Kulaklik dergisi ocak 2015

Page 1

kulaklikdergisi@netcc.com.tr

Ocak - Şubat 2015 SAYI : 6

Kariyer Planlama - Röportaj H. Meltem FERENDECİ ÖZGÖDEK

Taçsız Kral Kulaklık Ajanda

Metin Oktay

u Mutl

lmak

Yumurtadan Diyeti

ılı O aşar

ve B all

Net C

014

er 2 Cent

ojik knol

e rip T

a

10 G

ya Dün

leri sane

Ef

oji

ol Tekn

2015 Burçlar

Terim

Geyik Muhabbeti Bizden Gelenler

liyor

Bek Seni

Sokak Sanatı Yeni Yıl ve Noel


Online Alışverişin Yeni Adresi Sizler İçin Hazırlanıyor

beemarka

beemarka.com /beemarka


Netcc.com.tr netcallcenter net_callcenter


İçindekiler Anlamlı Yazılar

Ajanda

• Mutlu ve Başarılı Olmak İsteyenler İçin “10M” Kuralı

Sayfa 1

Sağlık •

Dondurucu Soğuklara Dikkat Sayfa 3

Sayfa 43

Sergiler: Ankara

Sayfa 45

2014 Yılının En İyi 5 Tiyatro Sayfa 47 Oyunu Müzik

Sayfa 7

2014 Yılında En Çok Onlar Sayfa 41 Dinlendi Turizm

Röportaj • Kariyer - H. Meltem FERENDECİ ÖZGÖDEK

Sayfa 9

Sayfa 11

Sayfa 39

Kış Turizmi Geyik

Net Call Center 2014

*

Vizyondakiler Filmler

Spor

• Metin Oktay

Bunları Biliyor musunuz?

Sayfa 49

Minimal Posterler ve Caps

Sayfa 51

10 Garip Teknolojik Terim

Sayfa 53

Özel Dosya

Astronomi Sayfa 13

Yeni Yıl ve Noel

Sayfa 55

2015 Burçlar Açık Büfe

Bizden Gelenler •

Ö. Buğra Demir’in Kitabından Sayfa 17 Kültür/Sanat

Dünya Efsaneleri

Sayfa 19

Street Art - Sokak Sanatı

Sayfa 21

Bilim ve Teknoloji • Bilgisayarınızın İçinde Ne Var?

Sayfa 25

İnsan Gözü Kaç Mega Pikseldir?

Sayfa 29

Beyazperde İçin Sıraya Giren Oyunlar Hangileri?

Sayfa 33

Sayfa 37

Ahududulu Krema Tatlısı

Yumurta Diyeti ile 2 Haftada Sayfa 38 9 Kilo Ekstra

Android Aplikasyonları

Sayfa 24


B

ir yılı daha büyük zorluklarla da olsa bitirdik. Günler boyuncada bitirdiğimiz yılın değerlendirmesini yaptık uzun uzun. Neler yaptık, neler doğru, neler yanlış kontrol ettik. Ders çıkarabildiysek ne mutlu. Asıl unutmamız gereken varsa eğer aynı hataları tekrarlamamaktır. İnsanoğlunun çabuk unutan bir varlık olduğunu göz önünde bulundurursak bu konuya özen ile yaklaşmakta fayda var. Ancak şimdi yeni planların zamanı. Önümüzde kendisini şekillendirmemizi bekleyen bir yıl var. Başarının anahtarı, mutluluğun sırrı, kariyerin, ailen, sosyal çevren ve aklımıza gelebilecek her madde ile ilgili yeni bir başlangıç yapabiliriz. 2015 yılı umuyorum hepimize iyilik getirir. Yeni yılda eskiyi aramayalım diliyorum. Bu ay dergimize yeni katilan arkadaşlarimızın yazılarını yayınlayarak, dergimiz içinde bir nevi yeni bir başlangıç yapıyoruz. Kendilerine yazma konusunda başarılar diliyor ve bizimle beraber oldukları için teşekkür ediyoruz. Herkese iyi yıllar.

kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

Editör: İlhan Polat Yazarlar: Mustafa Çakmak, Toprak Erdi Can, Mehtap Güner, Meriç Köyük, Nazlı Karaman Dergi Tasarım: Osman Altın Katkıda Bulunanlar: Ömer Buğra Demir


Anlamlı Yazılar Mustafa Çakmak kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

MUTLU VE BAŞARILI OLMAK İSTEYENLER İÇİN “10 M” KURALI Yaz ayları içimizin kıpır kıpır olduğu, kanımızın kaynadığı ve pozitif duyguların çoğaldığı günlerdir. Ama son dönemlerde görüyorum ki zamanımız çok değişiyor. En mutlu olmamız gereken zamanlarda herkes mutsuz ve umutsuz. Daima her olaya pozitif bir şekilde bakan ben bile bazen çevremdeki mutsuz insanları görünce üzülmeye başlıyorum. Ama ben çok şanslıyım ki mutluluğumu daim kılacak “10 M” kuralım var. Bunları hayatıma uygularım ve en zor zamanlarımda bile imdadıma yetişir. Bu güzel ve hassas düşüncelerimi siz sevgili Klâs severler ile de paylaşmak istiyorum. Umarım benim de, çevremdeki mutlu insanların artmasına bir katkım olur… İşte mutluluğun sırları: 1-Kendisini tanımayan bir insan başkasını tanıyamaz. İşe öncelikle kendimizi tanıyarak başlayalım. Adınızı, unvanınızı, kariyerinizi bir kenarsa bırakın ve gücün kaynağı olan öz benliğinizi tanıyın. 2-Kullanmakta olduğunuz maskelerin sayısını azaltmaya karar verin. Rol yapmayın. Bilin ki; “Çevreye karşı rol yapanlar oyun oynayanlar, sahte gülücük dağıtanlar” aslında kendilerini kandırmaktadır. Zaten etrafınızda olduğu gibi görünmeyin bir sürü kişi var. 3-Güzel görünün, güzel duyun, kendinize güzel bakın! Güzel bir hayat dolu dolu yaşanır. Mutluluk paylaşılır. Hayatı sevme hissi coşkuyla beraber gelir. Kişilerin yaşama sevinci ve coşkusu gözlerinde kendini gösterir. “Gözlerinizde ışıltı, Saçlarınızda parlaklık, Hareketlerinizde enerji ve güven, yüzünüzde gülümseme olsun.”

4-Yaşamınızdan “iyi”leri çıkarın ve kendinizi mükemmel olmaya adayın. Yaşama odaklanın. Hedefleriniz doğrultusunda çalışın. Hayatı yakalamak istiyorsanız odaklanın, odaklanın, odaklanın…

5-Yaşam kararlar bütünüdür. Zaman hiç kimsenin mevcut durumuna bakmadan akıp gitmeye devam eder. Yaşamda isteklerinizi almanın yolu “Karar ve kararlılıktan” geçer. Tereddüt eden kaybeder. Yaşam sizden korkmuyor, siz neden yaşamdan korkuyorsunuz? 6-Yaşamda en tepede “Aşk” vardır. Sesi müziğe dönüştüren, notaya döken aşkın gücüdür. Aşk olmazsa, sevgi ilişkileri yoksa ihtiras eksikse, hayatın kuru bir daldan farkı kalmaz. Her ne kadar aşk çeşitlere ayrılsa da temelinde “Sevgi” yatar. İster Allah aşkı olsun, ister iki sevgi arasındaki aşk olsun, ister çocuklara duyulan aşk olsun. Temeli sevgiye dayanır. Sevginin olmadığı yerde Mutluluk da olmaz. 7-Evrende gördüğünüz her şey iki kere yaratılmıştır. Önce kişilerin beyninde “hayal” olarak, sonra gerçekleştirilerek. Yaptığımız her şey hayal kurarak başlar. Hayat herkes için hayallerini gerçekleştirmek ve yapabileceğinin en iyisini, olabileceğinin en güzelinin peşinden gitmektir. Sadece güzel şeyleri hayal etmek bile insanı bambaşka bir dünyaya götürüyor. 8-İlişkilerde başarı cesaret ister, başlangıçtaki cesaretiniz eyleme, eylemleriniz ise “inanca” dönüşür. İnanç, insanlığa daha iyi hizmet arzusuna dönüştüğünde fırsatlar yelpazesi yukarı bir seviyede açılır. İsteyin, İnanın, Karar Verin.


9-Hayatta her zaman iki seçeneğiniz vardır. Ya tozu dumana katacaksınız, Ya da tozu dumanı yutacaksınız. Hangisini istersiniz? 10-Akıllı, bilinçli ve farkındalık seviyesi yüksek olarak yeteneklerinizi geliştirmek ve kullanmak size istediğiniz çıktıları verir. Yeteneğinizin olması tek başına bir şey ifade etmez. Eyleme geçmelisiniz… Bu konuda çok sevdiğim Emile Zola’nın bir sözünü paylaşmak istiyorum.“Kabiliyet yoksa sanatçı olmaz, ama çalışılmadıkça kabiliyet hiçbir işe yaramaz.”

Günümüzde bir yaşam biçimi haline gelen rahatlık hastalığı, insanı ve toplumu zamanından önce yıpratır. Söylendiğinin aksine çalışan değil çalışmayan, aktif olan değil pasif olan paslanır. Bu gerçeği bilenler, rahatına kıyarak yerinde de dursalar kıpırdanırlar. Zaman hızla akıp geçerken hep bir üst basamağa geçmeye gayret ederler. Çünkü bu hayat tırmanılması gereken bir merdiven olarak verilmiştir. Thomas Huxley bunu ne güzel ifade eder; “Bu hayat bir merdivendir. Merdivenin basamağı üzerinde istirahat edilmez. Sürekli, insanın bir ayağını daha yükseğe koyup yukarılara tırmanması gerekir.” Edison, çok önemli icatlara imza atmış bir insandı. Bu hızlı temposuna ayak uydurabilen asistan bulamıyordu. Bir gün, çalıştığı katın eski sedirine uzandı ve asistanına dedi ki : “Artık gözlerimi açamıyorum, uyku beni müthiş bir biçimde kuşattı. Beni yarım saat sonra uyandır.” Yarım saat sonra, Edison’un derin uykusuna dikkat çeken asistanı, onu uyandırmaya kıyamadı; bir saat sonra uyandırdığında ise işinden kovulmuştu. Edison, çok kızmıştı: “Ne hakla benim yarım saatimi çaldın?”

Mutlu olan insanlar bazen bir süre mutlu olduklarını fark etmeyebilir ve kaosa sürüklenirler. Bu nedenle mutluluğun uzakta olmadığını her şeyde olabileceğini ara sıra hatırlamak gerekir. Mutluluk hem araçtır, hem de amaç. Çünkü sağladığı olumlu bakış tüm duygu, düşünce ve davranışlarımıza yansır. Coşku verir, enerjimizi, motivasyonumuzu artırır, özde başlar, paylaşıldıkça çoğalır. Mutluluk bir araçtır; çünkü yaşama sıkı sıkı tutunmak için yaşamla iletişimimizi sağlar. Ne istediğimizi, nereye doğru gitmek istediğimizi biliyorsak, sorunların çözümü için verdiğimiz mücadele de mutluluktur Neden kaybettiğimizi biliyor muyuz? Rahatlık insanoğlunun hedefine varmasına engel olan zaaflarından birisidir. Hayatta vazgeçilmesi zor olanlar listesinde birinci sıradadır. Tembelliğin yüz bulmuş halidir. Şükür bilmez insanları bataklığa sürükleyen ve sonu hüzün olan bir aşktır rahatlık. Bu yasak aşk, insanı erdemli kılan diğer duygularla kan davası içindedir. Öyle ki ferdi hayatla beraber toplumsal hayatı da baltalar. Rahatını düşünenler yüzünden rahatsız olur dünya!

Rahatlığın ulaşılacak hedef olarak sunulduğu bir dünyada yaşıyoruz. Rahatlık hastalığı o kadar yayılıyor ki, her normal insan doğduğu anda beyninde nöronları hazır olarak buluyor. Kapitalist kurumların “Siz oturun biz sizin yerinize hallederiz” tuzakları ile hastalık daha da artıyor. Birçok şey akıl etmeden atalardan öğreniliyor. Bu durum yeni alınan bilgisayarda yazılımın yüklü halde gelmesine benziyor. “Ağzım balık yesin ama ayağım suya değmesin” düşüncesi hayatın özüne üflendikçe rahatlık hastalığı daha da artıyor. Rahatlık değerlerin erozyonuna da sebep oluyor. Rahatlığın ön planda olduğu büyük evler yapılırken aileler küçülüyor. Son sistem cihazlarla donatılmış hastaneler yapılırken sağlıklı insan sayısı daha azalıyor. Aya gidebilecek kadar hızlı ve konforlu araçlar üretilirken yan komşuya ulaşılamıyor. Her an elinizin altındaki becerikli telefonlar ile konuşmalar durmadan artarken iletişim de azalıyor. Rahatlık için rahatsız uşaklar tutuluyor. Hazır yemekler yüzünden yemek yapmanın zevki unutuluyor. Güzel evler yapılıyor ama yuva olamıyor. Yerden çok yüksek bu rahat evlerde oturarak toprağın kokusu unutuluyor. Ve insanoğlu rahatlık uğruna varlıklarını arttırırken, değerlerini azalttığı bir zamana doğru yol alıyor.


Rahatlık hastalığına tutulan insan tembelleşip miskinleşiyor ve işe yaramaz bir varlık haline dönüşüyor. Rahatlık uğruna hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan rahatizma hastaları, ona ulaşmak için nefes nefese koşarlar. Rahatlığın birine ulaştıktan sonra bir diğeri için yeniden koşu başlar. Rahatlık uğruna rahatlarından olup, bu uğurda kısacık yaşamlarını bitirirler. Rahatlığa yenilmeyenler işte böyle başarıyı yakalayıp zamana adını kazıyanlardır. Çünkü onlar dünyanın rahatlık değil, çalışma ve mücadele diyarı olduğunu bilmişlerdir. “Dünyanın gördüğü en büyük başarı önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumda, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi.” Hep bunları düşündüm yıllarca ve hayallerin sonu olmayacağını gördüm. Farkında mısınız hayatın en güzel anları bir şeyleri ertelemekle geçiyor. Mutluluğu, huzuru ve sevmeyi hep erteliyoruz. Aslında hayatta her şey bize o kadar yakın ki. Onu görmek ve avucumuzun içinde hissedebilmek sadece ve sadece bize kalıyor. O halde neden mutluluğu ve sevmeyi uzakta arıyoruz... Her şey yerinde ve zamanında güzeldir. Erteleyerek yerini ve zamanını kaybediyoruz. Mutluluk ve sevgi ertelenmek için değil yaşanmak içindir. Sevmek aslında o kadar kolay ki, sadece herkese göre göreceli olması biraz farklılaştırıyor. Bulunduğumuz ortamda, yaşadığımız hayatta, elimizdeki imkânlarla sevmeyi becerebiliyorsak o zaman hiç kimse bize zarar veremez, sırtımızı yere getiremez. Bulunduğun yer değil, bulduğun arkadaşların ve dostların önemlidir derim hep. Bir yemek yerken en lüks restoranda olabiliriz, yanımızda sevdiğimiz insanlar yoksa o zaman mutsuz oluruz, ama sevdiğimiz insanlarla berabersek hep güleriz. Siz hiç gördünüz mü, sevdiği insanla beraber olup da ağlayan birilerini… Rahmi Koç’u bir televizyon programında izlemiştim yıllar önce. Türkiye’nin ve dünyanın en zengin insanlarından biri olan ünlü işadamı şunları söylüyordu. “Ne kadar zengin olursanız olun, sorunlarınız mutlaka oluyor, elde edemediğiniz şeyler mutlaka oluyor. Ne kadar güçlü olursanız olun başaramadığınız, yapamadığınız şeyler oluyor. Sadece elinizdekinin değerini çok iyi bilin.” Bu konuşma beni çok etkiledi ve hayatımdaki en önemli düsturlardan biri oldu. Ben mutlu olmak ve sevmek için çalışmalıydım, başkalarını mutsuz etmek için

3

değil. Eğer ben mutlu olabilirsem çevremdekileri de mutlu edebilirim diye düşündüm hep. O zamandan sonra en sıkıntılı zamanlarımda bile hep güler yüzle etrafa baktım ve bakmaya devam ediyorum. Ve gerçekten çok mutluyum, seviyorum ve seviliyorum. Çünkü elimdekilerin değerini biliyorum… Bir insanı sevmek yürekli kahramanların işidir. Her seven bir kahramandır ve insan sevebildiği kadar insandır. Sevgi dağları deldirir, sevgi efsaneler yaratır, sevgi savaşlar başlatır. Ve biz herkesi öyle bir sevelim ki, öldüğümüzde düşmanlarımız dahi ağlasın. Dünyada her şeyi bilmek zorunda değiliz, her şeyi bilemeyiz ama tek bir şeyi iyi bilirsek en zengin ve en mutlu insan olarak hayatımızı sürdürürüz. İnsanı insan olduğu için sevmek ve sevebilmek… Bir insanın geriye bırakacağı en değerli şey kendini seven kalplerdir. Ve yaşarken kazanılacak en değerli şey bir insanın sevgisidir… Hayat o kadar güzel ki aslında… Ama öyle her zaman güzel olmuyor ya da güzel görünmüyor. Güzel olmasının da yolları var tabi ki. Sadece paylaştıkça güzel görünür hayat. Ben bunu yapıyorum ve çok mutlu oluyorum. Sevgimizi paylaşmanın, umutlarımızı, hayallerimizi paylaşmanın, hatta paramızı paylaşmanın ne kötülüğü olabilir. Hayatta ne kadar yaşadığımızdan çok kaliteli yaşayıp yaşamadığımız önemli değil midir zaten. Kaliteli yaşamak ise sadece güzel yerlere gitmek, sadece güzel mekânlarda olmak, sadece güzel giyinmek değildir ki… Kaliteli yaşamak, hayatı anlamlı ve mutlu yaşamaktır. Her zaman çevremdekilere şunu söylerim. Mutlu olmak varken, neden kavga ederek, negatif düşünerek hayatımızı kötü ve mutsuz yaşayalım… Hemen hemen tüm kişisel gelişim kitaplarında zenginliğe ulaşmanın yolları anlatılır ve zenginlik para ile eşdeğerdir. Hayatta birçok zenginlik olduğu söylenir ve para bunlardan biridir sadece, hepsi değildir. Zenginlik sıralaması yapmak istersek eğer, birinci sıraya pozitif düşünce içinde olabilmeyi, ikinci sıraya ise sağlıklı bir bedeni koymamız gerekir diye düşünüyorum. Eğer biz pozitif düşünceye sahipsek, zaten diğer isteklerimize bizi ulaştıracak anahtara sahibiz demektir. Sözü şuraya getirmek istiyorum. Pozitif düşünce içerisinde ve sağlıklı bir bedene sahip olabilirsek insanın önünde yapmak istediklerine engel olabilecek bir şeyin olmadığını biliyorum. Para zaten bu iki bileşkenin sonunda ortaya çıkan bir hazinedir sadece. Zihnimiz düşündüğü ve inandığı her şeyi başarabilme gücüne sahiptir.


HİÇBİR ŞEY İMKÂNSIZ DEĞİLDİR Başarıya ulaşmanın çok zor olduğunu, ama isteyince olmazların olduğunu görebiliyoruz hayatımızda. Avrupa Şampiyonası geçtiğimiz ay, Türkiye için en önemli gündem maddesiydi. Özellikle Milli takımımızın aldığı başarılı sonuçlar ve asla kaybetmeyi düşünmemesi zannediyorum herkesin hayata bakış açısını değiştirdi. Maçın 90 dakika olduğunun unutulmaması hatta 120 dakikanın sonunda bile kaybetmemenin mücadelesinin verilmesi, Türk halkının ufkunda yeni düşüncelerin doğmasına yol açacaktır. Ben Adidas’ın reklâmlarını çok severim ve her zaman sloganını hayatıma uyarlamaya çalışırım. “Imposible is Nothing” yani “Hiçbir Şey İmkânsız Değildir.” Bu slogan benim hayatımı değiştiren en önemli sözlerden biri olduğu gibi galiba Avrupa Futbol Şampiyonası sonrasında Milli takımımızın bu sözü adeta teyit ettirircesine mücadele edişi; hayata daha sağlam tutunmamızı ve kazanmamızı sağlayacaktır. Amerikan filmlerinin çok sıkı takipçisiyimdir. Özellikle tarihi ve mitolojik filmleri, efsanevi karakterlerin hayatlarını anlatan filmleri izlerken büyük bir keyif alırım. O filmlerdeki ana tema ve efsanevi insanlar ise aynen “Hiçbir şey imkânsız değildir” sloganındaki gibi karakterlere sahip. Hiçbir zaman mücadeleyi bırakmıyorlar ve bazen artık bitti, buradan da kurtuluşu yok derken bir anda yine savaşı kazanan taraf oluyorlar. Hayatımız için galiba en iyi örnek alınacak taraf bunlar. Ben bu filmleri izlerken olayın bu taraflarına bakıyorum ve başarının sırrını buradan yakalıyorum. Fatih Terim’in oyuncularına kabul ettirdiği karakter yapısının başarıdaki ana sebebin ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor. İşte bizler de Türk insanı olarak bu sloganı hayatımıza ne kadar enjekte edebilirsek o kadar ülkemizi barış ve huzur içinde yaşatabiliriz diye düşünüyorum..

Hayatta yüreklerle inanç bir olduktan sonra yapılamayacak ve gerçekleştirilemeyecek bir olay yoktur. Bir de kalbimize insan sevgisini de ekersek başarının hazzını daha iyi anlayabiliriz. Her zaman olduğu gibi yine kısa bir hikâye anlatmak istiyorum. Soğuk bir akşamda, gece yarısı bir çiftlikten göğe doğru alevler yükselir. Çiftlik sahibi, karısı ve çocukları yanan evden hayatlarını zor kurtarırlar. Çiftliğin sahibi kederli bakışlarla son alevleri seyrediyor, karısı ve çocukları ise titreyerek ağlıyorlardı. Komşular ise çok üzgündüler. Ellerinden geleni yapmışlar ama çiftlik evini kurtaramamışlardı. Birisi “Komşumuz mahvoldu, bu çok acı bir şey” derken, diğeri “buna bir çare bulmalıyız, yoksa sefalete düşmüş bir aileyi seyretmekten bizde azap duyacağız” dedi. Herkes üzgündü.Ertesi gün tüm komşular toplandı, yanan çiftliğe geldiler. Kazma ve küreklerle yangın yerini temizlediler. Hepsi elbirliği ile iki hafta içinde çiftliği yeniden inşa ettiler. Çiftlik sahibi ve karısı gözyaşları içinde komşularına teşekkürlerini ve minnetlerini bildiriyordu. Komşuların en yaşlısı: “Minnet duymanıza gerek yok” dedi. “Kalbimizde sizin düştüğünüz sefaletin acısını taşımakla, bir iyiliğin sevincini taşımak arasında bir seçim yapmak zorundaydık, o kadar”

Muammer Kapucuoğlu

4


Sağlık Erdi Toprak Can kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

DONDURUCU SOĞUKLARA DİKKAT Bugünlerde kara ve ayaza maruz kalıyoruz. Dondurucu soğuklara karşı İzmir Ekonomi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Nursun Üstünkarlı, alınabilecek önlemleri sıraladı. Türkiye kutup soğukları ile beyaza bürünürken, özellikle sokakta yaşayanlar, yaşlılar, dışarıda çalışanlar ve çocukların risk grubunda olduğu belirtildi. Bu dönemde dışarıda geçirilen zamanın azaltılması gerektiğini kaydeden uzmanlar, soğuktan saçlı deri, ağız, burun, kulak kepçeleri, el – ayak parmak uçlarının ilk etkilenen bölgeler olduğunu, bu alanların çok iyi korunması gerektiğini vurguladı. Uzmanlar, giysi seçiminde de kalın kıyafetler yerine ince ve kat kat giyinmenin tercih edilmesinin yararlı olacağına dikkat çekti. Üstünkarlı, soğuğun derecesi ve maruz kalınan sürenin soğuk yaraları oluşturabileceğini kaydederek, “Ülkemizde havaların soğuması ile birlikte soğuk acilleri artabilir. Gece ve çok soğuk günlerde mümkünse dışarı çıkılmamalıdır. Eğer mümkün değilse dışarıda geçirilen zaman azaltılmalıdır. Birkaç saat içinde soğuk yarası denilen yaralar oluşabilir” dedi. Soğukta ilk müdahale Soğuğa maruz kalındığında organda hareket azalması, uyuşukluk, şişme, ağrı gibi belirtilerin ortaya çıktığını aktaran Üstünkarlı, yapılması gerekenler hakkında şu bilgileri verdi: “Soğuğa maruz kalınan bölgelerde ılık uygulama yapılır. Bölge ılık -soğuk arası su olan kaba daldırılır ve alıştıkça biraz daha sıcak su ilave edilerek yavaş yavaş ısıtılır. Giysi ve örtülerle örtülerek kendiliğinden ısınması sağlanır. Donan bölge asla doğrudan sıcağa tutulmaz. Su toplanmaları varsa patlatılmaz, yaralar steril kuru pansumanla kapatılır. Bilinenin aksine donan bölge asla karla ovulmamalıdır, sıcak paketler direkt olarak soğukta kalmış bölgenin üstüne konulmamalıdır.”

5

Giysiler vücut ısısını korumalı İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Elvan Özkavruk Adanır da, soğuk havalarda kalın giysiler yerine ince ve kat kat giyinmenin tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Giysilerin altına sıcak tutacak içlik ve çorapların giyilmesinin yararlı olacağını ifade eden Prof. Dr. Adanır, “Özel olarak üretilmiş termal çamaşırlar olabileceği gibi yün çamaşırlar da tercih edilebilir. Ancak çalışılan ortam sıcak ise bu çamaşırlar gün içinde rahatsızlık verebilir. İç çamaşır üzerine giyilen bir gömlek veya bluz, onun üzerine giyilen bir hırka, süveter, kazak, ceket olabilir. Isındığınız zaman bu katlardan biri çıkarılabilir. Karlı ve yağmurlu havalarda dışarıda bulunulması durumunda kabanın, paltonun veya ceketin su geçirmez özellikte olmasına dikkat edilmelidir. Rüzgâr ve soğuğu içeri geçirmeyip vücut nemini dışarı atması önemlidir” dedi. Kot pantolonlar buz tutabilir. Yünün pahalı bir ürün olmasına karşın en iyi izolasyon görevini yaptığını ifade eden Prof. Dr. Adanır, soğuk havalarda vücudun açıkta kalan bölgelerini de korumanın önemine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Bere, eldiven, atkı soğuk havalarda olmazsa olmaz ürünlerdir. Bunlar, yün, kaşmir, angora gibi doğal liflerden olabileceği gibi akrilikten de üretilmiş olabilir. Gençler denim (jean) pantolonları tercih etmektedirler. Burada dikkat etmeleri gereken konu pantolonlarının ıslanmasını önlemektir. Pamuk lifinin nem tutma özelliği yüksek olduğundan karda veya yağmurda ıslanan denim pantolonun kuruması oldukça zaman alır. Kişiye bu süre zarfında rahatsızlık verir. Çok soğuk havalarda ıslanan denim pantolon buz bile tutabilir. Bu nedenle paçalar botların veya çizmelerin içine sokulmalıdır.” Son olarak şu bilgileri de ekleyelim.


Diyetin Önemi Fazla kilolarla insanların başlarının belada olması herkesin malumudur. Bu konu yeni ortaya çıkmış bir konu değildir ve ilerleyen zamanlarda da hep gündemde olmaya devam edecektir. İnsanların fazla kilolarıyla sorunları geçmişten günümüze kadar hep var olmuştur. Bu konu hakkında birçok tedavi yöntemleri bulunsa da, piyasada sayısız ürünler olsa da, birçok seminer verilmiş, haberler yapılmış, kitaplar yazılmış olsa da, bu sorun halen azımsanamayacak bir kitlenin en büyük problemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlıklı bir şekilde kilo alınmasını sağlamak, kilo alınımını kontrol edip bunu normal seviyede tutmak; bazen de alınan fazla kiloları sistematik bir şekilde verebilmek için yapılan eylemlerden birisi de herkesin bildiği diyettir. Diyetin önemi, yapılmaya başlandığı zamanla birebir ilişkilidir. Bu cümleyi açacak olursak, diyet yapmaya başlamak için kiloların alıp başını gitmesini beklemenin son derece yanlış olduğun söyleyebiliriz. Diyetin önemi, doğru zamanda yapıldığında karşılığını vermektedir. Yani beslenmemize her zaman dikkat etmemiz gerekir; elbette bu her zaman diyet yapmak anlamına gelmemelidir. Yediklerimize dikkat ederek, ileride katlanılması zor diyetlere maruz kalmayı engelleyecektir. Diyet konusunda karşımıza çıkan en önemli konulardan biri olarak da bu konunun bilgi sahibi olmadan, bilinçsiz olarak yaygınlaşması ve insanlar tarafından kullanılmasıdır. Her ne kadar herkesin ağzında dolaşan bir eylem gibi görünse de, ciddi sağlık problemlerine yol açacağından; diyet yapmak sanıldığı kadar basit bir konu değildir. Diyetin Yararları İlk olarak cevap verilmesi gereken konu diyetin ne olduğu, ne zaman ve ne şekilde yapılması gerektiğidir. Ancak bu önemli sorulara cevap verebildiğimiz taktirde diyetin yararlarından bahsedebiliriz. Öncelikle şu soruya cevap verelim; diyetin yararı var mıdır? Bu soruya hiç düşünmeden olumlu bir cevap vermemiz mümkündür. Ama hemen koşulları eklememiz gerekir! Eğer yapılan diyet bilinçsizse, hiçbir kimsenin yardımı olmaksınız televizyon ya da çeşitli iletişim kanallarından öğrenilip yapılıyorsa, o diyet için yararlı olduğunu söylemek genel olarak çok güçtür. Çünkü her şeyde olduğu gibi, diyet konusunda da belirli başlı konular bulunmaktadır. Yapılan işin yararlı olarak adlandırılabilmesi için gerekli olan çok önemli noktalar bulunmaktadır. Ancak bunlara dikkat edildiği zaman diyetin yararları hakkında açıkça şeyler söyleyebiliriz.

Esasında diyet belirli dönemlerde ortaya çıkmış bir arayış olmamalıdır. Bu olayın hayatımızın her anında bizimle olması çok daha yararlı olacaktır. İlk olarak beslenmeye hiç dikkat etmeyip her bulunan şeyin çokça yenilmesinin sonucunda alınan fazla kiloların diyetle verilmeye çalışılması elbette ki oldukça zordur! Bir kez bünye alışmıştır, hem o beslenme alışkanlığını değiştirmek hem de en aza indirebilmek oldukça zordur. Bunun yerine her zaman küçük çaplı diyet yapıyor olsak, yediğimiz içtiğimiz şeylere dikkat etsek, sağlığımızı ve kilomuzu en iyi şekilde koruyabiliriz. Bu sebeplerden dolayı, diyetin yararlarının bu şekilde bilinçli ve düzenli şekilde yapıldığında daha fazla olacağını söyleyebiliriz. Diyet Nasıl Yapılır Günümüzde belki de en çok tartışmalara yol açan, çok sayıda kişinin çeşitli farklı söylemlerde bulunduğu; üzerinden en çok prim üretilen konuların başında bu konu gelmektedir; diyet nasıl yapılır? Bu konu hakkında kime sorarsanız sorun, hiçbir bilgisi olmasa dahi televizyon, internet ya da çeşitli yerlerden edinmiş olduğu; yalan yanlış ya da eksik bilgilerle size bir takım diyet taktikleri verip, diyet çeşitlerini bir diyetisyen gibi sıralayabilir. Bu durum aslında diyet konusunun ne kadar bilinçsiz yapıldığını, ne kadar çok yanlış yapılan diyet şekillerinin olduğunu en çıplak şekliyle gözler önüne sermektedir. Çünkü diyet nasıl yapılır sorusuna verilebilecek net ve sağlıklı bir cevap şu anda bulunmaktadır. Bu durum kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. En doğrusu ve en sağlıklısı budur. Herkesin bir doktora ya da diyetisyene başvurup kendi bünyesine en uygun olabilecek diyet listesiyle programını alması gerekmektedir. Diyetin bu derece bilinçsizce ve sağlıksız bir şekilde yapılması zayıflamayı bırakın, kilo alımına hatta bazı durumlarda ciddi sağlık problemleriyle başlayan süreçlerde ölümlere kadar gidebilmektedir! Böyle durumlar halen günümüzde çok sık bir şekilde yaşanmaktadır ve zaman zaman da çeşitli haber kanallarında karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu bahsettiğimiz konuları özetleyecek olursak, “diyet nasıl yapılır?” sorusuna genel bir cevap vermenin doğru olmayacağını çok rahat bir şekilde söylememiz mümkündür. En sağlıklı olan diyet, vücuda ve sağlığa en uygun olarak özel yapılacak olandır.

6


Spor : Metin Oktay

İlkleriyle & Enleriyle Metin Oktayı Taçsız Kral Yapan 11 Gerçek Metin Oktay (2 Şubat 1936; Karşıyaka, İzmir - 13 Eylül 1991, İstanbul), Türk futbolcu ve teknik direktör. Golcülüğü ve yaşadığı gol krallıkları sebebiyle “Taçsız Kral” lakabıyla da anılmaktadır. 1. İzmirspor formasıyla İzmir Profesyonel Ligi’nin 1954-55 sezonunda çıktığı 18 maçta 17 gol atarak gol krallığı yaşadı.

Takım ise ligi şampiyonlukla tamamlamıştı. 7 Mayıs 1955’te Beşiktaş ile oynanan ve 1-0 kaybedilen Atatürk Kupası maçında ilk kez, denenme amaçlı Galatasaray forması giydi. 1 Temmuz 1955’te ise, Gündüz Kılıç’ın teknik direktörlüğünü yaptığı Galatasaray ile 5 yıllık sözleşme imzaladı. Oktay’a, imzaladığı sözleşme karşılığında taksi plakalı Chevrolet marka bir otomobil verildi.

3. Avrupa kupalarında gol atan ilk Türk oyuncu. 26 Ağustos 1956’da, deplasmanda Dinamo Bucureşti ile oynanan ve Galatasaray’ın 3-1 kaybettiği Şampiyon Kulüpler Kupası ön eleme maçı, Türk takımlarının Avrupa kupalarındaki ilk maçı olarak tarihe geçti. Bu maçta takımının tek golünü kaydeden Metin Oktay ise Avrupa kupalarında gol atan ilk Türk oyuncu oldu. 4. 38 gol attığı 1962-63 sezonunda, ligde tutturduğu maç başına 1,46 gol ortalamasıyla lig tarihinin bir sezondaki en verimli golcüsü oldu. 5. Metin Oktay, 6 kez ile en fazla gol kralı olan futbolcu ünvanını yerinde bulunduruyor ve lig tarihinde 217 gollük bir rekora imza attı.

2. Galatasaray’a transfer olduğu 1955 yılı, 6 Kasım’da oynanan ve 5-4 kazanılan maçta ilk kez bir Beşiktaş derbisinde oynarken, iki de gol kaydetti. İlk sezonunda ligde oynadığı 17 maçta attığı 19 golle gol krallığı yaşadı. Galatasaray’ın ligde sezonuşampiyon olarak tamamlamasıyla takımındaki ilk sezonunda şampiyonluğa ulaşırken; Galatasaray da 1956-57 sezonu için Şampiyon Kulüpler Kupası’na 1.turdan katılmaya hak kazandı.

6. Milli Takım tarihindeki en golcü dördüncü oyuncu. İlk kez 1955 yılında giydiği Türkiye Millî Futbol Takımı forması altında 36 maça çıktı ve 19 gol atmayı başardı. Oktay; Hakan Şükür (51),Tuncay Şanlı (22) ve Lefter Küçükandonyadis (21)›in ardından, Cemil Turan ve Nihat K ahveci ile birlikte millî takım tarihindeki en golcü dördüncü oyuncu konumundadır.

7


9. Fenerbahçe’ye atılan 4 gol. 18 Aralık günü oynanan ve 5-0 kazanılan Fenerbahçe derbisinde forma giydi ve maçta dört gol kaydetti. Bu sayede Galatasaraylı Celal İbrahim ve Fenerbahçeli Zeki Rıza Sporel’in ardından iki takım arasında oynanan maçlar içinde bir maçta dört gol birden atan üçüncü oyuncu oldu. 10. Avrupa kupalarında hat-trick yapan ilk Türk futbolcu. 7. 1957 yıllında bir maçta 5 gol atarak dikkatleri üzerine çekmiş ve yıldızını daha da parlatmıştır.

7 Kasım 1962 tarihindeki 4-1 sonuçlanan Polonia Bytom maçında attığı 3 golle, Avrupa kupalarında hat-trick yapan ilk Türk futbolcu oldu.

O sezon Şampiyon Kulüpler Kupası’na gidecek takımı belirlemek amacıyla Federasyon Kupası da düzenleniyordu. Federasyon Kupası’ndaki ilk maçı olan ve 16 Kasım 1957’de oynanan 10-0’lık Anadolu maçında beş gol atarak, o ana kadar oynadığı resmî maçlar içinde ilk defa bir maçta beş gol atmış oldu. 8. Ağları deldiği efsane Fenerbahçe karşılaşması. 1959 yılında, Millî Lig adı altında ulusal bir lig kuruldu. Finalde Galatasaray –Fenerbahçe eşleşmesi vardı. İlk maç 10 Haziran 1959’da, İnönü Stadyumu’nda oynandı. Maçın 13. dakikasında yaşanan olayların ardından Yugoslav hakem Marković, Metin Oktay’a kırmızı kart göstererek onu oyundan attı. Bu kararın ardından saha karıştı, sonrasında ise hakem kararını geri alarak Oktay’ın tekrar oyuna girmesini sağladı. 37. dakikada sol kanattan ilerleyen Oktay’ın çektiği şut golle sonuçlanırken, kalenin ağlarını da deldi. Önce aut kararı verilse de sonrasında karar, gol olarak değiştirildi. Bu golle Galatasaray, maçı 1-0 kazandı. 19 Haziran’da oynanan ikinci maçı ise 4-0’lık skorla kazanan Fenerbahçe, 1959 sezonunun şampiyonu oldu. Toplamda 11 gol atmayı başaran Metin Oktay ise Millî Lig’in ilk sezonunu gol kralı olarak tamamladı.

11. Fenerbahçe formasıyla jübile. Metin Oktay, 1968-69 sezonu sonunda, 23 Ağustos 1969 tarihinde İnönü Stadyumu’nda Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan ve 1-1 sonuçlanan jübile maçıyla futbolculuk kariyerini noktaladı. Maçın son kısımlarında Fenerbahçe oyuncusu Can Bartu ile formalarını değiştirdi ve bu iki oyuncu kalan dakikaları karşı takımlarda oynandı.

8


Kariyer - Röportaj Mehtap Güner kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

Bu meslek için gereken, uzun dönemli kariyer eğitimidir. Hangi konuda uzmanlaşmak isterseniz o konuda okumaya devam etmelisiniz. Danışmanlık ise ayrı bir profesyonel uğraşı alanıdır. Hangi konuda danışmanlık yapacaksanız o konuda derin ve farklı bilgiye bir o kadar da iş deneyimine sahipseniz aranan bir danışman olursunuz. Temel eğitiminizi üniversitede alabilirsiniz ancak uzmanlaşmak için mutlaka danışmanlık yapacağınız konularda ayrıca kurslara ve eğitim programlarına katılmanız gerekir. Mesleğinizin gerektirdiği yetenek ve beceriler nelerdir? H. Meltem FERENDECİ ÖZGÖDEK kimdir, sizi tanıyabilir miyiz? “Özgödek Eğitim ve Danışmanlık-bybreeze” firmasının kurucusuyum. 1990 yılından bu yana İnsan Kaynakları Yönetimi konusunda hem akademik hem sektörel çalışmalar yapıyorum. Son dönemde yoğun olarak; organizasyonlarda sürdürülebilir başarı için gereken etik değerlerin oluşturulması, etik kodlarının yazılıp işletme etiği sisteminin kurulması ile ilgili konularda çalışmaktayım. Organizasyonlarda insan kaynakları sistemlerin kurulması, eğitim ve kariyer yönetimi de uzmanlık konularım arasında yer almaktalar. Akademik hayatımda, Bilkent Üniversitesinde tam zamanlı öğretim görevlisi olarak çalıştığım dönemde, İnsan Kaynakları Yönetimi, Pazarlama Yönetimi, Halkla İlişkiler, Tüketici Davranışları ve Örgütsel Davranış derslerini verdim. 2014 yılında, konusunda uzman on deneyimli akademisyen ve profesyonelin bir araya gelerek kaleme aldığı, Nobel Yayıncılık’tan çıkan, İnsan Kaynakları Yönetimi kitabındaki “İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim” ve “İnsan Kaynakları Yönetiminde Kariyer Geliştirme” bölümlerinin yazarıyım. 2013 yılından bu yana Radyo ODTÜ’de, Ofis Kaçkını programında, her Çarşamba canlı yayında, program yapımcısı ile birlikte “kariyer sohbetleri” yapmaktayım. AB Komisyonu’nda, Brüksel’de, Bağımsız Dış Uzman olarak, belirli dönemlerde, proje değerlendirmelerine katılmaktayım. SCOS (Standing Conference on Organizational Symbolism) oluşumunun yönetim kurulunda Türkiye Temsilcisi ve EBEN (European Business Ethics Network) üyesiyim. PERYÖN, İnsan Yönetimi Derneği İç Anadolu Şubesi’nde, farklı dönemlerde, Yönetim ve Denetim Kurulu üyeliklerim var. Halen PERYÖN İç Anadolu Şubesi Etik Temsilcisiyim. Mesleğinizi anlatabilir misiniz ve gereken eğitimler nelerdir? Üniversite eğitimimin bana kazandırdığı meslek “İşletme” olmuştur. İşletme okuyup pek çok şey olabilirsiniz. Ben akademisyen ve danışman olmayı seçtim. Akademisyen olmak için kendi konunuzda gerçekten iyi olmalı ve okumayı çok sevmelisiniz.

9

İki farklı mesleğim danışmanlık ve akademisyenlik için gerekli olan ortak beceri analitik düşünme ve derinlik kazanacak okumalardan zevk almaktır. Danışmanlık için ayrıca insan odaklı çalışmayı seven, iletişim becerileri gelişmiş, özgüvenli, ikna yeteneği olan biri olmak gerekir. Bu yeteneklerin yanında ayrıca mutlaka iş etiği sahibi olmak gereklidir. Türkiye’de mesleğinize gereken değerin verildiğini düşünüyor musunuz? Türkiye’de ve dünyada bir mesleğe verilen değer için benim görüşüm biraz faklı… Eğer mesleğinize değer verilmesini istiyorsanız önce sizin kendi yaptığınız işe değer vermeniz gerekir. Benim yaptığım işlerin büyük bölümü, ben o işleri yapmaya başladığımda, iş çevresinde henüz fazla bilinmeyen konulardı. Bugün de bir kısmı hala öyle… Örneğin İşletme Etiği üzerinde çalışıyorum dediğimde pek çok iş insanının yüzünde ilk olarak bir soru işareti beliriyor. İşte ben o meraktan besleniyorum. Konumu iyi anlatarak ve yaptığım şeye inanarak karşımdaki kişileri aydınlattığımda mutlu oluyorum, böylece mesleğime verilen değeri çoğunlukla kendim yaratıyor ya da var olan olumlu düşüncelere katkı vermiş oluyorum. Üniversite yıllarında is deneyimi edinmek ileride olumlu sonuç verir mi? Üniversite yıllarında hatta belki daha öncesinde fırsat buldukça iş deneyimi edinmek çok yararlıdır. Teori ile uygulamanın iç içe olması kişi için ileride çok faydalı olur. Hayatınızın örnek alınması durumunda sizin hangi yeteneklerinizin, özelliğinizin hedefe konması hoşunuza giderdi? Hayatımın örnek alınması sanırım çok gurur verici olur. Benim işimde en fazla kullandığım özelliklerim ikna yeteneğim ve yaratıcılığımdır. Ayrıca araştırmacı yönümü de gençlere örnek verebiliriz. Yine de en fazla “ iyimser olma” yönümün hedefte olmasını isterim. Zor işleri bitirmek, yeni işe başlamak ve gelecek hedefleri koyabilmek için pek çok yeteneğin yanında iyimser olmak ve hayata pozitif bakmak hep işime yaramıştır.


Kariyer planlaması yaparken tavsiyeleriniz biz gençlere neler olur? Uğraşılarımdan biri olan Kariyer danışmanlığı sürecinde, bugün sıklıkla tekrar ettiğim, ayrıca yıllarca öğrencilerime söylediğim bir şey var; kariyer anlamında kolunuzda en az iki bileziğiniz olmalıdır. Birinci bileziğiniz size meslek ve kariyer veren ana eğitiminiz ikincisi ise kariyer yolunda ayağınız takılıp tökezlediğinizde yardımınıza koşacak yedek çabalarınız olacaktır. Birincisini üniversite ya da benzeri bir eğitimle elde edebilirsiniz. Diğeri sizin istek, yetenek ve çabalarınızla şekillenir. Örneğin birden fazla dil öğrenmek, derinlik kazanmak için eğitime devam etmek, farklı sertifika programları ve kurslara katılarak yeni konuları takip edip içlerinden kendinize uygun olanlar üzerinde çabalamak gibi.. CV hazırlanırken nelere dikkat edilmelidir, en çok nerelerde hata yapılıyor? CV yazma konusunda şekil şartları ile ilgili genç arkadaşlarımızın ulaşabileceği çok fazla kaynak var. Ben farklı olarak, biraz içerik ve CV okuma konusunda bilgi vereyim. CV ler kronolojik bir sıra ile ve içeriğinde gereksiz bilgilerin olmamasına dikkat edilerek yazılması gereken belgelerdir. CV yazarken doğruları yazmak çok önemlidir. Olmayan bilgilerin veya özelliklerin yazılmaması gerekir. Bunların ortaya çıkması halinde kişinin düşeceği durum kariyerini olumsuz etkiler. İyi bir CV değerlendiricisi bilgiler arasındaki tutarlılık ve gerçekçilik konusuna çok önem verir. Şu an çalışmakta olduğunuz şirketlerde ya da firmalarda işe alım süreci nasıl ilerliyor? Gençlerde ne gibi özellikler arıyorsunuz? Bu çok kapsamlı bir konu… Benim bağlantıda olduğum farklı kurumlarda çok farklı beklentiler görülebiliyor. Başlı başına ayrı bir yazı çıkar buradan… Çok kısaca gençlere söyleyeceğim şu olsun; size benzeyen, aynı ya da benzer eğitimi alan çok sayıda işgücü adayı var. Sizin tercih edilmeniz için bir farkınızın olması lazım. O nedenle, imkanlarınız el verdiği ölçüde, gideceğiniz her staj, öğreneceğiniz her dil, katılacağınız her kurs veya yurt dışındaki deneyimleriniz sizi biraz daha avantajlı yapar. Ayrıca üniversitelerinizin kariyer birimlerinin çalışmalarını takip edin. Farklı üniversite kulüplerine ve organizasyonlara dahil olmaya çalışın. AIESEC ve Erasmus programlarını ve benzer programları takip edin ve faydalanmaya çalışın diye öneririm.

İnsan kaynakları departmanı bir firma için ne kadar önemlidir? İnsanın iş hayatında ne kadar önemi varsa İK departmanının da o kadar önemi vardır. Bu yanıt aslında kurumların İK birimlerine bakışını da anlatır. İnsana, çalışana önem veren firmalarda İK birimleri iyi çalışır. Stratejik birimler olarak hizmet verirler. İnsanı herhangi bir araçtan farklı görmeyen, biri olmazsa diğeri olur diye düşünen firma yönetimlerinde ise İK ikinci planda kalır. Akademik kariyeriniz de ya da danışmanlık esnasında düzenlemiş olduğunuz eğitimlerde en zorlandığınız ve en mutlu olduğunuz bir anınızı paylaşabilir misiniz? Akademik kariyerimde benim en mutlu olduğum zamanlar aynı zamanda en hüzünlü olduğum mezuniyet dönemleridir. Eğitim vermeyi ve öğrencilerimi çok sevdiğim için onları mezun ederken çok gurur duyarım ama yuvadan uçtukları için de hüzünlenirim. O nedenle ağlamadan geçirdiğim bir mezuniyet töreni hiç olmamıştır. Danışmanlık esnasında ise en çok, verdiğim hizmetten sonra yaptığımın işe yaradığını görmek beni memnun eder. Pozitif bir insan olduğumdan olumlu geri bildirimler almaktan çok mutlu olurum. Her yeni işe başlamak zorlu bir süreçtir ama sonucu iyi olursa bütün sıkıntıları unuturum. Şirketinizi diğer şirketlerden ayıran İnsan kaynakları uygulamanız var mıdır? Varsa nelerdir? Danışmanlık hizmeti zaten farklı olmak zorundadır. Bu sektörde ne kadar farklı ve bilgili olursanız o kadar tercih edilirsiniz. Türkiye’de ki gençlere mesleğinizi tavsiye eder misiniz? Neden? Benim karakterime benzer kişilik özellikleri olanlara elbette tavsiye ederim. Çünkü keyifli, zorlayıcı, yenilikçi ve saygınlığı olan bir iş yaptığıma inanıyorum. Önerileriniz nelerdir? İyi olmak, pozitif olmak ve etik sahibi olanları örnek almak en büyük hedefiniz olsun. Böylece mutlu ve huzurlu olursunuz.

Hem keyifli, hem de öğretici röportajınız için H. Meltem FERENDECİ ÖZGÖDEK’ e teşekkür ederiz.

10


Net Call Center 2014 Performans Net Call Center çalışanlarından performansta ilk sırada olan Soru 1: Sizce, başarı nedir? arkadaşlarımıza bir kaç soru sorduk ve cevapları sizler için Soru 2: Kariyer hedefiniz ne veya nelerdir? derledik.. Başarılarının devamını dileriz. Soru 3: Amaç ile Hedef kelimelerinin sizce anlamı nedir? Net Call Center 2014 Yılı

Performansta Birinci Sırada; Alper Ergez

1. Başarı: başarı insanın içindeki mücadeleyi hırsı isteği açığa çıkarmaktır her ne pahasına olursa olsun mücadele etmektir. Kendini hedefine doğru yöneltip hedefi elde etme sürecidir bunları yapabilmesi içinde mutlaka yaptığı işi sevmeli çünkü işini sevmezse zaten başarılı olamaz. 2. Başarımı her geçen gün daha arttırarak sürdürmek azimle istekle iş hayatıma devam etmektir. Hangi alanda hangi konumda olursa olsun mutlaka eğitim yani insan kendini mutlaka geliştirecek bir şeyler yapmalı araştırmacı bir yanı olmalı bunlar mesela kurslar seminerler vb. olabilir. 3. Hedef: hedefler çok yakın zamanlar için geçerlidir sayısal verilerle ifade edilir ve net ve somut olmalıdır amaç ise uzun vadeye yayılmış genel ve soyut bir kavramdır. Bir amaca ulaşmak için çeşitli hedefler konulabilir yani amaç bütün olarak hedeflerin toplamıdır bunlar iki farklı kavramlardır. Örneğin; bir organizyon düzenliyoruz amacımız arkadaşlarınızı evimizde toplamak hedefimiz ise bu organizasyon sayesinde arkadaşlarımızın çevresi ile kaynaşmasını tanımasını sağlamak diyebiliriz. Net Call Center 2014 Kasım - Aralık Performansta Başarılı Personel Arkadaşlar; Tuğba Çalışkan 1. Basarı: amacını bilmek ve amacı ulaşmak için yeteneklerini kullanarak çalışmak. Basarı hedefe yürümektir. 2. Kazandığım iletişim becerilerimi ve müşteride etkin satış deneyimimi etkin bir biçimde kullanabileceğim bunları geliştirebileceğim bir pozisyonda görev alarak başarılı işler yapmak. 3. Hedef: ulaşılmak istenen sonuçtur. Amaç ise o hedefe ulaşmak isteyişimizin nedenidir.

11

Fatih Karadeniz 1. Belirli amaçlara ulaşma yolunda gösterilen gayret ve girişimlerle istenilen sonucu elde etmektir. 2. Netcc bünyesinde belirli kademelere yükselebilmek. 3. Hedef: “doğru, iyi ve yararlı sonuçlara ulaşabilmek. Amaç: bir işe başlarken erişilmek istenen gaye. Seval Bağcı 1. Bence başarı: korkuların üzerine gitmek,özgüvene sahip olmak,hayat sıradanının dışına çıkmak, geçmişten günümüze güzel izler bırakabilmek, sevgiyi saygıyı kaybetmemek ve sevdiğin işin en iyisi yapabilmektir. 2. Kariyer hedefi: işe girdiğim günden bugüne sahip olduğum bilgi ve birikimlerime yenilerini ekleyerek işimde başarılı olmak ve çalışma arkadaşlarıma da bu bilgi ve birikimi aktararak beraber başarıyı elde etmektir. 3. Amaç ya da hedef bu iki kavram aynı olarak görülse de birbirinden farklıdır. Hedefler daha çok yakın zaman içinde geçerlidir ve sayısal değerlerle belirlenebilir. Amaç ise uzun vadeye yayılmış soyut bir kavramdır. Hedefler amaçlara ulaşabilmek için vardır ve amaçlar bütün hedeflerin toplamıdır. Keziban Büyükkayıkcı 1. Başarı hedeftir.hedefe ulaştığında yaşadığın gönül rahatlığıdır. 2. Emek ve çaba sarf ettiğim her işte emeğimin karşılığını alabildiğim zaman kariyerime ulaşmış olurum. Netcc deki hedefimse birikim ve tecrübelerimle işimi hakkıyla yapmak. 3. Amaç hedefe ulaşabilmek için çıkılan basamaklardan her biridir. Her birine sağlam basarak ilerleyebilirsek hedefe de sağlam ulaşırız.


Seda Demir 1. Basarı: istenilen amaca veya hedefe kolay yada zor sakilde ulaşılmadır. 2. 2013 yılından beri çalıştığım çağrı merkezi sektöründe eğitimim ve deneyimim ile köklü ve büyük bir firmada çalışarak kendimi geliştirerek ilerlemek, firmam ve müşterilerin hedef, strateji ve isteklerine uygun hizmeti vererek, analitik çözümler üretmek. Bu noktada da sektördeki teknolojik ve stratejik gelişmelerin takipçisi olan bir firma ile birlikte büyümek ve ilerlemek. 3. Amaç yapılmak istenen şeydir amaca ulaşıldığında tekrar devam edilebilir ama hedef son noktadır hedefe ulaşıldığında yeni hedefler belirlenmek zorundadır. Gülten Tonoglu Kısa vadede hedefim kendi bilgi ve birikimime, şuan çalıştığım Netcc den edindiğim bilgileri de ekleyerek iş hayatımda emin adımlarla ilerlemek tabiki uzun vadede bu bilgi ve becerilerimi paylaşacağım bir pozisyonda çalışmak ve bunu yeni iş hayatına başlayan yeni insanlarla paylaşmak ve her daim yeni başarılara imza atmak. Amaç ve hedef kelimelerinin sizce anlamı nedir? Amaç benim için gelecek yönelimlidir. Yani hayalleri, inançları idealleri olmalı kişilerin bir nevi kişinin vizyonudur. Hedefse bugünde ve gelecekte beni ben yapan yani amacım ulaşmamda rol oynayacak öncelikli konuları belirlemek yani üstlendiğim misyondur...

Nazlı Karaman 1. İnsanın içindeki mücadele gücü ve kendisine belirlemiş olduğu hedefe ulaşabil süresidir. Tabiki sadece bu süremi değil her başarı yeni bir mücadele sürecini başlatacaktır ve yeni mücadele yeni bir başarı süreci demektir. Kısıtlayıp bu açıklama arasına sıkıştırılmış başarının bendeki durumu sadece bu da değildir aslında. Çok sevilebilmek de bir başarıdır, gülebilmek, cesur olabilmek, vazgeçmemek, umutsuzluğa kapılmamak ve ne olursa olsun ‘yapacağım’ demekte bir başarıdır. 2. Kariyer hedef durumumu QA mülakatımda bir kez daha dile getirmiştim. Şirketimize başvuru anında ilk karşılaştığım birimdi. En çok dikkatimi çeken her giriş çıkışta bakmak istediğim yerdi aslında. Görmüştüm ki biraz da konuşabilme fırsatı bulmuştum o günden bu güne bu konuda ki isteğim hiçbir zaman bitmedi. Her fırsatta bu durumu dile getirmişimdir. Takım liderim aylık raporlarında kendi değerlendirmelerine aktarabilecekleri kariyer planlama durum değerlendirmesi yazılarında bizimde eklememizi istediği değerlendirme yazılarımızda bile dile getirebilecek kadar ilgiliyim bu konuyla. Yine bu durumla ilgili gelişmeleri büyük bir heyecanla bekliyorum. 3. Yakın anlam içeriyormuş gibi görünen ama birbirinden farklı iki kelime amaç ve hedef. Hedef belirlenen somut ölçüdür aslında amaç ise ona ulaşabilmek için yapmış olduğunuz eylemler. Örnek vermek gerekirse; bir mülakat yapıyorsunuz amacınız kişisel bilgileri daha yakından incelemek ve bu durumla mtlerin durumunu kontrol etmek... Hedef ise işe uygun yakınlığı sağlayanı bulmak ve bu uygunluk durumunu gösteren mt ile farklı çalışma alanı yaratabilmek. Bir o kadar farklı bir o kadar bağlı iki anlam kelimelerdir.

Esengul Yıldırım 1. İnsanı yasamda güçlü kılan en önemli isteklerden biridir ve bana göre basarının sonu yoktur; çünkü basarı her zaman diğer başarıları tetikleyen bir durumdur. Basarının gerçek anlamını benimseyen insan basarının daha yukarısını ister. 2. Kazandığım müşteri ilişkileri ve gösterdiğim başarılar doğrultusunda proje yöneticiliğine yükselmek ve bunun üzerine basarılar göstermek. 3. Amaç başarıya gitmek için o yolda ilerlemek istenilen bir işi başarıyla sonuçlandırmaktır. Hedef ise ulaşılmak istenilen yerdir amacım işimi en iyi şekilde sonuçlandırmak hedefim ise proje yöneticiliğine kadar yükselmek...

12


NOEL ve YENİ YIL NOEL KUTLAMALARININ İLK YEŞERDİĞİ TOPRAKLAR

Noel; 25 Aralık’la başlayan ve yaklaşık bir hafta süreyle

kutlanan Noel ve yılbaşı, başta Avrupa ve Amerika kıtası ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yöresindeki Hıristiyan topluluklarca kutlanmaktadır. 1 Ocak tarihindeki yılbaşı kutlamalarının Türkiye’de de özellikle son dönemlerde gittikçe artan bir ilgiyle kutlanmakta olduğu dikkati çekmektedir. Ancak batıda farklı anlamlar ifade eden Noel ve yılbaşı kutlamalarının Türkiye’de yılbaşı bağlamında genellikle birbirine karıştırılarak birleştirildiği ve bu sebeple kamuoyunda bir spekülasyon ve devam ede gelen bir tartışma ortamı bulunduğu bilinmektedir. Noel Yortusu ya da batıdaki yaygın isimlendirmesiyle Kristmas (Christmas), Hz. İsa’nın doğumu anısına 25 Aralık’ta kutlanan tamamıyla dinsel bir bayramdır. Batı Hıristiyanları tarafından 25 Aralık olarak hesaplanan Hz. İsa’nın doğum günü, doğu Hıristiyanlarınca 6 Ocak olarak hesaplanmakta, dolayısıyla doğu kiliseleri 6 Ocak tarihini Kristmas bayramı olarak kutlamaktadırlar. Esasen Hz. İsa’nın doğum gününün ne zamana denk düştüğü konusunda erken dönemlerden itibaren yoğun bir tartışmanın olduğu ve yukarıdaki tarihlerden başka bu günün Nisan ayındaki bir zamana denk düştüğü yönünde görüşlerin de ileri sürüldüğü bilinmektedir. Batı Hıristiyanlarınca belirlenen 25 Aralık tarihinin Eski Roma’da güneşle ilgili kutsal bir gün olduğu ve bunun sonradan Hz. İsa’nın doğum günü olarak adapte edildiği ileri sürülmektedir. Hatta bazı erken dönem Hıristiyan yazarların, kendi dönemlerinde, 25 Aralık kutlamalarında güneşi selâmlayan bazı Hıristiyanları uyardıkları da bilinmektedir. Noel’de çam ağacı süslemeleri ilk kez XVI. yüzyılda Kuzey Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Bu âdetin, eski Cermen ve Kelt dinsel geleneklerinden adapte edildiği büyük ihtimaldir. Orta Doğudan Uzak Doğuya kadar birçok dinsel gelenekte olduğu gibi eski Kuzey Avrupa halkları arasında da yeşil ağaç verimlilik, bereket ve üretkenliğin sembolü olarak kabul edilmiş ve dinsel bayramlarında meydanlara

13

dikilen veya evlerde bulundurulan bir yeşil ağaç bu inancı sembolize etmiştir. Kuzey Avrupa halklarının Hıristiyan olmasıyla birlikte, Hıristiyan geleneğindeki Hayat Ağacını temsilen Hz. İsa’nın doğum gününde yeşil bir ağaç (Kuzey Avrupa’da doğal olarak çam ağacı) süslemek ve bunun dallarına çeşitli hediyeler asmak âdeti ortaya çıkmıştır. XVIII. yüzyıldan itibaren çam ağacı âdeti Güney Avrupa Hıristiyanları arasında yayılmaya başlamış; kısa bir zaman sonra ise evrensel olarak Hıristiyanlarca benimsenen bir folklorik törene dönüşmüştür. Benzer bir durum Noel Baba inancı ve bu inanç çerçevesinde yapılan âdetler için de geçerlidir. Almanya’da ABD’de ve Kuzey Avrupa ülkelerinde Santa Claus adıyla bilinen Noel Baba inancı da yine Almanya kökenlidir. Bu inanç da XVII. yüzyıldan itibaren Almanlar vasıtasıyla Güney Avrupa’ya ve Alman göçmenlerce Amerika’ya taşınmıştır. Santa Claus ya da Noel Baba olarak adlandırılan ve Hıristiyanlarca IV. yüzyılda yaşadığı ve İznik Konsili katılımcılarından birisi olduğu ileri sürülen Myra (Demre) piskoposu Aziz Nicholas’la özdeş olduğu söylenen şahsiyet tamamıyla efsanevî bir kişiliktir. Ruslar, onun kendileri için koruyucu bir aziz olduğu kanaatindedirler. Hıristiyanlar, bu şahsın Noel döneminde gökyüzünde rengeyiklerinin çektiği bir kızakla ya da yerde eşeksırtında (veya yaya olarak) dolaştığına ve evlere bacalardan inerek başta çocuklar ve fakirler olmak üzere insanlara çeşitli hediyeler bıraktığına inanırlar. İslâm geleneğindeki Hızır’ın ve Yahudi geleneğindeki İlyas’ın âdeta Hıristiyanlık’taki bir karşılığı gibi gözüken bu inanç, Hıristiyan geleneğinin önemli bir folklorik değerini oluşturmaktadır. Öyle ki Noel Baba inancı Hıristiyan edebiyatında, sanatında ve ticarî yaşantısında önemli ve belirleyici bir unsur olarak ağırlıklı bir yer tutmayı sürdürmektedir


YENİ YIL; Yeni yıl yeni başlangıçlar, yeni beklentiler ve yeni heyecanlar demek. Yeni planlar, yeni umutlar, yeni başarılar... Zaman sonu olmayan sürekli her yıl bir adım daha ileriye giden döngü. Her yıl bir beden daha büyük sadece. Herkes dünyada ki görkemli yeni yıl kutlamalarını merakla beklemiştir izlemiştir belki de bir haberdir. İnsanın kendi dünyasında ki yeni yıl heyecanı hepsinden farklıdır aslında. Kimisinin yeni yıldan tek isteği aşktır, kimisinin para bir diğerinin ki ise sadece huzurdur belki de. Bu yüzden her bireyin yeni yıl kutlaması farklıdır aslında. Dünyanın her yerinde eşit aynı coşkuda kutlanılmaya çalışılan tek ortak durum aslında yeni yıl kutlamalarıdır. Biz burada yeni yıl heyecanını nasıl yaşıyorsak dünyanın bir diğer ucunda farlı ülkelerde olan insanlarda da aynı heyecanla hissedilebilir en büyük ortak duygudur. Biz bunları düşünürken kim bilir kaç ülke yeni yılına merhaba demiştir bile hatta şu an Avustralya yeni yılına merhaba dedi bile.

AVUSTURALYA/SİDNEY Dünyada ülkeler arasında yeni yıla ilk merhaba diyen ülke Avustralya... Avustralya’da yılbaşı kutlamalarının merkezi yeni yıla erken girmek isteyenlerin de geldiği ülkenin en büyük şehri Sidney oldu. Binlerce kişi, Sidney limanı köprüsünde düzenlenecek geleneksel havai fişek gösterisini izlemek için toplandılar. Her yıl olduğu gibi dünyanın birçok bölgesinden yeni yıla daha erken girmek isteyenler, Sidney’e buluştu.

ABD/TİMES MEYDANI Yeni yılın güzel kutlamalarında Amerika Birleşik Devletleri’ni unutmamak lazım. Görkemli bol eğlenceli bir kutlamayla yeni yıla merhaba diyen ABD en ünlü meydanı olan Times Meydanıdır(Times Square ). New York’un kalbi durumundaki Manhattan adasının orta-merkezinde, Broadway ile 7. Bulvarın kesişme noktasında bulunan Times Meydanı, gökdelenlerin üzerine kurulmuş devasa büyüklükte ekranları, ışıklı yazıları, reklam panoları ve elbette meraklı turistleriyle ünlü. Bu meydana yerleştirilmiş olan merdivenlerde ya da etrafa serpiştirilmiş sandalyelerde oturabilir, George M. Cohan heykeline bakabilir veya meydanı seyredip fotoğraf çekebilirsiniz. Tabiki her ülke geleneklerine göre yeni yıla geçiş törenleri de düzelmemektedir hiç kuşkusuz. Siz de bu görkemli tablo içerisinde ki olacak yeni yıl coşkusunu tahmin edebiliyorsunuz değil mi?

FRANSA/PARİS En romantik yeni yıl kutlamalarının olabileceği yer kuşkusuz ki Fransa’nın gözbebeği Paris... Paris’i yakından inceleyebileceğimiz güzel bir dönemdeyiz. Güzel kutlamaların yaşanabileceği güzel bir şehirdir. Paris denildiğinde akıla gelen en önemli unsur kesinlikle moda. Her ülkenin bu yolda her yıl Paris’ten geçtiğini biliyoruz. Fakat yılbaşı eğlenceleri de bir başka olduğunu görüyoruz. Her iki insandan biri gibi kesinlikle görülesi bir başkent olduğunu düşünüyorum.

14




Merhabalar Sevgili Okurlarım(ız), Kulaklık Dergisi yazarlarından birisi olarak gerek Kültür-Sanat köşesinde, gerekse Bizden Gelenler kısmında duygularınızı ve mantığınızı naçizane aydınlatmaya çalışıyorum. Öncelikle ekip arkadaşlarıma ve bana destek olan herkese teşekkür etmek istiyorum. Ocak sayısına özel henüz yazmakta olduğum kitabımdan bir alıntı yaparak biraz kendimden ve ailemden bahsetmek istiyorum sizlere... bkz.

‘’Ömer Buğra Demir’in kitabından’’

3 Temmuz 1987 tarihinde Kadir adlı bir genç ile Semra adlı bir kız o zamanlarda çoğunlukla olduğu gibi görücü usulüyle evlenseler de sonradan sonraya birbirlerine aşık olurlar. Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinde büyüyen bu iki genç Kadir’in memur olması dolayısıyla Ankara’ya yerleşirler. Bu şehirde kimsesi olmayan evli çift hayatlarını yeniden kurar ve her şeye sıfırdan başlarlar. 8 Ağustos 1989 tarihinde evliliklerinin ilk meyvesi olan Lütfü isimli bir erkek çocuğa sahip olurlar. Lütfü, Kadir’in babasının ismidir ve onu yaşatmak adıyla konulmuştur. Yıllar geçtikçe her şey modernleşir ve Lütfü ismi bir dede adı olarak görülmeye başlar. Ama ilk çocuk Lütfü isminden her zaman memnundur. Yıllar geçer, evli çift bu şehirdeki hayatlarına iyice alışırlar ve Lütfü sekiz yaşına gelir. O sıralar İlköğretim 2. Sınıfta olan Lütfü’ye bir kardeş müjdesi verirler ve evliliklerinin ikinci meyvesi olan bu erkek çocuğunun yolunu gözlemeye başlarlar. Küçük kardeşin doğumuyla birlikte aile yeni bir ev satın alır ve hayatlarına orada devam etmeye başlarlar. Kardeş olmalarına rağmen istekleri, düşünceleri, davranışları ve mutlu olma anlayışları çok farklı olan iki kardeş yetişir.

Küçük kardeş doğar doğmaz uçsuz bucaksız bir maceraya yelken açar.

Onu çeşitli sayıda sürpriz beklemektedir… --

Anlayacağınız üzere ben küçük kardeşim… ---

25 Eylül 1996 tarihinde yağmurlu bir Çarşamba sabahı adının ‘AŞK’ ile anıldığı renklerden griyi andıran Ankara’nın Altındağ ilçesinde dünyaya gözlerimi açtım.

Ağabeyimin aksine benim ismimi annem ve babam ortaklaşa koymuşlar. Babamın dört kardeşinden birinin ismi olan Ömer’i annem koymayı önermiş ve diğer ismim Buğra’yı ise daha çağdaş bir dönemde yetişecek olan oğlumuz zorluk çekmesin diye babam istemiş. Sonuç olarak iki tarafta memnun kalmış.

Ve iki isimli bir bebek.

Ben … ‘YENİ YIL, YENİ UMUTLAR’ diyor ve 2015’in herkese mutluluk getirmesini diliyorum...

17

‘Ömer Buğra DEMİR’



Kültür - Sanat Ömer Buğra Demir kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

Dünya Efsaneleri Öncelikle konuyla ilgili ana sözcükler, bilmenizi istediğim kelimelerin sözlük anlamları... Efsane: Efsane ya da söylence, yıllarca gerçekten olmuş gibi kulaktan kulağa aktarılan sözcüklerdir. Efsanelerde anlatılan olaylar bazen gerçekleşmemiş olabilir; ama çoğunlukla gerçek olaylara ve gerçekten yaşamış kişilere dayanır. Bu söylenceler kahramanca işler yapmış kişilerle ilgilidir. Mitoloji: Yunanca; ‘söylenen ya da duyulan söz’ kelimelerinin birleşiminden oluşmuş olup, Eski Yunan’da ‘gerçekte söylenenlerin tekrar edilmesi’ gibi bir anlam barındırmaktayken zamanla Doğu dillerinde efsane Batı dillerinde ise mit anlamı kazanmıştır. Dünyanın Lanetli Yerleri ve Bu Mekânların Gizemi Doğaüstü olaylar her zaman ilgi konusu olmuştur. Dünyada birçok efsaneye ve gizeme ortak olan birçok şehirden ve bölgelerden bahsediliyor. Kimileri hiçbir ziyareti kabul etmiyor, kimileri ise araştırmalara izin veriyor, peki ya araştırmalar sonrası? Alın size lanetli olduğu düşünülen ve hikâyeleriyle ilgi çeken bu yerler... 1) Bran Şatosu: Filmlere konu olan ve efsanevi Kont Dracula’nın yaşadığı yer olarak bilinir. 14. yy’da inşa edilmiştir ve gizemi hala çözülememiştir. Esrarengiz mimarisi ve özellikle içerisinde yer alan el izleri henüz bir kayda tabi tutulamamıştır. Ortada birçok kanıtın ve delilin olduğu söyleniyor ancak az önce de belirttiğim gibi kesin bir bilgiye ulaşmak söz konusu değil. Kont Dracula’nın esirlerini mahzenlere topladığı ve burada işkence ettiği söylenir ve gece yarıları bu şatodan gizemli seslerin yükseldiği de efsaneler arasında.

19

2) Alcatraz Hapishanesi: Dünyanın en büyük hapishanesi ve aşılmaz duvarlar olarak nam salmıştır. Ünlü mafya babaları ve seri katilleri konuk eden Alcatraz, disiplini ve mahkûmlara yapılan işkencelerle adından uzun süre söz ettirmeyi

başarmıştır. Alcatraz hakkındaki en büyük hikâye gece yarıları koğuş kapılarının sessizce kapanması ve yükselen çığıklardır. Bunu ortaya atan Alcatraz’ın bekçiliğini yapmış bir isimdir. Çoğu araştırmacı bu kişinin pskolojisinin bozulduğunu ve söylediklerinin doğru olduğunu ortaya koymuştur. 3) Pfister Oteli: 1893 yılında inşaa edilen bu otel adından intiharlar ve odalarında bulunan kan izleriyle adından söz ettirmiştir. Dönemin ABD başkanı; William McKinley ve ondan sonraki tüm başkanları ağırlayan bu otel adına ilginç senaryolar yazılmıştır. En bilinen bir tanesi otelin kurucusu Charles Pfister’in otele gece yarısı kayıt yaptırdığıdır şu ana kadar garip olan bir şey yok ancak kayıt yaptıran otelin kurucusu hayatta değildir. Müşterilerin oteli terk etme ve tercih etmeme sebebi ise; kapıların gıcırtısı ve çığlık sesleridir. 4) Edinburgh Kalesi: İskoçya’nın bir dönem savunma ve saldırı amaçlı inşa edilen büyük kalelerinden bir tanesi… Bu kale görselliği ve harika mimarisi ile her yıl çok fazla turist çekmekte ve hikâyeleriyle birçok insanı konuk etmektedir. Doğruluğu bilinmez ancak bu kalede savaş zamanları ortaya çıkan hayalet davulcunun ve onun çocuklarının efsanesi dilden dile dolaşmaktadır. Gece yarıları nöbet için bekleyen bekçilerin ardı arkası kesilmeyen istifaları da ilginç olan bir diğer nokta. 5) Beyaz Saray: Amerika’nın en ünlü yapısı da bu efsaneler arasında. Saray’ın resmi sitesinde ilginçtir hayalet hikâyelerinin bazıları mevcut ve çok fazla ilgi toplamaktadır. 2. Başkan John Adams’ın karısı Doğu odasında çamaşır yıkamaya devam ederken, 4. Başkan’ın eşi Dolley Madison’ın ise sürekli gül bahçelerini izlediği söylenir. Çoğu araştırmacı bu hikâyelerin Beyaz Saray’ı gündemde tutmak ve ilgi çekmek amaçlı anlatıldığını söylemektedir.


6) Coronado Oteli: Harika bir mimariye ve coğrafiye sahip bir otel ve her yıl birçok turist ve tatilseveri konuk ediyor. 1982 yılında bir kadın kaydını yaptırıyor ve kocasını beklemek üzere otelde yerini alıyor. Kocasını uzun süre bekleyen kadın bir gün merdivenlerde ölü bulunuyor ve kocası hala ortada yok. O günden sonra otel çalışanları ve müşteriler siyah giyimli ve soluk benizli bir kadının o merdivenlerden sürekli yukarı çıktığını gördüklerini anlatıyor.

Günümüzde Pandora dendiği anda ilk akla gelen ifadelerden birisi olarak kutu gelmektedir. Hollywood filmlerine de konu olmayı başarmış olan Pandora’nın kutusu ise, efsaneye göre Zeus’un Pandorayla evlenen Prometheus’a düğün hediyesi olarak verdiği bir kutudan ibarettir. Aslında bu düğün hediyesi bir kutu değil topraktan yapılmış bir kavanoz’dur.

Çoğu araştırmacı bu lanet hikâyelerinin ilgi çekmek ve buna bağlı olarak müşteri toplamak olduğunu öne sürüyor fakat birçok yazar ve şair bu alanlarda konaklayarak korku hikâyelerini anlatıyor. Filmlere ve kitaplara konu olan bu lanetli bölgeler müşterilerin de ilgisini bir hayli çekmektedir.

Kutu olarak anılmasının nedeni ise çeviri hatasından kaynaklanan bir durumdur. Kutu olarak anılan fakat aslına çömlek görünümlü topraktan yapılmış bir kavanozu ifade eden ve filmlere de konu olmuş bu düğün hediyesindeki gizem ise, Zeus’un bu hediyenin asla açılmaması gerektiğini söylemesidir. Böylece bu düğün hediyesindeki gizem başlamıştır ve Zeus’un bu hediyenin açılmaması gerektiğini söylemesindeki neden ise, bu kavanozun içinde kötülük olmasıdır. Eski Yunan Medeniyetinin en ünlü efsaneleri arasında yer alan Pandora efsanesinde oldukça ilginç bir özellik kendini göstermektedir. Bu ilginç özellik ise, içerisinde oldukça büyük bir kötülük olan düğün hediyesini Prometheus’un değil, Zeus’un intikam almak için yaratmış olduğu Pandora’nın açmasıdır.

Filmlerde de yer alan çocukluğumdan beri bende merak uyandıran Pandora’nın Kutusu... Pandora’nın Kutusu Efsanesi Nedir? Tarihsel süreç içerisinde Avrupa medeniyetleri, Eski Yunan Medeniyetini bu medeniyetin özellikleri nedeniyle kendine oldukça benimsemiş durumdadır. Bu durumun bu hale gelmesinde, Eski Yunan Medeniyetindeki felsefi ve mitolojik yapının önemi oldukça büyüktür. Daha çok mitolojiyle anılan bu medeniyette, çok tanrılı bir inanç sistemi mevcuttur ve her şeyin bir tanrısı vardır. Bu tanrılar içerisinde ise şüphesiz ki en popüler olan ve çoğu kesim tarafından bilinen tanrı Zeus’tur. Aynı zamanda Zeus, bu eski medeniyette en önemli tanrı ve en güçlü olarak da görülmektedir. Pandora ise, şüphesiz ki mitoloji ile ilgili bir kavramdır. Eski Yunan Medeniyetindeki inanışa göre Zeus, kötülük yapan insanları cezalandırmak için çok güzel bir kadın olan Pandorayı yaratmıştır. Pandora kelimesinin anlamı ise, ‘Tanrıların hediyesi’ dir. İnanışa göre Zeus’un insanoğlunu cezalandırmak için çok güzel bir kadın olan Pandora’yı neden yarattığı incelenirse eğer, Zeus’un ateşini Prometheus’un kardeşi Epimetheus kendisinden çalmıştır ve çalınan bu ateş Epimetheus tarafından insanlara verilmiştir. Zeus, bu duruma oldukça kızmış ve insanlardan intikam almak için Pandora’yı yaratmıştır. Yunan mitolojisindeki inanış bu şekilde kendini göstermektedir. Zeus tarafından intikam almak için yaratılmış olan Pandora’ya, ateşi Zeus’tan çalan Epimetheus âşık olur. Kardeşi Prometheus Epimetheus’u oldukça fazla uyarmıştır fakat bu uyarılara rağmen Epimetheus, Pandora ile evlenmiştir. Eski Yunan Medeniyetindeki efsane bu evlenmeyle başlamış ve aynı zamanda bu efsane binlerce yıl öncesinden günümüze kadar gelebilmeyi başarmış durumdadır.

Pandora, merakına yenik düşmüş ve düğün hediyesini açmıştır. Efsaneye göre kavanozun kapağı açıldığında kavanozda saklı duran kötülük dünyaya yayılmaya başlar. Bunu Pandora fark eder ve hemen kavanozun kapağını kapatır. Bu durum, efsaneye farklı bir boyut kazandırmaktadır. Çünkü Pandora Zeus tarafından intikam almak için yaratılmıştır fakat o, kötülüğün yayılmasını kavanozun kapağını tekrar kapatarak engellemeye çalışmıştır. Pandora’nın kavanozu açması, kadınların merak duygusunu temsil etmektedir. Bazı yerlerde Pandora kavanozu açtığında kötülüğün bütün dünyaya yayıldığı da söylenmektedir. Bu tür farklı söylentiler mevcut olsa da, Yunan mitolojisinde oldukça önemli bir konuma sahip olan Pandora, kavanozu açtıktan sonra kendine düğün hediyesi olarak verilen kavanozun içine girmiş ve kavanozun içerisinde esir olmuştur. Bütün dünyada bilinirliliği ve popülerliği oldukça fazla olan ve Hollywood filmlerine de konu olmayı başarmış Pandora’nın efsanesi, bu şekilde mitolojideki yerini almış durumdadır.

20


Kültür - Sanat Nazlı Karaman kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

Etrafınızda Olan Sanatla İçiçeliğimizi Farkettiniz mi? Belki yürüdüğümüz sokağın herhangi bir duvarında ya da yürüdüğümüz adım attığınız yolda. Street Art nedir? Sokak sanatı nedir? Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de örneklerine sıkça rastladığımız grafiti kültürünün içinden kopup kendi yolunu çizen bir akım… Street art yani sokak sanatı, başka bir terimsel karşılıkla post-graffiti olarak anılıyor. Street art / Sokak sanatının tarihçesi nedir? 1985’lerde New York’ta kullanılmış bu terim, sokağı sanatsal yüzey olarak kabul ediyor. Birçok sanat alanından etkilenen, yerleştirme, geri dönüşüm, anlık eylemler gibi birçok türevi kapsayan, şehrin oluşturduğu platformu kullanarak ürünler veren anti-disipliner bir sanat akımıdır. Şehirlerin mutsuz boş bina cephelerine, dev fabrika binalarına yapılan heybetli işlere ise “mural” deniyor. Street art - sokak sanatı örnekleri:


Street art’ın öncüleri kimlerdir? Street Art terim olarak Jean-Michel Basquiat, Andy Warhol, Richard Hambelton gibi sanatçılar tarafından kullanılmış. Çoğu sanatçı reklamın egemenliğine bir başkaldırı olarak medyalarını sokak olarak belirlemiş. Dünyanın önemli şehirlerinde Street Art ve graffiti ürünler görmek mümkün. Paris, Berlin, Londra, Tokyo, Barselona ve daha birçok şehirde önemli sanatçılar çalışmalarını devam ettiriyor. Türkiye’de ise bu sanatsal akım özellikle İstanbul’da son beş yılda gelişti. Grafiti & streetart & mural sanatçıları mutsuz durağan şehirlerin reklam ve istismar dünyasına karşı, dev hayalleriyle mücadele veren, şehirlerini, sokaklarını, yaşadıkları yerleri kaptırmayan savaşçılar oldular. Sokak sanatının en ünlü örnekleri hangileridir? Her ne kadar bu akımın başlıca malzemeleri her an yanınızda taşıyabileceğiniz kadar basit bulunabilen şeyler olsa da, sokak sanatının en meşhur eserlerinden biri, Arturo Di Modica’nın 1989 yılının kasım ayında New York Stock Exchange’in tam karşısına diktiği ‘Charging Bull’ adını taşıyan bronz bir heykel. İzin alınmadan yerleştirilmiş olan bu heykel kısa sürede New York’un alâmetifarikalarından biri haline geldi ve bir süre sonra bulunduğu noktadan birkaç blok ötedeki Bowling Green Plaza’da sabitlendi.

Sokak sanatları denildiğinde ilk akıla gelen durumlardan biri de rengârenk spreylerle yazılmış yazılar ya da çizilmeye çalışılmış figürler. Birçoğumuz görmüşüzdür yeni akım gibi yayılan bir sanat daha üç boyutlu yollara çizilen resimler favoriler arasında. Duvarlarda sokaklarda sıkça karşımıza çıkmaktadır. Örnek vermek gerekirse...


Kültür - Sanat

Peki, Türkiyede Sokak sanatı ilerleyişi nasıl? Ülkemizde yeni yeni yaygınlaşan sokak sanatı genelde üniversitelerde yaygın olduğunu bölgelerde gençlerin ilgilendiği bir sanat olarak karşımızda. Sakarya Üniversitesi’nde yoğun olarak sokak sanatının etkilerini görmekteyiz..Etrafa çizilmiş belki onlarca resim karikatür figürleri bulunmakta. Bunların bazıları Ankara da Sakarya caddesinde karşımıza çıkmakta.

23


Android Uygulamaları

QuickPic Android cihazınızın galeri uygulamalasından memnun değilseniz ya da alternatif bir fotoğraf galerisi arıyorsanız, QuickPic adlı uygulamayı denemek isteyebilirsiniz.Hızlı, hafif ve çevrimiçi depolama servisleri ile bağlantılı olarak çalışabilen QuickPic, kullanabileceğiniz başarılı ve işlevli galeri uygulamalarından biri.

Turbo Launcher Özellikle giriş seviye Android telefon kullanıcılarının çok beğendiği Turbo Launcher, hızlı olması ve 3D yetenekleri ile çok başarılı. 3 boyutlu efektler, kendi saat widgeti gibi özelliklere sahip olan Turbo Launcher, hızlı bir launcher arayanların denemek isteyebileceği başarılı bir uygulama gibi görünüyor.

CM Locker Milyonlarca Android kullanıcısı tarafından indirilen Clean Master’ın geliştirici tarafndan yayınlanan CM Locker, başarılı görünümü ile dikkat çekiyor. Bildirim görüntülemesi de yapabilen CM Locker üzerinden müzik kontrolü ve hava durumu takibi gibi işlemler yapılabiliyor.

Noom Coach: Weight Loss Plan Sağlıklı yaşam uygulamaları geliştiren Noom’un yeni zayıflama uygulaması, sağlıklı şekilde kilo vermek için denemek isteyebileceğiniz uygulamalardan biri. Kalori hesabı ve zayıflama programlarının oluşturulabildiği Noom Coach: Weight Loss Plan, Android 4.0 ve üzeri bulunan cihazlara yüklenebiliyor.

24


Teknoloji Osman Altın kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

Bilgisayarınızın İçinde Ne Var? Dünden Bugüne Donanım ve Önemli İpuçları Yeni bir bilgisayar toplarken karşı karşıya kalabileceğiniz terimler ve teknik donanım kısaltmaları can sıkıcı olabiliyor. Bu rehberi yeni donanım toplayanlara hem rehber olması, hem de biraz donanım tarihi hakkında ışık tutabilmesi amacıyla hazırlandı.

CPU nedir? Cpu bugüne kadar ne gibi evrelerden geçti? Çok fazla teknik terimlerle kafanızı şişirmeyelim, CPU (central processing unit) ya da diğer adıyla işlemci aslında bir yonga (chip) üzerine yerleştirilmiş bir hesap makinesi gibi çalışır. Bilgisayara gönderdiğiniz her komut CPU üzerinden işleme alınır. Bu komut klavyede bir tuşa basmak, fareyi hareket ettirmek ya da bir dizi kod yazmak olabilir. Üzerinde milyarlarca transistor bulunan CPU’lar elektrik sinyallerini güçlendirip yönlerini değiştirerek işlemleri gerçekleştirirler. Bilgisayar ana kartı üzerinde CPU soketlerine yerleştirilirler. CPU soketleri genellikle plastik olmakla birlikte; CPU ile teması sağlayacak iğne veya alanları CPU üzerinde sağlam bir şekilde temas etmesini sağlayacak metal temas mandalını içeren bir bölümdür. İlk işlemci Intel 4004, 1971 yılında üretildi. Bu işlemci çok da güçlü değildi. Sadece toplama ve çıkartma işlemleri yapabiliyordu. Bunun yanı sıra her defasında sadece 4 bit işlem kapasitesine sahipti. Ancak o tarihte her şeyin bir yonga üzerine sığdırılmış olması büyük bir başarıydı. 4004ün üretiminden önce mühendisler bilgisayarları çok sayıda yonga ve mekanik parçaların birleşiminden yapıyorlardı, 4004 ilk taşınabilir elektronik hesap makinesine hayat veren yonga olarak tarihe geçti. Ev bilgisayarları için kullanılan ilk işlemci Intel 8080 olarak elektronik tarihine adını yazdırdı. 1974 yılında üretilen bu işlemci 8bit’lik bir işlem gücüne sahipti. Ancak 1982 yılında üretilen Intel’in 8088 işlemcisi IBM PC makinelere hayat verdi, ev ve ofis bilgisayarlarında boy gösterdi. Pentium, Pentium II, Pentium III, Pentium 4 , Celeron ve son olarak 4 ve 8 Çekirdekli işlemcilerin hepsi temelde 8088 tasarımının geliştirilmesiyle bilgisayarlarımıza hayat verdiler.

25

İşlemci hızını etkileyen faktörler ve önemli CPU terimleri CPU’nun hızı(Ghz); işlemcinin saniyede yaptığı işlem sayısını ölçümler. Kısaca şöyle özetleyebiliriz; CPU da bulunan transistörlerin saniyede kaç defa açılıp bu aralık içinde saniyede kaç işlemyaptığını ifade eder. FSB(Front Side Bus)-Sistem Hızı; Kuzey köprüsü ile işlemci arasındaki veri taşıma hızına denir. FSB’nin hızı ne kadar büyükse işlemci o kadar hızlı ve rahat çalışır. CPU’nun Çarpan sayısı (Clock Ratio); işlemcinin FSB hızına oranla maksimum kaç katı hızda çalışacağını belirleyen çarpan olarak tanımlanır. Çarpan değeri bilgisayar açılırken “bios” tarafından işlemciden alınır ve bununla işlemci doğrulaması yapılır. Her işlemciye ait çarpan katsayısı bulunur. Örneğin; 200 Mhz bir FSB ve 20x çarpana sahip işlemcinin hızı 4000 Mhz yani 4 Ghz olarak okunur. Çekirdek Sayısı (Core); işlemci hızında önemli bir diğer etkenlerden biri. Çekirdek kavramı CPU için aynı anda kaç farklı iş parçacığının işleme girmesi diye tanımlanabilir. Günümüzdeki 8 çekirdekli işlemcilerde işletim sistemlerinin de desteklemesiyle aynı anda 8 farklı iş parçacığı işlenebiliyor. Bu durum bize çok hızlı bir bilgisayara sahip olduğumuzu işaret ediyor. Tavsiye: Bulacağınız bir çift çekirdek hızlı olabilir. Ancak dört çekirdekli bir işlemci almanız daha sağlıklı ve faydalı olabilir. Bilgisayar almadan önce mutlaka iki kere düşünerek cihazınızı hangi alt ve üst limitlerde kullanacağınızı hesaplamalı ve CPU ünitesini buna göre seçmelisiniz.


Tavsiye: İşlemciniz ile Anakartınızın mutlaka birbirine uyumlu olmasına dikkat edin. İşlemciniz AMD ise AMD uyumlu, Intel ise Intel uyumlu Anakartlar seçmelisiniz. Soket sayıları da çok önemlidir. İşlemcilerin bacak sayısına mutlaka dikkat edin Soket 939 AM gibi bir ibare mutlaka Socket 939AM soketi olan bir Anakarta yerleştirilmelidir. Aynı uyumun RAM slotları içinde geçerli olması gerekir. DDR serisi RAM’lerin 2 ya da 3’üncü nesil olup olmadığını kontrol ettikten sonra buna göre kart ya da bellek seçmelisiniz.

Anakart nedir, nasıl çalışır ve kısa tarihi Anakart nedir? Nasıl çalışır? Anakartlar yıllardır kullanılan devre kartlarından başka bir şey değiller. Teknoloji geliştikçe sıradan bir devre kartı olmaktan çıkmış ve başlı başına bir teknoloji ürünü haline geldiler. İlk Anakart 1982 yılında IBM bilgisayarlarda kullanıldı. 1982’de kullanılan Anakart ile günümüzde kullandığımız Anakartlar arasında boyutlarına bakacak olursak fazla bir fark göremeyiz. İlk kart; devre elemanlarından oluşan bu kaide üzerinde 4,7 MHZ Intel 8088 işlemci, BIOS, bellek ve çeşitli kartların takılabileceği yuvalardan oluşuyordu. Eğer bu bilgisayara disket sürücü, paralel çıkış veya başka bir şey takmak isterseniz ona uygun başka bir kart daha alıp Anakarta takmak gerekiyordu. 80’lerde Anakartlar kendi üzerlerinde genişlemeye çok müsait olamadılar. Ekstra kullanılan genişleme kartları ile hantal bir yapıya sahiptiler. Anakartlar elektriği geçirmeyen fiberglas malzemeden üretilirler ve üzerinde bakır yollar bulunur, çok karmaşık bir yapıdadırlar ama çalışma prensipleri oldukça basittir.

Standart bir Anakart üzerinde bulunan minimum bileşenler ve donanımlar; İşlemci, Chipset (Yonga Seti), Ram, Ses kartı, Ekran kartı, Ethernet kartı, Bios, Ram slotları, PCI slotları, AGP Slotları gibi bileşenlerden oluşur. Bunların yanı sıra klavye ve farenin takılabileceği PS/2 ve USB bağlantıları da Anakart üzerine bütünleşik halde çalışır.

Anakart ve sabit disk uyumu bir diğer önemli konu. SATA 2 veya SATA sistemlerinin desteklendiğinden emin olun. En iyi sistem için dikkat etmeniz gerekenleri tekrar sıralayalım 1- İşlemci markasına ve işlemci soketine uygun 2- Minimum 1333 Mhz hafıza hızı 3- DDR 3 hafıza tipi 4- SATA 2 destekli 5- Dahili (onboard) olarak; ekran kartı (VGA), DVI ve HDMI çıkışları bulunan 6- En az PCI Express 2.0 destekli

Bellek nedir, nasıl çalışır RAM nedir? Nasıl Çalışır? Belki de bilgisayar konfigürasyonu yaparken en çok kafa karıştıran ünitelerden biri. RAM – (Random access memory) yani “Rastgele Erişilebilir Bellek” cümlesinin kısaltılması ile oluşan bir tanımlama. Temel olarak bilgisayar, ekran kartı, birçok mikroişlemci modülünün içinde daimi olarak yer alan bir parça olarak dikkat çeker. Yaptığı işi; bilgisayar veya teknik birim çalışırken, yapılacak işlemleri kendi üzerindeki hafıza hücrelerine alarak, tüm işlemlerin daha hızlı yapılmasını sağlayan birim olarak tanımlayabiliriz. Bellek olarak tanımlanması hiç de yanlış değil. RAM eninde sonunda bir depolama aygıtıdır. Ancak çalışması ve bilgilerin depolandığı şekilde modül üzerinde muhafaza edilmesi için sürekli olarak enerjiye ihtiyacı vardır. Belleğe verilen enerji kesilirse anda üzerindeki tüm bilgiler kaybolur. Bu özelliği ilk başta bir dezavantaj gibi algılansa da, üstün bir veri aktarım hızına sahiptir.

26


Bu enerji gereksinimi algoritmasını kısa ve basit olarak şöyle örneklendirebiliriz; DDR2 serisi için gereken enerji 1.8 ile 2.5V arasında. Yeni nesil DDR3 serisi için ise bu gereksinim 1.5 volt düzeyinde ölçümleniyor. Yeni nesil DDR3 türündeki belleklerin voltaj gereksinimlerindeki düşmesinin sebebi ise üretim teknolojisinde kullanılan ölçeklendirme yani her transistör için kullanılan alanın küçültülmesi ile oluşan bir gelişme. RAM bellekler ayrıca ekran kartları gibi grafik işleme ünitelerinde de kullanılıyorlar. Ancak isimleri bu kartlar üzerinde GDDR adlandırılırlar. GDDR bellekler bilgisayarın normal işlemcisi ile değil, grafik işlemcisinin hemen yanında bulunarak onunla birlikte uygun bir şekilde çalışır. Kullanılan teknoloji aynı gibi görünse de, hız olarak grafik ram bellekleri normal ram belleklere göre biraz daha gelişmiş olarak karşımıza çıkıyorlar. Tavsiye: Neye ihtiyacınız var karar verin. 32 bit mi yoksa 64 bit bir Windows sürümüne mi sahipsiniz bu önemli. Ana kartınızın desteklediği RAM türüne göre MHz çarpanlarını dikkatle inceleyin. Gerçek performansı alabilmeniz için kartınızın desteklediği en düşük ve en yüksek seviyeler çok önemli.RAM’lerinizi çok ağır işler için kullanacaksanız mutlaka soğutucu aparatlar almayı unutmayın.

Depolama hakkında bilmeniz gerekenler. HDD ve SSD nedir? Hangisi tercih edilmelidir?

1980’lerden bu yana kişisel bilgisayarlarda depolama, dijital verileri dönen bir manyetik disk üzerinde saklayan sabit diskler (HDD) yoluyla yapılıyor. Son 10 yılda NAND flaşbellekler, sabit disklerin yerini yavaşça almaya başladı. Daha sonra SSD (katı hal sürücüsü) olarak adlandırılan bu diskler, 3,5 inç ve 2,5 inç’lik HDD boyutlarını korudular. Konu Hard disk olduğunda, kullanıcıların ikilemde kaldığı görülür. HDD Hard disk ve SSD Hard disk seçeneği arasında sıkışıp kalırlar. İyi bir bilgisayar toparlamak isteyenler için, bu Sorunun cevabı SSD’dir. SSD olarak yapılandırılan depolama aparatları, bünyelerinde herhangi bir çelik disk barındırmadığından dolayı hızlı çalışırlar. Sürtünme teknolojisinden uzak durmaları ise daha çok flaş bellek tarzı depolama alanlarına sahip olmalarından kaynaklanır.

RAM’lerin belleklerine aldıkları bilgileri PC’nizi kapattığınızda saklayamadığınızdan bahsetmiştik. Sistem belleklerinin bu özelliğinden dolayı güç kullanmadığı halde veri saklayabilecekdonanımlara ihtiyacı duyulur. İşte bu ihtiyacı sistemde sabit disk sürücüler karşılarlar.

Tavsiye: SSD’ler pek çok konuda HDD’leri geride bırakıyor. Özellikle HDD’lerde olduğu gibi içinde hareketli parça bulundurmayan SSD’ler, böylece HDD’lerin aksine düşmelere, çarpmalara ve sarsıntılara karşı daha dayanıklı yapıya sahip.

İlk modern bilgisayarın 1940 larda icat edilmesiyle beraber küçük bir sorun da ortaya çıkmıştı: kapatıldığında veriyi uzun süre saklayabilecek, aynı zamanda güçle çalışan bellekler henüz mevcut değildiler. Bu durum veriyi saklayabilmek için türlü çalışmalara yol açmıştı.

SSD alırken SATA 3 almak performans avcılarının tercihi. Ancak bu maddeyi Anakartınızın desteğini de göz önüne alarak değerlendirmenizi tavsiye ederiz.

En eski bilgisayar bellekleri “geçici” ve “geçici olmayan” (güçle çalışan) olmak üzere ikiye ayırıyordu. Tarihe adını yazdırmış, geçici olmayan birkaç bellek türü bulunuyor. Bunlar arasında silindir şeklindeki “drum” bellekler, manyetik-çekirdek belleği ve onun çeşitli varyasyonları olan; twistor bellek “ince-film bellek” gibi bulunuyor.

Herhangi bir mekanik aksama sahip olmadığı için SSD’ler neredeyse tamamen sessiz çalışıyorlar. Güç tüketimi ve boyut alanlarında da büyük avantajlar sağlıyorlar. Tercih edeceğiniz SSD’nin minimum okuma hızının 400MB/ sn ve minimum yazma hızının 300MB/sn olması sizin için harika sonuçlar verir.


Zaman içinde artan 3D performans ihtiyacı, Multi-GPU tekniği yani SLI ve Crossfire tekniklerinin gelişmesine yol açtı. Bu her iki teknoloji sayesinde birden fazla görüntü işlemcisi paralel olarak tek kart üzerinde çalışabiliyor ve görüntü kalitesi ve performans inanılmaz artıyor. SLI ve Crossfire nasıl kullanılmalı?

Ekran kartları hakkında her şey Ekran kartının önlenemez cazibesi Ekran kartı bilgisayarın monitöre görüntü aktarımını sağlayan birimdir. Ekran kartı olmayan bir bilgisayardan görüntü elde edemezsiniz. Günümüzde ekran kartları için Gpu üreten, birbirine rakip iki büyük firma var. Nvidia ve AMD aralarındaki sürekli rekabetten dolayı her geçen gün Gpu mimarilerini güçlendiriyor ve kapasitelerini artırarak görüntü kalitesinde devrim yaratıyorlar. Görüntü kartı ilk olarak seri üretilen Apple II Mikrobilgisayar’da kullanıldı. IBM firması 1981 yılında tek renge sahip görüntü kartına sahip PC’leri piyasaya sürdü, bunlara “monochrome” monitörler eşlik ettiler. Bu monitörlere kısaca MDA (Monochrome Display Adapter) deniliyordu. Daha sonra Hercules firması 1982 yılında daha yetenekli görüntü kartı olan Hercules Graphics Card adında ürününü piyasaya sürdü. İlk renkli görüntü standartları şöyle evrimleştiler: 1981 yılında CGA (Color Graphics Adapter), 1984 yılında EGA (Enhanced Graphics Adapter) PS/2 modeller için MCGA ve VGA (Video Graphics Array) 1989 sonrası IBM firması görüntü kartı standardı geliştirmedeki etkein rolünü kabetti. Günümüzde bütün PC’lere ait ekran kartları VGA modunu (16 renkli 640 x 480 piksel) destekler.VGA standardını 1.280 x 1.024 piksel çözünürlüğe ve 16 Bit renk derinliğine sahip günümüz bilgisayarlarında kullanılan VESA (Video Electronics Standards Association) takip etti. 1990 yılında itibaren kendi görüntü işlemcisine (GPU Graphics Processing Unit) sahip görüntü kartları geliştirilmeye başlandı. 1996 yılında Kaliforniya’lı 3dfx Interactive, 3D hızlandırıcılı 3dfx Voodoo Graphics görüntü chipsetleri geliştirdi. Bu ürün hem oyun dünyasında hem de GPU algoritmasında devrim niteliği taşır. 3dfx sayesinde bilgisayarlar ile 3. boyut evreni arasında geometrik şekillerin ve doku doldurma (Texture mapping) işlemleri gerçekleştirildi.

Crossfire ve Sli teknolojileri 1 adetten fazla ekran kartının gücünden yararlanmak olarak açıklanabilir. Ancak güç kaynağınızın 2 kartı destekleyecek voltaja sahip olmasına mutlaka dikkat etmelisiniz. Her iki sistemde de daha fazla güç, daha fazla performans anlamına geliyor. Sli veya Crossfire yapmak isterseniz şu noktalara dikkat etmelisiniz. SLI kullanmak isteyenler: Aynı marka, model ve bios’a sahip kartları kullanmalısınız. Crossfire kullanmak isteyenler: Aynı nesil ve seriye sahip kartları kullanmalısınız. Yani HD4850 ile HD4870 Crossfire yapılabilir ancak, HD4850 ile HD5770 Crossfire yapılamaz. Tavsiyeler: 1- Güç kaynağına göre ekran kartı seçmeye çalışın. 2- İşlemci(CPU) düşük bir modelse, darboğaz yaratmaması için ürün kartelasına dikkat edin. 3- Bellek ve bit olaylarına takılmayın. Önemli olan kartın neslidir. 4- Kasa(kasa değişmeyecekse) iç hacmi kart için yeterli olup olmadığını mutlaka ölçün. Kasanıza büyük ve diğer donanıma yer bırakacak büyüklükte kart alın. 5- Ekran Kartından(GPU) ne istediğinizi ölçüp tartın. Nvidia Quadro alıp oyun oynamaya ya da GTX770 Windforce 3x alınıp çizim yapmaya çalışmayın.

Kaynak : http://blog.tamindir.com/bilgisayarinizin-icinde-ne-var-dunden-bugune-donanim-ve-onemli-ipuclar_8081/

28


Teknoloji Meriç Köyük kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

İnsan Gözü Kaç Mega pikseldir? Öncelikle şunu belirtmekle başlamak istiyorum, insan gözü analog bir yapıdır ve dijital bir terim olan piksel boyutuyla ölçülmesi tam olarak mümkün değildir. Beyindeki görme merkezi gözlerden gelen ışık bilgisini aynen bir film perdesi gibi algılayamaz. Beyin gelen ışık bilgisini yorumlayarak görüntü oluşturur. Bu görüntü gözden beyne giden sinir hücrelerinin yani nöronların hızına bağlı olarak sürekli yenilenir. Örneğin bunu FPS(frame per second) değeri olarak göz önüne alırsak, bir video filmindeki 30FPS değeri gözümüzün görüntüyü tümüyle akıcı olarak görmesi için yeterlidir. Fakat bu olay, insan gözünün 30FPS olduğu anlamına gelmez. İnsan gözünün de belli bir eşik değeri vardır ve o değerden daha hızlı geçen bir cisme baktığında onun hareketini yakalayamaz ve hiçbir şey geçmemiş gibi görür. Günümüzde kullanılan yüksek çekim hızına sahip kameralar kullanılarak bir merminin hareketi milisaniye mertebesinde rahatlıkla incelenebilmektedir.

29

İnsan gözünün hızı için basit bir test yapabiliriz. Öncelikle CRT(tüplü) bilgisayar monitörünüzün dikey tarama frekansını 60 Hz’e getirin. Bunun için, masaüstüne sağ tıklayıp özellikler > ayarlar > gelişmiş > monitör sekmelerini takip edip Hz ayarlarına ulaşabilirsiniz. 60 Hz’e getirdikten sonra ekrana 30cm mesafeden bakarken, monitörün yan tarafında bir nesneye odaklanın ama göz ucuyla da monitörü görün. Normalde düz bakarken hissetmediğiniz ekran yenilemesinin nasıl yukardan aşağıya taranarak sayfa sayfa geçtiğini bu şekilde fark edeceksiniz. Eğer normal bakarken de 60 Hz’i fark ediyorsanız bunu bir de 75 Hz’de deneyin. Kendim 75 Hz’e kadar fark edebiliyorum fakat 85 Hz ve üstünde artık sayfa sayfa geçişleri göremiyorum. Gözün bu hızı kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Gözleriyle sürekli detaylı ve hareketli şeyleri takip eden ve işi gereği yüksek dikkatle çalışan kişilerde daha hızlı göz refleksleri görülür. Gözümüzün ışık algılayıcılarının bulunduğu retina, sinirsel yapıdan oluşan bir zardır. Retinadaki ışık algılayıcıları, sayısal kameraların algılayıcılarında olduğu gibi sayılabilir büyüklüklerdir. Hatta, retinanın çukur kısmında(fovea) bu algılayıcıların sayıları diğer bölgelere oranla daha fazladır ve retinanın üzerine düşen ışık beyine sıkıştırılarak iletilir. İşte bu nedenle gözümüz bazen bize oyun oynar ve şekilleri olmadığı gibi görürüz. Gözümüzdeki ışık algılayıcı hücre sayısı(ya da piksel deyin) belli bir kritik değerin üstünde olduğu sürece görme kalitesi etkilenmez. Çünkü görüntüyü beyin tamamlar. Hatta tek gözümüz olmasa bile görüntü çözünürlüğümüz azalmaz, yalnızca derinlik hissimiz bir miktar kaybolur. Retina “dekolmanı” olarak adlandırılan ve göz içindeki ışık hücrelerinin büyük kısmının harap olduğu durumlarda bile görüntünün bir kısmını eksik görmeyiz. Bunu şöyle benzetebiliriz: Elinizdeki kameranın merceğinin yarısını kapatıyorsunuz ama ekranda görüntüyü hala tam görüyorsunuz; çünkü kameranın işlemcisi eksik kısmı tamamlıyor.


Gözün görme kapasitesinin mega piksel olarak ifade edilebilmesi için, gözdeki reseptörleri piksel olarak düşünüp bir sahneyi beynin hangi detay seviyesinde oluşturabildiğini test etmek gerekir. İnsan gözü küçük bir organdır ve üzerine gelen ışığın çok az bir miktarı ile bütün her şeyi yapar. Fakat yüksek mega piksel kameraların mercekleri oldukça büyüktür ve buna bağlı olarak karanlık bir sahnede insan gözüne kıyasla çok daha fazla aydınlanmış alan görürler. Şunu net olarak söylemek mümkündür ki, eğer göz büyüklüğünde bir mercekle en yüksek mega piksel oranını alıp fotoğrafı çekip daha sonra insanın aynı manzaraya bakarak gördüklerini karşılaştırırsak eminim ki insan gözü daha fazla detayı algılayıp tanımlayabilecektir. Dijital makinenin çektiği fotoğraf ise, zoom yapılmadan insanın gördüğüne denk biçimde görüntülenip incelenirse çok daha az detay yakalayabildiği anlaşılacaktır. Bu nedenle insan gözü yapay merceklerin görüntüsüyle kıyaslanamayacak kadar mükemmel yaratılmış bir organdır. Ama dijital bir veri olan mega piksel olarak ifade edilebilir. Bunun hesaplaması yukarıda bahsettiğim şartlar sağlanırsa, yaklaşık olarak bir değer ortaya koyularak gerçekleştirilebilir. Ama megapiksel teriminin aslında bir sahneden alınan görüntünün kaç piksel ile görüntülendiğini ifade eden bir kavramdan başka bir şey olmadığını aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Tabi ki ne kadar fazla piksel olursa o kadar detaylı görünecektir fakat bunun insan gözüne denk gelen oranıyla kıyaslamak için, konuyu başlıca bir araştırma konusu olarak ele alıp laboratuvar şartlarında incelenmesi ve deneyler yapılması gerekir. Yeni proje ile piyasaya sürülecek olan bu gözlükler gerçekten inanılmaz özellikler taşıyor. Google’ın ilk zamanlar gizli tuttuğu ancak daha sonra bu gözlükler hakkında ipucu vermesi ile yakın zamanda bu harika gözlükler piyasaya sürülecek.

Google’ın İnanılmaz Gözlükleri Peki bu gözlüklerin özelliği ne? Google söz konusu proje hakkında detaylı bir açıklama yapmıyor ancak şimdilik yıl sonunda piyasada olacağı ortada. Gözlük normal bir gözlükten çok farklı cam ve çerçeveden oluşuyor tek ortak özelliği bu. Bunun yanı sıra diğer gözlüklere göre biraz daha önde duracak ve bu gözlükler sayesinde GPS özelliğini her an kullanabileceksiniz. Daha genel bir açıklama ile bu gözlükler sayesinde yanınızda sürekli bir bilgi hazinesi taşıyabileceksiniz. 3G ve 4G özelliği de eklentiler arasında bulunuyor. Gözlüğün en dikkat çekici özelliği navigasyon. Ancak çalışma prensibi çok farklı, kullanıcılar tuşlarla ya da başka şeylerle meşgul olmak zorunda kalmayacak. Kafa hareketleriyle yönlendirmeyi tuşlar olmadan ya da dokunmadan halledebileceksiniz. Düşü megapixelli kamera sayesinde gözlüğü taktığınız an etrafınızı denetleyebileceksiniz. Yazılımlarla Uyumlu Gözlüklerin diğer farklı ve güzel tarafı da google yazılımları ile uyumlu olması, bilgi edinebilecek, bilgi verebilecek ve konumunuzu düzenleyebileceksiniz. Arkadaşlarınızla iletişim kurarken onlara adres tarif etmek yerine gözlük onları yönlendirecek. Görüntü sisteminin çok kaliteli olduğu piyasaya sızan bilgiler arasında. Bu projenin diğer bir boyutu ise Google’ın bu projede herkese yer vermesi. İsteyen ve bu konu hakkında üretici olacağına inandığı kişiler bu projede yer alabiliyor. İletişime geçerek bu projede yer alabilir ve çalışmalara katılabilirsiniz. Google yönetimi bu projeyi daha çok dünya çapında gerçekleştirilen bir deney gibi işleme sokmuş. Google bu proje için özel bir tesis kurmaya hazırlanmış bile bu tesiste hassas optik teknolojiden faydalanılacak ve maliyetinin ise, 120 milyon dolar gibi uçuk bir rakam olduğu görüşler arasında yer alıyor.

30


Teknoloji Bilim ve Teknoloji Tarihi – Son Yüzyıldaki Gelişmeler İnsanlık tarihi boyunca teknoloji, sürekli olarak gelişme göstermiştir. Günümüzde de gelişmeye devam etmektedir. Tarihte önemli buluşlar olmuştur. Bu ilk çağlara kadar devam etmektedir. Fakat son 100 yılda olan teknolojik gelişmeler diğer zamanlara göre çok fazla ve hızlı olmuştur. Bu gelişmelerden bahsetmeden önce teknoloji ve bilim tarihinden bahsetmekte yarar var. Bilim ve Teknolojinin Tarihi Bilinen tarihe göre bilimin ilk tohumları M.Ö 3000’li yıllarda Mezopotamya’da atıldı. Buradan batıya geçti ve batının çeşitli yerlerine ulaştı. O dönemde İskenderiye Kütüphanesi bilimin merkeziydi. Orta Çağ’a girildikten sonra kütüphane yakıldı ve bilim bir nevi geriledi. Daha sonra İslamiyet ile birlikte bilim yeniden canlandı ve İslamiyet’in himayesinde 600 yıl boyunca gelişti ve yayıldı. Daha sonra Avrupa ve Amerika’ya ulaştı. Son olarak da bugün ki halini almış oldu. Bilim ve Teknolojinin Kronolojik Tarihi M.Ö 3000: Bu dönemde insanlar çevresini inceleyerek hayatlarını kolaylaştıracak yöntemler aramışlardır. M.Ö 2500: Bu dönemde basit matematiksel hesaplamalar yapılmaya başlandı(çarpım tablosu gibi). M.Ö 2000: Bu dönemde Babiller, daha karışık olan matematiksel işlemler yapmaya başladılar(karekök alma,2. ve 3. Dereceden denklemler vb.). M.Ö 1000: Bu dönemde bilim Yunan medeniyetinde alevlenmiştir ve gelişmiştir. Özellikle Felsefe birinci sırayı almıştır ve birçok düşünce ve akım ortaya çıkmıştır. Bunun yanında insanlar,astronomi,hava bilimi ve doğa olaylarına ilgileri artmıştır. Rasyonalizm ve Materyalizm gibi kavramlar ortaya çıkmıştır. Bu şekilde M.S 100lü yıllara kadar bilim Yunan medeniyetinde gelişme gösterir. Fakat kilisenin baskısından dolayı ilerleme durur ve doğuya Pers ve Hint medeniyetine taşınır. M.S 600 Bu yıllarda İslamiyet’in doğuşu gerçekleşmiştir ve 600 yıl boyunca da bilim İslamiyet’in koruması altında yayılıp, bilinecektir. Bu dönemde bilime en büyük katkıyı sağlayan Endülüs Emevileri’dir. Halife Harun-el-Reşid birçok kitabı Arapçaya çevirtmiş ve bilinen Dünya’nın her yerinde çevirmeye değer kitapları aratmıştır. Bilim bu dönemde çok yol kat etmiş ve modern fiziğin temelleri bu dönemde atılmıştır ya da temellerini atan bilim adamları bu dönemdeki bilgilerden esinlenmiştir. Günümüze döndüğümüzde son 100 yılda bulunanlar bu dönemde bulunanlardan çok daha fazladır. Tabi ki temel olarak tüm o geçmişi içinde barındır.

Son 100 Yılda Teknolojideki Gelişmeler *Ampulün İcadı(1879) *Taşınabilir fotoğraf makinesi (1900) *İlk gökdelen yapıldı(1902) *Wright kardeşler ilk kez uçakla uçtular.(1903) *İlk kan nakli(1907) *Radyo icat edildi(1917) *Televizyonun icadı(1926) *İlk kişisel bilgisayar(1936) *İlk kredi kartı(1950) *Cep telefonunun icadı(1973) *İnternetin Kullanılması(1991) Bu ve daha sayamayacağımız bir sürü gelişme son 100 yılda oldu ve yeni buluşlar olmaya devam ediyor.



Teknoloji

Beyazperde İçin Sıraya Giren Oyunlar Hangileri?

Activision Blizzard, Call of Duty ve Skylanders gibi önde gelen oyunlarını televizyon ve sinema için uyarlama amacıyla stüdyo arayışlarına girmiş durumda. Şirketin CEO’su Bobby Kotick’in daha önce Call of Duty satışlarının Harry Potter ve Star Wars gibi kült film serilerinin gişe başarılarını geride bıraktığını açıkladığını düşünürsek, bu haberleri büyük bir sürpriz olarak karşılamamalıyız. Kotick her zaman oyunları, gişe başarısı yakalayan filmler olarak hayal edip harekete geçti. Günümüzün oyun endüstrisinde büyük bütçeli (triple-A) oyunların yapımının, Hollywood rekortmeni filmlere oranla daha pahalıya patlaması da bu fikrin bir ürünüydü. Peki Activision neden film yapmak istiyor? Daha önce Viacom’un çıkardığı Transformers, Sony etiketiyle çıkan Spider-Man gibi oyunlar ile stüdyoya giren Activision sıranın kendi oyunlarına geldiğini düşünüyor. Bir Activision Blizzard oyunu üzerine kurulan ilk filmin 2016’nın Mart ayında gösterime girmesi bekleniyor: Warcraft! Bu film Activision için bir tür kobay işlevi de görecek. Call of Duty ve Skylanders gibi oyunlar trendi takip mi edecek, yoksa şirket bu filmin yaratacağı kardan tatmin olmayıp sinema haklarını satışa mı çıkaracak? Örnek olarak akla Marvel’in Disney tarafından satın alınmadan önce çizgi romanlarının sinema haklarını pazarlaması geliyor. Bu yüzden Spider-Man filmlerini Sony, X-Men filmlerini Fox yapıyor. Disney ise The Avengers ile yetinmek zorunda. Eğer Marvel haklarını saklı tutsaydı, Disney şu anda her üç filmden gelen gişe gelirlerini saymakla meşgul olacaktı. Activision bunu bir hata olarak görüyor ve tekrarlamamaya kararlı.

33

Call of Duty 4: Modern Warfare© Activision Blizzard

Call of Duty için sonraki hamle ne? Bir Call of Duty filmi çekmek hiç şüphesiz tuzlu olacaktır. Call of Duty: Modern Warfare ve Black Ops’ın kıyaslanabileceği Bourne trilojisinde bir filmin maliyeti 60125 milyon dolar aralığında değişmişti. Fakat daha önce de söylediğimiz gibi en gelişmiş efektleri de kullansanız bir filmin maliyeti, çoğu zaman triple-A oyunlar ile aşık atamıyor. Örneğin 2009 yapımı Call of Duty: Modern Warfare 2 şirkete yaklaşık 45 milyon dolara mal olmuş, pazarlama giderleriyle birlikte toplam maliyet 250 milyon doları bulmuştu. Take-Two’nun piyasaya sürdüğü GTA V ise 265 milyon dolarlık bütçesiyle tarihin en pahalı video oyunu olma özelliğini koruyor. Kısacası bir Call of Duty filmi, teorik olarak, yeni Call of Duty oyunundan ucuza gelebilir. Call of Duty söz konusuysa sinemaların boş kalmayacağını öngörebiliriz. Böyle bir haberi bekleyen çılgın bir kitle var. Serinin 2007’de çıkarılan dördüncü oyununun gördüğü ilgi sonrası her bir COD oyununun satışı 17-30 milyon arasında değişti. Yani bu kitle içinden 15 milyonunun 8 dolarlık bir bilet aldığını düşünün. 120 milyon dolarlık bir hasılata kimse hayır demez. Fakat bu kitle sadece bardağın bir yarısını gösteriyor. 11 yaşına gelen seri 2011’de çıkan Modern Warfare 3 ile zirveye ulaşmış ve oyun beş farklı platformda toplam 29.8 milyon satmıştı. Son oyun Ghosts ise 22 milyon kopya düzeyinde seyrediyor. Başarılı bir film projesi yalnızca kemik kitleyi sinema salonlarına getirmeyecek, yarattığı etkiyle yaşlanmakta olan oyun için ikinci bir nakit akışı dalgası anlamına gelecektir.


Skylanders, yeni Pokemon olabilir mi?

Resident Evil: Retribution© Screen Gems

Skylanders iş modeli olarak Pokemon’u örnek alabilir mi?

Filmi Çekilse Beyaz Perdeyi Sallayacak 5 Oyun

Activision’ın NFC teknolojisine dayandırdığı figürleri Skylanders bir video oyununa dönüştü ve üç yıldan az bir sürede tek başına 2 milyar doların üzerinde bir ekonomi yarattı.

Düzenli oyun oynayan, hatta sadece bir hikayesi olan oyunları oynamayı seven büyük bir güruh var, bunu kesinlikle yadsıyamayız. Son yılların ödül törenlerinde “Yılın Oyunu” ödülünü kapan oyunların hepsinin muhteşem birer konusu yok muydu, sevgili okur? Oyun sektörünün gelirinin Hollywood’u geride bıraktığı bu kadar aşikarken ve Hollywood’un yapacağı en iyi şey şu muhteşem senaryolu oyunların üzerinde çalışmakken, niye hala bu işe hakkıyla kimsenin girişmediğini sorgulayıp duruyoruz biz de. Angelina Jolie’li Tomb Raider’ı hatırlarsınız, fena mıydı yani? Peki ya Resident Evil ve Milla Jovovich?

Oyuncakların ulaştığı popülaritenin sebebi, oyunu tamamlamak için ilave oyuncaklara ihtiyaç duymanız. Yalnızca üç figür, bir Portal of Power ve oyunu içeren başlangıç seti 60 dolarlık bir etikete sahipken Kotaku, serinin ilk oyununu tamamlamak için harcanması gereken meblağın 225 doları bulduğunu hesapladı. Bu stratejiye Pokemon serisinden de aşinayız: Meşhur “Gotta catch ’em all” stratejisi. Tek fark, Skylanders’ın şimdilik televizyon ve sinemada Pokemon kadar görünürlük kazanmamış olması. Nintendo’nun haklarının bir kısmını elinde bulundurduğu şirket, dünya çapında salgın gibi yayılan çizgi film dışında beş tane farklı sinema filmine dönüşmüştü. Time Warner’ın yayınladığı üç filmin toplam 366 milyon dolar hasılat yaptığı düşünülürse Activision’ın güdülerini anlamak kolaylaşıyor. Skylanders çizgi filmleri ve sinema filmlerini izlememiz an meselesi olabilir. Yoksa serinin üç sene önce Guitar Hero’nun yaşadığı makus talihi paylaştığını görmek acı olur.

Bir de bunun tersi var; genelde felaketle sonuçlanan “filmlerin oyunları” meselesi… Bu olay hiç tutmadı, animasyon filmler çocuk oyunlarına dönüşüverdi, kapalı gişe oynamış Avatar gibi filmlerin oyunları ise vasattan öteye gidemedi. Danimarka hükümeti tüm ülkeyi Minecraft’ta tasarlaya dursun, Minecraft’ı, DotA’yı, LoL’ü ve bilumum spor oyunlarını geride bırakıp o unutulmaz senaryolu oyunlardan bahsedelim o halde.

Çıkan kısmın özeti Eğer Activision sinema endüstrisine doğru genişlerse, Call of Duty ve Skylanders gibi artık markalaşmış oyunlarını eskime tehlikesinden kurtaracak ve her zaman canlı tutabilecek. Bu bir film stüdyosunun inşa edilmesini gerektiriyorsa Activison bu cesur ve inovatif düşünceyle büyük başarı kazanabilir. Sony’nin son dönemde Uncharted ve The Last of Us gibi oyunlarında uyguladığı strateji örnek teşkil ediyor. Fakat bu kararın riskler taşımadığını söyleyemeyiz: Microsoft yakın zamanda Xbox One oyunlarını televizyona uyarlamak için açtığı Xbox Entertainment Studios’u kapatmak zorunda kalmıştı.

34


Teknoloji

Assassin’s Creed II© Ubisoft

Far Cry 3© Ubisoft

1) Assassin’s Creed

2) Far Cry 3

Ubisoft hala bir Assassin’s Creed oyunu üzerine açıklamalar yapmaya devam ediyor ama ortada çok da net bir şey yok son döneme baktığımızda. Altair’in hikâyesi olma ihtimali var, nerede geçeceğiyle ilgili spekülasyonlar devam ediyor falan… Ben de “Serinin hangi oyununu seçsem filmi başarılı olur acaba?” diye düşündüm ama asla tek bir oyunla sınırlandırılamayacak kadar başarılı oyunlar çıkardı Ubisoft firması. AC I’de Altair ile tanıştık ki Altair’in olmadığı bir AC filmi kesinlikle düşünülemez. Altair’in bilgeliği ve Ezio’nun İtalya topraklarındaki leap of faith’leriyle geçecek olan bir film çok da güzel olmaz mıydı? Kesilmesi gereken bir Papa ve atlamalar sırasında kullanılacak birkaç dublörle akıp gidecek olan filmin finali Revelations senaryosuyla gayet tatlı devam edebilir, o arada İstanbul’a da uğrarlar, Topkapı Sarayı çekimleri halledilir. Şaka falan yapmıyorum, mis gibi olur. Hatta Revelations için çekilen o kısa filmdeki gibi Ezio’nun yaşlılığına da girerlerse, 10 numara iş çıkar. Revelations sonrası AC III ve AC IV sürecine girmeye hiç gerek yok, hem assassin’inin hem de senaryosunun tartışmaya açık olduğu kesin.

Far Cry 3 ile gönülleri fetheden Ubisoft ve CryTek firması, serinin son oyunu için hem oyunun görselliğini hem de hikayesini güzel noktalara taşıdı ve Far Cry 3 için yapılan M.I.A.’nın Paper Planes’i ile başlayan açılış videosu muazzamdı gerçekten. Far Cry 2’nin çöllerine bulaşmaya da hiç gerek yok üstelik, direkt Far Cry 3’ün geçtiği fantastik Rook Adaları’na ışınlanabiliriz. İllegal her şeyin döndüğü, yapmaya alıştığımız şeyin bir grubun canını kollamak olduğu oyunun senaryosu beyaz perdede tam bir aksiyon şölenine dönüşebilir. Hayatta kalma hikayelerine bayılırım, Vaas da kendisine benzeyen biri bulunduğu takdirde onu oynayan kişiye Oscar’ı bile getirebilecek kadar güçlü bir oyun karakteri. Bu arada Far Cry 4’ün çıkacağı ve oyunun Himalayalar’da geçeceği açıklandı, oyunun karakteri enteresan görünüyor, yine de şimdilik favorim Far Cry 3 ve Vaas.

The Last of Us© Sony Computer Entertainment

35


3) The Last of Us Oyun dünyası geçtiğimiz yıl piyasaya çıkan The Last of Us kadar derin bir hikayeyi uzun zamandır görmemişti. Bir baba ile kızın hikayesi olarak başlayan dram, bir şehrin tamamen enfekte olmasına kadar uzayıp gitmişti ve The Last of Us için denebilecek en keskin şey, kesinlikle bir oyundan çok daha fazlasını içinde barındırdığıydı. Oyunun görüntüleri ve sinematikleri bir animasyon filminden farksızdı ve karakterlerin de derinliği tartışmasız olarak başarılıydı. Bu oyun 2013 yılında, “En İyi Senaryo” ve “Yılın Oyunu” kategorilerinde neredeyse tüm basının ödüllerini silip süpürdü ve filminin yapılmasını istediğimiz son dönem güzelliklerinden birisi kendisi oyun dünyasında. Filmin yapılacağı ve tamamen oyundan uyarlama olacağı açıklandı geçtiğimiz aylarda, başka da ses çıkmadı zaten. BioShock© Irrational Games

5) BioShock Filminin yapılması beklenen ve yılan hikayesine dönen oyunlardan biri daha… BioShock’un filminin çekileceği 2009 yılında ortaya çıkmışken neler oldu da biz oyunu göremedik, hemen bakalım. Yönetmenliğini Karayip Korsanları’nın yönetmeni olan Gore Verbinski’nin yapacağı açıklanmıştı ve 2011 yılında beyaz perdede olması gereken oyun, bütçe sıkıntıları dolayısıyla maalesef tarihe gömülen heyecanlı projelerden biri olmuştu. Üç yıldır filmle ilgili bir ses çıkmamıştı fakat geçtiğimiz ay yapılan bir açıklamayla Sony’nin “BioShock Movie” domain’lerini aldığı su yüzüne çıktı. Filmin geleceği halen belirsiz fakat Tim Burton yönetse nasıl olur acaba diye merak etmiyor değilim. Kesinlikle o yönetsin istemiyorum, ne çıkarırdı çok merak ediyorum sadece. Red Dead Redemption© Rockstar Games

4) Red Dead Redemption Rockstar Games’in en sevdiğimiz yapımlarından biri olan Red Dead Redemption’la buluşalı tam 4 yıl olmuş! Aksiyonmacera türünde olan oyunun konusu Vahşi Batı’da geçiyor ve yıl 1911. ABD ve Meksika sınırında akıp giden oyundaki karakterimiz John Marston aslında bir kanun kaçağı ve bütün bu pis işlere bulaşmasının tek sebebi de ailesini rehin alan devlet ve çetelerden öcünü almak. Konu bir film senaryosu için gayet uygun, öyle değil mi? Ödül avcılığı yapan, kumar oynayan, vahşi atları evcilleştirip yola koyulan karakterimizin dünyası oyunda öyle güzel resmedilmişti ki Vahşi Batı’nın bir oyunda bu kadar leziz kurgulandığına ben ilk kez şahit olmuştum. Beyaz perdede Vahşi Batı temalı bir film görmeyeli ne kadar oldu emin değilim ama John Marston’ı oynayacak kişi ve mekan çözüldüğünde Red Dead Redemption’ın beyaz perde uyarlamasının başarılı olacağına dair hiçbir şüphem yok. Müzikleri de Ashtar Command yapmaya devam etsin ve film “Deadman’s Gun” ile bitsin lütfen, teşekkürler.

36


AÇIK BÜFE

Açık Büfe Bölümünde bu ay Ahududulu krema tatlısı sizler ile;

Ahududulu krema tatlısı malzemeleri; 3 yaprak jelatin 450 ml krema 200 ml süt 100 gr toz şeker 1 paket vanilya Sosu için 400 gr ahududu 50 gr toz şeker 1.5 çay kaşığı mısır unu

Hazırlanışı ; Ahududulu krema tatlısı Jelatinleri soğuk su dolu yayvan bir kaba alarak 5 dakika bekletin. Krema, süt, şeker ve vanilyayı tencereye alıp ısıtın. Yumuşamış olan jelatin yapraklarını ekleyin ve eriyene kadar karıştırın. 20 dakika bekletin ve servis bardaklarına paylaştırın. Ahududuları tencereye alın ve mısır ununu ekleyip karıştırın. Karışımı orta ateşte 4-5 dakika ahududu suyunu bırakana kadar pişirin. Ocaktan alıp soğumaya bırakın. Soğuduktan kremalı tatlıların üzerine paylaştırın. Buzdolabında soğutup wservis yapın.Ahududulu krema tatlısı artık hazır. Afiyet olsun

37


Gülşah Üsttuna Yıldız kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

Yumurta Diyeti ile 2 haftada 9 kilo Nihayet o gün geldi ve kalorisi bol diye tabaklarımızdan uzak tutmak zorunda kaldığımız bir yiyecek daha aklandı. Yıllardır diyet menülerinde adı geçmeyen yumurta, meğer kilo vermemiz için bulunmaz bir nimetmiş. Sabah tüketildiği zaman bizim 36 saat boyunca daha az yemek yemenizi sağlayan yumurtanın içerdiği protein sayesinde sarkmadan zayıflıyoruz. Uygulayacağımız yumurta diyeti ile 14 günde toplam 9 kilo verebileceğimiz söyleniyor. ben henüz denemedim ancak bu diyete başlayan bir arkadaşım 2. gününde 1. kilo verdi hem de aç kalmadan. Aç kalmadan zayıflamamızı sağlayan mucize diyet listesini paylaşmaya geldi sıra.

Kahvaltı: Her gün aynı; 1 greyfurt, 1 ya da 2 yumurta, sade kahve ya da çay. PAZARTESİ Öğle yemeği: 2 yumurta, greyfurt. Akşam yemeği: 2 yumurta, karışık salata, 1 dilim kızarmış ekmek, greyfurt ve kahve.

ÇARŞAMBA Öğle yemeği: 2 yumurta, ıspanak, kahve. Akşam yemeği: 2 kalem kuzu pirzola, kereviz, salatalık, domates, çay. PERŞEMBE Öğle yemeği: 2 yumurta, ıspanak, kahve. Akşam yemeği: 2 yumurta, süzme peynir, bir dilim kızarmış ekmek, lahana. CUMA Öğle yemeği: 2 yumurta, ıspanak, kahve. Akşam yemeği: Balıklı karışık salata, kızarmış ekmek, greyfurt. CUMARTESİ Öğle yemeği: Yiyebileceğiniz kadar meyve salatası. Akşam yemeği: Bolca biftek, kereviz, salatalık, domates, kahve. PAZAR Öğle yemeği: Tavuk, domates, havuç, lahana, greyfurt, kahve. Akşam yemeği: Tavuk jambon, domates, greyfurt.

SALI Öğle yemeği: 2 yumurta, domates, kahve. Akşam yemeği: Biftek, domates, salatalık, marul, zeytin, kahve.

38


Turizm: Kış Turizmi Nazlı Karaman kulaklikdergisi.com

Kış Turizmi

kulaklikdergisi@netcc.com.tr

Ankara da bu yıl karla yine buluşmuşken güzel bir kış turizmi araştırmasına ne dersiniz? Birçoğumuz en ünlü kayak merkezlerini biliyoruzdur. Fakat bilmediğimiz ya da sadece duyduğumuz diğer kış turizmine katkıda bulunan kayak merkezlerimizi araştıralım istiyorum. Saklı olanın gizemine inanmışımdır hep. Bu gibi yerler de saklıdır her an keşfi deli gibi beklercesine. Bu keşifte ‘E’ harfi ile başlayan üç ilimizin incilerinden bahsetmek istiyorum. Tabi ki küçükken geleneksel leğende, poşetle yani kısacası kendi imkânlarımızla kış turizmini mahallemizde koruyan şimdinin gençleri olarak her ne olursa olsun unutmayacağımızı da belirtmek isterim.

Hazar Baba Kayak Merkezi’nde kayak evi ve kafeterya olmak üzere iki bina mevcuttur. Kayak evinden gelen günübirlikçilere kayak takımları sağlanmaktadır. 2000 yılında mevcut teleski tesisi büyütülerek 1700 m’ye çıkarılmış, kayak pisti geliştirilerek amatör ve profesyonel kayakçılara rahat bir şekilde kayma imkanı sağlamıştır. Kayak yaparken aynı anda Hazar Gölü ve Keban Baraj Gölü’nün görüldüğü, adeta bir seyir tepesi konumundaki Hazar Baba Dağı Kayak Merkezi’nde hiçbir yerde görülmeyen güzellikler yaşanmaktadır. Erzincan da peki! Snowboard / Kayak / Karda Rafting Erzincan Erdan Dağı KIş Sporları ve Doğa Turizm Merkezi

Elazığ da mesela sizce kayak merkezi var mıdır? Ki bu soruyu yönelttiğimize göre kesinlikle vardır cevabına en büyük ipucudur aslında. Hazar Baba Kayak Merkezi Elazığ’a bağlı Sivrice ilçe merkezine 6 km. uzaklıkta, Hazar Gölü kıyısında 2347 m. yüksekliğinde olan Hazar Baba Dağı’nda 1999 yılında açılan Hazar Baba Kayak Merkezi, ülkemizde son yıllarda gelişmekte olan kış turizmine katkıda bulunacak, yöre ve bölge insanlarının da faydalanacağı bir merkezdir. İdeal bir kar kalitesine sahip olan dağda, Türkiye‘nin en uzun ve farklı zorluk derecesine sahip birçok kayak pisti yer alıyor. Kayarken duyulan heyecan, Ergan‘in muhteşem görüntüleri ile birleştiğinde unutulmaz bir tatil gerçekleşiyor. Munzur Sıra Dağları’nın, eteklerinde bulunan, 2 bin 970 metre yüksekliğindeki Ergan Dağı Kış Sporları ve Doğa Turizmi Merkezi 12 km uzunluğundaki kayak pistleri ile hem kış turizminde hem 12 aya yaygın bir şekilde birçok spor faaliyeti ile hem de doğasıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekecek bir cazibe merkezidir. Türkiye’nin en uzun pistlerine sahip olan Ergan Dağı Kış Sporları ve Doğa Turizmi Merkezi 22–24 Şubat 2013 tarihinde yapılacak olan Ergan Uluslararası Dağ Kayağı Şampiyonası ile açılışı yapılacaktır. Ergan Dağı Kış Sporları ve Doğa Turizmi Merkezi, on iki km’lik pistleri, aynı anda dört yüz elli kişiyi taşıyabilecek

39


kapasitedeki yeni teknoloji telesiyej sistemi ile Doğu Anadolu’nun yeni kayak merkezi olma yolunda hızla ilerlemektedir. Ergan Dağı Kış Sporları ve Doğa Turizmi Merkezi kayak dışında farklı sportif ve eğlence aktivitelerinin yapılacağı yeterli miktarda sahaya sahiptir. Uygun yürüyüş parkuru, Türkiye’nin en uzun kayak pistlerine sahip olması, tesisten görünen Fırat Vadisi manzarası ile farklılık yaratacaktır. Ve tabi ki ERZURUM Erzurum - Palandöken

3185 m. zirveye sahip Palandöken dağları, Erzurum’un güneyinde yer alır ve doğu-batı yönünde uzanır. Türkiye’de kış turizmi için yapılan ilk ciddi ve kapsamlı proje ErzurumPalandöken Kış Sporları ve Turizm Mastır Plan Çalışmasıdır. Yapılan çalışmada Palandöken Dağlarının doğal yapısı ve iklimi ile uluslararası kış sporları merkezi niteliğine sahip olduğu tespit edilmiştir. Projede, üç alan üzerinde gün toplam 32 bin kişinin kayak yapabileceği, uluslararası yarışmalar hatta kış olimpiyatlarının düzenlenebileceği, 6 bin kişinin doğrudan istihdam edilebileceği öngörülmektedir.

40


Müzik İlhan Polat kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr

2014 Yılında En Çok Onlar Dinlendi Spotify 2014 yılının en çok dinlenen, en çok aranan sanatçılar ile ilgili verileri yayınladı. Geçtiğimiz yılın en çok dinlenen sanatçıları ve başarılı sayılan diğer liste isimleri için buyurun. Bağımlı sayılabilecek bir Spotify kullanıcısı olarak bu ay müzik bölümünde sizlere Spotify 2014 verilerini yazacağım. Spotify en çok kullanılan müzik dinleme uygulamalarından birisidir. Hatta bence en iyisidir. Milyonlarca abonesi olan ve milyonlarca şarkıyı da yasal şekilde indirip dinleyebileceğiniz uygulama 2014 yılının en çok dinlenen ünlülerini ve şarkılarını açıkladı. Görünen o ki yakında Spotify listesindeki zirve yarışın da Grammy Ödülleri kadar önemli bir hal alacak. 2014 yılında en çok dinlenen müzisyen Ed Sheeran oldu. Zirveye çok alışık ve güçlü sanatçıların arasından sıyrılan Ed Sheeran 2014 yılında yayınlamış olduğu ‘X’ isimli albümü ile de İngiltere’de 1 milyondan fazla satış elde ederek başarısını kanıtlamıştı. Üstelik ‘en çok stream edilen sanatçı’ unvanını da elde etti. Spotify yalnızca en çok dinlenen müzisyen gibi kişi odaklı verileri değil, en çok dinlenen erkek şarkıcı, en çok dinlenen şarkı gibi listeleri de yayınladı. 50 milyondan fazla abonesi bulunan Spotify en çok dinlenen şarkının Pharrell Williams’dan ‘Happy’ ve en çok dinlenen kadın sanatçının Katty Perry olduğunu açıkladı. Burada ki şok ise Rihanna’nın listeye girememesi ile yaşandı. Özel hayatı ve sanat hayatı ile sürekli göz önünde bulunan Barbados’lu şarkıcı 2014 yılında insanların kendisini dinleyeceği kadar başarılı bir yıl geçirmemiş belli ki.

İşte Spotify’ın 2014 yılı verileri; En çok dinlenen 5 müzisyen 1. Ed Sheeran 2. Eminem 3. Coldplay 4. Calvin Harris 5. Katy Perry En çok dinlenen 5 erkek müzisyen 1. Ed Sheeran 2. Eminem 3. Calvin Harris 4. Avicii 5. David Guetta En çok dinlenen 5 kadın müzisyen 1. Katy Perry 2. Ariana Grande 3. Lana Del Rey 4. Beyoncé 5. Lorde

En çok dinlenen 5 grup 1. Coldplay 2. Imagine Dragons 3. Maroon 5 4. OneRepublic 5. One Direction En çok dinlenen 5 şarkı 1. Happy (from Despicable Me 2) – Pharrell Williams 2. Rather Be (feat. Jess Glynne) – Clean Bandit 3. Summer – Calvin Harris 4. Dark Horse – Katy Perry 5. All of Me – John Legend

En çok dinlenen 5 albüm 1. X – Ed Sheeran 2. In the Lonely Hour – Sam Smith 3. The New Classic – Iggy Azalea 4. G I R L – Pharrell Williams 5. My Everything – Ariana Grande

41


Müzik

Türkiye’de 2014 Yılında En Çok Onlar Dinlendi

Türkiye’de Spotify üzerinden en fazla dinlenilen sanatçılar 1. Sıla 2. Coldplay 3. Lana Del Ray 4. David Guetta 5. Eminem

Türkiye’de Spotify üzerinden en fazla dinlenilen parçalar 1. Pharrell Williams – Happy – From “Despicable Me 2. Sia – Chandelier 3. Clean Bandit – Rather Be (feat. Jess Glynne) 4. OneRepublic – Counting Stars 5. Katy Perry – Dark Horse

Türkiye’de Spotify üzerinden en fazla dinlenilen albümler 1. Yeni Ay – Sıla 2. G I R L – Pharrell Williams 3. The New Classic – Iggy Azalea 4. Mini World – Indila 5. x – Ed Sheeran

Türkiye’de en hızlı yayılan parçalar 1. Chandelier – Sia 2. The Sun feat. Graham Candy – Parov Stelar 3. Acıyı Sevmek Olur mu – Mehmet Erdem 4. Another Love – Tom Odell 5. Drop the Game – Flume

42


Ajanda : Sinema

Vizyondakiler Diyerek Geçmiyoruz Film tutkusu olan insanlar her zaman farklı gelmiştir bana. Konuşmasında belki ufak bir mimik hareketinde belki de filmin güzel sahnesinden anlamlı bir söz ile kendisini fark ettirebilir. Neden en güzel anı bulabilmek için filmin akışını büyük beklentilerle izleriz. Her filmin sonunda kaçınılmaz olan sahnelerin o unutulmaz yorumları peki!!! İnsan gözünü kapattığı an dünyanın en güzel filmine başlamıştır ki... Şahane bir uyku güzel bir rüya belki de. Dünyanda görmek istediğin o en güzel anları kendi sahnende görürsün. Başrol oyuncusu kimi zaman sen kimi zaman hiç tanımadığın birisidir ya da. Perde, ışık, ses ve film zamanı... İşte bu ay vizyonda olan filmler.

Hobbit: Beş Ordunun Savaşı Yönetmen: Peter Jackson Oyuncular: Martin Freeman, Richard Armitage, Evangeline Lilly Film Türü; Aksiyon, Macera, Fantastik Konu: The Hobbit üçlemesinin son bölümü olan üçüncü filmde, Bilbo Baggins’in heyecan dolu macerasını noktalamasını ve eve dönüş yolunu buluşunu seyredeceğiz. Ejderha Smaug ile karşı karşıya geldikten ve günahkar Hobbit Gollum’dan meşhur güç yüzüğünü aldıktan sonra sağ salim eve ulaşıncaya kadar, Bilbo’yu daha onlarca yeni serüven beklemektedir; Cüce, Elf ve İnsanların önünde iki seçenek vardır: Ya birleşip birlikte savaşacaklar ya da hep beraber yok olacaklardır. Beş ordu toplanıp savaşa girmeye hazırlanırken Bilbo hem kendi hayatı hem de arkadaşlarını kurtarmak için savaşmak durumunda kalacaktır. Yurtlarına tekrar kavuşan Erebor Cüceleri, Ejderha Smaug’u Göl Kasabası’nın masum yerlileri üzerine saldıkları gerçeğiyle yüzleşmek zorundadırlar. Thorin Meşekalkan ise Arkentaşı’nı ararken önemli değerlerden ödün vermiştir. Thorin’e yardımcı olamayan Bilbo tehlikeli bir seçim yapmanın eşiğine gelir. Bu esnada Lord Sauron planladığı gizli Yalnız Dağ saldırısı için dört Ork bölüğü göndermiştir. Şimdi Cüce, Elf ve İnsanların önünde iki seçenek vardır: Ya birleşip birlikte savaşacaklar ya da hep beraber yok olacaklardır. Beş ordu toplanıp savaşa girmeye hazırlanırken Bilbo hem kendi hayatı hem de arkadaşlarını kurtarmak için savaşmak durumunda kalacaktır

43

Mucize Yönetmen: Mahsun Kırmızıgül Oyuncular: Talat Bulut, Mert Turak, M.Kırmızıgül Film Türü; Dram Konu: 1960’ların yoksulluk içerisindeki Türkiye’sine ayna tutan film, aynı zamanda darbe sürecinin etkisini de beyazperdeye taşıyor. Ege’nin cennet gibi bir köşesinden Anadolu’nun uzak bir köyüne sürgün yiyen bir öğretmenin hikâyesini anlatan film, yokluk içerisinde, okulu, okumayı ve eğitimi dört gözle bekleyen çocukları da konu ediyor. Before I Go to Sleep Yönetmen: Rowan Joffe Oyuncular: Nicole Kidman, Colin Firth, Mark Strong Film Türü; Gerilim Konu: Christine’nin hafızası geçirdiği bir kaza sonrası her gece adeta sıfırlanır. Kendisini 27 yaşında sanıyorken, aynada 40 olduğunu görür; fotoğraflarda “bu senin kocan” yazan adamı hatırlayamaz. Christine bir tarafta karanlık geçmişine ulaşmaya çalışırken, diğer yandan da kendisini öldürmeye çalışan kişiyi aramaktadır. Dürüstlüğü konusunda şüpheye düştüğü kocası Ben, şüpheliler listesinin en tepesindedir! Ayı Paddington Yönetmen: Paul King Oyuncular: Ben Whishaw, Hugh Bonneville Film Türü; Komedi, Aile Konu: Perulu genç bir ayı, “İngiliz” olan her şeye karşı ilgi duymaktadır ve kendisine bir yuva bulmak için soluğu Londra’da alır. Fakat Paddington istasyonunda kaybolunca, şehir hayatının hiç de beklediği gibi olmadığını anlayacaktır. Tesadüfen tanıştığı Brown ailesi ona yuvalarını açar. Sevimli ayıcık tam şansının yaver gittiğini düşünürken, modern hayata karşı acemiliğinden başına türlü belalar açacaktır...


Unutursam Fısılda Yönetmen: Çağan Irmak Oyuncular: Farah Zeynep Abdullah, Mehmet Günsür, Işıl Yücesoy Film Türü; Dram Konu: Hemşireliğe adım atan, çekingen Hanife ve onun tam zıttı, aykırı kız kardeşi Hatice, küçük ve kendi halinde, muhafazakâr bir kasabada yaşamaktadırlar. Edebiyata meraklı Hanife kimselere göstermeden bir şiir defteri tutarken, Hatice çevresindeki herkesi unutacak kadar şarkı söylemeye tutkundur: Bir gün yeni atanan kaymakamın oğlu Tarık kasaba merkezine gelir ve iki kız kardeşin hayatı o günden sonra tamamen değişir... Son Umut Yönetmen: Russell Crowe Oyuncular: R.Crowe, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan Film Türü; Dram, Tarihi Konu: Avustralyalı bir çiftçi olan Connor, 1919 yılında Çanakkale Savaşı’nın ardından Türkiye’ye gelir. Gelibolu’da savaşta kaybolan üç çocuğunu bulmak için arayışa koyulur… Yönetmenliğini ünlü oyuncu Russell Crowe’un üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Crowe’un yanı sıra Türk oyuncular Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan da yer alıyor. Yusuf & Yusuf Yönetmen: Ali Gündoğdu Oyuncular: Ali Sunal, Burak Satıbol, Oya Başar

Bu yılın ilk izlediğim filmi Son Umut... Dünyaya penceresini açtığı Türk oyuncularının büyük adımı olan bu film dram-tarihi kategorisinde yer alsa da yer yer komedi esintileri de içermektedir. Cem Yılmaz bu film karesinde olması dramı daha ne kadar sürdürebilir ki aslında. Öyle bir anda olan ufacık hareketi bile en duygusal sahnede güldürebiliyor. Tarihi filmler genelde sıkıcı bulunur. Bu filmde olay örgüsü geniş bir süreçten bahsedilmesine rağmen akıcı ve savaşın bir diğer yıkıntısını gözler önüne sermekte. Olan bir savaş bitmiş ama ya sonrası ya geride kalanlar şehitler yaralılar bütün bu olanlara şahit olanlar? Onların bu durumdan sonra ki süreçte yaşadıkları! Psikolojik baskısı yüksek bir film olarak karşımıza çıkıyor. Zamanında Çanakkale’de dökülen onca kanın izlerini acının esaretini iliklerinize kadar hissedebilirsiniz izlerken. Avusturalyalı babanın en büyük acısı kaybetmiş olduğu evlatlarını bulma telaşı. Aslında milli duygular içinde savaşta alınan zaferiyle filmi tüm akışı içerisinde izlerken birden ölen iki kardeşin yaşadıkları o an can çekişmeleri. Üstelik onlar türkün düşmanı toprakları işgale gelmiş binlerce askerden sadece 3’ü. 3 kardeş yaralı belki de ölmüş belki de yaşıyan kardeşler... Filmin en zor anları kesinlikle benim de en çok etkilendiğim sahne. Acının sese vurduğu an o can çekişme gözyaşı. Düşmanının ölümüne ağlayabileceğin bir sahnede duygular dorukta. Onlar üç Avustralyalı genç askerler. İngiliz asker babayı Türk askerlerine karşı doldururken yine de her ne olursa olsun Türk askerlerinin babaya yardım etmeleri de Türklüğün yine bir şanıdır. Film izlenesi güzel tadı yerinde keyfi hoş bir film... Güzel bir repliğiyle veda edelim yorumumuza ‘NEFRETİN BİTTİĞİ YERDE UMUT BAŞLAR’

Film Türü; Komedi Konu: Film çocukluğundan bu yana otomobil tutkusu olan ve bir araba yarışçısı olmanın hayalleriyle yaşayan Yusuf’un hikâyesini ele alıyor. Şans Yusuf’a gülmez; gerçek hayat, hayalleri konusunda pek de cömert davranmaz. Şimdilerde Ankara’da dolmuş şoförlüğü yapan Yusuf’un kahkaha dolu maceralarını anlatan filmin başrollerini Ali Sunal, Burak Satıbol ve Oya Başar paylaşıyor.

44


Ajanda : Sergi Ankara

Geçmişten Günümüze Çubuk’un Değerleri Sergisi Tarihi Bekir Ağalar Konağı’nda Çubuk Belediyesi ve ilçe halkının katkılarıyla Geçmişten Günümüze Çubuk’un Değerleri Sergisi’nin açılışı yapıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ve 1933’te Mustafa Kemal Atatürk’ün Çubuk’a gerçekleştirdiği ziyarette ev sahipliği yapan Tarihi Bekir Ağalar Konağı, ilçenin tarihi ve kültürel değerlerini yaşatmak için Çubuk Belediyesi ve Ankara Valiliğinin katkıları ile restore edildi. Çubuk Belediyesi tarafından yürütülen bir çalışma sonucunda da müzeye çevrilen konakta ilk sergi açılışı yapıldı. Tarihi Bekir Ağalar Konağın da Geçmişten günümüze Çubuk’un değerleri sergisi 5 Ocak 2015 tarihinde saat 11.00 başlayarak, üç ay kadar açık kalacak. SERGİDE NELER VAR? Tarihi Bekir Ağalar Konağı’nda açılışı yapılan Geçmişten Günümüze Çubuk’un Değerleri Sergisi, içinde yaklaşık bin 100 parçadan oluşan eski Çubuk evi, mutfak kültürü, geçmişteki meslekler, tarımda kullanılan malzemeler, yarı değerli taşlardan Çubuk agat taşı, turşu ve Seyit Veli Kalender odası, köyler, festival ve Çubuk’u anlatan fotoğraflar, geçmişten günümüze Çubuk Şehitleri, Ressam Halil Basri Uluğ’un yağlı ve suluboya resimleri ile Çubuk’un ilçe olduğu tarih olan 1902 yılındaki yaşantıyı anlatan 1902 parçadan oluşan maket ve objeler bulunduruyor. Serginin İlgi Odağı 1902 Çubuk Maketler Sergisi Oldu Eserlerine gösterilen ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getiren Köylü Ressam Halil Basri Uluğ, “Bugün açılışını yapmış olduğumuz Bekir Ağalar Konağı’ndaki çalışmamızı yaklaşık 3 aylık bir uğraş ve emek ile gerçekleştirdik. Çalışmalarımızda eskiden unuttuğumuz hayatı tamamen canlandırmış olduk. Geçmişte yaşanan yaşam karelerinden aldığımız 1902 parçadan oluşan köyümüzü iki parçadan oluşturduk. Eski yaşam tarzında ne kadar unsur varsa okulumuzdan camimize, kağnımızdan dibeğimize kadar her şeyi bire bir yansıtmaya çalıştık. Çalışmalarımızda Çubuk’un kuruluş tarihi olan 1902’yi hedef aldık. 1902’deki hayatı yansıtmaya çalıştık. Tabi bundan sonra ki çalışmalarımızda bu bölgede gerçekleşmiş olan Ankara Savaşı’nı en güzel şekilde maket olarak hazırlayıp müzemize kazandırmış olacağız” dedi.

45


Etnografya Müzesi’nde Ahşap Sergisi “Geçmişin İzlerinde Ahşap Sergisi” Etnografya Müzesi sergi salonunda açıldı. Etnografya Müzesi’nin deposundan çıkarılan asırlık ahşap eserler, müzenin girişinde Ankaralıların beğenisine sunuldu. Metal veya plastik ürünlerin hayatımızdaki yeri giderek artıyor. Ahşap eşyalar ise nostalji meraklılarının vitrin süsü olarak tercih ettiği objeler olmanın ötesinde şehirde yaşayanlara pek bir şey ifade etmiyor. Halbuki bir asır önce bu topraklarda insanların hayatında ahşabın çok önemli bir yeri vardı. Ahşap dediysek kuru tahta parçaları değil elbette. Her biri ince işçilikle oyulmuş, süslenmiş, cilalanmış ahşap güzellerinden bahsediyoruz. Örneğin kavrulmuş ve soğutulmuş kahve çekirdeklerinin ev ortamında öğütülmesi için yapılmış oturaklı kahve değirmeni varmış. Yanında yine kahvenin boşaltılacağı bir oluğu olan ve kavrulan kahve çekirdeklerinin soğutulması için kullanılan kahve soğutacağı. Ya kahve çekirdeklerinin pişirilmeden önce toz haline getirilmesi için dövüldüğü büyük dibeğe ne demeli. Kaşıklık, kepçe, et tokmağı, matara, çeşni kaşığı, körük gibi aletler, mutfağın vazgeçilmezleriymiş. Ahşap sadece mutfak kültüründe yok. Annelerin bin bir emekle büyüttükleri bebeklerini uyutmak için tıngır mıngır salladıkları beşikler de ahşap. Kâbe tasvirli tahta kaşıklar, mücevher kutuları, oyuncaklar ve daha niceleri. İşte eskilerin hayatının bir parçası olan bu ahşap güzelleri, Ankara Etnografya Müzesi’nde sergileniyor. Ahşap eserler, ‘Geçmişin İzlerinde Ahşap’ adı verilen sergide oturaklı kahve değirmeninden dibeğe, bastondan kirmana çeşni kaşığından körüğe kadar pek çok ahşap eseri görmek mümkün. Geçmişte yaşayan insanların ahşap ile olan bağını açık bir şekilde gösteren eserler, öncekilerin hayat tarzları, estetik değerleri hakkında da fikir veriyor. Ankara Etnografya Müzesi’nin deposundan çıkan bu eserler, Mayıs ayına kadar görülebilecek.

46


Ajanda : Tiyatro

2014 Yılının En İyi 5 Tiyatro Oyunu

1. Uykusuz

3. Bakarsın Bulutlar Gider

Ailesi ile ilgili travmaları ve ilgisiz bir koca ile birlikte hissiz, şizofrenik bir yolculuğa yelken açan Selin’in rahatsız edici hikâyesi... Bu yıl herkesi şaşırtan, rahatsız eden ve bir o kadar da keyif veren bir oyun oldu. Bir anda herkesin konuşmaya başladığı Uykusuz isimli oyunu mutlaka izlemenizi öneririm. Yanınızda kağıt mendil götürmeyi unutmayın.

Betül, eşi Orhan’ın ölümünün sebebini çözememiştir. Eşinin vefatından aylar sonra tanımadığı bir adamın getirdiği emanetle, hem Betül’ün hem de emaneti taşıyan Kaya’nın hayatları değişir. Basında çok ciddi yer tutan oyun, bu yıl izlenmesi gereken oyunlar listesinde yerini almayı başardı. İlginç ve güncel bir yaşam biçimi içerisinde dolaşacak ve oyuncuların performansına hayran kalacaksınız.

Yöneten: Can Ceylan

Yazan: Özgür Özgülgün

Oyuncular: Kimya Gökçe Aytaç, Poyraz Deniz Genç, Duygu Aktoprak

2. Adolf Hitler’in Berlin’deki sığınağında geçirdiği son 12 saati konu alan tek kişilik oyun Adolf, muhteşem bir dil kullanılarak anlatılmış. Burak Sergen’in yüksek performansı ile sergilediği oyunu kesinlikle kaçırmayın. •

Yazan: Pip Utton

Yöneten: Levent Özdilek

Oyuncu: Burak Sergen

47

Yazan-Yöneten: Özen Yula

Oyuncular: Selen Öztürk, Kenan Ece


5. İstibdat Kumpanyası “Efendim, yüz otuz üç yıl önce kurdular bizim tiyatromuzu... Kurdular diyorum, zira başkaları Kurdu... Bizim memleketin tabiatıdır ne de olsa, bir şeyler önce kurulur, sonra lüzumsuz denilip kapatılır, sonra lüzumlu olduğu anlaşılır ve yeniden kurulur. Bizimkisi de buna benzer bir hikaye işte...» Oyundan küçücük bir bölüm sanırım oyunu anlamanız için yeterli olacaktır. Gidiniz ve kahkahalarla gülünüz efendim. •

Yazan: Uğur Saatçi

Yöneten: Barış Erdenk

Oyuncular: Levent Üzümcü, Sabri Özmener, Aylin Kontente, Onur Buldu, Erşan Utku Ölmez, Uğur Bilgin, İlknur Güneş, Aydın Sezgin, Serhat Barış, Levent Çimen, Dilay Taşkaya

4. Can Can Yücel’in kendi şiirlerinden hayat öyküsüyle yeniden “can” bulmasına tanık olacak ve doğumundan Adana Cezaevi yıllarına, Kuzguncuk’tan Datça’ya, Datça’da huzuru bulduğu “anasının gözü mavi”liklerde Can’ın izini kah gülerek, kah ağlayarak süreceksiniz. Can Yücel›i, yaşam öyküsü olarak uyarlanmış şiirleriyle anarken, Türkiye›nin son 40 yılına da Can Yücel›in gözünden bir bakış atacaksınız. •

Yöneten-Oyuncu: Kemal Kocatürk

Can Yücel’den Uyarlayan: Genco Erkal

48


Aklınızı Yerinden Oynatacak 16 İlginç Bilimsel Gerçek;

9. Vücudumuzda 9,000 adet Kalem Yapılmasına Yetecek Kadar Karbon Bulunur.

Her birimiz bilim adamı olmadığımız için her gün yeni öğrendiğimiz bilimsel bilgilere doğal olarak şaşırmaktayız. Hepimiz dünyanın işleyişini farklı farklı algılarız. Aslında işler bizim düşündüğümüzden daha bilimsel ve daha harikulade şekilde ilerliyor. Dünya harika bir yer ve bilim bu harikalığı daha güzel bir seviyeye taşıyor. İşte burada sizin için hazırladığımız ve sizi şaşırtacak 17 ilginç bilimsel gerçek.

10. Rusya’nın Yüz Ölçümü Plüton’dan Daha Büyük. Rusya’nın yüz ölçümü 17 milyon kilometrekareden daha büyük, Plüton ise yaklaşık 16.6 milyon kilometrekaredir.

1. Desibeli Yüksek Sesler Sizi Öldürebilir. Aslında 160 desibel, sizin sağır olmanıza sebep olur, 200 desibel ( yangın alarmından 3 kat daha yüksek ) ses ise akciğerlerinizin yırtılmasına neden olur. 2. Eğer Uzaya Arabayla Gidebilseydiniz Oraya 1 Saatte Ulaşabilirdiniz. Evet, saatte 95 kilometre yapan bir arabayla yukarı doğru yol alsaydınız, uzaya ulaşmanız tam 1 saat sürerdi. 3. Bir Yıldırımın Taşıdığı Enerji, 100,000 Adet Ekmeği Kızartabilir. 4. Ortalama Bir Osuruk Tam 0.0371 gram ediyor. 5. Beyniniz Bir Ampulü Aydınlatacak Kadar Enerji Üretir. Bu sadece uyanık olduğunuz zaman geçerli. 6. İster İnanın İster İnanmayın Ama Bulutlar Sandığınız Kadar Hafif ya da Yumuşacık Değil. Aslında bir bulut kütlesi 80 filin ağırlığına eşit. 7. İnsan DNA’sıyla Bir Muzun DNA’sı Yüzde 50 Oranında Aynı Bu demektir ki bir zamanlar aynı maddeden evrilmişiz. 8. Eskiden Hamilelik Testi İçin Canlı Kurbağalar Kullanılıyordu.1960’lara kadar doktorlar kurbağaları hamilelik testi için kullanıyorlardı. Bekleyiş içerisinde olan annenin idrarını Afrika pençeli kurbağasına enjekte edip bekliyorlardı. Eğer hayvan 12 saat içerisinde yumurtlarsa, bu kadının hamile olduğunu gösteriyordu.

49

11. Bildiğiniz ve Sevdiğiniz Dinozorların 3’te 1’i Uydurmadır. Çünkü bebek dinozorlar küçükken anne ve babalarından oldukça farklıdır. Gelişim çağında ise oldukça etkileyici derecede değişiklikler geçirirler. 12. Elektrikli Yılan Balıkları Prizlerden 5 Kat Daha Güçlüdürler. Elektrikli yılan balıkları, tehdit altındayken ya da avlarına saldırırken, yaklaşık 600 voltluk elektrik üretebilirler. 13. Eğer Kutup Ayısı Karaciğeri Yerseniz Ölürsünüz. Kutup ayısı karaciğeri aşırı derecede A vitamini içerir ve bunun da insan vücudu için bir üst limiti vardır. İnsan vücudu 10,000 IU’dan fazlasını kaldıramaz, bir kutup ayısı karaciğeri ise gram başına 24,000 ile 35,000 IU sahibidir. 14. Standart Bir Klozet Kapağı, Diş Fırçanızdan Daha Temizdir. Diş fırçanızı lavabonun üzerinde bıraktığınızda, çeşitli dışkı maddeleriyle ve ölü deri hücrelerle yıkanır. 15. Tipik Bir Mikrodalga Fırının Kendi Saatini Çalıştırmaya Harcadığı Elektrik, Yemeği Isıtmaya Harcadığından Daha Fazladır. Her ne kadar yemeği ısıtmak için harcanan elektrik, saati çalıştırmak için harcanan elektrikten 100 kat daha fazla olsa da, mikrodalga fırınlar zamanınızın yüzde 99’un da boştadırlar. 16. Uzayın Bir Kokusu Var. Uzayın, ızgara et, sıcak metal ve benzin koktuğuna inanılıyor.


Öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran atıştırmalık 14 bilgi; 1. Apple’ın ambleminin kusursuz bir geometri içermesi...

7. Mouse’un ortasındaki tekerleğe basıldığında, tek tıkla istediğiniz şeyi açabilmek... 8. Türkiye’de atanamayan öğretmenlerin sayısının İzlanda’nın nüfusundan fazla olması... 9. Meşhur “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosunun çizeri olan Osman Hamdi Bey’in aynı zamanda Kadıköy’ün ilk belediye başkanı olması... 10. Türkülerimizde adı sıkça geçen “Allı Turna”nın aslında Flamingo olması... 11. İran’daki Azeri nüfusunun Azerbaycan’daki Azeri nüfusundan daha fazla olması... 12. Picasso’nun yaşadığı süre boyunca kışları ısınmak için yaptığı resimleri ve boş tuvallerini yakmış olması...

İçerisindeki matematiğin her zerresinin hesaplanarak Altın Orana göre çizilmiş olması. Bu bir ısırık alınmış elma değil, kusursuz biçimde tasarlanmış geometri. 2. İngilizce “woman” ın “ wife of man” den geliyor olması...

13. Haşema’nın açılımının ‹Hakiki şeriat mayosu› olması... 14. Hastane koridorlarının savaş gibi durumlar için daha büyük inşa ediliyor olması.

3. Java ve Mocha isimlerinin aslında üretim sonrası kahvelerin gönderildiği limanların adı olması.Java, Endonezya’da, Mocha, Yemen’dedir. 4. İstanbul’un nüfusunun 131 ülkenin nüfusundan fazla olması... 5. Yokuş aşağı boşta giden arabanın viteste giden arabadan daha fazla benzin yakması... 6. Şapkalı harflerin ‘shift+3+harf’ tuşları kullanarak yapılıyor olması...

50


Geyik Minimal Posterlerle 90’lar Türk Popu Şarkıcıları

Selahattin Birgül den 90’lar Türk popuna minimal bir bakış.

51


Geyik: Caps

52


Geyik 10 Garip Teknolojik Terimin Daha da Garip Kökleri 2000’li yıllarda, sosyal medyanı da patlamasıyla zihnimize yepyeni terimler ve tamlamalar girdi. Neredeyse terim çöplüğüne dönen sosyal medyada kafalar da oldukça karışık; tweet mi atalım, retweet mi atalım, bluetooth mu kullanalım, yoksa bizi trollüyorlar mı derken ne yapacağımızı şaşırdık.

İşte ilginç terimlerin ilginç tarihleri. Bluetooth Kral Harald Gormmson 10’uncu yüzyılda bütün İskandinavya’yı birleştiren hükümdar olarak tanınır. Gormmson’un bilinen bir diğer özelliği de çürüyüp neredeyse maviye dönüşmüş dişleriydi. Bu yüzden kendisi ‘mavi diş’ yani ‘bluetooth’ takma adıyla da tarihe geçti. Intel’in yazılım geliştirme uzmanı Jim Kardach, bu takma ismi Ericsson, Nokia ve IBM için 1997 yılında geliştirdiği teknoloji için kullandı. İsim ilk önceleri o kadar tutulmadı. Teknoloji için PAN (personal area network) ya da FLIRT gibi isim önerileri de vardı ancak SEO açısından bu isimler çok sakıncalıydılar bu yüzden meydan Bluetooth’a kaldı. İsmi geçe şirketler bu isimle ürün hazırlarken önceleri çok endişeliydiler. Ancak Bluetooth tüketiciler tarafından çok beğenildi ve gerçekten ‹kral› oldu.

Spam Spam, yıllar boyunca en çok dalga geçilen bir konserve et ürünün adı. İngiltere’de çok bilinen bu konserve ürün defalarca ünlü komedi grubu Monty Phyton’un skeçlerinde kullanıldı. Şovda ‘spam’kelimesini defalarca tekrar eden bir garson vardı ve bu üst üste tekrar edilip de müşteriler tarafından algılanamayınca ortaya komik bir durum çıkıyordu.

53

Spam terimi kendini tekrar eden istenmeyen ileti ile olan bağlantısını bu şovdan sonra aldı. Önce İngiltere’de daha sonra da tüm dünyada kullanıldı. Ha! Spam konserve ürünleri hala var mı diye soracaksanız, maalesef yok. Noob Vietnam savaşına katılan genç erlere takılan bir isimdi Noob. Savaş hakkında ilk günlerinde hiçbir tecrübeleri olmayan bu erler gruplara dahil edilmez, ötelenir ve uzak durulmaya gayret edilirdi. Aslında Türkçe’de ki ‘acemi er’ tabirinin tam karşılığıdır. Bu terim 1990’lardan itibaren yeni mezun bilgisayar programcılarına takılan bir takma isim haline dönüştü. Bugün her türlü teknolojiye yeni olan herkese ‘noob’ deniliyor. Troll Kökeni yine İskandinavya’ya uzanan bir takma isim daha. Troll; anti sosyal, çabuk sinirlenen biraz da saf ve hızlı düşünemeyen orman devlerinin İskandinav Mitolojisindeki adı olarak biliniyor. Ancakteknolojik hayatımızda yeri bambaşka. Trollemek ise bir balık avlama tekniği olarak karşımıza çıkar. Tekneden atılan ve tekneyle beraber hareket ederken sürüklenerek denizin taranmasını sağlayan balık avı tekniğine verilen bir isim. Butabirler yine 1990›lı yıllarda bilgisayar kullanıcılarına kolayca uyarlandı. Anlamlarını tamı tamına koruyarak, teknolojik dünyada pek çok kullanıcıya yakıştırılan sıfat ve eylemlere verilen birer terimoldular.


Google Hiç birinizin düşündüğü gibi değil. Google ismi asla bir gözlük ya da dürbün çağrıştırdığı ve arama motorunun simgesi bir dürbün için kullanılmadı. Matematik ile uğraşanlar bilir, ‘googol’ sayısı diye bir düzenek vardır. Bu düzenek 1’i takip eden 100 adet sıfırdan oluşuyor. Bundan dolayıdır ki, arama sayfalarının altında Google logosunun o’ları bulduğunuz sayfa sayısı kadar uzayabiliyor. Google adını tamamen bu rakam düzeneğinden alıyor. Tweet 140 karakterde derdini anlatmaya çalışan insanların ‘twitlemek’ eylemini 9 karaktere sığdırmaları biraz manidar gelebilir ki, İngilizce de bu ‘twittering’ olarak 11 karaktere kadar çıkabiliyor. İlk Tweet’in2006 yılında atıldığını biliyoruz, anlam olarak kuş ötüşü ya da cıvıltısı olarak tanımlanabilecek olan bu yeni terimimiz, kuşların kısa ötüşler halinde iletişebiliyor olmalarından kaynaklı bir anlam bütünlüğü yakalamaya çalışmış.

O zamanlar en küçük bilgisayarların bir oda kadar olduğunu göz önüne alırsak, bir kişinin koca odada tüm bilgisayarı kontrol edebilmesi pek kolay bir iş değildi. Engelbart sırf dik kafalılığı veukalalığı yüzünden üzerindeki iş yükünü azaltmak için bir cihaz geliştirdi. Biz buna bugün ‹fare› adını veriyoruz. Engelbart ne kadar kendini beğenmiş olsa da icadını geliştirmek için çok çabaladı ve 1968 yılında San Fransico’da bir bilgisayar seminerinde detaylı bir demo yapmayı başardı. Cihaza ‘Mouse’ adı verilmesinin sebebi ekrandaki imlecin İngilizce kısaltılmış halinin ‘Cat’ (cursor on a screen) olmasından kaynaklanıyor. Kısaca PC’lerimizde ki kedi fare kovalamacası böyle başladı. Cookie Ya da bizim bildiğimiz adıyla ‘çerezler’, belli bilgilerimizin internete daha çabuk ulaşabilmemiz için depolanması için

404 Not Found/Error Tamamen bir kod dizisi ile karşı karşıya olduğunuzu bilmenizi isteriz. 404 Not Found dizinindeki ilk 4 rakamı sitenin adının yanlış yazıldığını belirleyen dört numaralı web hatasını temsil ediyor. 04 rakamları ise ardından gelen esas hatayı işaret ediyor. 404›ün yanında yazan ‹not found’ ise biz anlayalım diye kod ile beraber otomatik olarak gelen bir uyarı. Yani 404 ve ‘not found’ asla bir tamlama değil aksine bir açıklama mesajı. Mouse 1950 yılında kendini bir şey zanneden, son derece ukala bir delikanlı olan Douglas C. Engelbart 25 yaşının getirdiği heyecanla evliliği hazırlanıyordu. Bu hazırlığı sırasında bilgisayar dünyasında devrim yaratacak bir icadın mucidi olabileceğini hiç düşünmemişti oysaki. Evini geçindirmek için bir işe giren Engelbart, IT teknolojisinde kariyer edinmek için bir bilgisayar firmasında çalışmaya başladı.

sorgular gönderen ve bunları saklayan minik yazılım parçacıkları. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki, ama neden ‘çerez’ ya da ‘çörek’ gibi bir isimleri olabilir ki sorusunun cevabı ise; programcıların bu minik yazılımları Çin çöreklerine benzetmesi. Çin çöreklerinin içinden çıkan fal dizelerinin, geleceğimiz hakkında bize önerilerde bulunması ile bir benzerlik kurulmuş.

GIF GIF bir kısaltma. Graphic Interchange Format olarak bilinir ve GIF olarak yazılır. Sıkıcı bir bilgi gibi görünüyor değil mi? İlginç olan bu değil. GIF her zaman yanlış telaffuz edilen bir kısaltma. GIF diye yazılsa da ‘gif’ diye okunmuyor. Jif olarak telaffuz ediliyor. Bunun sebebi ise GIF yaratıcılarının onu ilk böyle telaffuz etmiş olmalarından kaynaklanıyor. Başka dil bilimsel bir açıklaması yok. Yorum yap ve Puan ver

54


Astronomi 2015 Yılı Burç Yorumunuz! KOÇ 21 Mart – 20 Nisan. Zorlu geçen 2 yılın ardından hayatınızı yeniden yapılandırabileceğiniz bir yıl karşılıyor sizleri. Yıldızların öğretmeni Satürn Yay burcunda Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek sizlere etkisi ise engeller söz konusu olsa da inançlarınız cesaretiniz ve olgunlaşmanız sayesinde büyüme fırsatlarını da beraberinde getirecek. Yüksek öğrenim eğitsel konular gündeminizde yer alabilir yarım kalan eğitim hayatınıza geri dönebilir bu konularla ilgili fırsatlarla karşılaşabilirsiniz. Satürn Yay geçişi sizlere meslek hayatınızda yeni fırsatları getirebilir. Yeni bir alana yönelebilir koçluk yayıncılık gibi konularda mesleki yeniliklerin içinde yer alabilirsiniz. Satürn sizi size keşfettirirken BİLGİ’nin gücünün sırrına da vakıf olmanızı sağlayacak. Aile hayatınızda son derece iyi bir yıl karşılıyor sizleri. Kırgınlıkları olumsuzlukları arkanızda bırakıyor ve istikrarlı ilişkilerinizle güçleniyorsunuz. BOĞA 21 Nisan -20 Mayıs. Haksızlığın sonlandığı emeğin sabrın inancın mükafatını aldığınız güçlü olduğunuzu hissettiğiniz ve hissettirdiğiniz bir yıl karşılıyor sizleri. Yıldızların öğretmeni Bilge Satürn Yay burcunda seyrine devam ediyor. Sizlere yansıması ise iş birlikleri kazanç ve istikrar olarak yansıyacak. Özellikle 2012 yılından bu yana evlilik hayatlarında dışarıdan gelen müdahalelerden dolayı yaşadığınız huzursuzluklar acılar yerini kalıcı güven ve mutluluğa bırakacak. Acılara neden olanlar içinde son derece sancılı bir dönem başlayacak. Finansal konularda ise meslek hayatınızda iş birlikleri ortaklıklar yurt dışı ile ilgili iş ve eğitim hayatınızda yaşanacak gelişmeler meslek hayatınızda çığır açmanızı sağlayacak. Gücünüzün farkına varın ve size güç katanlarla ortak kararlar alarak istikrara doğru yürüyün. Yılın ilk yarısında iş hayatınızda temponuz artacak iş birliklerine açık olun ve hiç bir şeyin sizi yolunuzdan alıkoymasına izin vermeyin. Yılın ilk yarısı aile büyüklerinizin sağlık sorunları ile uğraşabilirsiniz. Endişe etmeyin her şey olumlu şekilde sonuçlanacaktır. İKİZLER 21 Mayıs – 20 Haziran. Geçmişin acısı ve tatlısını yüreğinizde harmanlayıp eğriyi doğrudan ayırt ederek arındığınız yenilendiğiniz ve yeniliklere yürüdüğünüz bir yıl karşılıyor sizleri. Yıldızların öğretmeni Bilge Satürn 2.5 yıl seyrine devam edeceği karşıt burcunuz Yay burcunda Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek sizlere yansıması ise, Stresli ilişkiler ve iş hayatınızda yaşadıklarınız kaybettiklerinizle yaptığınız yüzleşmeler ve olgunluğunuzun farkındalığı ile iş ve özel yaşamınızda size zarar veren alışkanlıklarınızı değiştirecek hayatınıza yeni bir düzen vermeye başlayacaksınız. Bilgelik acıyla sancılı ilişkiler ve maddi zorluklarla deneyimlediğiniz olaylarla ruhunuz da ki yerini aldı. Şimdi tevazu ve uyum göstererek kime fedakarlık etmeniz gerektiğinin seçimini belirleyerek hareket etmenizde! Yılın ilk yarısında, Evli İkizler aileye katılan yeni bir bebekle mutluluğunuzu perçinleyebilirsiniz. Ailevi hayatınızda son derece huzurlu ve birliğin gücünün yansıması ile güçleneceğiniz zamanlar sizleri karşılamakta. YENGEÇ 21 Haziran- 21 Temmuz. Aile hayatınızın istikrar huzur bulduğu olumlu etkilerle dolu bir yıl karşılıyor sizleri. Yıldızların öğretmeni Satürn 2.5 yıl seyrine devam edeceği Yay burcunda Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek. Sizlere yansıması ise; Hayatınıza güzellik katmak için, yenilenmek için frene basmalı yeme alışkanlığınızdan sevmelerinize gereğinden fazla değer vermelerinizi değiştirmelisiniz. Bilge Satürn’ün size en önemli katkısı bu olacaktır. Son 2 yıldır Satürn sizleri romantizm ve aşk hayatınızda bir dizi sınavdan geçirdi şimdi ise yaptıklarınız ve size yapılanlardan aldığınız dersleri yaşama yansıtma süreci başlıyor. Tutku heyecan kalıcı beraberlikler yenilenme ve aşk hayatınızı yeniden yapılandırmaya başlıyor.

55

ASLAN 22-Temmuz- 21 Ağustos. Gökyüzü yılın ilk 6 ayı doğum haritalarımızda 12’nci ev: “RUH”umuzu gizli benliğimizi herkesten gizlenen düşünce ve hayallerimizle ilgilidir. Ayrıca hapishane, hastane gibi kısıtlayıcı yerleri de temsil eder. Burcunuzda ilerleyen Jüpiter 6 ay boyunca bu konularda yaşamınıza yenilikler ve olumlu etkiler getirecek. Yılın ilk 4 ayı ailenizle sorunlar yaşayabilir fikir ayrılıkları endişeler aile büyüklerinin sağlık sorunları psikolojileri ile ilgili problemleri ile ilgilenebilirsiniz. Yılın 6 ayından itibaren Jüpiter 1’İnci evinizde ilerleyecek ve size huzur başarı istikrar ve kazanç getirecek. Yıldızların öğretmeni Satürn 2.5 yıl seyrine Yay burcu geçişi Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek Satürn aşkı romantizmi ve eğlenceyi temsil eden 5’inci evinizde. Sanatsal yeteneklerinizi ortaya koyacağınız gerçekçi yaklaşımlarınızla maddi manevi aklınızla yaşamınızı kontrol edebileceğiniz özel bir süreç sizleri karşılamakta. Satürn’ün geçişi çocuk sahibi olmak isteyen Aslanlara zorluklar yaşatabilir bu süre içinde uzun süreli tedaviler söz konusu olabilir. Bilge Satürn ailevi konularda da özellikle anne ile ilgili konularda sıkıntılara sebep olabilir. Sağlık sorunlarında yanlış teşhislerin netleşmesi zorlukların aşılmasına da yardımcı olacaktır. Şimdi aşk ve aile hayatınızda karanlıklar sona eriyor. BAŞAK 22 Ağustos – 21 Eylül. Hayatınızda ki karanlıkların belirsizliklerin sona erip yeni başlangıçlarla heyecanı umudu yeniden kazandığınız güçlü bir yıl karşılıyor sizleri. Yıldızların öğretmeni Satürn 2.5 yıl seyrine devam edeceği Yay burcu geçişi, Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek. Öğretmen Satürn önümüzdeki 2.5 yıl boyunca kariyer hayatınız ve aile hayatınızla ilgili konularda etkili olacak değişime ayak uydurup uzlaşmacı olduğunuz takdirde 2017 ye kadar yapacaklarınızı planlamalı takıntı kaygı ve korkuların esiri olmayı bırakıp mücadele edip yeniliklerin peşinden gitmelisiniz. Özellikle aile bireyleriniz eş ya da sevgilinizle ilişkilerinizde önemli etkiler söz konusu olabilir. Özellikle Baba ile ilişkiler ve iletişim fazlası ile önem kazanmakta. Tutumunuz ilişkilerinizin gidişatını belirleyecek sakinlik ve uyum olası zararları en aza indirecektir. Ya kaygılarınız ve haklı çıkma arzunuzla hırsınıza yenilenecek ya da bilgeliğin yolunu bulup azim ve sebatla yenileneceksiniz. TERAZİ 22 Eylül – 22 Ekim. Gökyüzü yılın ilk 4 ayı ailevi konularda yaşanacak karışıklıklara ve sizin olaylar karşısında fazlası ile emek vereceğiniz durumlara işaret etmekte. Ailenizin ortak gayrimenkul ya da ticari ilişkileri varsa kendi aranızda buna bağlı sorunlara karşı hazırlıklı olmalısınız. Sizlere tavsiyem hayatın akışına ayak uydurun ve zor olan durumları daha da zora sokacak inatçı tavırlardan sakının. Yıldızların öğretmeni Satürn 2.5 yıl seyrine devam edeceği Yay burcu geçişi Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek. Satürn 2012’den bu yana Akrep geçişi ile sizleri maddi olarak oldukça hırpaladı ve kariyer hayatınızda istenmeyen düşüşlere neden oldu. Şimdi ise maddi manevi müreffeh bir zaman karşılıyor sizleri. Geçmişle birlikte ardınızda kalan başarı emeğin mükafatını almaya başladığınız güçlü bir değişim sürecinin içine giriyorsunuz. Maddi manevi şükredeceğiniz deneyimlere hazır olun! Doğum haritanızda iletişimi temsil eden 3’üncü evinizde ilerleyecek Satürn size kendinizi daha iyi ifade edebilme imkanı ve zamanı doğru insanlarla değerlendirebileceğiniz fırsatları beraberinde getirecek. Yeni insanlar tanıyarak kendinizi geliştirip değerlerinizi ortaya koyup iletişimin gücünü sonuna kadar kullanabileceksiniz. Şimdi yaşanmışlıkları sözlerinize yansıtma vaktidir. Akrep 23 Ekim – 21 Kasım. Hayatınızı yeniden yapılandıracağınız unutulmaz bir yıl sizleri karşılamakta. Yıldızların öğretmeni Satürn 2.5 yıl seyrine devam edeceği Yay burcunda geçişine başladı. Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek. Doğum haritanızda finansı temsil eden 2’inci evinizde Bilge Satürn, Maddi manevi


Astronomi duygusal hemen her konuda sınandığınız ben bunu yaşamam dediğini her ne varsa yaşadığınız zorlu sınav bitiyor ve özgürlüğünüze kavuşuyorsunuz ta’ ki Haziran ayında ki tekrar burcunuzu ziyaret edeceği zaman dilimine kadar. Seçenekler yapmak istedikleriniz ve gerçekler bu üçlü üzerinde 2 yıldır öğrendiğiniz yaşadığınız hemen her şeyi gözden geçirmeli Hazirana kadar gideceğiniz yolu net bir şekilde belirleyerek hareket etmelisiniz. Ya siyah ya beyaz diyerek ilerlemelisiniz. Siyah karanlığınız beyaz aydınlığınız olacak seçim sizin. Maddi konularda olumlu gelişmeler alacakların tahsili yeni bir iş imkanı özel yaşamda pişmanlık duyup vicdan azabı çektiğiniz konularla yaşanacak yüzleşmeler gerçek özgürlüğü ve sevgiyi bulmanızı sağlayacak. Yılın ilk 6 ayı ailevi ilişkileriniz güçleniyor ve geçmişte yaşanan zorluklarda yanınızda yeteri kadar yer almamış ya da alamamış olmanın pişmanlığı ile sizin doğrularınızı arzularınızı yaşama aktarmak için tüm kalpleri ve imkanları ile yanınızda yer alacaklar. YAY 22 Kasım - 20 Aralık. Gökyüzü karanlığın derinliğini ve yalnızlığını ve ışığın gücünü ve aydınlığını yaşayacağınız özel bir yılı müjdeliyor sizlere. Ailevi yaşamınızda deneyimleyeceğiniz önüne geçemeyeceğiniz bir takım gerçekler karışık olaylar karanlıktan sonra gelen aydınlığının önemini çok daha iyi kavrayarak yaşamınızda ki önem sırasında köklü değişimleri de beraberinde getirecek sizlere. Yıldızların öğretmeni Satürn 2.5 yıl boyunca burcunuzda devam edeceği geçişine başladı. Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra burcunuzda ki seyrine devam edecek. Acılarla öğrenilen bilgeliğin temsilcisi Satürn burcunuzda 2.5 senelik seyrine başlıyor ve sizleri ağırlıklarınızdan yaptıklarınızdan sorumluluk ve sorumsuzluklarınızdan bir dizi sınavın içine doğru yer almaya çağırıyor. Kayıp ve kazançlar dünyevi hırslar ve mecburiyetlerden dolayı neredeyse unuttuğunuz ruhunuzu bedeninizi zihninizi yenilemeniz adeta kabuk değiştirip gecenin karanlığında kaybolan sizi size buldurmaya geliyor. Zorluklar aşılmak içindir ilkesi ile hareket eder tevekkül ve kabullenişin idrakinde olursanız her şey sizler için çok daha olumlu ilerleyecektir. Eskiye ait ne varsa sizi yoran kıran yanıltan arkanızda bırakıp yaşama yepyeni bir sayfa açabilirsiniz. Unutmayın Satürn bir komutan gibidir. Sert dikkatli ve unutmayan. Kendi içinizde ruhunuzu medite edebilmeyi başardığınızda yanlışlar yanlışa neden olanlar davranışlarınız ve kişiler çıkıp gidecektir hayatınızdan bırakın gitsinler siz inançlarınızla güçlendirdiğiniz ruhunuzun verdiği enerji ile sımsıkı bağlanın yaşama ve zümrü, anka kuşu gibi küllerinizden yeniden doğabilmenin mucizesine doğru yürümeyi seçin inançla. Geçmişe takılıp kalmadan anı güzelleştirip özel kılma çabası içinde olun ki yaşam sizin için yeniden başlasın durmadan yıpranmadan. OĞLAK 21 Aralık – 19 Ocak. Enerjisi yüksek karanlıktan aydınlığa yürüdüğünüz bir yıldasınız. Yenilenecek arınacak zararlı her türlü zararlı alışkanlık ve davranışlarınızdan uzaklaşacaksınız. Yönetici gezegeniniz Satürn 2.5 yıl seyrine devam edeceği Yay burcuna geçiş yapacak. Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek. Yönetici gezegeniniz Satürn doğum haritanızda gizli düşmanlıklar ve siz izin vermedikçe kimsenin bilmediği ruhsallığınızı temsil eden 12’inci evinizde ilerlemeye başlıyor ve sizi kabul etmekte zorlandığınız hatalarınızla yüzleştirmeye öfke kaygı ve hırsla yorulan ruhunuzu sakinlikle eğitmeye başlıyor. Pişmanlıklar duyabilir hatalarınızla yüzleşirken ama isteyerek ama istemeden yaptığınız haksızlıklar için kendinizi suçlama eğilimi içinde olabilirsiniz. HAYIR bunu yapmayın. Kendinize yönelin dua edin meditasyonu günlük hayatınızın bir parçası haline getirin ve her şeyden önce kalbinizde biriken olumsuzluk tortusunu aşkla inançla severek ve sevilerek temizleyin. Oyuncuların maskeleri düşüyor Kral Çıplak! Enerji vampirleri gidiyor hayatınızdan kendinizi suçlamak yerine sevdiklerinizle her anı daha güzel ve değerli kılmak için içinizde ki çocuğu saf duyguları arındırdığınız kalbinizle ortaya çıkarıp iş hayatınızı özel hayatınızı fedakarlığın aşkın sevginin gücünün içine alın ve sahip çıkın. İş ve özel yaşamınızı yeniden yapılandırma fırsatı sunulmuşken size sapı samandan güzeli çirkinden ayırt edebilmiş olmanın şükrü ile yürüyün kararlılıkla hayat yolunda. Yılın ilk yarısı iş hayatınızda yeni bir işe başlayabilir var olan işinizle ilgili köklü değişiklikler yaşayabilirsiniz. Yılın 2nci yarısı Jüpiter sizleri maddi konu-

larda fazlası ile rahatlatacak etkilerle borçlarınızı ödeyebilir yeni ve güçlü başlangıçlar gerçekleştirebilirsiniz. KOVA 20 Ocak – 18 Şubat. 2015’in sizlere mesajı: Sadece kendin ol kendi doğrularınla değerlerinle ilerle. Hiç bir olay ve kişinin sizi size uzaklaştırmasına izin vermeden içinizde ki sizi özgür bırakın ve yaşamın akışına ayak uydurun yeter gerisi kendiliğinden gelecektir. Yıldızların öğretmeni Satürn 2.5 yıl seyrine devam edeceği Yay burcunda geçişine başladı. Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek. Son 2 yıldır başkalarının doğrularını sanki kendi doğrunuzmuş gibi kabullenip hareket etmenin getirdiği zorluklarla karşılaşabilir ve bundan dolayı maddi olarak zararlı çıkacağınız durumlarla karşılaşabilirsiniz. Sizlere tavsiyem sadece ve sadece kendi doğrularınıza sahip çıkın ve kabullenişte olun. Hırsınız öfkeye öfkeniz sözlerinize yansırsa bu ders sizler için daha da pahalıya patlayabilir. Ruhunuzu sakinleştirip özünüze sadık kalarak hareket ettiğinizde yok saydığınız değerlerin farkına varacak ve kendi doğrularınızı bulup içinde hapsolduğunuz o derin uykudan uyanacak ve uyanıklığın dinginliği ile yaşam perdesinde bir bölümü kapatıp yeni ve temiz bir perdeyi aralayabilecek imkanlarla karşılaşacaksınız. Seçim sizin ya kendiniz olup başaracak yada başkalarının doğruları ile hareket etmenin maddi manevi duygusal zorluklarında sıkışıp kalacaksınız. İradenizi yüreğinizle birleştirin ve yenilenmek için bir adım atın. Özel yaşamınızda huzur arıyorsanız yeni insanlar tanıyabilir yeni bir yere taşınarak yaşanan olumsuzlukları arkanızda bırakabilirsiniz. Seçim sizin. Şimdi yolunuzu belirleyin ve seçimlerinizle yaşamınızı yeniden şekillendirin. Yılın ilk 6 ayı aile hayatınızda kontrol edemeyeceğiniz karışıklar söz konusu olabilir. Bazı şeyleri kontrol altına alamamak isyankar bir tutum içinde olmanıza neden olabilir. Sizlere tavsiyem değiştiremeyeceğiniz gerçekleri kabullenerek hareket edin. Yılın 2’inci yarısından itibaren her şey sizin için çok daha kolay ilerleyecektir. Maddi manevi iyileşmeler ilişkilerin dengeye oturması ile iç huzurunuza kavuşacaksınız. BALIK 19 Şubat- 20 Mart. Ailenizle ilişkilerinizin güçlendiği artısı ile eksisi ile hoşgörünün hakimiyetinin getirdiği güzellikleri deneyimleyeceğiniz bir yıl karşılıyor sizleri. Yıldızların öğretmeni Satürn 2.5 yıl seyrine devam edeceği Yay burcunda geçişine başladı. Haziran ayında tekrar Akrep burcunda kısa süreli bir geçişten sonra Yay da ki seyrine devam edecek. Satürn 2.5 yıl boyunca Yay burcunda ki seyrine başlarken iş ve eğitim hayatınızda uzun vadeli planlarınızı yapmanız için harekete geçiriyor sizleri. Sorumluluklarınızın bilincinde olmanız ve her zamankinden daha fazla çalışmanız gereken bir periyodun içerisindesiniz. İsyan etmeden yaşadıklarınızdan dolayı başkalarını suçlamadan çözüm odaklı gerçekçi ve cesaretli davranıp olgunluğa erişmeniz gereken bir dönem. İsteklerinize ulaşmak için yüreğinizi ortaya koymalı hatalarınızın eksiklerinizin her anlamda farkına vararak kendinize acımaktan vazgeçip gerçekçi davranarak hareket etmelisiniz. Aile büyükleri ya da Babası ile ilgili sorunlar yaşayanlarınız bu süre içinde kimseyi aptal yerine koymamız gerektiğini alacağınız tepkilerle öğrenebilirsiniz. Sizlere tavsiyem sizi yukarıya taşımaya hazır insanların önerilerini tavsiyelerini dikkate alın ve özür dileyebilmenin size katacağı güzelliklerin samimiyetin bilincine idrak ederek hareket edin. Aksi halde fazlası ile yıpranır dünyanın sizin etrafınızda dönüp durmadığınız sarsıla savrula öğrenirsiniz. Özel yaşamınızda da haklı olmak mı? Mutlu olmak mı? Amacınız hangisi bu sorunun cevabını kendinize verdikten sonra tavır ve davranışlarınızı buna göre belirleyin. Yılın 2’inci yarısında aile büyüklerinin sağlık sorunları yaşanabilir. Yaşam acısı ile tatlısı ile olgunlaştırır insanı ilkesi ile sağduyulu davranmak saplantılı düşüncelerden uzaklaşıp gerçekçi davranmak sizlere olumlu etkileri getirecektir.

56


Ocak - Ĺžubat 2015 SAYI : 6

www.kulaklikdergisi.com kulaklikdergisi@netcc.com.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.