vogue_2010_10

Page 1

EKİM 2010

Zirvede iki top model HILARY RHODA JULIA STEGNER

Orhan Pamuk'un Füsun'u couture kıyafetler içinde Paris'te

MASUMİYET

MUZESİ

48 yaşında genç bir kadın

HATİCE ASLAN

68 SONBAHARI ISSN 1309 5382

8 TL

K.K.T.C 10 TL

Savaşma seviş diyen 60'lar kuşağının rüzgarı bu yıl modada esiyor


ARTIDEĞER Müge Yorulmaz

Müge, London College of Fashion’da moda fotoğrafçılığı üzerine yüksek lisans yaptı. Vogue Türkiye Ekim sayısı için Atıl Kutoğlu’nu Takip’e aldı, İstanbul Moda Haftası’nda backstage’lere girdi, Tasarım sayfası için profil çekti. Müge bir yandan da taze sanat dergisi Default Magazine’de editörlük yapıyor. Bu ay bizim için pek çok iş yaptınız. Anılarınıza anı kattınız mı? İstanbul Moda Haftası’nda, Bora Aksu defilesinde backstage’de olmak veya olmamak! Bu kadar sessiz, sakin ve huzurlu bir ortam olamazdı sanırım. Kendine ve tasarımlarına güvenen tasarımcının backstage ortamı kesinlikle daha farklı oluyor. İlk içeriye girdiğimde yanlış mı geldim diye düşündüm. Moda fotoğrafçılığına dair tek bir cümle kursanız? Bu tek başına yapılan bir iş değil, her zaman bir ekip işidir. Güven ve uyum varsa fotoğraflar da iyidir.

Masumiyet Müzesi öyle müthiş imgelerle dolu bir kitap ki, ondan bir moda hikayesi yaratmak ilginç bir deneyim oldu. Sophie Delaporte —

Sophie Delaporte

Paris doğumlu moda fotoğrafçısı Sophie Delaporte École Nationale Supérieure Louis-Lumière’de fotoğrafçılık okudu. Mezun olduktan sonra işleri İngiltere’nin en önemli dergilerinden biri olan ID Magazine’de yer almaya başladı. Vogue İtalya ve Vogue Japonya en sık çalıştığı dergiler; Hermes, Dior ve Galliano işbirliği içinde olduğu önemli modaevleri. Bu sayıda, Masumiyet Müzesi adlı bir Couture çekimi göreceksiniz. Bu da Delaporte’un kamerasından. Bizim için inanılmaz bir Couture çekimi yaptınız. Konsepti yaratırken kafanızda kurduğunuz hikaye veya düşünceler neydi? Hikaye, Orhan Pamuk’un ünlü kitabı Masumiyet Müzesi’nden esinlenerek yaratıldı. Kitap öylesine müthiş imgelerle doluydu ki, bir kitaptan esinlenerek moda hikayesi yaratmak ilginç bir deneyim oldu. Bu sezondan favori moda akımınız nedir? Bu sezon tasarımcıların kırmızı üzerinde duruşu. Çok farklı yorumlar var ve ben neredeyse hepsini beğendim. Hayatta olan veya olmayan herhangi bir model ya da ünlüyle çalışma şansınız olsa kimi seçerdiniz? David Bowie’yi (çıplak) çekmek isterdim, cool olurdu.

Heathermary Jackson

Cüneyt Akeroğlu

Julia Stegner ve Hilary Rhoda, Vogue Türkiye Ekim sayısı kapağı için New York’ta Cüneyt Akeroğlu’na poz verdi. Londra’da yaşayan moda fotoğrafçısı Akeroğlu, ID, V, Citizen K, L’Officiel, Harper’s Bazaar gibi sektörün en önemli dergilerine çekimler yaptı. TBWA, JWT gibi uluslararası reklam ajanslarıyla da işbirliği içinde oldu, hatta 2007 yılında Kristal Elma Reklam Ödülleri’nde En iyi Moda Fotoğrafçısı Ödülü’nü aldı. Bizim için 60’ların kadınlarını fotoğrafladınız. O dönem sizde ne gibi duygular uyandırıyor? 60’lar, özellikle moda ve sanat dünyasında birçok kuralın altüst olduğu çok önemli bir dönem. Klasiğin moderne dönüştüğü, küçük detayların yerini geometrik ve çok daha baskın ayrıntılara bıraktığı 60’ların benim için en önemli isimleri Jean Shrimpton, Anita Pellenberg, Rolling Stones ve Pierre Cardin.

70

Ten Pürüzsüz, Ruh Huzursuz adlı çekimin moda editörlüğünü Heathermary Jackson yaptı. Yeni Zelanda doğumlu Heathermary’nin çalıştığı dergiler arasında Vogue Amerika, Vogue Nippon, Purple, Teen Vogue var. Steven Klein, Terry Richardson, Arthur Elgort, Patrick Demarchelier gibi fotoğrafın en önemli isimleri de birlikte çekim yaptığı diğer sanatçılar. Reklam çekimleri için de styling yapan Jackson, Levi’s, Belvedere, Salvatore Ferragamo gibi markalarla çalıştı. Bize yaptığınız moda çekimi için parçaları bir araya getirirken kafanızdaki resim neydi? Bu çekim, ilhamını gece kıyafetlerinden aldı. Ten rengi tonlarını siyahla güçlendirdim. Elbiselerin yumuşak havasını kırmak için ise yün ve deri tercih ettim. Bel etrafındaki bu detaylar, elbiselere sert ve katmanlı bir hava verdi. Bu sezondaki favori parçalarınız neler? Celine’i çok seviyorum. Her zaman Phoebe Philo’nun takipçisi oldum. Isabel Marant da bir başka favorim, ondan bu kış için kürk aldım. Paris’e gidip Dries Van Noten’in mağazasına uğramak için gün sayıyorum, özellikle de çantaları için! EKİM 2010


ARTIDEĞER Hilary Rhoda

Modellikteki ilk işinde ikonik moda fotoğrafçısı Bruce Weber’e New York’ta poz veren Hilary, bu ay kapakta gördüğünüz mavi gözlü genç kadın. Kariyerindeki büyük çıkışı 2006 yılında, Paris’te yaptı. Devamında Balenciaga’nın yüzü oldu, Zac Posen’den Galliano’ya, Louis Vuitton’dan Carolina Herrera’ya modellik yapmadığı marka neredeyse kalmadı. Forbes dergisinin “Dünyanın en çok kazanan modellerinden biri” olarak gösterdiği Rhoda, her modelin poz vermeyi hayal ettiği Mert&Marcus, Inez&Vinoodh, Mario Testino, Steven Meisel gibi fotoğrafçılarla çalıştı. Sık kullandığınız makyaj ürünleri neler? Estee Lauder Turbolash maskara ve Berry Lipgloss kullanıyorum. Gece çıkacaksam koyu gri ve siyah farı karıştırarak dumanlı bir göz makyajını tercih ediyorum. Sensuous ve Bronze Goddess by Estee Lauder ise vazgeçemediğim parfümler. Doğal bir güzellik tarifiniz var mı? Bu konuda çok tembelim. Arkadaşlarım avokado ve yumurtanın beyazından maske yapar, uzun uzun anlatırlardı. Bir türlü yapamadım bunu.

Julia Stegner

Münih doğumlu Alman model Julia Stegner, 15 yaşındayken bir festival sırasında keşfedildi. Modellik yapmak için Paris’e taşındığında ise 18 yaşındaydı. Vogue Paris, İtalya, Japonya ve Almanya’ya pek çok kez kapak oldu, Celine, Yves Saint Laurent, Dolce & Gabbana, Chloe ve Dior gibi dev moda evlerinin reklam kampanyalarında yer aldı. Ferre, Hugo Boss, Mercedes Benz’in de yüzü olan Julia, bu ay Vogue Türkiye’nin kapağında, Cüneyt Akeroğlu’nun kamerasının önünde. Vazgeçemediğiniz tatil mekanı neresi? En sevdiğim tatil yerlerinden biri, İtalya’nın dağlarındaki St. Leonard şehrindeki Alto Aldige adlı küçük otel. Diğer bir favorim ise, bu yaz gittiğim, Costa Rica'daki Lapa Rios. Bir yağmur ormanının ortasında, sabahları maymunlar tarafından uyandırılıyorduk. Roma ise en sevdiğim şehir. Tarihine, mimarisine, yemeklerine âşığım.

60’larda Beatles var, Woodstock, The Doors, feminizm, pop art var. Bütün bunların aynı on yıla yayılmış olması inanılmaz. Berin Yavuzlar —

Berin Yavuzlar Larry Clark

Amerikalı oyuncu, yönetmen, yazar, film yapımcısı ve fotoğrafçı. Ten Pürüzsüz, Ruh Huzursuz adlı moda çekiminin fotoğrafçısı Clark, en çok 1995 yılında ortalığı birbirine katan Kids adlı filmiyle tanınıyor. Chloe Sevigny’nin başrolünde olduğu, sınırları zorlayan filmde, Clark aslında her zaman yapmayı sevdiği şeyi yapıyordu: Pornoya, alt kültürlere, uyuşturucuya, sansüre dikkat çekmek. Fotoğraflarından oluşan Tulsa (1971) adlı kitabıyla Martin Scorsese, Francis Ford Coppola gibi yönetmenlerin filmlerini etkiledi, daha sonra da kitap yazmaya devam etti. Amerika’nın en önemli fotoğrafçılarından biri olarak gösterilen Larry Clark’ın tartışmalı ve sert olarak nitelenen bir tarzı var.

72

Berin Yavuzlar, Athena kardeşleri yazdı. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nden mezun. Okulu bitirdikten sonra Discovery Channel’da ve National Geographic dergisinde editör olarak çalıştı, ardından 5 sene sürecek Marie Claire macerası başladı. Burada styling de yaptı, röportaj da. Berin, bağımsız bir yazar olarak mesleğine devam ediyor. Bizim için Athena’nın profil yazısını yazdınız. O günden aklınızda neler kaldı? Hayatı her yönüyle yaşamayı bilen, çok renkli iki adam, süper bir çekim ekibi ve ara ara gazabına uğradığımız sinek bulutları aklımda kalanlar. Ama Gökhan ve Hakan'ın kendilerini bütünüyle sohbete vermelerini ve aşktan bahsetmelerini sağlamak zordu. Azmettim, başardım. Bu ay kapak spotumuz “68 sonbaharı”. 60’lı yıllar size neleri çağrıştırıyor? 60’larda Beatles var. Dar mini elbiseler ve kısa keskin hatlı saçlardan, uzun uçuşan saçlara ve kaftanlara doğru bir dönüşüm var. Pop art, feminizm, Star Trek, Vietnam Savaşı, Woodstock Festivali, Çiçek Gücü, The Doors var... Hepsinin aynı on yıla yayılmış olması inanılmaz. EKİM 2010


stİl Giyilemez olanı yapmam Fellini gibi, İtalya’nın Rimini kasabasında doğdu. DJ’lik yaptı, mücevher tasarladı, son durağı ayakkabı. Beymen bünyesinde İstanbul'da ilk mağazasını açan ünlü ayakkabı tasarımcısı Giuseppe Zanotti, ayakkabılarını imzalamak üzere Vogue Fashion’s Night Out İstanbul'daydı. Onunla sohbet fırsatını kaçıramazdık. Röportaj Işık Cansu Canayak Fotoğraf Cem Talu

B

raz barok, b raz avangart, b raz da rock’n roll d yeb leceğ m z tasarımlarına büyük b r aşkla bağlı G useppe Zanott . Tasarımcıların köles olmayan, k ş l kl kadınları sev yor: “90’larda kadın modadan oluşan b r pakete nd rgenm şt . Karar ver c değ ld . Ama ş md moda kadına değ l, kadın modaya hükmed yor. Ben bunu sev yorum. Yen b r ülkeye geld ğ mde, oranın tar h nden önce kadınlarını görmek, onların duygularını yakalamak st yorum. Çünkü her sezon 800 c varında yen f k r bulmam, bunları ayakkabı d l ne dönüştürmem gerek yor.” Zanott ’ye göre ş n başlangıcı y malzeme: “Tıpkı mutfaktak g b , en kal tel malzemey kullanmak lazım. Der ler m en çok İtalya’dan, bazen de Afr ka ve Türk ye’den alıyorum. İpeğ m se her zaman İtalya’nın Como Bölges ’nden alırım. Ç n peğ nden on kat daha pahalıdır, doğal yollarla boyanır.” İşç l k, üzer nde durduğu k nc nokta: “Mesela b z m ayakkabı topuklarımızın ç nde esnek ve güçlü b r dem r var. Depreme dayanıklı esnek b nalar g b , b z m topuklarımız asla kırılmaz. B r de tab k gerçek der kullanılmalı. Bazen ayakkabı kutusunu açtığınızda burnunuza berbat b r koku gel r, bu doğal malzemeden uzaklaşıldığını göster r.” Bunları anlatırken markasına a t sneakerları alıyor ve göstererek anlatmayı sürdürüyor: “Der s ne bakın. Şu dokunduğunuz şey plast k değ l, kauçuk. Yüzde yüz organ k ve doğal.” Bol taşlı b r başka ayakkabıya geç yor:“Burada gördüğünüz taşların heps son derece esnek ve yumuşak. Kadının ayağına saygı göstermel s n z.” Ş md de el ndek babet yoğuruyor: “O kadar yumuşak k , eld ven g b katlanıyor. İk sene sonra da böyle olacak.” Çok ağır g b duran b r ayakkabıyı get r p el me ver yor: “Ben m ayakkabılarım haf ft r. Çalışan b r kadın ç n bu çok öneml b r kr ter. Güzell k yetmez, şe de yaramalı. Sırf d kkat çeks n d ye g y lemez şeyler yapmam. Herkese ne kadar mükemmel olduğumu kanıtlamak ç n m yapayım bunu?”

150

Kimleri sever, neleri giyer? Margiela hem filozof hem de müthiş bir tasarımcı. Christopher Kane de diğer bir favorim. Şu üstümdeki jean pantolonu New York’ta Barney’s’den aldım. Ayakkabılarım Ralph Simmons, ceketim Comme des Garçons, tişörtüm çok ucuz bir şey. Saatim Colette’ten; orijinal Rolex ama bir sanatçı tarafından sonradan elle boyanmış. Günlük hayatta giydiğim 40-50 çift Nike’ım var. Kravat takmam gereken bir yere gidiyorsam ayakkabı tercihim John Lobb. Alden’ın ayakkabıları da zamansızdır. Balmain, Proenza Schouler, Thakoon ve Vionnet şu anda işbirliği içinde olduğum markalar. Albini ve Chanel ise sonsuza kadar sürecek.

EKİM 2010


stİl Zanotti kadını kendine güvenir Bu sezonun Zanott kadını kend nden em n ve androjen. Bunun en y örnekler nden b r koleks yondak s yah der üzer ne mav taşları olan boot e: “İlhamını Beatles’tan aldım. Or j nal nde erkek ç n tasarlanmış bu botu üzer ndek taşlarla kadınsılığa taşıdım. Kadın ded ğ n kend ne güvenmel . Evde oturup sadece çocuk bakmamalı. İşte son koleks yonum kadındak bu güce adandı. B r kutu ç kolata değ l, ben m kadınım. Bu yüzden s yahı çok kullandım. Geçen sezon kadar çok olmasa da metal ve dantel de var. D z üstü, uzun botlar, her zamank g b nce topuklular, motos kletl kadın havasında botlar; heps var. Zanott kadını güzel b r ork deyle yet nmez. Sandaletler yle futbol oynar, karakterl d r, kom kt r. Ayağında ayakkabıları olmadan da seks d r. Süslüdür ama ayarında.” Esk b r DJ olduğu ç n belk de, müz kten çok beslen yor tasarımcı. “Bence şarkılarla ayakkabılar arasında b r fark yok. Kalb mdek arş vde bulunan m lyonlarca f k rden ayakkabılar yaratıyorum. DJ olarak bunun aynısını müz kle yapıyordum. B r DJ, kalabalığın o gün ne d nlemek sted ğ n h ssed p buna göre b r şarkı l stes hazırlar. Baktı olmuyor, hemen o anda l stey değ şt r r. Ben de koleks yonlarımla y b r playl st hazırlamaya çalışıyorum. Her kadın şarkı l stes nden, yan koleks yondan en beğend ğ n , ruhuna en uygun olanı seçeb ls n d ye. Artık modada da müz kte de yapay şeyler n m yadı doldu. Ş md kend ç n keşfetme ve daha gerçek olma zamanı. Ben de kend adıma modanın bana d kte ett ğ n çok önemsememeye çalışıyorum.”

Gwyneth çok başka Beyonce, R hanna, Jenn fer Lopez, Cameron D az müşter ler nden bazıları. Ama tüm zamanların en beğend ğ kadını Gwyneth Paltrow. Onun farkını anlatmakta zorlanıyor: “Çok elegan, çok güzel. Sade g y n r, ama bu sadel ğ n ç ne ayakkabıyla b r renk katmak sterse bunu b z mle yapar. F lmler nde nasılsa gerçek hayatında da öyled r. Sah c d r. Penelope Cruz da tanıdığım en gerçek kadınlardan b r . Bütün kadınları ç nde taşır, heps n n toplamıdır.” Ünlü s m dey nce, MTV Mus c Awards’a etten elb seyle gelen Lady Gaga’yı da unutmamak lazım. O gece Gaga’nın ayakkabıları değ l ama kolundak mücevherler Zanott ’n n tasarımı. İlk mücevher tasarımını geçen sene çıkarmış, ama taşların onun ç n ayrı b r anlamı var: “B r erkeğ n mücevher tasarlaması çok sık görünen b r şey değ l. Düşünün, çok gençs n z, küçük ve geleneksel b r kasabada büyüyorsunuz. Ben top oynamazdım mesela, aklım f kr m modadaydı. Babam b r gün ben karşısına alıp, ‘Oğlum, sen gay m olacaksın, g t bar mücevher yer ne, ayakkabı tasarla, DJ’l k de zaten serser ler n ş ’ ded . O yüzden ayakkabıya yöneld m. H kâye böyle başladı.”

Vogue gibi zamansız Çoğu modacının aks ne, mevs mler ona pek b rşey fade etm yor. B r ayakkabı tasarlarken onu hang sezon ç n yaptığını düşünmüyor: “Çünkü bence moda b r seraptır. Dokunmak ster ama yakalayamazsınız. B r türlü sah p olamadığınız bu serap ç n de acı çekers n z. Ama bu onu yapmacık ya da yalandan b r şey de yapmaz. Moda gerçekt r. İmalat, tasarım, tüket m, alıcı, sanat ve sunum g b pek çok ayrı kültürünün toplamı olan b r gerçek. K m zaman saklanması da gerek r. B r ben m ayakkabıma b n Euro ver yorsa, bunu tek sezonluk düşünmemel . Zamansız yatırım parçaları bunlar. Tıpkı Vogue g b . Vogue’un h çb r sayısını atmamalısınız çünkü ç nde yüksek kal tede fotoğraflar, öneml gazetec ler n yazdığı değerl yazılar var. Böyle düşündüğüm ç n Anna P agg ’n n 150’den fazla derg den oluşan arş v n satın aldım. Ş md 53 yaşındayım. 73 yaşında ben de bunu başka b r ne devretmek steyeceğ m.”

152

Biz kadınlara önerileri Bir kadının dolabında mutlaka bir tane hayvan desenli ayakkabı olmalı. İnce kadına diz üstü çizme çok yakışır. Ama hem kısa hem de balıketli bir kadın, sandalet ya da babet tercih etmeli. Önü açık sandaletler özgür ve modern kılar. Orta yükseklikte topuklu bir model ise hayat kurtarır. Dolgu taban da öyle. 70-80 mm topuk idealdir; rahat ve yüksekte olursunuz. Favori kumaşım ipek. Her kadının ipekli kumaştan bir ayakkabısı olmalı. Bence dolabınızda şunlar mutlaka olsun: Düz ve sade bir çift balerina. Taşlı, önü açık, düz tabanlı bir sandalet; 50 mm topuklu klasik bir bot; siyah süet topuklu ayakkabı; çok yüksek topuklu, üstü mücevherle süslü bir ayakkabı; birkaç çift sneakers ve her sezon değiştirebileceğiniz bir parça.

Koleksiyonluk ayakkabılar İyi ayakkabılar da arşivlenmeli, saklanmalı. Üzerindeki taşlar, topuğunun kalitesi, kullanılan kumaş, işçilik gibi değerleri onu bir koleksiyon parçası yapar. Yeri geliyor, 800 taş bir bir işleniyor ayakkabının üzerine. Bu da bir değer. Şu gördüğünüz mavi taşlı bootie’de muhtemelen 100'e yakın taş var…


GAME OVER OLANA KADAR İlişkide sevgi sözcüklerini, doğanın dinginliğini, ruhtaki huzuru, kadınlığın her türlü halini seviyor. Sessizce konuşmasına bakmayın, içindeki vahşi uyandığında onu tutabilmek mümkün değil. Tiyatro kökenli tecrübeli bir oyuncu. 48 yaşında, müthiş genç bir kadın, Hatice Aslan. Yazı Işık Cansu Canayak Fotoğraf Stefano Galuzzi

Moda editörü Ece Sükan


H

atice Aslan’ın, otomobilin önündeki pozuna bakın lütfen. O kare çekilirken orada olmanızı, bu uslu kadının bir anda nasıl vahşi bir kediye, hatta kaplana dönüştüğünü görmenizi isterdim. Stefano, “Hadi” dediğinde aniden dans etmeye, dönmeye, sanki bir ayindeymiş gibi ritim tutmaya başladı. Çok doğal bir akışta oldu bütün bunlar. Çünkü bu vahşi kadın da onun benliğinin gerçek bir parçası. Müthiş bir enerjisi, bir o kadar da etkileyici bacakları var. Üstelik kıskandıracak derecede selülitsiz. 48 yaşında, dişiliğinin zirvesinde, hayata karışmış uysal bir kaplan.

Geç gelen şöhret Etrafta görüyoruz. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da bir “çıtır” trendi var. En fazla rağbeti 20 yaşın altındaki kadınlar görüyor. Hatice, biyolojik olarak bu yaş trendinin dışında. Ama yine de birçok genç kadının önüne geçiyor, iltifat topluyor, parlıyor. Oysa itifatlarla arası pek hoş değil, özellikle de kalabalıklar içinde yapılırsa. “Hep beraber eğleniyoruz, biri pat diye bana o tarz bir iltifatta bulununca bütün rahatım kaçıyor. Hani tam karışmışım araya, hep beraber birbirimize karışmışız, sanki bir anda onlardan ayrılıyormuşum gibi geliyor. Bu tip şeyleri beraber olduğum erkekten ya da benim için özel insanlardan baş başayken duymayı isterim.” Ama o kabul etse de etmese de ortada bir “Hatice Aslan” figürü var. “Ne kadar genç görünüyor olsam da genç değilim. Zamana direnmemek gerekiyor. Bu yüzden sağlık sorunu olmadığı sürece herhangi bir estetik ameliyata karşıyım. Gençlikte kendine has bir hacim var. Saç volümlü, cilt volümlü, ruh daha volümlü… Biz de o zamanları yaşadık. Zamanında çok tatlıydı, güzeldi ama şimdiki yaşımı ve hayatımı seviyorum.”

As l k: Bu topraklarda yaşayıp as olmamak, başkaldırmamak mümkün değ l. B rb r m z çok rahatsız ed yoruz. Ben çalıştığım sette yüksek ses , çevremde sınıf farkını, muamele farkını sevmem. İnsan herkese aynı akmalı. Bana y , başkasına kaba, bana sahtekârlık g b gel r

Kokteyl gibi Şu sıralar Lale Devri dizisindeki rolüyle çok meşgul. Kasım’da yeni bir yönetmenin ilk filminde oynayacak olmanın da heyecanı içinde. Sekiz yıl önce Ankara’dan İstanbul’a taşındığında Devlet Tiyatroları’ndan emekli olmuştu. 40 yaşındaydı. Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da “En İyi Yönetmen” ödülünü kazanan Üç Maymun filmiyle Türk ve dünya basınında günlerce konuşulmaya başladığında da 45. Oysa o hep oradaydı. Ferhunde Hanımlar, En Son Babalar Duyar gibi çok uzun soluklu dizileri ve sayısız tiyatro oyunu vardı. Ama herkesçe tanınması ilk sinema filmi olan Üç Maymun ile oldu. Şöhreti amaçlamadığı zaten her halinden belli. “Tiyatro oyuncularında, geç gelen şöhret ya da şöhreti geç yakalamak gibi kaygılar yoktur. Kaygılar oyunculukla ilgilidir. Ama tabii ki tanınmak, böyle meslekleri icra eden herkesin hoşuna gider. Tanımadığınız insanların size isminizle hitap etmesi güzel bir şey. Bu röportajı yapmak da güzel, çünkü sizin beni nasıl gördüğünüzü keşfetmek, hoşuma gidiyor.”

Güzel bir hayat yaşıyorum Enterasan bir kadın. Biraz ondan, biraz bundan oluşan bir kokteyl gibi. Ama mütevazılığı diğer tüm huylarından daha baskın olduğu için, ona değişik bir kadın olduğunu kabul ettirmek kolay değil. Bütün kadınlar kadar değişik olduğunu söylüyor hemen. Şöhretinin artması ile bekâr hayata geçişi aynı zamanlara denk geliyor: “19 yaşımdan 40 yaşıma kadar hep evliydim. Üst üste iki evliliğim oldu. Gençlik dönemimi çok anlamadım, yalnız değildim. Sonrasında da yine bekârmışım gibi

298

Siyah korse etek, DEBHENAMS — Siyah payetli üst, EMPORIO ARMANI — Uzun hırka, GARETH PUGH — Siyah saten çizme, BOTTEGA VENETA — Kolye (Kemer olarak kullanılmış), BLUMARINE — Gümüş küpe, TIFFANY&CO.



Umursamazlık: Çoğu zaman yapıyorum. Düzeltemeyeceğ n b r şey varsa d renmen n âlem yok. Siyah dantel gömlek, Taş işlemeli etek, CHRISTOPHER KANE — Siyah-beyaz sütyen, AGENT PROVOCATEUR — Siyah deri eldiven, BCBG MAX AZRIA — Pırlanta küpe, DAMAS — Altın kolye, DIAMINI DAMAS — Mavi ve yeşil pırlanta ve safir yüzük, HAFNER DAMAS

300


Özgürlük: Bulamadığımız b r şey. H çb r m z özgür değ l z. Çok açık konuşamıyoruz, çok açık yaşamıyoruz. İsted ğ n g b g y nmekten falan öte b r durum. B lm yoruz özgürlüğü.

Bordo body, ERES — Mavi korse etek (Tersi kullanılmış), PAUL SMITH — Kareli gömlek, DUSAN HARVEY NICHOLS — Kürk yelek, ACADEMIA BEYMEN — Altın yüzük, Altın küpe, Desenli ipek elbise, VALENTINO CHAUMET DAMAS — Kahverengi saat, HERMES DAMAS — Bileklik, GUCCI DAMAS — Bileklik, TIFFANY & CO AĞUSTOS2010

301


Vahş l k: Kadına kes nl kle çok şey katar. İç ndek kurdu dışarı çıkarmalı, b r yanı ked , b r yanı kaplan olmalı. Adamı ters get rmel . Vahş hayat ded ğ m z şey, kalıplara oturmamış, henüz evc lleşt r lmem ş b r şey değ l m ? 302

Siyah kürklü elbise (Etek olarak kullanılmış), MARTIN GRANT — Siyah transparan bluz, HELMUT LANG HARVEY NICHOLS — Desenli ceket, BALMAIN — Dizüstü deri cizme, BURBERRY PRORSUM — Gümüş yüzük, Damla şeklinde gümüş yüzük, Tiffany & Co — Saat – Chaumet DAMAS


Ben m kend ç mde yaşadığım b r hayat var. Güzel b r hayat bu. Başkasının ben değ l, ben m ben takd r etmem n öneml olduğu b r hayat. Anna W ntour hayatıyla ben çok etk ler, b r başka tarafıma h tap eder. Amel e karakter başka b r tarafıma. Mar lyn Monroe b r yanımsa, Teoman da başka tarafım olab l r. Ömer Hayyam, Erkan Can, Can Yücel de z bırakmıştır üstümde...

hissetmedim çünkü bir oğlum vardı. Sonradan hayatıma giren bir de kızım oldu. O sorumluluklarla zaten istesen de bekâr gibi bir hayat yaşayamıyorsun. Önüme koyduğum bazı setler de var, o kadar serbest değilim. Fakat kendi içimde yaşadığım bir hayat var. Güzel bir hayat bu. Başkasının beni değil, benim beni takdir etmemin önemli olduğu bir hayat. Ağabeyimin çok basit bir sorusu vardır, bir durum olduğunda mutlu musun, diye sorar. Mutluysan, tamam o zaman, bu yeter, der. Bence de bu böyle. Gerisi yalan. Önemli olan senin sana nasıl geldiğin…”

Sanata babası azmettirdi Aleviliğin getirdiği hoşgörü ortamında, kadının baskın olduğu bir kültürde büyümüş Hatice Aslan. Belki de bu yüzden hiçbir ayrım, sınıflandırma yok onun dilinde. Kalıpları yok. Köşeleri yok. Sahiden yok. Dokuz kardeşlermiş. İnsanın bu kadar kalabalık bir ailede büyümesi nadir, dokuz çocuğun dokuzunun okuması daha da nadir. Kendi varoluşundan, oğlunu yetiştirişine kadar, hayatının her alanına etki eden anne figürünü anlatırken, aslında bir yandan da kendini anlatmış oluyor. Çünkü saydığı özelliklerin onda da olduğunu görmek için, Hatice’yle yarım saat konuşmak yeter. “Ben ev işi falan yapmayı çok severdim. Ama annem kızardı bana. Sen kitabını oku, evde koca mı bekleyeceksiniz, derdi.” Elinden tutup onu konservatuara götüren ise babası olmuş. “Kızımın sesi çok güzel” deyip, sanatçı olma fikrini kafasına o sokmuş. “Çocukken de oyunbaz bir tarafım varmış. Kılık kıyafet değiştirip komşuların kapılarını çalarmışım. Birileri akordeon çalıyordu, ben o sesle dans ediyordum. Bunu hatırlıyorum.”

İlişki dediğin dile gelmektir Bu resimlerde gördüğünüz kadın yaramaz, yırtıcı, umursamaz, vahşi. Çekim sırasında gördük, hiç zorlanmadı bu rollere bürünürken. Çünkü bu gördüğünüz kadın da onun parçalarından biri. Uysal ve huzur saçan kadın kadar, vahşi tarafı da hakiki. Bu iki ucun nasıl dengelendiğini merak ediyor insan. “Çok dikkat etmek gerekiyor buna, kadın erkek ilişkisinde. Eğer ben bu anneci, anaç ve bu kadar duyarlı yanımı çok öne çıkarırsam, bu ne kadar işime yarar, emin değilim.” Gülüyor, kendi dediğine. “Bunu yaratan da, ortaya çıkaran da erkektir. Kadın değil. Benim hangi yanımı daha çok seviyorsa ve bunu ne kadar dile getiriyorsa, o oranda şekillenirim ben de. Bizim erkeklerimiz dile gelmiyorlar, konuşmayı sevmiyorlar. Neredeyse hani sevişirken de konuşmayacaklar. Sende neyi sevdiğini, beğendiğini bilmiyorsun. Sevgi sözcüklerini dile getirmekte eksiğiz. Kadın duyduğuna, erkek gördüğüne inanır, derler, maalesef doğru.” Erkek somutun, kadın soyutun peşinde diyorum, doğruluyor başıyla. “Yalan da EKİM 2010

olsa güzel sözler söylesin, ben istediğimi tutar, istediğimi atarım. İlişkiyi ileriye götüren şeyler sevgi sözcükleridir, içtenliktir. Başka ne var ki? Sürekli sivri dil, kavgayla ilişki bir süre sonra arkadaşlığa dönüşür, yiter gider. Sevgili olma durumu ise bambaşkadır. Daha gizemli, göz göze bir şeydir. Dile gelmektir.” Bir sevgilisi olup olmadığını soruyorum. Çok hoş bir kahkaha atıyor, kadife bir tonda: “Olabilir…” diyor. Aslında daha sorarken kaybettiğimin farkındayım ama yine de soruyorum, ideal olan ilişki biçimini: “Mesleki anlamda bizim ilişki kurmamız daha zor. Sabaha karşı gelebiliyoruz eve. Sahnelerimiz çok anlamsız gelebiliyor beraber olduğumuz insana. Bir tarafta Hatice Aslan, bir tarafta Hatice var. Bir de biz oyunculara günlük hayatta da rol yapıyormuşuz gibi bir etiket yapıştırılıyor. Boşandıktan sonra, uzun soluklu ilişkilere çok girmedim, belki de bu yüzden. Resmi ve uzun bir beraberliğim olmadı. Zaten benim nasıl bir kadın olduğumu anlaması için benimle tanışması da değil, yaşaması lazım. Ama zor tabii ilişkinin o aşamaya gelmesi.”

Hatice Aslan ve Hatice Öyle dolu bir “mutluyum” çıkmıyor ağzından. “Anlarla idare ediyorum. Yarını bilmiyorum.” Hakikaten Hatice Aslan’ın anı yaşama cesareti ve ne olursa olsun iç huzurunu parçalamama iradesi var. Dinginliğinin altında herkesin kolay kolay içselleştiremeyeceği bir felsefe ve sabır var: “Yarın için endişelenmek diye bir şeyi hayatımda hiç yaşamadım. Endişe denen şeyi zaman zaman çevre anlamında yaşıyorum, kendim için değil. İnsan dışındaki canlılara karşı çok duyarsızız. Ağaçları kesiyor, hayvanları zehirliyoruz. Bunun gibi şeylere kaygılanırım. Çınar ağacına mesela, bambaşka bir saygım var. Sanki dede gibi geliyor bana, durup sarılmak istiyorum. Sadece bakmayı bilmek gerek. Doğanın o dinginliği, koşuşturmalarımızın ne kadar saçma olduğunu gösteriyor hemen. Bir kedinin yürüyüşü kadar basit her şey.”

Her şey kafada biter Onunla biraz sohbet ettiğiniz zaman içinizden şöyle diyorsunuz: Herhalde bu kadın gece gündüz yoga yapıyor. Hayata ve onun akışına dair bizim bilmediğimiz bir sırra vakıf. Yoksa bu bilge hal neyin eseri olabilir? “Her şey kafada biter. Ne yoga ne de meditasyon yapıyorum. Günlük hayatın içinde var hepsi bunların. Meditasyonun ön hazırlıklarını bir çınar ağacının dibinde oturarak da yapabilirsiniz. Birindeki güzelliği görebilirsiniz. Bilgisayar oyunları vardır ya hani, iksirleri, hediyeleri, paraları kaparsınız bir sürü savaşın arasından. Onlarla gücünüz artar. Hayatta da küçük şeyleri toplaya toplaya gideceksin işte. Game Over wolana kadar.”

303


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.