Editörden Değerli Köşk Okurları, 2015-2016 Eğitim- Öğretim Yılı ilk gazete sayımızla, Köşk takımı adına sizlere merhaba demekten gurur ve mutluluk duyuyorum. Sayımızın içeriğine geçmeden önce, çok büyük öneme sahip iki tarihten bahsetmek istiyorum. Bize bugün tam bağımsız bir ülke topraklarında bağıra bağıra “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyebilme özgürlüğünü sağlamış, bugün bu gazetenin basılmasından, bu gazetede 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı töreniyle ilgili bir yazı bulunmasına ve benim bu cümleleri kurabilmeme dahi olanak sağlamış, bu ülke topraklarını biz gençlere emanet etmiş, bu vatana canını vermiş her insana bu ülkeyi gelişmiş bir ülke haline getirene kadar ödenmeyecek olan bir borcumuz var. Bu borcu ödemenin, tek bir gün değil her gün cumhuriyetin değerini bilmek ve demokrasiyi hayatımızın her alanına taşımaktan geçtiğine inanıyorum. 10 Kasım törenimizde andığımız ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetini de ilkelerini de unutmadan ilerlediğimiz yıllar geçireceğimize gönülden inanmak istiyorum. Törenlerle kutladığımız 29 Ekim’in de, anma töreniyle tekrar Ata’mıza ne kadar müteşekkir olduğumuzu hatırladığımız 10 Kasım’ın da manevi değerini her zaman kalbimizde hissetmemiz dileğiyle. Gazetemizin içeriğine gelecek olursak, her sayıda olduğu gibi bu sayıda da okulumuzdaki birbirinden güzel ve verimli etkinliklerden sizleri haberdar etmek adına çok çalıştık. Öncelikle okulumuzdaki idari değişiklik sonrası herkesin kafasındaki soruları en aza indirgeyebilmek adına sizler için okul müdürümüz Hakan Kulaber ile bir röportaj yaptık, kendisine buradan bir kez daha teşekkürlerimizi iletiyoruz, umarız tarafınızdan beğenilir. Sayımız kasım ayının sonuna yaklaştığımız ve ilk yarı dönemi bitirdiğimiz bu tarihlerde okulumuzda ve sosyal çevremizde neler olup bittiğiyle alakalı siz değerli okurlarımızı elimizden geldiğince bilgilendirmek adına geniş yelpazede bir içeriğe sahip. Bu sayımız her sayımızdan farklı olarak okul öğretmenlerimizden de yazılar içermektedir. Birbirinden farklı alanlarda sizlere sunduğumuz yazılarımızla umuyoruz ki okul genelinde yankı yaratabilir ve beğeniliriz. Keyifle okumanız dileğiyle…
Meltem Buse Doğan FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi İmtiyaz Sahibi: Hakan KULABER Sorumlu Müdür Yardımcısı: Türkan ÖZKAN Sorumlu Öğretmen: Ajda B. KELEŞ TEMİZ Editör: Meltem Buse DOĞAN Düzelti: Sevgi ARIOĞLU, Ajda B. KELEŞ TEMİZ Tasarım: Mert KILIÇOĞLU
Kapak Tasarımı: Nurşen ABDİOĞLU İletişim: Sinan Ercan Cad. No: 17 Erenköy/ İstanbul Tel: (0216) 385 31 47 Fax: (0216) 360 59 59 ajda.keles@fmvisik.k12.tr
meltem.dogan@fmvisik.k12.tr
Röportaj HAKAN KULABER’LE TANIŞTIK Bu seneyi önemli bir idari değişiklikle karşıladık. FMV Özel Ayazağa Işık Lisesinde uzun yıllardır müdür yardımcılığı yapmakta olan Sayın Hakan Kulaber lise ve fen lisesi müdürümüz oldu. Kendisini her ne kadar törenlerdeki konuşmalarıyla, aldığı ve uyguladığı kararlarla tanımaya başlasak da daha yakından tanıma ihtiyacındaydık. Bu nedenle bu sayımızda hemen bir röportaj ayarladık. Hobilerinden eğitim anlayışına, okul işleyişinden okul yayıncılığına kadar çeşitli konulara uzanan sohbetimizdeki içten yanıtları için kendisine teşekkür ediyor, size de keyifli okumalar diliyoruz. Öncelikle okulumuza hoş geldiniz. Eminiz bütün arkadaşlarımız sizi biraz daha yakından tanımak istiyorlar. Biraz kendinizden bahseder misiniz? Mesleki yaşantınız, hobileriniz… Öncelikle bu güzide kurumda 14 yıldır görev yapmaktan ve Feyziye Mektepleri Vakfının bu sıcak ve güzel kampüsünde sizlerle birlikte olabilmekten onur duyduğumu belirtmek istiyorum. Almanya ile İsviçre’yi birbirinden ayıran Konstanz Gölü’nün (Bodensee) bulunduğu Friedrichsahafen’de doğdum. İlkokulu Almanya’da okudum. Ortaokulu ve liseyi İstanbul’da bitirdim. Eskişehir Anadolu Üniversitesinde Almanca Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Şu anda da aynı üniversitede uluslararası ilişkiler okumaktayım. Evli, iki çocuk babasıyım, 44 yaşındayım. Seyahat etmekten, spordan, farklı şehirler ve ülkeler tanımaktan çok keyif alırım.
Seyahat etmek en çok sevdiğim şey. Çalışırken seyahat etmeye çok vakit bulamıyorum ancak yaz aylarında seyahatlerim olabiliyor. Gezmeyi gerçekten çok seviyorum, yeni kültürleri tanımak çok önemli ve güzel. Özellikle yurt dışına gidince ben hep sokakta kalmak, tüm vaktimi caddelerde geçirmek istiyorum. Tabii ki müzeleri gezmek çok güzel ancak insanların yaşam biçimleri, sokakların tarihi yapısını başka türlü öğrenmek mümkün değil. Biraz da tarihi seven biriyim.
Gezdiğiniz yerlerden en çok ilginizi çekeni, tavsiye ettiğinizi sorsak ne dersiniz? Polonya'da Krakow şehrini. Orası eski kraliyet başkentidir, mimarisi ve şehir dokusuyla çok güzel ve estetik bir yerdir., bu sebeple çok etkilenmiştim. Avrupa genel olarak güzel bir kıta ve tabii Ameka’da Newyork da öyle. Şimdi de Uzak Doğu'ya gitBu yoğun tempoda seyahate, spora vakit bula- mek istiyorum. biliyor musunuz?
1
Röportaj
Kimimiz bölüm, kimimiz meslek seçme arifesindeyiz. Bizlere de ışık tutması adına mesleğinizi değerlendirir misiniz? Avantaj ve dezavantajları nelerdir? Geriye dönüp yeniden meslek seçme hakkınız olsa bu mesleği seçer miydiniz? Meslek seçimi insanın yaşamında aldığı en ciddi kararlardan bir tanesidir diyebilirim. Alacağınız karar belki de sizinle birlikte 40 yıl peşinizden gelecek ve etkilerini her daim size hissettirecek. İnsanın mutlu olabileceği bir meslek içinde olması çok önemlidir. Aksi takdirde yaşayabileceği huzursuzluk ve mutsuzluk onun sadece iş yaşamını değil, özel yaşamını ve hayatının bütününü sarsabilir. Her zaman öğrencilerime puanlarına göre değil, ilgi alanlarına ve hedeflerine yönelik meslek tercihlerinde bulunmalarını tavsiye etmişimdir. 2011 yılı mezunlarından çok başarılı bir öğrencim bir gün bana üniversite sınavından çok yüksek bir puan aldığını, söz konusu puanla en iyi üniversitelerin çok yüksek puanlı bölümlerine girebileceğini, bu konuda ailesinden ve çevresinden çok baskı gördüğünü, ancak aldığı bu puanın yarısı ile girebileceği bir bölümü çok istediğini söylediğinde kendisine: “Mutlu olacağın mesleği okumalısın.” tavsiyesinde bulunmuştum. Nitekim, bu öğrencimiz de tavsiyemizi dinledi. Daha ikinci sınıfta, hocalarından mezuniyet sonrası için aynı üniversitede asistanlık teklifleri almış, son sınıfların gidebildiği arkeolojik kazılara daha ikinci sınıfta davet edilmiş ve belki de gelecekte ülkemi-
zin en değerli sanat tarihçilerinden biri olma yolunda ilerlemektedir. İşte meslekte mutlu olmak başarıyı da getirmektedir. Ben de mesleğimde mutluyum ve bir daha geçmişe dönsem yine aynı mesleği seçerdim çünkü bu mesleği çok isteyerek seçtim. Ben insan olarak iletişim kurmayı çok seven biriyim. Bu özelliğimi en güzel şekilde öğretmenlikte değerlendirebileceğimi düşündüğüm için öğretmenliği istedim. Bir de öğretme duygusu çok farklı bir duygu, bir kere öğretmeye başladığınız zaman bırakamıyorsunuz, bu sizde bağımlılık yapıyor. Kimi zaman öğretmenlik bizi çok yorar ama asla mesleğimizden vazgeçmeyiz. Bütün zorluklarına rağmen hep devam etmek isteriz. Öğretmenlik mesleğinin avantaj ve dezavantajlarına kendimle sınırlandırarak bakmak istemiyorum, genel olarak bakmak istiyorum. Yurt dışı ile kıyasladığımız zaman ülkemizde öğretmenlerimizin çok mağdur edildiğini görüyoruz. Ekonomik ve sosyal olarak bunu görebiliyoruz. Diğer ülkeler ile karşılaştıracak olursak dezavantaj olarak bunu değerlendirebiliriz. Avantajı olarak ise öğretmenlik mesleğinin en güzel tarafının sürekli genç beyinlerle birlikte olabilmek olduğunu söylemeliyim. Hiç yaşlanmıyor gibi gelir insana, çünkü çevresinde yetişkinlerden çok hep gençlerle iç içedir öğretmen. Öğretmenlik her şeyden önce bir de vicdan meselesidir. Sıralarda oturup “Ben anlamadım.” diyen bakışları anlayıp bire bir tekrar an2
Röportaj
latmak bir anne-baba gibi ilgilenmektir. Öğretmenlik, aynı anda onlarca çocuğun sesine kulak vermek; bıkmadan, usanmadan, kızmadan sorunlarla ilgilenmektir. Öğretmen olmak onlarca çocuğa yarın ne anlatacağım diye akşamdan hazırlık yapıp bir sonraki güne hazır olmaktır. Her çocukla ayrı ayrı ilgilenmek, okul içi ve okul dışı başarısızlığı araştırmak, çözümler üretmektir. Kısacası öğretmenlik 08:00 – 17:00 mesaisi ile biten bir iş değildir. Öğretmenlik geleceğe hazırladığın yüzlerce çocuğun sorumluluğunu taşımaktır. Öğretmen, mesleğinin bu kadar zorluğu varken inadına onu severek yapan; öğrettikçe, eğittikçe mutlu olan bir kişidir. Meslek değiştirme kısmına gelecek olursa mesleğimden vazgeçmezdim ama belki daha fazla seyahat içermesini dileyebilirdim.
pılır. Eğitim aynı zamanda tecrübenin insanlığa aktarılması ve bireylerin toplumdaki rollerine hazırlanmasıdır. Bilgiye ulaşmak yeterli değildir, öğretmen bilgiyi nasıl kullanacağınızı ve nasıl işleyeceğinizi de sizlere öğretir. Okullar sadece sınavdan sınava gittiğiniz, dört şıkkın arasında tıkılıp kalacağınız yerler değil. Okullar insanlara kimlik kazandırıyor, bir sosyal ortam sunuyor, kendinizi geliştiriyorsunuz ve okullarda birçok rol modeliniz var. Öğretmenleriniz birçok çocuğa dokunmuştur, onların hayatında çok önemli kararlar almasında yardımcı olmuştur. Bu işin adı eğitim-öğretimdir eğer sadece öğretim kısmıyla bu iş bitseydi eve bir öğretmen gelirdi herkes açık öğretimden okurdu. Düşündüğünüz zaman okullarda arkadaş ediniyorsunuz. Burası insanları tanıyabileceğiniz, o kitleye sahip O zaman okulca daha çok gezi yapabiliriz bel- bir yer. ki. Ne dersiniz? Çok gezdiğiniz zaman çok öğrenirsiniz arkadaş- Uzun yıllardır Işıklısınız, Işık kültürünü nasıl lar, buna inanıyorum. tanımlarsınız? Işık kültürü bir aidiyettir ve amacı iyi insan Biraz da eğitim anlayışınızla ilgili konuşabilir yetiştirmektir. Bir önceki soru ile bağdaştırırsak miyiz? Günümüzde, başta internet sayesinde işte okullar bunun için vardır. Siz bilgiye bir şekilbilgiye ulaşmak bu kadar kolayken okulların en de ulaşabilirsiniz ama okullar size kimlik kazanönemli işlevi nedir? Bir okulda en çok önem ve- dırır, sizi siz yapar. Işık kültürü deyince benim aklıma aidiyet, çağdaşlık, iyi insan yetiştirme rilmesi gereken şeyler nelerdir? Okullarda sadece öğretim yapılmaz, eğitim de ya- ülküsü gelir.
3
Röportaj Ayazağa Kampüsünden geldiniz, Ayazağa Kampüsünü Erenköy Kampüsü ile karşılaştırmanızı istesek neler söylersiniz? Aslında ben buraya ilk defa gelmiyorum, belki birçoğunuz burada değildiniz ama ben burada çalışıyordum. Bizim birtakım görevlerimiz olurdu, toplantılarımız olurdu. Fark gözetiyor musunuz, diye sorarsanız asla. Kurum bizim kurumumuz, kampüsler arasında ötekileştirme yapmamalıyız. Benim için hiçbir fark yok. Aynı kurum altında çalışıyoruz bu yüzden işleyişte pek bir fark yok, belki işi ele alma üslubumuz farklı olabilir. Ancak çıkarımlarımız aynı olmalı. Siz farklı bir kampüsten geldiniz. Burası mı oraya ayak uyduracak, siz mi buraya ayak uyduracaksınız? Bizim amacımız doğru olanı yapmak yani ben buradan geldim burada bu olacak diye bir yargı yok. Ben ortak akla çok inanan bir insanım ve hareket ederken çok istişare ederim. Doğru olan hangisi ise onu yapmak lazım. Bizler sempozyumlara katılıyoruz. Sadece Ayazağa ile sınırlandırmıyoruz, biz her yerde ''Öğrencilerimize başka ne verebiliriz?'' diye sorguluyoruz. Benim inandığım şu ki: Doğru olan ne ise onu alıp bünyemize katmalıyız. Sizlerden de fikir alabiliriz, öğrenci meclisimiz de bunları tartışabilmeli, fikirlerini masaya koyabilmeli. Hedefimiz 21. yüzyıl becerilerine sahip nesiller yetiştirmektir. Akademik çalışmaların yanında sanata ve spora önem veren, teknolojinin yönettiği değil, teknolojiye hükmeden gençlerimiz olsun istiyoruz. Ayazağa’da “The Pala” adlı dergiyi başlatan ekipten olduğunuzu biliyoruz. Sizce okul yayıncılığının önemi nedir? Bir okul gazetesi yapımı takım çalışmasında değerli bir deneyim sağlar, okul gazetesi bir okuldaki bütün öğrenciler arasındaki iletişimi kuvvetlendirir, okul kamuoyuna okulun bir portresini sunar, öğrencilerin çeşitli becerilerini kanıtlamasını sağlar. Öğrencilerde mezuniyetten sonra da devam edebilecek önemli bir okuma alışkanlığının yerleşmesine yardımcı olur. Derslerinizde gördüğünüz gibi yazma, yorumlama, muhakeme, araştırma yeteneklerinizin
4
çok güzel gelişebileceği bir platformdur bu. Gazetecilik çok güzel bir şey, siz bunları derste işliyorsunuz sonrasında bu kısımla da pratiğe dökmüş oluyor, gerçek hayatta deniyorsunuz. Gazetemiz Köşk’ü inceleme fırsatı buldunuz mu? Düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz? Görüyorum, güzel çalışmalar yapılmış. Biz burada daha da yaygınlaştıracağız ve kurumsallaştıracağız. Bir adım daha yukarıya taşımalıyız. Mesela Türkçesinin yanında İngilizcesi de çıkabilir. Köşk'ü inceledim, herkes bir emek vermiş ama tabii biraz daha zenginleştireceğiz, öğretmenlerimiz de biraz daha katkı sağlayabilir. Bir de bu işin hep aynı kişiler etrafında dönmemesi gerektiğini düşünüyorum. Her sayıda farklı kişilerin etrafında dönmeli. Okul personeli olabilir, görevliler olabilir; herkes gazetemizde yaşamalı. Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Bizim sorularımız bu kadar. Sizin gazetemizin okurlarına iletmek istediğiniz bir mesaj var mıdır? Okul yılları merakın en üst seviyede yaşandığı yıllardır. Hayallerin ve yaratıcılığın sınırı yoktur. Yaratıcılık, özellikle küçük yaşlarda, anaokulunda en üst seviyede başlar ancak yaş ilerledikçe giderek azalır. Kendinizi hayata hazırlarken önceliklerinizi iyi belirleyin ve zamanı asla ıskalamayın, zamanı iyi değerlendirip iyi yönetmelesiniz. Kendinizi sürekli geliştirmeye gayret edin ve çok okuyun lütfen. Çalışmaktan asla yüksünmeyin ve Atatürk’ün bu veciz sözünü asla aklınızdan çıkarmayın: “Başarmak için yola çıkanlar asla yorulmazlar.” Başarılamayacak hiçbir şey yoktur hayatta. Her gün başka bir heyecan ve kararlılıkla güne başlamalı insan. Öğrenme heyecanınız hiç bitmesin! Samimi yanıtlarınız için çok teşekkür ederiz. Tüm arkadaşlarımızın faydalanacağından eminiz..
Röportaj: Buse Küçükbükücü, Meltem Buse Doğan, Tanem Sürmeli
Başkanlardan Mesaj
BAŞKANLARDAN MESAJ VAR! Sene başında çıkardığımız sayıda öğrenci birliği başkanlığı seçimine aday olan arkadaşlarımızı kısaca tanıtmıştık. Anadolu Lisesi ayağında yarışı başarıyla tamamlayan arkadaşımız Ege Öztürk’ü ve Fen Lisesi kısmında zafere ulaşan Deniz Ceryan’ı tebrik ediyor, kendilerinin mesajlarını sizlerle paylaşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Geçen ay gerçekleşen FMV Özel Erenköy Işık Fen Lisesi Öğrenci Birliği Başkanlığı seçimini sizlerin takdiri sonucunda kazanmış bulunmaktayım. Verdiğiniz destekten dolayı teşekkürlerimi sunar ve bulunduğum vaatleri hayata geçirmeye başladığımı sizlere bildirmek isterim. Yakın bir tarihte öğrenci meclisimiz toplanmış ve her sınıftan birer temsilci, arkadaşlarının ve kendisinin okulumuz hakkında düşüncelerini, geliştirilmesi gereken yönleri dile getirme fırsatı bulmuştur. Başkanlığım boyunca bu ve benzeri platformlarda kişisel olarak da yorumları, istekleri en iyi şekilde okulumuzun idari kadrosuna ileteceğimden emin olabilirsiniz. Umarım herkes için verimli ve başarılı bir sene olur.
Deniz Ceryan
Merhabalar arkadaşlar, Bildiğiniz üzere geçtiğimiz ay itibariyle sizlerin de desteğiyle öğrenci birliği başkanı seçildim. Biraz zorlu ve heyecanlı bir süreç oldu ama sonunda başardım. Başkan olmak hayalimdi çünkü hepinizi mutlu, motive olmuş, eğlenirken görmek bana kendimi daha iyi hissettirecek. Bu yüzden sizin için daha güzel şeyler yapmaya çalışıyorum. Yapmak istediklerimden daha önce bahsetmiştim. Hepsi bizim daha güzel bir sene geçirmemiz için. Geçtiğimiz birkaç hafta içinde yılbaşı partisi çalışmalarına başladım. Yapacağım organizasyonlara desteklerinizi ve katılımlarınızı bekliyorum. Daha önce de belirttiğim gibi her zaman yanınızdayım ve beni seçtiğiniz için teşekkür ederim.
Ege Öztürk
5
Yeni Öğretmenlerimiz YENİ ÖĞRETMENLERİMİZ Bu sene okulumuzun eğitmen kadrosuna yeni katılan öğretmenlerimizi daha yakından tanımak ve tanıtmak istedik. Hepsine okulumuza hoş geldiniz, diyor ve güzel bir eğitim yılı diliyoruz.
Belgin Arusoğlu (Biyoloji): Üniver site eğitimini ve yüksek lisansını Marmara Üniversitesinde yaptı. 1991’den beri öğretmenlik yapıyor. Evli, iki kızı var. Kitap okumayı ve öğrencileri ile yurt dışı projeleri yapmayı seviyor. Evcil hayvan olarak solucan besliyor.
Hanife Kökçü (Fizik): Ter azi bur cu, Edir neli. Boğaziçi Üniversitesi Fizik Öğretmenliği bölümünden mezun. 9 yıldır öğretmenlik yapıyor. Evli, bir kızı var. Ailecek eğitimciler, eşi tarih öğretmeni. Kızı Ceylin Işık 3 yaşında.
Müzeyyen Kırgız (İngilizce): 24 Ocak 1987 tar ihinde doğdu. Tam bir kova burcu. Galatasaraylı, Bostancı’da yaşıyor. Toza ve sigaraya alerjisi var. Hamam böceklerinden korkuyor. Sevdiklerine ‘Minnoş’ diye hitap ediyor. Boş zamanlarında blog yazıyor.
Yağmur Elif Met (İngilizce): 28 Mar t 1990 tar ihinde doğdu, koç burcu. 7 yaşından beri dans ediyor. Latin kültürüne karşı oldukça ilgili. İspanyolca öğreniyor. Lisedeyken basketbol takımında oynuyordu, forma numarası 4’tü. Tam bir eğlence bakanı. Seyahat etme düşkünü, keşfetmek onun diğer adı.
6
Yeni Öğretmenlerimiz
Deniz Gülenay Akdeniz (Kimya): Akr ep bur cu. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Öğretmenliği bölümünden mezun, yüksek lisansını yapıyor. Beşiktaş taraftarı, futbol seviyor. Tiyatroya gitmeyi seviyor, lisede okul korosundaydı. Karikatür ve araba dergisi koleksiyonları var.
Selin Memişoğlu (Türk Dili ve Edebiyatı): Oğlak bur cu, Beşiktaşlı. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu, formasyon eğitimini İstanbul Aydın Üniversitesinde aldı. 2012 yılından beri öğretmenlik yapıyor. Okulumuzdan önce butik dershanelerde ve özel bir okulda çalıştı. İçinde eski müziklerin yer aldığı bir plak koleksiyonu var.
Sevinç Deniz Uysal (Beden Eğitimi): 21 Eylül 1984 tar ihinde doğdu, başak burcu. Gaziantep Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü’nden mezun. Hayatının her aşaması spor ile dolu dolu geçti. 20 yıllık profesyonel voleybolculuk hayatından sonra, olabileceği en güzel yerde olduğunu düşünüyor.
Gülçin Çekmeceligil (Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen): Oğlak bur cu. İstanbul Üniver sitesi Eğitim Bilimleri Psikolojik Danışmanlık anabilim dalından mezun, mesleğinde 17. yılı. Bir oğlu var. Seyahat etmeyi seviyor.
İrem Su Yalçın 7
IB Kaynaşma Günü BİR IB DİĞER IB’YE NE DEMİŞ? 10. ve 11. sınıf IB öğrencileri 16 Ekim Cuma günü bir araya geldiler. IB’nin zorlu programında araya bir eğlence katmak amacıyla düzenlenen bu etkinlikte 10. sınıflar IB ile alakalı bir tişört hazırlamakla, 11. sınıflar ise geçen seneden hazırladıkları tişörtlerle gelmek ile hükümlüydü. Etkinlik ilk olarak sayın müdürümüzün de katıldığı oyunlarla başladı. Bu oyunların amacı öğrencilerin tanışması ve kaynaşmasını sağlamaktı. 11. sınıflar biz 10’lara IB ile ilgili bilgilendirme yaptılar ve bu süreçte bizi nelerin beklediğini de bu şekilde konuşmuş olduk. Bizi ortak bir noktada buluşturan IB programı sayesinde aynı zamanda 11’lerle kaynaştık ve arkadaş olduk. Fotoğraflar çekildikten, oyunlar da oynandıktan sonra sıra öğrencilerin hazırladığı birbirinden lezzetli yemeklerden yemeye geldi. Bu etkinlik çok sevgili öğretmenlerimizin bize sürpriz olarak pastalar getirmeleriyle devam etti. Pastaları kesip kalorileri de aldıktan sonra vedalaşma zamanı gelmişti. Bu güzel etkinlik de böylelikle son buldu.
Selin Ergüven
8
Mezuniyet Törenimiz MEZUNİYET TÖRENİMİZ
Her sene olduğu gibi bu sene de okulumuz, 20142015 Eğitim-Öğretim Yılı’nı mezunlarına veda ederek kapattı. Okulumuz spor salonunda, 26 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşen mezuniyet töreni iki saat kadar sürdü. Tören; bayrak, flama ardından mezun öğrencilerin salona girmesi, İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı; vakıf yöneticileri ve okul müdürünün konuşması, dereceye girmiş öğrencilere anı yüzüklerinin verilmesi ve okul birincilerinin konuşmaları ile devam etti. Mezuniyet töreni mezun öğrencilere sınıf öğretmenleri eşliğinde diplomalarının verilmesi ve yine mezunlarımız tarafından söylenen “Bu kalp seni unutur mu?” şarkısıyla son buldu. Spor salonunda gerçekleşen bu törenin ardından okul bahçesinde mezunlarımız, aileleri ve öğretmenlerimiz için kokteyl verilerek mezunlarımı uğurlandı. Onlara yeni üniversite hayatlarında başarı ve mutlu-
9
luk diliyoruz. Mezunlarımızdan: “Mezun olmaya yaklaştıkça okulda kalma isteği kendini göstermeye başladı. Mezun olduktan sonra yani üniversiteye girdiğimde evimi, yani Işık’ı, özlemeye başladım. Liseyi, sınıf ve arkadaş ortamımı özlüyorum.” Serkan Şenkal / Boğaziçi Üniversitesi, Makina Mühendisliği “Mezun olmadan önce bir an evvel gitmek istiyordum. Mezun olduktan sonra her ne kadar bir yandan üniversitenin bana daha uygun olduğunu düşünsem de öte yandan Işık’ta olmanın, orada geçirdiğim yılların özelliği ve güzelliğinin farkına vardım. Orayı ve öğretmenlerimi özlüyorum.” D. Gizem Gülkan / Boğaziçi Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği
Ece Karaosmanoğlu
29 Ekim CUMHURİYETİN 92. YILI Bundan tam 92 yıl önce Türkiye Büyük Mil- rencilerimiz ve velilerimiz törene gelerek salonu let Meclisi’nin kararıyla ülkemizde cumhuriyet ilan doldurdular. Bu güzel tören için başta okulumuz edildi ve 29 Ekim 1923 tarihi Türkiye Cumhuriye- sosyal bilimler bölümü olmak üzere emeği geçen ti’nin kuruluşu olarak tarih sayfalarında yerini aldı. ve gelip destek veren herkese sonsuz teşekkürleriFakat cumhuriyetin kurulmasıyla ülkemiz bugün mizi sunuyoruz. bile bitmemiş bir savaşa girdi. Bu savaşı Mustafa 92 yıl önce bin bir zorlukla boğuşarak kuruKemal Atatürk’ün 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtulu- lan ve 92 yıldır mücadelesi hiç bitmemiş bir cumşundan sonra söylediği sözüyle anlatmak gerekirse: huriyetin evlatları olarak bizler Mustafa Kemal ve “Hayır, asıl savaş şimdi başlayacak. Bu savaş, cahil- arkadaşlarının bize armağan ettikleri için minnettaliğe ve gericiliğe karşı yapılacaktır. rız. Armağanlarıyla beraber bize emanet ettikleri Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana bu bu cumhuriyeti ise korumaya kararlıyız. savaşı vermektedir. Bugün de görüyoruz ki bu savaş geçerliliğini yitirmemiştir. Bundan tam 93 yıl önce, CUMHURİYETİN YILMAZ BEKÇİLERİYİZ! 1922’de, Atatürk ne dediyse bugün de aynısı geçerlidir. İşte cumhuriyetimiz bitmeyen mücadeleleriyle 92. yılını bu sene doldurmuştur. Tabii ki bizler Türkiye Cumhuriyeti evlatları olarak cumhuriyetimizi koruma, kollama gibi yüksek bir vazife edindik. Atatürk bu görevi özellikle bizlere, gençlere, bıraktığını şu sözünde belirtmiştir: “Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyet’i biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz..” Günümüzde Cumhuriyet’i yükseltmeyi bir kenara bırakalım, sürdürülebilirliği bile tehlikeye düşmüşken, bırakılan emanet çoğu kişi tarafından unutulmuşken, artık bayramlar eskisi gibi coşkuyla kutlanmazken, biz Işıklı gençler olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı okulumuzda büyük bir coşkuyla kutladık. Yeni eğitim öğretim yılının başı olması sebebiyle bazı küçük aksaklıklar yaşanmış olsa da törenimiz 29 Ekim 2015 günü oditoryumda gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan törenin sunuculuğunu okulumuz Edebiyat Öğretmeni Ceyda Demircioğlu yaptı. İlk olarak sahneye okulumuzun korosu çıktı. Sırasıyla “10. Yıl Marşı”, “Joshua”, “Zafer Marşı” ve “Güçlükleri Yeneceğiz” adlı parçaları seslendiren koromuz performansıyla beğeni topladı. Koro sonrası Okul Müdürümüz Hakan Kulaber kürsüye çıkarak müdürlüğünün ilk tören konuşmasını yaptı. Ona da bu vesileyle tekrar aramıza hoş geldiniz diyor, içten konuşması için teşekkür ediyoruz. Sonrasında sosyal bilimler bölüm öğretmenlerimiz tarafından hazırlanan Cumhuriyet belgeseli izletildi. Törenin son kısmında ise ünlü araştırmacı Sinan Meydan ile söyleşi yer aldı. Bilmediklerimizi Mehmet Deniz Uysal öğrettiği ama daha çok unutturulmaya çalışılanları hatırlattığı için kendisine ayrıca teşekkür ediyoruz. Tabii bu törene katılım büyüktü. Müdürümüz, müdür yardımcılarımız, öğretmenlerimiz, öğ10
10 Kasım 10 KASIM Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 77 sene önce aramızdan ayrılışı tüm dünyayı üzüntüye boğmuştur. Neredeyse bütün hayatı boyunca Türk milleti için çalışmış olan, yaşamını Türk milletinin bağımsızlığına adayan bu eşsiz lider hayata gözlerini yumduğunda 57 yaşındaydı. Genç yaşta aramızdan ayrılmasına rağmen kısa hayatı içine birçok savaş, reform ve inkılâp sığdırmış, koca bir Türkiye Cumhuriyeti'ni yoktan var etmiştir. Atatürk'ün izinden giden, fikir ve düşüncelerini takip eden Türkiye Cumhuriyeti gençliği, her 10 Kasım'da onu daha iyi anlamak ve bırakmış olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne her zamankinden daha çok sahip çıkmak adına onun fikirlerini tartışır, ideallerini yerine getirmeye çalışırız. Büyük Önder’in fikir ve düşünceleri etrafında toplanmış olan bizler 10 Kasım’ı yalnızca Atatürk’ün ölüm yıldönümü olarak değil, ülkemiz için neler yapabileceğimizi düşünme günleri olarak da görmeliyiz. İşte o zaman Atatürk’ün bizlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti her zamankinden daha kuvvetli ve daha modern bir ülke konumuna gelecektir. FMV Erenköy Özel Işık Lisesi ve Fen Lisesi öğrencileri ve öğretmenleri olarak bizler bu 10 Kasım'da da Ata'mızı anmak, anlamak ve fikirlerini tartışmak için bir tören düzenledik. Törenimizde koromuzun söylediği şarkılarla, arkadaşlarımızın okuduğu şiirlerle, onun kendi sözleriyle, en sevdiği danslarla, kısa filmlerle andık büyük Ata'mızı. Rahat uyu Ata’m, izindeyiz...
Tanem Sürmeli
11
Doğu’da Bir Kardeşim Var
AĞRILI ÇOCUKLARA IŞIK OLUYORUZ! Okulumuzun “Doğuda Bir Kardeşim Var” projesi kapsamında kampüsümüzde 23-29 Ağustos 2015 tarihleri arasında Ağrılı kardeşlerimizi ağırladık. Bu bir haftalık kampın öncesinde okulumuz öğretmenleri ve öğrencilerinden oluşan gönüllü bir ekip olarak Ağrılı kardeşlerimize İstanbul’u enleriyle yaşatmak için konaklama planı, geziler, atölye çalışmaları, ders planlamaları yaptık. Bu hazırlık sürecinde gelecekleri kampı hayal ederken hepimizi tatlı bir heyecan sarıyordu. Büyük gün gelip çattığında, biz “Onları nasıl karşılasak?”, “Nasıl tanışsak?”, “Acaba bizi sevecekler mi?” diye düşünürken minikler yaklaşık 3 saatlik bir uçak yolculuğundan sonra okulumuza gelmişlerdi. Başlarda çekingen olan ufaklıklar çok kısa zamanda açıldılar. Dışarıdan bakan birisi bir haftanın bu çocuklarla aile olmak için kısa bir sure olduğunu düşünebilir fakat onlar bizleri daha ilk günden adeta öz abla abileri gibi benimsediler. Hepsi birbirinden eğlenceli akvaryum, sinema, Kidzania, boğaz turu ve tarihi yarımada gezilerine gittik. Beraber yüzlerce fotoğraf çekindik. İngilizce, Türkçe, beden eğitimi ve Atatürkçülük dersleri gönüllü öğrencilerden oluşan staff olarak ders öğretmenleri gözetiminde verdik. Seramik, pasta ve müzik atölyeleri düzenlendik. Ağrılı kardeşlerimizin yaptıkları şeylerden duydukları mutluluk yüzlerinden okunuyordu. Onların mutluluğu bizleri daha da motive ediyordu. Sabah kahvaltılarından akşam banyo yapmalarına kadar staff olarak daima kardeşlerimizin yanındaydık. Onlarla beraber geçirdiğimiz haftanın proje gönüllüsü olan herkese çok şey kattığını düşünüyorum.
Bir haftalık kampımızın sonuna geldiğimizde projeye kendimizi o kadar çok kaptırmıştık ki bu işin içine kalbimizi bu denli koyduğumuzu belki de ancak sonunda fark ettik. Geçirdiğimiz bu güzel hafta kardeşlerimiz için eğlenceliyken bizler için de bir o kadar öğretici oldu. Karşımıza çıkan problemleri kardeşlerimize yansıtmadan beraber çözdük, iş bölümleri yaptık, onlara uyum sağlamaya çalıştık. Dersler düzenledik öğretmen olduk. Yatakhaneleri kurduk. Gezilere katıldık gözetmen olduk. Oje saatleri yaptık. Parkta oynadık onlarla beraber bizler de çocuk olduk. Pastalar yaptık aşçı olduk. Yeri geldi banyolarını yaptırdık, üzerlerini değiştirmelerine yardımcı olduk. Ama hepsinden önemlisi biz onların mutlu olduğunu görünce kat kat mutlu olduk. Bir anda gelip yanağımıza kondurdukları öpücük, durup dururken duyduğumuz iltifatlar ve daha nicesi bize bir şeyleri gerçekten doğru yapmış olduğumuzu hissettirdi. On iki küçük kardeşimizin sorumluluğunu taşımak omuzlarımıza hem ağır hem de zevk verici bir yük bindirdi. Bu sorumluluk hepimizi olgunlaştırdı. Kendimizle alakalı yeni şeyler keşfetmemizi sağladı. İnsani duygularımız bir nebze daha açığa çıktı. Hem beraber güldük, eğlendik hem de son gece vedalaşırken beraber ağladık. Dolu dolu yaşanan bu haftadan geriye yaşadığımız hepsi birbirinden güzel anılarımız, kucak dolusu çocuğun sevgisi ve çektiğimiz milyonlarca fotoğraf kaldı. Son olarak iyi ki bu projede yer almışım diyor, benzeri projeleri okulca gerçekleştirmeyi ve herkesin katılmasını diliyorum.
Ceren Arpacı 12
Doğu’da Bir Kardeşim Var
13
AFS HEM GEZEN HEM ÖĞRENEN AFS ÖĞRENCİLERİ Erenköy Işık Lisesi, her sene çeşitli öğrenci değişim programları kapsamında yurtdışından öğrenci kabul etmektedir. Bu sene okulumuzda AFS programları çerçevesinde Türkiye’ye gelmiş iki öğrenci 10. sınıfta eğitim görmektedir. İşte o iki öğrenci, Melvin Ülker ve Donika Beqiraj, karşınızda. İlk olarak kendinizi bize biraz tanıtır mısınız? Melvin: Mer haba benim adım Melvin Ülker . 15 yaşındayım ve Almanya'dan geliyor um. Donika: Benim adım da Donika Beqir aj. 17 yaşındayım. Aslında Kosova'da doğdum ama Almanya'da yaşıyorum. Kendi ülkenizden farklı bir ülkede bir sene boyunca yaşamaya nasıl karar verdiniz? Aileniz bu düşüncenize nasıl tepki verdi? Özellikle Türkiye fikrini nasıl karşıladılar? Melvin: AFS pr ogr amlar ının bu sene 80. yaşını kutlama amaçlı yolladığı kâğıtlar ı okuduğumda böylesi bir program çok dikkatimi çekti. Eğer katılırsam kültürümün çok gelişeceğini, ailemin ve öğretmenlerimin öğretemeyeceği çok şey öğreneceğimi düşündüm. En sonunda bu programa katılmaya karar verdim. Ayrıca bu düşüncemi ailem de destekledi. Donika: Katıldığım bir kaç geziden sonr a seyahat etmek benim için bir bağımlılık haline geldi. Gezilerimden bir tanesi Panama’yaydı ve orada tanıştığım bir arkadaşım bana AFS'den bahsetti. Merak edip biraz araştırdım ve en sonunda ben de denemeye karar verdim. İlk başta ailemin hiçbir şeyden haberi yoktu. Tek başıma sınavlara girip geçtim. Annemlere söylediğimde şaka yapıyorum zannettiler. En son evimize AFS’den 'yurt dışına çıkabilir' belgesi geldiğinde babam ciddi olduğumu anladı ve birkaç gün düşündükten sonra küçük (!) kızlarını yurtdışına yollama kararı aldılar.
Değişim programına katılmaktaki amaçlarınız nelerdi? Melvin: Amacım tabii ki far klı kültür ler öğr enip uluslar ar ası ar kadaşlıklar kur maktı. Donika: Daha çok gezip gör mek istiyor dum. Hem gezip hem öğr enme şansım var ken bunu kaçır mamak lazım, diye düşünüp bu programa katıldım. Neden Türkiye'yi seçtiniz? Melvin: Tür kiye'yi seçmemin sebebi, bur ayı ger çekten çok güzel bulmam. Bur adaki insanlar ın çok iyi olduklarını düşünüyorum. Donika: Dür üst olmak ger ekir se ben ilk başta Amer ika'ya gitmeyi çok istiyor dum. Hatta en büyük hayalimdi bile diyebiliriz. Daha sonra katıldığım AFS kamplarından birisinde ülkeleri tanıtma organizasyonunda İtalya, Brezilya, Arjantin gibi değişik ülkeler dikkatimi çekti. En son Türkiye'yi gördüm ve araştırdığımda eğer Türkiye'ye gidersem orada İngilizce eğitim alacağımı öğrendim. Kendi kendime hem Türkçe öğrenme hem İngilizcemi geliştirme şansım varken bunu kaçırmamam gerektiğini düşündüm ve en sonunda Türkiye'yi seçtim. Ayrıca daha sonradan izlediğim birkaç Türk filmi sayesinde Türkçeye aşık oldum neredeyse!
14
AFS İstanbul'u nasıl buldunuz? Melvin: İstanbul çok güzel bir şehir . Bir şehr i güzelleştirebilecek her şey burada var. Donika: İstanbul mu? Muhteşem! Ayr ıca şehr in çok kültürlülüğü ve arkadaş canlısı insanlar buraya hemen alışmamı sağladı. Çoğu kişinin İngilizce bilmesi işimi çok daha kolaylaştırıyor. Şu ana kadar bu değişimin faydasını gördünüz mü? Melvin: Evet, gör düm. Şu ana kadar öğr endiğim çok şey oldu. Hatta biyolojiyi bile anlamaya başladım! Türkiye hakkında, Türk kültürü hakkında ve Türklerle ilgili başka çok şey öğrendim. Donika: Tabii ki gör düm. Kendi kendime kar ar lar ver meyi, her şeyi tek başıma yapmayı öğrendim. Bu değişim programı beni kesinlikle bağımsız hale getirdi. Kendi ayaklarım üzerinde durmayı öğrendim. İstanbul'da en sevdiğiniz yer neresi? Melvin: En sevdiğim yer Bağdat Caddesi. Ger çekten çok güzel bir yer. Donika: Kesinlikle Kadıköy. Sizin beni gezdir meniz sayesinde Kadıköy'ün çok güzel bir yer olduğunu gördüm.
Kendi ülkenizdeki yaşam şekliyle burada yaşadığınız ortam arasında en çok dikkatinizi çeken farklılık nedir? Melvin: Almanya ve İstanbul ar asında bazı değişiklikler var tabii ki. Mesela yemekler çok değişik. Ayrıca kültürlerimiz de çok farklı. Donika: Evet, bence çok far k var . Hem Melvin'in söylediği gibi bur ada yemekler çok lezzetli. Almanya'ya döndüğümde orada Türk yemekleri yapan bir yer bulmalıyım! Ayrıca Almanya’da insanlar birbirlerine bu kadar yakın davranmazlar. Burada insanlar çok sıcakkanlı. Gelmeden önce İstanbul veya Türkiye ile ilgili hayal ettiğiniz bir şey var mıydı? Hayallerinize kavuşabildiniz mi? Melvin: Açıkçası pek bir hayalim yoktu. Hayal ettiğim her hangi bir şey ger çekleşmeseydi çok üzülürdüm, ben de bu yüzden çok hayal kurmadım. Donika: Hayır , yoktu. Ben de Melvin gibi hayal kır ıklığına uğr amamak için çok hayal kur madım. Bir tek, çok güzel bir sene olmasını dileyerek buraya geldim. Sene sonunda Almanya'ya dönünce burada özleyeceğiniz şeyler olacak mı? Melvin: Sizi çok özleyeceğim! Kesinlikle özleyeceğim ilk şey siz ve bu okulda yaşadığım şeyler olacak! Şimdiden çok güzel şeyler yaşadık hep beraber. Ayrıca okul dışında İstanbul’u, Bağdat Caddesi’ni de çok özleyeceğim. Donika: Ben de sizi çok özleyeceğim tabii ki. Her gün beni okula geldiğimde güler yüzle kar şılayacak insanlar olmayacak Almanya'da. Ayrıca aramızda kalsın ama Almanya'ya gitmek istemiyorum! Kesinlikle bizler de sizi özleyeceğiz. Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz, sorularımızı içtenlikle yanıtladığınız için ve böylece şimdiden bize yazılı bir anı bıraktığınız için teşekkür ederiz. Melvin: Biz teşekkür eder iz.
Röportaj: Tanem Sürmeli
15
Amerika’da Bir Işıklı AMERİKA’DA BİR IŞIKLI FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesinin verdiği mezunlar içerisinde mutlaka her sene birkaç tane de yurt dışı yolcusu olur. Lisemiz yurt dışında üniversite okumak isteyen öğrenciler için doğru tercih olduğunu her sene yurt dışındaki üniversitelerden kabul alan öğrencileri sayesinde kanıtlar. Bu sayımızda sizleri yurt dışında okumakta olan mezunlarımızın biriyle yaptığımız röportaj ile bilgilendirmek istedik. Bizleri kırmayıp imrenilecek üniversite macerasını bizimle paylaşan değerli mezunumuz Ege Önalp 2014 yılı mezunu olup eğitim hayatına Purdue Üniversitesinde devam etmektedir. Kendisine zaman ayırıp sorularımızı yanıtladığı için teşekkür ediyor, size de keyifli ve verimli bir okuma diliyoruz.
rıma en büyük katkı diyebilirim. Tespitlerime göre birçok Amerikan öğrencisi üniversiteye geldiklerinde ilk senelerinde çok zorlanıyorlar. Çünkü bağımsız Merhaba Ege, öncelikle Amerika’da üniversitede yaşamayı bilmiyorlar. ikinci yılını dolduruyorsun; alıştın mı, her şey yoOnun dışında AFS’nin bana dil ve adaptasyon kolunda mı? Genel olarak her şey yolunda gidiyor. Her ne kadar nusunda da yardımcı olduğunu söyleyebilirim. burada ikinci yılımı doldurmuş olsam da her gün yeni bir şey öğreniyorum; gerek İngilizce hakkında Yurt dışında bir üniversitede okumak fikri ne olsun, gerek Amerikan kültürü... Ancak bazı za- zamandır kafanda vardı ve ne zamandır bu fikir bir manlar oluyor Türkiye’yi çok özlüyorum. Ailemin karar halinde kesinleşmişti? Bir de neden Ameribenden uzak olduğunu hissetmek üzüyor. Bazı za- ka? manlar geliyor keşke etrafımda Türkçe konuşan Yurt dışında okumamın kararı ben doğmadan babam insanlar olsa diyorum içimden. Tabii ki bu tip so- tarafından verilmişti. Kendisi de Amerika’da bir ünirunlara pek çözüm olmuyor, genelde olduğum du- versiteden mezun olduğu için beni küçük yaştan İnrumu kabullenip etrafımdaki güzel şeylere odak- gilizceyle tanıştırdı. Ayrıca Türkiye’de kalmamın lanmaya çalışıyorum. ileriki hayatımda beni başarıya ulaştırabileceğinden emin değilim. Her ne kadar ülkemiz her gün gelişİlk gittiğin zamanlarla şu anı kıyaslarsan hisle- mekte olsa da eğitim konusunda ve hele ki üniversite eğitimi konusunda ilerlememiz gereken çok uzun bir rinde ve yaşam tarzında neler değişti? Amerika’ya bir üniversite öğrencisi olarak ayak ba- yol var. Üniversiteye başvururken listemde vatansan Ege’yle şu anki Ege arasında dağlar kadar fark daşlık sahibi olmamdan dolayı İngiliz üniversiteleri var diyebilirim. İnsanın ailesinden ve memleketin- vardı. Ancak İngiltere ve Amerikan üniversitelerine den uzak yaşaması, onu gerçekten çok daha çabuk yaptığım geziler sonucu bölümümün gerektirdiği olgunlaştırıyor. İlk geldiğime kıyasla yaşam tarzım- bazı şartlar dolayısıyla Amerika’ya gitmemin daha da da büyük değişiklikler oldu. Mesela artık daha yararlı olacağında karar kıldım. olgun düşünüp kendi başıma daha mantıklı kararlar verebiliyorum, bu da hayatta daha başarılı olmamı Başvuru sürecinde okulumuzun sana ne gibi yarsağlıyor. dımları oldu? Bu süreçte yaşadığın en büyük zorluk veya en çok aklında kalan olay varsa nedir? Daha önce AFS ile Amerika’da bir sene okudu- Başvuru sürecimde altıncı sınıftan tanıdığım, şimdi ğunu biliyorum, alışmanda katkısı oldu mu veya müdür yardımcılığı yapan Türkan Hocam bana çok alışma sürecinde sana yardımcı olan başka neler yardımcı oldu. Bunun yanında okulumun bana öğrettiği üst düzey İngilizce eğitiminin de katkısı olduğuoldu, neler yaptın? AFS yılımın elbette alışmamda katkısı oldu. Hatta nu söyleyebilirim. AFS ile gitmeseydim çok daha zorlu bir ilk sene geçirebilirdim. Her ne kadar AFS senesinde bir ailenin Yurt dışında okuma kararı alıp Türkiyeden uzakyanına gitmiş olsam da o sene içinde başkalarına laştığına hiç pişman olduğun oldu mu? bağlı olmadan yaşamayı öğrendim. Bu, şu anki başa- Her ne kadar bazı günler Türkiye’deki yaşamıma 16
Amerika’da Bir Işıklı büyük özlem duysam da bir gün bile Amerika’ya şında büyüklerime saygı göstermeyi öğretti. okumaya geldiğim için pişman olduğumu söyleyemeyeceğim. Ders dışı aktiviteler olarak neler yapıyorsun? Ders dışında her gün spor yapmaya gayret gösteriyoOrada eğitim görmeye başladığından beri “iyi rum. Sporun hayatımda çok önemli bir yeri var. ki”li cümlelerinden en güçlüsünü hangi önemli Onun dışında birçok uçak mühendisliği grubunun üyesiyim. olaylar sonrası kurdun? Okulumun yarı yıl tatilinde ilk senemde edindiğim en yakın iki Amerikan arkadaşımla Türkiye’ye gel- Kariyerine yönelik sıradaki hedeflerin nelerdir? dik. Bir hafta boyunca İstanbul ve çevresini gezdik. Nerede çalışmayı düşünüyorsun? Türkiye’ye dönBir gün içinde sadece 5-6 saat uyumuşuzdur. O bir mek aklında var mı? hafta içinde başka kimselerle edinemeyeceğim anılar Mezun olduktan sonra mümkünse Amerika’da kalıp edindim. O bir haftanın sonunda Amerika’ya dönüş birkaç sene çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönmeyi uçağında da kendime “İyi ki benimle evime gelen iki düşünüyorum. Fakat burada eğer Amerikan vatandaarkadaşımla tanışmışım.” dedim. şı değilsen güvenlik sebeplerinden dolayı iş bulmak çok zor. O yüzden büyük ihtimalle İngiliz vatandaşHangi bölümde okuyorsun? Okuduğun bölüm- lığımdan dolayı Avrupa’da (İngiltere, Almanya, Fransa) iş başvurusunda bulunacağım. Ancak şu an den memnun musun? Uçak Mühendisliği bölümünde okuyorum. Okudu- bütün bunları düşünmek için çok erken. ğum bölümden çok memnunum. Çok zaman ve efor isteyen bir böüm ama mezun olunca bir o kadar da Üniversiteyi yurt dışında okumak isteyen liseli avantajlı olacak bir bölüm. öğrencilere neler tavsiye edersin? Işık Lisesinde İngilizce eğitim almış olman orada Üniversiteyi yurt dışında okumak isteyenlere en sana çok ciddi bir katkı sağladı mı, Işık Lisesinin önemli tavsiyem en baştan karar vermek, ben kararısana kattıklarından hangileri oradaki hayatında mı 10. sınıfın sonunda verdim ve hep Amerika'da okuma yönünde çalışmalarımı sürdürdüm. Yani iki sana yardımcı oluyor? Işık Lisesinin bana verdiği İngilizce eğitimi bana yıl boyunca TOEFL, SAT, ACT sınavlarına çalıştım, burada çok yardımcı oluyor. Gerek akademik haya- bir sürü üniversite essay'i nasıl yazılacağı hakkında tımda gerek sosyal hayatımda İngilizce çok önemli kitap okudum; anlayacağın YGS yönünde hiçbir çabir rol oynuyor ve Işık’ın bana verdiği İngilizce eği- lışmam olmadı. Eğer başvurmak isteyen arkadaşlar timi olmasaydı bu kadar başarılı olacağımı pek dü- kararlarını en baştan verip o yöne doğru çalışmalarışünmüyorum. nı sürdürürlerse hiçbir sorun çıkacağını sanmıyorum. “İyi ki buradan önce Işık Lisesinde okumuşum.” demeni sağlayan neler verdi sana Işık, İngilizce dışında? İngilizce eğitiminin dışında, Işık Lisesi öncelikle bana Atatürk’ü ve ülkemi sevmeyi öğretti. Onun dı-
17
Röportaj: Meltem Buse Doğan
Çağımızın Hastalığı ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: ANOREKSİYA NERVOZA Son yıllarda adını daha çok duymaya başladığımız, birçok beslenme uzmanının, psikoloğun, yayımladığı bilgilendirici yazılarla, verdikleri röportajlarla farkındalık yaratmaya çalıştıkları hastalık... Halk arasında iştahsızlık, zayıflık hastalığı veya yeme bozukluğu olarak da bilinen anoreksiya nervoza. Çağımızın hastalığı haline gelmiş olan anoreksiya nervoza, yeme düzenin bozulması, kilo vermek amacıyla başlanan rejimlerde vücuda giren besinlerin azaltılması durumunda midenin besin alabilme kapasitesinin azalması, yani midenin küçülmesi bu nedenle de zamanla besin kabul edememeye başlamasıyla meydana gelir. Daha çok psikolojik bir hastalıktır ve çoğunlukla kilo vermeyi takıntı haline getirmiş bireylerde görülmektedir. Gün geçtikçe kadınlara güzel olabilmeleri için konulan sınırlamalar bu hastalığın gözlemlenme oranının artışında da büyük rol oynamaktadır. Yenilenen ve değişen algıya göre şekillenen güzellik kavramının karşılığı 10-15 yıl önce balık etli olmakken günümüzde; 45-50 kilonun ideal kılındığı, bel çevresinin 50 santimetrelere düştüğü, köprücük kemiklerinin çıkık ve hatların belirgin olması kadınların güzel kabul edilme sebebi olmaktadır. Kendini bu kalıplaştırılmış güzelliğe sokmak isteyen, yani bu durumdan en çok etkilenen kişiler ise ergenlik dönemindeki kişilerdir. Özellikle genç kızların, modellerin ve mankenlerin vücuduna sahip olmak istemelerinin bu hastalığa sıklıkla yol açtığı görülmektedir. Bu nedenle hastalığın görülme oranı genç kızlarda daha fazladır. Bunun yanında hastalık ergenlik dönemindeki erkeklerde ve nadiren orta yaşlı bireylerde de gözlemlenebilir. Hastalığın kilo verme takıntısından dolayı meydana gelmesinin yanı sıra özel hayatta belirli sıkıntılar yaşayan, stres içerisinde olan, yeme düzenini bozabilecek ve iştahsızlığa neden olabilecek üzüntüye maruz kalmış olan insanlarda da bu hastalık görülebilir. Anoreksiya nervoza hastalığının nedenlerinden biri olan kilo verme takıntısı aslında anoreksiya kadar önemli olan hatta bazen anoreksiyanın evrelerinde belirli özellikleriyle gözlemlenen bir hastalık ortaya çıkarır. Bu hastalık bulimiya nervoza adını alır. Bulimiya nervoza açlık hissini gidermek için yenilen bir yemeğin vücuda kalori veya kilo olarak eklenmesini önlemek amacıyla kişinin kendini istemli ve bilinçli olarak kusturup midesinde-
kilerin sindirilmesine izin vermemesidir. Midenin küçülmesinde büyük rol oynayan bir hastalıktır ve amaç genellikle görüldüğü gibi zayıflamaktır. Bu hastalıklar sırasında büyük miktarda kilo kaybı yaşanması vücudu olumsuz bir yönde etkiler. Bu olumsuz etkilerin en önemlilerinden biri de beyin kitlesinin azalmasıdır. Beyin, belirli fonksiyonlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır.
Peki, anoreksiya hastalığının belirtileri nelerdir? - Anoreksiya hastalığına sahip olan kişiler kilo alma düşüncesine dahi tahammül edemez ve belirli korkular, endişeler, en önemlisi de psikolojik olarak çöküşler yaşarlar. - İsterlerse 1.80 cm. boyunda 30 kg. olsunlar kendilerini aynada şişman görürler. - Vücut besin almadığı ve enerji üretemediği için çoğu zaman yorgun, miskin, uykulu olurlar ve ne kadar kalın giyinirlerse giyinsinler üşürler. - Asosyalleşmeye başlarlar. - Agresifleşir, her şeyden daha fazla korkarlar. - Bu hastalığa sahip genç kızlarda ya da kadınlarda erken menopoz gözlemlenebilir. Erken menopoz da vücuda kemik erimesi gibi büyük zararlarda bulunabilir. - Bu kişilerde belirli takıntılar ve saplantılar ortaya çıkmaya başlar. Bunlar temizlik ya da düzen takıntısı gibi takıntılardır. - Bu kişiler çok fazla gitgeller yaşarlar. Açken zayıf kalabilmek için yemek yememe, yemek yemediği için pişman olma gibi çelişkiler ve kararsızlıklar yaşarlar. 18
Çağımızın Hastalığı
Yukarıda bulunan şemada değinmediğim birkaç belirtiyi daha görebilirsiniz. Bu iki hastalık bazen birlikte gözlemlenmektedir. Fakat tek tek de gözlemlenebilir. Anoreskiya, bulimiyadan daha ağır bir hastalıktır ve psikolojik boyutu da içerir. Anoreksik bir kişi doktor yardımına ihtiyacı olduğunu inkâr eder ve yeterince iyi olduğunu savunur. Ne durumda olduğunun farkında varamaz. Sadece bulimiya gözlemlenen bir insanda ise farkındalık yerindedir ve bu kişi tedavi olmak ister. Vücudun istem dışı verdiği tepkileri kontrol edemediklerinin farkındadırlar. Her iki hastalık da tedavisi çok zor hastalıklardır. Tedavi görülüp hastalık atlatıldıktan sonra tekrar meydana gelebilir. Doktor yardımı alamayarak hastalığın atlatılamaması durumunda hastalık ölümle dahi sonlanabilir. Risk altında olan yaş grubu özellikle bizim yaş grubumuz olarak belirlenmiştir.
Hepimizin içerisinde bulunduğu bu çağ asla bizi bir kalıba sokmamalıdır. Zayıf olmak güzel olmak demek değildir. Sadece salata yemek ya da az besin almak da zariflik ya da kibarlık olarak algılanmamalıdır. Her besin türü dengeli ve düzenli bir şekilde vücuda alınmalıdır ve vücudumuzdaki kas dengesi spor yardımıyla korunmalıdır. Aksi takdirde bu yazıda bahsedilen hastalıkların dışında birçok sağlık problemiyle karşılaşmak mümkündür. Unutmayın ki sağlıklı olan her insan güzeldir.
Pelin Doğdaş
Kaynaklar "Anoreksiya Nervoza Hastalığı." Anoreksiya Nervoza Hastalığı. N.p., n.d. Web. 13 Nov. 2015.
"Anasayfa | Psikiyatristim.org | Psikiyatri | Ruh Sağlığı | Psikoloji."www.psikiyatristim.org. N.p., n.d. Web. 13 Nov. 2015. "Bulimia Nervoza Hastaliğı Nedir,nedenleri,zararları, Tedavisi ve Vaka örnekleri)." Bulimia Nervoza Hastaliğı Nedir ( Nedenleri, Zararları, Tedavisi Ve Vaka Örnekleri). N.p., n.d. Web. 13 Nov. 2015. "Çağımızın Yeni Belası : Anoreksiya - Dünyalılar." Dünyalılar. N.p., 30 Apr. 2013. Web. 13 Nov. 2015.
19
Neden Egzersiz? NEDEN EGZERSİZ YAPMALIYIZ? almayı durdurup belleği tazeler. Ayrıca spor yapan çocuklar kötü alışkanlıklar kazanabilecekleri tehlikeli yerlerden uzak durur. Sosyal anlamda zarar görebilecekleri mekânlardan ziyade paylaşımın ve arkadaşlığın üst seviyede olduğu spor alanlarında, ilgilendikleri spor branşlarıyla meşgul olurlar.
Tabletler, akıllı telefonlar, oyun konsolları, daha kaliteli görüntü veren televizyonlar, ulaşımdaki kolaylık ve rahatlama, betonarme bir dünya ve yaşamımızdaki buna benzer birçok değişim çağımız insanını özellikle de çocuklarımızı oyun alanlarından, hareketli yaşamdan uzaklaştırmakta bunun yanı sıra kalp damar hastalıkları, diyabet ve obezite gibi hasBu kadar olumlu etkisi zaten bilinen spor talıkların artmasına ve egzersizden neden uzaklaşıyoruz? sebep olmaktadır. İnsan vücudu hareket etme temeline dayanan bir yapıya sahiptir. İskelet ve kas sistemi, dolaşım ve Bu gelişmeler in- sinir sistemiyle ortak çalışarak bunu gerçekleştirir. sanları spor yap- Vücudumuzdaki tüm sistemler hareketlidir ve haremak yerine sporu ket etmeye yöneliktir. Yani hareket etmek insanın televizyondan izle- doğasında olan bir şeydir. Onu hareketsiz bırakmak meye ya da sporla vücudumuzu aç ve susuz bırakmaktan farklı değildir. ilgili konsol oyunları oynamaya yönlendirmiştir. En başta söylediğimiz gibi maalesef şehir hayatının Yetişkinler için ise durum biraz daha farklı görünü- yoğun ve stresli yaşam temposu, spor alanlarının yeyor. Şehir hayatının yoğun ve stresli temposu insan- tersizliği ve şehir insanlarının spor yapmaya zaman ların enerjisini bir hortum gibi içine çekiyor ve kişi- bulamamaları, neden spor yapmıyoruz sorusunun nin günlük aktivitelerine başlamak için kendinde ye- akla ilk gelen cevabıdır. terli gücü, enerjiyi bulamamasına ya da rutin aktivitelerinin bitiminde tükenmişlik hissinin ortaya çıkGerçekten Öyle mi? masına neden oluyor. Bu sebepten spor salonları aidatını ödeyen ancak bir türlü spor salonuna uğrayaGerçekten de spor yapmaya zamanımız yok mayan üyelerle dolmaktadır. Yeniçağın spor salonu mu? Hareket edemeyecek kadar yorgun muyuz? Taişletme politikası bu temele dayanıyor bile diyebili- bii ki hayır. Spor yapmamızı engelleyen en büyük riz. problem üşengeçlik ve bunun arkasında sıraladığımız bahanelerimizdir. Yukarıda saydığımız birçok madde egzersiz yapmayan insanların karşılaştığı kaçınılmaz durumNe Yapmalıyız? dur. Peki, egzersiz yapan insanların yaşam kaliteleri nasıl olur? Öncelikle düzenli egzersiz yapan kişi İlk olarak spor yapmayı istememiz ve bu kendisini daha iyi hisseder. Düzenli egzersiz, hare- yönde kendimizi motive etmemiz gerekmektedir. Kendimize, ulaşabileceğimiz ve daha da motive edecek küçük hedefler belirlemeliyiz. Bu hedefler ulaşılabilir ve gerçekçi olmalıdır. Egzersizi kilo vermek, fit görünmek gibi geçici hevesler için değil daha uzun vadeli ve kalıcı amaçlar için yapmalıyız. Sağlığımızı korumak, dayanıklılığımızı geliştirmek, güçlenmek, atalet ve yorgunluk tuzağına düşmemek koketsizliğin getirdiği tüm hastalık ve rahatsızlıkların yabileceğimiz ana önüne geçer (diyabet, tansiyon rahatsızlıkları, obezi- hedefler olduğu takte, kalp ve damar hastalıkları vb). dirde zaten kilo kontrolü ve estetik Düzenli egzersiz, insanları depresyondan görünüm kendiliuzaklaştırır, çağımızın vebası kanserden korur, kilo ğinden gelecektir.
20
Neden Egzersiz? Egzersiz yapmamızı engelleyen en önemli sebeplerden biri de spor salonu psikolojisidir. Bir sabah uyanırsınız aynada kendinize bakarsınız ve karşınızdaki görüntü hoşunuza gitmez. Hemen spora başlamak ve diyet yapmak için ilk pazartesi gününü bekler ve spor salonuna gidersiniz. Öyle her spor salonu da olmaz. Temiz olmalı, spor aletleri kaliteli olmalı, havalandırması iyi olmalı, otoparkı olmalı, vitamin barı olmalı, özel eğitmenler olmalı, her koşu bandında televizyon ya da tablet olmalı ve bu liste uzadıkça uzar.Spor salonu arama süreci sizi en az bir hafta daha bekletir. Spor salonunu buldunuz, çok şanslısınız. Ama artık spor yapmak için eski motivasyonunuzu kaybettiniz. Ya da her ay ödenen gere-
akıllı telefonlarınızı ya da tabletlerinizi. Evet, yanlış duymadınız. İnternet üzerinde yaşadığınız şehirde bulabileceğiniz birçok sosyal kulüp var. Bu kulüpler hafta sonları bisiklete binmekten tutun da maraton koşacak düzeyde size egzersiz yapmanızı sağlayacak yeni arkadaşlarla buluşturacak. Büyük şehrin stresinden bir tek siz kurtulmaya çalışmıyorsunuz. Yalnız değilsiniz. Sizin gibi birçok insan alter natif yollara başvurmakta. Uygun zamanlarda doğa gezilerinden tutun da her türlü outdoor etkinlik yapabileceğiniz grupları internette ve yaşadığınız yere yakın bir şekilde bulabilirsiniz. İlk bakışta gözümüze çarpan gruplardan birkaçını paylaşıyoruz. Siz de biraz araştırmayla size uygun bir grup bulacaksınız. Bulduğunuzda bize de haber verin. www.bizevdeyokuz.com www.geyikkosulari.com www.trekist.com Sporla kalın.
ğinden fazla aidat sizi rahatsız etti ya da hizmetten memnun değilsiniz. İşte gene egzersizden uzaklaştınız. Tabii ki spor salonları para tuzağı, kötü yerler demiyoruz. Düzenli olarak gidildiğinde faydaları saymakla bitmez. Burada anahtar söz, “düzenli şekilde gidildiğinde” sözüdür. Ne Tür Egzersiz? Yürümek, koşmak, bisiklete binmek herhangi bir üyelik istemeyen ve son derece hesaplı, her zaman yapabileceğiniz aktivitelerdir. Biraz daha geniş kapsamlı düşünmek istiyorsanız, yüzme de harika bir egzersiz türüdür. Bu tarz aktiviteler dayanıklılığınızı arttırıp sizi günlük yaşamın yorucu temposuna hazırlar. Basit yapıya sahiptirler. Örneğin yürümeye vakit bulamıyorum diyorsunuz. Otomobilinizi eve iki üç sokak mesafe geriye park edin ve eve yürüyerek gidin. Hem belki birkaç mağaza gezme fırsatı da bulmuş olursunuz. Nasıl fikir ama? Eğer toplu taşıma aracı kullanıyorsanız bir iki durak önce inip yürüyebilirsiniz. Sıkış sıkış otobüsten inip biraz temiz hava almak psikolojinize de iyi gelecektir. Bisiklete binmek, aileyle yapılacak en güzel aktivitelerden. Ailenizle beraber sahilde ya da size yakın bir parkta yapacağınız bisiklet gezintisi hem ailenizle vakit geçirmenizi hem de egzersiz yapmanızı sağlayacaktır. Şehir hayatının olumsuz etkilerinden daha önce bahsetmiştik. Peki hiç mi olumlu yönü yok bu şehir hayatının? Eğer spor yapmak istiyorsanız alın elinize
21
Alper Korkmaz - Tülay Özgül
Film İnceleme
SON 17 YILIN EN İYİ FİLMİ: INCEPTION (BAŞLANGIÇ) “Çözmesi iki dakika sürecek bir labirent çizmek için bir dakikan var.” “Bir tren bekliyorsun. Seni uzaklara götürecek bir tren… Trenin seni nereye götürmesini umduğunu biliyorsun, ama emin değilsin. Ama önemi yok. Bir trenin seni nereye götüreceğini nasıl umursamazsın? Çünkü birlikte olacaksınız.” “Kalbini mi dinleyeceksin, yoksa kalbi pişmanlıkla dolu yaşlı bir adam olarak yalnız ölmeyi mi bekleyeceksin?” “Bir fikir beynine bir kez yerleşti mi onu yerinden sökmek neredeyse imkansızdır.” gibi şimdiden efsaneleşen birçok repliği olan Inception, hala sinemaseverler tarafından tartışılmaya devam ediyor. IMDB’de 8.7 gibi çok yüksek bir puan alan Inception, ayrıca yine IMDB’nin belirlediği listeye göre en iyi 14. film ve son 17 yılın en iyi filmi. Sıralamada The Sılence Of The Lambs (Kuzuların Sessızlığı), Interstellar (Yıldızlararası), Saving Private Ryan (Er Ryan’ı Kurtarmak), Intouchables (Can Dostum), The Green Mile (Yeşil Yol) gıbı çok başarılı fılmlerın önünde yer alan, hâlâ güncelliğini ve önemini yitirmediğine inandığım Inception hakkında bir değerlendirme de ben yapayım. Filmin konusunu, yapısını incelemeden önce film hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Inception Christopher Nolan tarafından yazılan ve yöneti22
len ABD yapımı bir bilim kurgu filmidir. 8 Temmuz 2010 tarihinde İngiltere prömiyeri yapılmıştır. Film yayınlanmasından kısa bir süre sonra son 25 yılın en iyi filmleri arasında gösterilmiştir. Pek çok anlamda başarılı olarak değerlendirebileceğimiz, büyük bir hayran kitlesine sahip filmin başrolünde usta aktör Leonardo DiCaprio’yu görmekteyiz. Beş defa Akademi Ödülü adayı gösterilmiş olan İtalyan asıllı Amerikalı oyuncunun Tıtanıc (Tıtanık), The Avıator (Göklerın Hakımı), Catch Me If You Can (Sıkıysa Yakala) gıbı önemlı fılmlerde de oynadığını hatırlatalım. Onunla ilgili pek fazla konuşmaya gerek yok sanırım çünkü onu bütün dünya biliyor ve izliyor. Oynadığı karakterin kişiliğine hemen bürünebilen başarılı aktör, bu filminde de oyunculuyla bizi mest etmeyi başarıyor. Filmde başarılı aktöre, Taxı (Taksi) film serilerinde oynamış, genellikle ülkesi Fransa’nın filmlerinde boy göstermiş güzel aktris Marion Cotillard eşlik ediyor. Filmde diğer karakterlere nazaran daha az görünse de oyunculuğu ve izleyicide yaratmış olduğu etki ile filmin en önemli parçalarından biri. Bu iki oyuncuunun yanı sıra filmde Ellen Page, Joseph Gordon-Levitt gibi oyuncular da yer alıyor. Gördüğünüz üzere Inception kaliteli bir oyuncu kadrosuna sahip. Bu durum bize filmin başarısının anahtarlarından birini gösteriyor olsa da aslında belki de yüzlerce film izledik oyuncu kadrosu güzel ve kaliteli olup konusu berbat olan. Hatta ve hatta kim bilir kaç tane film almışızdır sırf oyuncu kadrosu kaliteli diye.
Film İnceleme Tabii ki oyuncu kadrosunun tanındık insanlardan oluşmasının yanı sıra filmin konusu ve olay örgüsünün de başarılı olması gerekir bir filmin başarılı olabilmesi için. Inception ise bu konuda harikalar yaratmış. Filmin konusunu özetleyeyim: Dom Cobb, çok başarılı bir hırsızdır. Dünyamızdaki hırsızlığın aksine o kişinin bilinçaltına girer ve oradan bilgi çalar. Onun için rüya hırsızı diyebiliriz. Beynin en zayıf, en savunmasız olduğu an yani rüya anında kişinin zihnine girerek başarılı bir şekilde hırsızlık yapan Cobb, karısını öldürmek suçundan aranmaktadır. Bu yüzden evine dönememekte ve çocuklarını görememektedir. Fakat böyle bir durum söz konusu bile değildir. Bir gün ünlü bir iş adamı ona hayatını değiştirebilecek; onun çocuklarına kavuşmasını sağlayabilecek bir iş teklif eder. Fakat yapılması çok zor olan bu iş birçok riski de içinde bulundurmaktadır. Mükemmel bir soygun yapıp fikri kişinin zihninden çalmak yerine, bu defa fikri kişinin zihnine yerleştirmek zorundadırlar. Konuyu size böyle verdiğimde belki de bazı şeyleri anlamayacaksınız fakat daha fazla detay, bilgi verip filmin heyecanını sizden almak istemiyorum. Kurguya baktığımızda ise alışık olmadığımız bir düzen ve olay örgüsü bizi karşılıyor. Daha önce izlemediğimiz türden bir film. Konu cidden ustaca düşünülmüş ve aktarılmış. Filmi izlerken yer yer ağzım açık kaldı diyebilirim. Ayrıca öyle bir kurgusu var ki her izleyişimizde bize ay-
rı bir detay veriyor. Her izleyişimizde filmden ayrı bir şey çıkarıyoruz. Bu da çoğu filmde olmayan çok önemli bir özellik. Bunu başarabilen Inception hakkında ne desek azdır. Yazımın başında değinmiştim, yine değinmek istiyorum. Filmde oynayan herkes müthiş bir özveriyle çalışmış ve beyaz perdeye muhteşem oyunculuklar yansıtmışlar. Burada özel olarak değinmek istediğim kişi Leonardo DiCaprio. Belki biraz iddialı olacak ama yine de söylemek istiyorum: DiCaprio’nun oyunculuğunun tavan yaptığı film diyebiliriz Inception için. Inception’da daha farklı bir DiCaprio izliyoruz. Ben kendisinin bu kadar iyi bir oyunculuğunun olduğunu düşünmezdim. Ama bu filmde canlandırdığı karaktere öyle iyi bürünmüş ki ayakta alkışladım. Çok sağlam bir oyunculuk ortaya koymuş ve izleyenleri filme resmen bağlamış. Filmimizin ses ve görüntü kalitesi kısmına gelirsek neredeyse kusursuz olduğunu söyleyebiliriz. Silahlı çatışmaların ve kavga, gürültünün vermiş olduğu ses muazzam. Ayrıca rüya içinde dürtmek adına kullanılan Edith Piaf müziği de filme tam oturmuş. Görüntü kalitesi de müthiş. Tasarlanan hayali kentlerin vermiş olduğu gerçeklik hissi inanılır gibi değil. İnternette dolaşırken bazı çekim hataları olduğunu ve bunun üzerine bazı kullanıcıların saçma yorumlar yazdıklarını gördüm. Aslına bakarsanız biraz rahatsız oldum çünkü her filmde çekim hatası olabilir.
23
Film İnceleme
Her filmde gözden kaçan bir şey olabilir. Bazı filmlerde ilk izlediğinde fark edilecek kadar büyük hatalar varken Inception gibi kaliteli filmlerde de zorlama yoluyla fark edilen hatalar var. Söylediğim gibi bir filmde her türlü hata olabilir. Önemli olan hatanın büyüklüğü. Filmin olumsuz olan yanına gelecek olursak tek bir şey söyleyebiliriz: İzleyiciden yoğun bir dikkat beklemesi. Bu da ne derecede olumsuz yan olarak görülebilir, bilmiyorum. Film başarılı bir aksiyon, bilim kurgu filmi. Kurgulanan olay örgüsü ve dünya alışılmışın dışında ögeler ve olaylar taşıdığı için filmi izlemeyip hakkında yazılanları okuyan biri için anlamak zor. Film izlemeyen biri için ne kadar zorsa filmi dikkatli izlemeyen kişiler için de aynı derecede zor! Inception, bilgisayarın arkasından, ses olsun arada bakarım, niyetiyle izlenebilecek bir film değil. Hakikaten sakin bir kafayla oturulup izlenecek bir film. En ufak dikkat dağılmasında filmin kilit noktalarından birine gelirseniz filmin ilerleyen bölümleri istediğiniz gibi akmayabilir. O yüzden size tavsiyem filme başlarken sabırsız olmayın. Filmin başlarında hikaye sizi kurgulanan dünyanın içine sokmaya çalışacak ve temel bazı detayları size sunacak. Buraya dikkatli odaklanmazsanız filmden bir şey anlayamayabilirsiniz. Bunun için yanınıza alacağınız ne varsa filmden önce tedarik edin. Çikolata, kahve, cips ne olursa ama filmi durdurmadan kalkma cesaretini göstermeyin. Genel bir özet yapacak olursak filmin olay
örgüsü, konusu ve filmde yaratılan dünya çok başarılı ve gerçekçi. Oyuncuların göstermiş olduğu performans muazzam. Ses ve görüntü kalitesinde problem yok. Birkaç çekim hatası dışında başarılı. Bilim kurgu olmasına karşın inandırıcılığı ve etkileyiciliği yüksek olan bir yapıt. Başını iyi anladığınız takdirde sürükleyiciliği hat safhada olan bir film. Sizi yarattığı dünyaya sokabilen ve bu dünyada gezinmenizi sağlayabilen önemli bir yapıt. Son olarak çok fazla konsantrasyon istediğini tekrarlayalım. Genel olarak izlenmesi, hatta önerim defalarca izlenmesi gereken bir film. Bilim kurgu, aksiyon karışık filmler seviyorsanız filme bayılacağınızdan eminim. Küçük bile olsa bir film arşiviniz varsa orada olması gereken önemli bir film Inception. Şimdiden iyi seyirler, iyi eğlenceler.
Boran Akçalı
24
Kitap İnceleme BU KİTAP TAM SANA GÖRE Bu sayıda gazetemizin kitap inceleme köşesine katkı sağlayarak aslında benim için en anlamlı görevi yerine getirmiş oluyorum: okuyup beğendiğim kitapları başka insanlara tanıtmak. Bunu bir öğrenci kitlesi için yapmak çok daha kolay olacak çünkü okumak, az ya da çok, biz öğrencilerin yaşamında bir yere sahip. Öğretmenlerin zorlamasıyla da olsa herkes kitap okuyor. Bu durum bizi bazı tür kitaplardan-örneğin klasiklerden- soğutuyor aslında belki de. Ama kitap okumak gerçekten de zor bir iş. Değerli kitaplar okumak zaman, özveri ve çaba istiyor. Bu yazımda ben sizler için sıkıcı, zorlama olmayan, gerçekten severek ve isteyerek okuyabileceğiniz bir kitabı tanıtacağım: Haruki Murakami, Renksiz Taukuru Tazaki'nin Hac Yılları. Haruki Murakami 1949 doğumlu Japonya, Kobe'de doğan bir yazardır. Yazarlık yerine klasik drama eğitimi almış olmasına rağmen son derece başarılı ondan fazla romanın sahibidir. Dünya üzerinde büyük bir üne ve hayran kitlesine sahip olan yazarın Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık olmasına rağmen ödülü bir türlü alamaması her yıl eleştirilir. 21. yüzyıl modern edebiyatının çok önemli bir temsilcisi olarak dünya edebiyatının eserlerine sıklıkla kültürel bağlamlar katmasıyla da Japonya'nın önemli yazarlarından biri olarak görülmektedir.
etkilemeye başlıyor. Tsukuru sık sık onları rüyalarında görüyor, gününü onlarla olan anılarını hatırlayarak geçiriyor. Arkadaşlarının ihanetiyle uzun bir süre amaçsız, ölüm isteğiyle yaşayan Tsukuru, hayata tutunma sebebi olarak sonunda arkadaşlarını bulup onlara neden kendisini terk ettiklerini sormayı seçiyor.
Kaderimde tek başına kalmak vardır belki de..." " Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları, ilginç bir kitap. Özellikle karakterlerin şekillendirilme tarzı ve kitabın genel üslubu, modern dönem yansımasının en çok görüldüğü yerler diyebiliriz. Baş karakter Tsukuru Tazaki, genç bir üniversite öğrencisi. Hayatını dört yakın arkadaşının ona yaptıkları eleştirilere ve onların kendisine karşı davranışlarına göre yaşayan, arkadaşları olmadan hayatı anlamsız gören bir delikanlı. Onun bu tutumu çoğu gencin sosyal düşünceleriyle örtüşüyor, ancak Tsukuru, bir gün arkadaşlarının onunla görüşmeye son vermeleri ve buna belirli bir sebep göstermemeleriyle birlikte tamamamen değişiyor ve intiharın kıyısında yaşayan, depresyonda bir gence dönüşüveriyor. Anlaşılması pek kolay olmayan biri Tsukuru. Çok sıradan ama sıradanlığı kimseye benzemiyor. Herkes gibi kadınlardan etkileniyor, diğer erkekleri kıskanıyor, kendini çevresindekilere kabul ettirmek için uğraşıyor. Arkadaşlarının yokluğu, bir süre sonra onun hayatını
25
Kitapta yalnızlık, hayatın amacı ve anlamı, cinsiyet farklılıkları ve cinsellik dürtüsü, psikolojik ve sosyokültürel gerçeklikler Tsukuru üzerinden incelenmektedir. Bu bakımdan bu kitabın özellikle genç okuyuculara, yani sizlere, çok keyif vereceğini düşünüyorum.
Zeynep İrem Çobanoğlu
FIFA 16 ve Rekabet
EZELİ REKABET AÇISINDAN FİFA 16 1994’te başlayıp 2016’ya kadar uzanan 22 yıllık serüvenin son ayağı olan FİFA 16’ya geçmeden önce yazıma futbol oyunu piyasasıyla ilgili genel bir değerlendirmeyle başlamak istiyorum. 90’lı ve 2000’li yılları kasıp kavuran PES, 2010’lu yıllara kadar futbol oyunu endüstrisinin tartışılmaz bir numarasıydı. Gerek yaptığı oyunların kalitesi, gerek satış rakamıyla FİFA’nın üstündeydi. Hatta ve hatta şimdiki gibi detaylı bir satış kıyaslaması yapılmazdı çünkü bütün oyunseverler PES’in daha çok satacağından emindiler. O dönemlerde PES bir akımdı. Günümüzde PES Kafe adıyla açılmış yerlerin çoğu o dönem PES’in piyasadaki ezici üstünlüğünden etkilenmiş ve oyuncuyu kafeye çekmek adına böyle girişimlerde bulunmuşlardı. Bu ezici üstünlük 2010’lu yıllara kadar sürdü. Bu dönemde FİFA yenilenmeye gitti ve vizyonunda büyük farklılıklar yarattı. En büyük rakibi PES’i geçmek adına birçok masraf altına yattı. Oyun teknolojisini baştan aşağıya yeniledi ve büyük bir borç altına girdi. Bir nevi kumar oynadı. Oyunların sürüş zamanından sonra oynadığı kumarın karşılığını da aldı. Birçok oyunseveri kendine bağlamayı başaran FİFA, günümüze kadarki bu 5-6 yıllık süre zarfında PES’in satış rakamı olarak hep üzerinde kaldı. PES akımını değiştirdi ve kendi akımını yarattı. Burada en büyük faydayı da ezeli rakibi PES’ten gördü. Oyunlarında değişikliği gitmeyen ve oyun motorunda hatalar olan PES artık tercih edilmemeye, ikinci plana atılmaya başlandı. FİFA 15 ile geçen sene baya zaman öldürdüm. Oyun cidden iyiydi ama bazı eksikleri vardı. Bu sene çıkarılan FİFA 16 ile bu eksikliklerin giderildiğini düşünüyorum. Bazı oyunseverlere göre FİFA 16 kötü olmuşsa da bana göre onlara kulak asmayın. Birazdan size oyunun hem olumlu hem de olumsuz yanlarını sıralayacağım. Oyun hızı ve pas mekanizması ilk göze çarpan özellik. FİFA 15’te online maçlarda oyuncunun iki büyük silahı vardı. Bunlardan ilki hızlı oyuncular, ikincisi de defansın arkasına atılan uzun ve isabetli toplar. FİFA 16’da ise bunlar biraz daha arka planda. Ben demiyorum ki hızlı adamlar işe yaramaz ve defansın arkasına atılan toplar tehlike yaratmaz. Bunların yine önemi var. Hızlı futbolcular yine bir tehdit, defansın arkasına atılan toplar yine bir tehdit fakat artık karşınızda daha dikkatli ve tecrübeli defans topluluğu var. Pas aralarını kapatan ve oyuncuya değil de topun gideceği yöne doğru hareket eden defanslar bu sene hücum oyuncularını aşırı derecede zorlayacak. Ayrıca oyun hızı yavaşlatıldı ve eskisi gibi aldım atağa çıkayım, diye bir sistem yok. Bundan sonra topu tutup takımca atağa kalkmanız gerekecek çünkü diğer türlü ra26
kip sahada etkili olamayabilir, topu kaptırabilirsiniz. Bu hız farkını oyunu ilk oynadığınızda fark edeceksiniz. Ayrıca FİFA 16 sizin enerjinizi korumayı da amaçlıyor. Takım olarak çok koştuğunuzda ve mücadele ettiğinizde oyuncuların enerjileri ciddi şekilde azalacak ve olası bir gol pozisyonunda oyuncunuzun enerjisi kalmadığı için atağı gole çeviremeyeceksiniz. Pas mekanizmasına geçecek olursak bana göre daha iyi olmuş. Geçen sene 80 metre ilerideki adamın tam ayağına enerjisi bitmiş bir adamla pas atabiliyordunuz ve çok saçmaydı. Ama bu sene değişime giden FİFA pasları zorlaştırmış ve oyuncular daha zor pas atar hale gelmiş. Özellikle de maçın son dakikalarına doğru pas isabetleri cidden azalmış. Bence olması gereken de buydu. Pas konusundaki önemli bir yenilik ise Passing With Purpose olarak tanıtılan, oyun içinde ise Driven Pass olarak geçen sert paslar. Yeni sert pas tekniği oldukça başarılı ve topu uzun mesafelere yerden göndermek için oldukça etkili. Bu pas tekniğini oyun kurarken ve defanstan çıkarken topu kaptırmadan ileri taşıyabilmek için ya da özellikle kanat hücumlarınızda topu içeri kat eden oyuncularınıza hızlı ve keskin şekilde gönderebilmek için kullanabilirsiniz. Pas atarken artık daha seçici ve dikkatli olmak zorundasınız. Pas atan oyuncunuzun duruşu kötüyse, pası alacak oyuncunuz markaj altındaysa ya da pasın gideceği yere yakın olan oyuncular varsa pasınızda büyük ihtimalle isabet sağlayamayacaksınız. Pas özelliğinizi oynadıkça geliştireceksiniz ve nerede pas atıp nerede atmamanız gerektiğini anlayacaksınız. Yeni getirilen bir özellik ise No Touch Dribbling. Bu özellık sayesınde hücum oyuncunuz, rakip defans oyuncusunu topa dokunmadan çeşitli vücut hareketleriyle geçebilecek. Bu getirilen özellik ile kıvrak oyuncular zarif hareketlerle defans oyuncularını geçebilecek. Oyunun şut kısmına bakacak olursak bazı ayrıntılar gözümüze çarpıyor. Geçen sene ceza sahası dışından çekilen şutlarda kaleciler resmen topu izliyorlardı. Bu da çekişmeli ve kıyasıya mücadele edilen maçların önüne geçip kolay galibiyetler veya saçma yenilgiler almamıza neden oluyordu. Bu sene ise uzaktan çekilen şutlarda kaleciler daha dikkatli. Bu da demek oluyor ki sahada mücadelenin dozu artacak. Ceza sahası içinde çekilen şutlar neredeyse aynı. Hala çok büyük bir tehdit yaratıyor. Bu konuda değinmek istediğim son şey ise kaleci geçmek.
FIFA 16 ve Rekabet Geçen sene topu kaleye sürdüğünüzde kaleci kalesinden açılıyor ve topu sürmeye devam ettiğinizde kaleciyi geçiyor ve gol atıyordunuz. Kalecileri geçmek geçen sene daha kolaydı. Bu sene ise kaleciler uzaktan çekilen şutlarda dikkatli oldukları gibi karşı karşıya pozisyonlarda da zor geçiliyorlar. FİFA 16’nın oynanışı hakkındaki değerlendirmeyi toparlamak gerekirse artık paslaşmak eskisi kadar kolay değil ve rakip oyuncular en ufak hatanızda paslarınızı kesebiliyor. Defans oyuncuları ise ağır olsalar bile hızlı hücumcuları rahatlıkla yakalayabiliyor ve eskisine nazaran daha çabuk toparlanabiliyorlar. Piyasaya sızdığında gerçek mi diye düşündük ve gerçekmiş. FİFA 16’da kadınlar futbolunun olması çok güzel bir şey. Yazın düzenlenen Kadınlar Dünya Kupası futbolseverler tarafından yoğun ilgi görmüştü. FİFA ise bu ilgiyi değerlendirip oyuna yüklemiş. 12 kadın milli takımından oluşan bir topluluk var ve topluluk istediğiniz gibi maç yapabiliyorsunuz. Kadın futbolunu oynadığınızda farklı bir oyun mantığı olduğunu fark ediyorsunuz. Top kontrolü ve paslar erkeklerinkine göre biraz daha değişik. Kadınlarla yapabileceğiniz sadece dünya kupası var. Bunun dışında başka bir şey yok. Kısıtlı oyun modunun yanı sıra söyleyebileceğim diğer eksik erkeklerle kadınların maç yapamıyor oluşu. Gelelim Ultimate Team’deki yeni turnuva modu Fut Draft’a. İlk girişiniz ücretsiz fakat diğer girişlerinizde 15.000 coins ya da 300 FİFA Points ödemeniz gerekiyor. Turnuvanın mantığı şöyle: Bir diziliş ve dizişten sonra kaptan seçiyorsunuz. Sonra 18 kişilik kadroya packlerden bazı oyuncular geliyor. Her mevki için 5 futbolcu geliyor. Bu 5 futbolcudan birini seçiyorsunuz. Seçmelerin ardından takımınızı oluşturuyorsunuz. Burada sadece ratingi düşünmeyiniz. Takım kimyası da turnuva için önemli. Seçtiğiniz futbolcuların aynı takım, lig veya ülkeden olmasına dikkat edin. Bu seçmelerin ardından 4 maçlık turnuva başlıyor ve turnuvanın zorluğuna göre ödüller değişiyor. Legendary oyun zorluğunda oynarsanız daha fazla ödül alabilirsiniz. Ödül almak
27
için 4 maçı da yenmeniz gerekmiyor. İlk maçta da yenilseniz oyun size bazı ödüller veriyor ama çok da tatmin edici olmayan ödüller. 4 maçı da kazandıktan sonra oyun size ödülünüzü veriyor. Ödülünüzden muhteşem oyuncular da çıkabilir, normal oyuncular da. Bu biraz sizin şansınıza bağlı. Oyunun kariyer modunda da değişiklikler var. Menajer kariyeri yaptığınızda lig başlamadan önce size özel olarak turnuva istekleri geliyor. Bu turnuvaya katılıp oyuncularınızı tanıyabilir, transfer ihtiyacınız olan bölgeleri tespit edebilir ve turnuvayı kazanmanız halinde turnuva ödülünün sahibi olabilirsiniz. Ayrıca eklenen Personal Training sayesinde oyuncularınızın 5 farklı özellik geliştirebilir ya da oyuncu kariyeri yapıyorsanız özelliklerinize özellik katabilirsiniz. Son olarak küçük ama önemli olan ayrıntılardan bahsedeceğim. Stadyumların atmosferleri çok etkileyici. Maç içerisinde seyircilerin desteğini ve sizin üzerinizde yarattığı baskıyı hissedebiliyorsunuz. Ayrıca FİFA’ya gelen Türkçe dil seçeneği de güzel olmuş. Yabancı dili iyi olmayan arkadaşlar için özellikle faydalı olmuştur. FİFA 16’da çalan müzikler gayet başarılı. Sıkmayan ve tempo yaratan müzikler kullanılmış. Ayrıca takımların ve formalarının lisanslı olması da hala FİFA’nın önemli bir kozu. FİFA’da kötü olan şey ise bence sadece gereksiz fauller ve maç durdurmaları. Sürekli maçın durmasıyla oyuncu sıkılabiliyor. Penaltı ve frikik gibi faullerin de olabildiğince az çalınması gerekiyor. Bunlar düzeltildi mi daha iyi olacaktır. Genel olarak iyileştirilmiş bir FİFA var karşımızda ve oyuncuyu eğlendirecek yeni şeyler eklenmiş. Ben oyunu başarılı buldum. Bence faul ve penaltı sorununu gözardı edip alınması gereken bir oyun. Şimdiden iyi oyunlar, iyi eğlenceler.
Boran Akçalı
Socrates SPORA DAİR DERİN BİR ÖĞRENME SERÜVENİ: Ülkemizdeki spor atmosferi maalesef ki her geçen gün daha kötüye gitmekte. Biz sporseverlerin okumak istediği kaliteli yazılara, güzel spor hikayelerine ulaşmak çok zor. Fanatizm, sporu birçok koldan istila ederken, spor hem sadece futbol odaklı olan, hem de tamamen erkeklerin egemen olabileceği bir alanmış gibi insanların önüne sunuluyor. Böyle kötü koşullardan kurtulmak için hepimize bazı sorumluluklar düşüyor. Bunlardan biri de sporu spor yapan değerleri öne çıkaran, sporu her açıdan ele alan yayınları okumak, o tür yayınlara önem vermek. 2015 Nisan ayından beri tam da böyle bir yayın, okumamız için Türkiye’nin başarılı spor yazarları tarafından bize sunuluyor. Socrates, nam-ı diğer “Düşünen Spor Dergisi”, okumaktan uzun zamandır en çok keyif aldığım kaynaklardan biri. Nisandan beri her ay başını heyecanla bekler oldum. Okulda teneffüs aralarında bile beni Socrates’i okurken görebilirdiniz. Derginin her sayfası, güzel bir yolculukta uğranan bir durak gibi. Hangi sayfada karşınıza neyin, nasıl çıkacağı tamamen sürpriz. Derginin, diğer benzerlerinden farkı da burada devreye giriyor. Örneğin, dergide edebiyat, müzik, sinema gibi sanatlar ile spor birbiriyle o kadar güzel sentezlenmiş ki… Derginin bir sayfasında Gabriel Garcia Marquez, George Orwell gibi güçlü kalemlerin spor ile ilgili yazılarına denk gelebilir, başka bir sayfasında Queen’in “We Are The Champions” adlı sporla özdeşleşmiş şarkısının neden bu kadar benimsendiği hakkında yorumlar okuyabilirsiniz. Bir yönetmenle yapılan röportajı okurken hiç beklemediğiniz bir yerde sporla bağ kurabilir, ya da teknik direktör Slaven Bilic’le yapılan röportajda onun müzik zevki hakkında satırlara rastlayabilirsiniz. Konu yelpazesi inanılmaz geniş olan bu dergi, sporun aslında sanattan hiç de ayrı olmadığını anlatır bize. Spor ile sanat ayrı değildir çünkü her ikisi de insanların hayatlarına dokunan, onları birçok yönden geliştiren kavramlardır. Spo28
run da sanatın da öznesi insandır ve insan var oldukça bu iki kavram da değerini hiçbir zaman yitirmeyecektir, yitirmemelidir de zaten. İşte bu bilinçle Socrates de sanat ve sporu bir araya getiriyor, bunlar üstünde düşünüyor ve düşündürüyor. Günümüzde insanların düşünmeye verdiği önem azaldıkça değerler birer birer yitip gittiği, her şey tekdüze ve renksiz devam ettiği için de düşündüren yazılara her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden Socrates, günümüz yayın dünyasındaki çok büyük bir açığı kapamakta. Socrates’in değeri bunun yanı sıra çok ciddi bir bilgi birikimini bize sunmasından da kaynaklanıyor. Okurken sporun her türüyle ilgili inanılmaz hikayelere rastlıyor, geçmişteki spor olaylarını tanıklarından öğreniyorsunuz. Medyanın genellikle futbol odaklı olduğu bir ülkede, Socrates yazarlarının başardığı şey hiç de kolay değil çünkü insanlar da televizyonlarda, gazetelerde sadece futbolu göre göre diğer sporlardan oldukça uzaklaşmış durumda. Türkiye zaten çok spor yapan bir ülke olmadığı, sporu genelde televizyonda seyrederek öğrendiği için insanlar genel olarak sporun özünü, kültürünü anlamakta oldukça zorlanıyor. Socrates ise her türlü spor türüyle ilgili değerli bilgileri, kaliteli yazılar aracılığıyla, hem de dergide bulunan çok başarılı illüstrasyonlar eşliğinde okuyucuya sununca insanların oldukça dikkatini çekiyor. İnsanlar okuyarak öğreniyor, öğrendikleri bilgiler hoşlarına gidiyor ve daha da fazla okumak, daha da fazla öğrenmek istiyorlar böylece. “Düşünen Spor Dergisi” Socrates, spor kültürünün temelden eksik olduğu ülkemizde, okuyucularına orijinal spor hikayelerini, başarılı kalemlerin yazılarını, sürprizlerle dolu röportajları ulaştırmaya 8 aydır devam ediyor. Dergideki her yazıyı okuduğumda “İyi ki böyle bir dergi var!” diyorum. Kazandırdığı bütün bilgiler benim için çok değerli. Çünkü öğrenme serüveninin sınırlarının olmadığı dünyamızda, okuyarak, düşünerek kendimizi geliştirmek bizim elimizdeyse eğer, böyle güzel kaynaklara çok ihtiyacımız var. Ne de olsa o serüvenin kendisi değil mi öğrenmeyi anlamlı kılan? Başak CAN
Nedir Bu Rüyalar? NEDİR BU RÜYALAR? Her gün belli başlı olaylarla karşı karşıya kalıyoruz ve bazen mutlu olup bazen de üzülüp kafamıza takabiliyoruz bu olayları. Peki bu yaşadıklarımız bir anda aklımızdan uçup gidiyor mu yoksa aklımızın kuytu köşelerinde saklanıyor mu? İşte tam da bu noktada bilinçaltı kavramıyla karşılaşıyoruz. Bilinçaltı; alışkanlıkların, inançların, deneyimlerin, kaygıların ve korkuların saklandığı yerdir. Bir nevi bilinçaltının bizi oluşturduğunu da söyleyebiliriz.
Rüyalarımızda sadece bildiğimiz yüzleri görürüz. Bazen rüyalarımızda bir sürü yabancı insan gördüğümüzü savunabiliriz, bunlar aklımızın bir uydurması da değildir. Zihnimiz yüzler yaratmaz, o yüzler hayatımızda bir zaman karşılaştığımız fakat hatırlayamadığımız ya da kime ait olduğunu bilmediğimiz yüzlerdir. Rüyalarla ilgili bir diğer ilginç bilgi ise herkesin rüyasını renkli görmediğidir. 1915 ve 1950 yılları arasında yapılan araştırmalara göre insanlar rüyalarını siyah-beyaz görüyorlardı. Fakat 1960’lı yıllardan sonra bu sonuçlar değişmeye başladı, günümüzde 25 yaşın altındaki insanların sadece % 4,4’ü rüyalarını siyah-beyaz görüyor. Bu değişimin nedeni olarak film ve televizyonlardaki siyahbeyazdan renkliye geçiş düşünülüyor. Amerikalı bilim adamı B. Klein, yaptığı araştırmada seçtiği gönüllü kişileri hipnotize ederek uyutmaya başlamış ve belli bir süre sonra uyandırıp rüyalarını dinleyerek, bir rüyanın 20 saniyeyi geçmeyecek kadar kısa sürdüğünü belirlemiştir. Herkesin kendi dünyası olduğu gibi rüyaların da bir kendi dünyası vardır ve bu rüyaların dünyası hala tam çözümlenebilmiş değildir. Bu alanda yapılan araştırmaların çoğu insanoğlunu şaşırtsa da inandırıcı çok fazla tespitin var olduğunu söyleyemeyiz. Ama unutmkayın ki rüyalarınızın yönetmeni sizsiniz.
Her insan uyku süresi boyunca yaklaşık 4 ila 5 rüya görür, bu da ortalama yaşamımızın 5 yılına tekabül eder. Her ne kadar bazı araştırmalar rüyaların kişinin yaşadığı stresin bir dışa vurumu olarak belirtmekteyse de çoğu zaman bu rüyaları anlamlandıramayız. Bunun nedeni ise rüyaların bize birtakım şeyleri bilinçaltı dilinde anlatmaya çalışmasıdır. Yüzlerce insan internette rüya yorumlarını arıyor ve bu da yetmeyip bunun için para ödüyorlar. Ama bilmiyorlar ki rüyaların yönetmeni aslında kendileri ve onları çözümleyebilen de sadece kendileri olabilir. Bazı insanlar her ne kadar rüya görmediklerini savunsalar da sadece gördükleri rüyaları hatırlamazlar. Rüya görmeyen diye adlandırılan sadece küçük bir kesim vardır, onlar da aşırı derecede psikolojik sorunları olan insanlardır.
Eda Bulca
Kaynaklar ABC News. ABC News Network, n.d. Web. 06 Nov. 2015. "Rüyalar Ve Uyku." Rüyalar Ve Uyku. N.p., n.d. Web. 06 Nov. 2015.
29
Bölümlerden Haberler BÖLÜMLERDEN HABERLER Yabancı Diller Bölümü Kasım ayı içerisinde Yabancı Diller Bölümünün hazırlık sınıfları için düzenlediği Quiz Show, bütün hazırlık sınıfı öğrencilerinin katılımıyla 17 Kasım Salı günü gerçekleşmiştir. 19 Kasım Perşembe - 22 Kasım Pazar günleri arasında okulumuzun MUN grubu Üsküdar Amerikan Lisesinde gerçekleşecek TIMUN'15’te okulumuzu temsil edecektir.
ESU Debate Training: 20 Ekim 2015 tarihinde ESU Turkey aracılığıyla milli takım münazara koçu tarafından okulumuzda Public Speaking (Topluluk Önünde Konuşma) eğitimi verilmiştir. Eğitimde öğrencilere Dünya Okulları Münazara Kuralları anlatılmış ve münazara yapma teknikleri verilmiştir. Daha sonra öğrencilerimiz gruplara ayrılarak örnek bir münazara çalışması yapmışlardır. Eğitim süresince öğrencilerimizin çok katılımcı ve istekli oldukları gözlemlenmiştir. Eğitime katılan öğrencilerimizden İngilizce Münazara Takımına seçilenler, okulumuzu temsil etmek üzere yarışmalara katılacaklardır.
Fen Bilimleri Bölümü Bu ay 10. sınıflar ve Fen 2 çalışmaları kapsamında 5 Kasım Perşembe ve 12 Kasım Perşembe günlerinde İstanbul İslam Bilim ve Teknik Tarihi müzesini ziyaret ettiler.
Sosyal Bilimler Bölümü Felsefe Günü: Her yıl kasım ayının üçüncü perşembesi kutlanan Dünya Felsefe Günü kapsamında 18 Kasım günü okulumuzda 11. sınıflara yönelik Işık Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Örsan K. Öymen ile bir felsefe söyleşisi gerçekleştirildi. Öncelikle öğrencilere felsefe ile ilgili tanıtıcı bir konuşma yapan Sayın Öymen, ardından soru-cevap şeklinde devam eden söyleşimizde felsefeyle ilgili meraklı öğrencilerin sorularını cevapladı.
30
Bölümlerden Haberler Öğretmen Değişim Projesi: YFU tarafından organize edilen Öğretmen Değişim Projesi kapsamında Edebiyat Öğretmenimiz Ajda KELEŞ’in başvurarak eşleştiği Sarah Erickstein 2122 Ekim tarihlerinde okulumuzu ziyaret etmiş, okul yaşamına ve derslere dair gözlemlerde bulunmuştur. Ajda Öğretmen’imiz de Şubat ayının ilk haftasında Almanya’da bir liseyi ziyaret edecek ve proje böylece tamamlanacaktır.
Ulusal Seçim Konferansı: EYP konferanslarında şimdiye kadar aktif bir şekilde varlık göstermiş başarılı ve hedefleri yurt dışında da okulunu ve ülkesini temsil etmek olan öğrencilerimiz 20-23 Kasım tarihleri arasında Ted Kayseri Kolejinde düzenlenecek olan Ulusal Seçim Konferansına katılacaklar. Anadili İngilizce olan bu konferansta seçilen öğrenciler yurt dışında bir konferansa katılmaya hak kazanacaklar. Okulumuza konferansta başarılar dileriz!
Münazara Turnuvası: Bu sene 14-15 Kasım tarihlerinde ilki düzenlenmiş Boğaziçi Üniversitesi Liselerarası Münazara Turnuvasında okulumuzu iki takım temsil etmiştir. Takımlardan birinde Başak CAN ve Meltem Buse DOĞAN, diğerinde Boran Akçalı ve Ebru BOZKURT bulunmaktaydı. Okulumuz öğrencileri katıldıkları maçların çoğunda okulumuzu başarıyla temsil etmiştir, kendilerini tebrik ediyoruz..
Doğa Sporları Kulübü Boulder İstanbul Etkinliği: Doğa Sporları Kulübü kapsamında 13.11.2015 tarihinde Coğrafya Öğretmeni Hatice ÇEVİK sorumluluğunda Kadıköy'de bulunan Boulder İstanbul'a bir gezi düzenlenmiştir. Gezide öğrencilerimizin bir doğa sporları eğitmeni yönetiminde hem teorik hem de uygulamalı olarak kaya tırmanışı eğitimi almaları sağlamıştır. Öğrencilerimizin aldıkları teorik eğitimin hemen ardından öğrendiklerini hemen pratiğe dökmesi gezinin oldukça yararlı olmasını ve aynı zamanda öğrencilerimizin iyi vakit geçirmesini sağlamıştır.
Buse Lara Taşkırdı
31
Biri Çikolata Mı Dedi? BİRİ ÇİKOLATA MI DEDİ? Herkese merhaba, Geçtiğimiz sayılarda olduğu gibi karşınıza yeni bir tarifle geldim. Ancak bu sefer okulumuzun Gastronomi Kulübünün konsepti ile paralel bir şeyler yapmak istedim ve öğrendim ki bu seneki konuları “Çikolata ve Pasta”. Kulağa çok hoş geliyor, değil mi? Çikolata zaten hemen hemen hepimizin vazgeçilmezi. Sanıyorum yapacağım pratik çikolatalı tartımı deneyecek ve çok seveceksiniz. Malzemeler Tabanı için: 110 gr. eritilmiş margarin 330 gr. Oreo bisküvi Çikolatası için: 200 gr. bitter çikolata 100 gr. sütlü çikolata 200 ml. krema Süs için: Dövülmüş badem, fındık, ceviz (isteğe bağlı) Çilek Yapılışı 1. Oreo bisküvilerini blender yardımı ile ufalayın. Ardından başka bir kaba alıp eritilmiş margarin ile yoğurun. 2. Elde ettiğiniz karışımı tart kabınıza dökün ve tartın tabanı olacak şekilde biçimlendirin. Sonra birkaç dakika buzlukta bekletin. 3. Bu adımımız çok önemli. Kremamızı kaynama noktasına kadar ısıtıyoruz ancak kesinlikle kaynatmıyoruz. 4. Sonra kremamızı ocaktan alıp çikolatalarımızı ekliyoruz ve pürüzsüz bir hale gelene kadar iyice karıştırıyoruz. 5. Hazırladığımız çikolatamızı tart tabanımızın üzerine döküyoruz. 6. İsteğe göre malzemelerimizle süsledikten sonra buzlukta kendini toparlayacak kadar, çok donmasına izin vermeden bekletiyoruz.
Sena Ulaşan
32
Bulmaca Sayfası
6
4
8
1
7 9
8 5 2
1
7
6
5
6
2
7
7 9
8
5
1
4 3
9
3 8
3
4
2
Akıl Sorusu: Eski zamanlarda bir kral idama mahkum ettiği akıllı bir mahkuma son bir şans vererek, biri hayat diğeri ölüm yazılı iki kağıdı iki kutuya koyar. Birinci kutunun kapağında "Bu kutuda hayat, diğer kutuda ölüm kağıdı var." yazmaktadır. İkici kutunun kapağında ise "Bu kutulardan birisinde hayat, diğerinde ölüm kağıdı var." yazmaktadır. Kral kağıtlarda yazılı olan önermelerden birinin doğru, diğerinin yanlış olduğunu ve mahkumun kurtulabilmesi için hayat kağıdını bulması gerektiğini söyler.
Geçen sayıdaki soruların cevapları:
Süre artacaktır. Durumun daha iyi anlaşılabilmesi için akıntı hızının, botun hızına eşit olacak kadar artacağını düşünün.
Eren Pekgöz - Ayberk Tunçay
33