Müjde:::6
“Size söyleyeceklerimiz var!”
Müjde Fanzin Yaz 2019. Sayı 6. Editör/Tasarım: Can Barlas might zeynep coşansu Yazarlar: ela might Can Barlas Serkan Serin Can Gülertan Erkan Batıgün zeynep coşansu Hüseyin Bilgehan Güven Görseller: Afşar (sf. 7, 14) Can Barlas (sf. 11, 15) might (sf. 8, 9, 17, 18, 19) Bize ulaşın: mujdefanzin@gmail.com Instagram/ @mujdefanzin
*düzeltme: Matbaa hatası dolayısıyla Sayı 5’te künye’de “Bahar 2019” yerine “Bahar 2018” yazılmıştır.
2
Önsöz
zeynep coşansu
Birden bire ısınan hava ve “Nem çok!” söylemlerinin başlaması bizi
bir bunalıma itmiyor değil. Ya evlerimizde güneşten kaçıyor, ya da güzel güzel rüzgar yiyebilme umuduyla vapurlara koşuyoruz. Bu bunalım hali işlerin ve okulun da hız kaybetmesiyle kuvvetlenebiliyor ve kışın saatlerimizi dolduran
ehemmiyetsiz eylemlerin yerini yenileriyle doldurmaya niyetleniyoruz. Burada iki yola sürüklenebiliyoruz: var olan bir amacı aramak veya yeni bir amaç yaratmak.
Var olan bir amacı aradığımızda hayatımızın en küçük detayını dahi
inceleyebiliyor, yeteneklerimizi sivriltmeye çalışıyoruz. Zaten yaptıklarımızı neden yaptığımız yönünde düşünüyoruz da denebilir. Bazen kendimizi de
sorguluyoruz ama, sonunda eskiden verdiğimiz kararlara yönelik bir memnuniyet, bir aydınlanma deneyimliyoruz. Peki yeni bir amaç yaratmak istediğimizde ne yapıyoruz? İçimize değil de, dışarı dönüyoruz bir bakıma. Ruhumuzdan dışarıya
güzel yansıtabileceğimiz ışık kaynakları için çevremize, insanlara, doğaya, sanata çeviriyoruz yüzümüzü. Sonuç olarak yeni şeyler deneyimliyor, sonuçlarını
değerlendiriyor; gerekli görürsek hayatımıza uyguluyor, uygun bulmazsak başımızı eğip aramaya devam ediyoruz.
Tüm bu süreçler bizi bir tür sonuca ulaştırıyor, ancak sonuçtan çok
sürecin önemli olduğunu biliyoruz, bu yaratıcı sürece odaklanmaya çalışıyoruz. Evet, sanıyoruz ki yaz sıcağı gerçekten de düşünmek için iyi bir zaman; yaratmak
için de öyle. Bu sayımızda birçok yazarımızdan gelen eserlerin ortak bir noktası var: bu eserlerin hepsi birer şiir. Yazarlarımızın bazısı uzun süredir şiir yazıyor ve artık eylemin detaylarına odaklanabiliyor, bazısı ise bu konsepte daha yeni ve kendilerine uygunluğunu deniyor. Ama dediğimiz gibi, biz öncelikle sürece bakıyor ve sonucunda çıkan şiirleri okumanın zevkine odaklanıyoruz. Umarız bu zevke siz de ortak olabilirsiniz. İyi okumalar.
3
Bir Gönül Davası Erkan Batıgün İstanbul,
Ey koca şehir, ey gönüller sultanı Makamlar şahı, yüreklerde atan. Kalem sihirbazlarının ellerinde
Gözlerin, sana baktıkça bakan gözlerin nuru, Yedi tepenin varisi
Karanlıklara doğan çağlar güneşi, yaktıkça yakan Gönlümün hançeri
Yakına gerek yok, uzaklardan duyarım seni, Bulutlardan alırım haberini.
Beklemeksizin uzat ellerini tarih kokan. Gözlerimde belirirken eşsiz silüetin
Zamanlı zamansız bir poyrazın kucağında Düşlerim seni gece mavisi hülyalarda Ta ki; uyursun dingin semalarda
Ağırlığınca yaşatırım seni, bıraktığın izleri Savrulur dört bir yana asaletin.
İstanbul, dinmez aydınlıkların, şanın, yaranın Bitiremem seni, anlatır da anlatırım gizlerini Yüzüme yansıyan ve gizli kalan. Korkarım, sana nazar verirler İstemem ki değsin gözleri Dost başka İstanbul
Salın salınabildiğince gözler bayram etsin Öylece kal gönlümde
Nefti, nefti kal solmasın rengin
4
Yeniden doğarken her yeni güne
Ağlatma yağmurları güz güneşinde Kıskanırım doyamazsam seyrine
Nefer olurum, soluk olurum Hüdai çizgisinde Seni bulurum her kürek sesinde Kanat sesinde
Belki toprağa düşen yağmur bereketinde
Damarlarıma işlerken pırıltılı akşamların Ay ışığında oynaşan
Bil ki, dayanamam davetsiz misafirinim İzinsiz seyre dalan
Dost başka İstanbul Ah nazenin kalp
Atarsın gönüllerde, ansızın esersin
Sonra; bir tablo olursun bakışlarda
Renk olursun, hayat olursun sır dolu. Ey kutuplar kutbu,
Seni anlamak, anlamak yaraşır bana
Ola ki, fısıldarsın kulağıma tarih ötesi İstanbul
Yedi kıta uydusu
Alacakaranlıkta parlayan çoban yıldızı Yol göster geçmişe
Ser saltanatını alabildiğine uzanan, doruklarda soluyan At imzanı gökyüzüne alaimisema niyetine Saklı kalmasın nurun
Öyle ki, gölge değmemiş bir kutsal emanet. İşte böylece, böylece kucaklarım seni Kalbimde ve içimde sonsuz minnet
5
Eternal Darkness ela
Because you thought, Being young would be many things. Skipping school, sitting in the sun With friends. Drawing until dawn, going to parties and not remembering it The nex day. Taking busses and trains Going everywhere. As long as you have the ones You love dearly. Kissing cute boys, dressing up nice And going on dates. Walking on the shore With “The One” next to you. Feeling secure, feeling content.
6
Stuck in the same monotonous routine, Going to school, facing people you Strongly dislike, Every single day Not feeling like yourself, like a guest In your own body, Getting upset and tired Even by saying “hi!” to someone Feeling disgusted in your own skin, Feeling worthless, Having sleepless nights Because your mind is calling out for help Being tired, and being so used to it that you can’t recall a moment, where you felt awake.
Sitting and watching the rain In coffee shops Very early in the morning
Pressured, trapped, controlled, Being in a place That had no way out.
You expected adventure, Adrenaline high, you wanted Stories that you would tell your grandchildren about.
Just so fed up that you would think about Ending it all, Hourly.
Instead, you found out, That being young, Would mean nothing.
Wanting eternal darkness, And accepting it Because you learned now This is how life works.
*Milford Sounds, Fiordland National Park, New Zealand
7
Yol(culuk) Can Gülertan
Yüzümün yarısını aydınlatırken batan güneş
Üç çocuklu bir annenin göz bebeklerinden öğrendim ben telaşı Bir ikindi güneşinin İstanbullular üstünde bıraktığı telaşla yıkadım yüzümü akşam vakti
Ak yüzlü milyonlardan Bozuk paralardan
Taksi camlarından sıçradı ışık sonsuzluğa
Şimdi insanları yakadan yakaya taşıyan her vapur Aslında çeşit çeşit ayrılıkları taşıyor omuzlarında Her yolculukta saatleri azaltıyorum ruhumdan
Bilinçli bir aldırımazlığa kapılıp gidiyorum duraktan durağa Ben gibi milyonlar evine gidiyor her gün Geride bırakarak günün birinde,
Falanca haftanın en berbat günü diye anlatacakları 24 saati
Hayatlarında bir daha asla kötülükle yüzleşmeyecekmişcesine
8
Tınılar birikiyor kulaklarımda
Dinledikçe şehrimin nadide insanlarını
Şahit oluyorum kulak misafirliklerinin gönül misafirliğine vasıta oluşuna Hüznün her şeklini birer birer izliyorum her camda Şüpheyle yaklaşıyorum bütün yabancı simalara Çünkü elbette hayat bir bilinmezlikler silsilesi,
Bilemezsin kim hangi sırları saklıyor göz bebeklerinin karanlığında Anılar birikiyor zihnimde
Biliyorum yarınlara attığım her adımda
Yine bu yolların ve yolcuların etkisi olacak
Yazdığım şiirler hep mazot, hep sigara, hep son dakikada kaçan araba kokacak Biliyorum şükredersem yine bu yollarda gördüklerimden dolayı şükredeceğim Biliyorum tanrıya küfredersem yine bu yollar yüzünden küfredeceğim
Biliyorum ölmeden önce gördüğüm son yabancı yüzler bu yollarda olacak. Hayat da ölüm de bu yollardadır,
Ve hakikat tıpkı şu yüzüme vuran güneş gibi bu yolların üzerinde doğacaktır.
9
mesela
zeynep coşansu beni yaşama sıkı sıkı bağlayacak şeyler,
belki de sık sık düşündüğüm şeyler olmalı; “ı”ları düşürebilirim.
mesela dilimlenmiş zeytini çok severim, küçükken onlara “sıfır zeytin” dermişim.
hala beşiktaş’taki tüm kafelere gidemedim. hep kahkül istedim, hiç kestiremedim. hala anneme benzemek istemekteyim. mesela az önce yağmur başladı,
ve burnuma düşen kocaman damla
beni nedensiz bir huzura sürükledi.
belki de abartıyorum varoluşçuluğu. sisifos olacağız da,
bu denli ağır olmak zorunda mı yüklendiğimiz moraller taşı?
gerçekten konuşulacak mı takip ettiğim etik mezarımın başında? (birileri ziyarete dahi gelecek mi mesela?)
belki de önümdeki kayadan çok göğe bakmalı, kiremit renginden hoşlanmaya başlamalı,
ve de sütlü kahveden zevk almaya çalışmalıyım.
(ne de olsa hayatımdaki her şey acı, içtiğim kahve de böyle olmamalı.) varoluş isteği kenara atılsa da ufak tefek detayları görmek, hala oynadığım evciliği bitirmemek istemekteyim. sonuçta negatif hayat, pozitif nihilizm.
10
11
Kargaşa
Hüseyin Bilgehan Güven İlk şiirim buraya geldi gidenin yerine Tarih on üç şubat, Saat 00.16,
Virgül kullanmak bir alışkanlık haline geldi bile. Şarkılar eşliğinde İlk dizelerim.
Tutkulu, azimli, heyecanlıyım.
Her şeyden ve herkesten uzağım Fakat bir o kadar bahtiyarım.
Ne karanlığın diplerindeyim siyah gibi, Ne de İnessa kadar gülebiliyorum.
Nerede olduğumu bilemediğim gibi,
Ne olduğunu ve ne olacağını da bilmiyorum. Geçmişimin yükü Karanlık;
12
Bilmeni isterim ki
Ben, kendisi sana sarılmaya hasretin Sense katili benim cinayetimin
Ben, gökyüzünün güneşini seviyorum
Sense havanın iyice çökmesini bekliyorsun Bir akşam saati.
Neyse benim şiirimden sana ne sen şimdi git ve bir daha gelme
İnessa buradan sonrası da sanadır bak,
İşte görüyorsun
Oturup seni beklemekten
Beklerken de çalışmaktan başka çare yok. Şu an sokakta
Gece 11 sularında kapanmış Bir dükkanın önünde Yorganına sarılmış,
Turuncuya çalan kirli sakallı bir adamdan,
Bebeğini soğuktan korumaya çalışan anadan Farkım yok.
13
*Milford Sounds, Fiordland National Park, New Zealand
14
Ay Işığı Serkan Serin
Ay ışığının başıma nüfuz eden İlk ışıklarıyla
Beliriyor zihnimin derinlikleri Bir gölge gibi duvarda O gece vakti
Masamda duran saatin tik tak sesleri
Alıp götürürken beni gölgesine şimdinin
Kapılmışım akıntısına bilinmez bir geçmişin Çırpınıp çırpınıp durmuşum
Girdabında geçmişin gölgenin ve seslerin Ve beni taşıyansa şimdiye Kendi elleridir gölgenin Ve o eller ki
Yok olmaktadır
Silikleşen bir ay ışığı ile birlikte
15
Haberin Var Mı? Can Barlas Dinledim,
Konuştular ve dinledim.
Neler değişmiş dinledim...
Dinledim,
Özgürmüşüz meğer! Neler gitmiş neler!
Şimdi sahip olduklarıma bakıyorum, Sahip olduğumu sandıklarıma; Hiçbir şeyim yok,
Yalnızca para.
Bizi susturmuşlar,
Bizi ezmişler
Haberin var mı yarim?
Elimizden almışlar özgürlüğü,
Almışlar eğlenceyi Haberin var mı yarim? Benim yoktu haberim,
–Bilmiyordum, bir haber– Ama konuştular,
Anlattılar büyüklerim
Ve ben de dinledim,
Özgürmüşüz meğer!
Neler değişmiş neler!
16
Yüzüm gülüyormuş eskiden
Ama o kadar alıştım ki sürüklenmeye,
Unutmuşum her şeyi
Bir kuşun sesi merakımı uyandırabilir,
Bir çocuğun gülüşü güldürebilirmiş meğer Ama o kadar alıştım ki sürüklenmeye,
Kaybetmişiz,
Unutmuşum her şeyi
Oyun bitmiş de
Boşuna koşuyormuşum
Farkında değil hiç kimse, Bizi susturmuşlar,
Bizi ezmişler
Haberin var mı yarim? Benim yoktu haberim, Ama gördüm,
Gösterdiler büyüklerim
Ve ben de dinledim,
Neler değişmiş dinledim,
Kaybettiğim her şeyi öğrendim
Ve onları geri kazanmanın tek yolunu bile Kaybetmişim.
17
düğüm might
denizin orta yerindeydim
uzaktı kumsal ve insanları bu şehrin
düşüncelerimden birinin oltasına takılmış,
yorulmuş ve de güçsüz kollarımı çırpıyordum delice
arınmak için benliğimden, ve batmamak için daha derine. temizlemiyordu bu sonsuz su bedenimi,
temizleyemiyordu şu ruhumu ve midyelerini. sadece yapışıyordu derime, yaşlarıyla ve tuzlarıyla
nefes almaya çalışıyordum bir yandan,
bir yandan akciğerlerimden kurtulmak elde ettiklerim daha fazla nefesti, oksijenden ırak
buruşacaktı bu bedenim,
yüzecekti şu kemiklerim bu okyanusun en de-rin-le-rin-de
dökülecekti saçlarım,
düğüm edecekti düşüncelerimi bu kayıplığa bitecekti her şey, solacaktı güneş
saç topağımın ortasında,
kayıp okyanusun tuzlarını
taşıyan kir ve is kalacaktı sonunda.
18
LİSTELER Dınleme
S ufjan
Lıstesı
Robert Johnson – Cross Road Blues
O
k u m a
S te vens
–
Eugene
A U R O R A – H a l f T h e Wo r l d A w a y L e a d b e l l y
–
M r.
H i t l e r
André Aciman – Call Me By Your Name Y u
H u a
–
Y a ş a m a k
Listesı
Ta h s i n Yü c e l – K u m r u İ l e K u m r u
İ
Jem Cohen – Museum Hours
z l e m e
Lıstesı
Ye v g e n y
Z amyatin
–
Biz
M a k o t o S h i n k a i – G a r d e n o f Wo r d s Zülfü Livaneli – Yer Demir Gök Bakır Christian Ditter
– Love Rosie
19
“Two roads diverged in a wood, and I -- I took the one less traveled by, and that has made all the difference.” –Robert Frost