Nebevi Hayat Dergisi 88. sayı (Mart, 2020)

Page 1

MART 2020, RECEP 1441 • YIL 8 • SAYI 88 • FİYATI 12 TL • dergi.nebevihayatyayinlari.com

“Biz namaz kılanlardan değildik.” “Hesap verme gününü inkar ederdik.”

“Yoksulların karnını doyurmazdık.”

“CENNET VE CEHENNEMLİKLERİN KONUŞMALARI”

“Bizim gibi olanlarla birlikte asılsız ve bozguncu konuşmalara “Artık onlara dalardık.” “Sonunda bize ölüm gelip çattı.”

“Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?”

şefaat edebilecek olanların aracılığı yarar sağlamaz.”

Cennet ve Cehennemliklerin Konuşmaları • Hakan Sarıküçük Kulak Verin, Cehennem Ehli Konuşuyor! • Ahmet İnal Toplum Bağlarını Yıkan Bir Afet: Faiz • M. Sadık Türkmen Malayani’yi Terk Etmek • Yener Yılmaz




Yıl: 8 Sayı: 88 - Fiyatı: 12 TL

Editör

Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat instagram.com/nebevihayatdergisi dergi.nebevihayatyayinlari.com bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Turhan Güncü İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02 Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe) Baskı: Matsis Matbaa, İstanbul, Mart 2020 Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir.

H

amd; cenneti ve cehennemi yaratan ve herkese hak ettiği karşılığı, yapmış oldukları amellere göre verecek olan Allah azze ve celle’ye Salat ve selam; cenneti ve özelliklerini bizlere bildirip ona teşvik eden; cehennemi ve manzaralarını anlatıp ondan sakınmamızı bizlere bildiren Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e

Allahu Teâlâ’nın cenneti ve cemali; O’nun rızasına uygun yaşayan ve O’na hakkıyla kul olanlara; cehennemi ve azabı da Allah’ı ve dinini inkar eden ve inananlara engel olarak Allah azze ve celle’ye kul olmalarına müsaade etmeyen İslam düşmanlarının üzerine olsun. Değerli okuyucularımız ; Bu sayımızda iman edenlerin imanlarını arttırmak, iman etmeyen ve insanları da kendilerine benzetmeye çabalayanların akledip dönmeleri için “Cennet ve Cehennemliklerin Konuşmaları” temalı iki yazı ile ilk sayfalarımızı araladık. Ardından toplumumuzun kanayan yaralarına ışık tutmak ve yaraları tedavi etmek adına çeşitli konularda deneyimli yazarlarımızın kalemlerine yer verdik. Allah’ım! İman etmeyi, okuyarak ve amel ederek imanımızı arttırmay ı, son nefesimizi Müslüman olarak vermey i ve Firdevs’inde bir araya gelip bu satırları okuduğumuz günleri hoşça anmayı bizlere nasip eyle! Nebevi Hayat Dergisi olarak geçtiğimiz yıllarda rahmeti rahmana kavuşan pek kıymetli Hasan Karakaya Hocaefendi'ye ve Zafer Mert Hocamıza Rabbimizin lütuf ve keremini arttırmasını niyaz etmekteyiz. Şu fani alemde, baki alem için yaptıkları hayır ve hasenatların karşılarına eksiksiz çıkmasını canı gönülden temenni etmekteyiz. Allah azze ve celle onların geride bıraktığı aile fertlerini sevsin ve korsun. Firdevs cennetini hak edecek sahih amellerde kendilerini yorsun, amin.


İçindekiler CENNET VE CEHENNEMLIKLERIN KONUŞMALARI Cennet ve Cehennemliklerin Konuşmaları Hakan Sarıküçük

Kulak Verin, Cehennem Ehli Konuşuyor! Ahmet İnal

04

16

KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR Toplum Bağlarını Yıkan Bir Afet: Faiz M. Sadık Türkmen

25

NEBEVÎ DAMLALAR

Malayani’yi Terk Etmek Yener Yılmaz

31

Gündem Analiz Türk Bürokrasisinde Güç Mücadelesi Nedim Bal

36

İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi İlk Raşid Halife: Ebubekir Es-Sıddîk (R.A.) -2 Cihan Malay

41

Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Dünden Bugüne Filistin Muhammed Eyüp

52

Nebevî Aile Hayızın Kadın Psikolojisine ve Aileye Etkileri Halime Yılmaz

57

Serbest Köşe Bu Senin Hikâyen Olabilir Mi? -2 Derya Fıçıcı

61


KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük

CENNET VE CEHENNEMLİKLERİN KONUŞMALARI Ka'b el-Ahbar şöyle demiştir: “Cennette pencereler vardır ki, cennet ehlinden birisi istediği zaman ateşteki düşmanına bakar ve onu görerek şükrü artar.”

H

amd;

cenneti

ve

Allahu Teâlâ’nın cenneti ve

yaratan

cemali; O’nun rızasına uygun

ve herkese hak ettiği

yaşayan ve O’na hakkıyla kul

cehennemi

oldukları

olanlara; cehennemi ve azabı

amellere göre verecek olan

da Allah’ı ve dinini inkar eden

Allah azze ve celle’ye

ve inananlara engel olarak

Salat ve selam; cenneti ve

larına müsaade etmeyen İslam

karşılığı,

yapmış

özelliklerini bizlere bildirip ona teşvik eden; cehennemi ve

manzaralarını

anlatıp

ondan sakınmamızı bizlere bildiren

Rasûlullah

aleyhi ve sellem’e

Mart 2020

4

sallallahu

Allah

azze ve celle’ye

kul olma-

düşmanlarının üzerine olsun. Allah

azze ve celle’y e

gereği

gibi kul olabilen ve hayatını Allah’ın dinine adayan Müslümanlar için ne güzel bir mükafattır cennet…


Allah

azze ve celle’ye

devamlı isyan

eden ve insanların Allah

Buraların ehli olanların ve birbirle-

azze ve

riyle olan münasebetlerinin durum-

kul olmalarına müsade

larını ayetler ışığında incelemek ve

etmeyip kendileri gibi kafir olma-

cennetliklere imrenmek ve cehen-

ları için insanları zorlayanlar için

nemliklerin durumundan Allah

ne kadar adil ve haklı bir karşılıktır

ve celle’ye

cehennem…

pişmanlık yaşamamak ve ahu vah

celle’ye

Herkesin hak ettiğini elbet nihayetinde

bulacağı,

yaptıklarının

azze

sığınmak gerekir. Yarın bir

etmemek

için

cehennemliklerin

hallerinden de ibret almak gerekir.

hiçbir zaman karşılıksız kalma-

Allahu Teâlâ; duraklarına yerleştik-

yacağı,

yapılan-

lerinde cennet halkının, cehennem

lara karşılık olarak gidilecek son

halkına nasıl hitapta bulunacağını

duraktır cennet veya cehennem…

haber vermektedir. Bu, bir ayıplama

Kim nereye ehilse, gideceği en son

ve azarlama şeklinde olacaktır.

tüm

dünyada

mevkii de orası olacaktır. Dünyadan sonra ebedi bir hayatın yaşanacağı yerdir cennet veya cehennem. Yüce Rabbimize şükürler olsun ki; Müslümanı dünyada amel etmeye ve ibadetlere yönlendiren ve kulluğa teşvik eden en güzel mükafatlardan biridir cennet.

Yüce Rabbimiz onların birbirleriyle olan bu konuşmalarından bizlere şöyle bahsetmektedir. “Cennetlikler,

cehennemlik-

lere seslenerek, ‘Biz Rabbimizin bize

vadettiklerini

gerçekleşmiş

bulduk, siz de Rabbinizin size yönelik buldunuz

vaadlerini mu?’

gerçekleşmiş

derler.

Cehen-

Rabbimizin biz kulları için en etkili

nemlikler ‘Evet’ derler. Bu sırada

ve en önleyici hapishanesi, yapılan-

aralarından biri yüksek sesle şöyle

ların kimsenin yanına kar olarak

bağırır, “Allah’ın laneti zalimlerin

kalmayacağı ve eninde sonunda

üzerine olsun.” (A’raf, 44)

herkesin yaptığının cezasını çekeceği yerdir cehennem. Hataların ve günahların temizlendiği bir yerdir cehennem… Rabbine isyan edenlerin hak ettikleri karşılığı bulacakları yerdir cehennem…

Meleklerin onları ayıplaması da böyledir. Onlara şöyle diyeceklerdir: “Yalanlayıp durduğunuz ateş işte budur. Bu bir büyü müdür, yoksa siz görmüyor musunuz? Girin oraya. Sabretseniz de, sabretmeseniz de

Peki, buraların ehli olan kimselerin

artık birdir. Çünkü siz, ancak işle-

birbirleri ile olan diyalogları nasıl

diklerinizin karşılığına çarptırılı-

olacaktır?

yorsunuz, denir.” (Tur, 14-16)

Recep 1441

5


Nitekim Allahu Teâlâ Saffat sure-

Başına gelen azap ve ceza sebe-

sinde, kafirlerden birini dost edin-

biyle, dünyada iken söylemiş olduğu

miş bir kişiden bahisle şöyle buyu-

sözleri inkarla onu (yani dünyadaki

rur: “Bu kişi (cennetteki) kardeş-

kafirlerden olan dostunu) ayıplar ve

lerine dedi ki: Siz benimle birlikte

suçlar.

cehenneme bakmak ister misiniz ki durumunu öğrenelim? Derler ki: ‘Yok, Hayır!’. İşte o zaman bu konuşan kişi cennetteki deliklerin birinden baktı ve onu -arkadaşını- cehennemin ortasında ateşin göbeğinde gördü. Ve onu kınayarak dedi ki: ‘Allah’a and olsun ki az kalsın beni de mahvedecektin. Rabbimin lütfu olmasaydı, ben de oraya cehenneme götürülenlerden

İbn

Ebu

Hatim’in

Hasan

İbn

Arafe’den, onun da Ömer İbn Abdurrahman

el-Ebbar

Ebu

Hafs’dan

rivayetine göre; o şöyle anlatmıştır: İsmail, Süddi’ye “İçlerinden bir sözcü der ki: Benim bir dostum vardı. Derdi ki: 'Sen de mi tasdik edenlerdensin?'

ayetini

sordum.

Bana: Sana bunu hatırlatan nedir? diye sordu.

olacaktım.’ Cennettekiler der ki:

Ben: Biraz önce okudum ve sana

‘Sadece ilk ölümümüz dışında bir

sormak istedim, dedim.

şey yok, değil mi? Artık bize azap da çektirilmeyecek! Bu gerçekten muhteşem bir kurtuluş! Çalışanlar böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar.” (Saffat, 54-61) Ka’b

el-Ahbar

“Cennette cennet

iloğulları içinde iki ortak vardı. Birisi mümin diğeri kafir idi. Altı bin dinarı paylaşarak ayrıldılar. Onlardan her birine üç bin dinar

şöyle

pencereler

ehlinden

Şöyle anlattı: “İyi ezberle; İsra-

demiştir: vardır

birisi

düşmüştü.

Allah’ın

kalmalarını

ki,

dilediği kadar kaldılar sonra bir

istediği

araya geldiler (karşılaştılar) de kafir

zaman ateşteki düşmanına bakar ve onu görerek şükrü artar.”

olanı mümine: -Malını ne yaptın? Bir şeyler kazan-

“Çalışanlar bunun için çalışsınlar”

dın mı? Onunla ticaret yaptın mı?

ayeti hakkında Katade, cennet ehli-

diye sordu. Mümin olanı ona:

nin sözlerinden olduğunu söylemiştir. İbn Cerîr ise bunun, Allahu Teâlâ’nın

kelamından

olduğunu

söyleyip şöyle açıklar: Dünyada iken çalışanlar bu nimet ve bu kurtuluş gibisi için, ahirette bunlara kavuşabilmeleri gayesiyle çalışsınlar.

Mart 2020

6

-Hayır. Peki, sen ne yaptın? -Onunla

bir

arazi,

hurmalık,

meyvelik ve nehirler satın aldım. -Gerçekten bunu yaptın mı?’ -Evet.


Mümin kişi dönüp gitti. Gece oldu-

terk edecekler. Allah’ım, şüphesiz

ğunda Allah’ın kılmasını dilediği

ben şu bin dinar ile senden cennette

kadar namaz kıldı, namazdan ayrıl-

köleler satın almışımdır.’ dedi.

dığında bin dinar alıp önüne koydu. Sonra: ‘Allah’ım, filanca -kafir olan ortağını kastediyordu- bin dinar ile bir arazi, hurmalık, meyveler ve nehirler satın almış. Yarın ölecek ve onları bırakıp gidecek. Allah’ım,

Sabah olunca da bunu yoksullara paylaştırdı. Sonra Allahu Teâlâ’nın kalmalarını dilediği kadar kaldılar, sonra da karşılaştılar da kafir olanı mümine:

şüphesiz ben senden bu bin dinar ile

-Malını ne yaptın? Onunla bir şey

cennette bir arazi, hurmalık, meyve-

kazandın mı? Onunla herhangi bir

ler ve nehirler satın aldım.’ dedi.

ticaret yaptın mı?

Sabahleyin bu bin dinarı yoksullara

-Hayır, ya sen ne yaptın?

paylaştırdı. Sonra Allah’ın kalmalarını dilediği kadar kaldılar, sonra karşılaştılar da kafir olanı mümine:

-Bir şey dışında işlerim tamam olmuştu. Filanca kadının kocası ölmüştü, bin dinarı ona mehir

-Malını ne yaptın? Onunla bir şey

olarak verdim. Bu mehir hem onu

kazandın mı? Onunla ticaret yaptın

hem de onun beraberindekilerin

mı? diye sordu. Mümin kişi:

mislini bana getirdi.

-Hayır, peki sen ne yaptın?

-Bunu yaptın mı?

-Arazilerimin

-Evet.

işleri

ağırlaşmış,

zorlaşmıştı. Bin dinar ile köleler satın aldım. Arazimde benim için çalışıyorlar -Gerçekten bunu yaptın mı? -Evet. Mümin dönüp gitti. Gece olduğunda Allah'ın kılmasını dilediği kadar namaz kıldı, namazdan ayrılınca bin dinar alıp önüne koydu. Sonra: ‘Allah’ım, şüphesiz filanca -kafir olan ortağını kastediyor- bin dinar ile dünya kölelerinden köle satın

Mümin dönüp gitti. Gece olunca, Allah’ın

kılmasını

dilediği

kadar

namaz kılıp namazdan ayrıldığında kalan bin dinarı alıp önüne koydu ve: ‘Allah’ım, filanca -kafir olan ortağını kastediyor- dünya eşlerinden bir eşle evlenmiş. Yarın ölecek de o eşini bırakıp gidecek veya eşi ölecek de onu terk edip gidecek. Allah’ım, ben şu bin dinar ile cennette senden huriler istiyorum.’ deyip sabaha çıktığında o bin dinarı yoksullara bölüştürdü.

almış. Yarın ölecek ve onları terk

Böylece müminin yanında hiç bir

edecek veya onlar ölüp kendisini

şey kalmamış oldu. Pamuktan bir

Recep 1441

7


gömlek, yünden bir elbise giydi.

Kafir olan ortağı binitli olarak çıkıp

Sonra bir ip alıp omuzuna attı,

da onu gördüğünde tanıdı. Başında

çeşitli işlerde çalışmaya, kuvveti

durup selam verdi, onunla musa-

ile bir şeyler kazmaya başladı.

faha etti. Sonra ona:

Bir adam ona gelip: ‘Ey Allah’ın kulu, bana aylıklı işçi olur musun? Benim hayvanlarıma bakar, onların yemini verir, pisliklerini temizler-

-Maldan benim aldığım kadarını almamış mıydın? -Evet almıştım, işte benim halim

sin.’ dedi de o ‘evet yaparım’ deyip

bu. Ya senin halin nicedir?

ona aylıklı işçi oldu. Hayvanlarına

-Malını ne yaptığını bana haber

bakmaya

başladı.

Hayvanların

sahibi her sabah gelir, hayvanlarına bakar, onlardan arık ve zayıf olan birini gördüğü zaman işçisinin başından tutup boynuna vurarak: ‘Dün gecenin arpasını mı çaldın?’ derdi. Mümin bu zorluğu ve sıkıntıyı görünce: ‘Kafir olan ortağıma giderim, onun arazisinde çalışırım bana bir gün bir kuru ekmek verir,

verir misin? -Bana onu sorma -Seni buraya getiren nedir? -Senin arazinde çalışmaya geldim. Günden güne bana bir parça ekmek verirsin, eskidikleri zaman şu iki elbiseyi (şu iki elbisenin yerine başka iki elbiseyi) bana giydirirsin

eskidiği zaman bana şu iki elbise-

-Hayır yapmam, fakat sana bundan

min yenisini giydirir.’ deyip kafir

daha iyi bir şey yapacağım. Ancak

olan arkadaşına gitti.

malını ne yaptığını bana söyleme-

Arkadaşının kapısına vardığında gece olmuştu. Bir de baktı ki göğe yükse-

dikçe benden hiç bir hayır görecek değilsin.

len bir köşk, çevresinde kapıcılar var.

-Onu borç verdim.

Onlara: ‘Şu köşkün sahibinden benim

-Kime?

için (içeri girmem için) izin isteyin. Bunu yaptığınız takdirde bu kendisini

-Vefakar bir zengine!

sevindirecektir.’ dedi. Onlar kendi-

-Kim?

sine: ‘Git, şayet doğru sözlü isen bir köşecikte uyu. Sabah olduğu zaman karşısına çık.’ dediler. Mümin

gidip

elbisesinin

-Rabbim olan Allah! Kafir olan arkadaşı onunla musa-

yarı-

sını altına, yarısını üzerine koyup

faha eder halde iken elini elinden çekip:

uyudu. Sabah olunca, kafir olan

-Sen de mi tasdik edenlerdensin?

ortağına gelip kendisini ona sundu.

Öldüğümüz, toprak ve bir yığın kemik

Mart 2020

8


olduğumuz zaman mı, biz mi ceza

Cennet yücedir, cehennem alçaktır.

göreceğiz?

Allahu Teâlâ ona, cehennemliklerin

-Süddî’nin

söylediğine

göre: Hesaba mı çekileceğiz?- deyip

arasından

ayrılıp gitti ve onu terketti. Mümin

daki arkadaşını gösterdi. Mümin

kişi onun kendisine iltifat etmediğini

kişi onu gördüğü zaman tanıyıp:

görünce döndü, bırakıp gitti ve bir

“Allah’a andolsun ki az kalsın beni

süre darlık içinde yaşadı. Kafir de bir

de mahvedecektin. Rabbimin lütfu

zaman bolluk içinde yaşadı.

olmasaydı, ben de oraya götürü-

Kıyamet günü olup da Allahu Teâlâ,

lenlerden olacaktım. Biz bir daha

mümini cennete koyduğunda geçerken bir arazi, hurmalık, meyveler ve nehirler gördü ve: ‘Bu kimindir?’ diye sordu. ‘Bu senindir.’ denildi. ‘Subhanallah!

Amelimin

değeri

bunun benzeriyle mükafatlandırıl-

cehennemin

ortasın-

ölmeyeceğiz değil mi? Ancak ilk ölümümüz müstesna ve azaplandırılmayacağız da. İşte bu, şüphesiz büyük kurtuluştur. Çalışanlar bunun gibisi (Allah’ın bana bahşettiklerinin bir benzeri) için çalışsın”

mama yetti mi?’ dedi. Sonra yürü-

dedi. Mümin dünyada başından

meye devam etti ve sayılamayacak

geçen zorlukları hatırlamaya çalıştı

kadar çok köleler gördü. ‘Bunlar

da, dünyada iken başına gelen

kimindir?’

zorlukların

senindir.’

sorusuna: denildi.

‘Bunlar

‘Subhanallah!;

amelimin değeri şunun gibisiyle mükafatlandırılmama

yetti

mi?’

dedi. Sonra yürümeye devam etti de kırmızı yakuttan oyulmuş bir kubbe gördü. İçinde huriler vardı. ‘Bunlar

kendisine

ölümden

daha ağır olmadığını gördü. (1) “Onlar insanları Allah yolundan alıkoyarlar, onu eğri göstermeye yeltenirler ve ahirete de inanmazlar.” (A’raf, 45)

kimindir?’ diye sordu da: ‘Bunlar

Onlar, insanları Peygamber

senindir.’

‘Subhanallah,

aleyhi ve sellem'in

getirmiş olduğu Allah

amelimin fazileti şunun gibisiyle

azze ve celle’nin

yoluna ve şeriatına

mükafatlandırılmama mı ulaşmış?’

uymaktan alıkoyarlar. Ve kimse-

dedi. Sonra mümin kişi kafir olan

nin uymaması için bu yolun eğri

ortağını hatırlayarak: ‘Benim bir

büğrü olmasını arzularlar. Onlar

dostum vardı. Derdi ki: Sen de mi

eğri yolu isterler, doğru yolu değil.

tasdik edenlerdensin? Öldüğümüz,

Çünkü onlar eğrilikten hoşlanır-

toprak ve bir yığın kemik olduğu-

lar, doğruluktan değil. Doğruluğun

muz zaman mı, biz mi ceza görece-

da tek bir şekli vardır: Allah

ğiz? derdi’ dedi.

ve celle’nin

denildi.

sallallahu

azze

belirlediği yolda O’nun

1. Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 12/6795-6801

Recep 1441

9


hayat sistemine uyarak O’nun şeri-

manidir. İbn Cerîr der ki: Bu, Allahu

atını uygulamak. Bunun dışındaki

Teâlâ’nın: “O gün, münafık erkek-

her şey eğridir, eğriliği istemektir.

ler ile münafık kadınlar, iman

Onlar ahiret yurdunda Allah

azze

edenlere derler ki: “(Ne olur) Bize

kavuşacaklarını inkar

bir bakın, sizin nurunuzdan biraz-

ve celle’y e

ederler, bunu yalanlar, doğrulamaz

cık

ve inanmazlar. Bu sebepledir ki

“Arkanıza (dünyaya) dönün de bir

yapmış oldukları kavlî ve fiilî kötü-

nur arayıp-bulmaya çalışın” deni-

lüklere hiç aldırmazlar. Zira onlar,

lir. Derken aralarında kapısı olan

bu yüzden hesaba çekileceklerinden

bir sur çekilmiştir; onun iç yanında

ve azaptan korkmazlar.

rahmet, dış yanında o yönden azap

“İki taraf arasında bir set ve bu setin tepelerinde her iki grubu simalarından

tanıyan

kimseler

alıp-yararlanalım.”

vardır.”

(Hadid,

Onlara:

buyruğundaki

13)

surdur. A’raf

ashabının

kimler

olduğu

vardır. Cennete girememiş fakat

hususunda müfessirlerin ifadeleri

gireceklerini uman bu kimseler

muhteliftir. Ancak hepsi de birbirine

cennetliklere “selamun aleyküm”

yakın olup aynı manaya döndürüle-

İşte onlar

bilir: Buna göre A’raf’takiler; kötü-

cennet ehline bakıp selam veriyor-

lükleri ile iyilikleri müsavî olan bir

lar. Ve Yüce Allah’tan onlarla birlikte

topluluktur. Huzey fe, İbn Abbas, İbn

kendilerini de cennete sokmasını

Mes’ud ve selef ile haleften birçoğu

arzuluyorlar.

böyle demişlerdir. Bu yüzden ne

diye seslenirler.”

(A’raf, 46)

Sonra orada cennetle cehennemi ayıran bir engel bulunmaktadır. Bu engelin üzerinde de bazı insanlar durur ve bunlar cehennem ehli ile cennet ehlini yüzlerinden, belirtilerinden tanırlar. O halde, bakalım kimdir bunlar, cennet ve cehennem ehli ile ne işleri vardır? Allahu

Teâlâ;

cehennem

cennet

halkı

ile

cennet ehli ile birlikte cennete, ne de cehennem ehli ile birlikte cehenneme gitmişlerdir. İkisinin arasında kalıp Allah’ın lütfunu beklemekte, O’nun merhametini ümit etmektedirler. Bunlar cennet ehlini yüzlerinden tanırlar. Onlar bu halde iken Rabbimiz onlara

halkının, karşılıklı

konuşmalarını zikrettikten sonra,

gelir (tecellî eder) ve şöyle buyurur: “Gidin, girin cennete. Muhakkak ben sizi bağışladım.”

cennet ile cehennem arasında bir

A’raf ashabı bu yerdedirler. Niha-

perde olduğuna işaret buyurmak-

yet Allahu Teâlâ onları bağışlamayı

tadır.

halkının,

murad edince onlar “hayat” adı

cennete ulaşmasını engelleyen bir

verilen bir nehre götürülürler. İki

Bu;

Mart 2020

10

cehennem


kıyısında altın kamışlar vardır. İnci

İyilikleri ve kötülükleri eşit olan ise

ile süslüdür. Toprağı misktir. Ona

A’raf ashabındandır. Bunlar, sırat

atılırlar da renkleri düzelir. Boğaz-

üzerinde durdurulurlar. Sonra cennet

larında beyaz bir ben görülür de

ve cehennem halkını tanırlar. Cennet

onunla tanınırlar. Nihayet renkleri

halkını gördüklerinde onlara: Selam

düzeldiğinde Rahman onlara gelir ve:

size, diye seslenirler. Gözleri solla-

“Dilediğinizi temenni edin” buyu-

rına çevrilip de cehennem halkını

rur. Onlar temennide bulunurlar.

gördüklerinde ise: Rabbimiz, bizi

Ümitleri kesildiğinde; Allahu Teâlâ

zalimler güruhu ile beraber bulun-

onlara: “Temenni etmekte olduğu-

durma, diyerek onların durakla-

nuz ve daha onun yetmiş katı sizin

rından Allah

içindir” buyurur da cennete girerler.

İyilik sahiplerine gelince; onlara,

Boğazlarında beyaz bir ben vardır. Ve bununla tanınırlar. Onlara cennet

azze ve celle’ye

sığınırlar.

ışığında yürüyecekleri önlerinde ve sağlarında bir nur verilir. O gün, her

halkının yoksulları adı verilir. (2)

kula ve her ümmete bir nur verile-

“Bunların

Allahu Teâlâ her münafık erkek ve

bakışları,

cehennem-

liklere doğru kaydırılınca da “Ey Rabbimiz, bizi zalimler ile bir araya getirme” derler. (A’raf, 47)

cektir. Sırat üzerine geldiklerinde; kadının nurunu geri alacaktır. Cennet halkı, münafıkların başına geleni gördüklerinde: “Rabbimiz, ışığımızı

Abdullah İbn el-Mübarek der ki:

tamamla...” (Tahrim, 8) derler.

Ebu Bekr el-Hüzelî kanalıyla... İbn

A’raf

Mes’ud’dan rivayete göre; o, şöyle

ashabına

gelince;

onların

nuru ellerinde olup geri alınmaz.

demiştir: İnsanlar kıyamet günü

İşte orada Allahu Teâlâ: “Bunlar,

hesaba çekilecek. İyilikleri kötü-

henüz

lüklerden bir fazla olan, cennete

girmeyi uman kimselerdir.” buyu-

girecek. Kötülükleri iyiliklerinden

rur. Cennete girme umutları, onlar

bir fazla olan da, cehenneme gire-

için cennete girmedir. İbn Mes’ud

cek. Sonra Allahu Teâlâ’nın: “Ama

şöyle demiştir: “Muhakkak ki kul bir

kimin tartıları ağır gelirse; o hoş bir

iyilik yaptığında, bunun karşılığında

ayetlerini

ona on iyilik yazılır. Bir kötülük

okuyan İbn Mes’ud şöyle devam etti:

işlediğinde ise bu sadece bir kötülük

Muhakkak ki mizan, bir tane ağır-

olarak yazılır. Biri, onuna galib gelen

lığı ile hafif gelir veya ağır çeker.

kişi, muhakkak helak olmuştur. (3)

hayat içindedir”

(Karia, 6-7)

cennete

girmeyen

ama

2. Hadîsi, İbn Ebu Hatim de babası kanalıyla Cerîr’den rivayet etmiştir. Süfyan es-Sevrî ise Habîb İbn Ebu Sabit kanalıyla... Abdullah İbn Haris’ten rivayet etmiştir ki; bu, daha sıhhatlidir. En doğrusunu Allah bilir. Bu, Mücahid, Dahhak ve birçoklarından da rivayet edilmiştir. 3. Hadisi İbn Cerîr rivayet etmiştir.

Recep 1441

11


“Bu tepelerdekiler, simalarından

ikisini de kafirlere haram kıldı’

tanıdıkları bazı azılı kafirlere de

derler.”

şöyle seslenirler. “Ne kalabalığınız ve ne de şımarmanıza yol açan güçleriniz size yarar sağlamadı.” (A’raf, 48)

(A’raf, 49-50)

Allahu Teâlâ; burada cehennem ehlinin

zilletini,

onların

cennet

ehlinin içecek ve yiyeceklerinden istemelerini ve onların bu istekle-

İşte siz ateştesiniz. Kalabalığınız

rine icabet edilmeyeceğini haber

size yaramadı. Büyüklük taslama-

vermektedir.

nız hiçbir fayda sağlamadı.

Sevrî, bu ayetin tefsirinde... Saîd

Gözleri cehennem ehline ilişince

İbn Cübeyr’in şöyle dediğini nakle-

-sanki istemeyerek o tarafa yönel-

der: “Kişi babasına veya kardeşine

mişler gibi- onlarla aynı sonucu

seslenir ve: ‘Yandım, bana biraz su

azze ve celle’ye

akıt.’ der. Kendilerine: ‘Onlara icabet

sığınırlar. Sonra yüzlerinden tanı-

ediniz.’ buyurulur da: ‘Doğrusu Allah,

nan

onları kafirlere haram kıldı.’ derler.”

paylaşmaktan Allah suçluların

önde

gelenlerini

görürler. Onları azarlayıp kınayarak onlara, müminler hakkında onların sapık olduklarına, Allah celle’nin

azze ve

onlara merhamet etmeye-

ceğine ilişkin dünyada söyledikleri

“Onlar dinlerini oyun ve eğlence yerine

koydular,

dünya

hayatı

kendilerini baştan çıkardı.” 51)

(A’raf,

Sonra birden, mülk ve egemenlik

kendi sözlerini hatırlatırlar.

sahibi Aziz ve Yüce Allah konuşsun

“Allah

“Onlar nasıl bu günler ile karşıla-

onları

hiçbir

rahmete

erdirmez” diye haklarında yemin ederek küçümsediğiniz kimseler bunlar mıydı? onlara neler söylenmektedir? “Giriniz

şacaklarını unuttular ve ayetlerimizi ısrarla yalanladılar ise, bu gün de biz onları unuturuz.” (A’raf, 51)

Bakın, şimdi onlar nerededirler ve Bu arada Allah

diye tüm insanların sesleri kesiliyor:

azze ve celle

cennete,

sizin

Allahu Teâlâ: “İşte onlar; bugünlerine kavuşmayı nasıl unutmuşlar

onlara için

idiyse biz de bugün onları öylece unuturuz”

buyurmaktadır

ki;

hiçbir korku söz konusu değil ve

onlara, unutulan kişinin muame-

artık hiç üzülmeyeceksiniz’ der.

lesi

Cehennemlikler

demektir. Zira hiçbir şey Allah

cennetliklere

ile

muamelede

bulunuruz, azze

‘Bize biraz su ya da Allah’ın size

ve celle’nin

sunduğu yiyeceklerden biraz bir

dışında kalmaz. Allah hiçbir şeyi

şeyler ikram ediniz?’ diye sesle-

unutmaz. Allahu Teâlâ bunu ancak

nirler. Cennetlikler ise ‘Allah her

onlara

Mart 2020

12

ilminden kaçmaz ve onun

bir

mukabele

kabilinden


olmak üzere buyurmuştur. Nitekim

katacaklar.

başka ayetlerde de şöyle buyurmak-

önemsemedikleri

tadır: “Onlar Allah’ı unuttular. O

onlardan daha üstün ve onurlu bir

“Sana

konumdadırlar. Müminler bu üstün

da onları unuttu.”

(Tevbe, 67)

Çünkü

dünyada bu

hiç

kimseler

ayetlerimiz gelmişti de sen, onları

konumlarının

unutmuştun. Bugün de sen öylece

inkarcılara: “Sakar’a (cehenneme)

unutulursun.”

(Taha, 126)

“Siz, nasıl

bugüne kavuşacağınızı unuttuysanız biz de sizi unutup terkettik.” (Casiye, 34)

rahatlığı

sürüklenmenizin

içinde

sebebi

o

nedir?”

diye sorarlar. Günahkarların

uzun

ve

ayrın-

tılı itirafları kendilerini “sakar”

Müddessir suresi 39-48. ayetlerde

cehennemine sürükleyen çok sayıda

de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmak-

günahı içeriyor. Onlar müminler

tadır:

karşısında başları eğik ve aşağı-

“Yalnız rından

defterleri verilenler

sağ

yanla-

hariç.

Onlar

cennetlerde ağırlanırlar. Sorarlar. Günahkarlara:

“Sakar’a

(cehen-

neme) girmenizin sebebi nedir?” diye. Cehennemlikler derler ki; “Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksulların karnını doyurmazdık. Bizim gibi olanlarla birlikte asılsız ve bozguncu konuşmalara dalardık. Hesap verme gününü inkar ederdik. Sonunda bize ölüm gelip çattı. Artık onlara şefaat edebilecek olanların aracılığı yarar sağlamaz.” İlk başta Yüce Allah'ın ayetlerini yalanlayan şimdi ise kendilerini yüz

lanmış bir pozisyonda bu suçlarını kendi dilleri ile itiraf ederler. “Biz namaz kılanlardan değildik.” Burada “namaz kılmak” tümü ile “iman etme”yi anlatan dolaylı bir ifadedir. Bu ifade biçimi, bu inanç sisteminde namazın taşıdığı önemi vurgulamakta, onu imanın göstergesi ve sembolü olarak tanıtmaktadır. Buna göre namazı inkar etmek kafirliğin delili olmakta, sahibini müminlerin safının dışına çıkarmaktadır. Devam ediyoruz: “Yoksulların karnını doyurmazdık.”

kızartıcı bir pozisyonda gören ve

Bu günah, imansızlığın peşinden

uzun uzun itiraflarla içlerini döken

geliyor. Çünkü iman etmek Yüce

günahkarlar elbet sonunda beklenen

Allah'ın doğrudan kendisine yönelik

hakikatle yüzleşecekler ve dünyada

bir ibadetken, yoksulların karnını

hiç önem vermedikleri, adam yerine

doyurmak yine Allah

koymadıkları müminleri kendile-

yönelik fakat uygulama alanı kullar

rinden üstün bir konumda göre-

olan bir ibadettir. Yoksulların karnını

cekler ve pişmanlıklarına pişmanlık

doyurma ibadetinin Kur’an’da sık sık

azze ve celle’ye

Recep 1441

13


vurgulanması, Kur’an’ın karşılaştığı

Günahkarlar “biz işte böyle idik,

toplumda yardımlaşma duygusunun

namaz

kılmazdık,

zayıf olduğunu, o acımasız ortamda

karnını

doyurmazdık,

yoksulların gözetilmediğini kanıt-

gevezelere uyarak bu inanç sistemi

lar. Gerçi o toplumun insanları iş;

hakkında

övünmeye, hava atmaya sıra gelince

hesaplaşma gününü inkar ederdik”

el açıklığı ile cömertlikle bol bol

diyorlar. Ne zamana kadar?

övünürlerdi.

“Sonunda bize ölüm gelip çattı.”

Fakat

sıra

fakirlere

yardım eli uzatmaya, gösterişsiz ve içtenlikli merhamete gelince yan çizerlerdi. “Bizim

Bütün

yoksulların

ileri-geri

kuşkuları

sorumsuz

konuşurduk,

dağıtan,

bütün

şüphelere son veren, işi kestirip atan ölüm. O kesin akıbetten

gibi

olanlarla

birlikte

sonra artık ne pişman olmaya, ne

asılsız ve bozguncu konuşmalara

tevbe etmeye ve ne iyi davranışlar

dalardık.”

yapmaya zaman ve fırsat kalmaz.

Bu tutum inancı hafife almayı,

Bu kötü ve alçaltıcı durum sunul-

imana karşı saygısızlığı, onu oyun

duktan

ve eğlence yerine koymayı, umur-

akıbetlerinin değişebileceğine iliş-

samaz ve önemsemez bir boşboğaz-

kin bütün umutlar kırılıyor.

lıkla onun hakkında ulu orta gevezelik etmeyi simgeler. Oysa iman ve inanç konusu insan hayatındaki en önemli ve en ciddi konudur. İnsan gönlünde ve bilincinde hayattaki diğer her konudan önce bu konuya yer vermelidir. “Hesap

verme

gününü

inkar

ederdik.”

sonra

günahkarların

“Artık onlara şefaat edebilecek olanların aracılığı yarar sağlamaz.” Artık iş bitmiş, son söz gerçekleşmiş, suçlarını kendi ağızları ile itiraf eden günahkarlara yaraşan kesin “son” belirmiştir. Artık bu günahkarlara aracılık edecek biri bulunamaz. Bulunduğunu varsaysak bile hiçbir şefaatçinin aracılığı

İşte belaların ana kaynağı, merkezi

onlara yarar sağlamaz.

burasıdır.

Buraya kadar bahsettiğimiz ayet-

Çünkü

insan

ahiret

gününü, hesaplaşma gününü inkar

lerde

edince elindeki bütün ölçüler bozu-

ahiretteki

lur.

değerler

onur ve umut kırıcı tablo ilerde

alt-üst olur, hayatı şu kısacık dünya

yaşanacakları gözler önüne seri-

ömrü ile sınırlandırdığı için zihnin-

yor ve onlara akıllarını başlarına

deki hayat alanı daralır.

almaları ve yarın bu hakikat ile

Kafasındaki

Mart 2020

14

bütün

kafirlerin

ve

müşriklerin

karşılaşacakları

bu


karşılaşmadan önce derhal tevbe etmeleri için bir fırsat sunuyor. Ahiret

manzaralarından

bazı

kesitleri onların gözlerinin önüne sererek onları tevbe etmeye davet ediyor. Ne yüce ve ne merhametli bir Rabbimiz var… Kafir kullarına dahi defalarca fırsatlar sunuyor. Onlara devamlı tevbe kapılarını aralıyor. Şeytanın adımlarına tabi olmaktan onları sakındırıyor. Türlü misallerle

onlara

hakikatı

bildiriyor.

İleride yaşanacak olayları bir film

İman ve inanç konusu insan hayatındaki en önemli ve en ciddi konudur. İnsan gönlünde ve bilincinde hayattaki diğer her konudan önce bu konuya yer vermelidir.

şeridi gibi onlara sunuyor. Sahneleri en ayrıntılı şekilde canlandırıyor. Onlardan biri olmamaları için onları ikaz ediyor. Fakat ne görüyoruz? Onlar maalesef bu fırsatlara yüz çeviriyorlar, onlardan faydalanmaya yanaşmıyorlar.

nasip etsin. Allah azze ve celle’ye isyana

Önlerine çıkan kurtuluş imkan-

devam edenlere de yaratana karşı

larından, hidayetten ve hayırdan

açtıkları bu savaşı hiçbir zaman

olabildiğince kaçıyorlar. Dünyada

kazanamayacaklarını anlamalarını

türlü fikirlere karşı müsamahakâr

ve bir an önce tevbe etmelerini ve

olan veya öyleymiş gibi davranan-

Allah

lar nedense Allahu Teâlâ’nın kita-

dan olmalarını nasip etsin. Buna

bına böyle bakmıyorlar. Misallerini

rağmen hala akıllarını başlarına

gerçekçi

“Gökten

almayan ve ahireti hesaba katma-

Muhammedî

yarak bu dünyada kazanacaklarını

indiği

bulmuyorlar. zannedilen

azze ve celle’ye

halisane kullar-

kelam” şeklindeki sözlerle vahyi

zanneden

kabullenmemede diretiyorlar.

diyoruz ki:

Rabbimizden duamız kalplerimizi

“Kafirler için yaşasın CEHENNEM”

basiret nuruyla aydınlatsın, bizlere ibret almayı ve ileride karşılaşaca-

küçük

beyinlilere

Selam ve Dua ile

ğımız akıbetten kendimize faydası dokunacak sonuçlar çıkarabilmeyi

Recep 1441

15

de


KAPAK DOSYA Ahmet İnal

KULAK VERİN, CEHENNEM EHLİ KONUŞUYOR!

İ

nsanların en çok korktuğu

ölüm

şeylerin başında belki de

o

ölüm gelir. Ölüm, ‘hayata

ölümsüzlük sadece masallarda

ölesiye bağlananlar’ için her

mı var, ölümü daha kolay hale

zaman soğuk bir yüz, karan-

getirmenin bir yolu yok mu,

lık bir duygu olmuştur. Bunun içindir, insanlar çoğu zaman çareyi ölümü görmezden gelip onu yok saymada bulurlar.

nasıl

esnada

bir neler

şey,

insan

hissediyor,

ölümden sonraki hayat nasıl olacak..?” Teknoloji gelişse de mezarlar-

Ama bu yine de onun ölüm ve

daki sesleri dinleyebilsek ya

ötesine olan merakını dindir-

da bir mucize olsa da ölmüş

meye yetmez. Aynı sorular

birisini konuştursak nasıl olur,

binlerce yıldır cevap alamaya-

insanların merakı gider mi

cağını bile bile insanoğlunun

dersiniz? Ya da soruyu başka

zihninde döner durur. “Acaba

bir açıdan sorayım. İnsanlar

Mart 2020

16


buna cesaret edebilirler mi sizce?

Sura

Öteleri görmüş bir “hortlak” ile

kabirlerinden

konuşmak!

doğru

Cesaret

edebilen

üç

üflenmiştir.

Artık

kalkıp

onlar

rablerine

koşmaktadırlar.

Derler

beş kişi çıksa da ortalarda kimseyi

ki: “Vay başımıza gelenler! Bizi

bulamayız herhalde.

yattığımız

İnsanlar ölüm ve ötesi konulardan her ne kadar haz etmeseler de bu meseleler Kur’an-ı Kerim’de epeyce

yerden

kim

diriltip

kaldırdı? Rahmanın vadettiği işte bu! Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!” (Yasin, 51-52)

yer kaplar. Sadece ölüm kelimesi

Gözlerini korku bürümüş halde

bile türevleriyle birlikte 160 defa-

kabirlerinden çıkıp etrafa yayılmış

dan fazla geçmektedir. Kıyamet,

çekirgeler gibi o çağrıcıya doğru

ahiret, cennet, cehennem vb. ise

koşarlar. İnkarcılar, “Bu, gerçekten

muhtemelen her iki üç sayfada

zor bir gün!” derler.

bir karşınıza çıkacaktır. Kur’an-ı Kerim’de bu sahneler ziyadesiyle canlı bir tasvirle anlatılır. Yer yer cehennem ehli, cennet ehli ve hatta cehennemin kendisi bile konuşturulur, başa gelecekler anlatılır ve insanoğlu uyarılır. Bunlar dünya ve ahiret hayatımıza yön veren kitabımızda anlatılıyorsa o zaman korkunun ecele faydası olmadığını hatırlayarak kulak vermek ve ibret

Cennet

ehli

(Kamer, 7-8)

cehennem

ehline,

‘Biz rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk; siz de rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu?’ diye seslenir. Evet! derler. Ve aralarından bir duyurucu, “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun!” diye bağırır. (A’raf, 44) Değerlendirmeler: insanoğlunu akıl ve

almak zorundayız. Korkmak çözüm

Allah

değildir. En azından boşu boşuna

irade ile donatıp dünyaya imtihan

korkmak…

için göndermiştir. İnsanoğlu kendi-

Gelin,

konuşan

ölülere,

ölüleri

konuşturan ayetlere, ötelere gidenlere, ateşi görenlere kulak verelim. Dinledikten sonra da korkmaya devam edelim ama bilerek, hissederek ve ibret alarak.

azze ve celle

sine bahşedilen bu irade ile iyi ya da kötü bazı tasarruflarda bulunur. Ancak

tasarruflarının

karşılığını

her zaman dünyada alacak değildir. Çoğu zaman mükafat da ceza da dünya hayatında tecelli etmez. Çünkü Allah

azze ve celle

kullarına

1- Hakikati İdrak Etmeleri

karşı son derece sabırlıdır, onların davranışlarının

nihai

Derler ki: “Eyvahlar bize; bu, din

son

verinceye

günüdür.” (Saffat, 20)

bekler. Ama bu durum ne yazık ki

nefeslerini

hükmünü kadar

Recep 1441

17


inkarcıları hep aldatmıştır. Onlar,

kulakları, gözleri ve derileri onların

işledikleri

karşılı-

aleyhine şahitlik eder. Derilerine,

ğını hemencecik almadıkları için

“Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?”

kibirlendikçe

öyle

diye sorarlar. “Her şeyi konuşturan

ki kendilerine gönderilen peygam-

Allah bizi de konuşturdu” derler.

berlere “Doğruysanız haydi getirin

İlk önce sizi O yarattı, şimdi de yine

azabınızı” deme cesaretinde bile

O’na dönüyorsunuz.” (Fussilet, 20-21)

cürümlerin

kibirlenmişler

bulunmuşlardır. Oysaki bu durum ilelebet böyle gidecek değildi. Tüm hesapların görüleceği o gün gelecek ve inkarcılar için artık bir kurtuluş olmayacaktı. O gün geldiğinde dudaklarından dökülecek tek şey “Eyvahlar bize; bu, din günüdür. Bizi yattığımız yerden kim diriltip kaldırdı? Rahmanın vadettiği işte bu! Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!” demekten başka bir şey olmayacaktı. Ama artık çok geçti.

Dünyadayken

inkâr

edip

durdukları, alay ettikleri, hafife aldıkları şey şimdi hakikat namına karşılarında duruyordu.

“Sonra onlara, “Vaktiyle Allah’ın dışında

ilahi

nitelikler

diğiniz

şeyler

şimdi

yükle-

nerede?”

denir. “Bizi bırakıp kayboldular. Meğer vaktiyle gerçek bir varlığa tapmıyormuşuz” derler. İşte Allah inkârcıları böyle şaşkın ve çaresiz bırakır.” (Mümin, 73-74) Değerlendirmeler: İnkarcılar diriltilirken yaşadıkları şoku hesap verirken de yaşayacaklar elbet. Belki dünyadayken çok güçlülerdi, hep hesap soran taraftaydılar. Böyle şeyler onların alışık oldukları durumlar değildi. Çünkü

2-Şaşkınlıkları

burada

“Artık kitap (amel defteri) ortaya

sehpasında başkaları değil kendileri

konmuştur; suçluların, onda yazılı

vardı. Hükmeden değil hükmedilen

olanlardan

kapılmış

olmuşlardı. Dünyada yaptıkları her

olarak, “Vay halimize! Bu nasıl

şeyin hesabını vermek üzere bekle-

kitapmış!

hiçbir

tiliyorlardı. Bu sıradan bir bekleyiş

şey bırakmaksızın hepsini sayıp

değildi elbet. Günahlarından dolayı

dökmüş!”

görürsün.

kimisi dizine kimisi göğsüne kimisi

Böylece yaptıklarını karşılarında

de boğazına kadar terlere batmıştı.

bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye

Şiddetli bir sıcak vardı. Şüphesiz bu

haksızlık etmez.” (Kehf, 49)

çetin bir gündü.

“Nihayet

Yaptıklarını inkâr etmey i dahi düşü-

vaktiyle

18

tersine

dönmüştü.

Şimdi sanık sandalyesinde ve idam

korkuya Küçük-büyük dediklerini

oraya

geldiklerinde

yaptıklarından

Mart 2020

işler

dolayı

nemeyeceklerdi. Çünkü önlerinde


duran

kitap,

noktası

noktasına

tutulmuş bir suç defteriydi. İşledikleri her günahın faturası kesilmiş ve şimdi önlerine konulmuştu. Hem zaten yalanlamak isteseler bile bizzat kendi elleri, ayakları buna karşı çıkmayacak mıydı? Oysaki o elleri ve ayakları boyun eğdirmek önceleri ne kadar da kolay idi!

3- Önderlerini Suçlamaları Onun yakın dostu (saptırıcı) dedi ki: “Rabbimiz, ben onu kışkırtıp azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi.” (Allah buyurur:)

“Benim

Huzurumda

çekişip durmayın. Ben size daha önce ‘kesin bir uyarı’ göndermiştim. Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve ben kullara zulmedici değilim.”

(Kaf, 27-29)

“Öyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan

uzaklaşıp

kaçmışlardır.

(Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp kopmuştur. (O zaman, yönetilip) Uyanlar

Tüm hesapların görüleceği o gün gelecek ve inkarcılar için artık bir kurtuluş olmayacaktı. O gün geldiğinde dudaklarından dökülecek tek şey “Eyvahlar bize; bu, din günüdür. Bizi yattığımız yerden kim diriltip kaldırdı? Rahmanın vadettiği işte bu! Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!” demekten başka bir şey olmayacaktı. Ama artık çok geçti. Dünyadayken inkâr edip durdukları, alay ettikleri, hafife aldıkları şey şimdi hakikat namına karşılarında duruyordu.

derler ki: “Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse muhakkak onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır-

“Ateşe giren kâfirler derler ki:

dık).” Böylece Allah, onlara bütün

Rabbimiz, cinlerden ve insanlar-

yaptıklarını onulmaz hasretlerle

dan bizi saptıranları göster, onları

gösterecektir. Ve onlar ateşten

ayaklarımızın altına alalım ki altta

çıkacak değildirler.”

kalanlar olsunlar.” (Fussilet, 29)

(Bakara, 166-167)

Recep 1441

19


“Ateşin içinde birbirleriyle tartışır-

kapısını açık tutanın hiç mi kaba-

ken, zayıf olanlar, büyüklük tasla-

hati yoktu? Hiç mi suç işlemedin,

yanlara dediler ki: Biz size uymuş-

hep onlar mı seni yoldan çıkardı?

tuk. Şimdi siz şu ateşin ufak bir

Yoksa kendini Âdem aleyhisselam’a

parçasını bizden savabilir misiniz?

mı benzetiyordun? Yoksa, şeyta-

Büyüklük

Doğrusu

nın onu kandırdığı gibi seni de mi

hepimiz de onun içindeyiz. Allah

kandırdığını iddia ediyordun? Hayır

kulları arasında şüphesiz hüküm

hayır! Seninle onun arasında koca-

vermiştir, derler.”

man bir “tevbe” farkı vardı. Peki

taslayanlar:

(Mümin, 47- 48)

sen! Allah

Değerlendirmeler: İnkarcılar

yaşadıkları için

tevbe etmiş

miydin hiç? olayların

şokunu biraz olsun atlattıklarında kurtuluşları

azze ve celle’ye

hemen

çareler

aramaya koyulacaklar. Bunun için akıllarına ilk gelen çözüm suçu başkalarına atmak olacak. Zaten insan hep öyle değil midir? Suçu kendinin dışında herkeste arar ama

4- Dünyadaki Dostlukların Bitmesi Sonunda Bize geldiği zaman, der ki: “Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın dostmuşsun sen).” (Zuhruf, 38)

dönüp bir kendine bakamaz. İlan

“O

edilen suçlu kimi zaman tüm kötü-

parmaklarını ısırarak şöyle der;

lüklerin başı şeytan kimi zaman

Keşke Peygamber’in yoldaşı olsay-

yoldan çıkarıcı bir dost kimi zaman

dım. Eyvah! Keşke falancayı dost

da zalim idareciler oluverir. Ama

edinmeseydim!

sıra bir türlü kendi nefsine gelmez.

mesajı geldikten sonra o beni

İnkarcılar bu çabaların işe yarayacağını düşünmüşlerdi. Suçu liderlerine atıp oradan sıvışacaklarını zannet-

gün

her

zalim

Bana

öfkesinden

Kur’an’ın

Allah’ı anmaktan alıkoydu. Zaten şeytan, insanı ayarttıktan sonra yüzüstü bırakır.” (Furkan, 27-29)

mişlerdi. Çünkü bunu yapmaya alış-

“(Allah) diyecek: “Cinlerden ve

kındılar. Ama burası… Burası ahiret

insanlardan sizden önce geçmiş

yurduydu. Herkes kendi suçunun

ümmetlerle birlikte ateşe girin.”

cezasını çeker kimseye kıl kadar

Her bir ümmet girişinde kardeşini

zulmedilmezdi. O saptırıcı önderler

(kendi benzerini) lanetler. Nitekim

elbet yaptıklarının karşılığını kat be

hepsi birbiri ardınca orada topla-

kat göreceklerdi. Ama ya sen azgın

nınca, en sonda yer alanlar, en

nefis? Yavuz hırsızın suçu vardı da

önde gelenler için: “Rabbimiz, işte

Mart 2020

20


bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateş-

karnını

ten kat kat arttırılmış bir azab ver

gibi olanlarla birlikte asılsız ve

diyecekler. (Allah da:) “Hepsi için

bozguncu konuşmalara dalardık.

kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz”

Hesap verme gününü inkâr eder-

diyecek.” (A’raf, 38)

dik. Sonunda bize de ölüm gelip cek olanların aracılığı yarar sağla-

Yöneticilerinden uzaklaştıkları gibi

maz.”

en yakın dostlarından da uzaklaşa-

Onlar

caklar. Dünyada yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen can ciğer dostlar için o gün ayrılık vakti olacak. Pişman olacaklar. Hem de binlerce defa. Salih kimseler varken bu facirleri dost edindikleri için kendilerini parmaklarını

Bizim

çattı. Artık onlara şefaat edebile-

Değerlendirmeler:

affedemeyecekler.

doyurmazdık.

Öfkelerinden

ısıracaklar.

Onlarla

hiç tanışmamış olmayı temenni edecekler ama nafile. Bugün onları ne duyan olacak ne de bir karşılık

(Müddessir, 39-48)

(cehennemde

oldukları

halde) derler ki: Ey Rabbimiz! Bizi kötü talihimiz mağlup etti ve biz, hak yoldan çıkan (kâfir) bir kavim idik. (Müminun, 106) Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak!

Her

topluluk

onun

içine atıldıkça cehennem bekçileri onlara; ‘size bir uyarıcı gelmedi mi?’ diye sorarlar. Onlar; ‘Evet, doğrusu bize bir uyarıcı geldi fakat

veren.

biz yalanladık ve Allah hiçbir şey

5- İtirafları

lık içindesiniz dedik. Eğer kulak

Orada birbirleriyle çekişip tartışa-

çılgın alevli cehennemlikler içinde

rak derler ki: “Andolsun Allah’a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz, çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk...” (Şuara, 96-102) “Yalnız defterleri sağ yanlarından

indirmedi, siz büyük bir sapıkvermiş veya akletmiş olsaydık, olmazdık’ derler. Böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler

yok

olsunlar!”

(Mülk, 8-11)

Değerlendirmeler:

verilenler hariç. Onlar cennetlerde

İnkarcılar hiçbir kaçışın olmadığını

ağırlanırlar. Sorarlar günahkâr-

anlayınca hatalarını bir bir sayıp

lara, Sakar’ a (cehenneme) girme-

dökecekler. Dünyadayken marifet-

sinin sebebi nedir? Diye. Cehen-

miş gibi yaptıkları davranışların

nemlikler derler ki: Biz namaz

kocaman cürümler olduğunu itiraf

kılanlardan değildik. Yoksulların

edecekler. Akletmeyen, hakka kulak

Recep 1441

21


vermeyen

kimseler

olduklarını

de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi

kabul edecekler. Oysa dünyaday-

çıkış için bir yol var mı?” “Sizin

ken namaz kılanlarla, yoksullarla

(durumunuz) böyledir. Çünkü bir

birlikte bulunanlarla, Rasûle yoldaş

olan Allah’a çağrıldığınız zaman

olanlarla

Onları

inkâr ettiniz. O’na ortak koşuldu-

ve yaptıklarını hakir görürlerdi.

ğunda inanıp onayladınız. Artık

Oysa bugün onlar gibi olabilmek

hüküm, Yüce, büyük olan Allah’ın-

için nelerini vermezlerdi ki! Ama

dır.”

nafile. Hatalarını binlerce kez itiraf

Onlar orada “Ey Rabbimiz, bizi

alay

ederlerdi.

da etseler dünyaları da feda etse-

(Mümin, 11-12)

buradan çıkar da daha önce yaptık-

ler artık çok geç. Çünkü önlerinde

larımızdan farklı, iyi işler yapalım”

onları bekleyen hırçın bir cehen-

diye feryat ederler. Düşünmek iste-

nemden başka bir şey olmayacak.

yenlerin

düşünmelerine

yetecek

kadar uzun bir süre sizi yaşatmadık

6- Bir Fırsat Daha İstemeleri

mı? Ayrıca size uyarıcı da gelmişti,

Suçlu günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız” (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen. (Secde, 12) Sonunda, onlardan birine ölüm

Şimdi

azabı

tadınız

bakalım.

Zalimlere yardım eden bulunmaz. (Fatır, 37)

Değerlendirmeler: Geç kalmış bir itirafı marifet zanneden inkarcılar yüzsüz bir şekilde Allah azze ve celle’den

bazı isteklerde bulu-

nacaklar. Bunların ilki dünyaya geri gönderilip salihlerden olma temen-

geldiği zaman, der ki: “Rabbim,

nisi olacak. Ama alacakları cevapla

beni geri çevir ki; geride bırak-

ümitlerinin

tığım (dünya)da salih amellerde

sürmeyecek: “Düşünmek isteyenlerin

bulunayım.

düşünmelerine yetecek kadar uzun

“Asla,

gerçekten

bu yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi

söylemektedir.

çok

uzun

bir süre sizi yaşatmadık mı?”

Onların

önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır.

kırılması

(Müminun, 99-100)

7- Ölümü ve Yok Oluşu Temenni Etmeleri Elleri boyunlarına bağlı olarak onun

Dediler ki: “Rabbimiz, bizi iki kere

dar bir yerine atıldıkları zaman

öldürdün ve iki kere dirilttin; biz

da oracıkta yok olmayı isterler.

Mart 2020

22


(Onlara şöyle denilir) Bugün bir

gibi yokluk, hiçlik yurdu değil bila-

yok olmayı değil, nice yok olmaları

kis ebediyet yurduydu. Bu yeni

isteyin! (Furkan, 13-14)

hayatta ölüme yerin olmayacağını

Biz yakın bir azapla sizi uyardık, o gün kişi iki elinin yapıp önceden gönderdiklerine bakacak ve kâfir keşke

toprak

olaydım

diyecek.

Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: Keşke, kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim. Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı. Malım bana hiç fayda vermedi. Gücümde benden yok olup gitti. (Hakka, 25-29)

“Ateştekiler, cehennemin bekçile-

cehennem

dua edin de hiç değilse bir gün, bizden

azabı

biraz

hafifletsin.

Bekçiler dediler ki: Peygamberleriniz size açık kanıtlar getirmedi mi? Onlar da: Evet getirdi, dediler. Bekçiler: Öyleyse yalvarıp durun. Nankörlerin yalvarması hep boşunadır, derler.” (Mümin, 49-50)

bekçisine:

Ey

Malik! Rabbin Artık bizi öldürsün, diye seslenirler. Malik de: Siz böylece kalacaksınız. der. Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyor. (Zuhruf, 77-78)

yine küfre dönersek o takdirde muhakkak zalimleriz.” (Müminun, 107) Değerlendirmeler: İnkarcılar gerçekten dayanılmaz olarak

İnkarcılar geri dönüşün olmadığını anlayınca bu sefer de Allah

“Ey Rabbimiz! Bizi bu ateşten çıkar;

bir azabın içinde olacaklar. Gölge

Değerlendirmeler:

celle’den

8- Azabın Hafifletilmesini İstemeleri rine dediler ki: Ne olur Rabbinize

(Nebe, 40)

Onlar

birazdan anlayacaklardı.

azze ve

kendilerini yok etmesini

isteyecekler. Çünkü bu bile onlar için kurtuluş olacak. Oysa dünyadayken hayata ne kadar bağlı ölüme ne kadar uzaklardı. Bıraksan binlerce yıl yaşamak isterlerdi. Şimdi ise

yalnız

duman,

yiyecek

olarak deve dikeni, irin ve içecek olarak da hamîm, maden eriyiği ve kaynar su bulunabilen bir azap düşünün. Bir damla suya muhtaç, bir gram oksijene hasret dayanılmaz bir azabın içindelerken Allah azze ve celle’den

bu azabın hafifletil-

mesini isteyecekler.

ölmeyi, toprak olup gitmeyi arzu

Onların

ediyorlardı. Ama yine nafile. Ahiret

Dünyaya

y urdu onların düny ada zannettikleri

ölümü de temeni edemiyoruz. O

son geri

isteği

olacak

bu.

gönderilemiyoruz,

Recep 1441

23


zaman bari üzerimizdeki azap bir

Ki cehennem de o gün getirilmiştir.

an, bir gün olsun hafifletilsin de

İşte o gün insan anlar, ancak artık

rahatlayalım diyecekler. Ama bu

anlamanın kendisine ne faydası

istekleri de dinlenmeyecek ve kafir-

var? O zaman insan: Ah! Keşke, ben

lere şöyle denilecek: “Şimdi tadın.

bu hayatım için önceden iyi işler

Artık bundan sonra yalnızca azabı-

yapıp gönderseydim, der. (Fecr, 23-24)

nızı artıracağız.” (Nebe, 30)

Değerlendirmeler:

9- Pişmanlıkları

Allah

Allah’a kavuşmayı yalan sayan-

isminden belki küçücük bir payı

lar, doğrusu hüsrana uğramışlardır.

Öyle

ki,

saat

(kıyamet

günü) apansız onlara geliverince, günahlarını

sırtlarına

yüklene-

rek: “Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize…” derler. Dikkat edin, o işleyip yüklendikleri ne kötüdür. (En’am, 31.)

Yüzlerinin

ateşte

evrilip

çevri-

leceği gün, derler ki: “Eyvahlar bize, keşke Allah’a itaat etseydik ve Rasûl’e itaat etseydik. Ve dediler ki: “Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular. Rabbimiz, onlara azaptan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et.” (Ahzab, 66-68) Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): “Allah yanında (kullukta) yaptığım

kusurlardan

dolayı

yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah’ın diniyle) alay edenlerdendim.” (Zümer, 56)

Mart 2020

24

azze ve celle’nin

“er-Rahman”

dünyada gören inkarcılar o gün y üce Rabbimizin “el-Müntekim, el-Kahhar” isimlerinin tecellilerini müşahede edecekler. Bu yüzden, isteklerinin hiç birisinin kabul edilmediğini anlayınca umutsuz bir şekilde başlarına gelen azaba katlanmaya devam edecekler. Onları kuşatacak tek duygu pişmanlık olacak. Ama o gün pişmanlıkların kimseye fayda sağlamadığı bir gün olacak.


KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen

TOPLUM BAĞLARINI YIKAN BİR AFET:

FAiZ

“Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin. Allah’a itaatsizlikten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Âli İmran, 130)

F

aiz, İslam’ın kendisine

Dinimiz

savaş açtığı en büyük

kazançlı olan ahirette tüm

cahiliye

yaratılmışların

arasındadır.

muameleleri Yüce

kitabı-

nazarında

kazanmaktır.

asıl

önünde Bu

yüzden

mızın pek çok ayetinde ele

Müslümanlar bazı dünyevi

alınan faiz konusu dikkat-

istek

lere arz edilerek tehlikesinin ne kadar büyük olduğu belirtilmiştir.

Bu

ayetleri

sürekli okuyan kişi veya toplum, gözleri bağlı bir şekilde uçurumun kenarında

ve

dünyada

meyillerini elde

bu

etmekten

vazgeçer, gözlerini ahirete dikerler.

Diğer

taraftan,

dünyayı ulaşılacak yegâne hedef olarak koymak insanı büyük

yanılgılara

itebilir.

Bu bakış açısı elde edilmesi

dolaştığını ve düşmesinin an

daha kolay gibi görünen ve

meselesi olduğunu hisseder.

insanın gözle görebileceği

Recep 1441

25


Öncelikle

İslam

düşmanlarının

başta faiz olmak üzere Allah ve celle’nin

yasakladığı

Müslümanlar

Tarihi incelediğimizde Müslümanların en kuvvetli olduğu noktanın itikat ve ahlak alanında olduğunu görürüz. Bu iki alan ayakta durdukça Müslümanlara bir zararın gelemeyeceği muhakkaktır. Dolayısıyla Müslümanlara uzun yıllara yayarak yudum yudum içirmeye çalıştıkları hoş kokulu(!) zehir aslında toplumu çökertmeye yöneliktir. Çünkü haramlar ile iştigal eden toplum tıpkı zelzele, sel ve sair afetlerle muhatap olan bina gibidir.

çalışmaları

meseleleri

arasında

tesadüf

azze

yaymaya

eseri

değil-

dir. Çünkü tarihi incelediğimizde Müslümanların en kuvvetli olduğu noktanın itikat ve ahlak alanında olduğunu

görürüz.

Bu

iki

alan

ayakta durdukça Müslümanlara bir zararın gelemeyeceği muhakkaktır. Dolayısıyla Müslümanlara uzun yıllara yayarak yudum yudum içirmeye çalıştıkları hoş kokulu(!) zehir aslında toplumu çökertmeye yöneliktir. Çünkü haramlar ile iştigal eden toplum tıpkı zelzele, sel ve sair afetlerle muhatap olan bina gibidir. İslam’dan önce Medine’ye gelen Yahudilerin oradaki Arap kabileleri karşısında bir güçleri yoktu. Kendilerini güvenceye almak için ve işlerini daha rahat bir şekilde sürdürmek için Arap kabilelerine faiz karşılığında borç veriyorlar ve böylece hem onların güvenini kazanıyorlar hem de kat kat gelir elde

ediyorlardı.

Aynı

zamanda

mesafede olduğu için, dünya değer-

elde ettikleri maddi güç ile Arapları

leri ile ilgili bir ölçüye de sahip

birbirine düşürerek bu topraklarda

olamaz.

kökleşmeye çalışıyorlardı.

Allahu

Teâlâ

saymakla

bitmeyecek olan nimetleri hakkında şöyle buyurmuştur: “De ki: Rabbi-

Haçlı seferlerinin Avrupa’ya verdiği derslerin en önemlileri arasında

min rahmet hazinelerine eğer siz

kuşkusuz söylemleri yerli yerinde

sahip olsaydınız, harcanır korku-

kullanmak gereğidir. Çünkü yapılan

suyla kıstıkça kısardınız. İnsan

onca seferde kullanılan söylemler

oğlu pek eli sıkıdır.” (İsra, 100)

Müslümanları dinlerine daha fazla

Mart 2020

26


bağlamış ve bu durum haçlıların İslam

beldelerine

tutunmalarına

olanak bırakmamıştı. Bundan ders çıkaran Avrupa; insan hakları, hürriyet, ifade özgürlüğü, eşitlik vb. gibi deyimlerin yanı sıra örf ve adetlerini de Müslümanlar arasına yerleştirmeye büyük gayret sarf etmiştir. Böylece hem hedeflerine daha rahat ulaşacak hem de çalışmadan daha fazla kazanacaktı… Biz Müslümanların bu noktada çok dikkatli hareket etmesi gerekir. Yüce Allah’ın “Allah faizi tüketir, sadakaları ise artırır ve Allah hiçbir inkârcı günahkarı sevmez.” 276)

(Bakara,

ayet-i kerîmesi faizle iş yapa-

nın akıbetinin ne olacağı konusunu bizlere açıkça göstermektedir. Faiz ile kaim olmaya çalışan toplumlar hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğramaya mahkumdur.

Artık bu insandan bir hayır beklemek mümkün olmaz. Faiz toplum arasında düşmanlık ve öfke meydana getirir. Toplum tabakaları arasındaki bağları koparır, insanlarda şefkat ve merhamet duygularını yok eder. Faizin hüküm sürdüğü toplumda iki sınıf insan belirginleşir: Bu sınıflardan birincisi faiz vesilesiyle kendisiyle aynı toplumda yaşayan insanların etini yiyen ve kanını emen müreffeh azınlık, ikincisi ise geleceğe tedir-

Dikkat edilmesi gereken bir diğer

gin bakan, geçim konusunda çare-

nokta da faiz muamelesi yapanların

siz kalan sömürülen çoğunluk.

Allah ve Rasûlü tarafından düşman ilan edilmesidir. Bu galibinin ve mağlubunun belli olduğu halde yapılan bir savaştır. Buna rağmen yanlışta yapılan inat ve ısrar çok şaşırtıcıdır.

Alimlerin Ayet ile İlgili Görüşleri: İmam Taberi şöyle dedi: Övgüsü yüce olan Allah şunu kastetmiştir: “Ey Allah’a ve Rasûlü’ne iman eden-

Faiz, ferdin bünyesini bozan en önde

ler! Cahiliyye döneminde yedikten

gelen sebeplerdendir. Kazanç olarak

sonra Allah sizi İslam’a yönlendir-

bu yolu seçen insan, kendi nefsi-

dikten sonra faiz yemeyin. Onların

nin arzularına ulaşmayı her şeyden

cahiliyye döneminde yedikleri faiz

önde görür. Öylesine bencilleşir ki

şöyleydi: Onlardan birinin başka

diğer insanların mal varlıkları onun

bir adam üzerinde belirli zamanda

gözünde tıpkı vahşi bir hayvanın

vermesi

gözüne takılan av hayvanı gibi olur.

Zaman gelince alacaklı borçludan

üzerine

alacağı

olurdu.

Recep 1441

27


Allah’tan

korkun

ve

gerçekten

iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın. Eğer bunu yapmazsanız Allah ve Rasûlü tarafından size bir

Faiz ile kaim olmaya çalışan toplumlar hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğramaya mahkumdur.

savaş açıldığını bilin…” şeklinde

Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da faiz muamelesi yapanların Allah ve Rasûlü tarafından düşman ilan edilmesidir. Bu galibinin ve mağlubunun belli olduğu halde yapılan bir savaştır. Buna rağmen yanlışta yapılan inat ve ısrar çok şaşırtıcıdır.

vazgeçmezseniz hezimete uğrar ve

savaş

ilanında

bulunmasından

dolayıdır. Savaş ise sonuç itibariyle ölüm doğurur. Sanki Allah şöyle demek istedi: “Eğer faizden öldürülürsünüz. Onlara faizi bırakmalarını emretti. Çünkü o zaman faiz onların arasında yaygındı.”

(2)

Seyyid Kutup hem faizin toplumlar üzerindeki etkisine değinmiş hem de faiz ile ilgili ele aldığımız ayeti delil getirerek faiz konusunu sulandırmak isteyenlere şöyle cevap vermiştir: “Faiz ve faiz nizamıyla ilgili açıklamayı Fizilal’in üçüncü cildinde tafsilatlı olarak vermiştik. Burada

tekrarlamayacağız.

Fakat

kat-kat kelimesi üzerinde duraparayı

isterdi.

Borçlu:

“Zamanı

cağız. Çünkü günümüzdeki birta-

geciktir sana biraz daha fazlasını

kım insanlar bu hükmün gerisine

vereyim” derdi. İki taraf bunda

saklanıp ‘Haram olan kat kat faiz-

muvafık olup anlaşırdı. İşte kat

dir. Ama yüzde üç, dört, beş, yedi,

kat faiz bu idi. Allah onlar İslam’a

dokuz, kat kat değildir. O yüzden de

girdikten sonra bunu yasakladı.” (1)

haram sahasına girmez.’ demek-

İmam Kurtubi bu ayet hakkında

şunu katiyetle söylememiz gerekir

alimlerin görüşlerini aktardıktan

tedirler.

Söze

başlamadan

önce

ki kat kat tabiri hükmün taalluk

sonra şöyle dedi: “Değişik günah-

ettiği şart değil, bir vakıa şekli-

lar arasından faizin ele alınması

dir. Bakara suresindeki nass, kesin

Allahu Teâlâ’nın “Ey iman edenler!

olarak kayıtsız şartsız faizi haram

1. Taberi Tefsiri, aynı ayetin tefsirinden 2. Kurtubi Tefsiri

Mart 2020

28


kılmaktadır: “…faizden arta kalanı bırakın.” nasıl olursa olsun. Bu prensibi koyduktan sonra artık şunu diyebiliriz. Buradaki kat kat tabiri sadece Arap yarımadasındaki vaki faiz işlerinin tarihi bir vasfı olmadığı gibi nassın kastettiği hüküm de değildir. Yüzde oranı ne olursa olsun, melun faiz nizamının

ve onun İslam ümmetinin dalmış

işletildiği her yerin vasfıdır.

olduğu savaşın neticeleri üzerindeki

Faiz nizamı demek mal döngü-

tesiri göz önündedir.

sünün faiz esası üzerine oturması

Harp

demektir. Yani faiz tek başına basit

konusunu faiz yemeyi yasaklamaya

bir iş değildir. Bir yandan tekrar

getirerek Hak Teala, bu basiretli,

eden bir işlem olduğu gibi diğer

şümullü

yandan da başka bileşenlerle ilintili

belirtmektedir.”

meydanını

anlatırken

sistemin

söz

mefhumunu

bir işlemdir. Faiz; şüphesiz zaman, lerin birleşmesiyle kat kat artar.

Faiz ile Alakalı Bazı Değerlendirmeler:

Tabiatı itibarıyla faiz nizamı bu

1) Faizin her türlüsü haram kılın-

tekrarın sürekliliği ve başka etken-

vasfını her zaman korur. O yüzden de bu hüküm sadece Arap yarımadasında uygulanan faiz şekline mahsus değil, her zamanki cari olan faiz ameliyesine mahsustur.

mıştır. Özellikle günümüzde bazı isim değişiklikleri yapılarak sanki bazı faiz muamelelerinin serbest bırakıldığı veya zaruret halinde bir defaya mahsus olarak kullanılabi-

Üçüncü ciltte de dediğimiz gibi faiz

leceği ima edilmeye çalışılmaktadır.

nizamı, psikolojik ve ahlaki hayatı

Bu konuda Rasûlullah

sallallahu aleyhi

bozduğu gibi iktisadi ve siyasi

ve sellem

veda hutbesinde son noktayı

hayatı da bozmaktadır. O yüzden de

koymuştur.

tesiri milletin hayatıyla ilgili olup

2) Toplumu faiz illetiyle muamele

her sahaya girmektedir. İslam; Müslüman bir ümmet inşa ederken onun siyasi ve iktisadi hayatının sağlam olmasını dilediği gibi, psikolojik ve ahlaki hayatının temiz olmasını da ister. Bunun

etmeye zorlayanlar Kur’an’ın nazil olduğu dönemde söylenen “Alışveriş de ancak faiz gibidir” sözünü günümüzde

de

yüksek

ses

ile

dillendirmektedirler. Bunu söylerken kendilerinin oluşturduğu bu

Recep 1441

29


en güzel cevap yüce Rabbimizin şu buyruğudur: “Hâlbuki Allah alışverişi helal faizi haram kılmıştır.” (Bakara, 275)

Günümüzde faizli muamelelerin adeta ticaretin aslı imiş gibi görülmesi Allah’a ve ahirete iman eden Müslümanların daha uyanık olmasını gerektirmektedir. Bazen istenmese de faiz ödemek durumunda bırakılan insanlar bunu zamanla normal bir durummuş gibi algılayabilirler. İşte bu durumdan sakınmak gerekmektedir. Diğer günahlardan nasıl kaçınılıyor ise unutma ve geciktirme yoluyla düşülen faizden de aynı şekilde kaçınılmalı ve bu konuda sakıncalı davranılmalıdır. “Allah’a itaatsizlikten sakının ki kurtuluşa eresiniz.”

3) Günümüzde faizli muamelelerin adeta ticaretin aslı imiş gibi görülmesi Allah’a ve ahirete iman eden Müslümanların daha uyanık olmasını gerektirmektedir. Bazen istenmese de faiz ödemek durumunda bırakılan insanlar bunu zamanla normal bir durummuş gibi algılayabilirler. İşte bu durumdan sakınmak gerekmektedir. Diğer günahlardan nasıl kaçınılıyor ise unutma ve geciktirme yoluyla düşülen faizden de aynı şekilde kaçınılmalı ve bu konuda sakıncalı davranılmalıdır. “Allah’a itaatsizlikten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” 4) Faiz hem düny ada hem de ahirette hüsran getirir. Rabbimizin faiz yiyenler için yaptığı tehditler iki alemi de kuşatmaktadır. Faizin dünyadaki akıbeti bitmek ve tükenmektir. Faiz ile muamele eden toplumlar çökmeye mahkumdur: Yüce Allah şöyle buyurur: “Allah faizi tüketir sadakaları ise artırır.”

(Bakara, 276)

Ahirette ise

en çirkin manzaralardan biri onu beklemektedir. Bu mahşer ehlinin ticaret çarkında faiz olmaz ise piya-

dahi dikkatini çekecek bir durum-

saların zarar göreceğini iddia eder-

dur: “Faiz yiyenler ancak şeytanın

ler. Oysa faizli sistemde sadece elit

çarparak sersemlettiği kimse gibi

kesim yükselirken kahir çoğunluk

kalkarlar.” (Bakara, 275)

ancak sömürülür. Bunlara verilecek

Mart 2020

30


NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz

MALAYANİYİ TERK ETMEK Ebû Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kişinin malayaniyi (kendisini ilgilendirmeyen hususları) terketmesi İslamının güzelliğindendir (güzel bir Müslüman olduğunun alametidir).” Tirmizî, Zühd 11; İbni Mâce, Fiten 12

AÇIKLAMA Bu

hadisi

olan “Kızma” (öfkelenme, şerif

edep

ve

ahlakla alakalı en önemli hadislerden biridir, Maliki âlimlerinden

Muhammed

bin Zeyd şöyle der; Güzel ahlak ve edebin özünü

gazaplanma) hadisi, “Gerçek mümin kendisi için istediğini, kardeşi için de ister” hadisi ve “Malayaniyi terk etmesi kişinin güzel Müslüman oluşundandır” hadisi

ifade eden dört hadisi şerif

Evet, dört hadisi şerif, dört

vardır, bunlar;

önemli uyarı. Bir Müslü-

“Allah’a ve ahiret gününe iman

manda bu hasletler olduğu

eden ya hayırlı konuşsun ya da

vakit

elbette

sussun” hadisi, Bana nasi-

rın

hat et diyen kişiye Rasûlul-

cennete bir adım daha fazla

lah’ın söylediği özlü nasihat

yakınlaşacaktır.

sevgisini

insanlakazanacak,

Recep 1441

31


Hadisi

şerifte

geçen

mala-

yani; kendisiyle hiçbir hedef gözetilmeyen, iş olsun diye, lâf olsun, vakit geçsin, ömür tükensin diye yapılan boş konuşmalar ve faydasız işlerdir. Günümüzde

Günümüzde Müslümanları ilgilendiren o kadar çok görev varken daha çok bizleri ilgilendirmeyen hususlarla meşgul olmamız sonucu tarihte yaşadığımız izzetli ve şerefli günleri mumla arar olduk. Yeryüzünün birçok bölgesinde öldürülen, yurtlarından sürülen, yetim, öksüz, dul bırakılan, adalete ve bir lokma ekmeğe muhtaç olan milyonlarca Müslüman varken, Avrupa ve Amerika’daki siyasi v.b. gelişmeleri, borsada inip çıkan şirketleri, kazanan ve kaybeden takımları yakından takip eden Müslüman, İslam coğrafyasındaki dert ve kederleri tam olarak kavrayamacaktır.

Müslümanları

ilgi-

lendiren o kadar çok görev varken daha çok bizleri ilgilendirmeyen hususlarla meşgul olmamız sonucu tarihte yaşadığımız izzetli ve şerefli günleri mumla arar olduk. Yeryüzünün birçok bölgesinde öldürülen, yurtlarından sürülen, yetim, öksüz, dul bırakılan, adalete ve bir lokma ekmeğe

muhtaç

olan

milyon-

larca Müslüman varken, Avrupa ve Amerika’daki siyasi v.b. gelişmeleri, borsada inip çıkan şirketleri, kazanan ve kaybeden takımları yakından takip eden Müslüman, İslam coğrafyasındaki dert ve kederleri tam olarak kavrayamacaktır. Ne konuştuğuna dikkat etmeyen, ağzından çıkanı kulağı duymayan, kendi gözündeki merteği görmeyip başkasının gözündeki çöpü gören Müslüman,

ağzından

çıkan

her

bir kelimeyi not eden, tüm hareketlerini takip eden, yaptıklarını deftere kaydeden “Kiramen Kâtibin” meleklerini unutmuş, bu dünyanın ötesindeki asıl hayatı göz ardı etmiş demektir. Malayani kavramı dünya ve ahirette kişiye fayda vermeyen her türlü söz ve davranışlar olarak da tarif edilmiştir. Kişinin faydalı ve faydasız

Mart 2020

32


işleri birbirinden ayırt edebilmesi

2- Helal yemek ve içmek: Günümüz

için Müslümanca bir değer ölçüsüne

Müslümanları bu konuya olabil-

sahip olması gerekir.

diğince dikkat etmelidir. Duaları-

Kişi gereksiz ve faydasız işleri terk ettiği vakit faydalı ve lüzumlu işleriyle daha fazla meşgul olacaktır. Çok kısa olan bu dünya hayatında ardında faydalı bir eser, önünde güzel bir değer bulmak isteyen insanların, vakitlerini çok iy i değerlendirmesi gerekir. İnsanın nefsi sürekli bir şeylerle meşgul olur.

mızın kabul olmama sebeplerinin başında haram yemek ve içmek gelir. Ticari olarak hertürlü hilenin sıradan sayıldığı, Allah korkusunun azaldığı, para gelsin de nereden, nasıl gelirse gelsin düşüncesinin yaygın olduğu bu dönemde kişi evine haram lokma sokmamak için mücadele etmelidir. Ebu Bekir radıyallahu anh:

“Haramla beslenen

İmam Şafii’nin dediği gibi “Sen

vücuda

nefsini hak ile meşgul etmezsen, o

yaraşır” buyurmuştur. Hem aile-

seni batılla meşgul eder.”

mizi hem kendimizi yakıtı insanlar

Müslüman

ve taşlar olan cehennemden koru-

kendini

ilgilendiren

durumlarla meşgul olduğu vakit, boş işlere zaman bulmakta zaten zorlanacaktır.

Bizi

ilgilendiren

ancak

cehennem

ateşi

makla mükellefiz. Bu görev basit değildir. Hele günümüzde büyük bir çaba gerektirir.

birkaç hususa bakacak olursak;

3- Namazına dikkat etmek:

1- İmanını gözden geçirmek: Kişi-

• %99’unun

nin imanı her zaman aynı seviyede

söylenilen Türkiye’de yapılan bir

olmaz. Gün gelir iman zirvededir,

ankete göre 5 vakit namaz kılanla-

Müslüman

olduğu

gün gelir yerle bir gibidir. İmanı

rın oranı %22.

azaldığı vakit kişi ibadetten uzak-

• “Arada vakit namazı kıldığım da

laşmak, hayırlı işlerden kaçmak ve

olur ama bayram ve cuma namazla-

salih insanlara yaklaş(a)mamak gibi

rını kaçırmam” diyenlerin oranı %26.

belalara maruz kalır. Bu durumu

• “Arada cuma ve bayram namaz-

hisseden kişi acil önlem almalıdır.

larını bazen de teravihleri kılıyo-

Zaten bu durumu hissedebiliyorsa

rum” diyenlerin oranı %24.

kalbi hâlâ yaşıyor, iman kendini

• Hiç namaz kılmayanların oranı

gösteriyor demektir.

ise yüzde 22. (1)

1.http://www.gelecekgundem.com/yasam/turkiye-de-5-vakit-namaz-kilanlarin-orani-yuzde-22-h1160.html

Recep 1441

33


Üstelik beş vakit namaz kılanların yüzde 70’i sabah namazına kalkamıyor” (2) Kişi imanını kurtarmak, ateşten uzaklaşmak, cennete dâhil olmak istiyorsa, ilk olarak bu eksiklliği

- Belâlara sabretmek, - Günahlardan tevbe etmek, - Allah azze ve celle’nin rızasını kazanmak için ibâdet etmek, - Şeytanı düşman bilmek,

gidermeli, huşu ve adabı ile beraber

- Allah

bu ibadete önem vermelidir.

dost, düşmanlarına düşman olmak,

Kendisi bilinçli ve şuurlu olduğu

- Babaya ve anaya iyilik etmek,

halde

- Marufu emretmek ve münkeri

evladına

sözü

geçmeyen,

namaza durduğu halde ailesi yan gelip yatan, yedi yabancıya nasihat ettiği halde ailesini görmezden gelen nice Müslümanın başka bir

azze ve celle’nin

dostlarına

nehyetmek, - Akrabayı ziyaret etmek, - Emanete hıyanet etmemek,

dert aramasına gerek yoktur. Onun

- Daima Allahu Teâlâ’dan korkup,

derdi büyüktür. Aslında bununla

ferahı (şımarıklığı ve azgınlığı) terk

ilgilenmesi

etmek,

gerekir.

Boş

işleri

bırakmalı bir an önce aslî görevini yapmalıdır.

-

4- Müslümanların derdiyle dertlenmek:

“Müslümanın

dertlenmeyen

bizden

derdiyle

değildir!”

(3)

Bu sebepledir ki bizler nerede bir ezilen,

üzülen,

çiğnenen

dertli

görürsek onun derdiyle dertlenir, acısını, üzüntüsünü paylaşır, o acıyı dindirmek

- Allah’a ve Rasûlü’ne itaat etmek,

için

elimizden

gelen

Günahdan

kaçıp,

ibadetlerle

meşgul olmak, - Müslüman amirlere itaat etmek, - Dilini, fuhşa ait kelimelerden korumak, - Harama bakmamak, - İlim öğrenmek,

desteği verir, ilgiyi gösteririz. Bunu

- Kalbini, günahlardan temizlemek,

da

- Zinadan kaçınmak.

‘Müslüman’ın

derdiyle

dert-

lenme’ vasfımızın bir gereği biliriz.

Tabiînin meşhurlarından olan Hasan

ilgilenmemiz

el-Basri “Allah Teâlâ’nın kulundan

gereken çok görevimiz var. Kısaca

yüz çevirmesinin alameti, kulunun

şunları da sayabiliriz:

malayani (kendini ilgilendirmeyen

Bunların

dışında

2. https://ilkha.com/kultursanat/namaz-kilanlarin-orani-gun-gectikce-azaliyor-72483 3. Hâkim, IV, 352; Heysemî, I, 87

Mart 2020

34


işler ve sözler) ile meşgul olmasıdır."

üzerine

Rasûlullah

demiştir. Yaptıklarımıza bakalım,

ve sellem

efendimiz

sözlerimizi tartalım acaba faydalı

“Ne biliyorsun (cennetlik olduğunu)

ve hayırlı mı yoksa şerli ve zararlı

belki malayani konuşurdu.” (4)

mı?

Kişinin

amelleri

ahiretteki

değerini ölçebileceği bir terazi gibidir. Ahiretteki makamını görmek isteyen dünyadaki amellerini ölçüp biçmeli.

Kab

radıyallahu

Rasûlullah

sallallahu aleyhi

buy urdu

ki:

hastalanınca,

anh

sallallahu

aleyhi

ve

sellem

efendimiz ziyaretine gitti. Kab’ın annesi: “Oğlum Cennet sana hazırdır” dedi. Peygamber

sallallahu aleyhi ve

Kişiye kabirde ya da ahirette sorul-

sellem

mayacak meseleleri derinlemesine

Ne biliyorsun, Kab belki malayani

araştırmak da malayani ile meşgul

konuşurdu.” (5)

olma kabilindendir. “Salih aleyhisselam’ın

kavmine

gönderilen

devenin adı nedir? İbrahim aleyhisselam’ın kestiği koçun etini kim yedi? Falanca âlimin anasının adı nedir? Yunus aleyhisselam’ı yutan balık erkek miydi? v.b. sorular bize

buyurdu ki: “Ey Kab’ın annesi!

Peygamber hazretlerine

efendimiz de

Ebuzer

buyurdu

ki:

“Sana bedenen hafif fakat terazide ağır (ahirette sevabı çok) olan bir amel öğreteyim! Şükür et, güzel ahlaka sahip ol ve malayaniyi terk et!” (6)

ne kabirde sorulacak ne de hesapta

Yaptıklarımıza, sözlerimize dikkat

karşımıza çıkacak. Biz amel etmek

edelim, başkalarının dünyalık işle-

için

riyle meşgul olurken kendi ahireti-

soralım,

arttırmak

ve

boş

malumatları

başkalarını

küçük

mizi heba etmeyelim. Şairin dediği

düşürmek için sorulan sorunun

duruma düşmekten Allah

hiçbir faydası yoktur.

celle’ye

Malayani ile meşgul olmanın uhrevi

“Hidayeti verip dalaleti satın alanın

cezası beklemediğimiz kadar büyük

aklına şaşıyorum

olabilir bu konuda Rasûlullah lahu aleyhi ve sellem’in

sallal-

bir kaç uyarısına

bakalım; - Uhud’da şehit olan bir gencin annesi

“Oğlum

sana

cennet

müjde

olsun!”

dedi.

Bunun

azze ve

sığınalım:

Bilerek dinini dünyaya satan kimsenin durumuna daha şaşıyorum Kişinin dinini satıp başkası için dünya satın almasına diğerinden daha çok şaşıyorum”

4. Tirmîzî 5. İbn Ebiddünya 6. İbn Ebiddünya

Recep 1441

35


GÜNDEM ANALİZ Nedim Bal

TÜRK BÜROKRASİSİNDE GÜÇ MÜCADELESİ * Haberdeki parantez içleri Nedim Bal'a aittir.

15

Temmuz 2016 yılında

KHK ile kurumlardan ihraç

yaşanan darbe giri-

edilen birçok insanın mağdur/

şiminden

suçsuz olduğu yine yapılan

bu

yana

son KHK ile kamu görevin-

resmî

den uzaklaştırılanların sayısı

çıktı. Fakat bu suçsuz insanla-

125 bine ulaştı. Binlerce kişi

rın bir kısmının mağduriyetle-

hakkında halen soruşturmalar

rinin giderilmediği de ortada.

devam ediyor.

açıklamalarla

ortaya

Bu önemli husus bir kenara

Kamudan ihraçların en çoğu

insanın aklına şöyle bir soru

emniyet

gelmiyor değil: “Emniyetten,

teşkilatı

içerisinde

yaşandı. Sonra sırasıyla ordu

ordudan,

içerisinde,

diğer bakanlıklardan atılarak

ğında,

eğitim

adalet

bakanlı-

bakanlığında

boşaltılan

eğitim,

adalet

kadroların

ve

yerini

ve diğer bakanlıklara bağlı

kim dolduracak veya kimlerle

kurumlarda.

dolacak?

Mart 2020

36


Yakın

zamanda

darbe

siyasi bir parti. (Aynı zamanda Parti

kasıp

lideri Doğu Perinçek, Türkiye’de

kavurduğu herkesçe malum. Bu

maoizm’in temsilcisi olarak bilinir.)

iddialar

(Bu grubun) çok gücü yok. Ancak

söylentilerinin

yeni

bir

ortalığı

gerçekleşir

mi

gerçek-

leşmez mi bilinmez. Fakat olası

devletin

böyle bir girişimin hangi kesim-

kurumlarının üst kademelerindeki

den gelebileceğine dair ışık tutan

etkisi giderek artıyor.

Metin Gürcan’ın Al-Monitor’da yer alan makalesini sizlerle paylaşmak istiyoruz.

ve

istihbarat

Fethullah Gülen hareketinin ana hedefi bu grupla ilişkisi bulunan üst düzey askeri ve istihbarat görevlile-

Muhafazakâr Blok ve Perinçek Grubu Adalet

güvenlik

ve

Kalkınma

Partisi

14

rini pasifize etmekti… Bu dönemde askeri vesayeti kaldırmak için AK Parti hükümeti ve cemaat iş birliği

yıldır (18 yıl oldu) hükümeti elinde

içerisindeydi.

bulundurmasına rağmen güvenlik

arasında)

ve istihbarat konuları ile ilgilenen

(O dönemde) Perinçek grubu çalı-

kıdemli bir ekip kurabilmiş değil. Bundan

dolayı

MİT,

Jandarma

(2006-2014

yılları

şanlarının yerini alan Gülenciler şu an görevden uzaklaştırıldılar. Şu

Komutanlığı, Savunma Bakanlığı

an Perinçek grubu, Gülenci Paralel

ve TSK’nın üst düzey kademele-

Devlet unsurlarını temizlemek ve

rinde oluşan boşlukları doldurmak

PKK’ya karşı mücadele vermek için

için iki ayrı grubun güç mücadelesi

Recep Tayyip Erdoğan’ın en çok

kaçınılmaz oluyor.

güvendiği oluşum gibi görünüyor.

Cemaatin Yerini ‘Perinçek Grubu’ mu Dolduruyor?

“Erdoğan Varlığımıza Güveniyor”

Bu gruplardan bir tanesi 1 Kasım

cesi; Türkiye’nin mevcut sorunları-

seçimlerinde 50 milyon seçmen-

nın üstesinden gelmek için cumhu-

den sadece 120.000 yani yüzde sıfır

riyetin ilk yıllarına ve o yıllardaki

nokta yirmi beş (%0.25) destek

Kemalizm,

alabilen ve liderliğini Doğu Perin-

devletçilik ve milliyetçilik anlayı-

çek’in yaptığı Vatan Partisi.

şına geri dönülmesi gerektiğidir.

(Vatan partisi) Laik, izolasyonist,

Ankara’daki bazı çevrelerce (eski)

aşırı milliyetçi, sosyalist, Amerika

Başbakan Binali Yıldırım’dan bile

ve Batı karşıtı, Rus ve Çin taraftarı

daha

ve Avrasyacı karakteri ile tanınan

Perinçek, 16 Ağustos’ta katıldığı

(Perinçek) Grubunun temel düşün-

etkili

bağımsızlık,

olduğu

laiklik,

düşünülen

Recep 1441

37


AK Parti İçinden Bir Hareket: Erdemliler Devlet’in

güvenlik

kademelerinde

ve

güçlü

istihbarat bir

pozis-

yon elde etmeye çalışan bir diğer grup ise Ak Parti’nin milliyetçi ve muhafazakâr Erdemliler

tabanından

Hareketi.

gelen

Nakşibendi

tarikatının bir kolu olan Menzil ve bir televizyon programında “Ak

Süleymancılar gibi dini grupların desteğini

arkasında

bulunduran

Parti’nin mevcut kadroları Türki-

oluşum devlet kademelerinde artış

ye’yi

yüzden

gösteren Perinçek Grubu etkisinden

Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin

derin endişe duyuyor. Star (şimdi-

önemli

lerde Karar) Gazetesi yazarı Ahmet

yönetemiyor.

Bu

kademelerindeki

varlığı-

Taşgetiren

mıza güveniyor.” dedi.

geçtiğimiz

günlerde

bir yazısında “Şu sıralar dikkate

“Cemaatlerin Kökünü Kazıyacağız” Birçok emekli general ve üst düzey hâkimi

bünyesinde

bulunduran

alınması gereken en büyük risk, yargıda,

silahlı

kuvvetlerde

ve

üniversitelerde muhafazakâr bilinen kadroların “FETÖ mensubu”

Perinçek Grubu, devlet ve sivil

yaftasıyla tasfiye edilmesi ve özel-

toplum nezdinde Gülen hareketi

likle Doğu Perinçek’in uzantılarına

tehlikesinin

alan açılmasıdır.” dedi.

geçmediğini

düşü-

nüyor. Aynı anda hem Erdoğan’ın mevcut kişisel karizmasını hem de Cumhuriyet’in kurucu ilkelerini

Taşgetiren ayrıca “Yapılmak istenen, Ak Parti’ye, kendi eliyle kendi sosyal tabanını tasfiye ettirmek ve

korumayı ana amaç edinmeleri-

devlet kadrolarını, çok kolaylıkla

nin arkasında da bu sebep yatıyor.

yeni bir paralel yapı oluşturma riski

Ancak bu grup, Ak Parti tabanını

taşıyan, üstelik ideolojik bakımdan

oluşturan muhafazakârlar ile uzla-

yüzde yüz Ak Parti karşıtı gruplarla

şamıyor. Perinçek, Erdoğan Hükü-

doldurmak.” dedi.

meti’ne karşı darbe hazırlığında

Akit

olduğu iddiası ile beş yıl süre ile

yazarı

Ali

Karahasanoğlu

“Gitti FETÖ, geldi Perinçek’e eyval-

cezaevinde tutuklu kalmış ve tahli-

lah edemeyiz!” başlıklı yazısında

yesi sırasında; “Cemaatlerin kökünü

“Perinçek Grubunun FETO temizli-

kazıyacağız” demişti.

ğini, hassas devlet kademelerindeki

Mart 2020

38


İslamcıları temizlemek için kullan-

bloklar arasında sert bir mücadele

dığını” söyledi.

var. Ankara’da konuşulan bir diğer kritik soru ise boşalan 400 MİT

Perinçek ve Muhafazakâr Blok Arasında Çekişme

kadrosunu Perinçek Grubunun mu yoksa muhafazakârların mı doldu-

Yeni Şafak yazarı (şu an gazete-

racağı.

deki yazılarına son verildi) Kemal

Unutmamak

Öztürk,

olarak

zakâr-milliyetçi blok her ne kadar

nedir? Tasfiye mi ediliyor?” başlıklı

temelde AK Parti tabanı olsa da

“İslamcılık

yazısında

tam

kendilerini

“Reisçi”

olarak nitelendiren “yeni yetme” bir grubun İslamcılar ile Gülencileri aynı kefeye koyduğunu söyledi. Öztürk’e göre tasfiyeler, İslamcı ve muhafazakârları önemli resmi görevlerden

uzaklaştırmak

için

kullanılıyor. (Bu ciddi iddiaları dile getiren ve Ak Parti kurmaylarını uyaran tüm yazarların hükümeti destekleyen medya kuruluşlarından birer birer uzaklaştırılmaları tesadüf ile açıklanır mı bilinmez!!!) Muhafazakâr-milliyetçi grubun en büyük endişesi, “Perinçek Grubunun

OHAL’den

devlet

de

faydalanarak

muhafa-

manipülesi

sonrası

Erdoğan için büyük bir güvenlik boşluğuna sebep oluyorlar. Perinçek Grubu en başından beri Gülencilerle mücadele ediyor. Ancak Gülencileri devletten temizleme süreci, Erdoğan’ın dahi belirttiği üzere, masum ve suçlunun ayrılması konusunda büyük bir sorun ortaya çıkardı.

Erdoğan Güç Mücadelesini Nasıl Yönetecek? Perinçek

Grubu,

Erdoğan’a

iki

konuda yardımcı oluyor. Grup, laikler üzerinde gözle görülür etkisi bulunan tek siyasi oluşum ve Erdoğan bu etkiyi laik muhalefeti bir derecede kontrol etme çabası için

muhafa-

kullanıyor. Ek olarak, bu gruba

zakâr-milliyetçi ve AK Parti yanlısı

güvenerek Erdoğan, devlet bürokra-

kadroları Gülenci yaftası/iftirası ile

sisinin ve sivil toplumun olası yeni

boşaltacağı fikri”.

bir darbe girişimine karşı tetikte

Üst

kademesindeki

Gülencilerin

gerekir

düzey

kadrolarının

yakla-

tutmayı başarıyor.

şık %70’i sivilleştirilen Savunma

Ancak güvenlik-istihbarat bürok-

Bakanlığı ve aynı şekilde üst düzey

rasisini laik, sosyalist, İslam karşıtı

kadrolarının sivilleştirilmesi plan-

ve aşırı milliyetçi ideolojiye sahip

lanan Jandarma Komutanlığı’nda,

bu gruba tamamen teslim etmek

Perinçek Grubu ve muhafazakâr

muhafazakâr-milliyetçi AK Partili

Recep 1441

39


elitlerin ve AK Partili insanların

Çok yakın zamanda 18 Ocak 2020

bürokrasi sahnesinden silinmesine

tarihinde N Gazete ile yaptığı bir

yol açabilir.

söyleşide Doğu Perinçek yine şunları

Erdoğan, Gülenciler ile mücadelesinde ve kişisel güvenliğinde Perinçek Grubuna hayati bir biçimde ihtiyaç

duyuyor.

Eğer

bundan

faydalanan Perinçek Grubu, bürokrasideki tasfiyelerde ileri giderse bu Erdoğan’ın uzun vadede yakın çevresini ve hatta kişisel geleceğini de tehdit edebilir. (1) ve

yönettiği dönem artık bitti. Bundan sonra Ak Parti tek başına Türkiye’yi yönetemez…. Yani Kemalist devrimi tamamlayacağımız bağımsız, üreten bir Türkiye kuracağımız iklim Avrasya’dadır. Yeni dünya medeniyeti de oradan yükseliyor(!)” Türkiye’nin her noktadan sıkış-

Nitekim daha önce yapılan HSYK (Hakimler

söyledi: “AK Partinin tek başına

Savcılar

Yüksek

Kurulu) seçimlerini Gülen Grubuna yakın isimler kazanarak yargıda

mışlığı

gelecekte

Müslümanların

önüne ne şartlar koyacak bilemiyoruz. Bunları hep beraber yaşayarak göreceğiz…

büyük bir güç elde etmişti. Elde

Müslümanların İslami taleplerini

ettikleri bu güç ile davaları iste-

unutturan ve yavaş yavaş laikleşti-

dikleri gibi yönlendirebiliyorlardı.

ren iktidar yanlısı zihniyetin şerrin-

Fakat 2014 yılında yapılan son

den de İslam’a kökten düşman olan

(HSYK) seçimlerinde Gülen yargı-

zihniyetin şerrinden de Allah azze

sına karşı içerisinde her türlü ideo-

ve celle’ye sığınıyoruz.

lojik eğilimin yer aldığı ‘Yargıda Birlik Platformu’ seçimleri kazandı.

Rabbim bizleri sadece İslam’a razı olan, İslam’ı talep eden ve istikamet

Bu seçim sonuçlarından sonra Doğu

üzere olan ve ölen Müslümanlardan

Perinçek

eylesin…

“HSYK

şu

açıklamaları

seçimlerini

yaptı:

cumhuriyet

yargısı kazandı. Seçilen yargıçların ve savcıların hükümetin emrinde olmayacağı garantisini ben veriyorum. Hepsi pırıl pırıl cumhuriyet yargıçları. Yargıyı parçalayan Fethullah Gülen grubu yerle bir oldu, bozguna uğradı. Türkiye’nin önü açıldı” 1. Metin Gürcan, Al-Monitor; Tercüme: Mepa News

Mart 2020

40

Allaha emanet olunuz.


İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay

İLK RAŞİD HALİFE: EBUBEKİR es-SIDDÎK (R.a.) - 2 HALİFE SEÇİLMESİ Ömer

radıyallahu anh,

yallahu anh’ın

Bir gün bir kadın Rasûlullah Ebubekir

Rasûlullah

aleyhi ve sellem’in

radı-

sallallahu

katındaki değe-

rini şu sözlerle belirtmektedir: “Rasûlullah, meseleleri

Müslümanların hakkında

Ebube-

kir ile gece geç vakitlere kadar konuşurlardı, ben de onlarla beraber olurdum.” Rasûlullah vefatından

gelerek, bir

meselesini arz eder. Meselenin çözümüne dair bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra kadın, “Ey Allah’ın Rasûlü! Geldiğimde sizi bulamazsam ne yapayım?” diye sorar. Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve

sellem “Beni bulamazsan Ebubekir’e

git!” buyurur. (3)

(1)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

sallallahu aleyhi ve sellem,

önce

sallallahu aleyhi ve sellem’e

vefatının

ardından

yaşanan

insanların

otorite boşluğunun hemen gide-

kendisinden sonra başvuracağı

rilmesi ve yaşanması muhtemel

mercileri haber vererek şöyle

veya yaşanmakta olan prob-

buyurur: “Benden sonra Ebubekir

lemlerin

ve Ömer’e tâbî olunuz!”

yukarıda

(2)

giderilmesi sayılan

ve

adına burada

1. Tirmizî, “Salât”, 12/169. 2. Tirmizî, “Menâkıb”, 16/3662. 3. Buhârî, “Ashâbu’n-Nebî”, 5; Müslim, “Fedâilu’s-Sahâbe”, 10; Tirmizî, “Menâkıb”, 16/3676.

Recep 1441

41


sayamayacağımız

daha

birçok

Doğruluk, emin bir şahsiyet olma-

nedenden Hz. Ebubekir, hilafete

nın göstergesidir. Yalan ise hıya-

seçildi ve kendisine biat edildi.

nettir.

Bazı

Zayıf

tarihçilerin

söylediğinin

olanınız

hakkını

alıncaya

aksine halife seçimi meselesinde

kadar benim yanımda en kuvvetli-

Müslümanları ikiliğe düşüren bir

nizdir.

durumla da karşılaşılmadı. Kısa

Güçlü olanınız da kendisinden hak

bir konuşma ve istişare ile mesele

sahibinin hakkı alınıncaya kadar

kolay bir şekilde bir gün içerisinde

benim nazarımda en zayıfınızdır.

çözüme kavuşturuldu. Zaten böyle bir durum, merkezi otoriteyi sarsacak ve tekrar otoritenin sağlanma-

Bir millet Allah yolunda cihadı terk ederse zillete düçar olur.

sını zorlaştıracaktı. Ancak böyle

İnsanlar arasında fuhuş yayılırsa,

bir durumla karşılaşılmadığı ve

Allah o millete umumi bir bela verir.

merkezi otoritenin çok uzun sürme-

Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ettiğim

den sağlandığını görmekteyiz.

müddetçe bana itaat ediniz. Şayet

Yine halife seçiminde acele davra-

Allah’a ve Rasûlü’ne isyan eder-

nılması, bazılarının Hz. Ebubekir’in yönetici olmada hırslı davrandığı

sem bana itaat etmeniz söz konusu olamaz.

söylemlerine neden oldu ki bu

Haydi, namaza kalkınız, Allah’ın

asla doğru değildir. Onun, halife

rahmeti üzerinize olsun.” (4)

seçilmesinin

ardından

kaynaklarımızda

geçen

söylediği, sözleri

bunun büyük bir yalan olduğunu ispat niteliğindedir. Hz. Ebubekir, halife seçilmesinin ardından şu konuşmayı yaptı:

Ne muazzam sözler bunlar. Bu sözleri kısa bir incelemek yerinde olacaktır: “Ümmetin

idaresinde

ana

ilke;

Doğruluk ve yalandan kaçınma... Cihadı; devletin asıl gerekliliklerin-

“Ey insanlar! En iyiniz olmadığım

den sayarak, ümmetin gücünü bu

hâlde sizin başınıza halife seçil-

yöne sevk etmiştir. Bunun asıl hedefi

miş bulunuyorum. Şayet vazifemi

mazlumları

hakkıyla yaparsam bana yardım

mak, hâkim olanların gözlerindeki

ediniz. Yanlış hareket edersem bana

perdeyi kaldırmak, mahrum bıra-

doğru yolu gösteriniz.

kılanlara hürriyetlerini iade etmek

zulümden

kurtar-

4. İbn-i Sa’d, Tabakat, 3/182-183; Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 69, 71-72; Abdurrazzâk, Musannef, 11/336.

Mart 2020

42


ve Allah’a davet yolunun önündeki

görevlendirildin” sözleri söylenince,

bütün engelleri kaldırmaktır...

o: “Ailesini nasıl geçindireceğini”

Fuhuş, toplumun tedavisi imkânsız

hastalıklarından

biridir.

Bu,

toplumu çöküntüye ve yıkıma götürür, toplum da hiçbir kutsalı tanımaz. Fuhuş toplumu, alçaklığa razı olan utanmaz bir toplumdur...

dile getirmesi üzerine ona orta halli bir kimsenin geçinebileceği kadar bir maaş bağlanması ve yazlık ve kışlık olarak kullanacağı birer elbise verilmesi, eskittiği elbiseyi getirdiğinde ise yeni bir elbise verilmesi kararı verildi. (6) Hz. Ebubekir,

Devletin kuruluşunda ve medeni-

sonrasında söylenebilecek sözler ve

yetlerin zuhurunda ahlakın büyük

insanların nefislerinde doğabilecek

önemi vardır...”

vesveselerin önüne geçme adına

(5)

minbere çıkarak bu maaşın ne kadar

HEM HALİFE HEM TÂCİR

olduğunu insanlara haber verdi.

Hilafet gibi ağır bir yükü omuz-

Onun “Herkes bilir ki benim işim,

lamasından

beni aile fertlerine bakmaktan âciz

dolayı

kendisine

yardımcı olacak kişileri seçmede

bırakmaz.

aceleci davranan Hz. Ebubekir; mali

işleriyle

işlere ‘Ümmetin emini’ lakaplı Ebu

Ebubekir’in ailesi bu maldan yiye-

Ubeyde b. Cerrâh’ı, yargı işlerine

cek ve ben de Müslümanların işle-

‘adaletin vücut bulmuş hali’ Hz.

riyle meşgul olacağım.”

Ömer’i, yazı işleri, emirnâme ve

Müslümanların

mektupların yazılması görevine de

olmanın

Zeyd b. Sâbit, Hz. Ali ve Hz. Osman’ı

paraya karşı ne kadar hassas oldu-

radıyallahu anhum

ğunu belirtmektedir. Yani bu para-

“Rasûlullah Halifesi”

getirdi.

sallallahu aleyhi ve sellem’in

olarak

bundan

sonra

anılacak Hz. Ebubekir, halife seçilmesinin ardından tüccarlığı bırakmayarak bu işini sürdürdü. Satacağı

Şimdi

Müslümanların

meşgulüm.

Dolayısıyla

(7)

işleriyle

karşılığında

sözleri, meşgul

aldığı

bu

nın hakkı ancak “Müslümanların işleriyle haklarını vererek ilgilendiğimde” ödenmiş olacaktır.

KOYUNLARI SAĞAN HALİFE

kumaşlarla çarşıya gittiği bir gün

Hz. Ebubekir, halife seçilmeden

Ebu Ubeyde ve Ömer radıyallahu anhuma

önce Medine’nin dışında yer alan

ile karşılaştı. Kendisine “Müslü-

Sünuh’ta aralarında yetimlerin de

manların

bulunduğu bazı kişilerin sütlerini

işlerini

yürütmekle

5. Ali Muhammed Sallabi, Hz. Ebubekir Hayatı, Şahsiyeti ve Dönemi, Ravza Yayınları, s.186-188. 6. Suyûtî, Age, s.78. 7. Buhârî, 2070.

Recep 1441

43


sağıyordu.

Yeni

seçildiği

haber verme adına ona mektuplar

günlerden birinde bir kız çocuğu,

gönderiyorlardı. O da yine istişare

“Bundan

ile yapacaklarını onlara mektupla

sonra

koyunlarımızı

halife

Ebubekir sağmaz”

bizim diyerek

bir endişesini dile getirince, Hz. Ebubekir “Allah’a yemin olsun ki onları sağacağım. Bendeki güzel ahlakın değişmeyeceğini umuyorum” diyerek daha önce koyunlarını sağdığı kimselerin yanına gitti. Yaklaşık altı ay bu şekilde onların sütlerini sağma işini sürdürdü. Altı ay sonunda Medine’ye taşındı. (8) Onun “Bendeki güzel ahlakın değişmeyeceğini yönetici

umuyorum”

pozisyonuna

sözleri,

gelenlerin

geçmişte yaptıkları hayırlı işleri unutmadan, sürdürmeleri

güçleri

oranında

mesajını

bizlere

vermektedir.

gönderiyordu.

BİR HUTBESİ “... Ey Allah’ın kulları! Sizler zamanını bilmediğiniz ecelinize doğru sabah akşam yol alıyorsunuz. Ecel vaktine kadar ki zamanınızı eğer yapabilirseniz Allah’a ibadet içinde geçirin. Buna da ancak Allah’ın yardımıyla güç yetirebilirsiniz. Ecel gelmeden önce acele edin... Bazıları

zamanlarını

başkaları

için harcarlar, kendilerini unuturlar. Onlar gibi olmaktan sizi men ederim.

Acele

edin,

kurtulmaya

bakın... Allah rızası için söylenmeyen sözde

YAPILAN İŞLERDE İSTİŞAREYİ ESAS ALMA

hayır yoktur. Allah yolunda harcan-

Hz. Ebubekir, Kur’an’ın “Mümin-

USÂME ORDUSUNU HAZIRLAYIN

lerin

işleri

aralarında

danışma

mayan malda hayır yoktur...” (10)

iledir.” (Şurâ, 38) ayeti gereğince işleri

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, vefa-

istişare ederek yürütmüştür.

tından çok kısa bir süre önce Bizans

O;

ordu

komutanı

seçerken,

vali seçerken vb. işlerde istişare ediyordu. Hz. Ömer ve Hz. Ali, onun önce gelen müsteşarlarındandı. (9)

üzerine

gönderilecek

bir

ordu

hazırladı. Bu ordunun komutanı olarak da henüz 18-20 yaşlarında olan Usame b. Zeyd

radıyallahu anh’ı

tayin etti. Usame’nin yaşı küçük

Aynı zamanda gönderdiği valiler ve

olduğu halde komutan tayin edili-

ordu komutanları da yapacaklarını

şine karşı çıkanlara Allah Rasûlü

8. İbn Sa’d, Age, 3/186. 9. Sallâbî, Age, s.207. 10. İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 144.

Mart 2020

44


sallallahu aleyhi ve sellem,

“Onun yöneti-

sellem’in

çıkardığı orduyu geri çevir-

ciliğine söz söyleyenler, babası için

mem. Tek kalsam da onu yerine

de söylemişlerdi. Vallahi o yöne-

getiririm.” (12)

tici olarak yaratılmıştı ve o en çok sevdiğim insanlardandı. Ve onun oğlu, kendisinden sonra en çok sevdiğim

insanlardandı”

diyerek

cevap vermişti. (11)

Hz. Ebubekir, Usame’nin ordusunu gönderme amacıyla ordugaha gitti. Birliklerin yerini almasının ardından binek üzerindeki ordu komutanı Usame’yi yaya olarak bir müddet

Ordu, Medine’nin dış taraflarında

takip etti. Usame’nin atından inip

hazır bekletildiği bir anda Allah

de kendi yerine ata binmesi teklifi

vefat

üzerine Hz. Ebubekir şu sözleri

haberiyle bir anda büyük bir şok

söyledi: “Vallahi ne sen ineceksin

içerisine girdi.

ne de ben bineceğim. Allah yolunda

Rasûlü

sallallahu aleyhi ve sellem’in

Bir yandan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in

vefatının ardından irtidat

(dinden dönme, İslam dinini terk etme) hadiselerinin yayılması diğer yandan zekât vermeme konusundaki başkaldırmalar ve Medine’nin müdafaa edilmesi gibi nedenlerle sahabe içerisinden bazıları ordunun

gönderilmesinden

şimdilik

ayaklarımın

tozlanması,

benim

aley hime olan bir şey değildir.” dedi. (13) Usame ordusunun Bizans topraklarına baskın düzenlediği haberi Bizans Kralı Heraclius’a ulaştığında “Bunlar nasıl adamlar böyle! Liderleri ölmüş, çok geçmeden kalkmış bizim topraklarımıza saldırıyorlar!”

yanında

diyerek şaşkınlığını dile getirmiştir.

eğer gönderilecekse de yaşı büyük

Burada diğer bir ders de irtidat eden-

ve tecrübeli sahabilerin içerisinde

lere verilmiştir. Onlar “Eğer onların

yer aldığı ordunun komutanlığının

gücü olmasaydı bu orduyu sefere

Usame’den alınması teklifiyle Hz.

çıkaramazlardı” diyerek yapmaya

Ebubekir’e geldiler. O ise net duru-

niyet ettikleri işten vazgeçtiler.

vazgeçilmesi

teklifleri

şunu şu sözlerle belirtti:

Usame’nin ordusunu göndermenin

“Ebubekir’in nefsini kudret elinde

ne mühim bir mesele olduğu bura-

bulunduran Allah’a yemin ederim ki

dan ortaya çıkmaktadır. Burada Hz.

yırtıcıların beni kapacağını bilsem

Ebubekir’in

bile,

ortaya çıkmıştır.

Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve

basiretinin

yüceliği

11. Buhârî, 4469. 12. Taberî, Tarih, IV, 45. 13. Taberî, Age, IV, 46.

Recep 1441

45


Usame’nin ordusunun gönderilmesi

devletine baş kaldıranlara karşı da

hadisesinden alınacak derslerden

ordular hazırlamaya girişti.

biri de Rasûlullah sellem’in

sallallahu aleyhi ve

emrine ittiba –iyi günde de

kötü günde de olsa- her Müslümanın üzerine düşen görevlerdendir. Hz. Ebubekir, o en tehlikeli ve en korkulu anda dahi Rasûlullah lahu aleyhi ve sellem’in

sallal-

emrine sıkı sıkıya

yapışarak bunu göstermiştir... hizmet etme yolunda nerede olabileceklerini göstermekte ve onları yönlendirmektedir. (14) Usame’nin ordusu zaferle Medine’ye döndüğünde, kısa bir müddet sonra

diğer

kızı ve müminlerin annesi Aişe yallahu anha

radı-

şu sözlerle dile getirmek-

tedir: “Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve

sellem vefat edince Araplar irtidat etti,

nifak kabardı. Babam Ebubekir’in üzerine çöken yük sabit dağların üzerine çökseydi, muhakkak onlar

Yine bu hadise gençlere İslam’a

dinlendikten

Onun içinde bulunduğu bu zor hali

açılan

cephelerdeki savaşlarda yerini aldı.

İRTİDAT EDENLERE (DİNDEN DÖNENLERE) KARŞI MÜCADELE

ufacık kalırlardı.” (15) Medine’nin yakın çevresinde olduğu gibi Yemen gibi uzak yerlerde de irtidat

hadiselerini

sonlandırma

amaçlı ordular gönderildi. Bu ordulardan gelen galibiyet haberleri ile tekrardan merkezi otorite sağlanmış oldu. “Eğer Ebubekir olmasaydı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatından

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem döneminde İslamî idarenin güçlü olması karşısında boyun eğen toplulukların birçoğu, O’nun vefatından sonra bir

sonra ümmeti Muhammed helak olurdu!” sözleri, Hz. Ebubekir’in iman kurtarma yolunda ne büyük bir iş yaptığını ifade etmektedir.

bir irtidat etmeye başladı. İrtidat

İrtidat sonrasında tekrar İslam’a

bazı kabilelerde toplu olduğu gibi

girenleri

bazıları da farklı kabileler içerisin-

etmemesi ve silahtan arındırması da

den fertler idi. Kavimlerinde irtidat

ne kadar dahice bir kişilik olduğunu

edenlere karşı aynı kabile içerisinde

göstermektedir. Nitekim bu kimse-

savaşanlar da oldu.

lerin tekrar eski hallerine dönebile-

Bir yandan Usame’nin ordusunu Bizans’ın

üzerine

Ebubekir,

diğer

14. Sallâbi, Age, s.229-234. 15. Taberânî, Mu’cemu’s-Sağîr, 2/101.

Mart 2020

46

fetihlere

dahil

ceği ihtimali bulunmaktaydı.

Hz.

Ekrem Ziya Ömeri “Asru’l-Hilâfe-

İslam

ti’r-Râşide” eserinde bu durumu

gönderen yandan

İslamî


şöyle dile getirmiştir: “Onlara ihtiyacı olmadığını göstermek suretiyle kendilerini cezalandırıyordu. Diğer taraftan bunların İslâmi fetihlerin önünde görünmelerini istemiyordu. Zira onlar, yeni fethedilen bölgelerin halkına, güzel bir “Müslüman asker” modeli sergileyemezlerdi.” (16)

nasıl savaşırsın?” diye karşı çıktı. Hz.

Ebubekir:

“Allah’a

yemin

ederim ki, namazla zekâtın arasını ayıranlarla Çünkü

mutlaka

zekât,

savaşırım.

malın

hakkıdır.

Allah’a yemin olsun ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e

verdikleri bir

deve yularını bile bana vermekten kaçınırlarsa, sırf bu sebepten dolayı

Birlikler; dalgalanan tevhid bayraklarıyla, Yüce Allah’ı tazim eden ve imanî manaları özümsemiş kalplerden yükselen dualarla ve zikirlerle yola koyuldular. Allahu Teâlâ, onların bu saf dualarına icabet etti ve dinini onlarla korudu. Sayılı bir kaç ay içerisinde bütün Arap Yarımadası İslam’a boyun eğdi. (17)

Rasûlullah vefatından

radıyallahu anh

yenlerle savaş hususunda Allahu Teâlâ’nın Ebubekir’in kalbine tam bir kararlılık verdiğini gördüm ve doğrunun da bu olduğunu anladım.” (18)

fakihi ve en doğru görüşlüsü idi."

der ki:

Arapların

“Yemin ederim ki, zekât verme-

"O (Ebubekir), onların (ashabın) en

sallallahu aleyhi ve sellem’in

sonra

Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle dedi:

Said b. Müseyyeb şöyle demiştir:

ZEKÂT VERMEYENLERE KARŞI MÜCADELE Ebu Hureyre

onlarla savaşırım” cevabını verdi.

bir

kısmı dinden dönünce, Hz. Ebubekir bunlara karşı savaş açtı. Hz. Ömer: “Rasûlullah: ‘Ben insanlarla Allah’tan başka ilâh yoktur’ deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim

Zekâtın bildirmesi

imandan ve

ayrılmazlığını

tavizsiz

duruşu,

İslam’ın pazarlıksız kabul edilmesinin mesajını veriyordu.

PEYGAMBERLİK İDDİASINDAKİ YALANCILARA KARŞI MÜCADELE

kelime-i tevhidi söylerse, -İslâm’ın

Peygamberlik iddiasındaki yalancı-

hakkı olan had cezaları hâriç- mal ve

lardan biri olan Esved el-Ansî, Rasû-

canını benden korumuş olur. Gerçek

lullah

hesabını görmek ise Allah’a kalmıştır’

landığını haber alınca Yemen’de

buyurmuşken şimdi sen onlarla

nübüvvet iddiasında bulundu. Sihir

sallallahu aleyhi ve sellem’in

hasta-

16. Ekrem Ziyâ Ömerî, Asru’l-Hilâfeti’r-Râşide, s. 356. 17. Humeydî, Tarihu’l-İslâmi, 9/51. 18. Buhârî, “Zekât”, 1, 40, “İstitâbe”, 3, “İ’tisâm”, 2, 28; Müslim, “İman”, 32; Nesâî, “Cihâd”, 1.

Recep 1441

47


ve etkili hitabetiyle zayıf imanlı kimseleri

etkiliyor,

etkileyeme-

diklerini de işkence, öldürme ve zulümle zorla kendine bağlıyordu. Allah Rasûlü

sallallahu aleyhi ve sellem,

KUR’AN’IN KİTAPLAŞTIRILMASI Yemame Savaşı’nda Kur’an hafızı sahabilerin şehit oluşu, Kur’an’ın bir

araya

doğurdu.

getirilmesi Hz.

Ömer’in

lüzumunu teklifleri

onun çarpışma veya suikastle öldü-

ve

rülmesi emrini verdi. Nitekim Allah

mesi üzerine başlarında Zeyd b.

Rasûlü daha yaşarken, bir suikast

Sabit’in olduğu bir heyete bu görev

ile Esved öldürüldü.

verildi. Deri ve kemik parçalarında

Diğer bir peygamberlik iddiasındaki

ve hurma yapraklarında yazılı ve

yalancı ise Müseylime el-Kezzâb idi. Onun merkezi de Yemame’ydi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem y aşarken nübüvvet iddiasında bulundu. Hz. Ebubekir, onun üzerine İkrime b. Ebu Cehil ve Şurahbil b. Hasene’yi gönderdi. Çok kanlı mücadelele-

bu

düşüncenin

kabul

edil-

ezberlerde olan Kur’an ayetleri bir araya getirildi ve heyetin kontrolünde “Mushaf” adı verilen tek bir nüshada toplatıldı. Bu nüsha Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in

hanımlarından anha’ya

Hafsa

radıyallahu

verildi. Böylece Hz. Ebube-

rin yaşandığı Yemame Savaşı’ndan

kir, Kur’an’ı ilk toplayan oldu.

sonra o da öldürüldü ve Yemen’de

Heyetin

İslamî otorite sağlandı.

Zeyd

başkanlığına

radıyallahu anh,

getirilen

bu görevin zorlu-

Bir diğer peygamberlik iddiasın-

ğunu şu sözlerle dile getirmiştir:

daki yalancı ise Tuleyhâ el-Esedî

“Vallahi dağlardan birini başka bir

idi. O da Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve

yere nakletmeyi teklif etselerdi,

yaşarken nübüvvet iddiasında

Kur’an’ın toplanmasından daha ağır

sellem

bulundu. Hz. Ebubekir döneminde Halid b. Velid’in idaresindeki ordu tarafından Tuleyha ve beraberindeki ordu kırıp geçirildi. Tuleyha aldığı

mağlubiyetler

sonrasında

tevbe ederek Müslüman olmuştur.

gelmezdi.” (19)

FETİH HAREKETLERİ Riddet

savaşlarının

sona

erme-

siyle, İslam’ı yeni topraklara taşıma amaçlı fetih hareketlerine başlayan

Halid b. Velid’in şu sözleri Müslü-

Hz. Ebubekir, Irak ve Şam fethine

manların galip gelmesindeki adeta

yöneldi. Halid b. Velid komutasın-

slogan gibiydi: “Size sizin yaşamayı

daki ordu, Yemame sonrasında Irak’a

sevdiğiniz gibi ölümü seven insan-

gönderildi. Burada sahabilerin üstün

larla geldim.”

gayretleri

19. Buhârî, 4986.

Mart 2020

48

ve

şehadet

sevdaları,


Irak’ın fethinin kapılarını araladı.

Mağlubiyete sebebiyet verir endişe-

Şam’ın fethinde de Halid b. Said,

siyle de komutanlarının düşman-

Yezid b. Ebu Süfyan, Ebu Ubeyde

ların

bi Cerrah, Amr b. Âs ve Şurahbil b.

girmemelerini,

Hasene

radıyallahu anhum

komutasın-

daki mücahidler Ecnadeyn Yermuk Savaşları

(21)

(20)

ve

ile Bizans ordu-

topraklarına

destek saldırılar

yapmalarını

Hz. Ebubekir fetih hareketlerinde

Komutanlara

sık

baba

adaletin

yerlerden istiyordu.

Bu taktik Irak ve Şam fetihlerinde uygulandı...

komutanlarına

Müslümanlardan

alabilecekleri

larını bozguna uğrattılar.

sık

derinlemesine

gibi

ve

askerlere

yumuşak

bir

davranması

tesisi, güven ve huzurun sağlanma-

ve zulmetmemeleri uyarısında da

sını telkin ediyordu. Halk “Bir zalim

bulundu. (23)

gitti, yerine onun gibi ya da ondan daha zalim başka biri geldi” dememeliydi...

MERHAMETLİ HALİFE Hz. Ömer der ki: “Hz. Ebubekir’in

Onun Şam’ın fethine gönderdiği

hilafeti

Yezid b. Ebu Sufyan’a söylediği şu

kenar mahallesinde âmâ ve ihtiyar

sözleri İslam savaş hukukuna dair

bir kadın vardı. Her gün ona uğra-

çok derin manalar içermektedir:

yarak ihtiyacını görmek isterdim.

“Sana on şey tavsiye ediyorum:

Fakat her gittiğimde benden önce

Kadınları, çocukları ve çok yaşlı ihtiyarları öldürme! Meyveli ağaçları kesme, mamur yerleri tahrip

zamanında

Medine’nin

birinin gelerek lüzumlu işleri yaptığını, bu düşkün insanın ihtiyaçlarını karşıladığını görürdüm.

etme! Koyun ve develeri sadece

Bir gün merak ettim. “Acaba her

yemek için kes! Arıları yakma ve

gün bu sevabı işleyen zât kimdir?”

onları dağıtma! Ganimete ihanet

diye düşündüm ve erkenden gide-

etme! Korkaklık gösterme!” (22)

rek bir yere saklandım. Bir de ne

20. Ecnadeyn Savaşı: İslam orduları ile Bizans arasıdaki ilk büyük karşılaşmadır. Halid b. Velid ve Amr b. As, Bizans ordu komutanını öldürülme ve bu sayede Bizans ordusunun hızlı dağılmasına etki etme taktikleriyle büyük bir zafer kazanılmasında önemli bir etkiye sahiptir. 21. Yermük Savaşı: Bizans’a karşı yapılan ikinci büyük savaş. Bu savaşta göze çarpan en önemli nokta, ordu sayılarında uçurum denecek farktır. Müslümanlar 40.000, Bizans ise 240.000 kişiden müteşekkildi. Savaşın şiddetini şu sözler ifade etmektedir: “Yermük Savaşı’nda yere düşen bir çividen, kopan bir bilekten ve havada uçuşan bir elden başka bir şey görülemiyordu.” (İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, VII, 12) Savaşın şiddetlendiği esnada Ebu Süfyan şöyle dua ediyordu: “Ey Allah’ın yardımı yaklaş! Ey Müslümanlar topluluğu sebat gösterin, sebat.” Bu savaşta müslümanlar 3000 şehid kazandı, Bizans tarafından 120.000 kişi öldürüldü. 22. Muvatta’, “Cihâd”, 10. 23. Sallâbi, Age, s.446-457.

Recep 1441

49


ADALET GÖSTERMEK, SEVGİNİN ÖNÜNDE YER ALMALI Hz. Ömer, oğlu Asım’ın annesini boşamıştı. Muhâsir denilen yerde karşılaştı.

Onun Şam’ın fethine gönderdiği Yezid b. Ebu Sufyan’a söylediği şu sözleri İslam savaş hukukuna dair çok derin manalar içermektedir: “Sana on şey tavsiye ediyorum: Kadınları, çocukları ve çok yaşlı ihtiyarları öldürme! Meyveli ağaçları kesme, mamur yerleri tahrip etme! Koyun ve develeri sadece yemek için kes! Arıları yakma ve onları dağıtma! Ganimete ihanet etme! Korkaklık gösterme!”

Kadın,

Asım’ı

kuca-

ğında taşıyordu. Çocuk süt emme yaşını bitirmiş ve yürüyecek hale gelmişti. Ömer çocuğu almak istiyor fakat annesi vermiyordu. Hz. Ömer çocuğu zorla ondan aldı. Bu arada çocuk hırpalanmış ve ağlamaya başlamıştı. Hz. Ömer, “Oğlum üzerinde ben senden daha çok hak sahibiyim” diyerek, annesini Hz. Ebubekir’e şikâyet etti. Hz. Ebubekir, kadının lehine karar verdi

ve:

(ikinizden

“Yetişkin birini)

çağa kendisi

gelip için

seçinceye kadar onun (annesinin) kokusu, onun kucağı ve onun yatağı çocuk için daha hayırlıdır.” dedi. (25) Diğer bir rivayette de şöyle demiştir: “O (anası) daha şefkatli, daha lütufkâr ve daha merhametlidir. Evlenmediği müddetçe oğluna daha çok hak sahibidir.” (26) Burada Hz. Ebubekir’in en yakın dostu ve en sevdiği kimselerden

göreyim her gün gelip kadının işlerini gören o salih zat Halife Ebubekir. Karşımda onu görünce büy ük bir

biri olsa da Hz. Ömer’in aleyhine bir hükmü verdiğini görmekteyiz. Bu da sevginin adaleti örtmemesi ve adaletin her daim sevginin önünde

şaşkınlık içinde: “Hayatıma yemin

yer alması gerektiğini bizlere öğret-

olsun ki o sensin!” dedim.”

mektedir.

24. Suyûtî, Age, s.80. 25. Abdurrezzâk, Age, 12601. 26. Abdurrezzâk, Age, 12600.

Mart 2020

50

(24)


YERİNE HZ.ÖMER’İ TAYİNİ ve VEFATI Hz. Ebubekir, h.13 yılda hastalandı.

ferasetlilerinden

biri

de

Ömer’i

halife bırakan Ebubekir’dir.” (29)

kendi-

Hz. Ali’nin, “Sen, şiddetli kasırgala-

sinden sonra çıkacak ihtilafları

rın bile yerinden hareket ettireme-

sonlandırma adına bir kişiyi halife

diği, kuvvetli sarsıntıların bile yok

seçmeleri

bulundu.

edemediği yüce bir dağ gibiydin!” (30)

Ensar ve muhacir arasında istişare

dediği Hz. Ebubekir’in hastalığı on

etti. Ona, halife olarak bir kimseyi

beş gün sürdükten sonra h.13 (634)

önermesini teklif ettiklerinde, o

yılında pazartesi günü 2 sene 3 ay

Hz. Ömer’i teklif etti. Diğerleri de

10 gün yaptığı hilafetinin ardından

bu fikre katıldılar ve vefat etme-

vefat etti.

Bu

hastalığı

sırasında,

önerisinde

den onu kendi yerine tayin ettiğini bildirdi. Ardından şu sözleri söyledi: “İstediğim hayırdır, gaybı bilmiyorum.” (27) Diğer bölgelere de bu bilgiyi mektuplarla haber verdi.

Hz. Aişe, babasının vasiyeti gereği halife olduktan sonra malından artanını yeni halifeye götürdü. Hz. Ömer’e getirildiğinde ağlamaya başladı ve: “Allah, Ebube-

Onun bu seçim sonrasında şöyle

kir’e rahmet etsin. Kendisinden

dua

sonra geleni şiddetli zora soktu.”

ettiğini

kaynaklarımızda

görmekteyiz: “Allah’ım! Nebi’nin

dedi. (31)

emri olmaksızın onu tayin ettim. Bununla da ancak onların selametini

diledim.

Onların

fitneye

düşmesinden korktum. Bu hususta görüşümle hareket ettim. Onların başına en hayırlılarını bıraktım. Onları ona tâbi kıl. Bana takdirinden gelen geldi.” (28) Abdullah anh,

b.

Mesud

------------------------KAYNAKLAR Halid Muhammed Halid. Hz. Ebubekir, Beka Yayınları. Sallâbî, Ali Muhammed. Hz. Ebubekir Hayatı, Şahsiyeti ve Dönemi, Ravza Yayınları. Kaya, Murat. Hz. Ebu Bekir (ra) 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları.

radıyallahu

onun Hz. Ömer’i ardından

halife

olarak

teklifi

hakkında

şöyle söylemiştir: “İnsanların en 27. Zehebî, Tarihu’l-İslam, ?/116-117. 28. İbn Sa’d, Age, 3/199. 29. Heysemî, Mecmâu’z-Zevâid, 10/268. 30. Ebu Nuaym, Mârifetü’s-sahâbe, 1/264. 31. İbn Sa’d, Age, 3/146-147; İbnu’l-Cevzî, Sıfâtu’s-Sıfve, 1/265.

Recep 1441

51


OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp

Dünden Bugüne FİLİSTİN

F

ilistin, İslam ümme-

doğrudan

tinin yaşadığı sorun-

olarak hedef almaktadır.

ların en temelindeki

sorunun beldesidir. Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve

sellem’in miraca yükseldiği bu mübarek belde, Siyonist Yahudilerce işgal edilmiştir. Siyonist Yahudi işgali halen

İslam

ümmetinin

tam yüreğinde bir hançer gibi durmakta, Siyonistlerin küresel faaliyetleri İslami hareketleri akamete uğratmaktadır.

Siyonist

işgal

halen İslam ümmetini gerek

Mart 2020

52

gerekse

dolaylı

Filistin toprakları, tarihin başından

bugüne

kadar

İslam dini için olduğu gibi diğer dinler için de oldukça önemli bir merkez olagelmiştir.

Filistin

hakimiyet

üzerinde

kurmak

için

oldukça kanlı savaşlar verilmiş, bölgeye hâkim olan güç önemli bir prestij elde etmiştir. Filistin’in odağı ise, dünyanın

şüphesiz

en

önemli


merkezlerinden biri olan Kudüs’tür.

giren Kudüs ve Filistin, 1917 yılına

Kudüs’ü kontrol eden güç, büyük

kadar Osmanlı elinde kalmıştır.

ölçüde Filistin’i de kontrol etmiştir. İslam’ın üç mescidinden biri olan, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın

içerisinde

bulunduğu

Kudüs şehri, ilk kez 637 yılında, İslam Halifesi Ömer

radıyallahu anh

döneminde Müslümanların hakimiyetine girmiştir. On birinci yüzyıla dek Müslümanların hakimiyetinde kalan ve Müslüman güçler arasında zaman zaman el değiştiren Kudüs, 11. asrın sonunda önce Şii Fatımîler daha sonra ise Haçlılar tarafından ele geçirilmiştir. Bu yıllarda Kudüs,

Mısır ve Suriye’de olduğu gibi Filistin’de de Osmanlı sonrası dönemi inşa eden süreç, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’ı ele geçirmesiyle başlamıştır. 1831 yılında Kavalalı tarafından ele geçirilen bölgede Avrupalı

devletler

ve

Yahudiler

hızla faaliyete geçmiş, bölgede elçilikler açılmış, Yahudilerin dini ve sosyal faaliyetlerine alan açılmış ve müsaade edilmiştir. Bu paralelde Kudüs’te İslam’ın egemenliği zayıflamaya yüz tutmuş, Hristiyanlar ve Yahudiler güç kazanmıştır.

tarihte görmediği kadar vahşete ve

Osmanlı

katliama şahit olmuştur.

Kudüs’te egemen olsa da artık zayıf

Nihayet 1187 yılında Salahaddin Eyyubi, Kudüs’ü fethederek Haçlıların uzun süren hükmüne son vermiş, bu süreci takiben Haçlı orduları

İslam

sökülüp

atılmaya

Eyyubi’nin

coğrafyasından

Kudüs’ü

başlanmıştır. fethetmeden

evvel Şam ve Mısır’daki fitneleri sona erdirmesi, buralarda cihadı terk edip safahat dünyasına dalan

1840

yılında

konumda olan devlet, Kavalalı’nın Kudüs’teki faaliyetlerinin de etkisiyle, Kudüs üzerindeki otoritesini büyük ölçüde yitirmiştir. Hristiyan devletler ve bunun yanı sıra Yahudiler hızla Kudüs’te egemen olmuş, şehirde yerleşimler, kültürel merkezler açılmış ve Filistin toprakları üzerindeki projeler hızlanmıştır. Bu projelerden en dikkat çekeni

yöneticileri bertaraf ederek Müslü-

ise şüphesiz Siyonizm'dir.

manların saflarını birleştirmesi ve

19’uncu

Kudüs’ün fethinin bundan sonra gelmesi dikkate şayandır.

yeniden

yetlerine

asrın

sonlarında

başlayan

faali-

Siyonizm’in

kurucu ismi Theodor Herzl ve diğer fethinin

Siyonistlerin faaliyetleri, özellikle

ardından Kudüs, 7 yüzyıl boyunca

Yahudilerin Filistin’e geri dönüşü-

İslam hakimiyetinden çıkmamıştır.

nün sağlanmaya çalışılması, bölge-

1517 yılında Osmanlı hakimiyetine

deki Yahudileşmeyi hızlandırmıştır.

Salahaddin

Eyyubi’nin

Recep 1441

53


Filistin üzerindeki fiili İslam haki-

mümkün kılacak vesileler meydana

miyeti ise Birinci Dünya Savaşı

getirilmiştir. Bu süreçte, 2. Dünya

esnasında

ordularının

Savaşı esnasında Avrupa’da Yahudi-

Kudüs'e girmesiyle son bulmuştur.

leri hedef alan katliamlar yaşanmış,

1917 yılında Filistin, bugüne kadar

buradan kaçan Yahudilerin Filistin’e

sürecek şekilde İslam hakimiyetin-

yerleştirilmesiyle de Siyonist süreç

den çıkmıştır.

hızlanmıştır.

İngiliz işgalinin ardından Filistin'de

Nihayetinde, bölgede yaşanan isyan-

İngiliz mandası teşkil edilirken,

lar ve sosyal krizler çerçevesinde

Siyonizm'in faaliyetleri hız kazan-

Birleşmiş Milletler 1947 tarihinde

mıştır. Büyük bir hızla Yahudileşen

bir paylaşım planı ortaya atarak

Filistin'de İsrail devletinin kurulma

Filistin’in Müslümanlar ve Yahudiler

süreci de bu dönemde başlamıştır.

arasında bölünmesini öngörmüştür.

İngiliz

İngiliz orduları Kudüs'ü muhasara ettiği

süreçte,

İngiltere

Dışiş-

leri Bakanı Arthur James Balfour tarafından ilan edilen “Balfour Deklarasyonu” ile İsrail Devle-

Ancak bu plan hiçbir zaman hayata geçmemiş, 1948 yılında İngiltere mandası sona ermiş, İngilizler ülkeden çekilmiş ve İsrail bağımsızlığını ilan etmiştir.

ti’nin kuruluşu gündeme gelmiş-

Bu dönemde on binlerce Filistinli

tir. İngiltere’nin bu toprakların

evlerinden çıkarılmış ve mülteci

“Yahudilere bir vatan olarak belir-

konumuna gelmiştir. Aradan geçen

lenmesine” olumlu baktığı ifade

70 yıldan fazla süreye rağmen Filis-

edilen mektup, üst düzey bir Siyo-

tinliler halen evlerine dönebilmiş

nist lidere yazılmıştı.

değildir.

Deklarasyonla beraber Filistin’de

1947 yılında Filistin’de Müslüman-

bir Yahudi devleti kurulması çalış-

lar ve Yahudiler arasında başla-

maları hızlanırken, kısa süre içeri-

yan çatışmalar zamanla bir savaşa

sinde başta ABD olmak üzere diğer

dönüşmüş,

devletler de deklarasyonu kabul

Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak, Suudi

etmiştir.

Arabistan gibi Arap ülkeleri İsrail’e

1948

yılına

mandası

dek

süren

döneminde

İngiliz

Siyonistler,

1948

yılında

Mısır,

savaş açmış, ancak savaş sonucunda İsrail galip gelmiştir.

Yahudi devletinin kurulması için

Şüphesiz bu galibiyette İsrail'e destek

gerekli tüm adımları atmış, bölgede

veren Haçlı Batı'nın ve Batı'nın

siyasi,

iktisadi

kuklası olan mücrim ve tağut yerel

temeller atılmış ve İsrail devletini

işbirlikçi rejimlerin payı büyüktür.

kültürel,

Mart 2020

54

askeri,


Savaştan galip ayrılan İsrail sahici bir devlet olma yolunda adımlarını sıklaştırmış ve Filistin üzerindeki hakimiyetini pekiştirmiştir. İlerleyen

senelerde

Arap

rejim-

leri, 1967 ve 1973'te İsrail ile iki kere daha savaşmış, 1948 savaşına benzer sebeplerden dolayı da bu savaşlardan İsrail galip ayrılmıştır. Burada şehid Seyyid Kutub'un,

Zamanla Arap devletleri İsrail ile

Arap rejimlerinin ordularına dair

sulh yolunu tutarken, Filistin’de

söylediği

değildir,

işgale karşı direniş yerel örgüt ve

onlar halka karşı teşkil edilmiş

yapıların ve de halk kitlelerinin

jandarma

omuzlarına

"Onlar

ordu

kuvvetleridir."

sözünü

kalmıştır.

Özellikle

akla getirmek gerekir. Gerçekten de

Filistin Kurtuluş Örgütü isimli sol

Müslümanlar karşısında kahraman

yapı ve daha sonra Filistin İslami

kesilen, onları katlederken, işkence

Direniş Hareketi (Hamas), bölge-

yaparken ve zindanlara atarken

deki savaşı sürdürmüştür.

"izzetli" görünen mücrim rejimlerin orduları, İsrail karşısında çaresiz kalmıştır.

Zaman

içerisinde

üzerindeki

İsrail,

kontrolünü

Filistin sağlam-

laştırmıştır. Bu süreçte ABD ve

İçerisinde Allah korkusu olmayan,

Haçlı Batı’nın payı oldukça büyük-

imandan ve İslam'dan uzak yapı-

tür.

ların akıbeti budur. Her ne kadar askeri ve teknik imkanları olsa da bu güçler İsrail'e ufak bir zarar dahi verememiş, bunun aksine İsrail'e karşı cihad etme aşkıyla dolup taşan Müslüman gençleri katletmişlerdir. Önceki yazılarımızda Mısır ve Suri-

İsrail’in

Filistin

üzerindeki

egemenliği, her gün işlenen insan hakları ihlallerine rağmen kabul edilmiştir.

Hapse

atılan

binler,

işkence gören ve öldürülen çocuklar dünya kamuoyunun gündemine girememektedir.

ye’de mücrim rejimlerin Müslüman

1980’den sonra artan, 2000 yılı-

halklara neler yaptığından bahset-

nın ardından ise doruğa çıkan

miştik. Siyonistlere karşı cihad etme

bir şekilde İslam coğrafyasındaki

arzusunda olan bu Müslümanların

rejimler İsrail ile dostane ilişkiler

karşısına ilk dikilen güç İsrail değil,

kurma sürecine girerken, Filistin

sözde İsrail’e karşı duran Arap

davası mazlum halkların omuzla-

rejimleri olmuştur.

rında kalmıştır.

Recep 1441

55


Filistin’deki yapıların önemli bir kısmı da İsrail’in egemenliğini tanıyacak pozisyona gelmiştir. Birinci ve İkinci İntifada devrinde çatışmalar artış göstermiş, ancak bu da bir süre sonra sonlanmıştır. Filistin’deki krizi tırmandıran bir diğer süreç de Gazze krizidir. Gazze Şeridi, 2005 yılında İsrail’in Yahudi yerleşimlerini bölgeden çıkarma kararıyla ablukaya alınmıştır. Günümüzde yaklaşık 2 milyon insanın yaşadığı bölgede sık sık çatışmalar yaşanmıştır. Seçimleri kazanan Hamas’ın, seçimleri kaybeden ancak bölgeyi teslim etmeyen El Fetih’i (Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi) bölgeden çıkararak 2007 yılında kontrol sağlaması üzerine Gazze ablukaya girmiştir. Karadan, havadan ve denizden abluka altına alınan Gazze Şeridi’ne temel ihtiyaç maddeleri dahi kısıtlı olarak girmektedir. Bu açıdan Gazze, 2 milyon Müslüman için bir açık hava hapishanesi hüviyetine bürünmüştür. Mahmud Abbas liderliğindeki sol görüşlü El Fetih tarafından yönetilen Batı Şeria’da da İsrail’in yoğun baskısı vardır. Bölgede İsrail keyfi tutuklamalar yapmakta, Müslümanların gündelik hayatını bir işkenceye çevirmektedir. Müslüman erkeklerin çoğunun hapse atıldığı Filistin’de Müslüman kadınlar İsrail’in keyfi uygulamalarına karşı koymaya çalışmaktadır.

Mart 2020

56

İslam alemi ise Filistinli Müslümanlar yerine İsrail’in müttefikliğini tercih eden yöneticilerle doludur. İktisadi ve siyasi yönden güçlü olan İsrail’in düşmanlığından çekinen ve dostluğunu arzulayan yerel yöneticiler, Filistinli Müslümanları İsrail’in insafına terk etmektedir. İslam dünyasında zaman zaman düzenlenen protestolar, konsolosluk önlerinde yapılan eylemler, atılan sloganlar Filistin halkı için sahici bir çözüm ortaya koyamamaktadır. Maalesef İslam alemi diğer bölgeler için olduğu gibi Filistin için de sahici bir umudun şafağından uzaklardadır. Yirminci asrın başlarında Osmanlı’dan koparılan ve Siyonistlere teslim edilen Filistin, maalesef bugün hatalarını örtmek, kendisini meşru göstermek, ellerindeki kanı gizlemek, İslami çalışma yaptığı izlenimini vermek, Müslümanların gözlerini boyamak isteyenlerin elinde bir oyuncak halini almıştır. Filistin meselesi bir fikri istismar malzemesi haline getiriliyor ve Filistinli mazlumların acılarını dindirmek için sahici adımlar atılmıyorken Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa, Siyonistlerin elinde yıkılmayı beklemektedir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in miraca yükseldiği bu mübarek beldede bugün namaz ve ezan bir yana, Müslümanlar rahatça nefes dahi alamamaktadır.


NEBEVÎ AİLE Halime Yılmaz

HAYIZIN KADIN PSİKOLOJİSİNE VE AİLEYE ETKİLERİ Rabbimiz sadece bir kelime ile hayızın kadın üzerindeki etkisini eşsiz bir şekilde dile getirmiştir: “Sana hayız halinden soruyorlar. De ki: O bir eziyettir” (Bakara, 222)

B

u yazımızda her karı koca-

Hayız; bir diğer adlarıyla adet

nın olduğu evde yaşaması

veya regl dönemi, her ay periyodik

kaçınılmaz olan bazı sorun-

olarak kadınların rahimlerinden

lara sebep olabilen, bazen ailelerin

gelen kandır.

yıkılmasında önemli bir rol oyna-

Hayız sözlükte; “Akmak” anla-

yan bir konu üzerinde duracağız.

mına gelir. Sağlıklı bir kadında

Kadınlarda her ay -bir hastalığı

adet

yoksa eğer- görülen hayız kanı

arasında gerçekleşir. Rengi siyah,

ve bu kanın kadın üzerindeki

kırmızı,

olumsuz etkilerinden söz edece-

görülen hayız kanı, hayızdan önce

ğiz. Ayrıca bu durumun aileye ve

de hayız günlerinde de kadına

kocaya yansımaları, kocanın ve

hem bedensel hem de psikolojik

kadının

sıkıntılar verir.

yapması

gerekenlerin

döngüsü,

21-35

kahverengi

günleri hallerde

neler olduğundan bahsedeceğiz.

Kadın ve erkeğin fıtratının farklı

Bilhassa erkek okuyucularımızın

olduğunu hep vurguluyoruz. Bu

okumasını tavsiye ediyoruz.

konuda da bu farkın üzerinde

Recep 1441

57


Ortalama her ayın en az bir haftası kadının hayız günleriyle geçer. Bu günler içerisinde kadınlarda özel-

Yılın ortalama yarısı, yaşanması kaçınılmaz olan bu döngü ve döngü öncesi semptomları, çoğu erkek tarafından tam manasıyla bilinmemekte, dolayısıyla birçok ailede bu, sorunlara ve gerginliklere sebep olmaktadır. Çeşitli araştırmalarda birçok evliliğin bitmesine ve boşanmalara sebep olan önemli bir faktörün de hayız ve hayız öncesi semptomların aile ve eşler arası ilişkiye büyük etkileri olduğu saptanmıştır.

likle karın ve bel bölgesinde ağrı, göğüslerde hassasiyet, aşırı yorgunluk hissi, sürekli uyuma isteği veya uyuyamama

gibi

psikolojilerine

olumsuz yönde tesir edecek durumlar görülür. Sadece bu günlerde değil,

hayız

döneminin

yaklaş-

tığı hayız öncesi 7-10. günlerde de kadınların büyük bir kısmı bazı sorunlar yaşarlar. Onlardan bazıları şunlardır: • Gerginlik • Aşırı yeme isteği veya iştahsızlık • Kendini değersiz hissetme • Vücudun belli bölgelerinde olan hormonel

değişiklikler

sebebiyle

görülen sivilceler yüzünden kendini çirkin görme • Normal zamanlarda vermediği durmak

gerekiyor.

anlamda

kadının

anlam anlamda

vermekte da

Zira

genel

davranışlarına zorlanan,

hayız

özel

dönemindeki

aşırı tepkiler gösterme • Elini kolunu kaldıramama, hiçbir iş yapmak istememe • Vücutta şişkinlik

abartılı tepkilerine anlam veremeyen

• Öfke patlamaları

erkeklerin, kadındaki hayız öncesi ve

Çok değerli evlerimizin direkleri,

hayız anındaki semptomları (belir-

reisleri ve hayattaki insan olarak

tileri) bilmeleri; hem eşler arası bazı

kadınların en değerli yardımcıları

sorunların sebebini ortaya çıkarıp

olan kocalara seslenmek istiyorum.

çözümünü kolaylaştıracak hem de

Kadınların oldukça hassas ve kırıl-

menopoz dönemine kadar her ay

gan oldukları hayız dönemi ve öncesi

gerçekleşmesi kesin olan bir haki-

semptomlarını mutlaka öğrenme-

katin, ailede sebep olacağı muhtemel

lisiniz. Düşünsenize! Kadınlar, her

çatışmaların önüne geçecektir.

ayın yarısı aynı ruh haline bürünüyor

Mart 2020

58


ve aynı sıkıntıları yaşıyorlar. Bu, yıla

olan kullanılmamış yumurta dışarı

vurduğunuzda yılın yarısına tekabül

atılır. Akan kan, bakteriler ve ölü

ediyor. Tabi bunu ortalama söylüyo-

hücrelerle doludur. Adet sancısı-

rum. Çünkü bu süreç, bazı kadın-

nın büyük kısmı, rahim duvarın-

larda daha uzun sürebiliyor. İşten

dan atılan ölü hücrelerin koparılıp

yorgun argın eve geldiğinizde hanı-

parçalanması sonucu oluşur. (1)

mınızdan sadece bir tebessüm, bir sıcak çorba ve huzur beklediğinizi biliyorum. Sizin rutin olarak görüp önemsemediğiniz sorunları, hayız dışındaki zamanlarda görmezden gelen hanımınız, hayız döngüsüne girdiğinde abartıyla karşılıyorsa, bu gerginlik evde küçük çapta sorunlara ve gerginliklere sebep oluyorsa bunun,

hayızın

huzursuzluktan

kadına

verdiği

kaynaklandığını

bilin! Aslında hiçbir kadın bu tepkileri verdiği için mutlu olmaz. Sonra-

Yılın ortalama yarısı, yaşanması kaçınılmaz olan bu döngü ve döngü öncesi semptomları, çoğu erkek tarafından tam manasıyla bilinmemekte, dolayısıyla birçok ailede bu, sorunlara ve gerginliklere sebep olmaktadır. Çeşitli araştırmalarda birçok evliliğin bitmesine ve boşanmalara sebep olan önemli bir faktörün de hayız ve hayız öncesi semptomların aile ve eşler arası ilişkiye büyük etkileri olduğu saptanmıştır.

dan yaptıklarına çoğu zaman üzülür

Bu

ve pişman olur. Ama bazen zayıflı-

önemini ortaya koymak için yeter-

ğına yenik düşüp yanlış yapabilir.

lidir. Kocalar ve kadının çevresin-

Hanımınıza bu dönemlerde daha

dekiler bu konuda ne kadar bilinçli,

hoşgörülü olmanızı tavsiye ederim.

sabırlı ve duyarlı olurlarsa, aile içi

Bunu, aile saadetiniz için yapmalısı-

bu soruna bağlı çatışmalar da o

nız. Geçici bir süreliğine yaşadığı bu

kadar azalacaktır.

süreçte, ona duygusal olarak destek olmalı, hayız zamanı dışında aynı aşırı tepkileri vermiyorsa bu zamanın verdiği sıkıntıdan kaynaklanan yaptığı küçük hataları görmezden gelmelisiniz. Bu ailenizdeki tüm fertlere özellikle karı koca ilişkinize çok iyi gelecektir.

durum,

işin

vahametini

ve

Kadınlar da bu durumu kullanmaya kalkarak öfke patlamalarına bir bahane ve gerginliklerine bir sebep bulup ellerinden geldiğince aile içinde kaos çıkarmamalıdırlar. Mümkün mertebe gerginliklerini dışa

vurmamaya

öfkelendiklerinde

gayret

etmeli,

kendilerini

Hayız sırasında kadının vücudun-

rahatlatacak yollara başvurmalı-

dan kan ile birlikte, üreme hücresi

dırlar. Duş almak, tebdil-i mekân,

1. İnternet Bilgisi

Recep 1441

59


enerjisi

yüksek

insanlarla

hoş

“Eza”nın bir anlamı da zarardır.

sohbet etmek, kitap okumak, faydalı

Yani kadının zararlı hastalıklara

işlerle meşguliyet, kitap okumak,

açık olduğu bir dönemdir. İşte bu

meşru olan bir hobi edinerek sıkın-

yüzden bu dönemde İslam, kadın-

tısını unutmaya çalışmak ve benzeri

larla cinsel ilişkiye müsaade etme-

yollarla bu günleri huzurla atlatma-

miştir. Tıbben de bunun çok tehlikeli

nın yollarını aramalıdırlar.

ve zararlı olduğu söylenmektedir.

Rabbimiz sadece bir kelime ile hayı-

İslam’dan önce cahiliye Arapları,

zın kadın üzerindeki etkisini eşsiz

hayızlı kadınlarla birlikte durmaz-

bir şekilde dile getirmiştir: “Sana

lar,

hayız halinden soruyorlar. De ki: O

Yahudi ve Mecusilerin adetleri de

bir eziyettir” (Bakara, 222)

böyleydi. Hristiyanlar ise ay haline

Ayetin orijinalinde “eza” kelimesi ile hayız tanımlanıyor. Bu kelime

beraber

yemek

yemezlerdi.

önem vermezler, cinsel birleşmede bulunurlardı.

sözlükte; “eziyet, zarar, sıkıntı” gibi

İslam’da ise kadına her anlamda

anlamlara gelmektedir.

sıkıntı veren hayız günleriyle ilgili

Yani hayız hem kadına hem yakın çevresine rahatsızlık veren, kadını

bir takım koruyucu hükümler ve kolaylıklar getirilmiştir. (2)

yoran ve psikolojik olarak sıkıntı

Bu günlerde kadınla cinsel temas

yaşatan bir dönemdir. Kadınları

yasaklanmış hem kadın hem erkek

hayızlıyken

hem de nesil, olma ihtimali yüksek

boşamak

yasaklanmıştır. hikmetleri

Fıkhî

ayrıdır.

İslam’da sebep

Ama

ve

psiko-

lojik olarak durumu ele alırsak eğer kadın bu hassas döneminde eşi tarafından boşanırsa normalden daha büyük tepkiler verebilir. Normalden daha hassas davranıp ani çöküntüler yaşayabilir. Olaylara mantıkla bakamayabilir. Belki

olan hastalıklardan korunmuştur. Herkese fıtratına uygun hak ve sorumluluklar

veren,

indirdiği

hükümlerle kullarını diğer kullarının eziyetlerinden koruyan Allah ne yücedir! Hamd, verdiği tün nimetlerden dolayı bir tek O’na mahsustur.

de bu çöküntü, hayatının bundan sonraki safhalarında da etkisini göstermeye devam edebilir. Allah en doğrusunu bilir. 2. Dört Mezhebe Göre Temizlik İlmihali, Kadınlara Mahsus Haller, Cahiliye ve İslam’da Hayız konusu, s. 206-207

Mart 2020

60


SERBEST KÖŞE Derya Fıçıcı

BU SENİN HİKÂYEN OLABİLİR Mİ? -2

N

Yalova’daki

köyünde

kendi

ihayet vakti

İstanbul’a gelmişti.

dönme

Pınar,

“Pınarcım, sesinden anlaşılıyor ki

o

hala o garip ruh halinden çıkma-

büyük şehre dönmek iste-

mışsın. Ama seni artık kendi haline

sahil

bırakmayacağım. Yoksa kuzenimi

düşünceleriyle

kaybedeceğim. Öyle bir niyetim yok

baş başa kalmak istiyordu. Ancak

ve yarın benimle geliyorsun. Saat on

dönmek zorundaydı.

ikide hazır ol. Seni evden alacağım.”

Pınar’ın ağzını yol boyunca bıçak

“Dur bir dakika! Planın nedir, lütfen

açmadı. Dalgın dalgın, akıp giden

söyler misin Ayşecim? Gelip gelme-

yolu izliyordu. Hayat da tıpkı bu yol

yeceğime karar vereyim.”

gibi hızlıca akıp gidiyordu.

“Öyle bir seçme hakkın yok, o

Gittiği dershaneden verdikleri test

kadar!”

kitapları masasının üzerinde onu

“Of, tamam peki dediğin gibi olsun.”

miyor,

küçük

bekliyordu. Matematik, Fen, Fizik, Kimya sorularına dalıp, her şeyi unutmak istese de içe dönük başladığı yolculuk bitmiyordu. Telefonu çaldı. Arayan Ayşe idi: “Efendim.”

Ertesi gün saat on ikide Ayşe kapıdaydı: “Pınarcım, hadi bir an önce çıkalım, seni bekliyorum.” dedi. Pınar hazırlanıp indi ancak saçlarını bile taramamış, sıradan kıyafetler giyip çıkmıştı. Ayşe onun bu

Recep 1441

61


özensiz halini görünce: “Pınarcım

sohbet mi ediyorlar, bağırıp çağırı-

sen gerçekten iyi değilsin. Sen ki

yorlar mı belli değildi. Pınar sanki

saatlerce saçlarını fönler, makyaj

o masada yoktu. Ayşe de ortama

yapmadan bakkala dahi gitmezdin.

daldı. Pınar tek tek hepsini inceli-

Şu haline bak ruh gibisin.”

yor, yüzlerine bakıyordu.

Pınar cevap verdi: “Ayşe bunları

Selin bir yıldır planladığı yaz tati-

konuşmasak. Bu arada nereye gidi-

linde ailesinin iznini alarak taktır-

yoruz?”

mak

“Her

zaman

gittiğimiz

kafeye.

Herkes orada bizi bekliyor. Selinler, Hasan ve onun grubu da gelecek.”

istediği

hayalini bir

pirsingi

taktırmış,

gerçekleştirmişti.

arkadaşı

saçlarını

Diğer

kırmızıya

boyatmıştı. Her biri değişik şekillere bürünmüş ve kendilerine ait

Pınar şöyle bir durakladı: “Ayşe

olmayan bu görüntülerin arkasın-

buna inanamıyorum. Ben de birlikte

dan hüzünlü kahkahalar atıyorlardı.

vakit geçireceğiz sandım. Benimle

Tam da buydu hâlleri.

gerçekten ilgilendiğini düşündüm. Sen ise beni hiç istemediğim o lanet ortama götürüyorsun. Ben hiçbir yere gelmiyorum.” diyerek Ayşe’ye kızdı. Ayşe çok üzülmüştü. Pınar’ı eski, neşeli,

hayat

döndürmenin

dolu

haline

yolunu

geri

arıyordu.

Böyle yaparsa belki çözüm olacağını düşünüyordu. Ama Pınar’ı oraya

Hüzünlü, mutsuz kahkahalar atan gençlik. İçlerindeki çığlıkların dışlarındaki garip şekillere dönüştüğü, farklı olmak adına, mutlu olmak adına bedenleri ve saçlarıyla uğraşarak, mutluluk

oyunu

oynayan

insan

yığınları... Pınar bu ortamdan bir an önce kaçıp

götürmekten de vazgeçecek değildi.

kurtulmak istedi.

Tüm ısrarcılığı ile Pınar’ı gitmeye

“Ayşe

ikna etti.

hızlıca oradan ayrıldı.

Kafeye geldiler. Tüm arkadaşları

Vezneciler’den Fatih’e doğru hızlı

oradaydı. İçeride kulakları tırmala-

adımlarla yürüyordu. Tek bildiği eve

yan yüksek seste bir müzik, anlam-

gitmek istemiyordu. Hava almaya

sız kahkaha sesleri, yoğun bir kahve

ihtiyacı vardı. Sanki boğuluyordu.

kokusu ve rahatsız edici bir duman vardı.

ben

çıkıyorum.”

diyerek

Birden çocukluk yıllarını hatırladı. Derin bir iç çekti. Hafta sonları

Masaya oturdu. Oldukça gürültülü

anne

bir sohbet vardı. Daha doğrusu

Fatih’e doğru yürürler, Şehzadebaşı

Mart 2020

62

ve

babasıyla

Beyazıt’tan


Camisi’nin avlusunda oturup dinle-

Avludan dışarı çıktı. Hızla yürü-

nirlerdi. Seyyar satıcıdan aldıkları

meye devam etti. Camilerin mina-

simidin tadı da bir başka olurdu.

relerinden ikindi ezanı duyuldu.

Buram

Fatih’e kadar yürümüştü. Bir eşarp

buram

susam

kokardı.

Simidi yerken caminin avlusundaki kare taşlarda zıplayarak oynadığı zamanlardaki mutluluğunu hatır-

dükkânı gördü. Birden içeri girdi. “Şey ben camiye gireceğim de bir

ladı. Ne kadar da güzel ve masum

başörtü alacaktım.” deyiverdi.

günlerdi. Kaygısız, endişesiz, sadece

Tezgâhtar

mutlu…

bayan

orta

yaşlıydı.

Pınar’ı şöyle bir süzdü: “Evladım

Önünde yürüyerek “simitçi!” diye

kolların da kısa. Eteğin uzun ancak

nara atan adamdan bir simit aldı

sana büyük bir örtü vereyim ki

ve kendisini caminin avlusunda

kollarını da örtsün.”

bankta otururken buldu. Elindeki simidi kemiriyordu ama “O eski tadı da yok.” diye geçiriyordu aklından.

Pınar başıyla onayladı. Gözlerini tezgâhtar hanımın bakışlarından kaçırdı. Tezgâhtar hanım: “Yolun

Uzun uzun oturdu avluda. Şehrin

camiye düşmüş kızım. Allah sana

gürültüsü

hidayet etsin.” diye dua etti. Pınar

Kuşların abdest

de

kesilmişti

cıvıltısı alan

ve

birden.

şadırvanda

insanların

çeşmeyi

açmalarıyla akan suyun sesinden

eşarbın

parasını

ödeyip

hızlıca

dükkândan çıktı.

başka ses yoktu. Hava sıcak olma-

Aman Ya Rabbi! Kalbinin gümbür-

sına rağmen burası oldukça serindi.

tüsünden hiçbir şey duymuyordu.

Yalnız

başına

bankta

oturması

dikkat çekmişti. Bir genç kızın burada ne işi vardı? Üstelik cami avlusunda… Annesi mi içeride acaba diye

düşünen

meraklı

bakışları

Hayatında kalbinin hiç bu kadar hızlı attığını hatırlamıyordu. Dizleri titriyordu. Elleri buz kesmişti. Sanki gizli bir suç işliyor da birilerinden kaçıyordu.

üzerinde hissetti birden. Etrafına

İnsanların ona bakıp bakmadıkla-

bakınıp toparlandı. “Camiye girsem

rını kontrol etti. Fatih Camisi’nin

mi acaba?” diye düşündü. Ama

avlusundaydı. İçeri girmek isti-

kıyafeti uygun değildi.

yordu. Başörtüsünü torbadan çıka-

Küçükken annesiyle Ramazan ayla-

rıp katladı. En son küçükken başör-

rında gittiği teravih namazlarını

tüsü takmıştı. Mevlit ve Ramazan’da

hatırladı. Camilerin içinde ayrı bir

annesi de başını örterdi. Ellerini

huzur olduğunu düşündü.

açarak dua ettiğini hatırladı.

Recep 1441

63


Tezgâhtar

bayan,

başörtüsünün

yanına iğne de iliştirmişti. Geniş başörtüsünü

başına

örttü.

Örtü

omuzlarından aşağı beline kadar

dolaşıyordu.

Dilinden

sadece

şu

sözcükler döküldü: “Ya Rabbi! Ya Rabbi!”

sarkıp her yerini kapatmıştı. Hiç bu

Yarım saat öylece secdede kaldı.

kadar korunduğunu hissetmemişti.

Başını kaldırdığında tüm yükünü

Kalbi kafesteki bir kuş misali çırpı-

bırakmış,

nıyordu, özgürlüğe uçmak için.

müthiş bir heyecan vardı.

Cemaat

Camiden

ikindi

namazını

kılmış

dağılıyordu. Biraz bekledikten sonra tam içeriye girecekti ki sakallı, yaşlı bir amca “Evladım, hanımların yeri şu tarafta. Oradan içeri girebilirsin.” deyip hanımların namaz mahallini gösterdi.

hafiflemişti. ayrıldığında,

İçinde yüreğini

orada bırakmıştı. Pınar artık, haftanın iki üç günü camiye gelip içeride saatlerce oturuyordu. Bazı geceler odasında başını örtüp secdeye kapanarak saatlerce ağlıyordu. İçine doğru çıktığı yolcu-

Pınar içinden “Namaz mı?” dedi.

luk devam ediyordu. Yaptığı secde-

Hayatında hiç namaz kılmamıştı

ler bu yoldaki dinlenme tesisleriydi

ki. “Ben camiye niçin geldim?” diye

sanki.

düşündü. Tek isteği içeride oturup biraz düşünmekti. İçeri girdi ve oturdu. Hanımlar kısmında kimse yoktu. Tam da istediği gibi yalnızdı. Parmaklıkların arasından namaz kılan insanları görüyordu. İçeride

Kalbinin derinliklerinden, sayfalara dökülmeyen, her biri kendi içinde hazineler gizleyen sözcükler dökülüyordu. Tıpkı şu ezgideki sözler gibi:

biri mırıldanarak Kur’an okuyordu.

“Yüreklerden yeni bir filiz çıksın,

Öyle ki bu ses Pınar’ın ruhunun

Hiç yılmasın, beklesin gündüzleri.

derinliklerine işliyordu. Gözlerinden kontrolsüz bir şekilde yaşlar

akmaya

durduramıyordu.

başladı.

Kendini

Hıçkırıkları

Bir gün yine toprak kana susarsa, Bekletmesin açılacak gülleri…” Bir

pınar

daha

İslam’a

doğru

caminin duvarında yankılanıp geri

akıyordu. Rabbine kulak vermiş bir

dönüyordu.

yürek, hayatın içindeki tüm sesleri

Secdeye kapandı. Çırpınan kalbi, semada süzülen bir kuş misaliydi. Yükseldikçe yükseliyordu. Hiç bilmediği zirvelerde

Mart 2020

64

susturmuş; onca gürültüye, patırtıya, karanlığa rağmen Rabbine doğru yürüyordu. (Devamı bir sonraki sayıda…)


0(543) 654 46 63

PEYGAMBERiMiZ ( RAMAZAN’DA NASIL iBADET EDERDi?

)

sallallahu aleyhi ve sellem

İbni Receb el-Hanbeli

Nebevi Hayat Yayınları’ndan Ramazan’ı ihya etmek isteyenlere yol gösterici kitap kampanyası; 16₺ değerindeki “Peygamberimiz Ramazan’da Nasıl İbadet Ederdi” kitabı Ramazan ayına özel olarak 6₺’den satılacaktır. Toplu alım yapıp dağıtarak yüzlerce insanın salih amellerine vesile olmak isteyenlere çok daha uygun fiyat imkanı sunulacaktır.

16₺ 6₺

Ebat: 13,5x21cm Kağıt: Bristol Sayfa: 144

* Kargolar alıcıya aittir.


SİZLERİ UNUTMAYACAĞIZ

Hasan Karakaya Hocaefendi 20 Mart 2018

(Şehid İnşallah)

Zafer Mert Hoca 12 Mart 2017

Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (Haşr Suresi: 10)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.