vogue_2010_04

Page 1

NİSAN 2010

K.K.T.C 10 TL

ISSN 1309 5382

8 TL

İstanbul, NewYork, NewYork, Antakya, Miami ve Londra’dan 677 farklı stil önerisi


ARTI DEĞER Ben Weller Vogue İngiltere, Another Magazine, 10 gibi dergiler için moda fotoğrafçılığı yapan Ben Weller, bu ay Yeni Oranlar adlı moda çekimini Moda Direktörümüz Mary Fellowes’la Londra’da gerçekleştirdi. Bahar ayı size neler söyler? “Selam Ben, seni özledim.” Bu bahar en çok ne almak isterdiniz? Eski bir Porsche 911 ve Corwall Beach’te bir müstakil ev. Hayatınızdaki en unutulmaz anlardan biri neydi? Bali’de sörf yaparken neredeyse bir köpekbalığı beni yiyordu.

”Bence Vogue, çekim yaptığım dergiler arasında annemin de duyup takip ettiği tek dergi." Ben Weller —

Boo George İngiliz Love dergisi için yaptığı çekimlerle gönlümüzü çalan genç fotoğrafçı Boo George, Antakya sokaklarında çekilen Karşı Pencere adlı moda çekimine hayat verdi. George, moda editörümüz Konca Aykan’la birlikte kapak karesine de imza attı. Bahar ayı size neler söyler? Ağır anorakların rafa kalktığı, rahatça bisiklete bineceğim günlerin geldiğini. Hayatınızdaki en unutulmaz anlardan biri neydi? Botswan’da, Ocavango deltasında henüz yeni pilot olmuş birinin özel uçağından Afrika’yı seyrettiğim an. Bu ay Vogue Türkiye için yaptığınız çekimle ilgili neyi sevdiniz? Mekânları, modelleri, atları, tüm çekim ekibini. Bence Vogue… Pek çok insanın içinde yer almak istediği ve bizim bunu yaratma şansına sahip olduğumuz dergi.

Serdar Turgut Akşam gazetesinin köşe yazarı Serdar Turgut, Vogue Türkiye’nin Paris’te yaptığı açılış partisinde bizim için muhabirlik yaptı. Muhabirin en kıdemlisini ağırladığımız için şanslıyız. Bahar size neler söyler? ‘Bahçede Martini içme zamanın geldi’ der. Limit yok. Bu bahar en çok ne almak isterdiniz? Bahçede otururken okumaktan keyif alacağım birçok kitap. Hayatınızdaki en unutulmaz an neydi? Bebeğimizi elime aldığım ilk an. Bu ay bizim için yazdığınız konuyla ilgili en çok neyi sevdiniz? Muhabirlik yapmayı.

78

Tanya Dziahileva Moda direktörümüz Mary Fellowes’un New York’ta Arthur Elgort ile yaptığı çekimin bu ayki kahramanı genç model Tanya oldu. Bahar ayı size neler söyler? Çok sevdiğim yazın kapıda olduğunu. Limit yok. Bu bahar en çok ne almak isterdiniz? Egzotik bir yere doğru yolculuk yaparken, yolda gördüğüm yeni şeyler. Bu ay Vogue Türkiye için yaptığınız çekimle ilgili en çok neyi sevdiniz? Arthur Elgort’la çalışmayı. Hayalim gerçek oldu. Bence Vogue… Güzelliğin vücut bulmuş hali.

Emre Doğru İç mimarlık okuduktan sonra evde değil sette mutlu olduğunu anladı ve fotoğrafta karar kıldı. Eğlencede sınır tanımadığımız Düşeş’in bu ay Rock&Leopar temalı karelerini Emre Doğru çekti. Bu ay yaptığınız çekimin en çok nesini sevdiniz? Her seferinde yeni bir ışık deniyorum, bu çekimdeki ışığımı çok sevdim. Bahar ayı size neler söyler? Kumlara şezlong açma zamanının geldiğini, yeni çekim mekânları bulma zamanımın geldiğini. Limit yok. Bu bahar en çok ne almak isterdiniz? Londra’da ve Boğaz kıyısında gün ışığı bol olan iki tane home-office. Bir de kırmızı pasaport ve bir milyon bedava mil.

NİSAN2010


ARTI DEĞER Ezgi Başaran Bu ay yer verdiğimiz Galerist’te açılacak Julian Opie sergisine dair yazı, Hürriyet gazetesi yazarı Ezgi Başaran’ın kaleminden. Bahar ayı size neler söyler? Polen alerjim nedeniyle hapşırmaktan tiril tiril giyinmenin zevkini çıkaramayacağım günlerin kapıda olduğunu… Hayatınızdaki en unutulmaz anlardan biri neydi? Kedim Felix’le Bakırköy’deki bir petshop’un vitrininde karşılaştığım an. Bence Vogue… Moda, sanat ve kadınla ilgilenmeyenlerde bile merak uyandırmayı başaran hayat dolu bir okuma malzemesidir. Bu ay bize yazdığınız konuyla ilgili en çok neyi sevdiniz? Galerist’te açılacak Julian Opie sergisini yazarken kendimle ilgili bir itirafta bulundum, doğrusu üstümden büyük yük kalktı.

Chad Pitman Londra’da yaşayan ünlü moda fotoğrafçısı Chad Pitman, Another Magazine, i-D, Pop, V Magazine, W gibi dergileri için moda çekimleri yapmaya devam ediyor. Vogue Türkiye için Miami’de gerçekleşen Arka Sokak isimli moda çekiminin fotoğrafları Chad Pitman’a ait. Bahar ayı size neyi hatırlatır? Çıplak ten Limit yok. Bu bahar en çok ne almak isterdiniz? Plymouth Road Runner. Bu ay yaptığınız çekimin en çok nesini sevdiniz? Miami’de olmayı.

Nazlı Eray Tatlı diliyle en iyi öykü anlatan, en iyi yazanlardandır Nazlı Eray. Bu ay yüzleşme sayfalarımızın konuğu olan yazar, İstanbul’a olan özlemini etkileyici bir dille anlattı. İstanbul da sizi özlüyor sevgili Eray, bilin diye söylüyoruz. Bahar ayı size neyi hatırlatır? Bodrum’u ve kırlarını, bahçemde açan manolya çiçeklerini. Bu bahar en çok ne almak isterdiniz? Üstü açık Ferrari. Bir Cruise bileti, birçok yeni kitap ve evimin her odasını dolduracak renkli çiçekler. Bu ay Vogue Türkiye’ye katkınız ile ilgili en çok neyi sevdiniz? İstanbul’u öyle çok seviyorum ki. Onu yazarak, geçmişin yelpazesi ile oynamayı sevdim.

”Ben bebekken sesimi kaydetmişler, fonda Led Zeppelin çalıyor.˝ Mehmet Tez —

Mehmet Tez Kıdemli kültür sanat ve müzik yazarı Mehmet Tez, aynı zamanda Vogue Türkiye ajanda sayfaları için de müzik yazan eğlenceli adam. Onu hafifmuzik.org adlı blogundan da takip edebilirsiniz. Bu ay bize yazdığınız konuyla ilgili en çok neyi sevdiniz? Demon Albarn’ın şaşaalı günleri geride kalmasına rağmen genç gibi davranmaya çalışmayıp yetişkinliğinin hakkını vermesini sevdim. Bahar ayı size neler söyler? Kışın bir sürü şey kurarsın kafanda. Bahar geldi mi hepsinin önemsiz olduğunu görürsün. Limit yok. Bu bahar en çok ne almak isterdiniz? Yelkenlileri ve denizi seviyorum. Bir tane Jeanneau Sun Odyssey 39 Performance fena olmazdı. Hayatınızdaki en unutulmaz an neydi? Ben bebekken annemler sesimi kaydetmişler. Fonda Led Zeppelin çalıyor. Kendimi bildim bileli Led Zeppelin dinlerim desem yalan değil. Bence Vogue … Hayranlıkla izlenecek, güzel giyinmiş birçok şahane ve klas kadın demek...

80

NİSAN2010


BAKIŞ

294

Top modellerden Christy Turlington çeşitli sivil toplum örgütleriyle farklı coğrafyalarda yaptığı çalışmalarla dünya vatandaşı tanımını hak ediyor.

NİSAN2010


Merhaba DÜNYALI Dünya vatandaşlığı kavramı, dünyanın küçülüp cebimize girmesiyle ortaya çıkmadı, milattan önce bile vardı. Üstelik ne sadece göçmen kuş olup dünyayı gezmekten ibaret, ne de çift pasaportlu olmaktan. Angelina Jolie gibi anneliği çok uluslu yapanlar, bir de tası tarağı toplayıp başka anakaralardan İstanbul’a gelip gidemeyenler var. Hepsinin ortak bakış açısı hem bu dünyanın tadını almak, hem de ona karşı sorumlu olmak. Yazı Işık Cansu Canayak “Rushmore Coglan, koca yuvarlak dünyayı, öyle çl dışlı, öyle k b rl b r edayla avucunun ç ne aldı k , dünya v şne çek rdeğ kadar küçülüverd . Ekvatora küçümseyerek değ nd , kıtadan kıtaya sıçradı, sınırlarla alay ett , peçetes yle okyanusları s l verd .” O. Henry ‘Dünya Vatandaşı’ adlı öyküsünde böyle der ve devam eder: “Bay R. Coglan, Adres: Dünya, Güneş S stem , Evren yazıp postaya versen z el ne geçeceğ nden em n olab l rd n z. Adem’den bu yana n hayet lk gerçek dünya vatandaşını bulduğuma em nd m ama ç mde y ne de b r korku vardı: Sadece dünyayı gezmekten hoşlanan b r gezg n n k ş sel b ld r s yle burun buruna gelme korkusu. Ama onun f k rler ne eğ l p büküldü ne de taraf tuttu. Kentlere, ülkelere ve kıtalara karşı rüzgâr ya da yerçek m kadar yansızdı”. Bu öykü O. Henry tarafından en az b r asır evvel yazıldı. Dünya vatandaşlığı kavramı son senelerde yüksel şe geçm şse de, yen çıkmadı ortaya. Hep oradaydı. Üstel k öyküdek tanım da hâlâ geçerl : Sınırlara nanmadan, tarafsızca, dünyanın hem gözlemc s hem katılımcısı olmak. Okullar ‘B z dünya vatandaşı yet şt r yoruz’ d ye lan ver yor, ebeveynler ‘Çocuğumuz dünya vatandaşı olsun’ d ye ç geç r yor. Hatta s mler başka d llerde de kolayca telaffuz ed leb lecek olanlardan seçenler var. ‘Kızımın adı Yasem n olsun k kolayca Jasm n des nler. Oğlumunk de Can mesela. John derler Amer ka’ya master yapmaya g tt ğ nde’. Bebekler n uluslararası sularda ya da yabancı b r ülkede dünyaya get rmek steyenler n sayısı da az değ l. Bununla yaygın olarak kasted len şey, b rkaç d l b len, mümkünse ç ft vatandaşlık sah b , özgüvenl , dünyadan korkmayan, her yerde ekmeğ n kazanab lecek, bavulu kapıda b r nsan prof l g b gözüküyor. Oysa O. Henry’n n de çok önce söyled ğ g b , b r gezg n olmaktan öte, dünya gezegen ne karşı duyulan sorumluluk anlamına da gel yor. Ve bunu sadece kend ülkendek lere karşı değ l, tüm dünya vatandaşlarına karşı duymak. Şarkıcı Zeynep Casal n de aynı f k rde. O hem İtalya hem Türk ye vatandaşı ama ş bununla b tm yor. “Kend m dünya vatandaşı h ssetmem n ç fte pasaport sah b olmamla lg s var mı, em n değ l m. Kend m b d m b lel herhang b r m lletten olma a d yet yaşamadım. Hızla yok olmaya doğru yol alan b r dünyada yaşarken sadece kend ülkene ya da m llet ne odaklanman mümkün olab l r m ? Her nerel olursak olalım önce dünyalıyız.” Casal n , özell kle küresel kl m değ ş kl ğ konusundak akt v st çabalarıyla b l n yor. Hatta NİSAN2010

k nc albümünün kapağını açar açmaz karşınıza bu duyarlılığı yansıtan b r uyarı çıkıyor. Zeynep, “Ne çok ne de az gezd m ama g tt ğ m h çb r yerde oldum olası yabancılık çekmed m. B r bavula doldurduklarımla yaşayıp, güvenl h ssett ğ m her yerde uyuyab l r m. Değ ş k tatlar deneyeb l r m ve hatta buna bayılırım! Hep soğuk nsanlar olarak tanıdığımız İng l zlerle çok yakın dostluklar kurdum. Tüm bunlar kuşkusuz büyüdüğüm ve yaşadığım çevreyle çok bağlantılı. Annem başta olmak üzere, etrafım dünya kadar dünya vatandaşıyla çevr l oldu her zaman. Eğer nsanlar dünya üzer ndek d ğer tüm türler n de onlar kadar müh m olduğunu kabulleneb lselerd bambaşka b r varoluş olurdu”. Angel na Jol e de konunun ünlü örnekler nden. Amer kalı, yılın yarısı Fransa’da yaşıyor, dünyayı gez yor, hem de 2001’den ber B rleşm ş M lletler İy N yet Elç s . Bu görev le Tanzanya, Balkanlar, Namb ya, S erra Leone, Kenya, Kamboçya, Pak stan g b normalde b r Hollywood yıldızının adım atmayacağı yerlere g d yor. Angel na, bununla dünyaya karşı duyduğu sorumluluk duygusunu tatm n ederken, evlat ed nd ğ AfroAmer kalı, V etnamlı ve Kamboçyalı çocuklarla d n, d l, ırk g b dünyaya da r b ze ezberlet lm ş bar yerler kend payına alt üst ed yor. Hep m z dünya mahalles nde yaşıyorsak, tek b r güneş m z varsa, ger s palavra d yor, davranışlarıyla. Ev Un cef g b . Hatta ‘Un ted Colors of Benetton’ yer ne ‘Un ted Colors of Angel na’ desek yer d r. Esk top modellerden Chr sty Turl ngton da konuyla uyumlu s mlerden. Turl ngton, y rm sene boyunca Calv n Kle n’ın yüzüydü. 2002 yılında Un cef ’ n ‘Yen den Okula Kampanyası’ ç n Afgan stan’a g tt . Daha sonra, Afr ka’dak ham le kadınların sağlığıyla lg lenmek ç n CARE adlı s v l toplum örgütüne üye oldu. Gel şmekte olan ülkelerde her sene 500 b n kadın doğum sırasında ölüyordu. Chr sty, Peru, El Salvador, Tanzanya, Bangladeş, Guatemala g b ülkelere g derek konuya d kkat çekmeye çalıştı. S z n h ç b lmed ğ n z b r d lde olduğu ç n sözler n anlamadığınız ama çok sevd ğ n z şarkılar olmadı mı? B r dünya vatandaşında olması gereken önyargısızlık şte böyle b r şey. Anlamakta zorlandığı şeylerle b le arasında ortak b r şey bulmak, hatta sevmeye çalışmak. Bu h ss destekleyen örneklerden b r de H nt asıllı Br tanyalı yazar Salman Rüşd ’den. B rleşm ş M lletler tarafından hızlı nüfus artışına d kkat çekmek ç n sembol k olarak seç len ‘altı m lyarıncı dünya vatandaşı’ Saraybosnalı bebeğe

295


Pelin Batu (solda):“Bence dünya vatandaşlığı, kategor zasyonları yok saymak. B r pasaportsuzluk. Açılmaya açık olma felsefes ”.

Zeynep Casalini (üstte): “Hızla yok olan dünyada yaşarken sadece kendi ülkene odaklanman mümkün olabilir mi? Her nereli olursak olalım, önce dünyalıyız.”

h taben özetle şunları yazıyor Rüşd : ‘‘Sevg l altı m lyarıncı m n k nsan, Buraya nasıl geld k? Mademk buradayız, nasıl yaşayacağız? Kuşkusuz sen de 5 m lyar 999 m lyon 999 b n 999 k ş g b bu soruları soracaksın kend kend ne. Sevg l altı m lyarıncı dünyalı, gökyüzü sınırın olacak.” Dünya vatandaşının sınırı gökyüzüyse, ufku da sonsuzluk. Öyle k , O. Henry’y de geç n, bu düşüncen n temeller Romen D yojen’e, Helen st k Çağ’a ve Stoa felsefes ne kadar g d yor. Dünya’nın Nuh’un gem s , b zler n aynı gem n n ç nde her telden çalan nsanlar olduğumuz düşünces m lattan önce kadar esk . Bugün S nop olan bölgede yaşayan f lozof Romen D yojen’ n, ‘Nerel s n z’ d ye soranlara ‘Dünyalıyım, dünyanın vatandaşıyım’ d ye cevap verd ğ b l n r. Y ne m lattan önce Stoacılar, henüz araba, uçak, e-ma l, Facebook, Tweeter, nternet, hel kopter, cep telefonu, 3G, Skype, Chat odaları, g zl kameralar, özel jetler olmadan, yan dünyayı kavramak ve kend n aynı anda b rçok yerdeym ş g b h ssetmek hayal b le ed lemezken ‘dünya vatandaşlığı’ kavramını savunuyorlardı. Kıbrıslı Zenon’un bu öğret s , nsanın bağımsız olması gerekt ğ n , sınırların olmaması gerekt ğ n söylüyordu avaz avaz. Bu kavram, o zamanlarda da ş md de s yas olmaktan z yade b r bakış açısı, b r yaşam b ç m . Sanılanın aks ne, a d yet duygusunu dışlamıyor, hatta tam ters , h ssetmem z st yor bunu. Sadece daha gen ş b r alana, ş md l k el m zde dünya var -o halde dünyanın tüm topraklarına yayarak. Düzen n b r çadır g b kurup bozmaya hazır, kaplumbağa g b ev n sırtında taşıyıp, göçmen kuşlar g b kend n dünyanın sağından soluna atan b r nsan elbet tadını alır bu dünyanın, söyleyecek sözler b r kt r r. Yen taşındığı ve hatta d l n b lmed ğ b r şeh rde k gün sonra favor b r kafe, manav, mağaza ed neb l r. Üç günde üç mekânın müdav m hal ne geleb l r. Metro duraklarını yarım saatte çözüp üstüne b r de yerel halka yol tar f edeb l r. Büyük kararları alması yarım saat, bunlara adaptasyon sürec k gün süreb l r. Ama bahsett ğ m z g b , dünya vatandaşlığının felsefes n n hakkını vermeye sadece bunlar yetmez. B r hayat görüşünün ve dünyaya olan duyarlılığın da bunlarla yan yana g tmes gerek r, ş n özü bu. 16. yy ünlü İng l z soylularından ve f lozoflarından olan Franc s

296

KRISTEN BIEHL Kristin Biehl, Danimarkalı anne ve Amerikalı bir babanın Kaliforniya doğumlu kızı. Annesi bir arkeoloji kazısı, babası ise sualtı araştırması için Bodrum’a geldiklerinde tanışmışlar. Kırk senedir de Bodrum’da yaşıyorlar. Kristen, hem yaptığı işler hem de kökeni sebebiyle tam bir ‘dünya vatandaşı’. Liseyi Bodrum’da bitiriyor. Liseden sonra dört ay Danimarka’da yaşamayı deniyor. Ardından babasıyla Brezilya’ya gidip, biraz babasıyla biraz da yalnız yaşayarak dört ay geçiriyor. Sonra üniversite için ver elini Texas. Oradan London School of African Studies’de Sosyal Antropoloji Fakültesi’ne transfer oluyor. “Okulum minik bir cosmos gibiydi. İranlı, Pakistanlı, Batı Afrika’dan Ganalı bile insanlar vardı. Mikro bir dünyaydı. Benim gibi birçok insan olduğu ve yalnız olmadığım duygusunu ilk orada yaşadım.” Beş senelik Londra yaşantısından sonra istikamet İstanbul. Boğaziçi’ Üniversitesi’nde Sosyoloji mastırı yapıp, bitirme tezini ‘Mültecilik’ üzerine yazıyor. “Göç beni çeken bir konu çünkü herkes benim kadar şanslı olup üç vatandaşlık sahibi olmuyor. (Danimarka, Türkiye, Amerika). Bu insanların neler yaşadığını bilmek istedim.” Kendini buraya ait hissetmesine rağmen gitme hissi dürtüyor. Bu kez, doktora yapmak için, New York’a. “Dünya vatandaşlığı çok yer gezmekten ibaret bir şey olsaydı sadece kalkınmış ülkelerin ayrıcalıklı kişileri için mümkün olurdu ki bu kavrama ters”. Kristen, şu anda AÇEV Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nda çalışıyor. Uluslararası Af Örgütü, No Borders, Tarlabaşı’ndaki Toplum Merkezi, Toplu Gönüllüleri takip ettiği kuruluşlardan.“Herkes dünya için bir şey yapabilir. Gazetelerin dış haberler sayfalarını takip edip, duyarlı olmak bile bir adım bence. Londra’da mesela, Issue diye bir dergi var, geliri evsizlere gidiyor. Orada bu dergiyi alanlar da bu dünyaya bir iyilik etmiş olmuyorlar mı?” İstanbul’da yaşarken Brezilya’da bir kadın olarak kendini özgür hissettiği zamanları, Avrupa’da korkmadan protesto yürüyüşlerine katıldığı günleri özlese de hayatından memnun. Maceraperest ailesi, emekli olduktan sonra her sene yeni bir ülkeye gidip birkaç ay orada yaşıyormuş. Hindistan’daki Rajastan Bölgesi ile başlamışlar, en son Guetamala’ya kadar gitmişler. “Çok büyük bir dünyada çok küçük olduğumu bilmek beni rahatlatıyor. İnsan, nerde olursa olsun aynı insan. Ama tabii daha gezmek istediğim çok yer var.” NİSAN2010

PELUN BATU, KRISTEN BIEHL VE NORA FISHER ONAR PORTRELERİ: ERBİL BALTA.

BAKIŞ


BAKIŞ Bacon ne güzel özetlem ş durumu: “Eğer b r k ş karşısındak ler yabancı olarak bellemeks z n, nsanlara y davranıyorsa, o kend n dünya vatandaşı (mund c v s) yapmış ve kara parçalarından ayrı duran yalnız b r adadan z yade, b r bütün kıtanın b r parçası olmuş demekt r.” Bacon bunu, f z ksel olarak oradan oraya savrulmaktan z yade, her şey n kafada b tt ğ b r kavram olarak özetlem ş. Oyuncu-tar hç Pel n Batu, d plomat çocuğu olduğu ç n kend n b ld b lel bu dünyanın ç nde gez n yor. Pel n, henüz b r yaşındayken Kıbrıs’a taşınmışlar. Oradan Pak stan’a. İlkokula orda başlamış. “H malayaların etekler nde, İslamabad’da yaşadık. Unutamadığım topograf lerden b r s d r”. Sonra Çek Cumhur yet . Arada kısa b r süre Londra. Babasının tay n New York’a çıkınca altı sene de orada yaşamışlar, Pel n New York’ta ün vers tey okurken hemen hemen tüm yaz tat ller n Roma’da geç rm ş. “Bence dünya vatandaşlığı, kategor zasyonları yok saymak. B r pasaportsuzluk. Açılmaya açık olma felsefes . Hayata ‘Ben herkes m, herkes de ben’ d ye bakab len herkes böyled r bence. Ama tab k dünyayı gezmek, farklı toplumlarla tanışmak da bu felsefey açıp büyütür.” Gal ba böyle çok parçalı b r yaşantının en baskın duygusu özlem. “İstanbul’dayken New York’ta sokakta rahat rahat yürümey , Par s’ n kafe kültürünü özlüyorum. H nd stan’dak kast s stem n gördüğüm zaman Türk nsanının sıcaklığını st yorum. Londra’dak sahaflarda ant ka k taplar arasam d yorum. Buradan uzaktayken de meyhaneler m z burnumda tütüyor.” Pel n’e göre Ar sto’nun ‘Altın Oran’ı g b b r oran tutturmak lazım. Özetle: Kend ne has özell kler n koru, herkes herkese benzemes n, ama yan yana var olab ls nler. Ona göre küresel vatandaş, b r şehre dönüşseyd bu New York olurdu, tam b r ‘karışım şeh r’ olduğu ç n. Pel n ç n gezmek kadar onu besley p düşündüren b r şey yok. Hayatının b r dönem nde mutlaka Güney Amer ka’da, özell kle Uruguay’da yaşamak st yor. B r de hep İrlanda’ya lg duymuş, oradak yaşamayı da deneyecek b r süre. “Genelde çevre le lg l projelerde yer alıyorum. Doğa Derneğ üyes y m. Onlarla beraber per yod k olarak Hasankeyf’e protestoya g d yoruz. B r de Küresel Eylem Grubu var. Onların sözcüler nden b r tanes de ben m. Hatta k sene önce, ç nde Zeynep Casal n ’n n de olduğu b r grupla Ankara’da çevreyle lg l b r basın toplantısı yapmış, b ld rgeler okumuştuk. Önce kend n zden başlamanız gerek yor, sonra kend ülken zde küçük de olsa b r fark yaratab lmen z. Bunların heps aynı anda dünya ç n de yapılmış oluyor. Herkes kend kapısının önünü süpürse zaten dünya tertem z olurdu d ye düşünmek lazım.” Eğer dolu dolu ‘Ben b r dünya vatandaşıyım’ d yorsanız, böyle b r pasaportunuz b le olab l r. Çünkü 1953’ten ber b r Dünya Vatandaşları Hükümet var (Şu anda 950 b n dünya vatandaşı buraya kayıtlı), 1975’te se B rleşm ş M lletler’e bağlı Dünya Vatandaşları B rl ğ kurulmuş. Onların resm dünya vatandaşlığı tar f de aynı: ‘Dünya vatandaşı gezegendek herkes n ve her şey n b rb r ne bağlı b r bütünün parçaları olduğunu kabul eder. B reysel olarak barışa katkı sağlar. İnsan soyunun özünde ‘b r ve tek’ olduğu lkes n ben mser’. Hatta büyük Fransız İmparatoru Napolyon savaşmaktan, E nste n se deney yapmaktan bulduğu zamanlarda düşünüp aynı sonuca varanlardan. Napolyon’un ‘Dünya tek b r ülke olsaydı başkent İstanbul olurdu’, E nste n’ın ‘Meden yet n sağlanması ve nsan ırkı ç n, b r Dünya Hükümet kurulmasından başka çözüm yok’ sözler hep aynı şey anlatıyor. Ell senede yüz ell tane ülke, dünya pasaportunu durum bazında kabul ed p geç ş hakkı verm şler. Yan stersen z bu yen vatanınızı (vatan: dünya) belgeleyeb l rs n z. Pek , tar he geçen ünlü dünya vatandaşları k mler? Romen D yojen g b bunu dolu dolu söyleyenler arasında Bob Marley, Leonardo da V nc , Charl e Chapl n, H. G. Wells, Bruce Lee, Jules Verne, Sokrates, Karl Marx, Nâzım H kmet, E nste n, Carl Sagan, Marco Polo g b karakterler ve yaptıkları şlerle z bırakmış s mler var. Anlaşılıyor k , bu kavram son yıllarda moda olsa da, aslında m lat kadar esk . Yan bu düşünce ve nsan t p n dünyanın küçülüp ceb m ze g rmes yaratmadı. Sadece altını ç zd , yetmed fosforlu kalemlerle boyayarak gözümüze soktu. Oysa ne esk b r h kâye bu. Dünya kadar, nsan kadar esk .

298

NORA FISHER ONAR İran doğumlu bir Amerikalı. Nora Fisher Onar, Oxford Üniversitesi’ndeki doktorasının ardından son bir senedir Bahçeşehir Üniversitesi’nde hocalık yapıyor. Dünya vatandaşlığı onun da genetiğinde var. Her ikisi de öğretmen olan anne-babası, balaylarında otostop çekerek Londra’dan İİstanbul’a gelmişler. Nora, İran’da doğmuş. İslami Devrim olacağı anlaşılınca Çin’e taşınmışlar. “Çin’in en kuzeyindeki şehre on saat tren mesafesinde küçük bir kasabaya taşındık, neredeyse Sibirya sınırındaydık. Meğer İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra o topraklara ayak basan ilk Batılılar bizmişiz. Ama oradaki koşullara iki sene dayanabildik. Oradan Japonya’ya bir bakalım dedik. 5-18 yaşlarım arasında Japonya’daydım.” Nora’nın küresel vatandaşlık tanımı da diğerleriyle aynı. “Beyoğlu’nda bir kafede oturarak, insanlar arasındaki farklılıkları gözlemlemek bile yeter. İnsan her yerde aynı insan çünkü.” Üniversite eğitimi için Amerika’ya, Georgetown’a gelmiş. “Değişim öğrencisi olarak bir sene İtalya’da okudum. Yazları da sık sık Fransa’ya gidiyordum. Kendime yerleşecek bir ülke arar gibiydim. Sonra bir içgüdü gibi Türkiye fikri düştü içime. Üstelik tek kelime bile Türkçe bilmezken.” 1998'den beri İstanbul'da. Nora’nın şu an üzerinde çalıştığı konu hayatına çok uygun: Türk aydınlarının evrensellik ve Avrupalılık ile ilişkisi. Aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti'nin desteklediği kozmopolitizm üzerine bir proje yürütüyor. “Gelişen teknoloji ile dünyaya karşı farkındalığımız arttı, acılar bize de değmeye başladı. Bu yüzden bu kavramı daha sık duyar olduk”. Nora’nın İngilizce, Türkçe ve İtalyancası çok iyi. “Nerelisin, diye sorduklarında Amerikalıyım diyorum kısa olsun diye, ama bu sefer kimliğimin geri kalanına ayıp oluyor. Şimdi, benim bu dünyaya karşı sorumluluğum bir araştırmacı ve profesör olarak yolumda devam etmek. Daha çok öğrenciye ulaşmak, daha fazla önyargıyı kırmak”. Yıllar süren maceralardan sonra Nora’nın anne ve babası da sonunda yerleşik hayata geçmişler. Hem de Kalkan’da. “Artık ailecek buradayız” diyor. NİSAN2010


NOSTALJİ


Sol Sayfa Deniz Adanalı’nın moda serüveni bir anlamda Türkiye’nin moda tarihi. Yıl 1968. Aralarında Mine Vargı, Ruhat Mengi’nin de olduğu mankenlerin yer aldığı, “merdiven podyum” defilelerden birinde. 1971’de Türkiye’nin ilk sokak defilesinde kenara dizili insanların yüz ifadesini hâlâ unutamıyor. Mankenliği 1972’de bıraktı. O yıllar boyunca kuaför Zeki, moda dünyasının bir numaralı saç tasarımcısıydı.

Mükemmel bir KOMPOZİSYON KOMPOZ SYON Deniz Adanalı, memleketin ilk mankenlerinden, ilk kadın radyo spikerlerinden, sivil toplumculuğun, tanıtım ve halkla ilişkiler mesleğinin öncülerinden, marka yönetiminde uzman, ismi başlı başına marka olmuş bir kişiden öte, kişilik… CV’si bu yazının uzunluğunu aşacak bir şahsiyet... Gerçi onu bu şekilde tarif edeceğinizi bilse, “Fazla süslemişsin hayatım, hiç şık değil” deyip sizi ayıplayabilir. Yazı Ebru Çapa

Den z Adanalı’yla İst klal Caddes ’ndek Borusan Müz k Ev ’n n b nasında yapılmış çek m n ardından Tünel’e doğru yürüyüp, aşağıya, Ş şhane tarafına n yoruz. Yol boyunca k adımda b r durup kâh b r pasajın tar hçes nden dem vuruyor, kâh restorasyon hal ndek esk b naların önündek çalışanlara, b nanın dönüşeceğ hale da r sorular soruyor. Yakında but k otel olarak açılacağını duyduğunda yüzü aydınlanıyor; gören de tapuyu onun üzer ne yapacaklar sanır; öyles ne b r sev nç… Doğal b r sev nç… Beyoğlu Güzelleşt rme ve Kalkındırma Derneğ ’n n f kr n yeşertenlerden, kurucularından. 1984 yılında, sonradan yanmış olan Konak S neması’nda, Devekuşu Kabare’n n meşhur oyunu Beyoğlu Beyoğlu’nu seyrett kler sırada, V tal Hakko le b rl kte çler ne çöreklenen “Bu konuda b r şey yapmalıyız” şekl ndek ‘rahatsızlık’, uzun, ‘düşkün’ b r dönem n ardından y ne caz be merkez hal ne gelm ş olan Beyoğlu’nun küller nden doğuşunun en öneml ves les … “Çok y çalışılmış b r dönemd r” d ye anıyor o günler . 80’lerde, müşter ler kapıya ulaşmakta zorlandığı halde, o tek ns z İst klal Caddes ’n terk etmeyen Vakko’dan, kalkındırma g r ş m n n üzer ne caddeye taşınan İKSV’den, Aksanat’tan, Yapı Kred Yayınları’ndan, Fransız Kültür Derneğ ’nden bahsed yor, teker teker yad ed yor. Kapı kapı dolaşıp para topladıkları dönemde Perran Kutman’ın, yardım taleb ç n lk kez g rd ğ b r dükkândan, bırakın b r şey stemey , mahcup b r şek lde alışver ş yapıp çıktığını anlatıyor gülerek: “Herkes n b r emeğ vardır; esk bakanlardan m lletvek ller ne, bankalardan ş rketlere, derneklere, vakıflara; en çok da sanatçılara… Ve tab nur ç nde yatsın; V tal Bey’ n beyn b r san ye durmazdı…” NİSAN2010

Tumturaklı nsanım, talebel ğ mden kalma İKSV’n n yen b nası Den z Palas’a ulaşıyoruz. Çatı katındak X’te oturup laflarken kahves ne şeker koyuyor. Kahves b tmeye yakın masaya yaklaşıp başka b r arzusu olup olmadığını soran genç garsona, b r süred r avucunun ç nde buruşmuş b r şek lde bekleyen, şeker n ç nden çıktığı ambalaj kâğıdını göster p; “Çocuklar” d yor; “masalarda bu g b artıkların konulab leceğ küçük b r tabakçık falan bulundursanız? Genelde hep hmal ed l yor bu ş; nsanın el nde kalakalıyor sonra böyle. Masanın üstüne atsak bunu ş md , pek şık olmaz, değ l m ?” Malum, dumansız hava sahasındayız, masada b r kül tablası f lan da yok hak katen. Ve ‘şık’, Den z Adanalı’nın, doğru kullanıldığında, çok sevd ğ b r kel me.‘Öğreten Kadın Bayan Doğru’ edasında değ l bunu söylerken. B r yandan meramını d le get r r, b r yandan da helal nden prat k b r çözüm öner s ısmarlar g b … Mütebess m garsonun yüzü, ezber karışmış b r fadeye bürünüyor b r an… “Çok haklısınız Den z Hanım” derken. O, ‘tek b r k ş ’ şte; mürekkeb şöyle dursun, konuları tükenmez kalemler g b … Garson b r ‘tabakçık’ get rmek üzere uzaklaşırken; “Huy ded ğ n böyle b r şey, n’aparsın” d yor gülerek: “Tumturaklı nsanım; talebel ğ mden kalmadır bu… Ankara Kız L ses ’n n konumu, büyük kayaların üstünde b r yerlerded r. Çok esk ve hoş b r b na. Hemen aşağıda Ankara Radyoev var; yanında Olgunlaşma Enst tüsü. Ve hemen o yokuşun başında da D l Tar h Coğrafya Fakültes ... B z, ev m z n olduğu Hanımel Sokak’tan yürüyerek gel r z Sıhh ye’ye. Orada b r duraktan otobüse b n l r, o köşede n l r ve yukarıya g d l r. Otobüs b letler n veya b r kâğıdı hâlâ sokağa atamam. Otobüs b letler n ya ceb m ze koyardık ya çantamıza… Get r r, evde çöpe atardık.”

301


Hayatındak en öneml üç mottodan b r , çevrec ler n “Tek b r k ş dünyayı değ şt reb l r” sözü. ‘Del ’ gençl k günler nde, Ankara’da yanlış yola g rm ş arabaları ger püskürten b r t p... B r keres nde taks yle g derken, pek mukted r b r s yas n n otomob l yle ‘b r köprüde karşılaşmış natçı k keç ’ model burun buruna gelm ş. Daha natçı b r keç olduğu ç n, makam arabası ger basıp g rd ğ yanlış yoldan çıkmış… Otomob lden kül tablası boşaltan nsanları arabadan nd r p p sl ğ n toplatmışlığı, hatta b r keres nde boşaltılmış zmar tler çabucak toplayıp pencereden ger s n ger ye çer atmışlığı var mesela. “Tek b r nsan dünyayı değ şt reb l r d ye düşündük ya, hep del d ye baktılar” d yor. Eh, hayatının en öneml üç mottosundan b r n n de Turan Oflazoğlu klas ğ Del İbrah m oyunundan “Ben mantığımı c nnet mle korudum” repl ğ olduğu düşünülünce, Adanalı’nın durumunu ancak ‘amor fat ’ le açıklamak mümkün. Kader n seveceks n. Onun özel nde ele alacak olursak, kader paket ne dah l del l ğ n de seveceks n... Adanalı’nın tar f ett ğ Ankara manzarası müh m. Hayatının formatını bel rleyen, bugüne dek olageld ğ kadını oluşturan ‘olay yer ’ o yokuş ve çevres . Memleket n lk mankenler nden, lk kadın radyo sp kerler nden, s v l toplumculuğun, tanıtım ve halkla l şk ler mesleğ n n öncüler nden, marka yönet m nde uzman, üstüne b r de görgü eğ tmen . İsm başlı başına marka olmuş b r k ş den öte, k ş l k… 17 yaş t bar yle atıldığı çalışma hayatında tercümanlıktan basın ataşel ğ görevler ne, telev zyon programcılığından organ zatörlüğe, derg yazarlığından sunuculuğa pek çok farklı şte çalışmış; sıralamaya kalksanız CV’s bu yazının uzunluğunu aşacak b r şahs yet... İş n en ‘şık’ tarafı da şu k , bu sıfatların altını kalın uçlu kalemlerle ç z, ç z, ç zm yor. Den z Adanalı, kıvamı aşmış b r ‘kompoz syon…’ Ve onu bu şek lde tar f edeceğ n z b lse, “Fazla süslem şs n hayatım, h ç şık değ l” dey p s z ayıplayab l r… “B r ömre kaç hayat sığar?” g b b r soru sorası gel yor nsanın ya; karşınızdak n n, traf kte b rdenb re hatalı yönden gel p önünde b t veren otomob le çarpmamak ç n, kullandığı Nova Chevrolet le 1999 yılında uçtuğu Boğaz’ın 30 metre d b nden süzülerek çıkmayı başarmış b r nsan olduğunu hatırlayınca, sorunun saçmalığına uyanıp çenen z kapatıyorsunuz… Babamın şıklığını anlatamam, annem de öyleyd Çocukluğunun Ankara’sına ve ergenl ğ n n şu yokuşlu güzergâhına dönecek olursak: Adanalı’nın büyükbabası Sarıkamış’ta kaybolup şeh t sayılınca; üçü kız, b r oğlan, dört çocukla, eş n n a les ne a t Üsküdar’dak konağa yerleşen büyükanneyle başlıyor h kâye. Büyükbabasının kaçırdığı, “Selan kl falan da değ l, d rekt Yunan; ün vers te falan okumuş” b r kadın... Sonra o konak da tar h Üsküdar yangınında kül olunca, evs z barksız, ps z sapsız, dört çocukla ayazda kalıyor. Neden sonra merhum kocasının Atatürk’ün sınıf arkadaşı olduğunu hatırlıyor. Ondan yardım alab leceğ n düşünüp üç kızını alıp –oğlunu Harb ye’ye g r p hayatını kurtarsın d ye arkada bırakıp- Ankara’ya göçüyor ve Atatürk’ün desteğ yle orada b r hayat kuruluyor. Ankara’dak fertler çalışarak hayatını kazanan kadınlardan mürekkep b r a le; İstanbul’da kalan dayının da sonradan Atatürk’ün Muhafız Alayı’na mensup olduğu: “Oradan, çok küçücük kafamda anılar, res mler var hep. Dayım g y m ne kuşamına çok meraklı b r erkek… Muhafız Alayı’nda olmaktan dolayı düzgünlük, tem zl k ve şıklık... Çok kısa sürel babamla da yaşadım. Yan , 9 yaşımda falan babamla annem ayrıldılar. Babamın şıklığa merakını da anlatamam; sağcı komün stt ; varlıklı b r a leden gelen… Annem çalışıp babamın hukuk okumasını sağlamış. Ayrılmalarının ardından görüşmed k d yeb l r m. A les n hmal ett ama b z görüşmezken para almadan Anadolu’da mkânı olmayanların davalarını alıyormuş, öyle b r entelektüel. B z pek çok şey sonradan duyduk. Tuhaf b r takıntısı vardı; ayakkabılar çamurlu ve tozlu olmayacak! Ankara nasıl çamurlu ve tozlu b r şeh r o zaman,

302

Deniz Adanalı, bugünün hayatına bakıyor, şöyle diyor: “Eşofmanla gym’e giderken kulağında ya da parmağında bakla kadar tek taş olmaz insanın normalde. Ayrıca, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar birbirinin taklidi giyinen insan da görmedim.”

FOTOĞRAF: YAĞMUR KIZILOK

NOSTALJİ

“Annem de çok meraklıydı g y m kuşama... Ayakkabıya meraklıydı o da çok. Zor bela para kazanılırdı ama mutlaka ayakkabıya yatırılırdı o paranın b r kısmı…”


FLAS¸

GÜNEŞLİ GÜNLER Banu Bora, Atina güneşinin tadını eşi Tayfun Mumcu ile birlikte çıkarıyor.

ATİNA

Komşu ziyareti Midnight Express mağazasının kurucusu tasarımcı Banu Bora, buralardan yoruldukça Atina’ya kaçıyor.

Hem dükkânı için mücevherler seçiyor, hem de dostlarını görüyor. Burası onun için bir kendini şımartma noktası.

KAÇIŞ ZAMANI Biz İstanbul’daki koşuşturmaca içinde durmayı unutuyoruz. Yaşamı sindirerek yaşamıyoruz. Atina, bizim gibi yoğun çalışan insanlar için bu yüzden güzel bir kaçış.

M

BEN GİBİ "Apriati'nin tasarımları çok kişisel. Özel. Biraz Bizans, biraz Ege dokusu var".

220

idnight Express, ilk olarak 2008 yılında Beyoğlu Mısır Apartmanı'nda açıldı. Yerli ve yabancı birçok tasarımcıyı bulabiliyordunuz. Mobilya, ev dekorasyonu ve mücevherleriyle bir konsept mağazasıydı. Hemen kendine iki tane Bebek ve bir Nişantaşı lokasyonu ekledi. Banu Bora, Marmara Üniversitesi Tekstil Tasarımı Bölümü'nü bitirdikten sonra Londra'da London Blake College’da Moda Tasarımı okudu. Türkiye'ye dönüp Network'te baş tasarımcılığa kadar yükseldi. Sonra Boyner için tasarım bölümünü kurdu ve T-Box markasının ortaya çıkmasına katkı sağladı. 2005’te Banu Bora Tasarım Ofisi’ni kurduktan bir süre sonra ise Midnight Express'i açtı. Peki, Atina ile ne gibi bir bağı var Bora'nın? Üç türlü bir bağ bu: Şahane yemekler, iyi arkadaşlar ve mücevher. Her şey bundan dört sene önce Mikonos Adası'nda rahat rahat güneşlenirken, denizden çıkan bir kadının boynunda gördüğü turkuvaz kolye ile başlamış. Havlusunu bir kenara fırlatıp bu kolyeyi yapan kişinin peşine düşmüş. “Mikonos'tan Atina'ya götürdü o kolye bizi. Çok naif, kişisel ve yeni bir tasarımı vardı. Biraz Bizans biraz Ege. Hem koleksiyonlarımla hem de hayata bakış açımla öyle uyumluydu ki, mücevheri de unuttuk, tasarımcılarıyla arkadaş olduk. Ben ve Tayfun (Eşi mimar Tayfun Mumcu) gibi Athina ve Themis (Bobolas) de karı kocaydı. Bir grup oluverdik. Apriati mücevherlerinin bizde satışa sunulmasının hikâyesi böyle başladı.” Böylece Atina'ya daha sık gidip gelmeye başlamışlar. O zamandan beri senede en az dört kere gidiyorlar ve genelde arkadaşlarında kalıyorlar. Otelde kalınacaksa tercihleri Hilton. Bora'nın Atina'ya her gidişinde uğradığı ve bottargalı spagetti yediği restoran Papadakis, Kolonaki semtinde. “Mutlaka öğle yemeği yerim orada. Aperatif olarak da harika denizkestanesi yaparlar. Yanında da Yunanlıların en güzel beyaz şaraplarından Biblia Hora.” Yakın zamanda Pire Limanı’nda yeni bir yer daha keşfetmiş. Armatörlerin ofislerinin orada, onların öğle yemeklerini yedikleri Papaioannou adlı bir esnaf lokantası. Burada yiyeceğiniz balıklı makarnalar, karidesler ve yengeçlerin tazeliği Bora'dan garantili. Atina'yı seviyor çünkü Banu'ya göre burada New York ya da Paris'te olduğu gibi 'Bir şey kaçırıyorum' duygusu yok. 55 dakika içinde yaşamın çok daha telaşsız aktığı bir yere gelebiliyor. En son 1,5 ay önce iş için gitmiş Atina'ya. Şu anda üç tane Yunanlı mücevher tasarımcısı ile işbirliği yapıyorlar. Fanourakis adlı çok köklü bir mücevherci aile ve Paris'te Colette, Londra'da Browns gibi ünlü mağazalarda yıllardır tasarımları satılan Ileana Makri. Önümüzdeki ay Bebek'teki Midnight Express'te Fanourakis'in, Mayıs sonunda ise Ileana Makri'nin mücevherleri için bir sergi yapılacak. Ileana’nın Bug (Böcek) temalı parçalarına bayılıyor Banu. Apriati’yi ise zaten biliyoruz. “Atina'da sizinle ilgilenecek iki tane Yunanlı NİSAN2010


FLAS¸ Popüler hayat rehberiniz

Yeni Yüz

Letisya Balül

Nihat Odabaşı ve Ece Sükan Vogue Türkiye için yeni yüzler keşfetmeye devam ediyor. Alıştığımız sokak üniformaları dışında kalan stiliyle akılda kalan Letisya Balül’ün bu sayfada olması kaçınılmazdı.

Yeşil deri elbise, MAISON MARTIN MARGIELA- BEYMEN — Puantiyeli trençkot, 3.1 PHILIP LIM-HARVEY NICHOLS

FOTOĞRAF: NİHAT ODABAŞI

K

ar zma ded kler her neyse, Let sya Balül adıyla lk puanı kazanıyor. Soğan kabuğu reng nde saçları, çek k yeş l gözler ve karakter st k b r ağız yapısı le fades z durduğunda b le muz p b r kız çocuğu g b bakıyor. Let sya, New York Ün vers tes ’nde İşletme bölümünden mezun. New York’ta b r kozmet k f rmasında k sene satın alma sorumlusu olarak çalıştıktan sonra İstanbul’a dönmüş. St l n , parçaları beklenmed k şek llerde g yerek tezat oluşturmak, d ye tanımlıyor. Markalara sah p olmaktan çok, onlardan es nlenmey sev yor. G venchy’n n R cardo T sc le Audrey Hepburn’ün f lmler ndek tasarımlarını yen den yorumlaması ona çok lham verm ş. Chanel, Marn , Balenc aga, Chloé g b markalar se zaten kalb n her zaman çarptıranlardan. Kend s n en çok o günkü modunu yansıtan kıyafetler ç nde beğen yor. “Her gün farklı b r olab lme oyununu oynuyorum” d yor. Bugünlerde kozmet k sektöründek ş nden, b r derg ç n serbest olarak yaptığı styl ng’lerden ve b r web s tes n n satın alma bölümündek görev nden fırsat kaldıkça, İstanbul’u keyf nce yaşıyor. “İç mde hep b r keşfetme arzusu var. Galata’dak esk evlerden Kapalıçarşı’nın arka sokaklarındak s ms z kuyumcu atölyeler ne, kend m İstanbul’un farklı köşeler ne atab lmey sev yorum.” Vogue Türk ye ç n N hat Odabaşı kadar tecrübel b r s m tarafından fotoğraflarının çek lmes ne yorumu: “Heyecanlı, zorlu ve çaba steyen b r şey.” Bundan sonrak hedef moda ve kreat f alanlarda nsanların bakış açılarını tazeleyeb lecek şler yapmak. Ve ekl yor: “Ben m ç n en öneml s , h çb r şey ç mde kalmadan mutluluğa odaklı yaşamak. Zaten her gün doğru adımlar attığım sürece gelecek end şes taşımama gerek kalmıyor”.

197


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.