7 minute read

ÇOCUKLARLA “3 BOYUTLU DÜŞÜNME & TEKNİK ÇİZİM

“Her çocuk bir sanatçıdır. Bütün sorun, büyüdüğü zaman nasıl sanatçı kalacağındadır.” Linus Pauling

YÜKSEK MİMAR İNCİ DİLAVEROĞLU

Advertisement

3boyutlu düşünme ve modelleme, lisans eğitimi sırasında öğrencilerin en çok zorlandığı konulardan biridir. Nesnelerin görmediğimiz yüzeylerini hesap edebilmek, ya da zihnimizde canlandırdığımız nesneleri yine zihnimizde döndürerek yüzey görünüşlerini tasavvur edebilmek geniş bir hayal gücü, baktığını dikkatli görmek ve analitik düşünmenin bir eylemidir. Bu düşünsel gelişimin bir yetenek olarak görülmesine karşın, modernist düşüncenin rasyonel bilim referanslı 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkan söylem ve eylemlerinde “tasarım”ın artık öğretilebilir ve öğrenilebilir olduğu gerçeğinden yola çıkarak, 3 boyutlu düşünmenin de öğretilebilirliği kabul edilmesi gereken bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bu gibi eğitimlerin küçük yaşlarda alınmasının da, arzu edilen hedefe varma ihtimalini kuvvetlendirdiği de kaynaklarda ifade edilmiştir. Çevremizde gördüğümüz ya da fiziksel gerçekliği olduğunu bildiğimiz nesneleri, zihin gördüğü kadarıyla ve göremediği alanları da bilgilerini referans alarak tamamlayarak algılar. Ancak her şeyin göründüğü gibi olmama ihtimali, nesnel sandığımız algılarımızın öznel boyutu aşamadığı gerçeğini göz önüne sererek, doğru algılamak için varsayılan gerçekliğe aykırı bir durum olup olmadığına dair farklı deneyimlere ihtiyacı var eder. Bu deneyimleme en basit boyutuyla, var olan bir nesneye ait görülmeyen yönlerini eldeki verileri değerlendirerek hayal etme üzerine kurulur, bunun da en temel eğitimi “teknik çizim” adı altında verilen eğitimdir. Bu eğitim de nesneleri farklı yönlerden görünüşleri sayesinde çizgisel ifade etme öğretisi ile başlar ve bahsi geçen öğreti önce basit daha sonra karmaşık 3 boyutlu şekillere ait sınırlı veriler üzerinden nesneyi zihinde tanımlayıp, bunu gerçek ölçülerine bağlı bir oranda perspektif içermeyen, tek düzlemde çizgisel bir çıktıya dönüştürme üzerine kuruludur. Kısacası, bir 3 boyutlu şeklin farklı açılarından görünüşlerini çizebilme eğitimidir. Günümüzde gelişen teknoloji ve makinalar sayesinde bu eğitim türüne dair ihtiyaç neredeyse hiç kalmamış olsa bile; bir nesneye dikkatli bakarak, onu anlatmak üzere bize verilen çizim üzerinden şekli zihinde 3 boyutlu hayal edip, verilmeyen yönlerini görmek için onu zihinde çevirip, farklı açılara ait yeni görünüşler çıkarıyor olmanın zihin

gelişimine ve bilişsel fonksiyonlara katkısı çeşitli araştırmalarla ortaya konmuş kabul edilegelen bir gerçektir. 1920’den itibaren özellikle çocukların bilişsel gelişimleri ile ilgili çalışmalar yapan İsviçreli bilim adamı Piaget ; zekayı, bir kişinin ne kadarına sahip olduğundan çok bir süreç veya işlem olarak algılayarak, hem olgunlaşmanın, hem de öğrenmenin etkisini kabul etmek gerektiğini ifade eder. Algılanan bilgilerin bilişsel fonksiyonları değiştirdiği ve geliştirdiği; böylece yeni ve bilinmeyen durumlarla karşılaşan bireyin, eski tecrübelerinden faydalanarak karşılaştığı problemleri daha kolay ve etkili çözebildiği” 1 görüşü de Piaget’in söylemleri ile örtüşmektedir. Zekanın, birçok işlemi ve zihinsel büyümeyi içeren bilişsel bir gelişim süreci olduğu varsayıldığında 2 , insan zihninin, belli fonksiyonların artmasından çok, bu fonksiyonların başkalaşması ve yeni fonksiyonlar kazanılması yoluyla geliştiği öngörülmektedir. 3

Bu çerçeveden bakıldığında da ağırlıklı olarak tasarım, mimarlık, mühendislik gibi alanlarda ihtiyaç duyulan, çeşitli programlar aracılığıyla da günümüzde oldukça yaygın ve artık kolayca kullanılagelen bahsi geçen “teknik çizim eğitimi”, özellikle bilişsel gelişimleri hızla devam eden çocuklar için yenilikçi bir çizim türü olduğundan çocukların hayal ve zihin dünyasında açılacak yeni bir kapı ile gözün gördüğünün dışında nesnelere ait görüntüleri çizebilmenin şüphesiz zekalarının gelişimine katkısı da yadsınmamalıdır. Bu kazanıma paralel başka muhtemel kazanımları da mevcuttur ki; • Analitik düşünme becerisi, • Geometri bilgisi, • Bir nesneyi tam olarak anlayabilmenin yolunun, o nesneye çoklu bakış açılarından bakmakla mümkün olabileceği algısı, • Dolayısıyla dikkatli bakmayı ve baktığını iyi görmeyi, • Sadece nesnelere değil olaylara da birçok açıdan bakma gerekliliği gibi daha birçok fayda saymak mümkündür.

Araştırılarak ortaya konan bu bilgiler dışında, çeşitli zamanlarda herhangi bir şekilde teknik çizimle karşılaşmamış çocukların, bir tarife ihtiyaç duymaksızın çizimi algıladıklarına hatta hiçbir eğitim almaksızın, yönlendirme olmaksızın kendi istekleri ile oyuncaklarına ait teknik çizim çalışmaları yaptıklarına dair (fotoğraf 1) şaşırtıcı bireysel gözlemler neticesi ortaya çıkan, bu alanda çocuklara eğitimler verme motivasyonunun, bahsedilen ön kabulleri aşan farklı bir deneyime dönüşmesi sonrası edinilen kıymetli tecrübeleri aktarmak için verilerin ve sonuçların iyi işlenmesi gerektiğinden, kaleme alınan bu makale edinilen tecrübenin küçük bir kısmını içeren örneklerin aktarımını içermektedir. Lisans eğitimine başlanan 18-19 yaş aralığına kadar gerek ezberciliğe maruz bırakılan, gerekse eğitim sistemi nedeniyle stresle baş etmeye çabalayan zihinlerin, hayal etmeyi ve çevresine dikkatli bakmayı unuttuğu ama küçük yaşlardaki çocukların dimağlarının daha taze, farkındalıklarının daha geniş olduğu bilinen bir gerçektir. Bu önkoşulla yola çıkılarak, 3 boyutlu düşünme ve bunun bir çıktısı olarak “teknik çizim” eğitimi ile bahsedildiği üzere hem çocukların zihinlerinde açılım yapmalarına imkan vermek, hem de bu alanda çocukların gençlere göre başarı durumunu gözlemleyerek bir sonuca varma hedefi ile 7-13 yaş aralığındaki yaklaşık 100 çocukla beraber bu alanda birkaç seviyeden oluşan eğitim dizisi gerçekleştirilmiştir. Eğitimlerde, önceliklerde teknik çizimin ne olduğu, hangi alanlarda kullanıldığı üzerine çeşitli çizim örnekleri üzerinden yapılan anlatımın

ardından teknik çizim için gerekli olan şeyin yetenekten ziyade “baktığını iyi görmek” ve “dikkatli bakmak” olduğu ifade edilmiştir. Bu açıdan çocukları eğitim öncesinde basitçe genel bir değerlendirmeye tabi tutma amaçlı; dersin başında bir süre anlatıcının elinde tutmuş olduğu nesneyi fark edip fark etmedikleri üzerine bir deneme yapılarak; o nesnenin ne olduğu sorulduğunda, çoğunun tam olarak (aynı nesneyi yakın renkteki birebir aynı başka çeşidi ile bile karıştırmaksızın) nesneyi fark etmiş olduğu görülmüştür. Çocukların ne kadar dikkatli oldukları ve yetişkinlere oranla detayları ne kadar çabuk fark eden bir zihin yapısına sahip oldukları sözde bilinmesine rağmen beklenenin üzerinde bu denli bir farkındalık, yapılacak çalışmada çocukların yetişkinler kadar zorlanmayacakları izlenimini vermiş olup nitekim çalışmanın ileriki aşamalarında bu noktada izlenimleri haklı çıkarır sonuçlar elde edilmiştir. Çizim çalışmalarına geçildiğinde ise her bakı noktasından aynı görünüşe sahip olan tek 3 boyutlu geometrik şekil olan küre ile başlanmıştır. Küre çiziminden sonra bir tam küre ile bir yarım kürenin birbirinin aynı olan yüzeyleri önden çocuklara gösterilmiş ve bu iki nesnenin ne olduğu sorulmuştur. Aynı görünüşten hareketle bütün çocukların, tereddütsüz bir şekilde iki nesnenin de aynı şekilde küre olduğunu ifade etmelerinin ardından nesnelerin yandan bakıldığında birinin tam küre diğerinin ise yarım küre olduğunu gördüklerindeki şaşkınlıklarının beklenmesi ile beraber, bu örneklemenin onlarda uyandırdığı etkinin şüphesiz daha derin olduğu düşünülmektedir. Eğitim kapsamında, öncelikle bir nesnenin tek açıdan görünüşünün o nesnenin tamamı hakkında doğru ve yeterli bilgiyi veremeyeceği, nesnenin doğru tanımlanabilmesi için çok yönlü bakının gerekli olduğu algısını bu şekilde görerek tecrübe etmişlerdir. Ve bu tecrübenin sadece nesnelerle sınırlı kalmayacağı, bundan sonraki yaşamlarında karşılaştıkları olaylara ve olaylardaki nesnelere de , onları doğru algılayabilmek için farklı açılardan bakmaları gerektiği algısının zihinlerinde yer etmesi hedeflenmiştir. Nitekim eğitimin ileri aşamalarında yapılan etkinliklerde çocukların aynı problem karşısında, kısa süre önceki deneyimlerinden yola çıkarak daha doğru sorular ile nesneleri anlamlandırmaya çalıştıkları, doğru kanıya varmak için başka bir bakıya daha ihtiyaç duydukları görülmüştür. Bu da “algılanan bilgilerin bilişsel fonksiyonları değiştirdiği ve geliştirdiği; böylece yeni ve bilinmeyen durumlarla karşılaşan bireyin, eski tecrübelerinden faydalanarak karşılaştığı problemleri daha kolay ve etkili çözebildiği” 4 görüşünü destekleyen bu çalışma kapsamında hedeflenen amaca ulaşıldığını işaret etmektedir. Bu şekilde önce basit 3 boyutlu şekle sahip nesneler (fotoğraf 2), sonra daha karmaşık şekilli nesneler üzerine önden, alttan, yanlardan, üstten olacak şekilde görünüş çizme çalışmaları yapılmış olup (fotoğraf 3), görsel üzerinden nesneleri hiç zorlanmadan kolayca algılayıp, farklı açılardan görünüşlerini çizebildikleri görülmüştür. Sonraki örnekte ise sıradan bir masaya ait görünüşleri yine aynı şekilde başarıyla birçoğunun çizdiği görülmüştür. Zihinlerinde canlandırdıkları masayı yine zihinlerinde döndürüp, teknik çizimde olması gerektiği gibi perspektife sokmadan nesneye ait önden ya da yanlardan görünüşte çakışmakta olan masa bacaklarını tekil olarak çizmeleri gerektiğini anlayıp anlayamayacakları üzerine verilen bu örnekte, şaşırtıcı bir şekilde ilk seferde bile birçoğunun doğru

Fotoğraf 4: Ahmet Taha MENEVŞE – 12 yaş

Fotoğraf 4: Nazlı Betül AKSAKALLI - 10 yaş

çizim yapmış olduğu; detay bilgi verilmeden alttan görünüşte bile masa bacaklarına ait çizimi yine başarı ile algılayıp çizdikleri görülmüştür. (fotoğraf 4)

Yaş aralıkları ile uyumlu bir şekilde büyük yaş grubuna en son 4.seviye eğitim verilerek, teknik çizime ait detay konular üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Örnek vermek gerekirse, lisans eğitimi sırasında bile öğrencilerin görünüş çiziminde zorlandığı merdivene ait beklenen çıktıya bile çocukların tek seferde zorlanmadan başarı ile ulaştıkları gözlemlenmiş olup (fotoğraf 5), çalışma öncesi beklenenin üzerindeki bu algılama performanslarının eğitimlerin daha da ilerletilebileceğine dair somut bir veri olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşü hâkim olmuştur. Sonuç olarak, verilen çizim örneklerinden de görüleceği üzere; bu kadar küçük yaş aralığındaki çocukların lisans öğrencilerine kıyasla bile zor bir çizim türünü bu kadar kolay algılamış olmasından hareketle; eğitim sistemi üzerine ciddi düşünülmesi gerekliliği; çocukların sahip oldukları cevher niteliğindeki yeteneklerini ve algılarını kaybettiklerinde, lisans eğitiminde bunları tekrar kazanmanın ne denli zor olduğunu görerek; sahip olunanı kaybetmeden onları geleceğe hazırlamanın yollarının araştırılması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

Makaleye konu eğitim gibi farklı disiplinlerde de bu tarz eğitimlerin erken yaşlarda çocuklara verilmesi ve gerek eş zamanlı gerekse (öncesi-sonrası) kıyaslamalı bir şekilde çocukların gözlemlenmesine dayalı çalışmalar yapılmasının çocuklardaki bilişsel gelişime olan katkısının da gün geçtikçe önemi artacak bir araştırma alanı olacağı öngörülmesi gereken bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Fotoğraf 5: Ömer Taha AYDOĞAN – 10 yaş

1 Gİngsburg ve Opper, 1998. Akt:Özbay, 2004:80 2 Owen, Blount and Moscow, 1978:81 3 Günçe, 1973:28 4 Gİngsburg ve Opper, 1998. Akt:Özbay, 2004:80

This article is from: