Yıl: 8 Sayı: 90 - Fiyatı: 12 TL Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat instagram.com/nebevihayatdergisi dergi.nebevihayatyayinlari.com bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Turhan Güncü İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02 Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe) Baskı: Matsis Matbaa, İstanbul, Mayıs 2020 Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel ve hukukî sorumluluğu yazarlarına aitti.
Editör
İçindekiler İslam'da İhsan Hakan Sarıküçük
04
Herkes İşine Baksın! Ahmet İnal
09
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR Takdiri İlahiye Teslimiyet M. Sadık Türkmen
16
NEBEVÎ DAMLALAR Müslümanın Canı ve Kanı Koruma Altındadır Yener Yılmaz
21
İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi Üçüncü Raşid Halife: Osman (R.A.) Cihan Malay
27
Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Dünden Bugüne Libya Muhammed Eyüp
36
Nebevî Aile Çatlak Testi Halime Yılmaz
42
Serbest Köşe Sabır Ağacının Gölgesine Sığınmak Yusuf Yılmaz
46
Serbest Köşe Bu Senin Hikayen Olabilir mi? Derya Fıçıcı
51
Serbest Köşe İkinci Seneyi Devriyesinde Babama Zeynep Karakaya
59
KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük
إحسان İSLAM’DA İHSAN
H
amd;
“İhsan
edenlere
Allah’ın ihsanları, cenneti ve cemâli
(Güzel davranışlarda bulu-
ise
nanlara) hüsna (daha güzel
(O’nun yolunda harcayarak) ahiret
karşılık,) bir de ziyade (fazlası)
yurdunu iste ama dünyadan da nasi-
vardır. Onların yüzlerine ne bir toz
bini unutma. Allah’ın sana ihsan
(kara leke) bulaşır ne de bir horluk
ettiği gibi sen de (insanlara) iyilik
(gelir). İşte onlar cennet ehlidirler.
et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzu-
Ve onlar orada ebedî kalacaklar-
lama. Şüphesiz ki Allah, bozgun-
dır” (Yunus, 26) buyurarak ihsanın
cuları sevmez”
karşılığını ve mükâfatını daha üst
kendisine prensip edinerek hayatını
dereceden hüsna (daha güzeli) ile
devam ettiren, Allah’ın kendisine
vereceğini bildiren Allah’a
verdiklerinden infak ederek iyilikte
Salât ve Selâm; ihsanı bizlere “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da
“Allah’ın
sana
verdiğinden
(Kasas, 77)
ayetini
bulunan ve Muhsinlerden olabilme gayretini gösteren Müslümanların üzerine olsun.
şeklinde
İhsan genel olarak: “İyilik ve lütufta
öğreten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
bulunmak, bir işi en güzel şekilde
sellem’e,
yapmak,
O seni mutlaka görüyor”
(1)
Allah'a
ihlasla
kulluk
1. Müslim, Îmân 1, 5;Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9
Mayıs 2020
4
etmek” anlamlarında kullanılan bir
teşekkürünü
terimdir.
Karşılık vermeyen nankörlük etmiş
İhsan;
sözlükte "güzel
olmak"
yerine
getirmiş
olur.
olur” dedi.
manasına gelen hüsn kökünden
Tirmîzî’nin rivayetinde şu ziyade
türetilmiş bir mastar olup genel
var: “. . . Kim de kendisine verilmeyenle
olarak lügat itibari ile iki şekilde
süslenirse iki yalan elbisesi giyen gibi
kullanılır:
olur.”
Biri: “Ahsenehu”dur ki: “Bir şeyi
İhsanda bulunan kişiye muhsin
güzel ve mükemmel yaptı, ihsan
denir. Bir insanın gerçekleştirdiği
şuuru ile davrandı” manalarına
işin ihsan seviyesine ulaşabilmesi
gelir. Bu mana ile ihsan, peygambe-
için hem neyi nasıl yapması icap
rimizin hadisinde “Sanki görüyorsun
ettiğini iyi bir şekilde bilmesi hem
gibi Allah’a ibadet etmen” diye tefsir
de bu bilgisini en güzel biçimde
olunmuştur. Yani bu şekilde ihsan
eyleme
“görevi en güzel şekilde yapmak”
Amele dönüşe ilim fayda verir. Salt
demektir. Yine bu manadan olarak
bilgi hiçbir mana ifade etmediği
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi
gibi neyi nasıl yapacağını bilme-
ve sellem buyurmuştur
ki: “Allahu
den yapılan amelin de bir faydası
Teâlâ her şey üzerine ihsanı (güzel
olmaz. Allah muhafaza insan bazen
bir şekilde muamele yapmayı) yazdı.
Şeytanın ona amellerini süslemesi
Bundan dolayı öldürme ve kesmeyi
neticesinde güzel bir amel işlediğini
bile güzel şekilde yapınız. Her biriniz
zannederken hakikatte işlediği bu
bıçağını iyi bilesin ve boğazlayacağı
amel sonunda onu cehenneme ulaş-
hayvanı rahat ettirsin.”
tıran bir amel olabilir.
Diğeri ise: “Ahsene ileyhi”dir ki:
Ahlâk literatüründe ihsan genel-
“İyilik etti, ihsan ve güzellikte
likle “iyiliklerde, farz olan asgari
bulundu” manalarına gelir. Türk-
ölçünün ötesine geçip, isteyerek ve
çede ihsan bu manada meşhurdur.
severek daha fazlasını yapmak”
Bu manası ile ihsan da: “Kendin
manasında kullanılır. Bu manası ile
için sevdiğini kardeşin için de sevmen”
insan yaptığı iyilikleri asla yeterli
hadis-i şerifi ile tefsir edilmiştir.
görmemeli, daima biraz daha fazla-
Câbir
radıyallahu
anh
anlatıyor:
“Rasûlullah ‘Kim bir ihsana mazhar olursa, bulduğu takdirde karşılığını
dönüştürmesi
gerekir.
sını yapmalı ve çıtayı yükselterek iyiliklerini Yüce Rabbine kavuşana dek devam ettirmelidir.
verene
İhsan kelimesi, şayet Allah'a nispet
senada bulunsun. Zira onu övmekle,
edilecek olursa Allah’ın kusursuz
hemen
versin,
bulamazsa,
Ramazan 1441
5
ihsanda bulun”
(Kasas, 77)
ayetinde
ise O’nun kullarına olan lütufkâr-
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ihsanı tarif ederken, "Allah'ı görüyormuşsun gibi Allah'a ibadet etmendir" demesi, mümini ibadet sırasında manevi âlemlere yüceltmek içindir. Her şeklin bir de gerçeği vardır. Namaz da bir şekildir. O şeklin içindeki gerçek, ihsandır. İbadeti kuru bir şekil ve beden hareketleri olarak değil, Allah'ın huzurunda bulunduğunu bilerek ve düşünerek yapmak gerekir. İbadetin asıl hedefi Allahu Teâlâ ile bu manevi diyaloğu kurmak ve bunu ibadet süresince devam ettirmektir.
lığını ve cömertliğini ifade etmektedir. İmam Taberi: “Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği (ihsanı), akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor”
(Nahl, 90)
ayetindeki
adaleti "kelime-i tevhid", ihsanı ise “Allah’ın emir ve yasaklarına uyma, zorluklara katlanma hususunda gösterilen sabır” şeklinde sınırlay an görüşü tercih eder görünmekle birlikte,
onun da kaydet-
(2)
tiği gibi bu ayetin iyilik ve kötülük konusunda Kur’an’ın en kapsamlı ayeti olduğu yönündeki görüş, ilk dönemlerden itibaren birçok âlim tarafından Mesud
benimsenmiştir.
radıyallahu anh:
İbni
“Kur’an’da
iyilik ve kötülüğü en fazla toplayan ayet budur” demiştir. Bu manası ile ihsanı; Allah’ın emir yaratıcılığını veya O’nun kullarına olan lütufkârlığını ve cömertliğini ifade eder.
yapmıştır.” (Secde, 7), “O sizi şekillendirdi ve şeklinizi güzel yaptı” Allah’ın
yaparken
karşılaşabileceğimiz
tüm zorluklara karşı sabretmek ve tahammül göstermek şeklinde
“O yarattığı her şeyi en güzel
(Teğabun,
ve yasaklarına uymak ve bunları
3)
ayet-i
kusursuz
demektir. Bu ayetteki adalet kavramıyla ihsan
yaratıcılığını;
kavramının
2. Câmi’u’l-beyân, ilgili ayetin tefsiri
6
nevi sabırlı ve tahammüllü olmak
kerîmelerinde
“Allah sana ihsan ettiği gibi sen de
Mayıs 2020
anlamalıyız. İhsan ehli olmak bir
anlamları
hakkında
açıklamalar yapılmış ve sonuçta
ihsan: "İnsanın hem Allah'a hem
şeklin
de yakın ve uzak çevresine, bütün
İbadeti kuru bir şekil ve beden
insanlara, hatta tabiata karşı yakla-
hareketleri olarak değil, Allah’ın
şımında, tutum ve davranışlarında
huzurunda bulunduğunu bilerek ve
adalet ölçüsünün, farz ve vacip
düşünerek yapmak gerekir. İbade-
sınırlarının ötesine geçerek imkân
tin asıl hedefi Allahu Teâlâ ile bu
ve kabiliyetine göre kulluğun, özve-
manevi diyaloğu kurmak ve bunu
rinin ve erdemin en yüksek seviye-
ibadet süresince devam ettirmektir.
sine ulaşması” anlamlarına gelecek şekilde yorumlanmıştır. (3)
içindeki
Din
gerçek
ilimlerini
ihsandır.
Kur’an
ilmi,
sünnet ilmi, imanın hakikatleri
görüyormuşça-
ilmi şeklinde üç kısma ayıran Ebû
sına kulluk etmek” şeklinde tarifi
Nasr es-Serrâc, bütün bu bilgi-
“Müslüman kişi”nin kalitesini pek
lerin aslının Cibril hadisi oldu-
veciz olarak ortaya koymaktadır.
ğunu söyleyerek hadisteki İslam’ı
Allah tarafından görülmek, O’nu
“zahir”,
görüyormuş gibi davranmak için
da “zahir ve bâtının hakikati”
“İhsan”ın
“Allah’ı
imanı
“bâtın”,
ihsanı
yeterli sayılmıştır. Allah’ın kendisini
şeklinde belirtmiştir.
sevmesini, onu görüp gözetmesini
Râgıb el-İsfahânî’nin diğer İslâm
ve Allah tarafından değerli bir kişi olmayı isteyen kişinin, O’na olan
âlimlerince de paylaşılan düşüncesine göre, ihsan adaletin üstünde
kulluğunu en güzel şekilde yaparak
bir
ibadetinde sanki O’nun huzurunda
vermek, alacağını almak, ihsan
olduğunun bilinciyle hareket etmesi,
ise üstüne düşenden daha fazla-
saygı ve huşu içerisinde kulluğa
sını vermek, alması gerekenden
yakışan tavırlar göstermesi gerekir.
daha azını almaktır. Bundan dolayı
Böyle davranmak mümin kişi de
adaleti
sürekli bir kendi kendini denetim
gözetmek mendup ve müstehap
(murakabe) şuurunu geliştirecektir.
kabul edilmiştir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in
“Kim
Allah’a
ihsanı tarif ederken, “Allah’ı görü-
duyar
(takva)
yormuşsun
bilinmeli
gibi
Allah’a
ibadet
derecedir.
Adâlet;
gözetmek
ki
vacip,
derin ve
Allah
borcunu
ihsanı
saygı
sabrederse, iyi
davra-
etmendir” demesi, mümini ibadet
nanların (muhsinin) ecrini asla
sırasında manevi âlemlere yücelt-
zayi
mek içindir. Her şeklin bir de gerçeği
deki ayette ihsan-takva ilişkisini
vardır. Namaz da bir şekildir. O
ortaya koymaktadır. Muhsinlerden
etmez”
(Yusuf,
90)
mealin-
3. Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, Râzî, Kurtubî ilgili ayetin tefsiri
Ramazan 1441
7
olabilmek ve
sabırlı
öncelikle
muttaki
- Öfkeye hâkim olma, affetme,
kimselerden
olmakla
hoşgörü, sabır (5)
mümkündür. Takvasız ve sabırsız ihsan olmaz. Allah’ın ihsanı ancak gerçek manada Allah’tan sakınmakla, O’nun emir ve yasaklarına uymakla ve bu uğurda karşılaşılanlara sabretmekle gerçekleşir. İşte o zaman Allahu Teâlâ’nın ihsanları sağanak sağanak üzerimize boşalacaktır, yeter ki biz muttakilerden ve sabredenlerden olabilelim. Aynı zamanda bizlere örnek olması gereken
peygamberlerin
vasıfla-
rında ihsanı görürüz. Bazı peygamberlerin
isimleri
zikredilirken,
kendilerinden “muhsinler” diye söz edilmesi, ihsanın peygamberlerde görülen kusursuz dindarlığı ve bunun sonucu olan güzel davranışları ifade ettiğini göstermektedir. (4)
-
İşlerde
aşırılıktan
sakınma,
kararlılık ve cesaret (6)
- Tokgözlülük ve cömertlik (7) Bununla beraber asıl muhsin Allah olduğuna hatta insanlar arasında ihsan sahibi kişilerin bulunması dahi Allah’ın bir lütfu olduğuna göre asıl sevilmesi gereken de O’dur. Rabbimizden dileğimiz bizi “İhsan edenlere (Güzel davranışlarda bulunanlara) hüsna (daha güzel karşılık,) bir de ziyade (fazlası) vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır” 26)
(Yunus,
ayeti kerimesinde beyan edildiği
gibi “cennet” ile tefsir edilen hüsna
İhsan, hilim erdeminden kaynak-
ve
lanan bir anlayışla kişinin başta
şeklinde
annesi ve babası olmak üzere diğer
kelimelerinin sırrına vakıf kılması,
insanlar karşısındaki sevgiye dayalı
yüzlerimize
özverili tutumunu ifade eder. Nite-
bulaşmaması, dünya ve ahirette hor
kim
âyetlerde "muhsin-
ve hakir olmaktan muhafaza etme-
anılan
müminlerin,
sidir ve bize Firdevs cennetlerini
hilim ruhunu yansıtan bazı seçkin
nasip etmesidir. Muhakkak ki Allah
özellikleri üzerinde durulmuş ve bu
ihsan ehline (iyilikte bulunanlara)
suretle ihsan kavramının içeriğine
hüsna (cennet) ile muamele eden-
giren erdemlere de işaret edilmiştir.
dir. O, ne güzel Mevla ve ne güzel
Bunlardan bazıları şunlardır:
yardımcıdır.
çeşitli
ler" olarak
4. En’am,83-84; Sâffat,80-131 5. Âl-i İmrân,134-135; Mâide,13; Hûd,115; Yûsuf,90 6. Âl-i İmrân,147-148; 7. Bakara,236; Âl-i İmrân,134
Mayıs 2020
8
cemalullah tefsir
(Allah’ı
görmek)
edilen
“ziyade”
hiçbir
kara
lekenin
KAPAK DOSYA Ahmet İnal
HERKES İŞİNE BAKSIN!
H
baksın!
Şimdi düşünelim. Herkes kendi
söylemek
işine baksa nasıl olurdu acaba?
söyleye-
Başkalarının hatalarından önce
mediği hakikat ifadesi... Ölü
kendi kusurlarımıza baksak,
doğuma en çok maruz kalmış
insanlara
cümlelerimizden bir tanesi...
önce
“Tüm dünyaya nasıl bir mesaj
doğrultsak, etrafımızdakilerin
erkes
işine
Nicelerinin isteyip
vermek
de
isterdiniz?”
diye
sorulsa bir çoğumuzun tercih edeceği bir hal tercümesi…
nasihat
aynayı
vermeden
kendimize
bir
ne kazandığıyla değil de kendimizin ne kaybettiği ile hemhal olsak ya da hepsi bir yana
Hak eden birçokları olsa da bu
sadece
sözlerin kullanılması edepten
işlere burnumuzu sokmaktan
dolayı pek tercih edilmez. Ama
vazgeçsek dünya daha iyi bir
durumun böyle olması onun
yer mi olur muydu? Kanaa-
hakikati
tefekkür
timce bu kadarını bile başara-
etmemize engel olmasa gerek.
bilsek her şey çok daha başka
üzerine
bizi
ilgilendirmeyen
Ramazan 1441
9
olur, dünya çok daha yaşanabilir bir
“Tek bir şey tüm yaşam düzenimizi
hale gelirdi. Nasıl mı? Düşünmeye
böylesine değiştirir mi?” deme-
devam ediyoruz.
yin sakın. Elbet değiştirir. Aslında
Mesela böyle bir ortamda toplum-
hayatta halli mümkün gözükme-
sal refahı en çok baltalayan gıybet,
yen birçok problemin sade ve net
haset
olmazdı.
çözümleri vardır ama nefislere ve
Düşmanlığın olmadığı yerde kavga,
alışılagelen düzenlere ağır geldiği
gürültü patırtı, cinayet diye bir şey
için çoğu zaman bunlardan kaçılır.
ve
düşmanlık
de gündeme gelmezdi. Birilerine dert anlatma gibi bir durum çok da olmayacağı için insanlar yalan söyleme mecburiyetinde kalmazdı.
Aynı bu durumda geçerli olduğu gibi. Gelin şimdi bu anlattıklarımızın sağlamasını yapalım.
Zannımca araba, ev, telefon, kıyafet
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem
gibi imaj belirtileri olan nesnele-
buyurmuş ki: “Kişinin kendisini ilgi-
rin tüketimi de bu raddeye varmaz
lendirmeyen şeyleri terk etmesi Müslü-
dolayısıyla
bu
sektörlerin
para
babaları peyda olamazdı. Her şeyden
manlığının güzelliğindendir.”
(1)
öte insanlar başkalarına gösteriş
Hadis-i şerifin detayına geçmeden
yapmak için emeklerini ve zaman-
önce başka bir noktaya temas etmek
larını heba etmez dünya nimetleri
istiyorum. Hadisi bize nakleden
için ne kadar çaba sarf etmeleri
Kutubi Sitte müelliflerinden büyük
gerekiyorsa ancak o kadar gayret
alim İbn Mace el-Kazvini rahimehul-
ederdi. Ya da farklı bir pencereden bakacak olursak mesela Amerika dünyanın ta bir ucundan kalkıp Afganistan, Irak gibi İslam beldelerine saldırmaz, milyonlarca insanı
lah Efendimizin bu sözüne “es-Sü-
nen” isimli eserinin fitneler manasına gelen “el-Fiten” bölümünde yer vermiş. Muhaddislerimiz eser-
canından ve toprağından etmezdi.
lerinde hadisleri tanzim ederken
Aynı şekilde İngiltere ve Fransa da
birçok yerde onların izahına destek
kirli ellerini Afrika topraklarına hiç
olmak amacıyla hikmetli tasarruf-
sürmez, yer altı ve üstü zenginlik-
larda bulunmuşlardır. Burada da
lerini sömürmezdi. Daha yüzlerce
sözünü ettiğimiz hadis-i şerif için
örnek sıralamak mümkün.
fitneler bölümünün seçilmesinde
Evet, bunların hepsi ve daha nicele-
düşünülmesi
rinin olması tek bir şeyle mümkün.
vardır doğrusu.
1. Tirmizi, Zühd, 11; İbn Mace, Fiten, 12
Mayıs 2020
10
gereken
incelikler
Hadis-i
şerife
dönecek
olursak;
manaları
kastetmekle
beraber
Maliki mezhebinin büyük imamla-
“Malayani”
rından olan Ebu Muhammed b. Ebu
“Malayani” kişi için bir anlam ve
Zeyd rahimehullah bu hadis-i şerifi
değer taşımayan, onu ilgilendir-
“İslam’da Edep” ile ilgili konuların
meyen, kişinin ihtiyaç duymadığı,
dört temelinden bir tanesi olarak kabul etmektedir. (2) İslam’ın itikad, ibadet ve edepten müteşekkil olduğunu, İslam edebine sahip olmanın neredeyse Allah’ın istediği gibi bir kul olmaya eşdeğer kabul edildiğini hatırlayacak olursak bu hadisin durduğu yeri anlamamız zor olmayacaktır. Açık bir ifadeyle söylemek gerekirse hadisi şeriften anlaşılan şudur ki kendisini ilgilendirmeyen hususları terk eden bir kimse, İslam edebine
neredeyse
sahip
olacak
ve Allah katında iyi bir Müslüman sayılmak için büyük bir adım atmış olacaktır.
Yukarıda
verdiğimiz
örneklerle beraber düşünüldüğünde aslında
Maliki
alimin
sözünün
abartılı olmadığı açıkça anlaşılıyor. Zira böylesi bir özelliğe sahip olmak kişiyi kıskançlık, gıybet, düşmanlık, kin ve nefret, yalan, zulüm, israf ve riya gibi o kadar çok kötülükten uzak tutuyor ki şaşırmamak elde değil. İşte tam da bu sebepten
olarak
ifade
edilir.
kendisi için gerekli olmayan, fayda sağlamayan
işler,
fuzuli
sözler
manasındadır. Anlaşılacağı üzere malayani kavramı kişiyi ilgilendirmeyen ve beraberinde bir fayda getirmeyen her türlü iş için kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de de bu durum için amaçsız, gereksiz iş manasında “Abes”, boş söz anlamında “Lağv”, oyun ve eğlence anlamında da “Lehv - La’b” kelimeleri kullanılmıştır. (3) Allah
azze ve celle
herkes
kendi
yapması gerekenle meşgul olsun, kendisini ilgilendirmeyen malayani işlerden kaçınsın ve faydalı işlere yönelsin diye Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde ikazlarda bulunmuştur. Örneğin İsra Suresi 36. ayette; "Bilmediğin şeyin ardına düşme. Doğrusu kulak, göz ve kalp; bunların hepsi o şeyden sorumlu olur." buyurarak gereksiz merakın bir
dolayı bahsini ettiğimiz vasıf İslam
hesabının
edebinin merkezinde duruyor.
Başka yerlerde de sevdiği kulların-
Herkes kendi işine baksın argosu
olacağını
bildirmiştir.
dan şu özellikleriyle bahseder:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
“(Onlar) Anlamsız, yararsız şeyler-
hadis-i
den uzak dururlar. (Müminun, 3)
şeriflerinde
daha
geniş
2. İbn Receb el-Hanbeli, Camiü’l-Ulum ve’l- Hikem, 12. Hadis şerhi 3. DİA, Malayani maddesi
Ramazan 1441
11
“Onlar, boş söz işittikleri zaman
dahi külfet olarak gören faydalı
ondan yüz çevirirler ve "Bizim
işlerde harcayacağı enerjiyi masa
yaptıklarımız bize sizin yaptık-
başında, televizyon karşısında sarf
larınız da size. Esen kalın, bizim
etmeyi tercih eden tembel, tüket-
cahillerle
ken bir nesil. İşte bu vahim tablo
işimiz
yok"
derler.
karşısında
(Kasas, 55)
Kişinin
kendini
ilgilendirmeyen
işlerle meşgul olması, kendinden daha çok başkalarıyla uğraşması, boş ve anlamsız şeylerin peşinde sürüklenmesi
dinimizce
bir
şeyler
yapılmalı,
yanlış yöne giden bireyler tutulup çekilmelidir. Aksi takdirde çok daha farklı
bir
gençlikle
karşılaşmak
zorunda kalabiliriz.
yasak-
Peki bu durumu değiştirmek için
lanmasına rağmen bugün insanlar
ne yapmalı ne gibi çözümler üret-
sanki bu hakikati çiğnemek için
meliyiz?
yarışa girmişçesine hareket ediyorlar. Günümüzde ciddi şeyleri dert edinen insan sayısı gerçekten çok az. Hatta ciddiyet ile plan program eşliğinde düzenli ve faydalı bir hayat süren insanlar bir takım çirkin isimlendirmelere bile maruz kalıyor.
Artık
günümüz
sosyal
ortamlarında yer edinmenin yolu edep, bilgi, gayret gibi hasletlerden
değil
anlamsız
esprilerden
Savunduğumuz
tezin
hakkını
vermek için gelin önce nefislerimize dönelim, kendimizi hesaba çekelim, hayatımızda fuzuli olan işleri tespit edip yapmamız gereken değişiklikleri belirleyelim. Unutmayalım, biz kendi içimize ve işimize döndüğümüz zaman elbet duruşumuz dahi birilerine fayda getirecektir. Şimdi
de
insanları
başkalarıyla
bayağı hobilerden ve seviyesiz, boş
uğraşmaya ve faydasız işlere sevk
muhabbetlerden geçiyor. Facebook
ettiren sebepleri irdeleyelim.
ve Twitter’da en çok beğeniyi alanlar, Youtube’da videosu en çok izlenenler, hesaplarında en çok takipçisi olanlar kimler acaba? Aralarında dişe dokunur işler yapanlar kaç tane? İzlediklerimizin, beğen-
1- Asıl Gayeyi Unutmak “İnsanların hesabı yaklaştı, fakat onlar hala gaflet içinde yüz çevirmektedirler.” (Enbiya, 1)
hesabı
Hayatta bizi güçlü yapan kuvvet,
kolay olacak acaba! Maalesef bugün
inançlarımız ve onların doğrul-
herkesin nelere meylettiği neleri
tusunda
elinin tersiyle ittiği ortada. İnsanı-
mizdir. Kendisini ayakta tutacak
mızın artık ciddi işlere tahammülü
bir değeri ve uğrunda koşacağı bir
yok. Yeni gelen nesil düşünmeyi
hedefi olmayan insan, okyanus
diklerimizin
Mayıs 2020
12
hangisinin
koyduğumuz
hedefleri-
ortasında pusulasını kaybetmiş bir
gençliğimi geri verseler şöyle yapar-
gemiden farksızdır. Her ne yapsa
dım diyen. Ama avuçlarımızdan
boş her nereye adım atsa nafile.
uçup gittiğinde dünyaları da versek
Belki de insan neden kendisiyle ve
nafile, giden gitmiştir artık. Ve geri
kendisine fayda getirecek işlerle
gelmeyecektir.
ilgilenmez
sorusunun
cevabını
burada aramamız gerekir. Aslında sorunumuzun
temelleri
burada
yatıyor. Zira insanımızı böylesine boşluğa iten, kendi öz benliğinden bu kadar uzaklaştıran, oyuneğlencenin
girdabına
çıkmama-
casına sokan asıl tehlike; hedefi unutmadaki gaflettir. Gaflet tüm bedeni felç eden bir virüs gibidir. Bir bedene girdiği zaman aklı da kalbi de çalışmaz hale getirir, insana yönünü şaşırtır. İşte bu sebeple her birimizin “Pusula Elif’i” gibi olması gerekir. Pusula Elif’i kıblesine öylesine sadıktır ki geldiği yeri asla unutmaz. Karada, denizde,
havada
nerede
hangi
şekilde olursa olsun yönünü oradan ayırmaz. Bizim de kıblemiz belli olmalı. Nereye çevirseler aynı yöne
Zamanı en hoyrat şekilde harcadığımız dönemler gençlik yıllarımızdır. Hep böyle kalacağız hiç yaşlanmayıp tüm işlerimizi rahatlıkla yapabileceğiz diye düşünürüz. Oysa durum hiç de öyle değildir. Eşiği geçtik mi her geçen seneyle bir öncekini arar hale geliriz. Önce bedenimiz yavaşlar sonra zihnimiz. Bir de bakmışız gerimizde tek çırpıda biten koca bir ömür... Bir de pişmanlıklar… Böyle olmasın herkes aynı sonla karşılaşmasın diyeceğim ama çok da fayda etmeyecek. Çünkü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanı değerlendirmede insanların çoğunun aldandığını haber vermiştir. Ama tamamı değil elbet. Öyleyse o azıcık olan kesimi kazanmak için zaman üzerine konuşmaya devam.
istikametimizden
Zamanı iyi kullanmak için önce ona
şaşmalıyız. Tabi kaybolmak iste-
saygı göstermek ve ciddi bir değer
miyorsak!
vermek
bakmalı
asla
gerekir.
Altına,
paraya
verdiğimiz değer gibi hatta daha
2- Zamanın Kıymetini Bilmemek
fazlasıyla. Çünkü iyi düşünüldü-
“Asra, akıp giden zamana yemin olsun ki insanlık hüsrandadır!” (Asr, 1-2)
ğünde zaman bizim asıl sermayemizdir. Dünyalık başarımızın yolu da ahiretlik başarımızın yolu da onunla olan ilişkimize bağlıdır. İyi
bir
kullandığımız taktirde ardından bir
nimettir. Birçok insan görmüşüz-
sürü nimeti de beraberinde getire-
dür zamanı tersine akıtmak isteyen,
ceğini unutmayalım.
Zaman,
tedavisi
olmayan
Ramazan 1441
13
3- Fazla Meraklı Olmak "Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu
kulak,
göz
ve
kalp,
bunların hepsi ondan sorumlu olur." (İsra, 36) Her insanın tabiatında az çok var olan merak duygusu kullanımına göre faydalı da olabilir zararlı da. Esasında zamanın önemini anlatmak için uzun uzun yazmak ve okumak fazla zahmetli bir iş. Herkes için imkân olsa da iki tane âlime ya da iş adamına kulak versek daha kısa bir yol kullanmış oluruz. Çünkü zamanın ne kadar kıymetli olduğunu en iyi onlardan öğrenebiliriz. Birisi ahiretini diğeri de dünyasını hesaba katarak saniyelerini kazanmanın peşinde. Birisinin saniyesi milyonlar ifade ediyor diğerininki de cennet köşklerini. Neticede boşa geçen her an ikisinin de aleyhine. Büyüklerimiz
böyle
kimselere
“İbnü’l vakt” demişler. Yani anın talibi olmak, anın kıymetini bilmek ve zamanın künhüne vakıf olmak, “Dünya bir gündür o da bugündür” bilinciyle hareket etmek… Özellikle
meraklı” sözü, öğrenmeye gayretli bir çocuk için başka, insanların özelini araştıran bir kimse için başka
manaları
ifade
eder.
Bu
sebeple merak iyidir ya da kötüdür gibi kesin bir kanaat ortaya koymuyoruz. Burada merakla ilgili olarak ilgilendiğimiz kısım insanı malayani işlere sevk eden kısmıdır. Ki hiç de küçümsenmeyecek bir etkiye sahiptir. Zira dizginlenmesi kimileri için zor olan bu duygu, taşıyıcısını her olayın içinde olma ve her şeyi takip etmeye çalışma gibi sonu gelmez bir gereksizlikler silsilesi içinde bırakıverir. Bu ise hem malayani işlerle uğraşmaya hem de insanların özeline müdahaleye sebebiyet verdiği için hiç de etik olmayan bir
gençliğine
tablo ortaya çıkarır. Bu tablonun
“İbnü’l vakt” olma adına diyebi-
sahipleri aynı zamanda “Herkes
liriz ki her gördüğünüz videoyu
işine baksın” sözünün de rekor
tıklamayın, her duyduğunuz filmi
seviyesindeki muhataplarıdır. Böyle
izlemeyin ve her gördüğünüz kitabı
şahıslar eminim ki herkesin etra-
okumaya çalışmayın, seçici olun.
fında üçer beşer vardır. Bu özellik-
Unutmayın! Ne zaman sonsuz ne de
lerinden arındırılmaları mümkün
gençlik baki...
müdür bilmiyorum ama en azından
Mayıs 2020
14
günümüz
Mesela “Maşallah ne kadar da
kendilerini
törpülemeleri
nokta-
sında ümitvar olmak lazım. İnsanlara
rahatsızlık
yakışmaz.
Çünkü
haksızlık
da
etmeyelim.
Yiğidi öldür hakkını yeme. Eğer verecek
derecede merakın olması Müslümana
Neyse,
böylesi
bir merak çoğu zaman insanların günahına muttali olma ve onları
okuma istatistiklerine Whatsapp, Facebook ve Twitter paylaşımları da dahil edilseydi hiç şüpheniz olmasın ilk sırada yer alırdık. Neticede bu da bir başarı(!).
açığa çıkarma durumunu da bera-
Keşke herkes okuduğu kadar konuş-
ber getirir. Müslümana yakışan ise
saydı! Ne güzel bir dünya olurdu.
insanların hatasını araştırmak ve
Sessiz sakin... Uzay da rahatlardı
ifşa etmek değil gördüğü zaman
biraz. Neticede konuşulan her şey
örtmektir. Unutmayalım, kâmil bir
uzay boşluğunda bir yerlerde dola-
Müslüman başkalarının hatalarıyla
şıyor. Böylesi herkes için faydalı
değil kendi hatalarıyla ilgilenir.
olurdu. Niye mi? Buyurun efendi-
4- Her Olaya Yorum Yapmak
mizin hadislerine kulak verelim. “Ademoğlunun,
emr-i
bil-ma’ruf
“İnsan hiçbir söz söylemez ki
nehy-i ani’l-münker veya Allahu Teâlâ
yanında gözetleyen yazmaya hazır
hazretlerini zikir hariç bütün sözleri
bir melek bulunmasın.” (Kaf, 18)
lehine değil, aleyhinedir.” (4)
Her olaya yorum yapmak da fazla
“İnsanlar arasında günahları en çok
meraklı olmak gibi bir hastalıktır
olanlar kendilerini ilgilendirmeyen(-
ve ülkemizde de ziyadesiyle yaygın-
malayani) konularda en çok söz söyle-
dır.
yenlerdir.” (5)
Anladığımız
anlamadığımız
her meselede konuşmak, ahkam kesmek sanki milli bir karakterimiz olmuş. Maşallah ülkede herkes imam herkes doktor herkes siya-
“Kendisini ilgilendirmeyen(malayani) konularda az konuşması kişinin Müslümanlığının güzelliklerindendir.” (6)
setçi... Anlamadığımız hiçbir şey
Sözün özü; her şeyi merak etmeyi
yok... Her konuda herkesle boy ölçü-
her konuda konuşmayı malayaniyle
şecek seviyedeyiz. Ama ne hikmetse
hayat tüketmeyi bırakalım da kendi
okuduğumuz, kaynağından edindi-
işimize
ğimiz bir şey de yok. Yıllık olarak
Dünyayı kurtarmak için emin olun
kişi başına düşen kitap sayısı belli.
bu kadarı yeter.
kendi
içimize
bakalım.
4. Tirmizi, Zühd, 63 5. Suyuti, el-Camiü’l-Kebir, 1/137 6. Müsned, I, 201
Ramazan 1441
15
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜ'MINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen
TAKDİRİ İLAHİYE TESLİMİYET يم ِ َّ ِب ْس ِم ِ الل ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ِح
ض َر ُبوا َ يَٓا اَ ّيُ َها ا ّلَ ۪ذي َن ٰا َم ُنوا َل تَ ُكونُوا َكا ّلَ ۪ذي َن َك َف ُروا َو َقالُوا ِ ِل ْخ َوانِ ِه ْم اِ َذا َ ْ ِفي الل ُ ّٰ وا لِ َي ْج َع َل ِ ال ْر ۚ ض اَ ْو َكانُوا ُغ ًّزى لَ ْو َكانُوا ِع ْن َدنَا َما َما ُتوا َو َما ُق ِت ُل الل ِب َما تَ ْع َم ُلو َن بَ ۪صي ٌر ُ ّٰ يت َو ُ ّٰ ٰذلِ َك َح ْس َر ًة ۪في ُق ُلو ِب ِه ْ ۜم َو ُۜ الل يُ ْح ۪ي َويُ ۪م "Ey iman edenler! İnkâr edip de ve kardeşlerine yeryüzünde sefere veya savaşa çıkanlar oldukları zaman "Eğer yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi’’ diyenler gibi olmayın. Onların bu sözleri, Allah’ın kalplerinde bir pişmanlık getirmesi içindir. Dirilten de öldüren de Allah’tır. Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir.’’ (Âl-i İmran, 156)
Mayıs 2020
16
İ
slam’a davet konusunda iler-
kadınları ve çocukları, birbirlerinin
lemeye
Müslümanın
üzerine basarcasına onun etrafına
önünde onu yolundan alıkoya-
üşüşerek hayret ve şaşkınlık içinde
cak engeller sürekli var olmuştur.
ona bakmaya başladılar. Ebube-
Bunlar; sözlü sataşma, tehdit, eziyet
kir radıyallahu anh çok ağlardı, hele
ve işkence, malına el koyma ve hatta
Kur’an okuduğunda göz yaşlarını
canına kast etme gibi daha birçok
hiç tutamazdı.
çeşidi
çalışan
içinde
barındırmaktadır.
Müslümanın nazarında bu engeller hakka sıkı bağlandığı müddetçe şeytanın vesvesesi hükmünde olup herhangi bir tesir içermez. Bu da ancak Allahu Teâlâ’nın tevfikiyle olur.
Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri
bundan
endişeye
düştüler.
Hz.
Ebubekir’i
himayesine
İbn
Düğne’ye
haber
alan
gönderdi-
ler. İbn Düğne gelince ona: "Biz senin Ebu Bekir’i himaye etmene, Rabbine ibadetini evinde yapması
Ancak bu engeller bazen hiç umulmayan bir noktadan gelebilir. Tıpkı şeytanın insana sağından yaklaşıp onu aldatmaya çalışması nasıl daha kolay ise Allah’ın erini hak davasından engellemek isteyenler sadık nasihatçi kisvesine bürünebilirler. İyi tarafından yaklaşarak onu tuttuğu yoldan engelleyebilirler. Bu yüzden Müslümanın basiretli olması ve işlerin varabileceği noktayı önceden kestirmesi gerekir. Bu konuda Ebubekir radıyallahu anh’ın başından geçen olay oldukça ibretliktir:
şartıyla müsaade etmiştik. Halbuki o bu sınırı aştı. Evinin önünde bir mescid yaptı. Orada açıktan namaz kılmaya ve Kur’an okumaya başladı. Biz, onun kadın ve çocuklarımızı aldatmasından
korkuyoruz.
Sen
onu böyle yapmaktan men et. Eğer Rabbine ibadetini yalnızca evinde yapmak isterse yapsın. Eğer bunu reddeder de alenen yapmakta ısrar ederse onu himaye edeceğine dair vermiş olduğun sözü iade etmesini iste. Biz sana vermiş olduğumuz sözden Fakat
caymak ibadetini
da
istemiyoruz.
açıkça
yapması
hususunda, Ebu Bekir’e bir ikrarda
Hz. Ebubekir, ilk zamanlar evinde
bulunmuş da değiliz.’’ İbn Düğne,
gizlice Rabbine ibadet eder, alenen
Kureyşin dediklerini Hz. Ebu Bekir’e
namaz kılmazdı. Daha sonra evinin
haber verince O: “Ben senin hima-
avlusuna bir mescid yaptırdı ve
yeni iade ediyorum. Allahu Teâlâ’nın
orada namaz kılıp Kur’an okumaya
himayesinde olmaya razıyım’’ diye
başladı.
cevap verdi. (1)
Bunun
üzerine
Kureyş
1. Buhari, Hadis No: 3905
Ramazan 1441
17
O, bu cevabıyla Allah’a güveni-
Sonrada kavminden orada bulunan-
nin tam olduğunu belirtiyor ve
lara dönüp: “Bunları siz yaptınız,
başa gelecek her türlü imtihanın
bundan siz sorumlusunuz. Onları
Allah’tan olduğunu ikrar ediyordu.
yurdunuza siz kabul ettiniz. Malla-
Müslümanların İslam’a olan desteğini kesmek için benzeri hamleler Medine’ye hicretten sonra daha fazla sahneye konulmuş ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in etrafı boşaltılmaya çalışılmıştı. Meydana gelen her olay İslam’ın aley hine kullanılıyor, böylece hiç olmazsa zihinlerde bir karışıklık oluşturulmaya gayret sarf ediliyordu. Beni
Müstalik
yemin olsun ki eğer siz, onları malınıza mülkünüze ortak etmeseydiniz şüphesiz ki onlar sizin şehrinizden başka yere giderlerdi’’ diye tahrik etti. İslam
düşmanlarının
yaptık-
ları bu ve benzeri hamleler her ne kadar onların mizacını sergilemesi açısından normal gözükse de İslam’a gerçek manada bağlı olan bir Müslümanın böyle bir davranış
dönü-
içinde olması beklenemez. Fakat
şünde Hz. Ömer’in savaş sırasında
Allahu Teâlâ insanın zayıflığını
kendisine yardım eden hizmetçisi
bildiği için unutmanın ve gafle-
ile
Cühey-
tin etkisiyle iman edenler böyle
ne’ye mensub birisi kavga ettiler.
bir yöne savrulmasın diye uyarıda
Hazreclinin müttefiki "Ey Ensar
bulunuyor. Onlara, kafirlere benze-
topluluğu yetişin!’’, Hz. Ömer’in
memelerini ve insanın ne olursa
adamı da "Ey muhacirler yetişin!’’
olsun, nerede bulunursa bulunsun
diye bağırdı. Bu söz Abdullah b.
eceline ve Allah’ın takdirine karşı
Übey b. Selül’ü çok öfkelendirdi. O
çıkamayacağını bildiriyor.
sırada yanında kavminden bir grup
Hafız İbn Kesir bu ayetin tefsirinde
Hazrec’in
gazvesi
rınızı onlarla siz paylaştınız. Allah’a
müttefiki
da vardı. Onlara ve ensara hitaben: “Bakın şunların yaptıklarına!
şöyle diyor: “Allahu Teâlâ mümin kullarının bozuk itikatlı kafirlere
Muhacirler şehrimizde fazla oldu-
benzemelerini yasaklıyor. Onların
lar. Bize düşmanca davranmaya
bozuk itikadlarına, yolculuk esna-
başladılar, vaziyet şu darbı mesel-
sında ve savaşta ölen kardeşleri
dekinden farksızdır: ‘Besle köpe-
hakkında söyledikleri: ‘Onlar bu
ğini, yesin seni!’ Vallahi Medine’ye
işlerini terk etselerdi başlarına gelen
döner dönmez aziz olanlar zelil
musibet ile imtihan olunmazlardı’
olanları sürüp çıkarmalıdır’’ dedi.
sözü delalet etmektedir.’’ (2)
2. İbn Kesir Tefsiri, aynı ayetin tefsirinden
Mayıs 2020
18
Müslümanların
özellikle
günü-
müzde dikkat etmesi gereken bu konu, kalplerde tam olarak yer edebilmiş değildir. Yaptıkları davranışların veya söylemiş oldukları sözlerin Allah indinde nereye vardığını fark edememek Müslümanları kafirlere benzemeye iter ki bu da büyük bir felakettir. Esas itibarıyla insanın; sevdiklerini, kardeşlerini ve akrabalarını koruması doğru bir davranış olsa da daha büyük bir tehlike olan bu dinin silinmesine gerek davet gerekse de cihad yoluyla karşı çıkanlara cephe alması asla doğru bir davranış olamaz. Seyyid Kutub rahimehullah bu ayet hakkında şöyle diyor: “Gerçekten kafirlerin ‘Eğer yanımızda olsalar ölmezler ve öldürülmezlerdi’ sözü akide sahibi ve akideden mahrum olan kişi hakkında hayatın acı tatlı tüm kanunları ve olayları için temel farkı açıklamaktadır. Gerçekten akide sahibi kişi Allah’ın kendisi için yazdığı şeyin kendisine isabet edeceğini, başına gelecek şeyin onu ıskalamayacağını, başına gelmeyecek şeyin de onu yakalamayacağını bilir. Bu yüzden sıkıntılara feveran etmez, mutluluk veren şeylerle şımarmaz. Nefsi ne ona ne buna kaymaz. İş gerçek-
Seyyid Kutub rahimehullah bu ayet hakkında şöyle diyor: “Gerçekten kafirlerin ‘Eğer yanımızda olsalar ölmezler ve öldürülmezlerdi’ sözü akide sahibi ve akideden mahrum olan kişi hakkında hayatın acı tatlı tüm kanunları ve olayları için temel farkı açıklamaktadır. Gerçekten akide sahibi kişi Allah’ın kendisi için yazdığı şeyin kendisine isabet edeceğini, başına gelecek şeyin onu ıskalamayacağını, başına gelmeyecek şeyin de onu yakalamayacağını bilir. Bu yüzden sıkıntılara feveran etmez, mutluluk veren şeylerle şımarmaz. Nefsi ne ona ne buna kaymaz. İş gerçekleşip bittikten sonra ‘keşke şöyle yapsaydım şundan korunurdum ya da şunu elde ederdim’ diye üzüntü duymaz.
leşip bittikten sonra ‘keşke şöyle yapsaydım şundan korunurdum ya da şunu elde ederdim’ diye üzüntü duymaz. Ölçme, tedbir alma, görüş
Ramazan 1441
19
ve istişarenin konumu, yönelme ve harekete geçmeden öncedir. Kendi ilmi ve Allah’ın sınırları çerçevesinde ölçüp tedbir aldıktan sonra harekete geçerse başına gelen her neticeyi gönül hoşluğu, rıza ve teslimiyet ile karşılamalıdır. Bunların
hepsinin
Allah’ın
takdirine,
düzenlemesine ve hikmetine uygun olarak meydana geldiğine yakinen inanarak bunların meydana geldiği şekil dışında vaki olmayacağını bilmelidir. Velev ki kul tüm
Ayetten çıkarılacak bazı dersler: a) Kafirlere benzemek ve onların hayat tarzıyla hareket etmek yasaklanmıştır. Bu durum gerek dış görünüş gerekse de fikir yönünden olsun fark etmez. Bu yüzden Müslümanların gözleri ve kulakları yoluyla kalplerine aktardıkları bilgilere çok dikkat etmeleri gerekir. Aynı zamanda onu tesir altında bırakacak arkadaş ve çevre seçimine çok ihtimam göstermelidir.
sebeplere sarılmış olsa da durum bu
b) Korku yoluyla eceller gecikmeye-
şekilde olacaktır. Bu durum amel ile
ceği gibi cesaret ile hareket etmek
teslimiyeti, işe girişme ve tevekkülü
de sonra gelecek ölümü öne almaz.
dengede tutar, adımlar istikamet bulur, kalp sükuna erer. Böyle doğru bir şekilde bir akideden kalbi boş olan kişi ise sürekli korku ve sıkıntı içindedir. Sürekli; şayet, keşke, vah
Tüm hadiseler Allahu Teâlâ’nın ilmi ve iradesi altında gelişir. Müslümanlar dinin kendilerinden talep ettiği görevleri yerinde ve zamanında yapıp Allah’a tevekkül etme-
başıma gelen, ne yazık oldu gibi
leri icap eder.
ifadeleri der durur...
c) Allah’ın dinine hizmetin çok
‘Eğer yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi’ diyenler gibi olmayın’. Onlar bu sözü kâinatta meydana gelen şeylerin ve bu olayların arkasındaki etken gücün hakikatini bilmeden bozuk fikirleriyle söylediler. Onlar ancak Allah’tan kopuk olmaları ve onun hayatta süregelen
kaderinden
habersiz
yönlü olduğunu bilmeliyiz. Burada amellerin zirvesi olan cihad ve yeryüzünde sefer yapma zikredilmiştir. Yeryüzünde sefer yapmaktan maksat hem davet hem de ticaret olabilir. Önemli olan amelleri hikmetli bir şekilde ve teenni ile yapabilmektir. Hikmet, müminin yitik malıdır.
olmaları sebebiyle olayların görü-
d) Allahu Teâlâ’nın kulların tüm
nen yönlerini ve yüzeysel boyutla-
amellerini ve niyetlerini her zaman
rını görmektedir.”
gördüğü unutulmamalıdır.
Mayıs 2020
20
NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz
MÜSLÜMANIN CANI VE KANI KORUMA ALTINDADIR Abdullah b. Mesud radıyallahu anh dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; Allah’tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şahitlik eden Müslüman bir kişinin kanı ancak şu üç husustan birisi dolayısıyla helâl olur: 1) Zina eden evli 2) Cana karşılık can 3) Dinini terk edip cemaatten ayrılan (Buhari, Diyat 8/38; Müslim el-Kasame 3/1303)
Ramazan 1441
21
Müslümanın Değeri Allah
ve benzeri birçok hadis-i şerif ve
azze ve celle
insanı
diğer
ayet-i kerîmede zikredilir.
mahlukatlardan daha değerli bir
Günümüzde
halde yaratmış ve “Muhakkak ki
tatbik edilmesini isteyenler “Dini-
biz
kıldık”
mizi ne güzel yaşıyoruz, karışan
(İsra, 70) buyurmuştur fakat insan-
eden yok, camiler açık kimse ibade-
ların birçoğu “değersizliği” tercih
timize karışmıyor daha ne olsun!”
etmiş ve iman şerefinden mahrum
gibi cevaplarla karşılaşmaktadırlar.
kalmıştır.
nimetine
Ancak bilinmesi gereken bir gerçek
mazhar olanlar ise izzet, şeref ve
vardır, İslam dini bir bütündür;
değer bulmuştur. Allahu Teâlâ’nın
ibadet, ahlak, nizam ve düzendir.
belirlediği düzen ve yasaları kabul
Bu bir sistemdir, sistem içerisinden
edip uygulayan toplumlar, insanın
bir kısmını alıp diğer bir kısmını
değerini tam olarak bilen ve takdir
terk
eden toplumlar olmuşlardır. Günü-
rini görmemize engel olmaktadır.
müzde gördüğümüz kadarıyla beşe-
Bugün sadece içerisinde yaşadığı-
rin yasalarıyla idare edilen toplum-
mız toplum değil yeryüzünde bulu-
larda, hürriyet ve insan hakları bir
nan hiçbir İslam bölgesinde maale-
söylemin ötesine geçememiş, pratik
sef İslam ahkamı hakkıyla uygu-
hayatta karşılık bulamamıştır. İnsan
lanmamaktadır ve bunun sonucu
kayırmayı adet haline getiren ceza
olarak toplumlarda huzursuzluk ve
yasaları şahısları suçlardan uzak-
düzensizlik hâkim olmuştur. Halk
laştır(a)mamış aksine suça teşvik
adalet sistemine güvenini kaybet-
eder bir duruma gelmiştir. Cinayet
miş, yasalar insanların ihtiyaçlarını
suçundan hapis cezası alan ve iki
gidermekten aciz kalmıştır. Yaşadı-
yıl sonra tahliye olup tekrar cinayet
ğımız ülkede 6893 mahkeme bulun-
işleyen insanları görmek toplum
masına rağmen 2019 yılında sadece
için sıradan bir durum oluvermiştir.
ceza mahkemelerinde 2 milyon 266
ademoğlunu
İman
şerefli
etme
Hak eden insanları cezalandırmamak, suç işlemekten daha tehlike-
etmek
İslam
ahkamının
İslam’ın
güzellikle-
bin 267 dosyadan ancak 420 bin 946 dosya sonuçlanabilmiştir. (1)
lidir. Kanı ve canı koruma altında
İnsanları
olan bir Müslümanın üzerindeki
onların kıyamete kadar tüm ihti-
koruma kalkanı ancak gerektiği
yaçlarını bildiği için en uygun olan
durumlarda yok kabul edilir. Bu
yasa
durumlar sadedinde olduğumuz bu
Bu yasalar uygulandığı takdirde
ve
yaratan
kanunları
1. Basit bir aramayla çoğu haber kanallarının sitelerinde detaylara bakabilirsiniz.
Mayıs 2020
22
Allahu
Teâlâ
belirlemiştir.
toplumdaki suç oranının düşeceği
Ailesinin zina ettiğini duyan bir
su götürmez bir gerçektir. İslam
koca,
ceza
eden
karsına hediyeler düzecek midir?
suçluyu cezalandırmakla kalmaz
Anasının veya kız kardeşinin zina
toplumda işlenebilecek suçları en
yoluna düştüğünü gören bir çocuk,
aza indirmeyi hedefler.
vicdanını sarsan bu çirkin olayın
yasaları
sadece
hak
Bu hadis-i şerifte üç büyük suçun cezası ele alınmaktadır. Bunlar zina, cinayet ve dinden dönme suçlarıdır;
Birinci mesele - İslam dininin zina suçu için belirlediği ceza; Hadis-i şerifte “Zina eden evli” diye tercüme edilen “es-Seyyib” kelimesi evli, dul, başından evlilik geçmiş olan kişi olarak kullanılır. İslam hukukuna göre başından bir evlilik geçmiş kişi evliyken ya da dul olduğu esnada zina edecek olursa en şiddetli idam cezalarından biri olan taşlanarak öldürme yani “recm” cezasına çarptırılır, bu cezanın bu denli şiddetli olmasının elbette birçok hikmeti vardır “Bir kere bu cezaların ehl-i namus ile hiçbir alakası yoktur. Cemiyeti (toplumu) ifsad yolunu tutan akla hayâle gelmedik korkunç felaketlerin meydana gelmesine sebep olanlar ise layık oldukları cezayı bulmadıkça insanlar için huzur ve saadet nasıl temin edilecektir? Kızının zina
kendine
bir
ortak
bulan
acısını içinden söküp atabilecek midir? (2) İslam
hukukunun
uygulandığı
topraklarda ceza işlemleri itham ya da zan yoluyla değil içerisinde şüphenin bulunmadığı kesin delillerle sabit olur. Zina ettiği iddia edilen kişinin adalet sahibi dört Müslüman şahit tarafından bizzat görülmeleri şarttır. Gözleriyle bu eylemi
gören
adil
Müslüman-
lar mahkeme karşısında şahitlik ettikleri zaman suç sabit olur. Ceza işlemi sırasında ilk taşı atacak olanlar da bu şahitler olacaktır. Eğer suçun sabitliği sırasında en ufak bir şüphe ortaya çıkarsa ceza işlemi iptal edilir. Misal; şahitlik eden bu Müslümanlar sıra taşlamaya geldiğinde geri duracak olurlarsa ceza işlemi iptal edilir. Şahitlerin sayısı dörtten az olduğu takdirde iftira cezasına çarptırılırlar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de Mâiz isimli
bir erkek ve Gamidiye diye bilinen bir kadını recmetmiştir. (3)
ettiğini öğrenen bir baba, memnu-
Eğer bu suçu işleyen kişi pişman
niyetle gülümseyerek (tebrik ederim
olur da cezasını dünyada çekmek
yavrum!..) diyebilecek midir?
için hâkim karşısında suçunu itiraf
2. Ahmet Lütfü Kazancı, Nübüvvet Pınarından Kırk Hadis Şerhi 3. Müslim, Hudud 22
Ramazan 1441
23
edecek olursa şahitlerin var olup
“Kim bir mümini kasten öldü-
olmamasına
cezai
rürse onun cezası; içinde devamlı
işlem uygulanacaktır. Dünyada işle-
kalmak üzere cehennemdir. Allah
dikleri suçların cezalarını çekenler
ona gazab ve lanet etmiş ve büyük
pişman olup tevbe ettikleri vakit,
bir azab hazırlamıştır.” (Nisa, 93)
çektikleri ceza günahlarına kefaret
Bu âyet-i kerîmede eğer Müslüman
bakılmaksızın
olacaktır. (4)
iseler azgınların tenini ürpertecek
-Zina eden kişi daha önce evlen-
derecede bir şiddet vardır.
memiş bekar biriyse;
Allahu Teâlâ adam öldürme suçuna
Zina eden bayan ya da erkek fark
en korkunç cezayı vermiş; cana
etmeksizin bekar oldukları takdirde yüz sopa cezası alırlar. Ayet-i kerîmede Allahu Teâlâ “Zina eden kadın ve erkekten her birine yüz değnek vurun”
(Nur, 2)
buyurmaktadır. Yüce
Allah’ın: “Her birine yüzer değnek
kıymayı, kullara yapılan zulümlerin en büyüğü kılmıştır. Kıyamet gününde de önce bu suçu işleyenleri yargılayacaktır. Ebu Mesud’dan rivayet edilir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
vurun” buyruğu zina eden hür,
“Kıyamet gününde ilk olarak insanlar
ergen ve evlenmemiş olan kişinin
arasında yargılanacak mesele, kanlar
haddini (cezasını) ifade etmektedir.
(adam öldürme) hakkında olacaktır.” (6)
Erkek ve dişi için ceza budur. (5)
Adam
İkinci mesele - Cinayet (kasıtlı bir şekilde cana kıymak); İnsanların
kanlarının
muhafaza
edilmesi hususunda İslam hukuku tam bir titizlik göstermiş ve insanların
kanına
kasteden
canileri
şiddetle tehdit etmiştir.
öldürmek,
insanı
helake
sürükleyen en büyük günahlardan biridir. Şeriatın sahibi, Müslümanın sürekli rahatlık ve gönül huzuru içinde olmasını esas almıştır. Ama Müslüman kişi bir başka Müslümanın kanını akıtırsa, Cenab-ı Allah’ın misli görülmemiş tehdidine maruz kaldığı için dinde dar bir çember içinde sıkışıp kalır. Kasıtlı olarak
Allah’a ve ahiret gününün varlığına
haksız yere adam öldürdüğü için
iman eden Müslüman bir kimseyi
kendisine yapılan ilahi tehditten
cinayetten menetmek için şu ayet-i
ötürü dinî çemberi daralır. İbni
kerîmenin okunması yeterli olur.
Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet
4. Buhari 18 Müslim 1709 5. El Camiu li Ahkamil Kuran, Nur 2 6. Buhari-Müslim
Mayıs 2020
24
edilen bir hadisi şerifte Rasûlullah
olarak
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
isterlerse hiçbir şey almaksızın terk
muştur:
edebilirler.
“Haram olarak (haksız yere) kan akıt-
-Bazı istisnai durumlarda kısas
madıkça (adam öldürmedikçe) mü’min
uygulanmaz (farklı cezalar veri-
kimse, dininde bir geniş alan içinde
lir). Örneğin; baba, oğlunu öldür-
(serbest olarak) kalmaya devam eder.”
düğü vakit ya da Müslüman bir kişi
(7)
İslam şeriatı tatbik edildiği takdirde haksız yere cana kıyan bir kişi “kısas” cezasına çarptırılır. Yukarıda değindiğimiz gibi herhangi bir şüphe olmaksızın (şahitler ya da itiraf aracılığıyla) suç sabit olduktan sonra katil öldürülür. Hanefi mezhebine göre katil cinayeti ne şekilde
işlerse
işlesin
“kılıçla”
bilinen
“diyet”
alabilir,
kafiri öldürdüğü vakit (Bu görüş Hanefi mezhebinin dışındaki diğer mezheplerin mezhebine
görüşüdür. göre;
Hanefi
Müslüman
bir
kişi anlaşmalı bir kafiri öldürdüğü takdirde kendisine kısas uygulanır).
Üçüncü mesele - Dinden dönenlere (mürtetlere) uygulanacak ceza;
öldürülürken, diğer üç mezhebin
Mürted;
genel görüşüne göre ise “ne şekilde
sonra, İslâm’dan dönüp başka bir
öldürdüyse o şekilde öldürülür.”
dine giren veya dinsizliği tercih
Kasten öldürenin idam edileceğini bilen bir kişi, cinayetten olabildiğince uzak duracak böylece hem kendini hem de öldürmek istediği kişiyi
tehlikelere
atmayacaktır.
Ayet-i kerîmede geçen “Sizin için kısasta hayat vardır” ifadesinin
(Bakara, 178-179)
hikmetlerinden
biride
budur.
Müslüman
olduktan
eden kimseler için kullanılan bir akaid terimidir. Mürtedin cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir: “Dinini değiştireni öldürün” (8). Ulemanın çoğunluğu kadın için de aynı hükmün uygulanacağı görüşündedirler. Ancak Hanefiler bu konuda farklı görüştedirler. Kadınların öldürülmesini nehyeden hadisin (9) hükmünün geneli kapsadığını
-Öldürülen kişinin velileri (yakın
iddia ederek irtidad eden kadının
akrabaları)
öldürülmeyeceği
istedikleri
takdirde
görüşünü
ileri
kısas uygulamaktan vazgeçebilirler.
sürmüşlerdir. (10) Mürtede had uygu-
Bu durumda katilden “kan parası”
lanmadan önce, tevbe edip İslam’a
7. Buhari (Konu için Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı, Abdurrahman El Cezeri 8. Buhârî, Cihad, 149 9. Ebu Davud, Cihad, 121 10. İbn Kudâme, el-Muğnî, Mısır (t.y.), VIII, 125; Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-Sünne, Kahire, (t.y.), II, 385 v.d.
Ramazan 1441
25
dönmesi telkin edilir. Fakat bunun
öncekilerin görmediği salgın hastalık-
ne şekilde uygulanacağı hakkında
lara ve acılara maruz kalırlar” (12)
ihtilaf vardır. Alimlerin çoğunluğunun görüşüne göre, üç defa tevbe
2- Kısasın devlet tarafından yetkili
etmesi istendikten sonra öldürülür.
mercilerce uygulanması toplum-
Hz. Ömer, irtidad edenin üç gün
daki cinayetleri azaltacak en önemli
hapsedilip tevbe etmeye çağrıl-
etkenlerden biri olacaktır.
ması ve bu zaman zarfında yiyecek olarak suçluya ekmek verilmesini bildirmiştir. Hz. Ali, bu müddeti bir ay olarak uygulamıştır. En-Nehai ise bunun
3- İslam dinine göre suç işleyen kişi cezasını dünyada çektiği takdirde bu ceza, işlediği günah için kefaret olacaktır.
bir zamanla sınırlandırılmaması ve
4- İslam dinine mensup olan kişi
tevbe edene kadar sürekli İslam’a
hakkı ve hakikati öğrenip güzellik-
çağrılması gerektiği görüşünü ileri
leri gördükten sonra hak dini terk
sürmüştür. Ancak bu görüş, Sünnet
edecek olursa tevbeye davet edilir,
ve icma ile sabit olan irtidad cezasının uygulanmasını imkânsız kılacağından itibara şayan değildir. (11)
aklındaki şüpheler giderilir. Tüm bunlara rağmen inatla batıl yolda ısrar ederse topluma kötü örnek
Hadis-i Şeriften Çıkartılan Bazı Hükümler:
olmaması için öldürülür.
1- Hadis-i şerif toplumun iğrenç
kaldırılan İslam ahkamı günümüzde
bir suç olan zinadan uzaklaşmasını
mumla aranmaktadır. Kanunların
gerekli görür. Yaşadığımız dönemde
yetersizliği toplumdaki huzursuz-
maalesef zina sıradanlaşmış, gerekli
luğu arttırmış, adalete olan güveni
cezası uygulanmadığı için yaygın-
sarsmıştır. Allahu Teâlâ’dan dile-
laşmıştır.
İçerisinde
bulunduğu-
muz günlerde müptela olduğumuz salgın hastalığın sebeplerinden biri olarak zinanın açıktan işlenmesi gösterilmiştir. Bu konuyla alakalı
-Yaklaşık yüz yıldır yürürlükten
ğimiz,
tekrar
insanları
(sadece
Müslümanları değil tüm insanları) huzur ve adaletle tanıştıracak olan şeri ahkamın tekrar uygulandığı
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
günleri bu ümmete nasip eylemesi
şöyle buyurur “Bir toplumda zina
ve bizleri de bu yüce hedef uğrunda
yaygınlaşır ve onu açıktan yaparlarsa,
çalışanlardan eylemesidir…
11. Şamil İslam ansiklopedisi, mürted 12. Hâkim, Beyhaki
Mayıs 2020
26
İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay
ÜÇÜNCÜ RAŞİD HALİFE:
OSMAN (r.a) (576 -656)
O
sman b. Affan radı-
Hz.
yallahu anh,
Rasûlul-
kalan mal ile yaptığı ticaret
lah sallallahu aleyhi ve
neticesinde büyük bir servet
sellem’in doğduğu yıl gerçek-
leşen Fil olayından (570) altı
Osman,
babasından
elde etmiştir.
yıl sonra Taif’te dünyaya
İslam öncesi yaşantısında
gelmiştir
(576).
Babası
hem şaraptan hem de cahi-
Affan’ın
Mekke’nin
önde
liyenin birçok kötü ahla-
gelen tüccarlarından olması
kından uzak yaşamıştır. Bu
sebebiyle mal varlığı çok
dönemde putlara tapmadı-
olan bir ailede büyümüştür.
ğını dile getirmiştir. (1)
1. Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, c.1, s.60-61.
Ramazan 1441
27
edilmeye başlanması üzerine İslam davetinin yeni yerlere duyurulması ve inançlarını yaşayabileceği bir yer bulma amacıyla gerçekleşen Habeşistan hicretine ailesiyle birlikte katılan Hz. Osman, bir müddet burada kaldıktan sonra Mekke’ye tekrar döner.
Allah Yolunda Malını Harcamada Cömertliği Müslüman Oluşu
Medine döneminde mali zorlukla-
Putlara tapmayışı, güzel ahlakı ve
den biri Hz. Osman’dır. Medine’ye
iffeti ile Mekke cahiliye toplumunda
hicret sonrasında Müslümanların
ayrı bir yaşantısı ile göze çarpan
yaşadığı su sıkıntısı üzerine Rume
Hz. Osman, insanların kalplerini
Kuyusu’nu satın alması (2), Mescid-i
aydınlatan vahyin ışığının doğma-
Nebi’nin
sıyla bu vahye tutunmayı adeta
boş
özlemle bekleyen bir kimse olarak
Kendisinin şöyle dediği aktarılmış-
Hz. Ebubekir’in İslam’a davet çağrı-
tır: “Bana üç şey sevdirildi: Açları
sıyla 34 yaşında ilk iman edenler
doyurmak, ihtiyacı olanları giydir-
rını gidermede en önde gelenlerin-
arasında yerini alır. İman ettiği ilk günden vefat ettiği son ana kadar da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
genişletilmesi
arazileri
satın
sırasında
alması
vb.
mek ve Kur’an okumak.” Hudeybiye Günü’nde hac yapmak
ile birlikteliğini sürdürür.
üzere gelen Allah Rasûlü sallallahu
Mekke döneminde iman edenlere karşı
ler tarafından engellenmesi üzerine
yapılan eziyetlerden o da payına düşeni alır. İman etmesini hazmedemeyen amcası tarafından hapsedilir, elleri ve ayakları bağlanarak eziyet görür. İşkenceler
karşısında
imanındaki
kararlılığı görünce de serbest bırakılır. İşkenceyle
Müslümanların
şehit
aleyhi ve sellem ve ashabının Mekkeli-
elçilik göreviyle Mekkelilere gönderilen Hz. Osman’ın gecikmesi ve şehit edildiği haberi yayıldığında, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ashabını
toplayarak
ölüm
üzere
yapılan Rıdvan Beyatı’nı gerçekleştirdi.
2. “Kim Rûme Kuyusu’nu alırsa, cennette kendisine bu kuyudan daha güzel bir kuyu verilecektir.” (Buhârî, 2778)
Mayıs 2020
28
Hicretin 9. yılında İslam orduları-
ardından Ümmü Gülsüm ile evlili-
nın dönemin iki süper gücünden
ğinden dolayı “Zinnureyn” lakabı
biri olan Bizans’a karşı yapılacak
verilmiştir. Rukiye ile evliliğinden
olan Tebük Seferi için Allah Rasûlü
ilk doğan çocuğu Abdullah oldu-
sallallahu aleyhi ve sellem açıktan ordu
ğundan Ebu Abdullah künyesiyle
teçhizatına destek istedi. Sıcaklığın
kendisine hitap edilmiştir.
kavurucu ve yiyecek azlığı yanında savaş malzemelerinin eksikliği ile imtihan olunan savaş öncesinde Hz. Osman, tam 940 deve ve 60 atı İslam ordusuna bağışladı. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem “Osman bugünden sonra yaptığı hayır sebebiyle
zarardan
korunmuştur.”
buyurdu. (3) İslam
ordusuyla
karşılaşmaktan
çekinen Bizans ordusu ile savaş gerçekleşmeden geri dönen İslam ordusuna,
Hz.
Osman
verdiği
herhangi bir şeyi geri iade etmesini istedi mi? Kesinlikle hayır. Aynı şekilde elinden geldiği ölçüde sonraki seferlerde ve savaşlarda da yardım etti, hiçbir iyilikten geri size
gelen husus, onun hayasıyla ön plana çıkmış olmasıdır. Nitekim bu durum hadiste şöyle buyurulmuştur: “Osman hayalı bir insandır.”
(5)
Diğer bir hadiste de “Kendisinden meleklerin haya ettiği bir kimse” olarak bahsedilmiştir. (6)
Hz. Ebubekir Ve Hz. Ömer Dönemi Hz. Osman, Hz. Ebubekir’in hilafeti döneminde önemli meselelerin görüşüldüğü istişare kurulunda yer almakla birlikte baş kâtiplik görevini yapan Hz. Osman, her zaman Hz. Ebubekir’in yanında yer alarak görüşleriyle ona yardımcı oldu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
durmadı. Ben
Hz. Osman anıldığında akla ilk
Osman’ın,
âdeta
yeni
ümmeti ve yeni dini finanse eden yegâne kişi gibi hareket ettiğini söylememiş miydim? (4)
vefatının
ardından
gerçekleşen
riddet/dinden dönme olaylarında, insanların hem dış tehlikeler hem de içeride gerçekleşen bu olaylara karşı
Medine’nin
korunmasının
Zinnureyn Oluşu Ve Hayası
zorluluğundan dolayı onlara karşı
Hz. Osman’a Rasûlullah sallallahu
fikrine karşı Hz. Osman, Hz. Ebube-
aleyhi ve sellem’in iki kızı Rukiye ve
kir’in fikrine katılarak hem iç hem
savaştan bir müddet geri durulması
3. Tirmizî, 3785. 4. Halid Muhammed Halid, 5 Raşid Halife, Beka Yayınları 5. Müslim, 2402. 6. Müslim, 2401.
Ramazan 1441
29
de hem de dış düşmanlara karşı
gün sonunda halledilmesini söyledi.
birlikte savaşılmasını önermiştir.
Üçüncü günün sonunda bu altı kişi-
Hz.
Ebubekir
kuraklık
döneminde
gerçekleşmişti.
bir
İnsan-
lar “Ey müminlerin emiri! Gökten yağmıyor, yerden bitmiyor. İnsanlar ciddi bir felakete yakalanmış,
den Hz. Osman bütün Müslümanların ittifakıyla yeni halife seçildi. Halife seçiminin ardından Abdullah b. Mesud radıyallahu anh şöyle dedi: “Hz. Ömer’den sonra sahabenin en
açlıkla mücadele ediyor” sözlerini
hayırlısı halife seçildi.” (7)
dile getirdiler. O gün Hz. Osman’ın
Hz. Osman hilâfet yükünü böylece
Şam’dan gelen yüz deve yükü gıda malzemesini
insanlara
sadaka
olarak dağıtması, onun malını Allah yolunda harcamayı ne kadar sevdi-
Hz. Ebubekir’in vefatının ardından hilafete geçen Hz. Ömer döneminde de bu danışmanlık görevini sürdüren Hz. Osman, insanların mallarının kayıtlarının tutulduğu defteroluşturulması,
beytülmale/
devlet hazinesine giren mallarının kayıt altına alınması, tarih ile ilgili karşılaşılan
altına
girdiğinde
yaklaşmıştı…
yaşı
yetmişe
(8)
Hz. Ömer, kendisinden sonra seçi-
ğinin bir göstergesidir.
lerin
omuzlamış oluyordu… Bu yükün
zorlukların
gideril-
mesinde bir takvim oluşturulması
lecek halifeye “Tek olan Allah’a takva ile bağlanmayı, ilk muhacirlere ve ensara iyi muamele etmeyi, hak ve adaletle davranmayı, hakkın uygulanması sırasında kınayanın kınamasından korkmamayı, işlerinde müminlerle istişare etmeyi, malların zenginler arasında dolaşan bir değer haline gelmemesi gerektiği” gibi tavsiyeler içeren bir
gibi fikirleriyle halifeye yardımcı
tavsiye mektubu yazmıştır. (9)
olmuştur.
Hz. Osman, ilk hutbesinde şöyle dedi: “Halifelik görevi bana arz
Hilafeti
olundu ve ben de kabul ettim. Hila-
Hz. Ömer bir sabah namazı esna-
fetim dönemimde kitap, sünnet ve
sında zehirli bir hançerle yara-
iki halifenin uygulamalarına bağlı
lanması üzerine sahabenin önde
kalıp, bidatlerden uzak duracağım.
gelen altı kişiden birini yeni halife
Aynı şekilde hayır ehlinin hayırlı
seçmelerini önerdi ve bu işin üç
uygulamalarına tabi olacağım.”
7. İbn Sa’d, Tabakat, c.III, s.63. 8. Halid Muhammed Halid, 5 Raşid Halife, Beka Yayınları 9. İbn Sa’d, Age, c.3, s.339.
Mayıs 2020
30
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den
Zühd ve takvayı hiçbir zaman terk
aldığı nebevi eğitim, Hz. Ebube-
etmeyen Hz. Osman, halifeliği sıra-
kir’in ve Hz. Ömer’in dönemle-
sında hizmetçisi ile aynı bineğe
rinde elde ettiği birikimlerini bir
bindi ve mescidde koruması olma-
araya getirerek bir yönetim anlayışı
dan
sürdüren Hz. Osman, Hz. Ömer’in
halkın
şehit edilmesinin ardından gerçek-
onlara
leşen isyanları bastırdı. Yeni yerlere
süresince maaş almadan halifeli-
fetihlerde bulundu.
ğini sürdürdü.
İslam topraklarının birliğini parçalamak
adına
tekrar
toparlanma
uyudu.
Namazlardan
sıkıntılarını yardımcı
sonra
dinleyerek,
oldu.
Halifeliği
Kur’an’ın Bir Mushaftan Çoğaltılması
adına girişimde bulunan Rum ve
Hz. Ebubekir, Kur’an sayfalarını
Pers ordularını mağlup etti ve Rum,
tek bir mushafta toplamakla İslam
İran
ümmetine çok büyük bir hizmette
ve
Horasan
topraklarında
fetihleri sürdürdü. İslam topraklarının çok geniş bir coğrafyaya yayıldığı bu dönemde, maliye ve idare anlamında genel olarak önceki halifenin uygulamalarına bağlı kalındı. Bu dönemde ilk defa İslam donanması kurularak,
bulundu. Ancak genişleyen İslam toprakları ve bu topraklarda bulunan Arap olmayan topluluklar, sahabenin Kur’an’ı farklı şekilde okuyuşları sebebiyle büyük bir zorluk içerisinde kaldılar. Yaşanan karışıklıklar ve Huzeyfe b. Yeman radıyallahu anh’ın teklifiyle sahabe
deniz aşırı savaşlarda bulunuldu ve
ile istişare eden Hz. Osman, tek
Kıbrıs gibi bazı adalar fethedildi.
Mushaf halinde bulunan Kur’an’ın
Deniz donanması kurulması, denize
çoğaltılması fikrini öne sürmüş
yakın bölgelerin dışarıdan gelecek
ve tek mushaftan çoğaltma işlemi
yardımlarının önlenmesini ve deni-
yapılması kararı alınmıştır. Ne
zaşırı yerlerin İslam topraklarına
kadar sayıda olduğu ihtilaflıdır.
dahil edilmesini sağlamıştır.
Kaynaklarımızda 4 denildiği gibi
İbn Kesir rahimehullah şöyle demiştir: “Allah, onun eliyle birçok bölge
8 olduğuna dair bilgi de verilmektedir.
ve şehri Müslümanlara açtı. İslam
Kur’an’ın
devleti genişledi, Hz. Muhammed’in
atılan bu güzel adım ile fitne kapı-
kurduğu devlet büyüdü, ilahi mesaj
sının
doğuda ve batıda yayıldı.”
sevindirmişse de münafıklar bu
(10)
çoğaltılması
kapatılması
yoluyla
Müslümanları
10. İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, c.VII, s.216.
Ramazan 1441
31
meselenin insanları
çözülmesi
karşısında
ayaklandırmak
topraklarındaki kişileri de ekleye-
istedi-
rek fitne ateşini büyüttü. Sahabe-
ler lakin bu emelleri boşa çıktı,
nin önde gelenlerinin kendilerini
elhamdulillah.
destekledikleri
ve
halife
adına
hatalarının bulunduğu yalan-yan-
Şehid Edilişi
lış mektuplar yazarak etraflarına
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir
insanları topladılar.
gün Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz.
Hz. Osman bu ateşi söndürme adına
Osman ile birlikte olduğu bir sırada
onları çeşitli yerlere sürgün ederek
bulundukları
kayanın
sarsıntısı
üzerine şöyle buyurdu: “Üzerinde bir nebi, bir sıddık ve iki şehit vardır.” (11) Bir
başka
rivayette
“Ey Osman!
Muhakkak ki Allah sana bir gömlek giydirecektir. Onu çıkarmak isteseler de kesinlikle çıkarma.” (12) buyurmuş, Hz. Osman da evinin düşmanlar tarafından kuşatılarak hilafetten el çektirilmeye çalışıldığı gün yanındakilere bu hadisi hatırlatmıştır. İsyancıların onun Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve sonraki iki
halifeye muhalif davrandığını ileri sürmeleri
üzerine
“Rasûlullah,
Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer vefat edene kadar onlara isyan etmedim ve aldatmadım.” sözleriyle onlara karşılık vermiştir. Mısır’da
fitnenin
tohumlarını
terbiye etmeye çalıştı. Onlardan terbiye yoluna girenler olduysa da münafıklar her seferinde bu fitne ateşinin
sönmemesi
için
olanca
gayret gösterdi. Fitne ateşi büyüyerek Medine’nin hac sırasında insanların azaldığı bir zaman seçilerek, Medine’ye sahabe davetiyle geldikleri yalanıyla geldiler. Yaklaşık 1000 kişilik bu gruba böylece müdahale edilmedi. Kendilerine hiçbir destekçi bulamadılar ve Hz. Osman’ın etkileyici konuşmasıyla
geri
gitme
kararı
aldılar. Ancak fazla uzaklaşmadan isyan edenlerin öldürülmesi kararını bildiren sahte bir mektup ile Medine’ye ulaşan isyancılar halifenin evini kuşattılar.
yeşerten Yahudi olmasına karşın
Onları öldürecek bir orduya sahip
Müslüman
bürünen
olmasına rağmen kan dökülmeme
Abdullah b. Sebe bu fitnesine,
kararlılığını sürdüren Hz. Osman,
yaptığı
sahabenin duruma kılıçla karşılık
kimliğine
suçlarla
cezalandırılarak
Hz. Osman’a düşman kesilen İslam 11. Buhârî, 3697. 12. Ahmed b. Hanbel, Fedailu’s-Sahabe, 1/605.
Mayıs 2020
32
verilmesi teklifini reddetti.
İsyancıları geri çevirmeye yönelik gayretleri takdire şayan olan Hz. Osman “Kılıç kullanarak Muhammed ümmetinden O’na ilk muhalefet eden kişi olmam” sözünü yerine getirmeye çalıştı. Kuşatmanın sürdüğü 40. günün sonunda Hz. Osman uyuduğu bir sırada rüyasında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i gördü. Yanında
Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Buyur yanımıza Ey Osman” dedi. (13) Hz. Osman’ın şehit edileceği gündü ve o oruçluydu. Saldırganlar evine saldırdılar ve ilk saldırı püskürtüldü. O esnada
İslam ordusuyla karşılaşmaktan çekinen Bizans ordusu ile savaş gerçekleşmeden geri dönen İslam ordusuna, Hz. Osman verdiği herhangi bir şeyi geri iade etmesini istedi mi? Kesinlikle hayır. Aynı şekilde elinden geldiği ölçüde sonraki seferlerde ve savaşlarda da yardım etti, hiçbir iyilikten geri durmadı.
namaz kılıyordu. Hz. Osman, ısrarla kan akmamasını söyledi. Ardından tekrar saldırı sürdürüldü ve Hz. Osman Kur’an okur halde saldırılınca kendini korumak amacıyla elini
uzattığında
elini
kestiler,
içinde yere uzanırken, onun en
ardından da onu h.35 (m.656) sene-
yakın arkadaşı ve yoldaşı, Allah’ın
sinde Cuma sabahında şehit etti-
Kitabı olmuştu…
ler. Onu şehit edeni Hz. Osman’ın hizmetçilerinden biri öldürdü. (14) Şehit edilince kanı Kur’an’ın şu ayeti
üzerine
damladı:
“Onlara
Kur’an’ın arkadaşlığına ve yoldaşlığına ondan fazla kim lâyık olabilir ki…?
karşı Allah sana yeter. O, işiten-
Kur’an’ı tek Mushaf hâline getiren,
dir, bilendir.” (Bakara, 137). Temiz
koruyan ve onun uğrunda kendini
bedeni, ölümün sessizliğiyle huzur
feda eden o değil miydi…? (15)
13. İbn Sa’d, c.3, s.75. 14. Taberi, Tarih, c.5, s.406-407. 15. Muhammed Halid, s.?
Ramazan 1441
33
tavrı, İslam tarihi içerisinde uzun vadede
etkili
olmuştur.”
(17)
Öte
yandan Hz. Osman’ın şehit edilmesi, İslam düşmanlarının cesaretlenmelerine ve tekrar isyan içerisine girmelerine ortam hazırlamıştır. Toplumların tarihinde büyük olaylar yaşanması Allah’ın kanunlarındandır. Allah toplumları çeşitli şekillerde imtihan etmektedir. Hz. Osman’ın şehit edilmesi de bu imtihanlardandır. Hz. Osman’a atılan iftiralardan bazılarına değinerek bu güzel insanı anlatmayı sonlandıralım: Sad b. Ebi Vakkas radıyallahu anh’a Hz. Osman’ın şehit edildiği haberi ulaştığında şöyle dedi: “Allah’ım! Onları pişman et, rezil et, perişan et, kahreyle.” (16) Bu beddua tutmuş ve başta Abdullah b. Sebe gibi olayın baş müsebbipleri öldürülmüştür. Hz. Osman’ın kararlılığı şu hikmetli davranışı göstermektedir: “Şayet halifeliği bırakmasını isteyenlerin talepleri
doğrultusunda
hareket
etseydi, halifelik makamı yeryüzünde fesat için yarışanların elinde bir oyuncak haline gelecekti. Buna
1. Devlet hazinesinden akrabalarına mal vermesi ve israfçı davranması; İslam düşmanlarının asılsız iftiraları arasında yer alan bu iddia sahipleri, onun mali olarak zenginliğini unutmuş olmalılar. Onun zenginliği ve halifelik öncesi hayatıyla zıt düşen bir durumu öne sürmekteler. İslam’ın genel emirleri arasında yer alan akrabayı gözetme adına kendi malından vermesi ve bu hayırdan mahrum kalmama adına yaptığı harcamaları, itham olarak kullanmaktalar.
bağlı olarak karmaşa alıp başını
Aralarında sahabenin önde gelen-
gidecek, ülkenin düzeni bozulacak,
lerinin
hakimler ve valiler arasında müca-
bunu yapması ve sahabelerinde bu
dele başlayacaktı. Hz. Osman’ın bu
duruma itiraz etmemesi olacak şey
bulunduğu
bir
dönemde
16. Taberi, Age, c.5, s.407-408. 17. Ali Muhammed Sallâbî, III. Halife Hz. Osman: Hayatı, Şahsiyeti ve Dönemi, Ravza Yayınları, s.111.
Mayıs 2020
34
değildir. Sahabeden böyle bir riva-
bazı sahabilerin Hz. Osman’ın şehit
yet aktarılmamıştır.
edilmesine destek verdiği yönünde
2. Yumuşak huylulukla itham edil-
bâtıl iddia ve yalanlar aktarılmıştır. İbn Kesir rahimehullah şöyle diyor:
mesi; Yumuşak huyluluk, İslam’ın öğrettiği güzel ahlak gerekliliklerindendir. Ancak düşmana fırsat verecek yumuşak huyluluk, yanlıştır. Hz.
“Sahabenin
bir
Osman’ın
kısmının
öldürülmesine
Hz. razı
olduğu yönündeki iddialar yalan ve iftiradır.” (18)
Osman da müminlere karşı yumu-
Ebu
şak huylu, kafirlere karşı fetihler
demiştir: “Gökten düşüp parça-
yapan bir kimsedir. Onun yumuşak
lanmam, benim için Hz. Osman’ın
huyluluğunu ancak onu hakkıyla
öldürülmesi olayına katılmamdan
tanımayan
daha iyidir.”
ve
İslam’a
düşman
kimseler farklı şekilde yorumlarlar. 3. Hz. Osman’ın haksızlıkla hilafete geçtiği iddiası; “Hilafet Hz. Ali’nin hakkıdır. Hz. Osman onu haksızlıkla elde etmiştir.” Sahabenin
ittifakıyla
seçilen
ve
yaklaşık 12 yıllık hilafetinde sahabenin önde gelenlerinin bulunduğu bir zamanda bu iddiayı öne süren bir topluluğun ortaya çıkması acayiptir. Bu çürük iddia karşısında söylenecek bir söz dahi yoktur. Gerçekler ve fiiliyatta yaşananlar, bu durumun tam tersini göstermektedir. 4. Sahabenin bir kısmının, öldürülmesine razı olduğu yalanı; Tarihi
kaynakların
Bekre
radıyallahu anh
şöyle
Ka’b b. Mâlik radıyallahu anh şöyle demiştir: “Yazıklar olsun! Yapılanlar dağları sarsmıştır. Halife katledilmiştir… Varacakları yer ateştir halifeyi, peygamberin damadı iffetli insanı öldürenlerin. Tahammül, yumuşaklık ve hayırseverlik onun vasıflarındandır.” (19) “Söylenmedik ne bir yalan, atılmadık ne bir iftira bıraktılar… Maksatlarına ulaşma uğrunda her yolu denediler, her sözü söylediler...” (20)
bazılarında
Hz. Ali’nin ve Ammar b. Yâsir gibi 18. İbn Kesir, c.VII, s.207. 19. İbn Kesir, c.VII, S.206. 20. Muhammed Halid
Ramazan 1441
35
OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp
DÜNDEN BUGÜNE LİBYA
L
ibya,
İslam
dünyası
için önemli din ve fikir adamları yetiştiren, aynı
zamanda
yeraltı
kaynakları,
jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemi ile ön plana çıkan, nadide bir İslam toprağıdır. Akdeniz’e
Libya, geçmişten günümüze dek üç ana bölge temelinde incelenmektedir.
Bunlar
ülkenin
batı sahillerinden orta kesimine uzanan Trablusgarp, güneybatısından ortasındaki çöl kesimine
konumda
uzanan Fizan ve doğu kesimini
olmasının yanı sıra, Afrika’yı
oluşturan Sirenayka’dır. Nüfus,
coğrafi ve kültürel açıdan birbi-
Libya’nın sahillerinde, özellikle
rine bağlayan bir pozisyonda
batı sahilinde yoğunlaşmıştır.
bulunan Libya, geniş toprakları
Sahil şeridinde Trablus, Bingazi,
ile aynı zamanda büyük bir lojis-
Derna
tik ehemmiyet arz etmektedir.
bulunmaktadır.
Mayıs 2020
36
hâkim
Libya’da İslam Dönemi
gibi
önemli
şehirler
İslamiyet ilk olarak 640’lı yıllarda
arasında el değiştiren bir toprak
bölgeye ulaşmıştır. İslam orduları
parçası olacaktı.
kısa bir süre içerisinde bölgede ilerlemiş, fetihler kısa bir süre dursa da ikinci bir sefer vesilesiyle tüm bölge Bizans’tan
alınmıştır.
Libya’nın
fethinde öne çıkan İslam fatihleri Amr bin As, Abdullah bin Saad ve Ukbe bin Nafi’dir -Allah hepsinden razı olsun. Bunlar arasından, günümüzde bölgede büyük bir fatih ve kahraman olarak anılan Ukbe bin
Haricilerin ve Berberilerin isyanlarının, buna ek olarak Şiiler ve Hariciler arasında şiddetli savaşların
yaşandığı
egemenliğinin
Libya’da, sona
Emevi
ermesinin
ardından Ağlebiler, Şii Fatımiler, Ziriler, Eyyubiler, Abbasiler, Ihşidler, Tolunoğulları gibi birçok farklı güç hüküm sürdü.
Nafi tüm Mağrip’i Atlas Okyanu-
Libya, Osmanlı dönemine kadar
su’na dek fethetmiştir. Bölgeyi İslam
genel olarak istikrarsız bir görü-
için tamamen fethettikten sonra
nüm arz etti.
Ukbe bin Nafi’nin atını Atlas Okyanusu’na sürerek “Rabbim! Eğer deniz engel olmasaydı küfür ehliyle savaşmak için cihad ederek nice ülkeler fethederdim.” dediği rivayet edilmektedir.
Osmanlı’nın Libya’daki egemenliği İslam
egemenliğine
girdikten
sonra öncelikle güçleri azalana dek Bizans, daha sonra ise özellikle
Bu tarihin ardından yerel halkın
1500'lü yıllarda İspanyol saldırı-
İslamiyeti benimsemesi ve zaman
larına maruz kalan Libya'da kısa
içinde bölgeye yerleşen Arap halkla-
süreli işgaller yaşandı.
rın da etkisiyle Libya’da hem İslam dini hem de günümüze dek uzanacak yeni bir kültür var olmuştur.
1500’li
yılların
başında,
1492’de
Endülüs’teki son İslam toprağını da ele geçiren İspanyollar, Kuzey Afri-
Farklı güçlerin egemenliğinde Libya
ka’da da Müslümanlara saldırılar
İslam hakimiyetine girdikten sonra
tuda Trablus İspanyol Haçlılarca
Libya, zaman zaman yerel güç odak-
ele geçirilirken, bölge daha sonra
larının isyanlarına sahne olsa da
Haçlı Malta Şövalyeleri’ne bırakıldı.
büyük ölçüde İslam hakimiyetinde
Barbaros Hayrettin Paşa’nın kısa bir
kaldı. 700 yılının başında Hassan
süreliğine ele geçirmeyi başardığı
bin Numan ve Musa bin Nusayr’ın
bölgeler, daha sonra 1551 yılında
son fetihleriyle İslam’ın hakimiyeti
tekrar ve tamamen Osmanlı tara-
bölgede pekişirken, Libya ilerleyen
fından kontrol altına alındı. Bölge-
yıllarda bölgedeki birçok farklı güç
deki hakimiyet 1577’de Fizan’ın da
düzenlemeye başladılar. Bu doğrul-
Ramazan 1441
37
aldı. Öyle ki Akdeniz’e ve ötesine uzanan donanma faaliyetleri için Libya hayati önem kazandı. Bölge ilerleyen yıllarda bazı iç çekişmeler neticesinde zaman zaman özerk bir görünüm arz etse de 1911 yılına dek Osmanlı hakimiyetinde kalacaktı. Libya ve çevresini üs edinen Müslüman
denizciler
İngiltere,
Fransa, İspanya, Napoli, Sardinya hatta Amerika da dahil çok sayıda devletin donanmalarıyla harp etti, bazılarını haraca bağladı. Burada Libya’nın önemini anlamak için bölge coğrafyasını incelemek yeterlidir.
Dikkatle
bakıldığında
Liby a’nın, Tunus ve Cezay ir ile birlikte Avrupa’nın içlerine uzanan bir alana hâkim olduğu göze çarpacaktır. Bu bakımdan
söz
konusu
topraklar,
günümüzde olduğu gibi geçmişte de Avrupa için hem bir tehdit hem de bir
| Ömer Muhtar alınmasıyla
fırsat niteliği oluşturdu. pekişmiş,
Libya’nın
üç bölgesinde de İslam hakimiyeti yeniden kurulmuş oldu.
Ancak yıllar içerisinde gerek iç çatışmalar gerekse Avrupalı devletlerin Libya’daki faaliyetleri, buradaki gücü azalttı. Özellikle Libya’yı
Bu dönemin ardından Libya’ya çok
1711 yılından itibaren babadan oğula
sayıda
yerleşmesiyle
geçecek şekilde idare eden Kara-
Libya’nın bugünkü kültürel ve etnik
manlı ailesi içerisindeki anlaşmaz-
yapısı şekillendi. Günümüzde ülke-
lıklar nedeniyle Libya günden güne
nin 4’te 1’inin kökeninin Anadolu
zayıfladı.
asıllı olduğu bilinmektedir.
1835’te bu hanedanı sona erdirerek
Türkün
Osmanlı’nın
de
yıkılma
dönemine
Nihayetinde
Osmanlı
Libya’yı merkeze bağladı.
kadar Liby a, İslam toprakları için bir
Osmanlı zayıflarken Libya da bu
ileri karakol, Akdeniz’deki egemen-
paralelde zayıflamaya, dış işgale
lik için bir stratejik üs konumunu
açık hale gelmeye devam etti. Ancak
Mayıs 2020
38
bu topraklar, Afrika’da Osmanlı’nın
adı modern dönem İslam tarihine
elinden çıkan son topraklar olacaktı.
yazılacak Ömer Muhtar bölgede
Libya’nın batısındaki Cezayir 1881,
ön plana çıktı. Ömer Muhtar, İtal-
Mısır 1882’de işgal edilirken, Libya
yan işgaline karşı direnişi komuta
1911 yılına dek Osmanlı elinde kaldı.
etti. 16 Eylül 1931 günü idam edilerek şehid edilinceye kadar, Libya
Libya işgali ve Ömer Muhtar Libya
işgali
Avrupalı
topraklarında devletler
arasında da bir tartışma halini almıştı. Öyle ki kıta paylaşılırken Libya’nın kimin payına düşeceği gündemden düşmüyordu. Osmanlı idaresi,
kaçınılmaz
olan
işgale
karşı ciddi bir askeri adım atacak pozisyonda değilse de bölgede bir yıpratma harbi yürütmek için bazı hazırlıklara girişti. Silah depoları kuruldu, yerel halktan ve Libya’ya yerleşen, çoğu “Kuloğlu” olarak anılan aile kökenine sahip Türklerden askeri birlikler kuruldu. Senusi tarikatı gibi birçok tarikat Osmanlı saflarında direnişe katılacaktı.
Haçlı
birliklerine
karşı mücadeleyi komuta etti. Kendi dünya hayatını feda ederek -inşallah- kazandığı ahiret hayatıyla, adını
İslami
mücadelenin
altın
sayfalarına yazdırdı. Kendisini yok etmeye çalışan tağutlar ve onların iş birlikçileri ise unutuldu.
Bağımsız Libya Dönemi ve Muammer Kaddafi Libya’yı bir anavatan gibi İtalyanlaştırmaya çalışan Faşist Benito Mussolini yönetimi ve destek olduğu Nazi Almanyası, Libya’da İkinci Dünya Harbi
sırasında
şiddetli
savaşlar
verdi. 1943’te tamamen yenilerek
29 Eylül 1911 tarihinde İtalya bekle-
Libya’dan çekilirken yerlerini Fransız
nen işgali başlattı. On binlerce Haçlı
ve İngiliz Haçlılar alacaktı. Bu döne-
askeri Libya topraklarını işgal eder-
min ardından Libya halkı bağımsız-
ken, kuvvetli bir deniz donanması ve
lığa hazırlanmaya, özellikle Anado-
hava filosu da savaşlara iştirak etti.
lu-Türk kökenli Libyalılar da ülkeye
Yaklaşık bir sene süren ve Osmanlı
geri
subaylarının da katıldığı direniş,
büyük çoğunluğu Libya’da bağımsız
1912 yılında imzalanan anlaşmayla
bir devlet inşasında rol oynarken,
sona erdi, Osmanlı kadroları İstan-
bunlardan biri olan Sadullah Koloğlu
bul’a döndü. Ancak yerel halk dire-
başbakanlık yaptı.
nişi sürdürecekti. On
binlerce
sivilin
dönmeye
başladı.
Bunların
Libya devleti, 1951 yılında Trabkatledildiği
lusgarp,
Sireneyka
ve
Fizan’ın
Libya’da Müslüman halkın direnişi
birleşmesiyle resmi olarak kuruldu.
uzun yıllar devam etti. Bu süreçte,
Oldukça yoksul bir ülke olan Libya,
Ramazan 1441
39
petrol yatakları bulunana dek geri
ile zaman zaman yakınlaştı, zaman
kalmış bir vaziyet arz edecekti.
zaman ise gerilimler yaşadı. Bunda
1959’da petrolün bulunmasıyla ülke
Kaddafi’nin keyfi tutumlarının rolü
hızla kalkınmaya başladı.
büyüktü.
1969 yılında Libya’da, Kral İdris
Libya’da
Türkiye
yapı-
Kaddafi’nin zalim ve tağuti ikti-
lan askeri darbe ile ülkenin başına
darına karşı mücadele yoluna gitti
Albay Muammer Kaddafi geçti. Arap
ve Libya’dan çok sayıda Müslüman
milliyetçiliği fikirlerinden etkile-
gerek
nen Kaddafi, bu yöndeki teorile-
İslami hareketler içerisinde önemli
riyle ülkeyi tek bir otorite olarak
pozisyonlarda
yönetecekti.
iktidarında
Libya’daki bu hareketler dünyevi bir
muhalefete izin verilmezken, birçok
başarıya ulaşamadı, birçok Müslü-
Müslüman da Kaddafi’nin cezaev-
man işkence gördü, idam edildi.
lerinde işkence gördü. İslami talep-
İktidarı sona yaklaşırken Kaddafi,
seyahatinde
Kaddafi
iken
ler göz ardı edildi, Allah yolunda çalışan Müslümanlar Kaddafi’nin seküler Arap milliyetçisi tutumundan ve tağuti zihniyetinden büyük
birçok
bölgede
İslami
gerekse bulundu.
hareket,
dünyada Ancak
özellikle oğlu Seyfulislam Kaddafi eliyle Libya'yı Batılı yatırımlara açık bir ülke haline getirmek istiyordu. Ancak 1969'dan 2011'e kadar
zararlar gördü.
Libya, Kaddafi'nin keyfi uygula-
Zaman zaman bölgedeki Mısır ve
malarına devam ettiği ve herhangi
Çad gibi ülkelerle gerginlik ve hatta savaşlar yaşayan Libya az nüfusu, geniş toprakları ve bol kaynaklarıyla her zaman farklı bir görüntü arz ediyordu. Kaddafi, bu duruma 1976
bir muhalif düşünceyi ve bilhassa İslami talebi umursamadığı bir ülke pozisyonunu korudu.
2011 ve Sonrası
yılında “Yeşil Kitap” olarak anılan
Libya’da Arap Baharı kapsamın-
kendi ideolojik bakışıyla yön vermek
daki barışçıl gösteriler, 2011 yılının
istedi. Ülkenin adı 1977’de Libya
başlarında
Halk Sosyalist Arap Cemahiriyesi
Kaddafi
olarak değiştirildi. Arap milliyet-
çıkan gösterilere şiddetle müda-
çiliği politikası zamanla yayılırken
hale etti. 1969 yılından bu yana
Kaddafi ne Mısır ne Irak ne de Suri-
kurduğu zorba yönetimin yıkılmaya
ye’deki Arap milliyetçiliği akımları
yüz tutması Kaddafi’yi geri dönüşü
gibi etkin bir ideolojik zemin inşa
olmayan bir yola itecekti. Gösteri-
edemedi. Dünya ile çalkantılı ilişki-
cileri hain olarak niteleyen Kaddafi
ler geliştiren Libya, Avrupa ve ABD
iktidarı, onlara karşı savaş açtı.
Mayıs 2020
40
görülmeye
yönetimi,
başlandı.
kontrolünden
Batı’nın bölgede kendi çıkarları için
kurmasına izin verilmiş bir halk için
artık Kaddafi’den başka bir isme
oldukça doğaldır. Bu parçalanmış
ihtiyacının
gerçekti.
yapının bir müsebbibi Batı ve işbir-
Kaddafi, İslam’ın yükselişine ve
likçileri olduğu gibi, bir diğeri de
Müslümanların
bizatihi Libya’yı keyfi ve tağuti olarak
olarak
olduğu
uzun
bir
taleplerine yıllar
engel
kendisinden
beklenileni yapmış olsa da artık değişim kaçınılmazdı. Ancak Batı, burada da doğal bir değişime engel olmak,
Müslüman
maslahatını vermemek
halkın
kendi
belirlemesine
izin
hususunda
kararlıydı.
Kaddafi’nin artık bir geleceğinin olmadığı kesinlik kazanınca ABD, İngiltere,
Fransa
gibi
ülkelerin
öncülüğünde Kaddafi’ye karşı askeri müdahale gerçekleştirildi. Suriye’de Beşar Esed’e karşı tek bir mermi dahi ateşlemeyen Batı, Libya’da Kaddafi’nin
yıkılacağı
ufukta
görününce değişimi kendi elleriyle oluşturmaya niyetlendi. İşte zalim tağutların yöntemi böyledir.
idare eden Kaddafi’nin ta kendisidir. Bugün ise Libya’nın güney kesimlerinde kabile birlikleri egemenliği vardır. Ülkenin başkenti Trablus dahil batısında kontrol sahibi olan taraf, uluslararası arenada tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ndedir. Bu yapı, çok sayıda farklı gruptan oluşmaktadır. Aralarında demokrat anlayışa sahip olanlar olduğu gibi, İslami bir yapıya sahip gruplar da vardır. Doğu
Libya’da
ise
kontrol
Hafter’dedir. ABD, Fransa, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan gibi birçok zalim yönetim
tarafından
desteklenen
Hafter güçleri, Libya’nın doğusunda
Kaddafi, 20 Ekim 2011 tarihinde,
Müslümanlarla savaşarak bölgeleri
Müslümanlara
zulüm
ele geçirmiştir. Bingazi ve Derna’da
ve işkenceler ile kabir sandığını
Müslümanların kurduğu yapılara
doldurmuş bir biçimde, linç edilerek
karşı savaşan ve burada Müslüman-
öldürüldü. Kaddafi’den sonra da iç
lara akıl almaz zulümlerde bulunan
savaş bugüne dek devam etti.
Hafter, bu şehirleri kuşatarak açlığa
yaptığı
Müslümanların Libya’da elde ettiği kazanımlar Batı destekli gruplar,
mahkûm etmiş, yakaladığı Müslümanları işkenceyle katletmiştir.
IŞİD ve de Kaddafi’nin eski gene-
Savaşın devam ettiği Libya için
rallerinden Halife Hafter tarafından
Allah’tan niyazımız, hilafetin izzet
bertaraf edildi. Bugüne dek Libya’da
ve şerefli günlerine, İslam’ın temiz
süren savaşlar, yıllarca köle olarak
ve pak egemenliğine yeniden döne-
yaşamaya mecbur bırakılmış ne bir
bilmeleri için Libya halkına bir yol
sivil toplum örgütü ne de bir cemaat
açmasıdır.
Ramazan 1441
41
NEBEVİ AİLE Halime Yılmaz
“Çin’de
bir
adam,
her
gün
boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna astığı testilerle dereden su taşırmış evine. Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak varmış… Diğeri ise kusursuz ve çatlaksızmış. Her seferinde bu kusursuz testi adamın suyun
doldurduğu tümünü
taşır,
ulaştırırmış eve. Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarım dolu olarak varırmış. İki sene her gün bu şekilde geçmiş.
Kusursuz,
çatlak-
sız testi, vazifesini mükemmel yaptığı
için
çok
gururlanıyormuş.
Fakat zavallı çatlak olan kusurlu testi,
Mayıs 2020
42
çok utanıyormuş. Doldurulan suyun
Bu hikâyeden çıkarılacak çok ders-
sadece yarısını eve ulaştırabildiği
ler var. Mesela adam sahip olduğu
için de çok üzülüyormuş.
kırık testinin eksik yanını düşün-
İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle demiş:
seydi,
yollara
çiçek
tohumları
ekmeyi düşünemez, eksiklikleriyle birlikte o testiyi kabullenip ondan gereğince istifade edemez ve onun işe yaramadığını düşünüp çöpe
Şu
atabilirdi. Yaşadığımız hiçbir imti-
yanımdaki çatlak nedeniyle sular
han çöp değildir. Geçmişe dönüp
eve gidene kadar akıp gidiyor.”
baktığımızda bize acı verdiği için
“Kendimden
Adam
utanıyorum.
gülümseyerek
dönmüş
testiye; “Göremedin mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin kusurunu, çatlağını biliyordum. Senin tarafına çiçek tohumları ektim. Her gün o yola ben su taşırken, sen onları suladın. İki senedir o güzel çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim” diye cevap vermiş.
hatırlamaktan bile imtina ettiğimiz anılarımız, tekrar yaşamaktan endişe ettiğimiz için yüzleşmekten kaçındığımız mazideki imtihanlarımız, asla boşa yaşanmamıştır. Belki de bugünümüzdeki bizi biz yapan, onlardır. Bizi olgunlaştıran da onlardır. Onları hiç yaşanmamış gibi kabul etmek yerine, bize ve yeni hayatımıza kattıklarını düşünebilsek, hayatımız belki de daha kolay, daha enerjik, daha mutlu ve daha anlamlı olabilir. Belki de önümüzde “çıkmaz sokak” olarak gördüğümüz sokak, çıkmaz
Aslında hepimiz birer çatlak testiyiz.
değildir. Bizim yönümüzü değiş-
Her birimizin kendine has kusurları
tirmemiz, farklı yönden olayları
vardır. Fakat sahip olduğumuz bu
değerlendirmemiz gerekmektedir.
kusurlar ve çatlaklardır hayatları-
Çoğu
mızı ilginç yapan, mükafatlandıran,
koyan kendimiz oluyoruz. Olmaz-
renklendiren.
oldukları
ları olur yapan Rabbimizi unutu-
gibi kabullenelim. Onlardaki kusur-
yoruz. Önümüze çıkan engellere
ları değil, içlerindeki güzellikleri
takılıyor, ondan selametle kurtulup
görelim…”
gereken dersleri almanın yollarını
(1)
İnsanları
zaman
önümüze
engeller
1. Saliha Erdim, Eşimi Anlamak İstiyorum, Hayat Yayınları, s. 48, 49
Ramazan 1441
43
olamaz. Hayatı hep kaçmakla geçer korkularından, imtihanlarından ve geçmişinden. Ama hayat durmadan devam ediyor. Anını gerektiği gibi yaşamadan geçirdiğimiz her dakika aleyhimize işliyor ve pişmanlığını duyacağımız geçmişimize bir yenisi daha ekleniyor. Geçmişte işlediğimiz günahlardan bahsetmiyorum. Onlar için tevbe etmek, bir Müslüman olarak vazifemiz. Bahsettiğim geçmişte veya şimdi sahip olduğumuz yarım ama bizim olan şeyleri değerlendirmek… Onlara, eksik yanlarından değil
bize
kattıkları
yönünden
bakmak… İnanın, bu hayatımıza aramak yerine, olduğumuz yerde
yeniden ışık katacak.
çakılıp kalıyoruz. “Bu engel yüzün-
Sahip olduğun şey ister bir eşya
den ben hiçbir şey yapamıyorum” bahanesini, ileri adım atmamak için öne sürüyoruz.
ister bir evlat ister bir ev ister bir araba olsun fark etmez. Onları oldukları halleriyle sev, iyi yanla-
Geçmişimizde yaşadığımız olumsuz
rını değerlendir, onlarla gerçekten
hadiseler ayağımıza öyle bir dolanı-
mutlu ol! İşte o zaman hayat daha
yor ki günümüzü yaşamamıza izin
güzel, daha faydalı ve daha mutlu
vermediği gibi geleceğimizi de etki-
olacak… En mutlu insanlar, her
liyor. Halbuki yapmamız gereken
şeyin en iyisine sahip oldukları için
biraz kendimize cesaret vermek,
değil, ellerindekinin tadını çıkar-
yaşadıklarımızı
dıkları ve kıymetini bildikleri için
kabullenmek
ve
mümkünse bize kattıkları sebebiyle onları sevmek, böylece ayağımıza taktığımız prangalardan kurtularak özgürleşmektir.
mutlular… Çoğu zaman mutluluğunun önünde duran,
insanın
bizzat
kendisi-
dir. Hayata pozitif bakamamanın
Allah azze ve celle dışında tüm bağlar-
acısını
dan özgürleşmeyen insan, ideal bir kul
olumsuzluk içinde olursa olsun,
olamaz. İnsanlara ve aleme faydalı
nefsiyle olumlu şeyler konuşmalı.
Mayıs 2020
44
çekiyoruz.
İnsan
hangi
İşte o zaman her şeyin nasıl da yolunda gittiğine şahit olacaktır. Bu, onun gaybı bildiğinden dolayı değil, bakış açısını değiştirdiğinden dolayı olacaktır. Çünkü hayata olumlu bakanlar, tüm olumsuzluklarda bile olumluyu görebilen bir yetiye sahip olurlar. Kendimize bu iyiliği yapmalıyız bence. Sorunlara karşı direncimizi artırmak adına yapmalıyız. İnsan beyni, kendine yapılan
olumlu
telkinlere
daha
En mutlu insanlar, her şeyin en iyisine sahip oldukları için değil, ellerindekinin tadını çıkardıkları ve kıymetini bildikleri için mutlular…
açık ve daha çabuk kabulleniyor kanımca. İnsan kendine ne kadar olumlu telkinde bulunursa o kadar ona inanıyor. O kadar iyileşiyor. Anını o kadar daha iyi değerlendirip geleceğe o kadar güzel adım atıyor. Hayatında en çok acı çeken insan Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve
sellem’e bak! Hayatında hiç şikâyet
var mı? Hiç geçmişe takılarak yaşa-
İmkansızlıklardır birçok beceriyi kazandıran, olmazmış gibi görünenleri olur kılan (tabi Allah’ın izniyle).
dığı bir anı, bir sözü var mı? Yok.
Hiçbir zaman aklımdan çıkma-
Her konuda olduğu gibi bu konuda
yan, çıkmaz sokaklarda yolumu
da bizim örneğimiz olmalıdır o
aydınlatan sözlerden biriyle yazıyı
güzide insan. Kovulduğu memle-
bitirmek istiyorum: “Düşmanla-
keti Mekke’yi özler ama geçmişe
rım bana ne yapabilirler ki? Ben
takılıp Medine’yi gül bahçesine
cennetimi yüreğimde taşıyorum,
çevirmekten geri durmaz. Plan-
nereye gitsem o benimle gelir.
larına Mekke’yi de ekler. Bir gün
Hapsedilmem halvet, sürgün edil-
orayı da fethetmenin hayali için-
mem hicret, öldürülmem şehadet-
dedir. Ama bakın bir depresyon
tir. Değil mi ki göğsümde Allah’ın
hali var mıdır? Bir umutsuzluk? O
kitabı
kadar imkansızlığın içinde üstelik.
vardır.”
ve
Rasûlünün
sünneti
(2)
2. İbni Teymiyye
Ramazan 1441
45
SERBEST KÖŞE Yusuf Yılmaz
SABIR AĞACININ GÖLGESİNE SIĞINMAK
E
bu Said Sa’d ibni Mâlik ibni
dilenmekten çekinir, iffetli davranırsa,
Sinan el-Hudri radıyallahu anhu-
Allah onun iffetini arttırır. Kim tok
ma’dan nakledildiğine göre,
gözlü olmak isterse, Allah onu başka-
Medineli Müslümanlardan bir kısmı
larına muhtaç olmaktan kurtarır. Kim
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den
de sabretmeye gayret ederse, Allah ona
bir şeyler istediler. O da verdi. Sonra
sabır verir. Hiçbir kimseye, sabırdan
yine istediler. Rasûlullah sallallahu
daha hayırlı ve büyük bir lütufta bulu-
aleyhi ve sellem, elindekiler bitinceye
nulmamıştır.” (1)
kadar
verdi.
Verebileceği
şeyler
tükenince onlara şöyle hitap etti:
Tarihen sabit bir gerçektir ki Hz. Peygamber, Müslümanların yegâne
“Yanımda bir şeyler olsaydı, onları
sığınağı idi. Başı sıkışan, bunalan,
sizden
aç kalan, herhangi bir meselesi olan
esirgemez,
verirdim.
Kim
1. Buhârî, Zekât 50, Rikak 20; Müslim, Zekât 124. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 28; Tirmizî, Birr 77; Nesâî, Zekât 85
Mayıs 2020
46
hep ona koşar, ondan medet umardı.
anh “Ey Allah’ın Rasûlü! Yanında var
Efendimiz
Müslümanların
ise verirsin. Yoksa Allah seni gücü-
meselelerini çözmekten asla kaçın-
nün yetmeyeceği şeyle mükellef
maz, maddi manevi çareler bulurdu.
kılmamıştır” deyince Peygambe-
Hadiste görüldüğü gibi onun, elinde
rimizin mübarek çehresi bir anda
avucunda bulunan her şeyi verdiği
soldu. Bunu fark eden ensardan
de
zamanlar da olurdu. Ancak Müslümanların ihtiyaçları büyüktü. Onlar yine istemeye devam edince de “Elimde verecek bir şey olsa, onu sizden asla esirgemezdim”
diye
durumu
açıklardı. (2)
bir adam “Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlü! Ver. Arşın sahibi azaltır diye korkma” diyerek Efendimizin
tebessüm
etmesine
vesile olmuştur. Daha sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem “Ben de bunla
Cabir ibni Abdullah radıyallahu anhu-
emrolundum” buyurarak mevzuya
ma’nın bildirdiğine göre;
son noktayı koymuştur. (5)
“Allah
Elinde
Rasûlü
sallallahu aleyhi ve
sellem’den bir şey istendiğinde hayır
dediği vaki değildir.” (3)
bulunanı
dağıtmaktan
çekinmemiş, elinde olmadığı zaman ise
Müslümanların
Süfyan b. Uyeyne’nin naklettiğine
üzerine
göre ise;
Onun bu cömertliği karşısında kalp-
“Allah
Rasûlü
sallallahu aleyhi ve
sellem’in yanında verecek bir şeyi
olmadığı zaman eline geçtiğinde
almaktan
ihtiyaçlarını korkmamıştır.
ler ona meyletmiş aynı zamanda müşriklerin iman etmesine vesile olmuştur.
vereceğine dair vaatte bulunur-
Kureyş müşriklerinin ileri gelenle-
du.” (4)
rinden Safvan b. Ümeyye, Müslü-
Bir gün muhtaç bir kimse Efen-
man olmadığı hâlde Huneyn ve Tâif
dimize gelerek bir şeyler ister.
gazalarında Efendimizin yanında
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
bulunmuştu.
“Yanımda
bir
ganimet mallarını teftiş ederken
şey yok. Git, benim namıma al, mal
Safvan’ın kalabalık hayvan sürüle-
gelince öderim” buyurur. Efendimi-
rine büyük bir hayranlıkla baktığını
zin sıkıntıya girmesine gönlü razı
gören Rasûlullah sallâllahu aleyhi ve
olmayan Ömer b. Hattab radıyallahu
sellem:
sana
verebileceğim
Cîrâne’de
toplanan
2. Riyazu’s Salihin Şerhi. Erkam Yayınları. Cilt 1 3. Müslim, Fedail 56 4. Darimi, Mukaddime 5. Heysemi, x, 242
Ramazan 1441
47
–Pek
mi
hoşuna
gitti?
diye
giderilemeyecek ihtiyaçlar olabilir.
sordu. “Evet” cevabını alınca: –Al
hepsi
senin
olsun!
Unutulmamalıdır ki istemekle de
buyurdu.
Safvan kendisini tutamayarak:
Göz ve gönül tokluğu, başkalarının yardımıyla bir şeylere kavuşmaktan çok daha sağlıklı ve şerefli bir
–Peygamber kalbinden başka hiçbir
yoldur. Mümine de bu yakışır. Bu
kalp bu derece cömert olamaz!”
sebeple olacaktır ki Hz. Peygamber
diyerek şehadet getirdi ve Müslü-
sallallahu aleyhi ve sellem hadisin son
man oldu. Kabilesine dönünce de:
kısmında kesin bir gerçeğe dikkat
–Ey kavmim! (Koşun,) Müslüman olun! Çünkü Muhammed, fakirlik ve ihtiyaç korkusu duymadan çok
çekmiştir:
“Hiç kimseye sabırdan
daha hayırlı ve engin bir lütufta bulunulmamıştır.”
büyük ikram ve ihsanlarda bulunu-
Her ikramın bir sonu, bir sınırı
yor.” dedi. (6)
vardır. Ancak sabır öyle bir nimet
Allah
Rasûlü
bu
cömertliği
ile
birlikte Müslümanları bilgilendirmek ve eğitmek maksadıyla dilenerek, isteyerek ihtiyaç gidermenin bir yolu olsa bile, asıl tavrın, kimseye ihtiyaç arz etmemek, yüz suyu dökmemek olduğunu; böyle davrananları Allah’ın başkalarına muhtaç etmeyeceğini hatırlatırdı. Herkesin, ihtiyacını kendi içinde frenlemesi
gerektiğini
Sabretmenin,
yokluğa,
anlatırdı. sıkıntıya
göğüs germenin insanı daha güçlü kılacağını açıklardı. Sabrın, âdeta kendi kendini yenileyen bir özellik olduğunu öğretirdi. “Kim sabretmek için gayret sarf ederse, Allah ona sabır verir” beyanı, sabrı temin eden
ve ikramdır ki hayatın her safhasını kucaklar ve her türlü şartta sahibinin izzet ve şerefini korumasını sağlar. Hakikaten de insanı merde, namerde el-avuç açmaktan müstağni kılan sabır, en büyük ve en etkin bir nimet ve ilahî bir lütuftur. Sabretmesini bilmeyen kişi varlıklı da olsa, yoksul da olsa daima rahatsızdır, doyumsuz ve tatminsizdir. Her zaman açtır. Ancak sabır sayesinde insan kendi kendisini frenlemeyi başarabilir. Hem yokluğun hem varlığın hem acının hem neşenin hem belânın hem nimetin tehlikesine karşı müminin en güvenli kalkanı sabırdır. (7)
gücün yine bizzat sabır olduğunu
Nitekim Nebevi terbiyeden geçmiş
anlatmaktadır.
olan hadisimizin ravisi Ebu Said el
6. Müslim, Fedâil, 57-58; Ahmed, III, 107-108; Vâkıdî, II, 854-855 7. Riyazu’s Salihin Şerhi. Erkam Yayınları. Cilt 1
Mayıs 2020
48
Hudri radıyallahu anh’ın yaşamış olduğu
“Rasûlullah’tan bir şey istemeden
bir olay anlatılan şeyleri haklı çıkarta-
döndükten sonra Cenâb-ı Hak bize
cak niteliktedir.
rızkımızı
Ebu Said radıyallahu anh’ın babası fakir birisiydi. Kıt kanaat geçinebiliyorlardı. Babası Malik, Uhud’da şehit
olunca
zaruret
içerisinde
kalmışlardı. Bir gün annesi onu bir şeyler istemek için Rasûlullah’a gönderdi.
Ebu
Said
başlangıçta
buna razı olmamıştı ama annesinin ısrarlarına daha fazla dayanamadı. Peygamberimizin huzur-u saadetlerine gitti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o sırada şöyle bir hutbe irat
ediyordu:
gönderdi.
İşimiz
öyle
düzeldi ki ensarın zenginlerinden olduk.” Cenabı Hak sabrı, hiç sendelemeyen bir at, hedefini şaşırmayan bir kılıç,
bozguna
uğratılamayacak
bir ordu ve yıkılamayacak/gedik açılamayacak bir kale mesabesinde yaratmıştır. Sabır ve yardım iki öz kardeş gibidir. Sabır kişiye, insanlardan daha fazla yardımı dokunan bir unsurdur. Zafere götüren yolda haiz olduğu konum, başın bedende haiz olduğu konum gibidir. (8) Hz. Ömer şöyle demiştir: “En iyi
“Ey iman edenler! Artık sizin için iffet
hayat,
ve başkalarından bir şey istememe
Şayet sabır şekle bürünüp insan gibi
zamanı gelmiştir. İffetli yaşayana Allah
olsaydı şerefli/saygın biri olurdu.”
verir. İstiğna göstereni (gözü tok olanı) Allah zengin eder. Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki kişiye sabırdan daha geniş bir rızık verilmemiştir. Mutlaka benden isterseniz, ben ancak bende olanı veririm.” Peygamberimizin
bu
hutbesinin
sabırla
yaşanan
hayattır.
Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh şöyle demiştir: “Sabır, sendelemeyecek bir binektir.” Hasan-ı
Basri
rahimehullah
şöyle
demiştir: “Sabır, cennet hazinelerinden bir hazinedir. Cenabı Hak onu yalnız kendi katında değerli
sebebi, bazılarının ısrarla kendi-
olan kimselere bahşeder.”
sinden bir şeyler istemiş olmasıydı.
Ömer b. Abdulaziz rahimehullah anh
Ebu Said, Rasûlullah’ın bu sözle-
şöyle demiştir: “Cenabı Hak kulla-
rini duyduktan sonra istemekten
rından birine verdiği nimeti geri
vazgeçti. Annesine gelip durumu
alır da yerine ona sabrı bahşederse,
bildirdi. Kendisi bundan sonraki
muhakkak ki yerine koyduğu şey
halini şöyle anlatır:
çekip aldığından daha hayırlıdır.”
8. Seyyid b. Hüseyin el Affani, Salahu’l Ümme. Sabır
Ramazan 1441
49
Meymun b. Mihran rahimehullah şöyle
bastırırsa
demiştir: “Hiç kimse sabırdan daha
ber olur. Ancak her kimin şehevi
hayırlı bir şeye nail olmamıştır.”
duyguları aklını ele geçirirse o
Süleyman
b.
Kasım
rahimehullah
o
meleklerle
bera-
hayvanlar gibi olur.” (10)
şöyle demiştir: “Yapılan her amelin
Sabır, Allah azze ve celle’nin emirlerine
sevabı bilinir yalnız sabır müstesna.
riayet edip onları hayata koymada,
Cenabı Hak şöyle buyurmuştur:
O’nun
“Ancak sabredenlere mükafatları
korunmada, müptela olunan bela ve
hesapsız ödenecektir.”
musibet denizlerinden sahile ulaş-
(Zümer, 10)
devamla şöyle ekledi: “Boşalan su gibidir.” İbnul
(9)
kaçınıp
mada yardımcı olacak bir dosttur. Sabır, Müslümanı zillet bataklı-
Kayyım
demiştir:
yasaklarından
“Bir
rahimehullah
şöyle
ğından çıkarıp izzet pınarlarında
insanın
sabrı,
serinletecek olan Rabbani bir eldir.
şehevi arzularına ve (meşru olmayan) isteklerine üstün geliyorsa o kimse melekler kervanına katılmış demektir. Ancak şehevi arzu-
Sabır, şeytan ve dostlarının ölümcül vuruşlarından koruyan sağlam bir kalkandır.
ları ve (meşru olmayan) istekleri
Sabır, kulu Rabbine karşı sürekli
sabrından daha üstün geliyorsa o
itaate sürükleyen bir binektir.
kimse şeytanlar kervanına katılmış demektir. Şayet yeme, içme ve cinsel dürtüleri sabrından daha üstün geliyorsa o kimse de hayvanlardan sayılır.
Sabır, Ulul Azm peygamberlerin Kura’n-ı Kerim’de ön plana çıkarılan önemli kalbî amellerinden birisidir. “Azim ve kararlılık sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi
Katade şöyle dedi: Cenabı Hak
sen de sabret.” (Ahkaf, 35)
meleklerini yarattı ve onlara akıl
Sabır, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
nimetini bahşetti. Ancak onları şehevi arzulardan yoksun kıldı. Hay vanları y arattı ve onlara şehevi hisler bahşetti. Ancak akıl nimetini onlara bahşetmedi. İnsanları ise hem akıllı hem de şehevi arzulara meyilli olarak yarattı. O halde her kimin aklı şehevi duygularını 9. Sabredenler ve şükredenler, İbnu’l Kayyım 10. Sabredenler ve şükredenler, İbnu’l Kayyım 11. Müslim, Taharet 1
Mayıs 2020
50
sellem’in ifade ettiği ziyadır. “… Sabır
ziyadır…” (11) Dünya hayatının imtihanını lehine çevirip ahiret hayatının cennet içerisinde gizlenmiş ihtişamından istifade etmek isteyenler sabır ağacının gölgesine sığınmalıdırlar.
SERBEST KÖŞE Derya Fıçıcı
BU SENİN HİKAYEN OLABİLİR Mİ? - 3
B
ir pınar daha İslam’a
saçmalıklarla örtülmüş olsa
doğru
da o düşünce ile içe doğru
akıyordu.
Rabbine kulak vermiş
dönmek
aslına
kavuşturu-
bir yürek, hayatın içindeki
yordu ruhunu. Ancak hayatın
tüm sesleri susturmuş; onca
hengamesinde,
gürültüye, patırtıya, karan-
içerisinde, renksiz renklerin
lığa rağmen Rabbine doğru
arasında gözleri ve gerçekleri
yürüyordu.
kamaştıran ışıkların arasında,
Yeter ki bir an düşünsün insan. Fazla değil, üç dakika…
yalanların
seni gerçeğe ulaştıracak o anı yakalamaktı tüm mesele.
Anlık düşüncesi bile insanı
Bir an durup düşünmek, sonra
doğruya götürebilirdi. Kalbi-
o sesi bastırıp susturmamak,
nin derinliklerine gömülmüş,
ona kulak vermek, onunla
üzeri yalan dolan bir sürü
yüzleşmek…
Ramazan 1441
51
Küffar daima insanları bu yüzleş-
Pınar’a
kayıyor,
hafifçe
tebes-
meden alıkoyacak. Hak ile insan
süm edip, aralarında konuşmaya
arasına her dönemde farklı gürültü,
devam ediyorlardı. Pınar da onların
patırtı, objeler, nesneler, oyunlar,
konuşmalarını duyuyor ve kulak
eğlenceler koyuyor. Onların hayat-
kabartıyordu.
larında bir an bile boşluk bırakmayan, her an her yaş ve her topluma uygun oyunları, planları oluyor. Örneğin
gençlerin
hayallerini
süsleyen pop sanatçıları, rockçılar, futbol, moda, kozmetik sektörü… Uyuşturucu ve alkol pazarı gibi rant elde edeceği, zihinleri örten, kendisine maddi menfaat sağlayan pazarlar… Peki ya Allah’ın mümin kulları ne yapar? Onlar da hakkı haykırarak Pınar gibi o sese kulak vermiş yüreklere ulaşırlar. Küffarın sesi hakkın yanında zayıf ve cılızdır. Hakkı haykıranlar daima küfrün sesini bastırır, tüm oyun ve hesaplarını bozar. Pınar bir öğle vakti camide otur-
İki
bayan
az
önce
dinledikleri
sohbetin konusu olan kulluk bilincinden bahsediyor, sohbetten etkilendikleri yerleri birbirlerine tekrar ediyorlardı. Pınar’ın meraklı bakışlarını
görünce
tanışmaya
karar
verdiler. Hanımlardan biri: “Sizce mahsuru yoksa tanışabilir miyiz? Ben Hatice.” diyerek ismini söyledi. Ardından diğeri: “Ben de Esma.” diyerek
sıcak
bir
gülümseyişle
Pınar’ın yüzüne baktı. Pınar da tebessüm ederek: “Tabi, ben de Pınar. Tanıştığımıza memnun oldum.” dedi. “Kusura bakmayın, konuşmalarınızı duydum. Umarım sizi rahatsız etmedim kulak vererek.” diye devam etti.
muş, düşüncelere dalmıştı. Kapıdan
Esma:
iki bayan girmişti. Yukarıdan aşağı
Konuştuklarımız
siyah örtülü, geniş feraceli iki baya-
kabartılması
nın uzaktan bakıldığında genç mi
Zaten biz de konudan çok etkilendik
yaşlı mı oldukları anlaşılmıyordu.
ve Allah’a karşı kulluk bilincinin
Mescide
toplum olarak bize hiç ulaşmadığını
girdiklerinde:
“Selamun
aleykum kardeşim.” diyerek Pınar’a selam verdiler. İkisi de yirmili yaşlarındaydı. Pınar da: “Aleykum selam.” diyerek sessizce selamlarını aldı.
“Estağfurullah
kardeşim.
bizzat
gereken
kulak konular.
konuşuyorduk.” Derken sohbet uzadı, iyice kaynaştılar. Hatice az önce gittiği evde kendisine
hediye
edilen
kitabı
İki bayan öğle namazlarını eda
çantasından çıkartıp Pınar’a uzata-
ettiler. Sonra aralarında sohbet
rak: “Bu kitabı size hediye etmek
etmeye başladılar. Arada gözleri
istiyorum. Ben bu konuyu az önce
Mayıs 2020
52
dinledim. Sen de inşallah okuyarak
meşgul olarak geçiren bir ev hanı-
istifade edersin.” dedi.
mıydı. Babası ise Tahtakale’de teks-
Pınar
ne
diyeceğini
bilemedi.
Kekeleyerek: “Teşekkür ederim.” diyebildi.
til dükkânı işletiyordu. Zamanının çoğu dükkânın işleriyle uğraşarak geçiyordu. Maddi durumları orta halin biraz üstündeydi. Genel
Selamlaştılar. Hatice ve Esma kapıya
olarak sakin bir aileydi. Pınar’ı çok
doğru yöneldi. Tam çıkarlarken ikisi
yakından takip etmezler, okulda
birbirine bakarak: “Tekrar görüş-
arkadaş ortamında neler yaşadığını,
mek ister mi, bir soralım.” dediler.
nelere şahit olduğunu pek bilmez-
Esma: “Pınar Hanım!” diye seslendi. Pınar sese doğru yöneldi. “Eğer siz de isterseniz sizinle tekrar görüşmek isteriz.” diyordu Esma. Pınar: “Neden
lerdi. “Ben kızıma güveniyorum.” Mantığında bir aileydi. Kızlarının okumasını isterler, yanlış arkadaş seçmemesi için uyarırlardı.
olmasın?” dedi. Birbirlerinin telefon
Oysa Pınar tam bir ateş çemberi-
numaralarını alıp tekrar ayrıldılar.
nin içine düşmüştü ki gördükleri,
Pınar, Esma ve Hatice’nin üzerlerindeki vakarı, ahlaklarını, konuşurken insanın kalbine hitap eden samimi
hallerini
düşünüyordu.
Saatin geç olduğunun farkına vardı. Eve dönme vakti gelmişti. Zaten annesinden ders çalışmaktan yoru-
duydukları onu kaç yaş ileri taşımıştı. Arkadaşlarının çoğu uyuşturucu haplar kullanıyor, düzenli olarak alkol alıyordu. Flört adı altında yaşananlar iğrençti. Hatta arkadaşları
arasında
hırsızlık
yapanlar dahi vardı.
lup da hava almak için müsaade
Bunları düşünürken aklına Esma ve
isteyerek çıkıyordu evden. Arkadaş-
Hatice geldi. Onların temiz ve berrak
larıyla görüşmüyor, zaman zaman
halleri gözlerinin önünden gitmi-
Ayşe ile vakit geçiriyor, geri kalan
yordu.
zamanında
çalışıyordu.
dahi insana ayrı bir huzur veriyor”
Ailesi bu halinden çok memnundu.
diye düşündü. Hatice’nin verdiği
Pınar zaten asi bir kız değildi. Sadece
kitabı
bazı arkadaşlarını beğenmiyorlardı.
çıkardı. Sayfalarını çevirerek ince-
Onlarla görüşmediğine göre kendini
ledi. Okumak için sabırsızlanıyordu.
ise
ders
derslere verdi diye düşünerek Pınar’ı kendi haline bırakıyorlardı.
“Görünüşleri,
hatırladı
ve
tesettürleri
çantasından
Kendine bir fincan çay alarak kitabı okumaya başladı. Sayfalar ilerlerken
Annesi altı yaşında olan küçük
çayı buz gibi olmuştu bile. Sanki
kızıyla ilgilenen, kalan zamanını
her satırı Pınar’ı anlatıyordu. Kitap
akraba, komşular ve evin işleriyle
kendisiyle konuşuyor gibiydi.
Ramazan 1441
53
İşte kitaptan birkaç sayfa:
Hayat Bir Mevsim Gibidir
“Uyanıklık ve Uyanık Olanlar”
Hayat, iyi ve kötü eşyaların satışa
Allahu
Teâlâ
“İnsanların
şöyle
sunulduğu
buyuruyor:
hesaplarının
gelme-
sinin vakti yaklaştı. Fakat hala onlar gaflet içerisinde, haktan yüz çeviriyorlar. Rablerinden kendilerine gelen her yeni uyarıya mutlaka kalpleri gaflet içerisinde, eğlenerek dinlerler. Zulmedenler, gizli toplantılarında: ‘Bu zat sizin gibi insandan başka bir şey midir? Siz göz
bir
ticaret
mevsimi
gibidir. Akıllı olanlar pahalı olsa bile iyi eşyaları almaya çalışırlar. Çünkü iyi eşyalar, her ne kadar daha pahalı olsalar bile kötü eşyalardan dayanıklıdırlar. Bunun için İmam el-Cevzi şöyle diyor: “Varlığın şerefine vakıf olan kişinin, var olanların en faziletlisini elde etmesi gerekir. Bu hayat bir mevsim gibi-
göre göre sihre mi uyarsınız?’ diye
dir ve tüccarlar da çeşitlidir. Büyük
konuşurlar.”
bir çoğunluk ‘Ağırlığı az ve değeri
Hesap vakti günden güne yaklaşmaktadır. İmam Hasan-i Basri’nin dediği gibi: “Her geçen günün, senden bir parçayı da beraberinde
yüksek olan şeyler olsun.’ derler. Uyanık olan bir kişinin en değerli olan şeyleri talep etmesi gerekir. Ve dünyadaki en değerli şey de mari-
götürür. Fakat ne yazık ki insan-
fet(Allah’ı tanımak)tir.”
lar, uğrunda yaratılmış oldukları
Bir kişinin uyanık olması, Allah’ın
gaye ve hedeften hayret verici bir
o kulunu sevdiğini ve onun iyili-
gaflet içerisindedirler. Allah’ın isim ve sıfatlarının manalarını pratik hayatta idrak edebilme kabiliyetinden yoksundurlar. Hepimiz biliriz ki Allahu Teâlâ’nın isimlerinden biri de ‘Rezzak (bol miktarda rızık verici)’tır. Buna rağmen bir kul tarafından rızkımızın kesilmesiyle tehdit edildiğimizde
korkuya
ve
endi-
ğini murad ettiğini gösterir. Bunun için, tabilerin büyüklerinden olan Muhammed bin Şirin diyor ki: “Allah azze ve celle, bir kulun iyiliğini murad
ederse, o kulunun kalbini kendisinin vaizi yapar ve kalbi o kişiye iyiliği emreder ve kötülüklerden men eder.” Ve uğrunda yaratılmış
şeye kapılırız. Yine hepimiz biliriz
olduğu hedefi her unutuşunda ve
ki, fayda da zarar da Allah’ın izni
gaflete düşüşünde, kalbindeki vaiz
olmadıkça bize dokunmaz. Buna
onu uyarır ve yeniden doğru yola
rağmen çoğumuz korkuya kapılır ve
döner. Bu şekilde onu daima uyanık
Allah’tan başkasına umut bağlarız.
ve şuurlu bir vaziyette bulursun.
Mayıs 2020
54
Gafillerin Hali
seven, aydınlıktan ve kendilerini
İmam İbni Cevzi, gafillerin halini şöyle açıklıyor: “Niçin yaratıldıklarını ve yaratılışlarından gayenin ne olduğunu bilmezler. Bütün uğraşları, dünyada istediklerini elde etmek içindir. Bunları elde ederken, kendilerine ne gözle bakılacağını umursamazlar. Mallarını gayesiz olarak sarf ederler. Uzun zaman sürecek bir sıkıntıyı beraberinde getireceğini bildikleri halde, bir saatlik zevki tatmayı tercih ederler. Ticaret yaparken doğruluk şiarı altında sahtekarlık yaparlar. İnsanlara
karşı
olan
muamelelerinde
doğru görünüp gerçek yüzlerini örterler. Şüpheli yollardan kaza-
aydınlığa çıkartmaya çalışanlardan nefret eden gafillerin hallerini bu sözleriyle ne kadar da güzel anlatmıştır. İmam İbni Cevzi’nin anlattığı bu sıfatlardan kurtulmak isteyenlerin, her şeyden önce gönüllerinde uyanıklık ve şuurun yer etmesi gerekir. Uyanmayı ve şuurlanmayı isteyenler için şuuru kuvvetlendirici birçok faktör vardır.” (1) Pınar okudukça içinde fırtınalar kopuyordu heyecandan. Çünkü her şey yeniden anlam buluyordu. Bütün bunları biri ona tek tek açıklamalıydı, saatlerce konuşmalıydı. Tüm sorularının cevaplarını bulmadan kalbi sakinleşmeyecekti.
nır, şehvetleri için yerler. Gerçek
Saat gece üç olmuştu. Gözlerinde
manada gündüz bile uyudukları
uyku namına hiçbir şey yoktu. Zaten
halde, geceleri de görülmemiş bir
bu haline de alışmıştı.
şekilde (hayvanlar gibi) uyurlar. Sabah uyandıklarında da domuz gibi bir hırsla, köpek gibi yaltaklanarak, aslan gibi avına atılarak, kurt gibi hücum ederek ve tilki gibi kurnazca
şehvetlerini
doyurmak
için uğraşırlar. Ölüm anında takvalı olmadıklarına değil, şehvetlerinden mahrum kalacaklarına üzülürler. İşte ilim olarak elde ettiklerinin hepsi bundan ibarettir.” İmam İbni Cevzi; dünya bataklığına saplanan, insanlık seviyesine yükselmeyi reddeden, karanlıkları
Geceleri derin düşüncelere daldığında ona eşlik eden tek arkadaşı fincana doldurduğu, dumanı tüten sıcak çayıydı. Genellikle dalıp gittiğinden, soğutup yarım bırakırdı. Sabah
telefonun
sesiyle
uyandı.
Gözlerini ovuşturarak saate baktı. Saat
on
olmuştu.
Sabah
sabah
arayan kimdi ki? “Kim olacak, Ayşe’dir.” diye mırıldandı. Gözleri yarı kapalı telefonu açarak: “Alo, efendim.” dedi. Telefondaki ses: “Selamun aleykum
1. Abdulhamid Bilali, Arınma Yolu
Ramazan 1441
55
Pınar kardeşim, ben Hatice.” dedi. Pınar
çok
şaşırmıştı.
“Aleykum
selam.” diyerek karşılık verdi. -Nasılsın kardeşim, iyisin inşallah? -İyiyim, siz nasılsınız? -Elhamdulillah Sabah
sabah
ben
de
rahatsız
iyiyim. etmedim
umarım. Bu saatte aradım çünkü
İmam el-Cevzi şöyle diyor: “Varlığın şerefine vakıf olan kişinin, var olanların en faziletlisini elde etmesi gerekir. Bu hayat bir mevsim gibidir ve tüccarlar da çeşitlidir. Büyük bir çoğunluk ‘Ağırlığı az ve değeri yüksek olan şeyler olsun.’ derler. Uyanık olan bir kişinin en değerli olan şeyleri talep etmesi gerekir. Ve dünyadaki en değerli şey de marifet(Allah’ı tanımak)tir.”
bugün Esma bize gelecek, seni de davet etmek istedim. Senin için bir mahsuru yoksa tabi. Biliyorsun dışarıda rahat oturup sohbet edebileceğimiz bir yer yok. Bu sebeple evde görüşmek daha uygun oluyor. -Anladım. Hmm… Neden olmasın? Annemden müsaade isteyeyim, izni olursa gelirim tabi. Nerede oturuyordunuz? -Ben Fatih’te oturuyorum. Fatih Camii’ne gel, ben seni oradan alırım. Ya da Esma ile buluşup gelirsin. -Ben sizi birazdan arayıp haber veririm. -Tamam inşallah. Senden haber bekliyorum kardeşim. Pınar telefonu kapattıktan sonra epey heyecanlandı. Akşam kitapta okuduğu her şeyi Hatice ve Esma ile konuşmak istiyordu. Odasını annesine
toparladı. yardım
Kahvaltı etti.
için
Kahvaltı
sofrasında: “Annecim, yeni tanıştığım bir arkadaşım var. Bugün beni evine davet etti. Gidebilir miyim
Mayıs 2020
56
Zili çaldılar. Kapıyı geniş elbiseli,
iznin olursa?” Annesi Ayfer Hanım: “Kimmiş bu arkadaş Pınarcım?”
başörtülü, orta yaşlı bir teyze açtı. Esma: “Selamun aleykum Nesibe
“Dedim ya anne, daha yeni tanıştım.
Teyze.” Dedi.
Ee şey… Bizim dershanede başka bir
“Aleykum Selam kızım. Buyurun
sınıfta. Ama iyi bir kız görüşmek
buyurun hadi içeri geçin.” Diyerek
istiyorum.”
karşılık verdi Nesibe Hanım.
“Bu aralar şu değişik şekillerdeki
Salona
arkadaşlarınla
görüşmüyorsun,
“Pınar kızım sen olmalısın. Hatice
bilgisayar ve telefonu da elinden
senden söz etti. Tekrar Hoş geldin
bıraktın, derslerine de yoğunlaştın.
kızım.” dedi. Pınar utangaç bir
Sırf bu yüzden izin veriyorum. Bu
edayla “Hoş bulduk teyze.” diye-
arkadaşın o tiplerden değil dimi?”
bildi.
“Hayır anneciğim. Bunun tipi gayet
Hatice mutfaktaki işini tamamlayıp
düzgün.” deyip, annesinin yana-
salona geldi: “Pınar kardeşim hoş
ğına kocaman bir öpücük kondurdu
geldin. Kusura bakma karşılayama-
Pınar.
dım.” diyerek Pınar’a sarıldı.
Sofrayı toplayıp mutfaktaki işleri
“Hoş bulduk, önemli değil.” dedi
hızlıca halletti. Hatice’yi telefonla
Pınar.
arayarak geleceğini bildirdi. Çok
Nesibe Hanım: “Hatice sen arka-
heyecanlıydı. Fatih Camii’nde Esma ile buluştular. Esma Pınar’ı çok sıcak karşıladı. Pınar’ın arkadaşları görüştükleri zaman genelde uzaktan “Selam kanka, naber?” gibi kelimelerle selamlaşırdı. Esma ise ne kadar farklıydı. “Selamun
geçtiler.
Nesibe
Hanım:
daşlarınla otur kızım, zaten her şey hazır. Ben çayları getireyim.” dedi. Esma: “Estağfurullah Nesibe Teyze. Bize hizmet mi edeceksin? Biz Hatice ile iki dakikada hallederiz.” dedi.
aleykum.” diyerek sıkıca sarılması,
Nesibe Hanım: “Ben zaten sizi baş
yüzüne bakarak tebessüm etmesi,
başa bırakacağım. Yarınki sohbete
hatırını sorması… Bütün bunlar
hazırlanmam
Pınar’ı çok etkilemişti.
bakmayın.” diyerek izin istedi.
Seri
adımlarla
yürüdüler.
lazım.
Kusuruma
Zaten
Esma: “Estağfirullah Nesibe Teyze.
Hatice’nin evi epey y akındı. Üç
Ne kusuru?” dedi ve Hatice’ye döne-
katlı bir apartmanın en üst katında
rek devam etti: “Hatice siz Pınar’la
oturuyordu.
halleşin, ben çayı getireyim. Sen
Ramazan 1441
57
hazırlamışsın ben de servis edeyim.
“Pınarcım, istersen bize ‘siz’ diye
İtiraz istemiyorum.” dedi, ayağa
hitap etme, ismimizle hitap et.
kalktı ve “Hem de misafirimiz
Böyle çok resmi oluyoruz.” diye-
yalnız kalmamış olur. Bir dahaki
rek samimi bir ortam oluşturdular.
sefere hep birlikte hazırlarız. Pınar
Pınar da artık yaşça ondan büyük
bugün misafirimiz olsun.” diyerek
oldukları için ‘Esma abla’ ve ‘Hatice
latife yaptı. Ortamda samimi bir
abla’ diye hitap ediyordu.
hava essin istedi. Hatice
aynı
Pınar
samimiyetle
sözlerine
onlar
hakkın-
cevap
daki bazı düşüncelerini anlatarak
verdi: “Esmacım, Pınar hakkımızda
başladı. Onları çok samimi ve içten
yanlış düşünecek, gelen misafiri
bulduğunu, camide onları gördü-
çalıştırıyoruz zannedecek.” derken
ğünde örtülerinden çok etkilendi-
gülümsüyordu.
ğini, farklı bulduğunu söylüyordu.
Pınar da tebessüm etti. Sanki Hatice ve Esma’yı uzun zamandır tanıyormuş hissine kapıldı. Utangaçlığı biraz azaldı. Hatice ile sohbet etmeye başladılar. Okul, eğitim biraz da aile
Biraz da kendi arkadaş çevresinden bahsederek, camiye neden ve hangi ruh haliyle geldiğini anlattı. Gözlerinden yaşar süzüldü, kelimeler boğazında düğümlendi.
ve kaç kardeş oldukları hakkında
Hatice ve Esma donup kalmış-
konuştular. Pınar bir yanda Hatice
lardı sanki. Pınar’a odaklanmış,
ile konuşuyor, bir yandan da salonu
tüm
inceliyordu. Ne kadar ferah bir
lardı. Pınar ise iki aydır içten içe
odaydı. Karşı duvarda kocaman bir
tek başına yaptığı sessiz yolculuğu
kütüphane vardı ve tıka basa kitap
bozmuş, sesli ve iki kişiyle birlikte
doluydu. Karşılıklı konulmuş iki
yapıyordu artık.
kanepe ve köşede yer minderi vardı. Çok geçmeden Esma elinde büyük bir tepsiyle geldi. Yer sofrası kurdular. Etrafında toplandılar. Çay da hazırdı. Pınar’ın en sevdiği şey çay sofrasıydı.
Hatice’nin
hazırladığı
ikramları yerken sohbet etmeye başladılar. Pınar çekingenliğini iyice üzerinden atmış, kendinden söz etmeye başlamıştı. Bu arada Esma ve Hatice
Mayıs 2020
58
benlikleriyle
onu
dinliyor-
(Devamı bir sonraki sayıda…)
SERBEST KÖŞE Zeynep Karakaya
İKINCI SENEYI DEVRIYEDE BABAMA zaman seninle –aslında kendi
Babacığım, Bugün aramızdan ayrılalı tam iki yıl oldu. Tarih 20 Mart 2020.
kendime- konuşuyorum. Tıpkı bu yazıda olduğu gibi...
Yine bu tarihte Recep ayının
"Toprağa
ikisinde
kalbimize
babamı?" noktasından artık
bir yük oturmuştu, şimdi o
"babamın mekânı bu toprak
yükün kronik ağırlığını ailecek
parçası"
noktasına
taşıma safhasındayız. Seni hep
mesela.
Taberi
yazarken gördüğümden nereye
okuduğum rivayete göre nere-
bakarsam seni hala masanda
den toprağın alındıysa oraya
oturmuş ve yazıyormuş gibi
gömülüyormuşsun ve oradan
görüyor, bu nedenle de zaman
tekrar
ansızın
nasıl
gömeceğim
ulaştım tefsirinde
diriliyormuşsun.
Bu
Ramazan 1441
59
şimdi ise rüyalarıma gelmen için her gün ben seni gözlüyor ve dua ediyorum. Her ziyarette mezarın başında oturmuş, bizi karşılıyormuşsun ve sonra da uğurluyormuşsun gibi bir hayalin var. Ayrılmadan önce tıpkı evden ayrıldığında kullandığın söz ile “Me’asselame” diyerek ayrılıyorum. Başında uçuşan serçeleri, çevrende dolaşan kedileri, çiçeklerine konan kelebekleri gördüğümde çok daha artıyor sevincim, nedenini biliyorsun. Daimî komşularını da tanıyorum, hepsinin kaç yıl yaşadığını, adlarını. Onlar da bizi tanımıştır zannımca. Ne kadar hızlı doluyormuş mezarlar. Hâlbuki hiç ölmeyecekmiş gibi bir sürü dünyevi planlar yapıyoruz. Kabir ziyareti bu durumda aslında sen ‘asıl mekâ-
nedenle güzel, ibret alıyoruz.
nına’ dönmüş oluyorsun. Mekânın
Her başucuna geldiğinde beni göre-
o kadar sevimli geliyor ki girer
bileceğin açıda duruyorum. Bunun
girmez selamımı iletiyor ve sonra
önemi yok biliyorum ama ben yine
yanı başına koşarak yaklaşıyorum.
senin gövdene yakın, gövdem sana
Mezarların bu kadar huzurlu yerler
dönük, bir elim başucundaki mezar
olduğunu bilmezdim. Artık evin
taşında, tıpkı daha önce yaptığım
olarak
her
başını ovalar gibi mekânında dua
gittiğimde temizlediğimi, çiçekle-
etmeye devam edeceğim. Uzaktan
rine gözüm gibi baktığımı biliyor
dua etmek tatmin etmiyor beni.
musun? Neden güzel olmasın ki
Meleklerin ve senin de duyabile-
gördüğüm
mekânını
mekânın?
ceğin ses tonunda ve hemen yanı
Sen gittikten sonra seni her gün
duacının yapacağı şey. Hayırla dua
ziyaret ediyordum ancak annem
başında dua etmek daha hevesli bir eden bir evlat olduğunda defteri-
bundan huzursuz olacağını belirt-
nin kapanmayacağını öğrendiğim
tiği için artık haftada bir kez görü-
günden beri bunu hiç bırakmadım.
yorum seni. Eskiden ben seni ziyaret
Hele ki ruhların gelen duaları çok
ediyordum ve sen beni gözlüyordun
büyük bir sevinçle karşıladığına
Mayıs 2020
60
sonrası.
olarak bedenin ve bu bedenle iliş-
Umarım melekler de dualarımıza
kili zengin anılarımız; ikincisi ise
âmin diyordur ve dualarımız kabul
bir kuş olarak hayal ettiğim ruhun.
oluyordur. Her şey bir yana tekrar
Umuyorum bu ruh diğer mümin
kavuşacağımız
ruhlarla beraber cennette uçuyordur
dair
okuduğum
hadis
ümidi
olmasa
senden ayrılma daha zor olurdu. Babacığım,
ölümün
aile
merke-
zimize bir işaret bıraktı. Hüznün işareti bu. Demiştim ya hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, evet olmuyor. Dostlarımızın dediği gibi bu işaret zamanla
soluklaşmıyor
mesela.
Aralıklı depreşiyor, belirginleşiyor; yüzlerimiz soluyor, keyfimiz kaçıyor, iştahımız bozuluyor, hüznümüz artıyor ve bu işaret etrafında birbirimize yakınlaşıyor, birbirimizi avutuyoruz. Mutlu anlarımız olsa da o merkezi işaret bize çok da mutlu olamayacağımızı hatırlatıyor. Şimdi anlıyorum
yetimlerin
yüzlerine
yansıyan o derin hüznü. Onlarda da
(inşallah). Dolayısı ile artık bende iki hal üzeresin. Bu iki şeklinle ölümüne bir nebze alışmış durumdayım. Alışmak duygusuzlaşmak değil, bir nevi intibak etmek, uyum sağlamak. Her iki halin de hoş olduğundan, her iki halin de Allah rızası üzerine olduğundan kalbime esenlik geliyor. Esenlik ile soğukluk arasındaki farkı herkes bilir. Soğukluk yakar insanı, esenlik ise her zaman kalbe iyi gelir. Müslüman bir ebeveyne sahip olmak ne kadar esenlik hissettiren bir nimetmiş. Toprağa gömmüş olmak incitmiyor. Sadece maddi boyuttaki yokluğun incitiyor kalbimi.
aynı işaretten varmış. Göğsümüze
Senden sonra sana söz verdiğim
aldık kabullendik o yüce kararı
şeyleri adım adım yapmaya çalışı-
elbette ama artık gülümsemelerimiz
yorum ve Allah’a dua ediyorum ki
sınırlı. Ölümünün anısına basılan
bunlar sana bildirilsin ve ruhun bu
dergi sayısı hemen elimin ulaşa-
konularda müsterih olsun. Umarım
cağı mesafede duruyor 2 senedir.
ruhuna bu bilgiler iletiliyordur. Belki
Onu rafa kaldıramıyorum mesela.
de beni dijital bir ekrandan izliyor-
Sanki içinden sen çıkacakmışsın
sundur. Okudum ki başında ziyarete
gibi! Sakladığım eşyaların var tabi
gelenleri
ki; kullandığın kalemin, kokunun
yapmış olduğu güzel şeylerden de
sindiği tespihin, sürekli elinden
haberdar oluyorsundur.
düşmeyen tüm yolculuklarımızda hafızanı yenilediğin cep Kuran’ın.
biliyormuşsun,
bizlerin
Bir şeyi çok merak ediyorum. Babaannemle, dedemle, amcamla bulu-
Artık benim hayalimde iki türlü-
şabildin mi? Kaybettiğin bir şeyini
sün babacığım. Birincisi fiziksel
bulmuş gibi sevindin mi? Ya da diğer
Ramazan 1441
61
sahih rüyalardandır. Yakınlarımız gördükleri güzel rüyaları paylaşıyor benimle ve çok mutlu oluyorum. İnşallah zannımızda yanılmıyoruzdur. İnşallah sen de hadis-i şerifte belirtildiği gibi arkada bıraktıklarına kendi iyi halini haber vermek için izin isteyen ve kendisine hadi ‘sen artık rahat uyu’ denilen kullardansındır. (1) Telefonumda hala kayıtlısın alışamadım buna babacığım. Ara ara arıyor aradığınız numara kullanılamamaktadır
yanıtını
alıyo-
rum. Sofrada düşen kırıntıları asla bırakmama sünnetini ben devralMüslüman kardeşlerinle? Aynı dava
dım ailede. Senin yerini ise annem
uğruna koşturanlarla, belki farklı
devraldı. Dini bir konuda soruları
zamanlarda yaşayıp aynı iradeyi
artık ona soruyoruz ve hala kritik
gösterenlerle ve Allah’a olan ahdini
kararları
tutanlarla.
Tıpkı senin bıraktığın örfe uyarak
‘’Yoldaki
işaretler’’
kitabı ile iç içe olduğun gibi yazarı Seyyid Kutub ile de görüşebildin mi mesela? Sürekli hadislerini okuduğun İmam Buhari ile? Ya da senin anlattığın gibi frekansının tuttuğu diğer mümin ruhlarla oturup arkada bıraktıklarınız
hakkında
bilgi
paylaşımı yapıyor musunuz? Bazen bu soruları kendime fısıldıyorum ve merak ediyorum. Rüyamda şahsen
hep
beraber
alıyoruz.
her konuda istişare ediyor, babam olsa ne karar alırdı demeyi ihmal etmiyoruz. Yeri geliyor tok sesini yansılıyor, gülümsüyor ve hüzünleniyoruz. En çok da bayramlar bize ağır geliyor. Evimizin senle ve misafirlerinle dolup taştığı, mekânımızın küçük ama dostlarımızın muhabbetinin iyi sardığı, samimi günler.
hiç tanımadığım, ismen bildiğim
Sanma ki artık evde sesin sedan
bir şehit ağabey ile yan yana atın
kesilmiştir, hala her gün sesini
üzerinde koştuğunuzu gördüm ve
duyar gibiyiz, hem de daha derinler-
çok mutlu oldum, inşallah bu rüya
den. Biraz garip bir şey söylediğim
1. Hasan Karakaya, İslam Akaidi, s. 536-537
Mayıs 2020
62
ama şimdileri anlıyorum. İnsan yakınındaki sesten ziyade bazen özlediği birinin sesini daha güçlü duyabiliyormuş.
“Zeynep
hadi
kızım kalk sabah namazı, namaz yolda koymaz, namaz seni daha başarılı kılar’’ diyen ve nazlayan sesin, bazen ise “kızım alaca renkli kitap var içerde onu bana bir getir” deyişin. Asla rengini tutturamadığın ve hep renkler üzerinde tartıştığımız. Her şeyi sarıya yakın görmenin
nedenini
biliyorum.
Şimdi o renkleri senin gibi yanlış söyleyesim var. Keke kek değil de ‘’ka’k’’ diyesim var.
Allah’ın
Son iki yılın muhasebesini yapar-
anlamına gelen basiret, aslında bu
sak mutlu anlarımız, başarılarımız olmadı değil. Hayata tutunduk bir şekilde. Şimdi olsaydın elde ettiğim her sınav başarısını sana heyecanla anlatır, takdir etmeni bekler ve aldığım bu sevinci hiçbir şey ile değişmezdim.
Babaların
takdiri
-hangi yaş olursa olsun- çocuklarının gözünde çok değerlidir. Artık başarılar çok da sevindirmiyor. Her dünyevi başarının geçici olduğu gerçeği daha da hissettirir oldu kendini. Eğer bu dünyevi başarı ahirette fayda sağlamayacaksa hele, tehlikeli bile olabilir. O nedenle başarı
hedeflerimizi
merceğinden
Kuran’ın
geçirmeliyiz.
Bu
mercek ki gerçek bir başarıyı diğer sıradan tüm başarılardan süzerek Müslüman bir gence hakiki anlamda derece ve üstünlük sağlayacaktır.
nuruyla
aydınlanmış
kalbin hakikatleri görme yeteneği mercekten bakmayı bilenlerin işi. İşte senin ölümün de bende başarı hususunda böyle bir farkındalık oluşturdu babacığım. Sen gittikten sonra ülkede çok değişiklik ‘’ülken’’
olmadı. tüm
Zaten
İslam
senin
coğrafyası,
‘’ülkün’’ ümmetçi olmak idi. Irkçılıktan nefret eder, ümmet ruhunu herkese aşılardın. Şimdi o ruhun çok az insanda yaşadığını ve tıpkı bahsettiğin
gibi
Müslümanlar
arasında ırkçılığın kolay fitili ateşlenebilir bir konu olduğunu görüyorum. İslam coğrafyasında da çok değişiklik oldu sayılmaz, zulüm hala Filistin’de devam ediyor ve hala Suriyeli, Yemenli, Türkistanlı çocuklar savaştan ve malnutrisyondan
ölüyor.
Ama
bıraktığın
Ramazan 1441
63
gençlerde
duyarlılık
muhteşem.
Gün geçmiyor ki hayır için yarışan gençler çoğalmış olmasın. Yokluğun bir şefin yokluğu gibi ancak Müslümanlar
başlarına
bir
şef
beklemeden kendi sorumluluklarını Kur’an ve sünnet çizgisinden ayrılmadan yapacak şuura ulaşmış olmalılar. Şimdi olsaydın o dik duruşun, hakkı söylemekten çekinmeyen cesur kalbinle yine gençlere ilham olurdun. Sen yanında azığından başka bir şey götüremeyeceğin bilinci ile hep güzel işler peşinde koştun. İnsan senin gibi bir babayı, abiyi veya kimine göre kardeşi yanında destekçi olarak arıyor. Dünyada bıraktığın dava arkadaşlarının da seni özlediğini duyar
gibiyim.
Sensiz
yalnızız
ama kimsesiz değiliz babacığım, Allah var. Şairin de dediği gibi “Kim demiş her şeyin bitişi ölüm, destanlar yayılır mezarımızdan”. Sen
olmasan
da
yetiştirdiğin
Müslüman gençlerden beklentimiz destan yazmak olacaktır. Daha da uzayacak bu konuşmalarım, kendi kendime fısıldamalarım, yalnızken
senle
konuşmalarım.
Şimdilik seni Allaha emanet ediyorum babacığım. Bir daha ki ziyaretimde görüşmek üzere “me’asselame”. Kızın Zeynep Karakaya
Mayıs 2020
64