Yokuş 7

Page 1


2

içindekiler -Giriş ���������������������������������� 3 -Kara Işık ������������������������������ 4 Tarık Acıpayam

- Anlayış ���������������������������� Rasim Demirtaş

10

-Şerh II ����������������������������� 12 Furkan Çirkin

-Şiir ������������������������������������ 5 Ali Rıza Dumlu

-Ölü Oyuncaklar ���������������� 13 Mert Şahin Özsoy

-Herpes ������������������������������� 6 Berrak Su Kodal

-Şiir Analiz- Genç Şairlerin Şiirleri Üzerine ����������������� 14

-pas ������������������������������������ 7

Furkan Çirkin

Tarık Acıpayam

-Meczup ������������������������������ 8

-Ön Kapak Çizimi:Ekin Çetiner

Ali Bozoğlu

-Arka Kapak Çizimi:Ekin Çetiner

-uykunun ilk sargısı ����������� 9

-Tasarım:Melih Bilir

İletişim:

Gökhan Özen

Şiirlerinizi, öykülerinizi, denemelerinizi iletişim adreslerimize gönderebilirsiniz. facebook.com/yokusdergi twitter.com/yokusdergi yokusdergisi@gmail.com

Fikir Kulüpleri Federasyonu Bünyesinde Çıkmaktadır.


3

Bu Sayıda... MERHABA! “Yaz özel” ismini verdiğimiz sayımızı beğeninize takdim etmekten mutluluk duyuyoruz. Yorucu bir takvimin ürünü bu sayı; fakat incecik, 16 sayfalık bir dizge. Umarız keyif alarak okursunuz onu. Bilginize sunmak istediğimiz önemli bir şey var: Bir sonraki sayımızla birlikte dergimizin kapsamını genişleteceğiz.Detayları ise sizlerle yakında paylaşacağız... Bu sayıda... Tarık Acıpayam, ölümün siyah ve sarsıcı içeriğini şiirsel bir metne sığdırdı: “Kara Işık”. Berrak Su Kodal ise “Herpes” ismini taşıyan öyküsünde “ölmeye doğru bir anın” kelimelerini aradı. Yazımız hiç bitmesin; kışlar zaten mutsuzluğa gebe. Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere...


4

Kara Işık TARIK ACIPAYAM

ÖLÜMÜNÜ hatırlarım, ölümünün ilk saatlerini. Hastane kokusuyla karışıp insanın ciğerine dolan zamana ait zehri. Hastanenin koridorlarında sarsıntılarla koşan gelini. Çehresinin değişen görüntüleriyle, koridorun bir ucundan diğerine, on sekiz yaşından kırk yaşına gidip gelişini. Genç kız telaşından, dul bir kadının vakarına erişini. Bir kasaba hastanesinin tahta oturaklarında, Kuran ayetleri yutkunan anneni. Her bir ayetin bir hatırayı zikredişini. Beklemenin en derin anlamını. Ölümün haberini bekleyen ne derin bekler. Ve haberi alan bir daha neyi bekleyebilir, artık beklenecek kıymette olan nedir? Beklenecek kıymette olan neyse onu Ölümünü hatırlarım, ölümünün ilk saatlerini. Ölümünün sabahını. Güneşin ilk titrek ışıltılarının merhametten yoksun parıltılarını. Ablanın hastaneye sığamayıp kendini dışarı attığında, “Sabah olmuş” diye haykırışını. Neden haykırmıştı ablan? O sabahta acı veren, utanç veren ne vardı? Senden sonra yaşamanın, senden sonra da hayatın devam edebiliyor olmasının, güneşin doğabiliyor olmasının utancı. Kainatın kendini karanlığa hapsetmeyip bir anda aydınlığa kesebiliyor olmasının utancı. Hem de, ölümünün ilk saatleriyken.


5

Duruk durdu gecesinde Şu duvar ah ne kadar mavi Hepsi baktı birbirine Ne baktı ki birbirine Yanisi alındı herif Her biri birbirinden mavi Dört duvarın adını kirli Duyunca usuldayıp Kaçmasa mıydı. Yüzünü unuttunuz sustu Sesine dokunduydu bu. Elini bıraktınız kustu İpini salladıydı bu. Bakmasa mıydı yukarıdan Sonrası tövbe. Siz en güzelineBakarken, o günahsızdı. Kaçarken de aldı ki silahını Vuracaksa kendisi çünkü Vuracaktı kendini Durdu. ALİ RIZA DUMLU


6

Herpes BERRAK SU KODAL

YINE bir sabah uyandı, alarmını kapattı ve uyku mahmurluğunu geride bıraktı. Birkaç dakika içinde gördüğü rüyaları unutmuştu, artık yeni güne hazırdı. Biraz yürüdü, biraz oturdu, biraz dinledi, biraz oynadı, epey düşündü ve hiç konuşmadı. Sıra aklındakileri yazmaya gelince duraksadı, daha önce yazmadığı ne vardı? Yine de bozuntuya vermemeye çalıştı. Bir asansörle karşılaşınca daha önce hiç yapmadığını yaptı ve çatı katına çıktı. Biraz korktu, biraz güldü, biraz titredi, biraz üşüdü, epey düşündü ve hiç konuşmadı. Yapacağı son bir şey kalmıştı. Aşağıya doğru baktım. Kısa sürdü bu bakış. Ne de olsa kararlıydım, bugün bitecekti bu iş. Birden attım kendini aşağıya doğru. Bir deli cesaretidir oldu işte. Mükemmel bir histi bu. Baş aşağı bir biçimde hızla aşağıya doğru yol alıyordum, öyle büyük haz veriyordu ki. Rüzgâr yalıyordu yüzümü. Aslında sırıtmak istiyordum, hatta kahkahalarla gülmek; ama yüzüm o kadar kasılmıştı ki hareket ettiremiyordum. Elimde olsa sonsuza kadar bu anı yaşamak isterdim. Hani insanlar derler ya ben bu iş için doğmuşum diye, işte o an ben bu adrenalin için doğduğumu anladım. Evet, keşfetmiştim kendimi. Ama birazcık geç olmuştu sanki; saniyeler sonra kafa üstü yere çakılacaktım, beynim parçalanacaktı ve böylece işim bitmiş olacaktı. Bunu fark ettiğimde elimi başıma siper etme isteği uyandı içimde. Sanki işe yarayacakmış gibi, sanki hayatta kalabilecekmişim gibi. Evet, hiçbir şekilde pişman olabileceğimi düşünmezken böyle bir şekilde kendimi mutlu hissetmek gerçekten güzel ama aynı zamanda iç parçalayıcıydı. “Yazık olmuş,” dedi savcı parçalanmış kemiklerin ve yayılmış kanın farklı açılardan çekilmiş fotoğraflarına bakarken, “gençmiş daha.” Koltuğunda arkasına yaslanırken ve fotoğrafları klasörün içine koyarken aklında akşam yemeği vardı.


7

pas pas tutar mı çocuğun sırtını sıvazlayan el teneke oyuncakların kalbi pas tutar mı

babamın tütünden heykeli annemin heykeli tülden… pas tutar mı heykeller mermerler pas tutarken

kalbimdeki taş attıkça böyle ağır geçmemeli zaman, zemberek değilse paslanan saatçi mi ağlayan

ağzına tıkadıkları paslı mendil yetmez kilit çenen suskunluğuma seni de sevdim tamam debelen tenimde sara TARIK ACIPAYAM


8

Meczup Beşiğe bak önce, sonra mezara, Beyhude yıllara saldırma meczup. Siyah beyaz herkes, küflü manzara, Başını göğsünden kaldırma meczup.

Kaybolan zamanı aklına takıp, Onun hürmetine gemiler yakıp, Güzel hatıralara uzaktan bakıp, Gözünü yaşlarla soldurma meczup.

Aşkı pelesenk etmiş çok tenciler var, Gözleriyle düşünen dilenciler var, Sedeflerde pas tutan ne İnci’ler var; Heybeni taşlarla doldurma meczup.

Zamanla kapanmıyor ruh gedikleri, Derler ki: Ölesi can dedikleri. Bilirim girandır söyledikleri; Aldırma bu defa, aldırma meczup. ALI BOZOĞLU


9

uykunun ilk sargısı uyuruz yüreğin incecik göğünü uyuruz üşümüş eşiklerin dikildiği korda, iç gibi çağlayan kül dağların serinliğinde gibi bir uykunun son sargısı

göğün içimize iliklediği halkaları döndüren kısacık bir an gibi rüzgar: aniden uyku! yeniden, kendime doğrulttuğum hileli aynaları bul

hüzünden düşen bin parça ayna GÖKHAN ÖZEN


10

ANLAYIŞ 1 şiir yazmam fotokopi kimliklere. yaşarım kitap sırtında hayatı. taşırım insanlığı mısralarımda… severim acente anlamları yeni yağmış karları imgeler ilkyaz ağacında. kelimeler nisan yağmurları; kelimeler siyahi afrika! 2 şiir bir yoklama fişidir: hayatta olduğunu hatırlatır insana. aşk da canda candır adam eder yaka yakıla… her isteğin gerçekleşir hey çocuk! açlar doyar, savaşlar biter. huzur bulur insanlık: kırmızı kar yağdığında.


11

3 güncellenmiş anılar: bir insanlık tarihidir! duvarların yıkıldığı; kıtaların birleştiği. güncellenmiş anılar: renk renk misket günleri... yoksulların bayramı; açların tokluğudur. güncellenmiş anılar: ötekinin yokluğu; kardeşliğin çokluğudur; mutlu yaşam günleri... RASIM DEMIRTAŞ


12

ŞERH II Aramaktan vazgeç demiyorum, bulmaktan vazgeç Murathan Mungan

Ne kadar o tarafa doğru düşünsem de ya da bu tarafa doğru ya da şu Sonu hep aynı yere varıyor yani başladığım yere yani ilk / Zaten benim dünyam yumyuvarlaktır, yupyuvarlaktır, yusyuvarlaktır … Ve benim dünyam kendi etrafında da başka etraflarda da döner Ama sıkıcı bir düzen içinde ve saçma amaç için değil FURKAN ÇIRKIN


13

Ölü Oyuncaklar ölü oyuncaklarını gömün çocukların görmesin anneleri gölgesiz ağaç köklerini kazın, törene gerek yok kimse bilmesin kimse görmesin ölü oyuncaklarını gömün çocukların toprak çanaklarda saklayın hüznünüzü ağladığınızı görmesin tanrı gücüne gider.. bilsin ki yaşamak, ölmek kadar beter bu topraklarda kızsın güneş ve uçsuz bucaksız ulaklar aşkına duyun artık! dindirin sızımızı. MERT ŞAHİN ÖZSOY


14

ŞİİR ANALİZGenç Şairlerin Şiirleri Üzerine FURKAN ÇIRKIN

İÜHF mezun ve mensubu şairlerce son dönem Türk edebiyatı genç şairlerinin şiirleri üzerine yazılmış titiz bir seçki ve özenli bir çözümleme ürünü ‘Şiir Analiz’ kitabı çıktı.

Kitabın ‘Sonsöz’ünden: Bu eser, akademik bir çalışma ürünü değildir. Üç genç şiir okurunun yeni nesil Türk şiirini anlama, anlamlandırma ve anlatma çabasının ürünüdür. Bu kitabın içeriği oluşturulurken son on yılda çıkan tüm şiir kitaplarının taranmadığını belirtmekte fayda var. Çözümlenen tüm şiirler, genç şairlerin(20-30 yaş arası) kitaplarından alınmıştır. Her şiir, kendi doğasında çözümlenmiştir. Bu çözümlemeler, şiirin kendi iç dinamiklerini ortaya çıkarma amacı taşımaktadır. Şiirler hakkında


15

iyi veya kötü yargısına varılmamıştır. Yer yer aşırıya kaçan samimi bir üslup kullanılmasına rağmen çözümlemelerde nesnel kalınmaya çalışılmıştır.

Kitap, aşağıdaki şiirlerin ŞİİRANALİZ’lerinden oluşuyor: -KALEMSİZ (Tuz Açlığı, Mehmet Karaca, Varlık) -FİŞLENMİŞ ÜÇÜNCÜ SAYFA HABERİ (Kapital Öldürür, İ. Aslan- E. Murad- S. Özdemir, 160. Kilometre) -KENDİ KENDİNE KONUŞMA (Gerçek Rüya, Muzaffer Serkan Aydın, Profil) -AMERİKAYI KİM YÖNETİYOR (Yalaka, Barış Özgür, 160. Kilometre) -İZZEDDİN EL-KASSAM’A ÖVGÜ (Hicretsizlik, Elyesa Koytak, Avangard) -DAMAR FM (Biraz Konuşmasak, Kaan Koç, Altıkırkbeş) -DEVLETE SİTEM (Sistem Çöktü Misal Çok Yalnızım, İsmail Aslan, 160. Kilometre) -ERÖRİSTT (Öte İçin Solo, İrfan Çinar, Mayıs) -LUNAPARK YARASI (Bisturi Düşleri, Hakan Yirik, Yasakmeyve)

Arka kapak: sineği kaydıran zihniyete lanet olsun!

Devlete Sitem F.O. : Yağlanmış sakal sıkıntım var. F.Ç. : Benim de var. F.K. : Benim de. F.Ç. : Sakallarımız olmasaydı böyle bir sıkıntımız da olmazdı. F.K. : En son ne zaman sinekkaydı tıraş oldun? F.Ç. : Galiba hatırlamıyorum! F.O. : İnsanlar her sabah sinekkaydı tıraş olmak zorunda. F.Ç. : Kadınlar değil ama. F.K. : Ama kadınlar da artık her sabah işe gitmek zorunda. F.O. : Devleti kurarken toplum sözleşmesine böyle bir madde koymuş muyduk? F.K. : Nasıl bir madde? F.O. : Bizi rutinin kontrolüne sokan bir madde. F.Ç. : Bizi, ihtiyacımız olmayan şeyleri alabilmek için nefret ettiğimiz işlerde çalışmak zorunda bırakan bir madde. F.O. : Bizi hayal gücünden mahrum bırakan bir madde. F.K. : Hayal gücü hırsızı bir madde. F.Ç. : Ruh hırsızı bir madde, hatıra hırsızı bir madde, at hırsızı bir madde, kuş hırsızı bir madde. F.K. : Yaşamak deriz - oh dear - ne kadar tek düze/ Katliamlar ne kötü be birader


16

Hayır Dinlensin diyedir gözlerimiz Bu önümüzde açılıp giden manzara; Bu dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir, Ve tanrılar boşluktan bıkınca. Ellerimize malum olur nedense Suların rengi balıklarıyla, çiçekleriyle, Düşünmenin huzuru ayan olur; Soğuğun sessizliği hakeza. Yuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız, Boylarımız büyür usul usul; Duyulmasın diye gürültüler uykularda Yağmurlar yağar geceleri. Can Yücel


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.