BAfiYAZI
De¤erli Ifl›kl›lar, Dr. Murat B‹NARK Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu Baflkan›
YZY dergimizin bu yeni say›s›nda da sizlerle buluflurken, Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar›n›n kuruluflunun 124. y›l›n›, tüm kampüslerimizdeki etkinliklerimizle coflku içinde kutlaman›n mutlulu¤unu yafl›yoruz. Kutlamalar, eski ve yeni tüm mezunlar›n Ifl›kl› ruhunu canland›rd›¤›, an›lar›n› tazeledi¤i etkinliklerle gerçekleflti. Her y›l, kutlamalar çerçevesinde gerçekleflecek olan ve Ifl›k Lisesi 1963 y›l› mezunumuz Say›n Prof. Dr. Turan Durguno¤lu’nun, hocam›z rahmetli Dr. Yusuf Ziya Efe an›s›na koydu¤u matematik yüksek baflar› ödülü de Ifl›kl› ruhunu yans›tan çok de¤erli bir örnek oldu. Kendisine teflekkür ediyorum. 124. y›l›na ulaflan FMV Ifl›k Okullar›, köklü geçmiflinden gelen ça¤dafl ve laik e¤itim misyonunu yeniliklerle sürdürüyor. Tüm kampüs ve okullar›m›z y›llar geçtikçe daha modern, daha bak›ml› hâle geliyor. Bu çal›flmalarla okullar›m›z›n hepsi, yeni deprem yönetmeliklerine uygun hâle getirildi; ça¤›m›z›n gereksinimlerine ve artan beklentilerine uygun bir flekilde donat›ld›. Art›k neredeyse her s›n›fta bilgisayar, data projektör, ak›ll› tahta yer al›yor. Laboratuvarlardaki ekipmanlar›m›z da son teknolojiye göre düzenlendi ve kütüphanelerimiz yeniden yarat›ld›. Bir de an› odam›z var: FMV’nin müzesi, 124 y›ll›k geçmiflimizden gelen çeflitli eflya ve belgelerle donat›ld›. Okullar›m›z›n uluslararas› standartlara kavuflmas› ve akredite olmas› e¤itim standard›m›z için büyük önem tafl›yor. Geçti¤imiz y›l akredite olan Ifl›k Okullar› Ayaza¤a Kampüsümüz, 1. Y›l Geliflme ve Planlama Raporlar›n› haz›rl›yor. 1 Mart 2010’a kadar teslim edilecek olan bu raporla “ziyaret ekibi”nin önerileri
F
do¤rultusunda gelifltirdikleri aksiyon planlar›n› ve bunlar› ne kadar ve ne flekilde gerçeklefltirdiklerini anlatacaklar. Ayn› çal›flmay› flimdi, Ifl›k Okullar› Erenköy Kampüsümüz de bafllat›yor ve 23-26 Mart 2010 tarihlerinde gerçekleflecek “ön ziyaret”e haz›rlan›yor. ‹ki y›l sürecek olan bu çal›flman›n alt yap›s› haz›rlan›yor, CIS kriterleri hakk›nda fark›ndal›k oluflturuluyor. Önümüzdeki dönemlerde bu kampüsümüz de geliflimini uluslararas› kriterlere göre planlayacak. Di¤er yandan Ayaza¤a Kampüsümüzün de daha ça¤dafl bir görünüme kavuflmas› için çal›flmalar bafllatt›k. Türkiye’nin baflar›l› mimarlar›ndan Sn. Haydar Karabey, Sn. Nevzat Say›n ve Sn. Han Tümertekin, yenileme projesi kapsam›nda, ön fikir çal›flmas› için kampüsümüze davet edildiler. Mimarlar›m›z›n öngördükleri yap›lanmalarla, kapal› alan olarak gereksinimimizi karfl›layan kampüsümüzü, aç›k alanlar›n› artt›rarak daha kullan›fll› hâle getirece¤iz. Ö¤retimin e¤itim hâline dönüflebilmesi için, bilim, kültür ve sanatla desteklenmesi gerekir. Vakf›m›z›n fiile, Ayaza¤a ve Teflvikiye’de sahip oldu¤u üç sanat galerisinde Türkiye’nin en önemli sanatç›lar›n›n eserleri sergilenmeye devam ediyor. Ö¤rencilerimiz ve sanatseverler sanat galerimizde sanatç›larla bulufluyor. Önümüzdeki sene 125. kurulufl y›l›m›z› kutlayaca¤›z. Arkadafllar›m›z bu önemli dönüm noktas›na lay›k bir kutlama ve tan›t›m faaliyeti için flimdiden haz›rl›klara bafllad›lar. 125. y›lda tüm Ifl›kl›lar›n katk›lar› bizim için büyük de¤er tafl›yacakt›r. Tüm bu geliflmelerle FMV Ifl›k Okullar›, “Önce iyi insan yetifltirir.” anlay›fl›n› yaflama geçiriyor. Sayg›lar›mla.
3
FMV HABERLER
E¤itimin
Ifl›k’›
124
En küçük Ifl›kl›lar
“Eski dostlar, eski dostlar”
Ayaza¤a Kampüsü
Eski ve yeni mezunlar
Erenköy Kampüsü
Macunun kuflaklar boyu de¤iflmeyen tad›
“Bat›l›n›n Do¤u Sevdas›” sergisi
4
yafl›nda
Türkiye’de ça¤dafl ve laik e¤itimin öncülü¤ünü yapan FMV Ifl›k Okullar›n›n 124. yafl› coflku içinde kutland›. 124. y›l kutlamalar›, Niflantafl› ve Ayaza¤a Kampüslerinde yap›lan törenler, yenilen geleneksel ö¤le yeme¤i ve etkinliklerin yan› s›ra Erenköy Kampüsünde verilen kokteylle üç kampüste birden gerçekleflti. Niflantafl› Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu’nda gerçekleflen törende, mezuniyetlerinin 50. y›l›n› kutlayan 1958-1959 Ö¤retim Y›l› mezunlar›na, 40. mezuniyet y›l›n› kutlayan 1968-1969 Ö¤retim Y›l› mezunlar›na ve 25. mezuniyet y›l›n› kutlayan 1984-1985 Ö¤retim Y›l› mezunlar›na gümüfl an› plaketleri sunuldu. Duygusal anlar›n yafland›¤› törende 40. y›l plaketlerini alan mezunlar bir koro oluflturarak “Eski dostlar” ve “Bak bir varm›fl, bir yokmufl” flark›lar›n› seslendirdiler. Tüm konuklar› çok etkileyen bu sürpriz karfl›s›nda eski ö¤retmenleri ve konuklar gözyafllar›n› tutamad›. Geleneksel ö¤le yeme¤inin ard›ndan bahçede kurulan kapal› çad›rda bir araya gelen mezunlar, pamuk fleker, boza ve macunun tad›na var›rken, okul an›lar›n› tazelediler. Çektirilen foto¤raflarsa Ifl›kl› an›lara bir yenisini daha ekledi. Eski ve yeni mezunlar aras›nda Zeki Yumuko¤lu Spor Salonu’nda yap›lan basketbol maç›ysa çok heyecanl› ve çekiflmeli oldu. Elbette sonunda Ifl›k dostlu¤u kazand›! Konuklar, Galeri Ifl›k Teflvikiye’de 50, 40 ve 25. y›l›n› kutlayan mezunlar›n onuruna aç›lan “Bat›l›n›n Do¤u Sevdas›” sergisinin aç›l›fl›na kat›larak sergiyi be¤eniyle izlediler. Proje koordinatörlü¤ünü Erol Makzume’nin gerçeklefltirdi¤i sergide, aralar›nda De Mango, Zonaro ve Preziosi’nin daha önce hiç sergilenmemifl resimlerinin ve Brest, Ziem, Ussi gibi çok tan›nm›fl ressamlar›n eserlerinin de bulundu¤u 46 ünlü oryantalist ressama ait toplam 69 eser yer ald›. Eski okul günleri, eski an›lar ve unutulmaz ö¤retmenler… Belki de mezunlar için en anlaml› zaman, eski s›n›flar›nda ö¤retmenleriyle bir araya geldikleri anlard›. S›ralara oturduklar›nda o günleri yafl›yor, Ifl›kl› olman›n fark›n› kalplerinde hissediyorlard›. 124. y›l kutlamalar› tüm Ifl›kl›lar için unutulmaz bir an› daha oluflturdu.
Prof. Dr. Turan Durguno¤lu’nun Ifl›kl› ruhunun yans›mas›
Dr. Yusuf Ziya Efe Matematik Yüksek Baflar› Ödülü Unutulmaz Matematik Ö¤retmeni Yusuf Ziya Efe
Prof. Dr. Turan Durguno¤lu ö¤rencimiz Ceren Burçak Da¤’a ödülünü verdi.
Ifl›k Lisesinden 1963 y›l›nda mezun olan Prof. Dr. Turan Durguno¤lu taraf›ndan, Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulunun onay›yla verilen “Dr. Yusuf Ziya Efe Matematik Yüksek Baflar› Ödülü”nün ilki, sahibini buldu. Ifl›k Lisesi son s›n›f ö¤rencisi Ceren Burçak Da¤ ödüle lay›k görüldü. Prof. Dr. Turan Durguno¤lu’nun, kendisinin de ö¤retmeni olan, Ifl›k Lisesinin unutulmaz Matematik Ö¤retmeni, rahmetli Dr. Yusuf Ziya Efe’nin an›s›na verdi¤i ödül, gelecekte de Prof. Dr. Turan Durguno¤lu’nun kanuni mirasç›lar› taraf›ndan sunulmaya devam edecektir. Prof. Dr. Turan Durguno¤lu’nun hayata geçirdi¤i ödül, ö¤rencilerimiz için önemli bir motivasyon kayna¤› olurken tüm Ifl›k camias›nda da takdirle karfl›land›. Ödül, Prof. Dr. Turan Durguno¤lu’nun Ifl›k’a ve rahmetli ö¤retmeni Dr. Yusuf Ziya Efe’ye gösterdi¤i vefan›n bir örne¤i olarak Ifl›kl› ruhunu anlatmas› aç›s›ndan da büyük de¤er tafl›yor. Ödül, her y›l FMV Ifl›k Okullar› kurulufl y›l dönümü töreninde verilecektir.
Ö¤retmen Okulunu ve E¤itim Enstitüsünü leylimeccani (paras›z yat›l›) okuyan Yusuf Ziya Efe, 1955 y›l›nda Çapa E¤itim Enstitüsünden s›n›f birincisi olarak mezun olur. Ayn› y›l lise bitirme s›navlar›n› vererek klasik lise diplomas› da al›r. Yüzlerce ö¤renci aras›nda 9. olarak ‹TÜ Elektrik Mühendisli¤i Fakültesine girme hakk›n› kazan›r. ‹TÜ’de ö¤renci oldu¤u y›llarda çok sevdi¤i ö¤retmenlik mesle¤ini icra edebilmek için 1958 y›l› bafl›nda Ifl›k Lisesinde 3 saatlik fizik dersine vekil fizik ö¤retmeni olarak atan›r. Fizik Ö¤retmeni rahmetli Haydar Ça¤layan’›n asistan› ve etüt a¤abeyi olarak gösterdi¤i ola¤anüstü performans sonras› ertesi y›ldan itibaren alt› y›l boyunca 9. s›n›flar›n, 10 Fen ve 11 Fen s›n›flar›n›n haftal›k 21 saatlik fizik ve matematik derslerini baflar›yla okutur. Her ö¤rencisiyle ayr› ayr› ilgilenir. 1963 y›l›nda ‹stanbul Teknik Üniversitesini kazanan ilk on kifliden befli Ifl›k Lisesi ö¤rencisi olur. Bu sonuç, Ifl›k Lisesi ve üniversite tarihinde bir rekordur. Bu nedenle, 1963 y›l›nda üstün baflar›l› ö¤renci yetifltiren ö¤retmenler aras›nda matematik dal›nda Türkiye ikincili¤ini, fizik dal›ndaysa Türkiye birincili¤ini kazanarak ‹TÜ taraf›ndan verilen “Yük. Müh. Rag›p Devres Ödülü”nü al›r. 1965 y›l›nda askere gider ve 1967 y›l›nda tekrar Ifl›k Lisesine döner. 1969 y›l›nda da yar›m kalan mühendislik e¤itimini tamamlamak için burslu olarak ABD’ye gider. E¤itimini Stevens Institute of Technology’de tamamlayarak B.Sc derecesini, sonras›nda M.Sc ve elektrik mühendisli¤inde Ph.D unvan›n› al›r. Lisansüstü çal›flmalar›ndaki baflar›s›ndan dolay› üniversite, kendisini 1976 y›l›nda “Assistant Professor” olarak atar. Üniversitede, Araflt›r›c› Üstün Baflar› Ödülü’ne de lay›k görülür. Ancak, genç yaflta, 1979 y›l›nda hayata veda eder. Yusuf Ziya Efe, özverili çal›flmas›, idealizmi ve ö¤rencilerine gösterdi¤i ilgiyle Ifl›k Lisesinin unutulmaz ö¤retmenleri aras›nda yerini al›r.
Ifl›k Lisesinin unutulmaz ö¤retmeni Dr. Yusuf Ziya Efe
5
FMV HABERLER
2010
Spora Ifl›k Tutanlar
MV Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu ö¤rencileri, velileri ve ö¤retmenleriyle birlikte bu y›l›n “Spora Ifl›k Tutanlar”›n› belirledi. “Spora Ifl›k Tutanlar” ödülleri, Niflantafl› Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu’nda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Spora Ifl›k Tutanlar 2010 Ödül Töreninde, ‘Y›l›n Teknik Direktörü’ seçilen Mustafa Denizli, ‘Y›l›n Spor Adam›’ seçilen Adnan Polat, ‘Y›l›n Spor Yazar›’ seçilen Ömer Üründül, ‘Y›l›n Spor Yorumcusu’ seçilen R›dvan Dilmen, ‘Y›l›n Spor Program›’ seçilen “%100 Futbol”u temsilen Güntekin Onay’la ‘Tüm Zamanlar›n En ‹yi Golcüsü’ seçilen Lefter Küçükandonyadis ödüllerini ald›. ‘Y›l›n Futbolcusu’ seçilen Arda Turan’sa törene video ba¤lant›s›yla kat›ld›. Ifl›k Lisesi mezunu olan Adnan Polat ve Güntekin Onay’›n ö¤rencilik dönemlerinden hat›ralar›n› da paylaflt›klar› renkli törende ayr›ca, Türkiye Zihinsel Engelli Sporcular Federasyonu As Baflkan› Dilek Sabanc›’yla Dünya Bedensel Engelliler Okçuluk fiampiyonu Mustafa Ak’a “Onur Ödülü” verildi. ‘Y›l›n Taraftar Grubu’ seçilen Çarfl›’y› temsilen Alen Markaryan’›n yan› s›ra ‘Y›l›n Tak›m›’ seçilen Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Tak›m› ve yöneticilerinin de kat›ld›¤› törende nefleli dakikalar yafland›. Gençlerin ödül sahipleriyle bol bol hat›ra foto¤raf› çektirdi¤i törende, Sporda Fair Play Ödülü, Okullararas› Türkiye Futbol fiampiyonas›nda aralar›nda para toplayarak fi›rnakl› rakipleri için krampon sat›n alan Sakarya Sabihahan›m ‹lkö¤retim Okuluna verildi.
F
6
Sorgulamaya Dayal› Bilim E¤itimi
“‹nsan Halleri” Galeri Ifl›k’ta Dünyaca ünlü Türk heykelt›rafl Mehmet Aksoy’un “‹nsan Halleri” bafll›kl› sergisi Galeri Ifl›k Teflvikiye’de aç›ld›. Sanatç›n›n farkl› boyutlarda; mermer, tafl ve bronz döküm olarak çal›flt›¤› 30 heykelin yer ald›¤› sergi, sanatseverlerden büyük ilgi gördü. Sanatç› sergideki eserlerini ve sanat hayat›n› flöyle tan›ml›yor: “Ben 45 senedir kendime sad›k olmaya çal›fl›yorum. Sanat›mla hayat›m, düflüncelerim, duygular›m, birebir olsun, örtüflsün istiyorum. Dünya sanat miras›n› özümsemeye; M›s›r, Asur, Hint, Maya, Afrika sanat›ndan el almaya çal›fl›yorum. Sanat›n özünü bozmayan her türlü yenili¤e, tekni¤e, teknolojiye a盤›m, yeter ki sonuç, heykel olsun. ‹çimdeki “sanatç› ben”le iyi geçinmeye çal›fl›yorum. Zor be¤enir, zoru sever, hep neden olmas›n, der, hep yeni fikirlerle rüyalar›ma girer. Kendine ihanet ettirmez, nefleli de olsam, üzgün de olsam o, hep oradad›r, her durumu heykele dönüfltürmek ister. Bana ac›maz, beni, fizik gücümü, el becerimi, ustal›¤›m› ac›mas›zca kullan›r, yorgunluk tan›maz, ayaklar›m, dizlerim tutmasa bile çal›fl, bitir flunu, der. Ben onun heykel hammal›y›m, heykel havarisiyim. ‹flte böyle geçinip gidiyoruz.”
F
MV Ifl›k Okullar› Niflantafl› Kampüsünde “‹lkö¤retim Okullar›nda Sorgulamaya Dayal› Bilim E¤itimi Bafllang›ç E¤itimi” (Introductory Training Session to Inquiry-based Science Education in Primary School) gerçeklefltirildi. E¤itim, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ifl birli¤iyle, Baflkan Prof. Dr.Yücel Kanpolat ve TÜBA Projeler Genel Koordinatörü Dr. Çetin Güloval›’n›n kat›l›m›yla yap›ld›. E¤itimi, Fransa’da yürütülmekte olan “La Main à la Pâte” - “Eller Hamurda” projesinde görev alan Châtenay-Malabry Bilim Evi Müdürü Mr. Fabrice Krot ve Hauts-de-Seine bölgesi Bilim Pedagojik Dan›flman› Mme. Jöëlle Fourcade yürüttüler. FMV Ifl›k Okullar› ö¤retmenleri ve yöneticilerinin kat›l›m›yla gerçeklefltirilen e¤itimde, iki gün boyunca, ö¤retmenlere anaokulu ve ilkö¤retim s›n›flar›na yönelik bilim e¤itimi uygulamalar› gösterildi. E¤itim kapsam›nda: • ‹nsanlar›n geçmiflte, günlük yaflamlar›n› iyilefltirmek ve kolaylaflt›rmak için gelifltirdikleri düzeneklerden “El-Cezeri Pompas›” ve “Ortaça¤ Makineleri”, • Düflünme ve gözleme dayal› deneysel modeller üretme tekni¤ine örnek olacak “Köprü Yap›m›”, • Ö¤rencilere hem deney yapmay› hem de irdelemeyi ö¤retme yaklafl›m›n› içeren, “Ö¤renim Kooperatifleri”ni gelifltiren Marie Curie derslerinden örnekler sunularak tüm bu uygulamalar›n hangi pedagojik yaklafl›m ve tekniklerle aktar›laca¤› anlat›ld›.
Enerji verimlili¤i projesine ödül
TÜB‹TAK ve Enerji Bakanl›¤›n›n düzenledi¤i “Enerji Verimlili¤i” konulu proje yar›flmas›nda, FMV Özel Erenköy Ifl›k Fen Lisesi ö¤rencileri 4. oldu. FMV Özel Erenköy Ifl›k Fen Lisesi ö¤rencilerinden Turkuaz Tafldemir ve Ezgi Sönmez, dan›flman ö¤retmenleri Serap Demirel’le haz›rlad›klar›, kimya alan›ndaki “At›k Zeytinya¤› Karasuyundan Günefl Pili Yap›m›” konulu projeyle Türkiye'deki 81 proje içinde, ilk 4 proje aras›na girme baflar›s›n› göstererek mansiyonla ödüllendirildiler.
7
FMV E⁄‹T‹M
Bilime aç›lan pencere Serap GÖ⁄Üfi FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Fen - Matematik Dersleri Bölüm Baflkan›
FMV Ifl›k Okullar› tüm kampüslerinde ça¤dafl e¤itim için gereken koflullar› sa¤layarak, ö¤rencilerine mükemmel bir e¤itim ortam› sunuyor. Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Kimya Laboratuvar› da geliflen teknolojilere göre yeniden yap›lanarak mükemmel bir yap›ya kavufltu.
8
B
ilgi ça¤›n› yaflad›¤›m›z bugünlerde bilimsel çal›flmalar ayr› bir önem kazanmaktad›r. Ülkeler geliflimlerini ve refah düzeylerini art›rmak için bilimsel araflt›rmalara ve teknolojiye eskisinden çok daha fazla önem vermektedirler. Teknolojinin bafl döndürücü bir h›zla geliflti¤i günümüzde art›k onu yakalaman›n ötesinde, üretmek gereklili¤i ortaya ç›kmaktad›r. Bilimin yolu e¤itimden, e¤itimin yolu ise okullardan geçmektedir. Gençlerin spor, sanat ve bilimle yo¤ruldu¤u lise y›llar›nda, kendi ilgi ve becerilerine göre yönlendirilmeleri e¤itim kurulufllar›n›n bafll›ca görevidir. 15-19 yafl aras›ndaki genç gruba, bilimi sevdirmek ve bilime yönlendirmek için, onlar› aktif hâle getirmek en geçerli yöntemlerin bafl›nda gelmektedir. Bu aktivitenin sa¤lanmas› için, bilimsel çal›flmalar içinde deneysel çal›flmalar› ön plana ç›karmak gerekir. Bu bilinçle okullar›m›zda laboratuvar çal›flmalar› ayr› bir önem tafl›maktad›r. E¤itim sektöründe 124 y›ld›r faaliyet gösteren Feyziye Mektepleri Vakf›, bu bilinçle okullar›na sürekli destek vermektedir. Gelece¤in bilim adamlar› ve araflt›rmac›lar›n›n yetifltirilmesine katk›da bulunmak için ilgili fiziki mekânlar› ve ö¤retim eleman› deste¤ini en üst düzeyde tutmaktad›r. Ayaza¤a Ifl›k Lisesinin kim-
ya laboratuvar› geliflen teknolojiye paralel olarak befl ayl›k bir süre içinde yeniden yap›lanarak yeni y›l›n ilk ay›nda kullan›ma aç›ld›. Akreditasyon ekibinin önerileri de göz önüne al›narak kimyasallar›n sakland›¤› dolaplar ve laboratuvar›n›n genelindeki havaland›rma sistemi tamamen yenilendi. Kimya laboratuvar›nda göz y›kama ve su dufllar› yap›larak oluflabilecek deney kazalar›n›n olumsuz etkileri için tüm önlemler al›nd›. Ayn› anda 27 ö¤renciyle üçlü gruplar hâlinde çal›fl›labilecek güvenli deney ortamlar› oluflturuldu. Modern analiz yöntemlerinin yap›lmas›na olanak sa¤layan cihazlarla (HPLC Cihaz› gibi) donat›ld›. Tüm donan›m, müfredat amaçl› kullan›m›n yan› s›ra proje amaçl› deneylerde de kullan›lmaktad›r. Mekân, donan›m ve güvenlik aç›lar›ndan Uluslararas› standartlara getirilen kimya laboratuvar›nda, bilime gönül vermifl proje ö¤rencileri, ilk çal›flmalar›n›n bir k›sm›n› okulumuzu ziyaret eden Vak›f Üyelerimize anlatma ve paylaflma f›rsat›n› buldular. Gençlerin bu sunumlar›ndaki heyecanlar› ve verdikleri ›fl›lt› görülmeye de¤erdi… Gençlerimizdeki bu heyecan›, bu p›r›lt›y›, her zaman artarak görece¤imize inan›yoruz.
E⁄‹T‹MC‹ GÖZÜYLE
Üniversiteye giriflte de¤iflen sistemler ve yeni ad›yla
YGS - LYS
Kadriye ÖNDER FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Koordinatör Psikolojik Dan›flman
Y
ÖK, 29 Ocak 2009’da yapt›¤› toplant›da ald›¤› üniversite girifl s›nav›ndaki de¤ifliklik karar›n›n 2010’dan itibaren uygulanaca¤›n› duyurdu. Yak›n geçmifle bakacak olursak, 2005 ve öncesinde uygulanan ÖSS, sözel ve say›sal bölümlerden oluflmakta ve her bölümde 90 soruyla adaylar›n bilgisi ve deneyimleri sorgulanmaktayd›. 2006-2009 y›llar› aras›nda uygulanan ÖSS ise yine iki temel bölümden oluflturuldu; birinci bölüm liselerde görülen ortak derslerin testlerini, ikinci bölümse alan derslerinin testlerini içeriyordu. Son 5 y›lda yap›lan de¤iflikliklerin de beklentileri karfl›layamamas›, köklü bir sistem de¤iflikli¤ine gidilmesine sebep oldu denebilir. Fakat de¤iflimlerin kamuoyuna sunulmas›ndaki zamanlama, ö¤rencileri tedirgin etmifl ve s›nava haz›rlanma stilleri konusunda ö¤rencilerde ikilem ve stres yaratm›flt›r. Yeni sistemi iyi bilmek, baflar›l› olmak için önemli bir koflul. Bu konuda en do¤ru ve ayr›nt›l› bilgiyi internette www.osym.gov.tr adresinde bulmak mümkün. Burada yeni sistemin getirileri üzerinde dural›m: Yeni s›nav sistemi iki aflamad›r: 1.Yüksekö¤retime Geçifl S›nav› (YGS) 2. Lisans Yerlefltirme S›navlar› (LYS). YGS’nin ÖSS’deki birinci bölüme, LYS’ninse ÖSS’deki ikinci bölüme karfl›l›k geldi¤i söylenebilir. Sistemin getirileri flunlard›r: Ders gruplar› yerine ders baflar›lar›n› ölçmek: Fizik, kimya, biyoloji gibi derslerin baflar›lar› ayr› ayr› ölçülebilecektir. Puanlar›n eflit koflullarda elde edilmifl ve karfl›laflt›r›labilir ölçütlerde olmas›n› sa¤lamak: LYS’lerde soru kitapç›klar›, soru say›lar› ve süreleri testlere göre farkl› olacakt›r. Bir test için tan›nan süre bitti¤inde teste ait soru kitapç›klar› toplan›rken ve di¤er teste ait soru kitapç›klar› da¤›t›l›rken ara verilmeyecektir. Birbirleriyle iliflkili birkaç dersin sorular›n›n cevaplanmas›n› sa¤lamak: Daha önce 10-15 dersin sorular›n›n cevaplanmas› istenmekteyken flimdi birbiriyle iliflkili birkaç dersin sorular›n›n cevaplanmas› yeterli olacakt›r. Puan türlerini art›rmak: Detaylar› göz önüne alan çok say›da puan türü ortaya ç›kar›lm›flt›r. Örne¤in; t›p fakültesi için MF-3 kullan›l›rken biyoloji daha etkili, mühendislik için MF4 puan› kullan›l›rken fizik daha etkili olacakt›r. Yeni sistem, ö¤rencileri daha çok s›nav ve soruyla sorgulayacakt›r. Tek oturumlu ve lise ders konular›n› tam kapsayamayan ÖSS’nin seçicili¤i sürekli tart›fl›ld›¤›ndan, yeni sistem, olumlu bir geliflmedir.
Bu sistemde ö¤renci MF puan› için LYS-1 ve LYS-2 s›navlar›na girerken, isterse, TM puan› için LYS-3’e de girebilecektir. Ö¤rencilere istedikleri kadar s›nava girme hakk› verilmesi, ö¤rencilerin okuldaki alan seçiminin tutsa¤› olmadan, ilgi ve yeteneklerinde ortaya ç›kan de¤iflimlere göre yüksekö¤retim program› seçmelerinde daha özgür olmalar›n› sa¤layacakt›r. Ancak unutulmamal›d›r ki üniversite hedefi do¤rultusunda lisede alan›n› seçen ve 3 y›l boyunca buna uygun alan dersleriyle ö¤renimini devam ettiren ö¤renci daima daha flansl› olacakt›r. LYS’lerin 5 farkl› oturumda ve ayr› günlerde yap›lmas›, ö¤rencinin dikkat da¤›n›kl›¤›n› ve s›nav kayg›s›n› da azaltacakt›r. Ayr›ca alan içi ve alan d›fl› tercihlerde katsay› fark› 0,2’ye indi¤inden katsay› bask›s› ortadan kalkm›flt›r. Alan d›fl›ndan bir ö¤renci, sorular›n % 2,5 fazlas›n› yapt›¤›nda puan fark›n› kapatm›fl olacakt›r. Eski katsay› uygulamas›nda bu fark› kapatmak için alan d›fl›ndan bir ö¤rencinin % 29 daha fazla soru çözmesi gerekiyordu ki, bu da ortalama 50 soru demekti. Katsay› etkisinin azalt›lmas› eflitlikçi bir yaklafl›md›r. LYS’lerde, girilmek istenen yüksekö¤retim program›na göre derslerin a¤›rl›klar›n›n farkl›laflt›r›lmas›, ö¤rencilerin hedefleri do¤rultusunda haz›rlanmalar›n› sa¤layacakt›r. Örne¤in; t›p için haz›rlanan ö¤rencinin iyi derecede biyoloji ve kimya ö¤renmesi gerekti¤inden bu derslere ilgisi artacakt›r. YGS ve LYS, adaylar›n 9. s›n›ftan itibaren daha sistemli çal›flmas›n› gerektirmektedir. Dolay›s›yla ö¤rencilerimizin derslerine ayn› özeni göstermeleri ve okula kesintisiz devam etmeleri, baflar›n›n öncelikli flartlar›ndand›r. Lisede belli bir alan türünde süreci iyi de¤erlendirmeden okuyan bir aday, sonradan bir y›l dershaneye giderek eksi¤ini kapatamaz. Alan›yla ilgili derslere ait konularda yüzeysel bilgi yerine ayr›nt›l› bilgiye sahip adaylar bu s›navlarda daha avantajl› olacaklard›r. Adaylar, do¤ru bir çal›flma yöntemiyle temel bilgileri iyi kavramal›, bolca pratik yapmal› ve zamanlar›n›, eksiklerini giderecek flekilde planlamal›d›rlar. ÖSS sisteminde ö¤rencilerin dershaneye gitmelerini engellemek için yap›ld›¤› söylenen her de¤ifliklik, ö¤rencileri dershaneye gitmeye daha da mecbur b›rakm›flt›r. Bu nedenle, bilgi bak›m›ndan ö¤rencileri s›nava haz›rlamada, profesyonel kurumlar ve nitelikli ö¤retmenler ön plana ç›kacakt›r. Ö¤rencilerine iyi bir e¤itim-ö¤retim vererek bir üst ö¤renime haz›rlamak, her örgün e¤itim kurumunun en önemli görevlerinden biridir. Kamuoyu taraf›ndan öncelikle tercih edilen ortaö¤retim kurumlar›n›n bu konudaki sorumlulu¤u çok daha fazlad›r.
9
‹Ç‹M‹ZDEN B‹R‹
Anaokulundan üniversiteye kadar Ifl›kl›:
Prof. Dr. Ahmet Öncel Giray KARANLIK Yazar - Araflt›rmac› Sevil KARACIK FMV ve Ifl›k Okullar› Kültür Sanat Yöneticisi
izik tedavi ve rehabilitasyon alan›nda Türkiye’nin önemli bilim insanlar› aras›nda yer alan Prof. Dr. Ahmet Öncel, ayn› zamanda Ifl›k Lisesinin efsanevi müdürü Sacit Öncel’in o¤lu… Ifl›k Lisesi onun hem okulu hem de evi olmufl, üstelik anaokulundan üniversiteye kadar. Prof. Dr. Ahmet Öncel’le hem mesle¤ini hem de Ifl›kl› y›llar› konufltuk.
F
Önce meslek hayat›n›zdan bafllarsak; fizik tedavi ve rehabilitasyon alan›nda Türkiye’nin say›l› bilim insanlar› aras›nda yer al›yorsunuz. Ama ilk baflta t›bb› seçmemiflsiniz. ODTÜ’de bir y›l okudum ama kalacak yer bulamad›m. O dönem Ankara’da ö¤rencilerin kiral›k ev bulmas› çok güçtü. Yurt da yoktu. Bir tek Koç Yurdu vard›. Oraya ön kay›t yapt›rd›m, “Üç y›l sonra s›ra gelir.” dediler. Ben de “O tarihte mezun oluyorum.” dedim. Dolay›s›yla 1961 y›l›nda ‹stanbul T›p Fakültesine girdim. T›p kariyerinizde bir de Amerika dönemi var. O biraz da zorunluluktan oldu. Benim dönemimde doçentlik tezi haz›rlan›yordu. fiimdi yok. Dünyada orijinal kabul edilecek özellikte bir tez yazmak gerekiyordu. Mecburen doçentlik tezimi haz›rlamaya Amerika’ya gittim. Washington’da National Library of Medicine ad›nda muazzam bir kütüphane var. Oradan yararland›m doçentlik tezi için. Çapa T›p Fakültesinde bölüm baflkanl›¤› yapt›¤›n›z dönemde birçok yenili¤e öncülük ettiniz. Ne tür yenilikler gerçeklefltirdiniz? Bir dönem yani üç y›l, fizik tedavi ve rehabilitasyon anabilim dal› baflkanl›¤› yapt›m. O dönem bizim klini¤in fiziksel flartlar› çok kötüydü. Adem Baba’dan kalma bir bina! 1900’lü y›llarda yap›lm›fl, hastane olmas› mümkün ol-
10
mayan tafl bir binay› ko¤ufllar hâlinde bölmüfllerdi. Hastalar›n hiç rahat› yok, tuvaletler berbat… Bir grup kurdum. Bayburtlu bir arkadafl›m›n çevresi ve benim Arnavut grubum! Onlar› yakalad›m “Hadi elleriniz cebinize!” diyerek özel odalar yapt›rd›m. Ko¤ufllar› ›slah ettirdim. Sekiz yatak vard›, bunu alt›ya indirdim ve aralar›n› perdelerle ay›rtt›m. Tedavi alan›nda da yenilikler oldu mu? Manyetik alan› getirttim yine hibe yoluyla. Bir ayak laboratuvar› kurdum ama ben ayr›ld›ktan sonra ne oldu bilmiyorum! Türkiye’de ayak üzerine yeterli fizik tedavi çal›flmas› var m›? Hay›r yok. fiimdi Ethica Hastanesinde kuruyoruz bir tane. Oysa ayak çok önemli bir uzvumuz, o olmasa yürüyemeyece¤iz. Travmalardan sonra ayak rehabilitasyonu çok önemli. Ayr›ca diyabet gibi hastal›klarda ayak çok önemlidir. ‹lk bat›mda araz, ayakta ç›kar ve kesilmeye kadar gider. Bu nedenle ayak bölümü ve tedavisi çok önemlidir. Ofis yaflam› art›yor. Fizik tedavi gerektirecek hastal›klarda art›fl var m›? Günümüz hastal›¤›, fibromiyalji veya miyofasiyal a¤r› dedi¤imiz kas romatizmas›d›r. Bunlar›n nedenleri aras›nda psikolojik stres ve ayn› pozisyonda uzun süre oturmak baflta gelir. Psikolojik streste insanlar derin uyku faz›na giremez ve kaslar, dolafl›mla içinde biriken metabolitik art›klar› geri veremez. Zamanla kaslar›n içinde sert, a¤r›l›, dü¤me veya bant fleklinde bir tak›m alanlar oluflur. Bu da a¤r›lara neden olur. Uzun süre oturmaysa, bankac›lar, bilgisayar operatörleri, terziler ve benzeri mesleklerde görülür. Bunlar›n ergonomik bir s›rtl›kla beraber oturmas›, 40 dakikadan uzun süre oturarak ifl görmemesi gibi önlemleri uygulamalar› gerekir. Özel yaflam›n›za dönersek, ne tür hobileriniz var? Rahmetli babamdan kalan ufak tefek koleksiyonlar vard›, onlar› devam ettirdim. Babamdan kalan pul ve para koleksiyonuna devam ettim uzun y›llar... Sonra b›rakt›m çünkü bunlara çok uzun zaman verilmesi gerekiyor. fiimdi daha kolay bir koleksiyon yap›yorum. DVD biriktiriyorum. Eski filmler, yeni filmler… 600 filme yak›n bir koleksiyonum oldu flimdilik.
Ifl›k’›n sizin hayat›n›zda çok önemli bir yeri oldu¤unu biliyoruz. Geçti¤imiz günlerde 50. y›l plaketinizi ald›n›z… 50 y›l› doldurmak nas›l bir duygu? Fosilleflmifl olduk! fiaka bir yana tabii ki büyük bir mutluluk. O zamanki Ifl›k Lisesiyle bugünkü aras›nda da¤lar kadar fark var. Ifl›k çok geliflti… Ama siz de o tarihî köflkte okudunuz... Enver Pafla’n›n saray›nda okuduk biz! Anaokulunu, ilkokulunu köflkte okudum. O, güzel bir binayd›. D›fltan görünüflü çok çekici de¤ildi ama içi muhteflemdi. ‹çine girdi¤inizde her yer mermerdi. ‹ki kiflinin kucaklayamayaca¤›, koca mermer sütunlar vard›. ‹ki kat›n tüm merdivenleri de som mermerdi. Toplant› salonununsa muhteflem bir avizesi vard›. S›rça bölüm denilen caml› bir bölümü de vard›. Geçmiflte seraym›fl… Manolya a¤açlar› vard›, mis gibi kokard›. Siz okula ne zaman geldiniz? ‹zmir’de do¤muflum ama bebekken bir, bir buçuk yafl›nda okula gelmiflim. Rahmetli babam okulun müdürü… Okuldaki lojmanda kal›yorduk. Yani okulda büyüdüm. Okulun ayakl› tarihiyim! Okula gelifliniz nas›l olmufl? Müdür Ecvet Bey rahats›zlanm›fl… Muvaffak Bey de (Benderli) babam› üniversite dönemin-
11
‹Ç‹M‹ZDEN B‹R‹
“Babam›n geliflini ayakkab›lar›n›n sesinden anlard›k. G›c›rt›l›, ses ç›karan ayakkab›lar giyerdi.”
den tan›yor ve ça¤›r›yor ‹zmir’den. Bu davet üzerine babam geliyor, konufluyor ve anlafl›yorlar. Bafllay›fl o bafllay›fl, okulda müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak 40 y›l kal›yor. Lojman neredeydi o zaman? ‹lk önce, ana kap›dan içeri girip binan›n ikinci kat›na ç›k›nca sol taraftaki koridorun sonunda iç içe geçmifl üç oda vard›. Odalar›n ayr› bir koridoru yoktu ve odalara birbirinin içinden geçiliyordu. ‹lk lojman oras›yd›. Daha sonra bitiflikte yer alan anaokulu ve ilkokul, di¤er binalara tafl›nd›. Boflalan binalar lojman oldu. Buras›n›n kocaman, zor ›s›nan bir salonu vard›. Sonra o binalar da yand› ve yeni bina yap›ld›. Yeni binan›n Teflvikiye Caddesi’ne kadar olan ve yan soka¤a bakan bölümü lojman oldu. Lojmanda sizin aileniz d›fl›nda ö¤retmenlerden kimler kal›yordu? ‹lk dönemde bir tek bafl muavin Mehmet (Ünal) Bey vard› ama o ayr› bir binada kal›yordu. Onun d›fl›nda görevli hemflire han›mla önce depo görevlisi olarak ifle bafllayan ve sonra idari müdire olan Huriye (Günel) Han›m vard›. Onun hayat› da okulda geçti. Çok ilerlemifl bir yafl›nda evlendi ve okuldan ayr›ld›. Kocaman, neredeyse 5 kilo bir kedisi de vard›. Daha sonra Bedriye (Yetifl) Han›m geldi okula ve anaokuluna müdire oldu. O da lojmanda kalmaya bafllad›. Lojmanda pek çok hocam›z daha kald›. Ifl›k Lisesi okulunuz ve eviniz olmufl. Evet, ama ben son senelerde, arkadafllar›mla beraber yat›l› olarak yatakhanede kal›yordum. ‹mtiyazl› bir durum olmas›n diye ve arkadafllar›mla bir arada olmak için...
1958 - 1959 Ifl›k Lisesi Y›ll›¤›’ndan...
Baban›z Sacit Öncel’le bir ö¤renci olarak iliflkiniz nas›ld›?
Ifl›k Lisesi 50. y›l mezunlar› - 2009
Babam›n geliflini ayakkab›lar›n›n sesinden anlard›k. G›c›rt›l›, ses ç›karan ayakkab›lar giyerdi. Müdür - ö¤renci iliflkimiz çok resmîydi. Bir yaramazl›k durumunda ilk z›lg›t› ben yerdim!.. Evde de ayn› m›yd›? Evde daha yak›nd›k ama okulda arkadafllarla bir yaramazl›k yapt›¤›m›zda, okka alt›na ilk ben giderdim! Lojmanda baba-o¤ul, okulda müdür-ö¤renci iliflkisi vard›. Baban›zdan hiç ders ald›n›z m›? Tabii, biyoloji hocam›zd›. Annem de ö¤retmendi ama o, Niflantafl› K›z Lisesinde görev yap›yordu. Not durumunuz nas›ld›? Mecburen çal›fl›rd›m… Çünkü baflar›s›z olursam arkadafllar›ma rezil olurdum! Okulda akflam yemekleri nas›l olurdu? Harikayd›. Önce etüt olurdu. Etütten do¤ruca yeme¤e inilirdi. Yemekler aflç› taraf›ndan okulda piflirilirdi. Hocalar ayr› bir masada oturur ve akflam yeme¤i yenirdi. Sonra yar›m saatlik bir teneffüs olurdu. Sonra bir etüt daha yap›l›r ve ard›ndan yat›l›rd›. Okuldaki aile hayat› nas›ld›? Anne ve babam›n her akflam mutlaka bir misafiri olurdu. Hiç kimse olmazsa okuldaki baflö¤retmen ve lojmanda kalan ö¤retmenlerle otururlar ve konken oynarlard›. Okulda yaramazl›k yapar m›yd›n›z? Arada kaçard›k! Antalya Ambarlar›n›n sahibi Hikmet Bey’in o¤lu geldi okula ve yat›l› kal›yor.
12
paras› ödenirdi. Herkes kendi yeme¤ini bir köflede piflirirdi. Onlar yenirdi. Hiç yaln›zl›k çekmezdim. Binay› dolaflmaya ç›ksam, konuflabilece¤im birkaç kifli olurdu. Uçsuz bucaks›z bir evdi benim için okul ayn› zamanda… Bir tek s›k›nt›m oldu; o da gece soka¤a ç›k›p dönmek! Çok aksi bir kap›c›m›z vard›. Saat 12’yi geçmiflse beni içeri almak istemezdi. Yaz›n okulda kalan tüm ailelerle birlikte, floför Kani (Ç›nar) Amca’n›n kulland›¤›, okulun burunlu, mavi otobüsüyle Florya Plaj›’na, denize giderdik. Yaz tatili bitti¤inde? Dersler bafll›yor… Pek özlenebilecek bir fley de¤il! Ama bütün arkadafllar dönüyor. Bir büyük heyecan ve e¤lence oluyordu benim için.
3 kuflak Ifl›kl›: Sacit Öncel, Ahmet Öncel, Cem Öncel
Okuldan kaçard›k onunla baz› akflamlar. O zaman radyo programlar› olurdu Taksim’de. Nereden edinmiflse onda bileti olurdu, ilkokuldaki ö¤retmen odas›n›n cam›ndan arka soka¤a ç›kard›k. 50 y›l içinde Ifl›k nas›l geliflti? Çok fark etti. Hiç ummad›¤›m kadar geliflti. Bizim zaman›m›zda okul içi ufak tefek etkinlikler vard›. Y›llar sonra babamda, Ayaza¤a’da arazi al›p yeni bir okul yapmak fikri do¤du. Ama pek vak›f olmad›¤›m bir sürü problem ç›kt› ve babam emekli oldu. Sonra bir grup bunu hayata geçirme çal›flmalar›na devam etti ve bir de bakt›k orada devasa bir kampüs kuruldu. Niflantafl› da tamamen de¤iflti ve geliflti. Benim zaman›mda da bu binalar vard› ama böyle de¤ildi! Çok büyük bir geliflme gösterdi. Modernleflti. Derken üniversite kuruldu. Bafl döndürücü bir aflama… FID da flimdi güzel bir flekilde çal›flmaya bafllad›. Ben de bir dönem baflkanl›k yapt›m FID’da... O zaman sadece küçücük bir odam›z vard›. Tüm çocuklu¤unuz burada geçti. Ifl›k sizin hayat›n›zda nas›l bir etki yaratt›? Ifl›k, hiç s›k›lmad›¤›m bir yerdi hem ev hem okul olarak. Mesela; yaz tatili olur, okul bombofl… Yemek piflmez. Ama yine de kalan insanlar vard›. Onlara tay›n bedeli gibi bir yemek
Yusuf Ziya Efe için Prof. Turan Durguno¤lu taraf›ndan bir ödül kondu. Bunu nas›l anlamland›r›yorsunuz? Ben ortaokuldayken Yusuf Ziya Bey muallim yard›mc›s› olarak okula geldi. Etüt a¤abeyli¤iyle bafllad›. Herkesle tek tek ilgilenirdi. Son derece çal›flkan ve hareketli bir insand›. Sonra ö¤retmen oldu. Çok yetenekliydi. Ben ODTÜ’yü kazand›¤›mda, her üniversitenin s›nav› ayr› yap›l›yordu ve s›nava Ankara’da girdim. Benimle beraber ‹stanbul’dan Ankara’ya geldi. Benimle 4-5 gün Ankara’da kald› ve beni s›nava haz›rlad›. Hiç bafl›mdan ayr›lmad› ve imtihan› kazanmam› sa¤lad›. Evlendi ve bizim okulda, afla¤›daki yemekhanede oldu dü¤ünü. Sonra Amerika’ya gidece¤ini ve burs kazand›¤›n› ö¤rendik. Ard›ndan da kötü haberi geldi. Onun ad›n› yaflatmak için konulan çok güzel ve yerinde bir ödül olmufl. Say›n Durguno¤lu’na çok teflekkür ederim. Genç Ifl›kl›lar için ne söylemek istersiniz? Mezuniyetten sonra da Ifl›kl›lar› bir arada tutacak, birbirine ba¤layacak, birbirini arayacak hâle getirecek yöntemlerin bulunmas› laz›m. Okulda ne kadar kald›n›z? Babam emekli olana kadar, yani t›p fakültesinden ihtisas›m› alana kadar lojmanda yani Ifl›k Lisesinde kald›m. O zaman sizin için “anaokulundan üniversiteye kadar Ifl›kl›” demek yanl›fl olmaz! Tamamen öyle!
“Okul aç›ld›¤›nda, dersler bafll›yor… Pek özlenebilecek bir fley de¤il! Ama bütün arkadafllar dönüyor. Bir büyük heyecan ve e¤lence oluyordu benim için.”
13
KAPAK
1900’lü y›llar›n bafl›… Galata Kulesi’nden ‹stanbul
‹çinde bin kent sakl›:
‹stanbul Bir kent düflünün ki, dünyan›n en harika co¤rafyas›nda, yaflam›n› binlerce y›ld›r kesintisiz olarak sürdürsün. Dünya tarihinin varolmufl en büyük imparatorluklar›na baflkent olsun. Üstelik daha binlerce y›l önce, bir baflkent olarak tasarlans›n. Ona bir “kent” s›fat› yeter mi flimdi?.. ‹çinde bin kent saklanm›fl dururken… Giray KARANLIK Yazar - Araflt›rmac›
stanbul, 2010 Avrupa Kültür Baflkenti olarak pek çok etkinli¤e ev sahipli¤i yap›yor. Y›l boyu sürecek bu etkinlikler hem ‹stanbullular hem de dünyan›n pek çok yerinden gelen ziyaretçiler için bir sanat ve kültür ziyafeti sunuyor. Bu vesileyle ‹stanbul’la ilgili pek çok kültür projesi de üretiliyor. Bütün bu etkinlikler bir anlamda ‹stanbul’un kültürünü anlama ve anlatma amac›na hizmet ediyor. Ama ‹stanbul? O, zaten kültürünü ve biriktirdiklerini an be an bize sunmuyor mu bildik bileli... Kubbeleri, her yandan baflka bir öykü f›s›ldayan sesleri, her biri birbirinden ilginç, bir baflka zaman› anlatan eserleri, cadde, sokak, mahalle, semt isimleri, lodosu, poyraz›, çay›, simidi, baharattan yosuna efsunlu dokular› ve daha niceleriyle kendini söylemiyor mu?
‹
tür; bir sürecin, insan›n biriktirdiklerinin bir ürünü olarak ortaya ç›k›yor. Ya kentler? Onlar tarihte toplumlar›n geliflim sürecinin, uygarl›klar›n bir ürünü, bir sonucu olarak ortaya ç›km›yorlar m›? Sonuçta kent, kültür ve uygarl›k kelimelerinin hem anlamlar› hem de iliflkileri birbirlerinden ayr›lamayacak kadar ortak bir yap› içeriyor. Toplumlar›n biriktirdiklerinin, tarihsel süreçlerin bir sonucu olarak ortaya ç›kan kültür ve uygarl›k, ayn› zamanda kentleri de ortaya ç›kar›yor.
Kent ve kültür
Dikilitafl
14
Kültür kavram›, çok genifl ve zengin anlamlar içermesine ra¤men, ço¤unlukla bir toplumun duyufl, düflünüfl ve yaflay›fl birli¤ini sa¤layan tüm de¤erlerin bütünü olarak tan›mlan›yor. Bu ifade, gelenek, görenek, düflün ve sanat de¤erleri gibi bir toplumun tüm de¤erlerini içeriyor. Kültür, insan›n bir amaca göre ortaya ç›kard›¤› üretimin tümünü kaps›yor. Do¤al olarak kül-
Kubbeler kenti
Gerçekten, hem bat› hem de do¤u dillerinde, kent ve uygarl›k sözcükleri aras›nda yak›n benzerlikler görülüyor: Città, cité, ciudad, civitas sözcükleri; civilization, yani uygarl›k sözcü¤üyle ayni kökten geliyorlar. Ve tarihte az say›da ama önemli kent, birden çok uygarl›¤a ev sahipli¤i yaparak, birçok kültürün sentezini bar›nd›ran nadir oluflumlar olarak insanl›¤›n var ettikleri aras›nda yerini al›yor. En güzel örne¤i ‹stanbul gibi…
‹nsan burada hep var oldu ‹stanbul’un co¤rafyas›nda insan›n izlerini zaman›n en derinlerinde dahi görebiliyoruz. Küçükçekmece Gölü kenar›nda bulunan Yar›mburgaz Ma¤aras›’nda yap›lan kaz›lar, insan kültürüne ait ilk izleri, Neolitik ve Kalkolitik ça¤a kadar götürüyor. ‹stanbul metro inflaat› ve Marmaray kaz›lar›ysa ‹stanbul’da insan izlerinin M.Ö. 6500 y›llar›na kadar uzand›¤›n› ortaya ç›kar›yor. Üstelik bu izler, tarihî yar›madan›n karfl›s›nda, Kad›köy (Kalkedon) yakas›nda Fikirtepe’de ortaya ç›k›yor. fiimdi meflhur söylenceyi hat›rlayal›m: Yunan Yar›madas›’ndan bir grup Megaral›, yeni bir kent kurmak üzere yola ç›kar. Yola ç›kmadan önce de Kral Byzas kurulacak olan kentin yerini belirlemesi için bir kâhine baflvurur. Kâhin yeni kentin “körler ülkesinin karfl›s›na” kurulaca¤›n› söyler. Uzun süren bir yolculuktan sonra Sarayburnu’na gelen Megaral›lar çevreyi incelemeye bafllarlar ve karfl› k›y›da 20 y›l önce kurulmufl olan bugünkü ad›yla Kad›köy’ü görürler. Bulunduklar› yerin güzelliklerini görmeyerek karfl› k›y›ya kent kuranlar›n kör olduklar› yarg›s›na vararak buraya yerleflirler. Söylence, içinde gerçe¤i bar›nd›r›yor. Megara’dan gelen Yunanl›lar bugünkü tarihî yar›mada bölgesinde bir koloni oluflturuyor. M.Ö. 685 y›l›nda da Kral Byzas’›n hükümdarl›¤›nda Byzantion kuruluyor. Dolay›s›yla ‹stanbul’un kentsel anlamdaki bildik tarihi M.Ö. 7. yüzy›la uzan›yor. Megaral› Byzas’tan yaklafl›k 800 y›l sonra
M.S. 196’da Roma ‹mparatoru Septimius Severus flehri fethediyor. Yanan, flimdi Roma de¤il, ‹stanbul’dur… Severus, kendine direndi¤i için kenti yakar ve surlar›n› y›kar. Ama bir y›l sonra, flehrin önemini anlad›¤›ndan olacak, surlar› tekrar yapt›r›r.
‹mparatorluklar baflkenti ‹mparator I. Constantinius, Roma ‹mparatorlu¤u’nun büyüklü¤ü ve yönetimsel sorunlar› nedeniyle imparatorlu¤un do¤u k›sm› için, Roma’ya denk düflecek flekilde, bir baflkent kurulmas›na karar verir. ‹lk düflündü¤ü yer, Troya’d›r. Ama stratejik konumu ve gelecek için ‹stanbul’u tercih eder. M.S. 324 y›l›nda bu karar üzerine ‹stanbul, bilinçli bir flekilde bir baflkent olarak infla edilir. Greko - Romen flehircilik anlay›fl›yla yeniden oluflturulan kentte simetriye son derece önem verilir. Kentte genifl, iki yan› sütunlu caddeler oluflturulur, bu caddeler meydanlara ve kavflaklara ulafl›r. I. Constantinius’un flehrin orta yerine, görkemli bir sütunun üzerine Apollon’u and›ran bir heykeli dikilir. Bugün heykeli göremezsiniz ama sütun
K›z Kulesi
15
KAPAK
Galata r›ht›m - Perflembe Pazar›
hâlâ gözler önündedir. Neresi mi? Çemberlitafl’tan baflka bir yer de¤il elbette… Roma baflkenti, 395 y›l›nda Roma ‹mparatorlu¤u’nun ikiye ayr›lmas›yla beraber, Do¤u Roma’n›n baflkenti olarak yaflamaya devam eder. Do¤u Roma di¤er ad›yla Bizans’t›r. Ancak belirtmekte yarar var ki, sözünü etti¤imiz kent, etraf› surlarla çevrili olan ve bugün tarihî yar›mada dedi¤imiz bölgedir. Ancak kentin etraf›nda, yar› kent konumunda d›fl mahalleler ve limanlar bulunur. Zaman içinde bu yerleflimlerin en önemlilerinden biri Galata olur. Bizans çökerken, Galata bir finans merkezi olarak yükselecektir. 14. yüzy›lda bir Ceneviz kolonisidir. Galatal›lar ‹stanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmet’in müttefiki olur ve fetihten sonra da ayr›cal›klar›n› korur. Bugünkü Bankalar Caddesi’nin tarihi, sak›n Galata Bankerleri’ne kadar uzanmas›n? Kent, 1204 y›l›nda haçl›lar taraf›ndan iflgal edilir. Haçl› Seferleri s›ras›nda, k›sa bir süre Latin ‹mparatorlu¤u’nun baflkenti olarak an›l›r. 14. yüzy›la gelindi¤indeyse kentin çevresi tamamen Osmanl›lar’›n egemenli¤ine geçmifltir. Genç bir mühendis, flair, dâhi ve imparator: Sultan II. Mehmed Han… Bir ça¤› kapay›p bir ça¤› açar ki, o, art›k Fatih Sultan Mehmed olarak an›lacakt›r. ‹stanbul, 1453 y›l›nda art›k onun himayesindedir ve Bizans’tan Osmanl›’n›n baflkentli¤ine geçmifltir. Baflta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere tüm Osmanl› sultanlar› baflkenti 450 y›ldan uzun süre, var olan tarihî miras› ve dokuyu koruyarak daima imar ederler. ‹stanbul genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulufluna kadar Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun baflkenti olarak kal›r. Cumhuriyetin de do¤al kültür baflkenti olarak yaflar.
16
Kültür: Ne zamandan? Bugün dünyada pek çok büyük kent bulunuyor. Her biri bir kültür kenti özelli¤indeki bu kentler, yaflamlar› ve yap›lar›yla mega kent olarak da an›l›yor. New York, Washington, Paris, Berlin, Londra ve di¤erleri… Ya ‹stanbul? Unutmamak gerekiyor ki daha henüz Amerika keflfedilmemiflken ve birçok Avrupa kenti koloni veya kasaba durumundayken ‹stanbul, imparatorluklar baflkenti olarak tarih sahnesinde yerini al›yordu. ‹stanbul’un flans› ve fark›; bin y›llara varan bir zamanda dünyan›n büyük imparatorluklar›na kesintisiz biçimde baflkentlik etmifl olmas›, Roma, Bizans ve Osmanl›’n›n daima korumas› ve imar›yla flekillenmesiydi. Farkl› uygarl›klar yüzlerce y›ld›r kazan›mlar›n›, kültürlerini ve sanatlar›n› bu kentin top-
‹stiklal Caddesi
raklar› üzerinde biriktirdiler. Birbirlerinin üzerine katt›lar. ‹flte bundan dolay›d›r ki, ‹stanbul’un her zaman “tafl› topra¤› alt›n” de¤erinde oluyor. Özellikle eski ‹stanbul ve tarihî yar›mada insanl›¤›n en de¤erli kültür varl›¤› ve miras› olma özelli¤ini tafl›yor. Bugün kimilerinin yosun kaplam›fl tafl olarak gördü¤ü pek çok eserde, yüzy›llarca önce yaflam›fl bir tafl ustas›n›n eme¤i ve sanat› uzan›yor zamana… ‹stanbul büyüyor, kalabal›klafl›yor ama dünden bugüne dünyan›n kültür miras›n› tafl›maya devam ediyor. ‹nsanl›k tarihinin bir kültür baflkenti olarak… ‹çinde farkl› kültürlerin bileflkesinin eseri, bin kent saklayarak...
2010 ‹stanbul Avrupa Kültür Baflkenti ‹stanbul’un bu kültür özelli¤i, Avrupa Birli¤i taraf›ndan 2010 y›l›na tafl›nd›. 1980’li y›llarda dönemin Yunanistan Kültür Bakan› Melina Mercouri taraf›ndan önerilen ve ilk kez 1985 y›l›nda Atina’ya verilerek bafllayan “Avrupa kültür baflkentleri” unvan›, 13 Kas›m 2006 günü Avrupa Parlamentosunun görüflü ve Avrupa Birli¤i Kültür Bakanlar› Konseyinin onay›yla ‹stanbul’a verildi. ‹stanbul, 2010 Avrupa Kültür Baflkenti ilan edildi. ‹stanbul’un 2010 Avrupa Kültür Baflkenti seçilmesi, ‹stanbul’un kültürel hayat›na önemli katk›lar yapan pek çok projenin de hayata geçmesini sa¤lad›. Y›l içinde ‹stanbullular pek çok sanat ve kültür etkinli¤i yaflayacak. Etkinlikleri takip edebilmek için internetten www.istanbul2010.org adresine bakmak yeterli oluyor.
Kenti kültürüyle büyütmek… Di¤er yandan ‹stanbul, bugün 12 milyonu aflan nüfusuyla Türkiye’nin en büyük kenti olma özelli¤ini tafl›yor. Türkiye’nin ayn› zamanda en çok göç alan kenti... Türkiye nüfusunun yüzde 7’den fazlas› ‹stanbul’da yafl›yor. Dünyan›n befl büyük kenti içinde, ‹stanbul, New York, Los Angeles, Berlin ve Paris’in nüfuslar›na bakt›¤›m›zda; bu kentlerin toplam nüfusu içinde ‹stanbul yüzde 37’lik oranla birinci s›rada yer al›yor. New York yüzde 29, Los Angeles yüzde 14, Berlin yüzde 12, Paris’se yüzde 8’de kal›yor. Oysa Paris’in yüzölçümü ‹stanbul’un iki kat› kadar...
‹stanbul’un nüfusu, 80 y›lda 16 kat artm›fl bulunuyor. ‹stanbul nüfus olarak bu derece yo¤unlafl›rken, bu tarihî kültür kentini, kültürüyle beraber büyütmek ve yaflatmak gerekiyor. 80 y›lda 16 misli büyüyen bir kentte tiyatro, opera, kültür merkezi say›s›n›n ne kadar artt›¤›na bakmak bu konudaki durumu anlamaya yetiyor. Y›ld›z Saray›’n›n hâlâ onar›lamayan tarihî tiyatrosu ve Dolmabahçe Saray›’n›n flimdi yerini futbol sahas› alm›fl tarihî tiyatro binas› durumu resmediyor. Elbette ‹stanbul’da her yap›lan yeni gök kulenin neyin üzerine bast›¤›n›n, neyi ezdi¤inin de düflünülmesi gerekiyor.
Memleket neresi hemflehrim! ‹stanbul’da, dünyan›n hiçbir kentinde olmad›¤› kadar çok sorulan soru “Memleket neresi hemflehrim?” olmal›… Oysa bu tarihî kültür kenti, bitmeyen öyküleri, her semti, hem soka¤›nda sakl› de¤erleri, emsalsiz kültür hazineleriyle kollar›n› açm›fl duruyor. Ve üzerinde yaflayan insanlardan flu cevab› bekliyor: “‹stanbulluyum… ‹stanbulluyum hemflehrim!..”
Do¤u Roma Dönemi’nden kalma Pantepoptes Manast›r› Kilisesi, flimdiki hâliyle Eski ‹maret Camii, Zeyrek…
‹STANBUL’UN NÜFUSU 1927 1935 1940 1945 1950 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 2008
794.444 883.599 991.237 1.078.399 1.166.477 1.882.092 2.293.823 3.019.032 3.904.588 4.741.890 5.842.985 7.195.773 10.018.735 12.697.194
17
SOSYOLOJ‹
Sultanlar›n Güvercini:
Hünkâri Dünyan›n her taraf›nda var olan, meydanlar›n vazgeçilmezi, masumiyetin ve özgürlü¤ün simgesi güvercinlerin yediden yetmifle büyük bir tutku oldu¤unu biliyor muydunuz? Ömer ORHAN FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Müdürü
18
er yaflta insan› kendine ba¤layan bu masum hayvanlar›n, insana yak›nl›¤›, tek eflli yaflam›, yavrular›na ve yuvas›na ba¤l›l›¤› flafl›rt›c›d›r. Hemen hemen her statüden insan›n besledi¤i ve ba¤land›¤› güvercinler, Osmanl› hükümdarlar›n›n da ilgi oda¤› olmufl ve kendilerine ait “hünkâri” ad›nda bir ›rk gelifltirmifllerdir. (Hünkâr, Osmanl›’da yaln›zca padiflahlar için kullan›lan bir unvand›r.) Manisa fiehzade Saray›’nda üç k›tadan toplanm›fl 300 farkl› ›rktan güvercinin, yüzy›llarca süren bir emek ve özenle melezlefltirilmesi sonucu bu ›rk gelifltirilmifltir. Irk›n bozulmas›n› önlemek amac›yla da Osmanl› Döneminde bu güvercinlerin saray d›fl›nda yetifltirilmesi yasaklanm›flt›r. Kanaryadan küçük gagas›, bir tüy veya telekteki en az iki ve üç renkten oluflan dantelli ve ebruli desenleriyle hünkâri ›rk›, zarafetin de simgesi olmufltur. Önemli yabanc› konuklar› onurland›rmak için hediye edilen bu güvercinler, önce Avrupa’ya, oradan da Amerika’ya yay›larak tüm dünyada tan›nm›flt›r. Avrupa ve Amerika’da üretimi yap›lan bu kufllar için dernekler kurulmufltur. Kurulan dernekler taraf›ndan çeflitli yar›flmalar düzenlenmektedir. Yetifltirilmesi oldukça emek ve özel bak›m gerektirdi¤i için ülkemizde güvercin ›rk›n›n geliflimi ve ço¤almas› giderek tehlikeye düflmektedir. Gö¤üslerinde bulunan ve kendi içinde dönen tüyler (gül) nedeniyle “do¤u f›rf›r›” anlam›na gelen hünkâriler, dün-
H
yada “oriental frill” olarak bilinmekte ve en muhteflem görünümlü olan ›rklar›n bafl›nda gelmektedir. Süs kuflu olarak bilinen hünkâriler, uçmaya çok fazla meyilli de¤illerdir ama e¤itildiklerinde uzun süre de uçabilirler. Uçmalar›n› izlemek bir yana, erkeklerin efllerine kur yapmalar›n› izlemek de insana doyumsuz bir haz verir. Gagalar›, yok denecek kadar küçük oldu¤u için yavrular›n› besleyemezler, bu nedenle difliler yumurtlad›klar›nda yumurtalar, efl zamanl› yumurtlayan farkl› türdeki bir difli güvercinin alt›na b›rak›larak yavrular›n süt anne taraf›ndan beslenmesi ve büyütülmesi sa¤lan›r. Bu flekilde, yüzlerce y›ll›k eme¤in sonucu meydana getirilmifl bu muhteflem kuflun soyunun devam› sa¤lan›r. Hünkâri ›rk›n›n d›fl›nda birçok tür bulunur ve her türün özellikleri birbirinden farkl›l›k gösterir. Filo, süs, posta güvercinleri, makarac› ›rklar, taklac›lar, Adana güvercinleri, baska, bango, azman güvercinleri, dönücü güvercinler, yüksek uçucu güvercinler, çember dövücü güvercinler, ötücü güvercinler, Diyarbak›r güvercinleri, Selçuklu güvercinleri ve yabanc› ›rk güvercinler... Elbette tüm bu ›rklar›n içinde de ayr› özelliklere sahip güvercinler var. Tüm dünyada tutku hâlinde yap›lan güvercin yetifltiricili¤i, günümüzde, kurulan derneklerle kufl besleyenler aras›nda profesyonelleflmeyi ve paylafl›m› da artt›rm›flt›r. Ulusal ve uluslararas› düzeyde düzenlenen yar›flmalarla ›rklar›n en iyileri seçilmekte ve güvercinler hak ettikleri
itibar› görmektedirler. Uzun mesafe uçucu olan güvercinler, yüzlerce kilometre uzakl›ktan b›rak›ld›klar›nda bile tekrar yuvalar›na dönerler. Güvercin türlerinden biri olan “taklac›lar”, ülkemizde Mardin olarak bilinir ve uçarken takla atarlar. Özellikle gökyüzünde yuvalar›n›n bulundu¤u çat› üzerine geldiklerinde havada as›l› kalarak kendilerini metrelerce yukar› do¤ru çeker (fiflekleme) ve bir helikopter misali yükselerek takla atmaya bafllarlar. Bu hareketleri s›ras›nda kanat sesleri yerden duyulur ve inan›lmaz bir görsel flölen sergilenir. Yafllar› ilerledikçe ve uçufl deneyimi kazand›kça bu özellikleri geliflerek daha çok takla atarlar. Di¤er bir güvercin türü olan “makarac›lar”, daireler çizerek yükselir. K›sa zamanda belli bir yüksekli¤e ulafl›rlar ve ço¤u kez kanatlar›n› vurarak ses ç›kar›rlar. Daha sonra kuyru¤u üstüne gelerek afla¤›ya do¤ru takla atmaya bafllar ve tekrar yükselirler. Afla¤›ya inmesi yine takla atarak ve daireler çizerek olur. Çember dövücülerin özelli¤iyse; erkek güvercinlerin diflilerine kur yaparken yerde sergiledikleri bir tür cinsel gösteridir. Bu güvercinlerde oyun (çember dövme hareketi), genellikle erkek kufl taraf›ndan sergilenir. Nadir olarak difli güvercinlerin de oyun yapt›¤› gözlenebilir. Bu hareketler, diflinin yumurtlama öncesinde büyük bir yo¤unluk kazan›r. Ülkemizde baflka hiçbir güvercin ›rk›nda bulunmayan bu davran›fl flekli gerçekten çok ilginçtir. Önce, erkek kur yaparak difliye do¤ru yaklafl›r; kabararak diflisinin etraf›nda döner. Sonra dikey olarak birden havaya do¤ru h›zla f›rlar. Bu f›rlama s›ras›nda yerden yar›m metreyle iki metre aras›nda yükselir ve diflisinin üzerinde yar›m daire çizecek flekilde bir tur at›p tekrar yan›na konar. Sonra tekrar havalan›p ayn› hareketi tekrarlar ve kur yapmay› sürdürür. Bu davran›fl flekli çember dövme ya da çember hareketi olarak adland›r›l›r. Bölgede bu hareket yerel olarak “kalkma” ad›yla bilinir. Erkek kufl havadayken kanatlar›n› h›zla birbirine çarparak tok bir ses
ç›kar›r. Difli üzerinde havada kanat sesi ç›kar›larak yap›lan bu hareket, genellikle 1–3 tur devam eder. Bazen 4–5 tur yapan kufllara da rastlanmaktad›r. Tur say›s› artt›kça kuflun de¤eri de yükselir. 4–5 tur atan kufllar oldukça de¤erli kufllard›r. Çember dövme hareketinde belli bir yön bulunmaz. Hep ayn› yönde olabilece¤i gibi sa¤l› sollu çeflitli kombinasyonlar fleklinde de görülebilir. Çember dövme hareketi s›ras›nda erkek kufl, genellikle yerden 50–100 cm. aras›nda yükselerek bu hareketi yapar. Bazen bu yükseklik 2 metreye kadar ç›kabilir. Çember dövme hareketi s›ras›nda bu ›rklarda rastlanan iki davran›fl biçimi daha bulunur. Bu davran›fllara “yalpa” ve “takla” ad› verilir. Adana güvercinleri; bulutlar›n aras›na kadar yükselen ve ikili üçlü gruplar halinde uçan kufllard›r. Grubun içerisinde biri öncü olur, di¤erleriyse takipçidir. Kufllar gökyüzündeyken kümesin bulundu¤u yerdeki kuflun gösterilmesi (p›r›lt›) ile öncü, dal›fla geçer, takipçileri de birbirleriyle yar›flarak ve ç›rp›narak h›zl›ca yere inerler. Bangolar, daha çok güzellikleri için beslenirler. Düz ve yüksek uçar, çok h›zl› bir flekilde de inerler. Azmanlar, uçufllar› s›ras›nda birbirlerine çok yak›nlaflarak grup olufltururlar. Kümes üzerinden neredeyse hiç ayr›lmazlar ve p›r›lt› gösterildi¤inde h›zla kanatlar›n› kapatarak dalarlar. Dönücü kufllar, sal›nd›klar›nda çok çabuk yükseklik kazan›r. Bu kufllar, kendilerine yerden p›r›lt› gösterildi¤inde kanatlar›n› toplayarak dalarlar ve bu dal›fl süresince bir ya da birkaç kez dönerek inifle geçerler. Yukar›da sadece birkaç türünün özelliklerini okudu¤unuz güvercinler, y›llarca insanlar›n haberleflmesini sa¤layarak ve bar›fl›n simgesi olarak hayat›m›za renk kat›yor ve yaflamay› en az bizim kadar hak ediyorlar.
HÜNKÂR‹ TÜRLER‹ Altuni Arap Ozan Beyaz Çavufllu Sar› Çam kabu¤u Çam kabu¤u Kanat Mavi Sümbüllü Sar› Sümbüllü K›rm›z› Sümbüllü Gümüfl Sar› Ozan Sar›-Gümüfl
19
SA⁄LIK
K›r›klar önemsenmelidir K›r›¤›n önlenmesi; içilen süt, yenen peynir, yo¤urt, et, yumurta ve bal›kla do¤rudan iliflkilidir. Özellikle süt önemlidir. Op. Dr. Abdullah Zafer DA⁄ Ort.ve Trav. Uzman› FMV Özel Ifl›k Lisesi velisi
20
adece çocuklarda de¤il, tüm insanlarda düflme sonucu en çok görülen k›r›k tipi, el bile¤i k›r›klar›d›r. El bile¤i k›r›klar›, çocuklar› ço¤unlukla kapal› redüksiyon (düzeltme) ve alç›lamayla ortalama 3-6 hafta okuldan uzak b›rakmaktad›r. Ayr›ca ekleme uzanan k›r›klar, epifiz pla¤›n› (büyüme k›k›rda¤›) zedeleyerek büyüme durmas› gibi ileride ameliyat gerektirecek patolojik durumlara da yol açabilmektedir. Ön kol k›r›klar›, on yafl üstünde % 50 oran›nda ameliyat gerektirebilece¤i için önemsenmesi gereken k›r›klardand›r. Dirsek bölgesi k›r›klar› da beraberinde oluflabilecek damar, sinir yaralanmalar› nedeniyle dikkat edilmesi gereken ve ço¤unlukla ameliyat gerektirebilen k›r›klard›r. El ve ayak kemik k›r›klar› da çokça oluflmas›na ra¤men di¤erlerine göre daha az tehlike arz etmektedir. Ayak bile¤i, kaval kemi¤i, uyluk kemi¤i k›r›klar› ayn› flekilde ameliyata varabilen k›r›klard›r. Uyluk kemi¤i k›r›klar› hayati tehlike bile yaratabilir. Köprücük kemi¤i k›r›klar›n›n alt›ndan geçen damar›n, sinir paketi sebebiyle önemsenmesi gerekir. Ancak bu k›r›klar, gerek omuz hareketinde belirgin bir k›s›tlamaya neden olmad›¤› gerekse evde yatma gerektirmedi¤i için günlük yaflam› çok fazla zorlaflt›rmayabilir. Son y›llarda çocuklarda k›r›k olaylar›n›n artt›¤› söylenebilir. Bundaki ana sebep; beslenme düzensizli¤i, besinlerin eski kalitesini kaybetmeleri ve suni besinlerin artmas›d›r. K›r›¤›n önlenmesi; içilen süt, yenen peynir, yo¤urt, et, yumurta ve bal›kla do¤rudan iliflkilidir. Özellikle süt önemlidir; ama gerçek süt içmek gerekmektedir. fiu anda içti¤imiz pastörize sütlerin bize yararlar› san›ld›¤›ndan azd›r. Bir Amerikan TV dizisinde (Fringe) film karakterlerinden profesör, Harvard Üniversitesindeki laboratuvar›na bir inek getirterek dizi boyunca di-
S
rekt inekten sa¤d›¤› sütü içmektedir. Bu diziyle ABD’de inekten sa¤›lm›fl taze sütün en iyisi oldu¤u imaj› oturtulmaya çal›fl›lmaktad›r. ABD, bunun için de en büyük üniversitesini kullanmaktan kaç›nmamaktad›r. Kifli bafl›na düflen süt tüketiminin ayn› zamanda bir ülkenin en önemli kalk›nm›fll›k ölçütlerinden biri oldu¤u da unutulmamal›d›r. Asl›nda sadece çocuklara de¤il, tüm ebeveynlere k›r›klar›n önemi ve ciddiyeti anlat›lmal›d›r. K›r›klar; kolayl›kla alç›ya al›narak düzeltilebilecek hastal›k durumlar› de¤ildir. K›r›klar ameliyat gerektirebilir; komplikasyonlar› tehlikeli boyutlara ulaflabilir. Üstelik alç› ç›kart›lmas› sonras› eklemlerin ve fonksiyonlar›n›n eski duruma gelebilmesi için fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamalar› gerektirir ki, bu yap›lmad›¤› takdirde eklem k›s›tl›l›¤› oluflabilir. Bu da ileri yafllarda erken kireçlenme hastal›¤›na yol açmaktad›r. Okulda herhangi bir düflme sonucu k›r›k ve benzeri yaralanmalar oldu¤unda; • fiifl bölgeye belirli aral›klarla buz kompres yap›lmal›, • Kol ve bacaklar yukar› kald›r›larak kan dolafl›m›n›n rahatlamas› sa¤lanmal›, • K›r›k uçlar mümkün oldu¤u kadar oynat›lmamal›, • S›kmayacak basit tespitler uygulanmal›d›r. Ortopediyle direkt ilgili olmasa da özellikle yüz, gö¤üs ve kas›k bölgesi yaralanmalar› ve k›r›klar›nda hayati organlar aç›s›ndan daha dikkatli olunmal›; bu yaralanmalarda mümkünse hemen tam teflekküllü hastanelere gidilmelidir. Okullarda ilkyard›m ve müdahale dersleri konulmal›; çocuklarda daha küçük yafllardan bu bilinç oturtulmal›d›r. Dolay›s›yla çocuklar sadece okulda de¤il, evlerinde ve mahallelerinde oluflabilecek yaralanmalarda bilinçli olarak ilkyard›m yapabilmelidirler.
LEZZET
“Bozaaaa!” Akflam geç vakit kanepede uzanm›fl film izliyorum, oldukça da sürükleyici... “Bozaaaaaaa…” Bir an sokaktan gelen sesle ta y›llar öncesine gidiyor, çocuklu¤uma dönmek üzere bir zaman tünelinin içine giriveriyorum.
ilm mi izliyorum yoksa filmi ben mi çeviriyorum?.. So¤uk bir k›fl günü, d›flar›da lapa lapa kar ya¤›yor. Annem soban›n üstünde kestane pifliriyor, biz de bir akflam önce elinde gü¤üm, belinde bardakl›k, sokak sokak dolaflarak yüksek sesle maniler okuyan bozac›dan ald›¤›m›z bozay› içiyoruz. D›flar›n›n so¤u¤unu bozam›zda, evimizin s›cakl›¤›n› bozam›z›n içine att›¤›m›z taze kavrulmufl leblebide, hayat›n tad›n› da bozan›n üstünü süsleyen tarç›nda hissediyoruz… Art›k ne gü¤üm kald› ne de bardakl›k… Ama el arabas›yla da olsa, hâlâ sokaklarda, yüksek binalara ve ses geçirmez do¤ramalara inat, seslerini duyurmaya çal›flan sat›c›lar›n varl›¤› mutlu ediyor insan›… Örf ve âdetlerimizi bir bir kaybederken eski bir gelene¤imizin yeniden ortaya ç›kmas›, yitirmek üzere oldu¤um ümitlerimi de canland›r›yor. Dar› irmi¤i, su ve flekerden üretilen alkolsüz, mayal› bir k›fl içece¤i olarak tan›mlan›r boza… Alkolsüz bir içecek olarak tan›mlansa da fermantasyon yani mayalanma (karbonhidratlar›n alkol ve asitlere dönüfltürülmesi) yoluyla üretilen bir besin oldu¤undan içinde % 2-6 oran›nda alkol bulunur. Bozan›n, insano¤lunun üretti¤i en eski içeceklerden biri olan biran›n ilk örne¤i oldu¤u söylenir.
F
Alkollü içkilerin yasak edildi¤i IV. Murat döneminde, meyhanelerin yerine yüzlerce bozahanenin aç›lmas› üzerine, halk aras›nda “Meyhanecinin flahidi bozac›d›r.” diye yay›lan söz, günümüze “Bozac›n›n flahidi fl›rac›.” olarak uzanm›fl. Biri biran›n, di¤eri flarab›n versiyonu… Kuzey Afrika sahillerinden Akdenizli tüccar gemiciler arac›l›¤›yla bat›ya, Hazar Denizi’nden, Çin’e, ‹ran ve Afganistan’a, Kafkaslar’dan Volga havzas›na do¤ru genifl bir co¤rafyaya yay›ld›¤› bilinen bozan›n, mayal› oldu¤undan ve g›da bakterileri içerdi¤inden, koruma flartlar› çok önemlidir. Boza, serin bir ortamda ya da buzdolab›nda 3-5 gün saklanabilir ancak 3-5 günden fazla beklemifl olan bozan›n besin zehirlenmesine yol açabilece¤i göz ard› edilmemelidir. Cam fliflede saklanmas› daha sa¤l›kl›d›r. Besin de¤eri yüksek olan bozan›n mayalanmas› s›ras›nda oluflan laktik asit, hazm› kolaylaflt›r›r. ‹çerdi¤i aktif mayalar probiyotik etkisi yapar. Zengin karbonhidrat, protein ve B vitamini içeri¤i sayesinde hamile bayanlar ve sporculara, süt yap›m›n› art›rd›¤› için emziren annelere tavsiye edilir. Ayr›ca zihin aç›c› ve sinirleri dinlendirici etkisi de olan bozan›n öksürük tedavisinde kullan›ld›¤› da söylenir. E hadi ne duruyorsunuz? Bu so¤uk k›fl gününde bir bardak boza eflli¤inde, çocuklar›n›zla birlikte siz de benim gibi ç›k›n geçmifle yolculu¤a…
fienay KURT FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Müdür Yard›mc›s›
BES‹N DE⁄ER‹ 100 ml (1 çay barda¤›) bozada; 3,5 g protein 0,5 g ya¤ 57,5 g karbonhidrat 29 mg kalsiyum 1,3 mg demir 97 mg fosfor 1 mg çinko 0,09 mg tiamin (B1 vitamini) 0,05 mg riboflavin (B2 vitamini) 1,16 mg niasin bulunur.
21
SANAT
Renklerin ve hayallerin ressam›
Marc Chagall Birsen KARAOSMAN FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Resim Ö¤retmeni
“Beni sadece sevgi ilgilendirir ve sadece sevdi¤im fleylerle iliflki hâlindeyim.” diyen 20. yüzy›l›n öncü sanatç›lar›ndan Marc Chagall, Türkiye’deki sanatseverlerle ilk kez Pera Müzesinde “Chagall: Yaflam ve Aflk” adl› sergiyle bulufltu. ahudi kökenli, Rus - Beyaz Rus - Frans›z ressam Chagall yoksul ve kalabal›k bir aile içinde büyüdü. St Petersburg’un Yahudi sakinlerinin, flehirde özel izinle kalabildikleri dönemde çok zor günler geçirdi. 1917’deki Rus Devriminde aktif rol ald›. Kat› bir Yahudi ortam›ndaki yaflam›n›n ona verdi¤i dinsel ruh ve köy yaflam› an›lar›, tüm yap›tlar›nda belirleyici bir rol oynad›. Resimleri, çocukluk ça¤›n›n ilkel dinsel imgeleriyle doludur ve anti-realistik fantaziye
Y
22
karfl› alayc› bir hoflgörü tafl›r. St. Petersburg’da Krall›k Güzel Sanatlar Okuluna gitti. 1910 y›l›nda ald›¤› bir ba¤›fl, Chagall’a Paris’e gitme olana¤› sa¤lad›. Fovistlerin etkisi alt›nda kalarak güçlü ve d›fla vurumcu bir renk tekni¤i kazand›. Tekni¤i geliflmifl, seçti¤i konular ve anlat›m yollar› de¤iflmifl olmakla birlikte tüm çal›flmalar›nda gökleri yarat›klarla dolu, hayvanlar› insanlarla yan yana olan kendine özgü, fliirsel bir dünya görülür.
1911’de Leger, Delaunay, Gleizes ve Modigliani’yle birleflti ve kübizmle yak›ndan ilgilenmeye bafllad›. Delaunay’›n soyutlamay› amaçlayan renkleri ve efl zamanl›l›k ilkesi, çeflitli iç deneyimlerini ve an›lar›n› karmafl›k resimlerinde bir araya getirmesinde Chagall’a yard›mc› oldu. Chagall’›n yap›tlar›ndaki mecaz, onun tek bafl›na modern resim alan›na zafer dolu giriflini vurgulamaya yetmifltir. Chagall’›n resimlerinde mutluluk ve âfl›klar gibi temalar tekrar tekrar ifllenmifltir. Ne ifllerindeki baflar›s›zl›k ne ‹kinci Dünya Savafl› ve dindafllar›n›n öldürülmesi ne de kar›s› Bella’n›n ölümü sanat›ndaki bu e¤ilimi ortadan kald›ramam›flt›r. Resimlerindeki dinsel ve popüler kaynaklar›n d›fl›nda devaml› olarak iflledi¤i mutluluk temas›, olas›l›kla sürrealistlerin Chagall konusundaki suskunluklar›n›n nedenidir. Çünkü sürrealistler mutlulu¤u anlatmay› pek sevmezler. Marc Chagall, derinlemesine entelektüel bir sanatç› olmamakla birlikte zeki, elveriflli koflullara göre yön de¤ifltiren, sürekli kendine hareket alan› b›rakan, sanat›n› öne ç›kar›rken riske girmeyerek esnek davranabilen bir kiflidir. Uzun yaflam›n›n ard›ndan tablolar›n›n yan› s›ra, çok say›da seramik, heykel ve vitray yap›tlar› b›rakm›flt›r. Resimleri ve vitraylar› dünyan›n çeflitli flehirlerinde sergilenmektedir. Sanat›n›, hiçbir zaman kültürel ve dinî anlamda Yahudili¤e, Filistin’de haks›z bir biçimde Yahudi devletinin kurulufluna, Sovyetler Birli¤i’ne hizmet etmifl olmas›na karfl›n, fanatik biçimde, ideolojik düflünce ve siyasetin kullan›m›na vermemifltir. Kendisine kucak açan Fransa’ya vefa borcunu öderken hayat› boyunca do¤du¤u kasaba Vitebsk’in özRES‹MLER‹NDEK‹ SEMBOLLER ‹nek: Hayat›n mükemmeliyeti, süt, et, deri, güç, boynuz A¤aç: Bir di¤er hayat sembolü Horoz: Verimlilik, genellikle sevgililerle birlikte çizdi. Keman: Yaflad›¤› kasabada, hayat›n do¤um, ölüm, evlilik gibi önemli anlar›nda, kemanc› müzik yapard›. Atlar: Özgürlük Eyfel kulesi: Gökyüzü, özgürlük Sarkaçl› saat: Zaman ve mütevazi yaflam Vitebsk Evleri: Memleketine olan özlemi Sirkten manzaralar: ‹nsan›n içindeki yarat›c›l›k
KOLEKS‹YON
BAYRAMI B‹R‹KT‹RMEK… Mert SANDALCI Ifl›k Lisesi Mezunu (1974)
Osmanl›’n›n son günlerinde yokluklar ve felaketler yaflan›rken bayram kartlar› yüzy›llar öncesinin görkemli günlerinden birer esinti yaflat›yordu sanki...
24
B
ir bayram daha geldi geçti… Bu bayram vesile oldu, herkesle paylaflmak istedi¤im bir koleksiyonumu FYZY arac›l›¤›yla gün ›fl›¤›na ç›kartmaya karar verdim. Asl›nda son y›llarda, ne son y›llar› can›m, kendimi bildim bileli bayram geldi¤inde hep ayn› senaryo tekrarlan›r durur. Radyolarda, televizyonlarda bir sunucu, iki üstat, karfl›l›kl› geçerler: -Efendim geçmifl bayramlar desek; - Bizim zaman›m›zda bayramlar bir baflkayd› de¤il mi Murteza Beyci¤im, dönme dolaplar, tahterevalliler, iki dirhem bir çekirdek giyinmeler, - Evet ya Kemalettin Bey, nerde o günler mîrim, diyerek ayn› söylemler sürüp giderdi. Bayram günlerinde bayramdan bayrama hat›rlanan sanatç›lar, özellikle kantocular, sohbet ustalar›yla yap›lan programlar kabak tad› verse de bu muhabbetin de¤iflik versiyonlar›n›n daha bir süre yaflanacak olmas› kaç›n›lmaz gibi gözüküyor. Yarat›c›l›k s›f›r, e¤lenme kültürü s›f›r, daha bir sürü s›f›r yan yana gelince, korkar›m, gelecek nesiller de bu s›k›c› bayram ›st›rab›ndan nasiplerini alacaklar. - Biraz da geçmifl bayramlar›ndan bahseder misin ‹lkaycan Hoca… - Mertcan Hocam, yine bir kurban bayram›yd›, geçmifl zaman, hangi y›ld› hat›rlam›yorum, facebook ve twitter olaylar›n›n patlad›¤› y›llar... O bayram “Karn›m a¤r›yor.” diyerek bizimkileri kand›rm›fl, Bodrum’a kaçmaktansa eve kapan›p üç gün yemeden içmeden twittere tak›lm›flt›m, - Vay dostum süper, ne flekil bir bayram yaflam›fls›n yaw, - Hat›rlatma bab, duygu yükleniyorum, art›k
27’ye merdiven dayad›m ve acayip moruklad›¤›m› düflünüyorum walla… San›r›m bu televizyon kanallar› bollu¤unda benzeri konuflmalar› duymam›za az bir zaman kald›. Bunlar› da nerden ç›kar›yorsun, derseniz son kurban bayram›nda, yafllar› 20’lerde bir sunucuyla bir pop flark›c›s›n›n benzer sohbetini dehfletle izledim de ondan. Onlar› dinledikten sonra elimi çabuk tutmaya karar verdim, zira çok yak›nda “bayram tebrik kartlar›”yla ilgili koleksiyonumu anlatacak, paylaflacak bir Allah’›n kulunu bulamayaca¤›m› biliyorum. ‹yisi mi, gelecekte, “Bir zamanlar bayram tebrik kartlar› vard›.” diyerek söze bafllad›¤›mda, o da nesi yahu, dercesine yüzüme bofl bofl bakacak insanlar daha hayat sahnesinde yerlerini almadan anlatmaya bafllayay›m: Efendim, bayram tebrik kartlar› için genellikle 4,5 x 9,0 cm ebad›nda, üzerinde çeflit çeflit bask›l› resimler olan küçük kartonlar ya da foto¤raflard› denebilir. Bu kartlar, cumhuriyetin ilk y›llar›ndan bafllamak üzere, 1950’li y›llar›n sonuna kadar flehir merkezlerinde k›rtasiyelerde, kasabalardaysa içinde her türlü ihtiyaç malzemesinin bulundu¤u çarfl› ma¤azalar›nda sat›l›rd›. Bayram yaklaflt›¤›nda efl, dost, ö¤retmen, arkadafl, çevremizdekiler ve uzaktaki dostlar için bu kartlardan küllüce bir miktar sat›n al›n›r, eldeki listeden kimseleri unutmadan, üzerlerine özene bezene mesajlar yaz›l›r ve minik zarflara konup postalan›rd›. Okullar›n, özellikle yat›l› ö¤rencisi çok olan askeri okullar›n yan› s›ra fleker fabrikalar›, demir çelik fabrikalar› gibi büyük sanayi tesislerinin yo¤un oldu¤u bölgelerde, k›sacas› gurbetlik, hasretlik çekilen yerlerde çok daha s›kl›kla kullan›lmaktayd›lar. Bayram tebrik kartlar›n›n flehir ya da kasabalara göre zengin çeflit arz etmeleri biraz da yerel foto¤rafç›lar›n konuya olan ilgilerine ba¤l›yd›. Bu nedenle üç büyük kentin d›fl›nda, kendi yörelerinde tarihe mâl olmufl, unutulmaz foto¤rafç›lara sahip olan Bal›kesir, Band›rma, Samsun, Kocaeli, Eskiflehir, Bursa, ‹zmit, ‹skenderun gibi merkezlerde, çok çeflitli ve ilginç bayram kartlar› üretilmiflti.
Cumhuriyetin topyekün kalk›nma coflkusu bayram kartlar›na çok çarp›c› bir flekilde yans›yordu. Tar›m, sanayi, ulafl›m...
25
KOLEKS‹YON
fiehir ve kasaba foto¤rafç›lar› sanatlar›n› bayram kartlar›na yans›t›yorlard›. Havzal› Memet gibi...
Y›l 1928. Yeni Türk alfabesi hayat›m›za giriyor. Kelimelerin nereden ve nas›l kesilece¤i, harflerin tersi düzü... Hepsini yeni yeni ö¤renmeye bafllam›flt›k.
Bayram tebrikleri aradan y›llar geçtikten sonra ne denli önemli birer belge olacaklar› bilinmeden ülkenin dört bir yan›nda kullan›l›yordu.
26
Küçük Ebat Bayram Tebrikleri Koleksiyonu: “Küçük ebat”la bafllayal›m isterseniz. Bu kartlar›n hepsi küçük ebat m›yd›, derseniz de¤illerdi. Bilhassa 30’lu y›llara kadar her boy tebrik kart› bulunuyordu. Ancak, 1930’larla 1950 aras›nda her konuda tasarruf yapma ilkesi ön plandayd›. Ka¤›t çok k›ymetliydi ve her flekilde israf› önlenmeliydi. Millî Koruma Kanunu’nun uygulamas› s›ras›nda ka¤›t israf›n› önlemek amac›yla yay›nlanan kararnamelerle bir kartpostal›n üçe bölünerek kullan›lmas› uygun görüldü. ‹flte, hem o devre sayg›mdan, hem de hoflluklar›ndan olsa gerek, koleksiyonumu küçük ebat bayram tebriklerinden oluflturdum. Koleksiyonu tan›tmaya harf devrimi öncesi bayram kartlar›yla bafllamak istiyorum. Osmanl› Dönemi’nde “bayram” yerine “id”, kutlu yerine de “said” sözcükleri kullan›lmaktayd› ve bu dönem kartlar›n üzerinde “‹d’iniz said olsun” ya da “‹d’iniz mübarek olsun.” fleklinde matbuu, genellikle kabartma yaz›lar yer almaktayd›. Bunlar›n say›lar› çok azd› ve tamam› Avrupa’n›n en geliflmifl matbaalar›nda, bugün dahi yakalanmas› zor bir kalitede bas›lm›fllard›. Osmanl› döneminde kullan›lan bu kartlar›n son derece gösteriflli, el ifli ve dönemlerine göre oldukça modern görüntüler içermesi bunlar›n okuyup yazabilen, son derece elit bir az›nl›¤a hitap etmesiyle aç›klanabilir. Tüm gayretlerime, maddi aç›dan her türlü fedakarl›¤a katlanmama ra¤men Osmanl›, hatta buna cumhuriyetin ilk y›llar› da dahil, harf devrimine, yani 1928’e kadar olan sürede ancak 200 çeflit bayram kart› bulabilmiflim. Buna karfl›n 1928-1950 y›llar› aras›nda say› 5000’i afl›yor. Bana sorarsan›z, yaln›zca bu oran dahi harf devriminin nelere kadir oldu¤unu, bir günde toplumun tüm belle¤ini yitirdi¤i söyleminin de ne denli havada kald›¤›n› gösteriyor. 1929’dan sonra cumhuriyetin kazan›mlar›, ruhu, coflkusu bayramlar›m›z› kutlamada da kendini gösteriyor. Tar›m, Demiryollar›, Sana-
yii, Atatürk, ‹nönü derken bir ulusun diriliflini kartlarda görmek mümkün... Kutlar›m ya da kutlar›z yerine “Kutlular›m”, “Kutlular›z” sözcüklerinin kullan›l›yor olmas›, bir di¤er ayr›nt› olarak göze çarp›yor. Fabrikalar, sanayinin geliflimi, savafl sonras› nüfusun h›zla art›fl› ve neredeyse her kasabada bir foto¤rafhanenin aç›lmas›yla birlikte yeni bir dönem bafll›yor. Bayramlar kutlan›rken, ya gurbettekileri ata topra¤›n›n son hallerinden haber etmek ya da ifl için, afl için, okul için terk edilen köye ya da kasabaya nas›l bir yerde yaflad›¤›m›z› anlatmak için bir resim göndermek âdetten say›l›yor… O tarihlerde bafll›yoruz toplu halde okumaya, yazmaya, haberleflmeye... Geriye dönüp bakt›¤›m›zda kartlar› yollarken yaln›zca o günü yaflam›fl›z, hasretli¤imizi gidermekmifl amac›m›z. Gelece¤e bir fleyler b›rakmak kayg›s› falan yok yani. O nedenle ki ölüp gitti¤inde analar, babalar, teyzeler, amcalar, halalar ve day›lar yok etmifliz kendi yazd›¤›m›z tebrikleri gözlerimizde iki damla yaflla. Hiç düflünmemifliz ki gün gelecek efle dosta gönderdi¤imiz bu kartlar kentimizin, kasabam›z›n geçmifline ›fl›k tutacak, yazd›klar›m›z nereden nereye geldi¤imizi anlamam›z› sa¤layacak. Yine de umut var… Nas›lsa kurtulan olmufl bu k›y›mdan, On y›lda yaratt›¤›m›z on befl milyon gençten Allah’›n bizlere ba¤›fllad›¤› befl bin bayram tebri¤i bir aradalar, say›lar› da yavafl yavafl artmaya devam ediyor… Hâlâ hayattalar, direniyorlar… Atlat›lan onca badirenin ard›ndan, tahta çekmecelerde heyecanla kitap olmay›, ölümsüzlü¤e uzanmay› bekliyorlar. Bense onlar›n çok yak›nda Kadefl Antlaflmas›’n›n yan›nda Asar-› Atika’da cam bir fanus içinde yer alacaklar›n› biliyorum. Umar›m, kendilerini hayretle seyredenlere görevlerini eksiksiz yapman›n gururuyla direnirler daha birkaç yüz y›l. Hücrelerindeki asit kendilerini yok edene kadar…
Feyziye Lisesi ve Ifl›k Lisesinin ö¤rencileri bayramlar›n› okul yönetiminin haz›rlatt›¤› özel tebrik kartlar›yla kutluyorlard›.
‹diniz said olsun... Muhteflem bir Osmanl› bayram kart›... Geçmifli ve günümüzü yeniden tan›mak, ö¤renmek ve de¤erlendirmek için...
27
GEZ‹ ‹ZLEN‹M
Egzotik renklerin ülkesi
FAS
Dr. Betti DELEV‹ Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu E¤itim Dan›flman›
nsanlar neden seyahat eder? Monotonluktan kurtulmak, de¤iflik kültürleri tan›mak, al›flverifl yapmak, denize girmek, daha önce yaflamad›¤› deneyimleri tatmak, yeni lezzetler keflfetmek... ‹flte tüm beklentilerinize cevap verebilecek bir ülke Fas... Kültürünü aramaya gerek yok, hemen karfl›n›za ç›k›veriyor; mimarisiyle, 800 y›l önceden kalan cami ve saraylar›yla, kuleler ve duvarlar›yla, darac›k sokaklar›, eflekleri, meydanlar›, yemekleri, giysileri ve esnaf›yla rengini hemen belli eden, her özelli¤inden tat alman›z› sa¤layan bir ülke... Hiç de kuvvetli haf›zas› olmayan biri, birkaç sene evvel gezdi¤i bir ülkeyi nas›l anlatabilir ki? Sadece akl›nda kalanlarla... ‹flte Fas’tan akl›mda kalanlar: Fas’ta her flehrin bir rengi var. Fez, mavi; Kazablanka, beyaz; Marakefl, k›z›l... Fez; en eski ve geleneksel kalm›fl flehirlerinden biri, Fas’›n ruhevi baflkenti. 9. yüzy›lda Molla ‹dris kurmufl. Duvarlarla çevrili Eski fiehir -ki Medina deniyor- Afrika’n›n, hatta dünyan›n en eski, büyük flehirlerinden biri. Akl›mdaki görüntülerde dar sokaklar, çarfl›lar (suk), geleneksel cebalyalar›yla gezinen yerli halk, dar sokaklarda ulafl›m ve tafl›may› sa¤layan eflekler ve gezinen turistlere çarpmas›nlar diye sürekli “attention, attention” diye ba¤›ran sahipleri, grubunuzun nereye gitti¤ini takip ederek kaybolman›z› engelleyen ve karfl›l›¤›nda birkaç dirhem bekleyen uyan›k o¤lanlar, arkaik yöntemlerle derinin ifllendi¤i ve boyand›¤› renk renk tabaklama meydan›, paçalar›n› s›vam›fl, boya tekkelerinin içinde çal›flan iflçiler, geleneksel deri ayakkab› - terlikler ve çantalar›n sat›ld›¤› yüzlerce dükkân var. En popüler yemekleri “tajin”, baharatlarla terbiye edilerek büyük, kapakl›, toprak kaplarda kuskus, sebzeler ve kuruyemifllerle piflirilen et parçalar›, leziz. Akdeniz ülkesi olman›n özelli¤iyle her tarafta rastlad›¤›n›z portakal a¤açlar›ndan nefis portakallar... 859 y›l›nda Fatima al-Fihri taraf›ndan kurulan Al Karaouine Üniversitesi dünyada hâlen diploma veren en eski üniversite olarak biliniyor. Tur program›nda; Yahudi mahallesi (Mellah deniyor), sinagoglar› ve mezarl›¤› da var. Fas, ciddi bir Yahudi cemaatine sahip. Büyük k›sm› göç etmifl olsa da hâlen birçok yap›lar› kullan›l›r durumda. Her flehirde bir Mellah ve sinagoglar› var.
‹
‹kinci ziyaret noktam›z, Meknes. Bu flehrin Medina’s› da UNESCO’nun dünya kültür miras› listesinde; çok güzel, e¤lenceli, ferah ve ünlü bir meydan› var: El Hdim. Etraf›nda kahveler, dükkânlar, meyve-sebze-flekerleme tezgâhlar›, çarfl›n›n sokaklar› sürekli dönüp duruyor, yön belirlemek imkâns›z. Çarfl›s›nda gezinirken irkiliyoruz; bir sürü aç›k tezgâhta salyangoz sat›l›yor. Frans›z kültürü, “Müslüman mahallesinde salyangoz sat›lmaz.” deyifline bask›n gelmifl herhalde. Çarfl›dan, sadece k›z›ma, bir çift deri sandalet al›p kurtulabiliyoruz. fiehri 17. yüzy›lda kuran Molla (Mulay deniyor.) ‹smail’in ad›na yap›lan türbe çok ünlü. “En güzel flehir kap›s›” diye nitelenen Bab Mansur görülmeye de¤er. Meknes’e “saraylar flehri” de diyorlar. Mulay ‹smail, sözde, bir Frans›z prensesi evlenme teklifini kabul etmeyince Versailles’dan daha büyük bir saray infla etmek istemifl. 50.000 esir senelerce çal›flm›fl ama saray bitmemifl bir türlü. Ah›rlar› 12.000 at için yap›lm›fl, tavan› yok ama duvarlar hâlen ayakta. Fas’›n baflkenti sürekli de¤iflmifl ve her yeni
Fas, 800 y›l önceden kalan cami ve saraylar›yla, kuleler ve duvarlar›yla, darac›k sokaklar›, eflekleri, meydanlar›, yemekleri, giysileri ve esnaf›yla rengini hemen belli eden, her özelli¤inden tat alman›z› sa¤layan bir ülke...
29
GEZ‹ ‹ZLEN‹M
Fas, ciddi bir Yahudi cemaatine sahip. Büyük k›sm› göç etmifl olsa da hâlen birçok yap›lar› kullan›l›r durumda. Her flehirde bir Mellah ve sinagoglar› var.
Marakefl çarfl›s›
30
baflkenti yapan lider, eski baflkentteki sarayda ne var ne yok toplay›p yenisini tefrifl etmifl. Tutumluluk aç›s›ndan güzel tabii ama eski saraylar bombofl kalm›fl, ifllemeli, mozaikli duvarlar, avlular ve bahçeler görülebiliyor sadece. Bir sonraki dura¤›m›z Rabat. Neyse ki buradaki saray dolu, çünkü flehir, hâlen baflkent! Kral 6. Muhammed, 1999’da ölen karizmatik ve ünlü babas› Kral 2. Hasan’dan idareyi devralm›fl. Yapt›¤› politik ve ekonomik reformlara ra¤men, 38 y›l hüküm süren ve ülkenin hem politik hem dinî lideri olarak çok sevilen ve sayg› duyulan babas› kadar popüler de¤il. Yönetimleri; demokratik monarfli, yasal sistemleri; temelde Frans›z, ‹spanyol ve ‹slam kurallar›na dayan›yor, birçok baflka Afrika ve ‹slam ülkesine göre çok daha demokratik. Nüfusu; 30 milyon civar›, dilleri; Arapça, Berberi dili (yerel halk›n kulland›¤›) ve Frans›zca. Frans›zca’y› herkes konufluyor; yani hurma sat›c›s›, çay getiren çocuk, bakkal... Rehberleri Frans›z
edebiyat› ve felsefesine de hâkim... Bir sonraki flehrimiz Kazablanka. Ad›ndan da anlafl›laca¤› gibi flehrin hâkim rengi, beyaz. Meflhur filmin geçti¤i Akdeniz k›y›s›ndaki, en Avrupai, en modern flehir... Filme konu olan bar ve piyanoyu görmek istiyorsan›z Hyatt Oteli’ne gitmeniz laz›m ama do¤rusu film posterlerinden baflka bir fley de yok. As›l görülesi yer; denize dolgu yap›larak infla edilen 2. Hasan Camisi. 210 metreyle dünyan›n en yüksek minaresine sahip. Camide 25.000 kifli namaz k›labiliyor, avlular›na bir 80.000 kifli daha s›¤abiliyor. Tabii bu kadar insan›n ayn› anda oray› kullanmas› gerekiyor mu bilemem. Ama çok güzel! Taban›n›n bir k›sm› cam, böylece deniz üstünde oldu¤unuzu görebiliyormuflsunuz. Fas’ta camilere ve ‹slamî mekânlara Müslüman olmayanlar›n girmesi yasak. Rehberin kafa sallamas›yla içeri giriyoruz ve mekân› k›sa bir süre geziyoruz. Mimar Frans›z ama caminin içinde kullan›lan malzemelerin büyük ço¤unlu¤u yerli ve Fas’›n de¤iflik yörelerinden getirtilmifl. Camiyi gün batarken de do¤arken de görüyoruz; günefl batarken görünümü gerçekten çok etkileyici. Bir de abdest alma yöntemleri çok pratik geldi. Bizdeki gibi avluda de¤il, içeride, ayakkab›lar ç›kar›ld›ktan sonra abdest al›n›yor ve temiz ayaklarla hemen içeriye girilebiliyor. Kazablanka ülkenin en kalabal›k flehri, koloniyal mimariye sahip, bu yüzden de cami d›fl›nda ondan çok etkilenmiyorum. Son durak Marakefl, Fas’›n turistlerin en ra¤bet etti¤i, en güzel flehirlerinden. Rengi k›z›l, Atlas Da¤lar›’n›n eteklerinde kurulmufl. O da dünya kültür miras› listesinde. fiehirde hem eskiler var, 67 metrelik minaresiyle her yerden görülebilen 800 y›ll›k Koutubia Camisi, Bahia Saray›, Menera Bahçeleri, ve en meflhur mekân›; Jema al Fnaa Meydan›. Hem de modern villalar›, bahçeleri ve al›flverifl bölgeleri var. Binlerce turisti, gezgini, emekli yerleflik Frans›z›, maceraperesti ve yerlisiyle mükemmel bir kar›fl›m. Jema al Fnaa, bir âlem... Y›lan ve maymun oynat›c›lar›, hokkabazlar›, akrobatlar›, meddahlar›, dövmecileri, k›nac›lar›yla bir dünya. Sadece turistler de¤il, yerli halk için de e¤lence mekân›. Cuma akflam› bir sinagogu ziyaret etmek istiyoruz. Yerel bir rehberden en ünlü sinagogun adresini al›yoruz. Ama bir köflebafl›nda Mel-
Marakefl
lah’›n yerini sorunca, genç bir delikanl› sinagoga gitmek istedi¤imizi hemen anl›yor ve arad›¤›m›z yerin kapal› oldu¤unu, bizi aç›k olan bir baflkas›na götürebilece¤ini söylüyor. Arkas›na düflüyoruz, zaten o sokaklarda en fazla iki kifli yan yana yürüyebiliyor. Eflekleri solluyoruz, oynayan çocuklar› geride b›rak›yoruz, yavafl yavafl sokaklar boflal›yor, biz hâlâ yürüyoruz, giderek korkmaya bafll›yoruz. fiimdi bu delikanl› bizi nereye götürüyor acaba, param›z› m› alacak, kafam›z› m› kesecek gibi paranoyak düflünceler paylafl›yoruz. Sonunda mavi tahta bir kap›n›n önünde durup t›klat›yor ve kap› aç›l›nca içerideki a¤açl›, gölgeli, hofl avluda kipal› adamlar görüyor ve derin bir nefes al›yoruz. Al›flt›¤›m›z sinagoglardan farkl› de¤il, baflta sadece orta yafll› adamlar varken sonra gençler hatta birkaç çocuk da geliyor; bizi içeri buyur ediyorlar, eflimi Teva’ya duaya ça¤›r›yorlar, sonra da hepsiyle sar›l›p öpüflüyorlar. Akflam›na turistik bir program›m›z var: Chez Ali. Berber kültürünü yaflatmaya ve göstermeye çal›flan, develer, tüfekli atl›lar, gelin alaylar›, yemek çad›rlar›, müzik ve ›fl›kland›rmayla oluflturulmufl bir çeflit Disneyworld Theme Park. Tam bir curcuna...
Son gün Ourika vadisine gidiyoruz, Atlas Da¤lar›’na bir parça yaklaflmak istiyoruz. Alpler’inkine benzeyen bir do¤a var, yamaçlarda geleneksel Berber köyleri, yol kenarlar›nda a¤açtan yap›lma lokantac›klar... Önce bir köyde duruyoruz ve bir eve konuk oluyoruz. Minderlere buyur edip çay seremonisine bafll›yorlar. Geleneksel nane çaylar›n› yapmak için eflit miktarda taze nane yapra¤› ve yeflil çay› bak›r kaplarda, kaynar suda bekletip demliyorlar ve fleker ilave edip ikram ediyorlar. Çok lezzetli... Sonra yola devam ediyoruz; akan sular, tahta köprüler ve minik flelaleler aras›nda yemek yiyoruz. Her durdu¤umuz yerde yan›m›za incik boncuk, seramik ve ahflap turistik eflya satan yerliler geliyor. Bir müddet sonra hep ayn› adamlar›n karfl›m›za ç›kt›¤›n› fark ediyor ve motorsikletle otobüsü takip eden bu azimli insanlardan kaç›fl olmayaca¤›n› anl›yor; kaderimize boyun e¤erek müthifl ihtiyaç duydu¤umuz (!) kolyeler al›yoruz. Eflim çok mutlu, çünkü tüm rehberlerde yazd›¤› gibi bol bol pazarl›k ediyor. Konu komflu eflimin pazarl›k becerisine tan›k olunca bu alanda duayenli¤i kabul ediliyor ve herkes alaca¤› eflyalar› ve fiyatlar›n› onun onay›ndan geçirmeye bafll›yor. Son saatlerimizi yine Jema al Fnaa Meydan›’nda geçiriyoruz ve komflular›m›z›n ellerinde Paflabahçe’den âlâs›n› alabilecekleri çay barda¤› kolileri, Kazl›çeflme’ye ad›m›n› atamayacak çantalar ve valizlerine s›¤amayan bir sürü ›v›r z›v›rla uça¤a binmeye çal›flmalar›n› seyrediyoruz. Bizim ellerimiz hafif (sadece boynumuzda flu kolyeler var) ama bir ülkenin, abart›s›z, do¤al, samimi, bunaltmadan etkileyen rengârenk kültürünü doyas›ya yaflam›fl olman›n mutlulu¤uyla evimize dönüyoruz.
31
SPOR
K›fl olimpiyatlar› Sporcu, yetene¤iyle zirveye ulaflmak için çaba sarf eder. Ama as›l çaba, zirveye ulaflabilmekten çok orada tutunabilmektir. ‹flte olimpiyatlar da zirvede tutunan bu sporcular›n yar›fl›d›r.
Serhat KURT FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Müdür Yard›mc›s›
32
K›fl Olimpiyatlar›n›n 21.si, 12-28 fiubat 2010 tarihleri aras›nda Kanada’n›n Vancouver kentinde düzenleniyor. ‹lk oyunlar 1924 y›l›nda Fransa Chamonix’da yap›ld›. Ancak bu tarihten önce baz› k›fl sporlar› yaz olimpiyatlar› içinde yer almaya bafllam›flt›. Örne¤in; buz pateni ilk kez 1908 Londra Yaz Olimpiyatlar›nda yer ald›. Yaz Olimpiyatlar›nda sporcular 29 dalda yar›fl›rken k›fl olimpiyatlar›nda bu say› 15’tir. Bu 15 oyunun sekizi, buz sporlar› olarak s›n›fland›r›lan bobsleigh (2 ya da 4 sporcunun kapal› olarak tan›mlayabilece¤imiz bir k›za¤›n içine girerek yar›flt›klar› bir spor), luge (tek ya
K
da iki sporcunun aç›k bir k›za¤a arka üstü yatarak yar›flt›klar› bir spor), skeleton (tek sporcunun bir k›za¤a yüz üstü yatarak yar›flt›¤› spor dal›), buz hokeyi, artistik buz pateni, sürat pateni, k›sa kulvar sürat pateni ve curling; üçü, alp disiplini ve snowboard olarak s›n›fland›r›lan alp disiplini, serbest stil kayak ve snowboard; dördü de kuzey disiplini olarak s›n›fland›r›lan biathlon, kayakl› koflu, kayakla atlama ve kuzey kombineden oluflur. 80’den fazla ülke ve 5500’ün üzerinde sporcunun kat›l›m›n›n beklendi¤i ve 86 alt›n madalyan›n da¤›t›laca¤› Vancouver Oyunlar›n›n en uzun soluklular› curling ve buz hokeyi
olacak. Öte yandan artistik buz pateniyle muhteflem bir görsel flölen yaflayacak, bembeyaz karlar›n içinden tepeden afla¤› h›zla inen kayakç›lar›n maruz kald›¤› müthifl rüzgâr› yüzünüzde hissedecek, kayakla atlamada sporcularla birlikte fizik kurallar›n› altüst edercesine uçacaks›n›z!.. Vancouver 2010’un logosu, Kanada’n›n kuzeyinde bulunan ve “Inuit Inukshuk” ad› verilen heykellerden esinlenerek haz›rlanm›fl. Kollar› iki yana aç›lm›fl bir insan figürünü and›ran, tafl ve kaya parçalar›n›n üst üste dizilmesiyle ortaya ç›kan bu heykellerin anlam›, olimpiyat ruhuyla bire bir örtüflüyor. Inuit inukshuk; li-
derli¤i, beraberli¤i, yard›m›, dostlu¤u ve insan ruhunu simgeliyor. Oyunlarda dereceye girecek sporculara verilecek madalyalarsa oldukça dikkat çekici. Madalyalar, Kanadal› aborijinlerin sanat kültüründen yararlan›larak tasarlanm›fl ve düz yüzey yerine dalgal› yüzey seçilmifl. Madalyalar›n üzerinde okyanus dalgalar›, kar y›¤›nlar› ve da¤ manzaras›n› an›msatan desenler bulunuyor. Türkiye, 1936 y›l›nda Almanya’n›n Garmisch PartenKirchen Kayak Merkezi’nde düzenlenen k›fl olimpiyatlar›nda ilk kez yar›flt›. Bugüne dek oyunlarda hiç derece elde edemeyen Türkiye, Vancouver’a befl sporcuyla gidiyor. Ülkemizi, kayakl› kofluda Kelime Çetinkaya ve Sabahattin O¤la¤o, alp disiplininde Tu¤ba Tafldemir ve Erdinç Türksever, buz patenindeyse Tu¤ba Karademir temsil ediyor. 2011 Üniversite K›fl Oyunlar›na ev sahipli¤i yapacak olan Erzurum’da, tüm dikkatler Vancouver 2010 K›fl Olimpiyatlar›na yo¤unlaflt›. Oyunlara Erzurum Universiade 2011 haz›rl›k komitesi de kat›lacak. 2011 Üniversite K›fl Oyunlar›, olimpiyatlar›n bir gün ülkemizde düzenlenebilmesi için belki de ilk ad›m...
33
TAR‹HTEN SAYFALAR
Sinan’›n ölümsüzleflen aflk› Dr. Arif AKDEN‹Z FMV Özel Ifl›k Lisesi Türkçe-Sosyal Bilimler Bölüm Baflkan›
1522’de, Osmanl›n›n büyük padiflah› Kanuni Sultan Süleyman’›n ve büyük aflk› Hürrem Sultan’›n bir k›zlar› olur. Efsanevi bir aflk›n meyvesi olan bu çocu¤a Mihrimah ad› verilir. Mihr-ü Mah, Farsça’da günefl ve ay anlam›na gelmektedir. Zaman h›zla geçer, Mihrimah Sultan büyür, 17 yafl›na, o zamana göre evlenme ça¤›na, gelir. ‹ki talibi olur, biri Diyarbak›r Valisi Rüstem Pafla, di¤eriyse Saray’›n bafl mimar› Mimaran-› Sinan… Padiflah biricik k›z›n› Rüstem Pafla’yla evlendirir. Bu s›rada Sinan evlidir ve 50 yafl›ndad›r. Mimar Sinan derin bir tutkuyla âfl›k oldu¤u Mihrimah Sultan’a kavuflamaz fakat ona olan aflk›n› olanca güzelli¤iyle sanat›na yans›t›r. Kendisinden, ‹stanbul’un en güzel yerlerinden birine, Üsküdar’a Mihrimah Sultan ad›na bir cami yapmas› istenir. 1540 y›-
l›nda infla etmeye bafllad›¤› eserine sanki “eteklerini giymifl bir kad›n” silüetini verir Sinan. Edirnekap›’da, surlar›n yak›n›nda pek kimsenin ilgilenmedi¤i, ›ss›z, yaln›z ama ‹stanbul’un en yüksek tepesi olan bir yerde, sanki aflk›n›n gizli, ›ss›z ve yaln›zl›¤›n› ama bir o kadar da büyüklü¤ünü hayk›rmak istermiflçesine ikinci bir eser yapmaya koyulur... Gün ›fl›¤›n›n her köflede âdeta dans etti¤i kad›ns› edal› Edirnekap› Camii... Bu iki caminin de yeri özenle seçilmifltir. Güneflin do¤um ve bat›m yerleri tespit edilerek yap›lm›fl camilerdir. Nisan ve may›s aylar›nda, Bayezid Yang›n Kulesi’nden veya o bölgedeki yüksek bir noktadan bak›ld›¤›nda, Edirnekap› Camii’nin tek minaresinin arkas›ndan günefl batarken, Üsküdar’daki caminin minareleri aras›ndan ay do¤maktad›r!..
Do¤u art›k bat›d›r Osmanl› Devleti’nde ilk yurt d›fl› gezisine ç›kan padiflah Sultan Abdülaziz’dir. 1867’de Paris’te düzenlenen Paris Evrensel Fuar› aç›l›fl› nedeniyle Fransa Kral›n›n kendi el yaz›s›yla yazd›¤› davetiyeyi kabul eden Abdülaziz, Temmuz 1867’de önce Toulon’a ve sonras›nda Paris’e vard›. Paris’te 11 gün kald›ktan sonra Londra’ya, oradan da Viyana ve Peflte’ye gitti. Sultan Abdülaziz’in bu gezisi Avrupa bas›n›nda da genifl yank›lar uyand›rd›. Sultan›n ziyareti dolay›s›yla bir baflyaz› yay›nlayan Frans›z La Presse gazetesi Do¤unun yüzy›llar süren üstünlü¤ünü anlatt›ktan sonra flunlar› ekliyordu: “Bugün ne büyük bir de¤ifliklik! Bütün dünyan›n dikkati, emektar Hristiyan Avrupa’n›n üstünde toplan›yor. Avrupa art›k dünyan›n merkezi ve dayana¤› haline geldi. Do¤u biziz! Ayd›nl›k biziz!..”
Çinliler yiyeceklerini neden çubukla yerler? Çinlilerin yiyeceklerini çok küçük parçalar hâlinde yemelerinden dolay› çubuk kulland›klar› anlafl›l›yor. Çin’de eskiden yaln›zca zenginler masada otururlard›. Halk›n ço¤unlu¤u tabaklar› ellerinde yemek
34
yerlerdi. Bir elleriyle tabaklar›n› tutar, öteki elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi. H›zla artan nüfus yüzünden yiyecek s›k›nt›s› çeken Çinliler, önlerindeki yiyece¤i küçük parçalar hâlinde ço¤altarak yiyorlard›.