Kavakyeli: Sayı 5

Page 1

,

Sayı: 5 Agustos 2017

Kavaklıderem Derneği’nin Sanal Yayınıdır. Ayda Bir Yayınlanır.

Hiç Gecikmeyen Çocuklar ‘Bozkırın Tezenesi’ Arkabahçe’den Bildiriyoruz! Kentin Belleği Olmak 1


Hiç Gecikmeyen Çocuklar arasız Yatılı uzun zamandır P elimde bulundurduğum, zaman zaman okumaya niyetlenip sonradan cesaret edemediğim bir kitaptı. 17 yaşımda Gecenin Öteki Yüzü’nü okuduğumda Füruzan’ın karakterlerinin, özellikle Füruzan’ın kadınlarının, insanı ne denli etkileyebileceğini fark etmiştim. Şahsi görüşüm hep durum öyküsü yazmanın olay öyküsü yazmaktan daha zor olduğu yönündeydi. Bence durum öykülerinde karakterlerin her yönüyle sağlam kurgulanmış olması bir zorunluluktur. Parasız Yatılı’yı nihayet okuyup bitirdiğim için söyleyebilirim ki Füruzan bu işi hakkını vererek yapan yazarlardan biri olduğunu bana yeniden gösterdi.

Sanki okuyucu bir kitap okumuyor da kocaman bir konağı geziyor. Bu konağın bir sürü odası var, her oda bir hikaye.

Parasız Yatılı bana bir kitaptan çok bir konağı andırdı. Sanki okuyucu bir kitap okumuyor da kocaman bir konağı geziyor. Bu konağın bir sürü odası var, her oda bir hikaye. Okuyucu herhangi bir kapıyı açıp içerideki öyküye dahil olabiliyor. Odaya yani hikayeye giriyorsunuz ve anlatılanları neresinden yakaladıysanız dinlemeye başlıyoruz. Bazen birden çok konuşmacı oluyor, birbirlerinin sözünü kesiyorlar, kendi hikayelerini anlatıyorlar ya da hikayeye kendi perspektiflerini katıyorlar. Bazı hikayelerde gerçek anlamda kitap okuyormuşum gibi değil de anlatıcı karşımda bir sandalyede oturuyormuş gibi hissettim. Haraç öyküsünde Servet Hanım’la karşı karşıyaydık. Ben odaya girip oturduğumda Servet Hanım çoktandır anlatıyordu öyküsünü, ben Salıpazarı’ndaki lahanaları anlattığı noktada geldim oturdum ve dinlemeye başladım. Sonra Servet Hanım kalktı gitti, ben bir başkasından öğrendim ona neler olduğunu. Böyle böyle Füruzan’ın kadınlarıyla sohbet ettim diyebilirim kitap boyunca. Bazılarını izledim uzaktan. Hayatlarından bir saate tanık oldum.

Ben bir bankta otururken önümden geçip gitti bir anne ve kızı Parasız Yatılı öyküsünde. Bütün telaşlarıyla ve heyecanlarıyla birlikte parasız yatılının sınavına ilerlediler. Neredeyse tüm öykülerde kadınları okuyoruz. Köyden gelip şehre ayak uydurmaya çalışan, kimsesiz kalan, çoğu zaman evdeki erkeğin ölümüyle hayatını kendi eline almak zorunda kalmış kadınları ve bu kadınların ortak kaderleri olan yoksulluk ve yalnızlığı okuyoruz diyebilirim. Ancak Füruzan’ın bu yoksulluğu ve kimsesizliği anlatışında insanın bam teline dokunan bir şeyler var. Tek bir cümle ile bütün iletilmek istenen duyguları okuyucuya iletebiliyor. Hademe kadının “Parasız yatılı imtihanlarının çocukları hep erken gelir. Hiç gecikmezler.” dediğini okuduğumda hem annenin hem kızının umutlarını, hayallerini ve heyecanlarını anladığımı hissettim. Sayfalarca süren bir betimlemeden bile güçlüdür belki bu hademe kadının ilgisizce söylediği cümle. Hepinize Füruzan’ın kadınlarıyla bir sohbet etmenizi tavsiye ediyorum. İlkin Demirci

2


‘Bozkırın Tezenesi’ Neşet Ertaş, Türkiye’yi Türkiye yapan en önemli değerlerden biri. Abdal geleneğinin en önemli temsilcilerinden biri; kendi deyişiyle kuşaklardan beri süregelen bir ‘kanalın’ çağımızdaki uzantısı. Yalnız sazı ve yorumuyla değil, kaynaklık ettiği yüzlerce türküyle de kül Neşet Ertaş’ın çoğumuzca ‘Boztürümüzün dayanaklarından biri. kırın Tezenesi’ olarak bilinmesinin bir öyküsü var. Tezene, yani Aynı zamanda bir bilge. Yaşa- mızrap, yani bağlamaya vurulurmın içinde dövüle kavrula pişen, ken kullanılan bir gereç… Bu adı yolunu hep iyi bir yürekle ve aşk- ona yakıştıransa hepimizin billa yürüyen bir göçebe. Sanat ya- diği bir başka Anadolu büyüğü. şamına Kırşehirli Mahalli Sanatçı Neşet Ertaş olarak başlayan, yıllar 2006 yılında Türkiye İş Bankası içinde ‘Bozkırın Tezenesi’ olarak Kültür Yayınları’nın yayınladığı tüm yurdunda ünlenen, ‘Suçun nehir söyleşisinde anlatıyor Neşet sorumlusu ruhtur/Vücudun gü- Ertaş bu öyküyü. Yıllar önce, bir nahı yoktur/Şüphesiz ki her can Avrupa turnesine çağırıyorlar, birHakk’tır/İncitme canı incitme’ di- dir, ikidir, gitmiyor; ama ona eşlik yen, parmakları sazına değil Türk- edecek bir ekip ayarlanınca gitmeyi lerin gönlüne basan bir insanoğlu. kabul ediyor. Bir ekip, kendilerine bir araba kiralıyor, Neşet Ertaş’ın Kimi zaman, ‘İsterim ki bu dün- da kullanmayı bilmediği ve camı yada/Hiç kimse cahil kalmasın/ kırık bir arabası var, başına sürüOkusun ilmin kitabın/Cahilden akıl cülük bilen birini oturtup yola çıkıalmasın’ diyerek dileklerini, kimi yorlar. “Orada bir Avrupa cam takzaman ‘İnsandan doğanlar insan tırırım diye düşündüm,” diyor usta. olurlar/Hayvandan doğanlar hayvan olurlar/Hepisi de bu dünyaya Gidiyorlar gitmesine ama dögelirler’ ve ‘Hep yolcuyuz böyle nüşte işler karışıyor, sürücülük bigelir gideriz/Dünya senin vatanın lenler hep diğer arabaya doluşup mı yurdun mu’ diyerek uyarıları- önden bastırıyorlar; hem ustanın nı, kimi zamansa ‘Sevgi için benim pasaportu da onlarda. Neşet Ertaş garip olduğum/Doğrudur sevgide da ehliyetsiz ve pasaportsuz olaimanı bulduğum/Benim inandığım rak, az sürücülüğüyle yanında bir benim bildiğim/Sevişmek ibadet- arkadaşıyla bu arabayı izlemeye tir sevgi imandır’ diyerek sevgi- koyuluyor. Köln’den Yugoslavlerini söyleyen bir gönül ustası- ya’ya kadar yol alıyorlar, ancak dır o, bozkırımızın tezenesidir. bir noktada öndeki arabayı gözden 3

yitirince bulmaya çalışırken önlerine aniden başka bir araba çıkınca panikleyip kaza yapıyorlar. Yugoslav polisi gelince bakıyor ki ehliyet yok, pasaport yok. Apar topar hapse atıyorlar Neşet Ertaş’ı. Üç ay boyunca Türk konsolosluğuna mektup yazıyor ama yanıt alamıyor. Ama Türkiye’den ona bir armağan geliyor: Yaşar Kemal, yeni çıkan bir İnce Memed cildini, içini “Bozkırın Tezenesi’ne geçmiş olsun” diye imzalayarak yolluyor. Bozkırın Tezenesi, o günden bu yana dilimizde. apishane serüvenine dönerH sek, o tutsaklık üçüncü ayın sonunda bitiyor; ama Türkiye’de kimse Neşet Ertaş’ın neden hapse düştüğünü anlamıyor. O hapisteyken gazeteler, ‘Neşet Ertaş esrarengiz bir şekilde Yugoslavya’da hapse düştü’ yazmışlar. Bozkırın Tezenesi, “Halk nereden bilsin esrarengiz kelimesini,” diyor, “Neşet Ertaş esrardan hapse düştü diye yayılmış. Şimdi Türkiye’de çoğu bunu böyle biliyor.”


Arkabahçe’den Bildiriyoruz! vden çıkıp şöyle bir dolanmak E istediğinizde yolunuz bir sinemanın önünden geçerse gösterimdeki filmleri inceleyin. Video oyunu satılan mağazalara, kitapçılara ve müzik marketlere uğradığınızda da aynı şeyi yapın. Biçim ayırt etmeksizin, yani ister roman, ister film, ister dizi, ister oyun, hatta ister müzikal yapımlar olsun, 2000’li yıllarda ortaya koyulan çoğu popüler yapıtın ortak bir atadan geldiğini göreceksiniz: Çizgi romanlar.

Tunalı Hilmi Caddesi Çelikler Pasajı 91/54 Kavaklıdere/Ankara

izgi romanların tarihçesi nereÇ den baktığınıza göre sizi eski Mısır’a, Roma İmparatorluğu’na veya 1600’ler Avrupasına götürebilir. Bunlar, tabii, yazılı bir anlatının çizimlerle süslenmesi veya desteklenmesinden oluşan örneklerdi. 1800’lerin sonunda görsel ve yazılı anlatımın oturaklı bir kırması olarak yaygınlaşan çizgi romanlar, bildiğimiz biçim ve tonuna 1930’ların -yani iki savaş arasındaki gergin ateşkes içindeki- Batı dünyasında

ulaştı. O günden bugüne dek gördüğü ilgi arada sırada dalgalansa da, kültürün artan önemdeki araçlarından biri olarak kaldı ve yüceldi.

1930’larda bugünkü görünümünü alan çizgi romanların öncüsü Superman’di. Bunu, DC Comics’in bugünlerde sinema salonlarında boy gösteren anıt kahramanları izledi: Batman, Flash, Wonder Woman, Green Lantern ve daha nicesi.

Bunlar yalnızca en bilinenleri… Çizgi romanlar, neredeyse 100 yıldır popüler kültürün yapıcılarından oldu. Tarihten, mitolojiden, yaratıcılıktan beslenen bu yapıtlar kendilerine özgü yeni mitolojik anlatılar geliştirdi. Okurun yaşamında büyülü bir konuma yerleştikten sonra da yeni uzamlara sıçradılar.

2. Dünya Savaşı yılları, Marvel çıkışlı Captain America gibi Amerikan ulusal coşkusunun simgesi konumuna gelen çizgi roman kahramanlarının da doğuşuna tanıklık etti. 1960’larda yeni bir atılım gerçekleştiren çizgi roman dünyası bu kez Spider-Man, Iron Man, Daredevil ve başka pek çok yeni karakteri, çizgi roman serisini ve çizgi roman evrenlerini ortaya çıkardı. 4

En başta söylediğimizi yineleyecek olursak, çizgi romanların –oldukça yüzeysel değindiğimiztarihi, bugün yeni bir evrede. Sinema ve video oyunları gibi başka ortamlara geçiş yapmaları, çizgi romanların sevilirliğini azaltmamış gibi görünüyor. Sanal ortamlarda okunabilir olmak, çizgi roman okuru olmayan kişileri sinemadan


veya televizyon ortamından renkli sayfalara çekebiliyor olmak, yaşam süresini uzatıyor ve niteliğini artırıyor. ABD’de çizgi roman mağazaları büyük ilgi görüyor.

Semtimizin böyle bir mağazaya nasıl karşılık verdiğini sorduğumuzda, “Bir mağaza daha açacak olsam onu da Tunalı’da açarım,” yanıtını verdi Berkay Bey. Tunalı’yı kullanan topluluğun ve semt sakinlerinin ilgi alanı ve eğilim bakımından böyle bir yere Ankara’daki en uygun topluluk olduğunu anlattı.

Türkiye ise bu kültüre görece yabancı kalan ülkelerden oldu. 60-70’lerin ‘Teksas’ ve ‘Tommiks’lerinin yarattığı fırtına bir yana bırakılacak olursa, çizgi roman okurluğu ülkemizde örneğin çizgi film izleyiciliği oranında yaygınlaşmadı.

Peki, kimler ziyaret ediyor Arkabahçe’yi? Öncelikle Ankara’da çizgi roman edinmek için nitelikli bir adrese gereksinim duyanlar, böyle bir arayış içinde olanlar. Arada sırada da rastlantı veya merak sonucu çıkıp gelenler.

Kuşkusuz, bu durum, Türkiye’de sağlam bir çizgi roman okur topluluğu olmadığı anlamına gelmiyor. Her hafta yayınlanan sayısız çizgi romanı elde etmek ABD’deki denli kolay değil, ancak özellikle İstanbul’da çizgi roman edinmek için başvurulan simgeleşmiş mağazalar bulunuyor.

Çizgi roman okumanın yurtdışı ölçüsünde yaygın olmadığı ülkemizde insanları büyük zincir mağazalardan ve internet siparişlerinden kurtaracak bir yer Arkabahçe; sıcak ve içten bir ortam olması, özellikle çizgi romanla yeni tanışan insanlar için bir şans. Bu yapıtlara duyulan sevgi, yeni dostlukların ve yeni keşiflerin de yolunu açıyor. Bazen ilk kez çizgi roman satın alan bir müşteri tekrar tekrar geri dönüyor ve daha geniş bir çevreyi de bu ilgiyle buluşturuyor.

Türkiye’de çizgi roman denince akla gelen ilk adlardan biri olan Arkabahçe, hem mağazaları, hem de yayıncılığıyla öne çıkıyor. Ankara’daki Arkabahçe mağazası ise 1,5 yıl kadar önce Tunalı’da açıldı. Arkabahçe’yi ziyaret ettik ve sahibi Berkay Bey’le sohbet etme olanağı bulduk. Renkli, iç açıcı bir yer burası. Satılan ürünlerin cümbüşü mağazanın içine sinmiş. Ortasına dalınacak öyle çok evren, öykü, serüven var ki mağazadan içeri adım atınca kendiliğinizden 12 yaşınıza dönüyorsunuz. Bilişsel olarak değil ama o yaşın heyecanını, tutkusunu duyarak. Belki de çizgi romanlar genç kalmak için iyi bir yöntemdir.

Arkabahçe, Kavaklıdere’deki en hoş yeniliklerden biri ve hoşluğunu uzun süre koruyacak gibi.

Berkay Bey, Ankaralının çizgi romana olan ilgisinin doyurucu olduğunu belirtti. Açıldıklarından bu yana bir buçuk yıl geçtiğini, ilk yılını dolduran işletmelerin umut veren işletmeler olduğunu ve semtte tutunduklarını açıkladı. Çizgi roman okurlarının Arkabahçe’yi yalnız bırakmadığı anlaşılıyor. 5


Kentin Belleği Olmak Heykeller, kâğıtlar uçmasın diye üstüne koyduğumuz ağırlıklar gibidir. Kentin belleğinin uçmaması için önemli bir işlev görür.

Sunay Akın

Heykel nedir, ne işe yarar? Heykeller fotoğraf çektirmeye yarar. Gidersiniz bir heykelin yanına fotoğraf çektirir; 40 küsur yıl sonra, bir sunumda kullanırsınız. Fotoğraftaki küçük kız benim.

Heykel ve kent arasında pek farkında olmadığımız güçlü bir ilişki vardır. Heykelleri kentlerin süsü olarak kabul edebiliriz. Heykel kenti süsler; aynı zamanda kent heykelin sergi alanıdır.

rin giderek azalması: Sanat, sanatçı ve sanat eseri hakkında bilgi eksik olunca çevreniz sanat eseri ile dolu olsa bile bunu farkına varmadan yanından geçip gidiyorsunuz. İkincisi kent ve heykel arasında ilişkinin olmaması/kurulmaması ya da var olan ilişkinin bozulması: Kent heykellerinin kentle-mekânla olan ilişkisi başta kurulmuş olsa bile zaman içinde bu ilişki bozulunca heykel kent kargaşasının içinde kaybolup gidiyor.

Kavaklıdere’de kaç heykel var? Bir akşamüstü biraz sağa sola baHer ikisi de kütle ve mekân- kınıp bu sorunun yanıtını bulabilirla ilgilenir. Her ikisi de bir tasa- siniz. rım sonucu ortaya çıkarlar. Her ikisi de hem kendi başlarına bir değerdir; hem de çevreleriyle birlikte düşünüldüklerinde farklı niteliklere bürünürler. Bu benzerlikleri çoğaltmak mümkün… Kent heykelinde asıl olan gündelik hayatı estetik kılmaktır. Kentin süsü olmalarının yanı sıra çok daha önemli bir işlevleri daha var: Kentin belleği olmak… Ankara’da kaç heykel var? 5-10? 20-30? Günün anlam ve önemine bağlı olarak sayısı değişmekle birlikte 300’den fazla heykel var. Peki, Ankara’da bu kadar heykel var da bizim neden haberimiz yok? Pek çok neden sıralanabilir ama ben iki nedenden bahsedeceğim. Birincisi ve en önemlisi ilkokullardan başlayarak sanatla ilgili dersle6


Her heykelin ayrı bir öyküsü var. Her akşam Seğmenler Parkı’nın yanından geçerken bakardım hala yerinde duruyor mu diye. Görünmemesi için önüne bir çöp traktörü konsa da, etrafını yeşillikler kaplasa da her zaman orada tüm zarafetiyle durduğunu görünce rahatlardım. Bugünü de kurtardı diye. 1991 yılının son günü Ankaralılara yeni yıl armağanı olarak Seğmenler Parkı’na bir heykel yerleştirilir. Bu heykel 25 Mayıs 2015 günü çalınana kadar parkımıza ve Ankara’ya güzellik katmaya devam eder.

Ankara’nın gezen, çalınan heykellerinin hikâyesi pek çoktur. Çoğu zaman onların varlığı anlaşılmasın(!) diye çevresine çöp bidonu, elektrik direği, trafo ya da afiş panoları yerleştirilse de, çevrelerindeki yeşillikler budanmayıp her tarafını çevirse de varlığını bilenler önlerinden geçtikçe güzelliklerinden zevk almayı bilirler. İlhan Koman’ın heykelinin öyküsü 1978 yılında başlar. Bir tiyatro oyunu için masklar yapmak üzere Paris’te Abidin Dino’nun evinde kalmaktadır. Paris’te bulunduğu dönemde kilden düşsel figürler yapar. Bir masaldan çıkagelmiş gibi duran heykelcikler bir süre daha Abidin Dino’nun evinde kaldıktan sonra Stockholm’e gelir. Bunların bronza döküldüğünü göremeden 1986’da İlhan Koman hayatını kaybeder.

Heykelciklerin serüveni 1989 yılında Koman ailesi, Abidin Dino ve Galeri Nev’in çabaları ile İtalya Pietrasantra’daki Giuseppe Belfiore atölyelerinde devam eder. Burada bronza dökülürler. 1990 yılında sergilenen eserlerden bir tanesi Ankara Belediyesi tarafından seçilir; aynı atölyede büyütülerek bronza dökülür ve 1991 yılının son günü bugünkü yerine konur. 25 Mayıs 2016’da Seğmenler Parkı’nda ansızın kaybolur. Koman heykelinin serüveni burada bitmez. Ankaralılar kaybolan değerlerimizi yeniden inşa etmek için bir araya gelirler. Bir yandan kaybolan heykelin arama çalışmaları ve hukuki süreç devam ederken bir yandan da İlhan Koman Vakfı ile birlikte heykelin yeniden dökümünü yaptırmak üzere kolları sıvarlar. Heykelin İtalya’da üretilen modelinin orijinal alçı kalıbına ulaşılır ve yeniden bronz dökümünün yapılmasına karar verilir. Bunun için gereken miktar 30.000 TL’dir. Heykelimizin yerine konması için bizim de bir tuzumuz olsun diyenler için bir bağış kampanyası açılır. 1 Ağustos 2017’de başlayan kampanyanın 1 Ekim 2017’ye kadar sürmesi planlanır. Heykelin yerine konması için gereken 30.000 TL bu tarihten önce toplanırsa kampanya sona erecek. Heykelin 2017 yılının son günü Ankaralılara yenil yıl armağanı olarak Seğmenler Parkı’na yerleştirilmesi planlanır. Tarih tekerrürden mi ibaret? Nevin Apaydın

Bağış yapmak isteyenler ‘Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin İlhan Koman heykeli için bağış’ ibaresi ile “TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi İş Bankası Meşrutiyet Şubesi IBAN: TR 59 000 64 000001 4213 0602054” hesap numarasına bağışlarını gönderebilirler. 7


Ya y Bu Ta s

arı

ına

Sa

m

yıd

ve

Ec

eG

me

ği

İlk Ar in D Ne kab emi vin ahç rci Ap e Ç ay izg dın i R o

ın

Ge

ma

Diz

ay

zır

lay

Ca M nG Eg iray üçlü e G Gü üç lso lü y

aE

üls

Ha

gi

nD

ük

çe

ka

an

lar

nle

r

KAVAKLIDEREM Kavaklıdere Dayanışma ve Güzelleştirme Derneği

Güniz Sok. 12/4 Kavaklıdere/Ankara 0312 426 0206 0538 270 2304 destek@kavaliderem.org.tr

8

destek@kavakliderem.org.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.