Köşk Ocak 2016

Page 1


Editörden Değerli Köşk Okurları, Acısıyla tatlısıyla bir koca seneyi daha geride bırakarak yepyeni bir 2016’ya merhaba dedik. Ülkemizin her insanı gibi Köşk Ailesi olarak bizim de başlıca dileğimiz ülkemizin üstündeki kara bulutların yerini bahara bırakması, herkesin birbirine hoşgörülü ve saygılı davrandığı, mutlu, huzurlu, sağlıklı bir yıl geçirmektir. Yepyeni bir yıla merhaba derken geçmiş günlerde neler yaşadığımıza dair ufak hatırlamalara yer verdik bu sayımızda. Buna ek olarak, sizlere birçok kişi tarafından bilinmeyen hayatı kolaylaştıracak ufak bilimsel tüyolar vererek yeni yılınızı daha pratik geçirmenizi sağlamaya çalıştık. Çok az bir süre kalan YGS’ye dair son bilinmesi gerekenlere de değindiğimiz röportajımız umarız sınava girecekler için de güzel bir kaynak olur. Ayrıca IB öğrencileri olarak CAS kapsamında başlattığımız yeni projemizden Bursa’ya yaptığımız ilk gezimiz sonrası sizleri haberdar etmekten gurur duyuyoruz. Projeden projeye koşan Interact Kulübü üyelerimizi de son zamanlarda yürüttükleri aktif projeleri için tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz. Sadece öğrenciler odaklı olmaktansa tüm okula okul dergimizin ruhunu yaymayı planlıyoruz ve bu sayımızda da bu doğrultuda okulumuzun çeşitli bölümlerinden öğretmen ve yöneticilerden yazılar alarak ufkumuzu genişlettik, her yazarımıza aydınlatıcı yazıları için teşekkür ediyoruz. Hızla geçmiş bir yılı ve bir dönemi geride bırakırken hepinize Köşk Ailesi adına güzel bir sömestir tatili diliyor ve sonrasında enerjik, başarılı, harika bir dönem daha diliyorum.

Meltem Buse Doğan 11IBD FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi

İmtiyaz Sahibi: Hakan KULABER Sorumlu Müdür Yardımcısı: Türkan ÖZKAN Sorumlu Öğretmen: Ajda B. KELEŞ TEMİZ Editör: Meltem Buse DOĞAN Düzelti: Sevgi ARIOĞLU, Ajda B. KELEŞ TEMİZ Tasarım: Mert KILIÇOĞLU, Ajda B. KELEŞ TEMİZ Kapak Tasarımı: Sevgi ARIOĞLU Baskı: Aslan DÜZENLİ, Hülya KÖRAN İletişim: Sinan Ercan Cad. No: 17 Erenköy/ İstanbul Tel: (0216) 385 31 47 Fax: (0216) 360 59 59 ajda.keles@fmvisik.k12.tr

meltem.dogan@fmvisik.k12.tr


CAS Projemiz IŞIĞIMIZI BURSA’YA ÇEVİRDİK Okulumuz 10. ve 11. sınıf IB öğrencileri olarak CAS projesi kapsamında 16-17 Ocak 2016 tarihlerinde Bursa’ya bir ziyarette bulunduk. Sadece iki gün süren gezinin amacı yeni kardeş okulumuz olan Kınık İlkokulunu görmek, okulun eksikliklerini belirlemek, Kınıklı çocuklar, gençler ve yaşlılarla tanışmaktı. 16 Ocak 2016 Cumartesi sabahı sabah 06.40’ta yola çıktık. Bursa’nın, İstanbul’a çok uzak olmamasına rağmen Kınık Köyü’nün merkezden 100 kilometre uzakta olması sebebiyle yolculuğumuz çoğumuzun tahmininden uzun sürdü. Köye vardığımızda bizleri hafta sonu olmasına karşın okulda bekleyen bir kalabalık vardı. Projeye ortak olan Şişli Terakki Lisesi ve Ayazağa Işık Lisesi de kardeş okulumuza geldi ve her okul kendi sorumlu olduğu alanda etkinliklerde bulundu. Biz Erenköy Işıklılar olarak sadece okulda çocuklarla ilgilenmekle kalmayıp aynı zamanda halkın arasına da karışarak köyün insanlarıyla konuşma fırsatı bulduk. Bir kısmımız çocuklarla beraber yüz boyama, basketbol gibi etkinlikler yaparken bir kısmımızda köyde bulunan iki kahveyi ziyaret ettik. Köydeki insanların anlattıklarına göre mahalle olarak geçen Kınık yasa çıkmadan önce beldeymiş. Mahalle olmasıyla beraber köy dışarıya göç vermeye başlamış. Bugün Kınık’ın nüfusu 1200-1300 civarındaymış. Lise çağına gelen çocuklar şehir merkezlerine okumaya gidiyorlarmış. Köyde genç bulmak çok zordu. Nüfusun azalmasından dolayı köydeki beş olan kahve sayısı ikiye düşmüş. Bu köyle ilgili en ilginç durumsa köyün teknolojik olarak çok gelişmiş olmasıydı. Daha önceleri bir internet kafenin bulunduğu köyde evlere internet girmesiyle buralar kapanmış. Yaşlılar 3G ve 4.5G gibi kavramları biliyorlar ve çocukları bu teknolojiye sahip. Çocuklar boş zamanlarının çoğunu televizyon izleyerek geçirirlermiş. Yani burası kafamızda canlanan köy imajından biraz daha farklıydı. Tabii öte yandan bir köyden beklediğimiz üzere tarım ve hayvancılığın gelişmiş olduğu ve evlerin müstakil olduğu bir yerdi Kınık. Yemek zamanı geldiğinde köyün kadınları evlerinde yaptıkları yemekleri heyecanla okula getirerek bizlere sundular. Köy insanlarının misafirperverliği, cömertliği ve sıcaklığının şehir hayatında özlenen durumlardan biri olduğunu bir kez daha ayrımsadım. Köyü dolaştığımız sırada karşılaştığımız yaşlı bir amca ve teyze bizlere kendi armut ve ayvalarından ikram ettiler. Kahve sahibine çayların parasını zorla ödedik. Kırsala dair bir önyargımız da adın erkek eşitsizliğinin yaygın olduğu. Halbuki burada keskin bir ayrım gözümüze çarpmadı. Kız çocukları da erkek çocukları da mutlaka okutuluyordu. Köyün kadınları açtıkları dokuma atölyesinde halı dokuyor ve satıyorlardı. “Koca” korkusu bazılarında mevcuttu.

1


CAS Projemiz

Akşam otele dönüldükten sonra önce yemekler yendi. Sonrasındaysa üç okul bir araya gelerek bir değerlendirme toplantısında bulunduk. Söz alarak gün içerisindeki kazanımları ve gözlemleri paylaştık. Yarıyıl tatilinden önce çocuklar için mont alınıp kargoyla Kınık’a gönderilmesi kararlaştırıldı. Gezinin ikinci günü Bursa’daki Orhangazi, Osmangazi ve Çelebi Mehmet türbeleriyle Ulu Cami ve Yeşil Cami’yi gezdik. Bursa tarihiyle ilgili de bir müze gördük. Yoğun yağmur nedeniyle gezinin bir kısmı iptal edildi. Ama tabii ki Bursa’nın meşhur iskenderini yemeden ayrılamazdık. Bir saatlik bekleyiş sonunda iskenderlerimiz geldi fakat beklediğimiz gibi değildi. Bir hayal kırıklığıyla yedik iskenderimizi. Bu iki günlük gezi sonunda insanımızın aslında ne kadar sıcak, temiz ve iyi kalpli olduğunu tekrar görmüş oldum. Kınık insanlarının bize gösterdikleri misafirperverlik, sıcakkanlılık için hepsine ayrı ayrı teşekkür etmem gerekir. Umarım mayıs ayında onlarla bir daha karşılaşacağız. O zamana kadar kendi adıma bizi ağırlayışlarındaki içtenliği asla unutmayacağımı belirtmek isterim. Mehmet Deniz Uysal 11/D

2


Interact NEDİR BU İNTERACT? Son zamanlarda yaptığı etkinlikler ile ‘‘İnteract’’ adını sıkça duyar olduk. Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdikleri waffle ve tatlı satışları ile okulumuza lezzet kattılar. Peki nedir bu İnteract ve bunları neden yapıyorlar? KISACA İNTERACT İnteract, Rotary’nin sponsorluğunda gençlerin gönüllü olduğu bir sosyal hizmet örgütüdür. Üyeleri 14-18 yaşlarındadır. Interact biz gençlere anlamlı hizmet projelerine ortak olma fırsatı verir. Interact kelimesi “International Action’’ yani “Uluslararası Hareket” anlamına gelir. Bugün yaklaşık 200.000 genç 110’dan fazla ülke ve 8.700 kulüp ile İnteract uluslararası büyük bir sivil toplum örgütü haline gelmiştir. İnteract’ın amacı anlamlı bir toplum hizmeti hedefleyerek bu hizmet için birleşen gençler aracılığı ile tüm toplumu iyi niyet ve barışın çoğaltılmasına özendirmek ve bunların geliştirmesine yardımcı olmaktır. İnteract Kulüpleri üyelerine bağlı olarak çeşitli projeler, etkinlikler ve organizasyonlar düzenlerler.

FMV ÖZEL ERENKÖY IŞIK LİSESİNDE İNTERACT Okulumuzda da bir İnteract Kulübü bulunmakta ve bu sene de düzenli olarak yaptığı toplantılar, seçtiği projeler ve düzenlediği organizasyonlarla fazlasıyla etkin. Biz İnteract üyeleri olarak Danışman Öğretmenimiz Sinem Özgöz ile 2016’ya girerken Göztepe Semiha Şakir Çocuk Yuvasındaki küçük kardeşlerimizi ziyaret etmek ve onlarla bir yılbaşı partisi gerçekleştirmek istedik. Bunun için ilk adımımız giderlerimizi sizlerin desteği ile karşılayacak satışlar yapmak oldu. W affle ve sonrasında yılbaşı temalı tatlı satışımızı gerçekleştirdik. Satışlardan elde ettiğimiz gelir ile Metro Alışveriş Merkezine giderek küçük kardeşlerimiz için hediyeler, süslemeler ve ihtiyaçlarımızı aldık. Ve sonunda beklenen gün geldi. 30 Aralık Çarşamba günü Göztepe Semiha Şakir Çocuk Yuvasını ziyaret ederek yılbaşı partimizi gerçekleştirdik. Yüz boyamalarla oyunlar oynayıp hediyeler vererek çocukları olabildiğince mutlu etmeye çalıştık. Bu etkinlik bize farklı bir tecrübe yaşatırken şüphesiz hepimizin farkındalık kazanmamızı sağladı. Okulumuzdaki Interaktörlerden biri olarak tüm bu aşamalara katkı sağladıkları ve bizi desteklerikleri için tüm İnteract Kulübü adına başta Okul Müdürümüz Hakan Kulaber olmak üzere, müdür yardımcılarımıza, öğretmenlerimize ve siz arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.

3


Felsefe Atölyesi FELSEFE ATÖLYESİ Bu sene dördüncüsü FMV Özel Ayazağa Işık Lisesinde, 19.01.2016 tarihinde gerçekleşen Felsefe Atölyesine; 11. Sınıf FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi öğrencileri olarak Neslihan Hocamızla felsefe dersi kapsamında işlediğimiz “Göğü Delen Adam” adlı kitabı tartışmak üzere katıldık. Bizleri gerçekten çok sıcak bir şekilde karşıladılar ve hiç yabancılık çekmedik. Atölyede her biri Nişantaşı, Ayazağa ve Erenköy Kampüslerinden öğrencilerin karma bir şekilde dağıtılmasıyla oluşan 4 grup vardı. Her grubun kitap üzerinden kendine ait bir açmazı vardı ve bu açmazları birbirimizle tartışarak, derin düşüncelere dalarak açmaya çalıştık ve sonrasında fikirlerimizi öğretmenlerimize ve arkadaşlarımıza sunduk. Bunun yanında kitabın çevirisini yapan Levent Tayla ile de tanışma fırsatımız oldu. İnternetten açıp veya birine sorarak öğrenemeyeceğimiz kitapla ilgili gerçekleri birincil kaynaktan öğrenme şansını yakaladık, Levent Bey ile bir söyleşi gerçekleştirdik ve kafamızda olan çıkmazlara da bir yol yaratmaya çalıştık. Bu atölye felsefi açıdan bizi derin düşünmeye teşvik etti aynı zamanda diğer kampüslerdeki arkadaşlarımızla da tanışma fırsatı yakaladık. Bu bizler için gerçekten çok güzel bir fırsattı çünkü kampüsler arası bir arkadaşlığı başlatmış olduk, Işık Ailesi kavramının bir kez daha bilincine vardık. Umuyorum ki bol etkinlikli, etkileşimli, felsefeli bir yıl olur! Buse Küçükbükücü Fen-3 94

4


Milli Yüzücümüz MİLLİ YÜZÜCÜMÜZ ITIR ELİF BAYRAKÇEKEN Bu dönem okulumuzu gururlandıran bir başarı daha duyduk! 9. sınıf öğrencisi Itır Elif Bayrakçeken Türkiye Yıldızlar Milli Yüzme Takımı’na ikincilikle seçildi. Bizler de bu gururu yaşayan ve yaşatan sevgili Itır arkadaşımızın yüzme kariyerini daha yakından öğrenmek istedik.

Itır’a bu mütevazi röportajı bize verdiği için teşekkür ediyor, başarısını küçümsememesini tavsiye ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz. Okulumuzun olduğu gibi ülkemizin de gururu olacağı günleri iple çekiyoruz. Darısı tüm yüzücü arkadaşlarımızın başına.

Yüzmeye nasıl ve neden başladın? Yüzmeye postür bozukluğumu düzeltmek için ikinci sınıfta başladım. İlk başta kursiyerdim ve yüzmeyi çok seviyordum. Kursiyer olduktan sonra takıma alındım. Yüzmeyi hala seviyorum fakat asıl eğlendiğim zamanlar küçükken antremanların yoğun olmadığı zamanlardı. Her ne kadar zorlu bir spor da olsa çoğu yüzücü gibi ben de yüzme olmadan yapamam.

Zeynep Pakalın 9A

Milli takıma seçilme serüvenin nasıl oldu? 11-13 Aralık tarihlerinde yapılan Türkiye Milli Takım Seçmeleri’nde 200 metre kelebek branşında ikinci olarak milli takım kadrosuna girdim. Diğer yarışmacıları geçip milli takım kadrosuna girdiğinde nasıl hissettin? Derece alan diğer kişiler de zaten tanıdıklarımdı ve ben hepimizin adına çok mutlu oldum. Aldığın en son başarılar nelerdir? 2015 Türkiye Yüzme Federasyonu Kış Şampiyonası’nda 200 metre kelebekte kendi kategorimde 3. oldum. 2015 Türkiye Yüzme Federasyonu Yaz Şampiyonası’nda 200 metre kelebek ve 400 metre karışıkta kendi kategorimde 3. oldum. Son olarak da milli takım yarışlarında 200 metre kelebekte 2. oldum. Şimdiye kadar hangi takımlar adına yarıştın? Şimdiye kadar Çevre Koleji, Işık Koleji ve Fenerbahçe adına yüzdüm. Okulla beraber profesyonel sporculuk nasıl gidiyor? Okulla beraber yüzme zor ve genellikle ders çalışmam için boş zaman bulamıyorum, okula gelemediğim günler çok fazla konu kaçırıyorum ve konuları telafi etmek biraz zor oluyor bu yüzden de okulda olan pek fazla sosyal aktiviteye katılamıyorum. Yüzmenin en zor yanı sence nedir? Bana göre yüzmenin en zor yanı çok fazla antrenman olması. Antrenmanlar hem beni yoruyor hem de boş zamanım kalmıyor. Diğer yüzücülere bir tavsiyen var mı peki? Diğer yüzücülere bir tavsiyem yok çünkü milli takımda olmama rağmen o kadar da iyi yüzdüğümü düşünmüyorum.

5


Etkinlikler ETKİNLİKLER Ercan Kesal Okulumuzdaydı Aralık ayında Göğü Delen Adam’la tüm kampüse açık olarak ilki gerçekleştirilen Kitap Söyleşi Kuşağı’nın ikincisi 15 Ocak’ta Peri Gazozu üzerine gerçekleştirildi. Kitabın yazarı Ercan Kesal’ın da katılımıyla daha da keyifli ve verimli bir söyleşiye dönüşen etkinliğin organizasyonunu ve moderatörlüğünü kütüphane sorumlumuz Sevgi Arıoğlu yaptı.

Fen Lisesi Bitirme Projeleri Fen 4 sınıfında arkadaşlarımız 13 Ocak Çarşamba günü bilimsel çalışma yöntemlerini esas alarak danışman öretmenlerinin rehberliğinde hazırladıkları projelerin sumunu lise çok amaçlı salonda gerçekleştirdiler. Fen Bilimleri Bölümü tarafından her yıl düzenlenen proje sunumları sergisine; Feyziye Mektepleri Vakfı CEO'su Prof.Dr. Sayın Nafiye GÜNEÇ KIYAK ve FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi Müdürü Sayın Hakan KULABER olmak üzere, Işık Üniversitesi öğretim üyeleri, öğretmen ve öğrencilerimiz katıldılar.

Okulumuza İtalyan Tasarımcı Ziyareti 5 Ocak 2016 Salı günü İtalya’dan gelen bir akademisyen iç mekan tasarımı, grafik tasarım ve endüstriyel tasarımla ilgili çalışmalarını, portfolyo hazırlama konusundaki tavsiyelerini bizlerle paylaştı.

10. Sınıflara Quiz Show 25 Aralık Cuma günü 10. Sınıflar ve Fen-2’den seçilen arkadaşlarımız dönem boyunca Seçmeli İngiliz Edebiyatı dersi kapsamında okudukları Fahrenheit 451 adlı kitapla ilgili sorulardan oluşan bir yarışmaya katıldılar. Hem eğlendiler, hem kitaba dair bilgilerini pekiştirdiler.

Hazırlık Sınıflarının Hayvan Barınağı Ziyareti 16 Aralık Çarşamba günü Hazırlık sınıflarındaki arkadaşlarımız Ataşehir Hayvan Barınağını ziyaret ederek hayvanların yaşam koşullarını inceleyerek bu koşulları iyileştirmek için yapılabilecekleri araştırdılar.

6


Etkinlikler Işık Üniversitesi Gezisi 16.12.2015 tarihinde, FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi 11. Sınıflar Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi'nin düzenlediği Işık Üniversitesi tanıtım gezisine katıldılar. Üniversitenin bölüm, değişim programları, bursyurt olanakları ve kulüp çalışmalarının yanı sıra Işık Üniversitesinin sunduğu kariyer planlama çalışmaları ve mezuniyet sonrası iş olanakları hakkında da bilgilerin aktarıldığı tanıtım programı, arkadaşlarımız için verimli ve yol gösterici oldu.

Madde Bağımlılığı 21 Aralık 2015 tarihinde, rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi tarafından düzenlenen ve Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünden Polis Memuru Mehmet Özgür ZOBAR'ın sunduğu seminerde; madde kullanımının fizyolojik ve psikolojik nedenleri, bağımlılık süreci, gençlerin madde tuzağına düşme nedenleri, insan sağlığına etkileri, korunma ve hayır diyebilmek, madde kullanımının hukuki boyutları paylaşıldı.

Survivor Macera Kampı 18 Aralık 2015 Cuma günü, 10 IB D ve 11 IB D sınıfları öğrencileri öğretmenleri eşliğinde IB DP CAS etkinliği çerçevesinde Şile'nin Kabakoz köyünde bulunan "İstanbul Kamp Survivor Macera Kampı"na katıldılar ve yorucu ama her açıdan kendilerini geliştiren bir gün geçirdiler.

130. Yıl 20 Aralık 2015 Pazar günü, Feyziye Mektepleri vakfı Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi olarak "130. Kuruluş Yıldönümü"müzü coşkuyla kutladık.

7


Etkinlikler ETKİNLİKLER DENMUN’15 KONFERANSI 4-7 Aralık tarihlerinde, MUN Kulübünden 10 arkadaşımız, Özel Denizatı Lisesinin Silence Gold Convention Center'da düzenlediği DENMUN'15 konferansına katıldılar. Konferansta arkadaşlarımız, farklı komitelerde Fas ve Birleşik Arap Emirliklerini temsil ettiler, bu ülkelerin bakış açısından dünya sorunlarına çözüm bulmaya çalıştılar.

SAIT GÜRSOY'LA BAŞARIYA DOĞRU 14 Aralık 2015'te, FMV Özel Erenköy Işık Lisesi/ Fen Lisesi 12. sınıf öğrencileri Eğitim Uzmanı Sayın Sait GÜRSOY ile buluştu. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi'nin organizasyonu ile gerçekleştirilen söyleşide arkadaşlarımız; hedefledikleri meslek ve üniversiteleri tercih ederken araştırmaları gereken kriterleri, "Geleceğin meslekleri mi? Mesleklerin geleceği mi?" sorusundan yola çıkarak çarpıcı örnekler ve karşılaştırmalarla kendilerini değerlendirme fırsatı buldular.

ENKA YOUTH FORUM 1-14 Aralık 2015 tarihlerinde Enka Okullarında geleneksek hale gelmiş AGP etkinliği olan EYF'2015 ( Enka Youth Forum) düzenlendi. Tarih Öğretmenimiz Aylin ÇETİBAĞ rehberliğinde 9. ve 10. sınıf düzeyinden 7 arkadaşımız bu konferansa katılarak hem Avrupa Birliği çerçevesinde uluslararası birçok alandaki sorunlarla ilgili bilgi edindiler hem de İngilizcelerini geliştirerek keyifli vakit geçirdiler.

MERT SANDALCI’YLA KOLEKSİYONCULUK 15 Aralık 2015 tarihinde Eczacılık Tarihi, Max Fruchtermann Kartpostalları, Kağıthane- Kemerburgaz-Ağaçlı- Çiftalan Demiryolu, Feyz-i Sibyan'dan Işık'a Feyziye Mektepleri Tarihi gibi kitapların yazarı Mert Sandalcı okulumuza gelerek bizlerle koleksiyonculukla ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.

TURNITIN Okulumuzca çokça hassasiyet gösterilen akademik dürüstlük kapsamında belgelerin orijinalite kontrollerinin yapılmasını, eğitimcilerin bu belgeleri online olarak değerlendirmesini ve notlandırmasını sağlayan TURNITIN yazılımının eğitim sunumu 9 Aralık Perşembe günü gerçekleşti.

8


Etkinlikler HOUR OF CODE 07 - 13 Aralık 2015 tarihlerinde kutlanan "Computer Science Week" etkinlikleri çerçevesinde 180'den fazla ülkede milyonlarca öğrencinin katılımıyla gerçekleşen küresel bir kodlama hareketi olan Hour of Code’a katılım gösterdik. "Computer Science Week" süresince Bilgi ve İletişim Teknolojisi dersleri kapsamında Hazırlık sınıfları, 9. sınıflar, Fen-1 ve Fen-2 sınıflarında ayrıca Digi - Vizyon kulübünde kodlama etkinlikleri yapıldı ve kodlama saatini tamamlayan arkadaşlarımız, ilgili sertifikayı almaya hak kazandılar.

YOUNG 2015 PRAGUE ULUSLARARASI GENÇLİK KORO VE ORKESTRA FESTİVALİ 4 Aralık 2015 tarihinde "Young 2015 Prague Uluslararası Gençlik Koro ve Orkestra Festivali"ne katılan arkadaşlarımız ilgili festival performanslarını, program ve gezi ile ilgili düşüncelerini hazırladıkları kısa film ve sunum ile 8. sınıf ve lise öğrencilerimizle paylaştılar. Koromuz bu yıl İtalya'da düzenlenecek olan "27. Uluslararası Verona Koro Yarışması ve Festivali" ile ilgili çalışmalarına başladı bile.

"LIGHT BEYOND BORDERS 4.0" 13-20 Haziran 2015 tarihlerinde ASL (Art-Society-Literature) Kulübünün gerçekleştirdiği "Light Beyond Borders 4.0" adlı gezi, Fransa'nın ve dünyanın sanat merkezi olan Paris şehrinde gerçekleşmişti. 4 Aralık Cuma günü kulüp saatlerinde 8. sınıf ve lise öğrencilerimizin katılımıyla yapılan sunum boyunca, geziye katılan arkadaşlarımız gezi izlenimlerini görsel sunum, fotoğraf, kısa film ve canlandırma yoluyla izleyicilerle paylaştılar. Bunun yanında lise orkestramız, sevilen Fransız şarkılarını seslendirerek sunuma renk kattı. Sahne performansının dışında, arkadaşlarımızın gezi boyunca tarihi mekânlarda ve müzelerde çektikleri fotoğraflardan oluşan bir sergi düzenlendi. Sergi, lise 1. kat koridorda yer almaktadır.

IB BİTİRME TEZİ EĞİTİMLERİ 2-3 Aralık 20115 tarihlerinde "IB Bitirme Tezi" için Andrew Watson Erenköy Işık Lisesindeydi. Andrew Watson ile iki gün boyunca hem 11 IB hem de 10 IB sınıflarından arkadaşlarımız tez yazımı, metodoloji, araştırma soruları ve değerlendirme üzerine hem grup olarak hem de bireysel çalışmalar yaptılar, ayrıca 11 IB öğrencilerimiz bilgi kuramı makalesi üzerine de çalışmış oldular.

Buse Lara Taşkırdı 11A 9


YGS YGS Yaklaşırken… “Sevgili Öğrenciler, Sınav yaklaştıkça sınava hazırlanan her öğrenci gibi, stres ve kaygı yaşadığınızı düşünebilirsiniz. Sınava girecek öğrencilerin zihninde sınav performansı, zamanın etkili ve verimli kullanımı, hedeflenen başarıya ulaşılıp ulaşılamayacağı gibi sınav anına ve sonrasına ilişkin kaygılar yer alabilir. Öğrenci bu ve buna benzer olumsuz düşüncelerle farkına varmadan kaygı ve stres düzeyini artırır. Kaygı düzeyinin artmasıyla sınava ilişkin olumsuz düşünceler bir kısır döngü içerisinde öğrenciyi rahatsız etmeye devam eder. Öğrencinin sınava ilişkin olumsuz düşüncelerini kehanete dönüştürmemesi ve başarılı bir sınav performansı sergilemesi için olumsuz düşüncelerini kontrol etmesi son derece önemlidir. Sınava sayılı günlerin kaldığı bu süreçte moralinizi yüksek tutup, kalan zamanınızı eksiklerinizi tamamlamak için kullanmanız hedeflenen başarıyı yakalamanızı kolaylaştıracaktır.” Aşağıda rehberlik öğretmenimiz Didem Tangil ile yaptığımız röportajda size sunacağımız önerilerin, sınav sürecinde işinizi kolaylaştıracağını düşünüyoruz. Öncelikle bu röportajı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Bu röportajla 12. Sınıftaki arkadaşlarımızın sınava psikolojik olarak hazırlanmalarına ve korkularını gidermelerine yardımcı olmak istiyoruz. Öncelikle sizce sınava kadar olan sürede yapılması gerekenler nelerdir? Sınava kadar olan süreçte izlenebilecek en iyi yol, sadece deneme sınavı çözmek değil, eksiklerinizi saptayıp bu eksiklerinizi nasıl kapatabileceğinizi planlamak olmalıdır. Çünkü kaygı düzeyini yükselten en önemli etkenlerden biri de sınava kendinizi ne kadar hazır hissettiğinizle ilgilidir. Genellikle sınav anı düşünüldüğünde içimiz kıpır kıpır olur. “Acaba o an ne yaşayacağım? Ya her şey ters giderse, çok iyi bildiğim soruları yapamazsam…” gibi düşünceler akla gelir. Oysaki bu düşüncelerin sınavın iyi geçmesine katkısı olmadığı gibi, sizi aşırı derecede gerginleştirmekten başka bir işe yaramaz. Sınavla ilgili izlenebilecek yöntemi belirlemek, aslında bu konuda atılabilecek önemli bir adımdır. Sınav öncesinde, örneğin “Matematikten, Türkçeden şu kadar net yapmalıyım.” gibi koşullar sınav sırasında sizi zorlayabilir. Bu koşula uygun olmayan bir durumla karşılaşıldığında panik yaşanabilir. Sınavla ilgili bağlayıcı koşullar yaratmak yerine, sınava hangi bölümden başlanacağı gibi sınavda zamanın nasıl kullanılacağına ilişkin stratejiler üretmek daha etkili olacaktır. Geride kalan süreç nasıl geçirilmiş olursa olsun, ister bu zamanı iyi değerlendirmiş olun ister olmayın, sınavda bütün bu çabalarınızın dışında bir güç; elbette kişisel bir güç yardımcınız, destekçiniz olacaktır. Heyecan doğal bir duygudur. Sınava giren, özellikle de önemli bir sınava giren herkesin heyecanlanması doğaldır. Heyecanı paniğe dönüştürmemek önemlidir ve “Ben yapabileceğimi yaptım.” demek belki de yaşanan gerginlik düzeyini azaltmanın bir yolu olacaktır. Sınava bir hafta kala öğrenciler özellikle ne yapmalıdır? Sınavdan önceki birkaç hafta beslenmenize, uyku düzeninize ve dinlenmenize de en az çalışmalarınız kadar dikkat etmelisiniz. Uyku düzeninize dikkat etmeniz, sınav öncesi daha rahat uyumanızı da kolaylaştıracaktır. Sınava en az bir hafta kalana kadar konu eksiklerinizi tamamlayabilirsiniz. Psikolojik olarak hassas olduğunuz sınav öncesinde, özellikle zor bir konuya çalışmanız kafanızın iyice karışmasına ve moralinizin bozulmasına sebep olabilir. Sınavı bir ölüm kalım meselesi gibi gören aşırı panik arkadaşlarınızın tesirinde kalmamalısınız. Psikolojinizi olumsuz etkileyen arkadaşlarınızın yerine, pozitif enerji aldığınız kişilerle vakit geçirmeniz sizi dinlendirecektir.

10


YGS Sınav akşamı, belgelerinizi mutlaka hazırlamalısınız. Sınava gireceğiniz binayı ve salonu önceden görmelisiniz. Sınava girmeden önce nasıl bir çevrede, nasıl bir okulda sınava girileceğini görmek sınav adaptasyonunu kolaylaştıracaktır. Sınavda rahat edebileceğiniz bir kıyafeti tercih etmelisiniz. Sınav anı geldiğinde ne kadar hazır olunursa olunsun bazı şeyler heyecanla unutulabiliyor. Bu nedenle bize dikkat edilmesi gerekenleri hatırlatabilir misiniz? · Dağıtılan yanıt kartındaki basılı bilgilerin size ait olup olmadığını kontrol edin. · Yazılması ve kodlanması gereken yerleri yazıp kodlayın. · Soru kitapçıkları dağıtıldığında kitapçık türüne dikkat edip, kitapçık türünü ilgili bölüme kodlayın. · Soru kitapçığının kapağındaki Ad-Soyad ve TC Kimlik No bölümlerini kontrol edin. · Soru kitapçığının sayfalarını inceleyip eksik ya da hatalı sayfa olup olmadığına bakın. · Sınavda farklı türde soru kitapçıkları olacağından soruların geliş sırası zorluk derecesiyle paralel olmayabilir. Bu yüzden soruların kolaydan zora doğru sıralandığını düşünmeyin. · Soruları cevaplamaya en iyi bildiğinizi düşündüğünüz ve kendinizi güçlü hissettiğiniz bölümden başlayın. Bir soruyu yapamadığınızda endişeye kapılmak yerine sınavda yer alan farklı konulara ait diğer sorulara geçin ve sadece yeni soruyu düşünün. Soruyla inatlaşmayın! Turlama tekniği, zamanı etkin kullanmak açısından önemlidir. Öncelikle kolay soruların çözülmesi, zorlanacaklarını düşündükleri, zaman kaybettirme ihtimali olan soruların daha sonraya bırakılması başarılarını arttıracaktır. Unutmayın ki, her sorunun puan değeri birbiriyle aynıdır. Yanıtından emin olmadığınız sorulara daha sonra bakmak üzere boş bırakın. · Soruların yanıtlarını işaretlerken kodlamalarınızda bir hata ya da kaydırma olmadığından emin olun. Belirli aralık larla kodlamalarınızı kontrol edin. · Cevaplarınız bittiğinde, cevaplarınızı son bir kez kontrol edin. Hepsi bittiğinde öğrenci sınavdan çıktıktan sonra sınav stresi bitse de bu sefer öğrencinin puan ve yerleşme korkusu öne çıkıyor. Bu süreçte nasıl bir yol izlenmelidir? Sınavdan sonra özellikle soruların cevapları açıklanıncaya kadar, hatta bazen açıklandıktan sonra bile sınavda ne yapıldığından emin olunamayabilir. Resmi sonuçlar açıklanmadan önce puanla ilgili her türlü hesaplamanın sadece bir tahmin olduğu unutulmamalıdır. Uzun ve zorlu bir uğraş verdiğiniz ve gösterdiğiniz çabanın da en az sonuç kadar önemli olduğu unutulmamalıdır. Ne kadar uzaklaşmak isteseniz de “Kaç puan alacaksınız? Bu puana göre yazmayı düşündüğünüz bölümler, istediğiniz bölüme girip giremeyeceğiniz…” gibi sorular gündeminizde çok sık yer alacaktır. Ancak belirsizliğe tahammül etmek ve bir terslik olursa alternatiflerin neler olabileceğini düşünmek bu dönemin biraz daha rahat geçirilmesini sağlayabilir. Yoğun ve yorucu bir hazırlık döneminin sonunda, gireceğiniz bu sınavda hepinize başarılar dileriz. Rehberlik öğretmenimiz Didem Tangil’e bizimle paylaştığı bilgiler için teşekkür ederiz. Röportaj: Ebru BOZKURT 11A

11


Meslek Seçimi KARİYER PLANLAMA VE MESLEK SEÇİMİ Kariyer planlama; kişinin kendi yeteneklerini ve ilgi alanlarını değerlendirerek, kariyer fırsatlarını inceleyerek hedeflerini oluşturmasını ve hedeflerine ulaştıracak yolları belirlemesini içeren bir süreçtir. Kariyer planlaması eğitim ve çalışma hayatının her aşamasını kapsar. Kariyer planlamasının en önemli aşaması ise meslek seçimidir. Meslek seçimi ve kariyer planlama temel olarak iki boyutta ele alınabilir. Bilgi boyutu, kişinin kendisini tanıma bilgisine sahip olmasını ve seçeceği meslek/mesleklerle ilgili araştırma ve bilgi sahibi olmasını; stratejik planlama boyutu ise kişinin şu anki durumundan idealinde olmak istediği duruma nasıl ulaşacağı sorularına bulunması gereken cevapları içerir. Meslek seçimi, sadece gelecekte nasıl bir işte çalışacağımızı değil, nasıl bir yaşam biçimi istediğimizi de belirleyeceği için önemli bir karardır. Bu karar, bir anda verilen bir karardan çok, yaşam boyu devam eden gelişimsel bir süreçtir. Bir anlamda bireyin meslek seçimi, geçirdiği birtakım yaşantılar ve deneyimler sonucunda verdiği bir karardır. Meslek danışmanları, mesleki karar verme sürecinde kişinin başlangıçta yetenek, ilgi ve değerlerine yönelik bir çözüm üretse de kişinin meslek seçiminde sosyal, kültürel yaşantıları olduğu kadar içsel dünyasını oluşturan psikolojik algıları, anne baba tutumları ya da doyurulmayan psikolojik ihtiyaçları da mesleki karar verme sürecini etkileyen ve kararlarına yön veren etkenlerdir. Birçok faktörün etkilediği meslek tercihini yaparken sağlıklı karar verebilmek için cevaplanması gereken sorular vardır. Hangi Alanlarda Yetenekliyim? Öncelikle kişinin "Ben neleri yapabilirim?", "Hangi derslerde daha başarılıyım?" sor ular ının cevabını kendisine vermesi gerekir. Yetenek, meslekteki başarıyı ve doyumu etkileyen etkenlerden biridir ve temel gerekliliktir. Seçilecek mesleğin gerektirdiği yeteneğe sahip olmayan kişinin, işinde başarılı olması pek olası değildir. Tam tersi yeteneklerini kullanamıyorsa ya da mesleğin gerektirdiği yetenek düzeyi kişinin kapasitesinin altında ise de o meslekte doyum sağlaması mümkün olmayacaktır. Örneğin, cisimleri üç boyutlu görebilme, bir şeklin açılımını düzlem üzerinde çizebilme yeteneği olan, yaratıcılık gücü yüksek bir kişinin mimarlık mesleği için gerekli yeteneklere sahip olduğu düşünülebilir. Neleri Yapmaktan Hoşlanırım? Yetenekler kişinin hangi mesleklerde daha başarılı olabileceğinin, ilgiler ise hangi işleri yapmaktan zevk alacağının göstergesidir. Kişinin hoşlandığı dersler ve işler onun ilgisinin belirlenmesinde en önemli ipuçlarıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, "ilginin uzun süreli" olmasıdır. İlgi duyduğumuz alanlar genellikle yetenekli olduğumuz alanlardır. Bazen de ilgi duyduğumuz alanda yeteneğimiz olmayabilir. Örneğin; müziğe, resme, edebiyata bir çoğumuzun ilgisi vardır. Ancak bu alanları meslek olarak seçecek yetenek düzeyine sahip değilsek bu ilgimizi sadece hobi düzeyinde etkinliklerle sürdürebiliriz. Hoşlanarak yapılacak bir işe yönelmek hem başarı hem de mesleki doyumu olumlu etkileyeceğinden mutlu bir hayat sürdürülmesine katkıda bulunacaktır. Kişilik Özelliklerim, Seçeceğim Mesleğe Uygun mu? Meslek seçiminde, kişilik özelliklerinin seçilecek mesleğe uygunluğu da oldukça önemlidir. Örneğin çekingen, içe dönük, ikna gücü düşük biri için pazarlama, politika, hukuk gibi alanlar çok uygun olmayacaktır. Muhasebecilik, bankacılık, gibi meslekleri seçmeyi düşünenlerin düzenli, dikkatli, kurallara bağlı, sorumluluk sahibi olmaları gerekmektedir. Belirli fiziksel özellikler ve sağlık koşullarını gerektiren askeri okulları, denizcilik ve havacılıkla ilgili bölümleri seçerken bu koşullara sahip olunup olunmadığına da dikkat edilmelidir. Beklentilerim ve Mesleki Değerlerim Neler? Kişinin yöneleceği mesleğin yetenek ve ilgi alanlarına uygunluğunun dışında kişisel değerlerine ve beklentilerine de uygun olması gerekir. Kişinin mesleki faaliyet sonucu elde etmek istediği olanaklar, mesleki değerleri hakkında ipucu verir. Bazıları için iyi bir gelir daha önemliyken, bazıları için akademik kariyer daha ön planda olabilir. Kişi; ünlü olmak, liderlik, yaratıcılığı kullanma, düzenli yaşam, saygınlık vb. değerlerden kendisi için önemli olanları belirlemeli ve ona bu değerleri sağlayacak mesleğe yönelmelidir.

12


Meslek Seçimi Herkesin hayat tarzı, karakteri, hayata bakışı diğerlerinden farklı olduğu için, kişinin öncelikle kendini en iyi şekilde ifade edebileceği, hayat boyu uğraşmaktan sıkılmayacağı ve yapısına uygun olan mesleğe yönelmesi en doğru karar olacaktır. Aşağıdaki sorular doğrultusunda yapılan değerlendirmeler karar verme aşamasında yardımcı olacaktır. Hobilerim neler? Arkadaşlarımla hangi konular hakkında konuşmaktan hoşlanıyorum? En hoşuma giden meslek nedir? Eğer yurtdışında eğitim almak için yeterli maddi imkânım olsa, hangi alanda eğitim almak isterdim? Eğer elime yüklü miktarda para geçse, hangi sektöre yatırım yapardım? En çok hayran olduğum ve takdir ettiğim rol modelim kim? Neden? En kolay tamamladığım ve en başarılı olduğum projeler hangi kariyer alanıyla ilgili? Hangi alanlardaki kitapları okumaktan hoşlanıyorum? Hangi tür filmlerden hoşlanıyorum? Hangi yönlerimle ve hangi başarılarımla hatırlanmak isterim? Şu ana kadar hiçbir deneyimimin olmadığı hangi alanda başarılı olacağıma inanıyorum? Boş vakitlerimde ne yapmaktan hoşlanıyorum? Lisede en çok sevdiğim dersler neler? Ne tür insanlarla daha kolay anlaşabiliyorum? Hayallerim neler? Yukarıdaki sorulara verilen cevaplar içinde sürekli tekrar eden noktalar varsa bunlara dikkat edilmelidir. Bunlar özellikle kişinin ilgi alanlarını belirlemede ve bu alanlarda bir kariyere yönelmesi konusunda ipuçları verebilir.

Üniversite/Bölüm/Meslek Araştırması Seçilmesi düşünülen meslek/mesleklerin uygun olup olmadığına karar verebilmek için meslekler ve öğrenim koşulları ile ilgili araştırma ve değerlendirmelerin yapılması önemlidir. Aşağıdaki soruların yanıtlanması bu değerlendirmenin yapılması aşamasında yol gösterici olacaktır.

Tercih etmeyi düşünülen meslekle ilgili yeterli bilgiye ulaşılmış mıdır?

Bu meslek/bölüm öğrenimi hangi üniversitelerde yapılmaktadır.

Seçilen üniversite, meslek ve buna bağlı öğrenim koşulları karşılanabilecek midir? (Vakıf üniversitesi mi? Özel harcamala-

rı olabilecek bir bölüm mü? -örneğin diş hekimliği, gastronomi- )

Seçilmesi düşünülen bölümden/meslekten mezun olanların ne iş yaptığı biliniyor mu?

Mesleğin bugün ve gelecekteki geçerlilik durumu nedir?

Güncel bilgiler çerçevesinde mesleğin ekonomik koşulları hakkında bilginiz var mı?

İş dünyasındaki son görüşler nelerdir?

Mezuniyet sonrası sektörler arasında geçişi müsait olan bir meslek mi?

Gelecekte öne çıkacak sektörler nelerdir?

Tercih etmeyi düşündüğünüz bölümden mezun olduktan sonra hangi pozisyonlarda işe başlayabilirsiniz?

Bu mesleğin öğreniminin yapılacağı üniversitenin sunacağı koşullar kariyer planınızı gerçekleştirirken ihtiyaçlarınızı karşılayabilir mi?

13


Meslek Seçimi Aşağıdaki kriterlerin kariyer hedefleri doğrultusunda incelenmesi oldukça önemlidir. Üniversitenin; Akademik/ Profesyonel kadrosu Burslar (OSYM/ Başarı /Özel Burslar) Yabancı dil eğitimi Akademik olanakları -Bölüm değiştirme, çift anadal, yandal -Uluslararası bağlantıları (Anlaşmalı Üniv./ Çift Diploma/ Erasmus vb.) -Kariyer olanakları (Kariyer merkezi/Staj/ Mezuniyet Sonrası) -Yüksek lisans eğitimi -İş dünyası ile bağlantıları Meslekler/Üniversite ve bölümleri araştırma aşamasında

Okul Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi ile bölüm/üniversite/mesleklerle ilgili görüşülebilirsiniz.

Meslek tanıtım seminerleri ve üniversite gezileri hem üniversite hem de meslek/bölüm ile ilgili bir fikir verecektir.

Değişik mesleklerdeki kişilerle görüşmeler ve mesleklerin uygulamalarının gözlemlenmesi mesleğin olumlu ve olumsuz

yanlarını yaşayarak görme imkanı sağlayacağı için çok etkili olacaktır. Üniversitelerin web sayfalarından üniversite ve bölümlerle ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşılabilir. (ders programları, öğretim üyeleri, koşullar vb.) Ayrıca üniversitelerin tanıtım birimleri de sorularınıza cevap bulmak konusunda önemli bir kaynak olacaktır. Meslek Seçiminde sıklıkla yapılan hatalar

Kendi istemediği halde anne babanın istediği mesleğe yönelmek.

Akran grubunun etkisinde kalmak.

Yetenekler ve kişilik özellikleri göz ardı edilip statüsüne bakılarak meslek seçmek.

Popüler mesleklere yönelmek.

Toplumsal önyargıların etkisinde kalmak.

Üniversite sınavında alınan puana göre tercih yapmak. Bölüm değil üniversite ya da şehre göre karar vermek.

Sonuç olarak, bu yıllarda yapılan seçimlerin sizlerin geleceğini etkileyeceği unutulmamalıdır. Bu gün verilecek doğru kararlar, ileride mutlu bir hayat sürdürmeyi desteklerken, yanlış kararlar ise ileride hep arayış içerisinde olan, enerjisini hep bu yöne çevirmiş, ya da bu mücadeleyi veremeyecek kadar yorulmuş, umutsuz kişiler yaratacaktır. Günümüzde, mesleğini sevmediği için doyumsuzluk yaşayan ve iç dengesini yitiren birçok kişi vardır. Çünkü zorlanarak yürütülen bir meslek; depresyon, iş veriminde düşüş, dikkatsizlik, isteksizlik, başarısızlık ve başarısızlığın getirdiği mutsuzluk, kendini değersizleştirme, çevreyle iletişim bozukluğu gibi ciddi boyutlu rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Seçeceğiniz mesleğin; başkalarının (anne-baba-yakın çevre vb.) inançları, düşünce ve ön yargılarına değil kendi ilgilerinize, yeteneklerinize ve mesleki olgunluk düzeyinize uygun olması gerekmektedir. Meslek seçiminde son kararı veren siz olmalısınız.

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi KAYNAKLAR: 1) Prof.Dr. Yıldız KUZGUN “Kendini Değerlendirme Envanteri El Kitabı” Ankara 1989 2) Turgut Özal Üniversitesi Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi (Karmer) “Kariyer Planlama ve Geliştirme El Kitabı” Ankara 2011 3) Aktüel PDR 4) www.kariyerpenceresi.com

14


Peri Gazozu YAŞANMIŞLIK MI BU KADAR İÇİMİZE DOKUNAN? Türkiye’nin karakteristik coğrafyalarından biri olan Nevşehir’in peri bacaları diyarından gelen Avanoslu bir oğul, doktor, yazar, oyuncu ve senarist Ercan KESAL. Eğitimine Ankara Siyasal Bilimler’ den başlayıp Ege Üniversitesi Tıp’tan mezuniyeti sonrası mecburi hizmetini yaptı. Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği 2010 yapımı Bir Zamanlar Anadolu’da filmi, mecburi hizmet yaptığı Kırıkkale’nin Keskin ilçesinde çekildi. 64. Cannes Film Festivali'nde “Büyük Ödül'ü kazandı. Hekimliğinin yanı sıra hayallerinde yatan sinema sanatındaki başarısını Türk Edebiyatı ile çocukluğundan beri içi içe olmasına bağlayan Ercan Kesal, sinemacıların dönüp dönüp edebiyat okumaları gerektiğini savunuyor. Hekim kimliğiyle hayatını kazanmaya başlayan yazarımız edebiyat alanında üç ayrı eser vermiştir. Peri Gazozu bir otobiyografi, Evvel Zaman bir sinema güncesi ve Nasipse A dayız adlı kitabı ise siyasete atıldığı dönemde yaşadıklarının kurgulandığı bir romandır. Sayın Kesal, hayatı boyunca yaşadıklarını koca bir çileye sarıp biriktirmiş ta ki babası Gazozcu Mevlüt’ü kaybedip onunla yüzleşmek için yazmaya başlayana kadar. “Hayatımdaki becerileri, değerleri ve bakış açısını bir öğretmen ya da bir mühendisin çocuğu olsam böyle şekillendiremezdim.” diyor inanarak tüm benliğiyle. İç Anadolu’nun bozkırında yükselen peri bacalarının büyülü doğasında sinemacısı, bakkalı, kahvecisi ve tüm esnafına kasa kasa gazozları götürürken insanoğlunun tabiatındaki farklılıklara şahit olmuştu. Kime veresiye verilir? Kimin sözüne güvenilir? Tehlikeyi sezinlediğinde ortamdan nasıl uzaklaşılır? Acı nedir veya acıyı bir insan nasıl yaşar? Ercan Kesal için hayat, insanları ve yaşamı tanımlayabilmek, hatalar yapıp çözüm bularak ayakta kalabilmek için içe dokunan zor bir yarışından; Cannes Film Festivali’nde tabakta kalan son karidese Robert De Niro ile aynı anda uzanıp yiyebilme şansı kadar da süprizlerle doludur. Peri Gazozu, yazarın gerçek hayatta yaşadığı olayların yaşamının farklı dönemlerindeki olaylarla etkileşimi ile akıl almaz bir kurgu içeriyor. Çocukluğunda giydiği şeker çuvalından yapılmış iç çamaşırındaki şeker fabrikası mühüründen, hekimliğinde karşılaştığı doğuştan engelli olan ve amcası tarafından tecavüze uğramış çocuğun adliye tarafından mühürlenmiş bileğine, 12 Eylül Türkiye'sindeki ölen gençlerin tabutundaki mühürden karasevda çekenlerin kalbindeki kara mühüre geçerek zihninin marifetini sergiliyor. “Kalplerimizdeki mührü fek etmenin zamanının çoktan geçiyor” olduğunun mesajını vererek hikâyesini sonlandırıyor. Ege Üniversitesi Tıp öğrenciliği sırasında kalacak yeri olmadığı için boş hasta yataklarında uyuyan ve hastanenin karşısındaki kahvede para karşılığı kanını satarak geçim sağlayan insanlarla sohbet eden Kesal’ın kaleme aldığı hikayeler, mecburi hizmet için Ankara’ya gittiğinde başlıyor. Anadolu’da hekim, hastanın tüm mahremiyetini sır olarak saklayan ve bu nedenle her şeyin açıkça anlatıldığı bir makamdır. Kitabı okuduğumda en çok etkilendiğim öykülerden biri, hamileliğini öğrenirse kendisini öldüreceğini bildiği ailesinden karnını saklamak için sımsıkı sardığı karnının büyümesini engelleme çabasındaki kadının öyküsüydü. Gün gelip doğum başlayınca hastalandığını düşünen abisi ile kasabanın doktoruna giden kızın durumu karşısında doktor yaşamsal bir karar vermek zorunda kalıyor. Hekim, kızın yalvarışları karşısında çaresiz kalıyor. Siz olsanız ne yapardınız? Durumu açıklayıp hem anne hem de bebeğin ölümüne sebep olmak mı? Çünkü namusuna laf getiren kardeşini hoşgörüyle karşılamayacağı kesin bir abi kapının önünde bekliyor. İkisini de yaşatmak mı? Sonucunu kestiremediği bir hikâyenin parçası olmaktır bazen hekimlik. “Hikâyenin sonu: Bebek oğlan. Doğumu gizlice tıp merkezinin ebesine, ebenin evinde yaptırdım. Kız ve abisi memleketine döndüler. Kara gözlü bebeği ise ebeye teslim ettim ve ona verebildiğim tek şey adı oldu.” “İnşallah ölmüştür.” diyen bir doktorla karşılaştınız mı hiç? Oğlu mutfakta en sevdiği yemek olan mantıyı yerken babasının yan odada hayata gözlerini yumduğunu söylemeyen annenin neyi beklediğini tahmin edebilir misiniz? Cezaevinde çıkan yangın sırasında mahkûmların imdat çığlıklarına karşılık “Size ıslak battaniye atacağız, kurtulacaksınız.” diyen gardiyanlar ne kadar kötü niyetli olabilirler? Duyguların yoğunluğunun içinize işleyeceği bu otobiyografik romanı okurken izleyeceksiniz. Kullanılan dilin sadeliği, olayların ilişkilendirilmesindeki ustalık, karakterlerin gerçek hayatın içinden olmasıyla beraber anlatımdaki görselleştirme tekniği ile film tadında bir kitap okuyorsunuz. Ölüm ve yaşam, aile ilişkileri, aşk ve insanlığa dair gerçek hikâyeler ile kendi sesinizi derinden duymanız için bu kitabı kalbinize hediye etmenizi öneriyorum. Kesal, Ercan. Peri Gazozu. İstanbul: İletişim,2013. Sevgi Arıoğlu Kütüphane Sorumlusu 15


Soysuzlar Çetesi SOYSUZLAR ÇETESİ (INGLOURIOUS BASTERDS) IMDB’den alınan 8,3’lük bir puan ve yönetmen koltuğunda Quentin Tarantino. Tennessee, Amerika doğumlu usta aktör hakkında ne söylesek az. Film tarihine damga vurmuş birçok filmin yönetmenliğini yapmış olan 1963 doğumlu yönetmen, böylesine aksiyon dolu filmlerle de karşımıza çıkıyor. Soysuzlar Çetesi filminin eleştirisine geçmeden önce Tarantino’nun daha önceden yönettiği filmlere kısaca göz atalım. Pulp Fiction (Ucuz Roman), Django Unchained (Django Zincirsiz), Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri) ve Kill Bill serisinde yönetmen koltuğuna oturmuş ve tarihin en kült filmlerini yaratmış bir ustadan Brad Pitt, Melanie Laurent, Christoph Valtz ve Eli Roth gibi kaliteli bir oyuncu kadrosuna sahipken kötü bir film çıkarmasını bekleyemezsiniz. Inglourious Basterds yani Soysuzlar Çetesi hakkında kaba taslak bilgi verelim. Başta da söylediğimiz gibi Quentin Tarantino'nun yazdığı ve yönettiği 2009 yapımı filmdir. Tarantino,İkinci Dünya Savaşı sırasında geçen filmin ismi için, İtalyan asıllı yönetmen Enzo Girolami Castellari'nin 1978 yapımı filmi Quel Maledetto Treno Blindato'dan ilham aldı. Filmde, Brad Pitt (Teğmen Aldo Raine), Christoph Waltz (Albay Hans Landa), Diane Kruger (Bridget von Hammersmark), Mike Myers (General Ed Fenech), Samuel L. Jackson (Anlatıcı) gibi isimler oynadı. Daha önce de belirttiğimiz gibi oyuncu kadrosu çok sağlam ve kaliteli. Film, yönetmen Tarantino'nun en yüksek gişe hasılatı elde eden yapımı olmakla birlikte, dünya çapında, sinemalarda 321.000.000 $ hasılat elde ederek ticari olarak başarılı olmuştur. Çıktığından bu yana 7 sene olmasına karşın hâlâ ilk gün yarattığı atmosferi korumayı başaran bir filmdir. En İyi Film ve sekiz Akademi Ödülü adaylığı dahil olmak üzere birçok ödül ve adaylık aldı. Genel olarak kazanılan ödüllerin yanı sıra oyuncular açısından birçok bireysel kazanımı da olduğunu söyleyebiliriz. Hans Landa rolüyle Christoph Waltz, Cannes Film Festivali’nde hem En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü, hem de BAFTA Ödülü’nü, Altın Küre Ödülü ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Akademi Ödülü’nü kazandı. Film Naziler ve Yahudiler arasındaki amansız savaşı anlatıyor. Savaşı öncelikle bir ailenin gözünden anlatan filmde sonra zaman geçiyor ve o aileden tek sağ kurtulabilen kızın gözünden film anlatılmaya devam ediliyor. Sadece tek bir bakış açısına bağlı kalmayan filmde birçok hikaye yer almakta ve filmin sonunda bütün karakterlerin yolu bir sinemada kesişmektedir. Hevesinizi kaçırmamak için filmle ilgili pek fazla ipucu vermek istemeyerek konuyu burada bırakıyorum. Birçok politik mesaj barındıran ve eleştirel yanı fazla olan bu filmle ilgili birkaç not paylaşmak istiyorum. Filmin adındaki kasıtlı yazım hataları, filmin çok-dilli anlatısına bir gönderme olsa gerek. Ayrıca, 'inglorious' kelimesinde ikinci hecede fazladan türeyen 'u', u sesi için 'o, u' seslerini bir arada kullanan Fransızcayı -ki glorious sıfatının Fransızca karşılığı (eril kelimeler için) 'glorieux'dür- anıştırarak, 'basterd' kelimesi de alt orta tabaka İngilizce-konuşanlara (ayrıca İrlandalılara) has bir yanlış kullanım olarak, filmde özellikle de Brad Pitt'in canlandırdığı Teğmen Aldo Raine karakteri özelinde işlenen 'Amerikalıların İngilizce'den başka bir dil konuşamıyor olmaları'na yönelik eleştirinin, 'zaman zaman İngilizce bile konuşamadıkları' imasını da bünyesinde barındıran bir metaforu gibi okunabilir. Filmin adından bile bu kadar şey çıkarabiliyorsak düşünün senaroda neler ile karşılaşacağız? Hans Landa karakteri için ilk düşünülen isim Leonardo DiCaprio’ymuş fakat sonra Tarantino bu rolü Almanca konuşabilen bir aktörün canlandırmasının daha iyi olacağına karar vermiş ve rol Christoph Waltz'a verilmiş. DiCaprio ise bu sebeple Tarantino'nun sonraki çekeceği filminde herhangi bir rol için erken rezervasyon 16


Soysuzlar Çetesi

yaptırmış olmuş. Almanya'da doğup büyümüş ünlü oyuncu Til Schweiger o zamana kadar kendisine gelen Nazi film ve rol tekliflerini hep geri çevirmiş ve bu yönüyle nam salmış bir isim. Soysuzlar Çetesi filmindeki rolü kabul etmesinin tek sebebi ise canlandırdığı karakterin Nazileri öldürmesiymiş. İngilizce diyaloglu filmlerdeki iyi performanslarından dolayı Diane Kruger’ı Amerika'nın yerlisi sanan Tarantino, Kruger'ın oynayacağı karakterin Almanca diyaloglarındaki aksanı gerçekleştiremeyeceği konusunda şüpheye düşmüş. Oyuncu seçmelerinde ana dili Almancayı akıcı bir şekilde konuşan Kruger, Tarantino'nun bu süphelerini boşa çıkarmış. Film ile ilgili bu kadar not paylaşmamızın ardından beni rahatsız eden bir şeye değinmek istiyorum. İnternette dolaşırken “Maalesef yahudi hegemonyasındaki Holywood'un ikiyüzlü bakış açısını sergileyen ve satılık bir yönetmene çektirdiği sinemasal değeri olmayan bir yapım” gibi yorumlarla karşılaşıyorum. Ama bir filmi değerlendirirken dikkate almamız gereken şey tarihi doğruluğu olmamalı. Film estetik olarak izleyicide zevk uyandırıyorsa ve müzik, senaryo, oyunculuk ve grafik açısından iyiyse başarılıdır. Yahudi hegemonyası gibi faktörler zaten filmin bir sanat yapıtından fazlası olmadığını bilen izleyici için önemli değil ve zaten olmamalıdır. Filmin tek kötü yanı 2 saat 33 dakika gibi bir uzunluğa sahip olması. Bazen dikkatiniz dağılabilir ama onun dışında filmin kalitesini etkileyecek olumsuz bir faktör yok. Bence izlemeniz gereken önemli bir Tarantino başyapıtı. Şimdiden iyi seyirler, iyi eğlenceler.. Boran Akçalı 10A

17


Oyunlardayız OYUNLARDAYIZ Nasıl hatırlamadığım hakkında en küçük bir fikrim yok küçükken oynadığım oyunları. İlk hatırladığım oyunum ilkokulun bahçesinde oynadığımız, mendil kapmaca ve tren oyunları. Öyle çok hoş anılarım da yok. Tombul bir çocuktum ve trenin en arkasındaki eleman bendim. Zaten en arkada olduğumu da çarptığım bir ağaç ve kanayan ağzım dolayısıyla hatırlıyorum. Sokaklarda oynadığımız misketler, saklambaçlar, birdirbirler, körebeler… Belki de bunları sokakta oynayabilen son İstanbul çocukları olduk. Ortaokul yıllarımdı. Harçlıklarımdan para toplayıp atari seti almıştım kendime. Hani günümüzde PS4 ve X BOX One serileri var ya işte onların ataları. DVD, CD falan yok o zamanlar. Disket denen teknoloji bile yeniyken atarilerimiz için kasetlerimiz vardı, bugün cebimizde taşıdığımız harddisklerden azıcık küçük, üstünde kocaman 9999 GA MES yazanlardan. Oysa içinde on tane oyun belki vardı. Babam kızar diye gizlice almış, anneannemin yazlığına götürmüştüm. Çok paraydı. Ortaokulun sonuna doğru bilgisayarlar girmişti hayatıma, artık bütün oyunlar oradaydı. Günümüz çocuklarının yüzüne bile bakmayacağı grafiklere hayranlıkla bakıyorduk. DOOM, A ge of Empires sadece demolarını oynayabildiğimiz oyunlar. Crack denen şeyi bilmememizi geçin, bilgisayarımız yoktu ki... Kütüphane, laboratuvar gizlice oyun oynadığımız yerlerdi. O zamana kadar hâlâ masumdu oyunlar. Ailemiz kızınca kapatırdık makineyi, tekrar açınca kaldığımız yerden devam ederdik. O zamanlar biz oyunlara bağlı değil, oyunlar bize bağlıydı. Çevirmeli ağ bağlantısının o unutulmaz sesiydi aslında oyunun kurallarını değiştiren çünkü o zamana kadar sosyalleşmek için sokağa ve okula bağımlıyken oturduğumuz yerden tüm dünyaya bağlanır hale gelmiştik. Üstelik bu yeni düzene ilk ayak uyduranlar da oynadığımız oyunlar olmuştu. Online oyunlar dünyası parıldayan yeni bir dünya idi. Biraz ilgisi olan girdaba kapılmaktan kendisini kurtaramıyordu. Oynadığım oyunları unutmuşum biraz ama OGA ME hâlâ aklımda. Masum bir gezegen kurmaya kalkarken kendinizi galaksiler arasında savaşan bir general olarak buluyordunuz. Karşınızdaki onlarca oyuncuyla kıyasıya bir rekabet içinde galaksinin en iyisi olabilmek için saatleriniz size yetmemeye başlıyordu. İşin enteresan yanı bu yeni dünyada, siz bilgisayarınızı kapatsanız bile hayat devam ediyordu. İşte bu yeni düzen sizi kendine bağlıyordu ve orada olmadığınız her an ordularınız , halkınız tehlike altındaydı. Ve bu bir anda 18


Oyunlardayız olmamıştı. Merak etmiş, zaman içinde orada yaşamaya başlamıştık. Zehir kanımızda yavaş yavaş ilerliyordu. Bağımlılık denen şeyi en olumsuz anlamda yaşıyorduk. Gecenin 3’üne saat kurup kalktığımı, galaksi filomun durumunu değiştirdiğimi çok net hatırlıyorum. Tüm bu sanal alem, size hiç bilmediğiniz yerlerden, hiç tanımadığınız insanları tanıma imkanı veriyordu, doğru ama sokağa çıktığınızda selam verebildiğiniz, yüz yüze muhabbet edip hikayelerini dinlediğiniz insanlar değildi bunlar. Oyundan çıktığınız, monitörü kapattığınız anda yalnız kalıyordunuz. Kalabalık içindeki yalnız insanlar olmaktan başka bir şey değildi bu. Şimdinin çocuklarını bekleyen bu acımasız dünya yalnız değil aslında zira çuvaldızı kendimize de batırmalıyız. Bağımlılığın pençesine kendi ellerimizle bırakıyoruz çocukları. En basit örneğini kendi hayatımdan vermek istiyorum. Çocukluğumda komşunun ağacına daldığım, bir başka komşunun bahçesindeki salıncakta sallandığım yerde yaşıyorum hâlâ. Kocaman bir farkla… Bugün kendi çocuklarımı mahallemde sokağa çıkaramıyorum, tüm bahçeli evlerin yerini koca koca binalar almış, boş sokaklar arabaların işgalinde. Enerjisini atamayan çocuklarım var maalesef. Üstelik akşam eve geldiğimde kızım “Baba resim yapalım.” , “Baba saklambaç oynayalım.” , “Baba uçur beni.” dediğinde, oğlum paytak paytak yanıma gelip kucağıma tırmanmak istediğinde karşılarında işten dönmüş yorgun bir adam görüyorlar. Tüm bunlar eminim sizin için de geçerlidir. Eğitimciyim, yıllardır gözlemliyorum ama iş çocuklarımı yetiştirmeye geldiğinde hayal ettiğim adam olamıyorum. Sözün özü, çocuklarımız enerjilerini sağlıklı olarak atamadıklarında, bizlerle gerçekten kaliteli vakit geçiremediklerinde başka şeyler arıyorlar ve günümüz dünyasında aradıkları aramadıkları çok şey bulacaklar. İstediğimiz gibi olmadıkları için onlara kızmadan önce aynaya bakalım, kendimize çeki düzen verelim. Mahmut Cem Demirhan Bilişim Teknolojileri Koordinatörü

19


Londra BİZE NELER ANLATACAKSIN LONDRA? Şehirlerin insanlar üzerindeki etkileri hep ilgimi çekmiştir. Bu yüzden yeni şehirler görmeyi çok severim. Sonrasında kendimce kategorilendiririm bu şehirleri kafamda. Hangilerinde yaşamak isterdim, hangileri canlı şehirler, hangileri biraz karanlık? Gittiğim şehirlerin bana neler anlattığını duymak, neler hissettirdiğini anlamak isterim çünkü ancak o şekilde o şehirleri gerçekten keşfettiğime inanırım. Sonuçta şehirler, insanların onları anlamlandırmasıyla ve oralarda yaşadıklarıyla değer kazanıyor. Bu yüzden ben de gezdiğim şehirler arasında benim için en özel olanı, “Burada yaşayabilirim.” cümlesini bana ilk kez kurduran Londra’yı sizlere anlatarak yeniden keşfetmek istedim. Londra’ya gitmeden önce orada yapacaklarımızı planlarken çok heyecanlıydık. Orası uzun zamandır görmek istediğimiz bir yerdi ve orada yapmak istediğimiz çok şey vardı. Bu heyecanla Londra uçağına bindik ve seyahat başlamış oldu. Şehre indiğimiz andan itibaren her şey çok güzel ilerlemeye başladı. Vize kontrolündeki görevliyle futbol hakkında konuşmak bile, seyahatin ne kadar keyifli geçeceğinin bir göstergesiymiş. Havaalanından otele metroyla gidecektik. Önceden yaptığım araştırmalarda “Oyster Card” diye bir ulaşım kartı olduğunu öğrenmiştim. Havaalanındaki metro istasyonundan o kartı aldık. İçine kalacağımız günler boyunca bize yetecek kadar para yükledik ve

gezimiz boyunca bir daha bilet almamıza gerek kalmadı. Şunu söylemem gerekir ki Londra metrosu hakkında birçok güzel şey duymuştum ve bunların hepsinin haklı olduğunu daha ilk gün metro haritasına bakarak anladım. Şehrin her yerine metro hattı vardı ve bu, gezimizi oldukça kolaylaştıran bir etken oldu. Bir insan gittiği şehrin metrosunu özler mi? Açıkçası ben özlüyorum! Metroyla otele vardığımızda hava kararmaya başlamıştı, biz de günü şehirde yürüyüş yaparak kapatmak istedik. Biraz yürüdükten sonra Londra’nın meşhur meydanı Trafalgar Meydanı’na ulaşmıştık. Otelin bu kadar merkezi olması bizi çok mutlu etmişti. Covent Garden, Trafalgar Meydanı, Big Ben gibi turistik yerlere yürüme mesafesindeydik. Diğer yerler için de metro zaten bize oldukça yardımcı oldu. Daha o gün Trafalgar Meydanı’nda inanılmaz bir kitapçıya rastladım. Adı “Waterstones” olan bu kitapçının içinde her türden bir sürü kitap bulabilirdiniz. Oradaki kitapları ne kadar inceledim hatırlamıyorum. Spor kitaplarının olduğu raflara dalmış bakarken bir fotoğrafım olduğunu biliyorum sadece. Daha ilk günden Londra bizi çok büyülemişti doğrusu. Her yerdeki kırmızı otobüsler, havanın ılık olması ve fotoğraflarda gördüğümüz güzel yerlerin içinde içinde bulunmak bizi çok mutlu ediyordu. Londra’daki ilk tam günümüze tabii ki de bir stadyum gezerek başlayacaktım. Erkenden metroya atlayıp, Kuzey

Londra’nın yolunu tuttuk. İngiltere’nin en sevdiğim

20


Londra takımı Arsenal’in görkemli stadı Emirates’e gidiyorduk. Stadyum turuyla başladık ve soyunma odalarından, basın toplantısının olduğu yere kadar stadın her yerini gördük. Tribünlerde oturduk, futbolcuların geçtiği tünelden geçip sahaya bile ulaştık! Cidden benim gibi bir spor aşığı için inanılmaz bir deneyimdi. Stadyum gezisinin ardından Londra’yı bir de tepeden görelim diye şehrin simgelerinden biri olan London Eye’a bindik. Yavaş hareket eden bu dönme dolabın içindeyken Londra’yı bütün güzelliğiyle görüyorsunuz. Günün geri kalanında Big Ben, Ulusal Galeri (National Gallery) gibi Londra’yla özdeşleşmiş yerleri de gezdik. Ertesi gün bir başka güzel rota daha bizi bekliyordu. İlk olarak erkenden Buckingham Sarayı’na gittik. Nöbet değişiminin hangi gün olduğuna bakıp ona göre gelmiştik. Sarayın önünde çok büyük bir kalabalık vardı. Biz de diğer herkese katılıp nöbet değişimini izledikten sonra, saraya yakın olan Hyde Park’a doğru yürümeye başladık. Hyde Park’a adımımızı attığımız an büyülendik doğrusu. Göz alabildiğine yeşillik, bisiklet yolları, kafeler, göl… Her şey çok güzeldi. Biz de atıştırmalık bir şeyler alıp çimlere oturduk. Hayatımdaki en huzurlu anlardan biriydi. İnsanlar bisiklete biniyor, spor yapıyor, dolaşıyordu ve herkes çok mutlu gözüküyordu. Orayı gördükten sonra İstanbul’da öyle yeşillik alanların olmadığına daha da üzülmeye başladım. Bir gün herkes tarafından İstanbul’daki o büyük binaların insanları mutlu etmediği, tam tersine insanlara zarar verdiği anlaşılacak ama çok geç olacak. Hava biraz soğumaya başladığı için akşam üstü istemeye istemeye Hyde Park’tan ayrıldık, ama tabii ki yarın tekrardan gelme kararı alarak! O gün ayrıca balmumu heykellerin sergilendiği Madame Tussauds Müzesi’ni ve Londra’nın en önemli alışveriş caddelerinden Oxford Caddesi’ni de gezmeyi ihmal etmedik ve üçüncü günümüz böyle geçti. Artık dördüncü ve Londra’daki son tam günümüze gelmiştik. O gün hava biraz kapalıydı ama bu bizi Londra’yı keşfetmeye devam etmemizden alıkoyamadı. Bu sefer ulaşımımızda bir farklılık yapıp Londra’nın meşhur iki katlı kırmızı otobüslerine binmiştik. İlk olarak Tower Bridge’e doğru yol aldık. Thames Nehri’nin üstünde yükselen köprü, Londra’daki en beğendiğim yerlerden biri oldu. Köprünün içine girip, nasıl yapıldığı ile ilgili animasyonlar seyrettik. Daha sonra da üst katına çıktık. Üst kattaki en ilgi çekici şey yerlerin bir kısmının cam olmasıydı. Ayrıca duvarlarda dünyanın önemli köprüleri hakkında bilgiler bulunmaktaydı. Buradan ayrıldıktan sonra ünlü Britanya Müzesi’ni (British Museum) gezdik ve eski uygarlıklardan, milletlerden kalma birçok eseri görme şansımız oldu. O gün ayrıca Londra’nın ünlü caddelerinden Regent’s ve Carnaby caddelerini de gezdik. Son olarak da bir gün öncesinde karar verdiğimiz gibi yeniden Hyde Park’a gittik, çimlerde oturduk, sincapları gördük ve buradan nasıl ayrılacağımızı düşünüp 21

durduk. Döneceğimiz günün sabahında kısa bir zaman içinde Londra Ulaştırma Müzesi’ni gezdik ve otelimize yakın olduğu için biraz da Covent Garden’da vakit geçirdik. Sonrasında havalanına doğru yola koyulduk . İstanbul’a dönüş yolunda aklımızda sadece Londra vardı. Aylar önceki bu seyahat hakkında yazarken içimdeki Londra özlemininin çok fazla olduğunu hissediyorum. Londra’da bir turist gibi değil, sanki orada yaşıyormuş gibi bir beş gün geçirmiştik. Sokaklarında bolca yürümüş, toplu taşımasını kullanmış ve birçok yer görmüştük. Sokak sanatçıları, güzel restaurantlar, kibar insanlar… Beklediğimden daha çok etkilenmiştim doğrusu. Umarım tekrardan kavuşabiliriz Londra. Biliyorum ki bana anlatacak daha çok şeyin var! Başak CAN 12C


Çerkes Mutfağı KAFKASYA’DAN ANADOLU’YA BİR LEZZET YOLCULUĞU: ÇERKES MUTFAĞI Güzel Anadolu’mun zengin kültür mozaiği içinde Kafkas kökenli vatandaşlarımızın yeri, gerek vazgeçemedikleri örf ve adetleriyle gerek zarafetleriyle gerekse birbirinden lezzetli mutfak lezzetleriyle bir başkadır her zaman. Abhas, Çerkes, Gürcü mutfaklarının Kafkasya’dan Türkiye’ye yolculuğunda bin bir farklı lezzetle bir araya geliriz. Yurdundan uzak düşüp de yurdunun kültür dokusunu bu kadar güzel taşıyan insanlarımızın başında gelir Çerkesler. Anadolu gastronomisiyle uğraşan kişilerin de çok iyi bildiği gibi Çerkes yemeklerinden birçoğu dinamiğini korurken birçoğu da öbür dünyaya göçen yaşlılarıyla birlikte unutulmaya yüz tutmuştur. Tepeden tırnağa çiçek açmış yemek kültürü, öyle bir dokudur ki bir milletin etnik yapısını en az ana dilleri kadar canlı tutar. Hele özel günlere has yemekleriyse o günlerin toplumsal dengeyi sağlayabilmek için ne kadar önemli olduğunun en belirgin göstergesidir. Aslında Çerkes yemeklerini anlatan hatta bu yemeklerin tariflerini bire bir veren birçok yemek kitabı bulunmaktadır. Fakat hepsinin içinde tek bir şey eksiktir: tarihsel dokunun ve geçmişten gelen sevginin lezzetlere katkısı. İşte bu tarihsel dokulardır ki çağlar ötesinden gelen lezzetleri buram buram ye-

meklerin içine taşır. Ben bu yazıda kaybolmaya yüz tutmuş Anadolu mutfak kültürlerinden Çerkes mutfağının izlerini farklı yönleriyle sizlere sunmayı amaçladım. Çerkes mutfağını seçmemin temel sebepleri arasında Topkapı Sarayı’nın son Çerkes aşçılarından olan ve lakabı “Saraylı” olan rahmetli babaannemi anmak, bir diğeri ise bu mutfağın bağlı olduğu kültürü en canlı şekilde taşıyan mutfak olduğuna inanmamdır. Kuzey Kafkasya halkı 19. yüzyılın ortalarından başlayarak siyasi zorlamalarla Anadolu’ya göç etmeye başlamışlar. Aslında göç olgusu kültürel kimliklerinde ister istemez değişiklere yol açmış. Ancak Çerkesler yemekleri kadar sofra adabına sadık kalmışlar. Her yemek masasının bir hiyerarşisi bulunmakta. Sofranın başköşesinde oturan ailenin büyüğü “thamade”nin yemeğin bereketi üzerine yaptığı konuşmasıyla başlanır ziyafete ve sohbeti yemek boyunca o yönetir. Her kültürün olduğu gibi Çerkesler’in de mutfaklarında vazgeçilmez baharatları, bakliyatları ve sebzeleri bulunmaktadır. Tabii onları en iyi tanımlayan baharat şüphesiz ki “ahuska”dır. Hem taze hem de

22


Çerkes Mutfağı

tohum olarak tüketilen bu baharat, Gürcü mutfağının “kinzi” olarak adlandırdığı, Batı’da “kişniş” olarak anılan, Erzurum dolaylarında “aşotu” olarak adlandırılan maydanozgillerden sayılır. Herkesin saksıda kolaylıkla yetiştirebileceği bu baharatın kendine has öyle bir rayihası vardır ki bazı Çerkes yemekleri için önemli bir sırdır bu. Bu mutfakta ahuskanın tohum halini öğütüp bol sarımsak, kaya tuzu ve biber salçasıyla ezilerek yapılan bir vazgeçilmez vardır ki Çerkesler ona “pırpılçıka” adını verirler. Kışlık salçayla birlikte her sonbahar pırpılçıka üretilir evlerde. Hemen hemen her tür bakliyat yemeğinde kullanılan bu malzeme her Çerkes mutfağında mevcuttur. Yine ekmek niyetine yemek yanında tükettikleri “mamursa”, günümüzde “pasta” olarak adlandırılır. Tabii akıllara hemen kremalı bir pasta gelmesin. Bu pasta öyle bir pastadır ki fırınlanmış mısır ununun az tuzla birlikte sıcak suya salınmasıyla yapılır. Lapa kıvamında koyulaşınca bir sofra bezi üzerine ters çevrilerek yuvarlak şekil verilen pasta, henüz sıcakken ince urganla kesilir ve soğuması beklenir. Barbunya ezme ve Çerkes tavuğuna bandıra bandıra yenilir ki tadına doyum olmaz. Aynı zamanda Çerkez tavuğunun yapımında bayat ekmek yerine kullanılırsa orijinal yemeği elde etmiş olursunuz ki bu da benden size bir tavsiye olsun. Bu mutfağın diğer lezzetlerine gelince pırpılçıka, ceviz ve tuzsuz biber salçasıyla yapılan bir kahvaltılık vardır ki ona da “acuka” derler, kahvaltı masalarının bir vazgeçilmezidir. Sevgili Nedim ATİL-

LA’nın araştırmalarında bahsettiği üzere Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Çerkeslerden şöyle bahseder: “Ekseriya darı unundan yapılmış pasta yerler, yani darı unun katıca pişirip top top edip sezbale (Koyun yoğurdu, yeşil erik, taze kişniş ve yumurta sarısıyla yapılan ve çok sevilen bir yiyecektir.) batırıp yerler. Cevizi havanda dövüp hardal ve tuz karıştırıp kaselere korlar ve cevizin yağını çıkartıp kırmızı Frenk biberi ile dövüp o kırmızı ceviz yağıyla peynir yağını mezkur sezbal içine korlar ve buna pasta banarak yerler. Ve dahi, semiz koyun ve kuzuları, başı ve boynuzları ve tırnakları, ciğerleri ve böbrekleriyle suyun içine korlar pak pakize yedi kat suda yuyup arındırırlar. Mezkur koyunu büsbütün pişirip ziyafet sofrasına getirirler. Öyle bir pişirirler ki sanki ilik olur. Çerkesler dağlardan avladıkları karaca, sığır, ve tablalı avlarını dahi böyle pişirirler kim leziz olur”. Çerkeslerin içecekleri de Evliya’nın ilgisini çekmiş: “Cümle, at sütü kımızı, taklan, ayran, kurud ayranı ve keskin bal şerbetleri, tatlı bal suları, tatlı maskıma bozaları içerler. Ekseriya su içmezler.” sözleriyle yemeğin tarihsel boyutunun büyük oranla günümüze taşındığını görmekteyiz. Kültürünü tarih ötesine taşıyan bu mutfağı en kısa zamanda denemeniz dileğiyle… Zeynep TEKBAŞ Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

23


Hayata Dair SORUNLARIMIZ YA DA SORUN ETTİKLERİMİZ Bazen üstesinden gelemeyeceğimizi düşündüğümüz sorunlarla karşılaşırız. Bunları aşmak, kafamızdan defetmek çok güçtür bizim için. Nasıl bu sorunu çözeceğimizi bir türlü bilemeyiz. İşte bu zamanlarda kendimizi üzmek ancak o olayın etkisini büyültmeye yarar. Tabii ki şimdi diyeceksiniz ki ‘söylemesi kolay’. Belki de söylemesi kolay ama denemesi de kolay. Demek istediğim, ah vah edip olayı büyütmek yerine soğukkanlı davranarak ilk önce problemin dibine inmemiz yani sorunun esas kaynağını kavramamız gerekir. Sorunun nereden kaynaklandığını anladıktan sonra bu sorunu çözmek adına ilk adımı atmış bulunuruz. Öte yandan sorunun büyüklüğü ne olursa olsun ilk aklımıza gelenlerden biri de kendimizi ya da başkasını suçlamaktır. Peki ya bir suçlu yoksa? Ya da suçlar ortaksa? Anlatmak istediğim şey şu ki bu sorunumuz hakkında yapacağımız yargılamaları adil yapmak ve gerekli öz eleştiriyi de yaparak çözüme gitmeye çalışmalıyız. Aksi takdirde kendimizi sürekli çıkmaz sokaklarda bulabiliriz. Hadi diyelim ki soruna dair değerlendirmelerimizi adil yaptığımıza inanıyoruz. Sonrasında sonuç ne olursa olsun yani bizim için yıkıcı da iyi de olsa hayat hâlâ devam ediyor. Cemal Süreya’nın dediği gibi ‘Hayat kısa/ Kuşlar uçuyor’ demeliyiz. Acaba bu sözde ne denmek isteniyor diye düşündüğümüzde her şeye rağmen hayatın devam ettiği akla geliyor. Hayatın üzülmek için çok kısa olduğunu da anlarız bu dizelerden tabii ki. Gerçekten hayat çok kısadır. Hani derler ya göz açıp kapayıncaya kadar. Heh, işte o kadar! İşte hayatın uzunluğunun tanımıdır, o. Hayat bu kadar kısayken bizim küslüklere, kırgınlıklara, hüzünlere yer vermemiz akıl karı değildir. Tekerlekli sandalyeyle yaşamını sürdürmeye çalışanlar varken bizim olur olmaz şeylere üzülmemiz kırılmamız biraz yersiz olmaz mı? Aslında biz şanslıyız, biliyor musunuz? Ama farkında değiliz şanslı olduğumuzun. Hani mutsuzluktan öldüğümüz o günler var ya, o günler! 0nlar bazılarının hayali, bizim için ise çok küçük ve kötüler. Belki de anlamsızlar ancak kimileri için paha biçilemezler. Bunun farkına varacağımız yerde, biz gene olağanüstü hep daha fazlasını isteyen hayaller kurar, öyle mutlu olmaya çalışırız. Aslında biz hayallerdeki o mutlu insanlarız ama daha haberimiz bile yok. Eğer bu güzel günleri görebiliyor, yürüyebiliyor, duyabiliyorsak zaman zaman şükretmeliyiz. Belki de zaman zaman kendimizi üzmek için bir şeyler arıyoruz. Bazen de “Kim ne dedi?” tarzı sorularla insanları gereğinden fazla dikkate alırız. Kim ne dedi, diye yapmadıklarımız var ya ya da yapmaya cesaret edemediğimiz şeyler, işte onlar bizi öldürür asıl, kötü sonuçlar değil. O suçluluk duygusu bizi bitirir. O yüzden hiçbir zaman “Acaba?” diyerek kendinizi geri çekmeyin. Unutmayın, hayatımızdaki olumsuzluklar bizi güçlü kılar ve de özgürleştirir. İşte asıl güçlü ve özgür olduktan sonra hiçbir sorun bizi alt edemez. Sonunda da bu dünyada sağlık dışında aşılamayacak sorun olmadığını anlarız. Yani tüm sorunların gelip geçici olduğunu ama yaptığımız yardımların; sevdiğimiz, değer verdiğimiz insanlarla güzel vakit geçirmenin yani hayata dair çokça güzel anı bırakmanın gerektiğini düşünüyorum. Hayat öyledir ki bazen şu an ağladığımız şeylere iki gün sonra gülebiliriz. O yüzden ağlama kısmını çok uzun tutmamak gerekir, sonunda mutluluğa ereceğimizin ve tabii ki hüznün gidişinin zaferine erişeceğimizin farkındalığıyla. Demem o ki öyle bir yaşayalım ki sorunlar olsun ama sorunlar sorun olmaktan korksun.

Fikret Ege Ergüz 10A

24


Gülten Akın’a Veda GÜLTEN AKIN’A VEDA Gülten Akın, 3 Ocak 1933 tarihinde Yozgat’ta doğdu. Yozgat’ın Sorgun ilçesinde ilköğrenimini tamamladı. 1940’lı yıllarda memleketi Yozgat’tan Ankara’ya göç etti ve ortaöğrenimini Ankara Atatürk Anadolu Lisesinde tamamladı. 1955'te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. 1972'de Ankara'ya yerleşerek Türk Dil Kurumu Derleme ve Tarama Kolunda çalıştı. Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliğinde bulundu. İnsan Hakları Derneği, Halkevleri, Dil Derneği gibi örgütlerde kurucu ve yönetici olarak görev aldı. Gülten Akın’ı 1950’li yıllarda yazmaya başladığı şiirleriyle, kısmen İkinci Yeni çizgisinde görülen, ancak 1970’li yıllardaki şiirlerinden itibaren bireysellikten toplumculuğa yönelen bir şair olarak tanıdık. Şiirleri pek çok dile çevrilen ve kırktan fazla şiiri bestelenen Gülten Akın, Milliyet gazetesinin yaptığı bir araştırmada en fazla oyu alarak "Yaşayan En Büyük Türk Şairi" olarak gösterildi. Şiirinde bir doruk noktası olarak nitelenen Beni Sorarsan’ı 2013’te yayımladı. Ne yazık ki değerli şairimizi, yazarımızı 4 Kasım 2015 tarihinde kaybettik. Daha güzel, huzurlu bir diyarda olması dileğiyle… Edebiyatımıza katkıları dolayısıyla ona teşekürü borç biliriz.

Buse Küçükbükücü Fen-3

25


2015 İYİSİYLE KÖTÜSÜYLE 2015 Koca bir seneyi geride bırakırken ne başarılara imza atıldığına, nelere gözyaşı döküldüğüne, nelere heyecan duyulduğuna dönüp şöyle bir bakalım dedik ve sizler için bu yazıyı derledik. 22 Şubat - Gaziantep'te oynanan 2014-15 sezonu Basketbol Erkekler Türkiye Kupası final maçında Fenerbahçe Ülker'i 70 - 60 yenen Anadolu Efes tarihinde 10. kez şampiyon oldu.

11 Mart - 47. Sinema Yazarları Derneği Ödülleri töreni Cemal Reşit Rey Konser Salonunda düzenlendi. Gecede En İyi Film, En İyi Yönetim, En İyi Erkek Oyuncu Performansı ve Cahide Sonku En İyi Kadın Oyuncu Performansı kategorilerininde arasında bulunduğu 5 dalda ödülü Kış Uykusu filmi kazandı.

25 Nisan- Nepal’de gerçekleşen 7,8 şiddetindeki deprem 6000 kişinin ölümüne yol açtı.

25 Mayıs - Galatasaray, 2014 -15 sezonunda Süper Lig'i lider bitirmeyi garantiledi ve tarihindeki 20. Süper Lig şampiyonluğunu kazandı.

12 Haziran - Miss Turkey 2015'te Türkiye güzellik yarışmasını 18 yaşındaki Ecem Çırpan kazandı.

8 Mart - Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'ta düzenlenen 33. Avrupa Salon Atletizm Şampiyonasında Ali Kaya'nın kazandığı altın ve İlham Tanui Özbilen'nin kazandığı gümüş madalya ile şampiyonayı 10. sırada tamamladı. Ali Kaya, çıktığı final yarışında 7.38.42 ile şampiyona rekorunu kırdı.

18 Mart - Çanakkale Deniz Zaferi'nin 100. yıldönümünde Çanakkale şehitleri anıldı.

12 Nisan - Voleybol Bayanlar Süper Kupası dörtlü finalinde Fenerbahçe Grundig, VakıfBank'ı 25-18, 23-25, 23-25, 25-14 ve 159'lik setlerle 3-2 yenerek kupanın 2. kez sahibi oldu.

3 Haziran - 2015 Türkiye Kupası Finali'nde Bursaspor'u 3-2 mağlup eden Galatasaray 16. kez kupanın sahibi oldu.

17 Haziran - Türkiye'nin ilk uçak üretim şirketi TRJet Havacılık Teknolojileri Anonim Şirketi kuruldu.

26 Haziran-Amerika Birleşik Devletleri'nde eşcinsel evlilik, Yüce Mahkeme tarafından çıkarılan Obergefell v. Hodges emsal kararıyla birlikte tüm eyaletlerde yasal hak olarak tanındı.

26

8 Mart- Bir anda dünyanın en ünlü giysisi haline gelen, kimisine göre mavi -siyah kimisine göre altın-beyaz olan o elbise, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir sosyal sorumluluk kampanyasının görseli oldu.

28 Mart - Hollanda'nın Amsterdam şehrinde Hollanda Millî Futbol Takımı ile 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası elemeleri - A Grubu 5. maçında karşılaşan Türkiye Millî Futbol Takımı sahadan 1-1'lik beraberlikle ayrıldı. Karşılaşmada golleri Türkiye adına 37. dakikada Burak Yılmaz kaydederken, Hollanda'nın golü ise 90+2. dakikada Wesley Sneijder'den geldi.

1 Mayıs - 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü etkinlikleri düzenlendi. Bu etkinliklerde polis sorumluk bölgesinde çıkan olaylarda 25'i polis ve 25'i sivil olmak üzere 50 kişi yaralanırken 339 kişi gözaltına alındı. 28 Haziran - Azerbaycan'da düzenlenen 2015 Avrupa Oyunları'nda Türkiye'yi temsil eden sporcular 6 altın, 4 gümüş ve 19 bronz olmak üzere toplamda 29 madalya kazandı.


2015 13 Temmuz - Anayasa Mahkemesi, 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren dershanelerin kapatılmasını öngören yasayı oy çokluğu ile iptal etti.

1 Kasım- 1 Kasım genel seçimleri sonucu 317 milletvekili ile iktidara Adalet ve Kalkınma Partisi geçerken, 134 milletvekiliyle Cumhuriyet Halk Partisi muhalefet parti oldu ve 59 milletvekili Halkların Demokrat Partisi’nden, 40 millekvekili Milliyetçi Hareket Partisi’nden çıkarak 64. Hükümet kuruldu.

14 Temmuz -Danıştay 2013 yılının yaz aylarında Gezi Parkı protestolarının başlangıç sebebi olan Topçu Kışlası'nın da içinde bulunduğu Taksim Yayalaştırma Projesi için verilen iptal kararını bozdu ve davada yeniden karar verilmesi gerektiğine hükmetti. 13 Kasım- IŞİD Paris’te terör estirdi, 129 kişinin ölümüne yol açtı.

29 Ağustos - Türkiye Görme Engelliler Milli Futbol Takımı İngiltere'de düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nın finalinde Rusya'yı 1-0 mağlup ederek şampiyon oldu.

30 Kasım - TBMM'de yapılan oylamada 64. Türkiye Hükümeti güvenoyu aldı.

Tüm bu güzellikler ve üzücü haberler yaşanırken neredeyse her gün evlerimiz, gönüllerimiz şehit haberleriyle yasa girdi. Bugüne dek verdiğimiz yüzlerce şehidimizin yakınlarına Allah’tan sabır, kendilerine ise Allah’tan rahmet diliyoruz. Hem ülkemizde hem de dünyamızda terörün son bulduğu, barış içinde yaşanan bir sene olmasını diliyor ve hepinize mutlu seneler diliyoruz! Selin Ergüven 10IBD

KAYNAKÇA Cengiz Doğan. "Baba Ocağında Helallik Alındı." Maltepe Ekspres. 20 Aralık 2015. Web. 03 Ocak 2016. "İlk Yerli Uçağı TRJet üretecek." Gazete Vahdet. Web. 19 Ocak 2016. "Nepal'de 7,9 Büyüklüğünde Deprem." Nepal'de 7,9 Büyüklüğünde Deprem. Web. 19 Ocak 2016.

27


TATİL TATİLDE NE YAPSAK? Tatilde ne yapsam acaba, diye düşünenlere ufak bir rehber hazırlayalım dedik. Keyifli ve verimli tatiller dileriz. Borusan Contemporary Tutku 14. İstanbul Bienali ile eylül ayında daha da hareketlenecek sanat dünyasını, Borusan Contemporary “Görünenin Ardındaki” ve “Tutku” isimli iki yeni sergi ile zenginleştiriyor. Dünya çağdaş sanat sahnesinden önemli isimleri ağırlayan “Görünenin Ardındaki”, göçmenler ve sorunlarına odaklanırken “Tutku” ise Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan özel bir seçki sunuyor. 5 Eylül 2015’ten 21 Şubat 2016’ya kadar devam edecek olan sergiler, sanatseverleri çağdaş sanatın seçkin örneklerini keşfetmeye davet ediyor. Monochrome Sergisi Akbank Sanat, 16 Aralık 2015 – 13 Şubat 2016 tarihleri arasında ev sahipliği yapacağı Monochrome sergisi ile dijital sanatın en saf haline odaklanıyor. Ceren Arkman ve Irmak Arkman kuratörlüğündeki sergide, dünyaca ünlü dijital sanatçılar Ryoichi Kurokawa, LIA, Memo Akten, Zimoun, Quayola ve Simon Heijdens’ın yanı sıra İstanbul’un dijital sanat alanında dikkat çeken isimleri Selçuk Artut, Ouchhh ve Refik Anadol’un eserleri yer alıyor.

Atatürk Geldi Müjdat Gezen'in yeni oyunu "Atatürk Geldi"24 Ocak'ta Müjdat Gezen Tiyatrosu'nda sahnelenecek. Oyunda arkasından yapılan hakaretlere, haksızlıklara, alçaklıklara dayanamayan Atatürk gelir ve bu insanlarla yüzleşmek ister. Hepsi teker teker gelirler. Atatürk: “Bu söylediklerinizi bir de yüzüme karşı söyleyin bakalım.” der. Atatürk'ün sevdiği şarkılar, görüntüler, 1938'den bu yana dünyada ve Türkiye'de olanlar geniş ekranda gösterilir .

Dansın Ritmi 26 Ocak 2016 Salı günü gerçekleşecek olan ve eğlenmeye doyamayacağınız "Dansın Ritmi" balesinde, içinde bulunduğumuz coğrafyanın otantik halk oyunlarının modern yorumu ile egzotik oryantal dansların harika birlikteliğini, müthiş koreografileri, göz alıcı kostümleri keşfedeceksiniz.

Makaron Evrimi 26 Ocak 2016 Salı günü renk renk enfes makaronlar hazırlamak için Chef's Table Mutfak Akademisi'nde gerçekleşecek workshop etkinliğinde yerinizi ayırtın!

28


TATİL Bay Kolbert Alman yazar David Gieselmann'ın ünlü oyunu Bay Kolpert, 28 Ocak 2016 Perşembe gününde Çolpan İlhan Oda Tiyatrosu'nda sizlerle buluşuyor. Tüketim toplumunun doyumsuzluğuyla değişik heyecanlar arayan Ralf ve Sarah çifti, belki de insanın ulaşabileceği en son noktayı bulmak isterken, toplum içinde monoton sayılabilecek insanlar olan Bastian ve Edith'i bu yeni heyecan için kurdukları oyunun içine dahil ederler. Kaotik düzen, pikselleşmiş Mona Lisa, sütlü kahve olayı, hissizlik, insülin, arınmak ve sandık... Kahve Eğitimi MSA, kahvenin uzmanı olmak isteyenlere 1 Şubat 2016 Pazartesi günü "Artisan Kahve Eğitimi ve İşletmeciliği" etkinliği düzenliyor. Artisan Kahve Eğitimi ve İşletmeciliği, kahve tutkunlarına kahvenin tüm çeşitlerini, çekirdeğinden itibaren kahve hazırlamanın inceliklerini öğretmek için tasarlandı. Beyazgül Dans Gösterisi 6 Şubat 2016 Cumartesi günü gerçekleşecek olan Beyazgül Dans Gösterisi, Osmanlı Haremi'nden Hollanda Sarayı'na savrulan cariyenin olağanüstü gerçek aşk hikayesini aktarıyor. Beyazgül teatral dans gösterisi, mistik Osmanlı saray dansları ve egzotik oryantal danslarını modern dans ile harmanlayarak 17. yüzyılda yaşanmış gerçek bir aşk hikayesini anlatırken aynı zamanda dönemin günlük saray yaşamından sahneler sunuyor. Frankenstain Mary Shelley'in romanından Nick Dear tarafından uyarlanan dünya sinemasının kült filmleri arasında gösterilen Frankenstein, Şakir Gürzumar yönetimininde 6 şubat 2016 tarihinde Çolpan İlhan - Sadri Alışık Tiyatrosu tarafından sahneleniyor. Atatürk Arboretumu İstanbul, günün koşuşturmasının üstüne trafik eklendiğinde çekilmez bir şehir haline gelebilir. Fakat tüm bu olumsuz şartlar bile İstanbul’u doğadan kopuk bir şehir yapmaya yetmiyor. Atatürk Arboretum Canlı Bitki Müzesi her gün açık. 2000’e yakın farklı bitki örtüsünü içinde barındırıyor. Huzurlu, sakin, şehir atmosferinden ve sınav stresinden uzak bir yer. Suni göletlerde nilüferleri seyredip ördekleri de besleyebilirsiniz.

Turkuazoo Forum İstanbul’da sizleri bekleyen Türkiye’nin ilk modern dev akvaryumu Turkuazoo, dünyanın dört bir ucundan getirilmiş su canlılarıyla tanışmanızı sağlıyor. Maviliğin sınırsız tonu ve ferahlatıcı etkisinin yanında kendinizi unutulmaz bir deneyimin içinde hissedeceksiniz. Uçurtma Müzesi Uçurtma dendiğinde, sadece bu kelime bile ruha enerji veriyor. Akla sayısız renk ve güneşli, bulutların şekil şekil olduğu açık bir hava geliyor. Belki havalandıracak uçurtma bulmak şimdilerde biraz zor olabilir. Fakat gerçek bir müzesi var. Kaynakça Mine Yenilmez. "Şehirde Ne Var?" Timeout Istanbul. Y.y., Ocak 2013. Web. 01 Ocak 2016. Istanbul. Web. 01 Ocak 2016. http://www.istanbul.net.tr/etkinlik.

Tanem Sürmeli 10A

29


Popüler Bilim BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ? Dünyanın en sessiz yeri, Orfield Laboratuarları’ndaki yankı odası, ses dalgalarının % 99.99’unu absorbe edebilen yapısı ile insanları gerçekten etkiliyor. O kadar sessiz ki kendinizi duymaya başlıyorsunuz: kalp atışınızı, midenizden gelen sesleri, nefes alış verişiniz, hatta kanınızın pompalanmasını ve akış sesini. Yeteri kadar vakit geçiren denekler dengelerini kaybederek halüsinasyon görmeye başlamışlar. Bugüne kadar 45 dakikadan fazla dayanan kimse olmamış.

Saç kurutma makinesi ve ütü, en fazla radyasyona sahip elektrikli cihazlardır. Bunun sebebi çok fazla elektromanyetik dalga yaymalarıdır.

Dubai’de bulunan, dünyanın en yüksek gökdeleni olan Burj Khalifa (Türkçesi ‘Burç Halife’)’nin tepesindeyken o kadar yüksektesinizdir ki Dünya’nın yuvarlaklığını bile fark etmeniz mümkündür.

Facebook’ta eklediğiniz her arkadaş ile Mark Zuckerberg’in servetine 0.003 dolar katkıda bulunuyorsunuz.

Yazılan her 150 tweetten biri, “ONE DIRECTION” grubu ya da üyeleriyle ilgili.

Yaygın inanışın aksine Dünya’nın yörüngesinde sadece bir Ay yoktur. “Cruithne” adındaki bu 2. Ay, Asteroit kuşağında Dünya etrafında dönmektedir.

30


Popüler Bilim

Rusya, yüz ölçümü olarak Plüton’dan daha büyüktür.

“Pembe renkli göl mü olur?” demeyin. Eğer bir göl Dunaliella Salina isimli yosunun habitatı ise göl dışardan bakanlar tarafından tıpkı çilekli süt gibi görünür.

Bir cihazın kumandası cihazı algılamadığı zaman, beynimizin yanına tutmak kumandanın menzilini arttırır. Bunun beyin dalgalarıyla hiçbir alakası yoktur, beynimizde bulunan beyin sıvısı ile ilgilidir. Bir kumanda herhangi bir sıvıya yaklaştırıldığında, menzili artar, daha rahat kontrol edilebilir.

Gezegenimize çok yakın olduğu sanılan Ay ve Dünya arasına Güneş sistemimizdeki tüm gezegenler sığabilir. KAYNAKÇA: http://www.dersimiz.com/ilginc-bilgiler/Teknoloji-Dunyasi-24-2.html http://www.memurlar.net/album/4705/17.resim#Album http://www.bilim-teknoloji.com/pembe-renkli-gol-retba-golu/ https://www.youtube.com/watch?v=D1MVyPWcKkA http://www.habervehayat.com/uzay-hakkinda-ilginc-ve-bilinmeyen-20-gercek/

31

Doğan Can Kara Fen-3


Paradoks KAFANIZI ÇOK KURCALAYACAK ÜÇ PARADOKS

Sınav Paradoksu Öğretmen bir cuma günü öğrencilere şöyle der: “- Gelecek hafta hiç ummadığınız bir gün sizi yazılı yapacağım.” Bir araya gelen öğrenciler sınavın hangi gün olacağını

http://www.medbilim.com/med/akillara-zarar-9-paradoks/

bulmaya çalışır. Sınavın haftaya cuma günü yapılamayacağı açıktır, çünkü cumaya kadar sınav yapılmamışsa o gün herkes okula sınav olacağını bilerek gelecektir. Aynı nedenle perşembe de yapılamaz, çünkü cuma günü yapılacak sınav sürpriz olmayacağından perşembeye kadar sınav yapılmamışsa öğrenciler sınavın o gün yapılacağına kesin gözüyle bakacaklardır. Aynı şekilde çarşamba günü de yanar. Çünkü salı gün bitimine kadar sınav olmazsa çarşamba olacağını kesin anlarız. Aynı şekilde salı da yanınca sınavın umulmadık bir gün olmasının ortadan kalkmasıyla diğer günler de sınav yapılamayacaktır. Peki sınav ne zaman yapılacaktır?

Dichotomy Paradoksu Hareket diye bir şey yoktur, çünkü bir hareketin olabilmesi için belirli bir zaman diliminde belirli bir mesafenin kat edilmiş olması gerekir. Bunun için de istenilen mesafenin önce yarısı, sonra kalan mesafenin yarısı, daha sonra kalanın yarısının ve onunda kalan yarısının sonsuza kadar gidilmesi gerekir. Ancak her zaman gidilmemiş bir yol olacaktır. Peki o zaman hareket diye bir şey var mıdır yoksa yok mudur?

https://en.wikipedia.org/wiki/Zeno%27s_paradoxes#/media/File:Zeno_Dichotomy_Paradox.png

32


Paradoks Georg Cantor Paradoksu A kümesinin elemanları tüm doğal sayılardır: 1,2,3,4,5...... (sonsuz küme) B kümesinin elemanları tüm çift sayılardır: 2,4,6,8,.... (sonsuz küme) Her iki küme de sonsuz elemana sahip olduğu için eleman sayıları aynıdır. Ancak A kümesi bütün çift sayıların yanı sıra bütün tek sayıları da kapsar. Yani A kümesinin B kümesinden büyük olması gerekmektedir. İki sonsuzluk karşılaştırılabilir mi?

http://www.clker.com/clipart-big-infinity-symbol.html

Ceren Arpacı 11IBD Kaynakça Özcan, Yusuf. "Kafa Yakan 14 Paradoks." Kafa Yakan 14 Paradoks. N.p., 29 Nov. 2013. Web. 03 Jan. 2016.

33



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.