Kora
Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü Uygulama Birimi Dergisi Sayı: 6
Gör
ödü
l
a er ç i ısm l ar ta im diji a y dy a iş me pany ilet kam
sel
e-Dergi
rım
Ba d so er sın sy gi a
a Tas
röp
ort
aj
l
Medya
ik
pers
pekt
if
Uludağ
Sürüden
2017
14 Şubat
Marka
Ayrı
Reklam
Reklam ve Tüketim
Tanıtımı
Gara Guzu
Yarışmaları
Günü
Uludağ’dan Dünyaya Yayılan Tat
2016 Kristal Elma Festivali
Genç Reklamcılar Ajanslarla Buluştu
Reklamcıların Sabırsızlıkla Beklediği 14 Şubat
İçindekiler 4 8 10 12 14 16 18 NUSR-ET 20
Sunuş İletişim eğitimi alanında ülkemizin en köklü ve saygın yarışması olan Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışması’nda Kocaeli İletişim öğrencileri büyük bir başarı elde etti. Dergimizin bu sayısında, ödül alan gençlerimizle yapılan söyleşiler ve projelere yer verdiğimiz bir dosya var. Gençlerimizi bir kez daha kutluyoruz. Ülkemizin bir başka genci ise uluslararası başarılara imza atıyor. Genç bir girişimci, Andy Warhol’un 15 dakikalık şöhretlerinden biri mi olur, kalıcı bir fenomen mi, bilinmez. Günümüz reklam dünyasında kalıcılığa yer var mıdır, fenomenlik tam da uçuculuk üzerine mi konumlandırılır? Tartışmaya açık, ancak şüphesiz olan medyanın bir “tuz serpme” hareketinden global şöhret çıkarma becerisi. Kapağımız kaçınılmaz olarak buna odaklandı. Diğer dosyalarımız, sürekli yazılarımız ve araştırmalarımızla yine ilgi çekici, renkli bir sayıyla karşınızdayız. İyi okumalar, Kocaeli İletişim’den selamlar.
Künye Kocaeli Üniversitesi Adına Sahibi: Prof. Dr. Sadettin HÜLAGÜ 5187 Sayılı Kanuna Göre Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Prof. Dr. İlyas AKHİSAR Genel Yayın Danışmanı: Prof. Dr. Cem PEKMAN Genel Koordinatör: Ar. Gör. Aysel TAPAN Editör: Ceylan LAFÇI
/Koraj.Dergi
Yazı İşleri:
Halil İbrahim DAĞ Buse KRAL Aysu AKKUZU Ceylan LAFÇI Esra SEVİM Fuat TUNCER Görsel Tasarım Editörü ve Kapak Tasarımı: Ertuğrul Ediz TAŞÇI Redaksiyon: Buse KRAL
/KorajDergi
RÖPORTAJ KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ’NDE ÖDÜL TUFANI Aydın Doğan Vakfı tarafından 28’incisi düzenlenen Genç İletişimciler Yarışması’nda Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri büyük başarılara imza attı. 3 birincilik, 1 ikincilik ve 2 üçüncülük olmak üzere toplam 6 ödül alan öğrencilerin başarılarının sebebi ve bu başarının meslek hayatlarına etkileri nelerdir?
ÖNEMLİ OLAN YERİ GELDİĞİNDE BİR ANNE OLABİLMEK Öğrencilerinin başarısında büyük emeği olan ve öğrencileri tarafından çok sevilen Arş. Gör. Dr. Banu Küçüksaraç, bu süreçte onlara nasıl bir yol gösterici olduğunu anlattı; “Öncelikle onları cesaretlendirdim. Anladım ki öğrencilerimizin en çok cesarete ihtiyaçları var. Kendi içlerindeki cevherin ve potansiyelin farkında değiller. Ben sadece bunu görmelerini sağladım. Daha sonra mesleki bilgilerimi
ufak ufak aktardım, onlar da çok disiplinli ve özverili çalıştılar. Kazandıklarında çok duygulandım, en az onlar kadar ben de heyecanlıydım. Hepsiyle ayrı ayrı gurur duydum. Ben her zaman için şunu düşünüyorum, evet burada bir hoca sıfatıyla bulunuyoruz ama hoca olmaktan ziyade önemli olan yeri geldiğinde bir arkadaş, bir abla ve ödül töreninde hissettiğim gibi bir anne olabilmek.”
BAŞARIDA ESAS OLAN ŞEY DEVAMLILIKTIR Yarışma sırasında öğrencilerimizi yalnız bırakmayan Dekan Hocamız Prof. Dr. İlyas Akhisar törendeki duygularını anlattı: “Bu tarz ödül törenlerini ve yarışmaları hakikaten önemsiyorum. Bu ödülde benim bir katkım olmadı. O gece öğrencilerim sayesinde ben de ödüllere layık görüldüm. Bu her insanı onurlandıracağı gibi beni de onurlandırdı. Ödül alan arkadaşlarıma buradan tekrar teşekkür ediyorum. Bu tarz yarışmaların ve sonucunda alınan başarının ve başarısızlığın insanın kendini değerlendirmesinde büyük katkısı var. Şöyle ki hiçbir başarı ulaşılmaz değildir. Bu aldığımız ödüller okulumuzdaki diğer öğrencilerimizi de ‘biz de başarabiliriz, ödül alabil-
iriz’ düşüncesine itmektedir. Bu da yeni başarıları getirecektir.’’ Fakültemizin başarısının devamını sağlamak için Prof. Dr. İlyas Akhisar: “Başarıda devamlılık esastır. Bundan sonraki süreçte fakültemizin sağlayabileceği koşullar gereğince öğrencilerimize ne verilebilecekse onunla ilgili çalışmalar başlatacağım. İletişim Fakültesi bünyesindeki bütün bölümlerin bu tarz yarışmalardan en iyi sonuçlarla dönmesi için yapılması gereken her şeyi yapmaya çalışacağız. Asla yerimizde saymak yok, daima ileriye doğru daha güçlü adımlarla ve daha çok başarıyla bu yolda öğrencilerimizle birlikte ilerleyeceğiz.’’ dedi.
YARIŞMA İÇİN DEĞİL KENDİN İÇİN ÜRET Gazetecilik bölümü 4. Sınıf öğrencisi Ozan Ömer Kadüker yarışmada en çok ödül alan isim oldu. 4 ayrı dalda yarışmaya başvuran Kadüker, internet sitesi ve Haber Araştırma Dalında birincilik sahibi oldu. Aynı zamanda internet yayıncılığı dalında da ikincilik elde etti. Yarışmaya hazırlık sırasında hummalı bir çalışma sergilediğini dile getiren Kadüker, yarışmaya katılmalarının önemi hakkında “Bu tür
yarışmalarda önceki yarışmaları incelemek, jüri değerlendirmelerini okumak ve özgün eserler çıkarmak oldukça önemli. En önemli husus ise yarışma için değil kendin için ortaya bir ürün çıkarmak. Bir iletişim öğrencisinin yapması gereken en önemli iştir üretmek. Bu yarışmalar iş hayatı için etkili olur ama kalıcı olmak istiyorsanız iş sizde bitiyor.” dedi.
İLK ÖDÜL HEYECANI “Yolu Asfalttan Geçen Çocuklar” adlı projeyle Yazılı Dal Spor Kategorisinde üçüncülük elde eden 4. Sınıf Gazetecilik öğrencileri Muhammet Bey ve Emin Kuvat, Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin haber ajansında kariyerlerine tohum ekmeye başlamışlar. Çıkardıkları Genç Açı gazetesinde spor sayfasında beraber çalışan ikili hem gazete için hem fakülte için
ödül almak isteyince futbolun başlangıcı sokaklara inmeye karar vermişler. “Sokakta başlayan futbol hayatımızda futbolcu olamadık belki ama en azından bu sayede ödül aldık.” diyen Kuvat ve Bey’in sektör yarışmalarında aldıkları ilk ödül. Bu konuda pişmanlıklarını dile getiren arkadaşların en büyük keşkeleri ise son sınıf yerine daha erken yarışmaya katılmamak.
YAZ KIZIM Yaz Kızım adlı projeyle Sosyal Sorumluluk Kategorisinde birinci olan Halkla İlişkiler Ve Tanıtım 3. sınıf öğrencisi Emre Sarı projesini kısaca: “Kadına şiddet temalı projemde Mersin’de bizler gibi üniversite öğrencisi olan, tecavüze uğradıktan sonra yakılarak hayatı elinden alınan Özgecan Aslan benim bu yola çıkmamdaki temel etkendi. Özgecan, sadece bizim bildiğimiz belli başlı sembol isimlerden
birisi. Toplumda kadına şiddet oldukça yaygın ve biz birçoğundan habersiziz. Yaz Kızım ile ataerkilliği eleştirel bir bakış açısıyla ele alarak kadına yönelik şiddetin hukuksal eksikliklerden kaynaklandığını ve bunun için bir şeyler yapılması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Umarım proje sorunun çözümünde katkı sağlar. Bu benim için en büyük mutluluk olur.” şeklinde açıkladı.
ORGANİZE OLMAK BİRLİK BİLİNCİ VE BAŞARI
Gazoz Ürün- Hizmet Tanıtım Projesi ile birincilik ödülünü paylaşan İsmail Tayyar, Burak Gören, Ferhat Ergül ve Talha Sözeri yolculuğa aslında başka bir markayla çıkmışlar. Başlarda araştırmalarından verim alamayan grup, çalışmalarında bir süre sekteye uğrasa da Arş. Gör.Dr. Banu Küçüksaraç’ın destekleriyle kaldıkları yerden devam etmiş ve birinciliği kafalarına
koymuşlar. Markalarını değiştirip yollarına devam eden grup için proje hazırlama aşamasındaki başlıca şeyler; disiplinli bir şekilde çalışmak, grup psikolojisini dinç tutmak ve beraber çalışmayı öğrenmek. Onları en mutlu eden şey ise başarılarının takdir görmesi ve Kocaeli Üniversitesi’ne ödül getirmenin gururu olmuş.
DÖRT FARKLI BEYİN TEK BİR PROJE Yarışmaya grup olarak katılan bir diğer ödül alan İletişim Fakültesi öğrencileri ise Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünden Büşra Hallaç, Didem Ekici, Kübra Daloğlu ve Mehmet Önel. Yaptıkları “O.K- Sosyal Sorumluluk Projesi” ile yarışmada üçüncülük alan bir diğer grup ise projelerine başlarken yarışma odaklı olarak yola çıkmamışlar. Aslında bir ödev olarak kaleme alınan proje, Banu Küçüksaraç’ın teşviki ile yarışmaya gönderilmiş. İlk ödüllerini kazanan ekip gelecekte yarışmaya grup halinde katılacak öğrenciler için: “Grup olarak katılmak isteyen arkadaşların ekip ruhunu taşıması gerekir. Aynı dili konuşmak, birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamak, dört farklı beyin ve karakter ile bir bütün olmak en önemli unsurdur.” dediler.
2017 YILI REKLAM YARIŞMALARI TAKVİMİ Genç reklamcıların ajanslarla buluştuğu ve kendi işlerini sektörde sergileme fırsatı bulduğu reklam yarışmaları 2017’de de hız kesmeden devam ediyor. Hem reklam sektörüne hem de ajans çalışmalarına hazırlık niteliğinde olan bu ödüllü reklam yarışmalarından birkaçını sizin için derledik.
Genç İletişimciler Aydın Doğan Vakfı tarafından her yıl nitelikli medya çalışanı yetiştirmeye katkı sağlamak amacıyla düzenlenen Genç İletişimciler Yarışması reklamcılıkla birlikte yazılı, görsel, işitsel, halkla ilişkiler ve internet yayıncılığı dallarını da yarışmaya dahil etmektedir. Her yıl binlerce öğrencinin katkı sağladığı yarışmaya yalnızca üniversitelerin iletişim fakültelerinde lisans öğrenimi gören öğrenciler katılım sağlayabilmektedir. Her dal için yarışma ödülü 1000 TL olup, reklam kampanyası büyük ödülü ise 1500 TL’dir. Yarışmayı kazanan
öğrencilere sadece para ödülü verilmemekle beraber başarılarını bir ödül heykelciği ile taçlandıran Aydın Doğan Vakfı genç reklamcılardan özgün, yaratıcı, stratejik, başlık ve metnin uyumlu olduğu bir reklam çalışması beklemektedir. Yarışmaya katılabileceğiniz dallar ise şunlar: Reklam filmi senaryosu (senaryo, storyboard, animatik biçimde veya bunların birkaçı birlikte sunularak yapılabilir.), Basın Reklamı (gazete,dergi), İnternet Reklamı, Reklam Kampanyası büyük ödülü.
Genç Kırmızı Ödülleri Hürriyet Gazetesi yayın grubunun bünyesinde bulunan Kırmızı Dergisi tarafından düzenlenen Genç Kırmızı Ödülleri reklam alanında yılda bir kez düzenlenen bir yarışmadır. Genç Kırmızı Ödülleri yarışmasına yalnızca üniversitelerin İletişim Fakültelerindeki Reklamcılık Bölümleri ve Güzel Sanatlar – Görsel İletişim Tasarımı Fakültelerinin Grafik Bölümlerinde okuyan 3. ve 4. sınıf öğrencileri katılabilmektedir. Diğer yarışmalardan farklı olarak yarışmaya katılan ekipleri ve ekip üyelerini Genç Kırmızı Danışmanları belirlemektedir. Katılım
sayısı fakülte başına 5 başvuru ile sınırlı olup başvuru sayısı ilgili fakültenin ekip danışmanlarının yönetimindeki başvuru sayısı esas alınarak hesaplanmaktadır. Birincinin 6000 TL, ikincinin 4000 TL, üçüncünün 2000 TL ve ilk üçün sertifika ile ödüllendirileceği yarışmanın jürileri fakültelerin akademisyenlerinden oluşmaktadır. Jüri ise yarışmaya katılan işleri 10 puan üzerinden çalışmanın stratejik çözümleme gücüne, çalışmanın yaratıcılığı ve özgünlüğüne, tasarımda görsel – tipografik çözümün uygulama başarısına göre değerlendirmektedir.
A Awards Açıkhava Reklamları
A
çıkhava Reklamcılar Vakfı tarafından düzenlenen yarışma, A Awards Junior kategorisi ve A Awards Açıkhava Reklamları Yarışması kapsamında üniversitelerin iletişim fakültelerinde eğitim gören genç yetenekleri son derece etkili bir mecra olan açıkhava mecrasını etkili ve yaratıcı biçimde kullanmaları amacıyla düzenlemektedir. Açıkhava kampanyasınının hedeflediği amaç öğrencilerin oluşturulacak fikirlerini, yaratıcılıklarını, açıkhava mecrasının kendine özgü dilini kullanarak uygulamalarıdır. Sırasıyla birinci, ikinci ve üçüncü gelen ekiplere ekip başına brief veren markalardan özel bir ödül ve Arvak tarafından sertifika verilmektedir.
14 ŞUBAT REKLAM VE TÜKETİM GÜNÜ Dikkat, bu yazı ironi içerir!
Kapitalizmin sabırsızlıkla beklediği 14 Şubat Sevgililer Günü 2017 yılında da bol hediyeli, çiçekli, indirimli ve kalpli bir şekilde geride kaldı. Peki markalar tüketim çılgınlığı yaşanan bu günü nasıl değerlendirdi?
B
VADESİZ 36 AY TAKSİTLE AŞK
u sıralar Sevgililer Günü’nün tartışmasız en özel hediyesi tektaş. Tüketimin sınırlarını zorlayan çiftlerimiz ayıcıkları ve çiçekleri çoktan eskitmiş bulunduğu için gözler artık kuyumculuk sektörüne dönmüş durumda. Bunun sebebi ise sektördeki kampanya ve indirimler, kesin-
likle kadınlar arasındaki pırlanta yarışı değil. Asgari ücretle çalışan bir insanın bile kolayca alıp yıllarca borç ödeyeceği pırlantalar için Atasay’ın “Bir Atasay Yeter” kampanyası sizlerle. Sevgilinize aşkınızı kanıtlamak için taksite girmeniz yeter. (Atasay- Bir Atasay Yeter.)
KADINLARIN HEDİYE ERKEKLERİN KABUS GÜNÜ
S
evgililer Günü reklamlarında genellikle gördüğümüz görüntü erkeklerin eşlerine hediyeler alıp şımartması, en özel hediyeyi seçme yarışına girmesi. Siz sevgili olmak için iki kişi gerekli diye biliyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. Sevgililer günü; kadınların eşlerinden gelen hediyeleri yarıştırdığı gündür. Eğer Ali’den veya
Veli’den farklı bir hediye almazsanız vay halinize. Minnoş sevgilinizi diğer kadınlardan ayıracak, yarışta bir adım öne atacak hediye mi arıyorsunuz? Samsung sayesinde aşkınız kabusa, sevgiliniz deliye dönmesin. (Samsung Galaxy A)
Ü
A
EROS’UN KAPİTALİZM OKU
şkın sizi nerede bulacağı belli olmaz. Yolda yürürken ruh eşinizi gördünüz, peki gidip konuşacak mısınız? Durun, bu işler artık böyle yürümüyor! İletişime değil, hediyeye ihtiyacınız var. Hediye almadan romantik olabilir misiniz? Eğer kalbinizi çalan kadına iyi
T
bir hediye almazsanız oku yediğinizle kalırsınız. Hadi ne duruyorsunuz hemen pahalı hediyelere koşun ve sizin de mutlu bir ilişkiniz olsun. (Hepsiburadaİşte şimdi oku yediniz)
SEVGİLİM SEN HEP BÖYLE TÜKETECEK MİSİN?
ebrikler, bütün sene sevginizi göstermek için beklediğiniz 14 Şubat yarışını birincilikle bitirdiniz. Sevgiliniz sosyal medyada yeterince nispet, sevgilinizin arkadaşları ise yeterince gıybet yaptılar. Peki Sevgililer Günü amacına ulaştı mı? Markalar için kesinlikle
ulaştı. Önümüzdeki sevgililer günü için umarım sevgilinize kuru bir “seni seviyorum” demeyi düşünmüyorsunuzdur. Aşk için en güzel hediyeyi almalısınız, aşk o zaman aşk. 2018 aşk yarışlarında görüşmek dileğiyle...
Öğrencinin Perspektifinden Uludağ’ın yolculuğu Erbak ailesinden Nuri Erbak’ın 1930 yılında eski gazozcu Bursalı Naci Bey ile birlikte gazozhane açmaya karar verip, Sami Kohen’den iki gazoz makinesi almasıyla başladı. Setbaşı’nda ilk gazoz fabrikası açan ortakların marka olma sürecine kadar olan başarılı hikayesine hayran kalmamak elde değil. İşte Bursa’dan dünyaya yayılan lezzetin hikayesi.
Markalaşma Süreci
U
ludağ Gazozunun ilk adının Nilüfer olduğunu biliyor muydunuz? Ülkemizde ilk kez gazlı meşrubat Nilüfer markasıyla üretilmiştir. 1931 yılında Bursa’da bulunan Keşiş Dağı’nın, Uludağ olarak değiştirilmesiyle marka bugünkü adını almıştır. Cumhurbaşkanı Mustafa
Kemal Atatürk tarafından Uludağ maden sularına işletme imtiyazı verilmesiyle dönemin en eski maden suyu üreticisi olan Mehmet Erbak’ın oğlu Nuri Erbak Uludağ gazozunun formülünü bulmuş ve gazlı meşrubat markasını pazara sunmuştur.
Adım Adım Dünya Pazarı Günümüzde köklü bir firma olup 5 kıtada 40 ülkeye satış gerçekleştiren Uludağ, global pazar başarılarına ilk olarak 1966 yılında İtalyan Prot markasının 6000 şişe/saat kapasiteli dolum makinesi ithal edip orijinal Uludağ şişelerini ilk kez üretmesiyle başlamıştır. Üretime tam gaz devam eden marka 1975 yılında Franchising olarak Hollanda ve Almanya’da üretime başlayarak zaman
içinde tüm Avrupa’ya yayılmıştır. 1937’de SelanikGrand Prix yarışmasından büyük bir ödülle dönen marka Türkiye’de gelişmesine ara vermemiştir. 1985 yılında Türkiye’de ilk kez diyet gazoz, diyet portakal ve diyet kola üretimini gerçekleştiren marka; ilk alüminyum kapak, ilk depozitolu litrelik şişe, ilk pet şişe, ilk kutu ambalaj ve ilk kobalt mavi şişe gibi yeniliklere de imza atmıştır.
Gazoz Olma Efsane Ol
2
014 yılında ‘Gazoz Olma Efsane Ol’ sloganlı üçleme reklam filmleri ile Uludağ Gazoz sosyal medya dahil olmak üzere büyük yankı yarattı. Reklamın genel fikrinde özgüvenli bir şekilde her ortamda gazoz içen baş karakterimize reklamın son serisinde basketbolcu İbrahim Kutluay ve dünyanın en uzun adamı olarak tanınan Sultan Kösem’in eşlik etmesiyle reklam dillerden uzun süre düşmedi. Sloganla ilgili en çok merak edilen ise mesajının
ne olduğu. Bu soruyu Uludağ İçecek Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Murat Zengin “Gazoz Olma Efsane Ol sloganıyla, Efsane Uludağ Gazozunun sevenlerine ve yeni tanıştığımız tüketicilere markamızla ilham vermeyi hedefliyoruz. Hayata dair yapacakları seçimlerde ve yaşayacakları deneyimlerde standart olanla yetinmemenin iyininde ötesini tercih etmenin efsane sonuçları olabileceğini vurguluyoruz.’’ ifadeleriyle yanıtlamıştır.
“Zirveden Gelen Uludağ”
B
ursa’da bir maden suyu fabrikasıyla başlayıp global pazara açılmış mayı başarmış Uludağ markası birçok genç girişimci için başarılı mizi Avrupa’da en iyi şekilde temsil ettiği, başarılarla adından söz gazoz olmayıp efsane olduğu için markayı tebrik ediyor ve başarılarının
ve ilklere imza atbir örnektir. Ülkeettirdiği ve sadece devamını diliyoruz.
REKLAM KÜTÜPHANESİ Reklamcılık Yaşantım & Bilimsel Reklamcılık-Cloude C.Hopkins
B
aşta hayallerindeki meslek metin yazarlığı olanlar olmak üzere reklamcılık alanına ilgi duyan herkesin baştan sona ilgi ve keyifle okuyacağı bir kitap. Ürün tanıtımı ve satışında pek çok yeniliğe imza atan Hopkins uygulama ve yenilikleriyle pek çok reklamcıya örnek olmuştur. Kitabında da sıfırdan zirveye meslek yaşamını anlatmaktadır. Birçok meslekte çalıştıktan sonra me-
tin yazmaya başlayan Hopkins kelimeleri sihirli bir biçimde kullanmasıyla da büyük başarılar elde etmiştir. Uluslararası reklamcılık dünyasının dev şirketlerinden birinin kurucusu olan David Ogilvy ise ‘’Bilimsel Reklamcılık’’ için şöyle diyor: “Bu kitabı yedi kez okumayan hiç kimsenin reklamcılıkla ilgili herhangi bir şey yapmasına izin verilmemeli. Bu kitap yaşamımın akışını değiştirdi.”
Logo Yok-Naomi Klein Ocak 2000’de Kanada’da, hemen arkasından ABD’de ve İngiltere’de de basılan, hâlâ en çok satanlar listelerinde ilk sıralarda yer alan No Logo; markalaşmanın küreselleşme aracılığıyla, ulusal kültürlere ve ekonomilere ciddi zararlar verdiği teorisi etrafında kurgulanmış. İçeriği
ve doğası itibarı ile de kapitalist toplum yapısını sert bir dille eleştirmekte. Çıktığı andan itibaren büyük ilgi toplayan kitabın Naomi Klein tarafından 2003 yılında kitabın içeriğini baz alan aynı isimli bir belgesel filmi de çekilmiştir.
Kıvılcım Anı – Malcolm Gladwell Uzun yıllar Washington Post Gazetesi’nde çalışmış, işletme ve bilim haberleri konusunda uzmanlaşmış, The New Yorker Dergisi’nde köşe yazmaya başlamış başarılı bir gazeteci olan Gladwell; 2000 yılında Kıvılcım Anı adlı kitabı
çıkarmıştır. Kitap bir fikrin veya bir ürünün benzerlerini nasıl geride bırakarak öne çıktığını, nasıl bir akım yaratabildiğini, akım yaratan fikirlerin özelliklerini ve yayılım süreçlerini incelemektedir.
Pazarlamanın en etkili yöntemi olan ağızdan ağıza pazarlamanın doğasını da öğrenebileceğiniz bu kitapta, bir markanın kendi kitlesini oluştururken geçtiği yolları ve kullandığı yöntemleri görebileceksiniz. Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Ali Atıf Bir’in
“Kıvılcım Anı’nı Okumayan Aptal Kalır.” başlıklı yazısı gibi hakkında birçok gazete yazısı yazılmış ve güzel okuyucu yorumlarına sahip bu kitap reklam sektörünün demirbaş eserleri arasında gösterilmektedir.
“ROL MODELİM ATATÜRK” Aziz Sancar, 1997 yılından beri Amerika Birleşik Devletleri Kuzey Karolina Üniversitesi, Chapel Hill’de Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde Sarah Graham Kenan Profesörü olarak görev yapmaktadır. ABD Ulusal Bilim Akademisi’ne seçilen ilk ABD’li Türk olarak tanınır. Hücrelerin hasar gören DNA’ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazanmıştır. Aziz Sancar’ın geliştirip ismini koyduğu “maxicell” tekniği ile buluşunu yapıp, ismini koyduğu “excinuclease/excision nuclease” enzimi terimleri ile Oxford Biyokimya ve Moleküler Biyoloji Sözlüğü’ne girmiştir.
FESTİVALİN ONUR KONUĞU
AZİZ SANCAR
Aziz Sancar’ın çocukluğundan, eğitim hayatından, doktorluk ve oradan Amerika macerasına kadar uzanan hayatını konu alan belgeselde birçok insanın dikkatini çeken ve etkileyen konu Aziz Sancar’ın çocukluğundan beri bitmek tükenmek bilmeyen çalışma tutkusuydu. Oturuma Kristal Elma Festivali’nin 2. gününde katılan Aziz Sancar’ın şu sözleri damga vurdu.
5-7 Ekim arası gerçekleştirilen Kristal Elma Festivali’nin ikinci gününde fiziki olarak orada olmamasına rağmen Amerika’dan video konferans bağlantısı ile orada kurduğu Türk Evi’nden festivale onur konuğu olarak katıldı. Oturum Nebil Özgentürk’ün çekmiş olduğu “Aziz Sancar” belgeseli ile başladı.
Sancar; “Hayatımda Nobel dahil bütün bilimsel başarılarımı, her şeyimi Türkiye’deki barış için verirdim. Barışı sağlamanın bir yolu olsaydı yapardım. Eğer onu başarabilseydim, Nobel’den de vazgeçerdim. Nobel’i vermeye hazırım yeter ki ülkeme barış gelsin. Kafamı yoran, üzen hep bu olmuştur.” dedi.
A
ziz Sancar, oturumda Özgentürk’ün sorduğu “Rol modeliniz kimdir?” sorusuna da “Rol modelim Atatürk. Bilim ve teknolojiye değer vermesi benim için çok önemli. Diğer rol modelim ise babamdır.” cevabını verdi.
40 yıl molasız, eğlencesiz çalıştığını anlatan Sancar, başarısının adımları olarak da; “Birincisi çok çalışmak, ikincisi çevrenizde konunuzla ilgili olayları takip etmek, üçüncüsü en yeni teknolojiyi bilip kendi işinizde uygulamak.” dedi.
EN ZOR ZAMANLARIN YOL GÖSTERİCİSİ Oturumda vatan sevgisinin en zor durumlarda yol gösterici olabileceğine değinen Aziz Sancar, hayatı boyunca iki sabit fikrinin olduğundan bahsetti; çok çalışmak ve vatan sevgisi. En zor zamanlarında im-
dadına yetişenin her zaman vatan sevgisi olduğunu ve Türk Halkı’nın vatan sevgisinden vazgeçmedikleri sürece istedikleri her şeyi başarabileceklerine değindi.
TÜRK EVİ Amerika’daki Türk çocuklarını barındırmak ve Türk Kültürünü Amerikalılara tanıtmak için kurduğu, en büyük desteği eşi ve manevi kızından gördüğünü söylediği Türk evi ile ilgili ise Sancar şunları söyledi: “Ben Amerika’ya geldiğimde çok güçlük çektim. Benim olduğum yerde Türk yoktu. Amerika’ya gelen Türk gençleri de bu zorluğu çekmesin istedim.
Bir de Amerikalıların yüzde 90’ı Türkiye’yi bilmiyor. Türk Evi için maddi desteğe ihtiyacımız olacak. Devlet parasını kullanmak istemiyorum. Türk milletinin evi olmasını istiyorum. Türk Milletinden ne gelirse bizim için çok önemli. Bu benim için çok önemli. Bu Türk Milletinin evi olsun.” dedi.
NUSR NUSRET’ TEN ÖNCE
İnsanlara ilham kaynağı olan yüzlerce başarı hikayesi vardır. Bunlardan biri ise içimizden biri olan Nusret Gökçe’ye ait. Yokluktan gelip zirveye ulaşmanın hikayesi bu. Çok çalışmanın, emeğin ve başarının hikayesi. 1983 yılında Erzurum’da doğan Nusret, bir maden işçisinin beş çocuğundan biri. Lise mezunu olan en küçük kardeşi dışında kendisi ve diğer kardeşleri maddi sebeplerden ötürü okuyamadı. Darıca’daki ortaokulunu altıncı sınıfta terk etmek zorunda kaldı. Okulu bıraktıktan sonra Bostancı kasaplar çarşısında çırak olarak çalışmaya başladı. Hiç senelik izin yapmadan, günde 18 saat çalışarak kendini keşfetmekle uğraştı. 2007 yılında İstinye Park’taki kasap – restoran konseptini gördükten sonra bu oluşumun dünyada nasıl olduğunu merak edip yurtdışına gitme fikrini yerleştirdi aklına.
BU NE CESARET? Nusret’in aklında artık bir tek düşünce vardı. Yurtdışına gidip işin sistematiğini yerinde görmek. Yabancı dili olmadan, yurtdışına dair en ufak fikri olmadan sadece hayali ve umutlarıyla beraber 2009 yılında kendisini Arjantin’de buldu. Üç ay boyunca çiftliklerde, kasaplarda, restoranlarda gezdi.
ETİN DEĞİŞEN KİMYASI Arjantin’den Türkiye’ye dönünce maaşlı işinde çalışmaya devam etti. Çalıştığı kurumda öğrendiklerini sergilemeye başladı. Lokum’u ilk o yaptı. Ceviz’i ve Kafes’i ilk onda yedi insanlar. 2010 yılında hedefi Amerika’ydı. Hesabında parası, üstüne kayıtlı evi veya bir mülkü olmadığı için 4 kez reddedildi vize
başvurusu. Arjantin sonrası birkaç kez gazete ve dergilere çıkmıştı Nusret. Görevliye bu yazıları okutturup 3 aylık vizeyi almıştı sonunda. ABD’de yaptığı mönü New York Times’da yayınlandı. New York’un en önde gelen 4 restoranında para almadan, kaçak olarak çalıştı.
ÜST LİGE GİRİŞ Amerika dönüşü Türkiye’de Nusret’i bekleyen bir işi koydu, o ise emeğini. Bu kadar başarılı olacağını yoktu. Aklında kendi yerini açmak vardı. Kendisine kendi bile tahmin etmemişti. 5-6 ay içerisinde tüm çok fazla teklif geldi. Eski dostu Mithat Ekrem parayı yatırımı çıkartıp payına düşeni ödemişti bile.
R-ET BAŞARIDAN BAŞARIYA KOŞUYORUM DEDİ Başarıdan başarıya koşan Nusret Gökçe, geçen yıl ta. Hala yükselmek için çok çaba sarf eden Nusret’e Doğuş Grubu’na imza attı. Eskiden 1800 lira maaşlı yurtdışında jetleriyle gelen müşterileri bulunmakta. bir çalışanken şimdi adı altında 400 çalışan bulunmak-
GOLDEN STATE WARRİORS Amerika’nın ünlü basketbol takımlarından olan Golden State Warriors, Twitter üzerinden Sacramento Kings ile girdiği bir diyalogda Nusret Gökçe’nin bir fotoğrafını kullanarak Nusret’in ününe ün kattı. Amerika’da ‘SaltBae’ hashtagı ile paylaşılan Nusret’in video ve fotoğrafları, onun dünya çapında ünlü
olmasına, adının herkes tarafından bilinmesini sağladı. Basketbol takımlarının atışmasında kullanılan, Nusret’in kendine has tuz dökme fotoğrafından sonra bu hareket milyonlarca insan tarafından yapılmaya, milyarlarca insan tarafından ise bilinmeye başlandı.
STRATEJİ Mİ, TESADÜF MÜ? Nusret’in sosyal medya aracılığıyla bir anda bu ka- Amerika’ya açılmadan önce bilinirliğini artırmak dar popüler olmasını bir tesadüften mi yoksa pazarla- amacıyla yapılmış bir pazarlama stratejisi mi? ma stratejisinden mi kaynaklandı? Yoksa Nusret’in
“SÜRÜDEN AYRI GARA GUZU” 2016 Kristal Elma Festivali’nde Ataç Besi’nin kendi üretimi olan Gara Guzu markalı biranın söyleşisi yer aldı. Bir Türk yapımı olan Gara Guzu birasının söyleşisi de izleyiciler tarafından oldukça ilgi gördü. Eğlenceli bir konsepte sahip olan ürünün içeriği, logosu ve üreticisinin yanı sıra yapım aşamasıyla da dikkatleri üzerine çekti.
NASIL BAŞLADIK? Gara Guzu; fabrikası Muğla’da bulunan, İngilizce’de ‘Craft Beer’ olarak bilinen, Ataç ve Akgonca Besi çiftinin üretmiş olduğu ilk yerel yapım bira markası olarak marketlerde yerini aldı. Türk yapımı olmasının yanı sıra ismiyle dikkat çeken Gara Guzu’nun bu sempatik ismi aile ile özleşmiş. “Biz de ailenin gara guzularıyız, sürüden biraz ayrıyız” diyen marka sahibi Ataç Besi; biranın ismini seçerken Muğla’ya ait olmasını, bu yüzden yerel ağız kullandığını dile getirdi.
YENİ DAMAK TADLARI Gara Guzu’nun tanınma süreci Muğla’ya giden tatilcilerin deneyip beğenmesiyle, kulaktan kulağa yayılarak başladı. Çoğu mekan sahibi ürünü görmeden tavsiye üzerine aldı, bir kısmı da fotoğraflardan görüp merak etti. Genellikle sert içki algısı yaratan bira tanımını yıkan Gara Guzu, çoğu biralara göre damakta farklı bir tat bırakmasıyla içenleri kendine daha kolay bağladı. Biranın burunda bıraktığı sert koku yerine şerbetçiotu kokuları, keskin demir tadı yerine narenciye gibi tatlar bırakması rakiplerinden çabucak sıyrılmasına yol açtı.
BİRAYA KADIN ELİ DEĞDİ “Kadın gücüyle çalışmayı tercih ettik” diyen Ataç Besi’nin Gara Guzu birası bu yönüyle de üretimi yapılan bira markalarından sıyrıldı. Çoğunlukla erkek işçileri gördüğümüz bira üretiminde Ataç Besi farklı olarak Yeşilyurt Köyü’nden kadınlarla çalışmayı tercih etti. Ataç Besi eş dost vasıtasıyla bulduğu ve hepsinin ilk işi olan bu kadın işçilere bira üretmek başta garip gelse de işlerine çok sahip
çıktıklarını ve çabuk öğrendiklerini dile getirirken, üretimde çalıştığı insanları şöyle anlatıyor: “Toplamda 11 kişiyiz ve aramızda sadece biri bira mühendisi. Geri kalan çalışanları köyün insanı. Çoğunun okuma yazması yok. 35 yaşlarındalar ve çocuklarını kayınvalidelerine, komşularına bırakarak çalışmaya geliyorlar. “
HER DAMAĞA AYRI TAT Genç bir Türk girişimci olan Ataç Besi, başarısını devam ettirerek birayı türlere de ayırmayı ihmal etmiyor. Bira şimdilik 3 çeşide ayrılıyor: “Blonde Ale” , “Amber Ale” ve “Red Ale.” Tüketici yorumlarına göre köpüğü az olan Blonde Ale, Amber Ale’ye göre daha soft. Bardağa döküldüğünde mat ve bulanık bir renge dönüşen Blonde burundaki zengin kokusunu damakta hissettirmiyor. Buna rağmen ferahlatan ve içimi kolay bir bira.
Amber Ale ise Blonde Ale’e göre daha köpüklü ve rengi birçok biradan farklı olarak koyu kehribardan neredeyse yeşil bronza kaçıyor. Şu anda üretimi gerçekleşmeyen ama instagramda paylaşılan son sürpriz de Red Ale oldu. Yine farklı bir üretim olan bira adından da anlaşıldığı gibi kırmızı. Etiketi de kendi kadar etkileyici olan içecek diğerlerine nazaran daha yüksek alkol oranına sahip.
TÜRK BİRA Keyifli içimi, ismi ve içeriğiyle fark yaratan genç girişimci Ataç Besi’nin bu başarısı hızla yayılmakta. Sadece Türk bira imzası atmakla kalmayıp üretimde de halktan insanların yer alması bu sempatik markayı şüphesiz daha da güçlendirmiş. Ailesine ve çalışanlarına bu başarıyla bizi gururlandırdığı için tebrik ediyor ve gelecek çalışmalarını merakla bekliyoruz.