MART 2020, RECEP 1441 • YIL 8 • SAYI 88 • FİYATI 12 TL • dergi.nebevihayatyayinlari.com
“Biz namaz kılanlardan değildik.” “Hesap verme gününü inkar ederdik.”
“Yoksulların karnını doyurmazdık.”
“CENNET VE CEHENNEMLİKLERİN KONUŞMALARI”
“Bizim gibi olanlarla birlikte asılsız ve bozguncu konuşmalara “Artık onlara dalardık.” “Sonunda bize ölüm gelip çattı.”
“Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?”
şefaat edebilecek olanların aracılığı yarar sağlamaz.”
Cennet ve Cehennemliklerin Konuşmaları • Hakan Sarıküçük Kulak Verin, Cehennem Ehli Konuşuyor! • Ahmet İnal Toplum Bağlarını Yıkan Bir Afet: Faiz • M. Sadık Türkmen Malayani’yi Terk Etmek • Yener Yılmaz
Yıl: 8 Sayı: 88 - Fiyatı: 12 TL
Editör
Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat instagram.com/nebevihayatdergisi dergi.nebevihayatyayinlari.com bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Turhan Güncü İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02 Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe) Baskı: Matsis Matbaa, İstanbul, Mart 2020 Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir.
H
amd; cenneti ve cehennemi yaratan ve herkese hak ettiği karşılığı, yapmış oldukları amellere göre verecek olan Allah azze ve celle’ye Salat ve selam; cenneti ve özelliklerini bizlere bildirip ona teşvik eden; cehennemi ve manzaralarını anlatıp ondan sakınmamızı bizlere bildiren Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e
Allahu Teâlâ’nın cenneti ve cemali; O’nun rızasına uygun yaşayan ve O’na hakkıyla kul olanlara; cehennemi ve azabı da Allah’ı ve dinini inkar eden ve inananlara engel olarak Allah azze ve celle’ye kul olmalarına müsaade etmeyen İslam düşmanlarının üzerine olsun. Değerli okuyucularımız ; Bu sayımızda iman edenlerin imanlarını arttırmak, iman etmeyen ve insanları da kendilerine benzetmeye çabalayanların akledip dönmeleri için “Cennet ve Cehennemliklerin Konuşmaları” temalı iki yazı ile ilk sayfalarımızı araladık. Ardından toplumumuzun kanayan yaralarına ışık tutmak ve yaraları tedavi etmek adına çeşitli konularda deneyimli yazarlarımızın kalemlerine yer verdik. Allah’ım! İman etmeyi, okuyarak ve amel ederek imanımızı arttırmay ı, son nefesimizi Müslüman olarak vermey i ve Firdevs’inde bir araya gelip bu satırları okuduğumuz günleri hoşça anmayı bizlere nasip eyle! Nebevi Hayat Dergisi olarak geçtiğimiz yıllarda rahmeti rahmana kavuşan pek kıymetli Hasan Karakaya Hocaefendi'ye ve Zafer Mert Hocamıza Rabbimizin lütuf ve keremini arttırmasını niyaz etmekteyiz. Şu fani alemde, baki alem için yaptıkları hayır ve hasenatların karşılarına eksiksiz çıkmasını canı gönülden temenni etmekteyiz. Allah azze ve celle onların geride bıraktığı aile fertlerini sevsin ve korsun. Firdevs cennetini hak edecek sahih amellerde kendilerini yorsun, amin.
İçindekiler CENNET VE CEHENNEMLIKLERIN KONUŞMALARI Cennet ve Cehennemliklerin Konuşmaları Hakan Sarıküçük
Kulak Verin, Cehennem Ehli Konuşuyor! Ahmet İnal
04
16
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR Toplum Bağlarını Yıkan Bir Afet: Faiz M. Sadık Türkmen
25
NEBEVÎ DAMLALAR
Malayani’yi Terk Etmek Yener Yılmaz
31
Gündem Analiz Türk Bürokrasisinde Güç Mücadelesi Nedim Bal
36
İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi İlk Raşid Halife: Ebubekir Es-Sıddîk (R.A.) -2 Cihan Malay
41
Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Dünden Bugüne Filistin Muhammed Eyüp
52
Nebevî Aile Hayızın Kadın Psikolojisine ve Aileye Etkileri Halime Yılmaz
57
Serbest Köşe Bu Senin Hikâyen Olabilir Mi? -2 Derya Fıçıcı
61
KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük
CENNET VE CEHENNEMLİKLERİN KONUŞMALARI Ka'b el-Ahbar şöyle demiştir: “Cennette pencereler vardır ki, cennet ehlinden birisi istediği zaman ateşteki düşmanına bakar ve onu görerek şükrü artar.”
H
amd;
cenneti
ve
Allahu Teâlâ’nın cenneti ve
yaratan
cemali; O’nun rızasına uygun
ve herkese hak ettiği
yaşayan ve O’na hakkıyla kul
cehennemi
oldukları
olanlara; cehennemi ve azabı
amellere göre verecek olan
da Allah’ı ve dinini inkar eden
Allah azze ve celle’ye
ve inananlara engel olarak
Salat ve selam; cenneti ve
larına müsaade etmeyen İslam
karşılığı,
yapmış
özelliklerini bizlere bildirip ona teşvik eden; cehennemi ve
manzaralarını
anlatıp
ondan sakınmamızı bizlere bildiren
Rasûlullah
aleyhi ve sellem’e
Mart 2020
4
sallallahu
Allah
azze ve celle’ye
kul olma-
düşmanlarının üzerine olsun. Allah
azze ve celle’y e
gereği
gibi kul olabilen ve hayatını Allah’ın dinine adayan Müslümanlar için ne güzel bir mükafattır cennet…
Allah
azze ve celle’ye
devamlı isyan
eden ve insanların Allah
Buraların ehli olanların ve birbirle-
azze ve
riyle olan münasebetlerinin durum-
kul olmalarına müsade
larını ayetler ışığında incelemek ve
etmeyip kendileri gibi kafir olma-
cennetliklere imrenmek ve cehen-
ları için insanları zorlayanlar için
nemliklerin durumundan Allah
ne kadar adil ve haklı bir karşılıktır
ve celle’ye
cehennem…
pişmanlık yaşamamak ve ahu vah
celle’ye
Herkesin hak ettiğini elbet nihayetinde
bulacağı,
yaptıklarının
azze
sığınmak gerekir. Yarın bir
etmemek
için
cehennemliklerin
hallerinden de ibret almak gerekir.
hiçbir zaman karşılıksız kalma-
Allahu Teâlâ; duraklarına yerleştik-
yacağı,
yapılan-
lerinde cennet halkının, cehennem
lara karşılık olarak gidilecek son
halkına nasıl hitapta bulunacağını
duraktır cennet veya cehennem…
haber vermektedir. Bu, bir ayıplama
Kim nereye ehilse, gideceği en son
ve azarlama şeklinde olacaktır.
tüm
dünyada
mevkii de orası olacaktır. Dünyadan sonra ebedi bir hayatın yaşanacağı yerdir cennet veya cehennem. Yüce Rabbimize şükürler olsun ki; Müslümanı dünyada amel etmeye ve ibadetlere yönlendiren ve kulluğa teşvik eden en güzel mükafatlardan biridir cennet.
Yüce Rabbimiz onların birbirleriyle olan bu konuşmalarından bizlere şöyle bahsetmektedir. “Cennetlikler,
cehennemlik-
lere seslenerek, ‘Biz Rabbimizin bize
vadettiklerini
gerçekleşmiş
bulduk, siz de Rabbinizin size yönelik buldunuz
vaadlerini mu?’
gerçekleşmiş
derler.
Cehen-
Rabbimizin biz kulları için en etkili
nemlikler ‘Evet’ derler. Bu sırada
ve en önleyici hapishanesi, yapılan-
aralarından biri yüksek sesle şöyle
ların kimsenin yanına kar olarak
bağırır, “Allah’ın laneti zalimlerin
kalmayacağı ve eninde sonunda
üzerine olsun.” (A’raf, 44)
herkesin yaptığının cezasını çekeceği yerdir cehennem. Hataların ve günahların temizlendiği bir yerdir cehennem… Rabbine isyan edenlerin hak ettikleri karşılığı bulacakları yerdir cehennem…
Meleklerin onları ayıplaması da böyledir. Onlara şöyle diyeceklerdir: “Yalanlayıp durduğunuz ateş işte budur. Bu bir büyü müdür, yoksa siz görmüyor musunuz? Girin oraya. Sabretseniz de, sabretmeseniz de
Peki, buraların ehli olan kimselerin
artık birdir. Çünkü siz, ancak işle-
birbirleri ile olan diyalogları nasıl
diklerinizin karşılığına çarptırılı-
olacaktır?
yorsunuz, denir.” (Tur, 14-16)
Recep 1441
5
Nitekim Allahu Teâlâ Saffat sure-
Başına gelen azap ve ceza sebe-
sinde, kafirlerden birini dost edin-
biyle, dünyada iken söylemiş olduğu
miş bir kişiden bahisle şöyle buyu-
sözleri inkarla onu (yani dünyadaki
rur: “Bu kişi (cennetteki) kardeş-
kafirlerden olan dostunu) ayıplar ve
lerine dedi ki: Siz benimle birlikte
suçlar.
cehenneme bakmak ister misiniz ki durumunu öğrenelim? Derler ki: ‘Yok, Hayır!’. İşte o zaman bu konuşan kişi cennetteki deliklerin birinden baktı ve onu -arkadaşını- cehennemin ortasında ateşin göbeğinde gördü. Ve onu kınayarak dedi ki: ‘Allah’a and olsun ki az kalsın beni de mahvedecektin. Rabbimin lütfu olmasaydı, ben de oraya cehenneme götürülenlerden
İbn
Ebu
Hatim’in
Hasan
İbn
Arafe’den, onun da Ömer İbn Abdurrahman
el-Ebbar
Ebu
Hafs’dan
rivayetine göre; o şöyle anlatmıştır: İsmail, Süddi’ye “İçlerinden bir sözcü der ki: Benim bir dostum vardı. Derdi ki: 'Sen de mi tasdik edenlerdensin?'
ayetini
sordum.
Bana: Sana bunu hatırlatan nedir? diye sordu.
olacaktım.’ Cennettekiler der ki:
Ben: Biraz önce okudum ve sana
‘Sadece ilk ölümümüz dışında bir
sormak istedim, dedim.
şey yok, değil mi? Artık bize azap da çektirilmeyecek! Bu gerçekten muhteşem bir kurtuluş! Çalışanlar böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar.” (Saffat, 54-61) Ka’b
el-Ahbar
“Cennette cennet
iloğulları içinde iki ortak vardı. Birisi mümin diğeri kafir idi. Altı bin dinarı paylaşarak ayrıldılar. Onlardan her birine üç bin dinar
şöyle
pencereler
ehlinden
Şöyle anlattı: “İyi ezberle; İsra-
demiştir: vardır
birisi
düşmüştü.
Allah’ın
kalmalarını
ki,
dilediği kadar kaldılar sonra bir
istediği
araya geldiler (karşılaştılar) de kafir
zaman ateşteki düşmanına bakar ve onu görerek şükrü artar.”
olanı mümine: -Malını ne yaptın? Bir şeyler kazan-
“Çalışanlar bunun için çalışsınlar”
dın mı? Onunla ticaret yaptın mı?
ayeti hakkında Katade, cennet ehli-
diye sordu. Mümin olanı ona:
nin sözlerinden olduğunu söylemiştir. İbn Cerîr ise bunun, Allahu Teâlâ’nın
kelamından
olduğunu
söyleyip şöyle açıklar: Dünyada iken çalışanlar bu nimet ve bu kurtuluş gibisi için, ahirette bunlara kavuşabilmeleri gayesiyle çalışsınlar.
Mart 2020
6
-Hayır. Peki, sen ne yaptın? -Onunla
bir
arazi,
hurmalık,
meyvelik ve nehirler satın aldım. -Gerçekten bunu yaptın mı?’ -Evet.
Mümin kişi dönüp gitti. Gece oldu-
terk edecekler. Allah’ım, şüphesiz
ğunda Allah’ın kılmasını dilediği
ben şu bin dinar ile senden cennette
kadar namaz kıldı, namazdan ayrıl-
köleler satın almışımdır.’ dedi.
dığında bin dinar alıp önüne koydu. Sonra: ‘Allah’ım, filanca -kafir olan ortağını kastediyordu- bin dinar ile bir arazi, hurmalık, meyveler ve nehirler satın almış. Yarın ölecek ve onları bırakıp gidecek. Allah’ım,
Sabah olunca da bunu yoksullara paylaştırdı. Sonra Allahu Teâlâ’nın kalmalarını dilediği kadar kaldılar, sonra da karşılaştılar da kafir olanı mümine:
şüphesiz ben senden bu bin dinar ile
-Malını ne yaptın? Onunla bir şey
cennette bir arazi, hurmalık, meyve-
kazandın mı? Onunla herhangi bir
ler ve nehirler satın aldım.’ dedi.
ticaret yaptın mı?
Sabahleyin bu bin dinarı yoksullara
-Hayır, ya sen ne yaptın?
paylaştırdı. Sonra Allah’ın kalmalarını dilediği kadar kaldılar, sonra karşılaştılar da kafir olanı mümine:
-Bir şey dışında işlerim tamam olmuştu. Filanca kadının kocası ölmüştü, bin dinarı ona mehir
-Malını ne yaptın? Onunla bir şey
olarak verdim. Bu mehir hem onu
kazandın mı? Onunla ticaret yaptın
hem de onun beraberindekilerin
mı? diye sordu. Mümin kişi:
mislini bana getirdi.
-Hayır, peki sen ne yaptın?
-Bunu yaptın mı?
-Arazilerimin
-Evet.
işleri
ağırlaşmış,
zorlaşmıştı. Bin dinar ile köleler satın aldım. Arazimde benim için çalışıyorlar -Gerçekten bunu yaptın mı? -Evet. Mümin dönüp gitti. Gece olduğunda Allah'ın kılmasını dilediği kadar namaz kıldı, namazdan ayrılınca bin dinar alıp önüne koydu. Sonra: ‘Allah’ım, şüphesiz filanca -kafir olan ortağını kastediyor- bin dinar ile dünya kölelerinden köle satın
Mümin dönüp gitti. Gece olunca, Allah’ın
kılmasını
dilediği
kadar
namaz kılıp namazdan ayrıldığında kalan bin dinarı alıp önüne koydu ve: ‘Allah’ım, filanca -kafir olan ortağını kastediyor- dünya eşlerinden bir eşle evlenmiş. Yarın ölecek de o eşini bırakıp gidecek veya eşi ölecek de onu terk edip gidecek. Allah’ım, ben şu bin dinar ile cennette senden huriler istiyorum.’ deyip sabaha çıktığında o bin dinarı yoksullara bölüştürdü.
almış. Yarın ölecek ve onları terk
Böylece müminin yanında hiç bir
edecek veya onlar ölüp kendisini
şey kalmamış oldu. Pamuktan bir
Recep 1441
7
gömlek, yünden bir elbise giydi.
Kafir olan ortağı binitli olarak çıkıp
Sonra bir ip alıp omuzuna attı,
da onu gördüğünde tanıdı. Başında
çeşitli işlerde çalışmaya, kuvveti
durup selam verdi, onunla musa-
ile bir şeyler kazmaya başladı.
faha etti. Sonra ona:
Bir adam ona gelip: ‘Ey Allah’ın kulu, bana aylıklı işçi olur musun? Benim hayvanlarıma bakar, onların yemini verir, pisliklerini temizler-
-Maldan benim aldığım kadarını almamış mıydın? -Evet almıştım, işte benim halim
sin.’ dedi de o ‘evet yaparım’ deyip
bu. Ya senin halin nicedir?
ona aylıklı işçi oldu. Hayvanlarına
-Malını ne yaptığını bana haber
bakmaya
başladı.
Hayvanların
sahibi her sabah gelir, hayvanlarına bakar, onlardan arık ve zayıf olan birini gördüğü zaman işçisinin başından tutup boynuna vurarak: ‘Dün gecenin arpasını mı çaldın?’ derdi. Mümin bu zorluğu ve sıkıntıyı görünce: ‘Kafir olan ortağıma giderim, onun arazisinde çalışırım bana bir gün bir kuru ekmek verir,
verir misin? -Bana onu sorma -Seni buraya getiren nedir? -Senin arazinde çalışmaya geldim. Günden güne bana bir parça ekmek verirsin, eskidikleri zaman şu iki elbiseyi (şu iki elbisenin yerine başka iki elbiseyi) bana giydirirsin
eskidiği zaman bana şu iki elbise-
-Hayır yapmam, fakat sana bundan
min yenisini giydirir.’ deyip kafir
daha iyi bir şey yapacağım. Ancak
olan arkadaşına gitti.
malını ne yaptığını bana söyleme-
Arkadaşının kapısına vardığında gece olmuştu. Bir de baktı ki göğe yükse-
dikçe benden hiç bir hayır görecek değilsin.
len bir köşk, çevresinde kapıcılar var.
-Onu borç verdim.
Onlara: ‘Şu köşkün sahibinden benim
-Kime?
için (içeri girmem için) izin isteyin. Bunu yaptığınız takdirde bu kendisini
-Vefakar bir zengine!
sevindirecektir.’ dedi. Onlar kendi-
-Kim?
sine: ‘Git, şayet doğru sözlü isen bir köşecikte uyu. Sabah olduğu zaman karşısına çık.’ dediler. Mümin
gidip
elbisesinin
-Rabbim olan Allah! Kafir olan arkadaşı onunla musa-
yarı-
sını altına, yarısını üzerine koyup
faha eder halde iken elini elinden çekip:
uyudu. Sabah olunca, kafir olan
-Sen de mi tasdik edenlerdensin?
ortağına gelip kendisini ona sundu.
Öldüğümüz, toprak ve bir yığın kemik
Mart 2020
8
olduğumuz zaman mı, biz mi ceza
Cennet yücedir, cehennem alçaktır.
göreceğiz?
Allahu Teâlâ ona, cehennemliklerin
-Süddî’nin
söylediğine
göre: Hesaba mı çekileceğiz?- deyip
arasından
ayrılıp gitti ve onu terketti. Mümin
daki arkadaşını gösterdi. Mümin
kişi onun kendisine iltifat etmediğini
kişi onu gördüğü zaman tanıyıp:
görünce döndü, bırakıp gitti ve bir
“Allah’a andolsun ki az kalsın beni
süre darlık içinde yaşadı. Kafir de bir
de mahvedecektin. Rabbimin lütfu
zaman bolluk içinde yaşadı.
olmasaydı, ben de oraya götürü-
Kıyamet günü olup da Allahu Teâlâ,
lenlerden olacaktım. Biz bir daha
mümini cennete koyduğunda geçerken bir arazi, hurmalık, meyveler ve nehirler gördü ve: ‘Bu kimindir?’ diye sordu. ‘Bu senindir.’ denildi. ‘Subhanallah!
Amelimin
değeri
bunun benzeriyle mükafatlandırıl-
cehennemin
ortasın-
ölmeyeceğiz değil mi? Ancak ilk ölümümüz müstesna ve azaplandırılmayacağız da. İşte bu, şüphesiz büyük kurtuluştur. Çalışanlar bunun gibisi (Allah’ın bana bahşettiklerinin bir benzeri) için çalışsın”
mama yetti mi?’ dedi. Sonra yürü-
dedi. Mümin dünyada başından
meye devam etti ve sayılamayacak
geçen zorlukları hatırlamaya çalıştı
kadar çok köleler gördü. ‘Bunlar
da, dünyada iken başına gelen
kimindir?’
zorlukların
senindir.’
sorusuna: denildi.
‘Bunlar
‘Subhanallah!;
amelimin değeri şunun gibisiyle mükafatlandırılmama
yetti
mi?’
dedi. Sonra yürümeye devam etti de kırmızı yakuttan oyulmuş bir kubbe gördü. İçinde huriler vardı. ‘Bunlar
kendisine
ölümden
daha ağır olmadığını gördü. (1) “Onlar insanları Allah yolundan alıkoyarlar, onu eğri göstermeye yeltenirler ve ahirete de inanmazlar.” (A’raf, 45)
kimindir?’ diye sordu da: ‘Bunlar
Onlar, insanları Peygamber
senindir.’
‘Subhanallah,
aleyhi ve sellem'in
getirmiş olduğu Allah
amelimin fazileti şunun gibisiyle
azze ve celle’nin
yoluna ve şeriatına
mükafatlandırılmama mı ulaşmış?’
uymaktan alıkoyarlar. Ve kimse-
dedi. Sonra mümin kişi kafir olan
nin uymaması için bu yolun eğri
ortağını hatırlayarak: ‘Benim bir
büğrü olmasını arzularlar. Onlar
dostum vardı. Derdi ki: Sen de mi
eğri yolu isterler, doğru yolu değil.
tasdik edenlerdensin? Öldüğümüz,
Çünkü onlar eğrilikten hoşlanır-
toprak ve bir yığın kemik olduğu-
lar, doğruluktan değil. Doğruluğun
muz zaman mı, biz mi ceza görece-
da tek bir şekli vardır: Allah
ğiz? derdi’ dedi.
ve celle’nin
denildi.
sallallahu
azze
belirlediği yolda O’nun
1. Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 12/6795-6801
Recep 1441
9
hayat sistemine uyarak O’nun şeri-
manidir. İbn Cerîr der ki: Bu, Allahu
atını uygulamak. Bunun dışındaki
Teâlâ’nın: “O gün, münafık erkek-
her şey eğridir, eğriliği istemektir.
ler ile münafık kadınlar, iman
Onlar ahiret yurdunda Allah
azze
edenlere derler ki: “(Ne olur) Bize
kavuşacaklarını inkar
bir bakın, sizin nurunuzdan biraz-
ve celle’y e
ederler, bunu yalanlar, doğrulamaz
cık
ve inanmazlar. Bu sebepledir ki
“Arkanıza (dünyaya) dönün de bir
yapmış oldukları kavlî ve fiilî kötü-
nur arayıp-bulmaya çalışın” deni-
lüklere hiç aldırmazlar. Zira onlar,
lir. Derken aralarında kapısı olan
bu yüzden hesaba çekileceklerinden
bir sur çekilmiştir; onun iç yanında
ve azaptan korkmazlar.
rahmet, dış yanında o yönden azap
“İki taraf arasında bir set ve bu setin tepelerinde her iki grubu simalarından
tanıyan
kimseler
alıp-yararlanalım.”
vardır.”
(Hadid,
Onlara:
buyruğundaki
13)
surdur. A’raf
ashabının
kimler
olduğu
vardır. Cennete girememiş fakat
hususunda müfessirlerin ifadeleri
gireceklerini uman bu kimseler
muhteliftir. Ancak hepsi de birbirine
cennetliklere “selamun aleyküm”
yakın olup aynı manaya döndürüle-
İşte onlar
bilir: Buna göre A’raf’takiler; kötü-
cennet ehline bakıp selam veriyor-
lükleri ile iyilikleri müsavî olan bir
lar. Ve Yüce Allah’tan onlarla birlikte
topluluktur. Huzey fe, İbn Abbas, İbn
kendilerini de cennete sokmasını
Mes’ud ve selef ile haleften birçoğu
arzuluyorlar.
böyle demişlerdir. Bu yüzden ne
diye seslenirler.”
(A’raf, 46)
Sonra orada cennetle cehennemi ayıran bir engel bulunmaktadır. Bu engelin üzerinde de bazı insanlar durur ve bunlar cehennem ehli ile cennet ehlini yüzlerinden, belirtilerinden tanırlar. O halde, bakalım kimdir bunlar, cennet ve cehennem ehli ile ne işleri vardır? Allahu
Teâlâ;
cehennem
cennet
halkı
ile
cennet ehli ile birlikte cennete, ne de cehennem ehli ile birlikte cehenneme gitmişlerdir. İkisinin arasında kalıp Allah’ın lütfunu beklemekte, O’nun merhametini ümit etmektedirler. Bunlar cennet ehlini yüzlerinden tanırlar. Onlar bu halde iken Rabbimiz onlara
halkının, karşılıklı
konuşmalarını zikrettikten sonra,
gelir (tecellî eder) ve şöyle buyurur: “Gidin, girin cennete. Muhakkak ben sizi bağışladım.”
cennet ile cehennem arasında bir
A’raf ashabı bu yerdedirler. Niha-
perde olduğuna işaret buyurmak-
yet Allahu Teâlâ onları bağışlamayı
tadır.
halkının,
murad edince onlar “hayat” adı
cennete ulaşmasını engelleyen bir
verilen bir nehre götürülürler. İki
Bu;
Mart 2020
10
cehennem
kıyısında altın kamışlar vardır. İnci
İyilikleri ve kötülükleri eşit olan ise
ile süslüdür. Toprağı misktir. Ona
A’raf ashabındandır. Bunlar, sırat
atılırlar da renkleri düzelir. Boğaz-
üzerinde durdurulurlar. Sonra cennet
larında beyaz bir ben görülür de
ve cehennem halkını tanırlar. Cennet
onunla tanınırlar. Nihayet renkleri
halkını gördüklerinde onlara: Selam
düzeldiğinde Rahman onlara gelir ve:
size, diye seslenirler. Gözleri solla-
“Dilediğinizi temenni edin” buyu-
rına çevrilip de cehennem halkını
rur. Onlar temennide bulunurlar.
gördüklerinde ise: Rabbimiz, bizi
Ümitleri kesildiğinde; Allahu Teâlâ
zalimler güruhu ile beraber bulun-
onlara: “Temenni etmekte olduğu-
durma, diyerek onların durakla-
nuz ve daha onun yetmiş katı sizin
rından Allah
içindir” buyurur da cennete girerler.
İyilik sahiplerine gelince; onlara,
Boğazlarında beyaz bir ben vardır. Ve bununla tanınırlar. Onlara cennet
azze ve celle’ye
sığınırlar.
ışığında yürüyecekleri önlerinde ve sağlarında bir nur verilir. O gün, her
halkının yoksulları adı verilir. (2)
kula ve her ümmete bir nur verile-
“Bunların
Allahu Teâlâ her münafık erkek ve
bakışları,
cehennem-
liklere doğru kaydırılınca da “Ey Rabbimiz, bizi zalimler ile bir araya getirme” derler. (A’raf, 47)
cektir. Sırat üzerine geldiklerinde; kadının nurunu geri alacaktır. Cennet halkı, münafıkların başına geleni gördüklerinde: “Rabbimiz, ışığımızı
Abdullah İbn el-Mübarek der ki:
tamamla...” (Tahrim, 8) derler.
Ebu Bekr el-Hüzelî kanalıyla... İbn
A’raf
Mes’ud’dan rivayete göre; o, şöyle
ashabına
gelince;
onların
nuru ellerinde olup geri alınmaz.
demiştir: İnsanlar kıyamet günü
İşte orada Allahu Teâlâ: “Bunlar,
hesaba çekilecek. İyilikleri kötü-
henüz
lüklerden bir fazla olan, cennete
girmeyi uman kimselerdir.” buyu-
girecek. Kötülükleri iyiliklerinden
rur. Cennete girme umutları, onlar
bir fazla olan da, cehenneme gire-
için cennete girmedir. İbn Mes’ud
cek. Sonra Allahu Teâlâ’nın: “Ama
şöyle demiştir: “Muhakkak ki kul bir
kimin tartıları ağır gelirse; o hoş bir
iyilik yaptığında, bunun karşılığında
ayetlerini
ona on iyilik yazılır. Bir kötülük
okuyan İbn Mes’ud şöyle devam etti:
işlediğinde ise bu sadece bir kötülük
Muhakkak ki mizan, bir tane ağır-
olarak yazılır. Biri, onuna galib gelen
lığı ile hafif gelir veya ağır çeker.
kişi, muhakkak helak olmuştur. (3)
hayat içindedir”
(Karia, 6-7)
cennete
girmeyen
ama
2. Hadîsi, İbn Ebu Hatim de babası kanalıyla Cerîr’den rivayet etmiştir. Süfyan es-Sevrî ise Habîb İbn Ebu Sabit kanalıyla... Abdullah İbn Haris’ten rivayet etmiştir ki; bu, daha sıhhatlidir. En doğrusunu Allah bilir. Bu, Mücahid, Dahhak ve birçoklarından da rivayet edilmiştir. 3. Hadisi İbn Cerîr rivayet etmiştir.
Recep 1441
11
“Bu tepelerdekiler, simalarından
ikisini de kafirlere haram kıldı’
tanıdıkları bazı azılı kafirlere de
derler.”
şöyle seslenirler. “Ne kalabalığınız ve ne de şımarmanıza yol açan güçleriniz size yarar sağlamadı.” (A’raf, 48)
(A’raf, 49-50)
Allahu Teâlâ; burada cehennem ehlinin
zilletini,
onların
cennet
ehlinin içecek ve yiyeceklerinden istemelerini ve onların bu istekle-
İşte siz ateştesiniz. Kalabalığınız
rine icabet edilmeyeceğini haber
size yaramadı. Büyüklük taslama-
vermektedir.
nız hiçbir fayda sağlamadı.
Sevrî, bu ayetin tefsirinde... Saîd
Gözleri cehennem ehline ilişince
İbn Cübeyr’in şöyle dediğini nakle-
-sanki istemeyerek o tarafa yönel-
der: “Kişi babasına veya kardeşine
mişler gibi- onlarla aynı sonucu
seslenir ve: ‘Yandım, bana biraz su
azze ve celle’ye
akıt.’ der. Kendilerine: ‘Onlara icabet
sığınırlar. Sonra yüzlerinden tanı-
ediniz.’ buyurulur da: ‘Doğrusu Allah,
nan
onları kafirlere haram kıldı.’ derler.”
paylaşmaktan Allah suçluların
önde
gelenlerini
görürler. Onları azarlayıp kınayarak onlara, müminler hakkında onların sapık olduklarına, Allah celle’nin
azze ve
onlara merhamet etmeye-
ceğine ilişkin dünyada söyledikleri
“Onlar dinlerini oyun ve eğlence yerine
koydular,
dünya
hayatı
kendilerini baştan çıkardı.” 51)
(A’raf,
Sonra birden, mülk ve egemenlik
kendi sözlerini hatırlatırlar.
sahibi Aziz ve Yüce Allah konuşsun
“Allah
“Onlar nasıl bu günler ile karşıla-
onları
hiçbir
rahmete
erdirmez” diye haklarında yemin ederek küçümsediğiniz kimseler bunlar mıydı? onlara neler söylenmektedir? “Giriniz
şacaklarını unuttular ve ayetlerimizi ısrarla yalanladılar ise, bu gün de biz onları unuturuz.” (A’raf, 51)
Bakın, şimdi onlar nerededirler ve Bu arada Allah
diye tüm insanların sesleri kesiliyor:
azze ve celle
cennete,
sizin
Allahu Teâlâ: “İşte onlar; bugünlerine kavuşmayı nasıl unutmuşlar
onlara için
idiyse biz de bugün onları öylece unuturuz”
buyurmaktadır
ki;
hiçbir korku söz konusu değil ve
onlara, unutulan kişinin muame-
artık hiç üzülmeyeceksiniz’ der.
lesi
Cehennemlikler
demektir. Zira hiçbir şey Allah
cennetliklere
ile
muamelede
bulunuruz, azze
‘Bize biraz su ya da Allah’ın size
ve celle’nin
sunduğu yiyeceklerden biraz bir
dışında kalmaz. Allah hiçbir şeyi
şeyler ikram ediniz?’ diye sesle-
unutmaz. Allahu Teâlâ bunu ancak
nirler. Cennetlikler ise ‘Allah her
onlara
Mart 2020
12
ilminden kaçmaz ve onun
bir
mukabele
kabilinden
olmak üzere buyurmuştur. Nitekim
katacaklar.
başka ayetlerde de şöyle buyurmak-
önemsemedikleri
tadır: “Onlar Allah’ı unuttular. O
onlardan daha üstün ve onurlu bir
“Sana
konumdadırlar. Müminler bu üstün
da onları unuttu.”
(Tevbe, 67)
Çünkü
dünyada bu
hiç
kimseler
ayetlerimiz gelmişti de sen, onları
konumlarının
unutmuştun. Bugün de sen öylece
inkarcılara: “Sakar’a (cehenneme)
unutulursun.”
(Taha, 126)
“Siz, nasıl
bugüne kavuşacağınızı unuttuysanız biz de sizi unutup terkettik.” (Casiye, 34)
rahatlığı
sürüklenmenizin
içinde
sebebi
o
nedir?”
diye sorarlar. Günahkarların
uzun
ve
ayrın-
tılı itirafları kendilerini “sakar”
Müddessir suresi 39-48. ayetlerde
cehennemine sürükleyen çok sayıda
de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmak-
günahı içeriyor. Onlar müminler
tadır:
karşısında başları eğik ve aşağı-
“Yalnız rından
defterleri verilenler
sağ
yanla-
hariç.
Onlar
cennetlerde ağırlanırlar. Sorarlar. Günahkarlara:
“Sakar’a
(cehen-
neme) girmenizin sebebi nedir?” diye. Cehennemlikler derler ki; “Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksulların karnını doyurmazdık. Bizim gibi olanlarla birlikte asılsız ve bozguncu konuşmalara dalardık. Hesap verme gününü inkar ederdik. Sonunda bize ölüm gelip çattı. Artık onlara şefaat edebilecek olanların aracılığı yarar sağlamaz.” İlk başta Yüce Allah'ın ayetlerini yalanlayan şimdi ise kendilerini yüz
lanmış bir pozisyonda bu suçlarını kendi dilleri ile itiraf ederler. “Biz namaz kılanlardan değildik.” Burada “namaz kılmak” tümü ile “iman etme”yi anlatan dolaylı bir ifadedir. Bu ifade biçimi, bu inanç sisteminde namazın taşıdığı önemi vurgulamakta, onu imanın göstergesi ve sembolü olarak tanıtmaktadır. Buna göre namazı inkar etmek kafirliğin delili olmakta, sahibini müminlerin safının dışına çıkarmaktadır. Devam ediyoruz: “Yoksulların karnını doyurmazdık.”
kızartıcı bir pozisyonda gören ve
Bu günah, imansızlığın peşinden
uzun uzun itiraflarla içlerini döken
geliyor. Çünkü iman etmek Yüce
günahkarlar elbet sonunda beklenen
Allah'ın doğrudan kendisine yönelik
hakikatle yüzleşecekler ve dünyada
bir ibadetken, yoksulların karnını
hiç önem vermedikleri, adam yerine
doyurmak yine Allah
koymadıkları müminleri kendile-
yönelik fakat uygulama alanı kullar
rinden üstün bir konumda göre-
olan bir ibadettir. Yoksulların karnını
cekler ve pişmanlıklarına pişmanlık
doyurma ibadetinin Kur’an’da sık sık
azze ve celle’ye
Recep 1441
13
vurgulanması, Kur’an’ın karşılaştığı
Günahkarlar “biz işte böyle idik,
toplumda yardımlaşma duygusunun
namaz
kılmazdık,
zayıf olduğunu, o acımasız ortamda
karnını
doyurmazdık,
yoksulların gözetilmediğini kanıt-
gevezelere uyarak bu inanç sistemi
lar. Gerçi o toplumun insanları iş;
hakkında
övünmeye, hava atmaya sıra gelince
hesaplaşma gününü inkar ederdik”
el açıklığı ile cömertlikle bol bol
diyorlar. Ne zamana kadar?
övünürlerdi.
“Sonunda bize ölüm gelip çattı.”
Fakat
sıra
fakirlere
yardım eli uzatmaya, gösterişsiz ve içtenlikli merhamete gelince yan çizerlerdi. “Bizim
Bütün
yoksulların
ileri-geri
kuşkuları
sorumsuz
konuşurduk,
dağıtan,
bütün
şüphelere son veren, işi kestirip atan ölüm. O kesin akıbetten
gibi
olanlarla
birlikte
sonra artık ne pişman olmaya, ne
asılsız ve bozguncu konuşmalara
tevbe etmeye ve ne iyi davranışlar
dalardık.”
yapmaya zaman ve fırsat kalmaz.
Bu tutum inancı hafife almayı,
Bu kötü ve alçaltıcı durum sunul-
imana karşı saygısızlığı, onu oyun
duktan
ve eğlence yerine koymayı, umur-
akıbetlerinin değişebileceğine iliş-
samaz ve önemsemez bir boşboğaz-
kin bütün umutlar kırılıyor.
lıkla onun hakkında ulu orta gevezelik etmeyi simgeler. Oysa iman ve inanç konusu insan hayatındaki en önemli ve en ciddi konudur. İnsan gönlünde ve bilincinde hayattaki diğer her konudan önce bu konuya yer vermelidir. “Hesap
verme
gününü
inkar
ederdik.”
sonra
günahkarların
“Artık onlara şefaat edebilecek olanların aracılığı yarar sağlamaz.” Artık iş bitmiş, son söz gerçekleşmiş, suçlarını kendi ağızları ile itiraf eden günahkarlara yaraşan kesin “son” belirmiştir. Artık bu günahkarlara aracılık edecek biri bulunamaz. Bulunduğunu varsaysak bile hiçbir şefaatçinin aracılığı
İşte belaların ana kaynağı, merkezi
onlara yarar sağlamaz.
burasıdır.
Buraya kadar bahsettiğimiz ayet-
Çünkü
insan
ahiret
gününü, hesaplaşma gününü inkar
lerde
edince elindeki bütün ölçüler bozu-
ahiretteki
lur.
değerler
onur ve umut kırıcı tablo ilerde
alt-üst olur, hayatı şu kısacık dünya
yaşanacakları gözler önüne seri-
ömrü ile sınırlandırdığı için zihnin-
yor ve onlara akıllarını başlarına
deki hayat alanı daralır.
almaları ve yarın bu hakikat ile
Kafasındaki
Mart 2020
14
bütün
kafirlerin
ve
müşriklerin
karşılaşacakları
bu
karşılaşmadan önce derhal tevbe etmeleri için bir fırsat sunuyor. Ahiret
manzaralarından
bazı
kesitleri onların gözlerinin önüne sererek onları tevbe etmeye davet ediyor. Ne yüce ve ne merhametli bir Rabbimiz var… Kafir kullarına dahi defalarca fırsatlar sunuyor. Onlara devamlı tevbe kapılarını aralıyor. Şeytanın adımlarına tabi olmaktan onları sakındırıyor. Türlü misallerle
onlara
hakikatı
bildiriyor.
İleride yaşanacak olayları bir film
İman ve inanç konusu insan hayatındaki en önemli ve en ciddi konudur. İnsan gönlünde ve bilincinde hayattaki diğer her konudan önce bu konuya yer vermelidir.
şeridi gibi onlara sunuyor. Sahneleri en ayrıntılı şekilde canlandırıyor. Onlardan biri olmamaları için onları ikaz ediyor. Fakat ne görüyoruz? Onlar maalesef bu fırsatlara yüz çeviriyorlar, onlardan faydalanmaya yanaşmıyorlar.
nasip etsin. Allah azze ve celle’ye isyana
Önlerine çıkan kurtuluş imkan-
devam edenlere de yaratana karşı
larından, hidayetten ve hayırdan
açtıkları bu savaşı hiçbir zaman
olabildiğince kaçıyorlar. Dünyada
kazanamayacaklarını anlamalarını
türlü fikirlere karşı müsamahakâr
ve bir an önce tevbe etmelerini ve
olan veya öyleymiş gibi davranan-
Allah
lar nedense Allahu Teâlâ’nın kita-
dan olmalarını nasip etsin. Buna
bına böyle bakmıyorlar. Misallerini
rağmen hala akıllarını başlarına
gerçekçi
“Gökten
almayan ve ahireti hesaba katma-
Muhammedî
yarak bu dünyada kazanacaklarını
indiği
bulmuyorlar. zannedilen
azze ve celle’ye
halisane kullar-
kelam” şeklindeki sözlerle vahyi
zanneden
kabullenmemede diretiyorlar.
diyoruz ki:
Rabbimizden duamız kalplerimizi
“Kafirler için yaşasın CEHENNEM”
basiret nuruyla aydınlatsın, bizlere ibret almayı ve ileride karşılaşaca-
küçük
beyinlilere
Selam ve Dua ile
ğımız akıbetten kendimize faydası dokunacak sonuçlar çıkarabilmeyi
Recep 1441
15
de
KAPAK DOSYA Ahmet İnal
KULAK VERİN, CEHENNEM EHLİ KONUŞUYOR!
İ
nsanların en çok korktuğu
ölüm
şeylerin başında belki de
o
ölüm gelir. Ölüm, ‘hayata
ölümsüzlük sadece masallarda
ölesiye bağlananlar’ için her
mı var, ölümü daha kolay hale
zaman soğuk bir yüz, karan-
getirmenin bir yolu yok mu,
lık bir duygu olmuştur. Bunun içindir, insanlar çoğu zaman çareyi ölümü görmezden gelip onu yok saymada bulurlar.
nasıl
esnada
bir neler
şey,
insan
hissediyor,
ölümden sonraki hayat nasıl olacak..?” Teknoloji gelişse de mezarlar-
Ama bu yine de onun ölüm ve
daki sesleri dinleyebilsek ya
ötesine olan merakını dindir-
da bir mucize olsa da ölmüş
meye yetmez. Aynı sorular
birisini konuştursak nasıl olur,
binlerce yıldır cevap alamaya-
insanların merakı gider mi
cağını bile bile insanoğlunun
dersiniz? Ya da soruyu başka
zihninde döner durur. “Acaba
bir açıdan sorayım. İnsanlar
Mart 2020
16
buna cesaret edebilirler mi sizce?
Sura
Öteleri görmüş bir “hortlak” ile
kabirlerinden
konuşmak!
doğru
Cesaret
edebilen
üç
üflenmiştir.
Artık
kalkıp
onlar
rablerine
koşmaktadırlar.
Derler
beş kişi çıksa da ortalarda kimseyi
ki: “Vay başımıza gelenler! Bizi
bulamayız herhalde.
yattığımız
İnsanlar ölüm ve ötesi konulardan her ne kadar haz etmeseler de bu meseleler Kur’an-ı Kerim’de epeyce
yerden
kim
diriltip
kaldırdı? Rahmanın vadettiği işte bu! Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!” (Yasin, 51-52)
yer kaplar. Sadece ölüm kelimesi
Gözlerini korku bürümüş halde
bile türevleriyle birlikte 160 defa-
kabirlerinden çıkıp etrafa yayılmış
dan fazla geçmektedir. Kıyamet,
çekirgeler gibi o çağrıcıya doğru
ahiret, cennet, cehennem vb. ise
koşarlar. İnkarcılar, “Bu, gerçekten
muhtemelen her iki üç sayfada
zor bir gün!” derler.
bir karşınıza çıkacaktır. Kur’an-ı Kerim’de bu sahneler ziyadesiyle canlı bir tasvirle anlatılır. Yer yer cehennem ehli, cennet ehli ve hatta cehennemin kendisi bile konuşturulur, başa gelecekler anlatılır ve insanoğlu uyarılır. Bunlar dünya ve ahiret hayatımıza yön veren kitabımızda anlatılıyorsa o zaman korkunun ecele faydası olmadığını hatırlayarak kulak vermek ve ibret
Cennet
ehli
(Kamer, 7-8)
cehennem
ehline,
‘Biz rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk; siz de rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu?’ diye seslenir. Evet! derler. Ve aralarından bir duyurucu, “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun!” diye bağırır. (A’raf, 44) Değerlendirmeler: insanoğlunu akıl ve
almak zorundayız. Korkmak çözüm
Allah
değildir. En azından boşu boşuna
irade ile donatıp dünyaya imtihan
korkmak…
için göndermiştir. İnsanoğlu kendi-
Gelin,
konuşan
ölülere,
ölüleri
konuşturan ayetlere, ötelere gidenlere, ateşi görenlere kulak verelim. Dinledikten sonra da korkmaya devam edelim ama bilerek, hissederek ve ibret alarak.
azze ve celle
sine bahşedilen bu irade ile iyi ya da kötü bazı tasarruflarda bulunur. Ancak
tasarruflarının
karşılığını
her zaman dünyada alacak değildir. Çoğu zaman mükafat da ceza da dünya hayatında tecelli etmez. Çünkü Allah
azze ve celle
kullarına
1- Hakikati İdrak Etmeleri
karşı son derece sabırlıdır, onların davranışlarının
nihai
Derler ki: “Eyvahlar bize; bu, din
son
verinceye
günüdür.” (Saffat, 20)
bekler. Ama bu durum ne yazık ki
nefeslerini
hükmünü kadar
Recep 1441
17
inkarcıları hep aldatmıştır. Onlar,
kulakları, gözleri ve derileri onların
işledikleri
karşılı-
aleyhine şahitlik eder. Derilerine,
ğını hemencecik almadıkları için
“Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?”
kibirlendikçe
öyle
diye sorarlar. “Her şeyi konuşturan
ki kendilerine gönderilen peygam-
Allah bizi de konuşturdu” derler.
berlere “Doğruysanız haydi getirin
İlk önce sizi O yarattı, şimdi de yine
azabınızı” deme cesaretinde bile
O’na dönüyorsunuz.” (Fussilet, 20-21)
cürümlerin
kibirlenmişler
bulunmuşlardır. Oysaki bu durum ilelebet böyle gidecek değildi. Tüm hesapların görüleceği o gün gelecek ve inkarcılar için artık bir kurtuluş olmayacaktı. O gün geldiğinde dudaklarından dökülecek tek şey “Eyvahlar bize; bu, din günüdür. Bizi yattığımız yerden kim diriltip kaldırdı? Rahmanın vadettiği işte bu! Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!” demekten başka bir şey olmayacaktı. Ama artık çok geçti.
Dünyadayken
inkâr
edip
durdukları, alay ettikleri, hafife aldıkları şey şimdi hakikat namına karşılarında duruyordu.
“Sonra onlara, “Vaktiyle Allah’ın dışında
ilahi
nitelikler
diğiniz
şeyler
şimdi
yükle-
nerede?”
denir. “Bizi bırakıp kayboldular. Meğer vaktiyle gerçek bir varlığa tapmıyormuşuz” derler. İşte Allah inkârcıları böyle şaşkın ve çaresiz bırakır.” (Mümin, 73-74) Değerlendirmeler: İnkarcılar diriltilirken yaşadıkları şoku hesap verirken de yaşayacaklar elbet. Belki dünyadayken çok güçlülerdi, hep hesap soran taraftaydılar. Böyle şeyler onların alışık oldukları durumlar değildi. Çünkü
2-Şaşkınlıkları
burada
“Artık kitap (amel defteri) ortaya
sehpasında başkaları değil kendileri
konmuştur; suçluların, onda yazılı
vardı. Hükmeden değil hükmedilen
olanlardan
kapılmış
olmuşlardı. Dünyada yaptıkları her
olarak, “Vay halimize! Bu nasıl
şeyin hesabını vermek üzere bekle-
kitapmış!
hiçbir
tiliyorlardı. Bu sıradan bir bekleyiş
şey bırakmaksızın hepsini sayıp
değildi elbet. Günahlarından dolayı
dökmüş!”
görürsün.
kimisi dizine kimisi göğsüne kimisi
Böylece yaptıklarını karşılarında
de boğazına kadar terlere batmıştı.
bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye
Şiddetli bir sıcak vardı. Şüphesiz bu
haksızlık etmez.” (Kehf, 49)
çetin bir gündü.
“Nihayet
Yaptıklarını inkâr etmey i dahi düşü-
vaktiyle
18
tersine
dönmüştü.
Şimdi sanık sandalyesinde ve idam
korkuya Küçük-büyük dediklerini
oraya
geldiklerinde
yaptıklarından
Mart 2020
işler
dolayı
nemeyeceklerdi. Çünkü önlerinde
duran
kitap,
noktası
noktasına
tutulmuş bir suç defteriydi. İşledikleri her günahın faturası kesilmiş ve şimdi önlerine konulmuştu. Hem zaten yalanlamak isteseler bile bizzat kendi elleri, ayakları buna karşı çıkmayacak mıydı? Oysaki o elleri ve ayakları boyun eğdirmek önceleri ne kadar da kolay idi!
3- Önderlerini Suçlamaları Onun yakın dostu (saptırıcı) dedi ki: “Rabbimiz, ben onu kışkırtıp azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi.” (Allah buyurur:)
“Benim
Huzurumda
çekişip durmayın. Ben size daha önce ‘kesin bir uyarı’ göndermiştim. Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve ben kullara zulmedici değilim.”
(Kaf, 27-29)
“Öyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan
uzaklaşıp
kaçmışlardır.
(Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp kopmuştur. (O zaman, yönetilip) Uyanlar
Tüm hesapların görüleceği o gün gelecek ve inkarcılar için artık bir kurtuluş olmayacaktı. O gün geldiğinde dudaklarından dökülecek tek şey “Eyvahlar bize; bu, din günüdür. Bizi yattığımız yerden kim diriltip kaldırdı? Rahmanın vadettiği işte bu! Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!” demekten başka bir şey olmayacaktı. Ama artık çok geçti. Dünyadayken inkâr edip durdukları, alay ettikleri, hafife aldıkları şey şimdi hakikat namına karşılarında duruyordu.
derler ki: “Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse muhakkak onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır-
“Ateşe giren kâfirler derler ki:
dık).” Böylece Allah, onlara bütün
Rabbimiz, cinlerden ve insanlar-
yaptıklarını onulmaz hasretlerle
dan bizi saptıranları göster, onları
gösterecektir. Ve onlar ateşten
ayaklarımızın altına alalım ki altta
çıkacak değildirler.”
kalanlar olsunlar.” (Fussilet, 29)
(Bakara, 166-167)
Recep 1441
19
“Ateşin içinde birbirleriyle tartışır-
kapısını açık tutanın hiç mi kaba-
ken, zayıf olanlar, büyüklük tasla-
hati yoktu? Hiç mi suç işlemedin,
yanlara dediler ki: Biz size uymuş-
hep onlar mı seni yoldan çıkardı?
tuk. Şimdi siz şu ateşin ufak bir
Yoksa kendini Âdem aleyhisselam’a
parçasını bizden savabilir misiniz?
mı benzetiyordun? Yoksa, şeyta-
Büyüklük
Doğrusu
nın onu kandırdığı gibi seni de mi
hepimiz de onun içindeyiz. Allah
kandırdığını iddia ediyordun? Hayır
kulları arasında şüphesiz hüküm
hayır! Seninle onun arasında koca-
vermiştir, derler.”
man bir “tevbe” farkı vardı. Peki
taslayanlar:
(Mümin, 47- 48)
sen! Allah
Değerlendirmeler: İnkarcılar
yaşadıkları için
tevbe etmiş
miydin hiç? olayların
şokunu biraz olsun atlattıklarında kurtuluşları
azze ve celle’ye
hemen
çareler
aramaya koyulacaklar. Bunun için akıllarına ilk gelen çözüm suçu başkalarına atmak olacak. Zaten insan hep öyle değil midir? Suçu kendinin dışında herkeste arar ama
4- Dünyadaki Dostlukların Bitmesi Sonunda Bize geldiği zaman, der ki: “Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın dostmuşsun sen).” (Zuhruf, 38)
dönüp bir kendine bakamaz. İlan
“O
edilen suçlu kimi zaman tüm kötü-
parmaklarını ısırarak şöyle der;
lüklerin başı şeytan kimi zaman
Keşke Peygamber’in yoldaşı olsay-
yoldan çıkarıcı bir dost kimi zaman
dım. Eyvah! Keşke falancayı dost
da zalim idareciler oluverir. Ama
edinmeseydim!
sıra bir türlü kendi nefsine gelmez.
mesajı geldikten sonra o beni
İnkarcılar bu çabaların işe yarayacağını düşünmüşlerdi. Suçu liderlerine atıp oradan sıvışacaklarını zannet-
gün
her
zalim
Bana
öfkesinden
Kur’an’ın
Allah’ı anmaktan alıkoydu. Zaten şeytan, insanı ayarttıktan sonra yüzüstü bırakır.” (Furkan, 27-29)
mişlerdi. Çünkü bunu yapmaya alış-
“(Allah) diyecek: “Cinlerden ve
kındılar. Ama burası… Burası ahiret
insanlardan sizden önce geçmiş
yurduydu. Herkes kendi suçunun
ümmetlerle birlikte ateşe girin.”
cezasını çeker kimseye kıl kadar
Her bir ümmet girişinde kardeşini
zulmedilmezdi. O saptırıcı önderler
(kendi benzerini) lanetler. Nitekim
elbet yaptıklarının karşılığını kat be
hepsi birbiri ardınca orada topla-
kat göreceklerdi. Ama ya sen azgın
nınca, en sonda yer alanlar, en
nefis? Yavuz hırsızın suçu vardı da
önde gelenler için: “Rabbimiz, işte
Mart 2020
20
bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateş-
karnını
ten kat kat arttırılmış bir azab ver
gibi olanlarla birlikte asılsız ve
diyecekler. (Allah da:) “Hepsi için
bozguncu konuşmalara dalardık.
kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz”
Hesap verme gününü inkâr eder-
diyecek.” (A’raf, 38)
dik. Sonunda bize de ölüm gelip cek olanların aracılığı yarar sağla-
Yöneticilerinden uzaklaştıkları gibi
maz.”
en yakın dostlarından da uzaklaşa-
Onlar
caklar. Dünyada yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen can ciğer dostlar için o gün ayrılık vakti olacak. Pişman olacaklar. Hem de binlerce defa. Salih kimseler varken bu facirleri dost edindikleri için kendilerini parmaklarını
Bizim
çattı. Artık onlara şefaat edebile-
Değerlendirmeler:
affedemeyecekler.
doyurmazdık.
Öfkelerinden
ısıracaklar.
Onlarla
hiç tanışmamış olmayı temenni edecekler ama nafile. Bugün onları ne duyan olacak ne de bir karşılık
(Müddessir, 39-48)
(cehennemde
oldukları
halde) derler ki: Ey Rabbimiz! Bizi kötü talihimiz mağlup etti ve biz, hak yoldan çıkan (kâfir) bir kavim idik. (Müminun, 106) Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak!
Her
topluluk
onun
içine atıldıkça cehennem bekçileri onlara; ‘size bir uyarıcı gelmedi mi?’ diye sorarlar. Onlar; ‘Evet, doğrusu bize bir uyarıcı geldi fakat
veren.
biz yalanladık ve Allah hiçbir şey
5- İtirafları
lık içindesiniz dedik. Eğer kulak
Orada birbirleriyle çekişip tartışa-
çılgın alevli cehennemlikler içinde
rak derler ki: “Andolsun Allah’a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz, çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk...” (Şuara, 96-102) “Yalnız defterleri sağ yanlarından
indirmedi, siz büyük bir sapıkvermiş veya akletmiş olsaydık, olmazdık’ derler. Böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler
yok
olsunlar!”
(Mülk, 8-11)
Değerlendirmeler:
verilenler hariç. Onlar cennetlerde
İnkarcılar hiçbir kaçışın olmadığını
ağırlanırlar. Sorarlar günahkâr-
anlayınca hatalarını bir bir sayıp
lara, Sakar’ a (cehenneme) girme-
dökecekler. Dünyadayken marifet-
sinin sebebi nedir? Diye. Cehen-
miş gibi yaptıkları davranışların
nemlikler derler ki: Biz namaz
kocaman cürümler olduğunu itiraf
kılanlardan değildik. Yoksulların
edecekler. Akletmeyen, hakka kulak
Recep 1441
21
vermeyen
kimseler
olduklarını
de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi
kabul edecekler. Oysa dünyaday-
çıkış için bir yol var mı?” “Sizin
ken namaz kılanlarla, yoksullarla
(durumunuz) böyledir. Çünkü bir
birlikte bulunanlarla, Rasûle yoldaş
olan Allah’a çağrıldığınız zaman
olanlarla
Onları
inkâr ettiniz. O’na ortak koşuldu-
ve yaptıklarını hakir görürlerdi.
ğunda inanıp onayladınız. Artık
Oysa bugün onlar gibi olabilmek
hüküm, Yüce, büyük olan Allah’ın-
için nelerini vermezlerdi ki! Ama
dır.”
nafile. Hatalarını binlerce kez itiraf
Onlar orada “Ey Rabbimiz, bizi
alay
ederlerdi.
da etseler dünyaları da feda etse-
(Mümin, 11-12)
buradan çıkar da daha önce yaptık-
ler artık çok geç. Çünkü önlerinde
larımızdan farklı, iyi işler yapalım”
onları bekleyen hırçın bir cehen-
diye feryat ederler. Düşünmek iste-
nemden başka bir şey olmayacak.
yenlerin
düşünmelerine
yetecek
kadar uzun bir süre sizi yaşatmadık
6- Bir Fırsat Daha İstemeleri
mı? Ayrıca size uyarıcı da gelmişti,
Suçlu günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız” (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen. (Secde, 12) Sonunda, onlardan birine ölüm
Şimdi
azabı
tadınız
bakalım.
Zalimlere yardım eden bulunmaz. (Fatır, 37)
Değerlendirmeler: Geç kalmış bir itirafı marifet zanneden inkarcılar yüzsüz bir şekilde Allah azze ve celle’den
bazı isteklerde bulu-
nacaklar. Bunların ilki dünyaya geri gönderilip salihlerden olma temen-
geldiği zaman, der ki: “Rabbim,
nisi olacak. Ama alacakları cevapla
beni geri çevir ki; geride bırak-
ümitlerinin
tığım (dünya)da salih amellerde
sürmeyecek: “Düşünmek isteyenlerin
bulunayım.
düşünmelerine yetecek kadar uzun
“Asla,
gerçekten
bu yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi
söylemektedir.
çok
uzun
bir süre sizi yaşatmadık mı?”
Onların
önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır.
kırılması
(Müminun, 99-100)
7- Ölümü ve Yok Oluşu Temenni Etmeleri Elleri boyunlarına bağlı olarak onun
Dediler ki: “Rabbimiz, bizi iki kere
dar bir yerine atıldıkları zaman
öldürdün ve iki kere dirilttin; biz
da oracıkta yok olmayı isterler.
Mart 2020
22
(Onlara şöyle denilir) Bugün bir
gibi yokluk, hiçlik yurdu değil bila-
yok olmayı değil, nice yok olmaları
kis ebediyet yurduydu. Bu yeni
isteyin! (Furkan, 13-14)
hayatta ölüme yerin olmayacağını
Biz yakın bir azapla sizi uyardık, o gün kişi iki elinin yapıp önceden gönderdiklerine bakacak ve kâfir keşke
toprak
olaydım
diyecek.
Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: Keşke, kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim. Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı. Malım bana hiç fayda vermedi. Gücümde benden yok olup gitti. (Hakka, 25-29)
“Ateştekiler, cehennemin bekçile-
cehennem
dua edin de hiç değilse bir gün, bizden
azabı
biraz
hafifletsin.
Bekçiler dediler ki: Peygamberleriniz size açık kanıtlar getirmedi mi? Onlar da: Evet getirdi, dediler. Bekçiler: Öyleyse yalvarıp durun. Nankörlerin yalvarması hep boşunadır, derler.” (Mümin, 49-50)
bekçisine:
Ey
Malik! Rabbin Artık bizi öldürsün, diye seslenirler. Malik de: Siz böylece kalacaksınız. der. Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyor. (Zuhruf, 77-78)
yine küfre dönersek o takdirde muhakkak zalimleriz.” (Müminun, 107) Değerlendirmeler: İnkarcılar gerçekten dayanılmaz olarak
İnkarcılar geri dönüşün olmadığını anlayınca bu sefer de Allah
“Ey Rabbimiz! Bizi bu ateşten çıkar;
bir azabın içinde olacaklar. Gölge
Değerlendirmeler:
celle’den
8- Azabın Hafifletilmesini İstemeleri rine dediler ki: Ne olur Rabbinize
(Nebe, 40)
Onlar
birazdan anlayacaklardı.
azze ve
kendilerini yok etmesini
isteyecekler. Çünkü bu bile onlar için kurtuluş olacak. Oysa dünyadayken hayata ne kadar bağlı ölüme ne kadar uzaklardı. Bıraksan binlerce yıl yaşamak isterlerdi. Şimdi ise
yalnız
duman,
yiyecek
olarak deve dikeni, irin ve içecek olarak da hamîm, maden eriyiği ve kaynar su bulunabilen bir azap düşünün. Bir damla suya muhtaç, bir gram oksijene hasret dayanılmaz bir azabın içindelerken Allah azze ve celle’den
bu azabın hafifletil-
mesini isteyecekler.
ölmeyi, toprak olup gitmeyi arzu
Onların
ediyorlardı. Ama yine nafile. Ahiret
Dünyaya
y urdu onların düny ada zannettikleri
ölümü de temeni edemiyoruz. O
son geri
isteği
olacak
bu.
gönderilemiyoruz,
Recep 1441
23
zaman bari üzerimizdeki azap bir
Ki cehennem de o gün getirilmiştir.
an, bir gün olsun hafifletilsin de
İşte o gün insan anlar, ancak artık
rahatlayalım diyecekler. Ama bu
anlamanın kendisine ne faydası
istekleri de dinlenmeyecek ve kafir-
var? O zaman insan: Ah! Keşke, ben
lere şöyle denilecek: “Şimdi tadın.
bu hayatım için önceden iyi işler
Artık bundan sonra yalnızca azabı-
yapıp gönderseydim, der. (Fecr, 23-24)
nızı artıracağız.” (Nebe, 30)
Değerlendirmeler:
9- Pişmanlıkları
Allah
Allah’a kavuşmayı yalan sayan-
isminden belki küçücük bir payı
lar, doğrusu hüsrana uğramışlardır.
Öyle
ki,
saat
(kıyamet
günü) apansız onlara geliverince, günahlarını
sırtlarına
yüklene-
rek: “Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize…” derler. Dikkat edin, o işleyip yüklendikleri ne kötüdür. (En’am, 31.)
Yüzlerinin
ateşte
evrilip
çevri-
leceği gün, derler ki: “Eyvahlar bize, keşke Allah’a itaat etseydik ve Rasûl’e itaat etseydik. Ve dediler ki: “Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular. Rabbimiz, onlara azaptan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et.” (Ahzab, 66-68) Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): “Allah yanında (kullukta) yaptığım
kusurlardan
dolayı
yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah’ın diniyle) alay edenlerdendim.” (Zümer, 56)
Mart 2020
24
azze ve celle’nin
“er-Rahman”
dünyada gören inkarcılar o gün y üce Rabbimizin “el-Müntekim, el-Kahhar” isimlerinin tecellilerini müşahede edecekler. Bu yüzden, isteklerinin hiç birisinin kabul edilmediğini anlayınca umutsuz bir şekilde başlarına gelen azaba katlanmaya devam edecekler. Onları kuşatacak tek duygu pişmanlık olacak. Ama o gün pişmanlıkların kimseye fayda sağlamadığı bir gün olacak.
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen
TOPLUM BAĞLARINI YIKAN BİR AFET:
FAiZ
“Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin. Allah’a itaatsizlikten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Âli İmran, 130)
F
aiz, İslam’ın kendisine
Dinimiz
savaş açtığı en büyük
kazançlı olan ahirette tüm
cahiliye
yaratılmışların
arasındadır.
muameleleri Yüce
kitabı-
nazarında
kazanmaktır.
asıl
önünde Bu
yüzden
mızın pek çok ayetinde ele
Müslümanlar bazı dünyevi
alınan faiz konusu dikkat-
istek
lere arz edilerek tehlikesinin ne kadar büyük olduğu belirtilmiştir.
Bu
ayetleri
sürekli okuyan kişi veya toplum, gözleri bağlı bir şekilde uçurumun kenarında
ve
dünyada
meyillerini elde
bu
etmekten
vazgeçer, gözlerini ahirete dikerler.
Diğer
taraftan,
dünyayı ulaşılacak yegâne hedef olarak koymak insanı büyük
yanılgılara
itebilir.
Bu bakış açısı elde edilmesi
dolaştığını ve düşmesinin an
daha kolay gibi görünen ve
meselesi olduğunu hisseder.
insanın gözle görebileceği
Recep 1441
25
Öncelikle
İslam
düşmanlarının
başta faiz olmak üzere Allah ve celle’nin
yasakladığı
Müslümanlar
Tarihi incelediğimizde Müslümanların en kuvvetli olduğu noktanın itikat ve ahlak alanında olduğunu görürüz. Bu iki alan ayakta durdukça Müslümanlara bir zararın gelemeyeceği muhakkaktır. Dolayısıyla Müslümanlara uzun yıllara yayarak yudum yudum içirmeye çalıştıkları hoş kokulu(!) zehir aslında toplumu çökertmeye yöneliktir. Çünkü haramlar ile iştigal eden toplum tıpkı zelzele, sel ve sair afetlerle muhatap olan bina gibidir.
çalışmaları
meseleleri
arasında
tesadüf
azze
yaymaya
eseri
değil-
dir. Çünkü tarihi incelediğimizde Müslümanların en kuvvetli olduğu noktanın itikat ve ahlak alanında olduğunu
görürüz.
Bu
iki
alan
ayakta durdukça Müslümanlara bir zararın gelemeyeceği muhakkaktır. Dolayısıyla Müslümanlara uzun yıllara yayarak yudum yudum içirmeye çalıştıkları hoş kokulu(!) zehir aslında toplumu çökertmeye yöneliktir. Çünkü haramlar ile iştigal eden toplum tıpkı zelzele, sel ve sair afetlerle muhatap olan bina gibidir. İslam’dan önce Medine’ye gelen Yahudilerin oradaki Arap kabileleri karşısında bir güçleri yoktu. Kendilerini güvenceye almak için ve işlerini daha rahat bir şekilde sürdürmek için Arap kabilelerine faiz karşılığında borç veriyorlar ve böylece hem onların güvenini kazanıyorlar hem de kat kat gelir elde
ediyorlardı.
Aynı
zamanda
mesafede olduğu için, dünya değer-
elde ettikleri maddi güç ile Arapları
leri ile ilgili bir ölçüye de sahip
birbirine düşürerek bu topraklarda
olamaz.
kökleşmeye çalışıyorlardı.
Allahu
Teâlâ
saymakla
bitmeyecek olan nimetleri hakkında şöyle buyurmuştur: “De ki: Rabbi-
Haçlı seferlerinin Avrupa’ya verdiği derslerin en önemlileri arasında
min rahmet hazinelerine eğer siz
kuşkusuz söylemleri yerli yerinde
sahip olsaydınız, harcanır korku-
kullanmak gereğidir. Çünkü yapılan
suyla kıstıkça kısardınız. İnsan
onca seferde kullanılan söylemler
oğlu pek eli sıkıdır.” (İsra, 100)
Müslümanları dinlerine daha fazla
Mart 2020
26
bağlamış ve bu durum haçlıların İslam
beldelerine
tutunmalarına
olanak bırakmamıştı. Bundan ders çıkaran Avrupa; insan hakları, hürriyet, ifade özgürlüğü, eşitlik vb. gibi deyimlerin yanı sıra örf ve adetlerini de Müslümanlar arasına yerleştirmeye büyük gayret sarf etmiştir. Böylece hem hedeflerine daha rahat ulaşacak hem de çalışmadan daha fazla kazanacaktı… Biz Müslümanların bu noktada çok dikkatli hareket etmesi gerekir. Yüce Allah’ın “Allah faizi tüketir, sadakaları ise artırır ve Allah hiçbir inkârcı günahkarı sevmez.” 276)
(Bakara,
ayet-i kerîmesi faizle iş yapa-
nın akıbetinin ne olacağı konusunu bizlere açıkça göstermektedir. Faiz ile kaim olmaya çalışan toplumlar hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğramaya mahkumdur.
Artık bu insandan bir hayır beklemek mümkün olmaz. Faiz toplum arasında düşmanlık ve öfke meydana getirir. Toplum tabakaları arasındaki bağları koparır, insanlarda şefkat ve merhamet duygularını yok eder. Faizin hüküm sürdüğü toplumda iki sınıf insan belirginleşir: Bu sınıflardan birincisi faiz vesilesiyle kendisiyle aynı toplumda yaşayan insanların etini yiyen ve kanını emen müreffeh azınlık, ikincisi ise geleceğe tedir-
Dikkat edilmesi gereken bir diğer
gin bakan, geçim konusunda çare-
nokta da faiz muamelesi yapanların
siz kalan sömürülen çoğunluk.
Allah ve Rasûlü tarafından düşman ilan edilmesidir. Bu galibinin ve mağlubunun belli olduğu halde yapılan bir savaştır. Buna rağmen yanlışta yapılan inat ve ısrar çok şaşırtıcıdır.
Alimlerin Ayet ile İlgili Görüşleri: İmam Taberi şöyle dedi: Övgüsü yüce olan Allah şunu kastetmiştir: “Ey Allah’a ve Rasûlü’ne iman eden-
Faiz, ferdin bünyesini bozan en önde
ler! Cahiliyye döneminde yedikten
gelen sebeplerdendir. Kazanç olarak
sonra Allah sizi İslam’a yönlendir-
bu yolu seçen insan, kendi nefsi-
dikten sonra faiz yemeyin. Onların
nin arzularına ulaşmayı her şeyden
cahiliyye döneminde yedikleri faiz
önde görür. Öylesine bencilleşir ki
şöyleydi: Onlardan birinin başka
diğer insanların mal varlıkları onun
bir adam üzerinde belirli zamanda
gözünde tıpkı vahşi bir hayvanın
vermesi
gözüne takılan av hayvanı gibi olur.
Zaman gelince alacaklı borçludan
üzerine
alacağı
olurdu.
Recep 1441
27
Allah’tan
korkun
ve
gerçekten
iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın. Eğer bunu yapmazsanız Allah ve Rasûlü tarafından size bir
Faiz ile kaim olmaya çalışan toplumlar hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğramaya mahkumdur.
savaş açıldığını bilin…” şeklinde
Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da faiz muamelesi yapanların Allah ve Rasûlü tarafından düşman ilan edilmesidir. Bu galibinin ve mağlubunun belli olduğu halde yapılan bir savaştır. Buna rağmen yanlışta yapılan inat ve ısrar çok şaşırtıcıdır.
vazgeçmezseniz hezimete uğrar ve
savaş
ilanında
bulunmasından
dolayıdır. Savaş ise sonuç itibariyle ölüm doğurur. Sanki Allah şöyle demek istedi: “Eğer faizden öldürülürsünüz. Onlara faizi bırakmalarını emretti. Çünkü o zaman faiz onların arasında yaygındı.”
(2)
Seyyid Kutup hem faizin toplumlar üzerindeki etkisine değinmiş hem de faiz ile ilgili ele aldığımız ayeti delil getirerek faiz konusunu sulandırmak isteyenlere şöyle cevap vermiştir: “Faiz ve faiz nizamıyla ilgili açıklamayı Fizilal’in üçüncü cildinde tafsilatlı olarak vermiştik. Burada
tekrarlamayacağız.
Fakat
kat-kat kelimesi üzerinde duraparayı
isterdi.
Borçlu:
“Zamanı
cağız. Çünkü günümüzdeki birta-
geciktir sana biraz daha fazlasını
kım insanlar bu hükmün gerisine
vereyim” derdi. İki taraf bunda
saklanıp ‘Haram olan kat kat faiz-
muvafık olup anlaşırdı. İşte kat
dir. Ama yüzde üç, dört, beş, yedi,
kat faiz bu idi. Allah onlar İslam’a
dokuz, kat kat değildir. O yüzden de
girdikten sonra bunu yasakladı.” (1)
haram sahasına girmez.’ demek-
İmam Kurtubi bu ayet hakkında
şunu katiyetle söylememiz gerekir
alimlerin görüşlerini aktardıktan
tedirler.
Söze
başlamadan
önce
ki kat kat tabiri hükmün taalluk
sonra şöyle dedi: “Değişik günah-
ettiği şart değil, bir vakıa şekli-
lar arasından faizin ele alınması
dir. Bakara suresindeki nass, kesin
Allahu Teâlâ’nın “Ey iman edenler!
olarak kayıtsız şartsız faizi haram
1. Taberi Tefsiri, aynı ayetin tefsirinden 2. Kurtubi Tefsiri
Mart 2020
28
kılmaktadır: “…faizden arta kalanı bırakın.” nasıl olursa olsun. Bu prensibi koyduktan sonra artık şunu diyebiliriz. Buradaki kat kat tabiri sadece Arap yarımadasındaki vaki faiz işlerinin tarihi bir vasfı olmadığı gibi nassın kastettiği hüküm de değildir. Yüzde oranı ne olursa olsun, melun faiz nizamının
ve onun İslam ümmetinin dalmış
işletildiği her yerin vasfıdır.
olduğu savaşın neticeleri üzerindeki
Faiz nizamı demek mal döngü-
tesiri göz önündedir.
sünün faiz esası üzerine oturması
Harp
demektir. Yani faiz tek başına basit
konusunu faiz yemeyi yasaklamaya
bir iş değildir. Bir yandan tekrar
getirerek Hak Teala, bu basiretli,
eden bir işlem olduğu gibi diğer
şümullü
yandan da başka bileşenlerle ilintili
belirtmektedir.”
meydanını
anlatırken
sistemin
söz
mefhumunu
bir işlemdir. Faiz; şüphesiz zaman, lerin birleşmesiyle kat kat artar.
Faiz ile Alakalı Bazı Değerlendirmeler:
Tabiatı itibarıyla faiz nizamı bu
1) Faizin her türlüsü haram kılın-
tekrarın sürekliliği ve başka etken-
vasfını her zaman korur. O yüzden de bu hüküm sadece Arap yarımadasında uygulanan faiz şekline mahsus değil, her zamanki cari olan faiz ameliyesine mahsustur.
mıştır. Özellikle günümüzde bazı isim değişiklikleri yapılarak sanki bazı faiz muamelelerinin serbest bırakıldığı veya zaruret halinde bir defaya mahsus olarak kullanılabi-
Üçüncü ciltte de dediğimiz gibi faiz
leceği ima edilmeye çalışılmaktadır.
nizamı, psikolojik ve ahlaki hayatı
Bu konuda Rasûlullah
sallallahu aleyhi
bozduğu gibi iktisadi ve siyasi
ve sellem
veda hutbesinde son noktayı
hayatı da bozmaktadır. O yüzden de
koymuştur.
tesiri milletin hayatıyla ilgili olup
2) Toplumu faiz illetiyle muamele
her sahaya girmektedir. İslam; Müslüman bir ümmet inşa ederken onun siyasi ve iktisadi hayatının sağlam olmasını dilediği gibi, psikolojik ve ahlaki hayatının temiz olmasını da ister. Bunun
etmeye zorlayanlar Kur’an’ın nazil olduğu dönemde söylenen “Alışveriş de ancak faiz gibidir” sözünü günümüzde
de
yüksek
ses
ile
dillendirmektedirler. Bunu söylerken kendilerinin oluşturduğu bu
Recep 1441
29
en güzel cevap yüce Rabbimizin şu buyruğudur: “Hâlbuki Allah alışverişi helal faizi haram kılmıştır.” (Bakara, 275)
Günümüzde faizli muamelelerin adeta ticaretin aslı imiş gibi görülmesi Allah’a ve ahirete iman eden Müslümanların daha uyanık olmasını gerektirmektedir. Bazen istenmese de faiz ödemek durumunda bırakılan insanlar bunu zamanla normal bir durummuş gibi algılayabilirler. İşte bu durumdan sakınmak gerekmektedir. Diğer günahlardan nasıl kaçınılıyor ise unutma ve geciktirme yoluyla düşülen faizden de aynı şekilde kaçınılmalı ve bu konuda sakıncalı davranılmalıdır. “Allah’a itaatsizlikten sakının ki kurtuluşa eresiniz.”
3) Günümüzde faizli muamelelerin adeta ticaretin aslı imiş gibi görülmesi Allah’a ve ahirete iman eden Müslümanların daha uyanık olmasını gerektirmektedir. Bazen istenmese de faiz ödemek durumunda bırakılan insanlar bunu zamanla normal bir durummuş gibi algılayabilirler. İşte bu durumdan sakınmak gerekmektedir. Diğer günahlardan nasıl kaçınılıyor ise unutma ve geciktirme yoluyla düşülen faizden de aynı şekilde kaçınılmalı ve bu konuda sakıncalı davranılmalıdır. “Allah’a itaatsizlikten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” 4) Faiz hem düny ada hem de ahirette hüsran getirir. Rabbimizin faiz yiyenler için yaptığı tehditler iki alemi de kuşatmaktadır. Faizin dünyadaki akıbeti bitmek ve tükenmektir. Faiz ile muamele eden toplumlar çökmeye mahkumdur: Yüce Allah şöyle buyurur: “Allah faizi tüketir sadakaları ise artırır.”
(Bakara, 276)
Ahirette ise
en çirkin manzaralardan biri onu beklemektedir. Bu mahşer ehlinin ticaret çarkında faiz olmaz ise piya-
dahi dikkatini çekecek bir durum-
saların zarar göreceğini iddia eder-
dur: “Faiz yiyenler ancak şeytanın
ler. Oysa faizli sistemde sadece elit
çarparak sersemlettiği kimse gibi
kesim yükselirken kahir çoğunluk
kalkarlar.” (Bakara, 275)
ancak sömürülür. Bunlara verilecek
Mart 2020
30
NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz
MALAYANİYİ TERK ETMEK Ebû Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kişinin malayaniyi (kendisini ilgilendirmeyen hususları) terketmesi İslamının güzelliğindendir (güzel bir Müslüman olduğunun alametidir).” Tirmizî, Zühd 11; İbni Mâce, Fiten 12
AÇIKLAMA Bu
hadisi
olan “Kızma” (öfkelenme, şerif
edep
ve
ahlakla alakalı en önemli hadislerden biridir, Maliki âlimlerinden
Muhammed
bin Zeyd şöyle der; Güzel ahlak ve edebin özünü
gazaplanma) hadisi, “Gerçek mümin kendisi için istediğini, kardeşi için de ister” hadisi ve “Malayaniyi terk etmesi kişinin güzel Müslüman oluşundandır” hadisi
ifade eden dört hadisi şerif
Evet, dört hadisi şerif, dört
vardır, bunlar;
önemli uyarı. Bir Müslü-
“Allah’a ve ahiret gününe iman
manda bu hasletler olduğu
eden ya hayırlı konuşsun ya da
vakit
elbette
sussun” hadisi, Bana nasi-
rın
hat et diyen kişiye Rasûlul-
cennete bir adım daha fazla
lah’ın söylediği özlü nasihat
yakınlaşacaktır.
sevgisini
insanlakazanacak,
Recep 1441
31
Hadisi
şerifte
geçen
mala-
yani; kendisiyle hiçbir hedef gözetilmeyen, iş olsun diye, lâf olsun, vakit geçsin, ömür tükensin diye yapılan boş konuşmalar ve faydasız işlerdir. Günümüzde
Günümüzde Müslümanları ilgilendiren o kadar çok görev varken daha çok bizleri ilgilendirmeyen hususlarla meşgul olmamız sonucu tarihte yaşadığımız izzetli ve şerefli günleri mumla arar olduk. Yeryüzünün birçok bölgesinde öldürülen, yurtlarından sürülen, yetim, öksüz, dul bırakılan, adalete ve bir lokma ekmeğe muhtaç olan milyonlarca Müslüman varken, Avrupa ve Amerika’daki siyasi v.b. gelişmeleri, borsada inip çıkan şirketleri, kazanan ve kaybeden takımları yakından takip eden Müslüman, İslam coğrafyasındaki dert ve kederleri tam olarak kavrayamacaktır.
Müslümanları
ilgi-
lendiren o kadar çok görev varken daha çok bizleri ilgilendirmeyen hususlarla meşgul olmamız sonucu tarihte yaşadığımız izzetli ve şerefli günleri mumla arar olduk. Yeryüzünün birçok bölgesinde öldürülen, yurtlarından sürülen, yetim, öksüz, dul bırakılan, adalete ve bir lokma ekmeğe
muhtaç
olan
milyon-
larca Müslüman varken, Avrupa ve Amerika’daki siyasi v.b. gelişmeleri, borsada inip çıkan şirketleri, kazanan ve kaybeden takımları yakından takip eden Müslüman, İslam coğrafyasındaki dert ve kederleri tam olarak kavrayamacaktır. Ne konuştuğuna dikkat etmeyen, ağzından çıkanı kulağı duymayan, kendi gözündeki merteği görmeyip başkasının gözündeki çöpü gören Müslüman,
ağzından
çıkan
her
bir kelimeyi not eden, tüm hareketlerini takip eden, yaptıklarını deftere kaydeden “Kiramen Kâtibin” meleklerini unutmuş, bu dünyanın ötesindeki asıl hayatı göz ardı etmiş demektir. Malayani kavramı dünya ve ahirette kişiye fayda vermeyen her türlü söz ve davranışlar olarak da tarif edilmiştir. Kişinin faydalı ve faydasız
Mart 2020
32
işleri birbirinden ayırt edebilmesi
2- Helal yemek ve içmek: Günümüz
için Müslümanca bir değer ölçüsüne
Müslümanları bu konuya olabil-
sahip olması gerekir.
diğince dikkat etmelidir. Duaları-
Kişi gereksiz ve faydasız işleri terk ettiği vakit faydalı ve lüzumlu işleriyle daha fazla meşgul olacaktır. Çok kısa olan bu dünya hayatında ardında faydalı bir eser, önünde güzel bir değer bulmak isteyen insanların, vakitlerini çok iy i değerlendirmesi gerekir. İnsanın nefsi sürekli bir şeylerle meşgul olur.
mızın kabul olmama sebeplerinin başında haram yemek ve içmek gelir. Ticari olarak hertürlü hilenin sıradan sayıldığı, Allah korkusunun azaldığı, para gelsin de nereden, nasıl gelirse gelsin düşüncesinin yaygın olduğu bu dönemde kişi evine haram lokma sokmamak için mücadele etmelidir. Ebu Bekir radıyallahu anh:
“Haramla beslenen
İmam Şafii’nin dediği gibi “Sen
vücuda
nefsini hak ile meşgul etmezsen, o
yaraşır” buyurmuştur. Hem aile-
seni batılla meşgul eder.”
mizi hem kendimizi yakıtı insanlar
Müslüman
ve taşlar olan cehennemden koru-
kendini
ilgilendiren
durumlarla meşgul olduğu vakit, boş işlere zaman bulmakta zaten zorlanacaktır.
Bizi
ilgilendiren
ancak
cehennem
ateşi
makla mükellefiz. Bu görev basit değildir. Hele günümüzde büyük bir çaba gerektirir.
birkaç hususa bakacak olursak;
3- Namazına dikkat etmek:
1- İmanını gözden geçirmek: Kişi-
• %99’unun
nin imanı her zaman aynı seviyede
söylenilen Türkiye’de yapılan bir
olmaz. Gün gelir iman zirvededir,
ankete göre 5 vakit namaz kılanla-
Müslüman
olduğu
gün gelir yerle bir gibidir. İmanı
rın oranı %22.
azaldığı vakit kişi ibadetten uzak-
• “Arada vakit namazı kıldığım da
laşmak, hayırlı işlerden kaçmak ve
olur ama bayram ve cuma namazla-
salih insanlara yaklaş(a)mamak gibi
rını kaçırmam” diyenlerin oranı %26.
belalara maruz kalır. Bu durumu
• “Arada cuma ve bayram namaz-
hisseden kişi acil önlem almalıdır.
larını bazen de teravihleri kılıyo-
Zaten bu durumu hissedebiliyorsa
rum” diyenlerin oranı %24.
kalbi hâlâ yaşıyor, iman kendini
• Hiç namaz kılmayanların oranı
gösteriyor demektir.
ise yüzde 22. (1)
1.http://www.gelecekgundem.com/yasam/turkiye-de-5-vakit-namaz-kilanlarin-orani-yuzde-22-h1160.html
Recep 1441
33
Üstelik beş vakit namaz kılanların yüzde 70’i sabah namazına kalkamıyor” (2) Kişi imanını kurtarmak, ateşten uzaklaşmak, cennete dâhil olmak istiyorsa, ilk olarak bu eksiklliği
- Belâlara sabretmek, - Günahlardan tevbe etmek, - Allah azze ve celle’nin rızasını kazanmak için ibâdet etmek, - Şeytanı düşman bilmek,
gidermeli, huşu ve adabı ile beraber
- Allah
bu ibadete önem vermelidir.
dost, düşmanlarına düşman olmak,
Kendisi bilinçli ve şuurlu olduğu
- Babaya ve anaya iyilik etmek,
halde
- Marufu emretmek ve münkeri
evladına
sözü
geçmeyen,
namaza durduğu halde ailesi yan gelip yatan, yedi yabancıya nasihat ettiği halde ailesini görmezden gelen nice Müslümanın başka bir
azze ve celle’nin
dostlarına
nehyetmek, - Akrabayı ziyaret etmek, - Emanete hıyanet etmemek,
dert aramasına gerek yoktur. Onun
- Daima Allahu Teâlâ’dan korkup,
derdi büyüktür. Aslında bununla
ferahı (şımarıklığı ve azgınlığı) terk
ilgilenmesi
etmek,
gerekir.
Boş
işleri
bırakmalı bir an önce aslî görevini yapmalıdır.
-
4- Müslümanların derdiyle dertlenmek:
“Müslümanın
dertlenmeyen
bizden
derdiyle
değildir!”
(3)
Bu sebepledir ki bizler nerede bir ezilen,
üzülen,
çiğnenen
dertli
görürsek onun derdiyle dertlenir, acısını, üzüntüsünü paylaşır, o acıyı dindirmek
- Allah’a ve Rasûlü’ne itaat etmek,
için
elimizden
gelen
Günahdan
kaçıp,
ibadetlerle
meşgul olmak, - Müslüman amirlere itaat etmek, - Dilini, fuhşa ait kelimelerden korumak, - Harama bakmamak, - İlim öğrenmek,
desteği verir, ilgiyi gösteririz. Bunu
- Kalbini, günahlardan temizlemek,
da
- Zinadan kaçınmak.
‘Müslüman’ın
derdiyle
dert-
lenme’ vasfımızın bir gereği biliriz.
Tabiînin meşhurlarından olan Hasan
ilgilenmemiz
el-Basri “Allah Teâlâ’nın kulundan
gereken çok görevimiz var. Kısaca
yüz çevirmesinin alameti, kulunun
şunları da sayabiliriz:
malayani (kendini ilgilendirmeyen
Bunların
dışında
2. https://ilkha.com/kultursanat/namaz-kilanlarin-orani-gun-gectikce-azaliyor-72483 3. Hâkim, IV, 352; Heysemî, I, 87
Mart 2020
34
işler ve sözler) ile meşgul olmasıdır."
üzerine
Rasûlullah
demiştir. Yaptıklarımıza bakalım,
ve sellem
efendimiz
sözlerimizi tartalım acaba faydalı
“Ne biliyorsun (cennetlik olduğunu)
ve hayırlı mı yoksa şerli ve zararlı
belki malayani konuşurdu.” (4)
mı?
Kişinin
amelleri
ahiretteki
değerini ölçebileceği bir terazi gibidir. Ahiretteki makamını görmek isteyen dünyadaki amellerini ölçüp biçmeli.
Kab
radıyallahu
Rasûlullah
sallallahu aleyhi
buy urdu
ki:
hastalanınca,
anh
sallallahu
aleyhi
ve
sellem
efendimiz ziyaretine gitti. Kab’ın annesi: “Oğlum Cennet sana hazırdır” dedi. Peygamber
sallallahu aleyhi ve
Kişiye kabirde ya da ahirette sorul-
sellem
mayacak meseleleri derinlemesine
Ne biliyorsun, Kab belki malayani
araştırmak da malayani ile meşgul
konuşurdu.” (5)
olma kabilindendir. “Salih aleyhisselam’ın
kavmine
gönderilen
devenin adı nedir? İbrahim aleyhisselam’ın kestiği koçun etini kim yedi? Falanca âlimin anasının adı nedir? Yunus aleyhisselam’ı yutan balık erkek miydi? v.b. sorular bize
buyurdu ki: “Ey Kab’ın annesi!
Peygamber hazretlerine
efendimiz de
Ebuzer
buyurdu
ki:
“Sana bedenen hafif fakat terazide ağır (ahirette sevabı çok) olan bir amel öğreteyim! Şükür et, güzel ahlaka sahip ol ve malayaniyi terk et!” (6)
ne kabirde sorulacak ne de hesapta
Yaptıklarımıza, sözlerimize dikkat
karşımıza çıkacak. Biz amel etmek
edelim, başkalarının dünyalık işle-
için
riyle meşgul olurken kendi ahireti-
soralım,
arttırmak
ve
boş
malumatları
başkalarını
küçük
mizi heba etmeyelim. Şairin dediği
düşürmek için sorulan sorunun
duruma düşmekten Allah
hiçbir faydası yoktur.
celle’ye
Malayani ile meşgul olmanın uhrevi
“Hidayeti verip dalaleti satın alanın
cezası beklemediğimiz kadar büyük
aklına şaşıyorum
olabilir bu konuda Rasûlullah lahu aleyhi ve sellem’in
sallal-
bir kaç uyarısına
bakalım; - Uhud’da şehit olan bir gencin annesi
“Oğlum
sana
cennet
müjde
olsun!”
dedi.
Bunun
azze ve
sığınalım:
Bilerek dinini dünyaya satan kimsenin durumuna daha şaşıyorum Kişinin dinini satıp başkası için dünya satın almasına diğerinden daha çok şaşıyorum”
4. Tirmîzî 5. İbn Ebiddünya 6. İbn Ebiddünya
Recep 1441
35
GÜNDEM ANALİZ Nedim Bal
TÜRK BÜROKRASİSİNDE GÜÇ MÜCADELESİ * Haberdeki parantez içleri Nedim Bal'a aittir.
15
Temmuz 2016 yılında
KHK ile kurumlardan ihraç
yaşanan darbe giri-
edilen birçok insanın mağdur/
şiminden
suçsuz olduğu yine yapılan
bu
yana
son KHK ile kamu görevin-
resmî
den uzaklaştırılanların sayısı
çıktı. Fakat bu suçsuz insanla-
125 bine ulaştı. Binlerce kişi
rın bir kısmının mağduriyetle-
hakkında halen soruşturmalar
rinin giderilmediği de ortada.
devam ediyor.
açıklamalarla
ortaya
Bu önemli husus bir kenara
Kamudan ihraçların en çoğu
insanın aklına şöyle bir soru
emniyet
gelmiyor değil: “Emniyetten,
teşkilatı
içerisinde
yaşandı. Sonra sırasıyla ordu
ordudan,
içerisinde,
diğer bakanlıklardan atılarak
ğında,
eğitim
adalet
bakanlı-
bakanlığında
boşaltılan
eğitim,
adalet
kadroların
ve
yerini
ve diğer bakanlıklara bağlı
kim dolduracak veya kimlerle
kurumlarda.
dolacak?
Mart 2020
36
Yakın
zamanda
darbe
siyasi bir parti. (Aynı zamanda Parti
kasıp
lideri Doğu Perinçek, Türkiye’de
kavurduğu herkesçe malum. Bu
maoizm’in temsilcisi olarak bilinir.)
iddialar
(Bu grubun) çok gücü yok. Ancak
söylentilerinin
yeni
bir
ortalığı
gerçekleşir
mi
gerçek-
leşmez mi bilinmez. Fakat olası
devletin
böyle bir girişimin hangi kesim-
kurumlarının üst kademelerindeki
den gelebileceğine dair ışık tutan
etkisi giderek artıyor.
Metin Gürcan’ın Al-Monitor’da yer alan makalesini sizlerle paylaşmak istiyoruz.
ve
istihbarat
Fethullah Gülen hareketinin ana hedefi bu grupla ilişkisi bulunan üst düzey askeri ve istihbarat görevlile-
Muhafazakâr Blok ve Perinçek Grubu Adalet
güvenlik
ve
Kalkınma
Partisi
14
rini pasifize etmekti… Bu dönemde askeri vesayeti kaldırmak için AK Parti hükümeti ve cemaat iş birliği
yıldır (18 yıl oldu) hükümeti elinde
içerisindeydi.
bulundurmasına rağmen güvenlik
arasında)
ve istihbarat konuları ile ilgilenen
(O dönemde) Perinçek grubu çalı-
kıdemli bir ekip kurabilmiş değil. Bundan
dolayı
MİT,
Jandarma
(2006-2014
yılları
şanlarının yerini alan Gülenciler şu an görevden uzaklaştırıldılar. Şu
Komutanlığı, Savunma Bakanlığı
an Perinçek grubu, Gülenci Paralel
ve TSK’nın üst düzey kademele-
Devlet unsurlarını temizlemek ve
rinde oluşan boşlukları doldurmak
PKK’ya karşı mücadele vermek için
için iki ayrı grubun güç mücadelesi
Recep Tayyip Erdoğan’ın en çok
kaçınılmaz oluyor.
güvendiği oluşum gibi görünüyor.
Cemaatin Yerini ‘Perinçek Grubu’ mu Dolduruyor?
“Erdoğan Varlığımıza Güveniyor”
Bu gruplardan bir tanesi 1 Kasım
cesi; Türkiye’nin mevcut sorunları-
seçimlerinde 50 milyon seçmen-
nın üstesinden gelmek için cumhu-
den sadece 120.000 yani yüzde sıfır
riyetin ilk yıllarına ve o yıllardaki
nokta yirmi beş (%0.25) destek
Kemalizm,
alabilen ve liderliğini Doğu Perin-
devletçilik ve milliyetçilik anlayı-
çek’in yaptığı Vatan Partisi.
şına geri dönülmesi gerektiğidir.
(Vatan partisi) Laik, izolasyonist,
Ankara’daki bazı çevrelerce (eski)
aşırı milliyetçi, sosyalist, Amerika
Başbakan Binali Yıldırım’dan bile
ve Batı karşıtı, Rus ve Çin taraftarı
daha
ve Avrasyacı karakteri ile tanınan
Perinçek, 16 Ağustos’ta katıldığı
(Perinçek) Grubunun temel düşün-
etkili
bağımsızlık,
olduğu
laiklik,
düşünülen
Recep 1441
37
AK Parti İçinden Bir Hareket: Erdemliler Devlet’in
güvenlik
kademelerinde
ve
güçlü
istihbarat bir
pozis-
yon elde etmeye çalışan bir diğer grup ise Ak Parti’nin milliyetçi ve muhafazakâr Erdemliler
tabanından
Hareketi.
gelen
Nakşibendi
tarikatının bir kolu olan Menzil ve bir televizyon programında “Ak
Süleymancılar gibi dini grupların desteğini
arkasında
bulunduran
Parti’nin mevcut kadroları Türki-
oluşum devlet kademelerinde artış
ye’yi
yüzden
gösteren Perinçek Grubu etkisinden
Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin
derin endişe duyuyor. Star (şimdi-
önemli
lerde Karar) Gazetesi yazarı Ahmet
yönetemiyor.
Bu
kademelerindeki
varlığı-
Taşgetiren
mıza güveniyor.” dedi.
geçtiğimiz
günlerde
bir yazısında “Şu sıralar dikkate
“Cemaatlerin Kökünü Kazıyacağız” Birçok emekli general ve üst düzey hâkimi
bünyesinde
bulunduran
alınması gereken en büyük risk, yargıda,
silahlı
kuvvetlerde
ve
üniversitelerde muhafazakâr bilinen kadroların “FETÖ mensubu”
Perinçek Grubu, devlet ve sivil
yaftasıyla tasfiye edilmesi ve özel-
toplum nezdinde Gülen hareketi
likle Doğu Perinçek’in uzantılarına
tehlikesinin
alan açılmasıdır.” dedi.
geçmediğini
düşü-
nüyor. Aynı anda hem Erdoğan’ın mevcut kişisel karizmasını hem de Cumhuriyet’in kurucu ilkelerini
Taşgetiren ayrıca “Yapılmak istenen, Ak Parti’ye, kendi eliyle kendi sosyal tabanını tasfiye ettirmek ve
korumayı ana amaç edinmeleri-
devlet kadrolarını, çok kolaylıkla
nin arkasında da bu sebep yatıyor.
yeni bir paralel yapı oluşturma riski
Ancak bu grup, Ak Parti tabanını
taşıyan, üstelik ideolojik bakımdan
oluşturan muhafazakârlar ile uzla-
yüzde yüz Ak Parti karşıtı gruplarla
şamıyor. Perinçek, Erdoğan Hükü-
doldurmak.” dedi.
meti’ne karşı darbe hazırlığında
Akit
olduğu iddiası ile beş yıl süre ile
yazarı
Ali
Karahasanoğlu
“Gitti FETÖ, geldi Perinçek’e eyval-
cezaevinde tutuklu kalmış ve tahli-
lah edemeyiz!” başlıklı yazısında
yesi sırasında; “Cemaatlerin kökünü
“Perinçek Grubunun FETO temizli-
kazıyacağız” demişti.
ğini, hassas devlet kademelerindeki
Mart 2020
38
İslamcıları temizlemek için kullan-
bloklar arasında sert bir mücadele
dığını” söyledi.
var. Ankara’da konuşulan bir diğer kritik soru ise boşalan 400 MİT
Perinçek ve Muhafazakâr Blok Arasında Çekişme
kadrosunu Perinçek Grubunun mu yoksa muhafazakârların mı doldu-
Yeni Şafak yazarı (şu an gazete-
racağı.
deki yazılarına son verildi) Kemal
Unutmamak
Öztürk,
olarak
zakâr-milliyetçi blok her ne kadar
nedir? Tasfiye mi ediliyor?” başlıklı
temelde AK Parti tabanı olsa da
“İslamcılık
yazısında
tam
kendilerini
“Reisçi”
olarak nitelendiren “yeni yetme” bir grubun İslamcılar ile Gülencileri aynı kefeye koyduğunu söyledi. Öztürk’e göre tasfiyeler, İslamcı ve muhafazakârları önemli resmi görevlerden
uzaklaştırmak
için
kullanılıyor. (Bu ciddi iddiaları dile getiren ve Ak Parti kurmaylarını uyaran tüm yazarların hükümeti destekleyen medya kuruluşlarından birer birer uzaklaştırılmaları tesadüf ile açıklanır mı bilinmez!!!) Muhafazakâr-milliyetçi grubun en büyük endişesi, “Perinçek Grubunun
OHAL’den
devlet
de
faydalanarak
muhafa-
manipülesi
sonrası
Erdoğan için büyük bir güvenlik boşluğuna sebep oluyorlar. Perinçek Grubu en başından beri Gülencilerle mücadele ediyor. Ancak Gülencileri devletten temizleme süreci, Erdoğan’ın dahi belirttiği üzere, masum ve suçlunun ayrılması konusunda büyük bir sorun ortaya çıkardı.
Erdoğan Güç Mücadelesini Nasıl Yönetecek? Perinçek
Grubu,
Erdoğan’a
iki
konuda yardımcı oluyor. Grup, laikler üzerinde gözle görülür etkisi bulunan tek siyasi oluşum ve Erdoğan bu etkiyi laik muhalefeti bir derecede kontrol etme çabası için
muhafa-
kullanıyor. Ek olarak, bu gruba
zakâr-milliyetçi ve AK Parti yanlısı
güvenerek Erdoğan, devlet bürokra-
kadroları Gülenci yaftası/iftirası ile
sisinin ve sivil toplumun olası yeni
boşaltacağı fikri”.
bir darbe girişimine karşı tetikte
Üst
kademesindeki
Gülencilerin
gerekir
düzey
kadrolarının
yakla-
tutmayı başarıyor.
şık %70’i sivilleştirilen Savunma
Ancak güvenlik-istihbarat bürok-
Bakanlığı ve aynı şekilde üst düzey
rasisini laik, sosyalist, İslam karşıtı
kadrolarının sivilleştirilmesi plan-
ve aşırı milliyetçi ideolojiye sahip
lanan Jandarma Komutanlığı’nda,
bu gruba tamamen teslim etmek
Perinçek Grubu ve muhafazakâr
muhafazakâr-milliyetçi AK Partili
Recep 1441
39
elitlerin ve AK Partili insanların
Çok yakın zamanda 18 Ocak 2020
bürokrasi sahnesinden silinmesine
tarihinde N Gazete ile yaptığı bir
yol açabilir.
söyleşide Doğu Perinçek yine şunları
Erdoğan, Gülenciler ile mücadelesinde ve kişisel güvenliğinde Perinçek Grubuna hayati bir biçimde ihtiyaç
duyuyor.
Eğer
bundan
faydalanan Perinçek Grubu, bürokrasideki tasfiyelerde ileri giderse bu Erdoğan’ın uzun vadede yakın çevresini ve hatta kişisel geleceğini de tehdit edebilir. (1) ve
yönettiği dönem artık bitti. Bundan sonra Ak Parti tek başına Türkiye’yi yönetemez…. Yani Kemalist devrimi tamamlayacağımız bağımsız, üreten bir Türkiye kuracağımız iklim Avrasya’dadır. Yeni dünya medeniyeti de oradan yükseliyor(!)” Türkiye’nin her noktadan sıkış-
Nitekim daha önce yapılan HSYK (Hakimler
söyledi: “AK Partinin tek başına
Savcılar
Yüksek
Kurulu) seçimlerini Gülen Grubuna yakın isimler kazanarak yargıda
mışlığı
gelecekte
Müslümanların
önüne ne şartlar koyacak bilemiyoruz. Bunları hep beraber yaşayarak göreceğiz…
büyük bir güç elde etmişti. Elde
Müslümanların İslami taleplerini
ettikleri bu güç ile davaları iste-
unutturan ve yavaş yavaş laikleşti-
dikleri gibi yönlendirebiliyorlardı.
ren iktidar yanlısı zihniyetin şerrin-
Fakat 2014 yılında yapılan son
den de İslam’a kökten düşman olan
(HSYK) seçimlerinde Gülen yargı-
zihniyetin şerrinden de Allah azze
sına karşı içerisinde her türlü ideo-
ve celle’ye sığınıyoruz.
lojik eğilimin yer aldığı ‘Yargıda Birlik Platformu’ seçimleri kazandı.
Rabbim bizleri sadece İslam’a razı olan, İslam’ı talep eden ve istikamet
Bu seçim sonuçlarından sonra Doğu
üzere olan ve ölen Müslümanlardan
Perinçek
eylesin…
“HSYK
şu
açıklamaları
seçimlerini
yaptı:
cumhuriyet
yargısı kazandı. Seçilen yargıçların ve savcıların hükümetin emrinde olmayacağı garantisini ben veriyorum. Hepsi pırıl pırıl cumhuriyet yargıçları. Yargıyı parçalayan Fethullah Gülen grubu yerle bir oldu, bozguna uğradı. Türkiye’nin önü açıldı” 1. Metin Gürcan, Al-Monitor; Tercüme: Mepa News
Mart 2020
40
Allaha emanet olunuz.
İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay
İLK RAŞİD HALİFE: EBUBEKİR es-SIDDÎK (R.a.) - 2 HALİFE SEÇİLMESİ Ömer
radıyallahu anh,
yallahu anh’ın
Bir gün bir kadın Rasûlullah Ebubekir
Rasûlullah
aleyhi ve sellem’in
radı-
sallallahu
katındaki değe-
rini şu sözlerle belirtmektedir: “Rasûlullah, meseleleri
Müslümanların hakkında
Ebube-
kir ile gece geç vakitlere kadar konuşurlardı, ben de onlarla beraber olurdum.” Rasûlullah vefatından
gelerek, bir
meselesini arz eder. Meselenin çözümüne dair bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra kadın, “Ey Allah’ın Rasûlü! Geldiğimde sizi bulamazsam ne yapayım?” diye sorar. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve
sellem “Beni bulamazsan Ebubekir’e
git!” buyurur. (3)
(1)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
sallallahu aleyhi ve sellem,
önce
sallallahu aleyhi ve sellem’e
vefatının
ardından
yaşanan
insanların
otorite boşluğunun hemen gide-
kendisinden sonra başvuracağı
rilmesi ve yaşanması muhtemel
mercileri haber vererek şöyle
veya yaşanmakta olan prob-
buyurur: “Benden sonra Ebubekir
lemlerin
ve Ömer’e tâbî olunuz!”
yukarıda
(2)
giderilmesi sayılan
ve
adına burada
1. Tirmizî, “Salât”, 12/169. 2. Tirmizî, “Menâkıb”, 16/3662. 3. Buhârî, “Ashâbu’n-Nebî”, 5; Müslim, “Fedâilu’s-Sahâbe”, 10; Tirmizî, “Menâkıb”, 16/3676.
Recep 1441
41
sayamayacağımız
daha
birçok
Doğruluk, emin bir şahsiyet olma-
nedenden Hz. Ebubekir, hilafete
nın göstergesidir. Yalan ise hıya-
seçildi ve kendisine biat edildi.
nettir.
Bazı
Zayıf
tarihçilerin
söylediğinin
olanınız
hakkını
alıncaya
aksine halife seçimi meselesinde
kadar benim yanımda en kuvvetli-
Müslümanları ikiliğe düşüren bir
nizdir.
durumla da karşılaşılmadı. Kısa
Güçlü olanınız da kendisinden hak
bir konuşma ve istişare ile mesele
sahibinin hakkı alınıncaya kadar
kolay bir şekilde bir gün içerisinde
benim nazarımda en zayıfınızdır.
çözüme kavuşturuldu. Zaten böyle bir durum, merkezi otoriteyi sarsacak ve tekrar otoritenin sağlanma-
Bir millet Allah yolunda cihadı terk ederse zillete düçar olur.
sını zorlaştıracaktı. Ancak böyle
İnsanlar arasında fuhuş yayılırsa,
bir durumla karşılaşılmadığı ve
Allah o millete umumi bir bela verir.
merkezi otoritenin çok uzun sürme-
Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ettiğim
den sağlandığını görmekteyiz.
müddetçe bana itaat ediniz. Şayet
Yine halife seçiminde acele davra-
Allah’a ve Rasûlü’ne isyan eder-
nılması, bazılarının Hz. Ebubekir’in yönetici olmada hırslı davrandığı
sem bana itaat etmeniz söz konusu olamaz.
söylemlerine neden oldu ki bu
Haydi, namaza kalkınız, Allah’ın
asla doğru değildir. Onun, halife
rahmeti üzerinize olsun.” (4)
seçilmesinin
ardından
kaynaklarımızda
geçen
söylediği, sözleri
bunun büyük bir yalan olduğunu ispat niteliğindedir. Hz. Ebubekir, halife seçilmesinin ardından şu konuşmayı yaptı:
Ne muazzam sözler bunlar. Bu sözleri kısa bir incelemek yerinde olacaktır: “Ümmetin
idaresinde
ana
ilke;
Doğruluk ve yalandan kaçınma... Cihadı; devletin asıl gerekliliklerin-
“Ey insanlar! En iyiniz olmadığım
den sayarak, ümmetin gücünü bu
hâlde sizin başınıza halife seçil-
yöne sevk etmiştir. Bunun asıl hedefi
miş bulunuyorum. Şayet vazifemi
mazlumları
hakkıyla yaparsam bana yardım
mak, hâkim olanların gözlerindeki
ediniz. Yanlış hareket edersem bana
perdeyi kaldırmak, mahrum bıra-
doğru yolu gösteriniz.
kılanlara hürriyetlerini iade etmek
zulümden
kurtar-
4. İbn-i Sa’d, Tabakat, 3/182-183; Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 69, 71-72; Abdurrazzâk, Musannef, 11/336.
Mart 2020
42
ve Allah’a davet yolunun önündeki
görevlendirildin” sözleri söylenince,
bütün engelleri kaldırmaktır...
o: “Ailesini nasıl geçindireceğini”
Fuhuş, toplumun tedavisi imkânsız
hastalıklarından
biridir.
Bu,
toplumu çöküntüye ve yıkıma götürür, toplum da hiçbir kutsalı tanımaz. Fuhuş toplumu, alçaklığa razı olan utanmaz bir toplumdur...
dile getirmesi üzerine ona orta halli bir kimsenin geçinebileceği kadar bir maaş bağlanması ve yazlık ve kışlık olarak kullanacağı birer elbise verilmesi, eskittiği elbiseyi getirdiğinde ise yeni bir elbise verilmesi kararı verildi. (6) Hz. Ebubekir,
Devletin kuruluşunda ve medeni-
sonrasında söylenebilecek sözler ve
yetlerin zuhurunda ahlakın büyük
insanların nefislerinde doğabilecek
önemi vardır...”
vesveselerin önüne geçme adına
(5)
minbere çıkarak bu maaşın ne kadar
HEM HALİFE HEM TÂCİR
olduğunu insanlara haber verdi.
Hilafet gibi ağır bir yükü omuz-
Onun “Herkes bilir ki benim işim,
lamasından
beni aile fertlerine bakmaktan âciz
dolayı
kendisine
yardımcı olacak kişileri seçmede
bırakmaz.
aceleci davranan Hz. Ebubekir; mali
işleriyle
işlere ‘Ümmetin emini’ lakaplı Ebu
Ebubekir’in ailesi bu maldan yiye-
Ubeyde b. Cerrâh’ı, yargı işlerine
cek ve ben de Müslümanların işle-
‘adaletin vücut bulmuş hali’ Hz.
riyle meşgul olacağım.”
Ömer’i, yazı işleri, emirnâme ve
Müslümanların
mektupların yazılması görevine de
olmanın
Zeyd b. Sâbit, Hz. Ali ve Hz. Osman’ı
paraya karşı ne kadar hassas oldu-
radıyallahu anhum
ğunu belirtmektedir. Yani bu para-
“Rasûlullah Halifesi”
getirdi.
sallallahu aleyhi ve sellem’in
olarak
bundan
sonra
anılacak Hz. Ebubekir, halife seçilmesinin ardından tüccarlığı bırakmayarak bu işini sürdürdü. Satacağı
Şimdi
Müslümanların
meşgulüm.
Dolayısıyla
(7)
işleriyle
karşılığında
sözleri, meşgul
aldığı
bu
nın hakkı ancak “Müslümanların işleriyle haklarını vererek ilgilendiğimde” ödenmiş olacaktır.
KOYUNLARI SAĞAN HALİFE
kumaşlarla çarşıya gittiği bir gün
Hz. Ebubekir, halife seçilmeden
Ebu Ubeyde ve Ömer radıyallahu anhuma
önce Medine’nin dışında yer alan
ile karşılaştı. Kendisine “Müslü-
Sünuh’ta aralarında yetimlerin de
manların
bulunduğu bazı kişilerin sütlerini
işlerini
yürütmekle
5. Ali Muhammed Sallabi, Hz. Ebubekir Hayatı, Şahsiyeti ve Dönemi, Ravza Yayınları, s.186-188. 6. Suyûtî, Age, s.78. 7. Buhârî, 2070.
Recep 1441
43
sağıyordu.
Yeni
seçildiği
haber verme adına ona mektuplar
günlerden birinde bir kız çocuğu,
gönderiyorlardı. O da yine istişare
“Bundan
ile yapacaklarını onlara mektupla
sonra
koyunlarımızı
halife
Ebubekir sağmaz”
bizim diyerek
bir endişesini dile getirince, Hz. Ebubekir “Allah’a yemin olsun ki onları sağacağım. Bendeki güzel ahlakın değişmeyeceğini umuyorum” diyerek daha önce koyunlarını sağdığı kimselerin yanına gitti. Yaklaşık altı ay bu şekilde onların sütlerini sağma işini sürdürdü. Altı ay sonunda Medine’ye taşındı. (8) Onun “Bendeki güzel ahlakın değişmeyeceğini yönetici
umuyorum”
pozisyonuna
sözleri,
gelenlerin
geçmişte yaptıkları hayırlı işleri unutmadan, sürdürmeleri
güçleri
oranında
mesajını
bizlere
vermektedir.
gönderiyordu.
BİR HUTBESİ “... Ey Allah’ın kulları! Sizler zamanını bilmediğiniz ecelinize doğru sabah akşam yol alıyorsunuz. Ecel vaktine kadar ki zamanınızı eğer yapabilirseniz Allah’a ibadet içinde geçirin. Buna da ancak Allah’ın yardımıyla güç yetirebilirsiniz. Ecel gelmeden önce acele edin... Bazıları
zamanlarını
başkaları
için harcarlar, kendilerini unuturlar. Onlar gibi olmaktan sizi men ederim.
Acele
edin,
kurtulmaya
bakın... Allah rızası için söylenmeyen sözde
YAPILAN İŞLERDE İSTİŞAREYİ ESAS ALMA
hayır yoktur. Allah yolunda harcan-
Hz. Ebubekir, Kur’an’ın “Mümin-
USÂME ORDUSUNU HAZIRLAYIN
lerin
işleri
aralarında
danışma
mayan malda hayır yoktur...” (10)
iledir.” (Şurâ, 38) ayeti gereğince işleri
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, vefa-
istişare ederek yürütmüştür.
tından çok kısa bir süre önce Bizans
O;
ordu
komutanı
seçerken,
vali seçerken vb. işlerde istişare ediyordu. Hz. Ömer ve Hz. Ali, onun önce gelen müsteşarlarındandı. (9)
üzerine
gönderilecek
bir
ordu
hazırladı. Bu ordunun komutanı olarak da henüz 18-20 yaşlarında olan Usame b. Zeyd
radıyallahu anh’ı
tayin etti. Usame’nin yaşı küçük
Aynı zamanda gönderdiği valiler ve
olduğu halde komutan tayin edili-
ordu komutanları da yapacaklarını
şine karşı çıkanlara Allah Rasûlü
8. İbn Sa’d, Age, 3/186. 9. Sallâbî, Age, s.207. 10. İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 144.
Mart 2020
44
sallallahu aleyhi ve sellem,
“Onun yöneti-
sellem’in
çıkardığı orduyu geri çevir-
ciliğine söz söyleyenler, babası için
mem. Tek kalsam da onu yerine
de söylemişlerdi. Vallahi o yöne-
getiririm.” (12)
tici olarak yaratılmıştı ve o en çok sevdiğim insanlardandı. Ve onun oğlu, kendisinden sonra en çok sevdiğim
insanlardandı”
diyerek
cevap vermişti. (11)
Hz. Ebubekir, Usame’nin ordusunu gönderme amacıyla ordugaha gitti. Birliklerin yerini almasının ardından binek üzerindeki ordu komutanı Usame’yi yaya olarak bir müddet
Ordu, Medine’nin dış taraflarında
takip etti. Usame’nin atından inip
hazır bekletildiği bir anda Allah
de kendi yerine ata binmesi teklifi
vefat
üzerine Hz. Ebubekir şu sözleri
haberiyle bir anda büyük bir şok
söyledi: “Vallahi ne sen ineceksin
içerisine girdi.
ne de ben bineceğim. Allah yolunda
Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem’in
Bir yandan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in
vefatının ardından irtidat
(dinden dönme, İslam dinini terk etme) hadiselerinin yayılması diğer yandan zekât vermeme konusundaki başkaldırmalar ve Medine’nin müdafaa edilmesi gibi nedenlerle sahabe içerisinden bazıları ordunun
gönderilmesinden
şimdilik
ayaklarımın
tozlanması,
benim
aley hime olan bir şey değildir.” dedi. (13) Usame ordusunun Bizans topraklarına baskın düzenlediği haberi Bizans Kralı Heraclius’a ulaştığında “Bunlar nasıl adamlar böyle! Liderleri ölmüş, çok geçmeden kalkmış bizim topraklarımıza saldırıyorlar!”
yanında
diyerek şaşkınlığını dile getirmiştir.
eğer gönderilecekse de yaşı büyük
Burada diğer bir ders de irtidat eden-
ve tecrübeli sahabilerin içerisinde
lere verilmiştir. Onlar “Eğer onların
yer aldığı ordunun komutanlığının
gücü olmasaydı bu orduyu sefere
Usame’den alınması teklifiyle Hz.
çıkaramazlardı” diyerek yapmaya
Ebubekir’e geldiler. O ise net duru-
niyet ettikleri işten vazgeçtiler.
vazgeçilmesi
teklifleri
şunu şu sözlerle belirtti:
Usame’nin ordusunu göndermenin
“Ebubekir’in nefsini kudret elinde
ne mühim bir mesele olduğu bura-
bulunduran Allah’a yemin ederim ki
dan ortaya çıkmaktadır. Burada Hz.
yırtıcıların beni kapacağını bilsem
Ebubekir’in
bile,
ortaya çıkmıştır.
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve
basiretinin
yüceliği
11. Buhârî, 4469. 12. Taberî, Tarih, IV, 45. 13. Taberî, Age, IV, 46.
Recep 1441
45
Usame’nin ordusunun gönderilmesi
devletine baş kaldıranlara karşı da
hadisesinden alınacak derslerden
ordular hazırlamaya girişti.
biri de Rasûlullah sellem’in
sallallahu aleyhi ve
emrine ittiba –iyi günde de
kötü günde de olsa- her Müslümanın üzerine düşen görevlerdendir. Hz. Ebubekir, o en tehlikeli ve en korkulu anda dahi Rasûlullah lahu aleyhi ve sellem’in
sallal-
emrine sıkı sıkıya
yapışarak bunu göstermiştir... hizmet etme yolunda nerede olabileceklerini göstermekte ve onları yönlendirmektedir. (14) Usame’nin ordusu zaferle Medine’ye döndüğünde, kısa bir müddet sonra
diğer
kızı ve müminlerin annesi Aişe yallahu anha
radı-
şu sözlerle dile getirmek-
tedir: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve
sellem vefat edince Araplar irtidat etti,
nifak kabardı. Babam Ebubekir’in üzerine çöken yük sabit dağların üzerine çökseydi, muhakkak onlar
Yine bu hadise gençlere İslam’a
dinlendikten
Onun içinde bulunduğu bu zor hali
açılan
cephelerdeki savaşlarda yerini aldı.
İRTİDAT EDENLERE (DİNDEN DÖNENLERE) KARŞI MÜCADELE
ufacık kalırlardı.” (15) Medine’nin yakın çevresinde olduğu gibi Yemen gibi uzak yerlerde de irtidat
hadiselerini
sonlandırma
amaçlı ordular gönderildi. Bu ordulardan gelen galibiyet haberleri ile tekrardan merkezi otorite sağlanmış oldu. “Eğer Ebubekir olmasaydı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatından
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem döneminde İslamî idarenin güçlü olması karşısında boyun eğen toplulukların birçoğu, O’nun vefatından sonra bir
sonra ümmeti Muhammed helak olurdu!” sözleri, Hz. Ebubekir’in iman kurtarma yolunda ne büyük bir iş yaptığını ifade etmektedir.
bir irtidat etmeye başladı. İrtidat
İrtidat sonrasında tekrar İslam’a
bazı kabilelerde toplu olduğu gibi
girenleri
bazıları da farklı kabileler içerisin-
etmemesi ve silahtan arındırması da
den fertler idi. Kavimlerinde irtidat
ne kadar dahice bir kişilik olduğunu
edenlere karşı aynı kabile içerisinde
göstermektedir. Nitekim bu kimse-
savaşanlar da oldu.
lerin tekrar eski hallerine dönebile-
Bir yandan Usame’nin ordusunu Bizans’ın
üzerine
Ebubekir,
diğer
14. Sallâbi, Age, s.229-234. 15. Taberânî, Mu’cemu’s-Sağîr, 2/101.
Mart 2020
46
fetihlere
dahil
ceği ihtimali bulunmaktaydı.
Hz.
Ekrem Ziya Ömeri “Asru’l-Hilâfe-
İslam
ti’r-Râşide” eserinde bu durumu
gönderen yandan
İslamî
şöyle dile getirmiştir: “Onlara ihtiyacı olmadığını göstermek suretiyle kendilerini cezalandırıyordu. Diğer taraftan bunların İslâmi fetihlerin önünde görünmelerini istemiyordu. Zira onlar, yeni fethedilen bölgelerin halkına, güzel bir “Müslüman asker” modeli sergileyemezlerdi.” (16)
nasıl savaşırsın?” diye karşı çıktı. Hz.
Ebubekir:
“Allah’a
yemin
ederim ki, namazla zekâtın arasını ayıranlarla Çünkü
mutlaka
zekât,
savaşırım.
malın
hakkıdır.
Allah’a yemin olsun ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e
verdikleri bir
deve yularını bile bana vermekten kaçınırlarsa, sırf bu sebepten dolayı
Birlikler; dalgalanan tevhid bayraklarıyla, Yüce Allah’ı tazim eden ve imanî manaları özümsemiş kalplerden yükselen dualarla ve zikirlerle yola koyuldular. Allahu Teâlâ, onların bu saf dualarına icabet etti ve dinini onlarla korudu. Sayılı bir kaç ay içerisinde bütün Arap Yarımadası İslam’a boyun eğdi. (17)
Rasûlullah vefatından
radıyallahu anh
yenlerle savaş hususunda Allahu Teâlâ’nın Ebubekir’in kalbine tam bir kararlılık verdiğini gördüm ve doğrunun da bu olduğunu anladım.” (18)
fakihi ve en doğru görüşlüsü idi."
der ki:
Arapların
“Yemin ederim ki, zekât verme-
"O (Ebubekir), onların (ashabın) en
sallallahu aleyhi ve sellem’in
sonra
Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle dedi:
Said b. Müseyyeb şöyle demiştir:
ZEKÂT VERMEYENLERE KARŞI MÜCADELE Ebu Hureyre
onlarla savaşırım” cevabını verdi.
bir
kısmı dinden dönünce, Hz. Ebubekir bunlara karşı savaş açtı. Hz. Ömer: “Rasûlullah: ‘Ben insanlarla Allah’tan başka ilâh yoktur’ deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim
Zekâtın bildirmesi
imandan ve
ayrılmazlığını
tavizsiz
duruşu,
İslam’ın pazarlıksız kabul edilmesinin mesajını veriyordu.
PEYGAMBERLİK İDDİASINDAKİ YALANCILARA KARŞI MÜCADELE
kelime-i tevhidi söylerse, -İslâm’ın
Peygamberlik iddiasındaki yalancı-
hakkı olan had cezaları hâriç- mal ve
lardan biri olan Esved el-Ansî, Rasû-
canını benden korumuş olur. Gerçek
lullah
hesabını görmek ise Allah’a kalmıştır’
landığını haber alınca Yemen’de
buyurmuşken şimdi sen onlarla
nübüvvet iddiasında bulundu. Sihir
sallallahu aleyhi ve sellem’in
hasta-
16. Ekrem Ziyâ Ömerî, Asru’l-Hilâfeti’r-Râşide, s. 356. 17. Humeydî, Tarihu’l-İslâmi, 9/51. 18. Buhârî, “Zekât”, 1, 40, “İstitâbe”, 3, “İ’tisâm”, 2, 28; Müslim, “İman”, 32; Nesâî, “Cihâd”, 1.
Recep 1441
47
ve etkili hitabetiyle zayıf imanlı kimseleri
etkiliyor,
etkileyeme-
diklerini de işkence, öldürme ve zulümle zorla kendine bağlıyordu. Allah Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem,
KUR’AN’IN KİTAPLAŞTIRILMASI Yemame Savaşı’nda Kur’an hafızı sahabilerin şehit oluşu, Kur’an’ın bir
araya
doğurdu.
getirilmesi Hz.
Ömer’in
lüzumunu teklifleri
onun çarpışma veya suikastle öldü-
ve
rülmesi emrini verdi. Nitekim Allah
mesi üzerine başlarında Zeyd b.
Rasûlü daha yaşarken, bir suikast
Sabit’in olduğu bir heyete bu görev
ile Esved öldürüldü.
verildi. Deri ve kemik parçalarında
Diğer bir peygamberlik iddiasındaki
ve hurma yapraklarında yazılı ve
yalancı ise Müseylime el-Kezzâb idi. Onun merkezi de Yemame’ydi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem y aşarken nübüvvet iddiasında bulundu. Hz. Ebubekir, onun üzerine İkrime b. Ebu Cehil ve Şurahbil b. Hasene’yi gönderdi. Çok kanlı mücadelele-
bu
düşüncenin
kabul
edil-
ezberlerde olan Kur’an ayetleri bir araya getirildi ve heyetin kontrolünde “Mushaf” adı verilen tek bir nüshada toplatıldı. Bu nüsha Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in
hanımlarından anha’ya
Hafsa
radıyallahu
verildi. Böylece Hz. Ebube-
rin yaşandığı Yemame Savaşı’ndan
kir, Kur’an’ı ilk toplayan oldu.
sonra o da öldürüldü ve Yemen’de
Heyetin
İslamî otorite sağlandı.
Zeyd
başkanlığına
radıyallahu anh,
getirilen
bu görevin zorlu-
Bir diğer peygamberlik iddiasın-
ğunu şu sözlerle dile getirmiştir:
daki yalancı ise Tuleyhâ el-Esedî
“Vallahi dağlardan birini başka bir
idi. O da Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve
yere nakletmeyi teklif etselerdi,
yaşarken nübüvvet iddiasında
Kur’an’ın toplanmasından daha ağır
sellem
bulundu. Hz. Ebubekir döneminde Halid b. Velid’in idaresindeki ordu tarafından Tuleyha ve beraberindeki ordu kırıp geçirildi. Tuleyha aldığı
mağlubiyetler
sonrasında
tevbe ederek Müslüman olmuştur.
gelmezdi.” (19)
FETİH HAREKETLERİ Riddet
savaşlarının
sona
erme-
siyle, İslam’ı yeni topraklara taşıma amaçlı fetih hareketlerine başlayan
Halid b. Velid’in şu sözleri Müslü-
Hz. Ebubekir, Irak ve Şam fethine
manların galip gelmesindeki adeta
yöneldi. Halid b. Velid komutasın-
slogan gibiydi: “Size sizin yaşamayı
daki ordu, Yemame sonrasında Irak’a
sevdiğiniz gibi ölümü seven insan-
gönderildi. Burada sahabilerin üstün
larla geldim.”
gayretleri
19. Buhârî, 4986.
Mart 2020
48
ve
şehadet
sevdaları,
Irak’ın fethinin kapılarını araladı.
Mağlubiyete sebebiyet verir endişe-
Şam’ın fethinde de Halid b. Said,
siyle de komutanlarının düşman-
Yezid b. Ebu Süfyan, Ebu Ubeyde
ların
bi Cerrah, Amr b. Âs ve Şurahbil b.
girmemelerini,
Hasene
radıyallahu anhum
komutasın-
daki mücahidler Ecnadeyn Yermuk Savaşları
(21)
(20)
ve
ile Bizans ordu-
topraklarına
destek saldırılar
yapmalarını
Hz. Ebubekir fetih hareketlerinde
Komutanlara
sık
baba
adaletin
yerlerden istiyordu.
Bu taktik Irak ve Şam fetihlerinde uygulandı...
komutanlarına
Müslümanlardan
alabilecekleri
larını bozguna uğrattılar.
sık
derinlemesine
gibi
ve
askerlere
yumuşak
bir
davranması
tesisi, güven ve huzurun sağlanma-
ve zulmetmemeleri uyarısında da
sını telkin ediyordu. Halk “Bir zalim
bulundu. (23)
gitti, yerine onun gibi ya da ondan daha zalim başka biri geldi” dememeliydi...
MERHAMETLİ HALİFE Hz. Ömer der ki: “Hz. Ebubekir’in
Onun Şam’ın fethine gönderdiği
hilafeti
Yezid b. Ebu Sufyan’a söylediği şu
kenar mahallesinde âmâ ve ihtiyar
sözleri İslam savaş hukukuna dair
bir kadın vardı. Her gün ona uğra-
çok derin manalar içermektedir:
yarak ihtiyacını görmek isterdim.
“Sana on şey tavsiye ediyorum:
Fakat her gittiğimde benden önce
Kadınları, çocukları ve çok yaşlı ihtiyarları öldürme! Meyveli ağaçları kesme, mamur yerleri tahrip
zamanında
Medine’nin
birinin gelerek lüzumlu işleri yaptığını, bu düşkün insanın ihtiyaçlarını karşıladığını görürdüm.
etme! Koyun ve develeri sadece
Bir gün merak ettim. “Acaba her
yemek için kes! Arıları yakma ve
gün bu sevabı işleyen zât kimdir?”
onları dağıtma! Ganimete ihanet
diye düşündüm ve erkenden gide-
etme! Korkaklık gösterme!” (22)
rek bir yere saklandım. Bir de ne
20. Ecnadeyn Savaşı: İslam orduları ile Bizans arasıdaki ilk büyük karşılaşmadır. Halid b. Velid ve Amr b. As, Bizans ordu komutanını öldürülme ve bu sayede Bizans ordusunun hızlı dağılmasına etki etme taktikleriyle büyük bir zafer kazanılmasında önemli bir etkiye sahiptir. 21. Yermük Savaşı: Bizans’a karşı yapılan ikinci büyük savaş. Bu savaşta göze çarpan en önemli nokta, ordu sayılarında uçurum denecek farktır. Müslümanlar 40.000, Bizans ise 240.000 kişiden müteşekkildi. Savaşın şiddetini şu sözler ifade etmektedir: “Yermük Savaşı’nda yere düşen bir çividen, kopan bir bilekten ve havada uçuşan bir elden başka bir şey görülemiyordu.” (İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, VII, 12) Savaşın şiddetlendiği esnada Ebu Süfyan şöyle dua ediyordu: “Ey Allah’ın yardımı yaklaş! Ey Müslümanlar topluluğu sebat gösterin, sebat.” Bu savaşta müslümanlar 3000 şehid kazandı, Bizans tarafından 120.000 kişi öldürüldü. 22. Muvatta’, “Cihâd”, 10. 23. Sallâbi, Age, s.446-457.
Recep 1441
49
ADALET GÖSTERMEK, SEVGİNİN ÖNÜNDE YER ALMALI Hz. Ömer, oğlu Asım’ın annesini boşamıştı. Muhâsir denilen yerde karşılaştı.
Onun Şam’ın fethine gönderdiği Yezid b. Ebu Sufyan’a söylediği şu sözleri İslam savaş hukukuna dair çok derin manalar içermektedir: “Sana on şey tavsiye ediyorum: Kadınları, çocukları ve çok yaşlı ihtiyarları öldürme! Meyveli ağaçları kesme, mamur yerleri tahrip etme! Koyun ve develeri sadece yemek için kes! Arıları yakma ve onları dağıtma! Ganimete ihanet etme! Korkaklık gösterme!”
Kadın,
Asım’ı
kuca-
ğında taşıyordu. Çocuk süt emme yaşını bitirmiş ve yürüyecek hale gelmişti. Ömer çocuğu almak istiyor fakat annesi vermiyordu. Hz. Ömer çocuğu zorla ondan aldı. Bu arada çocuk hırpalanmış ve ağlamaya başlamıştı. Hz. Ömer, “Oğlum üzerinde ben senden daha çok hak sahibiyim” diyerek, annesini Hz. Ebubekir’e şikâyet etti. Hz. Ebubekir, kadının lehine karar verdi
ve:
(ikinizden
“Yetişkin birini)
çağa kendisi
gelip için
seçinceye kadar onun (annesinin) kokusu, onun kucağı ve onun yatağı çocuk için daha hayırlıdır.” dedi. (25) Diğer bir rivayette de şöyle demiştir: “O (anası) daha şefkatli, daha lütufkâr ve daha merhametlidir. Evlenmediği müddetçe oğluna daha çok hak sahibidir.” (26) Burada Hz. Ebubekir’in en yakın dostu ve en sevdiği kimselerden
göreyim her gün gelip kadının işlerini gören o salih zat Halife Ebubekir. Karşımda onu görünce büy ük bir
biri olsa da Hz. Ömer’in aleyhine bir hükmü verdiğini görmekteyiz. Bu da sevginin adaleti örtmemesi ve adaletin her daim sevginin önünde
şaşkınlık içinde: “Hayatıma yemin
yer alması gerektiğini bizlere öğret-
olsun ki o sensin!” dedim.”
mektedir.
24. Suyûtî, Age, s.80. 25. Abdurrezzâk, Age, 12601. 26. Abdurrezzâk, Age, 12600.
Mart 2020
50
(24)
YERİNE HZ.ÖMER’İ TAYİNİ ve VEFATI Hz. Ebubekir, h.13 yılda hastalandı.
ferasetlilerinden
biri
de
Ömer’i
halife bırakan Ebubekir’dir.” (29)
kendi-
Hz. Ali’nin, “Sen, şiddetli kasırgala-
sinden sonra çıkacak ihtilafları
rın bile yerinden hareket ettireme-
sonlandırma adına bir kişiyi halife
diği, kuvvetli sarsıntıların bile yok
seçmeleri
bulundu.
edemediği yüce bir dağ gibiydin!” (30)
Ensar ve muhacir arasında istişare
dediği Hz. Ebubekir’in hastalığı on
etti. Ona, halife olarak bir kimseyi
beş gün sürdükten sonra h.13 (634)
önermesini teklif ettiklerinde, o
yılında pazartesi günü 2 sene 3 ay
Hz. Ömer’i teklif etti. Diğerleri de
10 gün yaptığı hilafetinin ardından
bu fikre katıldılar ve vefat etme-
vefat etti.
Bu
hastalığı
sırasında,
önerisinde
den onu kendi yerine tayin ettiğini bildirdi. Ardından şu sözleri söyledi: “İstediğim hayırdır, gaybı bilmiyorum.” (27) Diğer bölgelere de bu bilgiyi mektuplarla haber verdi.
Hz. Aişe, babasının vasiyeti gereği halife olduktan sonra malından artanını yeni halifeye götürdü. Hz. Ömer’e getirildiğinde ağlamaya başladı ve: “Allah, Ebube-
Onun bu seçim sonrasında şöyle
kir’e rahmet etsin. Kendisinden
dua
sonra geleni şiddetli zora soktu.”
ettiğini
kaynaklarımızda
görmekteyiz: “Allah’ım! Nebi’nin
dedi. (31)
emri olmaksızın onu tayin ettim. Bununla da ancak onların selametini
diledim.
Onların
fitneye
düşmesinden korktum. Bu hususta görüşümle hareket ettim. Onların başına en hayırlılarını bıraktım. Onları ona tâbi kıl. Bana takdirinden gelen geldi.” (28) Abdullah anh,
b.
Mesud
------------------------KAYNAKLAR Halid Muhammed Halid. Hz. Ebubekir, Beka Yayınları. Sallâbî, Ali Muhammed. Hz. Ebubekir Hayatı, Şahsiyeti ve Dönemi, Ravza Yayınları. Kaya, Murat. Hz. Ebu Bekir (ra) 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları.
radıyallahu
onun Hz. Ömer’i ardından
halife
olarak
teklifi
hakkında
şöyle söylemiştir: “İnsanların en 27. Zehebî, Tarihu’l-İslam, ?/116-117. 28. İbn Sa’d, Age, 3/199. 29. Heysemî, Mecmâu’z-Zevâid, 10/268. 30. Ebu Nuaym, Mârifetü’s-sahâbe, 1/264. 31. İbn Sa’d, Age, 3/146-147; İbnu’l-Cevzî, Sıfâtu’s-Sıfve, 1/265.
Recep 1441
51
OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp
Dünden Bugüne FİLİSTİN
F
ilistin, İslam ümme-
doğrudan
tinin yaşadığı sorun-
olarak hedef almaktadır.
ların en temelindeki
sorunun beldesidir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve
sellem’in miraca yükseldiği bu mübarek belde, Siyonist Yahudilerce işgal edilmiştir. Siyonist Yahudi işgali halen
İslam
ümmetinin
tam yüreğinde bir hançer gibi durmakta, Siyonistlerin küresel faaliyetleri İslami hareketleri akamete uğratmaktadır.
Siyonist
işgal
halen İslam ümmetini gerek
Mart 2020
52
gerekse
dolaylı
Filistin toprakları, tarihin başından
bugüne
kadar
İslam dini için olduğu gibi diğer dinler için de oldukça önemli bir merkez olagelmiştir.
Filistin
hakimiyet
üzerinde
kurmak
için
oldukça kanlı savaşlar verilmiş, bölgeye hâkim olan güç önemli bir prestij elde etmiştir. Filistin’in odağı ise, dünyanın
şüphesiz
en
önemli
merkezlerinden biri olan Kudüs’tür.
giren Kudüs ve Filistin, 1917 yılına
Kudüs’ü kontrol eden güç, büyük
kadar Osmanlı elinde kalmıştır.
ölçüde Filistin’i de kontrol etmiştir. İslam’ın üç mescidinden biri olan, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın
içerisinde
bulunduğu
Kudüs şehri, ilk kez 637 yılında, İslam Halifesi Ömer
radıyallahu anh
döneminde Müslümanların hakimiyetine girmiştir. On birinci yüzyıla dek Müslümanların hakimiyetinde kalan ve Müslüman güçler arasında zaman zaman el değiştiren Kudüs, 11. asrın sonunda önce Şii Fatımîler daha sonra ise Haçlılar tarafından ele geçirilmiştir. Bu yıllarda Kudüs,
Mısır ve Suriye’de olduğu gibi Filistin’de de Osmanlı sonrası dönemi inşa eden süreç, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’ı ele geçirmesiyle başlamıştır. 1831 yılında Kavalalı tarafından ele geçirilen bölgede Avrupalı
devletler
ve
Yahudiler
hızla faaliyete geçmiş, bölgede elçilikler açılmış, Yahudilerin dini ve sosyal faaliyetlerine alan açılmış ve müsaade edilmiştir. Bu paralelde Kudüs’te İslam’ın egemenliği zayıflamaya yüz tutmuş, Hristiyanlar ve Yahudiler güç kazanmıştır.
tarihte görmediği kadar vahşete ve
Osmanlı
katliama şahit olmuştur.
Kudüs’te egemen olsa da artık zayıf
Nihayet 1187 yılında Salahaddin Eyyubi, Kudüs’ü fethederek Haçlıların uzun süren hükmüne son vermiş, bu süreci takiben Haçlı orduları
İslam
sökülüp
atılmaya
Eyyubi’nin
coğrafyasından
Kudüs’ü
başlanmıştır. fethetmeden
evvel Şam ve Mısır’daki fitneleri sona erdirmesi, buralarda cihadı terk edip safahat dünyasına dalan
1840
yılında
konumda olan devlet, Kavalalı’nın Kudüs’teki faaliyetlerinin de etkisiyle, Kudüs üzerindeki otoritesini büyük ölçüde yitirmiştir. Hristiyan devletler ve bunun yanı sıra Yahudiler hızla Kudüs’te egemen olmuş, şehirde yerleşimler, kültürel merkezler açılmış ve Filistin toprakları üzerindeki projeler hızlanmıştır. Bu projelerden en dikkat çekeni
yöneticileri bertaraf ederek Müslü-
ise şüphesiz Siyonizm'dir.
manların saflarını birleştirmesi ve
19’uncu
Kudüs’ün fethinin bundan sonra gelmesi dikkate şayandır.
yeniden
yetlerine
asrın
sonlarında
başlayan
faali-
Siyonizm’in
kurucu ismi Theodor Herzl ve diğer fethinin
Siyonistlerin faaliyetleri, özellikle
ardından Kudüs, 7 yüzyıl boyunca
Yahudilerin Filistin’e geri dönüşü-
İslam hakimiyetinden çıkmamıştır.
nün sağlanmaya çalışılması, bölge-
1517 yılında Osmanlı hakimiyetine
deki Yahudileşmeyi hızlandırmıştır.
Salahaddin
Eyyubi’nin
Recep 1441
53
Filistin üzerindeki fiili İslam haki-
mümkün kılacak vesileler meydana
miyeti ise Birinci Dünya Savaşı
getirilmiştir. Bu süreçte, 2. Dünya
esnasında
ordularının
Savaşı esnasında Avrupa’da Yahudi-
Kudüs'e girmesiyle son bulmuştur.
leri hedef alan katliamlar yaşanmış,
1917 yılında Filistin, bugüne kadar
buradan kaçan Yahudilerin Filistin’e
sürecek şekilde İslam hakimiyetin-
yerleştirilmesiyle de Siyonist süreç
den çıkmıştır.
hızlanmıştır.
İngiliz işgalinin ardından Filistin'de
Nihayetinde, bölgede yaşanan isyan-
İngiliz mandası teşkil edilirken,
lar ve sosyal krizler çerçevesinde
Siyonizm'in faaliyetleri hız kazan-
Birleşmiş Milletler 1947 tarihinde
mıştır. Büyük bir hızla Yahudileşen
bir paylaşım planı ortaya atarak
Filistin'de İsrail devletinin kurulma
Filistin’in Müslümanlar ve Yahudiler
süreci de bu dönemde başlamıştır.
arasında bölünmesini öngörmüştür.
İngiliz
İngiliz orduları Kudüs'ü muhasara ettiği
süreçte,
İngiltere
Dışiş-
leri Bakanı Arthur James Balfour tarafından ilan edilen “Balfour Deklarasyonu” ile İsrail Devle-
Ancak bu plan hiçbir zaman hayata geçmemiş, 1948 yılında İngiltere mandası sona ermiş, İngilizler ülkeden çekilmiş ve İsrail bağımsızlığını ilan etmiştir.
ti’nin kuruluşu gündeme gelmiş-
Bu dönemde on binlerce Filistinli
tir. İngiltere’nin bu toprakların
evlerinden çıkarılmış ve mülteci
“Yahudilere bir vatan olarak belir-
konumuna gelmiştir. Aradan geçen
lenmesine” olumlu baktığı ifade
70 yıldan fazla süreye rağmen Filis-
edilen mektup, üst düzey bir Siyo-
tinliler halen evlerine dönebilmiş
nist lidere yazılmıştı.
değildir.
Deklarasyonla beraber Filistin’de
1947 yılında Filistin’de Müslüman-
bir Yahudi devleti kurulması çalış-
lar ve Yahudiler arasında başla-
maları hızlanırken, kısa süre içeri-
yan çatışmalar zamanla bir savaşa
sinde başta ABD olmak üzere diğer
dönüşmüş,
devletler de deklarasyonu kabul
Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak, Suudi
etmiştir.
Arabistan gibi Arap ülkeleri İsrail’e
1948
yılına
mandası
dek
süren
döneminde
İngiliz
Siyonistler,
1948
yılında
Mısır,
savaş açmış, ancak savaş sonucunda İsrail galip gelmiştir.
Yahudi devletinin kurulması için
Şüphesiz bu galibiyette İsrail'e destek
gerekli tüm adımları atmış, bölgede
veren Haçlı Batı'nın ve Batı'nın
siyasi,
iktisadi
kuklası olan mücrim ve tağut yerel
temeller atılmış ve İsrail devletini
işbirlikçi rejimlerin payı büyüktür.
kültürel,
Mart 2020
54
askeri,
Savaştan galip ayrılan İsrail sahici bir devlet olma yolunda adımlarını sıklaştırmış ve Filistin üzerindeki hakimiyetini pekiştirmiştir. İlerleyen
senelerde
Arap
rejim-
leri, 1967 ve 1973'te İsrail ile iki kere daha savaşmış, 1948 savaşına benzer sebeplerden dolayı da bu savaşlardan İsrail galip ayrılmıştır. Burada şehid Seyyid Kutub'un,
Zamanla Arap devletleri İsrail ile
Arap rejimlerinin ordularına dair
sulh yolunu tutarken, Filistin’de
söylediği
değildir,
işgale karşı direniş yerel örgüt ve
onlar halka karşı teşkil edilmiş
yapıların ve de halk kitlelerinin
jandarma
omuzlarına
"Onlar
ordu
kuvvetleridir."
sözünü
kalmıştır.
Özellikle
akla getirmek gerekir. Gerçekten de
Filistin Kurtuluş Örgütü isimli sol
Müslümanlar karşısında kahraman
yapı ve daha sonra Filistin İslami
kesilen, onları katlederken, işkence
Direniş Hareketi (Hamas), bölge-
yaparken ve zindanlara atarken
deki savaşı sürdürmüştür.
"izzetli" görünen mücrim rejimlerin orduları, İsrail karşısında çaresiz kalmıştır.
Zaman
içerisinde
üzerindeki
İsrail,
kontrolünü
Filistin sağlam-
laştırmıştır. Bu süreçte ABD ve
İçerisinde Allah korkusu olmayan,
Haçlı Batı’nın payı oldukça büyük-
imandan ve İslam'dan uzak yapı-
tür.
ların akıbeti budur. Her ne kadar askeri ve teknik imkanları olsa da bu güçler İsrail'e ufak bir zarar dahi verememiş, bunun aksine İsrail'e karşı cihad etme aşkıyla dolup taşan Müslüman gençleri katletmişlerdir. Önceki yazılarımızda Mısır ve Suri-
İsrail’in
Filistin
üzerindeki
egemenliği, her gün işlenen insan hakları ihlallerine rağmen kabul edilmiştir.
Hapse
atılan
binler,
işkence gören ve öldürülen çocuklar dünya kamuoyunun gündemine girememektedir.
ye’de mücrim rejimlerin Müslüman
1980’den sonra artan, 2000 yılı-
halklara neler yaptığından bahset-
nın ardından ise doruğa çıkan
miştik. Siyonistlere karşı cihad etme
bir şekilde İslam coğrafyasındaki
arzusunda olan bu Müslümanların
rejimler İsrail ile dostane ilişkiler
karşısına ilk dikilen güç İsrail değil,
kurma sürecine girerken, Filistin
sözde İsrail’e karşı duran Arap
davası mazlum halkların omuzla-
rejimleri olmuştur.
rında kalmıştır.
Recep 1441
55
Filistin’deki yapıların önemli bir kısmı da İsrail’in egemenliğini tanıyacak pozisyona gelmiştir. Birinci ve İkinci İntifada devrinde çatışmalar artış göstermiş, ancak bu da bir süre sonra sonlanmıştır. Filistin’deki krizi tırmandıran bir diğer süreç de Gazze krizidir. Gazze Şeridi, 2005 yılında İsrail’in Yahudi yerleşimlerini bölgeden çıkarma kararıyla ablukaya alınmıştır. Günümüzde yaklaşık 2 milyon insanın yaşadığı bölgede sık sık çatışmalar yaşanmıştır. Seçimleri kazanan Hamas’ın, seçimleri kaybeden ancak bölgeyi teslim etmeyen El Fetih’i (Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi) bölgeden çıkararak 2007 yılında kontrol sağlaması üzerine Gazze ablukaya girmiştir. Karadan, havadan ve denizden abluka altına alınan Gazze Şeridi’ne temel ihtiyaç maddeleri dahi kısıtlı olarak girmektedir. Bu açıdan Gazze, 2 milyon Müslüman için bir açık hava hapishanesi hüviyetine bürünmüştür. Mahmud Abbas liderliğindeki sol görüşlü El Fetih tarafından yönetilen Batı Şeria’da da İsrail’in yoğun baskısı vardır. Bölgede İsrail keyfi tutuklamalar yapmakta, Müslümanların gündelik hayatını bir işkenceye çevirmektedir. Müslüman erkeklerin çoğunun hapse atıldığı Filistin’de Müslüman kadınlar İsrail’in keyfi uygulamalarına karşı koymaya çalışmaktadır.
Mart 2020
56
İslam alemi ise Filistinli Müslümanlar yerine İsrail’in müttefikliğini tercih eden yöneticilerle doludur. İktisadi ve siyasi yönden güçlü olan İsrail’in düşmanlığından çekinen ve dostluğunu arzulayan yerel yöneticiler, Filistinli Müslümanları İsrail’in insafına terk etmektedir. İslam dünyasında zaman zaman düzenlenen protestolar, konsolosluk önlerinde yapılan eylemler, atılan sloganlar Filistin halkı için sahici bir çözüm ortaya koyamamaktadır. Maalesef İslam alemi diğer bölgeler için olduğu gibi Filistin için de sahici bir umudun şafağından uzaklardadır. Yirminci asrın başlarında Osmanlı’dan koparılan ve Siyonistlere teslim edilen Filistin, maalesef bugün hatalarını örtmek, kendisini meşru göstermek, ellerindeki kanı gizlemek, İslami çalışma yaptığı izlenimini vermek, Müslümanların gözlerini boyamak isteyenlerin elinde bir oyuncak halini almıştır. Filistin meselesi bir fikri istismar malzemesi haline getiriliyor ve Filistinli mazlumların acılarını dindirmek için sahici adımlar atılmıyorken Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa, Siyonistlerin elinde yıkılmayı beklemektedir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in miraca yükseldiği bu mübarek beldede bugün namaz ve ezan bir yana, Müslümanlar rahatça nefes dahi alamamaktadır.
NEBEVÎ AİLE Halime Yılmaz
HAYIZIN KADIN PSİKOLOJİSİNE VE AİLEYE ETKİLERİ Rabbimiz sadece bir kelime ile hayızın kadın üzerindeki etkisini eşsiz bir şekilde dile getirmiştir: “Sana hayız halinden soruyorlar. De ki: O bir eziyettir” (Bakara, 222)
B
u yazımızda her karı koca-
Hayız; bir diğer adlarıyla adet
nın olduğu evde yaşaması
veya regl dönemi, her ay periyodik
kaçınılmaz olan bazı sorun-
olarak kadınların rahimlerinden
lara sebep olabilen, bazen ailelerin
gelen kandır.
yıkılmasında önemli bir rol oyna-
Hayız sözlükte; “Akmak” anla-
yan bir konu üzerinde duracağız.
mına gelir. Sağlıklı bir kadında
Kadınlarda her ay -bir hastalığı
adet
yoksa eğer- görülen hayız kanı
arasında gerçekleşir. Rengi siyah,
ve bu kanın kadın üzerindeki
kırmızı,
olumsuz etkilerinden söz edece-
görülen hayız kanı, hayızdan önce
ğiz. Ayrıca bu durumun aileye ve
de hayız günlerinde de kadına
kocaya yansımaları, kocanın ve
hem bedensel hem de psikolojik
kadının
sıkıntılar verir.
yapması
gerekenlerin
döngüsü,
21-35
kahverengi
günleri hallerde
neler olduğundan bahsedeceğiz.
Kadın ve erkeğin fıtratının farklı
Bilhassa erkek okuyucularımızın
olduğunu hep vurguluyoruz. Bu
okumasını tavsiye ediyoruz.
konuda da bu farkın üzerinde
Recep 1441
57
Ortalama her ayın en az bir haftası kadının hayız günleriyle geçer. Bu günler içerisinde kadınlarda özel-
Yılın ortalama yarısı, yaşanması kaçınılmaz olan bu döngü ve döngü öncesi semptomları, çoğu erkek tarafından tam manasıyla bilinmemekte, dolayısıyla birçok ailede bu, sorunlara ve gerginliklere sebep olmaktadır. Çeşitli araştırmalarda birçok evliliğin bitmesine ve boşanmalara sebep olan önemli bir faktörün de hayız ve hayız öncesi semptomların aile ve eşler arası ilişkiye büyük etkileri olduğu saptanmıştır.
likle karın ve bel bölgesinde ağrı, göğüslerde hassasiyet, aşırı yorgunluk hissi, sürekli uyuma isteği veya uyuyamama
gibi
psikolojilerine
olumsuz yönde tesir edecek durumlar görülür. Sadece bu günlerde değil,
hayız
döneminin
yaklaş-
tığı hayız öncesi 7-10. günlerde de kadınların büyük bir kısmı bazı sorunlar yaşarlar. Onlardan bazıları şunlardır: • Gerginlik • Aşırı yeme isteği veya iştahsızlık • Kendini değersiz hissetme • Vücudun belli bölgelerinde olan hormonel
değişiklikler
sebebiyle
görülen sivilceler yüzünden kendini çirkin görme • Normal zamanlarda vermediği durmak
gerekiyor.
anlamda
kadının
anlam anlamda
vermekte da
Zira
genel
davranışlarına zorlanan,
hayız
özel
dönemindeki
aşırı tepkiler gösterme • Elini kolunu kaldıramama, hiçbir iş yapmak istememe • Vücutta şişkinlik
abartılı tepkilerine anlam veremeyen
• Öfke patlamaları
erkeklerin, kadındaki hayız öncesi ve
Çok değerli evlerimizin direkleri,
hayız anındaki semptomları (belir-
reisleri ve hayattaki insan olarak
tileri) bilmeleri; hem eşler arası bazı
kadınların en değerli yardımcıları
sorunların sebebini ortaya çıkarıp
olan kocalara seslenmek istiyorum.
çözümünü kolaylaştıracak hem de
Kadınların oldukça hassas ve kırıl-
menopoz dönemine kadar her ay
gan oldukları hayız dönemi ve öncesi
gerçekleşmesi kesin olan bir haki-
semptomlarını mutlaka öğrenme-
katin, ailede sebep olacağı muhtemel
lisiniz. Düşünsenize! Kadınlar, her
çatışmaların önüne geçecektir.
ayın yarısı aynı ruh haline bürünüyor
Mart 2020
58
ve aynı sıkıntıları yaşıyorlar. Bu, yıla
olan kullanılmamış yumurta dışarı
vurduğunuzda yılın yarısına tekabül
atılır. Akan kan, bakteriler ve ölü
ediyor. Tabi bunu ortalama söylüyo-
hücrelerle doludur. Adet sancısı-
rum. Çünkü bu süreç, bazı kadın-
nın büyük kısmı, rahim duvarın-
larda daha uzun sürebiliyor. İşten
dan atılan ölü hücrelerin koparılıp
yorgun argın eve geldiğinizde hanı-
parçalanması sonucu oluşur. (1)
mınızdan sadece bir tebessüm, bir sıcak çorba ve huzur beklediğinizi biliyorum. Sizin rutin olarak görüp önemsemediğiniz sorunları, hayız dışındaki zamanlarda görmezden gelen hanımınız, hayız döngüsüne girdiğinde abartıyla karşılıyorsa, bu gerginlik evde küçük çapta sorunlara ve gerginliklere sebep oluyorsa bunun,
hayızın
huzursuzluktan
kadına
verdiği
kaynaklandığını
bilin! Aslında hiçbir kadın bu tepkileri verdiği için mutlu olmaz. Sonra-
Yılın ortalama yarısı, yaşanması kaçınılmaz olan bu döngü ve döngü öncesi semptomları, çoğu erkek tarafından tam manasıyla bilinmemekte, dolayısıyla birçok ailede bu, sorunlara ve gerginliklere sebep olmaktadır. Çeşitli araştırmalarda birçok evliliğin bitmesine ve boşanmalara sebep olan önemli bir faktörün de hayız ve hayız öncesi semptomların aile ve eşler arası ilişkiye büyük etkileri olduğu saptanmıştır.
dan yaptıklarına çoğu zaman üzülür
Bu
ve pişman olur. Ama bazen zayıflı-
önemini ortaya koymak için yeter-
ğına yenik düşüp yanlış yapabilir.
lidir. Kocalar ve kadının çevresin-
Hanımınıza bu dönemlerde daha
dekiler bu konuda ne kadar bilinçli,
hoşgörülü olmanızı tavsiye ederim.
sabırlı ve duyarlı olurlarsa, aile içi
Bunu, aile saadetiniz için yapmalısı-
bu soruna bağlı çatışmalar da o
nız. Geçici bir süreliğine yaşadığı bu
kadar azalacaktır.
süreçte, ona duygusal olarak destek olmalı, hayız zamanı dışında aynı aşırı tepkileri vermiyorsa bu zamanın verdiği sıkıntıdan kaynaklanan yaptığı küçük hataları görmezden gelmelisiniz. Bu ailenizdeki tüm fertlere özellikle karı koca ilişkinize çok iyi gelecektir.
durum,
işin
vahametini
ve
Kadınlar da bu durumu kullanmaya kalkarak öfke patlamalarına bir bahane ve gerginliklerine bir sebep bulup ellerinden geldiğince aile içinde kaos çıkarmamalıdırlar. Mümkün mertebe gerginliklerini dışa
vurmamaya
öfkelendiklerinde
gayret
etmeli,
kendilerini
Hayız sırasında kadının vücudun-
rahatlatacak yollara başvurmalı-
dan kan ile birlikte, üreme hücresi
dırlar. Duş almak, tebdil-i mekân,
1. İnternet Bilgisi
Recep 1441
59
enerjisi
yüksek
insanlarla
hoş
“Eza”nın bir anlamı da zarardır.
sohbet etmek, kitap okumak, faydalı
Yani kadının zararlı hastalıklara
işlerle meşguliyet, kitap okumak,
açık olduğu bir dönemdir. İşte bu
meşru olan bir hobi edinerek sıkın-
yüzden bu dönemde İslam, kadın-
tısını unutmaya çalışmak ve benzeri
larla cinsel ilişkiye müsaade etme-
yollarla bu günleri huzurla atlatma-
miştir. Tıbben de bunun çok tehlikeli
nın yollarını aramalıdırlar.
ve zararlı olduğu söylenmektedir.
Rabbimiz sadece bir kelime ile hayı-
İslam’dan önce cahiliye Arapları,
zın kadın üzerindeki etkisini eşsiz
hayızlı kadınlarla birlikte durmaz-
bir şekilde dile getirmiştir: “Sana
lar,
hayız halinden soruyorlar. De ki: O
Yahudi ve Mecusilerin adetleri de
bir eziyettir” (Bakara, 222)
böyleydi. Hristiyanlar ise ay haline
Ayetin orijinalinde “eza” kelimesi ile hayız tanımlanıyor. Bu kelime
beraber
yemek
yemezlerdi.
önem vermezler, cinsel birleşmede bulunurlardı.
sözlükte; “eziyet, zarar, sıkıntı” gibi
İslam’da ise kadına her anlamda
anlamlara gelmektedir.
sıkıntı veren hayız günleriyle ilgili
Yani hayız hem kadına hem yakın çevresine rahatsızlık veren, kadını
bir takım koruyucu hükümler ve kolaylıklar getirilmiştir. (2)
yoran ve psikolojik olarak sıkıntı
Bu günlerde kadınla cinsel temas
yaşatan bir dönemdir. Kadınları
yasaklanmış hem kadın hem erkek
hayızlıyken
hem de nesil, olma ihtimali yüksek
boşamak
yasaklanmıştır. hikmetleri
Fıkhî
ayrıdır.
İslam’da sebep
Ama
ve
psiko-
lojik olarak durumu ele alırsak eğer kadın bu hassas döneminde eşi tarafından boşanırsa normalden daha büyük tepkiler verebilir. Normalden daha hassas davranıp ani çöküntüler yaşayabilir. Olaylara mantıkla bakamayabilir. Belki
olan hastalıklardan korunmuştur. Herkese fıtratına uygun hak ve sorumluluklar
veren,
indirdiği
hükümlerle kullarını diğer kullarının eziyetlerinden koruyan Allah ne yücedir! Hamd, verdiği tün nimetlerden dolayı bir tek O’na mahsustur.
de bu çöküntü, hayatının bundan sonraki safhalarında da etkisini göstermeye devam edebilir. Allah en doğrusunu bilir. 2. Dört Mezhebe Göre Temizlik İlmihali, Kadınlara Mahsus Haller, Cahiliye ve İslam’da Hayız konusu, s. 206-207
Mart 2020
60
SERBEST KÖŞE Derya Fıçıcı
BU SENİN HİKÂYEN OLABİLİR Mİ? -2
N
Yalova’daki
köyünde
kendi
ihayet vakti
İstanbul’a gelmişti.
dönme
Pınar,
“Pınarcım, sesinden anlaşılıyor ki
o
hala o garip ruh halinden çıkma-
büyük şehre dönmek iste-
mışsın. Ama seni artık kendi haline
sahil
bırakmayacağım. Yoksa kuzenimi
düşünceleriyle
kaybedeceğim. Öyle bir niyetim yok
baş başa kalmak istiyordu. Ancak
ve yarın benimle geliyorsun. Saat on
dönmek zorundaydı.
ikide hazır ol. Seni evden alacağım.”
Pınar’ın ağzını yol boyunca bıçak
“Dur bir dakika! Planın nedir, lütfen
açmadı. Dalgın dalgın, akıp giden
söyler misin Ayşecim? Gelip gelme-
yolu izliyordu. Hayat da tıpkı bu yol
yeceğime karar vereyim.”
gibi hızlıca akıp gidiyordu.
“Öyle bir seçme hakkın yok, o
Gittiği dershaneden verdikleri test
kadar!”
kitapları masasının üzerinde onu
“Of, tamam peki dediğin gibi olsun.”
miyor,
küçük
bekliyordu. Matematik, Fen, Fizik, Kimya sorularına dalıp, her şeyi unutmak istese de içe dönük başladığı yolculuk bitmiyordu. Telefonu çaldı. Arayan Ayşe idi: “Efendim.”
Ertesi gün saat on ikide Ayşe kapıdaydı: “Pınarcım, hadi bir an önce çıkalım, seni bekliyorum.” dedi. Pınar hazırlanıp indi ancak saçlarını bile taramamış, sıradan kıyafetler giyip çıkmıştı. Ayşe onun bu
Recep 1441
61
özensiz halini görünce: “Pınarcım
sohbet mi ediyorlar, bağırıp çağırı-
sen gerçekten iyi değilsin. Sen ki
yorlar mı belli değildi. Pınar sanki
saatlerce saçlarını fönler, makyaj
o masada yoktu. Ayşe de ortama
yapmadan bakkala dahi gitmezdin.
daldı. Pınar tek tek hepsini inceli-
Şu haline bak ruh gibisin.”
yor, yüzlerine bakıyordu.
Pınar cevap verdi: “Ayşe bunları
Selin bir yıldır planladığı yaz tati-
konuşmasak. Bu arada nereye gidi-
linde ailesinin iznini alarak taktır-
yoruz?”
mak
“Her
zaman
gittiğimiz
kafeye.
Herkes orada bizi bekliyor. Selinler, Hasan ve onun grubu da gelecek.”
istediği
hayalini bir
pirsingi
taktırmış,
gerçekleştirmişti.
arkadaşı
saçlarını
Diğer
kırmızıya
boyatmıştı. Her biri değişik şekillere bürünmüş ve kendilerine ait
Pınar şöyle bir durakladı: “Ayşe
olmayan bu görüntülerin arkasın-
buna inanamıyorum. Ben de birlikte
dan hüzünlü kahkahalar atıyorlardı.
vakit geçireceğiz sandım. Benimle
Tam da buydu hâlleri.
gerçekten ilgilendiğini düşündüm. Sen ise beni hiç istemediğim o lanet ortama götürüyorsun. Ben hiçbir yere gelmiyorum.” diyerek Ayşe’ye kızdı. Ayşe çok üzülmüştü. Pınar’ı eski, neşeli,
hayat
döndürmenin
dolu
haline
yolunu
geri
arıyordu.
Böyle yaparsa belki çözüm olacağını düşünüyordu. Ama Pınar’ı oraya
Hüzünlü, mutsuz kahkahalar atan gençlik. İçlerindeki çığlıkların dışlarındaki garip şekillere dönüştüğü, farklı olmak adına, mutlu olmak adına bedenleri ve saçlarıyla uğraşarak, mutluluk
oyunu
oynayan
insan
yığınları... Pınar bu ortamdan bir an önce kaçıp
götürmekten de vazgeçecek değildi.
kurtulmak istedi.
Tüm ısrarcılığı ile Pınar’ı gitmeye
“Ayşe
ikna etti.
hızlıca oradan ayrıldı.
Kafeye geldiler. Tüm arkadaşları
Vezneciler’den Fatih’e doğru hızlı
oradaydı. İçeride kulakları tırmala-
adımlarla yürüyordu. Tek bildiği eve
yan yüksek seste bir müzik, anlam-
gitmek istemiyordu. Hava almaya
sız kahkaha sesleri, yoğun bir kahve
ihtiyacı vardı. Sanki boğuluyordu.
kokusu ve rahatsız edici bir duman vardı.
ben
çıkıyorum.”
diyerek
Birden çocukluk yıllarını hatırladı. Derin bir iç çekti. Hafta sonları
Masaya oturdu. Oldukça gürültülü
anne
bir sohbet vardı. Daha doğrusu
Fatih’e doğru yürürler, Şehzadebaşı
Mart 2020
62
ve
babasıyla
Beyazıt’tan
Camisi’nin avlusunda oturup dinle-
Avludan dışarı çıktı. Hızla yürü-
nirlerdi. Seyyar satıcıdan aldıkları
meye devam etti. Camilerin mina-
simidin tadı da bir başka olurdu.
relerinden ikindi ezanı duyuldu.
Buram
Fatih’e kadar yürümüştü. Bir eşarp
buram
susam
kokardı.
Simidi yerken caminin avlusundaki kare taşlarda zıplayarak oynadığı zamanlardaki mutluluğunu hatır-
dükkânı gördü. Birden içeri girdi. “Şey ben camiye gireceğim de bir
ladı. Ne kadar da güzel ve masum
başörtü alacaktım.” deyiverdi.
günlerdi. Kaygısız, endişesiz, sadece
Tezgâhtar
mutlu…
bayan
orta
yaşlıydı.
Pınar’ı şöyle bir süzdü: “Evladım
Önünde yürüyerek “simitçi!” diye
kolların da kısa. Eteğin uzun ancak
nara atan adamdan bir simit aldı
sana büyük bir örtü vereyim ki
ve kendisini caminin avlusunda
kollarını da örtsün.”
bankta otururken buldu. Elindeki simidi kemiriyordu ama “O eski tadı da yok.” diye geçiriyordu aklından.
Pınar başıyla onayladı. Gözlerini tezgâhtar hanımın bakışlarından kaçırdı. Tezgâhtar hanım: “Yolun
Uzun uzun oturdu avluda. Şehrin
camiye düşmüş kızım. Allah sana
gürültüsü
hidayet etsin.” diye dua etti. Pınar
Kuşların abdest
de
kesilmişti
cıvıltısı alan
ve
birden.
şadırvanda
insanların
çeşmeyi
açmalarıyla akan suyun sesinden
eşarbın
parasını
ödeyip
hızlıca
dükkândan çıktı.
başka ses yoktu. Hava sıcak olma-
Aman Ya Rabbi! Kalbinin gümbür-
sına rağmen burası oldukça serindi.
tüsünden hiçbir şey duymuyordu.
Yalnız
başına
bankta
oturması
dikkat çekmişti. Bir genç kızın burada ne işi vardı? Üstelik cami avlusunda… Annesi mi içeride acaba diye
düşünen
meraklı
bakışları
Hayatında kalbinin hiç bu kadar hızlı attığını hatırlamıyordu. Dizleri titriyordu. Elleri buz kesmişti. Sanki gizli bir suç işliyor da birilerinden kaçıyordu.
üzerinde hissetti birden. Etrafına
İnsanların ona bakıp bakmadıkla-
bakınıp toparlandı. “Camiye girsem
rını kontrol etti. Fatih Camisi’nin
mi acaba?” diye düşündü. Ama
avlusundaydı. İçeri girmek isti-
kıyafeti uygun değildi.
yordu. Başörtüsünü torbadan çıka-
Küçükken annesiyle Ramazan ayla-
rıp katladı. En son küçükken başör-
rında gittiği teravih namazlarını
tüsü takmıştı. Mevlit ve Ramazan’da
hatırladı. Camilerin içinde ayrı bir
annesi de başını örterdi. Ellerini
huzur olduğunu düşündü.
açarak dua ettiğini hatırladı.
Recep 1441
63
Tezgâhtar
bayan,
başörtüsünün
yanına iğne de iliştirmişti. Geniş başörtüsünü
başına
örttü.
Örtü
omuzlarından aşağı beline kadar
dolaşıyordu.
Dilinden
sadece
şu
sözcükler döküldü: “Ya Rabbi! Ya Rabbi!”
sarkıp her yerini kapatmıştı. Hiç bu
Yarım saat öylece secdede kaldı.
kadar korunduğunu hissetmemişti.
Başını kaldırdığında tüm yükünü
Kalbi kafesteki bir kuş misali çırpı-
bırakmış,
nıyordu, özgürlüğe uçmak için.
müthiş bir heyecan vardı.
Cemaat
Camiden
ikindi
namazını
kılmış
dağılıyordu. Biraz bekledikten sonra tam içeriye girecekti ki sakallı, yaşlı bir amca “Evladım, hanımların yeri şu tarafta. Oradan içeri girebilirsin.” deyip hanımların namaz mahallini gösterdi.
hafiflemişti. ayrıldığında,
İçinde yüreğini
orada bırakmıştı. Pınar artık, haftanın iki üç günü camiye gelip içeride saatlerce oturuyordu. Bazı geceler odasında başını örtüp secdeye kapanarak saatlerce ağlıyordu. İçine doğru çıktığı yolcu-
Pınar içinden “Namaz mı?” dedi.
luk devam ediyordu. Yaptığı secde-
Hayatında hiç namaz kılmamıştı
ler bu yoldaki dinlenme tesisleriydi
ki. “Ben camiye niçin geldim?” diye
sanki.
düşündü. Tek isteği içeride oturup biraz düşünmekti. İçeri girdi ve oturdu. Hanımlar kısmında kimse yoktu. Tam da istediği gibi yalnızdı. Parmaklıkların arasından namaz kılan insanları görüyordu. İçeride
Kalbinin derinliklerinden, sayfalara dökülmeyen, her biri kendi içinde hazineler gizleyen sözcükler dökülüyordu. Tıpkı şu ezgideki sözler gibi:
biri mırıldanarak Kur’an okuyordu.
“Yüreklerden yeni bir filiz çıksın,
Öyle ki bu ses Pınar’ın ruhunun
Hiç yılmasın, beklesin gündüzleri.
derinliklerine işliyordu. Gözlerinden kontrolsüz bir şekilde yaşlar
akmaya
durduramıyordu.
başladı.
Kendini
Hıçkırıkları
Bir gün yine toprak kana susarsa, Bekletmesin açılacak gülleri…” Bir
pınar
daha
İslam’a
doğru
caminin duvarında yankılanıp geri
akıyordu. Rabbine kulak vermiş bir
dönüyordu.
yürek, hayatın içindeki tüm sesleri
Secdeye kapandı. Çırpınan kalbi, semada süzülen bir kuş misaliydi. Yükseldikçe yükseliyordu. Hiç bilmediği zirvelerde
Mart 2020
64
susturmuş; onca gürültüye, patırtıya, karanlığa rağmen Rabbine doğru yürüyordu. (Devamı bir sonraki sayıda…)
0(543) 654 46 63
PEYGAMBERiMiZ ( RAMAZAN’DA NASIL iBADET EDERDi?
)
sallallahu aleyhi ve sellem
İbni Receb el-Hanbeli
Nebevi Hayat Yayınları’ndan Ramazan’ı ihya etmek isteyenlere yol gösterici kitap kampanyası; 16₺ değerindeki “Peygamberimiz Ramazan’da Nasıl İbadet Ederdi” kitabı Ramazan ayına özel olarak 6₺’den satılacaktır. Toplu alım yapıp dağıtarak yüzlerce insanın salih amellerine vesile olmak isteyenlere çok daha uygun fiyat imkanı sunulacaktır.
16₺ 6₺
Ebat: 13,5x21cm Kağıt: Bristol Sayfa: 144
* Kargolar alıcıya aittir.
SİZLERİ UNUTMAYACAĞIZ
Hasan Karakaya Hocaefendi 20 Mart 2018
(Şehid İnşallah)
Zafer Mert Hoca 12 Mart 2017
Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (Haşr Suresi: 10)