METAMORFOZ ARALIK 2015
Sayı 8
DUYGUSAL ZEKA
FMV ÖZEL ERENKÖY IŞIK LİSESİ-FEN LİSESİ
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi
Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır. Eğer karakter gelişmemişse tahsil işe yaramamaktadır. Eğitimin asıl amacı karakter oluşturmaktır. Herbert Spencer
Duygusal zeka (EQ) iş, yönetim ve eğitim gibi alanlarda yeri ve önemi giderek artmakta olan bir kavram. Duygusal zeka ilk kez 1990’ da, Yale Üniversitesi psikoloji profesörlerinden, Peter Salovey ve John Mayer tarafından tanımlanmıştır. Ancak bu kavramı yayınladığı kitaplarla geniş kitlelere tanıtan Daniel Goleman’ dır. Goleman’ a göre EQ “ kendimizin ve başkalarının duygularını tanıma ve değerlendirmeyi öğrenme, duygulara ilişkin bilgileri ve duyguların enerjisini günlük yaşama ve işe etkin bir biçimde yansıtarak onlara uygun tepkiler vermeyi sağlar” Yaşadığımız yüzyılda, bilim, teknoloji, ekonomi gibi alanlarındaki hızlı gelişme ve değişmelerin günlük yaşama yansımaları, bir yandan sosyal yaşamı ve iş yaşamını kolaylaştırırken, diğer yandan bireyleri bir çok sorunla karşı karşıya getirmektedir. Modern çağın stresiyle baş edebilmek, başarılı ve mutlu olabilmek için, bilişsel zeka (IQ)’nun yanı sıra, duygusal zeka becerilerine de sahip olmak gerekmektedir. DUYGUSAL ZEKA NEDİR? DUYGUSAL ZEKA GELİŞTİRİLEBİLİR Mİ ? Zeka, zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir. Bilişsel Zeka; Sayısal-sözel, akademik becerilerin alanıdır. Sosyal Zeka; Kendini ifade edebilme, etkin iletişim kurma, beden dilini kullanabilme, kalabalık karşısında konuşma, eleştirilere karşı nesnel olma gibi becerileri kapsamaktadır. Duygusal Zeka; Farkındalık, irade geliştirme, oto-kontrol, dürtü kontrolü, empatik dinleme, empatik yaklaşım ( başkasının ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlayabilme, dünyaya onun penceresinden bakabilme, kendini onun yerine koyabilme ), sorun çözme, grup çalışması yapabilme, sevgiyi, saygıyı bilme, yanlışı kabul etme gibi becerilerin alanıdır. Duygusal Zeka, kişinin kendisinin ve diğerlerinin hislerini ve duygularını izleme, bunlar arasında ayırım yapma ve bu bilgiyi düşünce ve eylemlerinde kullanma becerisini içeren, sosyal zekanın bir alt kümesidir. Kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi, duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilme yetisidir.
Son yıllarda çok daha güncel bir hale gelen “Duygusal Zeka” kavramına göre, duygusal zeka ( EQ ), bilişsel zeka ( IQ )’dan daha önemlidir ve insanı başarıya götüren etkenlerin başında gelir. Bilim adamları EQ’ yu her zaman ve her yaşta geliştirilip ilerletilebilen, öğrenilebilir bir zeka olarak görmekte ve de topluma uyum sağlayabilmiş başarılı bir kişi olabilmenin koşulunun EQ v e IQ seviyesini dengeli kullanabilmek ve dengede tutabilmek olduğunu ifade etmektedirler. Duygusal zeka becerileri, bilişsel becerilerin karşıtı değildir. Daha çok kavramsal düzeyde ve gerçek dünyada dinamik bir etkileşim halindedirler.
Duygusal zeka ile ilgili çalışmalar; bilişsel zekası yüksek insanların gerek iş gerekse özel yaşamlarında her zaman en başarılı kişiler olmadıklarını göstermiştir. Uzmanlara göre IQ’ nun yaşamdaki başarıyı etkileyen faktörler içindeki payı, en iyimser tahminle % 20 , en kötümser tahminle % 4 ‘tür. Eşit umut vaat eden, eşit eğitime ve imkanlara sahip kişilerin farklı yazgılarını açıklamakta da IQ’ nun pek yardımı olduğu söylenemez. 1940’larda Harvard’dan mezun olan 95 öğrenci, orta yaşlarına kadar takip edildiğinde okul sınavlarında en yüksek puanları alan kişilerin, daha düşük puanlı arkadaşlarına oranla maaş, verimlilik ve kendi alanlarındaki konumları açısından daha başarılı olmadıkları gözlenmiştir. Daha da ötesi bu kişilerin ne hayatlarından daha hoşnut, ne de arkadaş, aile ve aşk ilişkilerinde daha mutlu oldukları gözlenmiştir.
DUYGUSAL ZEKANIN BOYUTLARI
Goleman’ ın modelinde duygusal zeka, “kişisel yeterlilikler” ve “sosyal yeterlilikler” olmak üzere iki temel grupta yer alan beş yetenekten oluşmaktadır. Kişisel yeterlilikler, hem çevremizdeki insanlara hem de sahip olduğumuz rollere uygun, yapıcı davranışlarda bulunabilmemiz için gerekli olan yeteneklerdir. “Duygusal farkındalık, kendi duygularını yönetme ve motivasyon” kişisel yeterlilikler grubunda yer almaktadır. Sosyal yeterlilikler ise çevremizdeki kişilerle olan ilişkilerimizin şeklini ve başarısını belirleyen becerileri içine alan duygusal zeka yetenekleridir. “Empati ve sosyal
beceriler” ise sosyal yeterlilikler grubunda bulunmaktadır.
Duygusal farkındalık; kendi duygularını ve duyguların etkilerini tanımak, güçlü ve sınırlı yanlarını bilmek, kendi değerinin farkında olmaktır. Duygusal farkındalık; en temel olan yetenektir ve diğer yetenekler, hiyerarşik olarak duygusal farkındalık üzerine kurulmaktadır. Kendi duygularını yönetmek; olumsuz duyguları, dürtüleri kontrol altında tutabilmeyi, doğruluk, dürüstlük standartlarını koruyabilmeyi, davranışlarının sorumluluğunu üstlenmeyi, yeni fikir ve yaklaşımlara açık olmayı ifade eder. Motivasyon ise, duyguları bir amaç doğrultusunda harekete geçirmeyi, engellere ve yenilgilere rağmen çabayı sürdürmeyi, hedeflere ulaşmayı sağlamaktadır. Empati; başkalarının hislerini ve bakış açılarını sezmek, sorunlarıyla etkin biçimde ilgilenmek, gelişim ihtiyaçlarını sezmek, karşılamak ve yeteneklerini pekiştirmek, gruptaki duygusal akımları ve güç ilişkilerini fark edebilmek gibi geniş bir alanı kapsamaktadır. Duygusal zekanın gelişiminin (veya yokluğunun) etkisi en fazla kişilerarası ilişkilerde ve iş hayatındaki başarılarda kendini göstermektedir. Duygusal zekası gelişmemiş çocuklar yaşamlarının diğer evrelerinde hayatı anlamlandırmak ve duygusal doyum konusunda zorluklar yaşayabilmektedir( Negatif bakış açısı, öfke ve kızgınlık vb. ). Duygusal zekanın gelişimi için aile ilişkileri ve çocuğun özellikle 0-4 yaş arasında yaşadığı ortam; sevgi, ilgi ve güvene dayalı ilişkiler oldukça etkili olmaktadır. Böyle bir ortamda yetişen çocukların, daha az davranış problemleri yaşadığı, başkalarının duygularını anlama, kendi duygularını anlamlandırma konusunda daha başarılı olduğu ayrıca karşılaştığı stresli durumlarla daha kolay baş ettikleri ve etkili çözüm yolları bulabildikleri için ilişkilerinde daha başarılı ve mutlu olduğu gözlenmektedir. Duygusal zekanın düzeyi, yaşamın her döneminde önemli olmakla birlikte, genel gelişimde bir dönüm noktası olması nedeniyle ergenlik döneminde, çok daha önemlidir. Ergenlik dönemi fiziksel, bilişsel, toplumsal ve duygusal değişimlerin olduğu, cinsel ve toplumsal kimliğin yeniden belirlendiği, amaçların yeniden değerlendirildiği, yaşamla ilgili sorumluluk almanın gerektiği buna karşılık, karmaşık duyguların, iç çatışma ve kişiler arası çatışmaların yoğun yaşandığı bir dönemdir (Palabıyıkoğlu, 2000). Ergenin, bu dönemdeki değişime başarıyla uyum sağlayabilmesi, bunun yanı sıra gelecekteki yaşamını oluşturmasını sağlayan eğitim sürecini başarıyla tamamlayabilmesi, “doyumu erteleyebilme, azim ve sebat, sorumluluk üstlenebilme, duygularını yönetebilme, iyimserlik, motivasyon ve ilişki becerisi, işbirliği yapabilme” gibi duygusal zeka becerilerine bağlıdır. Ancak, ergenin duygusal zeka becerileri iyi gelişmemişse, bu durumda ergen için, komplike düşünebilme, problem çözme ve algılama gücünde engellenme ortaya çıkmakta, ergen içinde bulunduğu durumla baş etmekte zorlanmakta, uygun olmayan davranışlar sergileyebilmekte, duygusal ve sosyal sorunlar yaşayabilmektedir (Yeşilyaprak, 2003). A.B.D’de, temelde ergenlerin duygusal zekalarını geliştirmeyi amaçlayan “sosyal ve duygusal öğrenme programı” nın uygulandığı okullarda yapılan araştırmaların sonuçları, ergenlerin sosyal ve bilişsel becerilerinde, duyguları tanıma ve anlamalarında gelişmeler olduğunu, daha iyi özdenetim yaptıkları, harekete geçmeden önce daha iyi düşünebildiklerini göstermiştir. Bu programa katılan erkeklerde daha az saldırganlık kızlarda kendine zarar vermeye daha az eğilim, daha az suç işleme hatta, standart başarı testlerinde daha yüksek puanlar alma gibi olumlu davranışlar görülmüştür. Buna karşılık; duygusal zeka düzeyinde düşüklük, genç insanlar arasında umutsuzluk, yabancılaşma, suç işleme, şiddet, depresyon ya da yeme bozuklukları, kabadayılık vb. durumlara yol açmaktadır (Goleman, 2000 s,20).
AİLEDE DUYGUSAL ZEKANIN GELİŞTİRİLMESİ Bilim adamlarına göre, bireyler doğuştan belli bir duygusal zeka potansiyeline sahiptir. Ancak bu potansiyel, IQ’ dan farklı olarak, bilişsel ve biyolojik olgunlaşma süreçleriyle bağlantılı olarak yaşam boyu geliştirilebilmektedir. Duygusal zeka düzeyi, yaşamın her döneminde önemli olmakla birlikte, genel gelişimde bir dönüm noktası olması nedeniyle ergenlik döneminde, çok daha önemlidir. Ergenlik dönemi fiziksel, bilişsel, toplumsal ve duygusal değişimlerin olduğu, cinsel ve toplumsal kimliğin yeniden belirlendiği, amaçların yeniden değerlendirildiği, yaşamla ilgili sorumluluk almanın gerektiği buna karşılık, karmaşık duyguların, iç çatışma ve kişiler arası çatışmaların yoğun yaşandığı bir dönemdir.
Günümüzde, anne babanın ergen üzerindeki etkisinin giderek azaldığı, akranların, görsel ve basılı kitle iletişim araçlarının, özellikle televizyon, bilgisayar oyunları ve internetin etkisinin ise arttığı bilinmektedir. Eğer; ergenin
duygusal zeka becerileri iyi gelişmemişse, algılama, komplike düşünebilme, problem çözme ve karar verme gücünde engellenme ortaya çıkmakta, ergen içinde bulunduğu durumla baş etmekte zorlanmakta, duygusal ve sosyal sorunlar yaşayabilmekte, uygun olmayan davranışlar sergileyebilmekte, hatta suç davranışlarına yönelebilmektedir. Anne babalar, kendilerinin ve erken yaşlardan itibaren çocuklarının, kendini tanıma, duygularını düşüncelerini fark etme, etkili konuşma ve dinleme, zor durumlarda iyimser olabilme, kendini motive edebilme, arkadaşlık kurma, empati gösterme, işbirliği
yapabilme, sorun çözebilme gibi becerilerini geliştirmeye yönelik tutum ve
davranışlarda bulunduklarında, duygusal zekalarının gelişimine de katkıda bulunabilmektedirler. Çocuğun duygusal zekasının geliştirilmesi, özellikle ergenlik döneminde duygularını etkili bir biçimde yönetebilmesi ve uygun davranışlar sergileyebilmesi, kişiler arası çatışmalarını çözebilmesi, potansiyelini en iyi biçimde kullanabilmesi, yaşamını biçimlendirecek doğru kararları alması ve kararları doğrultusunda çaba gösterebilmesini sağlayacak ve iş yaşamına hazırlayacaktır.
ÖNERİLER Çocuğunuzdan beklediğiniz düşünceli, saygılı ve sorumlu davranışlar için beklenti çıtanızı yükseltin. Aşırı hoşgörülü ya da bazı şeyleri görmezden gelen bir ebeveyn olmak belki daha kolaydır ancak sorumluluk sahibi gençler yetiştirmek için anne-baba olarak çocuğunuza sorumluluk vermeniz, saygılı, duyarlı davranışlar beklemeniz ve bunun arkasında durmanız çok önemlidir. Çocuğunuza “rasgele iyilik yapmayı” öğretin. İyilik, yaşamımız boyunca elimizdeki en güçlü değerlerden biridir. İyiliği bir aile prensibi haline getirerek, ailedeki her bireyin karşılık beklemeden bu konuda örnek davranışlar göstermesini destekleyebilirsiniz.
Bir toplum hizmetine katılmasını sağlayın. Aile olarak başkalarının sorunlarının farkında olmak, düzenli bir şekilde başkalarına yardım etmek çocuklarınıza hem başkalarına karşı daha ilgili, duyarlı olmayı öğretecek hem de sosyal becerilerini geliştirerek işbirliğini öğrenmelerine yardımcı olacaktır. Bu amaçla yapılabilecek çalışmalar; Çevreyi temizleme girişimlerine katkıda bulunmak Huzurevindeki yaşlıları ziyaret etmek, onlara kitap okumak, sohbet etmek. Kimsesizlere, evsizlere yardımda bulunmak. Küçük çocuklara derslerinde yardımcı olmak. Soyu tükenmekte olan türleri kurtarma çalışmalarına katılmak.
Şartlar ne olursa olsun, her koşulda dürüst olmayı yaşayarak ve çocuğunuzun da yaşamasını sağlayarak dürüstlüğün önemini görmesine ve öğrenmesine yardımcı olun. Gerçekçi düşünmek, dünyayı olduğu gibi görüp karşılaşılan durumlara uygun kararlar ve davranışlarla tepki vermektir. Çocuğunuzun bu beceriyi öğrenebilmesi için onu hayatın gerçeklerinden korumaya çalışmak yerine durum ne kadar acı verici olursa olsun dürüst davranarak, gerçekçi düşünmek ve gerekeni yapmak konusunda ona örnek olmaya çalışın.
Eleştiri tarzınız çocuğunuzun genel yapısının iyimser veya kötümser olmasında bir etkendir. Çocuğunuzu eleştirmenin birinci kuralı kesin olmaktır. Abartılmış suçlama değişmeye teşvik edici olmadığı gibi kişide utanç ve suçluluk duygusu yaratacak, kötümser düşünce yapısını destekleyecektir. Ayrıca anne babanın genel düşünce yapısı ve bakış açısı da (iyimser/kötümser) örnek oluşturması açısından oldukça etkilidir.
Her fırsatta konuşmaya çalışın. Bu paylaşımlar, onun düşüncelerini ve duygularını, hatalarını ve başarısızlıklarını, sorunlarını ve çözümlerini, hedeflerini ve hayallerini gerçekçi bir şekilde dışa vurmasını sağlar.
Problemlerini çözmesi için alan yaratın. Birlikte konuşup tartışabileceğiniz, fikirlerinizi paylaşabileceğiniz aile toplantıları düzenleyin. Ailedeki süreçlere yönelik fikirlerinin alınması ve çözüme yönelik sorumluluk alması problemlerle baş etme ve çözüm bulma becerilerini geliştirmesine yardımcı olacaktır.
Kendini tanı . Seneca
KAYNAKLAR GÜLÇÜR, Kazım Musa. Çocuk ve Ergende Karakter Eğitimi. İstanbul: Işık Yayınları, 2003 ATABEK, Dr. Erdal, Bizim Duygusal Zekamız KONRAD, S., Duygularla Güçlenmek. Hayat Basımevi, 2001 BECEREN, Eray. “Duygusal Zekanızı Etkili Kullanın”. Kişisel Gelişim Zirvesi 2006 GOLEMAN, Daniel. (1995) Duygusal Zeka (Çev. B.S. Yüksel) İstanbul: Varlık Yayınları. GOLEMAN, Daniel. (2000). İşbaşında Duygusal Zeka, İstanbul: Varlık Yayınları. BİRCANLI, Serap. BACANLI ,Feride, “Ergenlerin Duygusal Zekalarının Çatışma Eğilimlerine ve Suç Davranışlarına Etkisi”. M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, Yıl : 2005, Sayı 22, Sayfa : 61-82 www.mcaturk.com/eriskin_duygusalzeka http://hayal.meb.k12.tr/tema/icerikler/duygusal-zeka_11214.html Bültende kullanılan görsel içerikler : www.reefs.com www.abhayawellness.com www.blogcu.com www.cgd.com.tr www.sockphoto.com www.ikpaylasim.com www.telegraph.co.uk