP OKUMA ALIfiKANLI⁄I* Y›lda 1 – 5 kitap: Y›lda 6 – 11 kitap: Y›lda 12 ve üzeri kitap:

Zay›f Orta Güçlü

*American Library Association’›n (ALA) verileri


SA⁄LIK

karfl›lafl›yoruz. Türkiye ile yak›n nüfusa sahip AB üyesi ülkelerden 2000 y›l› verilerine göre Almanya’da 11.332, Fransa’da 4008, ‹ngiltere’de 4937 ve ‹spanya’da 5209 halk kütüphanesi bulunmaktad›r. Türkiye’deki halk kütüphanesi say›s›, 1999 y›l›nda 1292 (12.488.172 kitap) 2009 y›l›nda ise 1149’dur. (14.093.836 kitap) Türkiye’de halk kütüphanelerinden yararlanan kifli say›s›, 1999 y›l›nda 20.898.473 iken 2009 y›l›nda 19.929.836 olmufltur.1 Roma ‹mparatorlu¤u döneminde bir flehir kuruldu¤unda mutlaka sa¤lam bir altyap›, amfi tiyatro, insanlar›n buluflaca¤› bir meydan ve kütüphane kuruluyordu. Yay›lmac› bir anlay›flla, askerî düzene son derece dikkat eden bir imparatorluk bile o y›llarda sanata, kültüre ve ayd›nlanmaya ne kadar çok önem vermifltir. Günümüzde ya neye önem verece¤imize karar veremiyoruz ya da bunu bilerek yap›yoruz. Kesin olan bir fley var; o da geliflime ayak uyduram›yoruz. Kütüphaneye ve kitaba gerek yok çünkü internette her türlü bilgiye ulaflabiliyoruz diye düflünenler olabilir. Bunun ne kadar yan›lt›c› bir düflünce oldu¤unu ve özellikle internette ne kadar bilgi kirlili¤i bulundu¤unu daha önce de yazm›flt›m. Güvenilir verilere internetten ulaflmak hiç de düflünüldü¤ü kadar kolay de¤il. ‹nternet üzerinden bilgi paylafl›m› o kadar kontrolsüz ilerliyor ki kopyac›l›¤› engellemek için art›k ciddi yaz›l›mlar ortaya ç›kmaya bafllad›. Bu anlamda bilgiye ulaflmak için teknolojinin kullan›m›na kimsenin sözü yok ama ya etik ne olacak? H›zla tüketti¤imiz bu ça¤da bilgiyi de de¤ersiz k›l›yoruz. Kes, kopyala, yap›flt›r fleklinde kolay elde edilebilir bir hâle geldi bilgi. Okullarda hâlâ mücadelesi verilen ve ö¤rencilerin kitap okumalar›n› sa¤lamaya yönelik uygulamalarda bile ö¤rencileri kolayc›l›¤a yönelten kitap özetlerinin servis edildi¤i siteler oluflmufl durumda. Bu h›zl› yok oluflta sadece flunu söylemek geliyor içimden: “Bütün renkler h›zla kirleniyordu, birincili¤i beyaza verdiler.” Özdemir Asaf. fiiirler ne çok anlam içeriyor, de¤il mi? Tüm bu güzel anlat›mlar› okumadan bilmemize imkân yok. E¤er emek yoksa sayg› yoksa geriye ne kal›yor ki? Bizleri bu kirlili¤e ve de¤ersizli¤e iten tüm etkenlere ra¤men elimizdekileri gelifltirmenin ve kaybettiklerimizi geri alman›n bir yolu olmal›! Bunu sa¤lamak için kütüphaneleri ço-

Efes Antik Kütüphanesi

¤altmal›, bask› kitaplar›n d›fl›nda insanlar›n ilgisini çekecek kaynaklar ve veri tabanlar› gelifltirmeliyiz. Geliflimi ve teknolojiyi yok saymak yerine, anlamal› ve do¤ru kullanman›n yollar›n› bulmal›y›z. Birini seçerken di¤erinden vazgeçmek zorunda de¤iliz. Kütüphanelerin zengin ve en do¤ru bilgi kaynaklar›n›n içinde bulundu¤u sosyal mekânlar olarak görülmesini sa¤lamal›y›z ve her fleyden önce yeniden okumaya bafllamal›y›z. ‹flin özetine kaçmadan ama!.. Okumadan olmuyor, baflar›lm›yor. Sadece görerek uzman olunsayd› y›llard›r izledi¤im belgesel kanallar› sayesinde jeolog, antropolog ya da zoolog olmal›yd›m. Ama olamad›m. Bilimsel olarak da okuman›n haf›zay› güçlendirdi¤i ve ö¤renmeye katk› sa¤lad›¤› kesin. Bilginin kal›c› olabilmesi için farkl› yöntemleri kullanmakta yarar var; ancak okuyarak ö¤renmek bunun bafl›nda geliyor. Gelecekte en baflar›l› insanlar›n, yarat›c› insanlar olaca¤›n› düflünüyorum. Yaratmak için bilmek gerek, bilmek için de okumak. Ayr›ca günlük yaflamda daha fazla sözcük kullanarak konuflmak ve zengin bir dile sahip olmak istiyorsak da okumal›y›z! Bize dayat›lan televizyon programlar›n›n, bilgi kirlili¤inin kara bir delik gibi giderek büyüdü¤ü internet ortam›n›n d›fl›nda da seçeneklerimiz oldu¤unu, ne olur unutmayal›m. Lütfen çantam›zda bir kitap tafl›yal›m, baflucumuzda bir kitap olsun, odam›z›n içi kitap kokusuyla dolsun.

2000 y›l› verilerine göre Almanya’da 11.332, Fransa’da 4008, ‹ngiltere’de 4937 ve ‹spanya’da 5209 halk kütüphanesi bulunmaktad›r. Türkiye’deki halk kütüphanesi say›s›ysa 2009

1 Kaynak: Millî Kütüphane Baflkanl›¤›, Kütüphaneler ve Yay›mlar Genel Müdürlü¤ü ile üniversite rektörlükleri.

y›l›nda 1149’dur.

27


K‹TAP

Tatil kitaplarla daha güzel!.. Kitaplar olmasa hayat›m›z nas›l da eksik kal›r, de¤il mi? Yaz tatilinde de en iyi dostlar›m›z onlar… ‹flte size, bu yaz için dört harika arkadafl… Üstelik “Toto’nun S›n›f›”nda Bay Togo, Mimi, Selo, Teo gibi çok e¤lenceli arkadafllar› da var. Onlar›n k›k›r k›k›r güldürürken merakland›ran öyküsünü okumak çok keyifli olacak.

Giray KARANLIK Yazar - Araflt›rmac›

Yay›nevi: Can Çocuk, Yazan: Sevim Ak, Resimleyen: Behiç Ak

DEDEM B‹R K‹RAZ A⁄ACI Hans Christian Andersen Ödülü sahibi, dünyaca ünlü ‹talyan yazar Angela Nanetti’nin çok sevilen çocuk kitaplar› aras›nda yer alan “Dedem Bir Kiraz A¤ac›”, ilk kez Türkçeye çevrilerek okurlar›yla bulufluyor. Ça¤dafl Çocuk Klasikleri aras›nda yer alan kitapta, sevginin büyülü sarmallar›nda fliirsel bir gerçekli¤i görüyorsunuz. Yay›nevi: Gün›fl›¤› Kitapl›¤›, Yazan: Angela Nanetti, Çeviren: Sema Tuksavul, Resimleyen: Anna ve Elena Balbusso

TOTO’NUN SINIFI Türk gençlik ve çocuk edebiyat›n›n en önemli isimleri aras›nda yer alan ve eserleri pek çok dile çevrilen Sevim Ak, bu y›l Türkiye’den, Uluslararas› Hans Christian Andersen Ödülü’ne aday gösterildi. Sevim Ak’›n sizin için güzel bir sürprizi de var. Yazar›m›z, yeni ç›kan kitab›nda “Toto ve fiemsiyesi”nden tan›d›¤›n›z Toto’nun yeni hikâyesini sizlerle buluflturuyor.

KÜÇÜK ADAM BÜYÜRKEN Dünya edebiyat›n›n önemli isimlerinden ve “Çarli’nin Çikolata Fabrikas›”n›n da yazar› olan Roald Dahl, “Küçük Adam Büyürken” adl› kitab›nda sizi kendi çocuklu¤una götürüyor. Ama size çocuklu¤unu anlatm›yor! Çocuklu¤unda bafl›na gelmifl ve hepsi gerçek olan olaylardan size bambaflka bir dünya ve bir öykü aktar›yor. Yay›nevi: Can Çocuk, Yazan: Roald Dahl, Çeviren: Gönül Çapan, Resimleyen: Quentin Blake

GALATA’NIN TEMBEL MARTISI “Günefli Bile Tamir Eden Adam”, “Pak Karikatür Okulu”, “Kedilerin Kaybolma Mevsimi” gibi kitaplar›nda öyküleri ve çizgileriyle bizi gülümseten ama gülümsetirken de düflündüren Behiç Ak, “Galata’n›n Tembel Mart›s›”yla okurlarla bulufluyor. Behiç Ak, yeni kitab›nda, tarihî Galata Kulesi’nde yuvas›n› ve yavrular›n› korumaya çal›flan Mart› Murtaza’n›n, ebabil kufllar›n›n heyecanl› öyküsüyle insano¤lunun di¤er canl›lar›n yaflam hakk› üzerindeki sayg›s›zl›¤›n› mizahi bir dille okura aktar›yor. Yay›nevi: Gün›fl›¤› Kitapl›¤›, Yazan ve resimleyen: Behiç Ak


SA⁄LIK

BAfiINIZ DÖNDÜ⁄ÜNDE

Y

ak›n bir zamanda kat›ld›¤›m bafl dönmesi vakalar›n›n tart›fl›ld›¤› uluslararas› bir toplant›da, panel baflkan›, konuflmac›lara soruyordu: Siz hiç bafl dönmesi ata¤› geçirdiniz mi? Bir süre sonra anlafl›ld› ki tart›fl›lan vaka kendisiymifl. Yine birkaç y›l önce, birlikte çal›flt›¤›m›z KBB uzman› arkadafl›m, sabah›n alt›s›nda endifle ile telefon edip pozisyonel vertigo (bafl dönmesi) ata¤› geçirdi¤ini ve VNG (Videonistagmografi: Karanl›k ortamda k›z›l ötesi kamerayla gözbebe¤i hareketlerini izleyerek bafl dönmesinin sebebini anlamaya ve düzeltmeye yarayan cihaz) ile muayene etmemi istemiflti. Her iki örnek de gösteriyordu ki söz konusu olan problem bafl dönmesi oldu¤unda, bu konuda deneyimli, so¤ukkanl› hekimler bile son derece tedirgin olabiliyorlard›. Vertigo (bafl dönmesi), asl›nda çok da fiyakal› bir tan› gibi gözükmekle birlikte esasen, ayn› bafl a¤r›s› gibi bir semptomdur. Nas›l ki bafl a¤r›s›na yol açan birçok hastal›k varsa, bafl dönmesine de yol açan birçok hastal›k vard›r. Denge sistemimiz, beyin taraf›ndan koordine edilen en harikulade organizasyonlardan biridir. Gözler, iç kulak, beyincik, deri-kas-eklem ve omurilikten gelen bilgiler, beyinde birlefltirilerek de¤erlendirilir ve bu sayede bedenin uzaydaki oryantasyonu sa¤lan›r. Her iki iç kula¤›m›zda, üç eksende yerleflmifl bulunan yar›m daire kanallar› ve onlar›n uzant›lar›, dairesel ve do¤rusal tüm hareketlerin yönünü ve h›z›n› gözlerimiz kapal›yken de alg›lamam›z› sa¤larlar. Dik durabilmemizin ve sa¤a sola çarpmadan hareket edebilmemizin temelinde, bu ola¤anüstü denge sistemimiz vard›r. Avc›l›k döneminde insan›n bir yandan koflarken bir yandan gözlerini av›na kilitlemesini ve elindeki m›zra¤› hedefe atabilmesini düflünelim. Yine araba kullan›rken yaklaflmakta olan baflka bir arac› gözlerimizle takip etmeyi düflünelim. E¤er hareket hâlindeyken gözleri-

mizi sabitleyemeseydik nas›l bir hayat›m›z olurdu sizce? Peki bu nas›l olmaktad›r? 1992 y›l›nda Oslo Rikshospitalet’te yan›nda çal›flt›¤›m Prof. Dr. Henrik Lindeman, denge sistemindeki uzmanl›¤› nedeniyle 1960’l› y›llarda Ay’a ilk kez insan gönderilmesini hedefleyen NASA projesine davet edilen bilim adamlar›ndan biriydi. O zamanlar bana gösterdi¤i basit bir deneyi hep beraber yapabiliriz. ‹lkinde bafl›m›z› sabit tutarak, görme mesafesindeki bir yaz›y›, sa¤a sola hareket ettirerek, bafl›m›z› çevirmeden okumaya çal›flal›m. Nas›l, zor oluyor de¤il mi? Ard›ndan bu kez yaz›y› sabit tutup, bafl›m›z› sa¤a sola hareket ettirelim, yaz›lar, ne kadar da kolay okunuyor? Hayat›m›z› kolaylaflt›ran, belki de geçmiflte hayatta kalmam›z› sa¤layan bu özellik, iç kula¤›m›z ve gözlerimiz aras›ndaki bir refleks mekanizmadan kaynaklan›r. Yine göz bebe¤imizin istemsiz hareketleri (nistagmus), bize iç kulak fonksiyonlar› hakk›nda birçok bilgi verir. Bafl dönmesi ve dengesizlik flikâyeti, insanlar›n büyük bir k›sm›n›n hayatlar›nda en az bir kez karfl›laflt›¤› önemli bir problemdir. Bu problemler, iç kulak, beyin, beyincik, dahili ve psikolojik nedenlerden kaynaklanmakla birlikte en s›k karfl›lafl›lan kulak kökenli bafl dönmeleridir. Hastalarda bafl dönmesi ve dengesizlik problemine efllik eden, bilinç veya güç kayb›, uyuflukluk, görme bozuklu¤u, gö¤üs a¤r›s› gibi flikâyetler varsa, acilen en yak›n sa¤l›k kurulufluna baflvurulmal›d›r. ‹ç kulak tipi bafl dönmelerinde; iflitme kayb›, u¤ultu, ç›nlama, bulant›, kusma, kulakta dolgunluk ve bas›nç hissi gibi flikâyetler mevcut olabilir. Bafl hareketleriyle flikâyetleri artabilir. Hasta, yataktan kalkamayacak flekilde denge bozuklu¤u yaflayabilir. Hastalar öncelikle, bu konuda özelleflmifl bir kulak burun bo¤az uzman› taraf›ndan görülmeli ve gerekirse nöroloji / dahiliye uzman›na yönlendirilmelidir.

Op.Dr. Hakan AKYOL KBB Uzman› Erenköy Kampüsü Hekimi

29


KOLEKS‹YON

DIfiI SEN‹ YAKAR ‹Ç‹ BEN‹… 1960’l› y›llarda her nas›lsa yolumuz Üsküdar’a düflmüfltü. Dolmufl dura¤›nda beklemekte olan arabalar›n yan›na yanaflt›¤›m›zda babam floförlerden birine; “Ustam, Allah sahibine ba¤›fllas›n, tank bu mübarek, tank!” deyince meflin ceketli floför amca flöyle cevap vermiflti: “Ah beyim ah, sen bir de bana sor bunu, d›fl› seni yakar içi beni!..” Mert SANDALCI Ifl›k Lisesi Mezunu (1974)

30

›llar öncesinde Üsküdar-Kad›köy aras›nda strapenteli dolmufllar olurdu. Daha yaz›ya bafllar bafllamaz duraksad›m. Ne demekti “strapente”? Yokluk y›llar›nda flehir trafi¤ine bir çözümdü bizimkisi. Arabalar› ortadan kesip araya bir parça koyarak uzat›yor, buraya iki kiflilik bir koltuk, ona ba¤l› olarak giriflte arkaya rahat geçebilmek için katlanabilir bir ilave oturacak yer daha… Böylelikle befl kiflilik arabalar sekiz kiflilik oluveriyordu. Kimin icad› oldu¤u bilinmeyen bu katlan›r koltuklardan ötürü bu tür dolmufllara ‹ngilizce “straponten”den (katlan›r koltuk) esinlenerek “strapenteli” demifliz. Bunlar bir de karakterli arabalard› ki sormay›n gitsin, görkemli bir dizayna sahiptiler. Harp y›llar›nda üretilmifl olduklar›ndan sa¤lam m› sa¤lamd›lar, sac kal›nl›klar› kim bilir kaç milimetre, motorlar› canavar m› canavard›: “Detroit motor”. Buraya kadar her fley güzel, ama yak›t tüketimine gelince ifller de¤ifliyor, çünkü bu arabalar asl›nda toplu tafl›ma yapmak için dizayn edilmemifllerdi… Benzini âdeta içiyorlard›, ayr›ca bir ar›za durumunda Amerika’dan parça gelecek, zaten döviz yok, araba günlerce yatabilir. O y›llarda yafllar› 35-40 olmufl, yolun yar›s›na gelmifller; hâl böyle olunca araban›n d›fl›n›n bizleri, içinin de sahibini yakmas›n› do¤al karfl›lamak gerekirdi. Evet, bu hofl deyifl tam da bu say›m›zda ele alaca¤›m›z koleksiyona uyuyor… Nota koleksiyonuna… Hoppala! Ne alaka, demeyin, cuk

Y

oturuyor çünkü. Geçmiflin notalar› da t›pk› bir dönemin strapenteli arabalar› gibi, kapa¤›na bakt›¤›n›zda yani d›fl›ndan inan›lmaz grafikler, canl› renkler, ola¤anüstü resimlerle insan›n akl›n› bafl›ndan al›yor, içinin sayfalar›na bakt›¤›n›zda ise porte üzerinde bildi¤imiz alelade notalar… E¤er nota okumay› bilmiyorsan›z içine flöyle bir bak›p tekrar kapa¤a dönüveriyorsunuz h›zl›ca… Ondan sonra kapak sayfas›n› önünüze aç›p içindeki müzi¤i hayal etmeye, duymaya çal›fl›yorsunuz. Eh, nota bilmeden tabii ki nafile bir çaba bizimkisi… Peki ya nas›l seslenirlerdi bizlere bu notalar? Eminim ço¤unlu¤u bizlere bildik, tan›d›k gelecek müzik parçalar›yd›, belki de de¤illerdi. Kimbilir? Nadiren efle, dosta, kardeflime çald›rd›klar›m olmuyor da de¤il. Ne hikmetse bana son derece ilginç geliyorlar ve icrac›lar zaman zaman yüzlerini burufltursalar da ben dinlemekte oldu¤um müzikten keyif al›yorum yine de. O an müzik, müzik olmaktan ç›k›yor, bir belge hâline dönüflüyor kafamda… Müzik belge olur mu, derseniz, bal gibi oluyor. Hemen bir örnek vereyim de milletçe ay›plar›m›z bir bir ortaya ç›ks›n: ‹flte, sözlerini Tevfik Fikret’in yazd›¤›, bestesi dönemin en ünlü müzisyenlerinden Wadia Sabra’ya (18761952) ait Osmanl› Millî Marfl›... Tevfik Fikret malumumuz, gerçi bir millî marfla güfte yazd›¤› hiçbir yerlerde yazm›yor ama olsun, gene de


D›fl› seni yakar, içi beni... Bofluna demiyorum, güzellik kraliçesinden Anadolu k›z›na görüntü muhteflem... Ya melodi?

biliriz, tan›r›z onu. Peki ya Wadia Sabra? Duymad›k, bilmeyiz ama… Onunla ilgili olarak biraz sa¤a sola bakt›¤›m›zda nas›l bir müzik adam› oldu¤unu görebiliriz. 1937’de kat›ld›¤› bir kongrede uyum eksikli¤iyle zihnini meflgul eden farkl› sistemlere sahip iki dünya için ortak teorik düflünceyi savunmufl Sabra... 1938’de, müzi¤in matemati¤ini çözdükten sonra, tümüyle farkl› bir anlay›flla Arap ve Bat› müzi¤iyle uyum içerisinde olan evrensel bir dizinin teorik varl›¤›n› öne sürmüfl. 1943 y›l›nda yay›nlanan “La Musique Arabe Base de l’art Occidental (Do¤u Sanat›na Dayal› Arap Müzi¤i)” ad›n› tafl›yan çal›flmas›nda, geliflimi ve modernleflmeyi savunmufl. Araplar›n alt›n ça¤›n› yaflad›klar› dönemde, klasik eserlerin armonik kurallar› hakk›nda bilgi vererek konuyla ilgili fikirlerini ortaya koymufl bir müzik adam› o. Ve 1908’de Meflrutiyetin ilan› ile birlikte Osmanl› Millî Marfl› yazma görevi ona verilmifl. Eh, bütün bunlar› bileniniz, duyan›n›z var m›? Tabii ki böylesi bir belge elime geçer geçmez ilk iflim; sevgili dostum besteci-aranjör Özkan Turgay’›n kap›s›n› çalmak, Osmanl› için yaz›lan ve Maarif Müdürlü¤ünce millî marfl olarak kabul edilen bu marfl› özel olarak kurdu¤u bir bandoya çald›rd›. fiimdilerde bu marfl›, ço¤u konferans›mda zevkle söylüyorum ve herkesi flafl›rt›yorum bir güzel. ‹flte, müzi¤in belgeye dönüflmesine bir örnek.

Kim demifl ki Osmanl›n›n Millî Marfl› yok diye... Sözler Tevfik Fikret’ten, müzik Wadia Sabra’dan. Dünya prömiyeri Paris Nasyonel Tiyatrosu’nda Paul Vidal idaresindeki orkestra ve sanatç› M. H. Paty taraf›ndan seslendirilmifl.

31


KOLEKS‹YON

Sultan Reflad, Balkanlar› ziyareti s›ras›nda Selanik’e u¤ruyor. Maarif Müdürlü¤ü teyakkuzda... Kabul Marfl› ve Taleb-i ‹ttihad Marfl› besteleniyor ve ipek cildinde padiflaha sunuluyor...

Birer Millî Marfl da üstad müzisyenlerden... Paul Lange Pafla’dan Donanma Millî Marfl› ve Donizetti Pafla’dan Osmanl› Millî Marfl›...

32

Daha niceleri var koleksiyonda... Örne¤in geçenlerde “Beyo¤lu’nun ‹tfaiyecileri”ni dinlemifltim. ‹nsan›n içini k›p›r k›p›r eden bir müzik. Peki ya Sultan Reflad’›n Selanik‘i ziyareti münasebetiyle ipek cildinde el iflçili¤i süslemelerle haz›rlanm›fl “Kabul Marfl›” ve “Taleb-i ‹ttihad Marfl›”? Ya melodileri? Hâlâ merak içindeyim, k›y›p da çald›ramad›m henüz. Yine Osmanl›da kendilerini bulmufl Giuseppe Donizetti Pafla ile Paul Lange Pafla’ya ne demeli? Onlar›n eserleri... Baz›lar› elimde olmas›na elimde ama hangimiz bu eserlerden bir mezür dinledik? Geçenlerde YouTube’da izledim, ünlü “Ave Maria”lara son y›llarda Charles Aznavour’unki de eklenmifl. ‹çim ac›d›. Bizim Dikran Efendi Çuhac›yan’›n Paris’te bas›lm›fl “Ave Maria”s›n›n nas›l bir “Ave Maria” oldu¤unu bilmiyor olmam›z belki de benim bir suçum. Elimi çabuk tutmal›y›m, çald›rmal›y›m birilerine, bir yerlerde, bir an evvel... Ama fluras› bir gerçek ki böylesi konular› incelemek, eser üretmek ise sevgili dostum Emre Arac›’ya Tanr› taraf›ndan verilmifl bir gö-

rev. Bu konuda neredeyse tek bafl›na kalm›fl olmas›n›n nedenlerini Prof. Dr. Talat Halman’›n kendiyle ilgili düflüncelerinde bulmak mümkün. fiöyle diyor Prof. Dr. Halman: “Dr. Emre Arac›, hem Do¤u’da hem Bat›’da, kendisi tam anlam›yla bir dünya insan›d›r. Bundan dolay› ‘Arac›’ soyad› ona son derece uygundur. Dr. Arac›, Osmanl› ile Avrupa, Türkiye ile ‹ngiltere, Do¤u ile Bat› aras›nda arac›l›k yapar. Genç bir Osmanl› beyefendisi, bir ‹ngiliz aristokrat› ve modern bir Türk’tür. Kültür ve müzik geleneklerinin mükemmel bir sentezidir.” Eh, bir efli olmad›¤›na göre, böyle bir insan 70 milyonda bir ç›k›yor. Osmanl›da çok sesli müzik üzerine koleksiyon üretenler de ayn› oranlarda... Bendeniz hâlen yan›ma birilerini çekebilmifl de¤ilim. Türkiye’de bu ifle para yat›racak, CD ç›kartacak bir tek “Kalan Müzik” var, o da ayn› oranda... Hasan Saltuk da 70 milyonda birlerden... Evet, Jandarma Kuvvetleri Bandosu’nu mükemmel bir hâle getirip Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras›’yla birlikte benzersiz bir


konser vermesini sa¤layan Aytaç Yalman Pafla, kendisine Lange Pafla’n›n “Osmanl› Donanma Millî Marfl›” notalar›n› verdi¤imde hemen orkestrasyonunu yapt›rtarak Deniz Kuvvetleri Bandosu’na çald›ran ve flahs›ma gönderdi¤i teflekkür mektubu ile onurland›¤›m Metin Ataç Pafla... Onlar da tek... Milyonda birlerden… Sabahlara kadar aç›k oturumlar, esip savuranlar, Osmanl› uzmanlar›... Onlardan çok var... Mebzul... Eh, Osmanl› politik malzeme olmaya müsait ya taliplisi çok... Osmanl›da müzik ise bir karanl›k kuyu sanki... Ad› üstünde ya, müzik iflte, neyi duymak istiyorsan onu duyuyorsun, duymak istemedi¤ini de duymuyorsun. Dede Efendi, Itri, III. Selim... Tamam, peki ya Tekirda¤ filarmoni, Merzifon filarmoni, Trabzon, Giresun, Elaz›¤, Manisa, Musul. Donizetti, Lange, Dikran Efendi Çuhac›yan... 70 milyonda birler kulübünün üyeleri… Birdirbir oynamaya devam edelim… fiöyle ak›llar› bafltan alacak bir sergi, bir kitap, daha da ötesi bir müze oluflumu için nafile mi çabal›yoruz, bilmiyorum. Arflivimdeki binlerce eseri çal›p tasnif etmek, çok sesli müzik geçmiflimizi herkesle paylaflmak bu kadar m› zor?.. Benim enerjim yavafl yavafl tükeniyor, son bir çaba ile birkaç makale daha yazar›m, birkaç konferans daha veririm ve biterim sonunda... Benden sonra birdirbir oynayacak kimse de kalmaz zaten… Padiflah›ndan çingenesine, kolejinden yetim yurduna yüzünü Bat›’ya çevirmifl, üretmifl, yurdumun müzik insanlar› bilinemeden, tan›namadan, seslerini duyuramadan, yok olup gidecekler bu dünyadan... Ben de, onlara ait biriktirdiklerim de hep beraber yok olaca¤›z... Hâlbuki gözüm gibi sak›nd›m; yabanc›lar›n eline geçmesin, önce biz sahip ç›kal›m, biz anlatal›m, biz bilelim diye, ama o kadar kolayla-

m›fl›z, basitleflmifliz, vurdumduymaz olmufluz, içimiz boflalm›fl ki… Sonunda ne mi olacak? Cennetin gazebolar›ndan birinde bulufluverece¤im müzik adamlar›m›zla … Herkes meyve yiyip a¤açlar›n alt›nda s›k›nt› ile yatarken, bizler hep birlikte terennüm edece¤iz... G›pta ile seyredecekler ama bu dünyada sesimizi duyamayanlar, orada da duyamayacaklar ve bu kez cennette yaflanacak bir büyük ›st›rap… En çok da reklamla, sosyal sorumluluk projelerini birbirlerine harman edip kalabal›¤a yutturmaya çal›flan, yeni nesil kurumsal iletiflimciler flafl›racaklar bu ifle... Gazebo’da Sabra, Donizetti, Çuhac›yan beni bekliyor olacaklar... Elimde partisyonlarla yanlar›na vard›¤›mda kucaklaflaca¤›z, Keyifle dinleyece¤iz… Ya di¤erleri?.. Herkes, her fley için çok geç kalm›fl olacak… Dünyada kör olanlar, ahirette sa¤›r olacaklar çünkü, biliyorum…

Sakarya, Sulh ve Mustafa Kemal Marfllar›... Kurtulufl Savafl›’n›n coflkusunu resimleriyle hissettiriyorlar. Peki ya müzikleri? Onlar hakk›nda hiç bir fikrimiz yok ne yaz›k ki... Korkar›m bu gidiflle...

fiark›n neflesini bir çingene balesinde hissetmek. Yine bir görsel var elimizde... Müzi¤i duymak için daha kim bilir ne kadar bekleyece¤iz?

33


DO⁄A ‹NSAN

Do¤adaki nesli tükenen tür Serdar KILIÇ Do¤ada Yaflama Uzman›, Araflt›rmac›, Gezgin

34

izler için bir fleyler yazmam istendi¤inde tereddütsüz ilk akl›ma gelen benim çocuklu¤umla flimdiki çocuklar›n çocuklu¤u aras›ndaki korkunç farkl›l›klar oldu. Ben de benzer s›ralardan geçerek ö¤renci oldum, 26 yafl›ma kadar istedi¤im bölümlerde okuyarak okul e¤itimimi tamamlad›m ama bilirsiniz ki ö¤renmenin ne yeri ne de zaman› vard›r. Bir insan, hiçbir fley yapmad›m, dedi¤i bir günde bile, asgari 29 bilgi katarm›fl da¤arc›¤›na. Çok uzatmadan sab›rs›zl›kla girmek istedi¤im konu; benim as›l e¤itmenim, ö¤reticim olan “do¤a”d›r. fiu an kendimi bedensel ve ruhsal olarak sa¤l›kl› hissedebiliyorsam bunda do¤an›n pay›n›n çok yüksek oldu¤unu hissediyorum çünkü orada her bulundu¤um anda, içimde oluflan mutlulu¤u sizlere net tarif edemeyece¤im duygulu anlar yafl›yorum. Neredeyse yaflam›n›n tamam›n› do¤al ortamda geçirmifl, büyük do¤a flairi Gary Snyder’›n yazd›¤› gibi, “nature” (‹ngilizcede “do¤a”) sözcü¤ü Latincede kiflilik, bünye, köken, fleylerin yap›s› anlamlar›na gelen natura sözcü¤ünden, bunun da ötesinde do¤mak anlam›na gelen “nasci” sözcü¤ünden gelir. Kendimizi ço¤u zaman do¤adan ayr› görsek de, biz insanlar hâlâ avc›-toplay›c› genlerimizi içimizde bar›nd›ran canl›lar›z. Do¤a flimdi bir çocu¤u korkutabilir ama bu korku da bir amaca hizmet eder, o korkunun nedenini aray›p

S

bulmak ve ondan kurtulmak için duyular›n› en üst seviyede çal›flt›r›r. Duyular› iyi çal›flan çocuk, korktu¤u fleyi bulur sonra ya onunla savafl›r ya da ondan kurtulman›n baflka bir yolunu dener. Çocuk do¤ada özgürlük, hayal gücü için alan geniflli¤i ve mahremiyet bulur; onu flehrin karmaflas›n›n d›fl›nda, uzak, farkl› ve huzurlu bir yer olarak alg›lar. Do¤an›n bize sa¤lad›¤› faydalar› hepimiz çok iyi biliyoruz asl›nda ama bunu düflünmeye bile f›rsat bulamad›¤›m›z flehrin h›z›nda, bir döngü içerisinde koflturup duruyoruz; do¤an›n kesinlikle sa¤lat›c› bir gücü vard›r. Neden bu kadar psikolog, diyetisyen say›s› artt› ve artmaya da devam ediyor, hiç düflündünüz mü? ‹nsan bedeni toprakta hareket etmek için yarat›lm›flt›r; asfalt veya betonda de¤il, elektromanyetik alanlarda yürümek ve uyumak için de¤il. fiimdi her ihtiyac›m›z› en pratik flekle dönüfltürdük ama bu dönüflüm, bize bedel olarak daha az hareket etmek gibi bir felaketi hediye etti. Bir insan›n yaflam› boyunca en çok zevk almas› gereken temel fley; yeme-içmesidir oysaki flimdi yemek yemekten korkan insanlar var her yerde. Buna hayat›m›za h›zla giren ve durmadan geliflen teknoloji neden oluyor. Yaflam›m›z›n kalitesi asl›nda fleylerin bize ne getirdi¤iyle de¤il bizden neleri götürdü¤üyle ölçülmelidir. Bizler çocuklu¤umuzda okuldan eve dönerken, hatta son derse girildi¤inde, o gün ar-


kadafllar›m›zla d›flar›da oynayaca¤›m›z güzel oyunlar›n hayalini kurard›k. fiimdiki çocuklar›n oyun alanlar›; önlerindeki, manyetik alan yayan, sadece iflitsel ve görsel duyular›n› kullanmalar›na imkân tan›yan ekranlard›r. Çocuklu¤umda, çok iyi an›ms›yorum, bir çocuk d›flar› ç›kam›yorsa kesinlikle hasta oldu¤undand›, oysa flimdi sanki herkes hasta oldu. Sistemdeki bu yanl›fll›¤›n mutlaka de¤ifltirilmesi gerekiyor. Bu de¤iflimi ancak de¤iflimin gereklili¤ini fark eden siz ö¤renciler gerçeklefltirebilirsiniz. Do¤an›n yard›m›yla, siz çocuklar ve biz yetiflkinler aram›zda giderek artan kopuklu¤un giderilmesinin ve büyüyen mesafenin kapat›lmas›n›n bir yolunu bulmal›y›z. Do¤aya fidan dikilece¤ine “do¤aya çocuk” afl›lamak en do¤ru hareket olur. ‹nsan tan›mad›¤›, ismini bile bilemedi¤i bir canl›y›, bitkiyi koruyamaz. Do¤ada nesli tükenen tür olan “do¤adaki insan”›n art›k ait oldu¤u yere dönmesi gerekir. Bunu kendi neslimiz ve evrenin gelece¤i için yapmak mecburiyetindeyiz. fiehirde yaflarken do¤ay› da ihmal etmeyece¤imiz bir sistemin gereklili¤inden bahsediyorum, bir flehir hayal ediyorum içinde do¤ay› bar›nd›ran! fiimdilerde bask›n olan imar tarz›, birbirinin ayn› al›flverifl merkezleriyle, sahte do¤a tasar›mlar›yla dolu… Afl›r› imar›n, giderek artan park ve bahçe kurallar›n›n, iyi niyetli çevre ve yap› yönetmeliklerinin, topluluk sözleflmeleriyle mahkeme korkusunun toplamdaki etkisi; çocuklar›m›za, serbest oyunun hofl karfl›lanmad›¤› ve d›flar›da zaman geçirmenin resmî olarak ka-

bul edilen tek yolunun manikür yap›lm›fl oyun alanlar›ndaki organize spor etkinlikleri oldu¤u yönünde korkunç bir mesaj gönderiyor. Çocuklar›m›za d›flar›da oynanan geleneksel oyun biçimlerinin yasalara ayk›r› oldu¤unu söylüyoruz. Sonra da televizyonun önüne oturduklar›nda tepelerine çöküyor ve ç›k›p d›flar›da oynamalar›n› istiyoruz. ‹yi ama nerede? Nas›l? Yeni organize spora bafllayarak m›? Baz› çocuklar sürekli oynamay› istemiyorlar. Örne¤in; benim alt› yafl›ndaki o¤lum Tibet, sürekli hayal gücünü çal›flt›rmak istiyor, ormana girip a¤aca t›rmanmak, bar›nak yapmak istiyor, bir su ak›nt›s›na b›rakaca¤› dal parças›n›n nereye gidece¤ini merak ediyor. K›sacas› kurallar› olan organize sporlardan s›k›lm›fllar, art›k birilerine ya da bir spor branfl›n›n kurallar›na ba¤l› olmak onlar›n geliflimine yetersiz kal›yor. Biz çocuklu¤umuzda, d›flar›dan içeri girmek istemezdik, bir mahallenin oyununu be¤enmedi¤imizde baflka mahallelere giderdik, her mevsim ayr› oyunlar›m›z olurdu. Kar ya¤sa, havalar iyice so¤uyup yollar kapansa da okul tatil olsa, d›flar›da ellerimiz, ayaklar›m›z donana kadar oynaman›n heyecan›na, zevkine varsak, derdik. Bu kadar k›sa sürede gerçekleflen bu de¤iflime inanam›yorum do¤rusu. Uyan›n çocuklar bahar geldi, kufllar flenlendi, ortal›k yemyeflil, her yer mis gibi çiçek kokuyor, günefl göbe¤inize de¤meden kalk›n! Bu güzellikleri bir daha hangi bahar göreceksiniz, hayat›n›zda kaç bahar›n›z var ki... Haydi çocuklar uyan›n!..

Do¤ada nesli tükenen tür olan “do¤adaki insan”›n art›k ait oldu¤u yere dönmesi gerekir. Bunu kendi neslimiz ve evrenin gelece¤i için yapmak mecburiyetindeyiz.

35


GEZ‹ ‹ZLEN‹M

Eski Yugoslavya’ya

B‹R GEZ‹

Dubrovnik

Erdo¤an BOZDEM‹R FMV Özel Erenköy Ifl›k Lisesi ve Erenköy Ifl›k Fen Lisesi Müdürü

Oldum olas› s›cak ülkelerde seyahat etmeyi veya s›cak yerlerde tatil yapmay› sevmiyorum. Eskiden eflimle bu konuda anlaflamazd›k, art›k o da benim gibi düflünüyor. Biraz da al›flkanl›k hâline gelen ‹skandinavya ve Almanya seyahatlerine 2010 yaz›nda ara vermeye karar vermifltik. Bu ülkelerde, nedense, kendimizi çok rahat ve güvende hissediyoruz. Eskiden bunu Fransa’da hissederdim. Art›k Fransa’da ayn› duygular› hissedemiyorum. 2010 yaz›nda, çok yak›n bir arkadafl›m›n anlatmakla bitiremedi¤i Kosova’ya gitmeye karar verdik. Eski Yugoslavya’dan ortaya ç›kan S›rbistan, bir kez daha bölününce Kosova ortaya ç›km›flt›. Bu gezimizde bir kez daha anlad›m ki ulus bilincini gelifltirmemifl veya gelifltirmesine müsade edilmemifl ülkeler, amip gibi bölünmeye mahkûmlar.

36


Prizren

flimle Kosova’day›z. Arkadafl›m ve efli bizi orada bekliyorlar. Prifltina’n›n epey d›fl›nda, kötü görünüfllü bir havaalan›ndan ç›k›nca, sanki bir Anadolu kasabas›na geldik gibi hissediyorsunuz. Kap›n›n önünde yolcu bekleyen herkesin elinde bir sigara var. Biraz sonra sigara yasa¤› bafllayacakm›fl gibi sigara içiyorlar. Yol boyunca bayraklarla süslenmifl araçlarla dü¤ün konvoylar› geçiyor. Aralar›nda hiç mesafe bulunmayan ve inan›lmaz tehlikeli araç kullanan dü¤ün konvoylar›n›n içinde yolculuk yap›yoruz. Araçlar›n tamam› AB ülkelerinin plakalar›n› tafl›yor. Lüks ve yeni araçlar. Bütün Kosova evleniyor ya da Kosova’da y›lda bir gün evlenilebiliyor, diye düflünebilirsiniz. Arada bir limuzinler geçiyor. Hatta Hummer ciplerden limuzin araç üretmifller. Araçlardan sarkan k›zl› erkekli gençler, Arnavutluk, Kosova Kurtulufl Ordusu UÇK ve Amerikan bayraklar›n› sall›yorlar. Evlenmekle bu ülkelerin bayraklar› aras›ndaki iliflki ise, Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤› konusunda konulan tav›rla ilgili olsa gerek. O zaman Türk bayra¤› nerede? K›sa say›labilecek bir yoldan Prizren’e geldik. Prizren küçük bir flehir. Kosova’n›n tamam›nda tozlu toprakl› yollar ve inflaat› bafllam›fl binalar, hatta kat ç›kmaya haz›r yar›m inflaatlar dikkat çekiyor. Ciddi bir Türk varl›¤› da hissediliyor. Çok say›da Türk markas› göze çarp›yor, Türkçe tabelalar her yan› sarm›fl. Prizren’in merkezi çok güzel. Osmanl› izleri çok net ve tarihî yap›lar ön plana ç›kacak flekilde tamir görmüfl. Halk›n içinde Türkçe konuflanlar çok say›da. Etin kilosu ise 5 Euro. Kosoval›lar neredeyse sadece et yiyor. fiehrin d›fl›nda ormanl›k arazilerin güzelli¤i dikkat çekiyor. Prizren’in içinde çok fazla yabanc› asker görülüyor. Bar›fl gücü olarak görev yapt›klar› söylenen ABD ve AB güçlerinin aras›nda Türk Yeflil Makedonya askerleri de var. Geceyi Prizren’in d›fl›nda güzel say›labilecek bir da¤ otelinde geçirdikten sonra Makedonya’ya do¤ru yola ç›kt›k. Ormanlar›n içinden 150 km kadar gidince Üsküp’e vard›k. Üs-

E

küp’te büyük flehir görüntüsü, derin bir kültür altyap›s› hissediliyor. Burada da çok inflaat var ama modern bir Avrupa flehri oluflmufl. Çarfl›lar›, genifl caddeleri, düzgün k›yafetli insanlar›yla Üsküp’te, Osmanl›y› da en az Türkiye kadar hissediyorsunuz. Üsküp’ten sonra güneye do¤ru yola ç›kt›k. Makedonya’n›n s›n›r kasabas› Ohri’ye geldik. ‹flte buras› tam bir Avrupa kasabas›. Nefis bir gölün k›y›s›nda konufllanm›fl eski ve yeni bölümleri ile Ohri, Avrupa’n›n çeflitli flehirlerinden sayfiyeye gelenlerle dolu. Biraz zor olmakla beraber göl k›y›s›nda güzel bir otel bulduk. Temiz caddeleri, güzel ve bak›ml› binalar›yla Marmaris’i and›ran bir yerdeyiz. fiehri dolaflmaya ç›kt›k. Meydanlarda inan›lmaz bir kalabal›k. Folklor gösterileri yapan gençler flehri tam bir festival havas›nda hissettiriyor. Her yerde Türkçeyi güzel konuflan insanlar var. Ohri Gölü’nden ç›kar›ld›¤› söylenen inci sat›fl› pek revaçta. Asl›nda Ohri Gölü’nden inci ç›karmak uzun y›llar önce yasaklanm›fl. Ohri incisi diye sat›lanlar›n bir k›sm›n›n yapay olarak üretildi¤ini ve inci görünüfllü Çin mal› boncuklar›n da sat›ld›¤›n› Türkçe bilen bir sat›c›dan ö¤rendik ama Avrupal›lar kap›fl kap›fl inci al›yor. Ertesi gün 90 km uzaktaki Bitola kasabas›na gittik. Bitola, bizim Manast›r diye bildi¤imiz yer. Atatürk’ün askerî okulda okudu¤u, meflhur Manast›r flark›s›n› sevmesine neden olan kasaba. Atatürk’ün okulu, müze olarak düzenlenmifl, küçük bir bina. ‹flte, bu flehirde biraz duygulanmad›m, dersem yalan olur. Güzel bir ö¤le yeme¤inden sonra Ohri’ye geri döndük. Akflam, Ohri’nin hareketli çarfl›s›n›n sonuna kadar yürüdük. Adamlar sokaklar›n yar›s›na kadar masalar› atm›fl, ince belli bardaklarla Türk çay› içerek Türkçe konufluyorlar. Binalar daha bak›ms›z. Buras› bir Türk mahallesi. Bizi misafir ettiler. Türk misafirperverli¤ini içgüdüsel olarak gösteren samimi insanlar›n hepsi, Türkiye özlemi içinde. 1990’lardaki iç savafl ve Kosova Savafl›’ndan etkilenmemifller ama ekonomi alt üst olmufl tabii. Yeni yeni kendilerini

Atatürk’ün okudu¤u Manast›r Askerî Rüfltiyesi... Manast›r, ayn› zamanda flark›s›yla da Ata’m›z için ayr› bir anlam tafl›m›flt›.

37


GEZ‹ ‹ZLEN‹M

Ohri

Ohri sokaklar›

38

toparlamaya çal›flan bu kasaban›n en önemli flans›n›n turizm oldu¤unu anlatt›lar. Ertesi gün 20 km kadar güneye gittikten sonra Arnavutluk’a girifl yapt›k. Dar ve yüksek yollar› olan Arnavutluk’ta yeflillik iyice azald›. Çok yüksek da¤lar› ç›kt›k, çok yüksek da¤lardan indik. Bu ülkenin daha yapacak çok fleyi var. Enver Hoca zaman›ndan kalma askerî birlikler çok genifl alanlar› kapl›yor. Askerî araçlar âdeta bir hurda y›¤›n›. Yollarda markas› belli olmayan, biçimsiz ve garip gürültüler ç›karan araçlar, üstü bafl› iyice dökülen köylüler bizlere hayranl›kla bak›yor. Tiran’a vard›k. Buras› ise gördüklerimizin tam tersine azamet ve gücün simgesi gibi. Hiçbir Avrupa flehrinde göremeyece¤iniz genifl caddeler, dev hükümet binalar›, Enver Hoca’n›n tüm dünyaya meydan okurcas›na infla ettirdi¤i dev heykeller… Her yerde kendi alfabeleri yan›nda ‹talyanca kullan›l›yor. Sanki bir ‹talyan sömürgesi… fiehri gezdik ve kuzeye do¤ru yola ç›kt›k. 150 km sonra Türkiye’de yaflayan çok say›da Arnavut göçmenin geldi¤i ‹flkodra’ya (Shkoder) vard›k. Yollar› bulmak zor olsa da Karada¤’a (Montenegro) geçtik. Ormanl›k ve da¤l›k bir bölgeyi aflmak zorunda kald›k. Yanl›fl bir yola sap›nca ise üç saatlik bir yolculukla asl›nda kilometre olarak k›sa, ama zor bir yolculukla da¤lardan afla¤› indik. Küçük bir köye geldi¤imizde, arkam›zda kalan bir yol tabelas› üzerindeki yaz›lar› görünce ne kadar zor bir yolculuk yapt›¤›m›z› anlad›m. Araban›n ancak s›¤d›¤› yüzlerce metrelik uçurumlar›n dibinden geçen bu yollar için tabelada sadece “14 km’lik bir köy için 4 saatlik yol” aç›klamas› vard›. Karada¤’a (Montenegro) girdik, kuzeye do¤ru yola devam ediyoruz. Nefis bir sayfiye kasabas› olan Budva’ya geldik. Buras› Bodrum’un birkaç kat› büyüklü¤ünde, Avrupa sosyetesinin gözbebe¤i olmufl müthifl bir flehir. Otel bulmak mümkün de¤il. Saat gece yar›s›n› geçti, biz hâlâ otel ar›yoruz. Bulamayaca¤›m›z› anlad›k ve kuzeye do¤ru yola devam ederek

Kotor denilen bir yere geldik. Fiyat›n› dahi sormadan bir otele dald›k ve hemen yatt›k. Sabah kalkt›¤›m›zda inan›lmaz bir manzarayla karfl›laflt›k. Dalmaçya k›y›lar›ndan kilometrelerce içerdeyiz. Karan›n içerilerine denizin dar bir fiyordla girdi¤i yerde kurulan, orijinal bir Ortaça¤ kasabas›nda oldu¤umuzu anlad›k. Ortaça¤ Avrupa’s›n›n önemli derebeylik merkezlerinden birindeyiz ve bir da¤›n ete¤inden bafllayarak dik bir flekilde yüzlerce metre yükse¤e t›rmanan surlar›yla Kotor Kalesi karfl›m›zda duruyor. Kale ve kasabada dolaflt›k ve sonra Dubrovnik’e do¤ru yola ç›kt›k. Kotor’dan hemen sonra Karada¤ bitti. H›rvatistan’day›z. H›rvatistan, Karada¤’dan daha iyi durumda ve tam bir Avrupa ülkesi konumunda. Yollar ve kasabalar çok düzenli. Ülke, tam bir turizm cenneti. Bu ülkenin ileride, turizmde, Türkiye’ye çok ciddi bir rakip olaca¤› kesin. Zaten Avrupal›lar için Yunanistan’›n tercih s›ralamas›nda geriye düflmesinin alt›nda, Dalmaçya k›y›lar›n›n da rolü oldu¤unu düflünüyorum. Dubrovnik ise daha da ciddi bir turizm cenneti. Tarih tam anlam›yla korunmufl. Kale ise tamam›yla tek bafl›na ciddi bir turizm potansiyeli oluflturuyor. Dubrovnik, H›rvatistan’a ba¤l›, ama bir flehir devleti konumunda. Burada yaflayanlar H›rvatistanl› olduklar›n› düflünmüyorlar. Ortaça¤da oldu¤u gibi Dubrovnik ayr› bir devlet olmufl. ‹leride baflka sorunlar olur mu bilmem ama buras› çok farkl› ve çok pahal› bir flehir. Dubrovnik’te bir ö¤le yeme¤inden sonra kuzeye yöneldik ve ülke bitti. Bosna-Hersek’e girdik. 20 km gittikten sonra buras› da bitti. Sürekli bir ülkeden ç›k›p di¤erine girmeye bafllad›k. Geçti¤imiz bu bölge Bosna-Hersek’in Adriyatik Denizi’ne ba¤land›¤› tek nokta. Ö¤rendi¤imize göre, bu bölgeden Bosna-Hersek’in denize ba¤lant›s›n›, bar›fl görüflmeleri s›ras›nda a¤›rl›¤›n› koyan Türkiye, daha do¤rusu bizzat Süleyman Demirel, sa¤lam›fl. Tekrar H›rvatistan’a girifl yapt›k. Bir süre H›rvatistan topraklar›nda ilerledikten sonra tekrar Bosna-Hersek’e girdik. Birinden ç›kmak ve di¤erine girmek için her defas›nda iki polis kontrolü, iki gümrük kontrolünden geçiyorsunuz. Kuyruklar da olunca geçifller o kadar kolay olmuyor. Mostar’a do¤ru giderken savafl›n izlerini görmeye bafll›yoruz. Çok say›da köyde, kurflun ve flarapnel parçalar›n›n izleri var. Tertemiz bir nehir ak›yor. Savafl› anlatan filmlerden hat›rla-


d›¤›m ve cesetlerin yüzdü¤ü bu nehir, insana ürküntü veriyor. ‹nan›lmaz yo¤unluktaki yeflilli¤i ve güzel do¤as›, Bosna-Hersek’i, bildi¤im bütün yeflil ülkelerden daha çok be¤enmemi sa¤l›yor. Herhalde tüm Avrupa ülkelerinden daha yeflil bir ülke. Ben Bosna-Hersek’e nedense hep Boflnakistan diyorum. Eflim ve arkadafllar›m her defas›nda yanl›fl›m› düzeltiyor. Bu Boflnakistan çok güzel fakat çok hüzünlü, hatta çok boynu bükük... Mostar geliflmifl, güzel bir flehir olmufl. Savaflta çok kan dökülmüfl, insanlar çok ac› çekmiflti. Bir otele yerlefltik ve flehri dolaflmaya bafllad›k. Her yerde kurflun izi. Meflhur köprüyü bulduk. Köprünün hemen yak›n›nda, güzel bir restoranda, Boflnak yemekleri yedik. Müzik ve e¤lence merkezi olmufl bu flehri, mutlaka görmelisiniz. Ertesi gün köprüden atlayan gençleri gördük. Çarfl› pazar derken ö¤leden sonra Mostar’dan ayr›ld›k. Saraybosna bizi bekliyor. 80 km kadar süren yeflilliklerin, ormanlar›n ve tünellerin içinden geçerek Saraybosna’ya geldik. Yolda bir yerde mola verdik. Dayanamad›m, Mostar Nehri’nde güzelce yüzdüm. Saraybosna, modern bir Avrupa flehri. Merkezde güzel bir otel bulduk ve arac›m›z› b›rakarak yaya olarak flehri gezdik. Savafl›n yaralar› sar›lm›fl. Modern çarfl› ve al›flverifl merkezleri ile geliflmifl bir flehir. Her yerde Osmanl›n›n yapt›rd›¤› cami ve di¤er eserleri görüyorsunuz. Çarfl› içinde Boflnak böre¤inin tad›na bakt›k. Hakikaten çok güzeldi. Rejim yapt›¤›m günlerde hep bu Boflnak böre¤i akl›ma geliyor nedense. Kosova’ya dönmeye karar verdik. 350-400 km kadar yolumuz var. Yine bir sürü s›n›r geçilecek. Bosna-Hersek’ten S›rbistan’a, sonra Karada¤’a sonra tekrar S›rbistan’a, oradan Kosova’ya... Ama o kadar kolay de¤il. Pasaportlarda Kosova damgas› olunca ifl biraz zorlafl›yor. S›rp polisi, hududa 100 m kadar uzakta, araçlar› bekletmeye bafll›yor. Sonra uzaktan el sall›yor. Polisin dibine kadar gelince pasaport istiyor. Hepimiz yeflil pasaportlu oldu¤umuz için hiçbirimize vize sormuyor ama yüzümüze pis pis bak›yor. Kosova damgas›n› görünce pasaportu al›p gidiyor. Bir süre sonra dönüyor ve pasaportlar› geri veriyor. Kosova damgalar›n›n üzerine “iptal” damgas› vuruyor. Bir anlamda Kosova diye bir ülke yok. Uzun, da¤l›k ama güzel yap›lm›fl yollardan Kosova’ya geldik. S›rbistan’dan son olarak ç›k-

Mostar Köprüsü

t›ktan sonra 10 km kadar bir tampon bölgeden geçip Kosova’ya girdik. Kosova polisinin belli bir bekleme yeri yok san›r›m. Birdenbire yolun bir yerinde polisler ç›k›yor ve pasaport soruyor. Muhtemelen her gün baflka bir yerde bekleme yap›yorlar. Geçti¤imiz köylerde araçlar›n plakalar› yok. Mitrovica diye bir flehre gidiyoruz. Gece saat 10.00’da vard›k. fiehirde de neredeyse tüm araçlar plakas›z. Bu bölgenin de S›rbistan’a kat›lmak üzere haz›rl›k yapt›¤›n› ö¤reniyoruz. Anlafl›lan Kosova bir kez daha bölünecek. Gece yar›s› Prifltina’day›z ve güzel bir otel bulduk. Ertesi gün Prifltina’y› gezdik. Buras› da eski bir Osmanl› flehri ve inan›lmaz bir geliflim içinde. Prifltina, Prizren ve Üsküp’te üslenmeye bafllayan cemaat okullar› dikkat çekici. Kosova ve Makedonya’n›n, savafl s›ras›nda, Avrupa ülkelerine göç eden vatandafllar›n›n genellikle yasal olmayan paralar kazand›klar›, kara paray› da aklayabilmek için kendi ülkelerini kulland›klar› biliniyor. Gördü¤ümüz lüks arabalar, gösteriflli binalar da bunu do¤ruluyor. Çok net olan bir fley var: Berlin duvar›n›n y›k›lmas›ndan sonra kapal› bir rejimin Avrupa’n›n merkezinde mevcudiyetini devam ettirmesi imkâns›z. Ancak birkaç dini olan, çok say›da dil konuflulan büyük bir ülkeyi yutmak da çok zor. Küresel güçlerin en klasik ilkesi “Böl, parçala, yönet.” çok güzel iflletilmifl. Olan, bir milyon civar›nda ölen insana olmufl. Ama yine de görülmeye de¤er...

Saraybosna Çarfl›s›

Mostar’da kurflun izleri

39


SPOR

ÜZÜCÜ AMA GERÇEK Sporda fliddet, sportmenlikle, centilmenlikle, taraftar olmakla hiç ba¤daflmayan bir olgu ama ayn› zamanda da bir gerçek. Sporda fliddeti önlemek için ç›kar›lan yeni yasayla birlikte bir anlay›fl› da mutlaka de¤ifltirmek, sporun bir e¤lence oldu¤unu anlatmak gerekiyor. Korhan SEÇ‹LM‹fi FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Müdür Yard›mc›s›

S

on y›llarda sportif karfl›laflmalarda yaflananlar ve ortaya ç›kan olaylar sonucunda, geçti¤imiz günlerde önlem niteli¤inde meclisten geçen “Sporda fiiddet Yasas›”n›n maddelerinden baz›lar›: • Ev sahibi spor kulüpleri, spor alanlar›nda, sa¤l›ktan güvenlik konusuna kadar ilgili spor federasyonlar› ve uluslararas› spor federasyonlar›nca belirlenen önlemleri almakla yükümlü olacak. • Seyircilerin oturma yerleri numaraland›r›lacak, kapasitenin üzerinde ve biletsiz seyirci al›namayacak. • Maça elektronik biletle girilebilecek. Bu amaçla elektronik kart oluflturulacak. Elektronik kartta, kiflinin ad›, soyad›, kimlik numaras› ve foto¤raf› olacak. • Spor alanlar›nda, güvenli¤in sa¤lanmas› ve bu düzenlemelere ayk›r› davrananlar›n

belirlenmesi amac›yla gerekli teknik donan›mlar kurulacak. • Bir spor müsabakas›n›n sonucunu etkilemek amac›yla bir baflkas›na kazanç veya menfaat sa¤layan kifliler, 5 y›ldan 12 y›la kadar hapis cezas›na çarpt›r›lacak. • Spor alanlar›na, ruhsatl› dahi olsa, silah, bulundurulmas› yasak olmayan kesici, ezici, delici aletler, patlay›c›, parlay›c›, yan›c› veya yak›c› maddeler sokulamayacak. • Hakaret olarak alg›lanacak tarzda aleni olarak söz ve davran›fllarda bulunan taraftarlara, flikâyet flart› aranmaks›z›n, 15 günden az olmamak üzere adli para cezas› verilecek. fiüphesiz ki kanunlar ve yasalar bir boflluktan ve ihtiyaçtan dolay› haz›rlan›r ve yasalafl›rlar. ‹flin en önemli k›sm› ise bu yasalar›n uygulanmas›d›r. Bu gibi yapt›r›mlar› okuyunca, insan, “Keflke bunlara gerek kalmasayd›” diye düflünmeden geçemiyor. Fakat günümüzde çocu¤uyla ve efliyle maçlara gitmeye cesaret edemeyen, can güvenli¤i olmayan, bu hobisini ve zevkini medeni ortamda yaflayamayan insanlar›n artt›¤›n› düflünürsek, bu düzenlemelerin ne kadar gerekli oldu¤unu görebiliriz. Ceza, baz› düzensizliklerin giderilmesi ve hukukun ifllerli¤inin artt›r›lmas› için son derece önemli bir enstrümand›r. Fakat kesin çözümüdür, derseniz tart›flmaya aç›k bir konu gündeme gelir. Gelin, özellikle yukar›da “Seyircilerin oturdu¤u yerler numaraland›r›lacak ve kapasitenin üstünde asla seyirci al›nmayacak.” maddesinin neden ç›km›fl olabilece¤ine bir göz atal›m: • Nisan 1902, Glasgow (‹skoçya): Tribünün çökmesi sonucunda 25 kifli ölmüfl, 350 kifli de yaralanm›flt›r.

40


• Mart 1946, Bolton (‹ngiltere): Seyircilerin bask›s› neticesinde çitlerin y›k›lmas›yla 33 kifli ölmüfl, 500 kifli de yaralanm›flt›r. • May›s 1964, Lima (Peru): Peru -Arjantin aras›nda oynanan Olimpiyat eleme karfl›laflmas›nda, hakemin bir golü vermemesi üzerine ortaya ç›kan seyirci isyan› ve panik sonucunda 320 kifli ölmüfl, 1000 kifli de yaralanm›flt›r. • 29 May›s 1985, Brüksel (Belçika): Heysel Stad›’nda, ‹ngiliz seyircilerin ‹talyan seyircilerin tribününe hücumu üzerine ortaya ç›kan panik nedeniyle meydana gelen ezilmeler sonucunda 39 kifli ölmüfl, 600 kifli de yaralanm›flt›r. Oysaki, bu insanlar oraya maç seyretmek ve gönül verdikleri tak›mlar›n› desteklemek için gitmifllerdi. Günümüzde bu gibi olaylar›n yaflanmamas›n›, organizasyonlar›n daha düzenli yap›lmas›na ve bir dizi kurallar›n uygulanmas›na ba¤layabiliriz. Sporda fiiddet Yasas›n›n “Tehlikeli, parlay›c›, yan›c› veya yak›c› maddeler stadyumlara sokulamayacak.” maddesinin uygulanmas›n›n neden gerekli oldu¤unu afla¤›daki üzücü örneklerle anlatabiliriz: • Haziran 1968, Buenos-Aires’te, seyircilerin yakt›¤› kutlama ateflinin di¤er taraftarlarca yang›n san›lmas› ve stat ç›k›fllar›ndan birisinin kapal› olmas› nedeniyle yaflanan panik sonucunda 80 kifli ölmüfl, 150 kifli de yaralanm›flt›r. • Eylül 1967’de Kayseri’de oynanan Kayserispor-Sivasspor maç›n›n yirminci dakikas›nda at›lan bir gol, iki komflu flehrin taraftarlar›n› birbirine düflürmüfl ve ortaya ç›kan olaylar sonucunda 39 kifli ölmüfl, 300 kifli de yaralanm›flt›r. Londra’da, birçok kavgaya kar›flmas›yla ün salm›fl olan ‹rlanda göçmeni bir ailenin sorun-

Heysel Stad› facias›

lu bireyi Patrick Holigan’›n ad›ndan esinlenerek günümüze kadar gelen bu tür kavgac› gruplara “Holigan” ad› verilmifltir. ‹ngilizler, holiganlar ve onlar›n neden oldu¤u olaylarla ilgili ciddi ve sert önlemler alm›fllar, al›nan bu önlemleri yapt›r›mlarla baflar›l› bir biçimde uygulayabilmifllerdir. Sezon içinde riskli maçlar›n hesaplanmas›, buna göre önlemler al›nmas›, statlarda elini kald›ran›n bile kamerayla tespit edilmesi, maçlara belirli bir süre girememe cezas› alan holiganlar›n maç saatinde en yak›n karakola gidip imza atmak zorunda olmas› ve maç bitimine kadar burada kalmas›, maçlara uzun süre girememe cezas› almas› ve buna benzer yapt›r›mlar, holiganlar›n etkisini nispeten azaltm›flt›r. ‹ngilizler, sadece stadyumlar›n modernizasyonu için bile dört-dört buçuk milyon pound kadar bir harcama yapt›lar. Dünya çap›nda kötü bir flöhrete sahip olan ‹ngiliz holiganlar›n›n eskiye göre kontrol alt›na al›nmalar›n›n alt›nda, ‹ngiliz hükümetlerinin bu konudaki kararl›l›¤›n›n oldu¤unu unutmayal›m. Yapt›r›mlar›n yan›nda ekonomik ve sosyal yönden refah› yakalam›fl toplumlarda bu yollara çok daha az baflvurulmakta. ‹sviçre, Danimarka, ‹sveç, Finlandiya gibi ülkelerde bu ve buna benzer olaylar›n çok daha az›n› görüyoruz. Bundan on befl-yirmi y›l öncesine kadar belirli bütçelerle ve ruh kat›larak yap›lan spor olgusu, günümüzde, “Spor ya da futbol endüstrisi” tan›m›yla karfl›m›za ç›k›yor. 300’den fazla Real Madrid taraftar›n›n öldükten sonra küllerinin, Real Madrid tak›m›n›n maçlar›n› oynad›¤› Santiago Bernabeu Stad›’na saç›lmas› için baflvuruda bulunmas›, fanatizmi, holiganizmi ve bunlar›n önlenmesi için al›nan tedbirleri bize daha iyi anlat›yor. Fanatizmin yol açt›¤› olumsuz davran›fllardan dolay› “Sporda fiiddet Yasas›”n›n ç›kmas›na gereksinim do¤mufltur. Sporun güzel bir hafta sonu keyfi oldu¤unu, yenenin oldu¤u kadar yenilenin de olabilece¤ini unutmayal›m.

‹rlanda göçmeni bir ailenin sorunlu bireyi Patrick Holigan’›n ad›ndan esinlenerek günümüze kadar gelen kavgac› gruplara “Holigan” ad› verilmifltir.

41


TAR‹HTEN SAYFALAR

‹stanbul Bo¤az›’na ilk köprü 2 bin 522 y›l önce yap›ld› stanbul Bo¤az›’na bilinen ilk köprü, Pers Kral› 1. Dareios’un ‹skit seferi s›ras›nda Samoslu Mimar Mandroklees taraf›ndan M.Ö. 512 y›l›nda infla edildi. Gemilerin birbirlerine demir k›skaçlarla çengellenmesiyle oluflturulan köprü, tarihte ilk defa iki k›tay› birbirine ba¤lad›. Pers Kral› 1. Dareios, ‹skitlere karfl› planlad›¤› seferi için son haz›rl›klar›n› tamamlad› ve M.Ö. 512 bahar›nda ordusunun bafl›nda kraliyet flehri Susa’dan yola ç›kt›. ‹stanbul Bo¤az› kenar›ndaki Kalkhedon’a (Kad›köy) gelen Pers Kral›, tekrar gemiye binerek Samoslu Mimar Mandroklees taraf›ndan gemilerin yan yana getirilmesiyle oluflturulan ‹stanbul Bo¤az›’ndaki köprüye do¤ru yol ald›.

‹ Dr. Arif AKDEN‹Z FMV Özel Ifl›k Lisesi Türkçe-Sosyal Bilimler Bölüm Baflkan›

Gemiler, komut verilir verilmez ak›nt›da yüzmeye b›rak›l›rd›. Bu flekilde gemilerin burunlar›, Karadeniz ile dik aç› yapacak biçimde konumland›r›laca¤› için Bo¤az’›n ak›nt›s›na paralel düfler ve bu durum, ak›nt› nedeniyle gemileri birbirine ba¤layan halatlara binen yükü azalt›rd›. Böylesine derin ve genifl su kütleleri üzerinde, gemiler, birbirlerine demir k›skaçlarla çengelleniyordu. Ayr›ca Bo¤az’da iflleyen küçük teknelerin geçifli için köprüde aral›klar b›rak›l›yordu. Bütün bunlar tamamland›ktan sonra, gemileri birbirine ba¤layan halatlar› karadan a¤aç burgular ve ç›kr›klar kullanarak gererlerdi. Bu flekilde köprünün çat›s› oluflturulduktan sonra, köprünün eni boyunca kal›n kalaslar kesilirdi.

T›rafl›n bilinmeyenleri ‹nternet diplomasisi! Gillette flirketi, 1902 y›l›nda güvenli jilet satmaya bafllad›¤›nda yüzlerce erkek sat›n ald›. Sonra da bu jiletlerin sakallar›n› kesmedi¤ini söyleyerek onlar› çöpe att›lar. Yetkililer, mutsuz müflterilerin t›rafl olmadan önce jiletin sar›ld›¤› k⤛d› ç›karmad›klar›n› fark etti.

‹nternet dünya üzerinde s›n›rlar› ve mesafeleri ortadan kald›ran bir olgu olarak yaflam›m›zda yer al›yor. ‹nternet uygulamalar› ve internet üzerinden verilen hizmetler de durmaks›z›n gelifliyor. Örne¤in; elçilik hizmetleri gibi... ‹nternet üzerinde 2007 y›l›nda ilk defa aç›lan sanal elçilik, ‹sveç Hükümetine ait Second Life içerisinde kurulan sanal elçilik sitesi oldu.

Gözlük deyip geçmeyin! Bilinen en eski gözlük M.Ö. 700’lerde Asurlular taraf›ndan kullan›lm›flt›r. Bugün bu gözlük Ba¤dat Müzesinde sergilenmektedir. Gözlü¤ün yayg›nlaflmas› insanl›k tarihinde önemli bir yer de tutmufltur. Tarihsel süreçte, ustalaflm›fl insanlar›n gözlük kullanmas› verim ve üretime önemli katk› sa¤lam›flt›r.

42

Tarihteki ilk gözlüklerden bir örnek


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.