Online Alışverişin Yeni Adresi Sizleri Bekliyor
beemarka.com
beemarka.com /beemarka
İçindekiler Anlamlı Yazılar •
Yetkinliğin keşf-i
Turizm Sayfa 1
Sağlık •
Mevsim Geçişlerine Dikkat
Sayfa 3
• Doğu Anadolu’yu Görmeli miyiz?
Sayfa 21
Bilim ve Teknoloji
Spor
• Teknolojinin İnsan Hayatına Sayfa 25 Etkisi
• Vücut Saatinize Sayfa 5 Göre Egzersiz
•
Şanlı Destan: 19 Mayıs
Sayfa 7
Sayfa 9
• Türk Yapımı Oyunlar Sayfa 26 Ajanda
Tarih *
Medeniyetler ve Kaderleri
Röportaj *
Sayfa 27
• Pac-Man 256 Sayfa 29 Android Aplikasyonları
Özel Dosya •
Derinlerdeki İnternet
Rober Hatemo ile 2Dakika Sayfa 13
•
Vizyondakiler Filmler
Sayfa 33
•
Tiyatro:Devlet Tiyatroları
Sayfa 35
Sayfa 36 • Sergi: Ankara Açık Büfe
• Limonlu / Vişneli Buzlu Pasta Tarifi
Sayfa 37
Geyik •
Bunları Biliyor musunuz?
Sayfa 39
•
Netcan Çağrıda :)
Sayfa 41
Astronomi •
Sektörden Haberler •
İzinli Pazarlama
Sayfa 15
Kültür/Sanat • Sessizliğe Bedenle Haykırmak
Sayfa 17
Sayfa 19 • Hababam Sınıfı
2015 Burçlar Haziran Ayı
Sayfa 43
Nice yıllara Kulaklık Dergisi; İlk yılımızın dolduğunu belirterek başlamak isterim bu sayıya. Evet, tam bir yıldır güzel bir ekip ile çalışmaya devam ediyoruz. Herkes elinden geleni ve hatta daha fazlasını yapıyor bu derginin çıkması için. Çok değil ama az da diyemeyeceğimiz bu süreç dergimizin kendini ispatlamasına yeterli olmuştur sanıyorum. Bu sayıdan sonra olacak tüm sayılar artık tecrübe diyebileceğimiz seviyede yazılacak. Yeni bir mevsime -yaz tam anlamıyla gelmemiş olsadabaşlarken dergimizinde yeni bir yaşa girmesi bizleri heyecanlı ve mutlu ediyor. Şimdiye kadar bizimle emek sarfeden arkadaşlarımıza ekibim adına teşekkür ederim. Bizimle çalışmak isteyen her yeni kalem için ise sabırsızlıkla beklediğimizi iletirim efendim. Bu sayımızda yine herzaman olduğu gibi dolu dolu ve güzel içerikler ile karşınıza çıkıyor. Hepimizin bildiği ve sevdiği Rober Hatemo misarifirimiz oldu. Kısa ve güzel bir sohbet yaptık. Yaz aylarının gelmesi ile siz tatil planlarınızı yaparken bizde size alternatif olabilecek şehirleri araştırdık. Ve birçok güzel yazı ile yine keyifli bir zaman geçirmenizi sağlayacağız. İlk yılımızı bitirmenin gururu ile keyifli zaman geçirmenizi diliyoruz.
kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr
Editör: İlhan Polat Yazarlar: Toprak Erdi Can, Ayşegül Güneş, Tuğçe Küçükkasap, Mehtap Güner, Nazlı Karaman, Efe Çengelcik, Çağrı Uzunosmanoğlu Dergi Tasarım: Osman Altın Katkıda Bulunanlar: Ömer Buğra Demir
Ayşegül Güneş
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
YETKİNLİĞİN KEŞF-İ Yetkinlik, kelime anlamı
itibariyle belirli bir işin sorumluluk veya görevleri yerine getirebilme durumu olarak adlandırılır. Kurumların üstün performansla faaliyet gösterebilmeleri için çalışanlarının sahip olması gereken bilgi, beceri ve kişilik özellikleri önem kazanmaktadır. Yetkinlik olarak adlandırılan bu bilgi, beceri ve kişilik özellikleri çalışanların yaptıkları işe göre değişkenlik göstermektedir. Peki, her başarılı insan yetkin mi? ya da işinde yetkin kişi her daim başarılımıdır? Sorusunu sormaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Aslında konuyu bu şekilde sınıflandırma yapmaktan ziyade önce kendimize; Sevdiğiniz işi mi? yapıyorsunuz? Yoksa yaptığınız işi seviyor muyuz? Sorusunu sormalıyız. Yapılan araştırmalara göre işinde yetkin olan kişilerin verdiği cevap “sevdiğin işi yapmak” olarak tanımlanırken, başarının sırrı ise ”işini severek” yapmakta gizli. Günümüzde mülakatlarda insan kaynakları adına çok sık duyduğumuz, itiraf etmek gerekirse hiç hoşlanmadığımız ifade modellerinden biri ise ”Ne iş olsa yaparım” ifadesiyle, kişi yetkinliğini keşfetmek adına ne kadar uzak bir çizgi çizdiğini göstermektedir. Gelişime, yeniliğe, aç ve tutkulu yaklaşmak başarının en temel adımları olarak sıralayabilirken. Yetkinliğinizi keşfederek “cenneti dünyada yaşama” şansınız olsun. Mevcut şartları, süreçleri ve kişisel yetenekleri geliştirebilmek için harekete geçmek; uygun metotlar kullanarak fırsatları belirlemek, çözümleri uygulamak ve sonucu ölçmek olarak ifade edebiliriz.
(Y)etkinliğin etki alanla-
rında kurum ve kişi yatmaktadır. Yetkinlik en temel sonuçları ise etkili iş çevreleri, toplulukları yaratmak, sürdürmek ve de devamlı değişime yol açmak için hayati önem taşır. Başkalarının yeteneklerini, güçlü yanlarını, zayıflıklarını, fırsatlarını ve tehlikelerini anlamak kadar en iyiyi çekip ortaya çıkarmak üzerine odaklanır. Etkili bir topluluk kurmak bu yetkinliğin arzu edilen sonucudur.
Kurumun, yetkinlik konusundaki en büyük keşfi çalışanlarının işe alım, performans değerlendirme, eğitim ihtiyaçları ve kariyer planlama süreçlerinde yardımcı olması gerekir. Kurak kurum kültürleri ise başlıca yetkinlik keşfinin düşmanları arasında sayabiliriz. Kurumlardaki İnsan kaynaklarının ilk adımı ise kişiye görev ve yetki tanımını net bir şekilde ifade etmeli.İkinci adımı ise kişinin her konudaki yetkinlik gücünü keşfetmek ve süreçlerini uygulamalı olarak düzenlemelidir.Son yıllarda öne çıkan insan kaynakları birimleri için uygulamalı mülakatlara çok sık rastlamaktayız.Yetkinlik mülakatları,yetkinlik envanteri ile hedef adayın kendi farkındalığını ve sosyal farkındalığını öne çıkmaktadır. En temel faydalarından birisi ise kurum kültürünün ve birimler arası uyumun, gelişmesine katkı sağlamasıdır. Yetenek yönetimi kapsamında kişinin yetenek, yetkinlik, performans ve hedeflerine uygun yapılan rotasyon ya da terfiler hem kurum için hem kişiye fazlasıyla kazanç sağlayacaktır.
Kişi, yetkinliğini keşfi yolculuğunda ilk adımı ise kendi farkındalığını sağlamaktır. Her şeyden önce kişi kendi karakteristik özelliklerini ön planda tutarak kendine adil yaklaşımlarda bulunmalı. Kişinin güçlü yönlerini ön plana taşıması avantajına olacaktır. Güçlü yanları ortaya çıkarmak ve bu özellikleri geliştirmek için bir rota ile beraber hareket edilmeli.Ayrıca yetenekli olmayan alanlarını tanıyarak bunların, olumsuz olabilecek etkisini azaltmak bu yetkinliğin önemli işlevlerindendir. Kendini keşfetmek ve kendi üzerinde ustalaşmak, kişinin kendi özgün tarzı ve gücüne sahip çıkarak, tam anlamıyla harekete geçmek, kendini iyi tanıması sonuca ulaştıracaktır. Peki, kişi kendi yetkinliğini nasıl keşfetmelidir? -Kendi kişilik analizi yapmalısınız, -Farkındalığı arttırmalısınız, -Hedef odaklı çalışmalısınız, -Gelişime ve Değişime açık olmalısınız, -İstekliliğini sağlamalısınız, -Yaratıcı olmalısınız.
Reçete
Erdi Toprak Can
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
MEVSİM GEÇİŞLERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HASTALIKLAR
İnsan vücudunu ve sağlığını etkileyen en önemli nedenlerden biri de sıcak-soğuk değişimleridir. Ani değişen hava şartları ve kısa süreli ısı farklılıkları vücudun bu duruma alışmasını zorlaştırır. Bu durumda vücudun strese girmesine yol açarak savunma sistemini zayıflatabilir. Özellikle mevsim geçişlerinde bazı hastalıklar ilerleyebilir. Sonbahar-kış aylarında vücudun direncinin düşmesi sonucu gribal salgınlara daha sık rastlanır. Grip virüsleri birçok insanı etkilemesinin yanı sıra özellikle kronik hastalığı olan kişiler için daha fazla risk oluşturur. Grip virüsü; kalp hastalığı, hipertansiyon ve şeker gibi kronik hastalık grubunda çok daha hızlı ilerleyerek zatürree dönüşebilir. Hatta zatürree ilerleyen zaman içerisinde ağırlaşarak, ölüme sebep olabilir. Bu nedenle kronik hastalığı olan kişilerin mevsim değişikliklerine çok dikkat etmeleri gerekir. İnsan vücudunun ihtiyaç duyduğu normal ısı seviyesi 37,5 derecedir. Beynimizin ortasındaki merkezde, vücut sıcaklığını ayarlayan ısı düzenleyiciler bulunur. Bu merkez, dışarıdaki ısıyı kontrol altına alarak, vücudun sıcaklığını artırır veya azaltır. Ancak ani hava değişimlerinde bu merkez zorlanabilir. Dışarıdaki sıcaklığı hissetmek ve algılamak her insanda farklılık gösterir. Fizyolojik nedenlere psikolojik etkenler eklendiğinde, hissedilen sıcaklık kişiden kişiye göre değişebilir. Ani değişen sıcaklık ve nem oranı yüzünden kişilerde uykusuzluk, halsizlik, yorgunluk ve depresyon görülebilir. Ayrıca psikolojik ve hormonsal dengeler de bozulabilir. Mevsim geçişlerinde sıcaklık normalin üzerinde olduğunda öncelikle deri, böbrekler ve akciğerler tepki gösterir. Deri sıcaklık seviyesi arttığında terleyerek vücut ısısını dengede tutmaya çalışırken, böbrekler vücuttaki su oranını korumak için idrar üretmez.
3
Akciğerler de vücuttaki suyu buharlaştırarak dışarıya atar. Aniden soğuyan havalarda ise vücut dengesinin korunabilmesi için ısı düzenleyici merkezin enerjiye ihtiyacı vardır. Bu nedenle mevsim geçişlerinde sağlıklı ve düzenli beslenmek, mevsime uygun kıyafetler giymek oldukça önem taşır. Ayrıca kronik hastalığı olan kişilerin de beslenme ve uyku düzenine, vitamin takviyelerine daha fazla önem vermesi gerekir.
Neden kimimiz hiç hissetmeden, rahatça bu süreci atlatırken, kimimiz fazlasıyla etkileniyoruz? Mevsim değişiklikleri her insanda farklı etkiler yaratır. Günlük yaşamın akışı kadar vücudun bu duruma uyum sağlaması da mevsimlere bağlıdır. Bazı insanlar bu durumdan etkilenmezken bazıları ise psikolojik ve fizyolojik sorunlar yaşayabilir. Aşırı stresli, heyecanlı ve sinirli kişiler mevsim geçişlerinde kendilerini fiziksel olarak daha güçsüz hisseder. Bunun sonucunda da vücutları daha çabuk tepki gösterir ve hastalanmaya daha müsait olurlar. Mevsim geçişlerinde bazı hormonsal değişimler de yaşanabilir. Bu değişimlerle beraber iştahta artış da görülür. Bu sebeple değişen hava şartları ve günlerin uzamasına bağlı olarak beslenme alışkanlıklarının tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Aşırı kilolu insanlar özellikle bu dönemlerde daha özenli davranmalıdırlar. Mevsim değişimleri ayrıca tiroid hastalarını da olumsuz yönde etkiler. Sıcak-soğuk hava geçişleri yüzünden yaşanan rehavet, yorgunluk, stres ve gerginlik sonucu tiroid bezinde çalışma düzensizlikleri görülebilir.
Mevsim geçişleri ruhsal dengemizde de değişimlere neden olur. Güneşi etkisini yitirmesi ve günlerin kısalarak erkenden kararması daha fazla duygulanmalara neden olur. Böylelikle kişi depresyona daha kolay girer. Mevsimsel değişime bağlı yaşanan depresyon insandan insana farklılık gösterir. Bazı kişilerde daha hafif seyrederken bazılarında ise bu durum depresif bir hal alabilir. Özellikle iş ve özel hayatlarında sıkıntı yaratacak durumlara bile yol açabilir. Ofis ortamında veya fiziksel aktivite gerektiren işlerde çalışan insanlar için de aynı durum geçerlidir. Bu kişiler genellikle sonbahar ve kış aylarında yataktan yorgun ve bitkin kalkarlar. Mevsim değişimi yüzünden yaşanılan iç sıkıntısı ve mutsuzluk iş hayatlarında adaptasyon güçlüğü, enerji azalması ve dikkat dağınıklığına sebep olur. Hızlı ve stresli yaşam koşulları da bu durumu tetikler. Neden kronik hastalıkları bulunanlar daha büyük risk altında? Kronik hastalığı olan kişilerin mevsim geçişlerinde bağışıklık sistemi daha zayıf olur. Bu nedenle diğer insanlara göre hava değişimlerinden daha çabuk etkilenirler. Aynı durum yaşlılar, hamileler ve çocuklar için de geçerlidir. Hangi sağlık sorunları mevsim geçişlerinde risk yaratıyor? Kronik hastalarda ısı kontrol merkezi oldukça zorlanır ve ısı değişimine karşı daha fazla hassas olurlar. Tansiyon, kalp ve böbrek hastalarının beslenmelerine özellikle dikkat etmeleri gerekir. Bol su tüketmeleri ve ilaçlarını düzenli almaları şarttır. Sıcaklık nedeniyle aşırı terlemek sodyum ve potasyum kaybına yol açacağından kalp hastalarında el uyuşukluğu olabilir. Bu yüzden kalp hastalarının düzenli olarak elektrolit ölçümlerini yaptırmaları önerilir.
Yaşla ilgilisi var mı? Mevsim geçişleri, kronik hastalıkları tetikleyebildiği gibi belli yaş gruplarındaki insanlarda da olumsuz etkiler yaratabilir. Özellikle çocukların ve 65 yaş üzeri kişilerin daha dikkatli olmaları gerekir. Çocukların ve yaşlıların bağışıklık sistemi mevsimsel ısı değişimlerinde daha zayıftır. Bu sebeple bakteri ve virüs hastalıklarına yakalanma oranları yüksektir. Mevsime uygun korunma önlemleri alınmazsa uzun süren ve tekrar eden solunum yolu hastalıklarına yakalanma riski artabilir. Rahat atlatılması için neler önerirsiniz? Mevsim geçişlerini rahat atlatabilmek için bazı önlemler alınabilir. Öncelikle beslenme ve uyku düzenine çok dikkat edilmelidir. Vitamin ve mineral yönünden zengin yiyecekler tüketilmelidir. Bol su içilmeli, sigara ve alkolden uzak durulmalıdır. Eğer kapalı bir mekânda bulunulacaksa ortamın temiz olduğundan ve iyi havalandırıldığından emin olunmalıdır. Strese sebep olan durumlardan kaçınılmalıdır. Düzenli spor yapmak da bağışıklık sistemini güçlendirir.
Kronik hastalar sürekli kontrol altında olmalıdır. Özellikle yaz aylarına girerken ve yaz sonunda uzman bir hekime başvurarak kan kontrolleri, keratin ve üre testlerini yaptırmaları gerekir.
4
Erdi Toprak Can
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
VÜCUT SAATİNİZE GÖRE EGZERSİZ YAPIN
Araştırmaya göre bilinenin aksine sabah 07.00 spor değil kahvaltı için uygun bir saat. 09.00’da vücut kuvvetli ve egzersize uygun durumda. Spor için en uygun saat ise 16.00.
06.00 Kortizon salgılamasıyla organizma uyanıyor. Bu uyanma vücut için kendini yavaşça kalkmaya hazırlama işareti. Metabolizma hareketleniyor, günün işleri için enerji ve protein hizmete hazır oluyor. 07.00 Vücut hâlâ zayıf. Spor yapmaktan kaçının. Kalbe ve dolaşıma gereksiz yüklenirsiniz. Spor yerine kahvaltı edin, sindirim bu saatte mükemmel çalışıyor. 08.00 Libidonun en yüksek olduğu saat. Fazla miktarda hormon salgılanıyor. Sigara tiryakileri için de durum aynı. Kahvaltı sigarası damarları her zamankinden daha fazla çok daraltıyor. 09.00 Vücudun dinç, kuvvetli olduğu saat. Herhangi bir hastalık için iğne olacaksanız bu en doğru zaman. İğnenin ateş ve şişme gibi yan etkileri ender olarak görülüyor, vücut röntgen ışınlarına karşı daha dirençli oluyor. Life Fitness Akademi Uzmanı Özgür Güngör, zaman yaratılırsa bu saatlerde yapılacak sporun kalbi yormadan yüksek verim alınacak bir saat dilimi olduğunu belirtiyor. 10.00 Organizmanın kendine gelme, ‘ben buradayım’ deme saati. Fazla enerjik, vücut en yüksek ısı seviyesindedir. Verimliliğimiz de öyle. ‘Kısa süre belleği’ iyi durumda. Bir önemli ayrıntı: 10.00 ile 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanıyor.
5
HAZIR CEVAP OLDUĞUMUZ SAAT 11.00 Vücudun tam formunda olduğu, verimli olmaya programlı bir saat. Kalp ve dolaşım o kadar zinde ki yapılan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gözden kaçabilir. Hazır cevaplık tavan yapar, özellikle hesap işleri, matematik ödevleri rahat ve iyi bir şekilde, zorlanmadan çözülür. 12.00 Dinlenme saati. Dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. Midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. Zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor. Öğle uykusu uyuyabilen kişilerde istatistiklere göre enfarktüse %30 oranında az rastlanıyor. 13.00 Vücut formdan düşüyor. Verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. Bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor. 14.00 Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.). HOŞ GELDİN ENERJİ 15.00 Enerji geri geliyor, bellek tam formunda. İkinci verimlilik dönemi başlıyor ama sabahkinden az. 16.00 Spor için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda. Life Fitness Akademi Uzmanı Özgür Güngör özellikle ağır antrenman yapanlar için bu saatlerin vücudu zorlamayan, ideal dönem olduğunu belirtiyor.
VÜCUT SAATİNİZE GÖRE EGZERSİZ YAPIN
17.00 Organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor. Kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. Tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. Midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00 ‘ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor. 18.00 Akşam yemeği için ideal saat. Pankreas bu saatte özellikle aktiftir. 19.00 Kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. Bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. Antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla. 20.00 Karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. Etkisi hemen görülüyor. Antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor. YEMEĞİ KESİYORUZ 21.00 Sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. Gelen her şey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. Kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor. 22.00 Vücudun polisi olan akyuvarlar aktif hale geliyor. Sigara içenler dikkat! Bu saatten sonra vücut nikotin gibi zehirleri çok zor atıyor.
TATLI RÜYALAR 24.00 Uyurken deri hücreleri durmadan çalışıyor, gündüz olduğundan daha sık bölünüyor. İlk rüya safhası, yarım saat içinde rüya görmeye başlıyoruz. 01.00 Verim en alt düzeyde. Bu saatte çalışanlar hata yapabiliyor, dikkat azalıyor, çünkü vücut kendini uyumaya programlıyor. 02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor. 03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor. 04.00 Stres hormonundan enerji kazanıyoruz. Enfarktüs krizleri saat 04.00 ile 06.00 arasında çok oluyor; çünkü kan basıncı oldukça yükselip, damarlar geriliyor. Bu saatler aynı zamanda doğum yapma olasılığının en yüksek saatler. 05.00 Stres hormonu bizi faaliyete geçiriyor ve gündüz değerinin tam 6 katına çıkıyor. Vücudumuz harekete geçiyor kaybolan enerji yeniden geri geliyor. Gelsin, yeni bir gün başlıyor.
23.00 Organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. Sakinleşip, rahatlıyoruz. Uzmanlara göre geç saatte egzersiz yapmanızda bir sakınca yok, lakin kaçta yatıyorsanız 3 saat öncesinden egzersizlerinizi tamamlamanız gerekiyor.
6
ÇağrıUzunosmanoğlu
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
Şanlı Destan’a “İLK ADIM” ; 19 MAYIS…
19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a geldiği gündür. Her yıl 19 Mayıs günü Gençlik ve Spor Bayramımız yurdun her yanında spor gösterileri ve törenlerle kutlanır. 1914’de başlayan Birinci Dünya Savaşı dört yıl sürdü. Savaş öncesi Avrupa’nın belli başlı ülkeleri ikiye ayrıldı. Birbirleriyle savaştılar. Bu savaşta bizimle birlikte onlar yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Savaş sonunda Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Buna göre Fransızlar Adana ve Hatay’a; İngilizler Urfa, Mardin ve Merzifon’a; İtalyanlar Antalya’ya yerleştiler. 15 Mayıs 1919 günü Yunan-
lılar İzmir’e girdi. Böylece yurdumuz paylaşıldı. Ordularımız dağıtıldı, İstanbul Boğazı düşman gemileri ile doldu. Trablusgarp ‘da Birinci Dünya Savaşı’nda Anafartalar’da düşman güçlerini yenen Mustafa Kemal bu kez yurdumuzu kurtarmak için Anadolu’ya geçmeye karar verdi. 16 Mayıs günü İstanbul’dan Bandırma Vapuru’na bindi. Burada bir hafta kalan Mustafa Kemal Paşa, 27 Mayıs günü Havza’ya geldi. Çalışmalarını burada da sürdürdü.
Mustafa Kemal, Amasya’da yayınladığı genelge ile ulusu, ülkenin bütünlüğünü, bağımsızlığını kurtarmak için birlikte çalışmaya çağırdı. İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal Paşa’nın bu çalışmalarından hoşnut değildi. Harbiye Bakanı Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a çağırdı. Bunun üzerine M. Kemal Paşa, padişaha telgraf çekerek askerlikten çekildiğini bildirdi. Mustafa Kemal Paşa bundan böyle çalışmalarına sade bir yurttaş olarak devam etti. 4 Eylül günü Sivas’a gitti. Sivas Kongresi’nde «Ya bağımsızlık, Ya ölüm» ilkesi kabul edilerek yurt düşmandan kurtarılıncaya dek savaşmaya and içildi. 19 Mayıs 1919 Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başladığı gündür. Bugün aynı zamanda Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mızdır. Gençlik ve Spor Bayramı, ilk defa 24 Mayıs 1935’te “Atatürk Günü” adı altında kutlanmıştır.
Beşiktaş’ın girişimleriyle Fenerbahçe Stadı’nda kutlanan bu ilk 19 Mayıs, Galatasaray ve Fenerbahçeli yüzlerce sporcunun da katılımıyla bir spor günü haline gelmiştir. Bu organizasyondan bir süre sonra gerçekleşen Spor Kongresi’nde söz alan Beşiktaş Kurucu Üyesi Ahmet Fetgeri Aşeni kutlanan Atatürk Günü’nün tüm gençliğe mal edilebilmesi için “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı” adı altında her yıl yapılmasını teklif etmiştir. Kongrede oylanan bu öneri kabul edilmiş ve Atatürk’ün de onayıyla yasalaşmıştır. 20 Haziran 1938 tarihli kanunla “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanan bu ulusal bayramın adı 12 Eylül Darbesinden sonra “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” adını almıştır.
8
Çağrı Uzunosmanoğlu
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
MEDENİYETLERİN KADERLERİNE ETKİ EDEN OLAYLAR Topun Türklere Satılması 1453, Konstantinopol Bir savaşta insan sadece kendi teknolojisinin durumunu değil, rakibinin de hangi yeni teknolojileri karşısına çıkarabileceğini hesaplamalıdır. Konstantinopol şehri yedi yüzyıldan daha uzun bir süre İslam dünyasının saldırısına uğramıştır. Önce 7. ve 9. yüzyıllar arasında Araplar, sonra da 12. yüzyılda bölgeye gelen Türkler. Şehri kurtaran o gün için ileri teknoloji sayılabilecek Rum Ateşiydi. Neft ve ziftten oluşan bir karşımdı bu. O günün napalm bombası diyebileceğimiz formülü saklı olan bu gizli madde gemilere yükleniyor ve bronz bir toptan ateşleniyordu.
Elli metreden daha geniş bir alan içerisinde tahtadan yapılmış hiçbir gemi yaklaşamıyordu. Buna benzer alev atan mancınıklar da kale duvarlarında sabit bir biçimde duruyorlardı. Böylece yedi yüzyıl boyunca şehir saldırılara göğüs gerebilmişti. İmparatorluğun geri kalanı parça parça elden çıktıysa bile şehir Bizans’ın elindeydi. 15. yüzyıl başlarında Roma İmparatorluğu’ndan geriye kalan bu şehir ve birkaç küçük Ege adaşıydı. 1451’de daha sonra “Fatih” unvanını alan II. Mehmet tahta geçti ve yedi yüzyıllık amacı gerçekleştireceğine ant içti. Güçlü Konstantinopol şehri Osmanlı kılıcına boyun eğecekti. Mehmet, kenti alma konusunda parlak fikirlerle gelen herkesin Hıristiyan, Müslüman ya da Musevi olmasını önemsemeksizin ödüllendirileceği haberini her yere saldı.
Top yapımındaki yeniliklerin yaygınlaşması henüz birkaç nesillik bir olaydı. Önceki toplar küçüktü, yararsızdı ve hedefi tutturamıyordu. Ancak kısa bir mesafe içinde isabet sağlayabiliyorlardı. Barut zamansız patlayabilirdi, tehlikeliydi ve içindeki kömür, sülfür gibi maddeler nakliye sırasında ayrılıyordu. Bunları bir arada tutmak için geliştirilen teknikler henüz piyasada değildi. Dolayısıyla bu yeni silah sistemi çok ses çıkaran bir oyuncaktan daha fazlası gibi gözükmüyordu. Aslında Wright Kardeşlerin yaptığı ilk uçak da tehlikeli bir uçurtmaydı ancak arkasından gelen Messerschmitt ve Spitfire’lar çok şeyi değiştirdi. Macaristan hükümdarı Urban toplara bayılırdı. Barutun zamansız patlaması ve isabet sorunlarına bir çare bulmayı başardı. Eğer topların boyutu ve güçleri artırılırsa doğru yere isabet etmesinin çok önemi kalmayacaktı. Devasa büyüklükteki top mermisi nereye düşerse düşsün büyük bir alana zarar verecekti. Hayallerindeki silah tam bir canavardı, bir tondan daha ağır ve 120 cm. çapındaki bir top mermisini atabilecek bir top. Bu süper topu destekleyecek 90 cm. çaplı mermi atabilen küçük toplar, küçük taşlarla yüklü mancınıklar kuşatılmış bir şehirden gelebilecek her türlü saldırıya karşı bu büyük topu da koruyabilirdi. Bu silahların imal edilmesinin büyük bir paraya mal olacağını söylemeye gerek yok.
Süper silah beraberinde büyük bir asker gücü ve yüzlerce ton barut gerektirecekti. Urban bu silahın zafer kazandıracağını biliyordu ve iyi bir silah tüccarı gibi bu fikri satmak için dolaşmaya başladı. Akla ilk gelen müşteri adayı tabii ki Konstantinopol’dü. II. Mehmet’in orduları Çanakkale Boğazının doğu tarafında toplanıyordu ve Osmanlı Türkleri Bizans’a karşı kutsal bir savaş ilan etmişti. Urban’ın teklifini ilk olarak İmparator XI. Konstantin’e götürülmesinde mutlaka az da olsa din ve ırk birliğinin etkisi vardı. Hazırladığı süper silahların planlarını göstererek buna sahip olacak herhangi bir şehrin tüm saldırıları kolayca püskürtebileceğini anlattı. Bu güçlü silahtan atılacak bir mermi, yüzlerce saldırganı öldürebilir ya da bir gemiyi batırabilirdi. Düşman karşılarına aynı büyüklükteki silahlarla çıksa bile onları daha kullanamadan etkisiz hale getirilebilirdi. Ancak Urban reddedildi. Danışmanlar denenmemiş silahlara para harcamaktansa o parayla biraz daha kiralık asker tutulabileceğine karar verdi. Herhalde Bizans, Urban’ın bir silah tüccarı olduğunu ve bir dahaki durağının Boğazın öte yakası olacağını düşünememişti. II. Mehmet teklifi hemen kabul etti ve Urban’la bu silahları hazırlaması için anlaştı. Bir yıl sonra Mehmet’in ordusu şehri kuşattı. Kuşatmanın kaderini Urban’ın dev topları belirledi. Silahlar Bizanslıların Rum Ateşlerinin menzili dışına yerleştirildi. Ayrıca bu silahların yapılması için harcanabilecek parayla tutulan askerlerin oklarından da uzaktı. Surlar yıkıldı, Türkler içeri girdi ve XI. Konstantin öldürüldü. Urban’ın silahlarını reddeden danışmanların da Konstantin ile birlikte öldüğünü düşünmek isteyebilirsiniz ancak bu tür bir adalet nadiren gerçekleşir. Urban’ın silahları Türklere satma fikri uzun vadede yanlış bir karar olabilirdi. İstanbul artık Türklerin önünde bir engel değildi, dahası Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olmuştu. Bu da tüm Güneydoğu Avrupa’nın savaş alanı haline gelmesi demekti. Dahası Türkler Viyana’ya kadar uzanacak ve Urban’ın kendi ülkesi bir savaş alanına dönecekti. Malını satıp para kazanma tutkusu Macaristan’ın bugün bile korkulu rüyası olan, beş yüz yıllık bir çatışmaya neden olmuştu.
Cengiz Han’ın Elçileri Şah Alaaddin Muhammed ve Cengiz Han 13. Yüzyıl Harzem İmparatorluğu 13. yüzyılda Harzem İmparatorluğu dünyanın en zengin ülkesiydi. Bugünkü İran, Pakistan, Afganistan ve Orta Asya’nın büyük bir bölümü bu imparatorluğun sınırları içindeydi. Şah Alaaddin Muhammed bu büyüklüğün çeşitli sorunları da beraberinde getireceğini biliyordu. İpek Yolu önemli bir gelir kaynağıydı. Çin, Hindistan, Ortadoğu, Doğu Rusya ve hatta Batı Avrupa’dan tüccarlar ticaret merkezleri olan Merv, Buhara ve Semerkand’da bir araya geliyordu. Semerkand’ın nüfusunun yarım milyondan daha fazla olduğu söyleniyordu ki, o zamanlar Paris ve Londra’nın nüfusları taş çatlasa otuz-kırk bindi. Dünyanın bu uzak köşesinde geniş zevk bahçeleri vardı. Egzotik meyve ağaçları, şırıl şırıl akan çeşmeler eşliğinde dünyanın dört bir yanından gelen asiller hayatın tadını çıkarıyordu. Aynı zamanda entelektüel bir merkezdi bu imparatorluk. Her büyük şehirde üniversiteler, kütüphaneler olması Şahın imparatorluğunu İslam dünyasının sanat, şiir ve bilgi merkezi haline getirmişti. Aynı zamanda bolluk İçinde olması da buna etkendi. Bir dizi başarılı savaş sonucunda imparatorluk her yönde genişlemiş ve Fransa, Almanya, İngiltere gibi ülkeler Haçlı Seferlerine bile ancak elli bin kişilik bir ordu gönderebilirken, Harzem İmparatorluğunun tümü zırhlı ve tam donanımlı beş yüz bin askeri vardı. Hiçbir devlet Harzem İmparatorluğu’nu kızdırmaya cesaret edemiyordu. Ancak Şah kötü haberler almıştı. Pek ciddi bir şey değildi ama can sıkıcıydı. Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Üç bin kilometre kadar doğuda yeni bir güç doğuyordu. Ne oldukları belli olmayan, çadırlarda yaşayan, göçmen bir krallıktır. 1206 yılında bu barbarlar, adı Kralların Kralı ya da Savaşın Kusursuz İmparatoru anlamına gelen Cengiz Han’ın yönetimi altında toplandı. Cengiz Han Çin Seddi’nin ardına geçmeyi başarmış ve kuzeydeki Çin şehirlerini ele geçirmişti.
Çağrı Uzunosmanoğlu
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
Barbar Moğollar da kervanlarla gelmeye başlamıştı. Kendilerine tüccar diyorlardı ancak sadece Çin’den bozulmuş artık şeyler getiriyorlardı. Şahın ajanları durumun farkındaydı ve hiç hoşlarına gitmiyordu. Bu tüccarların aslında ajanlar olduğu ve surların ne kadar güçlü olduğuyla ilgili notlar aldıkları, askerlerin nerelerde durdukları ve surların üzerinde ne kadar mancınık yer aldığı gibi bilgileri ele geçirdikleri ortaya çıktı. Aynı zamanda Cengiz Han’ın ordularının ne kadar güçlü olduğu dedikodusunu halk arasında yayıyorlar ve Harzem İmparatorluğu halkını korkutuyorlardı. Tarih boyunca bu taktik hep kullanılmıştır. Bir Tatar hükümdarı olan Kuşluk, Harzem İmparatorluğu’na komşu olan Karakitai’de (bugünkü batı Çin) bu yeni kağana karşı isyan etme cesaretini gösterdi. Bütün büyük hükümdarların yapacağı gibi Harzem Şahı da bu isyana gizliden gizliye destek verdi. Böylece barbar devletini parçalayabilecekti. Eğer bu Kuşluk denen adam fazla güçlenirse desteğini Cengiz Han’dan yana çeviriverirdi. Ama Cengiz Han sadece yirmi bin adamdan oluşan iki tümen asker gönderdiğinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğuna anlamalıydı. Bu adamlar Cengiz’in en iyi komutanlarından Çepe’nin kumandasındaydı. Çepe dağlardaki isyanı bastırmakla görevliydi ve altı yıl süren bir çarpışma sonucunda isyanı bastırdı. Cengiz’in askerleri ilerlemiş ve imparatorluğun doğu sınırının çok küçük bir bölgesini kontrol altına almışlardı. Bu işgal için mantıklı bir rota değildi çünkü o tarafta Pamir Dağları vardı. Bu dağların yüksekliği zaman zaman yedi bin metreye kadar çıkıyordu. Ticaret her zamanki gibi devam etti. Dünyanın her yanından kervanlar geliyor, vergilerini ödüyorlar ve şehirlerdeki öteki tüccarlarla alışveriş yapıyorlardı. Bu yeni hükümdarın elçileri zaman zaman Şaha gelir, dostluk belirtisi olarak ufak tefek hediyeler verirdi. Karşılığında da aynı şekilde hediyeler giderdi. Ama rahatsız edici bir şeyler olmaya başlamıştı.
11
Rapor hazırlamaya gelen tüccarlar, rakibin savunma hattını öğrenip bilgileri hemen geri ulaştıran diplomatlar ve ailelerin resimlerini köprünün, savunma birliklerinin Önünde çeken turistler. Bu işin türlü türlü yolları vardır. Bu üçüncü sınıf barbarların gönderdikleri ajanlar yakalanıp, mallarına el kondu ve apar topar dışarı atıldı. Barbarlar için iyi bir uyarı yapılmıştı. Aylar geçti ve Şah seçeneklerinin neler olduğuna baktı. Moğollar binlerce kilometre uzaktaydı ve Çin ile olan savaşlarına dalmıştı. Casusların gönderilmesine tepki gösterecek olsalar bile ordularını Sibirya’nın geniş bozkırlarından geçirip ulaşmaları en az altı ay alırdı. Harzem İmparatorluğu’nun sınırına geldiklerinde ise karşılarında beş yüz bin Harzem askerini bulacaklardı. Öylece mide bulandıran sinek öldürülmüş, Şahın ünü dünyaya bir kez daha yayılmış olacaktı.
Cengiz Han’ın elçileri Şaha ulaştı. Dilleri ve tarzları İslam dünyasının elçilerinin dilleri kadar kibar değildi, ancak anlaşılmıştı ki durum Cengiz’in pek hoşuna gitmemişti. Cengiz, iyi niyetle Harzem İmparatorluğunun tüccarlarının kendi ülkesinde ticaret yapmasına izin verirken, kendi ülkesinin tüccarları Harzem şehirlerinde soyulup dışarı atılıyordu. Özür dilenmeli, tüccarların zararları karşılanmalı ve Moğol kervanına kötü davranan sorumlular cezalandırılmalıydı.
Panik halindeki Şah kaçtı. Peşinde de Moğol generali Subutay yönetiminde yirmi bin asker vardı. Takip üç bin kilometre kadar sürdü. Sonunda Hazar Denizi’nde bir adaya kaçtı ve korkudan saçı sakalı beyazlamış şekilde öldüğü söylendi. Bazı tarihçiler Harzem İmparatorluğunu yıkan savaşın tarihin en ağır savaşı olduğunu söyler. Tüm nüfusun yüzde 75’i kılıçtan geçirilmiş, bütün şehirler dümdüz edilmişti. Sonuçta İslam’ın akademik kalbi artık atmayacaktı.
Bir ders vermenin tam zamanıydı ve Şah Muhammed’in bu dersi vermek için harika bir fikri vardı. Elçi olarak gelen Moğolların sakalları Şah ve yanındakilerin huzurunda yakıldı. Sakallar yanarken bayağı nahoş bir görüntünün ve aynı zamanda kokunun oluştuğu kesindir. Bazı kaynaklara göre ise sakalı yakıldıktan sonra Moğol elçisi öyle özensiz tıraş edilmiş ki az daha kafası kopuyormuş.
Cengiz, giriştiği savaşta şahın ordularının peşinden koşarken Hint Okyanusu kıyılarına kadar ulaştı. Subutay batıdaki ve kuzeydeki bilinmeyen ülkelere keşfe çıkmak için izin istedi. 1233 yılında geri çağrılana kadar Kafkasları geçecek, Rusya’nın verimli kara topraklarına ulaşacak ve en sonunda Dinyeper nehrinde duracaktı. Sahne elli yıl sonra Moğolların Rusya ve Doğu Avrupa’yı ele geçirmeye çalışmaları için uygun duruma getirilmişti. Şah, birkaç sakal yakmanın cezasını tüm bir kıtanın yakılıp yıkılmasıyla ödedi.
İnsan, acaba Şah neden böyle yaptı, demekten alamıyor kendisini. Casusları, Moğolların “modern” bir ordu tarafından kolaylıkla durdurulabilecek sıradan barbarlar olduğundan emin miydi acaba? Acaba kazanacağından emin olduğu bir savaş mı başlatmaya çalışıyordu? Tarihte resmi bir bildirim yapılmadan savaşa girişildiği olmuştur. Şahın uyguladığı taktik ise Cengiz’i öfkelendirecek kadar aşağılayıcıydı. Yoksa Şah sadece eğlenmek mi istemişti? Elçiler acı ve aşağılanma içinde çığlık atarken Şah ve beraberindekiler katıla katıla gülmüştü. Ardından da elçiler kapı dışarı edilmişlerdi. Sonra fırtına başladı... Sen hem Moğol elçilerinin sakallarını yak, hem de bunun cezasız kalacağını düşün. Moğol geleneklerine göre taraflardan birinin öleceğinin bildirilmesiyle savaş başlar. Ölen tarafın kim olacağı ise bilinmez. Yüz binden biraz daha fazla askerle Cengiz Han 1219’da Harzem İmparatorluğu’nun kalbine doğru büyük bir hızla ilerledi. Birkaç ay içinde şahın ordusu yenilmekle kalmadı, resmen telef edildi. Sonraki yıl, o muhteşem şehir Semerkand düştü, tüm nüfus kılıçtan geçirildi. Şaha Moğolların kendisi için bir “av partisi” düzenlediği haberi geldi. İki tümen uzman asker Şahı öldürüp Cengiz’e kafasını getirmek için harekete geçmişti.
12
Tuğçe Küçükkasap
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
DERGİMİZİN BU SAYISINDA SİZLER İÇİN ROBER HATEMO İLE İKİ DAKİKA
Rober HATEMO öncelikle röportajımıza Ankara ya hoş geldiniz diyerek başlamak istiyorum.
Hoş bulduk ve geçmişte çok takıldığım, çok güzel günler geçirdiğim Ankara da olmaktan dolayı çok mutluyum.
Rober HATEMO olarak uzun yıllardır Türk pop müziğinin içindesiniz ve Türk halkının kulaklarına birbirinden güzel parçalar seslendirdiniz ayrıca bu alanda önder olan sanatçılardan birisiniz. Sahnedeki başarınızı ve enerjinizi neye borçlusunuz. Sanırım yaradılışımdan gelen bir enerji ya da bir güç var. Öyle doğmuşum zaman zaman yaşadığım bir aşk ya da bir başarı enerjimin yükselmesine neden oluyor. Bazen de bunun tam tersini yaşıyorum. Sanırım hayatımda olan biten şeylerden bir pay çıkarmasını biliyorum. Şarkı seçimlerinizi yaparken nelere dikkat ediyorsunuz? Genellikle İnsanların beğendikleri ve sevdikleri şeyleri temel almaya çalışıyorum. Doğru, güzel ve edebi yönü yüksek olan şarkı sözleri olmasına gayret gösteriyorum. Ayrıca kendi ses aralığımda olmasına da özen gösteriyorum. Müzikal ya da sanatsal anlamda bulunduğunuz noktadan memnun musunuz? Bu aralar çok yazılıp çizilen bir konu bu biliyorsunuz. Bulunduğum noktadan memnun değilim. Müzik piyasasındaki hakkımı alamadığımı düşündüğüm için bulunduğum noktadan hiç ama hiç memnun değilim.
Yeni projeleriniz ve planlarınız nelerdir. Yeni bir klip çektim önümüzdeki pazartesi yayına girecek. Yaz aylarında belki yeni bir şarkı ya da bir featuring (düet) de olabilir. Ankara nın sizdeki yeri nedir? Eskiden çok takılırdım Ankara ya burada çok güzel günlerim geçti, Yaz aylarında hatırladığım kadarıyla Ankara sakin oluyordu. Artık bizler sizleri yazlık mekanlara bekleriz bu yaz. Bizde sizi Ankara da daha sık aralıklarla konuk etmek isteriz. Bu yaz çıkarmayı düşündüğünüz single’ı merakla bekliyoruz. Röportaj teklifimizi kırmayıp bize vakit ayırdığınız için bizde kulaklık dergisi okurları adına size çok teşekkür ederiz. Bende tüm Ankara ya, Ankaralılara ve kulaklık dergisi okurlarına sizlerin aracılığıyla sevgilerimi ve selamlarımı gönderiyorum.
İzinli Pazarlama
istiyorum.
Merhaba, Bu sayımızda sizlerle 1 Mayıs 2015 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun sektörümüze etkileri ile ilgili bazı değerlendirmelerimi ve öngörülerimi paylaşmak
Hepimizin bildiği üzere kanun, 5 Kasım 2014 tarihinde 29166 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı. 1 Mayıs 2015 tarihinde yürülüğe girecek kanun ile izni olmadan hiçbir tüketiciye, kısa mesaj, e-posta gönderilemeyecek, sesli arama yapılamayacak. Kanunu ihlal edecek tüm kurumlara ise 1.000 TL ile 50.000 TL aralığında değişen idari para cezaları uygulanacak. Opt-in olarak adlandırılan bu yöntemin hayatımıza girmesi ile kurumlar müşteri ilişkileri yönetimlerindeki iş yapış biçimlerini ve süreçlerini tamamen değiştirmek zorunda kalacaklar. Herhangi bir sıkıntı yaşamadan tüketiciye ulaşmak isteyen tüm kurumlar ya müşterilerinden bu izinleri alacak, ya da elinde izinli veri tabanı bulunan kaynak firmalarla iş birliği yaparak profesyonel destek almak durumunda kalacaklar.
15
Tüketici haklarının korunması ve tüketici bilgilerinin güvenliğinin sağlanması adına bu tip düzenlemelerin gerekli olduğuna inanıyoruz ancak eş zamanlı olarak sektörlerin ticari faaliyetlerinin de aynı bakış açısı ile korunması gerektiğini düşünüyoruz. Kanun çok genel kapsamda yayınlandığından, eksik kalan bir çok husus için uygulama usul ve esasları belirlemek adına hazırlanacak ikincil düzenlemelerin de Şubat ayı sonuna kadar yayınlanmasını bekliyoruz. Dernek olarak sektörümüzü temsilen T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü yetkililerini Ankara’da ziyaret ettik ve önemli gördüğümüz bazı hususları önerilerimizle birlikte aktardık. Bunlardan en bazıları; Kanunda tanımlar bölümünde çağrı merkezleri, ticari elektronik ileti tanımının içerisinde yer almaktadır. Bu teknik bir hatadır çünkü çağrı merkezleri, sms, e-mail, faks gibi bir ticari ileti türü değil, tüzel kişiliklerdir. Önerimiz; çağrı merkezlerinin ticari elektronik ileti kapsamı dışına çıkarılması, daha ziyade aracı hizmet sağlayıcı olarak ifade edilmesi yönündedir. Geçmişte izin alınamamış bir müşterinin, izin durumunun hangi sürelerde güncellenebileceği açık olarak ifade edilmemiştir. İzin alınamamış bir müşteri belirli bir süre geçtikten sonra tekrar izin alınması hususunda arama yapılabilmelidir. Aksi taktirde sonsuza kadar kendisi ile iletişim kurulması mümkün olamayacaktır. Bu da kurumun müşterisi ile olan ilişkisi açısından oldukça sıkıntılı bir durum yaratmaktadır. Ayrıca müşterinin tercihi de zaman içerisinde farklı yönde gelişim göstermiş olabilir.
Önerimiz; izin alma faaliyetinin yılda bir kez tekrar edilebilmesidir. Kanunda izin alma konusunda kullanılacak araçlar, yöntem ve içerik net değildir. Bu nedenle kurumlar izin alma konusunda harekete geçememiş durumdalar. Kanunun Mayıs ayında devreye girecek olması nedeni ile firmalara yeterli zaman kalmamıştır. Önerimiz; Mayıs ayına kadar geçerli olan izin alma faaliyetinin 2015 yılı sonuna kadar uzatılması, ses kaydının izin alma ve saklama aracı olarak açıkça ifade edilmelidir. Ses kaydının saklama süresi de en fazla 2-3 yıl olmalıdır. İzin almak üzere kullanılacak metinlerin içerikleri net olarak belirlenmelidir. (İzin alınmak istenen araçlar (sms, e-mail, telefon, vs..), iznin geçerlilik süresi, dilediği zaman iznin kaldırılabileceği bilgisi ve bu iznin kapsamı hakkında (firma mı, firma ve iş ortakları) net bilgilere yer verilmesi) Kanunda aracı hizmet sağlayıcıların, hizmet sundukları elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içerikleri kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü olmadığı belirtilmiştir. Kanun kapsamındaki kurguda, asıl sorumluluğun hizmet sağlayıcı da olması gerektiği ortadadır ancak aracı hizmet sağlayıcının bu süreçten sorumlu olmadığına dair bir ifade bulunmamaktadır. Önerimiz; Kanunun 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 inci maddelerindeki yükümlülüklerden aracı hizmet sağlayıcının yükümlülüğün bulunmadığı, bu gerekliliklerden hizmet sağlayıcının sorumlu olduğu yönetmeliklerde açık olarak ifade edilmesi gerekmektedir. Aracı hizmet sağlayıcı ile hizmet sağlayıcının yükümlülükleri farklılık göstereceği halde kanundaki cezai hükümler kapsamında, aynı oranda ve mükerrer olarak hem hizmet sağlayıcıya hem de aracı hizmet sağlayıcıya ceza uygulanabileceği ifade edilmiştir. Herhangi bir ihtar mekanizması da bulunmamaktadır.
Önerimiz; hizmet sağlayıcının dış kaynak çağrı merkezine yaptırdığı aramada iki tarafa da ceza tahakkuk ettirilmemesi, tek bir ceza uygulanması ve aracı hizmet sağlayıcıya herhangi bir ceza uygulanmamasıdır. İlgili cezaların uygulanmasından önce de mutlaka ihtar verilmesidir. Diğer yandan kanun her ne kadar ticari iletinin izinsiz gönderimini engelliyor gibi görünse de izin alma, tahsilat, borç hatırlatma, bilgi güncelleme, anket, bilgilendirme vb. amaçlarla yapılacak aramaların önünün kestiği düşünülebilir. Bu durum tüm sektörlerde haklı olarak endişe yaratmaktadır. Türkiye çağrı merkezi sektöründe çalışan 80.000 kişinin yaklaşık %25’i dış arama yaptığından bu yasa devreye girdiğinde yaklaşık 15.000 kişinin istihdamı olumsuz etkilenecektir. Ticari faaliyetlerin daralması ile Anadolu’daki çağrı merkezlerimizin iş hacmi yaklaşık %10 kadar, tüm sektörün de yaklaşık %15 kadar küçülmesine sözkonusu olacaktır. Umuyoruz ki kanun yürürlüğe girmeden evvel bu konudaki çalışmalarımız sonuç verir ve hem tüketiciler hem de sektörümüz açısından faydalı olacak şekilde bir uygulama hayata geçer. Bir sonraki bültenimizde sizleri gündemimizdeki yeni gelişmeler konusunda bilgilendirmeye devam edeceğiz. E-bültenimizde yer alan diğer haberleri keyifle okumanız dileğiyle…
Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı
Kaynak: http://www.cagrimerkezleridernegi.org/haber-detay/1476
16
Nazlı Karaman
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
SESSİZLİĞE BEDENLE HAYKIRMAK
Pandomim Sanatı...
Bu zamana kadar bu sanatla ilgilenen en azından araştırmaya çalışan birileri olmuş mudur ki okurlarımız arasında merak etmiyor değilim! Pandomim narin, nazik bir sanat. İnsan izlerken her an duygusal sahnelere bağlanan akışının ne yönde olabileceğini bilemeden sessiz sedasız izliyorsunuz. Suratınızda beyaz bir boya üzerine genel olarak göz çevresi belirginleştirilmiş siyah bir makyaj ve hep bir gözün altında gözyaşı damlacığı. Neden her pandomim sanatçısının bu makyajı kullandığını biliyormuydunuz? Bana hep aradaki varlık ve yoklukla ilgili çizgiyi korumak için bu renkleri kullanıyorlar gibi gelmiştir. Beyazın üzerine yapmış olduğunuz her dokunuş en ince ayrıntısına kadar farkedilir ki bu sanat içinde yapılan makyaj iki zıt rengin buluşmasından meydana geliyor. Bu sanatın tarihçesini incelemeye ne dersiniz? Gösteri sanatlarının en sessizidir pandomim. Bir diğer ismiyle “mim sanatı” yani sözsüz tiyatro oyunu demektir. Pandomimde sanatçı, mimiklerini, ellerini, kollarını ve bedenini kullanarak temayı anlatmaya çalışır. Ona müzik ve eşyalar eşlik eder, oyunu maskeler ya da makyaj maskeleri renklendirir. Pandomim, tiyatronun evrensel dilidir. Klasik pandomimle popüler eğlence kültürü arasına fark edilir bir çizgi çekilmiş olsa da modern dünyanın break dansı da sokaklarda yaşayan heykelleri temsil eden sokak sanatçıları da pandomime özgüdür aslında. Grekçe “mimeisthai” kelimesinden gelen mim, bir şeyi taklit etmek veya temsil etmek anlamını taşır. Milattan önceki dönemlerde mim sanatının uygulandığı biliniyor. Antik Roma’da, imparatorluk dönemindeki Pantomimus, pandomimin ilk örneklerindendi. Edebi olmayan sözsüz bir oyundu ve kamuda yürütülen gösterimler yasaklanıncaya dek geniş bir alanda yankı bulmuştu. Rönesans’ta, İtalyan doğaçlama tiyatrosu Commedia dell’Arte ile pandomim, Avrupa’nın kalbi Paris üzerinden tüm Batı’ya yayıldı.
17
Oyunun yüreğindeki oyuncular Oyuncunun neredeyse oyunun yüreği olduğu Commedia dell’Arte bulduğu her alanda, kentlerin meydanlarında, sarayda oyunlar sergiliyordu. Kapalı bit yerde ya da açık havada, sabit sahnelerde ya da geçici kurulmuş doğaçlama sahnelerde oynayan yetenekli sanatçılarıyla Commedia dell’Arte ile birlikte pandomim günümüze en yakın şeklini oluşturdu. Türkçedeki “Palyaço”nun isim babası olan Pagliaccio figürü de aynı yıllarda doğdu. 1600’lerde İngiliz gezici tiyatroları Avrupa kıtasını dolaşmaya başlamıştı. Böylece İngiliz tiyatroları Commedia dell’Arte’ı da etkilemeye başladı.17. yüzyıldan sonra bale içinde yer almaya başlayan pandomim, 18. yüzyıla varıldığında saray balesinin gözde bir nesnesi olmuştu. O yıllarda, müziğin ağırlıklı olduğu sahnelerde sık sık kostüm değişikliklerinin yapıldığı dans kumpanyaları çok popülerdi. Paris’in resmi tiyatroları, yıldızı her geçen gün parlayan ve seyirciyle dolup taşan bu oyun yerlerinin ekonomik rekabetinden korktuğu için metin yasakları uygulamaya başladı. Böylece Paris’te sessiz tiyatro ortaya çıktı. Gerçekçi akımların etkisiyle pandomim dönüşmeye başlamış, nihayet mistik konulardan uzaklaşarak hayatın içindeki dünyaya adım atmıştı.
Saray geleneklerinden kopuş Kral XIV. Louis’in 1715’deki ölümüyle birlikte pandomim Fransız saray geleneklerinden kopmaya başladı. Öyle ki artık yeni ve farklı bir hareketi simgeleştiriyordu. Zamanla toplum dansının düzenli adımlarından uzaklaşıldı. İzleyici, opera melodisinin daralan korsesinden sıkılmıştı. Derken trajik oyuncuların duruş ve etkili konuşmaları özlenmez oldu. Pandomim, sınır tanımayan özgürlüğün temsilci olarak yükseliyordu. Antik çağa dayanan varlığıyla gerçekliğin ve doğallığın hayaliydi. Pandomim sanatı, Fransız Devrimi’nin ardından katı tiyatro sansürüne baş kaldırmaya başladı, bu başkaldırış halk tarafından da desteklendi. 19. yüzyılda “Büyük Palyaço” ismiyle anılan Josep Grimaldi, yetenekli bir mim sanatçısı, akrobat ve sihirbaz olarak pandomim dünyasına adını yazdı. Beyaz yüz boyasından çok büyük numaralı ayakkabılara ve daha birçok klasik numaraya kadar palyaçoluk literatürünü oluşturdu. Bugün modern anlamda palyaçoluğun babası kabul edilen Grimaldi, haken her yıl şubat ayının ilk Pazar günü, Londra’da düzenlenen günde yüzlerce palyaço tarafından anılıyor. Sessiz sanatın yükselişi Pandomim, 20. yüzyıla dek sirklerin ana programlarını oluşturmaya devam etti. Kostümlerin coşkulu olduğu, yoğun sahnelerin yaşandığı, oyunların birçok karakter ve egzotik hayvanlarla zenginleştirildiği gösterilerdi bunlar. Sözlerden çok, izleyici üstünde etki bırakan resimler daha önemliydi. Carl Godlewski, Étienne Decroux, François Delsarte 19’uncu yüzyılın büyük pandomim sanatçıları arasındaki yerini aldılar.“Sessiz sanatın üstadı” Marcel Maeceau, 1975’te pandomim sanatı ve kendi hayatı ile ilgili kısa ve sessiz bir film yaptı. Yarattığı Bip karakteri sayesinde geniş kitlelerce sevildi. Michael Jackson’ın meşhur Moonwalk dansının mucidi kabul edilen Marceau, pandomimin en başarılı uygulayıcılarından biri olarak her meslek, cinsiyet, yaş ve türü kapsayan insanı sahnede en sessiz haliyle yansıttı. Dünyadaki birçok pandomim sanatçısı gibi ülkemizden pandomim sanatçısı Erdinç Dinçer’i de o yetiştirdi. Sessiz sinemanın ilk temsilcilerinden Charlie Chaplin ile Laurel ve Hardy, pandomimi sinemaya taşıyarak tüm dünyaca sevilmesini sağladılar. “Charlot” karakteriyle özdeşleşen Chaplin, filmlerinde dönem koşulları ile olanaksız görülebilen mizansenlere, koreografilere ve akrobatik hareketlere yer verdi. Popülist yaklaşımları benimsemeyen Chaplin, bazı yönetim biçimlerini ve teknolojiyi sessizce eleştirdi. Amerikalı Laurel ve Hardy, sinema tarihinin en komik ve en iyi ikilisi olarak kabul edildi. İncecik olan Stan Laurel ile ortağı şişman Oliver Hardy izleyiciyi kahkahaya boğdu.
Sessiz filmlerde, bir palyaço gösterisinde, dansla sirk artistliğinde gördüğümüz pandomimden başka bir pandomim de var elbette. Çağdaş sanat olarak gelişmiş, başlı başına bir biçim. Temsili sessizlikle yapılan, çok ama çok sessiz bir sanat. Her jest ve mimik, en az hareketle en çok şey anlatmaya odaklanmış. Pandomim sanatında maskeli bir oyuncu, kendi yüzünü kaybederek izleyiciden uzaklaşıyor ve sakladığı yüzünü bedeniyle tamamen bütünleştiriyor. Yüzünü sakladıkça yaptığı hareketlerle daha çok önem yüklüyor bedenine. Elini yüreğinin üstüne koyarak aşkı betimliyor pandomim sanatçısı. Gözyaşlarını, gözlerinin üzerine yerleştirdiği ellerini aşağıya doğru çekerek döküyor. Öfkesini, sıkılmış yumruklarını başının üzerinde sallayarak gösteriyor. Ve en sessiz seslenişi yapıyor izleyicilerine. Bu bakış sizce neyi ifade etmeye çalışıyor? Korku, endişe, bekleyiş, kaçmak istemek... Ellerindeki adeta o kalkan gibi koruma içgüdüsü duruş peki? Bakmak istiyor ama göreceklerinden de korkuyor. İnsanların çoğunlukla hissettikleri ya da yaşadıklarını Pandomim sanatçıları sessiz olarak eyleme döküyor. İfadeleri sadece vücutlardır. Anlaşılası kolay ama bir o kadar da anlamak istenilememesi zor bir sanattır.
Bu sanatla ilgili ilginç bir haberi de sizler ile paylaşalım.
18
Ömer Buğra Demir
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
HABABAM SINIFI
Rıfat Ilgaz’ın ‘’Dolmuş’’ dergisinde yazmaya başladığı öykülerden bir bölümünü birleştirerek 1957 yılında kitaplaştırdığı eseridir. Rıfat Ilgaz yazılarını o zamanlar ‘Stepne’ takma adı ile yazmaktaydı. Derginin adı Dolmuş olduğu için ve yolcu taşıyan binek araba anlamına geldiğinden, yedek parçalarından yedek lastik anlamına gelen stepne sözcüğünü bu nedenle kullanmıştır. Dergide olduğu gibi kitapta da yazar olarak Stepne takma adını kullanmıştır. Dergideki öykülerin ve kitabın yazarının Rıfat Ilgaz olduğu 6 Haziran 1957’de Dolmuş’ta yayımlanan ‘Hababam Sınıfı’nın Muharriri’ başlıklı yazıda açıklanır. Daha öncesinde yazarın Rıfat Ilgaz olduğunu bilmeyen okuyucular şaşkınlık yaşarken ikinci bir şok daha gelir. Hababam Sınıfı Dolmuş Dergisi için kapanmış ama kitap olarak karşılarına çıkmıştır. Derginin 11 Temmuz 1957’de yayınlanan 79. sayısında Hababam Sınıfı dizisinin bittiği şu şekilde duyurulur. < Mekteplerin tatile girmesi münasebetiyle Hababam Sınıfı dağılmış bulunuyor. Rıfat Ilgaz’ın büyük alaka gören bu eserin birinci kısmı, kitap halinde yayınlanmıştır. İkinci kitap hazırlanmaktadır. Yakında ‘Dolmuş Mizah Yayınları’ serisinden neşredileceğini okuyucularımıza müjdeleriz. > Hababam Sınıfı öykülerinin bir kısmı ise Tan Basımevi tarafından 1959 yılında basılır. Kitabı Turhan Selçuk’un çizimleri süslemiştir. Rıfat Ilgaz artık ünü kendini aşan kitaba sahip çıkabilmek için adını kullanmaya başlar ancak zaman zaman Stepne’nin kendisi olduğuna inandırmakta zorluk çeker. Bu kitabın ardından seri “Hababam Sınıfı Baskında” (1972), “Hababam Sınıfı Uyanıyor (Öykü)” (1972), “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı “ (1975), “Hababam Sınıfı İcraatın İçinde (roman)” (1987) kitapları ile devam eder.Hababam Sınıfı filmlerinden önce Beyoğlu Küçük Sahne’de 1966’da Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ercan Yazgan, Ahmet Gülhan ve Suzan Uztan, Ali Yalaz, Ulvi Uraz ve Zihni Küçümen gibi zengin bir oyuncu kadrosundan oluşan Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu’nca sahneye konur. 1974’te ilk filmi çekilen Hababam Sınıfı o güne dek görülmemiş bir başarı gösterir ve altı filmi daha çekilir. 2006 Kasım ayında Çınar Yayınları tarafından Hababam Sınıfı kitabının ilk 50. Yıldönümü için özel baskısı 2000 adet yayımlanmıştır.
Şarkısı
“Hababam Sınıfı” romanında ve romanın sahne uyarlamalarında oyuncular tarafından seslendirilen bir şarkı vardır. Yazarın ağzından Hababam Sınıfı’nın milli marşı olduğu belirtilen ve zaman zaman sınıfın haylaz öğrencileri tarafından hep bir ağızdan söylenen, ayrıca oldukça anlamsız sözleri de olan bu şarkı şöyle başlar ve en az 15 kez arka arkaya tekrarlanır. << Entike kuşe rule rule! / Haydi hoppa muşule! / Ave lupe lupe / Ave lupe karo / Haydi Haykanoş / Enti kala Moş.. / Hop... >> Tekerleme tarzındaki bu şarkı sinema uyarlamalarında yer almamıştır, bunun yerine filmlerin çevrildikleri yıl popüler olan bazı pop şarkıları filmlerin oyuncuları tarafından seslendirilmişlerdir.
Peki Kısaca Kimdir Bu Rıfat Ilgaz? Rıfat Ilgaz, pek çoğumuz tarafından Hababam Sınıfı’nın yazarı olarak tanınsa da en az o kadar değerli şiirlerin, mizah öykülerinin ve çocuk kitaplarının yazarı ve Can Yücel’ in deyimiyle eteklerinde kitaplar olan Anadolu’nun yüce bir dağı. 1911’ de Kastamonu-Cide’de doğan Mehmet Rıfat Ilgaz, ilk şiirini on beş yaşında yayımladı. Uzun seneler öğretmenlik yapan Rıfat Ilgaz, çocukların umutları, heyecanları, korkuları, kızdıkları, ağladıkları, güldükleriyle anladı dünyayı. Yazdıkları nedeniyle sürgünler ve baskılar gördü fakat yaşadıkları onun şiirselliğini ve mizahını derinleştirdi. Rıfat Ilgaz, İstanbul’da Türkçe öğretmenliği yaparken aynı zamanda felsefe okuyordu. 2. Dünya savaşına denk gelen bu dönemleri edebiyatınada yansıttı. Bu dönemde yazdığı Karartma Geceleri romanı döneme ayna tutar. Yaşamının son bölümlerinde çocuk edebiyatı alanında özgün eserler ortaya çıkardı.
Bacaksız Kamyon Sürücüsü , Bacaksız Okulda, Bacaksız Paralı Atlet , Bacaksız Tatil Köyünde , Bacaksız Sigara Kaçakçısı, Öksüz Civciv , Küçük Çekmece Okyanusu , Cankurtaran Yılmaz, Kumdan Betona, Çocuk Bahçesi(şiir) Anadolu’nun dört bir yanında öyküleriyle büyüyen çocuklara, bugünlere en sıcak ve samimi haliyle ulaştı.
Hababam Sınıfı Uyanıyor 1976’da ki Ertem Eğilmez’in ve serinin üçüncü filmidir.
Ve dahası... Hababam Sınıfı bir çok nesli güldürmüş, eğlendirmiş hatta farkında olmadan adab-ı muaşeret öğretmiştir...
Hababam Sınıfı Tatilde 1977’de ki Ertem Eğilmez’in son Hababam Sınıfı ve serinin dördüncü filmidir.
RIFAT ILGAZ’IN ESERLERİ
Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor 1978’de ki Kartal Tibet’in ve serinin beşinci filmidir.
•
Hababam Sınıfı
•
Hababam Sınıfı İcraatın İçinde
•
Hababam Sınıfı Uyanıyor
•
Hababam Sınıfı Baskında
•
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
Hababam Sınıfı Güle Güle 1981’de ki Ertem Eğilmez’in ve serinin altıncı filmidir. İkinci Seri ( 2004 – 2005 )
TİYATROLARI •
Hababam Sınıfı – Ulvi Uraz
•
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
•
Hababam Sınıfı Uyanıyor
•
Hababam Sınıfı Müzikal – 1982 Metin Serezli – Şan Tiyatrosu
Tabii çoğumuz Yeşil Çam filmlerinden biliyoruz Hababam’ı o kadar inceleyip efsane filmlerinden de bahsetmemek olmaz…
FİLMLER
İlk Seri ( 1974 – 1981 ) Hababam Sınıfı 1974’te ki Ertem Eğilmez’in ve serinin ilk filmidir. Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı 1975’te ki Ertem Eğilmez’in ve serinin ikinci filmidir.
Hababam Sınıfı Merhaba 2004’te ki Kartal Tibet’in yeni nesil Hababam Sınıfı filmi Hababam Sınıfı Askerde 2004’te ki Ferdi Eğilmez’in yeni nesil Hababam Sınıfı filmi Hababam Sınıfı Üç Buçuk 2005’de ki Ferdi Eğilmez’in yeni nesil Hababam Sınıfı filmi
Nazlı Karaman
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
TATİL AYLARI GELDİ... DOĞU DA GEZMEYE NE DERSİNİZ? Tatil ayları gelince direk akıla deniz, kum, güneş gelir. Biraz daha iç bölgelere gitmek gerekirse biz bunu da aşıp daha da doğuya doğru gidiyoruz bu ay. Doğu Anadolu’ya doğru gitme zamanı geldi. Denizsiz akarsularıyla büyük ovaları yaylaları dağlarıyla meşhur doğu bölgemiz. Birçok derin kültürleri içerisinde barındıran bölgemiz. Ne savaşlar ne dönemlerden geçmiş olan parçamız doğumuzu bu ay genel özellikleri başlığı altında inceleme fırsatımız olunacak. Yakından inceleye bilmek adına yeni keşifler yaratabilmek için güzel noktalara değineceğiz. İl il belirli başlıklar altında bir kaç özelliğinden bahsetmek istersek... Doğu Anadolu Bölgesi’in Özellikleri
Erzincan Doğu Anadolu Bölgesi’nde Fırat’ın yukarı kısmında yer alan Erzincan, Anadolu’nun en eski kültür merkezlerinden birisidir. Erzincan, kültürel zenginliği kadar doğal güzellikleri, coğrafyası, mutfağı ve alışveriş olanakları ile tam bir turizm cenneti. Dağlar ve platolarla kaplı Erzincan’ın batısında çam korulukları ve çalılıklarla kaplı yemyeşil Refahiye, Kemah, Kemaliye yer alıyor. Yöre halkının konukseverliği ve kentin mimarisinin ilginçliğinin yanında yörede yer alan Karanlık Boğaz’daki rafting parkurunda keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Karanlık Boğaz’daki rafting keyfi
Girlevik Çağlayanı Erzincan’ın 29 km güneydoğusunda yer alan Girlevik Çağlayanı, doğal güzelliği ile ünlü piknik alanı. Suyun kışın donmasıyla oluşan sarkıtlarda buz ve kaya tırmanışına da olanak veren Çağlayan, coşkuyla akan gür suları ve yeşil dokusuyla bölgenin cenneti.
Erzurum Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük kenti olan Erzurum oldukça eski bir yerleşim birimi. Palandöken Dağı eteklerinde kurulu olan kent son yıllarda kış turizminin en önemli merkezlerinden biri halini aldı. Kentin en önemli eserlerinden Çifte Minareli Medrese ise, avlulu, 2 katlı, 4 eyvanlı medrese türünün en anıtsal örneklerinden. Çifte Minareli Medresenin arkasında Üç Kümbetler yer alıyor ki, bunların en ünlüsü Emir Saltuka ait olanı. 13. yüzyıl Hatuniye Türbesi Sultan Alaettin Keykubat’ın kızı için yapılmış. Yine 13. yüzyılın bol kiremitli Yakutiye Medresesi Selçuklu mimarisinin başka bir yüzünü yansıtıyor. Erzurum’dan Artvin ve Karadeniz yönünde 120 km uzaklıktaki cam gibi parlak bir görünümü olan Tortum Gölü civarına Türkiye’nin en sakin yöresi denilebilir. Gölün Kuzey ucunda, 47 metreden düşen Tortum çağlayanını gezmenizi öneririz. Kenti gezerken, mücevheratçılıkta kullanılan Erzurum Oltu Taşı (siyah taşı) görmemek mümkün değil.
Kars
Mama Hatun Külliyesi Saltukoğulları Hükümdarı II. İzzettin’in kızı olan Mama Hatun, Tercan’da Orta Çağ Türk mimarisinin en ilginç ve önemli eseri kervansaray, hamam, mescit ve kendi türbesinden oluşan büyük bir külliye inşa ettirmiş. Görülmeye değer.
Karsda görülecek en önemli tarihi eser Kars Kalesi. Dik yamaçlı tepenin üzerindeki kale 1152 de Saltuklular tarafından yapılmış. Kars’tan doğuya, sınıra doğru 45 km uzaklıkta Ani Harabeleri bulunuyor. Burada Selçuklu eserleri ile kiliseler yan yana. Sarıkamış Kış Sporları ve Kayak Tesisleri ve Kars Müzesi kentin görülecek yerlerinden.
Ani
Ağrı Dağı
Ani, Hıristiyan Ermeni inanışınca kutsal sayılıyor. Adını İran, Eti ve Roma tanrılarından aldığı söyleniyor. Milattan önce bir kale kenti olarak kurulan Ani, X. yüzyılda Bagrat oğulları sülalesinden Ermeni hükümdarlara başkentlik yapmış. Doğu yönünde Arpaçaya inen kayalıkların eteğinde Prens Dikran Honentsin yaptırdığı Surp Kirkor Kilisesi bulunuyor. İçi fresklerle süslü kilise oldukça iyi durumda kalmış. 1036 yılında yapılmış Surp Pirgiç (Halaskar) Kilisesi ise yörede Keçeli Kilise diye de biliniyor. 1038de yapılan Surp Hovannes (Apostol) Kilisesineden günümüze pek bir şey ulaşamamış. Kuzeybatı tarafında aynı adı taşıyan üç kilise bulunuyor. Bunlardan Surp Kirkor Abugamrents Kilisesi 994 de yapılmış ve Aziz Kirkor Lusaroviçe adanmış. Kentin ortasındaki kervansarayın ise ancak kalıntısı günümüze kadar gelebilmiş.Bu eserlere örnekler vermek gerekirse...
Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı (5165 m.) jeolojik konumu ve Büyük Tufandan sonra Nuh’un gemisine ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği olan bir dağ. İncil ve Tevrat’ta da adı geçen dağa, turizm açısından önemli bir konum kazandıran yaygın inanca göre; Nuh Peygamber zamanında yeryüzünü kötülükler kaplamış. Tanrı, insanlara bir ders vermek amacı ile Nuh’a bir gemi yapmasını emretmiş. Nuh Peygamber, gemiye eşi, oğulları, oğullarının eşleri ile birlikte yeryüzünde bulunan bütün canlı türlerinden 7 erkek, 7 dişi, sürüngenlerden 2 erkek, 2 dişi, yeterli yiyecek de alarak binmiş. 7 gün sonra 40 gün 40 gece süren tufan sonucunda gemidekilerin dışında kalan tüm canlılar yok olmuş. Suların çekilmesi ile gemi, Ağrı Dağı’na oturmuş ve içindeki canlılar sevinçle gemiden ayrılarak yeryüzüne dağılmışlar.
Ağrı 1650 metre yüksekliğindeki bir yaylada yer alan Ağrı, adını yanında heybetle yükselen dağdan almış. Türkiye’ye en yüksekten bakabileceğiniz, doğuya açılan kapı Ağrı, tarih boyunca çok sayıda kavim ve medeniyete ev sahipliği yapmış. Ağrı, yazın dağcılık ve doğa yürüyüşüne, kış mevsiminde kayak sporuna elverişli parkurlara sahip efsanevi dağı ile doğunun turizm merkezleri arasında yer alıyor.
İshak Paşa Sarayı 1789’ da vezir olan Hasan Paşanın oğlu İshak Paşanın Doğu Beyazıt’ta bir tepe üzerinde, yaptırdığı saray, 360’ı bulan oda ve salonları ile Osmanlı saray teşkilatının tipik bir örneği. 760 m2’lik bir alanı kaplayan sarayın yapımının 99 yıl sürdüğü söyleniyor. “U” şeklinde, iç içe iki avlu çevresinde toplanmış binalarının mimarisinde (cami-harem daireleriaşevi-hamam, selamlık-merasim ve eğlence salonu-türbe vs.) mükemmel taş işçiliği, oymacılığında ve duvar süslemelerinde ise Fars, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin ortak etkisi hâkimdir.
Bitlis Bitlis’in, kıyı turizmi ve su sporları açısından gelişmeye açık sahillerinde 4 ay yüzme imkanı var. Bitlis Büryan kebabı yörenin ünlü yemeğidir. Oğlak etinden yapılan bu yemek ancak yaz aylarında yenebiliyor. Halen yapılmakta olan kök boyalı rengarenk kilimlerden, halılardan, toprak çanakçömleklerden, Ahlat’ta yapılan her biri sanat eseri olan bastonlardan satın alabilirsiniz. Ayrıca Hizan fındığı, Adilcevaz cevizi, Mutki kara kovan balı ve küp peyniri tadılması gereken yöresel lezzetlerden.
Nemrut Dağı ve Krater Gölleri Bir doğa harikası olan Nemrut Dağı her yıl özellikle yaz aylarında çok sayıda yabancı ve yerli turistin gözdesi. Nemrut Dağı krater alanı içerisinde büyükçe iki göl var. Biri soğuk, diğeri sıcak durumdadır. 3 bin metre yükseklikte devasa bir volkanik çanak. Binlerce yıl önce patlamış, su giderini tıkayarak Van Gölü’nün oluşmasına sebep olmuş. Esas ilginç olan kraterin kenarlarıdır. Tam sırtta araçtan inip zirveye kadar yürümek mümkün: Sadece 20 dakika.
22
Ahlat Mezarlığı Türkiye’deki en etkileyici İslam Mezarlığı olan Ahlat Mezarlığı, 200 dönümlük alan üzerinde, çoğu 2 metreden yüksek binlerce dikilitaşla çarpıcı bir görüntü oluşturuyor. Taşların en güzel ve eski olanları 17.-18. yüzyıla ait. Bir kısmı 13. yüzyılda Moğol hakimiyeti altında hüküm sürmüş yerel beylerin mezarları. Diğerleri ise Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemlerinden.
Van Van; Ahdamar Kilisesi, “kaleler kenti” olarak anılmasını sağlayan kaleleri, dünyaca ünlü kedisi, Van Gölü ve pek çok turizm aktivitesine olanak veren coğrafyası ile Doğu’nun en önemli turizm merkezlerinden biri. Ayrıca Van’ a 20 km uzaklıkta, doğal plajları ve yeşilliği ile Edremit, yeşillikler arasında doğal plajları ile Gevaş bulunmakta. Van’a 80 km uzaklıkta, iki çayın birleştiği yerde bir vadi içerisinde ormanlık, hoş manzaralı Çatak ile Van Gölü’ nün sahilinde Süphan Dağı karşısında doğal plajları ve meyve bahçeleri ile ünlü Amik gezilecek yerlerden güzel bir yerdir. Hala geleneksel yaşamın önemli bir parçası olarak, Van’da kadınlar, mavi, kırmızı ve beyaz örneklerle harikulade kilimler dokuyor. Kentte satılan galerilerden bu halı ve kilimlerden satın alabilirsiniz.
Van Gölü Van iline adını veren Van Gölü Türkiye’nin ve dünyanın en büyük soda gölü (3738 km2). Dört tarafı yüksek dağlarla çevrili Van Gölünün içinde Ahdamar, Adır, Çarpanak, ve Kuş adaları olmak üzere 4 ada bulunuyor. Tarih boyu Yüksek Deniz, Nairi Denizi ve Yukarı Deniz dendiği gibi Deryaçe (Küçük Deniz) adını da almış. Sabunsuz köpük veren Van Gölünde yöre kadınları hiçbir temizlik maddesi kullanmadan çamaşır yıkarlar. Sahil boyunca yapılaşma ile bozulmamış koylar, yeşil bitki örtüsüyle sarılmış kıyılar görülmeye değer.
Akdamar Adası Van Gölündeki adalardan en büyüğü olan Ahdamar Adası, üzerindeki kilisesi ile ünlü. 900’lü yılların başında Kral Gagik tarafından yaptırılmış olan kilise taş işçiliğinin en seçkin örneklerinden. Kutsal Haç adına Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından Keşiş Manuel’e yaptırılmış. Kilisenin figürlü repertuarı oldukça zengindir. Bunun yanında, İncil ve Tevrat’tan alınmış çeşitli sahneler bulunuyor.
Van Kalesi Şehir merkezine 5 km uzaklıkta. Urartu kalelerinin en görkemlilerindendir. Yapım tarihi MÖ. 9. yüzyıl. Büyük bölümü ayakta kalan kalenin kuzeybatı ucundaki Sardur burcunda I. Sarduri’ye ait olan, Asur çivi yazısı ile yazılmış, bilinen en eski Urartu yazıtı bulunuyor.
Halime Hatun Kümbeti Selçuklu mimarisinin izlerini taşıyan Halime Hatun Kümbeti, 1358 yılında Karakoyunlular tarafından yaptırılmış. Çevresinde tarihi bir mezarlık mevcuttur.
Süphan Dağı Sönmüş bir volkan olan Süphan Dağı (4058 m.), Anadolu’nun üçüncü yüksek doruğu. Doruk bir örtü buzulu ile kaplı. Genellikle doğu yüzünden tırmanış yapılan Süphan Dağı’nda en uygun zaman yaz ayları.
Elazığ
Bingöl
Tarihi Harput Kalesi, Hazar Gölü, Karakaya ve Keban Baraj Gölü, kayak merkezi ve Buzluk Mağarasıyla önemli turizm merkezlerinden.
Bu bölgede adı efsanelere geçmiş bu yöreye “Bingöl” adını verilmiş. Kaleleri, kayak merkezi ve yüzen adası ile ilgi çeken bir yöre. Bingöl ve çevresi Urartu, Asur, Pers, Roma, Arap, Selçuklu, Saltuk, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı dönemlerini yaşamış. Yörede üretilen dut pekmezi ve Bingöl balı, Bingöl’ün yöresel lezzetlerindendir.
Harput Kalesi’nin bulunduğu tepenin eteğinde kurulmuş bir kent. Hazar Gölü, Elazığ’a 22 km. uzaklıkta, Hazar Baba ve Astar Dağları arasına sıkışmış tektonik bir göl. İki plajı Mavi Bayrak sahibi olan Hazar Gölü, kıyılarında her tür su sporuna ve balık avcılığına olanak tanıyor.
Malatya Yukarı Fırat Havzasında yer alan Malatya, coğrafi konumu, tarihi kervan yollarının ünlü Kral Yolu ve İpek Yolu üzerinde bulunması ve sahip olduğu zengin su kaynakları nedeniyle, Neolitik Çağından bu yana yerleşimlere sahne olmuş. Malatya’yı çevreleyen bölgede gezilebilecek pek çok yer mevcut. Sultansuyu’nda, sadece safkan Arap atlarını izlemekle kalmaz, ayrıca bu büyüleyici yer yakınında Sultansuyu Barajı’nın oluşturduğu göl kenarında uzun yürüyüşler de yapabilirsiniz. Aynı zamanda Türkiye’nin kayısı yetiştirme merkezi olan Malatya’da, çok lezzetli kayısıların yanı sıra diğer taze ve kuru meyvelerle de karşılaşacaksınız. Lezzetli bir damak tadına sahip olan Malatya mutfağında etin ve bulgurun önemli bir yeri var. Çoğunlukla bulgur ve diğer malzemelerin karışımıyla yapılan 70 tür köfte bulunuyor.
Bu belirttiğimiz açıklamalarla kesinlikle Doğu Anadolu’yu tam anlamıyla benimseyebileceğimizi düşünmüyorum. Bir kültürü hissedebilmek için en azından uzun süreli yaşama fırsatımız olamasa da ön keşif sayabiliriz tabiki. Bölgenin coğrafi yapısı dağlık olması aslında işinize daha da heyecan katabilir. Pozitif yönlerinden konuya yaklaşabilmek içtenliğinizi katabilmek durumun daha da canlı ve güçlü istek içerisinde olabileceğini düşünüyorum. Evet, bize öesafe olarak uzak bölgemiz ancak gidilemeyecek yerler de değil tabiki. Biz henüz gitmek istemeyi bile denemedik içimizde. Ne için hangi zaman için bir bekleyiş söz konusu ancak ne zamana kadar? Daha fazla adeta bu cennet bölgenin huzur çerçevesinden ne kadar daha kaçabiliriz ki! En kısa zamanda bu keşifleri gerçekleştirebilme dileğiyle.
24
Mehtap Güner
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
Teknolojinin İnsan Hayatına Etkisi Teknolojinin olmadığı bir alan artık yok denecek kadar azdır. Mutfakta kullandığımız araç ve gereçlerin çoğu, çamaşır ve bulaşık makineleri, bir evin salonunda olmamasını yadırgadığımız televizyonlar, internet, iş yerinde kullanılan birçok makine ve daha aklımıza gelmeyen birçok ürün, araç ve gereçler teknolojinin ürünüdür. Bunların birçoğu aslında insan hayatını hem kolaylaştırmakta, zamandan tasarruf etmemizi sağlamakta; hem de ne yazık ki insanları tembelliğe alıştırmaktadır.
Teknolojinin özellikle 21. yy da kaydettiği ilerleme, yadsınamaz boyuttadır. Şöyle ki; teknoloji artık hayatımızın her alanında mutfakta, salonumuzda, sokakta hayatımızın her alanında kendini göstermektedir. Teknolojinin hayatımıza getirdiği yeniliklerin yanı sıra, bizden götürdüğü şeyler yani zararları da var. Öncelikle teknoloji sayesinde insanlar artık hemen hemen her yerden internete girebilmekte ve tüm dünyada yaşanan gelişmelerden anında haberdar olabilmektedirler. Bunun yanında, önceden bir araştırma yaparken kütüphanelerde saatler harcarken, internette çok daha kısa sürede çok daha fazla bilgi elde edinebiliyoruz. Bunu internetin bir yararı olarak görebileceğimiz gibi, zararı olarak da görebiliriz. Evet! Kısa sürede istediğimiz bilgiyi elde edebilmek güzel; fakat bir yandan da bir tıkla bilginin önümüze gelmesi bizim araştırmacı yönümüzün körelmesine yol açmaktadır. Teknoloji sayesinde toplumsal bilincimiz de artmaktadır. İnsanlar çevresinde olan olaylara karşı daha duyarlı hale gelmektedir. Televizyon, radyo, internet gibi kitle iletişim araçlarıyla sorunlar daha büyük kesimlere hitap etmekte, aynı anda daha çok kişi bilinçlendirilmekte ve amaca giden yolda daha hızlı adımlarla ilerleme sağlanabilmektedir.
25
Teknolojinin çağımızda geldiği nokta her alanda etkisini gösterdiği gibi insan ilişkilerinde de etkisini göstermektedir. Önceden insanlar birbiriyle bir şeyler konuşabilmek için bir yerlerde buluşur, yüz yüze sohbet ederlerdi. Şimdi ise, cep telefonu aracılığıyla veya bilgisayara girip facebook, twitter üzerinden kamera açıp birbirlerini görebiliyor ve yazışabiliyorlar. Böylelikle insanlar artık daha kolay iletişim kurabilmektedir. Ancak bir bakıma da iyi değildir. Çünkü insanlar sosyal medya aracılığıyla veya telefonla sıkıntılarını karşı tarafa iletebildiği için yüz yüze konuşmalar azalmakta, yan yana olabilmenin verdiği samimiyet azalmaktadır. Bunun insani ilişkilere de zarar verdiği kanısındayım. Teknolojinin yaralarının yanında zararları da göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Teknoloji araçları yüzünden doğaya salınan radyasyon, çeşitli gazlar insan sağlığını olumsuz yönden etkilemekte ve doğayı da kirletmektedir. Ayrıca teknoloji kötü amaçlarla kullanıldığında savaşlara ve savaşlarda kullanılan yine teknolojinin ürünü olan çeşitli silahlar insanların yaşamını kaybetmesine yol açmaktadır. Sonuç olarak, teknolojinin özellikle son yy. da gösterdiği gelişmeler neticesinde insan hayatı hem daha kolay bir hale gelmekte hem de insani vasıflar bir o kadar da anlamını yitirmektedir. Tam da bu noktada önemli olan teknolojiyi doğru bir biçimde kullanabilmek, teknolojinin insanlığımızı köreltmesine izin vermeden aksine hem insanlığı hem de insan yaşamını kolaylaştırabilme yönünde bir araç olarak görüp faydalanabilmektir.
Türk Yapımı Oyunlar
Nusrat nedir? Nusrat, Çanakkale Savaşı’nı anlatan Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yayınlanan ücretsiz bir oyundur. Çanakkale Zaferi’nin en büyük etkilerinden birisi olan Nusrat mayın gemisinden ismini alan oyunda birçok cephede görev alacak ve düşmanları durdurmak için savaşacaksınız. Nusrat oyunu tamamen ücretsizdir.
1010! nedir? 1010! ücretsiz olarak oynayabileceğiniz bir Android oyunudur. Play Store’daki Bulmaca kategorisinde yer alan 1010! Türk yapımı bir oyundur. Oyunda size rastgele olarak verilen şekilleri yerleştirerek bir sırayı doldurmaya çalışıyor ve en yüksek puan ile oyunu tamamlamaya çalışıyorsunuz.
TripTrap’da kask ne işe yarar? TripTrap oyununda kask bölümlerde karşınıza çıkan dikenli tuzaklara çarparak ortadan kaldırmanıza sağlar. Özellikle hareketli peynirleri yakalamak için hızlı koşarken tuzaklara takılmamanız için kaska ihtiyacınız olacak.
Wings on Fire nedir? Wings on Fire ücretsiz olarak oynayabileceğiniz bir uçak oyunudur. Engellerle dolu parkurlarda kaza yapmadan ilerlemeye çalışacağınız oyunda en yüksek puanı almaya çalışmalı ve görevleri tamamlamalısınız. Google hesabınıza bağlayarak kullanabileceğiniz Wings on Fire oyununda aldığınız puanları arkadaşlarınızla da karşılaştırabilirsiniz.
26
Osman Altın
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
SUALTI İNTERNET KABLOLARININ HİKAYESİ! Okyanuslar boyunca ilerleyen, denizlerde yoluna devam eden su altı internet kablolarına göz atıyoruz. Devasa projeler nasıl kuruluyor? Bu devasa bağlantıların oluşması ise temelde şu şekilde oluyor: Küresel bir kurultoplanarak yeni yüksek hızlı kabloların iki farklı ülke arasından geçmesini öneriyor ve küresel sermayenin yanı sıra yol üzerinde olan ve faydalanmak isteyen ülkelerden yatırım isteğinde bulunuyor. Ülke hükümetleri, telekomünikasyon firmaları ve kişisel yatırımcılar bu noktada kablonun üretimi ve bağlantı için kurulacak olan tesis için katkıda bulunuyorlar. Dünyamızı büyük bir anakart gibi düşünebiliriz. Ve bu anakart üzerindeki parçalar, derin okyanus kabloları ile birbirine bağlanıyor. Uluslararası verilerin inanılmaz bir şekilde yüzde 99’u, denizaltı iletişim kabloları aracılığı ile okyanus tabanından geçmekte ve yeni, yüksek masraflı ve yüksek teknolojili projeler ile dünya genelinde iletişim (ve internet) hızı sürekli olarak yükseltilmeye çalışılmakta. Beş adet bölgesel internet kütüğünden biri olan RIPE NCC’den Kaveh Ranjbar, interneti desteklemek ve dünya üzerindeki tüm trafiği taşımak için denizaltı kablolarının kritik olduğunu söylemekte. Bu yüzden de bu kablolardan çok miktarda olduğunu belirten Ranjbar, bir bölümün hasar alması durumuna karşı ihtiyaç fazlası kabloların bulunduğunu sözlerine ekliyor. Kablolar doğal afetlerde hasar alıyor mu? Deprem ve benzeri doğal afetler nadir de olsalar, oldukça tehlikeliler. Örneğin Orange Marine’deki International Backbones & Networks kıdemli yardımcı başkanı Jean-Luc Vuillemin, 2011’de Japonya’da yaşanan tsunami sırasında, bölgedeki neredeyse tüm kabloların hasar gördüğünü belirtiyor. Beş yıl önce de bir deprem sırasında Tayvan ve Dünya’yı bağlayan kablo bağlantısının yüzde 80’i yok olarak, Hong Kong’un internet kapasitesinin yarısını ortadan kaldırmış ve bankalar zor durumda kalmıştı. Ancak en büyük problem gemilerin çapaları ve balıkçılık endüstrisi gibi gözükmektedir. Vuillemin, problemin bazı gazetelerde yazanın aksine köpek balıklarından değil, özellikle kıyıya yakın bölgelerde balık trollerinden kaynaklandığını söylemekte. Bu yüzden de özellikle kıyıya yakın bölgelerde, kablolar deniz tabanından üç metre derine gömülüyor. Bütün bu problemler de Dünya üzerindeki ağın, gereğinden fazlasına sahip olacak şekilde kurulmasına neden oluyor. Bir kablo kopması, bağlantı tekrar çalışır hale gelene kadar iki veya üç hafta geçmesini gerektiriyor ve bu sırada, yedek kablolar devreye alınıyor.
Örneğin Orange Marine’in Sea-Me-We 5 kablo sistemi, Fransa ile Singapur’u 2016 itibarı ile bağlayacak olan 20.000 km uzunluğunda ve 17 ülkeden geçen 18 bağlantı noktasına sahip bir sistem olacak. Gelişen bir ülke için, yakından geçen yeni bir kablo çok büyük bir fırsat olurken, çok pahalı da olabilir. Örneğin Bangladeş hükümeti, bu kablo için yapması gereken 72,5 milyon dolarlık katkıyı tamamlayabilmek için Islamic Development Bank’tan 44 milyon dolar borç almak zorunda kalmış durumda. Bu toplam değerin 40 milyon doları su altı kablosunun üretimi ve yerleştirilmesi için kullanılacakken, 32,5 milyon dolarlık kısmı, ülke ile ana kabloyu bağlayacak olan yan kablo ve varış istasyonu için kullanılacak. Komşu olan Myanmar’ın da SMW5’e katılma kararı, Bangladeş’in katılmasının daha ucuza sonuçlanmasını sağlıyor. Kablonun üretimi ise bir uçta Alcatel-Lucent tarafından gerçekleştirilirken, Singapur ucunda da NEC tarafından gerçekleştirilmekte. Yeni bağlantılar oluşturuluyor mu? İnanılmaz olduğu söylenebilecek bir şekilde, yeni bir proje olan Arctic Fibre projesi, donmuş olan Kuzey Batı Geçişi - Kanada ve Alaska kutbu - üzerinden 15.000 km geçerek, Tokyo’yu doğrudan New York ve Londra ile bağlamayı planlamakta. Eğer bu proje tamamlanırsa, New York ile Tokyo arasındaki en hızlı bağlantı olmanın yanı sıra, Kuzey Kanada ve Alaska’daki şehirlere de yüksek hızlı internet sunulacak. Tabii ki bu projenin karşılaştığı ve daha önce karşılaşılmayan sorunlar da bulunmakta. Ancak bu sorunların aşılabilir olması da mühendislerin daha dayanıklı internet kurma konusundaki başarılarını ve kararlılıklarını göstermekte.
Uydudan internet kabloların yerini alır mı?
Denizaltı kablolarına mahkum muyuz?
SpaceX’in mikrouydular kullanma planı ve iddialı olan Outernet kavramı ile beraber, uyduların özellikle Dünya’nın gelişmekte olan bölgeleri için kabloların yerini alacakları düşünülebilir. Ancak Ranjbar’ın söylediğine göre uydular her ne kadar heyecan verici bir düşünce olsalar da, gelişmekte olan ülkeler için şu anda pek iyi bir fiyat-performans oranına sahip değiller ve sıradaki bir milyar internet kullanıcısı bu ülkelerden olacak. Ayrıca bu sistemde bir gecikme problemi de bulunmakta. Uydu sistemi üzerinde neredeyse her zaman yarım saniyelik bir gecikme olacak ve bu da video görüşmeleri gibi işlemleri kullanılmaz hale getirebilir. Ayrıca, hava koşullarına bağlı olarak bağlantı kalitesinin sürekli bir değişim içerisinde bulunması da söz konusu.
Bu sorunun cevabı ne yazık ki “kesinlikle evet” oluyor. Endüstri şu anda IPv4’ten IPv6’ya geçiş aşamasında bulunmakta ve Ranjbar’ın söylediğine göre internet, şu anki sistemleri kullanarak bir milyar kişiyi daha destekleyememekte. Bu yüzden de internetin geleceği için IPv6’nın yaygınlaşması önemli ve bu sistem, bir süre daha (Ranjbar’ın kelimeleri ile “en azından birkaç insan ömrü boyunca”) yetecek alana sahip durumda.
Denizaltı kablolarının ticari açıdan ulaşamayacakları bölgelerde (düşük nüfuslu adalar gibi) Google’ın Loon projesi gibi projeler bir cevap olabilirler ancak bunların son çare olarak kullanılmaları gerekmekte. Tamamen karaya bağlı olan ülkeler Tabii ki denizaltı kabloları tüm ülkelerde kullanılabilir değiller. Bazı ülkeler denize kıyıları olmadığı için diğer ülkelerin denizaltı kablolarına fiber ağlar ile bağlanmak zorundalar ve bu ağlar da henüz eksiksiz biçimde kurulmuş değiller. Bu denizden uzak toplumlar için uydu, genellikle tek çözüm olabiliyor. Gilat Satcom’un pazarlama yöneticisi Eran Yoran’ın söylediğine göre, Afrika’da ucuz erişim sağlamak, Telekom endüstrisinin önceliklerinden biri olarak gözükmekte. Gilat Satcom’un Village Island planı da özel uydu ağları üzerinden internet, VoIP ve Video over IP hizmetleri sunmayı amaçlamakta. Bir nano-ISP olmayı kabul edecek kilise, okul veya köy yönetimi gibi yerel gruplar tarafından organize edilen bu sistem, bölge sakinleri için ayda bir dolar gibi bir fiyattan başlamakta.
Neyse ki şu anda gerçekleşen olay da tam olarak budur. Vuillemin’in Sea-Me-We 5 hakkında söylediklerine göre bu kablo, tamamen internet kablosu olan ilk kablolardan biri ve Arctic Fibre ile aynı özelliklere sahip durumda. Ayrıca gelişmiş Wavelength Division Multiplexing özelliğine de sahip durumda ve böylelikle farklı dalga boyuna sahip olan optik sinyaller birleştirilerek bir arada gönderilebilmekte. Kapasite ise, kimsenin kabloya dokunmasına gerek kalmadan arttırılabilmekte. 1988’lerde megabitlerden bahsettiğimizi ve şu anda terabitler hakkında konuştuğumuzu hatırlatan Vuillemin, bu yüzden modern internet için yeterli bant genişliği sağlayabilecek tek teknoljinin sualtı kabloları olduğunu söylemekte. Kablosuz cihazları kullanan kullanıcılar için, veriyi kablosuz bir şekilde taşıma fikri kolay görünebilir. Ancak günümüzdeki modern, dijital toplumun arkasındaki gerçekliğe bakıldığında, muhteşem bir mühendislik harikası olan su altı kablolarına mahkum olduğumuzu anlamak çok zor olmasa gerek. Kısacası... Her ne kadar Atlantik Okyanusu boyunca geçen devasa bir kablo mantıklı gözükmese de, yapılan şey tam olarak bu ve her gün kullandığımız pek çok hizmet, bu kablolar sayesinde var olmaktalar...
28
PAC-MAN 256 Pac-Man’in tarihe geçen bug’ı oyun oluyor
Pac-Man 256 ile tanışın, yaşlı sarışının 35. yaşına özel bu yaz çıkacak, ilginç mi ilginç bir oyun gibi gözüküyor! Yanılmayız inşallah! Öncelikle, haberimize geçmeden evvel, bir saniyelik bir saygı duruşunda bulunabilir miyiz oyun dünyasının hakkı en çok yenen karakterlerinden biri için? PacMan, Japonya ’da ilk olarak 22 Mart 1980 senesinde piyasaya sürülmüş. Yani bundan neredeyse tam iki ay önce, bu efsanevi oyun serisi 35. yaşını kutlamış resmi olarak. Bunu kaçırdığımız için affet bizi Pac-Man! Unuttuk, kutlayamadık. Yeni oyununla kesinlikle sana kendimizi affettireceğiz ama emin ol! Hem zaten, yeni oyun bu kadar iyi gözükürken, neden affettirmeyelim? Kabul, Championship serisini saymazsak Pac-Man oyunlarının geçmişi çok da pürüzsüz değil. Özellikle birkaç 3-D oyunu gerçekten de içler acısıydı sarı dairenin. Fakat kendisi video oyunlarının ilk ikonlarından bir tanesi ve içerisinde de video oyunlarının ilk mitoslarından birini barındırıyor. Biri de alıp, bu mitosun bir parçasını oyun yaparken, biz nasıl sakin kalalım?
29
Pac-Man’n meşhur 256. bölüm bug’ından söz ediyoruz. Orijinal oyun 256. bölüme gelindiğinde birden kafayı yiyor, ekranın sağ tarafını görünmez kılıyordu. Pek çok –dönemin şartlarına göreprofesyonel Pac-Man oyuncusu bu sorundan çok muzdaripti; o seviyeye zar zor annesinin verdiği harçlıktan harcayarak gelen amatör oyunculardan söz bile etmiyoruz. O yüzden Pac-Man’in 256. bölümü oyun tarihinde yerini aldı bir şekilde. Şimdi de Crossy Road’ın yapımcısı Hipster Whale, bu tarihe bir selam çakıyor. Pac-Man 256 adını taşıyacak oyun, bu yaz telefonlar ve tabletler için piyasaya sürülecek. Oyun izometrik bir bakış açısından oynanacak ve oyunun ana kötüsü o meşhur bug olacak bizzat. Alt köşeden ince ince gelecek, biz de bir yandan topları yiyip, bir yandan makus talihimizden kaçmaya çalışacağız. Dürüst olmak gerekirse bir oyunun otuz beşinci yaşını kutlaması için daha iyi bir yöntem düşünemiyorum.
Vizyondakiler Diyerek Geçmiyoruz 1 Mayıs İtibari İle Vizyondakiler
San Andreas Fayı Vizyon Tarihi (1s 54dk)
29 Mayıs 2015
Yönetmen:
Brad Peyton
Korku-komedi türündeki filmin yönetmenliğini Can Sarcan üstlenirken, senaryoda ise yönetmenin yanı sıra başrol Oğuzhan Uğur’un ve Tahir Alper Çağlayan’ın da imzası var. Filmin başrollerini Oğuzhan Uğur’un yanı sıra Doğa Konakoğlu, Mustafa Ak paylaşırken kendikerine eşlik eden isimler ise; Zeki Yılmaz, Murat Serezli, Ali Güney, Betül Arım...
Oyuncular: Dwayne Johnson, Carla Gugino, Alexandra Daddario Tür Aksiyon , Macera , Gerilim
Hayalet Dayı
Ülke
Vizyon Tarihi (1s 38dk)
29 Mayıs 2015
Yönetmen:
Ali Yorgancıoğlu
ABD
Özet & detaylar California’da yaşanan ve Batı Kıyı Şeridi’nin tamamını etkileyen büyük çaplı bir deprem faciasının ardından yaşanan arama kurtarma sürecinde, itfaiye eri Tom’un yaşadıklarını ön plana alan film, genç adamın duygusal hayatı ile sorumluluklarını dengede tutma çabasına odaklanıyor. Kötü şöhreti ile bilinen San Andreas Fayı’nın kırılması ile 9 şiddetindeki bir depremle Kaliforniya sallanır. Bir arama kurtarma pilotu ve artık araları pek de iyi olmayan eşi, Los Angeles’tan San Francisco’ya, kızlarını kurtarmak için yola çıkarlar. Ancak, kuzeye yaptıkları bu tehlikeli yolculuk, henüz sadece bir başlangıçtır. Ve ne zaman en kötüsü artık bitti diye düşünseler, daha da kötüsü başlamaktadır.
Pişt Vizyon Tarihi
29 Mayıs 2015
Yönetmen:
Can Sarcan
Oyuncular: Doğa Konakoğlu, Oğuzhan Uğur, Mustafa Ak Tür
Korku , Komedi
Ülke
Türkiye
Özet & detaylar Televizyondaki işinden kovulan Okan, evlenme teklif edeceği sırada sevgilisini başka bir adam ile yakalayan popstar Batuhan ve köpeğini kazara öldüren sosyal medya fenomeni Basri, içine düştükleri depresyondan kurtulabilmek adına, terapi niyetine adadaki eski bir konağa gelirler. Kısa tatillerinde onlar biraz eğlenip rahatlayacaklarını sanarlarken, ada halkının onlara çok arklı sürprizleri vardır!
33
Oyuncular: Settar Tanrıöğen, Ozan Özcan, Caner Özyurtlu Tür
Komedi
Ülke
Türkiye
Özet & detaylar Ozan ve Caner, uzun arayışlar sonucunda hayallerindeki gibi bir evi oldukça uygun bir fiyata bulurlar ve yerleşirler. Zamanla evde yalnız olmadıklarını fark ederler ve gülünç olaylar birbirini izler.Yalnızca ikisinin görebildiği yaşlı bir ruh, evin içinde dolanıp durmaktadır! Arafta kaldığı için yardıma ihtiyacı olan bu hayalete yardım etmek Ozan’a ve Caner’e düşer. Kendi evlerinde de huzuru bulmak için giriştikleri bu iş onlara hem hüzünlü hem de komik bir macera yaşatacaktır. Ali Yorgancıoğlu’nun yönetmenliğini üstlendiği komedi filminin kadrosunda Settar Tanrıöğen, Ülkü Duru, Ozan Özcan, Esra Dermancıoğlu, Caner Özyurtlu, Tuğçe Karabacak gibi isimler yer alıyor. Filmin yapımcılığını ise Dirty Cheap Creative üstleniyor.
İyi Bir Yalan
Savaşçı Vizyon Tarihi (1s 47dk)
29 Mayıs 2015
Vizyon Tarihi (1s 50dk)
29 Mayıs 2015
Yönetmen:
Toa Fraser
Yönetmen: deau
Philippe Falar-
Oyuncular: James Rolleston, Lawrence Makoare, Te Kohe Tuhaka
Oyuncular: Reese Witherspoon, Arnold Oceng, Ger Duany
Tür
Aksiyon
Tür
Dram
Ülke
Yeni Zelanda
Ülke tan
ABD , Kenyalı , Hindis-
Özet & detaylar Apocalypto, Son Mohikan, Conan gibi filmlerin izinden giden “Savaşçı / The Dead Lands” Maoriler’in dünyasını perdeye taşıyan, etkileyici, epik ve yenilikçi bir aksiyon örneği! Eski bir dönemde geçen filmde babası ve tüm kabilesi öldürülen genç bir savaşçının intikam hikayesi anlatılıyor. Bu yolculukta genç savaşçı, kimsenin girmediği yasaklı topraklardan geçecek ve gizemli, korkusuz bir savaşçının da desteğini alacaktır. Ancak düşmanları sayıca kendilerinden çok fazladır ve bitmeyen bir savaş başlar.
Özet & detaylar 1983 yılında başlayan iç savaş yüzünden yetim kalan üç genç güvenli bir yer bulma amacıyla yürüyerek binlerce mil yol kat eder. İyi Bir Yalan, bu üç gencin hayatta kalma ve zafer hikayesinden yola çıkıyor. Bu “Kayıp Çocuklar” yaşadıkları kültür karmaşasında yabancılarla komik ve dramatik mücadeler vererek Amerika’da yaşamaya çalışacaklardır. Oscar ödüllü Reese Witherspoon’a, çocukluklarında filmde gösterilenden pek de farklı olmayan bir iç savaş geçirmiş Sudan’lı aktörler Arnold Oceng, Ger Duany, Emmanuel Jal ve Kuoth Wiel eşlik ediyor. Filmin yönetmeni Oscar adaylığı bulunan Philippe Falardeau.
Yak: Sevimli Dev Vizyon Tarihi
29 Mayıs 2015
Yönetmen: ranont
Prapas Cholsa-
Oyuncular: Udom Tarpanich, Caninap Sirisawut Tür
Animasyon
Ülke
Tayland
Özet & detaylar Büyük bir savaştan sonra çorak bir arazide dolaşan Na Kiev, hafızasını kaybetmiş Jao Phuek ile karşılaşır. Birlikte tüm robotların yaratıcısını bulmak için, metal temizleyiciler tarafından doldurulan çölde yola çıkarlar ve ilginç bir maceraya doğru alırlar.
34
DEVLET TİYATROLARI PARMAK ISIRTIYOR
(İki Uluslararası Festival ‘EFFE’ Kalite Belgesine Layık Görüldü) Gerçekleştirdiği ulusal ve uluslararası festivallerle Türk tiyatrosunun dünya çapında temsilinde büyük rol oynayan Devlet Tiyatroları, Avrupa Festivaller Birliği tarafından ‘EFFE’ Kalite Belgesi’yle onurlandırıldı. Avrupa Festivaller Birliği’nin geliştirdiği EFFE“Avrupa için Festivaller, Festivaller için Avrupa” projesi kapsamında Devlet Tiyatroları başvurduğu Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali ve Uluslararası Adana Tiyatro Festivali ile Kalite Belgesi’ne layık görüldü. Devlet Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Necat Birecik, “Devlet Tiyatrosu 1949 yılından bu yana biriktirdiği mesleki deneyim ve yaratıcı unsurları artık dünya ölçeğinde bir başarıya taşıdığını ifade ederek; ‘Türk Tiyatrosu’nun lokomotifi sayılabilecek Devlet Tiyatrosu; Türkiye’nin her bölgesinde gerçekleştirdiği uluslararası festivallerle marka kalitesini her geçen gün geliştiriyor. Bu başarı Devlet Tiyatrosu’nun samimi emeğinin ve seyircisine duyduğu saygının bir sonucudur” dedi. Binlerce başvurunun yapıldığı projede ulusal uzmanlar ve uluslararası jüri üyelerinin değerlendirmeleri sonucunda 31 ülkeden 761 festival kalite belgesi almaya hak kazandı.
35
Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’nun katkılarıyla hazırlanan ve değerlendirme aşamasında sanata bağlılık, toplumsal katılım, uluslararası ve evrensel bakış açısı kriterlerinin arandığı projede; yeni bir uluslararası festival platformu oluşturmak, vatandaşlar ve profesyonellerin festivallere kolayca erişim sağlayabilmeleri amaçlanıyor. Projeyle sanata, topluma ve Avrupa değerlerine derinden bağlı festivaller arasında bağlantı kurulurken, dünya çapındaki seyircilerin seçilen festivallere yönelik en doğru ve güncel bilgiye kolayca ulaşması sağlanıyor.
Sergi Ankara
Ankara’da Haziran’ın belleği: “Aksinden Yansı” sergisi Seyri Sokak ekibi Haziran Direnişi’nin ikinci yıldönümünde “Aksinden Yansı” ismiyle Ankara’daki direniş görüntülerinden oluşan serginin açılışını yaptı. Haziran Direnişi’nin 2. yıldönümünde Ankara’da direnişin görüntülerini sokak sokak belgeleyen gönüllü Seyri Sokak video eylemcilerinin öncülüğünde “Aksinden Yansı” isimli serginin açılışı gerçekleştirildi.
Sergi açılışından önce “Direnişin görüntülerini taşıdığımız bu serginin açılışını da eylemli bir şekilde yapmalıyız” diyen sergi ekibi günler öncesinden kitleleri Güvenpark’a Ethem Sarısülük’ün vurulduğu yere çağırarak, serginin açıldığı 30 Mayıs günü 17.30’da burada bir eylem gerçekleştirdikten sonra sergi açıldı. Halka açık olan sergi 15 Haziran’a kadar Kızılay’da bulunan Galeri Uray’da direnişin belleğini tazelemek isteyenler için açık olacak.
36
AÇIK BÜFE
Açık Büfe Bölümünde bu ay Limonlu / Vişneli Buzlu Pasta tarifi tarifi sizler ile; Yazın sıcağında, canınız dondurma gibi birşey çektiğinde açın buzluğu, kesin bir dilim… Malzemeler (3 porsiyon): – 1 poşet krem şanti – 1 su bardağı süt – 1 kutu limonlu / vişneli jöle – 1 su bardağı toz şeker – 3 limon suyu / Yarım su bardağı vişne suyu – 1 limon rendesi (limonlu yapacaksanız)
Hazırlanışı ; Limonlu / Vişneli Buzlu Pasta tarifi Jöleyi kutunun arkasındaki tarife göre yapın. Ardından içine bir bardak toz şekeri ekleyin. Limon suyunun üzerini tamamlayarak, toplam 1.5 bardak soğuk suyu jölenin üzerine ekleyin. Limon kabuğu rendesini de koyabilirsiniz. Süt ile krem şantiyi hazırlayın. Jöle ile birleştirin. İkisini birden çırpın. Boza gibi bir kıvamı olması lazım. Islatılmış bir kalıba dökün. Ben buzluğa koydum, ama tarifte buz dolabı diyor. Jöle ve krem şantili karışım birbirinden ayrılıyor, iki renkli bir pasta oluyor. Bir tabağa ters çevirerek ikram edebilirsiniz.
Afiyet olsun
* Filler günde ortalama 2 saat uyurlar.
* Mavi balinanın çıkardığı ses 850 km öteden duyulur.
* Amerika’da 58 milyondan fazla köpek vardır.
* Mavi yunusların kalbi dakikada sadece 9 kere atar.
* Hastalanmayan tek hayvan köpek balıklarıdır.
* Suaygırları su altında doğar ve doğar doğmaz yüzebilirler.
* Köpek balıklarının kansere karşı bağışıklığı vardır. * Timsahlar derine batabilmek için tas yutarlar.
* Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.
* Bir ıstakoz 7 senede ancak yarim kilo alabilirler.
* Suaygırları ağızlarını 120 cm açabilirler.
* Penguen yüzebilen fakat uçamayan tek kustur.
* Bir pire kendi boyunun 150 kati yüksekliğe zıplayabilir.
* Atların insanlardan 18 tane daha fazla kemiği vardır. * Büyükçe bir yunus günde 2 ton yiyecek tüketir.
* Son 4000 sene içinde herhangi bir yeni hayvan evcilleşmemiştir.
* Sivrisinek insanların ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.
* Karıncaların koku alma kabiliyeti en az köpekler kadar gelişmiştir.
* Bir inek hayati boyunca yaklaşık 200.000 bardak süt üretir.
* İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.
* Mavi balinanın ağırlığı 22 ayda 26 tona kadar ulaşır.
* Ayni parmak izi gibi her insanin dil izi de farklıdır.
* En hızlı büyüyen hayvan mavi balinadır.
* Hamamböcekleri yaklaşık 250 milyon yıldır hiçbir değişime uğramamışlardır.
* Bir karınca kendi ağırlığının 50 kati ağırlığı kaldırabilir. * En hızlı kara hayvani çitadır. Hızı saatte 95 km’ye ulaşabilir. * En hızlı balık yelken baliğidir. Hızı saatte 109 km’ye ulaşabilir. * En hızlı kuş boğazlı kırlangıçtır. Hızı 3 saniyede saatte 128 km’ye çıkabilir.
39
* Balinanın derialtı yağından sabun, güzellik kremi, margarin elde edilir. * Vampir yarasaları hayvanların kanını emer ve günde 1 çorba kasığı kanla doyarlar. * Bilgisayarla uğraşmak gözleri bozmaz, sadece yorar. * Dünyadaki isi 1900 yılından itibaren 0,7 derece arttı.
* Yunusların beyni insanlarınkinden büyüktür. * Yanlış dereceli gözlük gözü bozmaz. * İnsan, ömrü boyunca 20 kg toz yutar. * Kibrit kutusu kadar bir altın, bir tenis kortu büyüklüğüne kadar inceltilebilir. * Peru’da hiç umumi tuvalet yoktur.
• eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından birini kırabileceğini? • hapşırmayı engellemeye çalışırsan, basındaki veya boynundaki damarlardan birinin yırtılabileceğini ve ölebileceğini? • hapşırdığın sırada gözlerini açık tutmaya çalışırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini?
* 600 tane bitki cinsi etkiyendir.
• domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını?
* 60 yasında, insanlar tat alma duyularının %50’sini kaybederler.
• dünya nüfusunun %50 sinin hiç telefonla konuşmadığını?
* El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı büyürler.
• farelerin ve atların kusamadıklarını?
* Gülmek için 17, surat asmak için 43 adaleye ihtiyaç vardır. * Beynin %85’i sudur.
• 1 saat sureyle kulaklıkla bir şey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını? • çakmağın kibritten önce bulunduğunu?
* Dünyada en çok kullanılan isim Muhammed’dir.
• parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu?
* Eskimolar buzdolaplarını yiyeceklerin donmaması için kullanırlar.
Biliyor musunuz?
* Fare bir deveden bile daha fazla süre susuz kalabilir. • kendi dirseğini yalamanın imkânsız olduğunu? • ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadığını ve bunu kimsenin açıklayamadığını? • dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arizaların %23 unun, makinenin üstüne oturup kendi popolar inin fotokopisini çekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldiğini? • yasamın boyunca uyku sırasında yaklaşık 70 böcek ve 10 örümcek yiyeceğini?( Mmmmh)!! • idrarın zifiri karanlıkta parladığını?
40
Efe Çengelcik
İyi günler ismim Netcan nasıl yardımcı olabilirim?
İyi günler ismim Netcan nasıl yardımcı olabilirim? Onu biz buradan yapamıyoruz efendim, onu da yapamıyoruz!!
41
kulaklikdergisi@netcc.com.tr
Yeni Başlayan MT
Koptum Merk
1 Ayı Bitiren MT
Koptum Merk
“MUTE”: Biri bana yardım etsin, ne cevap vereyim!!!
Sende hiç bir şey yapamıyorsun niye oturuyorsun orada ozaman!!!
m Çağrı kezi
m Çağrı kezi
3 Ayı Bitiren MT İyi günler ismim Netcan nasıl yardımcı olabilirim? Sorularınızı saygı çerçevesi içinde sormanız durumunda yardımcı olabilirim!!!
Senin yapacığın işe “........” başlatma müdürünü bağla bana!!!
1 Yıla Yaklaşan MT İyi günler ismim Netcan nasıl yardımcı olabilirim? Yetkili yok ben varım burada nedir şikayetiniz?
Hiç yardımcı olmuyorsunuz yetkiliye bağla beni!!!
42
Astronomi 2015 Yılı Burç Yorumunuz! KOÇ: Geçtiğimiz ayın gecikme ve aksiliklerinden sonra enerjisi güçlü ve ay boyunca etkili günler karşılıyor sizleri. Özellikle 7 Haziranda Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni Ay enerjisi ile yarım kalmış her şey keyifli bir şekilde tamamlanmaya başlıyor. Finansal konularda şans sizden yana. Gelirinizde hatırı sayılır bir artış yaşayabilirsiniz… Özel hayatınızda ise aşk huzur ve coşku sizinle… Evliliğiniz her zamankinden çok daha keyifli bir hal alabilir eşinizle iletişiminiz mükemmeldir bir elmanın iki yarısı gibi tamamlarsınız birbirinizi. 15 20 Haziran tarihlerinde arkadaşlık ilişkilerinize dikkat etmelisiniz. Özellikle iş arkadaşlarınızla çok fazla yakınlaşmamalı ve sizi ilgilendirmeyen konularda fikir beyan etmemelisiniz. Aksi halde başınızı ağrıyacak olayların başkahramanı olabilirsiniz suçsuz yere! 21 Haziran ta Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay enerjisi evli Koçlar için çocuklarla ilgili konuların önem taşıyacağına işaret etmekte. Hayatlarını yönlendirmeleri için size her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyabilirler. İletişim sağ duyu bu dönemin şifresidir sizler için…. Şanslı Günleriniz: 12 6 7 15 16 19 20 23 24 Dikkat etmeniz gereken günler: 11 12 17 18 31 BOĞA : Gökyüzü ayın ilk haftası beklediğiniz ve sizin için önem taşıyan güzel haberleri alabileceğinizi müjdeliyor sizlere. 7 Haziranda Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni Ay enerjisi geçen ayın ruh ve bedeniniz üzerinde yarattığı yorgunluğu söküp atacak üzerinizden… Sahip olduğunuz sevdiğiniz emek verdiğiniz her şeyin önemini biliyor olmanız geçmişte yapmış olduğunuz fedakarlıklar sizleri güçlendirecek ve beklemediğiniz güzel olumlu etkileri taşıyacak hayatınıza. Ayın 15i ve 19 arasında sürpriz tatil planları yapabilir sevdiklerinizle bir arada olmanın tadını çıkarabilirsiniz. Bu ay sizler için sürpriz enerjileri barındırmakta. Uğramış olduğunuz haksızlıklar kalp kırıklıkları ve bunlara sebep olan kişi ya da kişilerin yaşayacakları karşısında ilahi adaletin şaşmazlığına şahitlik edeceksiniz. Gücünüzün ve yapabileceklerinizin farkına varıp hayatın size sunduklarını sevgi ile kucaklayın. Sağlık problemleri yaşayan Boğa’lar kendinize değer verin ve sporla ilgilenmeye başlayın. Gökyüzü sizi yaşamınızın her alanında güçlendirip destekliyor. Yine bu tarihler arasında işinizle ilgili konularda gizliliğe önem verin ve her doğruyu her yerde söylemeyin. Gizlilik gerektiren konuların dışarı yansıması başınızı ağrıtabilir. 21 Haziranda Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay enerjisi ile kariyer hayatınızda popülarite ve şans sizinle birlikte. Emeklerinizin karşılığını maddi manevi alacaksınız. Hukuksal konularda da aleyhinize görünen her şey lehinize dönecek ve haklılığınız bu yönde ispatlanacaktır. Bu günlerde özellikle girişimci davranın yeni başlangıçlar yeni getiriler ve iş birlikleri sizleri kazançlı çıkaracaktır. Özel yaşamınızda ise, Evli Boğalar eşinizin kendi yakınları ile yaşayacağı ciddi yüzleşmeler sizin değerinizi çok daha iyi kavramasını sağlayacaktır. Siz sessizliğinizi koruyun ve olayları sadece izleyin. Eş yada sevgiliniz için önemli bir hayat dersi sınavıdır ve herkes sınavını kendisi verir! Yine bu dönemde; Kendinizi geliştirebileceğiniz alanlara yönelebilir farkında olmadığınız yeteneklerinizi keşfedebilirsiniz. Ayrıca eşinizle iletişiminiz oldukça kuvvetli olacağı için beraber ikinizin de keyif alacağı ortamlar ilişkinize heyecan katacaktır. Bekâr Boğalar sizlerde Dolunay enerjisi ile eski sevgilinizle karşılaşabilir ve onunla yeni bir başlangıç yapmaya karar verebilirsiniz… Şanslı Günleriniz: 3 4 8 917 18 21 22 26 27 31 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 6 7 13 14 19 İKİZLER: Gökyüzü bu ay kendinizi geliştirmeniz yenilenmeniz ve önümüzde ki ay yapacaklarınızı planlamanız imkanlarınızı genişletmeniz için destekliyor sizleri. Maddi manevi güçleneceğiz bir dönem için alt yapınızı güçlendirebileceğiniz imkanlarla karşılaşacaksınız. Dostluklarınız pekişecek sizi tamamlayacaklar adeta ve daha da güçlenmeniz için seferber olacaklar. 7 Haziranda Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni Ay enerjisi ile inancınız güçlenecek ve haklı olduğunuz konularda hakkınızı alacak maddi manevi kazançlı çıkarak. Sizi yoran olay ve kişilere karşı iyi bir ders vereceksiniz. Arkadaş ve dostlarınız ile ilişkileriniz çok daha iyi bir hal alacak ve sizler özel yaşamınızda da onların aracılığı ile keyifli gelişmeler yaşayacaksınız. Ayın 2nci yarısında ise; Finansal konularda şans sizden yana. Gizli meselelerin iç yüzünü öğrenecek ve bunun getirdiği maddi manevi şanlarla karşılaşacaksınız. 21 Haziranda Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay enerjisi ile sorumluluklarınız artacak size inanan güvenen insanların yüzünü güldüreceğiniz kalıcı işlerin altına başarı ile imza atacak tüm yeteneklerinizi
43
Haziran Ayı ortaya koyarak hareket etme imkanını bulabileceksiniz. Şanslı Günleriniz: 1 2 6 7 11 12 19 20 28 29 Dikkat edilmesi gereken günleriniz: 8 9 15 16 21 22 YENGEÇ: Ay’ın ilk 10 günü işinizle ilgili önemli gelişmeler söz konusu. Gelişmelerin gidişatı tamamen sizin tutumunuza göre gerçekleşecek. Diplomatik davranırsanız kazanırsınız. Düşüncelerinizi ulu orta paylaşmadan hareket etmeli ve herkesin eteğinde ki taşları dökmesine izin verdikten sonra yapmanız gerekenleri hızlı bir şekilde uygulamaya geçmelisiniz. 07 Haziranda Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni Ay enerjisi tüm duygu ve düşüncelerinizi netleştirecek. İş ve eğitim hayatınızda ertelediğiniz her şeyi gündeminize alacak çevrenizdeki insanların da desteğini alarak gerçekleştirebileceksiniz. Özel yaşamınızda da karışık etkiler olabilir eş ya da sevgilinizin iş hayatında yaşanacak finansal aksiliklerin özel yaşamınızı etkilemesine izin vermeyin el birliği ile. 21 Haziranda Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay etkisi ile ailenizle ilişkileriniz önem kazanacak. İlişkilerinizi yeniden yapılandıracağınız keyifli bir dönem. İlişkisi devam eden Yengeç’ler birbirinizi olduğunuz gibi kabullenmenin getireceği huzuru ve mutluluğu yakalayacaksınız. Haziran şanslı günleriniz: 5 9 12 14 16 22 27 30 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 4 11 17 18 23 25 31 ASLAN: Ay’ın ilk 10 günü iş ve aşk hayatınızda gözler sizin üzerinizde olacak. İnsanların üzerinde çok olumlu etkiler bırakacak ve hayranlıklarını kazanacaksınız. Bu dönemde gerek iş gerek özel yaşamınızda pek çok teklif alabilirsiniz. Bu olumlu etkinin büyüsüne kapılmadan gerçekçi hareket eder gelen teklifleri akıllıca değerlendirirseniz kalıcı fırsatlar yakalamış olursunuz. 07 Haziranda gerçekleşecek burcunuzda ki Yeni Ay enerjisi iç huzurunuzu yakalamanızı sağlayacak. 13 18 Haziran tarihlerinde kişisel konularda problemler yaşanabilir. Eş ve yakınlarınızla iletişim kurmakta zorlanabilir. İlişkilerinizi çıkmaza sokabilirsiniz. 21 Haziranda karşıt burcunuz Kovada gerçekleşecek Dolunay ile kendinizi baskı altında ve huzursuz hissetseniz de ilerleyen günlerle birlikte rahatlayacak ve güçlü etkiler almaya başlayacaksınız. Arzu ve isteklerinizi gerçekleştirmek için harekete geçin mücadele edin ve kazanın. Bekar Aslan’lar sizler için bu süreç çok güzel etkileri beraberinde getirmekte korkularınızı dünde bırakın ve aşka doğru cesaretle yürüyün.. Haziran şanslı günleriniz: 2 7 10 12 15 16 24 29 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 3 4 11 17 18 23 25 31 BAŞAK: Gökyüzü Haziran ayının ilk haftasından itibaren yaşama karşı arzu ve isteklerinizin bir hayli yükseleceğine dünya görüşünüzün önemli yönde gelişerek sizi daha kararlı daha güçlü bir hale getireceğine işaret etmekte. Bu dönem sizlere yaşamınızın birçok noktasında önemli değişimler yaşatabilir. 7 Haziranda Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni Ay ruhsal olarak kendinizi yenilemenizi adeta geçmişten bugüne uzanan yüklerinizden kurtulmanızı sağlayacak. Yeniden doğmuşçasına hür ve rahatlamış hissedeceksiniz. Bu ay boyunca iş ve özel hayatınızla ilgili önemli gelişmeler ve fırsatlarla karşılaşabilirsiniz. Bu dönemde başkalarının etkisi altında kalmadan sezgilerinize güvenerek kararlar vermelisiniz. 21 Haziranda Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay enerjisi aşk hayatınızda problemler yaşanmasına sebep olabilir. İlişkinizde ki sorunları kaldıracak gücü bulamayabilir; Aşırı duygusal davranarak sağlıklı kararlar alamayabilirsiniz. Bu süreçte beklemede kalmak ve keskin kararlar almamak yapacağınız en doğru davranış olacaktır. Ailevi olaylar sizi bir hayli yorabilir maddi manevi fedakârlık ettiğiniz insanlardan hiç hak etmediğiniz davranışlar görerek üzülebilirsiniz. Bu dönemde kendinize zaman ayırın meditasyon ibadet gibi konulara yönelerek ruhsal enerjinizi yükseltin ve dışarıdan gelecek etkilere karşı kendinizi güçlendirin. Haziran şanslı günleriniz: 7 8 9 10 12 14 22 26 30 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 1 3 4 11 13 17 23 25 31
Astronomi TERAZİ :Ay’ın ilk haftası duygusal konularda önemli kararlar almamaya özen göstermelisiniz. Kendinizi ifade ederken sözcükleri seçerek kullanmalısınız. 07 Haziranda Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni Ay enerjisi özel hayatınızı bir hayli fazla etkileyebilir ve ilişkinizi içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. Bu dönemde sakinliğinizi korumaya çalışmalı sessiz kalmanın haklılığını yaşayacağınızın bilinci ile hareket etmelisiniz. Ortaklıkları olan Terazi’ler karşı tarafın hatalarından kaynaklanan zararlar la karşılaşabilirler. Son derece dikkatli ve kontrollü olunması gereken bir zaman dilimi. Geçmişten kaynaklanan vergi s.s.k gibi ödemeler gün yüzüne çıkabilir ve ortağınız sorumluluktan kaçarak her şeyi sizin üzerinize yüklemeye kalkabilir. Kesinlikle başınıza geleni kabullenir tarzda hareket etmemeli ve haklarınızı korumalı sorumluluğu tek başınıza yüklenmeden hareket etmelisiniz. 19 Hazirana kadar iş ve özel yaşamınız sizleri bir hayli yorabilir dengeli ve sakin tavrınızı korumaya başarırsanız bugünleri en az zararla a atlatacak 21 Haziranda Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay enerjisi ile tam anlamı ile rahata kavuşarak isteklerinizi kolaylıkla gerçekleştirebileceksiniz. Maddi konularda ve kariyerinizde önemli insanlardan gelecek destekle var olan şartlarınızı hızlı iyileştirerek enerjisi yüksek bir döneme gireceksiniz… Haziran şanslı günleriniz: 2 7 9 10 12 15 16 29 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 3 4 11 17 18 23 25 31 Akrep :Ayın ilk 10 günü iş ve özel yaşamınızla ilgili önemli kararlar vermeden önce gerçekten ne istediğinizi nerede olmak istediğinizi iyi belirlemeli ve kararlarınızı bu doğrultuda vermelisiniz. Geçmişte yaşadığınız ilişkiler arkadaşlıklar borç ve alacaklar bu dönemde yeniden karşınıza çıkabilir ve kendinizi tam anlamı ile baskı altında hissederek yanlış kararlar alabilirsiniz. 7 Haziranda Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni Ay enerjisi içinizde biriken enerjiyi agresif bir şekilde dışarıya yansıtmanıza sebep olabilir. Öfke kontrolünüzü dengelemekte zorlanabilir sudan sebeplerle hemen herkesle tartışma içine girebilirsiniz. Dikkatli olun bu dönemde kendinizi duygularınızı net bir şekilde ifade edemeyebilir sizi gerçekten seven ve değer veren insanları incitebilirsiniz. İş hayatınızda beklentileriniz istediğiniz hız ve doğrultuda ilerlemeyebilir ve ödemelerinizle ilgili gecikmeler yaşayabilirsiniz. Sabırlı olun ve fevri davranışlarla hakkınızı almaya çalışmayın. Bu dönemde yeni bir iş girişim için beklemede kalmalı var olan şartlarınızı korumaya çalışarak hareket etmelisiniz. Özel yaşamınızda ise evli Akrep’ler eşinizle iletişime önem verin karşılıklı olarak sakinliği koruyarak birbirinizi anlamaya çalışın. Mantığınızla değil sezgi ve duygularınızla hareket edin âşıksanız seviyor ve birlikte olduğunuz insana saygı duyuyorsanız ilişkinizi sürdürmek için mücadele edin. Eğer bu duyguları taşımıyorsanız karar sizin seçiminizi yapın ve ilerleyin. 21 Haziranda Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay enerjisi ile yaşamınızın her alanında sizin dışınızda yaşanan gelişmelerle karşılaşabilir ve müdahale edemeden bitiş ve başlangıçlar yaşayabilirsiniz… Haziran şanslı günleriniz: 8 9 12 13 14 22 26 30 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 4 5 11 17 18 19 23 31 YAY: Bu ayın sizler için şifresi olabildiğince planlı hareket etmek olmalı. İş hayatınızda açık ara ön plana çıkacağınız bir dönemdesiniz. Şansınızı akıllıca değerlendirmeli ve 1nci önceliğinizi işinize vermelisiniz. 07 Haziranda Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni ay enerjisi ile kendinizi çok daha huzurlu ve güvende hissedeceksiniz. Bu sayede daha sağlıklı ve keskin kararlar alacak uygulayacaksınız. Maddi anlamda kazançlı çıkacağınız bu süreçte harcamalarınızı kontrol altında tutun ve paranızı biriktirmeye bakın. 15 18 Haziran haftası bünyenizin zayıf olduğu günler gribal ve mikrobik enfeksiyonlara karşı tedbirinizi alarak hareket edin. 21 Haziranda Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay enerjisi kıskanç insanların saldırılarına maruz kalmanıza sebep olabilir. Kimseyle ikili tartışma içine girmeyin bırakın saldırsınlar kim dost kim düşman ayırt edeceğiniz zamanlardasınız. Eş ya da sevgilinizle romantizmin yoğun yaşanacağı paylaşımlarınızın çok daha sıcak ve samimi olacağı zamanlardasınız keyfini çıkarın ve gereksiz kıskançlıklarla ilişkinizi hırpalayacak davranışlar içinde bulunmamaya özen gösterin. Bekar Yay’lar sizlerde özel ve keyifli gelişmelerle kendinizi aşkın içinde bulabilirsiniz…
OĞLAK: Gökyüzü ayın ilk 10 günü öfkenizi kontrol altına almanız için uyarıyor sizleri. Herşeyi ben bilirim tavrı ile hareket eder yakın çevrenizi çalışma arkadaşlarını eşinizi haksız eleştirilerinizle kırarsanız; Kırdığınız kadar kırılabilir derin pişmanlıklar yaşayabilirsiniz. Dünyanın merkezi siz değilsiniz! Dünyanın en mükemmel insanı siz olamayacağınız gibi! En iyisi duygularınızı ego ve öfkenizi kontrol altına alın. Kendinize tarafsız bir öz eleştiride bulunun. İnanın gördüğünüz tabloyu sizde onaylamayacaksınız. 07 Haziranda gerçekleşecek Aslan burcunda ki Yeni Ay enerjisi ile kendinizi daha rahat hissedecek işinize gereken önemi vererek hareket edeceksiniz. Hukuksal problemleri olan Oğlaklar davalarınız istediğiniz şekilde sonuçlanabilir madden manen kazançlı çıkabilirsiniz. 21 Haziranda Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay enerjisi ile, Trafikte dikkatli olun bir anlık dalgınlık kazalara sebep olabilir. Özel yaşamınızda eş ya da sevgilinizle keyifli paylaşımlarda bulunacak ve ilişkinizi güçlendireceksiniz. Bekar Oğlaklar sizlerde yeni insanlarla tanışabilir ruhunuzu okşayacak keyifli bir beraberliğe adım atabilirsiniz. Haziran şanslı günleriniz: 8 9 12 14 21 22 26 30 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 4 11 17 18 23 25 31 KOVA: Gökyüzü ayın ilk 7 günü işinizle ilgili konularda oldukça temkinli davranmanız için uyarıyor sizleri. Finansal konularda risk almamalı kendinize aşırı güvenerek yatırımlarda yeni girişim ve planlamalarda bulunmamalısınız. Ağzınızdan çıkan sözlere dikkat edin sözlerinizin ağırlığının altından kalkamayabilirsiniz. Hukuksal konularda söylediklerinizden dolayı başınız ağrıyabilir ve buna bağlı sorunlar yaşayarak haksızlığınızı yenilgiyle çevirebilirsiniz dikkatli olun. 07 Haziranda karşıt burcunuz Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni Ay enerjisi ile kendinizi haklı görme dürtünüz daha da artabilir yakın çevrenizde ki insanların uyarılarını dikkate alın. 21 Temmuzda burcunuzda gerçekleşecek Dolunay enerjisi ile olumsuz enerjiler çıkıp gidiyor yaşamınızdan özellikle aşk hayatınızda önemli gelişmeler yaşayabilir yeni bir ilişkiye adım atarak hayatınızın rotasını farklı bir yöne çevirebilir sizi anlayan tamamlayan özel bir insanla yeni başlangıçlara doğru yol alabilirsiniz. Haziran şanslı günleriniz: 10 12 15 16 24 29 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 3 4 11 17 23 25 28 31 BALIK:Gezegensel enerjiler etkilerini ayın ilk haftası yoğun olarak hissettirmeye başlıyor. Aile ilişkileriniz de 3ncü şahıslardan kaynaklanabilecek problemlere karşı sakinliğinizi koruyarak her duyduğunuza inanmadan hareket etmelisiniz. Kimsenin sizi değerlerinizden uzaklaştırmasına fırsat vermemelisiniz. Özel yaşamınızda gerçeklerden kaçan bir tutum içinde olursanız ilişkiniz işin içinden çıkılmaz bir hal alabilir. 07 Haziranda Aslan burcunda gerçekleşecek Yeni ay enerjisi rahatlamaları beraberinde getirecek sizlere. Bu dönemde sosyal hayatınızda renklenecek. Pozitif düşünün geçmişte kalması gereken düşüncelerinizden arının. Yeni başlangıçlar için içinizde ki enerjiyi doğru yönlendirin. İşinizle ilgili konularda önemli fırsatlarla karşılaşabilir büyük bir çıkış gerçekleştirebilirsiniz. İlişkisi olmayan Balık’lar ise arkadaşları aracılığı ile romantik bir birlikteliğe adım atabilirler. 21 Haziranda Kova burcunda gerçekleşecek Dolunay enerjisi ile yaptığınız işte hedeflerinizi yüksek tutmalı ve cesur adımlarla ilerlemelisiniz popülaritenizin oldukça yükseleceği bu şanslı süreci iyi değerlendirin. Haziran şanslı günleriniz: 3 8 9 12 14 21 22 26 30 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 4 5 11 15 17 23 25 28 31
Haziran şanslı günleriniz: 2 5 6 7 10 15 16 24 29 Dikkat etmeniz gereken günleriniz: 3 4 8 11 17 18 23 25 31
44
Haziran 2015 SAYI : 8 kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr kulaklikdergisi
Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız.... Konfüçyüs