Koraj E Dergi 3. Sayı

Page 1

Kora e-Dergi


Kora e-Dergi

İçindekiler s.

s.

s.

4 8 12 14 16 18 20

s.

s.

s.

s.

Kora e-Dergi


Kora e-Dergi

Sunuş Koraj e-Dergi’nin üçüncü sayısında geçtiğimiz günlerde sahiplerini bulan Kristal Elma’lardan birer ısırık alıyoruz öncelikle. Kocaeli İletişim Reklamcılık Bölümü öğrencilerinin merakla takip ettikleri Kristal Elma ödüllerinden birini alan genç reklam yazarı Şeyma Keklik de söyleşi konuğumuz. Havas’ın yaratıcı ekibinde yer alan Şeyma Keklik, ödüllü işler çıkarmanın yol ve yöntemlerinden söz ederken sanırım öğrenci ve okurlarımızın özellikle kulak kabartması gereken bir sırrını veriyor: “Hepsinden önce en önemlisi mutlu olmayı başarmak. Sen mutlu olunca o enerji işine de yansıyor, insanlara da. Bence mutlu olun, kesin-

likle hırslı olun demiyorum ama. Mutlu olunca her şey çok güzel oluyor.” Kolay değil belki ama, evet tam da bu değil mi yapmamız gereken? Reklamın yaratıcı babalarından Leo Burnett, onca başarılı işe mutlu olmanın sırrına vakıf olarak mı imza atmıştı? Türkiye’de, Kocaeli’nde bir öğrenci dergisinin kendisini andığını ve anlattığını duysa mutlu olur muydu acaba? Yeni sosyal medya kampanyaları, kampanyalar üzerine eleştirel yazılar, alana gelen yeni yayınlar da bu sayımızın başlıkları arasında. Okurumuzu mutlu eden bir sayı olmasını umuyoruz. Kocaeli İletişim’den selamlar

Künye Kocaeli Üniversitesi Adına Sahibi: Prof. Dr. Sadettin HÜLAGÜ 5187 Sayılı Kanuna Göre Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Prof. Dr. Füsun ALVER Genel Yayın Danışmanı: Prof. Dr. Cem PEKMAN Editör: Ar. Gör. Aysel TAPAN Genel Koordinatör Umut TÜRKKÖYLÜ

/Koraj.Dergi

Yazı Işleri: Damla ELMA Gökçe TAMER Halil Ibrahim DAĞ Umut TÜRKKÖYLÜ Süleyman ORTATEPE Buse KRAL Çiğdem BİÇER Görsel Tasarım Editörü: Umut TÜRKKÖYLÜ Kapak Tasarımı: Burak KAKİ

/KorajDergi


Kora e-Dergi

YARATICILIĞIN KALBİ KRİSTAL ELMA’DA ATTI 14-16 Ekim tarihleri arasında Uniq İstanbul/ Wolkswagen Arena’da bu yıl 27.’si düzenlenen Kristal Elma Festivali’nde reklam, medya, iletişim ve pazarlama dünyası bir araya geldi. Üç gün boyunca yaratıcılığın kalbinin attığı ve binlerce sektör temsilcisinin salonları doldurduğu festivale katılan konuşmacılar arasında; David Benson, Hanry Mason, Jeremy Nicholds, Jon Andrews, Matt Eastwood, Tom Bernardin ve çeşitli blogger ve sanatçılar bulunuyor. Toplamda 77 oturumun düzenlendiği festivalde; yeni nesil medya, innovasyon, Jingle’in öne-

mi, içerik yazımı ve hikaye yönetimi gibi konular göze çarptı. Kristal Elma Festivali’nde bu yıl toplam 138 kategoride büyük ödül, seçici kurul özel ödülü, Kristal Elma, gümüş ve bronz dahil olmak üzere toplam 433 ödül sahiplerini buldu.

Birbirinden önemli ve dikkat çekici işlerin yarıştığı Kristal Elma Festivali’ne damga vuran reklamlar arasında ise şunlar yer alıyor:

Basın Büyük Ödülü: Tribal Worldwide Istanbul, Audi "Hava Yastığı - Cehennem" 4


Kora e-Dergi

Dijital Büyük Ödülü: Kompüter, Garanti Bankası "Deneysel Bankacılık 2"

Kampanyalar/Entegre Kampanya Büyük Ödülü: Concept, Şekerbank “Sen Bırakıp Gitme Diye” 5


Kora e-Dergi

Bölge Büyük Ödülü: SVStudios, Protrans “TIR”

Entegre Kampanyalar / Diğer Ödülü: Y&R Team Red Istanbul, Vodafone “Kırmızı Işık Aramızda Kalsın” 6


Kora e-Dergi

Film Büyük Ödülü: TBWA\Istanbul, Anadolu Hayat Emeklilik “Bana Amca Dediler”

7


Kora e-Dergi

Söyleşi “YARATICILIK DOĞUŞTAN GELMEZ” Onları en iyi Durex için yaptıkları ‘Elveda Elizabet’ ve Adriana Lima’nın boy gösterdiği Veet reklamlarıyla tanıyoruz. Bu reklamların yanı sıra Air Wick, Cillit Bang, Nutella, İstikbal, Yurtiçi Kargo, Peugeot gibi büyük markalara hizmet veren global bir ajans: Havas Worldwide İstanbul. Biz de reklamlarıyla akıllarımızda kalan bu ajansı bir de yakından tanımak ve tanıtmak istedik ve siz okurlarımız için ajansın metin yazarı Şeyma Keklik ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Sektöre dair bilinmesi gerekenler, reklamın abc’si ve kampanya fikirlerinin nasıl oluştuğuna dair birçok konuyu içeren sohbetimizi sizinle paylaşmaktan keyif duyuyoruz. -Daha önce hangi ajanslarda çalıştınız? Bu ajanslarda ne gibi deneyimleriniz oldu? Stajımı okul dönemimde Concept Reklam Ajansı'nda yaptım. Girip çıkmalı bir iş oldu. Siz de biliyorsunuz ki staj yapacak yer bulmak o kadar da kolay değil. 7 yıl önce de böyleydi, şimdi de aynı. Concept'ten sonra Art Grup'a girdim. Art Grup'tan sonra da Alaaddin Adworks’de çalıştım. 3.5 yıldır da buradayım. 4. ajansım bu.

-Kırmızı reklam ödülleri, Cannes'da bronz aslan, Kristal Elma gibi birçok ödül almışsınız. Bu başarı hikayesini biraz sizden dinleyelim. Başarı hikayesi diyorsunuz ama ben bu işte duayen olmadığım için bu ibare biraz abartı olur. Ben de çok genç olduğum için onu abartmadan söyleyelim. 25 – 26 yaşındaki insanlara göre belki bir tık ileride olabilirim o da yaşım genç olduğu içindir sadece. Belki bu bakımdan bir başarıdır.

-Fikirlerin üretim sürecinden biraz bahseder misiniz? Genelde günlük işler oluyor, günlük işlerle ödül almayı hedefliyoruz çünkü kıymetli olan o. Elizabet’de olduğu gibi. Ama bunun dışında aklımıza gelen şeyleri oturuyoruz “Ergin Abi, biz bunları bunları düşündük” diye ona sunuyoruz. Fakat bu bir fikir bulduk hemen ödül aldı gibi bir görünüm olmasın. Biz 150 tane fikir sunuyorsak aralarından 3 tanesini beğeniyor. “Bu olmaz, bu olmaz” diye 150 fikri örneğin 3 fikre indiriyor biz de o 3 taneye odaklanıyoruz ve o 3 fikir ile ortaya bir şeyler koyuyoruz.

-Şu an yükselişte olan dijital reklam yazarlığı ile geleneksel metin yazarlığı arasında nasıl bir fark var? Dijital reklam yazarlığının avantajının ya da dezavantajının olduğunu düşüyor musunuz? Dijital reklam yazarılığı ile normal reklam yazarlığı arasında bir fark yok ama şöyle bir fark yaratıldı: sosyal medya uzmanlığı diye bir şey ortaya atıldı. Bazı ajanslar bunlardan vazgeçiyorlar, sosyal medya uzmanı değil ben şu markaya bakıyorum, ben bunun televizyon metnini yazabiliyorsam eğer, o markanın konuştuğu dilden de internette insanlarla konuşabilirim. Metin yazarı hem onu yapar hem de diğerini, metin yazarısın sonuçta.

8


Kora e-Dergi

-Yaratıcılık nedir, nasıl oluşur, geliştirilir ve siz ilhamınızı nerelerden alırsınız? Yaratıcılık bence çocukluktan gelen bir şey. İnsanların yeteneğinin doğuştan geldiğine kesinlikle inanmıyorum. Senin özellikle 0-6 yaş arası yaşadığın şeyler yaratıcılığını besliyor. Şöyle söyleyeyim aslında yaratıcılık bilinen bir şeyle, bilinen başka bir şeyin mükemmel kombinasyonu oluyor. Yani iki farklı şeyi bir araya getiriyorsun. Benim kendi inisiyatifime göre, ben öyle değildim ama o yaşlarda yalnız kalmış çocuklar daha yaratıcı olabiliyor. Çünkü kendini eğlendirmek için bir şeyler arıyor. Yaratıcılık seni sürekli eğlendiren bir şey. Bence doğuştan gelen şey yaratıcılık değil de zekaymış gibi geliyor.

-Bir insan nasıl yaratıcılığını geliştirir? Reklam yazarlığı yaratıcılığı, geliştirilebilen bir şeydir. Nereye bakman gerektiğini bileceksin. Bence öncelikle benden ne isteniyor ona bakmalıyım. Benden istenenin karşılığında yapabileceğim bu, onun karşılığını zaten veriyorsun. Çünkü zaten fikrin istenen şeyin içinde oluyor ama benden de bu isteniyor, bunu verelim. Zaten adam senden daha yaratıcı olsa sana o briefi veriyor olmaz. Böyle bir şey daha verelim dediğin anda o yaratıcılık oluyor bence. Senden istenen şeyin biraz üstüne çıkıp, farklı bir şey verme isteği, şevkidir yaratıcılık. Burda "bir an önce işten kurtulayım" düşüncesi olmuyor orada. O düşünceyi verdiğin zaman zaten sen üretiyorsun, üretmeyi de seviyorsun, yaratıcı oluyorsun.

-Elveda Elizabeth reklamında ünlü bir yüzü oynatmak yerine bir internet fenomeni oynatmanız nasıl bir katkı sağladı? Bence fenomen ya da ünlü olması fikri etkilemiyor. Oradaki olay bir adamın eliyle olan interaksyonu. Tanınmayan birini koysaydık da eminim ilgi çekecekti.

9


Kora e-Dergi

“Senden istenen şeyin biraz üstüne çıkıp, farklı bir şey verme isteğidir yaratıcılık.” -Bir kadının diğer kadınsal ürünlerin reklamını yapması doğal karşılanırken prezervatif reklamı farklı bir tepki yaratıyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bakış açısı farklı olabilir. Ki ben zannetmiyorum ilk defa bir kadın prezervatif reklamı yapmıyodur; bilinmese de bunun örnekleri vardır. Ama bir kadın olarak tabularım yok.

-Slogan çok çarpıcı. Elveda Elizabet kalıbı artık erkeklere özgü değil günlük hayatımızda da kullandığımız bir mizah unsuru oldu. Peki burdan yola çıkarsak bir sloganda olması gerekenler nelerdir? Bir sloganın çarpıcı olması tek başına bile görseli, görüntüsü olmadan insanların aklına bir şeyler çağrıştırmasıyla alakalı. Biz bunun sağlamasını şöyle yaparız. Görseli kapatırız slogan sana bir şey anlatıyor mu bakarız. Anlatıyorsa çalışıyordur.

-Reklam her ne kadar akılda kalıcı olsa da insanlar üreticisini araştırmaz. Reklam marka ile birlikte anılır. Bu durumdan rahatsız oldunuz mu? Genelde zaten erkek yazar sanıyorlar ama 
önemi yok. Zaten seni sokaktaki adamın bilmesine ihtiyaç duymuyorsun. Tamam mesleğin başında böyle bir isteğin oluyor fakat zamanla görüyorsun ki sektörde biliniyorsun. Bu sana yetiyor. Sektörde zaten herkes birbirini tanıyor ve hiçbir şey gizli kalmıyor. Bilmesi gerekenler bildiği için rahatım.

-Mesleğe çok erken başlamışsınız. Peki geçen bunca zamanda "Ben bu işi yapmak istemiyorum" dediğiniz bir an oldu mu? Sabah erken kalktığımda oldu! Fakat genel olarak bunu hiç düşünmedim. Çok zor zamanlardan da geçtim fakat inat ettim. O zamanlar o kadar inat etmeseydim şu an burada olamayacaktım. Bazen çok kötü gördüğünüz şeyler başka bir şey için basamak oluyor.

-Son olarak genç bir reklamcı olarak diğer genç reklamcı adaylarına vereceğiniz tavsiyeleri dinleyebilir miyiz? İyi bir reklamcı olmak için neler yapmamız lazım? Teknik olarak söylersek işinizle ilgili ne yazıldıysa okuyun. Bir gazeteyi ya da kitabı sanki sektördenmiş gibi okuyun ve irdeleyin. Ama bunlardan daha önce iyi bir reklamcı olmak için iyi ve sevecen bir karakterinizin olması lazım. Hepsinden önce en önemlisi mutlu olmayı başarmak. Sen mutlu olunca o enerji işine de yansıyor, insanlara da. Bence mutlu olun, kesinlikle hırslı olun demiyorum ama. Mutlu olunca her şey çok güzel oluyor.


Kora e-Dergi


Kora e-Dergi

Öğrencinin

Perspektifinden

Çocuğun Modası mı olur? Malumunuz sön dönemin reklam gündemini en çok meşgul eden konu Koton’un çocuklar üstünden yaptığı reklamlar. Hayır, korkmayın olaya çocuk istismarı gibi basmakalıp bir yaklaşımla girmeyeceğim. Nihayetinde bir çocuk markası Koton Kids, bir markanın

hedef kitlesini reklamında oynatması kadar doğal bir şey olmamakla birlikte Koton Kids’in hedef kitlesinin aslında ekonomik ve legal özgürlüğü bulunmayan çocuklar mı yoksa onların ebeveynleri mi olduğu konusunu da size bırakıyorum.

Peki neden bu kadar tepki çekti Koton Kids?

Bugüne kadar tüm dünyada binlerce reklamda çocuklar kullanıldı ve kullanılmaya devam ediliyor. Peki, neydi Koton’un sırrı? Neden bu kadar çok konuşuldu? Bunun ilk nedeni reklam kesinlikle plazalardan dışarı çıkılmadan tasarlanmış gibi duruyor zira yayın öncesi testleri yapılmış ve analiz edilmiş olsaydı filme dair her şey bir krematoryumda kül olmuştu. Aslında öyle de oldu denebilir, reklamın yayında kalma süresi pek de uzun olmadı. Bu denli büyük bir kampanya uzun bir reklam filmiyle çıkış yapıyorsa 2 hafta kadar ful versiyonlar daha sonra da seyrekleşerek de olsa kısaltılmış versiyonları yayınlanır. Başta

her ne kadar tepkisiz kalınsa da reklamın tüm izlerini silmek için reklamın etkileri flulaşmaya başlar başlamaz ikinci film hemen imajı düzeltmek için çekildi. Birçok kesim ilk filmin özrü niteliğinde olduğunu söyledi, kimileri ise ilk filmde yanlış anlaşılan şeyin halkın dilinden bu sefer doğru anlatıldığını savundu.

İkinci film beklentileri karşıladı mı? Ancak ikinci filmle alakalı da çok yanlış bir algı olduğunu düşünüyorum. İlk filmin etkilerini şeklen silmiş gibi görünse de ilk reklamdaki o ‘yabancılık’ aşılamamış. Bugün Türkiye şartlarında eğer bir çocuk giyim markası için reklam yapacaksanız kimi hassasiyetleri düşünmeniz gerekir. Zamanında Civil de reklam yapmıştı ‘En İyisini Annem Bilir’ sloganıyla. Gayet yerinde ve olması gereken bir reklam. Evet prodüksiyon olarak Koton Kids’in çok gerisinde olabilir ama içerdiği mesajlar açısından değerlendiriyorum. ‘Bu Benim Tarzım’ demektense Civil’in ‘En İyisini Annem Bilir’ reklamının çok daha doğru mesajlar içerdiğini söyleyebilirim.

12


Kora e-Dergi

18 yaşına gelmeden oy kullanamayan, evden ayrılamayan, velisinin izini olmadan doğru düzgün imza yetkisi bile olmayan bireylerin kıyafetlerini kendilerinin seçme özgürlüğü konusundaki mesaj yanlış değil fakat reklamın bütününe baktığımızda hitap ettiği kitleyle ve toplumla uyuşmayan bir yaklaşım görüyoruz. İkinci filmin, son zamanlarda oldukça tepki çeken ve reytingleri de günbegün düşen tarz programından ilham aldığını varsayıyorum. Kahvaltıda ne giyilir, akşam yemeğine giderken nasıl giyinilir, pantolonun altına başka, eteğin altına başka ayakkabı, farklı kumaş tiplerine göre farklı makyaj tiplerini öğrendiğimiz -hatta bir ara erkeklerin de çıktığı ve erkek modasına da yön verilmek istenen ama yayından kalkan- bu programın bir meyvesi olarak çocuk modasına da el atıldı. Hal böyleyken çocuklar üstünde abimin pantolonunu giyerim paçalarını katlarım, iki

tane de şapka takabilirim çünkü ben çocuğum diyerek de yanlış yapıldığını söyleyemem. Ancak burada asıl değinilmesi gereken nokta bir ‘kültür değişimi’ yaratılmasıdır. Her şeyi medyadan öğrendiğimiz günümüzde tüketim çarkının içine daha çocuk yaşta insanların çekiliyor olması son derece korkutucu. Tarz, moda algısı daha küçük yaşta bir çocuğa yerleştirerek ileride yetişkin mağazaları için müşteri potansiyeli oluşturuluyor. Alt mesajlara baktığımızda zaten ‘evet, bu tarz kötü ama ben çocuğum o yüzden yapabilirim’ mesajı işlenerek her geçen gün büyüyen ve kendince yetişkin olduğunu düşünen çocuk bir sene sonra aynı kıyafeti giymiyor. Kadınlığı, erkekliği, giyimi, aşkı ve sevgiyi , aldatmayı, cinselliği, traş olmayı, saçını savurmayı bile medyadan öğrenen çocuklara kendilerine giyim konusunda bir tarz yaratmalarını söylemek ne kadar doğru?

Velhasıl… Cüzdanımızdaki paraları bitiren bu çark artık cüzdanın bir köşesine sıkıştırdıklarımıza odaklanmış durumda.

13


Kora e-Dergi

Biyografi YARATICILIĞIN İKONLAŞMIŞ HALİ:

LEO BURNETT Reklam sektörünün dünya çapında büyümeye başladığı yıllarda ortaya çıkan ve yaratıcılığı ikonlaştıran ünlü reklamcı Leo Burnett, bir reklamın uzun açıklamalar ve kendini rakiplerinden üstün görme gibi yollara başvurmadan, ürünü sembolize eden ikonlar yaratıp, sadece stile konsantre olarak nasıl başarılı olunabileceğini herkese göstermiştir.

KIRMIZI ELMANIN DOĞUŞU 21 Ekim 1891 yılında Michigan’da kimsenin ileride neler başaracağını bilmediği bir bebek dünyaya geldi. Çocukluğunu ve gençliğini doğduğu topraklarda geçiren bu bebek, ileride adından sıkça söz edilecek olan Leo Burnett’tir. Michigan Üniversitesinde gazetecilik okuyan Burnett’in ilk iş deneyimi Illinois’deki yerel bir gazetede muhabirliktir. Burnett’in reklam sektörüne girişi ise 1917 yılında Detroit’e taşınarak başlar. Sektördeki ilk işi Cadillac Motor Company’de metin yazarlığı olan Burnett, 1923 yılına kadar burada çalışır ve 1923 yılında Indianapolis’teki bir reklam ajansına geçer. 30’lu yıllara kadar burada çalışan Burnett, 1935 yılında kendi reklam ajansını yani dünyaca ünlü Leo Burnett Worldwide’ı kurar.

14

Ekonomik krizin baş gösterdiği yıllarda kurduğu ajansının resepsiyonunda bir kase kırmızı elma ile karşıladı konuklarını Leo Burnett. Ajansın fazla yaşamayacağını düşünenler, bu bir kase elmaya bakıp Burnett’in çok yakında bu elmaları ikram etmek yerine sokakta satmak zorunda kalacağını söyledi. Ama düşündükleri gibi olmadı. Her zaman büyük düşünen Leo Burnett, yarattığı markalarla kısa zamanda Amerika’da ve ardından dünyada adını duyurdu. Marlboro Man, Tony The Tiger, Pillsbury Doughboy ve daha pek çok markanın ölümsüz ikonlarına imza atan Burnett, 1967 yılında ise emekliye ayrıldı.


Kora e-Dergi

“ Yaratıcılık, bildiğiniz iki şeyi bilmediğiniz bir şekilde birbirine bağlamaktır.

Reklamda ikonlara ve sembollere ağırlık veren Burnett, kendi ajansında bile bunlara yer vermiştir. Kendisinin en ünlü kurumsal sembolü, tüm resepsiyonistlerin masalarında bulunan kırmızı elmalardır. Diğer önemli ikonlarından biri ise “Yıldızlara uzanan el” sembolüdür. Zaten logosunda da bu sembol vardır. Burnett bunu şu şekilde açıklar:

YILDIZLARA UZANAN EL

“Yıldızlara ulaşmak için elini uzattığında belki onları avuçlayamazsın ama en azından elini çamura bulamamış olursun.” 7 Haziran 1971 yılında Illinois’de hayatını kaybeden Leo Burnett, arkasında 83 ülkede 93 ofis ve 8 binden fazla çalışan bırakarak adından hâlâ söz ettirmektedir.

15


Kora e-Dergi

Sosyal Medya Kampanyaları FORBESONE:

ULUSLAR ARASI SİM KARTI Günümüzde yapılan yurt dışı seyahatlerinin en zorlayıcı yanı mobil iletişim olmaya başladı. GSM operatörleri her geçen gün sundukları tarife ve fırsatları arttırmaya devam etse de hiçbir kampanya yurt içindeki kadar uygun olamayabiliyor. Forbes bu konuda Malta’lı bir şirket olan Worldfone ile ortak bir çalışma ortaya çıkardı. Telekom dünyasının yeniden şekillenmesine yardımcı olacağı düşünülen Forbesone’ı piyasaya sürdü. Forbesone, 29.99€ başlangıç fiyatı ile başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülkede kullanılmaya başlandı.

16

WEBSUMMIT2015!

Avrupa’nın en önemli teknolji konferansı Websummit, bu yıl 134 ülkeden 42bin kişinin katılımıyla Dublin’de düzenlendi. WebSummit 2015 Sanal gerçeklik, robotlar ve yapay zeka konuları üzerinde şekillendi. Google ve Facebook’un 3 ana başlıkta da çekişmeli olarak yeni projeler ortaya çıkarıyor olması, sanal dünyanın gelişiminin hızlı ve ilgi uyandırıcı olmasını sağlıyor. Facebook’un Yapay Zeka çalışmalarında en önemli projesi görme engelli kullanıcılar için fotoğraf tanıma-aktarma olurken Google Akıllı Öğrenme yani Machine Learning sistemi ile ilk olarak Google Photos’ta karşımıza çıkmıştı. Bu projeyi geliştirerek gelen maillere otomatik olarak alternatif cevap önerisi sunuyor ve üzerinde çalıştığınız veri/tablolardan otomatik analizler çıkartabiliyor olması en göze çarpan uygulamalar arasındaydı. Ayrıca geliştirici firmalar Sanal Gerçekliğin şimdilik maliyetli olduğunu ama bu durumun 1 sene içerisinde değişeceğini bildirdi. Sanal Gerçeklik ürünleri için yapılan içerik ve uygulamaların üzerindeki çalışma ve çeşitliliğin giderek artacağını da aktardılar.


Kora e-Dergi

#PrayforParis

Fransa’nın başkenti Paris’te 13 Kasım saat 21:00 sularında yapılan eş zamanlı terör saldırılarına sosyal mecralardan destek gecikmedi. İlk olarak Facebook Fransa’da ‘Safety Check’ özelliğini yayınladı. Lokasyon bazlı çalışan eklentide kullanıcılara 2 seçenek sunuldu. ‘Güvendeyim’ ve ‘Tehlike altındayım’. Facebook bu özellik sayesinde Fransa’nın Kriz Analizi yapmasında yardımcı oldu. Twitter kullanıcıları ise #PorteOuverte (Açık Kapı) hashtag ‘i ile dışarıda tehlikede olan kişilere evlerinin kapılarını açıp, birbirlerine destek olmaya çalıştılar. Google, Hangouts’u bir süreliğine ücretsiz yaptı. Saldırı noktalarından birisi de Stade De France’dı. Dostluk maçında olan bu saldırıdan sonra UEFA ileride yapılacak karşılaşmalarda oyuncuların siyah bantlarla sahaya çıkacağını ve 1 dakikalık saygı duruşu ile karşılaşmanın başlayacağını duyurdu.

The Wrong Dijital Sanat Bienali Sanatın özgürleşip, geleneksel kalıp-mekan ve bakış açısından kurtulduğu yeni bir bakış açısı ve zemin hazırladığı The Wrong Dijital Sanat Bienali başladı. 1 Kasım-31 Ocak tarihleri arasında yayında olacak bienalde 1000’den fazla sanatçı, 90 küratör ve 40 fiziksel sergi bulunuyor. Türkiye’den ise Tumblr’da oluşturduğu gifler ile tanınan Haydiroket, Mert Günhan ve Esra Özkavcı gibi isimlerin eserleri ise Hypermedia Dreams isimli sergide gösteriliyor. http://thewrong.org/ adresinden sergilenen eserlere ulaşabilirsiniz.

17


Kora e-Dergi

Reklamcılık Kütüphanesi Guy Kawasaki Peg Fitzpatrick

Joseph McCormack Brief, Kısa ve Öz

Sosyal Medya Sanatı Çağımızda sosyal medyanın bütün hayatların ortasında olması su götürmez bir gerçektir.Popüler marka imajının oluşmasında sosyal medyanın önemini anlatan Guy Kawasaki ve Peg Fitzpatrick, bu platformda kendini geliştirmek isteyenlere adeta rehber niteliğinde bir kitap kaleme almış. Sağlam sosyal medya stratejisi nasıl geliştirilirden tutun da bir marka pazarda varlığını nasıl artırabilire kadar bütün soruların cevabını bu kitapta bulabilirsiniz.

18

Tweet atarken 140 karakter sınırına bir türlü uyamayanlardansanız pazarlama iletişimi uzmanı Joseph McCormack tam da size göre bir kitap yazmış. Bu kitap; uzun konuları etkili şekilde aktarabilmenin yolunun kısa ve öz anlatım olduğunu söylüyor. İş dünyasında da verilerin çokluğu nedeniyle ortaya çıkan dikkat dağınıklığını engellemek için verileri doğru şekilde özetlemenin sırrını veren McCormack, bu kitabında minimum sözcükle maksimum etki yaratmanın yolunu göstermiş.


Kora e-Dergi

Ann Hadley

Herkes Yazabilir

İçerik yazarken tıkananları bu tarafa alalım! Pazarlama iletişimcisi Ann Handley bu kitabıyla imdadımıza yetişti. Kaliteli içeriğin formülünü fayda x ilham x empati” olarak tanımlayan Handley, içerik için bir yazı rehberi ve etik yayıncılıkla ilgili el kitabı niteliğinde bir kitap kaleme almış. “Eğlenmeye ve daha iyi yazmaya hazır mısınız?”

Hakan Okay

Helikopter Bakışı

Hakan Okay; yönetici ve pazarlamacıların sadece bulundukları departmana değil; işletmenin tümünden tutun da tedarikçilere ve müşterilere kadar geniş bir açıdan bakmalarının gerekli olduğu iş dünyasında nasıl “bir helikopter gibi” olunur sorusunu cevaplıyor. Bir helikopter misali yükselip resmin tamamını görmeyi, gerekli yerlere hızlıca müdahale ederek doğabilecek ya da doğmuş sorunu çözebilmeyi anlatan bu kitap iş dünyasında başarısını artırmak isteyenlere farklı bir bakış açısı; helikopter bakışı kazandıracak.

19


Kora e-Dergi

Yaklaşan

Etkinlikler

27 Kasım:

Adamlar Konseri

Adamlar, eski “Halimden Konan Anlar”ın yeni hali… Şarkılar hayata dair her konuda güçlü, derin, yoğun ve ironik sözlere sahipler. Teatral bir dramanın içinden şaka yapar gibiler… Umutsuz değiller, aksine insanı dirilmeye, inanca zorluyorlar. Dinamikler, sarsıcılar… Adamlar`ın müziğini kabaca rock`n roll, blues ve biraz da hip-hop çerçevesinde düşünebiliriz ama bu yetmez, bir çok janrı bu müzikte duyabiliriz. Bu albümü dinlediğinizde ön yargılarınızla yüzleşmeniz kaçınılmaz. PMM’in ilk projesi “Adamlar”… Adamlar, birkaç yıldır Kadıköy çevresi ve Soundcloud, Myspace gibi dijital ortamlarda olağanüstü bir dinleyici kitlesine ulaşan, sevilen ve 20-30 yaş jenerasyonunun dilinde şarkıları ezbere gezinen “Halimden Konan Anlar” adlı grubun dönüşerek aldığı yeni şekil… Adamlar, Türkçe sözlü müzikler üretiyor. “Singer– songwriter” geleneğinden gelse de bu müzik oldukça farklı birçok janrı bir potada topluyor. Hip-hop`tan uzun havaya, tangodan rock`ın en damar hallerine girip çıkan bir dalgalanma içinde seyreden müzikler

sonuçta kompakt bir karakteri bize sunuyor. Sözler yoğun ve hayata dair her şeye dokunuyor. En belirgin olan, bu müziklerin, birlikte, aynı anda, canlı bir şekilde kaydedildiğini hissediyor olmanız. Tam bir adanmışlık… Grubun ilk albümü “Eski Dostum Tankla Gelmiş”, 23 Eylül 2014`te çıktı. Vokal ve gitarda Tolga Akdoğan, elektrik gitarda Gürhan Öğütücü, tuşlu çalgılarda Burak Irmak, bas gitarda Burak Güngörmüş ve davulda Berkan Tilavel`den oluşan Adamlar`ın albümünde yer alan 12 parçanın da söz ve müzikleri Tolga Akdoğan`a ait… Türkçe sözlü müzikler üreten Adamlar, 27 kasım Cuma saat 20:00`de İzmit Sabancı Kültür Merkezi‘nde.


Kora e-Dergi

1 Aralık Salı: Borusan Quartet ve Burhan Öçal Borusan Quartet ve Burhan Öçal aynı sahneyi paylaşacak. 2005 yılında Prof. Gürer Aykal öncülüğünde kurulan, İsviçre’deki Maggini Vakfı’nın beğenisini kazanıp, Borusan Kültür Sanat ile yapılan işbirliği sonucu A. Stradivarius (1714 “Adam”), N. Amati (1662), A. Testore (1725) ve Petrus Guarneri (1740) gibi özel enstrümanlarla müzik yapma şansına sahip olan, İstanbul’un Anadolu yakasındaki Süreyya Operası’nda gerçekleştirdikleri düzenli sezon konserlerinin yanı sıra yurtiçi ve yurtdışı turneleriyle de dikkat çeken Borusan Quartet, Türkiye’de internetten canlı yayımlanan ilk klasik müzik konserini veren topluluk, Borusan Kültür Sanat tarafından Oğuzhan Balcı, Mahir Çetiz, Turgay Erdener, Özkan Manav, Alper Maral, Turgut Pöğün ve Hasan Uçarsu’ya kendileri

için sipariş edilen yapıtların ilk seslendirilişini gerçekleştirdi. Türk bestecilerin önemli bir yer aldığı, klasik dönemden modern döneme uzanan geniş bir repertuara sahip olan Borusan Quartet, kemanlarda Esen Kıvrak ve Olgu Kızılay, Viyola’da Eftal Altun, Viyolansel’de Çağ Erçağ’dan oluşuyor. 1 Aralık Salı gecesi 20:00’da İzmit Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek kon serde Borusan Quartet’e Vurmalı çalgılar virtüözü ve darbuka ustası sanatçı, ülkemizin önemli bestecilerinden biri olarak ve sinema oyuncusu kimliğiyle de Türkiye’deki çağdaş kültür ve müzik dünyasına yön verenlerin başında gelen Burhan Öçal eşlik edecek.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.