yaşam
Parizyen ve eşsiz
Moda tasarımcısı L’Wren Scott, müthiş zevkini yansıttığı ve Mick Jagger ile paylaştığı Paris’teki evini ünlü gazeteci Sarah Mower’a açtı. Fotoğraf François Halard
L
Scott, 1940’lara ait krem rengi yuvarlak formlu, buklet kumaşlı bu parçayı Rue de Lille üzerindeki bir mağazada bulmuş. Bu zarif kanepe, çizim odasının dingin ve yumuşak renklerini tamamlıyor. Odanın diğer ucunda Damien Hirst’ün imzası ve Andre Arbus elinden çıkma 30’lu yılların klasik masası, Ortaçağdan kalma ahşap oymadan aziz heykeliyle tamamlanıyor.
226 vogue.com
’Wren Scott nerede yaşıyor? Paris’te bulunduğu zamanlarda, dünyadan elini eteğini çekmiş, ağaçlara tepeden bakan yükseklerde bir yerde. Paris’in Left Bank semtinde yer alan bu ev, özel hayatını gözlerden uzak yaşama konusunda çok dikkatli bir kadın olan Amerikalı moda tasarımcısı L’Wren Scott’ın, Mick Jagger ile yaşamak üzere dekore ettiği evlerinden sadece biri. Ev dingin ve havadar atmosferi ile, Mick Jagger gibi bir rock’n roll efsanesinin benimseyeceğini düşündüğünüz yaşam stilinden çok farklı. Ama Scott’ın, 1950’li yıllara ait ikonik mobilyaları, antika hazineleri ve aile yaşamlarına dair diğer objeleri olağanüstü şekilde bir araya getirebilme yeteneği var. Peki ama neden Paris? 1.90 boyu, 30’lu yıllardan kalma uçuk şeftali rengi sabahlığı ve 1 metre 7 santimetrelik meşhur bacaklarındaki skinny jean’iyle karşımda duran Scott cevap veriyor: “Burada bir mağazam var. Kumaş ve dantel seçimleri için çalıştığım kişiler Paris’te. Ayrıca buradaki ofisimde, gerekirse kendimi dış dünyaya kapatarak çalışabilme imkanım var.” Scott bir şey üzerinde çalışırken kendini zaman konusunda kısıtlamıyor. Mükemmelliyetçi. Öyle ki, birlikte çalıştıkları iç mimarın, evin güneye bakan büyük pencerelerden birini açıp kendini aşağıya atacak kadar çıldırması çok mümkün görünüyor. Oldukça yüksek tavanlı, biraz da kibirli bir yer olan çizim odasındaki orijinal pervazlar korunmuş. 40’lı yılların avize ve şamdanları ile geniş tafta perdeler ağırlıkta. Bu da mekana sakin bir hava veriyor. L’wren, “aslında içeride dört ayrı renk var” diyor, işaret parmağıyla odadaki lavanta rengi köşeleri ve diğer neoklasik kemer ve kornişleri göstererek: “Farklı ışıklarda; güneşli, soğuk, bulutlu havalarda, gündüz ve gecede hangi renklerin güzel göründüğüne karar verebilmek ve en doğrusunu seçebilmek için kendime dokuz ay zaman verdim.” Eve hakim olan uçuşan perdelere renk vermek için moda tasarımcısı kimliğinin imzası haline gelen tafta kumaşlarla ve gece elbiselerini boyadığı ipek kumaş ustalarıyla çalışmış. Gerekli tüm araştırmaları ve detayları henüz işe koyulmadan önce düşünmüş. Malzemeleri biriktirip onları nasıl bir araya getireceğini tasarlamış. “Elbette böyle bir proje için bir mimara ihtiyacınız var” derken, odalardan birini genişletmek için birkaç duvarı yıkmalarını kastediyor. “İlk kez Los Angeles’taki evimi dekore etmiştim. O zamanlar hiç param yoktu.
vogue.com
227
yaşam
Scott ve Jagger için özel olarak yapılan Christophe Delcourt yemek masası ve gri vernikli sandalyeler, yemek odasının ana parçalarını oluşturuyor (üstte). L’Wren, kendi koleksiyonundan giysiler ve takıların içinde, çizim odasındaki Andy Warhol imzalı John Giorno portresinin (1963) altındaki koltukta.
Her şeyi kendi başıma yapmıştım ama yine de bu iş çok hoşuma gitmişti.” Biraz dinlenmek için 40’lı yıllara ait harika parçalardan biri olan yuvarlak hatlı, krem renkli alçak kanepenin üzerine oturuyor. Kumaşı ve stili, bu kanepeye bir mobilyadan çok Balenciaga marka bir takım havası veriyor. L’Wren, tasarladığı bir kalem etek için uygun kumaşı seçer gibi, yaşam alanlarına küçük dokunuşlarla kolayca feminen bir hava katabiliyor. “Bu kanepeyi Rue de Lille üzerindeki bir mağazada buldum. Planlamıyorum. Gördükçe satın alıyorum. Gençken Paris’teki bit pazarlarının altını üstüne getirecek çok zamanınız oluyor. Ama bir kez bu şehirde uzun zaman geçirince, aradığınız şekil ve renkteki bir antika için Rue de Beaune, Rue de Lille ve Rue des Saints-Peres üzerindeki dükkanları dolaşmanız gerektiğini öğreniyorsunuz. Bir de kataloglar var tabii.” Pembe ile leylak arası rengiyle duvarların gölgesini yansıtan Muriel Grateau porselen takımlarda çay içmek isteyip istemediğimi sorarken gözleri ışıltıyla parlıyor. Sanmayın ki Scott katalog deyince Crate&Barrel’ınkini kastediyor. Bahsettiği, müzayede evlerinin indirim listeleri. ArtDeco döneminden güzel bir parça yakalayabilmek için düzenli olarak Christie’s ve Sotheby’s’in açık artırmalarına katılıyor. İçinde yaşadığı eve yakışan da ancak böyle bir şey olabilir zaten: Odanın bir ucunda ünlü Fransız mobilyacı Andre Arbus tarafından 1930’lu yıllarda yapılmış bir masa var. Onun üzerinde ise Ortaçağ döneminden kalma, Aziz Martin’in at üzerinde görüldüğü tahta oymadan bir heykel duruyor. Scott, kahkahalar içinde bu değerli heykelin Jagger’ın Loire’daki şatosundan kurtarıldığını anlatıyor: “Orada, şapelin kapısının üzerinde kendi kendine duruyordu. Birileri maviye boyamıştı! Onu oradan aldım ve toparlaması için Louvre Müzesi’nin tavsiye ettiği bir ustaya gönderdim. Louvre çalışanları, bunun ne kadar önemli bir obje olduğunun farkında mısınız derken, yüzüme şaşkınlıkla bakıyorlardı.” Scott Fransız sayfiyesindeyken, değerli parçalar bulabilmek için yerel müzayedeleri takip ediyor. Evin uzun koridorunda misafirler için ayrılmış yatak odasına doğru ilerlerken, piyasa değerinin çeyrek fiyatına satın almayı başardığı hazinelerinin birinin önünde duraklıyor: Bembeyaz renkte parşomen kağıdıyla kaplı bir dolap bu. “Görür görmez, bu bir Andre Arbus tasarımı olmalı dedim. Sahiden de öyle çıktı.” Üzerinde uzun saplı, kurutulmuş bir gül duruyor. Scott bunu kendisi kurutup inceltmiş. “Bu bir yıldönümü hatırası” diye iç çekiyor ve yürümeye devam ediyor.
Çalışma odasındaki kitaplığın üzerinde, Scott’ın genç kızlığından kalma gümüş çerçeveli, içi siyah beyaz fotoğraflarla dolu bir albüm duruyor: İlk sayfasında, onu evlat edinmiş annesinin genç kızlığından bir kare var. Uzun, bol kazağının altına giydiği dar pantolonuyla oldukça stil sahibi duruyor. Saçları 1950’lerin, geriye yapıştırılıp kısa kahkül bırakılmış meşhur modelinde. “Ne kadar zayıf olduğuna baksana annemin” diyor. “Bir de bana bak. Dev gibi bir kadınım!” Scott, stil hakkında bildiklerini annesine borçlu olduğunu söylüyor. Mağazalardan alınan kıyafetlerin artık üzerine olmadığı yaşa ve boya gelince, Butterick’in kalıplarından faydalanarak erkek takım elbiselerini kendisine uyarlamaya başlamış. Evet, Utah’ta başlayan hayatından bugünlere epey yol kat etmiş L’Wren. Moda ile modellik, Hollywood’ta kostüm tasarımcılığı ve stilistlik yaparak devam eden ilişkisi, onu sonunda 2006’da kendi markasını yaratacağı yere getirmiş. Merak ediyorum: Mükemmelliğe yakın, içinde bolca feminen dokunuşlar da olan bir yaşamın içine bir Rolling Stone’u nasıl konumlandırmalı? Aslında Sir Mick Jagger, iş muazzam ve sıradışı yatırımlar yapmaya geldiğinde hiçbir zaman beceriksiz bir adam olmamış. Scott, aynalar ve aydınlatma sayesinde olduğundan daha
Yansımalı bir televizyon ekranı buldum ve satın aldım. Banyonun atmosferiyle inanılmaz uyumluydu. Burada, banyomda uzanıp bir sinema klasiği izlemek en büyük zevklerimden biri. — Scott
Bu evde Mick Jagger var
Jagger ile 2002’den beri birlikteler. Ama ilişkisiyle ilgili ağzı sıkı. Zaten ona sevgilisiyle ilgili doğrudan sorular sormaya gerek de yok. Çünkü Jagger’ın evdeki varlığı kendini fazlasıyla hissettiriyor. L’Wren’nin çalışma odası, moda tarihi ve sanat kitaplarıyla dolu. Duvarda, Andy Warhol’un Mick Jagger’ı gençken resmettiği tablosu var. Bir diğer duvarda, Richard Hamilton’un, Jagger’ın bir uyuşturucu operasyonunda elleri arkadan kelepçeli meşhur fotoğrafıyla yaptığı Swingeing London III (1972) adlı serigraf çalışması yer alıyor. L şeklindeki yaşam alanının yanında duraklıyor: “Çocukların istediklerinde uzun uzun zaman geçirmeleri için ideal bir alan burası. Çok geniş bir mutfak istemedim ama yine de 14 kişilik akşam yemekleri yiyebiliyoruz. Geçtiğimiz Şükran gününde burada hep beraber bacakları olmayan bir hindi yedik mesela. Standart, bildiğimiz hindiyi bulabilmek için bütün Paris’i dolaştık! Ama yok. Buradaki hindiler bacaksız demek ki. Bu da Fransız usulü olsa gerek.” Sözlerine kahkahaları eşlik ediyor.
228 vogue.com
Geniş banyo, aslında Art Deco Lalique malzemeleri kullanılarak uzun zaman önce tasarlanmış ve Jagger tarafından satın alınmış. L’Wren ise onları yeniden gün yüzüne çıkarmış.
Misafir odasındaki görkemli perdelere Francesco Clemente tablosu eşlik ediyor.
da geniş ve aydınlık görünen uzun koridorlardan birinde yürüyor ve Art Deco stili camlardan yapılmış muhteşem banyonun kapısının önünde duruyor. “Camlar, Lalique. 1926’da Paris’teki başka bir ev için hazırlanmış” diyor. Mick Jagger, söz konusu sanat eseri parçaları 70’lerde satın almış ve paketletip bir yere kaldırtmış. Sonra da unutmuş. “Evi temizlerken tesadüfen buldum onları! Bir dolu sahne kostümünün ve sandığın arasında öylece duruyorlardı.” Ve sonuç: Üzerinde şelale desenlerinin işlemeli olduğu cam kapıları, zemin ve duvarlarda kullanılan karoları, aynalı küveti ve dolaplarıyla bir bütün halinde, açık artırmada satın alınan bu banyo, olağanüstü bir sunumla tekrar ortaya çıkarılmış. Scott, tüm koleksiyonu tek tek elden geçirmiş. Çıplak duvarlar nil yeşiline boyanmış ve uyum sağlaması için küvet de tekrar minelenmiş. Ancak bu alanı, tıpkı Scott’ın çizim odasında olduğu gibi sahiden unutulmaz kılan şey, kusursuzca tasarlanmış aydınlatmalar. Kısılabilen lambalar, yukarıdan gelen aydınlatmalar, aşağıdakiler ve gizli saklı yerlere konulmuş küçük ışıklar ile sonsuz bir oyun alanı yaratılmış burada. Neredeyse ruhunuzun tüm hallerine göre bir aydınlatma tonu belirleyebiliyorsunuz. Bir kadın gerekirse şu aynanın önünde, zalim derecede beyaz bir ışığın altında makyaj yapabilir. Ya da müthiş huzur veren, loş bir ışık eşliğinde film izleyebilir. “Yansımalı bir televizyon ekranı buldum ve satın aldım. Banyonun atmosferiyle inanılmaz uyumluydu. Burada, banyomda uzanıp bir sinema klasiği izlemek en büyük zevklerimden biri...” Bu banyo, belki de Paris’teki en kişiye özel ve görkemli yer. Ve bu da, bir kez daha, Mick sayesinde.
vogue.com
229