Koraj E-Dergi 4.Sayı

Page 1


İçindekiler 4 8 10 12 16 18 20

Kora e-Dergi


Sunuş 2016 yılının ilk sayısı ile Koraj E-Dergi’de tekrar beraberiz. Dileriz ki olumlu, verimli, sevimli bir yıl olsun. Kocaeli İletişim Reklamcılık Bölümü’nde hayli verimli bir güz dönemini geride bıraktık, şimdi bahar dönemine girme hazırlıkları içindeyiz. Geçtiğimiz dönemde bölümümüzde ağırladığımız konuklarımızın söyleşilerinden derlediğimiz sayfalarımız dergimizde yine yer almakta. Bu sayıda ünlü “Dümdük” kampanyasının yaratıcısı Titrifikir ajansından Özgür Akpınar ve Mert Demirhan bizimle. Önümüzdeki sayılarda da reklamın ustaları ve yaratıcıları ile buluşmayı sürdüreceğiz. Reklamın ustaları demişken, bölümümüze uzunca bir süredir içten ve güçlü bir destek veren, sıkça konuğumuz olan ve keyifli-öğretici sohbetlerini öğrencilerimizden esirgemeyen Kurtcebe Turgul’a da bir kez daha teşekkür borcumuz var. Medina Turgul DDB’nin yaratıcı yönetmeni Turgul, bu kez öğrencilerimizi ajansında kabul etti ve onlara cidden çok fay-

dalı, süzme bilgi ve deneyimle dolu bir röportaj verdi. Sanırım genç okurlarımız için ufuk açıcı bir söyleşi oldu bu. Ve elbette Bernbach! Kurtcebe Turgul’un da söyleşisinde hürmetle andığı reklamın büyük yaratıcılarından Bill Bernbach’ı reklamın ustaları bölümümüzde ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Bu bölüm umarız ki reklam öğrenci ve okurlarını Bernbach’a bir adım da olsa yaklaştırır. Özellikle “piyasalar” evreninde oradan oraya savrulan günümüz ölümlülerinin ustanın yaklaşımlarından çıkarabileceği çokça ders var. 2015’in belli başlı reklam ürünlerinin gözden geçirildiği değerlendirme bölümü ile iyice geriye gidip ilk televizyon reklamlarına göz atan nostaljik reklamlar bölümü de ilgi çekecek sayfalar arasında. Bu sayının reklam kitapları ve filmlerini değerlendiren sayfaları da cabası. İyi seneler, iyi okumalar, Kocaeli İletişim’den selam ve sevgiler.

Künye Kocaeli Üniversitesi Adına Sahibi: Prof. Dr. Sadettin HÜLAGÜ 5187 Sayılı Kanuna Göre Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Prof. Dr. Füsun ALVER Genel Yayın Danışmanı: Prof. Dr. Cem PEKMAN Editör: Ar. Gör. Aysel TAPAN Genel Koordinatör ve Görsel Tasarım Editörü: Umut TÜRKKÖYLÜ

/Koraj.Dergi

Yazı İşleri: Gökçe TAMER Halil İbrahim DAĞ Süleyman ORTATEPE Aslı ÖZÜLKÜ Aysu AKKUZU Çiğdem BİÇER Haluk DURSUN Eda BAŞ Merve TÜRKOĞLU Hakan TAŞDEMİR Kapak Tasarımı: Levent ÖZTÜRK

/KorajDergi


Kora

Hazırlayan : Merve TÜRKO

e-Dergi

Röportaj

DDB’NİN K’Sİ: KURTCEBE TURGUL Alçakgönüllüğü, tatlı dili, ve öğrenci dostu yaklaşımı ile Kurtcebe Turgul’un rüzgarına kapılmamak elde değil. Onunlayken hem yaptığınız işten keyif alırsınız hem de kendinizi geliştirmeniz kaçınılmaz olur. Ondan sektöre ve reklamda yaratıcılığa dair önemli bilgiler edinebilirsiniz. Biz gittik, birçok şey öğrendik, bunları sizlerle paylaşıyoruz. Güzel bir röportaj okumanız dileğiyle...

-Yaratıcılık tanımınız nedir ve iyi fikri kaç soruyla sınarsınız? Benim bir yaratıcılık tanımım var mı bilmiyorum. Yaratıcılık o kadar çok tanımlanan bir şey ki açıkçası bir tane de benden olsun diyemeyeceğim. Benim kendime yakın gördüğüm, yani bizim yaratıcılığımızla ilgili James Webb Young’ın bir tanımı var: ‘’Birbiriyle ilgisiz gibi görünen şeyleri bir neden doğrultusunda güzel bir şekilde birbirine bağlamak.’’ Bir de Maya Angelov şöyle demiştir: ‘’Yaratıcılık nedir bilmiyorum ama elektrik gibi bir şey herhalde, ne kadar çok kullanırsan o kadar fazla elde edersin.’’ Bu tanım da güzeldir. Ve iyi fikri kaç soruyla sınadığıma gelince tecrübe diyebilirim ama gençlere söyleyebileceğim şu; tecrübe tehlikelidir, insana kolaylık ve rehavet verir. İyi olan

tarafıysa önüne gelen fikrin daha önce yapılıp yapılmadığını, yapıldığı takdirde varacağı noktayı belirleyebiliyorsun. Bu konuda tecrübeliler tecrübesizlere göre biraz daha öndedirler. Ben ise önüme bir iş geldiği zaman hislerimi de ekleyerek o işin aşağı yukarı hangi noktaya ulaşabileceğini görüyorum. Orijinallik diye bir şey vardır, bir de çok tartışılır. Çok beğendiğim John Hagerty adında bir yaratıcı yönetmen var “Orijinallik diye bir şey yoktur. Tazelik vardır. Orijinal fikirler arıyorsanız bu fikirler çoktan bitti’’ der. Bana göre de böyledir. Benim için fikir hizmet ettiğim ürüne fayda sağlayacak bir tazelikteyse ve akılda kalıyorsa iyidir.

-Kristal Elma’ da 2 kez en çok ödül alan ajans, son dört yıl 12 adet ödülle en fazla Effie kazanan ajans ve yine bugüne kadar 28 Effie ödülüyle Türkiye’de en çok ödül kazanan ajans olmanızı ödül merkezli bir çalışma disiplinine mi bağlıyorsunuz? Ödül sizin için ne kadar önemli? Dinamizmi sağlayan bir unsur mu ödül? Bir kere bizim sektörümüzde ödül, üstüne düşülürse çok tehlikeli bir şeydir. Sizin burada bahsettiğiniz ödüller Kristal Elma ve Effectiveness ödülleri olmalı. Buradaki işlere bakacak olursak, benim gördüğüm bu işlerin büyük çoğunluğu zaten gerçekte de başarıya ulaşmış, müşterisini memnun etmiş işlerdir. Ama ödül almak konusunda şöyle derler: ‘’Ödül almak bir şey, gerçek başka bir şey.’’ Bunu da genelde ödül alamayanlar söyler. Bu lafın gerçeklik payı var

4

mıdır? Elbette ki vardır. Mesela ‘’ghost’’ diye tabir edilen işler vardır.Yaratıcı ya da efektif sonucu kimseyi ilgilendirmeyen, amacı sadece sahibine ün kazandırmak olan işlerdir. Ben bir konu üzerine çalışırken ‘’Ya bu iş ödül alır mı?’’ dememeye çalışırım. ‘’Şöyle de yapayım da ödül alsın’’ demek için çok ciddi bir iş yapıyoruz biz. Bu işler milyon dolarlarla yapılan işler. Zaten müşteri öyle bir organizma ki bunu yemez!


OĞLU & Hakan TAŞDEMİR

Kora e-Dergi

Ödül almak güzel,mutluluk verici bir şeydir ama şunu bildiğin zaman: Ben zaten iyi bir iş yaptım, başarıya da ulaştı, bunu da birileri ödüllendirdi. Hayatımda hem benim katkımın olduğu hem ajansımızın yaptığı çok star işlerde ödül alamadığımız oldu. Benim buna ‘’Hay allah nasıl ödül alamadık’’ diye üzüldüğüm de oldu. Ama bu çok uzun sürmedi. O iş gerçekte o kadar yolunda gitti ki ödüllendirmeyenler düşünsün

dedim. Şunu da gördüm: Müşterinin ‘’Ya ödül aldık da pek de hayrını görmedik’’ dediği de oldu. Bu da çok gerçekçi bir şeydir. Önemli olan bir işi sağlıklı bir şekilde hayata geçirmektir. Deli gibi ödül peşinde koşup gerçekte bir illüzyon peşinde koşarsanız cezanız hiç müşteri alamamak olur. Kendi kendine ödüllerle yaşarsın.

-Grup şirketlerinizin varlığı sizi nasıl etkiliyor? Özellikle Tribal Worldwide’nin dijital medyada bu kadar büyümesini siz neye bağlıyorsunuz? İyi bir ajans olmalarına bağlıyorum. Tribal’in başında reklamcılığı çok iyi bilen, yine Medina Turgul çatısında yetişmiş, başka yerlerde de çok iyi işler yapmış sonrasında tekrar bizimle çalışmayı seçmiş çok güzel bir ekip var. Hem konvansiyonel reklamı hem de reklamın nereye gideceğini çok iyi biliyorlar. Dijital ajans diye bir şey var ya onlar onun ötesinde bir ajans. Ger-

çi dijital ajans artık kalmadı. Müşteri onun her türlü reklam işlerini yapmanı istiyor. Bu belki de bambaşka bir röportajın koskocaman bir konusudur. Tribal yeni dünya düzeninde çok iyi bir yerde duruyor. Özellikle geçen sene Vodafone Arena için yaptıkları işler bence Türkiye’nin en sıkı işlerinden biriydi. Takdir ettiğim ve işleriyle kendini zaten gösteren bir ajans.

-Televizyon reklamlarına verdiğiniz önem diğer reklam mecralarından daha mı önde? Öyle ise bunu toplumun ön tutumlarına mı dayandırıyorsunuz? Aslında soruyla cevabı aynı. Evet yalnızca Türkiye’de değil bütün dünyada televizyon, popüler kültür tarafından şekillenen en önemli mecra. İnternet ve dijital medya çok hızlı gelişiyor evet ama biz ürünleri televizyondan görüp almayı seven bir toplumuz. Televizyonla bağımız cidden çok farklı. O resmen aileden biri gibi. Evde bir yerlerde dursun arada bir de olsa açıp

bakalım. Mesela mobil, bir arkadaş gibiyken o sanki aileden biri gibi daha oturaklı, ağırbaşlı. Ben bizim ajansın her zaman televizyon reklamcılığında iyi olduğunu iddia ederim. Bunun nedeni de kurucularının, buranın dna’sını oluşturanların (Jeffi Medina ve Yavuz Turgul) sinema kökenli olmasıdır.

“Tecrübe tehlikelidir, insana kolaylık ve rehavet verir.”

5


Kora e-Dergi

-Bir reklamcıda bulunması gereken en göze çarpan özellik nedir? Ve bir reklamcı adayının sizin tarafınızdan tercih edilmesindeki ipuçları sizce nelerdir? Merak. Kesinlikle merak başta geliyor. Çünkü tazelik ancak orada var. Durduğun yerde durunca yok. Birini tercih etmeye gelince burada da tecrübe silahını kullanabilirsiniz. Bazen bir insanın ne kadar taze fikir üretebilme ihtimalini bilemiyorsun. Bazen de ilginç bir kişilik benim bilmediğim şeyleri de biliyor. Ya da ihtimalen bu insanı doğru bir yere yönlendirirsek ilginç cevaplar alabiliriz diyebiliyorsun. Bunu ancak baktığın zaman halinden tavrından anlayabilirim. Bunun dışında ilgilendiği şeyler neler? Mesela ben bunu her zaman sormaya çalışırım. Müzik sinema vs. ilgilenen insanların çoğu, zaten hayatlarında bir sürü şeyi başka bir şeye tahvil edebilme yeteneği üzerine düşünmüş insanlardır. Onun ötesinde eğlenceli bir kişilikte olmasına, kendisini ifade ederkenki diline dikkat ederim. Ben fazla konuşurum aklım karışır fakat elime kağıt kalem alıp o işe konsantre olduğumda kafam nettir, derim. Ben kendimi ikna edebilirim. Karşımdakinin de beni aynı şekilde ikna edebilmesi

gerekir. Benim çok güzel fikirlerim var. Ee? Bunu bizim işe tahvil et o zaman dediğimde ''Onu nasıl yapacağım bilmiyorum'' derler. İşte bazen bunu bildiğini hissediyorsun karşındakinin. Benim birinci derecede bakmak istediğim şey kafası net mi berrak mı oluyor. Bir şey sorduğumda ona verdiği cevap soruyu anladığını gösteriyor mu? Bunların yanı sıra o andaki hisssiyatım. Bazen yeteneksiz ve istekli oluyor. Bu kötü bir durum. Yetenek bazen çalışarak ve doğru odaklanma ile çözülebilir. Ama ne istediğini bilmek bayağı önemli. Mesela arkadaşın reklamcı diye mi reklamcı olmak istiyorsun? O zaman zor işte. Bana gerçekten kendini tanıdığını anlatabiliyorsa, isteklerini, eksikliklerini tam anlamıyla net bir şekilde sunabiliyorsa orada bir durabiliyorum. Burada stajyer olup yükselen çok insan var. Medina Turgul eğitim veren de bir ajans bu açıdan. Ama hepsinin ne istediğini bildiğini biliyordum. Çok hırslı insanlardı.

-Medina Turgul DDB'nin Türkiye' deki diğer reklam ajanslarından farkı nedir? Ajansımızın çalışanlarıyla ortak özelliğimiz övünmeyi sevmiyoruz. Övünmenin kimseye de sempatik geldiğini düşünmüyorum. Hiç sempatik övünen görmedim, çocuklar dışında. Çocuk da değiliz. Bir ajansız. Şimdi burada Medina Turgul farklarını anlatırsam bu övünmeye girer. Ama çok objektif bir şey söylemem gerekirse buradan diğer ajanslara gidip tekrar dönen arkadaşlar veya dışarıdan bizi görenler olsun işimize duyduğumuz saygı konusunda herkesin ortak bir kanısı vardır. Bu bizi diğer ajanslardan ayıran değil

bizi biz yapan özelliktir. Bizim işimize duyduğumuz saygı bir işin doğru, temelinin sağlam olması için çok büyük bir çaba harcama, o sağlam temelin üzerine olabilecek en iyi şekilde bir kat çıkmayı başarmamız. Her zaman böyle bir bakış açısıyla çalıştık. Bu iş ciddi bir iş. Müşterinin parasını harcaman çok ciddi bir şey. Sana çok güvenen insanlar var. Mal ve markalarını sana emanet ediyorlar. Onlara hakettikleri özeni göstermek zorundasın. Bu bizim ajansın temelidir.

-DDB'nin B'si Bill Bernbach ve sanat yönetmeni Helmut Krone etkilendiğiniz iki önemli isim olarak önümüzde. Nedir bu iki önemli ismin sizi etki altına almasındaki sebep? Basitlik hikayesi. Bir problemi anormal basit bir cümleye indirip iletişimi onun üzerine dayandırabilme yeteneği. Bernbach için derler ki: Çok iyi yazar değil. DDB'nin B'sidir, yaratıcı ekiple yazarlarla konuşur ama Bernbach aslında çok yaratıcı biri değildir. Bence Bernbach'ın en büyük yeteneği olağanüstü bir stratejist olmasıdır. Neyin ne zaman nasıl niçin söyleneceğini çok iyi ifade etmesi. İnsanlara acayip bir alan açması. İyi yazarlar çizerler ve yönetmenlerle çalışıp o açtığı alanda çok acayip bir cevap alabilme yeteneği. Yani kreatif direktörlüğün tanımı. İnanılmaz Volskwagen kampanyalarıyla, dünya reklam tarihinde birkaç müşteriye yaptığı basın ve televizyon reklamlarıyla akılda kalmış biri. Amerika’da şu an kime sorsanız “Modern reklamcılık Bernbach'ın işe el atmasıyla başlamıştır” der. Helmut Krone da art director. Basın işleriyle ilgilenir. Bernbach'ın bu fi-

6

kirlerini çok iyi yazarlarla en basite, temel reklamın doğrularıyla ifade etmiş kişidir. Think Small Lemon reklamlarında Amerika gibi devasalığın önemli olduğu ülkede küçük düşünmenin ne demek olduğuna dair bir metin yazmıştır. Ama layout’a baktığın zaman o güne kadarki tüm layout örneklerini silip bir kenara atmış yeni bir dünya yaratmış insandır. Yazar art director hiyerarşisinde de yazarların art director önüne metin verip bunu yapın dediği zamanlarda tavrını ortaya koymuş bir art director’dur. Bu şu yönden önemli: Bizde isimler uzun yıllar çok önemli zannedildi. Bir yaratıcının önündeki en büyük engel bunun gerçekten var olduğunu düşünmesidir. Her şey iç içe. Reklamcı artık temel reklamın her şeyini bilmelidir. Bazılarını daha çok bazılarını daha az. Ama her şeyi bilmelidir.


Kora e-Dergi

-Geleceğin reklamcılarına verebileceğiniz tavsiyeler nelerdir? Tavsiye vermeyi sevmiyorum. Ben tavsiye verecek bir yerde değilim. Fakat şunu söyleyebilirim. Ben çok çalıştım. Birçok şeyi kenara attım. İki seçimim olduğunda her zaman reklamı tercih ettim. Geriye dönüp baktığımda bu beni böyle bir noktaya getirdi. Medina Turgul gibi Türkiye'nin en iyi ajanslarından biri olduğuna en azından herkesin hem fikir olduğu bir ajansta kreatif direktörlük yaptım uzun yıllar. Böyle olmak istiyorsan çok çalışacaksın. Aşırı derecede meraklı olacaksın. Yere düştüğünde tekrar ayağa kalkacak derecede motive olacaksın. Müşteri karşısında yılmayacak ve her seferinde daha iyisini ortaya koyma-

ya çalışacaksın. Tekrar düşüp tekrar kalkacaksın. İyi işler yapmak için bazen insanları kıracaksın. Sana buna değer mi diye sorduklarında değer çünkü bizim tek yapmamız gereken şey iyi işler yapmak diyeceksin. Bir sürü sevenin aynı zamanda bu kadar sert olmasan diyenin de olacak ama sen yumuşak olmanın yolunu bilmeyeceksin. Ve bir işi seviyorsanız mutlaka ara vermeye çalışın. Ben sadece bunu yapacağım demeyin. Yaptığınız işe uzaktan bakmaya çalışın, işin problemlerini görüp o problemleri nasıl çözüceğinizi düşünün. Hayata paçayı kaptırmayın. Kaptırırsanız yapabileceğiniz birçok güzel şeyi kaçırabiliyorsunuz.

-Reklam sektöründe Türkiye’nin geçmiş 5 yılının değerlendirmesi ve gelecek 5 yılın öngörüsünü sorsak bize cevabınız ne olur? Müşteriler önceden kendilerinin reklamı daha çok bildiğini düşünüyordu. Bu tartışılır. Daha fazla şey bilen de var. Daha çok bilgi alıp yalnızca o bilgileri yoruma döndüremeyenler de var. Ben bunların hepsini görüyorum. Yorum kabiliyeti dünyanın en önemli yeteneğidir. Çünkü bu gün o kadar çok bilgi ile doluyoruz ki o bilgilerin ne işe yaradığını doğru kompartımanlara dağıtman gerek yoksa sana söylenen her şeye itiraz edersin. Böyle bir dünyada yaşıyoruz, bilgi çok yorum az. Reklam da bundan payını alıyor. Reklamlarda çok fazla ses, gürültü olduğunu düşünüyorum. Çok fazla müzik kullanılıyor etkili olduğu düşünüldüğü için. Ünlü kullanımı hunharca arttı. Taze ve orijinal fikirlerin kalabalıkta daha az seçilir olduğunu düşünüyorum. Çok fazla reklam var. Bunlar şikayet değil tespit. Çünkü iyi şeyler ne olursa olsun aradan sıyrılıyor. Bu yıl ilk kez bir Türk ajansı Cannes Lions’ da ‘’Grand Prix’’ aldı. İşe baktığımda çok kaliteli güzel, hakkını almış bir iş. Açıkçası en iyi işleri yapmaya çalışacağız her zaman. Bunun beş seneler ile on seneler ile bir farkı yok. Buna karşı toplumun cevabı hala yüksek seviyede işler istiyoruz oldukça bunları yapmaya çalışacağız. Ben mesela şarkılı filmlerden pek hoşlanmam. Neden bilmiyorum ya inandırıcı gelmiyor ya da

iyisini görmüyorum. Ama bunlar iş yapıyorsa herkes bunları istiyorsa ve en önemlisi bunlar senin markanı bir yerden bir yere taşıyorsa nasıl bir eleştiri yapabilirim ki? Yalnızca bunun karşısına ondan daha yaratıcı daha taze bir fikir koyabilirim ve bu sayede kavgamı edebilirim. Sen ünlü kullanımında bütün rakamları yerle bir edebiliyorsan, o ünlü senin markanın önüne geçmeden seni bir yerden bir yere götürebiliyorsa tabi ki kullanacaksın. Ama sen bunu kolaya kaçmak için kullanıyorsan orada tehlikeli bir şey vardır. Biz zekamızla varız. Tüm iletişimciler. İletişimci demek karşısındaki insanı ikna etme konusunda bütün silahları akıllıca kullanan kişidir. Sen kestirme ve seni tembelliğe sevk edecek şeyleri çok fazla kullanıyorsan bu alışkanlık yaratıyor. Ve etki diye aldığın şeyler bir gün kesiliveriyor. Biz ünlü kullanıyorduk, şarkı çalıyorduk ne oldu şimdi diyorsun. Ama sonuç şu; karşıdaki sıkıldı. O zaman da şunu diyorsun: Ama ben ünlüyü öyle bir kullanırım ki! Yine herkesten farklı olur. Ben şarkıyı o kadar enterasan bir şekilde kullanırım ki ertesi gün tüm Türkiye benim şarkımı söyler. Ve o markanın şarkısı olduğunu da bilir. Bu beş yıl tespitinde böyle şeyler ortaya çıkıyor. Biz de bunların en iyisini yapmak zorundayız.

Benim için fikir, hizmet ettiğim ürüne fayda sağlayacak bir tazelikteyse ve akılda kalıyorsa iyidir. 7


Kora

Hazırlayan : G

e-Dergi

2015’te Neler Oldu? 2015 yılı reklam ve pazarlama sektörü için dolu dolu geçti. Markalar ve ajanslar birbirinden yaratıcı işlere imza attı, hatta birçoğu da çeşitli ödüllerle bu başarılarını kanıtladı. Kısa bir özetle 2015 yılına göz atalım ister misiniz?

Uluslararası Af Örgütü Sansürün Tipografisi

https://vimeo.com/129554535

Uluslararası Af Örgütü, ülkemizde basın özgürlüğünün durumunu Kelimeler Sansürü Yener sloganıyla eleştirdi. Sansürlenen her duvar yazısının tipografisini oluşturdukları kampanya ile Kırmızı Ödüllerinden 3 ödül ile döndüler. Kampanya Concept İstanbul imzası taşıyor.

Anadolu Hayat Emeklilik Bana Amca Dediler https://vimeo.com/115162624

Başarılı Jingle, doğru mesaj, en kısa yoldan nasıl iletilir sorusunun cevabı olarak ortaya çıkan bu reklam filmi TBWA imzalı.

Axe Silent Window

https://vimeo.com/127529239 Etkili bir iş için bir vitrinin yetip de artacağını bize kanıtlayan bir çalışma.

8


Gökçe TAMER

Kora e-Dergi

GNCTRKCLL Konuşmamız Lazım

https://www.youtube.com/watch?v=ezxc-ZK9bz8

Doğru jargon kullanımının bir örneğiyle karşılaştık bu yaz. GNCTRKCLL , üyelerine gün içerisinde attıkları mesajların yaşattığı aksiyon ve heyecan duygusunu kullanarak kitlesinin gözüne bir kez daha girdi. Ben de size #boşdeğilim diyen GNCTRKCLL’in kampanya filmi yayınlandığı ilk gün 1 milyon’a yakın izlenme sayısına erişti.

YemekSepeti Fakat İyi Yedik

https://vimeo.com/136508283

Kötü gün dostu, üşengeç anlarımızın kurtarıcısı, her bütçeye hitap eden canımız ciğerimiz yemeksepeti.com‘un tadından yenmeyen filmini de buraya yazmasak listemizin boynu bükük kalırdı. Yemeksepeti.com yoldaşlığında kimin ne kadar yol kat ettiğini biraz nostalji biraz da ‘seni çok iyi tanıyoruz’ tadında anlattıkları güzel bir çalışma. (Aramızda kalsın, Koraj Dergi’de ismini vermek istemediğimiz bir arkadaşımızın yediği yemeklerin toplamı 65 Metre) Fakat iyi yedik be!

Vestel Aynısını Yapan Anneler https://vimeo.com/143039131

Yemeksepeti.com’un işini çok sevdik, dışarıda yemek yemeyi de çok seviyor olabiliriz ama sonuçta aynısını annemiz yapsa yemeyiz değil mi? Bu kadar anne yanılıyor olamaz, diyen Vestel anneler gününe özel yayınladıkları film ile hem gençleri hem de anneleri içine alan güzel bir işe imza atmıştı.

9


Kora

Hazırlayan : Hal

e-Dergi

Küçük Düşünen Adam:

Bill Bernbach Gökyüzü, yıldızlar, gezegenler. Dünya dışında hiçbiri böyle bir dehaya ev sahipliği yapmamıştır. William (Bill) Bernbach. Her şey onun reklam sektörüne girmesiyle değişti. Fark yaratma, farklı düşünme, kimsenin görmediğini görme onunla başladı. 1911 – 1982 yılları arasında yaşayıp dünyaya lütuf olarak gönderilen dâhilerden biridir.

DDB’nin B’si Amerika’da sanatçı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Bernbach, eğitimini İngiliz Dili üzerine tamamlar. Sonrasında ise felsefe üzerine yoğunlaşır. Yarattığı reklamların içerisinde bu felsefe tutkusu yadsınamaz bir şekilde hissedilir. Bu bilgi birikimiyle metin

yazarı olarak çalışmaya başlar ve hızlıca sektörde kendini belli eder. Farklı ajanslarda çalıştıktan sonra 1949 yılında Ned Doyle ve Mac Dane ile birlikte sektörde büyük çığır açacak Doyle Dane Bernbach (DDB) reklam ajansını kurarlar.

Küçük Düşünmenin Doğuşu Bernbach, uzun yıllar kreatif direktörlüğünü yaptığı DDB’de reklam sektörüne damgasını vuracak kampanyalara imza attı. Bunlardan en önemlisi, bütün reklamcılık okullarında adeta ders olarak okutulan “Think Small” kampanyası olmuştur. 1959 Amerika’sında kocaman dev arabalar popülerken onun Volkwagen Beetle’ı bir şekilde insanlara sevdirmesi ve satması gerekiyordu. Olaya farklı bir açıdan yakla-

10

şan Bernbach, “Think Small” demiştir. Bu kampanya gelmiş geçmiş en başarılı reklam kampanyalarından biri olarak kabul görmüştür ve 1999 yılında “Advertising Age” tarafından tüm zamanların bir numaralı kampanyası seçilmiştir. Daha sonra ise Avis’e hazırladığı “We Try Harder” kampanyası ile “Biz 2 numarayız. Bu yüzden daha çok çalışıyoruz” diyerek yine çok ses getiren bir işe imza atmıştır.


Kora

lil İbrahim DAĞ

e-Dergi

İletişimci, insan doğasını algılar. Onun yeteneğinin anahtarı budur. Yazar, ne yazacağı ile ilgilenirken, iletişimci ise, okurun ondan ne çıkaracağına önem verir. Bu yüzden de hep insanların nasıl okuduğunu ve dinlediğini irdeler. MADMEN Bu kadar farklı, çılgın ve yaratıcı olan Bernbach, büyük kitleleri kolayca etkilemeyi başarmıştır. Dünya çapında bilinen ve izlenen Mad Men dizisi Bernbach’ın etkisiyle yazıldı. Dönemi anlatan dizi yazılırken efsanevi reklamcılardan ilham alındı. Bu çılgın adamların başında gelen kişi olan Bernbach, büyük işlere imza atıp önemli bir ilham kaynağı olarak 1982 yılında lösemi nedeniyle hayata veda etti. 71 yaşında ölen reklam dehası farklı kişiliğini mezar taşında da sergiler ve şunu yazdırır:

`He made difference - O fark yarattı.”

11


Kora

Hazırlayan : Aysu AKKUZU, Ç

e-Dergi

Etkinlik

“Dümdük” Yaratıcılık Teknoloji ve iletişim şirketi Turkcell’in son dönemlere damgasını vuran “Dümdük” reklamının yapım şirketi Titrifikir’in yaratıcı ekibinden Kreatif Direktör Özgür Akpınar ve Metin Yazarı Mert Demirhan’ı üniversitemizde ağırladık. Konuklar, sektörün iç yapısını ve işleyişini geleceğin reklamcılarıyla paylaştı.

Reklam nasıl yapılıyor? Ajanstaki ana disiplinler olan müşteri ilişkileri, strateji, yazarlar ve prodüksiyon tüm ajans işlerini yönetiyorlar. Peki bu süreç nasıl gerçekleşiyor? Müşteriler müşteri ilişkilerine telefon açıp diyorlar ki benim bir ürünüm var, ben bu ürünü tanıtmak istiyorum. Müşteri ilişkileri müşteri ile konuşuyor, ürünün genel bilgilerini alıyor, bu toplantıya strateji ekibi de mutlaka katılıyor. Çünkü strateji ekibi ürünü konumlandıracak bilgiler aldıktan sonra ajansta ürün ile ilgili çalışmalara başlıyorlar. Müşteri diyor ki biz bu ürünü 24 ile 35 yaş arasındaki kadınlara satmak istiyoruz. Ekip de ürünü konumlandırıyor, sonra müşteriye geri götürüyorlar. Ürünü nasıl gördüklerini anlatıyorlar, müşteri onayladıktan sonra kreatif ekip stratejik konumlandırmayı ve iletişim mecralarını planlıyor. Çalışmayı kendi kreatif patronuna sunuyor, karar verildikten ve filmi bulunduktan sonra müşteriye sunuluyor. Su-

12

numlarda müşteriyi etkilemek çok önemlidir. Müşteri tamam dedikten sonra prodüksiyon ekibi devreye giriyor. Ayrıca, müşteri ilişkileri işten hiç çıkmaz, her durumu müşteriye iletir. Prodüksiyon fikrin hayata geçmesi için sizi 3. partilerle buluşturur ve bu süreci yönetir. Bence bu işte prodüksiyon aşaması fikirden daha önemlidir, çünkü çok sevdiğimiz bir filmi alalım başka bir yönetmene çektirelim, nefret edebilirsiniz. Reklamcılık tüketicinin aklını etkileme sanatıdır aslında. Biz insanları bir şeyleri alması konusunda, bir şeyleri düşünmeleri bir fikrin değişmesi konusunda ikna etmeye çalışıyoruz. Benim bu meslekte en çok sevdiğim şey de bu. Bizim aklımızı duygularımız yönetiyor, rasyonel faydaların hiçbiri aklımızı yönetmiyor. Biz aslında satın aldığımızda ürünlerin özelliklerini kullanmıyoruz.


Çiğdem BİÇER, Haluk DURSUN

Kora e-Dergi

Güçlü slogan Güçlü müzik Güçlü hikaye Müzik ve hikaye bir şeyi hatırlama konusunda bize çok yardımcı olur. Slogan bir markayı iki üç kelimeyle tarif etmektir. İnsanları nasıl tanımlıyorsak markaları da böyle tanımlamamız gerekiyor. Sloganın bir his barındırması gerekiyor. İyi sloganın özelliklerinden bir tanesi diğer markalardan farklı olan noktasını hatırlatmasıdır. Bir slogan üzerinden bir film yaratmak daha kolaydır. Bir cümle yazarsanız o size bir direksiyon verir.

Güçlü Müzik Hayatta duygu karşılığını müzikte buluruz. Futbolla ilgileniyorsak marş söylüyoruz, sevgiliden ayrıldıysak Müslüm Gürses dinliyoruz. İlk duyduğumuz şey annemizin kalp atışları, bu ritim hayatımızın sonuna kadar devam ediyor. Enerjik bir şey dinliyorsak sınıfa neşeli giriyoruz ve dolayısıyla sloganı hemen müzikleştiriyoruz. Bir şeyi hatırlamayı sağlayan en güçlü şey, bir koku iki müzik. Kokuyu hala kullanamasak da çalışmalar yapılıyor. Doğru bir iç görüye dayanan bir hikaye varsa, senin hayatınsa, bir şeye dokunuyorsan, kalıcı bir duygu yaratır tüketiciyi ikna edersin. Doğru hikayeyi anlatırsanız ikna edemeyeceğiniz

insan yoktur. Reklamcılık dünyasında ağırlıklı olarak komedi yapılıyor. Çünkü komedi yapmak ucuz. Eskiden bir buçuk dakikalık reklamlar vardı. Onlar bize duygu yaratıyordu. Reklamı yapmaktan daha pahalısı yayınlatmaktır. Dolayısıyla karşı tarafı ağlatmak istiyorsanız uzata uzata anlatırsınız, karşı taraf o dünyanın içerisine girer ve ağlamaya başlayabilir. Ama komediyi 3 saniyede yaratabiliriz. Dolayısıyla şu andaki medya harcamaları komedi üzerine inşa ediliyor. Sonuç olarak güçlü müzik kullanacak, güçlü slogan yazacak ve sloganın güçlü hikayesini bulacaksın ki akılda kalsın, insanlar satın alsın.

13


Kora e-Dergi

“Fikir para ile bulunmaz” Reklamcılığın vazifesi ayrışma noktasını bulmak. Herkes rasyonel fayda söylüyorsa sen duygusal fayda kullanacaksın, herkes siyah giyiyorsa sen beyaz giyeceksin. Sürekli farklı düşünme becerisini gösteriyor olmak lazım. Fikir para ile bulunmaz. Kuvvetli bir fikriniz varsa paraya ihtiyacınız yoktur. Prodüksiyon yazar çizer müşteri temsilcisi ve strateji... Bunların hepsi hissettiği şeye, algıladıkları şeye

inanmak ve inandıkları şeyi sonuna kadar götürmek zorunda olan insanlardan kurulu. Dolayısıyla kaybetmemeniz gereken şey cesaret ve fikirlerinize inanç ama bu asla çalışma hayatından bir prese dönüşmemeli. Çünkü fikrin babası sensin ve eğer senin fikrin beğenilmiyorsa yenisini bulabilirsin. Pes etmek, fikrini söylememek, geri durmak, içine kapanmak bu meslekteki en tehlikeli şeylerdir.

“Temel görev ajanstadır” Ajans ile müşteri arasında ilişki vardır. İşteki temel görev ajanstadır ve fikirlerimiz ile yaptığımız işi korumakla görevliyiz. Eğer müşterinin seni yönlendirdiğini göremiyorsan, aynı zamanda karşısında duramıyorsan, yaptığınız iş çok farklı boyutlara gider. Müşteriyi düşünce konusunda bir yerde durdurmak gerekiyor. Çünkü onun kattıklarıyla fikir değişir. Dolayısıyla hayal ettiğim fikir bu değil, bu fikri çöpe atalım, bana rengini, nerde nasıl olacağını söyle ona

göre yapayım. Çünkü çok mesaj hiç mesaj, oradan bir şey alamayız, müşteri yapılan işe her gün bakıyor. Bir zaman sonra bu işten sıkılıyor ve değişikliklere gitmeye başlıyor. Yaptığı değişiklikler yüzünden asıl iş halk tarafından anlaşılmıyor. Bu da onun farkında olmuyor. Kendi işinizi koruyor olmanız lazım çünkü siz fikri bulursunuz ve bunu çalışmak en keyifli yanı. Bizim görevimiz müşterinin doğru anlamasını sağlamak ve bizim de etkin iş üretmemiz.

Reklamcılık sektörüne nasıl hazırlanalım?

Bir önceki işinizden neden çıktınız?

Sen karar verdiğin sürece ilerleyebilirsin. Öncelikle disiplinlerden hangisine yakın olduğuna karar vermen gerek. Genelde bu üniversite sıralarında öğrenilmesi zorlu bir iş, kolay değil. Bence bunun iki senelik teori bilgisi var. Ondan sonra çalışmanız staj yapmanız lazım. 1. sınıf bittikten sonra gerçeklerden bahsedeceksek eğer işin nasıl olduğunu nasıl döndüğünü bilmeniz gerek. Kendinizi sürekli güncellemelisiniz.

Bu sektörün durumu, aynı firmayla aynı kişilerle uzun süre çalıştığın zaman yıpranıyorsun. Gününüzün çoğunluğunu onlarla geçirdiğiniz için sabah 9’da ajansa giriyordum ve gece eve gidiyordum veya gitmiyordum ve bu durum sosyal hayatınızı etkilemeye başlıyor ister istemez. Rekabet halinde olduğun arkadaşların da var ajansta ve onun verdiği gerginlikle birlikte yıpranıyorsunuz. En son Titrifikir’deyim ve gelirken buraya önemli, bilinen bir çalışma yapmak istiyorum dedim ve Dümdük’ü yaptık.

Özgür Akpınar 14

Mert Demirhan


Kora Metin yazarı olmak isteyen biri size geldi. Neler soruyorsunuz? Hiçbir şey sormuyorum. O bana CV'sini atıyor ben de portfolyosuna bakıyorum. Akıllı bir işi varsa, akıllı bir başlığı varsa onu çağırıyorum ya da çağırmıyorum. Bu filmi ben yazsaydım şöyle olurdu sloganım da şu diyebileceğin ya da çektiğin bir şey var mı? Senin diğerlerinden ayrışma noktan ne? Senin ayrışma noktan benim televizyonda yaptığımdan farklı değil ben orada bir fikir ortaya koyuyorsam sen de CV'nin içine o fikri koyacaksın. Sen bugün reklamcı olmak istiyorsan karşı tarafa fikir göstereceksin. Fikir bulmak iki ayrı uç arasında bir bağlantı bulup üçüncü bir şey yaratma becerisidir. Bunu ister görsel olarak yap, ister metinsel olarak yap istersen de başlık olarak yap. Metin yazarı dediğimiz kişinin senin iç görüleri doğru toplayıp onları doğru şekilde doğru duygularla ifade ediyor olması lazım. Binlerce sayfa kitap okumak zorunda değilsin... Kitap okumak neye yarar; sen kurgu

e-Dergi

dünyanı geliştirirsin, kelime haznen genişler, cümle yapıların güzelleşir, daha iyi bir hikaye yazarsın, noktalamaları daha iyi bilirsin ki bu da önemli bir şey. Okuyun çünkü onların size kattığı şey sadece içerisindeki bilgiler değil kurgu dünyan, gramerin gelişiyor, dilin daha akıcı hale geliyor. Çünkü senin yapman gereken işlerden birisi sunum yapmak. Diyorum ya biz paramızı fikir bulurken kazanmıyoruz, biz paramızı fikir satarken kazanıyoruz. Çünkü sen binlerce fikir bul, satama o fikri, senin bulduğun fikrin hiçbir değeri yok ki. Reklamcı dediğin kişinin her şeyden biliyor olması lazım. Çünkü sen binlerce farklı sektörden binlerce farklı insanla aynı masaya oturuyorsun, duygu yaratmak için kullanacağın şey şiirse evet şiir yazacaksın. Önemli olan var olan şeyi alıp onu markaya çevirebiliyor olman.

15


Kora

Hazırlayan : A

e-Dergi

Nostaljik Reklamla

ŞİMDİ NOSTALJİK REKLAMLAR Günümüz dünyasında reklamlar aracılığıyla hedef kitlelerin dikkatini çekmek bir hayli zor olsa da bazı reklamlar belirli bir süre akıllarda kalmayı başarır. Ancak bazı reklamlar var ki 7’den 70’e hepimiz biliriz, jingleları dilimize pelesenk olmuştur.

İlk TV reklamı 9 saniye! İyice geriye gidip ilk televizyon reklamına saygı duruşu yapmak istiyorum. 1941 yılında yayınlanan bu reklamın sahibi 1875 yılında kurulan saat markası Bulova. Bulova aynı zamanda ilk radyo reklamını da 1926 yılında vermiştir. Resimde de görmüş olduğunuz gibi Bulova’nın sloganı : “America Runs On Bulova Time”. Türkçe’ye çevirdiğimizde “Amerika Bulova Saatiyle İşliyor” olarak karşımıza çıkıyor. Bulova’nın bu sloganla, dokuz farklı saat diliminin geçerli olduğu Amerika’yı zaman konusunda birleştirmeyi amaçlayan bir imaj sergilediğini düşünebiliriz. Reklam, 1 Temmuz 1941’de Amerikan Futbol Ligi final karşılaşmalarının devre aralarında WNBT televizyonunda yayınlanmıştır. Spiker, sabit kamerayla çekilen siyah beyaz görüntünün üzerine sloganı okumuştur. Bulova bu reklam için toplam 9 Dolar ödemiştir. Reklamı izlemek isteyenler için link: https://www.youtube.com/watch?v=Ss6v5bpxODo

Türkiye’de İlk Tv Reklamı 1972’de Yazıya ilklerden başladığımıza göre ilklerden devam etsek fena olmaz. Dünyadaki ilk reklam filmine saygı duruşu yapıp ülkemizin ilk reklam filmini es geçmeyelim. Her ne kadar ilk reklam filminin 1949 yılında Güzel Sanatlar Akademisi profesörlerinden Vedat Ar’ın Filmar isimli firmasında canlandırma resim çalışmalarıyla çekildiği kayıtlara geçse de, Türkiye’de televizyon yayını İstanbul Teknik Üniversitesi tarafınan 1952’de başlatılıyor. TRT’nin resmi olarak yayına başlama tarihi ise 31 Ocak 1968. TRT’nin yayına başlaması direkt reklam yayınına başlaması anlamına gelmiyor. Televizyon ekranlarında ilk reklamın yayınlanması 1972 yılında gerçekleşiyor.

16


Aslı ÖZÜLKÜ

ar

Kora e-Dergi

Televizyon yayıncılığının bu uzun serüveninden sonra “Türkiye’de yayınlanan ilk reklam filmi nedir?” diye internete sorduk. İnternet, Türkiye’de Ne İçilir?” sloganıyla Meysu diyor ama araştırmacı bir öğrenci bunu yutmaz! Türkiye’de yayınlanan ilk reklamı bulmak için Sherlock Holmes’a rakip çıkmamıza az kaldı! Siz de en az bizim kadar merak ettiyseniz dergimizi takipte kalın. Yine de sizi Meysu reklamından da mahrum bırakmamak ve reklamı daha önce görmüş fakat unutmuş olanların hafızalarını tazelemek adına linki paylaşıyorum: https://www. youtube.com/watch?v=IxGVzS3H5hk

17


Kora

Hazırlayan

Reklamcılık Kütüphanesi e-Dergi

Robert B. Cialdini İknanın Psikolojisi

Caroline Barfoot Ken Burtenshaw Nik Mahon

Yaratıcı Reklamcılığın Temelleri İknanın Psikolojisi sadece pazarlama, satış, tüketici davranışı ve pazarlama iletişimi ile ilgili değil; yaşamın her alanında ikna olma ve ikna etme sürecinin iç yüzünü anlatan bir başvuru kitabı. Prof. Robert B. Cialdini’nin kitabının içinde laboratuvar ve yaşam deneyimlerinden kaleme aldığı yazılar mevcut. Cialdini, iş hayatında, ticarette, pazarlamada, günlük yaşamda ve aşkta ikna becerisine sahip olabilme yollarını anlaşılır bir dille anlatmış, okur deneyimlerini içeren mektuplarla desteklemiş. İknanın Psikolojisi’ni almaya hala ikna olmamış olabilirsiniz. Sizi satın almaya ikna edecek her şey bu kitabın içinde ama!

18

Yaratıcı Reklamcılığın Temelleri, dünyanın en önemli reklam kampanyalarından bazılarının nasıl oluşturulduğunu, adım adım yaratıcı sürecin içinden geçirerek anlatıyor. Bu kitapta 90’ın üzerinde çağdaş reklam kampanyası görüntüleriyle beraber veriliyor ve inceleniyor. Bu sayede açıklanan terminoloji ve kuramlar çağdaş reklamcılığın en önemli özelliklerinden biri olan görsellikle bir arada incelenişi, sanat yönetimi, tipografi konularını da ele alışı kitabın bu noktadaki gücünü arttırmıştır. Yaratıcı Reklamcılığın Temelleri, öğrenciler kadar profesyonellerin de okumaktan büyük zevk alacağı önemli bir rehber.


n : Eda BAŞ

Kora e-Dergi

Martin Lindstroom Buyology

Her birimizin yaptığı sayısız alışverişi harekete geçiren gerçek etmenler neler? Pazarlama gurusu Martin Lindstroom 3 yılını ve 7 milyon dolarını harcayarak yürüttüğü nörolojik araştırmalar sonucunda şunu bulmuş; “İş gerçek satın alma nedenlerine geldiğinde, ağız genellikle yalan söylerken beyin hakikati dile getiriyor.” Bu çığır açıcı araştırmanın sonuçları kitapta derlenmiş bulunuyor. Reklamcılık tarihine ilişkin engin bir bilgiye ve çok geniş bir yaşam deneyine sahip yazar, geçmiş araştırmalara da dayanarak yeni bilimsel bulgularını açık ve tutarlı bir dille bizlere sunuyor.

Tufan Özsoy

Reklamı Okumak

Medyanın halkın düşünce yapısını değiştirmekle kalmadığını, toplumun davranış biçimini yansıtan simgeleri de kendince tanımladığını ve bunu yaparken de kitle iletişimin ekonomik anlamda can damarı olarak ifade edilen reklamcılığı bir araç olarak kullandığını söyleyen Tufan Özsoy; kitabında basılı reklam görsellerinin analizine ilişkin sistematik bir yaklaşımdan söz etmiş. Özsoy, zaman alıcı, zihin bulandırıcı, tüketime yönlendirici, etik bozulmalara sebep verici olması türünden çok sayıda eleştiri alan reklamların, mercek altına alınarak çözümlenmesinin faydalı olacağını öngörerek bu eserini hazırlamış.

19


Kora

Hazırlayan : Süley

e-Dergi

Sinema

9.90 Francs Yaşamın olmasa da alışkanlıkların şifresini çözmek gerçekten mümkün müdür? Mesela hiç neden sigarayı bırakamadığını, neden hayatta başarılı olman gerektiğini, para kazanman gerektiğini düşündün mü? Ya da başka bir yaşam mümkün olabilir mi?

Bu kısma kadar farkındayım ki oldukça klişe düşüncelerle bezendi bu yazı da. O zaman biraz farklı şeylerden bahsedelim. Bir kasap olduğunu düşün ama vejetaryensin! Hayvan hakları için savaşıyorsun ama para kazanabilmek için o sektöre hizmet ediyorsun ya da sadece sevmediğin için yemiyorsun ama hoşlanmadığın bir şeyleri insanlara satmak zorundasın. Jan Kounen’in yönetmen koltuğunda oturduğu 2007 yapımı 99 Francs (Türkçeye 9,90 YTL olarak çevirilmiş) adlı film tam da bu konunun örneği olan karakteri Octave Parango’nun başından geçenleri konu alıyor. Yaptığı meslekten artık zevk alamadığı için sürekli uyuşturucularla kendini tatmin eden, zaman zaman antikapitalist izlenimler oluşturan reklamcı Octave filmde ‘insan üründür’ diyecek kadar acımasızlaşıyor. Ne yaptığınıza, ne sevdiğinize, ne giyeceğinize ve nasıl yaşayacağınıza reklamcılar karar verir klişesiyle birlikte insanın artık bir ürün olduğu gerçeğini yüzümüze acımasızca vuruyor.

20


Kora

eyman ORTATEPE

e-Dergi

Tüm reklam ritüellerinin görüldüğü film Frederic Beigbeder’in aynı adlı kitabından uyarlanmış. Film sadece konu olarak değil çekim olarak da oldukça başarılı. Birçok çekim tekniği kullanılan film, akıcı ve seri şekilde izlenebilir bir kurguya sahip. Reklamcılıkla ilgilenen ve zaten içinde olan herkesin izlemesi gereken 99 Francs, iletişim ile ilgili filmler listesinde yerini almış durumda. İzlemeyenlere hararetle tavsiye ederek yazıyı filmden bir alıntıyla bitiriyorum.

her şey satılıktır. aşk, sanat, dünya sen, ben. özellikle de ben. son teslim tarihi olan her şey gibi insan da bir ürün sayılır. ben reklamcıyım. asla sahip olamayacağınız şeylerin hayalini kurmanızı sağlarım. gökyüzü hep mavi. kadınlar daima güzel. mükemmel fotoşoplanmış mutluluk. dünyayı güzelleştirdiğime inanıyor musunuz? aksine içine ediyorum. her şey geçici. aşk, sanat, dünya. sen, ben. özellikle de ben.

21


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.