Sunuş
Koraj E-Dergi’nin 2. sayısı, Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü’nün düzenlediği “Reklam Günleri” etkinliğini içeren özel bir sayı olarak hazırlandı. Geleneksel hale getirmeye çalıştığımız Kocaeli İletişim Reklam Günleri’nin ikincisini Mayıs ayında gerçekleştirmiş ve ulusal ve yerel reklam ajanslarından ve medya dünyasından profesyonelleri, mesleğin önde gelen marka ve isimlerini, beş gün boyunca sunum, atölye ve söyleşilerde öğrencilerimizle bir araya getirmiştik. Bu toplantılar dizisinden oluşturduğumuz özel bir dosyayı okuyucularımızla bu sayıda paylaşmak istedik. Ancak final sınavlarımızın ve dönem sonunun gerginliği ve iş yoğunluğu özel sayımızın yayın tarihini bir hayli geciktirdi. Bu nedenle okurlarımıza özür borçluyuz. Ancak, bu sayımızın özgün, öğretici ve keyifli içeriğiyle kendisini bağışlatacağını umuyoruz. Özellikle mesleğe adım atmak isteyen gençlere, reklam
bölümlerine girmeyi düşünen öğrencilere yönelik, bu alanın profesyonellerinden gelen çok değerli öneriler, paylaşımlar ve mesleki deneyimleri bu sayımızda bir araya getirdik. Reklam Günleri etkinliğimize katılan konuklarımız, Havas Worldwide İstanbul’dan kreatif direktör Ergin Binyıldız ve reklam yazarları Özlem Özel ile Şeyma Keklik; Loft Studios başkanı Efe Nalçacı ile reklam yazarı Merter Dağdemir, sanat yönetmeni Buğra Öztürk ve fotoğrafçı Ayşenur Kuplay; Medina Turgul DDB kreatif direktörü Kurtcebe Turgul; Lokal İstanbul kreatif direktörü Ozan Varış ve grup müşteri direktörü Gökçe Evirgen; spor yazarı Koray Gürtaş; öğretim üyesi ve fotoğraf sanatçısı Başar Hatırnaz’a bu vesileyle tekrar teşekkürlerimizi sunuyoruz. Güz döneminin başında tazelenmiş bir heyecan ve ilgi çekici bir içerikle yeni sayımızda tekrar birlikte olmak üzere, iyi okumalar.
Künye Kocaeli Üniversitesi Adına Sahibi: Prof. Dr. Sadettin HÜLAGÜ 5187 Sayılı Kanuna Göre Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Prof. Dr. Füsun ALVER
Genel Yayın Danışmanı: Prof. Dr. Cem PEKMAN Editör: Ar. Gör. Aysel TAPAN Genel Koordinatör: Umut TÜRKKÖYLÜ Yazı Işleri: Damla ELMA Gökçe TAMER Ali ÖZ Halil Ibrahim DAĞ Umut TÜRKKÖYLÜ Görsel Tasarım Editörü: Umut TÜRKKÖYLÜ
Havas Worldwide İstanbul
K
ocaeli İletişim Reklam Günleri’nin ilk gününde açılış oturumunu Havas Worldwide reklam ajansının kreatif direktörü Ergin Binyıldız ve metin yazarları Özlem Özel ve Şeyma Keklik ile gerçekleştirdik. Yeni mezun ve mezun olmaya aday öğrencilerin sektöre nasıl girebileceği, yeni başlayanlar için meslek ve genel hatları ile ‘yaratıcılık’ hakkında paylaşımlarda bulunulan bu keyifli ve faydalı oturum için Havas Worldwide ekibine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Özlem Özel
Reklam Günleri’nin ilk konuşmasını yapan konuğumuz Havas Worldwide’ın reklam yazarı Özlem Özel, kendi okul hayatından başlayarak sektörde bulunduğu yere nasıl geldiğinden söz etti. Sektöre girmek için yaptıklarını kah gülerek kah not alarak dinledik. İlk başvuru nasıl yapılmalı, ilk ajans nasıl seçilmeli gibi soruların cevaplarını Özlem Özel’den aldık.
“Hepimiz reklamcılık okuyoruz fakat mezun olduğumuzda ben metin yazarıyım, ben görselciyim veya ben müşteri temsilcisiyim diye bölünüyoruz. Bu sebeple yapılacak ilk iş kendimize en uygun alanı seçmek. Genelde iletişim fakültesi mezunlarının kolaylıkla yaptığı şey metin yazarlığı veya müşteri temsilciliği departmanlarına kaymak. İstisnai örneklerini de görmek mümkün ama, iletişim fakültesi mezunu olup çok iyi sanat yönetmenliği yapan kişiler ile de çalıştım. Öncelikle bir ajansta staj yaparken kendi içinizde hangi departmanda mutlu olacağınıza karar vermek çok önemli. Biz yola çıktığımızda ne olacağımıza karar vermeden başladı bu süreç, her yere cv’ler attık. Öyle ki sektöre ilginç bir başlangıcımız var, herkes yazar olarak başlayıp kreatif grup başkanı, kreatif yönetmen olarak devam eder. Daha sonra ajans kurup, batırmayla sonlanır ama bizim ilk yaptığımız iş ajans kurup batırmak oldu. Yazı yazmayı seviyorsanız ilk adımda bunu reklam yazarlığına uygulayabilir misiniz buna bakmak lazım, sanat yönetmenliği alanına yönelecekseniz görsel yeteneklerinizin yeterliliğine ve nasıl geliştirebileceğinize göz atmak gerek. Tamamen müşteri temsilciliğini veya prodüksiyon bölümünü seçip organizasyon kabiliyetlerinize göre kariyerinize yön verebilirsiniz.”
Ne Yapmalı? “Reklamcılık Vakfı çalışmaları ve Genç Kırmızı gibi yarışmalara katılıp her yıl iletişim fakültelerinden mezun olan binlerce kişinin arasından sıyrılıp, kendinizi öne çıkarabilirsiniz. Bir gün iş başvurusu yaptığınızda elinizde somut işlerin olması çok önemli. Bir diğer önemli husus ise hangi ajansı neye göre seçeceğiniz. Ajansların yaptığı işlere göre ve müşterilerine göre seçebilirsiniz. Pek çok farklı tarzda ajans bulunuyor bu noktada. “
“Reklamcılık Vakfı çalışmaları ve Genç Kırmızı gibi yarışmalara katılıp her yıl iletişim fakültelerinden mezun olan binlerce kişinin arasından sıyrılıp, kendinizi öne çıkarabilirsiniz.”
Şeyma Keklik Havas Worldwide reklam yazarı Şeyma Keklik ise somut bir işten yola çıkarak bir fikrin ortaya çıkışı, Durex’in ‘Elveda Elizabeth’ adlı viral kampanyasının hayata geçişiyle alakalı bilgiler verdi.
Herkes Kendi Hikayesini Kendi Yazıyor “Durex bir aşk markası, kondom firması evet ama marka kimliğini daha çok aşk ve sevgi üzerine oturtmuş bir marka. Tabii Türkiye’de çok işlemediği için Okey’in biraz gerisinde kaldı. Bize müşterimizden gelen brief şu şekildeydi, “Biz dijitalde Okey’in gerisinde kalıyoruz, çok soft kalıyoruz, biraz cesur olmamız lazım.” Briefi aldıktan sonra bir kağıda ‘Elveda Elizabeth’ yazıp Ergin Abi’ye uzattım. Ergin Abi kaldırdı kağıdı ve direkt müşteriye gösterdi. Bizim için bu işin önemi de şudur; birincisi cesaretimiz ile yaptığımız bir iş, ikincisi de markaya bir yön veriyorsun ve bir şeyler değiştiriyorsun. Her zaman sektör büyükleri şöyle der; ilk fikirler ölü toprağıdır, onları çöpe at. Ardından iyi fikirler gelir. Ben buna kesinlikle katılmıyorum, herkesin kendi yöntemi olduğuna inanıyorum. Herkes kendi hikayesini kendi yazıyor. Senin ilk bulduğun fikir iyi olur, bir başkasının üçüncü bulduğu.”
Her zaman sektör büyükleri şöyle der; ilk fikirler ölü toprağıdır, onları çöpe at. Ben buna kesinlikle katılmıyorum, herkes kendi hikayesini kendi yazıyor.
Ergin Biny覺ld覺z
Neden bu işi yapasınız?
Şeyma Keklik’ten sözü devralan Havas Worldwide kreatif direktörü Ergin Binyıldız, reklamcılık ve yaratıcılık üzerine tecrübelerini ve bilgilerini paylaştı. “Neden bu işi yapasınız? Bu soruyu kendinize şu an soruyor olabilirsiniz veya bir noktada soracaksınız. Birkaç tane bariz cevap var, bu noktada sektöre dair bir kaç bilgi vereyim. İlk motivasyon olarak parayı konuşabiliriz. Bu sektöre girdiğim zamanlardaki kadar iyi kazandıran bir meslek değil artık reklamcılık. Aynı eforu başka bir meslekte sarfetsem daha fazla kazancım olabilirdi diye düşünüyorum. İkinci motivasyon olarak kariyer diyebiliriz. Yakın zamana kadar taksiye bindiğim zaman reklamcıyım dediğimde tabela işiyle mi uğraşıyorsunuz sorusuyla karşılaşıyordum. Çok iyi bilinen bir meslek değil, kazanılan payeler çok subjektif, mesela kreatif direktör. Şimdi elimi sallasam kreatif direktöre çarpıyor, kim layık görüyor bu payelere ve ne kadar kalıcı belli değil. Mesela bir tıp ünvanı veyahut profesörlük ünvanı gibi değil. Keza yaptığınız işlerle de anılmak zor çünkü geçici işler ortaya çıkartıyorsunuz. Zaman çok hızlı geçiyor, özellikle
reklamcılar için çabuk geçiyor. Üçüncü motivasyon olarak başarı diyelim. Aldığınız ödüller, yaptığınız işler söylediğimiz gibi çok kalıcı olmuyor. Evet, insanlara söylüyorsunuz bu işlerin içinde ben vardım diye fakat reklamda kazanılan başarı çok çabuk tüketilen bir şey. Bence bu iş için en büyük motivasyon, zevk. Bizim işimiz gerçekten zor bir iş, projenin belli bir bitiş tarihi oluyor ve yarım saat, bir gün içinde birşeyler ortaya çıkartmak zorunda kalıyorsunuz. Bunu yaparken tamamen serbest de değilsiniz, sizi bir çok şey kısıtlıyor. Yeri geliyor müşteri, yeri geliyor zaman. Bu gibi şeylerin yanında ben yaratıcı olmalıyım, kendi potansiyelimi aşmalıyım deyip iş yapıyorsunuz. Bu sektöre yaratıcı olmak için giriyorsunuz, insanların baktığı zaman “evet ya, bu sıradışı” diyeceği işler üretmek için giriyorsunuz. Bu stresli bir şey, eğer bu işten zevk almıyorsanız, bu işe girmeyin derim.”
Neden Yaratıcıyız? Nasıl Yaratıcı Olunur? “İnsan yavrusu dünyaya en donanımsız gelen varlıklardan bir tanesi. Bizim pençelerimiz yok, sivri dişlerimiz yok. Gerçekten insanın hayatta kalabilmesi için en kuvvetli silahı yaratıcılıktır. Bulduğu çözümler, ürettiği silahlar yaratıcılığının bir sonucu. Ben insanların yaratıcı veya yaratıcı değil kapsamında ikiye ayrıldığını düşünmüyorum. Herkeste belli bir potansiyel var doğuştan gelen, bunu ne kadar hayata geçirirseniz o kadar mutlu olursunuz. Peki nasıl yaratıcı olursun? Olamazsın. Doğuştan belli bir potansiyeliniz var, mesela 10 üzerinden 5 yaratıcı potansiyel ile doğmuş olun. Bu noktada yapacağınız şey yolunuzdaki taşları
temizlemek olmalı, hiç kimse potansiyeline erişemiyor zaten, bunun için çabalamak mesele. Peki bu taşlar nasıl temizlenir? Bu taşlardan birisi utanç. Düşüncede ne kadar esnekseniz o kadar yaratıcı olursunuz. Bir çalışma grubunda aklınıza geleni söyleyemiyorsanız bu önünüze çıkabilecek en büyük problemlerden biridir. Kendi kendinizi sansürlerseniz, potansiyelinizi hayata geçiremezseniz. Suçluluk duygusu, özgüven eksikliği, ayıplanma korkusu bu taşlardan bir kaçı. Bir çalışma grubunda veya beyin fırtınasında hiç kimseyi baltalamayın.”
Neden ödül? Neden ödüllük fikir? “Neden ödüllük fikir bulmaya çalışırız? Herkesin takdir edilmeye ihtiyacı vardır, birincisi bu. Metroda giderken yan koltukta sizin yaptığınız işin konuşulması tatmin edici bir şey. İkincisi ise reflekslerinizi canlı tutmak lazım. Aylardır broşür çalıştığınızı düşünün, bir tarafınız diyor ki size “ben bu mesleğe bu iş için girmedim ki! İnsan sadece broşür çalışarak kendini kanıtlayamaz ki...” işte bu sebeple yarışmalar önemli. Bir diğer husus ise zevkli. Madem ki yaratıcılık için bu işin içine girdiniz, keyif almak istiyorsunuz, sadece analatik zekayla ürettiklerinizle olmuyor. Yaratıcının, reklamcının işi doğru cevabı bulmaktır. Doğru soruyu sormayan, doğru cevabı bulamaz.”
“Sevdanın Ligi Olmaz!” Reklam Günleri etkinliğinin ilk günündeki katılımcılardan biri de Loft Studios ekibiydi. Ajans Başkanı Efe Nalçacı, Reklam Yazarı Merter Dağdemir, Sanat Yönetmeni Buğra Öztürk ve Fotoğrafçı Ayşenur Kuplay’ın katılımı ile gerçekleşen bu oturumda, yerel ölçekte büyük başarı sağlamış bir kampanya olan
Kocaelispor’un reklam kampanyası ana hatlarıyla ve stratejisiyle öğrencilere aktarıldı. Bu oturum, gerek yerel reklamcılığın inceliklerini içermesi gerekse üzerinde yoğun emek harcanmış bir kampanyayı temeline almasıyla adeta bir ders niteliğindeydi.
“Salıncaktan Düştü Diye Parka Küser mi Çocuk!” Ajans Başkanı Efe Nalçacı bu çarpıcı ilanın, geçmişte ulusal ve uluslararası birçok başarı yakalamış olan Kocaelispor efsanesini tekrar sahneye çıkarma hamlesi olarak tanıttı. “Kocaelispor’un yeni yönetimiyle birlikte başlayan kampanyanın ilk ayağı, 28 Haziran 2014’te yapılan kongrede salt çoğunluğu
yakalamak amacıyla oluşturuldu. Yeni yönetim ile değişiklik rüzgarlarının geldiğinin sinyallerini ilk olarak bu söylem ve çalışma ile verdik. Kocaelispor tarihinde ilk defa ilk oturumda kongrede salt çoğunluk kazanıldı.”
“Başka Kocaelispor Yok” Kocaelispor kulübünün ekonomik anlamda sıkıntı içinde olması sebebiyle kitle iletişim araçlarına, reklam mecralarına harcayacak parasının olmaması, kampanyanın başlangıcının sosyal medya üzerinden yapılmasına neden oldu. Bunun için sosyal medyada özel bir kanal oluşturuldu, kampanyanın hedef kitlesinin sıkça kullandığı Facebook’ta “Başka Kocaelispor Yok” adıyla kapalı grup oluşturuldu. Bu
grup, ajans çalışanları tarafından oluşturulmasına rağmen, “gerilla marketing”in gücü ve kulüp ile alakalı haberler ve açıklamaların ilk ağız olarak kulüp başkanı ve yetkililer tarafından bu grupta verilmesi sayesinde, hem taraftarların hem de yerel basının gözlerini üstüne çekti ve aktif veri alışverişi yapılan bir sahaya dönüştü.
“Hedef 10 Bin Kombine” “Lig geliyor, kaynak yaratılması gerekiyordu. Süperlig takımlarının bile 5-6 bin kombine satış ortalaması olduğu bir dönemde amatör ligte, maçlar ücretsiz olmasına rağmen “Hedef 10 Bin Kombine” iddiası ile bir adım attık. Çalışma billboardlarda ve medyada yerini almaya başladı. İnsanların sokakta Kocaelispor ile karşılaşması bir heyecan doğurdu ve halk kulübe kendini daha yakın hissetmeye başladı. Bu kampanyanın ilk haftasının sonunda, Başka Kocaelispor Yok Face-
book grubu yaklaşık olarak 2.000 kişiye ulaştı. Şehir yavaş yavaş hareketlenmiş, insanlar beklenti içine girmişti. İlk maç geldi çattı, geçen sezondan seyirci cezasıyla başlayan maç 0-0 berabere kaldı ve Kocaelispor’a yerel medyada eleştiri başladı. İkinci maç deplasmanda 1-0 yenildi takım, üçüncü ve gidişatı değiştirebilmek için önemli maçta 2-0 galip geldi Kocaelispor. O maçtan sonra Başka Kocaelispor Yok grubu 4.500 kişiye ulaştı”.
“Bir atkıyı değerli yapan markası değil armasıdır” “Kaynak arayışı devam ediyor yönetim devamlı proje üretiyordu ve bunlara da lansman gerekiyordu. 1966 adıyla lisanslı ürün satış noktaları oluşturuldu. Galibiyet geldikçe taraftar sayısında hem sahada hem de sosyal medyada artış oluyordu. Ürün satışlarından
kaynak oluşturabilmek adına “Bir atkıyı değerli yapan markası değil armasıdır” başlığıyla bir kampanya tasarladık. Bu kampanyaların yanı sıra şehrin belirli noktalarında kombine satış konumları, altyapıya yönelik kampanyalar da oluşturuldu”.
“Çocuk Yüreklerde Yeşil–Siyah Sevda” “Kocaelispor’un efsane dönemine tanıklık edememiş jenerasyonu kazanmak adına böyle bir söylemle, genç kitleye yönelik bir çalışma yapıldı. Duygusal öğelerle bezeli bu çalışma güzel geri dönüşler aldı. İlk yarının bitmesine yakın, son maçlarda taraftar 9.000 civarı katılım sağlamaya başladı. Kulübün galibiyet üstüne
galibiyet alması ligin ikinci yarısında 15.000 taraftar katılımını beraberinde getirdi. Bu sayı amatör ligteki bir takım için oldukça yüksek bir seviyeydi ve basının ilgisini çekmeye başladı. NTV Spor “Efsane Geri Dönüyor” başlığıyla bir belgesel çekti ve diğer basın organlarının kulübe olan ilgisini arttırdı”.
“Adım Adım Yürüyoruz Zafere” “Hodrimeydan taraftar grubunun sloganlarından ilham alarak bu isimle, Türk spor tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, amatör kümede 14.000 seyirci katılımı rekorunu aşmayı amaçladık. Bu kampanyanın sonucu olarak ise, noter huzurunda yapılan sayıma göre 20.745 katılım sağlandı. Bu tarihi günü “Sevdanın Ligi
Olmaz” adıyla belgeselleştirerek internet reklamları oluşturduk, basılı olarak lisanlı ürün statüsünde satışa sunduk. Bu belgesel ortalama olarak 100.000 kişiye ulaştı. Kampanyaların bu kadar başarılı olmasının bir diğer sebebi ise markanın büyüklüğü, insanların tekrar sevmeye olan ihtiyacıydı”.
Efe Nalçacı
KURTCEBE TURGUL
Kurtcebe Turgul “23 yıdır bu sektörde kalmamı sağlayan, bildiğim ve duyduğum şeyleri sizlerle paylaşacağım” diyerek söze başlayan Medina Turgul DDB’nin Kreatif Direktörü Kurtcebe Turgul, yaratıcı ekibin karakteristik özelliklerinden başlayıp iyi bir reklam fikrinin nasıl ortaya çıktığına uzanan kapsamlı ve çok eğlenceli bir söyleşi gerçekleştirdi.
Bahane Üretme İş Üret “Ajansa girdiğiniz günden itibaren, eğer dünyayı parmağınızın ucunda döndüren biri değilseniz, başınıza bin bir türlü şey gelecek. En kötü işler size verilecek, kötü zamanlamalarda çalışacak, istediğiniz ‘brief’i alamayacaksınız. Gelen brief müşteri tarafından değiştirilecek, en tepede bir yere çıktığınızda da sırtınızda farklı sorumluklarla, bu gerçekler ile
yüzleşeceksiniz. Bu sebeple bahanelerin arkasına sığınmamak gerek, çünkü gerçekten zor bir hayattan geçeceksiniz. İstemediğiniz ajanslarla çalışıp, yaratıcılığınızı kendinize yetiremeyeceksiniz, istediğiniz bütçeleri alamayacaksınız.”
Hiçbir şey orjinal değil “Orjinal olmaktan daha çok taze olmak önemlidir. Taze olmaktan kasıt şu: Dünyada sınırlı sayıda hikaye anlatım biçimi var; iki kahraman birbirine girer, bir kahraman yolculuktadır vb. gibi. Önemli olan insanlar ile her karşılaştığınızda bu hikayeleri daha taze olarak onlarla paylaşmak. Bizim orjanilite üzerine
konuştuğumuz şeylerin çoğu, bir fikrin bize taze gelmemesi yüzünden. Etrafta yapılan işlerden örnek vermeyi hiç sevmiyorum, hoşlanmadığım bir şey ama genel olarak Türkiye’deki bütün gofret, çikolata reklamları kantinde geçer ya… İşte burada önemli nokta kantinde geçen ilk ilginç reklamı yapmak!”
Çocuk Gibiyiz “Çocuk gibi tutturukçu, kendi fikrinden başka bir fikre çok fazla değer vermeyen, başarı varsa da bu fikrin üzerinden başarıyı kovalayan insanlarız. Bunun yanı sıra yaptığımız işe çocuksu bir saflık ve inançla da yaklaşıyoruz. Tecrübem ilerledikçe bu inancı yitirdiğimi gördüm. Hayattaki bazı formatlar sizi bir
şeyleri tekrarlamaya itiyor. Çocuksuluğun size kazandırdıklarından biri, her gün yeni bir şey istemeniz. Bir fikir ortaya attığınız zaman gerçek, doğru ve esasında benzersiz olduğuna dair bir inancınız oluyor. Bu inanç bizi ayakta tutup, ertesi gün bembeyaz bir kağıdı tekrar doldurabilmemizi sağlıyor.”
Yaratıcılık Eksiltebilmektir “Eksiltebilmek ne demektir biliyor musunuz? Reklamlar devamlı konuşur, o iletişim malzemeleri kafanıza kafanıza düşerken “Ne diyor ulan bu?” derseniz, çok az şey kalır geriye. Bunun nedeni, müşteriler, özellikle bütçesi düşük müşteriler, bir kere söyleyecekleri bir seçim yapmak yerine, olabilidiğince, herşeyi söyleme arzusunda olurlar. Bir filmde boyanın hem çabuk kuruduğunu, hem ucuz
olduğunu ve hem de ustaların tercihi olduğunu söylerseniz genelde en son söylediğiniz şeyleri hatırlar insanlar. Ben yaratıcı grup için konuşuyorum, bu fikrin sonunda ne yaptığını söylemek, brief’i ona göre hazırlamak gerek. Bunu tabi filmlerde yapmak pek mümkün değil, çünkü filmler çok pahalı. O para verildiğinde herşeyi söyleyelim gibi bir durum ortaya çıkıyor.”
Açlık İyidir, Doyma Doygunluk hissine karşı kendi tedavi yöntemlerinden bahseden Kurtcebe Turgul’un bu çerçevedeki özeti de reklam öğrencilerinin kulağına küpe olacak gibiydi: “Doydum dediğin an, yanından biri hızla geçer gider. Yaratıcı olacaksanız hep aç hissedip, devamlı kendinizi geliştireceksiniz.” Hayranlıkla izlediğimiz ve çok şey öğrendiğimiz bu sunum için Kurtcebe Turgul’a teşekkür ediyoruz.
Koray
Gürtaş Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklam Ajansı KORAJ’ın düzenlediği Reklam Günleri’ne katılan Koray Gürtaş, yerel basın, spor medyası ve çalışmakta olduğu Türkiye Futbol Federasyonu hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirirken, reklam sektörü ve yerel medya-spor medyası ilişkilerine dair önemli ipuçları da verdi.
“Spor kulüplerinin tek vazifesi taraftarlarına başarı sunmak değildir” Koray Gürtaş’a göre yerel basın son derece önemli fonksiyonlara sahip ancak ülkemizde daha çok Ankara ve İstanbul odaklı yaşandığı için bu işlevler gereğince yerine getirilemiyor. “Yerel medyada departmanlaşma ve uzmanlaşma yeterli değil. Herkes her işi yapmakta, bu da esasında çalışanlar için bir avantaja dönüşebilir çünkü çalışanlar daha çok şey öğrenmekteler. İlk deneyimim olan yerel medyada öğrendiklerimden ve bana kattığı tecrübelerden hala faydalandığımı söyleyebilirim.” Gürtaş’ın yerel spor medyası açısından altını çizdiği bir başka husus ise gazetelerde spor sayfası rekabetinin çok fazla olması, bunun sebebinin ise haber konusu olan yerel takımın tek olması ve bütün basın ilgisinin o takıma yönelmesi idi. Futbol medyası ve futbol federasyonu hakkında da bilgiler veren Koray Gürtaş, futbolun çok büyük bir dünya olduğunu söyledi. “Türkiye’de en çok ilgi gören
spor dalı futboldur. Futbol federasyonunda bulunduğum departmanda antrenörlere yönelik Futbol Gelişim adlı bir dergi yayını hazırlanıyor. Türkiye’de tüm spor dallarının, en çok da futbolun kazanma odaklı olmasının sebebi, spor adına yeterli ve kaliteli bir eğitimin olmaması. Oyuncular küçüklükten itibaren üstlerinde olan baskı yüzünden, kazanma odaklı oyun oynuyor, aslında gelişme odaklı futbol oynamalı. Fazla sporcu yetiştiremememizin nedeni de bu. Diğer ülkelerde ise spora organizasyon olarak bakılıyor ve oyuncular her şeyden önce keyif aldığı için bu işi yapıyorlar. Doğru olan da bu. Spora organizasyon penceresinden bakmak insanlara fark katıyor. Spor kulüplerinin tek vazifesi taraftarlarına başarı sunmak değildir. Bulundukları bölgedeki gençleri spora teşvik etmek, onlara el uzatmak, sosyal sorumluluk projeleriyle insanlara dokunmaktır ama bizde maalesef öyle bir gelenek yok”.
Web ve sosyal medya spor konusunda başarılı ve önemli alternatifler sunuyor Gürtaş, internet üzerinde ve sosyal medyada alternatif spor tartışmalarının, haberlerinin ve farklı spor dallarının yer alabildiğinden bahsetti ve web’i bu anlamdaki ciddi katkılarına dikkat çekti. Bu doğrultuda kendisinin oluşturduğu web sitelerini de tanıtan Gürtaş, ilk olarak ayaktakileroturanlar.com adlı sitesini dair bilgi verdi. Gürtaş, bu sitede geçmişten bugüne çeşitli spor dallarından takım fotoğraflarını paylaşıyor. Bir diğer web sitesi olan verkendini.com’un içeriği ise mizah. Reklam Günleri’nin bir başka konuğu olan Kurtcebe Turgul ile birlikte hazırladığı bu sitede ise radyo tiyatrosu, mizah yazıları, caps türü fotoğraflar ve videolar yayınlanıyor.
Ozan Varışlı Kocaeli Üniversitesi Reklam Ajansı tarafından düzenlenen Reklam Günleri etkinliğinin üçüncü gününe Lokal İstanbul’un Kreatif Direktörü Ozan Varış ve Grup Müşteri Direktörü Gökçe Evirgen konuk oldu.
REKLAMCILIK BİRAZ FUTBOL BİRAZ SİYASET GİBİ Ozan Varışlı’nın söyleşisinin özünde, reklamcılık nedir ne değildir sorusu vardı. Varışlı’ya göre reklamcılık biraz futbol biraz siyaset gibiydi ve üzerine herkesin konuşabileceği bir alandı. “Reklam halk için yapılan bir şeydir , özel kitlelere yapılan bir şey
değildir. O yüzden de reklam üzerine herkes yorum yapabilme özelliğine sahip ve ben de buna son derece saygı duyuyorum, bununla ilgili bir rahatsızlığım yok “.
HAYATIMDA BENİ EN ÇOK HEYECANLANDIRAN “REKLAMLAR” Ankara’da üniversitede iktisat bölümünde okuduğunu anlatan Varışlı, o zamanlar reklamcılık adında bir departman olmadığını ama kendisinin reklamcı olmak istediğini söyledi. “Sektörde belki ondan görürüm, öğrenirim dediğim bir tanıdığım yoktu. Televizyonda
reklamlar görüyordum ve çok heyecanlanıyordum. Sinemaya meraklıyım , edebiyata meraklıyım ama hayatımda beni en çok heyecanlandıran televizyonda gördüğüm o reklamlardı”.
REKLAM KURUMSAL İNSANLARIN İŞİ DEĞİLDİR “Bana gittiğim bir ajansta ‘reklamcılık kurumsal insanların işi değildir’ denildi ve ben bunu hiç unutamayacağım. Reklamcılık dünyaya tersten bakan, herkesin gördüğünü tersten gören, farklı açılardan bakan bir alandır”.
RUTİN BEYNİNİZİ TEMBELLİĞE GÖTÜREN BİR ŞEY “Bu sektörde çalışılmaz , bu müşteri yapısıyla bu iş olmaz derseniz yenilgiye düşersiniz. Siz kendinizi vasata çekmiş olursunuz. Hangi mesleği yaparsanız yapın aynı durumlarla karşılaşacaksınız. Reklamcılığı seviyorsanız yapıyorsunuzdur yoksa zaten hiç yapılacak
bir iş değildir. Bu süreçte açık olmak gerekiyor. Belli bir rutinde belli bir şekilde düşünmeyeceksiniz. Rutin sizin beyninizi tembelliğe götüren bir şey. Sizin bir şekilde o rutinden kurtulmanız gerekiyor”.
“HİÇ” SADECE BİZE GÖRE ÖYLEYDİ “Bir reklam yaptık ve reklamda ‘Hiç’ ile alay ettik. Reklam için bir karakter yarattık, tanıtım için ürüne şarkı sözü yazdık. Kaset tadında reklam yapılınca ürüne ilgi duyulmadı, herkes albüm için zannetti.
Reklamda ilgi ürüne olmadığından satış da olmadı. Satış olmamasının en büyük nedeni de ‘Hiç’ sadece bize göre öyleydi. İnsanlar onu normal görüp izliyordu. Kendi bakış açımızla bakmamız hatamız oldu.”
Reklam halk için özel kitlelere yapı
YARATICILIK SATIŞLA ALAKALI DEĞİL “Reklam satış sağlıyorsa yaratıcı değildir. Yaratıcı olanlar satış sağlar diye bir durum yok. Mutlaka yaratıcı olmalıdır fakat yaratıcı olup satan olmalıdır. Yaratıcı olmayıp satanlar da var ama onlar marka ya da pazardan kaynaklanan durumlar”.
BİZ DE SİZİN GİBİYİZ MESAJLARI VERİLİYOR Yabancı markalar ‘Biz de sizin gibiyiz’ mesajı vererek yerleşmeye çalışıyor. Yapılan şu: Amerikan markasını alıp bizden hissettirmek , onun Amerika olduğunu unutmamızı sağlamak. Böyle lokalize edilmez. Yabancı bir kültürü başka bir yabancı kültürün ürünüyle birleştirdiğinde bu lokalize olmaz”.
n yapılan bir şeydir, ılan bir şey değildir.
Ozan Varışlı’nın son sözleri önemli bir tavsiye içeriyordu: “Üniversite zamanınızı yaşıyorsunuz. Bu kadar çok insanı tanıma olanağı iş hayatında yok. Üniversite zamanında daha çok dışarıda olma imkanınız var. Aynılaşmadan uzak olmak adına daha fazla imkanınız var. Öğrencilik günleriniz, mesleki gelecek açısından her anlamda beslenebileceğiniz güzel günler”.
Başar Hatırnaz “Reklam fotoğrafçılığı, sıradan nesneleri çarpıcı imgeler haline getirmektir.” Reklam günleri etkinliğinin son gününde Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nde öğretim üyeliği görevini sürdüren, bunun yanı sıra profesyonel fotoğrafçılık da yapan Başar Hatırnaz konuğumuz oldu.
Uygulamaya yönelik bu oturumda Başar Hatırnaz, fotoğrafçılığın ve reklam fotoğrafçılığının püf noktalarından ve sektörün mekanizmalarından söz ederken profesyonel işlerden de örnekler sundu.
“Reklam Fotoğrafçılığında Tesadüflere Yer Yoktur!” Fotoğrafçılığın temel dinamiklerini aktaran Hatırnaz, olması gerekenin altını çizdi. “Göze hoş gelen etkileyici bir eser, tesadüfen ortaya çıkmaz. Önce buna
uygun ortam hazırlanır, ışık, alan derinliği gibi detaylar ürünün albenisini ortaya koyacak şekilde ayarlanır, bir kompozisyon oluşturulur.”
“Az, Çoktur.” Hatırnaz, modern görsel tasarım anlayışını da şu şekilde aktardı: “Bir kompozisyonda, vermek istediğiniz mesaj ne kadar az ögeyle anlatırsanız o kadar estetik olacaktır. Çünkü az, çoktur.
Dr. Başar Hatırnaz’a fotoğrafçılık ve profesyonel hayata dair deney
“Mesele Doğru Fotoğrafı, Doğru Kadrajla Ortaya Çıkarmaktır.” Hatırnaz, ürünü olduğu gibi fotoğraflamanın yanlış bir yaklaşım olduğu ve ürün fotoğrafının “oluşturulması gereği” üzerinde durdu. “Mesela parlak bir ürün mü çekilecek, tek başına o ürünü çekerseniz parlaklığını
verimli bir şekilde vurgulayamayabilirsiniz. Fotoğraflanılacak ürünün farklı boyutlardaki parçalarını yan yana koyup, ışığı da buna göre ayarlarsanız ideal bir sonuç elde edebilirsiniz.”
“Önemli olan yetenek sahibi olmak değil, yeteneği geliştirebilmektir.” “Reklam fotoğrafçısı olarak işin konseptini siz oluşturuyorsanız, yaratıcılık burada ön plana çıkıyor. Yaratıcı bir fikriniz yoksa yapacağınız iş vasat bir iş olacaktır. Yaratıcılık dediğimiz zaman insanlar kendilerini geri çekiyorlar. Türkiye’de standart bir algı var, ‘yaratıcılık doğuştan gelir, bazı insanlarda vardır.’ O
yimlerini bize aktardığı bu keyifli söyleşi için teşekkür ediyoruz.
yapabilir, ben yapamam gibi düşüncelere kapılır insanlar. Yaratıcılık, geliştirilebilen bir şeydir. Bilimsel bir şekilde kanıtlanmış olan bu olguya göre hareket etmek önemlidir. Her iş tecrübe gerektirir, yaşam deneyiminizi ne kadar arttırırsanız, yaratıcılığınız doğru orantılı olarak artacaktır.”