voguebakış
292 vogue.com
FOTOĞRAF: JASON LLOYD-EVANS, KIM WESTON ARNOLD, GETTY IMAGES TURKEY
FOTOĞRAF: SHUTTER STOCK, KIM WESTON ARNOLD
Son 10 yıldır feminendik
Anastasia Barbieri
Caroline Issa
Fark etmediyseniz hatırlatalım: Moda son 10 yıldır feminenliğin türlü halleri arasında gezinip durdu. Kahraman mertebesine erişen bluzlar, günlük hayatın kurtarıcısı elbise ve etekler... Bir sürü etek! Yarattıkları o dar siluete alışmıştık ama artık biraz nefes almaya da ihtiyacımız vardı. Eşzamanlı olarak iyi kesilmiş ve usulüne uygun dikilmiş pantolonlar da yavaş yavaş gardıroplarda yerini alıyordu. Aslında pantolon takımların tekrar moda olması yalnızca an meselesiydi. Muhteşem dönüşleriyle işin hakkını verdiler: Dandy akımını yansıtan modellerden tutun, narin ve feminen stile kadar sezona tam bir “takım oyunu” hakim. Tasarımcılar bir süredir giydiklerimizin yeniden anlamlı hale gelmesine çalışıyorlardı. Bu arayışta herhalde hiçbir şey pantolon takım kadar isabetli olamazdı. Bir elmanın iki yarısı üst ve alt parçalar, düzenli ve hatasız bir paket halinde karşımızda. Üstelik hem gece hem gündüz için. Sadece Roberto Cavalli’nin zekice tasarlanmış hayvan desenli takımlarına bakmak bile meseleyi anlamaya yeter. “Koleksiyonlarım daima feminenliğin ve kendine güvenin altını çizdi” diyor, Cavalli. “Kadınlara kendilerini güçlü hissettirmeyi seviyorum. Tüm tasarımlarım bu prensibe dayalı. Üstelik içinde bulunduğumuz günlerde kadının gücünün altının daha da fazla çizilmesi gerektiğine inanıyorum. Savaşçıyı andıran omuzlarıyla jilet gibi keskin bir ceketin, İspanyol paça pantolonun sükunetiyle bir araya gelmesi, modern feminenliğe getirilen yeni bir anlayış.” Güneş battıktan sonra giyebileceğimiz pantolon takım alternatiflerinden biri de Gucci’den geldi. Frida Giannini, koyu renkli kadife takımlarıyla aklımızı başımızdan aldı. Yves Saint
BALMAIN
Miroslawa Duma
GIORGIO ARMANI
rada defilesinde podyuma ilk çıkacak tasarımı beklemek, neredeyse bir mesihi beklemek gibi... Bayan Prada podyuma Güney Amerikalı bir atlı mı yollayacak, yoksa siber-punk akımına mı katkıda bulunacak? Prada’nın 2012-13 Sonbahar/ Kış defilesini heyecanla beklerken, kendi kendine bu soruları soran seyircilere cevap geniş ve uzun adımlarla geldi: Pantolon takımlar. Siyah uzun kesimli bir yün ceket ve önü hafif kırışık, dar kesim kısa paça pantolon. Ceket klapası ve pantolon paçaları plastik parçalarla süslenmişti ve ışıl ışıl parlıyordu. Defilenin son parçası olan geometrik desenli, kalın kemerli çılgın takım sahneye çıkana dek daha pek çok yaratıcı iş gördük. İki hafta sonraki Miu Miu defilesinde yine takımlar ön plandaydı. Bol ve erkeksi kesimler, elmas, safir, yakut ve sitrin başta olmak üzere mücevherlerin en güzel renklerine bürünmüştü ve damasko kumaşlarla yapılmıştı. 70’lerin pırıltılarını taşıyan, ayak bileklerinden uzun pantolonlarıyla bu takımlar, babanızın gardırobunun kullanılmayanlar köşesinde bulacağınız türdendi. Özellikle de babanız Four Tops, Kid Creole ya da Coconuts hayranıysa... O gün podyumdan toplam 27 farklı pantolon takım geçti. Devamı diğer podyumlardaydı: Ralph Lauren (katlanmış cep mendilleri ve kravatla tamamlanan üç parçalı pantolon takımlar), Oscar de la Renta (göz alıcı mavi renk, yakalarda kürk), Salvatore Ferragamo (dore, askeri düğme detaylı), Haider Ackermann (sert kesimli omuzlarıyla sivrilen ceketlerin, bacakları sahiden de olduğundan uzun gösteren yüksek belli pantolonlarla akıllı kombinasyonu). Verilen mesaj net: Elbise out, pantolon takım in. Moda aşıkları, moda haftalarının ortasına doğru çeşit çeşit elbiseyle dolu bavulları yüzünden kendilerini kötü hissetmeye başlamışlardı bile...
MIU MIU
Ara ara kendini hatırlatsa da, başrol için uzun yıllardır bir kenarda sırasını bekliyordu. Feminen duruşu maskülen tavırla birleştiren pantolon takımlar sahneye döndü. Vogue moda yazarı Sarah Harris’e göre bu, sezonun en büyük olayı.
PRADA
Takım muhteşem döndü Anastasia Barbieri çok uzun yıllardır ağırlıklı olarak takım giyiyor. Lacivert renkli vintage bir Pierre Cardin ve John Galliano imzalı yün bir takım, bu alanda yaptığı ilk önemli yatırımlar.
Podyumlardan verilen mesaj net: Elbise out, pantolon takım in. Moda aşıkları, moda haftalarının ortasına doğru çeşit çeşit elbiseyle dolu bavulları yüzünden kendilerini kötü hissetmeye başlamışlardı bile... Laurent, nilüfer desenli, net kesimli saten parçalarıyla konuya ayrı bir perspektif kattı. Balmain, minik incilerle süslenmiş hafif serseri stiliyle üzerine düşeni yaparken; Pucci, altın tonlarında lame kumaştan bir takımı podyuma gönderdi. Markanın genç ve güzel hayranlarının o nefis elbiselerinden çıkıp daha hakiki bir şeylerin içine girmesi an meselesi… “Bir kadının erkek giysileri giymesi bence çok seksi” diyor, Peter Dundas. Markanın kreatif direktörü, geçen sene tasarladığı kapsül erkek koleksiyonundan bu yana takımın önemini aklına yazmıştı. Bunu Vibeke Knudsen’in Helmut Newton imzalı, Yves Saint Laurent klasiği Le Smoking içindeki ünlü pozuyla bir araya getirince, takımın cazibesine daha fazla dayanamadı. Takımlar bambaşka bir yorumla Louis Vuitton’da da başroldeydi. Yuvarlak yakalar ve neredeyse parmak uçlarına değecek kadar uzun kollar… 60’lara selam duran tasarımların belki de en estetik yanı, zıpır ve eğlenceli elma desenli kumaşların, kaleydoskop etkisi veren cam detaylarla kaplı
vogue.com
293
RALPH LAUREN
Rahat kesim beyaz pantolonu ve kollarını kıvırdığı ceketiyle Ezgi Kıramer sezon trendine ayak uyduruyor.
olmasıydı. “Desenler çizgi film karelerini andırıyor ve göz yoruyordu. Hatta neredeyse çirkin olduklarını bile söyleyebiliriz” diye söze başlıyor, Marc Jacobs. “Battaniye yünü ve brokarlar (sırmalı ipek kumaş) kullandık. Bence de renk ve desen olarak tartışılabilir yanları vardı.” Oysa Jacobs bu konuda pek de haklı sayılmaz: Çünkü bu ve buna benzer sıradışı hareketler, tam da Jacobs’ın başarısının ana eksenini oluşturuyor. Pantolon takıma dair en görkemli örneklerden birini 1996 yılındaki MTV Video Müzik Ödülleri’nde Gwyneth Paltrow’un üzerinde görmüştük. O sıralar Tom Ford’un başında bulunduğu Gucci imzalı, kırmızı renkli kadife takımı içinde Paltrow’u görenler, bunun şahane bir fikir olduğuna kanaat getirdi. Sahiden de öyleydi. Browns’ın satın alma direktörü Ruth Runberg anlatıyor: “90’lı yılların sonuydu… Elbise giydiğimde kendimi gergin ve ciddi bir kadın gibi hissetmeye başlamıştım. Joseph imzalı kusursuz İspanyol paça pantolonlar ve Manolo Blahnik ayakkabılar üniformam haline gelmişti.” Bu sonbaharın pantolon takımları ne Helmut Lang usulü bir minimalizmin tekrarı, ne de Yves Saint Laurent’ın Le Smoking klasiğinden ilhamlı. Şimdinin bakış açısı çok daha geniş: Desenlerdeki hayal gücü sınırsız, renkler baskın, kişisel dokunuşlara ve eğlenceye ayrılmış bolca alan var. Bu size uygun değilse, ciddi ve klasik modeller de mevcut. Kimisi dibine kadar maskülen, kimi feminen dokunuşlarla yumuşatılmış. Görüyorsunuz, parametreler genişledi.
Gwyneth Paltrow Pantolon takıma dair en görkemli örneklerden birini 1996 yılındaki MTV Video Müzik Ödülleri’nde Gwyneth Paltrow’un üzerinde görmüştük. O zamanlar Tom Ford'un başında olduğu Gucci etiketli kırmızı kadife takım Paltrow'u gecenin en çok konuşulan kadını yaptı.
Sokakta da var
Pantolon takımların zaferi sadece podyumla sınırlı değil. Sokak modası da aynı etkinin altında. Kadınlar J. Crew erkek koleksiyonunun çok satan Ludlow takımlarını alıp terziye veriyor, bedenlerine göre küçülttürdükten sonra sokaklarda salınıyor. Banana Republic’te erkeksi, balıksırtı pantolonların hakimiyetini görüyoruz. Eğer ayak bilekleriniz çok inceyse, bu görünümü topuklu ayakkabılarla kombine etme lüksünüz var. Joseph’in terzilikteki ustalığı da hâlâ devam ediyor: “Takım konusunda bize sonuna kadar sadık bir müşteri kitlemiz var. Çünkü onları sınırlı bir ortam için değil; yaşamın her alanı için yaratıyoruz” diyor, markanın kreatif direktörü Louise Trotter. Modern pin-up kadınına örnek olarak, pantolon takımını üzerinden hemen hemen hiç çıkarmayan stilist Anastasia Barbieri’yi örnek gösterebiliriz. Anastasia’nın gardırobunun dörtte üçünü takımlar oluşturuyor. “Genç kızlığımdan beri smokin takım giyiyorum ben” diyor, Anastasia. Lacivert renkli vintage bir Pierre Cardin ve John Galliano imzalı yün bir takım, bu alanda yaptığı ilk önemli yatırımlarmış. Son dönem favorileri arasında birkaç Dries Van Noten ve Martin Margiela var. Akdeniz insanlarına özgü bronz teniyle, en resmi pantolon takımları bile çabasız ve egzotik bir havada taşımayı, mekanın en dikkat çekici kadınlarından olmayı başarıyor. “Çok küçük yaşlarımdan beri Beatles’dan, Lauren Hutton ve Bianca Jagger gibi kadınlardan etkilenirim” diye ekliyor. Dünyanın farklı sokaklarındaki modaseverlerin daimi ilham kaynağı Tank dergisinin her zaman şık moda direktörü Caroline
FOTOĞRAF: JASON LLOYD-EVANS, KIM WESTON ARNOLD, GETTY IMAGES TURKEY
Moda Haftalarından bir kare. Yüksek belli geniş paça kumaş pantolonlar bacak boyunu uzun gösteriyor.
294 vogue.com
voguebakış
LOUIS VUITTON
YVES SAINT LAURENT
voguebakış
Ezgi Kıramer
voguebakış
Irina Lazarou
FOTOĞRAF:
Ben de bu yanıtın üstüne ona böyle bir ceketi ne zaman, nerede ve neyle giyebileceğini soruyorum. “Prada’nın klasik, tek renk topuklu ayakkabılarını tercih ederim. Platform giymem. Saçlarımı enseden at kuyruğu yaparım. Göz alıcı kırmızı bir ruj sürerim ve kesinlikle parlak, ışıltılı bir el çantası almam! Gündüz vakti bir sergi açılışı ya da müzede verilen bir davet için çok uygun bence. Bir gece daveti için de, herkes kokteyl elbiseleri içindeyken takım giymek yerinde bir tercih.” İşte bu pantolon takımı hava kararınca giymenin en iyi yanlarından biri! Takım giyen kadın, siyah renkli mini elbiselerle dolu bir salonda dikkat çekmekten korkmuyor. Hatta bu kadınlara Bayan Prada da dahil. Sürekli giydiği etekleri imzası haline gelen Miuccia Prada, New York’ta en son yapılan MET balosuna dore renkli brokar bir pantolon takımla geldi. Aslında Prada markasının şovundan da öte, Miuccia Prada’nın MET’e böyle gelmesi, yeni sezonda bizi neler beklediğinin en önemli göstergesiydi. Runberg şöyle diyor: “Bazen kadınların yeni ve farklı bir siluete alışması biraz zaman alıyor. Ama zengin kumaşlara ve bacakları uzun gösteren siluetlere karşı kim direnebilir ki?”
FOTOĞRAF: JASON LLOYD-EVANS, KIM WESTON ARNOLD
Kokteyl elbisesi yerine giyin
PRABAL GURUNG
Issa da, aynı disiplinli tavırla pantolon takım giymekten yıllardır vazgeçmeyenlerden. “İlk işim, yönetim danışmanlığıydı. O dönemde çok kötü pantolon takımlar giymek zorunda kaldığımı itiraf etmem gerek. Standart, siyah ve gri klasikleri düşünün... Bu sıralarda 90’lı yıllarda parfümlerinden birini kullandıktan sonra bağımlısı haline geldiğim Jil Sander’den zevkime uygun olanları almak için para biriktiriyordum. Onun kadınlığa ve güce getirdiği yorum, hayatımın her alanına entegre etmek istediğim türdendi. Bu yüzden verdiğim her kuruşa sonuna kadar değdi. Önemli toplantılarda Jil Sander imzalı takımımı her giyişimde kendimi hep daha uzun boylu, daha becerikli ve etkileyici hissettim.” Issa, bu sezon gözünü Paul Smith ve Prada’ya dikmiş. Siluetleri o kadar uzun ki… Üstelik pantolonlar da cepli! “Ellerim ceplerimde, ceketi geride tutarak, kemerimi göstere göstere yürümeyi seviyorum.” Son derece yerinde bir zamanlamayla Giorgio Armani de kendi rönesansının keyfini sürüyor. Kendisi bir 90’lar klasiği olan “boardroom” takımının mimarı. O zamandan beri Michelle Pfeiffer’dan Angelina Jolie’ye en gözde kadınları giydirdi. Herkesi, tasarımcının ustaca dikilmiş yumuşak ve şık detaylı ceketlerini, dar kesim pantolonlarıyla kombine etmeye davet ediyorum. “Moda tasarımcısı olarak kariyerimdeki ilk önemli başarımı pantolon takıma borçluyum” diyor Armani.
296 vogue.com
“Maskülen silueti ve androjen çekiciliğiyle bana yaratıcı bir alan tanıdı. Yıllardır onu değişik şekillerde hayal ettim. Çünkü gündelik yaşamdan ve gerçekçilikten kopmadan binlerce farklı şekilde yorumlama şansınız var. Verdiği kendine güven hissiyle kadınlar için mükemmel bir seçim.” Gerçekten Armani’nin takımları, kesim ve kumaşıyla “ben bu dünyayı ele geçirebilirim” der gibi yüksek sesle konuşuyor. Vogue Amerika’ya katkıda bulunan editörlerden Lauren Santo Domingo, Moda Operandi’nin kurucularından biri. “İş görüşmeleri arasında koşuştururken gardırobumun sandığım gibi olmadığını fark ettim. Yıllardır moda dünyasında çalıştığım için Proenza Schouler elbiselerim Nicholas Kirkwood platform ayakkabılarla kombine etmek için uygundu. Ama ciddi toplantılarda işe yaramayacak bir dolabım varmış meğer. Yine de iş ortamında ofis kokan tipik giysiler giymeyi de uygun bulmadım. O çok ciddi, büyük yatırımlar yapan patronlar işe ince çizgili klasik bir takımla gitsem hayal kırıklığına uğrardı herhalde. Sonuçta önce moda anlayışıma, sonra iş konusundaki vizyonuma yatırım yapmışlardı.” Genç tasarımcılar da pantolon takımları en çılgın fantazileriyle ama iş ortamına uyabilecek şekilde donatıyor. New York merkezli Prabal Gurung dar kesim ceket ve pantolonlarını, mavi renkli gerçekçi gül desenleriyle süslüyor. Ama aralarında en dekoratif olan, Moskova’dan moda arenasına çıkan Vika Gazinskaya’nın tasarımları. Vika, Büyük Petro’dan esinlenerek yarattığı dramatik ceketleri, bakıra çalan dore renkli brokarlar ve ustaca oyulmuş tahta düğmelerle süsledi. Bu ceketleri de kısa ve yumuşak kesimli pantolonlarla tamamladı. Gazinskaya, Moskova’daki ofisinden şunları söylüyor: “Bu brokar kumaşın güzelliğine karşı koyamadım. Aklımda Versay Sarayı ve Hermitage vardı. İşe ceketten başladım.”
KENZO
Duble paça kumaş pantolon ve çift düğmeli ceketten ibaret bu erkeksi takım ince topuklu ayakkabılarla feminen bir role bürünüyor.
voguebakış
vogue.com
297