ROBOT say覺 2 temmuz 2009
editoryal
02
Kimisi t-shirtünde baskısını taşımayı, kimisi ise oyucak kolaksiyonunu yapmayı sever. İnsanlığı yok edeceklerinden korkulan, edebiyattan sinemaya her alanda resmedilen robotlar, aslında insanlık tarihinin en heyecan verici icadıdır.
İmtiyaz sahibi MYK Medya myk-medya.com
Editörler Elif Özkaya elif.ozkaya@myk-medya.com Emek Altunparlar emek.altunparlar@myk-medya.com Elif Demirci elif.demirci@myk-medya.com
Katkıda bulunanlar Erdem Dilbaz erdem.dilbaz@muhteviyat.com Serhat Ayan serhat@ayan.org
Tasarım Emre Parlak emre.parlak@myk-medya.com
Yahoyt Dergi'nin bu sayısında etkileşimli robotlar, sinema ve edebiyat tarihinin en unutulmaz robotları, robot/lomo/vintage'ın şaşırtıcı üçgenine dair sosyal bir analiz, gururlu robot Shaw-han Lien röportajı, robot vokalin yükselişi, robotlara yüklenen korku kavramı, çöpten çıkan müthiş robot tasarımları ve robotlar üzerine başlayan bir öykü serisi ile karşınızdayız. İyi eğlenceler. Yahoyt.com
içindekiler
05 13 19 21 27 32 35 39 43 46 50
03
ROBOCANLAR SİNEMADA ROBOTLAR Hasan Yalçın ROBOT AMA GURURLU Erdem Dilbaz MERHABA ROBOT KANKA Elif Özkaya MODA: FRANZ STEINER ROBOT DEDİĞİN DE SENİN, BENİM GİBİ İNSAN M. Serdar Kuzuloğlu 3IN1: ROBOTLAR, LOMOLAR, VINTAGE Erdem Dilbaz EDEBİYATIN ROBOTLARININ KIÇI BAŞI OYNAMAZ Serhat Ayan NE KADIN NE ERKEK EN SEVDİĞİM ROBOT VOKAL Elif Demirci HEAVY GEAR: MASSADA AZİZLERİ Emek Altunparlar ROBOT TESTİ YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
2 robot
YAHOYTDERGİ
SAYI
‘nin konusu
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı PAUL LOUGHRIDGE, GARAJINDAKİ HURDALARDAN OYUNCAK LAZER SİLAHLARI YAPIYORMUŞ. HURDALARIN BİR TÜRLÜ EKSİLMEDİĞİNİ GÖRÜNCE, "ROBOT DA R İLE BAŞLIYOR, ŞU HURDALARDAN BİR DE ROBOT YAPAYIM MADEM," DEMİŞ. ORTAYA ÇIKAN ŞEYİ KARISININ ÇOK SEVİMLİ BULMASI ÜZERİNE, HURDA ROBOTÇUKLAR YAPMAYA DEVAM EDEN LOUGHRIDGE'İN GARAJINDAKİ HURDA YIĞINI, ARTMAYA VE YAYILMAYA DEVAM EDİYOR. LOUGHRIDGE'İN YARATIMLARI PEK BİR ŞEY YAPAMIYOR, YANİ ASLINDA ROBOTTAN ZİYADE ROBOT HEYKELCİKLERİ. AMA, ŞİRİN OLDUKLARI İÇİN BU ÇOK DA ÖNEMLİ DEĞİL.
05
"BASTIR BULLDOGS!" Bull Dog, eski bir elektrik bantı tenekesi, kahvedanlık kapağı, küçük ekmek kalıbı, gazlı ızgaralarda kullanılan iki esnek boru, aluminyum boru ucu, çeşitli yaylar ve somunlardan yapıldı. Boyu, 43 cm. kadar. Bastır Bulldogs!
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
06 KAĞITBOT Bu robot, atıkların geri kazanımıyla elde edilmiş bir ürünü tanıtmak için yapılan bir dizinin parçası. İlk prototip ise... Makarna robotun saldırısı!
KUTULOT'LU SÖR VICIK Sör Vıcık, şövalyelik çağını yaşatmaya devam ediyor. Kurtarılacak bir prenses çıkana kadar, vaktini, rendeden kalkanı, yağ damlalığından kargısı ve özel yapım tolgası ile cesur pozlar vererek geçiriyor.
SALLA SALLA ÇALKALA YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
07
SCHAUER
ARIZA GİDERİCİ BR2D2 (BIRATOODTOO) "Star Wars'u zirilyonuncu kez izliyor, bir yandan da bira içiyordum. Sıvı ilhamı çektikçe, aklıma böyle bir şey yapmak geldi. Gövdesi 4.7 litrelik metal bira fıçısı, kafası krom traktör farı, bacakları eski moda bir ayakkabı fırçasından, ayakları da küçük ekmek kalıbı. Yaşı içki almayı tutanlar, bu arkadaşı çok sevdi. Bira sizinle olsun."
Uyanık, atılgan Schauer'in koca gözlerinden hiçbir şey kaçmıyor. Radar (fıskiye) şapkası ve güçlü kollarını (pencere kulplarını) çekinmeden sergileyen robotçuk, her gördüğünün efendisi. Gövdesi, motor analizöründen. Gerisi ise, eski valflerden, matkap parçalarından ve yaylardan oluşuyor. Pek afili sarı burnunu da unutmamak lazım.
Bir değil, tam iki eski el fenerinden yapılma. Tüm izcilerin ağzını sulandırıyor. Arıza Giderici hem yolunuzu aydınlatıyor, hem içinizi ferahlatıyor. Boyu 38 cm. Piller fiyata dahil değil.
JUMBO SPREY BAŞLIĞI
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
08
TESTERE ROBOT Testere Robot Buzz, hayli keskin zekalı bir arkadaşımız (öf.). Bir deneme kutusu, kapı kulbu, eski bir kamyon amblemi, film makarası, valf mandalı, cam kaynaklar ve alüminyum ayırma kutusundan oluşuyor. Ha, tabii bir de testereden. Buzz'la sıkılmanın imkanı yok.
STARFLEX ROBOT KÖPEK SCOTTY İskoçya'nın kaybı, robotseverlerin kazancı olan Scotty. Bu miniği, eski ekose termoslardan bir gövde, aluminyum masa lambasından kafa ve armatürden kulaklar oluşturuyor.
Tam bir piknik dostu. İçine bir-iki sanvdiç ve içecek sığdırmak mümkün. Fotoğraf da çekiyor. Hatta eve çok geç kalırsanız, yolda ışığınız oluyor. Kibar kibar rica ederseniz, özel tasarım ayaklarıyla ütü bile yapabilir. Metal beslenme çantası, eski fotoğraf makinesi, bisiklet çarkı, el feneri parçaları, pasta süsleme aleti parçaları, oyuncak ütüler ve eski arabaların kapı kulplarından yapılma.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
09
TEPEGÖZ ROBOT KARDEŞLER HANS VE FRANZ DEVRY
Bu mekanik canazorun temeli, havaya-suya dayanıklı bir Deniz Kuvvetleri feneri. Lambasının yerine bir gösterge konmuş. Kolları, 50'lerden kalma. Karavana çıkarken kullanılan tutamaklardan oluşuyor. Heybetli bacakları, paslanmaz çelik deney tüplerinden, bir arabanın arka difransiyelinden araklanmış dişlilerden ve yaylardan yapılma.
MİKSLERİN EFENDİSİ Bu arkadaşın odak noktası, eski otomobillerin benzin depolarındaki hava/yakıt oranını gösteren bir... gösterge. Kafası, buz kıracağı. Kolları, alüminyum bir bahçe aletinin ikiye bölünmesiyle yapılmış. Gövdesi, paslanmaz çelikten bir körük bağlantısı. Ayakları da, mobilya tekerleğinden.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
BUZMATİK 50'lerden kalma buz kırıcısı, bakelit kahvedanlık sapı, watt göstergesi, Brownie Hawkeye fotoğraf makinesi, iki motorsiklet kontrol kolu, aluminyum çubuklar ve iki tane mumluk.
10
WALTER (NAM-I DİĞER CİĞER) Walter'ın ayakları karburatör kapaklarından yapılma. Üstünde durduğu kaide, bir elektrik süpürgesinin motor kapağı.
TİKİ NANCY AŞÇI JULIA Yarım fincan somun, iki bisiklet freni, bir tutam da hurda alüminyumu karıştırın. 150 dereceye ısıtılmış fırında 35 dakika pişirin, taptaze Julia'nız servise hazır. Julia, antika bir abajur gölgeliği, daha yenice bir aplik ve kullanılmayan bir araba plakasından oluşuyor.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
11
KAMERA BÖCÜĞÜ SHUTTER BUG
KÜÇÜK BALERİN
Shutter Bug, 1953'den kalma Ansco Shur-Flash fotoğraf makinesinin, fıskiye tabanına eklenmesinden oluşuyor. Bacakları, 10 vitesli bisikletlerden çıkma frenler. Gözleri, İsveç köftesi yapmakta kullanılan bir alet.
SOSYETE ROBOTU PEARL İncileriyle, parlak alüminyum gece elbisesiyle Pearl, robot sosyetesine damgasını vuruyor.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
12
SARIKUYRUK Kamp fenerinden gövde, bobinden gözler ve buz maşasından kulaklarıyla, cana yakın bir robot. Sizin arkadaşınız olabilir. O zaman adını, kafanıza göre değiştirirsiniz.
ALÜMİNYUM FİL ELI SANDY Balık eti kızımız Sandy, son moda gözlüklerini de taktı, düştü plaj yoluna. Güneş kremine de gerek yok, zaten alüminyumdan yapılma. Bakır şapka da hediyesi!
Bu ufaklığın ilhamı, şu an kafasını oluşturan demliğin şeklinden geldi. Kulakları, çılbır tepsisinden yapılma. Dişleri de, fren kaldıracı.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
13
Hasan Yalçın hasan.yalcin@myk-medya.com
Robot kelimesi her ne kadar 1920’li yılların başında, Çekoslovak yazar Karel Čapek'in R.U.R isimli oyununda ortaya çıkmış olsa da bilinen anlamda, yani insanoğlunun kendi deneyimi ve bilgisi ile üretip ortaya çıkardığı bir mamul olarak beyaz perdede yer alması, Otto Ripert’in yönettiği 1916 yapımı altı bölümlük 401 dakika süren Homunculus isimli filme dayanır. Film teorik olarak Frankestein’ı andırmakta olsa da gerçek anlamda ilk robot 1927 yılında gösterime giren ve bir klasik haline gelen Fritz Lang’ın Metropolis filminin robot Maria'sıdır.
Sonraki yıllarda bilim-kurgu ve korku sinemasının gözden düştüğü dönemlerde beyaz perdede tek tük gözüken robotlar, 1950 yılında Isaac Asimov’un kült romanı I, Robot yayınlandıktan sonra daha bir rağbet görmeye başlar. 1951 yılında , geçtiğimiz aylarda yeniden çekilen The Day the Earth Stood Still (Dünyanın Durduğu Gün) filminde uzaylı Klaatu ile birlikte dünyamızı ziyaret eden Robot Gort, robotların artık sinema dünyasının vazgeçilmez ögelerinden biri olacağına dair en önemli ipucudur.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
Devam eden yıllar boyunca tek tük olsa da beyaz perdeden eksik olmayan robotlar ve yapay zeka hikayeleri 1968 yapımı Stanley Kubrick’in 2001:A Space Odyssey (2001: Bir Uzay Macerası) filmi ile sinema tarihine eşi benzeri görülmemiş bir kilometre taşı ekliyordu: HAL9000! Beyaz perdenin en 'arıza' yapay zekalarından biri olan HAL’ın astronot Dave Bowman ile gerçekleştirdiği küstahça diyalogları unutulmazlar arasına çoktan girmiştir bile. Sonraki yıllarda daha sonra yeniden değineceğimiz George Lucas’ın ilk uzun metrajlı filmi olan THX 1138’de karşımıza çıkan polis robotların ardından Michael Crichton imzalı 1973 yapımı West World (Batı Dünyası) Yul Brynner’ın enfes oyunculuğu ile robot kavramına yeni bir açılım getirmiştir. Zenginlerin eğlenmek için para vererek insansı robotları yok ettiği sentetik eğlence parkında kontrolden çıkan silahşor bir robotun hikayesini anlatan Batı Dünyası’nın Future World (Geleceğin Dünyası) isimli bir de devam filmi çekilmiştir. Bu filmler ile orta yaş kuşağının rüyalarına en az bir kere girmeyi
14
başaran 'deliren robotlar' teması ise ileri ki dönemlerde bilim-kurgu sinemasının önemli besin kaynaklarından biri olacaktır. Takvimler 1977 yılını gösterdiğinde bir George Lucas klasiği olan Star Wars (Yıldız Savaşları) filminin gösterime girmesi ile o güne kadar hayal edilen ve edilemeyen tüm robot kavramlarının üzerine yeni bir sayfa açılmıştır. Filmin başrol karakterlerinden sayılabilecek iki robot, R2D2 ve C3-PO beyaz perdede arz-ı endam eylemiş, böylelikle robotların sadece katil, kötü, psikopat ve zarar veren değil, işe yarayan, birbirleri arasında dostluk kurabilen üreticilerine sonsuz bağlılıkla hizmet eden mamuller olarak algınabilir hale gelmiştir.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
15
Alien (Yaratık) serisinde yer alan ana bilgisayar Anne ve deliren android Dash sonraki bölümlerde yer alan Bishop, Annalee Coll yine 80 döneminin ilk filmlerinden Saturn 3’te yer alan ve programlamak için başka bir insanın ense kökünden USB benzeri bir cihaz ile bağlanmak zorunda olduğu manyak robot Hector, iki jenerasyonu kaplayacak hikayesi ile sinema tarihinin en vahşi ve ölümsüz robotlarının sergilendiği Terminator (Yok Edici), Blade Runner (Bıçak Sırtı) ile hayatımıza giren 'Replicant' terimi, ve önceki örnekleri destekler ete kana bürünmüş insansı robotların yanı sıra, yarı insan yarı robot polisin hikayelerini ele alan Robocop, duygu sahibi bir robotun 200 yıllık süreçte insana dönüşme çabasını anlatan Bicentennial Man (Robot Adam) ve usta Kubrick tarafından başlanıp, Steven Spielberg tarafından tamamlanan, yapay zeka sahibi bir robotun 2000 yıla yayılan inanılmaz macerasını ele alarak robotik ve yapay zeka terimlerini beynimize yükleyen A.I. Artificial Intelligence (Yapay Zeka), Asimov klasiği I Robot’tan (Ben, Robot) yakın zamanda uyarlanan aynı isimli eseri, son 25 yılı kapsayan en önemli eserlerdir. Bu filmlerden bir çoğunda ele alınan tema, kendi yaratanına karşı çıkıp isyan eden ve Asimov’un ünlü 3 robot yasası ile çelişen robotlardır. Bunlara en önemli örneklerden biri şüphesiz dünya yönetimini ve insanlığı ele geçirerek sanal bir dünya yaratan süper robotların konu edildiği Matrix üçlemesi ile bir diğeri uzun soluklu bir tv dizisi olan ve yaratıcılarına karşı gelen robot ırk Cylonları konu alan Battlestar Galactica’dır. (Savaş Yıldızı Galactica) Saturn 3’ün aklını kaybeden robotu Hector da bu klasmanda kendine önemli bir yer edinir. Terminator (Yok Edici) serisinin robotlara hükmeden ve insan varlığını kendine düşman olarak gören ağ Skynet ise küresel bir robot isyanına sebep olan oluşum olarak tüm insanlığı yok etmek üzere kendini programlamıştır. Bu arada bir çizgi film uyarlaması olan Transformers ve robotlar da aşık olur fikrini perdeye taşıyan Pixar Yapımı Oscar ödüllü Wall-E (Vol-İ) izlenmesi gereken başlıca yapıtlardandır.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
16
İnsanlar ile dostça yaşayan sevgi dolu robotlar ile insanlığı yok etmeye çalışan katil robotlar arasındaki ikilem yaşana dursun, bu yılın sonlarına doğru vizyona girecek Surrogates isimli film bambaşka bir ikilemi ele alacak. Gelecekte insanların evlerinde oturarak kendi yerlerine replika robotlarını işe, alış verişe gönderdiğini anlatan çizgi roman uyarlaması, sözü geçen vekil robotlardan birinin öldürülmesi (yok edilmesi) gerçek cinayet sayılır mı, ikilemi üzerine kurgulanmış ilginç bir hikaye üzerine kurulu.
Robotların beyaz perde üzerindeki egemenliğini detaylı olarak ele almak istersek bir kaç sayfa değil bir kaç fasikül tutacağını göz önüne alırsak daha geniş fikir edinmeniz ve kendi kararlarınıza varmanız için yukarıdaki eserlerin mutlaka izlenmesi gerektiğini hatırlatalım.
Son olarak bir popüler bir müzik grubu olan Daft Punk’ın insan olma hasreti çeken iki robottan söz ettikleri sessiz filmi Electroma’nın altını çizmeden geçmek olmaz. 2007 yapımı filmde beyin kıvrımlarınızı çimdikleyecek bir çok öge mevcut.
Hal: - Bu konuşma artık herhangi bir amaca hizmet etmiyor Dave. Hoşçakal!
Yazıyı efsaneleşmiş bir Hal9000, Dave Bowman diyaloğu ile tamamlayalım! Dave: - Hal, seninle daha fazla tartışmayacağım! Kapıları aç!
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
1 2 3
17
Bir robot hiçbir şekilde insanoğluna zarar veremez veyâ pasif kalmak suretiyle zarar görmesine izin veremez. Bir robot kendisine insanlar tarafından verilen komutlara 1. kuralla çelişmediği sürece itaat etmek zorundadır. Bir robot 1. ve 2. kurallarla çelişmediği sürece kendi varlığını korumak zorundadır.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
18
KATİL ROBOTLAR TOP 5
1 3 5
Skynet Robotları ve T-800
Film Terminatör Tüm insanlığı düşman olarak gören Skynet’in komuta ettiği robotlar ve en ölümcül serisi T-800. İnsan görünümlü et ve kan ile kaplı, güçlü ve yenilmez. En önemli sözü Geri Döneceğim!
Hector
Film Saturn 3 İnsan beyni dokularına sahip, delirerek katile dönüşen robot. En önemli sözü Bip bip Diiiiiut!
2 4
Gunslinger (Silahşör)
Film West World (Batı Dünyası) Kontrolden çıkan eğlence amaçlı üretilmiş kovboy robot. En önemli sözü Çek silahını!
Hal 9000
Film 2001 A Space Odyssey (2001 Bir Uzay Macerası) Gizli görevi gereği yaratıcısına karşı çıkmayı ve yoketmeyi göze alabilen yapay zeka. En önemli sözü Dur Dave... Korkuyorum....
Nestor Class 5
Film I-Robot (Ben Robot) Yaratıcılarına karşı gelen isyankar, katil robot. En önemli sözü Onu ben öldürmedim!
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
röportaj
Robot ama gururlu Bilgisayar başından Dünya’yı
yönetebilecek kadar gücü olsa da alçak gönüllü kalarak şimdilik beyinlerimizi mıncıklamayı tercih eden Shaw-han
Lien; bildiğimiz adıyla “I am robot and proud” bey ile görüştük.
Vektörler, kodlar, sample’lar,
synth’ler arasından kalkıp üzerindeki kabloları da bir kenara atarak
karşımıza oturdu. Aklımıza estiği gibi sorduk, ekranın öteki tarafında bir
yandan oyun oynayıp bir yandan da bize cevap yetiştirdi.
Erdem Dilbaz erdem.dilbaz@muhteviyat.com
19 Son yıllarda elektronik müziği atağa geçiren birçok prodüktör var. Sen de kendi sesini yaratan prodüktörlerden birisin. Bulunduğun noktaya geliş sürecini anlatır mısın? 90’ların başında Warp Records, Rephlex ve Sublime gibi firmaların sıkı takipçisiydim. Körpecik bir çocukken böyle ilginç sesleri nasıl yarattıklarını çok merak ediyordum. Öte yandan, bilgisayar programcılığı üzerine eğitim alıyordum ve 'sesi bilgisayarda nasıl işlerim'in üzerine gittim. Birkaç yılımı bilgisayar ve müzik arasında elektronik bir bağ kurmaya ayırdım ve 2001 yılında İngiliz Catmobile Records’dan ilk kaydımı çıkarttım. Parçalarındaki sesler ve düzenlemeler dinleyicilere keyif veriyor. Fakat parçalar bitince üzülmüyor değiliz. Her zamanki gibi daha fazlasını istiyoruz. Yeni bir parça yaparken sen neler hissediyorsun? Parçalarımı gündelik hayatımdan kesitler olarak algılıyorum. Gün içinde bir ofiste çalışıyorum. Çalışırken ya da yolda yürürken kafamın içinde yeni bir parçanın seslerini duyuyorum. Eve döndüğümde bilgisayarımın başına oturup düşüncelerimi seslendirmek çok eğlenceli. İş ev arası geçirilen eğlenceli yaratım süreci bazen uzun sürebiliyor.
Bazı parçalarında melankoli bariz hissedilirken bazılarında ise iniş çıkışlar olarak karşımıza çıkıyor. Senin de iniş çıkışlarını parçalarından gözlemleyebiliyoruz desek çok mu ileri gitmiş oluruz? Herkesin iyi, kötü, mutlu ya da mutsuz hissettiği anlar vardır. Haliyle, hislerimin müziğime yansıması da kaçınılmaz oluyor. Bazı parçalarında gitar da çalıyorsun. Yeni çalışmalarında farklı enstrümanlar kullanmak istiyor musun peki? Kesinlikle, yeni ve farklı enstrümanlar beni her zaman heyecanlandırmıştır. Son çalışmamda davul, gitar, piyano, flüt, bas, klarnet ve saksafon kullanıyorum. Bu seslerle bir parça inşa etmek benim için gerçekten çok eğlenceli. Yeni parçam için ise sürprizlerim var; bir akordeon ve bir de mandolin kullanacağım. Umalım ki güzel bir bileşim olsun. Müzik yapmak için hangi ekipmanları kullanıyorsun? Bir de; şu senin kendine has “blip” sesini hangi ekipmandan çıkartıyorsun lütfen söyler misin? Kendi aramızda o kadar çok isim saymamıza rağmen o sesi hangi aleti kullanarak çıkarttığından emin olamadık. Bunu belki sır olarak saklamalıyım, ehehe. Genelde birçok klavye, elektronik piyanolar, Roland Alpha Juno ve Yamaha cs01, bazı synth yazılımları ve tabi yüzlerce sample kullanarak parçalarımı hazırlıyorum.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
röportaj
20
Gündelik hayatın nasıl geçiyor? Boş vakitlerini neyle doldurmayı tercih ediyorsun? Dediğim gibi, sabahları bir ofiste internet sitelerini okuma özürlü insanlar için yazılımlar tasarlıyorum. Şu sıralar video oyunlarının tasarımlarıyla ilgileniyorum. Müzik tabanlı yeni bir oyunun yazılımını bitirmek üzereyim. Bir de şehirdeki arkadaşlarımla çaldığım 5 farklı grup var. Zamanımın çoğunu stüdyoda arkadaşlarımla müzik yaparak geçiriyorum. Bilgisayar başında kafa patlatmak ve farklı kişilerle müzik yapmak; dinlediğiniz parçalarımın temelini oluşturuyor. Robot kelimesi senin için ne anlam ifade ediyor? Sen de bir robot musun? Birçok insan bu soruyu soruyor. Sanırım isim çok da anlamlı değil. 2000 yılında yaptığım ilk demoda kullandığım isimdi ve o günden beridir benimle geliyor. Açıklamak gerekirse; isim bir çeşit duyguyu anlatıyor. Bu duygu da benim hoşlandığım iyimserlik olgusundan besleniyor. Video oyunlarıyla aran nasıldır? Ne tip oyunlardan hoşlanıyorsun? İşte dediğim gibi, oyun tasarımı yapıyorum. İlk müzik temelli oyunumu da hazırlıyorum. Toronto’daki yetenekli programcı bir arkadaşım ile ortaklaşa yürüttüğümüz bir proje. Oyunlarda müziğin değişik kullanımlarına önem veriyorum. Şu anda yeni bir arayüzle oyun oynayarak müzik yapabileceğimiz bir yazılım üzerinde çalışıyorum.
En sevdiğim video oyununun adı da “Rez”. Tabi Loco Roco ve Lumines gibi yenilikçi bulduğum oyunlar da var. Müzik dinleme alışkanlığın nedir? Ne tarz müzik dinlersin ve müzikal gelişimde etkili olan en sevdiğim kişi ya da grupları öğrenebilir miyiz? Çok farklı tellerden çalan müzisyenleri dinliyorum. Özellikle de Toronto’da birlikte çaldığım yerel müzisyenlerden çok etkileniyorum. Bana harika gelen bir şey duyduğumda müziğimi geliştirmek istiyorum. Bak mesela şu linklere; bunlar beni etkileyen Toronto’lu gruplardan bir kaçı. www.myspace.com/deepdarkunited www.myspace.com/jimguthrie www.myspace.com/feuermusik Aa, bir de Tokyo’da çalarken tanıştığım Shugo Tokumaru adında çok nazik ve yetenekli bir müzisyen var. www.myspace.com/shugotokumaru
Hangi ülkelerde çaldın ve aklına kazınan, unutamadığın performansın hangisi oldu? Kuzey Amerika’da, Avrupa’da (Almanya, Avusturya, İngiltere ve İspanya) ve Japonya’nın hemen her yerinde çaldım. En unutulmaz gecemi ise Tokyo’da yaşadım. Tokyo Koyu’nda bir teknede verdiğim konser sırasında şehrin ışıklarına havai fişek gösterisi de eklenince büyülendim. Orada olup görmeliydin, inanılmazdı! Müzik dışında ilgilendiği sanat dalları var mı? Farklı disiplinlerde ürettiğin işlerini görebilir miyiz? Sanatın tüm dallarıyla ilgileniyorum. Grafik tasarım ve video olaylarına bayılıyorum. Fakat süper yetenekli değilim bu konularda. Albüm kapaklarımın tasarımını yapmaktan öteye geçmiyor tüm çabalarım.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
21
Merhaba robot kanka İşbu yazı, insanlarla sosyal ilişki kurması için imal edilmiş robotları konu almaktadır. İstikbalimize bakarak, mücrim gibi titreyelim arkadaşlar.
Elif Özkaya elif.ozkaya@myk-medya.com YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
22
TWEENBOT Yazıya, şeklen olsa da içerik olarak robot olmayan bu arkadaşla başlayalım, aradan çıksın. Tweenbot, Amerikan memleketinin New York Ünversitesi'nde okuyan Katie Kinser'ın “sosyal deney” şeysi. Tweenbot'un kendisi tahtadan yapılmış, tekerlekli, tek yönde giden ve üstüne takılı bayrakta ulaşması gereken nokta yazılı olan bir oyuncak. Yazılım, donanım, dijital, analog başka hiçbir şeyi yok. Bir de, günümüz gençliğinden olumlu tepki alan türde, basit çizilmiş, sevimli bir suratı var. Yani “robot” olarak adlandırılması için, deneyi yapan hanım kızımızın “Ay lav roğbats, deyar so kyuuuut!” kızı olması dışında herhangi bir sebep yok. Yani esasen vardır da, ben her şeye uyuz olan cadı karının tekiyim, laf çarpmazsam içim rahat etmiyor. Neyse. 'Robot' dediğin, kendi kendine iş görebilen bir makinedir. Katie, insanların bile yolunu zor bulduğu, birbirlerine yardım etmekten imtina ettiği bir şehirde, kendi kendine hareket etmekten aciz ve kayıp bir nesnenin nasıl tepkiler çekeceğini merak etmiş. Sonuç enteresan: Tweenbot, üstüne takılı bayrakta yönlendirilmesini kibar kibar rica ettiği noktaya ulaşmayı, her seferinde başarmış. Katie arkadaşımız da, aynı ülkede yaşadığı, hatta deneyi hep gittiği yerlerde yaptığını farz edersek, kendisiyle üç aşağı beş yukarı benzer hayatlara sahip insanların, sevimliliğe aynı tepkiyi vermesine pek şaşırmış. www.tweenbots.com
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
23 PARO Yaşlıların ve hastaların 'hayvan terapisi' görmeleri, yani dokunup severek rahatlamaları için, tabii ki Japonlar tarafından yapılmış robot kürklü fok yavrusu. Sese, dokunuşa, ışığa ve tutuluş şekline duyarlı. Sinirlenebiliyor, hoşlandığını belli edebiliyor ve kullanıcıların kendisine koyduğu farklı isimleri tanıyabiliyor. Şarjı da emzik şeklinde falan, of, komple vıcık sevimlilik. Kendisi bir de sağlammış, insanlar rahatça mıncıklayabilsin diye. Tabii Japonlar Japon oldukları için, hayvan terapisinde kedi, köpek, kobay, tavşan gibi alakasız şeyler yerine, içi çelik dolu, kesik kesik hareket eden bir makine kullanmalarının mantığını sorgulamıyoruz. Neyse canım, Kanadalı avcılar gerçek kürk foklarının soyunu kafalarını eze eze tüketince, bunlarla idare edebiliriz en azından (iğneleme). www.youtube.com/watch?v=b1HbBqZrpe8
ACE ACE (Autonomous City Explorer – Özerk Şehir Kaşifi), Münih Üniversitesi araştırmacılarının yol bulan robotu. ACE, bayağı bildiğiniz gerçek robot; mekaniği, yazılımı ve 'söylediklerine' uygun hareket eden bir ağız animasyonunun görüntülendiği ekranı var. İnsanların yanına salına salına sinsice; ürkütüp kaçırmayacak yumuşak hareketlerle sokulup, “Bana söyler misiniz, nasıl gidilir Susam Sokağı'na?” diye soruyor. Susam Sokağı'nda robotların dünyayı ele geçirip insan ırkını köleleştirme planları yaptıkları gizli karargâhının bulunduğundan haberdar olmayan saf arkadaşlar da, robota gitmesi gereken yönü koluyla işaret ediyor. ACE'in özelliği de bu zaten: Yazılımı, insanları dik duruşları ve yuvarlak yüzlerinden tespit edip, yanlarına gidebilmesini sağlıyor. Yardımsever saf, ACE'in ekranına dokunup, gitmesi gereken yönü gösteriyor. Kameralar, insanın duruşunu analiz ediyor, haritalıyor ve bir yön bilgisi elde ediyor. Tabii, dokunmatik ekrandan rota önerileri de verilebiliyor. Bir sabah kapınızda tepeden tırnağa silahlı, zırhlı robotlar bulursanız, hesabını Münih Üniversitesi araştırmacılarından sorun. www.newscientist.com/article/dn17124-lost-robot-crosses-c ity-by-asking-directions.html?DCMP=OTC-rss&nsref=robots
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
24
SAYA Çocukların kişiliklerinin oluştuğu, sosyal zekalarının şekillendiği, bir nevi 'insan olmayı' öğrendikleri ilkokul yıllarında bir robottan ders almaları, tanımı az kanırtacak olursam 'insan olmayı bir robottan öğrenmeleri' diye bir ihtimal var. Bu da, Japonya'da Saya isimli 'robot öğretmen' sayesinde gerçekleşecek ve olumsuz etkilenmeye, travma geçirmeye, arızalı gelişmeye bahane arayan bir ırk olarak mutluluktan şeyimiz tavana vuracak. Saya, yaşlanan Japon milletinde, iş görecek yeterince genç kalmayacağı (ancak her nasılsa, insan öğretmenlere fazla gelecek kadar ilkokul öğrencisi olacağı) günler için geliştirilmiş. Görenin dört günlük yola kaçtığı o 'gerçekçi', ama gerçek bir insana ait olmadığı için gerçek olamayacak kadar korkunç görünen kauçuk suratlardan birine sahip olan Saya, bu suratla öfke ve onaylama gibi duyguları ifade edebiliyor. Ayrıca yoklama alıp ödev verebiliyor ve birkaç yabancı dil konuşuyor. Peki, 20 tane çok sıkılmış veledin azmasını engelleyebiliyor mu? Engelleyemiyor. O veletler bunun tepesine çıkıp parça parça etmezler mi? Ederler. Ellerine sağlık. www.youtube.com/watch?v=L4z3cs4Ocug
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
25
iyi aile robotları
WAKAMARU İspikçi bakıcı robot. 'Sağlık durumunu gözlemliyoruz, fenalaşırsan anında müdahale ederiz,' bahanesiyle, nine veya dedeleri üstündeki kamerayla kaydedip, paso doktorlara afişe ediyor. Gerekirse ilaç almayı hatırlatıp, ambulans ve doktor çağırabiliyor. Fiyatı 8300 dolar ve son 5 yıldır ciddi ciddi satışta.
Saya'ya ve robot foka kıyasla, bunlar daha
mantıklı. Yine Japonya'da yaşlıların çoğalması,
buna bağlı olarak onlara ücretle de olsa hizmet edecek gençlerin azalmasının ortaya çıkardığı
çözüm arayışı, 'Hacı hizmet robotu işine girelim, büyük indiririz yeminle,' içerikli bir sektör oluşturmuş. İşte bu yüzden Japonya bir robot
cenneti ve ha bire şu robotu, bu robotu yapıp duruyorlar.
Piyasası hazır olduğu için, her gün yeni bir
hizmet robotu çıkıyor. Bir de bu şeyleri yapması zor yani, ona rağmen. Hepsini kataloglayacak halim olmadığı için, üç-beş (üç) örnek verip geçeceğim:
TWENDY-ONE Bu arkadaş, elinde kahvaltı tepsisiyle bir alay resmi olduğu ve yer yer kendisinden dişil zamirlerle bahsedildiği için, bende bir 'hanım hanımcık robot' intibası bırakıyor. Kaldı ki 'Wendy' diye bir 'abla' modeli varmış, ya, ya... Neyse, Twendy-One'ın olayı, bir insanı rahatça kaldırabilecek kadar güçlü, buna rağmen kızarmış ekmeği ezmeden alıp sepete koyabilecek kadar hassas el ve kollara sahip olması. 2015'de piyasaya çıkıyor, 200 bin dolar bayılabilecek herkesin kızarmış ekmeğine tereyağ sürmeye hazır.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
26 MAMORU-KUN Bu da torun sevgisinden sömürerek yer edinme kurnazlığına yatmış, insanvari, minik bir robot. Ama en azından insanı takip edemiyor, masaüstü model bir arkadaşımız kendisi. İşlevi, kayıp eşyaları bulmak. Kendisine tanıtılan eşyaları ezberliyor ve yaşlı teyzeler, amcalar “Gözlüğüm nerede yahu,” diye aranmaya çıktığı vakit, koluyla işaret edip “İşte şurada dedeciğim!” diye Sezercik replikleri atıyor (Mamoru-kun da “Mamorucuk” demek zaten, vay ki ne vay.).
Ancak işin ironik yanı şu: Yaşlı Japonlar, kendilerine kaliteli bir emeklilik yaşamı vadeden bu silikon dolgulu, plastik kaplı dost namzetlerine pek rağbet etmiyor. Zira kendileri 'Japon'dan önce 'yaşlı' ve bu kadar teknolojik zımbırtıları karışık buluyor, pratik olmadıklarını düşünüyorlar. Patlasın!
Bunun bir de ev işlerine bakan, daha irice ve mobil bir 'ağabey' modeli var. Lüzum duyulursa, Mamorucan “Ağabey şunun terliklerini getiriversene, göremiyor, göremediği için gözlüğünü sordu, o da boynunda asılı, gösteriyorum anlamıyor, içim tükendi yemin ediyorum,” diye ağabey robota haber veriyor. O da “Sık dişini Mamo, yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişken sakın renk verme,” diye tıslayıp, bulunan nesneyi getiriyor.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
moda
27
FRANZ STEINER 1986 Almanya doğumlu. Alman Film Okulu'ndan mezun oldum. 2004 yılında Designstudio Blutsbrueder'i kurdum. Çalışmalarımın çoğu CGI (Computer Generated Image) yöntemine odaklı fotoğraflardan oluşuyor. Moda dergileri ve markaları için çalışıyoruz. Amerika'dan gelen yoğun talep sebebiyle 2007 yılında NewYork ofisimizi de açtık.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
moda
28
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
moda
29
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
moda
30
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
moda
31
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
32
Robot dediğin de senin, benim gibi bir insan İnsanoğlu bilinçaltında teknolojiye korkuyla karışık bir meydan okumayla yıllarını geçirdi. Bugün bilgisayar ve internete yüklenen şüpheci, küçümseyici, suçlayıcı hatta yeri geldiğinde aşağılayıcı tavır tarihin her döneminde, her emsali için yaşandı. Elektriği düşünelim. Yaygınlaşmaya çalıştığı dönemlerde en büyük korku kaynağıydı. Avrupa'da tam çevirisiyle 'şeytan icadı' olarak adlandırılmıştı. Elektriğin sağladığı ışık öylesine mucizevi bir şeydi ki Fransızlar gece baskınlarıyla iflahlarını kesen Almanlara karşı ışıkla zafer kazandılar. 17. yüzyılın en korkunç fantezisi Frankenstein'ın bile elektrikle hayat bulduğunu hatırlayalım. Zamanla gündelik hayatı kolaylaştırıp iş yükünü sırtlanmaya başladıktan sonra; yani 20. yüzyılda insanların sahip olmak için sıraya beklediği bir 'nimet' haline geldi. Oysa elektrik bu
M. Serdar Kuzuloğlu mserdark@myk-medya.com
geçen zamanda ne varlığında, ne sunduğunda ne de yeteneklerinde bir değişikliğe uğramamıştı. Robot dediğimiz şey önünde sonunda bir makine de olsa, hiçbir zaman bir makinenin ne zaman robot sınıfına girdiğine dair net bir tanım olmadı. Edebiyat ve sinemada işler kolaydı. Robotlar mükemmel tasarımlı insan suretinin çirkin birer kopyasıydı. Hantal ama güçlü, ruhsuz ama akıllıydılar. Ve ne ilginçtir; genelde kötüydüler. İsyan ederler, hak ararlardı. Bizimle bir teması varsa ya işgal ya da imha içindi... İnsanoğlu hepsini çözdü neyse ki. İsmi kimi zaman Bakırbaş, kimi zaman Terminator oldu ama hiçbiri insan zekasından kaçamadı. O insan zekası ki, tanımlara sığmayan türdendir. Haydi hatırlayalım:
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
33
“5 milyar yıl önce ışın ve enerjiden madde haline gelen dünyamız galaksi çağında lazer ışınlarının etkisiyle toz bulutları haline gelip parçalanmaktadır. Bu düşman kimdi? Hangi galaksideydi? Bütün dünyalılar bu tehlikeye karşı tek bir silah kullandılar. insan beyin gücü ve iradesiyle birleştirilmiş bir tabakayla karşı koymaya başladılar. İnsan beyin moleküllerinin sıkıştırılmasıyla oluşturulan bir tabaka dünyayı koruyordu. Dünya her saldırı karşısında toz bulutu haline gelmekte, önündeki koruyucu kalkanın arkasına sığınmaktaydı. Bu kalkanı delecek tek güç insan beyni ve iradesiyle yaratılacak bir silahtı. Ama gerçekte galakside bulunan dünya düşmanları silahları ne kadar güçlü olursa olsun, beyinleri yoktu. Dünya ve insanın değeri sonsuzlukta en büyük silahtı.” (Dünyayı Kurtaran Adam / 1982) İşte sonsuzlukta dahi kendine yer bulan insan değeri ve beyni teknoloji ve makinelerle olan ilişkisinde köleleşiyor mu, efendiliğini mi pekiştiriyor bir türlü kestiremediği için bocalayıp durdu. Robot konusuna dönersek; otomasyon makinelerini saymazsak bugün robot dediğimizde aklımıza gelen şeyin ilk örneği 1961 yılında üretilen Unimate adlı örnekti. ABD'li otomobil üreticisi General Motors'un montaj hattında çalışan otomatik bir koldu. Çok iş görmesi iyiydi ama o kadar hassastı ki neredeyse havadan bile nem kapıyordu. İnsanlık bugüne dek sahip olduğu hemen her şeyi teknolojiye borçlu olduğunu bildiği ve dünya tarihinde teknolojinin bireylerin en çok hizmetine girdiği dönemde hala robotlar karanlık işlerin objeleri. Muhtemelen çok uzun bir süre daha böyle kalmaya devam edecek. Benim en çok ilgimi çeken şeyse robotların tasarım formları. Türkiye'yi ziyaret eden ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' şarkısını söyleyen Asimo'yu düşünün. Türk sanat müziği icra eden ilk robot olmanın yanısıra geliştiricilerinin sürekli insanileştirmeye çalıştığı bir yaratık aslında. En büyük hedefi bir insanın yapabileceği her şeyi yapmak. Milyonlarca dolarlık bütçesine rağmen 1,30 boylu, 54 kilolu bu sevimli aletin 40 dakika yeten piliyle şu an yapabildikleri hareket eden cisimleri algılama, mimikleri seçebilme ve tepki verme, bulunduğu ortamı tanıyabilme, sesleri ve yüzleri ayırd edebilme.
Yani insanlığın en gelişmiş 'insansı' robotu henüz yürümeyi yeni öğrenen bir bebek seviyesinde. Ama fütürologlar dünyasının önemli isimlerinden Ray Kurzweil geleceğe dair ümitlerini hiç bozmuyor. YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı 1999'da yazdığı The Age of Spiritual Machines adlı kitabında Kurzweil, 2019-2099 yılları arasındaki öngördüğü uzun kronolojide konumuzla ilgili kesitler şöyle:
2019
1000 dolarlık bilgisayarlar insan beyni gücüne erişiyor. Bilgi alım ve iş dünyasına yönelik işlemlerin çoğunu insani simülasyonlar gerçekleştiriyor. Bilgisayarlar çok farklı formlarda hayatımıza giriyor ve herkesin farklı amaçlar için birden çok bilgisayarı oluyor. Öğretmenlerin tamamının yerini bilgisayar sistemleri alıyor. Görmeyen, duymayan insanlar için makine-organlar göz, kulak oluyor. Ev tipi robotlar ekonomik fiyatlara geriliyor ev yaygınlaşıyor. Sanal / robot sanatçılar doğuyor. (önemli bir tespit)
2029
1000 dolarlık bilgisayar insan beyninin 1000 katı güce ulaşıyor. Hesaplama işlemlerinin tamamı bilgisayarlarca yapılıyor. İnsan beynine yönelik ters mühendislik çalışmaları başarıyla tamamlanıyor. Bilgisayarlar insan yardımı olmadan her şeyi öğrenebilir hale geliyor. Sanat, edebiyat, tarih gibi alanlarda otorite oluyorlar. Beyne takılan protezlerle sanal gerçeklikler mümkün oluyor.
2072
Nano mühendislikten sonra pico mühendislik başlıyor. Yani metrenin trilyonda biri ölçeğinde teknoloji, aletler, makineler mümkün hale geliyor.
2099
İnsan beyninin ters mühendislik çalışmaları tamamen bitiyor ve beynin nasıl çalıştığı ortaya çıkıyor.
34 Yani özetinde bugün robot dediğimiz şey saygın fütürologlara göre kendi ırkımızın gelecekteki formundan başka bir şey değil. Aslında bu bizi en başa; 'robot' teriminin mucidi Çek yazar Karel Capek'e götürüyor. 1920 tarihli romanında yapay insanlar üreten fabrikanın mamullerine 'robot' ismini koymuştu. Robotlaşan insanoğlu narin, nazenin, zor büyüyen, geç öğrenen, kolay unutan, çabuk yorulan, hastalıklardan kırılan bedeniyle vedalaşacak. Hasta olmayacağız, sakat kalmayacağız, erken / zamansız ölmeyeceğiz, yıllarca okullarda dirsek çürütmeyeceğiz, cehalet azalacak, yaşam kalitemiz artacak, farklı zevklere yöneleceğiz. Hırs ve ihtiraslarımız, hasretlerimiz yok olacak zira pek çok şeyi sanal olarak yaşayıp tatmin olabileceğiz... Nasıl ama? Faşist bir iktidarın vaatleri gibi, değil mi? Aklıma bize 'Alacakaranlık Kuşağı' olarak çevrilen The Twilight Zone isimli serinin 'Number 12 Looks Just Like You' adlı radyo tiyatrolarından biri geldi. Bu seride tam da yukarıda anlatıldığı gibi hiçbir acı vermeden modifiye edilen insanlar işlenir. İnsanlar kataloglardan rakamlarla ifade edilen hazır modeller seçerek o bedene 'bürünür'. Çirkin, sakat, şekilsiz insan kalmaz. Gel gelelim, mutluluğun sırrı bu değildir... Robotlara son defa dönersek; daha az emekle daha çok ve ucuza üretme; dolayısıyla daha ucuza erişme, aynı paraya daha çok tüketme derdinde olan ve bu yüzden giderek daha tembelleşen, zihnen sıradanlaşan insanlığın makinelerden başka sığınacak limanı yok gibi. Mesele onlarla ilişkimizi düzenleyen 'şeylerin' hangi tarafça ve hangi taraf için düzenleneceği...
Bilgisayarların insan beyninden hiçbir farkı kalmıyor. Bilgisayar ve insanlar zihnen ve fiziken birleşiyor. Sibernetik beyinler doğuyor. Yapay zeka dünyada önemli bir nüfusa ulaşıyor. Organik insanlar azınlık durumuna düşüyor ve korumaya alınıyor. Bilgiyi öğrenme (beyne yükleme) süresi kısaldığından insanlık icat ve keşiflerde hız kazanıyor. Bilgisayar virüsleri her zamankinden daha tehlikeli hale geliyor. YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
3in1: Robotlar, lomolar, vintage Bu yazı yazılırken hiçbir robota, lomo’ya, vintage (vintıc) ürüne, kadına ve erkeğe zarar
verilmemiştir. Yazıda bahsi geçen karakterler gerçektir. İsimler ise tamamen atmasyon kombinasyonlardır.
Erdem Dilbaz erdem.dilbaz@muhteviyat.com
35 Son birkaç yıldır inanılmaz bir üçlüyle karşılaşıyorum. Çeşitliliği ve deneyselliğe açık yapısı ile piyasayı sallayan Lomo’lar, sevimli robotlar ve ikinci el piyasasının gelişimiyle eski usül giyim tarzı vintıc kıyafetler. Bu bahsi geçenler arasındaki bağlantıyı ben kuramıyorum. Ama genelde üçünün birden ve sıklıkla kadınlar tarafından sevildiğini gözlemledim. Tabi bilimsel bir çıkarım yok ortada. Tamamıyla kişisel takip ve sohbetlerden hasarlı datalar var. Kişisel odun performansımla kadınların bu üçlüde neden buluştukları hakkında bir fikir sahibi olmaya çalıştım. Birazdan detaylıca okuyacağınız hiç bir genellemeye haiz olamayacak araştırmamda izlediğim yöntem; aslında süper bir tasarım sergisi olsa hepsini aynı yerde bir arada görebileceğiniz kadınlarla yaptığım yüzeysel görüşmelerden oluşuyor. Farklı yaş ve ekonomik gruptan 4 kilit kişiyle konuştum. Kişisel çalışmalarından zekalarının tespitlerine güvendiğim bu kadınların beni tatmin edecek cevaplar vereceklerini öngördüm. Önümü gördüm (feat. mahsun kırmızıgül).
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
AY LAV ROBOT!
36
Benim için karmaşık olan bu estetik yaklaşımı anlama isteğim ise temelde robotlara olan sevginin nereden geldiğini anlamaya çalışmaktır. Yıllardır robotlar var, tamam. Neden son birkaç yılda bu kadar popüler oldular? Daha önce sevimli değil miydi bu yaratımlar? Neden robotları seviyorsunuz? Şeklini mi seviyorsunuz yoksa devrimsel işçi kavgalarının hezimetini taşıyan tarihlerini mi? Pozitronik beyin salatası yediniz mi hiç? Robot fanatiği olmak için robotun sadece sevimli olması yeter mi? Kendime de soruyorum; illa teknik bir açıklaması olmalı mı robotları sevmenin? Muhafazakar robotseviciyim sanırım.
Çok lomojenik bir yüzüm var.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
37
Lomo dünyasında 3-4 kare fotoğrafım vardır başkalarınca çekilen, o yüzden nasıl bir kültüre hizmet ediyorlar detaylıca bilemiyorum. Çevremde aktif Lomo kullanıcılarının hemen hepsi kızlardan oluşan bir klan. Dikkat ettiğim başka bir özellik de bu kızların hepsi 'sevimli'. Lomo kullanmak kadınları sevimli mi yapıyor acaba? Tasarımın etkisi insanın hayata bakışını bu kadar değiştirebiliyor mu? Öte yandan anane fistanı ile film noir tarzı kostümler arasında gidip gelsem de 'hepsi vintıc bunların' der, kombinasyonlarını algılayamayabilirim. Kafamda kuyruksuz soru işareti olan bu yaklaşımları basit 3 soruda zorlu 4 kişiye sordum. Sorular belli; 1.Robotları seviyor musun? Neden? 2.Lomo’ları seviyor musun? Neden?
3.Vintage ürünleri seviyor musun? Neden? Cevaplar da şu şekilde geldi. Buyurun, hep birlikte izliyoruz.
HAZ YOLMAZ
GÖZEM ETİZ
1. Evet. Çünkü akıllılar ve bizi, bizim yarattığımız akıllarıyla yenebilecek kadar güçlüler. Bazen de şirinler. Pembe olduklarında, miyavladıklarında falan... Malum robotto neko.
1. İdealde hem insanlara hem de kendine zarar vermemeye çalışan bir tür. Suratlarındaki kalıp ifade hoşuma gidiyor, mimiksizlik samimi geliyor bana.
2. Evet. Çünkü üşengeç ama yetenekli fotoğrafçıların özgüvenlerini şişiriyor. Çünkü oyuncak gibi. 3. Evet. Çünkü eski ama yeni. Ama robot değil. Vintage robotları da severim. Vintage kameraları da. (Kilit bağı seziyor ama isimlendiremiyor, yazar notu.) Aslında bu üç sorunun hepsini kapsayan tek bir soru yazılabilirmiş. Ne enteresan anket.
2. 6 adet Lomom var. İnsanlar sadece deneysel fotoğraf çekilebildiğini sanıyor ama eğer kafanda bir kare varsa ve Lomo'nla aran iyiyse, Photoshop'a gerek kalmadan istediğin kareyi çekebilirsin. Karanlık odam da var, filmlerle uğraşmak hoşuma gidiyor. 3. Eski ama yeni, şirin ama zarif gözüküyorlar. Dokularnı seviyorum, vücuda oturuş şekillerini, pililerini. Kombinasyonuna bağlı olmak üzere tabii. YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
38
1.Robotları seviyor musun? Neden?
SİREN TÜNAYDIN
3.Vintage ürünleri seviyor musun? Neden?
2. Lomo'yu çok seviyorum filtreleri çok hoşuma gidiyor.
1. Robotları sevmiyorum çünkü sevmediğim birileri çok severdi robotları. (Bu cevap yaktı beynimi, yazar notu.)
2.Lomo’ları seviyor musun? Neden?
3. Vintage ürünleri seviyorum çünkü hep eski birisi olmak isterdim, eskide yaşamak. Demek ki herkesin kendince bir nedeni varmış yazar bey. Şşşt... Artık bunları düşünüp de gecenin büyüsünü bozmayalım.
ASLI CEDAY 1. Hareket halindeki her organizma beni cezbetmiştir. Anneanne bahçesindeki 'küsen çiçek' le geçirdiğim zamanlardan bu yana sanırım. Zamanla şehir yaşamına dönünce elimdeki şekeri yapan mekanizmadan, çamaşır makinesine kadar zincirleme giden bir düzenle karşılaştığımdaki şaşkınlığım henüz geçmedi. İnsan, insan'ın üretimi olan her kullanıma açık materyale çok daha şaşırıyor aslında. Diğer yandan,sistematik bir biçimde ilerleyen uluslararası bir röntgencilik durumu söz konusu ki bu korkutucu. Artık nüfus kağıdında yazandan çok daha fazlasını bilebiliyor olmaları, Google aramalarına dair reklamlar gösterilmesi vs.
Bunun sonunun çok açık ve net bir tablosu var elimizde ve her zamanki gibi piyasada şirin halleriyle kendini gösteriyor. Tıpkı seksenlerden bu yana alıştıra alıştıra önümüze koyup hala muamma olan robot-laş-ma hareketleri gibi. 2. Mükemmelleştirilmiş olana ilgi duyan zihniyet kısmen itici gelmiştir bana hep. Ben karakteristik olanın alt metninde pürüzleri olmasını ararım bir şekilde. Fotoğraf'a gelince, hafif küf kokusu olmalı renklerin, eğer beni imgelemlere sürükleyen bir kareyse. Lomo ise defolu ürün olarak ortaya çıkmasıyla hali hazırda cezbedici. Verdiği sonuç, yapım aşamasında düşünmeden oluşturduğunuz rastgele kareler... Ben düşüncelerden biraz olsun sıyrılabildiğim her ana mekan kaygısı taşımadan tatil etiketi yapıştırıyorum.
Çek-At makineler ve Lomo'nun cazibesi de buradan kaynaklanıyor. Teknik kaygı taşımadan kendi defolu imgelemlerime erişebiliyorum. 3. Bu bahsettiğim anneanne bahçesinde, 50'lerden kalma entarileri ve topuklularını kuşanmak suretiyle, büyük gözlükleri el kadar yüzüme takıp assolistçilik oynayarak hayallere dalıyordum. Star Trek'ten fırlamışcasına uzay kostümleriyle dolaşan birini görecek olursam nasıl severim! Kendini daha eskilerde bulan ve yaşayan 'vintage sever'ler de çok lezizdir. Fakat sanırım ben hiçbiri değilim.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
39
EDEBİYATIN ROBOTLARININ KIÇI BAŞI OYNAMAZ Edebiyatta yaratılan robotların bir amacı vardır: Bu amaç insani değerlerden
uzaklaşmanın, mekanikleşmenin ve hatta
sevgisizliğin metaforudur. Edebiyattaki robotlar lazer atmaz, uçup kaçmaz, kısacası kıçı başı oynamaz.
Serhat Ayan serhat@ayan.org
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
40
Her ne kadar robotlar 20. yüzyıla atfedilen, geçen yüzyıl içinde tartışılan bir kavram gibi gözükse de edebiyat bunun tam tersini bize kanıtlamaktadır. Matematiğin icat edildiği devirlerde başta tiyatro olmak üzere birçok yazım alanında robot kavramının olanca ağırlığıyla geçtiği göze çarpmaktadır. Homeros’un İlyada’sında milattan önce 800 yıllarında robot kavramına çağrışımlar yapıldığı göze çarpmaktadır. Her ne kadar Zeus ya da Herkül gibi bir esas oğlan robot olarak tasvir edilmese de bakıldığında altından yapılmış nedimeler vardır ve aynı bugün düşünüldüğü gibi insanların onlara verdiği işleri yaparlar. Bunun yanında yine Homeros, Talos adı verilen bronz bir devden bahseder. Bu dev bir hediyedir ve yine bir şeyleri yapması kolaylaştırması için tasarlanmıştır. Kuzey Avrupa efsanelerine baktığımızda karşımıza yine o dönemlerin popüler kavramlarından biri olan altından yapılmış kadın robotlar çıkmaktadır. Yahudi efsanelerinde ise adını bildiğinizi düşündüğüm, ama nereden bildiğinizi çıkaramadığınıza emin olduğum Golem kavramı ortaya çıkar: Golem, kilden canlandırılmış bir adamdır ve birçok yönüyle robot çağrışımı yapmaktadır. Zaman ilerledikçe insanlar robot kavramını sevmiş, ama henüz gelişmemiş teknolojilerin onlara tanım izni bile vermemesi olayına takılmışlardır: Bizim dev ve cüceleriyle tanıdığımız aslında inanılmaz bir satir ve politik roman olan Güliver’in gezileri içinde bazı Türkçe çevirilerde “mekanizma” olarak adlandırılan “The Engine” ortaya çıkar. Bu aslında yarı bilgisayar, yarı robot bir “şeydir”. 1700’lü yıllarda yazılmış olması, Jonathan Swift’in dehasını bir kez daha ortaya koyar. 1800’lü yıllarda aslında hiç de o gözle bakmadığımız bir robot çıkar edebiyat dünyasında: Bunun yaratıcısı Mary Shelly, eserin adı Frankenstein’dır. Tüm robotların metal ve vidalardan meydana gelmesi gerektiği konusundaki ön yargılarınızı bir kenara bırakırsanız Shelly aslında cidden robot icat etmiş, hatta robotun enerji kaynağını ve ham maddesini de tanımlamıştır. 1900’lü yılların başında Frank Baum daha sonra bizim filmiyle farklı dünyalara yelken açacağımız Oz Büyücüsü’nü yazar. Bu romanın içinde teneke adam vardır ve bildiğimiz robottur aslında. Duyguları göreli alınmıştır, sadece verilen işleri (örneğin odun kesme) yapar. Oz büyücüsüne gitme sebebi kalp bulmak, duygu sahibi olmaktır. YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
41 Dönemin edebiyatında Türk yazarların parmağının hiç olmadığını düşünmek yanlış olacaktır. Reşat Nuri Güntekin, Türk edebiyat dünyasına sadece yazım üslubu olarak değil fikirleriyle de önemli katkılarda bulunmuştur. Bu fikri katkılardan biri de robot kavramıdır. Bir Kadın Düşmanı isimli romanında Homongolos diye bir kavram geçmektedir. Bu kavram neresinden bakarsanız bakın bir robot tasviridir. Kadın sevmez, duygusuzdur. Zaten kelime, kökeni itibarıyla Homonculus kelimesinden gelmektedir. Homonculus da simyacılar tarafından sperm, kan ve gizli ilimlerle icat edilmiş kişilerdir. Uşaktırlar ve belli görevleri vardır. Türk edebiyatının bu trendi yakalaması enteresandır. 1920 yılında bir tiyatro eserinde Robot kelimesi ilk kez resmi olarak kullanılır. Bu oyunda robot işçilerden bahsedilmektedir. Tiyatro oyunun yazarı Karel Capek, robot kelimesinin yaracısının kardeşi Josef olduğunu söylemiştir. Yalansa da günahı boynunadır. Sonra Isaac Asimov gelmiştir. 1940 – 1950 yılları arasında yazdığı öykülerin derlendiği “Ben Robot” kitabı tüm dünyada yepyeni bir bakış açısının kapılarını açmıştır. Çünkü Asimov diğer yazarlar gibi lazer kılıcı vs gibi şeyler uydurup kenara geçmemiş, işin felsefesini kurmuş hatta bu felsefenin eksik kalan yönlerini geliştirerek yeni boyutlar kazandırmıştır. Bakıldığında Asimov robot işte uçuyor kaçıyor diyerek konuyu kapatabilecekken ve hikayeleri o haliyle de gayet iyiyken o yasalar yazmıştır robotlara. Asimov olayın kurallarını, anayasasını yazdıktan sonra yazarların işi oldukça zorlaşmıştır. Bunun içine yaratıcılık katmak daha da zor hale gelmiştir. Ama deha sınır tanımaz. Bizim sinemalardan Blade Runner adıyla bildiğimiz aslı bilim kurgunun en acayip dehalarından biri olan Philip K. Dick tarafından yazılmış Do Androids Dream of Electronic Sheep romanı olayı bambaşka bir düzleme taşımıştır: O zamana kadar insan olmaya çalışan robot kavramının yerini zaten insan olan ama insanlar tarafından robot olmaya zorlanan mekanizmalar almıştır. Konu muhteşemdir. Yazım dili eşsizdir. Filmi süperdir ancak romanın keyfinin yarısını bile “gerçek okura” veremez…
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
42
Yine edebiyattan sinemaya yatay geçişle ülkemizde tanınır bilinir hale gelen Ira Levin’in The Stepford Wives insanların robotları nasıl idealize edebileceğinin çok önemli bir göstergesidir. Bir anlamıyla uçuk, bir anlamıyla komiktir. Ama kesinlikle edebiyatta robotlara getirilmiş en farklı bakış açılarından biridir. Ancak farklı bakış açısı deyince Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni kesinlikle anmadan geçmemek gerekir. Bu romanın içinde Douglas Adams belki de yaratılmış en komik robotu, paranoid-android’i yazım dünyasına kazandırmıştır. İnsanın yerine robot koyma sebeplerinin başında gelen insani duyguların en kötüsünü, depresifiliği robota giydiren Adams, inanılmaz bir tezat yaratmış, bunu da kitaplarının içinde mükemmel bir şekilde kullanmıştır. Belki de robotların en iyi hicivlerinden biridir paranoid-android… Film dünyasında robotlar görsellik katar. İnsanların yapamayacağı şeyler sağlar. Süper kahramanların her zaman arayıp da bulamadığı “denk” düşmanlar olurlar. Ama edebiyatta böyle değildir. Edebiyatta insanlara yüklenemeyecek kavramları sırtlanır robotlar. Duygusuzluğu, yalnızlığı, mekanikliği taşırlar ve hep değişme çabasını yansıtırlar. Bir yönleriyle gelecektir, moderndir robotlar ama diğer yüzüyle de modernizmin getirdiği tüm kötülüklerin tezahürüdür. Robotları edebiyattan izlemeye devam edin.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
43
Ne kadın, ne erkek, en sevdiğim robot vokal İnsanın robotlar konusundaki takıntısı, dünya müziğini de fena halde
etkilemiştir. Kraftwerk, Roger Troutman, Peter Frampton, Kanye West gibi önde
gelen müzisyenler tarafından sıklıkça
kullanılan sentetik vokaller, bugün pop dünyasının da vazgeçemediği bir klişe haline dönüşmeye yüz tutmuştur bile.
Peki, nereden çıktı bu sesimizi robot haline dönüştürme fikri? Robot vokal yapmak için nasıl bir teknoloji
gereksinimi vardı ve zaman içerisinde nasıl bir yol izledi. Hepsi ve daha fazlası için okumaya devam.
Elif Demirci elif.demirci@muhteviyat.com YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
44
İlk sentetik ses aygıtı Bell Telefon Laboratuvarı tarafından New York Dünya Fuar'ında tanıtılır. The Voder adını verdikleri aygıtın çalışma prensibi, radyo dalgaları ve hava salınım cihazı kullanarak konuşma benzeri sesler üretmesine dayanıyor. Radyo lambası dinamik sesli harfleri üretirken, hava salınım ünitesi ise ıslık benzeri bir sesi oluşturur. Bu iki sistemin birlikteliğiyle, dikkatli birçok dinleyicinin algılayabildiği temiz bir konuşma sesi ortaya çıkar. Kısacası dünya üzerinde robot sesini çıkarabilen ilk cihaz Voder, Bell Laboratuvarlarının mucizesi olmuştur.
1970'li yıllara gelindiğinde efsanevi Moog'ların yaratıcısı Robert Moog, kendi synthesizer'larında kullanmak üzere Voder teknolojisini kullanmaya karar verir. Böylece bir Moog Modular Synth'in seslerini kontrol etmek için şarkı söylemek ve konuşmak gibi bir yöntem ortaya çıkar. Örneğin, bir keman sesi seçildiğinde, konuşanın ses örüntüsü ve karakteri bu sesi etkiler. Bu demek oluyor ki, “Robotları seviyorum” diye bir Moog mikrofonuna haykırdığınızda, sentetik keman sesi eşliğinde bir robotik sesle karşılaşmanız aşikar.
Bir süre sonra Bell, bu müthiş icadını geliştirmeye başlar. Öncelikle bir değil, birçok tonlamayı taklit etmek üzere geliştirirler Voder'ı. Ton değişikliğine de fırsat tanıyan bu yeni modifiye cihaz, melodiye olan değeri çok daha iyi verebilmeye başlamıştır. Böylece Voder, yalnızca konuşmak değil, aynı zamanda şarkı söylemek için de kusursuz bir cihaz haline gelir.
Analog synthesizer'ların ucuzlayıp daha erişilebilir olmasıyla, modern müzikte Vocoder teknolojisinin kullanılması da artmaya başlar. 70'lerin sonlarında vocoder'lar rock ve disko alemlerinde duyulmaya başlar. Vocoder'ı cılkı çıkana kadar kullanmayı seven Alman ikon Kraftwerk ise, bu teknolojinin tüm Alman tekno camiasına yayılmasında öncü rol oynar. 1983 yılında Mr.Roboto'nun Styx parçasının ilk vocoder örneklerinden olduğu söylenegelir. YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
45
Talkbox: Kusursuz çakma robot sesleri Tüm diğer robot sesi çıkarma cihazlarına göre çok daha ilkel görünen Talkbox, aslında müzikal olarak kendi karakterini koruyan oldukça özgün bir aygıt. Vocoder ve Autotune teknolojileri karmaşık ses işlemlerine (elektronik ve dijital) dayanırken, Talkbox basitliği ile adeta meydan okuyor. İster bir gitar, isterse bir synthesizer bağlayabildiğiniz Talkbox, ucuna takılı tüpten aldığı sesi robot sesine dönüştürebiliyor. Yapmanız gereken tek şey, bir akor basmak ve dudaklarınızı hareket ettirmek. Böylece ağzınızla çok daha bütünleşik olan tüpten akan sesler, dışarıya melodik bir robot sesi olarak yansıyacaktır. 20.yüzyılda Talkbox tartışmasız en çok kullanılan robot sesi cihazı. Stevie Wonder, Peter Frampton ve Roger Troutman ve 70'ler ve 80'lerin birçok müzisyenleri tarafından kullanılır. Funk ve R&B dünyasının önemli isimlerinden Zapp grubunun öncüsü Roger Troutman, Talkbox'la yaptığı “More Bounce to the Ounce” parçasıyla efsanevi bir başarı yakalarken, Tupac Shakur'un “California Love” parçasındaki unutulmaz nakarat, robot vokalin altın çağını açar. Talkbox en parlak dönemini 80'lerin hit parçası “I Can Make You Dance” ile yaşar ve tüm yeteneklerini uçtan uca ortaya koymayı başarır.
Autotune: Bunlar fotoşoplu, şunlar Autotune'lu Bugün radyonuzu kurcaladığınızda Autotune ile yaratılmış mucize vokalle dakikalar içinde karşılaşmanız pek mümkün. Pop'tan r&b'ye Autotune heryerdedir! Britney Spears'tan BackStreet Boys'a tüm balon vokallere dinlenebilirlilik katan Autotune, bugün Kanye West, T-Pain, Snoop ve diğer birçok müzisyen içinse en yaratıcı ses efekti. Antares, Autotune teknolojisini vokal sesini doğru tona getirmesi için piyasaya sürdü. Eğer vokal sesinin tonu yanlışsa, Autotune vokali otomatik olarak doğru tona getirme özelliğine sahip. Fakat bu kullanımının yanı sıra, yüksek seviyelerde yapılan işlemlerle robot vokal elde edildiği fark edildi. 1998 yılında Cher'in “Believe" parçasında popülerliğe kavuşan Autotune'un robot vokal yöntemi, hiphop ve r&b dünyasında büyük bir ilham kaynağı oldu. Autotune'un tek problemi aşırı basit olmasıydı. Böylece bilgisayar ve mikrofon sahibi herhangi biri, yeteneğe sahip olmaksızın vokal yapabilmeye başladı. Snoop ve Kanye West gibi rapper'lar “Sensual Seduction” ve “Love Lockdown” gibi döneme damgasını vurmuş parçalarında Autotune'u kullandılar kullanmasına ama, teknolojinin getirdiği bu incelikli yöntem yüzünden de eleştirilerden kaçamadılar. Teknolojinin yeteneğe karşı saldırısı olarak değerlendirilen Autotune, Türkiye'de de mankenden şarkıcı tamlamasında kullanılan yegane teknolojilerden biri olarak zihnimize yerleşti. Zira bu durum Talkbox ve Vocoder teknolojisinde aksine çok ciddi yetenekler talep ediyordu. Robot vokal her ne kadar çekici olsa da, yanlış kullanıldığında berbat sonuçlar doğurabiliyor. Özellikle pop dünyasının sahip çıkmasıyla klişeleşen robot vokalin doğru kullanımları için Krafwerk çizgisinden başlayan ve Daft Punk'la berraklaşan kaliteyi aramanızı önerir, ne kadın, ne erkek en sevdiğim robot vokal diyerek son veririm.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
46 Emek Altunparlar emek.altunparlar@myk-medya.com
Heavy Gear Massada Azizleri Helios'un doğuşu gerçek bir gün doğumu görmüş kimse için inanılmaz bir manzara sayılmazdı. Ancak gerçek gün doğumları yaşanmayalı üç bin küsur yıl olduğu için bu durumun farkına olan kimse de kalmamıştı zaten. Aynı tarihlere denk gelen, buzul çağı tüm dünyayı gafil avlamıştı. Küresel çatışmalarla meşgul olan Dünya'lılar, mevsimlerin normal dışı davranışlarını kafalarına takmak için vakit bulamamışlardı. Ekvator çizgisine doğru ilerleyen buzullarla alışıldık yöntemlerle, yani tehdit ve ekonomik ambargo ile başa çıkamayacaklarını anlayan uluslar, çareyi onlarla aynı yolu izlemekte buldu. Tabii ki onlardan biraz daha seri bir şekilde.
Heavy Gear, Dream Pod 9'un tescilli markasıdır. Bu hikaye, Dream Pod 9'un yarattığı Heavy Gear rol yapma oyunu dünyasını temel almaktadır. YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı
47
Bir satırda anlatılan tüm bu hengame sırasında milyonlar hayatını kaybetti, milyarlar evlerinden oldu. Büyük göç sırasında kültürleri, inançları ve uygarlıkları bir arada tutan pamuk iplikleri gözler önüne serilip bir bir koptu. Sonunda, ekvator çizgisi boyunca değişken hava şartlarına ve yıkıcı buzullara karşı koymaya çalışan sıra sıra şehirlerden başka bir şey kalmadı. Hala bir çözüm olduğunu sanan ve onun da teknoloji sayesinde ortaya çıkması gerektiğine inanmış insan ırkı -bütün bu göç sırasında çoğul olmaktan çıkmış tek ve birleşik bir ırk kalmıştı- çıkışı kendinde aramaya koyuldu. Evrimin deneme yanılmaya dayalı, yavaş ama etkili yoluna küçük bir kestirme ilave etmeye çalışan insanlar, çekincelerin sıfır derecenin altında kaldığı o dönemlerde, genetik mühendisliğin sonundaki ışığa doğru yürümeye koyuldular. Arkalarından gelen karanlık ise, Orta Çağ'dan kalma bir alışkanlığı tekrar ortaya çıkarmaktaa gecikmedi. Yeterince ölüm görmediğine ikna olan insanlık, 24 Haçlı Seferi'ne daha tanık olacak kadar hayatta kalmaya devam etti. Buzulların yükselişinden sonra doğan onlarca nesil, birbirleriyle ve doğa şartlarıyla cebelleşerek hayatta kalmaya çabalarken, bir yandan da tüm bunları geride bırakmak için atmosferin dışındaki yolları aramadan da duramadı. Yapay zekaya sahip uydular, uzak yıldızlarda yaşanabilecek yerler aramaya gönderildi, ama mesafeler çok uzaktı. yüz binlerin aç kalması pahasına yapılan yatırımlarla bir araya getirilen dev gemiler, uzayın soğuk karanlığında geri dönmemek üzere kayboldu. İnsan eliyle yapılan hiçbir şey, uzayın sonsuz değişkenleriyle başa çıkacak kadar kesin hesaplanamıyordu anlaşılan. 44.yy'a girildiğinde ise sorunun çözümü yine o değişkenlerden çıktı. Profesör Markus Tannhauser'in uzay-zaman süreksizliği teorisi, uzayın kapılarını sonuna kadar açamasa da aralamış oldu. Bir noktadan ötekine ışıktan çok daha hızlı ulaşan bu süreksizlik kapıları, insanlara aradıklarından da fazla umut vermişti. Kayıtlara geçen insanlık tarihinin en soğuk şakası da, tam bu sırada yaşandı: Buzullar geri çekilmeye başladı. İkinci Rönesans'ını yaşayan Dünya, hem yeryüzüne hem de gökyüzüne doğru yayılmaya kaldığı yerden devam edebilirdi.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı İnsan yaşamını zor da olsa destekleyebilecek ilk gezegen, Caprice, çok geçmeden keşfedildi. Onun hemen ardından ise Tannhauser kapılarını kullanan keşif gemileri Terra Nova'ya ulaştı. Gezegenin adının Yeni Dünya konulmasından da anlaşılabileceği üzere, bu sefer soyu çoktan tükenen turna gözünden vurulmuştu. İlk koloniler, şirketlerin sponsorluğunda kurulmaya başlandı. Bu çalışmaları yürütmek için Terra Nova'ya gelen Dünya'lıların çoğu anlaşmaları sona erdikten sonra dahi geri dönmekten vazgeçip bu yeni gezegene yerleşiyorlardı. Dünya'dan işçi taşımanın astronomik maliyetlerinden çok da hazzetmeyen şirketler ise bu duruma ses çıkarmadılar. iki yüzyıl içerisinde Terra Nova, kendine ait nüfusu olan canlı bir gezegene dönüşmeyi başardı, yüzyıllar sonra ise Dünya'dan sonra insanların üzerinde yaşadığı en büyük yer olma unvanını kazandı. Şirketlerin yatırımlarının azalmaya başladığı bu dönemde kolonilerin tüm yükü Dünya Hükumeti'nin sırtına geçmişti. Dünya'nın bir kısmı bu yükün uzun vadede gelire dönüşeceğine inanırken diğer kısmı ise kolonilerin kendi kendine yeter noktaya geldikleri an Dünya'ya sırtını döneceğine inanıyordu. 58.yy'a gelindiğinde ise iktidardaki hükumet konu hakkında son kararı verdi. Kolonilere yapılan tüm yardımlar kesildi, Tannhauser kapılarını açık tutan devasa gemiler geri çekildi, milyonlarca insan birbirlerinin insafına terk edildi. Sonuç aynen beklendiği gibi oldu, Dünya'nın tası tarağı toplayıp geri çekildiğini korku içinde fark eden Terra Nova'lılar kısa bir bocalamanın ardından geride kalanları yağmalamaya koyuldu. Kısıtlı kaynakları ele geçirmeye çalışan insanlar, ölümle biten birden fazla çatışmaya sürüklendi. Yaşanan kaosa ise Yuri Gropius adında bir adam son verdi. Terra Nova'nın gördüğü ilk Birliği kuran Gropius, birçok şehir devletinden oluşan bu birliğin başına geçti. Bu sırada ise tarih 1482'yi gösteriyordu, tabii ki Terra Nova yılıyla. Dünya'nın kendilerine sırtını çevirdiği bu dönemde dünya takviminin kullanılmasına gerek yoktu. Gropius'un açtığı yolu Terra Nova'nın güney ve kuzey yarım kürelerine dağılmış şehirler de izledi. Ekvator çizgisinin her iki yanında da sıkça görülen çöllerle ayrılmış bir gezegen olan Terra Nova'da kutuplaşma, coğrafi olarak bile desteklenen bir kavramdı. Çöllerde yaşamayı seçen azınlık dışındaki tüm şehirler, ya Kuzey Şehir Devletleri Konfederasyonu (KŞDK) ya da Birleşik Güney Toprakları'nın (BGT) bir parçası olmak durumundaydı. Oluşan bu birliklere katılmayı reddeden şehirler ise yeni yeni ortaya çıkan düzenli ordular tarafından ikna ediliyordu.
48 Terra Nova'nın 17.yy'ının sonunda, gezegenin politik resmi ortaya çıkmıştı. Özellikle Dünya'nı geri çekilişinden beri ekonominin ölüm kalım meselesi olduğu Terra Nova'da diğer bir ölüm kalım meselesi olan silah teknolojileri de büyük değişim gösterdi. Çok gelişmiş tasarımlara harcanacak para, karşı tarafın aynı fiyata on kat fazla araç üretmesi durumunda boşa harcanacak para olarak görülüyordu. Terra Nova'nın önceden kestirilemeyen hava şartları ve bol miktarda görülen kum fırtınaları da inanılmaz yatırımlarla üretilen araçların bir avuç kum yüzünden etkisiz hale gelmesiyle sonuçlanabiliyordu. Sonuçta savaş makineleri giderek sadeleşti, en az bakımla en uzun süre çalışan tasarımlar öne çıkmaya başladı. Su kaynaklarının yerin altında bulunduğu, okyanusu ya da denizi bulunmayan gezegen için donanma düzmenin de bir anlamı yoktu. Ayrıca durup dururken oluşan çöl fırtınaları ve dengesiz hava şartları yüzünden uzun mesafe uçuşlar da gerçekleştirilemiyordu. Bu yüzden de çok pahalıya üretilen savaş uçaklarının patır patır düşüşünü görmekten bıkan kutup güçleri bu işten de çok çabuk vazgeçtiler. Ayrıca gelişmiş lazer silahları da ne kadar hızlı ya da küçük olurlarsa olsun her türlü uçan cismin canını sıkabiliyordu. Tüm bu şartlar ortaya bakımı kolay, tüm yer şekilleriyle ve hava şartlarına uyumlu, seri üretimi kolay ve farklı silah sistemlerini destekleyebilecek bir araç ihtiyacını doğuruyordu. 1669 yılının sonlarında, yani KŞDK henüz tam olarak kurulamamışken kuzeyde yaşanan Pioneer savaşında karşı karşıya gelen Birleşik Ticaret Federasyonu ile Kuzey Işıkları Konfederasyonu güçleri, Terra Nova'nın en popüler silah aracının doğuşuna şahit oldu. Pioneer şehrini ele geçirmeye çalışan Kuzey Işıkları Konfederasyonu ordusu, inşaat makinelerinden bozma, Heavy Gear adı verilen araçlarla püskürtüldüler. Can havliyle üretilmiş bu ilk araçlar, üzerinde biraz düşünüldükten sonra Terra Nova'nın bir numaralı savaş makinesine dönüşüverdi. Birleşik Ticaret Federasyonu tarafından üretilmeye başlanan Heavy Gear'ların savaş alanında görülen ilk modeli, ki hala en çok kullanılan modeldir, Hunter olmuştur.
YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
yazı Piyadenin hareket kabiliyeti ve çevikliğiyle yüksek ateş gücüne sahip zırhlı araçların özelliklerine birleştiren Heavy Gear'lar, kendine ordu diyen tüm silahlı güçlerin olmazsa olmazı haline geldi. Hunter'ı satın alıp, mühendislerine parçalatan Kuzey ve Güney birlikleri, kısa süre içerisinde kendi Heavy Gear'larını üretmeye başladılar. Tek bir pilot tarafından kullanılan bu savaş araçları, sıkışık kokpitleri ile olduğu kadar başa çıkabildikleri sayısız farklı çatışma türüyle de ünlenmişlerdi. Genelde aşırı sıcak olan bu kokpitte oturan pilot, helikopterlerin kontrol sistemlerinde görülebilen pedal ve levye kombinasyonlarını kullanarak Heay Gear'a bir insanın yapabileceği her türlü manevrayı yaptırabiliyordu. Dış dünyayla iletişimini kameralar ve telsiz bağlantısı ile sağlayan pilot, dev robotun daha fazla düşman ateşini kaldırmayacağına kanaat ettiğinde ilgili kolu çekerek kendini dışarı fırlatabiliyordu. Tabii genelde etrafı düşmanla çevrili olduğundan, bu hareket ona biraz zaman kazandırmaktan başka bir işe yaramıyordu.
49 etkileyen St.Vincent salgınına yol açar ve gezegende yaşayan insanların yüzde 5'i hayatını kaybeder. Birlik sınırlarının kapatılmasına, ekonomik faaliyetlerin durmasına yol açan bu salgın, altı Terra Nova yılı boyunca sürer. Ölülerini gömen ve bütün yaşananların suçlusu olarak karşı tarafı belleyen Terra Nova Birlikleri, intikam almak için hiç olmadığı kadar büyük Heavy Gear orduları oluşturmaya başlarlar. Salgının sona erdiğine dair emarelerin görüldüğü bu altı yılın sonunda kovuklarından çıkan ordular, tam diğer tarafın tepesine binmek için savaş planları yapmaya koyulmuşken hiç beklenmeyen bir şey olur. Dünya'nın geri çekilişinden beri atıl halde uzay boşluğunda bekleyen radar uyduları, Terra Nova'ya doğru gelmekte olan devasa savaş filosuna dair uyarılar göndermeye başlar. Devamı önümüzdeki ayın Yahoyt Dergi'sinde!
İlk modellerde görülmeyen ancak şimdilerde hayati öneme sahip Merkezi İşlemci Ünite ise, Heavy Gear'lara asıl gücünü veren gelişme olmuştur. 15 cm3 boyutlarındaki bu küçük yarı-şeffaf kutu, Gear'lara başka hiçbir savaş makinesinin başaramadığını yaptırır. Heavy Gear'ın beyni de denebilecek bu ünite, pilot ve makine arasında iki yönlü bir iletişim sağlar. Pilotun hareketlerini yavaş yavaş kavrayan işlemci, zamanla makine ve insan arasında mükemmel bir bağlantı kurulmasını sağlar. Pilotun davranışlarına adapte olan Heavy Gear, işlerin nereye varacağını tahmin ederek gerekli ayarlamaları yapma yeteneğini yine bu işlemci sayesinde kazanmıştır. Uzun zaman boyunca birlikte çalışan pilot - Gear ikilisi, bu işlemci sayesinde sürekli gelişmeye devam ederler. Bu sebepten dolayı Gear'ını terk etmek zorunda kalan pilot, fırlatma kolunu çekmeden önce işlemciyi de yanına almayı ihmal etmez. Kuzey Şehir Devletleri Konfederasyonu'nun kurulmasının hemen ardından başlayan soğuk savaş süreci, her iki tarafın geliştirdiği Heavy Gear'ların çeşitli çatışmalarda denenişine sahne olmuştur. İki gücün savaş alanı olarak seçtiği Badlands, yani Terra Nova'nın çöllerle ve sıradağlarla kaplı ekvator kuşağı, kendisini koruma şansı olmayan bölük pörçük toplumlarıyla bu yıkımın ortasında kalmıştır. Kazananı belli olmayan bu soğuk savaşı sona erdiren olay ise, St.Vincent adındaki bir kargo gemisinin iki ateş arasında kalıp havaya uçmasıyla yaşanır. Terra nova atmosferine karışan kimyasal maddeler, özellikle çocukları YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
test
50 5 1973 yapımı Westworld
filminin robotlu silahşörü kimdi? a) Clint Eastwood b) Charlton Heston c) Yul Brynner
6 Asimov'un ünlü robot
yasalarının ilki nedir?
1 Robby the Robot'u hangi filmle
tanıdık?
a) The Day the Earth Stood Still b) Lost in Space c) Forbidden Planet
2 1926 yapımı Metropolis
filminde robot Maria'nın sonu ne oluyor? a) İnsana dönüşüyor b) Yanarak ölüyor c) Yaratıcısı tarafından kapatılıyor
a) Bir robot hiçbir şekilde insanoğluna zarar veremez. b) Bir robot kendisine insanlar tarafından verilen komutlara itaat etmek zorundadır. c) Bir robot kendi varlığını korumak zorundadır.
7 "Kapsülün kapılarını lütfen aç,
Hal" sorgusuna HAL9000'in yanıtı ne olmuştur?
a) "İsteğiniz emirdir, Dave" b) "AE35 bölümünde sorun yaşıyorum." c) "Üzgünüm dave, korkarım ki bunu yapamam."
8 Doğada çok az bulunan
Tangayt madeniyle robotlar geliştiren Doktor Şeytan adlı karakter hangi Türk filminde geçmektedir? a) Kilink İstanbul'da b) Yılmayan Şeytan c) Korkusuzlar
9 Aşağıdaki robotlardan hangisi
eşcinsel değildir? a) Hall 9000 b) C3PO c) Maria
10 The Bionic Woman ve Austin
Powers filmlerinde kullanılan en tehlikeli kadın robot nedir?
a) Fembots b) Wobots c) Grildroids
Testin sonucunu öğrenmek ve Yahoyt kağıt robotu kazanmak için yanıtları dergi@yahoyt.com'a atın!
3 Blade Runner (1982) filminde
replikantların özelliği nedir? a) 4 senelik yaşam ömrü b) Lazerli gözler c) Kendilerini kopyalama
4 Terminator (1984) filminde
Skynet ne zaman insanlığı yoketmek için nükleer bomba yolluyordu? a) 14 Eylül 1996 b) 29 Ağustos 1997 c) 1 Ocak 2000 YAHOYT DERGİ TEMMUZ 09 / YAHOYT.COM
Bir sonraki sayının konusu:
OYUN katkıda bulunmak için yazılarınızı dergi@yahoyt.com’a gönderebilirsiniz.