Kavakyeli: Sayı 4

Page 1

Sayı: 4 Temmuz 2017

Kavaklıderem Derneği’nin Sanal Yayınıdır. Ayda Bir Yayınlanır.

Daha İyi Bir Gelecek Botanica’dan Bildiriyoruz! Genç Türkiye İnşa Edilirken Ya Dışındasındır Çemberin 1


Daha İyi Bir Gelecek “Harmony”, İngilizce kökenli bir kelime olup Türkçeye, olduğu hali ile uyum, düzen olarak çevrilmektedir. Ahenktir aslen, uyum içinde tınlamaktır. Farklı seslerdir, ama uyumludurlar ve kulak tırmalamazlar. Müzik ve seste ahenk, çeşitlere ayrılır: Üçlü aralık, beşli aralık, yedili aralık, oktav gibi. Farklı notalar, farklı sesler, farklı enstrümanSes sanatı, kulak-beyin-ruh üç- lardır hepsi. Lakin uyum içindedir. lüsünü eş değer oranlarla etkiler ve bize ifade gücünü işiterek his- Nisan 2017 dolaylarında, pek kıysetme yolunu sunar. Müzik, bazen metli Sunay Akın’ın “Görçek” tek sesli, genelde ise çok sesli bir isimli gösterisini izlemeye gitmişbiçimde ulaşır bizlere. Çok sesli tim. Kozyatağı Kültür Merkezi’nmüzik, matematik gibi işler ve bir deki oyununu izledikten sonra, ahenk içerisinde var olur. Bu ahen- üstümde bıraktığı hayranlık netigi yakalamanın çeşitli yolları var- cesinde bir kez daha izlemek adına dır; lâkin çok sesli bir orkestrada bir de Mall of Istanbul’daki göstemelodiyi yaratan enstrümanların, risine gittim kendisinin. Bana en ses karakteri fark etmeksizin, birbi- çok ilham veren kısmında söyleriyle uyum içerisinde bir ezgi yara- diği sözler şunlardı; “Bir orkestra, tabilmesi için genelde kullandıkları farklı seslerin bir araya gelmesiyle dizilimler harmonik dizilimlerdir. oluşur. Lakin nota bilmeden, bu Sanat, bir toplumun kendini ifade etme biçimi olarak karşımıza çıkmıştır, tarih boyunca. Sanatın başlıca öğeleri çizim ve ses üzerine beynimize kodlanmıştır. Lakin modern hayatta sanatın çok daha farklı işlenen, beklenmedik unsurlarla hayatımıza dokunan bir olgu olduğunu gözlemleyebilmekteyiz.

sesler ancak gürültüye sebep olur.” Siyasetçilerden bahsediyordu kendisi. Ne de hoş bir benzetmeydi. Ben de kendisinin bu güzel teşbihine bir ekleme yapmak istedim, aldığım ilham neticesinde: Enstrümanları çalan müzisyenler nota bildiği takdirde, bir uyum içinde çıkarırlar seslerini ve ruhumuza dokunurlar. Harmoniler, oktavlar… Ahenk içerisinde koskoca bir orkestra vardır karşımızda. Lakin bu orkestra içerisinde sesi en gür çıkanlar, en cılızları susturur ise, o harmoniler, ahenkler yok olur. Karşınızda koskoca orkestra dururken, gür sesli tek bir enstrümandan ses çıktığını düşünün. Gösterinin başından sonuna kadar. Ne kadar sıkıcı ve renksiz değil mi? Ahenk ve çok sesliliğin sanatsal aromasıdır, ses sanatına renk katan. Belki de siyasetçilerin, siyasetçi olmadan önce, temel müzik ve ses uyumu üzerine eğitim alması gerekir, kim bilir? Efe Dinler

Karşınızda koskoca orkestra dururken, gür sesli tek bir enstrümandan ses çıktığını düşünün. Gösterinin başından sonuna kadar.

2


Botanica’dan Bildiriyoruz! avaklıdere’de iş ya da okul K çıkışı akşam arkadaşlarınızla oturup kafa dinlemeyi, belki bir şeyler içmeyi seviyorsanız, sık sık gittiğiniz, artık size özgü olmuş mekanlarınız vardır. Belki bu mekan yeşillerin içinde, şehrin gürültüsünün orta yerinde sessizliğe gömülebileceğiniz, kalabalığın içinde ferah ferah oturabileceğiniz bir yerdir hatta. Bu satırları okuyan çoğu kişinin aklına belirli bir işletmenin geldiğinden eminiz. Tabii, en kalabalık olduğu zamanlarda dahi sıcak havasını kaybetmeyen Botanica’dan söz ediyoruz. otanica, bir sokak aşağısınB daki Sardunya Kafe’yle aynı işletme ailesine ve aynı anlayışa sahip. ‘Şehrin içinde şehirden uzaklaşılabilecek’, insanların içinde bulunmaktan zevk alacağı mekanlar olarak yaratılmışlar. Yalnızca bir şeyler içmekten tutun özenle hazırlanmış ana yemek-

lerin tadını çıkarmaya dek geniş bir yelpazede hizmet alabileceğiniz Botanica, hemen hemen her akşam tıka basa dolu oluyor. Bu yazıyı hazırlamak için işletme müdürü Ahmet Bey’le görüşmek için gittiğimizde, bir salı akşamı olmasına karşın, ortamın sakinlemesi için birkaç saat sonrasına randevulaştık.

za ulaşmış gibi görünüyorsunuz, peki Botanica buradan sonra neye yönelir, nasıl bir şeye dönüşür?” diye sorduğumuzda bize “Gelen isteklere ve genel ilgiye göre eksiklerimiz varsa tamamlarız, menüyü güncelleriz,” yanıtını verdi. eki Botanica’nın müşterisinden P beklentisi neydi? En güzel geri dönüş, en doyurucu karşılık elbette insanların mutluluğu olurdu. “İnsanlar güleryüzle ayrılıyorsa başarılıyızdır,” diyordu Ahmet Bey.

otanica’nın 7 yıllık geçmişinB de sürekli olarak müşterilerin geri bildirimleri, bağlılıkları ve destekleriyle geliştiğini anlattı bize. “Müşterilerimizin %80’i müdavimlerimizdir,” dedi. Menüyü ve Kafe Botanica, Kavaklıdere safiyatları belirlemede müşteri gö- kinlerine ve konuklarına güleç birüşlerinin ağırlıklı önem taşıdığını rer yüz armağan etmeyi sürdürüyor. söyledi ve ekledi: “Gelir düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun insanlar iyi kalitede hizmeti uygun fiyata alabilecekleri yerler arıyor.” Botanica bu beklentiyi başarıyla karşıladığı için de çoğu gün iğne atsanız yere düşmüyor. Müşteri topluluğuna ve müşterilerle işletmenin ilişkisine öyle bir güven var ki, Ahmet Bey, “Amacını-

arbaros Mahallesi B Billur Sokak No. 5/1 Kavaklıdere/Ankara

3


Genç Türkiye İnşa Edilirken 1 919’da İstanbul’dan ayrılışından sonra 8 yıl boyunca Mustafa Kemal, İstanbul’a gitmez. Hatta İstanbul’a gitmesinin önünde birtakım ‘manevi engeller’ olduğunu söyler. Çünkü devrimci Anadolu’ya karşılık İstanbul, Osmanlı artığı ve karşıdevrimci ruhunu tümüyle söndürmüş değildir. Ama en sonunda, 1 Temmuz 1927’de Kocaeli’nden Ertuğrul Yatı’na biner ve İstanbul’a doğru yola çıkar. Boğaz boyunca öyle bir coşkuyla ve öyle bir sevgiyle karşılanır ki, sanki kendisi de, İstanbul halkı da bu sekiz yıllık ayrılığın acısını çıkarır. nlatılır ki, aynı gün gazetelerde şair Halil Nihat, A “Müjde!” demektedir, “İstanbul’a Gazi cihanban geldi!” ‘Cihanban’, yani dünyanın koruyucusu, kurucusu, yapıcısı… Mustafa Kemal’in yanıtı şu olur: “Şair mübalağa etmiş. Biz cihanı bina etmedik. Sadece viran bir yurdu bina etmeye uğraşıyoruz.”

4


erhalde Atatürk, ‘viran bir yurdu bina etH mek’ derken yalnız savaşın ve yoksulluğun kalıntılarını kaldırmaktan söz etmez. Ulusal siyasetiyle, dış ilişkileriyle, eğitim, kültür, ekonomi atılımlarıyla, düşünsel, sanatsal gelişimiyle geri kalmış, bırakılmış bir yurdu baştan kurmaktan söz eder.

Devletin pek çok biriminden kişilerle yakın çalışır, pek çok kez Atatürk’le bir araya gelir. Hatta Tevfik Rüştü Aras’a bir Milletler Cemiyeti toplantısında eşlik eder. Türlü görevlerle Anadolu’yu gezer, Türk insanıyla yakından tanışır.

1927’de geldiği Türkiye’den 1940’ta ayrılır. Ardından 1953’te bu kez Birleşmiş Mil Ama bir de gerçekten yıkıntıya ve yoksunluğa karşı ‘bina edilmesi’ gereken bir ülke letler adına yeniden gelir ve iki yıl daha buvardır elde. Okulu olmayan, hastanesi olma- rada kalır. yan, çağdaş anlamda şehirleri olmayan… Egli’nin Türkiye anıları, ‘Genç Türkiye Bu yüzden bir yandan her alanda öğrenciler İnşa Edilirken’ adıyla Türkiye İş Bankası bilgi edinip yurduna taşıması için Avrupa’ya Kültür Yayınları’nca 2013’te yayınlandı. İş gönderilirken, bir yandan da Avrupa’dan uz- Bankası’nın Türkiye’nin geçmişine ışık tumanlar getirtilir ve ulusal onura ters düşme- tan anı kitaplığı yayın dünyamızdan bir anda çıkarılıverse öyle bir boşluk oluşurdu ki, buyecek biçimde bu kişilerle çalışılır. rayı doldurmak için Egli’nin bir 13 yıl daha İşte Ernst Egli, bunlardan biridir. 1893’te çalışması gerekirdi diyebiliriz. Viyana’da doğan Egli, Avrupa’da mimar olarak çalıştığı yılların ardından doktorasını İş Bankası’nın incelikli yayıncılık anlaverir ve Türkiye’de çok çalışmış olan Cle- yışına ek olarak; Güven Göktan Uçer’in mens Holzmeister’ın asistanı olur. Yine Hol- övgüyü hak eden çevirisi, Türkçe bildiğizmeister’ın önerisiyle, 1927’de Türkiye’ye ni öğrendiğimiz Egli’nin anılarını Türkçe gelir ve genç cumhuriyet için mimarı niteliği yazmış olabileceği kuşkusunu oluşturacak ölçüde başarılı. Egli’nin sevecen, içten diyüksek yapılar tasarlamaya başlar. liyle Uçer’in akıcı çevirisi birleşince ortaya Ünlü Musiki Muallim Mektebi’nden Si- oldukça doyurucu bir iş çıkmış. yasal Bilgiler Fakültesi’nin binasına, İsmet Paşa Kız Enstitüsü’nden Atatürk Orman ‘Genç Türkiye İnşa Edilirken’, zevkle Çiftliği yerleşkesine ve kişiler için tasarladı- yazıldığı anlaşılan, keyifle ve hızla okunan ğı evlere dek pek çok erken cumhuriyet dö- renkli, duygu dolu bir kitap. Yıkık bir yurdun yeniden yapılmasını bir mimarın gözünden nemi yapısına imza atar. anlatıyor olmasının yanısıra, devrim Türkiyesini Türklere ve devrimci Türkiye’ye dost, çalışkan ve sevecen bir yabancının tanıklığıyla sunuyor olması, okuyucuya yeni bakış açıları kazandırıyor. Egli’nin anıları, Atatürk Türkiyesini duyumsamak isteyenlerin okuması gereken kitaplar listesinde yukarılarda bir yerde.

5


Ya Dışındasındır Çemberin ütfen bir çember oluşturalım ve L bağdaş kurup oturalım. Öyle şeylerden konuşacağız ki, dışarıdan birileri bizi duymamalı. Kısık sesle, hatta fısıldayarak konuşmalıyız. Gelin, önemli şeyler konuşacağız… Isiah Carey’den söz etmeliyim size… ABD’nin önde gelen basın-yayın kuruluşlarından FOX’ta muhabirlik yapıyor. Televizyonda Isiah Factor adlı bir programı var. Aynı zamanda, kendisi bir sürüngen. afası karışanlar olduysa, heK men işin kökenine inelim. Bundan 200.000 ila 300.000 yıl önce dünyaya gelen, izlerini Sümer tabletlerinde görebildiğimiz dünyadışı varlıklar, ilkel zamanlardan bu yana dünyamız üzerindeki etkilerini sürdürmekte. Kimileri, bunlara ‘anunnakiler’ diyor, kimileriyse uzaylı, zekâsı ileri düzeyde gelişmiş bir sürüngen ırkı olduğunu söylüyor. Adlarının ne olduğunu bilmesek de, yazgımızın onların elinde olduğunu biliyoruz. Peki, sonra toparlanıp evlerine mi gittiler? Eğer gitmiş olsalardı, çember oluşturup fısıldamamız gerekir miydi? u içi sürüngen, dışı insan uzayB lı türü; yüz binlerce yıldır insanları denetleyen gizli bir güç olarak varlığını sürdürdü. Bugün de aramızda yaşamaktalar; öyle başarılı gizlenmişler ki birkaç küçük ipucu dışında izlerini yakalamak olanak-

sız. İşte, az önce sözünü ettiğim muhabir Isiah Carey, canlı yayında yanlışlıkla diliyle sinek yakalarken görülmeseydi, gizli kimliği hiç açığa çıkmayacaktı. Belki pek çoğumuz için de insanlığı tehdit eden bu uzaylı sürüngen ırkı, iyi saklanmış bir sır olarak kalacaktı. Neyse ki bu siyahi muhabir, sürüngen içgüdülerini bastıramayarak bir kurbağa kıvraklığıyla sineği mideye indirdi de, biz de bu büyük sırrı açığa kavuşturabiliyoruz. Merak edenler, YouTube’dan bu korkunç görüntüleri izleyebilir. Yalnız Isiah Carey’le sınırlı olsaydı da herhalde kaygılanmak yersiz olurdu. Özellikle İngiltere’nin kraliyet ailesi, ABD başkanları ve yönetimde yer alan diğer insanlar, Rothschildler gibi varsıl aileler; binlerce yıldır dünyayı yöneten sürüngen ailelerinin üyeleri. Dünyayı birkaç uzaylı ailesi yönetiyor. ünyayı yöneten uzaylı sürünD genler bizden ne istiyor? Beynimizi yıkayarak, uçaklardan atmosfere saldıkları gazlarla bizi aptallaştırarak (chemtrails’ı duymadınız mı, hala uyuyanlardan mısınız?), nüfusumuzu denetim altında tutarak, bütün ünlülerin müzik kliplerine 6

semboller koyarak, gizli küresel seçkinci örgütler oluşturarak (Illuminati’yi bilir misiniz?) küçük kızları oyuncak bebek gibi giydirip saykedelik videolar çektirerek, ekonomiyi, uluslararası siyaseti, bankacılığı, savaşı, barışı ve insanlığı kontrol ediyorlar. Tek bir amaçları var: ‘Yeni Dünya Düzeni’ adı altında, baskıcı bir dünya hükümetini yaşama geçirebilmek. Ben bu korkutucu gerçekleri, birkaç saatlik internet araştırması sonucunda, özellikle kitapları ülkemizde de yayınlanan David Icke’ın konuşmalarından öğrendim. Size de aynısını yaparak aydınlanmanızı öneririm. Eğer aydınlandıysanız, fısıldamayı bırakıp, çemberi bozabiliriz. Komplo teorilerini, hele ki bu tür kocaman çapta komplo teorilerini özetleyip derleyip saçmalıklarını ortaya saçmak için bir yola çıkınca, beklendiği üzere en az bunlar kadar


uçuk pek çok savı paragraflarımızın dışında bırakmak zorunda kalıyoruz. Burada yazmadığım ama yazsaydım yadırgamayacağınız başka akıl almaz savları da aşağıdaki değerlendirmenin içine alabiliriz. 2 1. yüzyıl, iletişim, bilişim ve küreselleşmeyle birlikte, Avrupa ortaçağının bilgisizliğini ve boşinançlara olan düşkünlüğünü de geri getirdi. Üstelik dünyaya barış, huzur, genlik getirmesini beklediğimiz bu bilişim çağı, her ülkede işleri gittikçe daha kötüye götürüyor. Böyleyken, insan kılığında sürüngenlerce yönetildiğimize inanmak, gerçekten büyük bir beceriksizlik içinde dünyayı uçuruma sürüklediğimizi kabullenmekten daha kolay olsa gerek. Kuşkusuz, komplolar var. Yüz yılı aşkın süredir dünya kalıcı, sağlam, umut veren bir barış süreci yaşamadı. Teknoloji ilerleyip toplumlar birbirine yaklaştıkça varsıllarla yoksullar arasındaki uzaklık arttı. Terör, tüm dünyayı kaplayan kirli-

lik ve yaşamlarımızın gittikçe niteliksizleşmesi boşuna değil. Bütün bunlarda hiçbir komplo görmemek için kötü tasarlanmış bir çizgifilm evreninde yaşıyor olmak gerek. Bununla birlikte, olan biteni dünyadışı sürüngenlerle, atmosfere bırakılan gizemli gazlarla, nedense en çarpıcı eylemi müzik kliplerine Horus gözü koymak olan antik tarikatlarla açıklamaya çalışmak da bizi çözümden iyice uzaklaştırıyor. Bunlar, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan, sorunlu mantık yürütmelerden ve gereğinden fazla yaratıcılıkla kurulan neden-sonuç ilişkilerinden beslenen düşünceler. Sağlamasını yapmaya kalktığınız an avucunuzda unufak oluyorlar. O zaman niye bunca yaygınlar? Aslında yaygın olmalarının nedeni, aynı zamanda ne işe yaradıkları sorusunun da yanıtı… Birincisi, komplo teorileri zahmet gerektirmez. Yani David Icke size Sümer’den bu yana insanların arasında yaşayan uzaylıları anlattıktan sonra, sizin baştan Sümer tarihi, mitoloji, eski uygarlıkların gökbilim anlayışları gibi şeylerle ilgilenmeniz gerekmez. Ya da dünyayı yöneten gizli örgütler söz konusuysa, sizin bir de toplumbilim, siyasi tarih, ekonomi, yönetimbilim, emperyalizm kuramı gibi şeylerle ilgilenmenize gerek kalmaz. Kısayol-

dan gerçeğe ulaşmışsınızdır. Oysa bu saydıklarımla biraz ilgilenseniz, adamcağızın konferansının kapısından bir daha geçmezsiniz zaten. İ kincisi, işe yararlar. Çünkü gerçekleri savların içinde eritirsiniz ve algıyı biçimlendirirsiniz. Gizli askeri deneylerinizi güvenceye almanın en iyi yolu devletinizin uzaylılarla ilişki içinde olduğunu alttan alta yaymak olabilir. Veya Vietnam’da savaş sürerken birileri ABD’nin Vietnam’a girmesinin tek nedeninin eroin ticaretine el koymak olduğunu yayarak işi sulandırırsa, gerçekten askerleriniz eroin taşıtırken yakalansa bile kamuoyunu buna gülüp geçecek duruma getirebilirsiniz. Nedenler, aynı zamanda sonuçlardır: Komplo teorileri yaygınlaştıkça ve insanlar araştırmanın, kuramın yerine bunları koydukça; çevrede olan biteni algılama biçimi gittikçe yoldan çıkar. Doğru bilgiyi doğru düzleme oturtarak eleştirel incelemeden geçirmek yerine en eğlenceli, en kanıksandık ve en ilgi çekici açıklamaya koşmak alışkanlık durumuna gelir. Her duruma göre başkalarınca biçimlendirilmeye hazır, sürekli diken üstünde bir düşünce yapısına girilir. Bu da, koca koca komplo teorilerine kafa yormaktan, gerçek komploları kavramaya güç bulamayan insanı doğurur. Koşut olarak büyük komplo teorileri ciddi araştırmaları sulandırdığı için, bu insanı gerçek komplolarla sömürmek, ezmek ve bir yana süpürmek kolaylaşır. Şimdi çemberi yeniden kuralım ve bir kez daha fısıldamaya başlayalım: Anunnakiler bizim havaalanlarıyla köprüleri görüp görüp hınçlarından deliye dönüyorlarmış, o yüzden dolar euro gün yüzü görmüyormuş… Can

7


Ya y Bu Ta s

arı

ına

Sa

m

yıd

Ec

eG

aE

üls

me

Diz

ay

ın

zır

lay

Ca M nG Eg iray üçlü e G Gü üç lso lü y

Ef Ca e Di fe nle Bo r tan ica

ve

Ha

gi

ği

Ge

çe

an

lar

nle

r

KAVAKLIDEREM Kavaklıdere Dayanışma ve Güzelleştirme Derneği

Güniz Sok. 12/4 Kavaklıdere/Ankara 0312 426 0206 0538 270 2304 destek@kavaliderem.org.tr

8

destek@kavakliderem.org.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.