Nebevi Hayat Dergisi 90. sayı (Mayıs, 2020)

Page 1




Yıl: 8 Sayı: 90 - Fiyatı: 12 TL Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat instagram.com/nebevihayatdergisi dergi.nebevihayatyayinlari.com bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Turhan Güncü İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02 Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe) Baskı: Matsis Matbaa, İstanbul, Mayıs 2020 Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel ve hukukî sorumluluğu yazarlarına aitti.

Editör


İçindekiler İslam'da İhsan Hakan Sarıküçük

04

Herkes İşine Baksın! Ahmet İnal

09

KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR Takdiri İlahiye Teslimiyet M. Sadık Türkmen

16

NEBEVÎ DAMLALAR Müslümanın Canı ve Kanı Koruma Altındadır Yener Yılmaz

21

İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi Üçüncü Raşid Halife: Osman (R.A.) Cihan Malay

27

Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Dünden Bugüne Libya Muhammed Eyüp

36

Nebevî Aile Çatlak Testi Halime Yılmaz

42

Serbest Köşe Sabır Ağacının Gölgesine Sığınmak Yusuf Yılmaz

46

Serbest Köşe Bu Senin Hikayen Olabilir mi? Derya Fıçıcı

51

Serbest Köşe İkinci Seneyi Devriyesinde Babama Zeynep Karakaya

59


KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük

‫إحسان‬ İSLAM’DA İHSAN

H

amd;

“İhsan

edenlere

Allah’ın ihsanları, cenneti ve cemâli

(Güzel davranışlarda bulu-

ise

nanlara) hüsna (daha güzel

(O’nun yolunda harcayarak) ahiret

karşılık,) bir de ziyade (fazlası)

yurdunu iste ama dünyadan da nasi-

vardır. Onların yüzlerine ne bir toz

bini unutma. Allah’ın sana ihsan

(kara leke) bulaşır ne de bir horluk

ettiği gibi sen de (insanlara) iyilik

(gelir). İşte onlar cennet ehlidirler.

et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzu-

Ve onlar orada ebedî kalacaklar-

lama. Şüphesiz ki Allah, bozgun-

dır” (Yunus, 26) buyurarak ihsanın

cuları sevmez”

karşılığını ve mükâfatını daha üst

kendisine prensip edinerek hayatını

dereceden hüsna (daha güzeli) ile

devam ettiren, Allah’ın kendisine

vereceğini bildiren Allah’a

verdiklerinden infak ederek iyilikte

Salât ve Selâm; ihsanı bizlere “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da

“Allah’ın

sana

verdiğinden

(Kasas, 77)

ayetini

bulunan ve Muhsinlerden olabilme gayretini gösteren Müslümanların üzerine olsun.

şeklinde

İhsan genel olarak: “İyilik ve lütufta

öğreten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve

bulunmak, bir işi en güzel şekilde

sellem’e,

yapmak,

O seni mutlaka görüyor”

(1)

Allah'a

ihlasla

kulluk

1. Müslim, Îmân 1, 5;Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9

Mayıs 2020

4


etmek” anlamlarında kullanılan bir

teşekkürünü

terimdir.

Karşılık vermeyen nankörlük etmiş

İhsan;

sözlükte "güzel

olmak"

yerine

getirmiş

olur.

olur” dedi.

manasına gelen hüsn kökünden

Tirmîzî’nin rivayetinde şu ziyade

türetilmiş bir mastar olup genel

var: “. . . Kim de kendisine verilmeyenle

olarak lügat itibari ile iki şekilde

süslenirse iki yalan elbisesi giyen gibi

kullanılır:

olur.”

Biri: “Ahsenehu”dur ki: “Bir şeyi

İhsanda bulunan kişiye muhsin

güzel ve mükemmel yaptı, ihsan

denir. Bir insanın gerçekleştirdiği

şuuru ile davrandı” manalarına

işin ihsan seviyesine ulaşabilmesi

gelir. Bu mana ile ihsan, peygambe-

için hem neyi nasıl yapması icap

rimizin hadisinde “Sanki görüyorsun

ettiğini iyi bir şekilde bilmesi hem

gibi Allah’a ibadet etmen” diye tefsir

de bu bilgisini en güzel biçimde

olunmuştur. Yani bu şekilde ihsan

eyleme

“görevi en güzel şekilde yapmak”

Amele dönüşe ilim fayda verir. Salt

demektir. Yine bu manadan olarak

bilgi hiçbir mana ifade etmediği

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi

gibi neyi nasıl yapacağını bilme-

ve sellem buyurmuştur

ki: “Allahu

den yapılan amelin de bir faydası

Teâlâ her şey üzerine ihsanı (güzel

olmaz. Allah muhafaza insan bazen

bir şekilde muamele yapmayı) yazdı.

Şeytanın ona amellerini süslemesi

Bundan dolayı öldürme ve kesmeyi

neticesinde güzel bir amel işlediğini

bile güzel şekilde yapınız. Her biriniz

zannederken hakikatte işlediği bu

bıçağını iyi bilesin ve boğazlayacağı

amel sonunda onu cehenneme ulaş-

hayvanı rahat ettirsin.”

tıran bir amel olabilir.

Diğeri ise: “Ahsene ileyhi”dir ki:

Ahlâk literatüründe ihsan genel-

“İyilik etti, ihsan ve güzellikte

likle “iyiliklerde, farz olan asgari

bulundu” manalarına gelir. Türk-

ölçünün ötesine geçip, isteyerek ve

çede ihsan bu manada meşhurdur.

severek daha fazlasını yapmak”

Bu manası ile ihsan da: “Kendin

manasında kullanılır. Bu manası ile

için sevdiğini kardeşin için de sevmen”

insan yaptığı iyilikleri asla yeterli

hadis-i şerifi ile tefsir edilmiştir.

görmemeli, daima biraz daha fazla-

Câbir

radıyallahu

anh

anlatıyor:

“Rasûlullah ‘Kim bir ihsana mazhar olursa, bulduğu takdirde karşılığını

dönüştürmesi

gerekir.

sını yapmalı ve çıtayı yükselterek iyiliklerini Yüce Rabbine kavuşana dek devam ettirmelidir.

verene

İhsan kelimesi, şayet Allah'a nispet

senada bulunsun. Zira onu övmekle,

edilecek olursa Allah’ın kusursuz

hemen

versin,

bulamazsa,

Ramazan 1441

5


ihsanda bulun”

(Kasas, 77)

ayetinde

ise O’nun kullarına olan lütufkâr-

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ihsanı tarif ederken, "Allah'ı görüyormuşsun gibi Allah'a ibadet etmendir" demesi, mümini ibadet sırasında manevi âlemlere yüceltmek içindir. Her şeklin bir de gerçeği vardır. Namaz da bir şekildir. O şeklin içindeki gerçek, ihsandır. İbadeti kuru bir şekil ve beden hareketleri olarak değil, Allah'ın huzurunda bulunduğunu bilerek ve düşünerek yapmak gerekir. İbadetin asıl hedefi Allahu Teâlâ ile bu manevi diyaloğu kurmak ve bunu ibadet süresince devam ettirmektir.

lığını ve cömertliğini ifade etmektedir. İmam Taberi: “Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği (ihsanı), akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor”

(Nahl, 90)

ayetindeki

adaleti "kelime-i tevhid", ihsanı ise “Allah’ın emir ve yasaklarına uyma, zorluklara katlanma hususunda gösterilen sabır” şeklinde sınırlay an görüşü tercih eder görünmekle birlikte,

onun da kaydet-

(2)

tiği gibi bu ayetin iyilik ve kötülük konusunda Kur’an’ın en kapsamlı ayeti olduğu yönündeki görüş, ilk dönemlerden itibaren birçok âlim tarafından Mesud

benimsenmiştir.

radıyallahu anh:

İbni

“Kur’an’da

iyilik ve kötülüğü en fazla toplayan ayet budur” demiştir. Bu manası ile ihsanı; Allah’ın emir yaratıcılığını veya O’nun kullarına olan lütufkârlığını ve cömertliğini ifade eder.

yapmıştır.” (Secde, 7), “O sizi şekillendirdi ve şeklinizi güzel yaptı” Allah’ın

yaparken

karşılaşabileceğimiz

tüm zorluklara karşı sabretmek ve tahammül göstermek şeklinde

“O yarattığı her şeyi en güzel

(Teğabun,

ve yasaklarına uymak ve bunları

3)

ayet-i

kusursuz

demektir. Bu ayetteki adalet kavramıyla ihsan

yaratıcılığını;

kavramının

2. Câmi’u’l-beyân, ilgili ayetin tefsiri

6

nevi sabırlı ve tahammüllü olmak

kerîmelerinde

“Allah sana ihsan ettiği gibi sen de

Mayıs 2020

anlamalıyız. İhsan ehli olmak bir

anlamları

hakkında

açıklamalar yapılmış ve sonuçta


ihsan: "İnsanın hem Allah'a hem

şeklin

de yakın ve uzak çevresine, bütün

İbadeti kuru bir şekil ve beden

insanlara, hatta tabiata karşı yakla-

hareketleri olarak değil, Allah’ın

şımında, tutum ve davranışlarında

huzurunda bulunduğunu bilerek ve

adalet ölçüsünün, farz ve vacip

düşünerek yapmak gerekir. İbade-

sınırlarının ötesine geçerek imkân

tin asıl hedefi Allahu Teâlâ ile bu

ve kabiliyetine göre kulluğun, özve-

manevi diyaloğu kurmak ve bunu

rinin ve erdemin en yüksek seviye-

ibadet süresince devam ettirmektir.

sine ulaşması” anlamlarına gelecek şekilde yorumlanmıştır. (3)

içindeki

Din

gerçek

ilimlerini

ihsandır.

Kur’an

ilmi,

sünnet ilmi, imanın hakikatleri

görüyormuşça-

ilmi şeklinde üç kısma ayıran Ebû

sına kulluk etmek” şeklinde tarifi

Nasr es-Serrâc, bütün bu bilgi-

“Müslüman kişi”nin kalitesini pek

lerin aslının Cibril hadisi oldu-

veciz olarak ortaya koymaktadır.

ğunu söyleyerek hadisteki İslam’ı

Allah tarafından görülmek, O’nu

“zahir”,

görüyormuş gibi davranmak için

da “zahir ve bâtının hakikati”

“İhsan”ın

“Allah’ı

imanı

“bâtın”,

ihsanı

yeterli sayılmıştır. Allah’ın kendisini

şeklinde belirtmiştir.

sevmesini, onu görüp gözetmesini

Râgıb el-İsfahânî’nin diğer İslâm

ve Allah tarafından değerli bir kişi olmayı isteyen kişinin, O’na olan

âlimlerince de paylaşılan düşüncesine göre, ihsan adaletin üstünde

kulluğunu en güzel şekilde yaparak

bir

ibadetinde sanki O’nun huzurunda

vermek, alacağını almak, ihsan

olduğunun bilinciyle hareket etmesi,

ise üstüne düşenden daha fazla-

saygı ve huşu içerisinde kulluğa

sını vermek, alması gerekenden

yakışan tavırlar göstermesi gerekir.

daha azını almaktır. Bundan dolayı

Böyle davranmak mümin kişi de

adaleti

sürekli bir kendi kendini denetim

gözetmek mendup ve müstehap

(murakabe) şuurunu geliştirecektir.

kabul edilmiştir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in

“Kim

Allah’a

ihsanı tarif ederken, “Allah’ı görü-

duyar

(takva)

yormuşsun

bilinmeli

gibi

Allah’a

ibadet

derecedir.

Adâlet;

gözetmek

ki

vacip,

derin ve

Allah

borcunu

ihsanı

saygı

sabrederse, iyi

davra-

etmendir” demesi, mümini ibadet

nanların (muhsinin) ecrini asla

sırasında manevi âlemlere yücelt-

zayi

mek içindir. Her şeklin bir de gerçeği

deki ayette ihsan-takva ilişkisini

vardır. Namaz da bir şekildir. O

ortaya koymaktadır. Muhsinlerden

etmez”

(Yusuf,

90)

mealin-

3. Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, Râzî, Kurtubî ilgili ayetin tefsiri

Ramazan 1441

7


olabilmek ve

sabırlı

öncelikle

muttaki

- Öfkeye hâkim olma, affetme,

kimselerden

olmakla

hoşgörü, sabır (5)

mümkündür. Takvasız ve sabırsız ihsan olmaz. Allah’ın ihsanı ancak gerçek manada Allah’tan sakınmakla, O’nun emir ve yasaklarına uymakla ve bu uğurda karşılaşılanlara sabretmekle gerçekleşir. İşte o zaman Allahu Teâlâ’nın ihsanları sağanak sağanak üzerimize boşalacaktır, yeter ki biz muttakilerden ve sabredenlerden olabilelim. Aynı zamanda bizlere örnek olması gereken

peygamberlerin

vasıfla-

rında ihsanı görürüz. Bazı peygamberlerin

isimleri

zikredilirken,

kendilerinden “muhsinler” diye söz edilmesi, ihsanın peygamberlerde görülen kusursuz dindarlığı ve bunun sonucu olan güzel davranışları ifade ettiğini göstermektedir. (4)

-

İşlerde

aşırılıktan

sakınma,

kararlılık ve cesaret (6)

- Tokgözlülük ve cömertlik (7) Bununla beraber asıl muhsin Allah olduğuna hatta insanlar arasında ihsan sahibi kişilerin bulunması dahi Allah’ın bir lütfu olduğuna göre asıl sevilmesi gereken de O’dur. Rabbimizden dileğimiz bizi “İhsan edenlere (Güzel davranışlarda bulunanlara) hüsna (daha güzel karşılık,) bir de ziyade (fazlası) vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır” 26)

(Yunus,

ayeti kerimesinde beyan edildiği

gibi “cennet” ile tefsir edilen hüsna

İhsan, hilim erdeminden kaynak-

ve

lanan bir anlayışla kişinin başta

şeklinde

annesi ve babası olmak üzere diğer

kelimelerinin sırrına vakıf kılması,

insanlar karşısındaki sevgiye dayalı

yüzlerimize

özverili tutumunu ifade eder. Nite-

bulaşmaması, dünya ve ahirette hor

kim

âyetlerde "muhsin-

ve hakir olmaktan muhafaza etme-

anılan

müminlerin,

sidir ve bize Firdevs cennetlerini

hilim ruhunu yansıtan bazı seçkin

nasip etmesidir. Muhakkak ki Allah

özellikleri üzerinde durulmuş ve bu

ihsan ehline (iyilikte bulunanlara)

suretle ihsan kavramının içeriğine

hüsna (cennet) ile muamele eden-

giren erdemlere de işaret edilmiştir.

dir. O, ne güzel Mevla ve ne güzel

Bunlardan bazıları şunlardır:

yardımcıdır.

çeşitli

ler" olarak

4. En’am,83-84; Sâffat,80-131 5. Âl-i İmrân,134-135; Mâide,13; Hûd,115; Yûsuf,90 6. Âl-i İmrân,147-148; 7. Bakara,236; Âl-i İmrân,134

Mayıs 2020

8

cemalullah tefsir

(Allah’ı

görmek)

edilen

“ziyade”

hiçbir

kara

lekenin


KAPAK DOSYA Ahmet İnal

HERKES İŞİNE BAKSIN!

H

baksın!

Şimdi düşünelim. Herkes kendi

söylemek

işine baksa nasıl olurdu acaba?

söyleye-

Başkalarının hatalarından önce

mediği hakikat ifadesi... Ölü

kendi kusurlarımıza baksak,

doğuma en çok maruz kalmış

insanlara

cümlelerimizden bir tanesi...

önce

“Tüm dünyaya nasıl bir mesaj

doğrultsak, etrafımızdakilerin

erkes

işine

Nicelerinin isteyip

vermek

de

isterdiniz?”

diye

sorulsa bir çoğumuzun tercih edeceği bir hal tercümesi…

nasihat

aynayı

vermeden

kendimize

bir

ne kazandığıyla değil de kendimizin ne kaybettiği ile hemhal olsak ya da hepsi bir yana

Hak eden birçokları olsa da bu

sadece

sözlerin kullanılması edepten

işlere burnumuzu sokmaktan

dolayı pek tercih edilmez. Ama

vazgeçsek dünya daha iyi bir

durumun böyle olması onun

yer mi olur muydu? Kanaa-

hakikati

tefekkür

timce bu kadarını bile başara-

etmemize engel olmasa gerek.

bilsek her şey çok daha başka

üzerine

bizi

ilgilendirmeyen

Ramazan 1441

9


olur, dünya çok daha yaşanabilir bir

“Tek bir şey tüm yaşam düzenimizi

hale gelirdi. Nasıl mı? Düşünmeye

böylesine değiştirir mi?” deme-

devam ediyoruz.

yin sakın. Elbet değiştirir. Aslında

Mesela böyle bir ortamda toplum-

hayatta halli mümkün gözükme-

sal refahı en çok baltalayan gıybet,

yen birçok problemin sade ve net

haset

olmazdı.

çözümleri vardır ama nefislere ve

Düşmanlığın olmadığı yerde kavga,

alışılagelen düzenlere ağır geldiği

gürültü patırtı, cinayet diye bir şey

için çoğu zaman bunlardan kaçılır.

ve

düşmanlık

de gündeme gelmezdi. Birilerine dert anlatma gibi bir durum çok da olmayacağı için insanlar yalan söyleme mecburiyetinde kalmazdı.

Aynı bu durumda geçerli olduğu gibi. Gelin şimdi bu anlattıklarımızın sağlamasını yapalım.

Zannımca araba, ev, telefon, kıyafet

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem

gibi imaj belirtileri olan nesnele-

buyurmuş ki: “Kişinin kendisini ilgi-

rin tüketimi de bu raddeye varmaz

lendirmeyen şeyleri terk etmesi Müslü-

dolayısıyla

bu

sektörlerin

para

babaları peyda olamazdı. Her şeyden

manlığının güzelliğindendir.”

(1)

öte insanlar başkalarına gösteriş

Hadis-i şerifin detayına geçmeden

yapmak için emeklerini ve zaman-

önce başka bir noktaya temas etmek

larını heba etmez dünya nimetleri

istiyorum. Hadisi bize nakleden

için ne kadar çaba sarf etmeleri

Kutubi Sitte müelliflerinden büyük

gerekiyorsa ancak o kadar gayret

alim İbn Mace el-Kazvini rahimehul-

ederdi. Ya da farklı bir pencereden bakacak olursak mesela Amerika dünyanın ta bir ucundan kalkıp Afganistan, Irak gibi İslam beldelerine saldırmaz, milyonlarca insanı

lah Efendimizin bu sözüne “es-Sü-

nen” isimli eserinin fitneler manasına gelen “el-Fiten” bölümünde yer vermiş. Muhaddislerimiz eser-

canından ve toprağından etmezdi.

lerinde hadisleri tanzim ederken

Aynı şekilde İngiltere ve Fransa da

birçok yerde onların izahına destek

kirli ellerini Afrika topraklarına hiç

olmak amacıyla hikmetli tasarruf-

sürmez, yer altı ve üstü zenginlik-

larda bulunmuşlardır. Burada da

lerini sömürmezdi. Daha yüzlerce

sözünü ettiğimiz hadis-i şerif için

örnek sıralamak mümkün.

fitneler bölümünün seçilmesinde

Evet, bunların hepsi ve daha nicele-

düşünülmesi

rinin olması tek bir şeyle mümkün.

vardır doğrusu.

1. Tirmizi, Zühd, 11; İbn Mace, Fiten, 12

Mayıs 2020

10

gereken

incelikler


Hadis-i

şerife

dönecek

olursak;

manaları

kastetmekle

beraber

Maliki mezhebinin büyük imamla-

“Malayani”

rından olan Ebu Muhammed b. Ebu

“Malayani” kişi için bir anlam ve

Zeyd rahimehullah bu hadis-i şerifi

değer taşımayan, onu ilgilendir-

“İslam’da Edep” ile ilgili konuların

meyen, kişinin ihtiyaç duymadığı,

dört temelinden bir tanesi olarak kabul etmektedir. (2) İslam’ın itikad, ibadet ve edepten müteşekkil olduğunu, İslam edebine sahip olmanın neredeyse Allah’ın istediği gibi bir kul olmaya eşdeğer kabul edildiğini hatırlayacak olursak bu hadisin durduğu yeri anlamamız zor olmayacaktır. Açık bir ifadeyle söylemek gerekirse hadisi şeriften anlaşılan şudur ki kendisini ilgilendirmeyen hususları terk eden bir kimse, İslam edebine

neredeyse

sahip

olacak

ve Allah katında iyi bir Müslüman sayılmak için büyük bir adım atmış olacaktır.

Yukarıda

verdiğimiz

örneklerle beraber düşünüldüğünde aslında

Maliki

alimin

sözünün

abartılı olmadığı açıkça anlaşılıyor. Zira böylesi bir özelliğe sahip olmak kişiyi kıskançlık, gıybet, düşmanlık, kin ve nefret, yalan, zulüm, israf ve riya gibi o kadar çok kötülükten uzak tutuyor ki şaşırmamak elde değil. İşte tam da bu sebepten

olarak

ifade

edilir.

kendisi için gerekli olmayan, fayda sağlamayan

işler,

fuzuli

sözler

manasındadır. Anlaşılacağı üzere malayani kavramı kişiyi ilgilendirmeyen ve beraberinde bir fayda getirmeyen her türlü iş için kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de de bu durum için amaçsız, gereksiz iş manasında “Abes”, boş söz anlamında “Lağv”, oyun ve eğlence anlamında da “Lehv - La’b” kelimeleri kullanılmıştır. (3) Allah

azze ve celle

herkes

kendi

yapması gerekenle meşgul olsun, kendisini ilgilendirmeyen malayani işlerden kaçınsın ve faydalı işlere yönelsin diye Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde ikazlarda bulunmuştur. Örneğin İsra Suresi 36. ayette; "Bilmediğin şeyin ardına düşme. Doğrusu kulak, göz ve kalp; bunların hepsi o şeyden sorumlu olur." buyurarak gereksiz merakın bir

dolayı bahsini ettiğimiz vasıf İslam

hesabının

edebinin merkezinde duruyor.

Başka yerlerde de sevdiği kulların-

Herkes kendi işine baksın argosu

olacağını

bildirmiştir.

dan şu özellikleriyle bahseder:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

“(Onlar) Anlamsız, yararsız şeyler-

hadis-i

den uzak dururlar. (Müminun, 3)

şeriflerinde

daha

geniş

2. İbn Receb el-Hanbeli, Camiü’l-Ulum ve’l- Hikem, 12. Hadis şerhi 3. DİA, Malayani maddesi

Ramazan 1441

11


“Onlar, boş söz işittikleri zaman

dahi külfet olarak gören faydalı

ondan yüz çevirirler ve "Bizim

işlerde harcayacağı enerjiyi masa

yaptıklarımız bize sizin yaptık-

başında, televizyon karşısında sarf

larınız da size. Esen kalın, bizim

etmeyi tercih eden tembel, tüket-

cahillerle

ken bir nesil. İşte bu vahim tablo

işimiz

yok"

derler.

karşısında

(Kasas, 55)

Kişinin

kendini

ilgilendirmeyen

işlerle meşgul olması, kendinden daha çok başkalarıyla uğraşması, boş ve anlamsız şeylerin peşinde sürüklenmesi

dinimizce

bir

şeyler

yapılmalı,

yanlış yöne giden bireyler tutulup çekilmelidir. Aksi takdirde çok daha farklı

bir

gençlikle

karşılaşmak

zorunda kalabiliriz.

yasak-

Peki bu durumu değiştirmek için

lanmasına rağmen bugün insanlar

ne yapmalı ne gibi çözümler üret-

sanki bu hakikati çiğnemek için

meliyiz?

yarışa girmişçesine hareket ediyorlar. Günümüzde ciddi şeyleri dert edinen insan sayısı gerçekten çok az. Hatta ciddiyet ile plan program eşliğinde düzenli ve faydalı bir hayat süren insanlar bir takım çirkin isimlendirmelere bile maruz kalıyor.

Artık

günümüz

sosyal

ortamlarında yer edinmenin yolu edep, bilgi, gayret gibi hasletlerden

değil

anlamsız

esprilerden

Savunduğumuz

tezin

hakkını

vermek için gelin önce nefislerimize dönelim, kendimizi hesaba çekelim, hayatımızda fuzuli olan işleri tespit edip yapmamız gereken değişiklikleri belirleyelim. Unutmayalım, biz kendi içimize ve işimize döndüğümüz zaman elbet duruşumuz dahi birilerine fayda getirecektir. Şimdi

de

insanları

başkalarıyla

bayağı hobilerden ve seviyesiz, boş

uğraşmaya ve faydasız işlere sevk

muhabbetlerden geçiyor. Facebook

ettiren sebepleri irdeleyelim.

ve Twitter’da en çok beğeniyi alanlar, Youtube’da videosu en çok izlenenler, hesaplarında en çok takipçisi olanlar kimler acaba? Aralarında dişe dokunur işler yapanlar kaç tane? İzlediklerimizin, beğen-

1- Asıl Gayeyi Unutmak “İnsanların hesabı yaklaştı, fakat onlar hala gaflet içinde yüz çevirmektedirler.” (Enbiya, 1)

hesabı

Hayatta bizi güçlü yapan kuvvet,

kolay olacak acaba! Maalesef bugün

inançlarımız ve onların doğrul-

herkesin nelere meylettiği neleri

tusunda

elinin tersiyle ittiği ortada. İnsanı-

mizdir. Kendisini ayakta tutacak

mızın artık ciddi işlere tahammülü

bir değeri ve uğrunda koşacağı bir

yok. Yeni gelen nesil düşünmeyi

hedefi olmayan insan, okyanus

diklerimizin

Mayıs 2020

12

hangisinin

koyduğumuz

hedefleri-


ortasında pusulasını kaybetmiş bir

gençliğimi geri verseler şöyle yapar-

gemiden farksızdır. Her ne yapsa

dım diyen. Ama avuçlarımızdan

boş her nereye adım atsa nafile.

uçup gittiğinde dünyaları da versek

Belki de insan neden kendisiyle ve

nafile, giden gitmiştir artık. Ve geri

kendisine fayda getirecek işlerle

gelmeyecektir.

ilgilenmez

sorusunun

cevabını

burada aramamız gerekir. Aslında sorunumuzun

temelleri

burada

yatıyor. Zira insanımızı böylesine boşluğa iten, kendi öz benliğinden bu kadar uzaklaştıran, oyuneğlencenin

girdabına

çıkmama-

casına sokan asıl tehlike; hedefi unutmadaki gaflettir. Gaflet tüm bedeni felç eden bir virüs gibidir. Bir bedene girdiği zaman aklı da kalbi de çalışmaz hale getirir, insana yönünü şaşırtır. İşte bu sebeple her birimizin “Pusula Elif’i” gibi olması gerekir. Pusula Elif’i kıblesine öylesine sadıktır ki geldiği yeri asla unutmaz. Karada, denizde,

havada

nerede

hangi

şekilde olursa olsun yönünü oradan ayırmaz. Bizim de kıblemiz belli olmalı. Nereye çevirseler aynı yöne

Zamanı en hoyrat şekilde harcadığımız dönemler gençlik yıllarımızdır. Hep böyle kalacağız hiç yaşlanmayıp tüm işlerimizi rahatlıkla yapabileceğiz diye düşünürüz. Oysa durum hiç de öyle değildir. Eşiği geçtik mi her geçen seneyle bir öncekini arar hale geliriz. Önce bedenimiz yavaşlar sonra zihnimiz. Bir de bakmışız gerimizde tek çırpıda biten koca bir ömür... Bir de pişmanlıklar… Böyle olmasın herkes aynı sonla karşılaşmasın diyeceğim ama çok da fayda etmeyecek. Çünkü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanı değerlendirmede insanların çoğunun aldandığını haber vermiştir. Ama tamamı değil elbet. Öyleyse o azıcık olan kesimi kazanmak için zaman üzerine konuşmaya devam.

istikametimizden

Zamanı iyi kullanmak için önce ona

şaşmalıyız. Tabi kaybolmak iste-

saygı göstermek ve ciddi bir değer

miyorsak!

vermek

bakmalı

asla

gerekir.

Altına,

paraya

verdiğimiz değer gibi hatta daha

2- Zamanın Kıymetini Bilmemek

fazlasıyla. Çünkü iyi düşünüldü-

“Asra, akıp giden zamana yemin olsun ki insanlık hüsrandadır!” (Asr, 1-2)

ğünde zaman bizim asıl sermayemizdir. Dünyalık başarımızın yolu da ahiretlik başarımızın yolu da onunla olan ilişkimize bağlıdır. İyi

bir

kullandığımız taktirde ardından bir

nimettir. Birçok insan görmüşüz-

sürü nimeti de beraberinde getire-

dür zamanı tersine akıtmak isteyen,

ceğini unutmayalım.

Zaman,

tedavisi

olmayan

Ramazan 1441

13


3- Fazla Meraklı Olmak "Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu

kulak,

göz

ve

kalp,

bunların hepsi ondan sorumlu olur." (İsra, 36) Her insanın tabiatında az çok var olan merak duygusu kullanımına göre faydalı da olabilir zararlı da. Esasında zamanın önemini anlatmak için uzun uzun yazmak ve okumak fazla zahmetli bir iş. Herkes için imkân olsa da iki tane âlime ya da iş adamına kulak versek daha kısa bir yol kullanmış oluruz. Çünkü zamanın ne kadar kıymetli olduğunu en iyi onlardan öğrenebiliriz. Birisi ahiretini diğeri de dünyasını hesaba katarak saniyelerini kazanmanın peşinde. Birisinin saniyesi milyonlar ifade ediyor diğerininki de cennet köşklerini. Neticede boşa geçen her an ikisinin de aleyhine. Büyüklerimiz

böyle

kimselere

“İbnü’l vakt” demişler. Yani anın talibi olmak, anın kıymetini bilmek ve zamanın künhüne vakıf olmak, “Dünya bir gündür o da bugündür” bilinciyle hareket etmek… Özellikle

meraklı” sözü, öğrenmeye gayretli bir çocuk için başka, insanların özelini araştıran bir kimse için başka

manaları

ifade

eder.

Bu

sebeple merak iyidir ya da kötüdür gibi kesin bir kanaat ortaya koymuyoruz. Burada merakla ilgili olarak ilgilendiğimiz kısım insanı malayani işlere sevk eden kısmıdır. Ki hiç de küçümsenmeyecek bir etkiye sahiptir. Zira dizginlenmesi kimileri için zor olan bu duygu, taşıyıcısını her olayın içinde olma ve her şeyi takip etmeye çalışma gibi sonu gelmez bir gereksizlikler silsilesi içinde bırakıverir. Bu ise hem malayani işlerle uğraşmaya hem de insanların özeline müdahaleye sebebiyet verdiği için hiç de etik olmayan bir

gençliğine

tablo ortaya çıkarır. Bu tablonun

“İbnü’l vakt” olma adına diyebi-

sahipleri aynı zamanda “Herkes

liriz ki her gördüğünüz videoyu

işine baksın” sözünün de rekor

tıklamayın, her duyduğunuz filmi

seviyesindeki muhataplarıdır. Böyle

izlemeyin ve her gördüğünüz kitabı

şahıslar eminim ki herkesin etra-

okumaya çalışmayın, seçici olun.

fında üçer beşer vardır. Bu özellik-

Unutmayın! Ne zaman sonsuz ne de

lerinden arındırılmaları mümkün

gençlik baki...

müdür bilmiyorum ama en azından

Mayıs 2020

14

günümüz

Mesela “Maşallah ne kadar da


kendilerini

törpülemeleri

nokta-

sında ümitvar olmak lazım. İnsanlara

rahatsızlık

yakışmaz.

Çünkü

haksızlık

da

etmeyelim.

Yiğidi öldür hakkını yeme. Eğer verecek

derecede merakın olması Müslümana

Neyse,

böylesi

bir merak çoğu zaman insanların günahına muttali olma ve onları

okuma istatistiklerine Whatsapp, Facebook ve Twitter paylaşımları da dahil edilseydi hiç şüpheniz olmasın ilk sırada yer alırdık. Neticede bu da bir başarı(!).

açığa çıkarma durumunu da bera-

Keşke herkes okuduğu kadar konuş-

ber getirir. Müslümana yakışan ise

saydı! Ne güzel bir dünya olurdu.

insanların hatasını araştırmak ve

Sessiz sakin... Uzay da rahatlardı

ifşa etmek değil gördüğü zaman

biraz. Neticede konuşulan her şey

örtmektir. Unutmayalım, kâmil bir

uzay boşluğunda bir yerlerde dola-

Müslüman başkalarının hatalarıyla

şıyor. Böylesi herkes için faydalı

değil kendi hatalarıyla ilgilenir.

olurdu. Niye mi? Buyurun efendi-

4- Her Olaya Yorum Yapmak

mizin hadislerine kulak verelim. “Ademoğlunun,

emr-i

bil-ma’ruf

“İnsan hiçbir söz söylemez ki

nehy-i ani’l-münker veya Allahu Teâlâ

yanında gözetleyen yazmaya hazır

hazretlerini zikir hariç bütün sözleri

bir melek bulunmasın.” (Kaf, 18)

lehine değil, aleyhinedir.” (4)

Her olaya yorum yapmak da fazla

“İnsanlar arasında günahları en çok

meraklı olmak gibi bir hastalıktır

olanlar kendilerini ilgilendirmeyen(-

ve ülkemizde de ziyadesiyle yaygın-

malayani) konularda en çok söz söyle-

dır.

yenlerdir.” (5)

Anladığımız

anlamadığımız

her meselede konuşmak, ahkam kesmek sanki milli bir karakterimiz olmuş. Maşallah ülkede herkes imam herkes doktor herkes siya-

“Kendisini ilgilendirmeyen(malayani) konularda az konuşması kişinin Müslümanlığının güzelliklerindendir.” (6)

setçi... Anlamadığımız hiçbir şey

Sözün özü; her şeyi merak etmeyi

yok... Her konuda herkesle boy ölçü-

her konuda konuşmayı malayaniyle

şecek seviyedeyiz. Ama ne hikmetse

hayat tüketmeyi bırakalım da kendi

okuduğumuz, kaynağından edindi-

işimize

ğimiz bir şey de yok. Yıllık olarak

Dünyayı kurtarmak için emin olun

kişi başına düşen kitap sayısı belli.

bu kadarı yeter.

kendi

içimize

bakalım.

4. Tirmizi, Zühd, 63 5. Suyuti, el-Camiü’l-Kebir, 1/137 6. Müsned, I, 201

Ramazan 1441

15


KUR'AN'I KERIM'DEN MÜ'MINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen

TAKDİRİ İLAHİYE TESLİMİYET ‫يم‬ ِ َّ ‫ِب ْس ِم‬ ِ ‫الل ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ِح‬

‫ض َر ُبوا‬ َ ‫يَٓا اَ ّيُ َها ا ّلَ ۪ذي َن ٰا َم ُنوا َل تَ ُكونُوا َكا ّلَ ۪ذي َن َك َف ُروا َو َقالُوا ِ ِل ْخ َوانِ ِه ْم اِ َذا‬ َ ْ ‫ِفي‬ ‫الل‬ ُ ّٰ ‫وا لِ َي ْج َع َل‬ ِ ‫ال ْر‬ ۚ ‫ض اَ ْو َكانُوا ُغ ًّزى لَ ْو َكانُوا ِع ْن َدنَا َما َما ُتوا َو َما ُق ِت ُل‬ ‫الل ِب َما تَ ْع َم ُلو َن بَ ۪صي ٌر‬ ُ ّٰ ‫يت َو‬ ُ ّٰ ‫ٰذلِ َك َح ْس َر ًة ۪في ُق ُلو ِب ِه ْ ۜم َو‬ ُۜ ‫الل يُ ْح ۪ي َويُ ۪م‬ "Ey iman edenler! İnkâr edip de ve kardeşlerine yeryüzünde sefere veya savaşa çıkanlar oldukları zaman "Eğer yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi’’ diyenler gibi olmayın. Onların bu sözleri, Allah’ın kalplerinde bir pişmanlık getirmesi içindir. Dirilten de öldüren de Allah’tır. Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir.’’ (Âl-i İmran, 156)

Mayıs 2020

16


İ

slam’a davet konusunda iler-

kadınları ve çocukları, birbirlerinin

lemeye

Müslümanın

üzerine basarcasına onun etrafına

önünde onu yolundan alıkoya-

üşüşerek hayret ve şaşkınlık içinde

cak engeller sürekli var olmuştur.

ona bakmaya başladılar. Ebube-

Bunlar; sözlü sataşma, tehdit, eziyet

kir radıyallahu anh çok ağlardı, hele

ve işkence, malına el koyma ve hatta

Kur’an okuduğunda göz yaşlarını

canına kast etme gibi daha birçok

hiç tutamazdı.

çeşidi

çalışan

içinde

barındırmaktadır.

Müslümanın nazarında bu engeller hakka sıkı bağlandığı müddetçe şeytanın vesvesesi hükmünde olup herhangi bir tesir içermez. Bu da ancak Allahu Teâlâ’nın tevfikiyle olur.

Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri

bundan

endişeye

düştüler.

Hz.

Ebubekir’i

himayesine

İbn

Düğne’ye

haber

alan

gönderdi-

ler. İbn Düğne gelince ona: "Biz senin Ebu Bekir’i himaye etmene, Rabbine ibadetini evinde yapması

Ancak bu engeller bazen hiç umulmayan bir noktadan gelebilir. Tıpkı şeytanın insana sağından yaklaşıp onu aldatmaya çalışması nasıl daha kolay ise Allah’ın erini hak davasından engellemek isteyenler sadık nasihatçi kisvesine bürünebilirler. İyi tarafından yaklaşarak onu tuttuğu yoldan engelleyebilirler. Bu yüzden Müslümanın basiretli olması ve işlerin varabileceği noktayı önceden kestirmesi gerekir. Bu konuda Ebubekir radıyallahu anh’ın başından geçen olay oldukça ibretliktir:

şartıyla müsaade etmiştik. Halbuki o bu sınırı aştı. Evinin önünde bir mescid yaptı. Orada açıktan namaz kılmaya ve Kur’an okumaya başladı. Biz, onun kadın ve çocuklarımızı aldatmasından

korkuyoruz.

Sen

onu böyle yapmaktan men et. Eğer Rabbine ibadetini yalnızca evinde yapmak isterse yapsın. Eğer bunu reddeder de alenen yapmakta ısrar ederse onu himaye edeceğine dair vermiş olduğun sözü iade etmesini iste. Biz sana vermiş olduğumuz sözden Fakat

caymak ibadetini

da

istemiyoruz.

açıkça

yapması

hususunda, Ebu Bekir’e bir ikrarda

Hz. Ebubekir, ilk zamanlar evinde

bulunmuş da değiliz.’’ İbn Düğne,

gizlice Rabbine ibadet eder, alenen

Kureyşin dediklerini Hz. Ebu Bekir’e

namaz kılmazdı. Daha sonra evinin

haber verince O: “Ben senin hima-

avlusuna bir mescid yaptırdı ve

yeni iade ediyorum. Allahu Teâlâ’nın

orada namaz kılıp Kur’an okumaya

himayesinde olmaya razıyım’’ diye

başladı.

cevap verdi. (1)

Bunun

üzerine

Kureyş

1. Buhari, Hadis No: 3905

Ramazan 1441

17


O, bu cevabıyla Allah’a güveni-

Sonrada kavminden orada bulunan-

nin tam olduğunu belirtiyor ve

lara dönüp: “Bunları siz yaptınız,

başa gelecek her türlü imtihanın

bundan siz sorumlusunuz. Onları

Allah’tan olduğunu ikrar ediyordu.

yurdunuza siz kabul ettiniz. Malla-

Müslümanların İslam’a olan desteğini kesmek için benzeri hamleler Medine’ye hicretten sonra daha fazla sahneye konulmuş ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in etrafı boşaltılmaya çalışılmıştı. Meydana gelen her olay İslam’ın aley hine kullanılıyor, böylece hiç olmazsa zihinlerde bir karışıklık oluşturulmaya gayret sarf ediliyordu. Beni

Müstalik

yemin olsun ki eğer siz, onları malınıza mülkünüze ortak etmeseydiniz şüphesiz ki onlar sizin şehrinizden başka yere giderlerdi’’ diye tahrik etti. İslam

düşmanlarının

yaptık-

ları bu ve benzeri hamleler her ne kadar onların mizacını sergilemesi açısından normal gözükse de İslam’a gerçek manada bağlı olan bir Müslümanın böyle bir davranış

dönü-

içinde olması beklenemez. Fakat

şünde Hz. Ömer’in savaş sırasında

Allahu Teâlâ insanın zayıflığını

kendisine yardım eden hizmetçisi

bildiği için unutmanın ve gafle-

ile

Cühey-

tin etkisiyle iman edenler böyle

ne’ye mensub birisi kavga ettiler.

bir yöne savrulmasın diye uyarıda

Hazreclinin müttefiki "Ey Ensar

bulunuyor. Onlara, kafirlere benze-

topluluğu yetişin!’’, Hz. Ömer’in

memelerini ve insanın ne olursa

adamı da "Ey muhacirler yetişin!’’

olsun, nerede bulunursa bulunsun

diye bağırdı. Bu söz Abdullah b.

eceline ve Allah’ın takdirine karşı

Übey b. Selül’ü çok öfkelendirdi. O

çıkamayacağını bildiriyor.

sırada yanında kavminden bir grup

Hafız İbn Kesir bu ayetin tefsirinde

Hazrec’in

gazvesi

rınızı onlarla siz paylaştınız. Allah’a

müttefiki

da vardı. Onlara ve ensara hitaben: “Bakın şunların yaptıklarına!

şöyle diyor: “Allahu Teâlâ mümin kullarının bozuk itikatlı kafirlere

Muhacirler şehrimizde fazla oldu-

benzemelerini yasaklıyor. Onların

lar. Bize düşmanca davranmaya

bozuk itikadlarına, yolculuk esna-

başladılar, vaziyet şu darbı mesel-

sında ve savaşta ölen kardeşleri

dekinden farksızdır: ‘Besle köpe-

hakkında söyledikleri: ‘Onlar bu

ğini, yesin seni!’ Vallahi Medine’ye

işlerini terk etselerdi başlarına gelen

döner dönmez aziz olanlar zelil

musibet ile imtihan olunmazlardı’

olanları sürüp çıkarmalıdır’’ dedi.

sözü delalet etmektedir.’’ (2)

2. İbn Kesir Tefsiri, aynı ayetin tefsirinden

Mayıs 2020

18


Müslümanların

özellikle

günü-

müzde dikkat etmesi gereken bu konu, kalplerde tam olarak yer edebilmiş değildir. Yaptıkları davranışların veya söylemiş oldukları sözlerin Allah indinde nereye vardığını fark edememek Müslümanları kafirlere benzemeye iter ki bu da büyük bir felakettir. Esas itibarıyla insanın; sevdiklerini, kardeşlerini ve akrabalarını koruması doğru bir davranış olsa da daha büyük bir tehlike olan bu dinin silinmesine gerek davet gerekse de cihad yoluyla karşı çıkanlara cephe alması asla doğru bir davranış olamaz. Seyyid Kutub rahimehullah bu ayet hakkında şöyle diyor: “Gerçekten kafirlerin ‘Eğer yanımızda olsalar ölmezler ve öldürülmezlerdi’ sözü akide sahibi ve akideden mahrum olan kişi hakkında hayatın acı tatlı tüm kanunları ve olayları için temel farkı açıklamaktadır. Gerçekten akide sahibi kişi Allah’ın kendisi için yazdığı şeyin kendisine isabet edeceğini, başına gelecek şeyin onu ıskalamayacağını, başına gelmeyecek şeyin de onu yakalamayacağını bilir. Bu yüzden sıkıntılara feveran etmez, mutluluk veren şeylerle şımarmaz. Nefsi ne ona ne buna kaymaz. İş gerçek-

Seyyid Kutub rahimehullah bu ayet hakkında şöyle diyor: “Gerçekten kafirlerin ‘Eğer yanımızda olsalar ölmezler ve öldürülmezlerdi’ sözü akide sahibi ve akideden mahrum olan kişi hakkında hayatın acı tatlı tüm kanunları ve olayları için temel farkı açıklamaktadır. Gerçekten akide sahibi kişi Allah’ın kendisi için yazdığı şeyin kendisine isabet edeceğini, başına gelecek şeyin onu ıskalamayacağını, başına gelmeyecek şeyin de onu yakalamayacağını bilir. Bu yüzden sıkıntılara feveran etmez, mutluluk veren şeylerle şımarmaz. Nefsi ne ona ne buna kaymaz. İş gerçekleşip bittikten sonra ‘keşke şöyle yapsaydım şundan korunurdum ya da şunu elde ederdim’ diye üzüntü duymaz.

leşip bittikten sonra ‘keşke şöyle yapsaydım şundan korunurdum ya da şunu elde ederdim’ diye üzüntü duymaz. Ölçme, tedbir alma, görüş

Ramazan 1441

19


ve istişarenin konumu, yönelme ve harekete geçmeden öncedir. Kendi ilmi ve Allah’ın sınırları çerçevesinde ölçüp tedbir aldıktan sonra harekete geçerse başına gelen her neticeyi gönül hoşluğu, rıza ve teslimiyet ile karşılamalıdır. Bunların

hepsinin

Allah’ın

takdirine,

düzenlemesine ve hikmetine uygun olarak meydana geldiğine yakinen inanarak bunların meydana geldiği şekil dışında vaki olmayacağını bilmelidir. Velev ki kul tüm

Ayetten çıkarılacak bazı dersler: a) Kafirlere benzemek ve onların hayat tarzıyla hareket etmek yasaklanmıştır. Bu durum gerek dış görünüş gerekse de fikir yönünden olsun fark etmez. Bu yüzden Müslümanların gözleri ve kulakları yoluyla kalplerine aktardıkları bilgilere çok dikkat etmeleri gerekir. Aynı zamanda onu tesir altında bırakacak arkadaş ve çevre seçimine çok ihtimam göstermelidir.

sebeplere sarılmış olsa da durum bu

b) Korku yoluyla eceller gecikmeye-

şekilde olacaktır. Bu durum amel ile

ceği gibi cesaret ile hareket etmek

teslimiyeti, işe girişme ve tevekkülü

de sonra gelecek ölümü öne almaz.

dengede tutar, adımlar istikamet bulur, kalp sükuna erer. Böyle doğru bir şekilde bir akideden kalbi boş olan kişi ise sürekli korku ve sıkıntı içindedir. Sürekli; şayet, keşke, vah

Tüm hadiseler Allahu Teâlâ’nın ilmi ve iradesi altında gelişir. Müslümanlar dinin kendilerinden talep ettiği görevleri yerinde ve zamanında yapıp Allah’a tevekkül etme-

başıma gelen, ne yazık oldu gibi

leri icap eder.

ifadeleri der durur...

c) Allah’ın dinine hizmetin çok

‘Eğer yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi’ diyenler gibi olmayın’. Onlar bu sözü kâinatta meydana gelen şeylerin ve bu olayların arkasındaki etken gücün hakikatini bilmeden bozuk fikirleriyle söylediler. Onlar ancak Allah’tan kopuk olmaları ve onun hayatta süregelen

kaderinden

habersiz

yönlü olduğunu bilmeliyiz. Burada amellerin zirvesi olan cihad ve yeryüzünde sefer yapma zikredilmiştir. Yeryüzünde sefer yapmaktan maksat hem davet hem de ticaret olabilir. Önemli olan amelleri hikmetli bir şekilde ve teenni ile yapabilmektir. Hikmet, müminin yitik malıdır.

olmaları sebebiyle olayların görü-

d) Allahu Teâlâ’nın kulların tüm

nen yönlerini ve yüzeysel boyutla-

amellerini ve niyetlerini her zaman

rını görmektedir.”

gördüğü unutulmamalıdır.

Mayıs 2020

20


NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz

MÜSLÜMANIN CANI VE KANI KORUMA ALTINDADIR Abdullah b. Mesud radıyallahu anh dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; Allah’tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şahitlik eden Müslüman bir kişinin kanı ancak şu üç husustan birisi dolayısıyla helâl olur: 1) Zina eden evli 2) Cana karşılık can 3) Dinini terk edip cemaatten ayrılan (Buhari, Diyat 8/38; Müslim el-Kasame 3/1303)

Ramazan 1441

21


Müslümanın Değeri Allah

ve benzeri birçok hadis-i şerif ve

azze ve celle

insanı

diğer

ayet-i kerîmede zikredilir.

mahlukatlardan daha değerli bir

Günümüzde

halde yaratmış ve “Muhakkak ki

tatbik edilmesini isteyenler “Dini-

biz

kıldık”

mizi ne güzel yaşıyoruz, karışan

(İsra, 70) buyurmuştur fakat insan-

eden yok, camiler açık kimse ibade-

ların birçoğu “değersizliği” tercih

timize karışmıyor daha ne olsun!”

etmiş ve iman şerefinden mahrum

gibi cevaplarla karşılaşmaktadırlar.

kalmıştır.

nimetine

Ancak bilinmesi gereken bir gerçek

mazhar olanlar ise izzet, şeref ve

vardır, İslam dini bir bütündür;

değer bulmuştur. Allahu Teâlâ’nın

ibadet, ahlak, nizam ve düzendir.

belirlediği düzen ve yasaları kabul

Bu bir sistemdir, sistem içerisinden

edip uygulayan toplumlar, insanın

bir kısmını alıp diğer bir kısmını

değerini tam olarak bilen ve takdir

terk

eden toplumlar olmuşlardır. Günü-

rini görmemize engel olmaktadır.

müzde gördüğümüz kadarıyla beşe-

Bugün sadece içerisinde yaşadığı-

rin yasalarıyla idare edilen toplum-

mız toplum değil yeryüzünde bulu-

larda, hürriyet ve insan hakları bir

nan hiçbir İslam bölgesinde maale-

söylemin ötesine geçememiş, pratik

sef İslam ahkamı hakkıyla uygu-

hayatta karşılık bulamamıştır. İnsan

lanmamaktadır ve bunun sonucu

kayırmayı adet haline getiren ceza

olarak toplumlarda huzursuzluk ve

yasaları şahısları suçlardan uzak-

düzensizlik hâkim olmuştur. Halk

laştır(a)mamış aksine suça teşvik

adalet sistemine güvenini kaybet-

eder bir duruma gelmiştir. Cinayet

miş, yasalar insanların ihtiyaçlarını

suçundan hapis cezası alan ve iki

gidermekten aciz kalmıştır. Yaşadı-

yıl sonra tahliye olup tekrar cinayet

ğımız ülkede 6893 mahkeme bulun-

işleyen insanları görmek toplum

masına rağmen 2019 yılında sadece

için sıradan bir durum oluvermiştir.

ceza mahkemelerinde 2 milyon 266

ademoğlunu

İman

şerefli

etme

Hak eden insanları cezalandırmamak, suç işlemekten daha tehlike-

etmek

İslam

ahkamının

İslam’ın

güzellikle-

bin 267 dosyadan ancak 420 bin 946 dosya sonuçlanabilmiştir. (1)

lidir. Kanı ve canı koruma altında

İnsanları

olan bir Müslümanın üzerindeki

onların kıyamete kadar tüm ihti-

koruma kalkanı ancak gerektiği

yaçlarını bildiği için en uygun olan

durumlarda yok kabul edilir. Bu

yasa

durumlar sadedinde olduğumuz bu

Bu yasalar uygulandığı takdirde

ve

yaratan

kanunları

1. Basit bir aramayla çoğu haber kanallarının sitelerinde detaylara bakabilirsiniz.

Mayıs 2020

22

Allahu

Teâlâ

belirlemiştir.


toplumdaki suç oranının düşeceği

Ailesinin zina ettiğini duyan bir

su götürmez bir gerçektir. İslam

koca,

ceza

eden

karsına hediyeler düzecek midir?

suçluyu cezalandırmakla kalmaz

Anasının veya kız kardeşinin zina

toplumda işlenebilecek suçları en

yoluna düştüğünü gören bir çocuk,

aza indirmeyi hedefler.

vicdanını sarsan bu çirkin olayın

yasaları

sadece

hak

Bu hadis-i şerifte üç büyük suçun cezası ele alınmaktadır. Bunlar zina, cinayet ve dinden dönme suçlarıdır;

Birinci mesele - İslam dininin zina suçu için belirlediği ceza; Hadis-i şerifte “Zina eden evli” diye tercüme edilen “es-Seyyib” kelimesi evli, dul, başından evlilik geçmiş olan kişi olarak kullanılır. İslam hukukuna göre başından bir evlilik geçmiş kişi evliyken ya da dul olduğu esnada zina edecek olursa en şiddetli idam cezalarından biri olan taşlanarak öldürme yani “recm” cezasına çarptırılır, bu cezanın bu denli şiddetli olmasının elbette birçok hikmeti vardır “Bir kere bu cezaların ehl-i namus ile hiçbir alakası yoktur. Cemiyeti (toplumu) ifsad yolunu tutan akla hayâle gelmedik korkunç felaketlerin meydana gelmesine sebep olanlar ise layık oldukları cezayı bulmadıkça insanlar için huzur ve saadet nasıl temin edilecektir? Kızının zina

kendine

bir

ortak

bulan

acısını içinden söküp atabilecek midir? (2) İslam

hukukunun

uygulandığı

topraklarda ceza işlemleri itham ya da zan yoluyla değil içerisinde şüphenin bulunmadığı kesin delillerle sabit olur. Zina ettiği iddia edilen kişinin adalet sahibi dört Müslüman şahit tarafından bizzat görülmeleri şarttır. Gözleriyle bu eylemi

gören

adil

Müslüman-

lar mahkeme karşısında şahitlik ettikleri zaman suç sabit olur. Ceza işlemi sırasında ilk taşı atacak olanlar da bu şahitler olacaktır. Eğer suçun sabitliği sırasında en ufak bir şüphe ortaya çıkarsa ceza işlemi iptal edilir. Misal; şahitlik eden bu Müslümanlar sıra taşlamaya geldiğinde geri duracak olurlarsa ceza işlemi iptal edilir. Şahitlerin sayısı dörtten az olduğu takdirde iftira cezasına çarptırılırlar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de Mâiz isimli

bir erkek ve Gamidiye diye bilinen bir kadını recmetmiştir. (3)

ettiğini öğrenen bir baba, memnu-

Eğer bu suçu işleyen kişi pişman

niyetle gülümseyerek (tebrik ederim

olur da cezasını dünyada çekmek

yavrum!..) diyebilecek midir?

için hâkim karşısında suçunu itiraf

2. Ahmet Lütfü Kazancı, Nübüvvet Pınarından Kırk Hadis Şerhi 3. Müslim, Hudud 22

Ramazan 1441

23


edecek olursa şahitlerin var olup

“Kim bir mümini kasten öldü-

olmamasına

cezai

rürse onun cezası; içinde devamlı

işlem uygulanacaktır. Dünyada işle-

kalmak üzere cehennemdir. Allah

dikleri suçların cezalarını çekenler

ona gazab ve lanet etmiş ve büyük

pişman olup tevbe ettikleri vakit,

bir azab hazırlamıştır.” (Nisa, 93)

çektikleri ceza günahlarına kefaret

Bu âyet-i kerîmede eğer Müslüman

bakılmaksızın

olacaktır. (4)

iseler azgınların tenini ürpertecek

-Zina eden kişi daha önce evlen-

derecede bir şiddet vardır.

memiş bekar biriyse;

Allahu Teâlâ adam öldürme suçuna

Zina eden bayan ya da erkek fark

en korkunç cezayı vermiş; cana

etmeksizin bekar oldukları takdirde yüz sopa cezası alırlar. Ayet-i kerîmede Allahu Teâlâ “Zina eden kadın ve erkekten her birine yüz değnek vurun”

(Nur, 2)

buyurmaktadır. Yüce

Allah’ın: “Her birine yüzer değnek

kıymayı, kullara yapılan zulümlerin en büyüğü kılmıştır. Kıyamet gününde de önce bu suçu işleyenleri yargılayacaktır. Ebu Mesud’dan rivayet edilir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

vurun” buyruğu zina eden hür,

“Kıyamet gününde ilk olarak insanlar

ergen ve evlenmemiş olan kişinin

arasında yargılanacak mesele, kanlar

haddini (cezasını) ifade etmektedir.

(adam öldürme) hakkında olacaktır.” (6)

Erkek ve dişi için ceza budur. (5)

Adam

İkinci mesele - Cinayet (kasıtlı bir şekilde cana kıymak); İnsanların

kanlarının

muhafaza

edilmesi hususunda İslam hukuku tam bir titizlik göstermiş ve insanların

kanına

kasteden

canileri

şiddetle tehdit etmiştir.

öldürmek,

insanı

helake

sürükleyen en büyük günahlardan biridir. Şeriatın sahibi, Müslümanın sürekli rahatlık ve gönül huzuru içinde olmasını esas almıştır. Ama Müslüman kişi bir başka Müslümanın kanını akıtırsa, Cenab-ı Allah’ın misli görülmemiş tehdidine maruz kaldığı için dinde dar bir çember içinde sıkışıp kalır. Kasıtlı olarak

Allah’a ve ahiret gününün varlığına

haksız yere adam öldürdüğü için

iman eden Müslüman bir kimseyi

kendisine yapılan ilahi tehditten

cinayetten menetmek için şu ayet-i

ötürü dinî çemberi daralır. İbni

kerîmenin okunması yeterli olur.

Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet

4. Buhari 18 Müslim 1709 5. El Camiu li Ahkamil Kuran, Nur 2 6. Buhari-Müslim

Mayıs 2020

24


edilen bir hadisi şerifte Rasûlullah

olarak

sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-

isterlerse hiçbir şey almaksızın terk

muştur:

edebilirler.

“Haram olarak (haksız yere) kan akıt-

-Bazı istisnai durumlarda kısas

madıkça (adam öldürmedikçe) mü’min

uygulanmaz (farklı cezalar veri-

kimse, dininde bir geniş alan içinde

lir). Örneğin; baba, oğlunu öldür-

(serbest olarak) kalmaya devam eder.”

düğü vakit ya da Müslüman bir kişi

(7)

İslam şeriatı tatbik edildiği takdirde haksız yere cana kıyan bir kişi “kısas” cezasına çarptırılır. Yukarıda değindiğimiz gibi herhangi bir şüphe olmaksızın (şahitler ya da itiraf aracılığıyla) suç sabit olduktan sonra katil öldürülür. Hanefi mezhebine göre katil cinayeti ne şekilde

işlerse

işlesin

“kılıçla”

bilinen

“diyet”

alabilir,

kafiri öldürdüğü vakit (Bu görüş Hanefi mezhebinin dışındaki diğer mezheplerin mezhebine

görüşüdür. göre;

Hanefi

Müslüman

bir

kişi anlaşmalı bir kafiri öldürdüğü takdirde kendisine kısas uygulanır).

Üçüncü mesele - Dinden dönenlere (mürtetlere) uygulanacak ceza;

öldürülürken, diğer üç mezhebin

Mürted;

genel görüşüne göre ise “ne şekilde

sonra, İslâm’dan dönüp başka bir

öldürdüyse o şekilde öldürülür.”

dine giren veya dinsizliği tercih

Kasten öldürenin idam edileceğini bilen bir kişi, cinayetten olabildiğince uzak duracak böylece hem kendini hem de öldürmek istediği kişiyi

tehlikelere

atmayacaktır.

Ayet-i kerîmede geçen “Sizin için kısasta hayat vardır” ifadesinin

(Bakara, 178-179)

hikmetlerinden

biride

budur.

Müslüman

olduktan

eden kimseler için kullanılan bir akaid terimidir. Mürtedin cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir: “Dinini değiştireni öldürün” (8). Ulemanın çoğunluğu kadın için de aynı hükmün uygulanacağı görüşündedirler. Ancak Hanefiler bu konuda farklı görüştedirler. Kadınların öldürülmesini nehyeden hadisin (9) hükmünün geneli kapsadığını

-Öldürülen kişinin velileri (yakın

iddia ederek irtidad eden kadının

akrabaları)

öldürülmeyeceği

istedikleri

takdirde

görüşünü

ileri

kısas uygulamaktan vazgeçebilirler.

sürmüşlerdir. (10) Mürtede had uygu-

Bu durumda katilden “kan parası”

lanmadan önce, tevbe edip İslam’a

7. Buhari (Konu için Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı, Abdurrahman El Cezeri 8. Buhârî, Cihad, 149 9. Ebu Davud, Cihad, 121 10. İbn Kudâme, el-Muğnî, Mısır (t.y.), VIII, 125; Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-Sünne, Kahire, (t.y.), II, 385 v.d.

Ramazan 1441

25


dönmesi telkin edilir. Fakat bunun

öncekilerin görmediği salgın hastalık-

ne şekilde uygulanacağı hakkında

lara ve acılara maruz kalırlar” (12)

ihtilaf vardır. Alimlerin çoğunluğunun görüşüne göre, üç defa tevbe

2- Kısasın devlet tarafından yetkili

etmesi istendikten sonra öldürülür.

mercilerce uygulanması toplum-

Hz. Ömer, irtidad edenin üç gün

daki cinayetleri azaltacak en önemli

hapsedilip tevbe etmeye çağrıl-

etkenlerden biri olacaktır.

ması ve bu zaman zarfında yiyecek olarak suçluya ekmek verilmesini bildirmiştir. Hz. Ali, bu müddeti bir ay olarak uygulamıştır. En-Nehai ise bunun

3- İslam dinine göre suç işleyen kişi cezasını dünyada çektiği takdirde bu ceza, işlediği günah için kefaret olacaktır.

bir zamanla sınırlandırılmaması ve

4- İslam dinine mensup olan kişi

tevbe edene kadar sürekli İslam’a

hakkı ve hakikati öğrenip güzellik-

çağrılması gerektiği görüşünü ileri

leri gördükten sonra hak dini terk

sürmüştür. Ancak bu görüş, Sünnet

edecek olursa tevbeye davet edilir,

ve icma ile sabit olan irtidad cezasının uygulanmasını imkânsız kılacağından itibara şayan değildir. (11)

aklındaki şüpheler giderilir. Tüm bunlara rağmen inatla batıl yolda ısrar ederse topluma kötü örnek

Hadis-i Şeriften Çıkartılan Bazı Hükümler:

olmaması için öldürülür.

1- Hadis-i şerif toplumun iğrenç

kaldırılan İslam ahkamı günümüzde

bir suç olan zinadan uzaklaşmasını

mumla aranmaktadır. Kanunların

gerekli görür. Yaşadığımız dönemde

yetersizliği toplumdaki huzursuz-

maalesef zina sıradanlaşmış, gerekli

luğu arttırmış, adalete olan güveni

cezası uygulanmadığı için yaygın-

sarsmıştır. Allahu Teâlâ’dan dile-

laşmıştır.

İçerisinde

bulunduğu-

muz günlerde müptela olduğumuz salgın hastalığın sebeplerinden biri olarak zinanın açıktan işlenmesi gösterilmiştir. Bu konuyla alakalı

-Yaklaşık yüz yıldır yürürlükten

ğimiz,

tekrar

insanları

(sadece

Müslümanları değil tüm insanları) huzur ve adaletle tanıştıracak olan şeri ahkamın tekrar uygulandığı

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem

günleri bu ümmete nasip eylemesi

şöyle buyurur “Bir toplumda zina

ve bizleri de bu yüce hedef uğrunda

yaygınlaşır ve onu açıktan yaparlarsa,

çalışanlardan eylemesidir…

11. Şamil İslam ansiklopedisi, mürted 12. Hâkim, Beyhaki

Mayıs 2020

26


İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay

ÜÇÜNCÜ RAŞİD HALİFE:

OSMAN (r.a) (576 -656)

O

sman b. Affan radı-

Hz.

yallahu anh,

Rasûlul-

kalan mal ile yaptığı ticaret

lah sallallahu aleyhi ve

neticesinde büyük bir servet

sellem’in doğduğu yıl gerçek-

leşen Fil olayından (570) altı

Osman,

babasından

elde etmiştir.

yıl sonra Taif’te dünyaya

İslam öncesi yaşantısında

gelmiştir

(576).

Babası

hem şaraptan hem de cahi-

Affan’ın

Mekke’nin

önde

liyenin birçok kötü ahla-

gelen tüccarlarından olması

kından uzak yaşamıştır. Bu

sebebiyle mal varlığı çok

dönemde putlara tapmadı-

olan bir ailede büyümüştür.

ğını dile getirmiştir. (1)

1. Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, c.1, s.60-61.

Ramazan 1441

27


edilmeye başlanması üzerine İslam davetinin yeni yerlere duyurulması ve inançlarını yaşayabileceği bir yer bulma amacıyla gerçekleşen Habeşistan hicretine ailesiyle birlikte katılan Hz. Osman, bir müddet burada kaldıktan sonra Mekke’ye tekrar döner.

Allah Yolunda Malını Harcamada Cömertliği Müslüman Oluşu

Medine döneminde mali zorlukla-

Putlara tapmayışı, güzel ahlakı ve

den biri Hz. Osman’dır. Medine’ye

iffeti ile Mekke cahiliye toplumunda

hicret sonrasında Müslümanların

ayrı bir yaşantısı ile göze çarpan

yaşadığı su sıkıntısı üzerine Rume

Hz. Osman, insanların kalplerini

Kuyusu’nu satın alması (2), Mescid-i

aydınlatan vahyin ışığının doğma-

Nebi’nin

sıyla bu vahye tutunmayı adeta

boş

özlemle bekleyen bir kimse olarak

Kendisinin şöyle dediği aktarılmış-

Hz. Ebubekir’in İslam’a davet çağrı-

tır: “Bana üç şey sevdirildi: Açları

sıyla 34 yaşında ilk iman edenler

doyurmak, ihtiyacı olanları giydir-

rını gidermede en önde gelenlerin-

arasında yerini alır. İman ettiği ilk günden vefat ettiği son ana kadar da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem

genişletilmesi

arazileri

satın

sırasında

alması

vb.

mek ve Kur’an okumak.” Hudeybiye Günü’nde hac yapmak

ile birlikteliğini sürdürür.

üzere gelen Allah Rasûlü sallallahu

Mekke döneminde iman edenlere karşı

ler tarafından engellenmesi üzerine

yapılan eziyetlerden o da payına düşeni alır. İman etmesini hazmedemeyen amcası tarafından hapsedilir, elleri ve ayakları bağlanarak eziyet görür. İşkenceler

karşısında

imanındaki

kararlılığı görünce de serbest bırakılır. İşkenceyle

Müslümanların

şehit

aleyhi ve sellem ve ashabının Mekkeli-

elçilik göreviyle Mekkelilere gönderilen Hz. Osman’ın gecikmesi ve şehit edildiği haberi yayıldığında, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ashabını

toplayarak

ölüm

üzere

yapılan Rıdvan Beyatı’nı gerçekleştirdi.

2. “Kim Rûme Kuyusu’nu alırsa, cennette kendisine bu kuyudan daha güzel bir kuyu verilecektir.” (Buhârî, 2778)

Mayıs 2020

28


Hicretin 9. yılında İslam orduları-

ardından Ümmü Gülsüm ile evlili-

nın dönemin iki süper gücünden

ğinden dolayı “Zinnureyn” lakabı

biri olan Bizans’a karşı yapılacak

verilmiştir. Rukiye ile evliliğinden

olan Tebük Seferi için Allah Rasûlü

ilk doğan çocuğu Abdullah oldu-

sallallahu aleyhi ve sellem açıktan ordu

ğundan Ebu Abdullah künyesiyle

teçhizatına destek istedi. Sıcaklığın

kendisine hitap edilmiştir.

kavurucu ve yiyecek azlığı yanında savaş malzemelerinin eksikliği ile imtihan olunan savaş öncesinde Hz. Osman, tam 940 deve ve 60 atı İslam ordusuna bağışladı. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem “Osman bugünden sonra yaptığı hayır sebebiyle

zarardan

korunmuştur.”

buyurdu. (3) İslam

ordusuyla

karşılaşmaktan

çekinen Bizans ordusu ile savaş gerçekleşmeden geri dönen İslam ordusuna,

Hz.

Osman

verdiği

herhangi bir şeyi geri iade etmesini istedi mi? Kesinlikle hayır. Aynı şekilde elinden geldiği ölçüde sonraki seferlerde ve savaşlarda da yardım etti, hiçbir iyilikten geri size

gelen husus, onun hayasıyla ön plana çıkmış olmasıdır. Nitekim bu durum hadiste şöyle buyurulmuştur: “Osman hayalı bir insandır.”

(5)

Diğer bir hadiste de “Kendisinden meleklerin haya ettiği bir kimse” olarak bahsedilmiştir. (6)

Hz. Ebubekir Ve Hz. Ömer Dönemi Hz. Osman, Hz. Ebubekir’in hilafeti döneminde önemli meselelerin görüşüldüğü istişare kurulunda yer almakla birlikte baş kâtiplik görevini yapan Hz. Osman, her zaman Hz. Ebubekir’in yanında yer alarak görüşleriyle ona yardımcı oldu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem

durmadı. Ben

Hz. Osman anıldığında akla ilk

Osman’ın,

âdeta

yeni

ümmeti ve yeni dini finanse eden yegâne kişi gibi hareket ettiğini söylememiş miydim? (4)

vefatının

ardından

gerçekleşen

riddet/dinden dönme olaylarında, insanların hem dış tehlikeler hem de içeride gerçekleşen bu olaylara karşı

Medine’nin

korunmasının

Zinnureyn Oluşu Ve Hayası

zorluluğundan dolayı onlara karşı

Hz. Osman’a Rasûlullah sallallahu

fikrine karşı Hz. Osman, Hz. Ebube-

aleyhi ve sellem’in iki kızı Rukiye ve

kir’in fikrine katılarak hem iç hem

savaştan bir müddet geri durulması

3. Tirmizî, 3785. 4. Halid Muhammed Halid, 5 Raşid Halife, Beka Yayınları 5. Müslim, 2402. 6. Müslim, 2401.

Ramazan 1441

29


de hem de dış düşmanlara karşı

gün sonunda halledilmesini söyledi.

birlikte savaşılmasını önermiştir.

Üçüncü günün sonunda bu altı kişi-

Hz.

Ebubekir

kuraklık

döneminde

gerçekleşmişti.

bir

İnsan-

lar “Ey müminlerin emiri! Gökten yağmıyor, yerden bitmiyor. İnsanlar ciddi bir felakete yakalanmış,

den Hz. Osman bütün Müslümanların ittifakıyla yeni halife seçildi. Halife seçiminin ardından Abdullah b. Mesud radıyallahu anh şöyle dedi: “Hz. Ömer’den sonra sahabenin en

açlıkla mücadele ediyor” sözlerini

hayırlısı halife seçildi.” (7)

dile getirdiler. O gün Hz. Osman’ın

Hz. Osman hilâfet yükünü böylece

Şam’dan gelen yüz deve yükü gıda malzemesini

insanlara

sadaka

olarak dağıtması, onun malını Allah yolunda harcamayı ne kadar sevdi-

Hz. Ebubekir’in vefatının ardından hilafete geçen Hz. Ömer döneminde de bu danışmanlık görevini sürdüren Hz. Osman, insanların mallarının kayıtlarının tutulduğu defteroluşturulması,

beytülmale/

devlet hazinesine giren mallarının kayıt altına alınması, tarih ile ilgili karşılaşılan

altına

girdiğinde

yaklaşmıştı…

yaşı

yetmişe

(8)

Hz. Ömer, kendisinden sonra seçi-

ğinin bir göstergesidir.

lerin

omuzlamış oluyordu… Bu yükün

zorlukların

gideril-

mesinde bir takvim oluşturulması

lecek halifeye “Tek olan Allah’a takva ile bağlanmayı, ilk muhacirlere ve ensara iyi muamele etmeyi, hak ve adaletle davranmayı, hakkın uygulanması sırasında kınayanın kınamasından korkmamayı, işlerinde müminlerle istişare etmeyi, malların zenginler arasında dolaşan bir değer haline gelmemesi gerektiği” gibi tavsiyeler içeren bir

gibi fikirleriyle halifeye yardımcı

tavsiye mektubu yazmıştır. (9)

olmuştur.

Hz. Osman, ilk hutbesinde şöyle dedi: “Halifelik görevi bana arz

Hilafeti

olundu ve ben de kabul ettim. Hila-

Hz. Ömer bir sabah namazı esna-

fetim dönemimde kitap, sünnet ve

sında zehirli bir hançerle yara-

iki halifenin uygulamalarına bağlı

lanması üzerine sahabenin önde

kalıp, bidatlerden uzak duracağım.

gelen altı kişiden birini yeni halife

Aynı şekilde hayır ehlinin hayırlı

seçmelerini önerdi ve bu işin üç

uygulamalarına tabi olacağım.”

7. İbn Sa’d, Tabakat, c.III, s.63. 8. Halid Muhammed Halid, 5 Raşid Halife, Beka Yayınları 9. İbn Sa’d, Age, c.3, s.339.

Mayıs 2020

30


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den

Zühd ve takvayı hiçbir zaman terk

aldığı nebevi eğitim, Hz. Ebube-

etmeyen Hz. Osman, halifeliği sıra-

kir’in ve Hz. Ömer’in dönemle-

sında hizmetçisi ile aynı bineğe

rinde elde ettiği birikimlerini bir

bindi ve mescidde koruması olma-

araya getirerek bir yönetim anlayışı

dan

sürdüren Hz. Osman, Hz. Ömer’in

halkın

şehit edilmesinin ardından gerçek-

onlara

leşen isyanları bastırdı. Yeni yerlere

süresince maaş almadan halifeli-

fetihlerde bulundu.

ğini sürdürdü.

İslam topraklarının birliğini parçalamak

adına

tekrar

toparlanma

uyudu.

Namazlardan

sıkıntılarını yardımcı

sonra

dinleyerek,

oldu.

Halifeliği

Kur’an’ın Bir Mushaftan Çoğaltılması

adına girişimde bulunan Rum ve

Hz. Ebubekir, Kur’an sayfalarını

Pers ordularını mağlup etti ve Rum,

tek bir mushafta toplamakla İslam

İran

ümmetine çok büyük bir hizmette

ve

Horasan

topraklarında

fetihleri sürdürdü. İslam topraklarının çok geniş bir coğrafyaya yayıldığı bu dönemde, maliye ve idare anlamında genel olarak önceki halifenin uygulamalarına bağlı kalındı. Bu dönemde ilk defa İslam donanması kurularak,

bulundu. Ancak genişleyen İslam toprakları ve bu topraklarda bulunan Arap olmayan topluluklar, sahabenin Kur’an’ı farklı şekilde okuyuşları sebebiyle büyük bir zorluk içerisinde kaldılar. Yaşanan karışıklıklar ve Huzeyfe b. Yeman radıyallahu anh’ın teklifiyle sahabe

deniz aşırı savaşlarda bulunuldu ve

ile istişare eden Hz. Osman, tek

Kıbrıs gibi bazı adalar fethedildi.

Mushaf halinde bulunan Kur’an’ın

Deniz donanması kurulması, denize

çoğaltılması fikrini öne sürmüş

yakın bölgelerin dışarıdan gelecek

ve tek mushaftan çoğaltma işlemi

yardımlarının önlenmesini ve deni-

yapılması kararı alınmıştır. Ne

zaşırı yerlerin İslam topraklarına

kadar sayıda olduğu ihtilaflıdır.

dahil edilmesini sağlamıştır.

Kaynaklarımızda 4 denildiği gibi

İbn Kesir rahimehullah şöyle demiştir: “Allah, onun eliyle birçok bölge

8 olduğuna dair bilgi de verilmektedir.

ve şehri Müslümanlara açtı. İslam

Kur’an’ın

devleti genişledi, Hz. Muhammed’in

atılan bu güzel adım ile fitne kapı-

kurduğu devlet büyüdü, ilahi mesaj

sının

doğuda ve batıda yayıldı.”

sevindirmişse de münafıklar bu

(10)

çoğaltılması

kapatılması

yoluyla

Müslümanları

10. İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, c.VII, s.216.

Ramazan 1441

31


meselenin insanları

çözülmesi

karşısında

ayaklandırmak

topraklarındaki kişileri de ekleye-

istedi-

rek fitne ateşini büyüttü. Sahabe-

ler lakin bu emelleri boşa çıktı,

nin önde gelenlerinin kendilerini

elhamdulillah.

destekledikleri

ve

halife

adına

hatalarının bulunduğu yalan-yan-

Şehid Edilişi

lış mektuplar yazarak etraflarına

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir

insanları topladılar.

gün Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz.

Hz. Osman bu ateşi söndürme adına

Osman ile birlikte olduğu bir sırada

onları çeşitli yerlere sürgün ederek

bulundukları

kayanın

sarsıntısı

üzerine şöyle buyurdu: “Üzerinde bir nebi, bir sıddık ve iki şehit vardır.” (11) Bir

başka

rivayette

“Ey Osman!

Muhakkak ki Allah sana bir gömlek giydirecektir. Onu çıkarmak isteseler de kesinlikle çıkarma.” (12) buyurmuş, Hz. Osman da evinin düşmanlar tarafından kuşatılarak hilafetten el çektirilmeye çalışıldığı gün yanındakilere bu hadisi hatırlatmıştır. İsyancıların onun Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve sonraki iki

halifeye muhalif davrandığını ileri sürmeleri

üzerine

“Rasûlullah,

Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer vefat edene kadar onlara isyan etmedim ve aldatmadım.” sözleriyle onlara karşılık vermiştir. Mısır’da

fitnenin

tohumlarını

terbiye etmeye çalıştı. Onlardan terbiye yoluna girenler olduysa da münafıklar her seferinde bu fitne ateşinin

sönmemesi

için

olanca

gayret gösterdi. Fitne ateşi büyüyerek Medine’nin hac sırasında insanların azaldığı bir zaman seçilerek, Medine’ye sahabe davetiyle geldikleri yalanıyla geldiler. Yaklaşık 1000 kişilik bu gruba böylece müdahale edilmedi. Kendilerine hiçbir destekçi bulamadılar ve Hz. Osman’ın etkileyici konuşmasıyla

geri

gitme

kararı

aldılar. Ancak fazla uzaklaşmadan isyan edenlerin öldürülmesi kararını bildiren sahte bir mektup ile Medine’ye ulaşan isyancılar halifenin evini kuşattılar.

yeşerten Yahudi olmasına karşın

Onları öldürecek bir orduya sahip

Müslüman

bürünen

olmasına rağmen kan dökülmeme

Abdullah b. Sebe bu fitnesine,

kararlılığını sürdüren Hz. Osman,

yaptığı

sahabenin duruma kılıçla karşılık

kimliğine

suçlarla

cezalandırılarak

Hz. Osman’a düşman kesilen İslam 11. Buhârî, 3697. 12. Ahmed b. Hanbel, Fedailu’s-Sahabe, 1/605.

Mayıs 2020

32

verilmesi teklifini reddetti.


İsyancıları geri çevirmeye yönelik gayretleri takdire şayan olan Hz. Osman “Kılıç kullanarak Muhammed ümmetinden O’na ilk muhalefet eden kişi olmam” sözünü yerine getirmeye çalıştı. Kuşatmanın sürdüğü 40. günün sonunda Hz. Osman uyuduğu bir sırada rüyasında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i gördü. Yanında

Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Buyur yanımıza Ey Osman” dedi. (13) Hz. Osman’ın şehit edileceği gündü ve o oruçluydu. Saldırganlar evine saldırdılar ve ilk saldırı püskürtüldü. O esnada

İslam ordusuyla karşılaşmaktan çekinen Bizans ordusu ile savaş gerçekleşmeden geri dönen İslam ordusuna, Hz. Osman verdiği herhangi bir şeyi geri iade etmesini istedi mi? Kesinlikle hayır. Aynı şekilde elinden geldiği ölçüde sonraki seferlerde ve savaşlarda da yardım etti, hiçbir iyilikten geri durmadı.

namaz kılıyordu. Hz. Osman, ısrarla kan akmamasını söyledi. Ardından tekrar saldırı sürdürüldü ve Hz. Osman Kur’an okur halde saldırılınca kendini korumak amacıyla elini

uzattığında

elini

kestiler,

içinde yere uzanırken, onun en

ardından da onu h.35 (m.656) sene-

yakın arkadaşı ve yoldaşı, Allah’ın

sinde Cuma sabahında şehit etti-

Kitabı olmuştu…

ler. Onu şehit edeni Hz. Osman’ın hizmetçilerinden biri öldürdü. (14) Şehit edilince kanı Kur’an’ın şu ayeti

üzerine

damladı:

“Onlara

Kur’an’ın arkadaşlığına ve yoldaşlığına ondan fazla kim lâyık olabilir ki…?

karşı Allah sana yeter. O, işiten-

Kur’an’ı tek Mushaf hâline getiren,

dir, bilendir.” (Bakara, 137). Temiz

koruyan ve onun uğrunda kendini

bedeni, ölümün sessizliğiyle huzur

feda eden o değil miydi…? (15)

13. İbn Sa’d, c.3, s.75. 14. Taberi, Tarih, c.5, s.406-407. 15. Muhammed Halid, s.?

Ramazan 1441

33


tavrı, İslam tarihi içerisinde uzun vadede

etkili

olmuştur.”

(17)

Öte

yandan Hz. Osman’ın şehit edilmesi, İslam düşmanlarının cesaretlenmelerine ve tekrar isyan içerisine girmelerine ortam hazırlamıştır. Toplumların tarihinde büyük olaylar yaşanması Allah’ın kanunlarındandır. Allah toplumları çeşitli şekillerde imtihan etmektedir. Hz. Osman’ın şehit edilmesi de bu imtihanlardandır. Hz. Osman’a atılan iftiralardan bazılarına değinerek bu güzel insanı anlatmayı sonlandıralım: Sad b. Ebi Vakkas radıyallahu anh’a Hz. Osman’ın şehit edildiği haberi ulaştığında şöyle dedi: “Allah’ım! Onları pişman et, rezil et, perişan et, kahreyle.” (16) Bu beddua tutmuş ve başta Abdullah b. Sebe gibi olayın baş müsebbipleri öldürülmüştür. Hz. Osman’ın kararlılığı şu hikmetli davranışı göstermektedir: “Şayet halifeliği bırakmasını isteyenlerin talepleri

doğrultusunda

hareket

etseydi, halifelik makamı yeryüzünde fesat için yarışanların elinde bir oyuncak haline gelecekti. Buna

1. Devlet hazinesinden akrabalarına mal vermesi ve israfçı davranması; İslam düşmanlarının asılsız iftiraları arasında yer alan bu iddia sahipleri, onun mali olarak zenginliğini unutmuş olmalılar. Onun zenginliği ve halifelik öncesi hayatıyla zıt düşen bir durumu öne sürmekteler. İslam’ın genel emirleri arasında yer alan akrabayı gözetme adına kendi malından vermesi ve bu hayırdan mahrum kalmama adına yaptığı harcamaları, itham olarak kullanmaktalar.

bağlı olarak karmaşa alıp başını

Aralarında sahabenin önde gelen-

gidecek, ülkenin düzeni bozulacak,

lerinin

hakimler ve valiler arasında müca-

bunu yapması ve sahabelerinde bu

dele başlayacaktı. Hz. Osman’ın bu

duruma itiraz etmemesi olacak şey

bulunduğu

bir

dönemde

16. Taberi, Age, c.5, s.407-408. 17. Ali Muhammed Sallâbî, III. Halife Hz. Osman: Hayatı, Şahsiyeti ve Dönemi, Ravza Yayınları, s.111.

Mayıs 2020

34


değildir. Sahabeden böyle bir riva-

bazı sahabilerin Hz. Osman’ın şehit

yet aktarılmamıştır.

edilmesine destek verdiği yönünde

2. Yumuşak huylulukla itham edil-

bâtıl iddia ve yalanlar aktarılmıştır. İbn Kesir rahimehullah şöyle diyor:

mesi; Yumuşak huyluluk, İslam’ın öğrettiği güzel ahlak gerekliliklerindendir. Ancak düşmana fırsat verecek yumuşak huyluluk, yanlıştır. Hz.

“Sahabenin

bir

Osman’ın

kısmının

öldürülmesine

Hz. razı

olduğu yönündeki iddialar yalan ve iftiradır.” (18)

Osman da müminlere karşı yumu-

Ebu

şak huylu, kafirlere karşı fetihler

demiştir: “Gökten düşüp parça-

yapan bir kimsedir. Onun yumuşak

lanmam, benim için Hz. Osman’ın

huyluluğunu ancak onu hakkıyla

öldürülmesi olayına katılmamdan

tanımayan

daha iyidir.”

ve

İslam’a

düşman

kimseler farklı şekilde yorumlarlar. 3. Hz. Osman’ın haksızlıkla hilafete geçtiği iddiası; “Hilafet Hz. Ali’nin hakkıdır. Hz. Osman onu haksızlıkla elde etmiştir.” Sahabenin

ittifakıyla

seçilen

ve

yaklaşık 12 yıllık hilafetinde sahabenin önde gelenlerinin bulunduğu bir zamanda bu iddiayı öne süren bir topluluğun ortaya çıkması acayiptir. Bu çürük iddia karşısında söylenecek bir söz dahi yoktur. Gerçekler ve fiiliyatta yaşananlar, bu durumun tam tersini göstermektedir. 4. Sahabenin bir kısmının, öldürülmesine razı olduğu yalanı; Tarihi

kaynakların

Bekre

radıyallahu anh

şöyle

Ka’b b. Mâlik radıyallahu anh şöyle demiştir: “Yazıklar olsun! Yapılanlar dağları sarsmıştır. Halife katledilmiştir… Varacakları yer ateştir halifeyi, peygamberin damadı iffetli insanı öldürenlerin. Tahammül, yumuşaklık ve hayırseverlik onun vasıflarındandır.” (19) “Söylenmedik ne bir yalan, atılmadık ne bir iftira bıraktılar… Maksatlarına ulaşma uğrunda her yolu denediler, her sözü söylediler...” (20)

bazılarında

Hz. Ali’nin ve Ammar b. Yâsir gibi 18. İbn Kesir, c.VII, s.207. 19. İbn Kesir, c.VII, S.206. 20. Muhammed Halid

Ramazan 1441

35


OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp

DÜNDEN BUGÜNE LİBYA

L

ibya,

İslam

dünyası

için önemli din ve fikir adamları yetiştiren, aynı

zamanda

yeraltı

kaynakları,

jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemi ile ön plana çıkan, nadide bir İslam toprağıdır. Akdeniz’e

Libya, geçmişten günümüze dek üç ana bölge temelinde incelenmektedir.

Bunlar

ülkenin

batı sahillerinden orta kesimine uzanan Trablusgarp, güneybatısından ortasındaki çöl kesimine

konumda

uzanan Fizan ve doğu kesimini

olmasının yanı sıra, Afrika’yı

oluşturan Sirenayka’dır. Nüfus,

coğrafi ve kültürel açıdan birbi-

Libya’nın sahillerinde, özellikle

rine bağlayan bir pozisyonda

batı sahilinde yoğunlaşmıştır.

bulunan Libya, geniş toprakları

Sahil şeridinde Trablus, Bingazi,

ile aynı zamanda büyük bir lojis-

Derna

tik ehemmiyet arz etmektedir.

bulunmaktadır.

Mayıs 2020

36

hâkim

Libya’da İslam Dönemi

gibi

önemli

şehirler


İslamiyet ilk olarak 640’lı yıllarda

arasında el değiştiren bir toprak

bölgeye ulaşmıştır. İslam orduları

parçası olacaktı.

kısa bir süre içerisinde bölgede ilerlemiş, fetihler kısa bir süre dursa da ikinci bir sefer vesilesiyle tüm bölge Bizans’tan

alınmıştır.

Libya’nın

fethinde öne çıkan İslam fatihleri Amr bin As, Abdullah bin Saad ve Ukbe bin Nafi’dir -Allah hepsinden razı olsun. Bunlar arasından, günümüzde bölgede büyük bir fatih ve kahraman olarak anılan Ukbe bin

Haricilerin ve Berberilerin isyanlarının, buna ek olarak Şiiler ve Hariciler arasında şiddetli savaşların

yaşandığı

egemenliğinin

Libya’da, sona

Emevi

ermesinin

ardından Ağlebiler, Şii Fatımiler, Ziriler, Eyyubiler, Abbasiler, Ihşidler, Tolunoğulları gibi birçok farklı güç hüküm sürdü.

Nafi tüm Mağrip’i Atlas Okyanu-

Libya, Osmanlı dönemine kadar

su’na dek fethetmiştir. Bölgeyi İslam

genel olarak istikrarsız bir görü-

için tamamen fethettikten sonra

nüm arz etti.

Ukbe bin Nafi’nin atını Atlas Okyanusu’na sürerek “Rabbim! Eğer deniz engel olmasaydı küfür ehliyle savaşmak için cihad ederek nice ülkeler fethederdim.” dediği rivayet edilmektedir.

Osmanlı’nın Libya’daki egemenliği İslam

egemenliğine

girdikten

sonra öncelikle güçleri azalana dek Bizans, daha sonra ise özellikle

Bu tarihin ardından yerel halkın

1500'lü yıllarda İspanyol saldırı-

İslamiyeti benimsemesi ve zaman

larına maruz kalan Libya'da kısa

içinde bölgeye yerleşen Arap halkla-

süreli işgaller yaşandı.

rın da etkisiyle Libya’da hem İslam dini hem de günümüze dek uzanacak yeni bir kültür var olmuştur.

1500’li

yılların

başında,

1492’de

Endülüs’teki son İslam toprağını da ele geçiren İspanyollar, Kuzey Afri-

Farklı güçlerin egemenliğinde Libya

ka’da da Müslümanlara saldırılar

İslam hakimiyetine girdikten sonra

tuda Trablus İspanyol Haçlılarca

Libya, zaman zaman yerel güç odak-

ele geçirilirken, bölge daha sonra

larının isyanlarına sahne olsa da

Haçlı Malta Şövalyeleri’ne bırakıldı.

büyük ölçüde İslam hakimiyetinde

Barbaros Hayrettin Paşa’nın kısa bir

kaldı. 700 yılının başında Hassan

süreliğine ele geçirmeyi başardığı

bin Numan ve Musa bin Nusayr’ın

bölgeler, daha sonra 1551 yılında

son fetihleriyle İslam’ın hakimiyeti

tekrar ve tamamen Osmanlı tara-

bölgede pekişirken, Libya ilerleyen

fından kontrol altına alındı. Bölge-

yıllarda bölgedeki birçok farklı güç

deki hakimiyet 1577’de Fizan’ın da

düzenlemeye başladılar. Bu doğrul-

Ramazan 1441

37


aldı. Öyle ki Akdeniz’e ve ötesine uzanan donanma faaliyetleri için Libya hayati önem kazandı. Bölge ilerleyen yıllarda bazı iç çekişmeler neticesinde zaman zaman özerk bir görünüm arz etse de 1911 yılına dek Osmanlı hakimiyetinde kalacaktı. Libya ve çevresini üs edinen Müslüman

denizciler

İngiltere,

Fransa, İspanya, Napoli, Sardinya hatta Amerika da dahil çok sayıda devletin donanmalarıyla harp etti, bazılarını haraca bağladı. Burada Libya’nın önemini anlamak için bölge coğrafyasını incelemek yeterlidir.

Dikkatle

bakıldığında

Liby a’nın, Tunus ve Cezay ir ile birlikte Avrupa’nın içlerine uzanan bir alana hâkim olduğu göze çarpacaktır. Bu bakımdan

söz

konusu

topraklar,

günümüzde olduğu gibi geçmişte de Avrupa için hem bir tehdit hem de bir

| Ömer Muhtar alınmasıyla

fırsat niteliği oluşturdu. pekişmiş,

Libya’nın

üç bölgesinde de İslam hakimiyeti yeniden kurulmuş oldu.

Ancak yıllar içerisinde gerek iç çatışmalar gerekse Avrupalı devletlerin Libya’daki faaliyetleri, buradaki gücü azalttı. Özellikle Libya’yı

Bu dönemin ardından Libya’ya çok

1711 yılından itibaren babadan oğula

sayıda

yerleşmesiyle

geçecek şekilde idare eden Kara-

Libya’nın bugünkü kültürel ve etnik

manlı ailesi içerisindeki anlaşmaz-

yapısı şekillendi. Günümüzde ülke-

lıklar nedeniyle Libya günden güne

nin 4’te 1’inin kökeninin Anadolu

zayıfladı.

asıllı olduğu bilinmektedir.

1835’te bu hanedanı sona erdirerek

Türkün

Osmanlı’nın

de

yıkılma

dönemine

Nihayetinde

Osmanlı

Libya’yı merkeze bağladı.

kadar Liby a, İslam toprakları için bir

Osmanlı zayıflarken Libya da bu

ileri karakol, Akdeniz’deki egemen-

paralelde zayıflamaya, dış işgale

lik için bir stratejik üs konumunu

açık hale gelmeye devam etti. Ancak

Mayıs 2020

38


bu topraklar, Afrika’da Osmanlı’nın

adı modern dönem İslam tarihine

elinden çıkan son topraklar olacaktı.

yazılacak Ömer Muhtar bölgede

Libya’nın batısındaki Cezayir 1881,

ön plana çıktı. Ömer Muhtar, İtal-

Mısır 1882’de işgal edilirken, Libya

yan işgaline karşı direnişi komuta

1911 yılına dek Osmanlı elinde kaldı.

etti. 16 Eylül 1931 günü idam edilerek şehid edilinceye kadar, Libya

Libya işgali ve Ömer Muhtar Libya

işgali

Avrupalı

topraklarında devletler

arasında da bir tartışma halini almıştı. Öyle ki kıta paylaşılırken Libya’nın kimin payına düşeceği gündemden düşmüyordu. Osmanlı idaresi,

kaçınılmaz

olan

işgale

karşı ciddi bir askeri adım atacak pozisyonda değilse de bölgede bir yıpratma harbi yürütmek için bazı hazırlıklara girişti. Silah depoları kuruldu, yerel halktan ve Libya’ya yerleşen, çoğu “Kuloğlu” olarak anılan aile kökenine sahip Türklerden askeri birlikler kuruldu. Senusi tarikatı gibi birçok tarikat Osmanlı saflarında direnişe katılacaktı.

Haçlı

birliklerine

karşı mücadeleyi komuta etti. Kendi dünya hayatını feda ederek -inşallah- kazandığı ahiret hayatıyla, adını

İslami

mücadelenin

altın

sayfalarına yazdırdı. Kendisini yok etmeye çalışan tağutlar ve onların iş birlikçileri ise unutuldu.

Bağımsız Libya Dönemi ve Muammer Kaddafi Libya’yı bir anavatan gibi İtalyanlaştırmaya çalışan Faşist Benito Mussolini yönetimi ve destek olduğu Nazi Almanyası, Libya’da İkinci Dünya Harbi

sırasında

şiddetli

savaşlar

verdi. 1943’te tamamen yenilerek

29 Eylül 1911 tarihinde İtalya bekle-

Libya’dan çekilirken yerlerini Fransız

nen işgali başlattı. On binlerce Haçlı

ve İngiliz Haçlılar alacaktı. Bu döne-

askeri Libya topraklarını işgal eder-

min ardından Libya halkı bağımsız-

ken, kuvvetli bir deniz donanması ve

lığa hazırlanmaya, özellikle Anado-

hava filosu da savaşlara iştirak etti.

lu-Türk kökenli Libyalılar da ülkeye

Yaklaşık bir sene süren ve Osmanlı

geri

subaylarının da katıldığı direniş,

büyük çoğunluğu Libya’da bağımsız

1912 yılında imzalanan anlaşmayla

bir devlet inşasında rol oynarken,

sona erdi, Osmanlı kadroları İstan-

bunlardan biri olan Sadullah Koloğlu

bul’a döndü. Ancak yerel halk dire-

başbakanlık yaptı.

nişi sürdürecekti. On

binlerce

sivilin

dönmeye

başladı.

Bunların

Libya devleti, 1951 yılında Trabkatledildiği

lusgarp,

Sireneyka

ve

Fizan’ın

Libya’da Müslüman halkın direnişi

birleşmesiyle resmi olarak kuruldu.

uzun yıllar devam etti. Bu süreçte,

Oldukça yoksul bir ülke olan Libya,

Ramazan 1441

39


petrol yatakları bulunana dek geri

ile zaman zaman yakınlaştı, zaman

kalmış bir vaziyet arz edecekti.

zaman ise gerilimler yaşadı. Bunda

1959’da petrolün bulunmasıyla ülke

Kaddafi’nin keyfi tutumlarının rolü

hızla kalkınmaya başladı.

büyüktü.

1969 yılında Libya’da, Kral İdris

Libya’da

Türkiye

yapı-

Kaddafi’nin zalim ve tağuti ikti-

lan askeri darbe ile ülkenin başına

darına karşı mücadele yoluna gitti

Albay Muammer Kaddafi geçti. Arap

ve Libya’dan çok sayıda Müslüman

milliyetçiliği fikirlerinden etkile-

gerek

nen Kaddafi, bu yöndeki teorile-

İslami hareketler içerisinde önemli

riyle ülkeyi tek bir otorite olarak

pozisyonlarda

yönetecekti.

iktidarında

Libya’daki bu hareketler dünyevi bir

muhalefete izin verilmezken, birçok

başarıya ulaşamadı, birçok Müslü-

Müslüman da Kaddafi’nin cezaev-

man işkence gördü, idam edildi.

lerinde işkence gördü. İslami talep-

İktidarı sona yaklaşırken Kaddafi,

seyahatinde

Kaddafi

iken

ler göz ardı edildi, Allah yolunda çalışan Müslümanlar Kaddafi’nin seküler Arap milliyetçisi tutumundan ve tağuti zihniyetinden büyük

birçok

bölgede

İslami

gerekse bulundu.

hareket,

dünyada Ancak

özellikle oğlu Seyfulislam Kaddafi eliyle Libya'yı Batılı yatırımlara açık bir ülke haline getirmek istiyordu. Ancak 1969'dan 2011'e kadar

zararlar gördü.

Libya, Kaddafi'nin keyfi uygula-

Zaman zaman bölgedeki Mısır ve

malarına devam ettiği ve herhangi

Çad gibi ülkelerle gerginlik ve hatta savaşlar yaşayan Libya az nüfusu, geniş toprakları ve bol kaynaklarıyla her zaman farklı bir görüntü arz ediyordu. Kaddafi, bu duruma 1976

bir muhalif düşünceyi ve bilhassa İslami talebi umursamadığı bir ülke pozisyonunu korudu.

2011 ve Sonrası

yılında “Yeşil Kitap” olarak anılan

Libya’da Arap Baharı kapsamın-

kendi ideolojik bakışıyla yön vermek

daki barışçıl gösteriler, 2011 yılının

istedi. Ülkenin adı 1977’de Libya

başlarında

Halk Sosyalist Arap Cemahiriyesi

Kaddafi

olarak değiştirildi. Arap milliyet-

çıkan gösterilere şiddetle müda-

çiliği politikası zamanla yayılırken

hale etti. 1969 yılından bu yana

Kaddafi ne Mısır ne Irak ne de Suri-

kurduğu zorba yönetimin yıkılmaya

ye’deki Arap milliyetçiliği akımları

yüz tutması Kaddafi’yi geri dönüşü

gibi etkin bir ideolojik zemin inşa

olmayan bir yola itecekti. Gösteri-

edemedi. Dünya ile çalkantılı ilişki-

cileri hain olarak niteleyen Kaddafi

ler geliştiren Libya, Avrupa ve ABD

iktidarı, onlara karşı savaş açtı.

Mayıs 2020

40

görülmeye

yönetimi,

başlandı.

kontrolünden


Batı’nın bölgede kendi çıkarları için

kurmasına izin verilmiş bir halk için

artık Kaddafi’den başka bir isme

oldukça doğaldır. Bu parçalanmış

ihtiyacının

gerçekti.

yapının bir müsebbibi Batı ve işbir-

Kaddafi, İslam’ın yükselişine ve

likçileri olduğu gibi, bir diğeri de

Müslümanların

bizatihi Libya’yı keyfi ve tağuti olarak

olarak

olduğu

uzun

bir

taleplerine yıllar

engel

kendisinden

beklenileni yapmış olsa da artık değişim kaçınılmazdı. Ancak Batı, burada da doğal bir değişime engel olmak,

Müslüman

maslahatını vermemek

halkın

kendi

belirlemesine

izin

hususunda

kararlıydı.

Kaddafi’nin artık bir geleceğinin olmadığı kesinlik kazanınca ABD, İngiltere,

Fransa

gibi

ülkelerin

öncülüğünde Kaddafi’ye karşı askeri müdahale gerçekleştirildi. Suriye’de Beşar Esed’e karşı tek bir mermi dahi ateşlemeyen Batı, Libya’da Kaddafi’nin

yıkılacağı

ufukta

görününce değişimi kendi elleriyle oluşturmaya niyetlendi. İşte zalim tağutların yöntemi böyledir.

idare eden Kaddafi’nin ta kendisidir. Bugün ise Libya’nın güney kesimlerinde kabile birlikleri egemenliği vardır. Ülkenin başkenti Trablus dahil batısında kontrol sahibi olan taraf, uluslararası arenada tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ndedir. Bu yapı, çok sayıda farklı gruptan oluşmaktadır. Aralarında demokrat anlayışa sahip olanlar olduğu gibi, İslami bir yapıya sahip gruplar da vardır. Doğu

Libya’da

ise

kontrol

Hafter’dedir. ABD, Fransa, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan gibi birçok zalim yönetim

tarafından

desteklenen

Hafter güçleri, Libya’nın doğusunda

Kaddafi, 20 Ekim 2011 tarihinde,

Müslümanlarla savaşarak bölgeleri

Müslümanlara

zulüm

ele geçirmiştir. Bingazi ve Derna’da

ve işkenceler ile kabir sandığını

Müslümanların kurduğu yapılara

doldurmuş bir biçimde, linç edilerek

karşı savaşan ve burada Müslüman-

öldürüldü. Kaddafi’den sonra da iç

lara akıl almaz zulümlerde bulunan

savaş bugüne dek devam etti.

Hafter, bu şehirleri kuşatarak açlığa

yaptığı

Müslümanların Libya’da elde ettiği kazanımlar Batı destekli gruplar,

mahkûm etmiş, yakaladığı Müslümanları işkenceyle katletmiştir.

IŞİD ve de Kaddafi’nin eski gene-

Savaşın devam ettiği Libya için

rallerinden Halife Hafter tarafından

Allah’tan niyazımız, hilafetin izzet

bertaraf edildi. Bugüne dek Libya’da

ve şerefli günlerine, İslam’ın temiz

süren savaşlar, yıllarca köle olarak

ve pak egemenliğine yeniden döne-

yaşamaya mecbur bırakılmış ne bir

bilmeleri için Libya halkına bir yol

sivil toplum örgütü ne de bir cemaat

açmasıdır.

Ramazan 1441

41


NEBEVİ AİLE Halime Yılmaz

“Çin’de

bir

adam,

her

gün

boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna astığı testilerle dereden su taşırmış evine. Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak varmış… Diğeri ise kusursuz ve çatlaksızmış. Her seferinde bu kusursuz testi adamın suyun

doldurduğu tümünü

taşır,

ulaştırırmış eve. Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarım dolu olarak varırmış. İki sene her gün bu şekilde geçmiş.

Kusursuz,

çatlak-

sız testi, vazifesini mükemmel yaptığı

için

çok

gururlanıyormuş.

Fakat zavallı çatlak olan kusurlu testi,

Mayıs 2020

42


çok utanıyormuş. Doldurulan suyun

Bu hikâyeden çıkarılacak çok ders-

sadece yarısını eve ulaştırabildiği

ler var. Mesela adam sahip olduğu

için de çok üzülüyormuş.

kırık testinin eksik yanını düşün-

İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle demiş:

seydi,

yollara

çiçek

tohumları

ekmeyi düşünemez, eksiklikleriyle birlikte o testiyi kabullenip ondan gereğince istifade edemez ve onun işe yaramadığını düşünüp çöpe

Şu

atabilirdi. Yaşadığımız hiçbir imti-

yanımdaki çatlak nedeniyle sular

han çöp değildir. Geçmişe dönüp

eve gidene kadar akıp gidiyor.”

baktığımızda bize acı verdiği için

“Kendimden

Adam

utanıyorum.

gülümseyerek

dönmüş

testiye; “Göremedin mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin kusurunu, çatlağını biliyordum. Senin tarafına çiçek tohumları ektim. Her gün o yola ben su taşırken, sen onları suladın. İki senedir o güzel çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim” diye cevap vermiş.

hatırlamaktan bile imtina ettiğimiz anılarımız, tekrar yaşamaktan endişe ettiğimiz için yüzleşmekten kaçındığımız mazideki imtihanlarımız, asla boşa yaşanmamıştır. Belki de bugünümüzdeki bizi biz yapan, onlardır. Bizi olgunlaştıran da onlardır. Onları hiç yaşanmamış gibi kabul etmek yerine, bize ve yeni hayatımıza kattıklarını düşünebilsek, hayatımız belki de daha kolay, daha enerjik, daha mutlu ve daha anlamlı olabilir. Belki de önümüzde “çıkmaz sokak” olarak gördüğümüz sokak, çıkmaz

Aslında hepimiz birer çatlak testiyiz.

değildir. Bizim yönümüzü değiş-

Her birimizin kendine has kusurları

tirmemiz, farklı yönden olayları

vardır. Fakat sahip olduğumuz bu

değerlendirmemiz gerekmektedir.

kusurlar ve çatlaklardır hayatları-

Çoğu

mızı ilginç yapan, mükafatlandıran,

koyan kendimiz oluyoruz. Olmaz-

renklendiren.

oldukları

ları olur yapan Rabbimizi unutu-

gibi kabullenelim. Onlardaki kusur-

yoruz. Önümüze çıkan engellere

ları değil, içlerindeki güzellikleri

takılıyor, ondan selametle kurtulup

görelim…”

gereken dersleri almanın yollarını

(1)

İnsanları

zaman

önümüze

engeller

1. Saliha Erdim, Eşimi Anlamak İstiyorum, Hayat Yayınları, s. 48, 49

Ramazan 1441

43


olamaz. Hayatı hep kaçmakla geçer korkularından, imtihanlarından ve geçmişinden. Ama hayat durmadan devam ediyor. Anını gerektiği gibi yaşamadan geçirdiğimiz her dakika aleyhimize işliyor ve pişmanlığını duyacağımız geçmişimize bir yenisi daha ekleniyor. Geçmişte işlediğimiz günahlardan bahsetmiyorum. Onlar için tevbe etmek, bir Müslüman olarak vazifemiz. Bahsettiğim geçmişte veya şimdi sahip olduğumuz yarım ama bizim olan şeyleri değerlendirmek… Onlara, eksik yanlarından değil

bize

kattıkları

yönünden

bakmak… İnanın, bu hayatımıza aramak yerine, olduğumuz yerde

yeniden ışık katacak.

çakılıp kalıyoruz. “Bu engel yüzün-

Sahip olduğun şey ister bir eşya

den ben hiçbir şey yapamıyorum” bahanesini, ileri adım atmamak için öne sürüyoruz.

ister bir evlat ister bir ev ister bir araba olsun fark etmez. Onları oldukları halleriyle sev, iyi yanla-

Geçmişimizde yaşadığımız olumsuz

rını değerlendir, onlarla gerçekten

hadiseler ayağımıza öyle bir dolanı-

mutlu ol! İşte o zaman hayat daha

yor ki günümüzü yaşamamıza izin

güzel, daha faydalı ve daha mutlu

vermediği gibi geleceğimizi de etki-

olacak… En mutlu insanlar, her

liyor. Halbuki yapmamız gereken

şeyin en iyisine sahip oldukları için

biraz kendimize cesaret vermek,

değil, ellerindekinin tadını çıkar-

yaşadıklarımızı

dıkları ve kıymetini bildikleri için

kabullenmek

ve

mümkünse bize kattıkları sebebiyle onları sevmek, böylece ayağımıza taktığımız prangalardan kurtularak özgürleşmektir.

mutlular… Çoğu zaman mutluluğunun önünde duran,

insanın

bizzat

kendisi-

dir. Hayata pozitif bakamamanın

Allah azze ve celle dışında tüm bağlar-

acısını

dan özgürleşmeyen insan, ideal bir kul

olumsuzluk içinde olursa olsun,

olamaz. İnsanlara ve aleme faydalı

nefsiyle olumlu şeyler konuşmalı.

Mayıs 2020

44

çekiyoruz.

İnsan

hangi


İşte o zaman her şeyin nasıl da yolunda gittiğine şahit olacaktır. Bu, onun gaybı bildiğinden dolayı değil, bakış açısını değiştirdiğinden dolayı olacaktır. Çünkü hayata olumlu bakanlar, tüm olumsuzluklarda bile olumluyu görebilen bir yetiye sahip olurlar. Kendimize bu iyiliği yapmalıyız bence. Sorunlara karşı direncimizi artırmak adına yapmalıyız. İnsan beyni, kendine yapılan

olumlu

telkinlere

daha

En mutlu insanlar, her şeyin en iyisine sahip oldukları için değil, ellerindekinin tadını çıkardıkları ve kıymetini bildikleri için mutlular…

açık ve daha çabuk kabulleniyor kanımca. İnsan kendine ne kadar olumlu telkinde bulunursa o kadar ona inanıyor. O kadar iyileşiyor. Anını o kadar daha iyi değerlendirip geleceğe o kadar güzel adım atıyor. Hayatında en çok acı çeken insan Peygamberimiz

sallallahu aleyhi ve

sellem’e bak! Hayatında hiç şikâyet

var mı? Hiç geçmişe takılarak yaşa-

İmkansızlıklardır birçok beceriyi kazandıran, olmazmış gibi görünenleri olur kılan (tabi Allah’ın izniyle).

dığı bir anı, bir sözü var mı? Yok.

Hiçbir zaman aklımdan çıkma-

Her konuda olduğu gibi bu konuda

yan, çıkmaz sokaklarda yolumu

da bizim örneğimiz olmalıdır o

aydınlatan sözlerden biriyle yazıyı

güzide insan. Kovulduğu memle-

bitirmek istiyorum: “Düşmanla-

keti Mekke’yi özler ama geçmişe

rım bana ne yapabilirler ki? Ben

takılıp Medine’yi gül bahçesine

cennetimi yüreğimde taşıyorum,

çevirmekten geri durmaz. Plan-

nereye gitsem o benimle gelir.

larına Mekke’yi de ekler. Bir gün

Hapsedilmem halvet, sürgün edil-

orayı da fethetmenin hayali için-

mem hicret, öldürülmem şehadet-

dedir. Ama bakın bir depresyon

tir. Değil mi ki göğsümde Allah’ın

hali var mıdır? Bir umutsuzluk? O

kitabı

kadar imkansızlığın içinde üstelik.

vardır.”

ve

Rasûlünün

sünneti

(2)

2. İbni Teymiyye

Ramazan 1441

45


SERBEST KÖŞE Yusuf Yılmaz

SABIR AĞACININ GÖLGESİNE SIĞINMAK

E

bu Said Sa’d ibni Mâlik ibni

dilenmekten çekinir, iffetli davranırsa,

Sinan el-Hudri radıyallahu anhu-

Allah onun iffetini arttırır. Kim tok

ma’dan nakledildiğine göre,

gözlü olmak isterse, Allah onu başka-

Medineli Müslümanlardan bir kısmı

larına muhtaç olmaktan kurtarır. Kim

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den

de sabretmeye gayret ederse, Allah ona

bir şeyler istediler. O da verdi. Sonra

sabır verir. Hiçbir kimseye, sabırdan

yine istediler. Rasûlullah sallallahu

daha hayırlı ve büyük bir lütufta bulu-

aleyhi ve sellem, elindekiler bitinceye

nulmamıştır.” (1)

kadar

verdi.

Verebileceği

şeyler

tükenince onlara şöyle hitap etti:

Tarihen sabit bir gerçektir ki Hz. Peygamber, Müslümanların yegâne

“Yanımda bir şeyler olsaydı, onları

sığınağı idi. Başı sıkışan, bunalan,

sizden

aç kalan, herhangi bir meselesi olan

esirgemez,

verirdim.

Kim

1. Buhârî, Zekât 50, Rikak 20; Müslim, Zekât 124. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 28; Tirmizî, Birr 77; Nesâî, Zekât 85

Mayıs 2020

46


hep ona koşar, ondan medet umardı.

anh “Ey Allah’ın Rasûlü! Yanında var

Efendimiz

Müslümanların

ise verirsin. Yoksa Allah seni gücü-

meselelerini çözmekten asla kaçın-

nün yetmeyeceği şeyle mükellef

maz, maddi manevi çareler bulurdu.

kılmamıştır” deyince Peygambe-

Hadiste görüldüğü gibi onun, elinde

rimizin mübarek çehresi bir anda

avucunda bulunan her şeyi verdiği

soldu. Bunu fark eden ensardan

de

zamanlar da olurdu. Ancak Müslümanların ihtiyaçları büyüktü. Onlar yine istemeye devam edince de “Elimde verecek bir şey olsa, onu sizden asla esirgemezdim”

diye

durumu

açıklardı. (2)

bir adam “Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlü! Ver. Arşın sahibi azaltır diye korkma” diyerek Efendimizin

tebessüm

etmesine

vesile olmuştur. Daha sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem “Ben de bunla

Cabir ibni Abdullah radıyallahu anhu-

emrolundum” buyurarak mevzuya

ma’nın bildirdiğine göre;

son noktayı koymuştur. (5)

“Allah

Elinde

Rasûlü

sallallahu aleyhi ve

sellem’den bir şey istendiğinde hayır

dediği vaki değildir.” (3)

bulunanı

dağıtmaktan

çekinmemiş, elinde olmadığı zaman ise

Müslümanların

Süfyan b. Uyeyne’nin naklettiğine

üzerine

göre ise;

Onun bu cömertliği karşısında kalp-

“Allah

Rasûlü

sallallahu aleyhi ve

sellem’in yanında verecek bir şeyi

olmadığı zaman eline geçtiğinde

almaktan

ihtiyaçlarını korkmamıştır.

ler ona meyletmiş aynı zamanda müşriklerin iman etmesine vesile olmuştur.

vereceğine dair vaatte bulunur-

Kureyş müşriklerinin ileri gelenle-

du.” (4)

rinden Safvan b. Ümeyye, Müslü-

Bir gün muhtaç bir kimse Efen-

man olmadığı hâlde Huneyn ve Tâif

dimize gelerek bir şeyler ister.

gazalarında Efendimizin yanında

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem

bulunmuştu.

“Yanımda

bir

ganimet mallarını teftiş ederken

şey yok. Git, benim namıma al, mal

Safvan’ın kalabalık hayvan sürüle-

gelince öderim” buyurur. Efendimi-

rine büyük bir hayranlıkla baktığını

zin sıkıntıya girmesine gönlü razı

gören Rasûlullah sallâllahu aleyhi ve

olmayan Ömer b. Hattab radıyallahu

sellem:

sana

verebileceğim

Cîrâne’de

toplanan

2. Riyazu’s Salihin Şerhi. Erkam Yayınları. Cilt 1 3. Müslim, Fedail 56 4. Darimi, Mukaddime 5. Heysemi, x, 242

Ramazan 1441

47


–Pek

mi

hoşuna

gitti?

diye

giderilemeyecek ihtiyaçlar olabilir.

sordu. “Evet” cevabını alınca: –Al

hepsi

senin

olsun!

Unutulmamalıdır ki istemekle de

buyurdu.

Safvan kendisini tutamayarak:

Göz ve gönül tokluğu, başkalarının yardımıyla bir şeylere kavuşmaktan çok daha sağlıklı ve şerefli bir

–Peygamber kalbinden başka hiçbir

yoldur. Mümine de bu yakışır. Bu

kalp bu derece cömert olamaz!”

sebeple olacaktır ki Hz. Peygamber

diyerek şehadet getirdi ve Müslü-

sallallahu aleyhi ve sellem hadisin son

man oldu. Kabilesine dönünce de:

kısmında kesin bir gerçeğe dikkat

–Ey kavmim! (Koşun,) Müslüman olun! Çünkü Muhammed, fakirlik ve ihtiyaç korkusu duymadan çok

çekmiştir:

“Hiç kimseye sabırdan

daha hayırlı ve engin bir lütufta bulunulmamıştır.”

büyük ikram ve ihsanlarda bulunu-

Her ikramın bir sonu, bir sınırı

yor.” dedi. (6)

vardır. Ancak sabır öyle bir nimet

Allah

Rasûlü

bu

cömertliği

ile

birlikte Müslümanları bilgilendirmek ve eğitmek maksadıyla dilenerek, isteyerek ihtiyaç gidermenin bir yolu olsa bile, asıl tavrın, kimseye ihtiyaç arz etmemek, yüz suyu dökmemek olduğunu; böyle davrananları Allah’ın başkalarına muhtaç etmeyeceğini hatırlatırdı. Herkesin, ihtiyacını kendi içinde frenlemesi

gerektiğini

Sabretmenin,

yokluğa,

anlatırdı. sıkıntıya

göğüs germenin insanı daha güçlü kılacağını açıklardı. Sabrın, âdeta kendi kendini yenileyen bir özellik olduğunu öğretirdi. “Kim sabretmek için gayret sarf ederse, Allah ona sabır verir” beyanı, sabrı temin eden

ve ikramdır ki hayatın her safhasını kucaklar ve her türlü şartta sahibinin izzet ve şerefini korumasını sağlar. Hakikaten de insanı merde, namerde el-avuç açmaktan müstağni kılan sabır, en büyük ve en etkin bir nimet ve ilahî bir lütuftur. Sabretmesini bilmeyen kişi varlıklı da olsa, yoksul da olsa daima rahatsızdır, doyumsuz ve tatminsizdir. Her zaman açtır. Ancak sabır sayesinde insan kendi kendisini frenlemeyi başarabilir. Hem yokluğun hem varlığın hem acının hem neşenin hem belânın hem nimetin tehlikesine karşı müminin en güvenli kalkanı sabırdır. (7)

gücün yine bizzat sabır olduğunu

Nitekim Nebevi terbiyeden geçmiş

anlatmaktadır.

olan hadisimizin ravisi Ebu Said el

6. Müslim, Fedâil, 57-58; Ahmed, III, 107-108; Vâkıdî, II, 854-855 7. Riyazu’s Salihin Şerhi. Erkam Yayınları. Cilt 1

Mayıs 2020

48


Hudri radıyallahu anh’ın yaşamış olduğu

“Rasûlullah’tan bir şey istemeden

bir olay anlatılan şeyleri haklı çıkarta-

döndükten sonra Cenâb-ı Hak bize

cak niteliktedir.

rızkımızı

Ebu Said radıyallahu anh’ın babası fakir birisiydi. Kıt kanaat geçinebiliyorlardı. Babası Malik, Uhud’da şehit

olunca

zaruret

içerisinde

kalmışlardı. Bir gün annesi onu bir şeyler istemek için Rasûlullah’a gönderdi.

Ebu

Said

başlangıçta

buna razı olmamıştı ama annesinin ısrarlarına daha fazla dayanamadı. Peygamberimizin huzur-u saadetlerine gitti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o sırada şöyle bir hutbe irat

ediyordu:

gönderdi.

İşimiz

öyle

düzeldi ki ensarın zenginlerinden olduk.” Cenabı Hak sabrı, hiç sendelemeyen bir at, hedefini şaşırmayan bir kılıç,

bozguna

uğratılamayacak

bir ordu ve yıkılamayacak/gedik açılamayacak bir kale mesabesinde yaratmıştır. Sabır ve yardım iki öz kardeş gibidir. Sabır kişiye, insanlardan daha fazla yardımı dokunan bir unsurdur. Zafere götüren yolda haiz olduğu konum, başın bedende haiz olduğu konum gibidir. (8) Hz. Ömer şöyle demiştir: “En iyi

“Ey iman edenler! Artık sizin için iffet

hayat,

ve başkalarından bir şey istememe

Şayet sabır şekle bürünüp insan gibi

zamanı gelmiştir. İffetli yaşayana Allah

olsaydı şerefli/saygın biri olurdu.”

verir. İstiğna göstereni (gözü tok olanı) Allah zengin eder. Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki kişiye sabırdan daha geniş bir rızık verilmemiştir. Mutlaka benden isterseniz, ben ancak bende olanı veririm.” Peygamberimizin

bu

hutbesinin

sabırla

yaşanan

hayattır.

Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh şöyle demiştir: “Sabır, sendelemeyecek bir binektir.” Hasan-ı

Basri

rahimehullah

şöyle

demiştir: “Sabır, cennet hazinelerinden bir hazinedir. Cenabı Hak onu yalnız kendi katında değerli

sebebi, bazılarının ısrarla kendi-

olan kimselere bahşeder.”

sinden bir şeyler istemiş olmasıydı.

Ömer b. Abdulaziz rahimehullah anh

Ebu Said, Rasûlullah’ın bu sözle-

şöyle demiştir: “Cenabı Hak kulla-

rini duyduktan sonra istemekten

rından birine verdiği nimeti geri

vazgeçti. Annesine gelip durumu

alır da yerine ona sabrı bahşederse,

bildirdi. Kendisi bundan sonraki

muhakkak ki yerine koyduğu şey

halini şöyle anlatır:

çekip aldığından daha hayırlıdır.”

8. Seyyid b. Hüseyin el Affani, Salahu’l Ümme. Sabır

Ramazan 1441

49


Meymun b. Mihran rahimehullah şöyle

bastırırsa

demiştir: “Hiç kimse sabırdan daha

ber olur. Ancak her kimin şehevi

hayırlı bir şeye nail olmamıştır.”

duyguları aklını ele geçirirse o

Süleyman

b.

Kasım

rahimehullah

o

meleklerle

bera-

hayvanlar gibi olur.” (10)

şöyle demiştir: “Yapılan her amelin

Sabır, Allah azze ve celle’nin emirlerine

sevabı bilinir yalnız sabır müstesna.

riayet edip onları hayata koymada,

Cenabı Hak şöyle buyurmuştur:

O’nun

“Ancak sabredenlere mükafatları

korunmada, müptela olunan bela ve

hesapsız ödenecektir.”

musibet denizlerinden sahile ulaş-

(Zümer, 10)

devamla şöyle ekledi: “Boşalan su gibidir.” İbnul

(9)

kaçınıp

mada yardımcı olacak bir dosttur. Sabır, Müslümanı zillet bataklı-

Kayyım

demiştir:

yasaklarından

“Bir

rahimehullah

şöyle

ğından çıkarıp izzet pınarlarında

insanın

sabrı,

serinletecek olan Rabbani bir eldir.

şehevi arzularına ve (meşru olmayan) isteklerine üstün geliyorsa o kimse melekler kervanına katılmış demektir. Ancak şehevi arzu-

Sabır, şeytan ve dostlarının ölümcül vuruşlarından koruyan sağlam bir kalkandır.

ları ve (meşru olmayan) istekleri

Sabır, kulu Rabbine karşı sürekli

sabrından daha üstün geliyorsa o

itaate sürükleyen bir binektir.

kimse şeytanlar kervanına katılmış demektir. Şayet yeme, içme ve cinsel dürtüleri sabrından daha üstün geliyorsa o kimse de hayvanlardan sayılır.

Sabır, Ulul Azm peygamberlerin Kura’n-ı Kerim’de ön plana çıkarılan önemli kalbî amellerinden birisidir. “Azim ve kararlılık sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi

Katade şöyle dedi: Cenabı Hak

sen de sabret.” (Ahkaf, 35)

meleklerini yarattı ve onlara akıl

Sabır, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve

nimetini bahşetti. Ancak onları şehevi arzulardan yoksun kıldı. Hay vanları y arattı ve onlara şehevi hisler bahşetti. Ancak akıl nimetini onlara bahşetmedi. İnsanları ise hem akıllı hem de şehevi arzulara meyilli olarak yarattı. O halde her kimin aklı şehevi duygularını 9. Sabredenler ve şükredenler, İbnu’l Kayyım 10. Sabredenler ve şükredenler, İbnu’l Kayyım 11. Müslim, Taharet 1

Mayıs 2020

50

sellem’in ifade ettiği ziyadır. “… Sabır

ziyadır…” (11) Dünya hayatının imtihanını lehine çevirip ahiret hayatının cennet içerisinde gizlenmiş ihtişamından istifade etmek isteyenler sabır ağacının gölgesine sığınmalıdırlar.


SERBEST KÖŞE Derya Fıçıcı

BU SENİN HİKAYEN OLABİLİR Mİ? - 3

B

ir pınar daha İslam’a

saçmalıklarla örtülmüş olsa

doğru

da o düşünce ile içe doğru

akıyordu.

Rabbine kulak vermiş

dönmek

aslına

kavuşturu-

bir yürek, hayatın içindeki

yordu ruhunu. Ancak hayatın

tüm sesleri susturmuş; onca

hengamesinde,

gürültüye, patırtıya, karan-

içerisinde, renksiz renklerin

lığa rağmen Rabbine doğru

arasında gözleri ve gerçekleri

yürüyordu.

kamaştıran ışıkların arasında,

Yeter ki bir an düşünsün insan. Fazla değil, üç dakika…

yalanların

seni gerçeğe ulaştıracak o anı yakalamaktı tüm mesele.

Anlık düşüncesi bile insanı

Bir an durup düşünmek, sonra

doğruya götürebilirdi. Kalbi-

o sesi bastırıp susturmamak,

nin derinliklerine gömülmüş,

ona kulak vermek, onunla

üzeri yalan dolan bir sürü

yüzleşmek…

Ramazan 1441

51


Küffar daima insanları bu yüzleş-

Pınar’a

kayıyor,

hafifçe

tebes-

meden alıkoyacak. Hak ile insan

süm edip, aralarında konuşmaya

arasına her dönemde farklı gürültü,

devam ediyorlardı. Pınar da onların

patırtı, objeler, nesneler, oyunlar,

konuşmalarını duyuyor ve kulak

eğlenceler koyuyor. Onların hayat-

kabartıyordu.

larında bir an bile boşluk bırakmayan, her an her yaş ve her topluma uygun oyunları, planları oluyor. Örneğin

gençlerin

hayallerini

süsleyen pop sanatçıları, rockçılar, futbol, moda, kozmetik sektörü… Uyuşturucu ve alkol pazarı gibi rant elde edeceği, zihinleri örten, kendisine maddi menfaat sağlayan pazarlar… Peki ya Allah’ın mümin kulları ne yapar? Onlar da hakkı haykırarak Pınar gibi o sese kulak vermiş yüreklere ulaşırlar. Küffarın sesi hakkın yanında zayıf ve cılızdır. Hakkı haykıranlar daima küfrün sesini bastırır, tüm oyun ve hesaplarını bozar. Pınar bir öğle vakti camide otur-

İki

bayan

az

önce

dinledikleri

sohbetin konusu olan kulluk bilincinden bahsediyor, sohbetten etkilendikleri yerleri birbirlerine tekrar ediyorlardı. Pınar’ın meraklı bakışlarını

görünce

tanışmaya

karar

verdiler. Hanımlardan biri: “Sizce mahsuru yoksa tanışabilir miyiz? Ben Hatice.” diyerek ismini söyledi. Ardından diğeri: “Ben de Esma.” diyerek

sıcak

bir

gülümseyişle

Pınar’ın yüzüne baktı. Pınar da tebessüm ederek: “Tabi, ben de Pınar. Tanıştığımıza memnun oldum.” dedi. “Kusura bakmayın, konuşmalarınızı duydum. Umarım sizi rahatsız etmedim kulak vererek.” diye devam etti.

muş, düşüncelere dalmıştı. Kapıdan

Esma:

iki bayan girmişti. Yukarıdan aşağı

Konuştuklarımız

siyah örtülü, geniş feraceli iki baya-

kabartılması

nın uzaktan bakıldığında genç mi

Zaten biz de konudan çok etkilendik

yaşlı mı oldukları anlaşılmıyordu.

ve Allah’a karşı kulluk bilincinin

Mescide

toplum olarak bize hiç ulaşmadığını

girdiklerinde:

“Selamun

aleykum kardeşim.” diyerek Pınar’a selam verdiler. İkisi de yirmili yaşlarındaydı. Pınar da: “Aleykum selam.” diyerek sessizce selamlarını aldı.

“Estağfurullah

kardeşim.

bizzat

gereken

kulak konular.

konuşuyorduk.” Derken sohbet uzadı, iyice kaynaştılar. Hatice az önce gittiği evde kendisine

hediye

edilen

kitabı

İki bayan öğle namazlarını eda

çantasından çıkartıp Pınar’a uzata-

ettiler. Sonra aralarında sohbet

rak: “Bu kitabı size hediye etmek

etmeye başladılar. Arada gözleri

istiyorum. Ben bu konuyu az önce

Mayıs 2020

52


dinledim. Sen de inşallah okuyarak

meşgul olarak geçiren bir ev hanı-

istifade edersin.” dedi.

mıydı. Babası ise Tahtakale’de teks-

Pınar

ne

diyeceğini

bilemedi.

Kekeleyerek: “Teşekkür ederim.” diyebildi.

til dükkânı işletiyordu. Zamanının çoğu dükkânın işleriyle uğraşarak geçiyordu. Maddi durumları orta halin biraz üstündeydi. Genel

Selamlaştılar. Hatice ve Esma kapıya

olarak sakin bir aileydi. Pınar’ı çok

doğru yöneldi. Tam çıkarlarken ikisi

yakından takip etmezler, okulda

birbirine bakarak: “Tekrar görüş-

arkadaş ortamında neler yaşadığını,

mek ister mi, bir soralım.” dediler.

nelere şahit olduğunu pek bilmez-

Esma: “Pınar Hanım!” diye seslendi. Pınar sese doğru yöneldi. “Eğer siz de isterseniz sizinle tekrar görüşmek isteriz.” diyordu Esma. Pınar: “Neden

lerdi. “Ben kızıma güveniyorum.” Mantığında bir aileydi. Kızlarının okumasını isterler, yanlış arkadaş seçmemesi için uyarırlardı.

olmasın?” dedi. Birbirlerinin telefon

Oysa Pınar tam bir ateş çemberi-

numaralarını alıp tekrar ayrıldılar.

nin içine düşmüştü ki gördükleri,

Pınar, Esma ve Hatice’nin üzerlerindeki vakarı, ahlaklarını, konuşurken insanın kalbine hitap eden samimi

hallerini

düşünüyordu.

Saatin geç olduğunun farkına vardı. Eve dönme vakti gelmişti. Zaten annesinden ders çalışmaktan yoru-

duydukları onu kaç yaş ileri taşımıştı. Arkadaşlarının çoğu uyuşturucu haplar kullanıyor, düzenli olarak alkol alıyordu. Flört adı altında yaşananlar iğrençti. Hatta arkadaşları

arasında

hırsızlık

yapanlar dahi vardı.

lup da hava almak için müsaade

Bunları düşünürken aklına Esma ve

isteyerek çıkıyordu evden. Arkadaş-

Hatice geldi. Onların temiz ve berrak

larıyla görüşmüyor, zaman zaman

halleri gözlerinin önünden gitmi-

Ayşe ile vakit geçiriyor, geri kalan

yordu.

zamanında

çalışıyordu.

dahi insana ayrı bir huzur veriyor”

Ailesi bu halinden çok memnundu.

diye düşündü. Hatice’nin verdiği

Pınar zaten asi bir kız değildi. Sadece

kitabı

bazı arkadaşlarını beğenmiyorlardı.

çıkardı. Sayfalarını çevirerek ince-

Onlarla görüşmediğine göre kendini

ledi. Okumak için sabırsızlanıyordu.

ise

ders

derslere verdi diye düşünerek Pınar’ı kendi haline bırakıyorlardı.

“Görünüşleri,

hatırladı

ve

tesettürleri

çantasından

Kendine bir fincan çay alarak kitabı okumaya başladı. Sayfalar ilerlerken

Annesi altı yaşında olan küçük

çayı buz gibi olmuştu bile. Sanki

kızıyla ilgilenen, kalan zamanını

her satırı Pınar’ı anlatıyordu. Kitap

akraba, komşular ve evin işleriyle

kendisiyle konuşuyor gibiydi.

Ramazan 1441

53


İşte kitaptan birkaç sayfa:

Hayat Bir Mevsim Gibidir

“Uyanıklık ve Uyanık Olanlar”

Hayat, iyi ve kötü eşyaların satışa

Allahu

Teâlâ

“İnsanların

şöyle

sunulduğu

buyuruyor:

hesaplarının

gelme-

sinin vakti yaklaştı. Fakat hala onlar gaflet içerisinde, haktan yüz çeviriyorlar. Rablerinden kendilerine gelen her yeni uyarıya mutlaka kalpleri gaflet içerisinde, eğlenerek dinlerler. Zulmedenler, gizli toplantılarında: ‘Bu zat sizin gibi insandan başka bir şey midir? Siz göz

bir

ticaret

mevsimi

gibidir. Akıllı olanlar pahalı olsa bile iyi eşyaları almaya çalışırlar. Çünkü iyi eşyalar, her ne kadar daha pahalı olsalar bile kötü eşyalardan dayanıklıdırlar. Bunun için İmam el-Cevzi şöyle diyor: “Varlığın şerefine vakıf olan kişinin, var olanların en faziletlisini elde etmesi gerekir. Bu hayat bir mevsim gibi-

göre göre sihre mi uyarsınız?’ diye

dir ve tüccarlar da çeşitlidir. Büyük

konuşurlar.”

bir çoğunluk ‘Ağırlığı az ve değeri

Hesap vakti günden güne yaklaşmaktadır. İmam Hasan-i Basri’nin dediği gibi: “Her geçen günün, senden bir parçayı da beraberinde

yüksek olan şeyler olsun.’ derler. Uyanık olan bir kişinin en değerli olan şeyleri talep etmesi gerekir. Ve dünyadaki en değerli şey de mari-

götürür. Fakat ne yazık ki insan-

fet(Allah’ı tanımak)tir.”

lar, uğrunda yaratılmış oldukları

Bir kişinin uyanık olması, Allah’ın

gaye ve hedeften hayret verici bir

o kulunu sevdiğini ve onun iyili-

gaflet içerisindedirler. Allah’ın isim ve sıfatlarının manalarını pratik hayatta idrak edebilme kabiliyetinden yoksundurlar. Hepimiz biliriz ki Allahu Teâlâ’nın isimlerinden biri de ‘Rezzak (bol miktarda rızık verici)’tır. Buna rağmen bir kul tarafından rızkımızın kesilmesiyle tehdit edildiğimizde

korkuya

ve

endi-

ğini murad ettiğini gösterir. Bunun için, tabilerin büyüklerinden olan Muhammed bin Şirin diyor ki: “Allah azze ve celle, bir kulun iyiliğini murad

ederse, o kulunun kalbini kendisinin vaizi yapar ve kalbi o kişiye iyiliği emreder ve kötülüklerden men eder.” Ve uğrunda yaratılmış

şeye kapılırız. Yine hepimiz biliriz

olduğu hedefi her unutuşunda ve

ki, fayda da zarar da Allah’ın izni

gaflete düşüşünde, kalbindeki vaiz

olmadıkça bize dokunmaz. Buna

onu uyarır ve yeniden doğru yola

rağmen çoğumuz korkuya kapılır ve

döner. Bu şekilde onu daima uyanık

Allah’tan başkasına umut bağlarız.

ve şuurlu bir vaziyette bulursun.

Mayıs 2020

54


Gafillerin Hali

seven, aydınlıktan ve kendilerini

İmam İbni Cevzi, gafillerin halini şöyle açıklıyor: “Niçin yaratıldıklarını ve yaratılışlarından gayenin ne olduğunu bilmezler. Bütün uğraşları, dünyada istediklerini elde etmek içindir. Bunları elde ederken, kendilerine ne gözle bakılacağını umursamazlar. Mallarını gayesiz olarak sarf ederler. Uzun zaman sürecek bir sıkıntıyı beraberinde getireceğini bildikleri halde, bir saatlik zevki tatmayı tercih ederler. Ticaret yaparken doğruluk şiarı altında sahtekarlık yaparlar. İnsanlara

karşı

olan

muamelelerinde

doğru görünüp gerçek yüzlerini örterler. Şüpheli yollardan kaza-

aydınlığa çıkartmaya çalışanlardan nefret eden gafillerin hallerini bu sözleriyle ne kadar da güzel anlatmıştır. İmam İbni Cevzi’nin anlattığı bu sıfatlardan kurtulmak isteyenlerin, her şeyden önce gönüllerinde uyanıklık ve şuurun yer etmesi gerekir. Uyanmayı ve şuurlanmayı isteyenler için şuuru kuvvetlendirici birçok faktör vardır.” (1) Pınar okudukça içinde fırtınalar kopuyordu heyecandan. Çünkü her şey yeniden anlam buluyordu. Bütün bunları biri ona tek tek açıklamalıydı, saatlerce konuşmalıydı. Tüm sorularının cevaplarını bulmadan kalbi sakinleşmeyecekti.

nır, şehvetleri için yerler. Gerçek

Saat gece üç olmuştu. Gözlerinde

manada gündüz bile uyudukları

uyku namına hiçbir şey yoktu. Zaten

halde, geceleri de görülmemiş bir

bu haline de alışmıştı.

şekilde (hayvanlar gibi) uyurlar. Sabah uyandıklarında da domuz gibi bir hırsla, köpek gibi yaltaklanarak, aslan gibi avına atılarak, kurt gibi hücum ederek ve tilki gibi kurnazca

şehvetlerini

doyurmak

için uğraşırlar. Ölüm anında takvalı olmadıklarına değil, şehvetlerinden mahrum kalacaklarına üzülürler. İşte ilim olarak elde ettiklerinin hepsi bundan ibarettir.” İmam İbni Cevzi; dünya bataklığına saplanan, insanlık seviyesine yükselmeyi reddeden, karanlıkları

Geceleri derin düşüncelere daldığında ona eşlik eden tek arkadaşı fincana doldurduğu, dumanı tüten sıcak çayıydı. Genellikle dalıp gittiğinden, soğutup yarım bırakırdı. Sabah

telefonun

sesiyle

uyandı.

Gözlerini ovuşturarak saate baktı. Saat

on

olmuştu.

Sabah

sabah

arayan kimdi ki? “Kim olacak, Ayşe’dir.” diye mırıldandı. Gözleri yarı kapalı telefonu açarak: “Alo, efendim.” dedi. Telefondaki ses: “Selamun aleykum

1. Abdulhamid Bilali, Arınma Yolu

Ramazan 1441

55


Pınar kardeşim, ben Hatice.” dedi. Pınar

çok

şaşırmıştı.

“Aleykum

selam.” diyerek karşılık verdi. -Nasılsın kardeşim, iyisin inşallah? -İyiyim, siz nasılsınız? -Elhamdulillah Sabah

sabah

ben

de

rahatsız

iyiyim. etmedim

umarım. Bu saatte aradım çünkü

İmam el-Cevzi şöyle diyor: “Varlığın şerefine vakıf olan kişinin, var olanların en faziletlisini elde etmesi gerekir. Bu hayat bir mevsim gibidir ve tüccarlar da çeşitlidir. Büyük bir çoğunluk ‘Ağırlığı az ve değeri yüksek olan şeyler olsun.’ derler. Uyanık olan bir kişinin en değerli olan şeyleri talep etmesi gerekir. Ve dünyadaki en değerli şey de marifet(Allah’ı tanımak)tir.”

bugün Esma bize gelecek, seni de davet etmek istedim. Senin için bir mahsuru yoksa tabi. Biliyorsun dışarıda rahat oturup sohbet edebileceğimiz bir yer yok. Bu sebeple evde görüşmek daha uygun oluyor. -Anladım. Hmm… Neden olmasın? Annemden müsaade isteyeyim, izni olursa gelirim tabi. Nerede oturuyordunuz? -Ben Fatih’te oturuyorum. Fatih Camii’ne gel, ben seni oradan alırım. Ya da Esma ile buluşup gelirsin. -Ben sizi birazdan arayıp haber veririm. -Tamam inşallah. Senden haber bekliyorum kardeşim. Pınar telefonu kapattıktan sonra epey heyecanlandı. Akşam kitapta okuduğu her şeyi Hatice ve Esma ile konuşmak istiyordu. Odasını annesine

toparladı. yardım

Kahvaltı etti.

için

Kahvaltı

sofrasında: “Annecim, yeni tanıştığım bir arkadaşım var. Bugün beni evine davet etti. Gidebilir miyim

Mayıs 2020

56


Zili çaldılar. Kapıyı geniş elbiseli,

iznin olursa?” Annesi Ayfer Hanım: “Kimmiş bu arkadaş Pınarcım?”

başörtülü, orta yaşlı bir teyze açtı. Esma: “Selamun aleykum Nesibe

“Dedim ya anne, daha yeni tanıştım.

Teyze.” Dedi.

Ee şey… Bizim dershanede başka bir

“Aleykum Selam kızım. Buyurun

sınıfta. Ama iyi bir kız görüşmek

buyurun hadi içeri geçin.” Diyerek

istiyorum.”

karşılık verdi Nesibe Hanım.

“Bu aralar şu değişik şekillerdeki

Salona

arkadaşlarınla

görüşmüyorsun,

“Pınar kızım sen olmalısın. Hatice

bilgisayar ve telefonu da elinden

senden söz etti. Tekrar Hoş geldin

bıraktın, derslerine de yoğunlaştın.

kızım.” dedi. Pınar utangaç bir

Sırf bu yüzden izin veriyorum. Bu

edayla “Hoş bulduk teyze.” diye-

arkadaşın o tiplerden değil dimi?”

bildi.

“Hayır anneciğim. Bunun tipi gayet

Hatice mutfaktaki işini tamamlayıp

düzgün.” deyip, annesinin yana-

salona geldi: “Pınar kardeşim hoş

ğına kocaman bir öpücük kondurdu

geldin. Kusura bakma karşılayama-

Pınar.

dım.” diyerek Pınar’a sarıldı.

Sofrayı toplayıp mutfaktaki işleri

“Hoş bulduk, önemli değil.” dedi

hızlıca halletti. Hatice’yi telefonla

Pınar.

arayarak geleceğini bildirdi. Çok

Nesibe Hanım: “Hatice sen arka-

heyecanlıydı. Fatih Camii’nde Esma ile buluştular. Esma Pınar’ı çok sıcak karşıladı. Pınar’ın arkadaşları görüştükleri zaman genelde uzaktan “Selam kanka, naber?” gibi kelimelerle selamlaşırdı. Esma ise ne kadar farklıydı. “Selamun

geçtiler.

Nesibe

Hanım:

daşlarınla otur kızım, zaten her şey hazır. Ben çayları getireyim.” dedi. Esma: “Estağfurullah Nesibe Teyze. Bize hizmet mi edeceksin? Biz Hatice ile iki dakikada hallederiz.” dedi.

aleykum.” diyerek sıkıca sarılması,

Nesibe Hanım: “Ben zaten sizi baş

yüzüne bakarak tebessüm etmesi,

başa bırakacağım. Yarınki sohbete

hatırını sorması… Bütün bunlar

hazırlanmam

Pınar’ı çok etkilemişti.

bakmayın.” diyerek izin istedi.

Seri

adımlarla

yürüdüler.

lazım.

Kusuruma

Zaten

Esma: “Estağfirullah Nesibe Teyze.

Hatice’nin evi epey y akındı. Üç

Ne kusuru?” dedi ve Hatice’ye döne-

katlı bir apartmanın en üst katında

rek devam etti: “Hatice siz Pınar’la

oturuyordu.

halleşin, ben çayı getireyim. Sen

Ramazan 1441

57


hazırlamışsın ben de servis edeyim.

“Pınarcım, istersen bize ‘siz’ diye

İtiraz istemiyorum.” dedi, ayağa

hitap etme, ismimizle hitap et.

kalktı ve “Hem de misafirimiz

Böyle çok resmi oluyoruz.” diye-

yalnız kalmamış olur. Bir dahaki

rek samimi bir ortam oluşturdular.

sefere hep birlikte hazırlarız. Pınar

Pınar da artık yaşça ondan büyük

bugün misafirimiz olsun.” diyerek

oldukları için ‘Esma abla’ ve ‘Hatice

latife yaptı. Ortamda samimi bir

abla’ diye hitap ediyordu.

hava essin istedi. Hatice

aynı

Pınar

samimiyetle

sözlerine

onlar

hakkın-

cevap

daki bazı düşüncelerini anlatarak

verdi: “Esmacım, Pınar hakkımızda

başladı. Onları çok samimi ve içten

yanlış düşünecek, gelen misafiri

bulduğunu, camide onları gördü-

çalıştırıyoruz zannedecek.” derken

ğünde örtülerinden çok etkilendi-

gülümsüyordu.

ğini, farklı bulduğunu söylüyordu.

Pınar da tebessüm etti. Sanki Hatice ve Esma’yı uzun zamandır tanıyormuş hissine kapıldı. Utangaçlığı biraz azaldı. Hatice ile sohbet etmeye başladılar. Okul, eğitim biraz da aile

Biraz da kendi arkadaş çevresinden bahsederek, camiye neden ve hangi ruh haliyle geldiğini anlattı. Gözlerinden yaşar süzüldü, kelimeler boğazında düğümlendi.

ve kaç kardeş oldukları hakkında

Hatice ve Esma donup kalmış-

konuştular. Pınar bir yanda Hatice

lardı sanki. Pınar’a odaklanmış,

ile konuşuyor, bir yandan da salonu

tüm

inceliyordu. Ne kadar ferah bir

lardı. Pınar ise iki aydır içten içe

odaydı. Karşı duvarda kocaman bir

tek başına yaptığı sessiz yolculuğu

kütüphane vardı ve tıka basa kitap

bozmuş, sesli ve iki kişiyle birlikte

doluydu. Karşılıklı konulmuş iki

yapıyordu artık.

kanepe ve köşede yer minderi vardı. Çok geçmeden Esma elinde büyük bir tepsiyle geldi. Yer sofrası kurdular. Etrafında toplandılar. Çay da hazırdı. Pınar’ın en sevdiği şey çay sofrasıydı.

Hatice’nin

hazırladığı

ikramları yerken sohbet etmeye başladılar. Pınar çekingenliğini iyice üzerinden atmış, kendinden söz etmeye başlamıştı. Bu arada Esma ve Hatice

Mayıs 2020

58

benlikleriyle

onu

dinliyor-

(Devamı bir sonraki sayıda…)


SERBEST KÖŞE Zeynep Karakaya

İKINCI SENEYI DEVRIYEDE BABAMA zaman seninle –aslında kendi

Babacığım, Bugün aramızdan ayrılalı tam iki yıl oldu. Tarih 20 Mart 2020.

kendime- konuşuyorum. Tıpkı bu yazıda olduğu gibi...

Yine bu tarihte Recep ayının

"Toprağa

ikisinde

kalbimize

babamı?" noktasından artık

bir yük oturmuştu, şimdi o

"babamın mekânı bu toprak

yükün kronik ağırlığını ailecek

parçası"

noktasına

taşıma safhasındayız. Seni hep

mesela.

Taberi

yazarken gördüğümden nereye

okuduğum rivayete göre nere-

bakarsam seni hala masanda

den toprağın alındıysa oraya

oturmuş ve yazıyormuş gibi

gömülüyormuşsun ve oradan

görüyor, bu nedenle de zaman

tekrar

ansızın

nasıl

gömeceğim

ulaştım tefsirinde

diriliyormuşsun.

Bu

Ramazan 1441

59


şimdi ise rüyalarıma gelmen için her gün ben seni gözlüyor ve dua ediyorum. Her ziyarette mezarın başında oturmuş, bizi karşılıyormuşsun ve sonra da uğurluyormuşsun gibi bir hayalin var. Ayrılmadan önce tıpkı evden ayrıldığında kullandığın söz ile “Me’asselame” diyerek ayrılıyorum. Başında uçuşan serçeleri, çevrende dolaşan kedileri, çiçeklerine konan kelebekleri gördüğümde çok daha artıyor sevincim, nedenini biliyorsun. Daimî komşularını da tanıyorum, hepsinin kaç yıl yaşadığını, adlarını. Onlar da bizi tanımıştır zannımca. Ne kadar hızlı doluyormuş mezarlar. Hâlbuki hiç ölmeyecekmiş gibi bir sürü dünyevi planlar yapıyoruz. Kabir ziyareti bu durumda aslında sen ‘asıl mekâ-

nedenle güzel, ibret alıyoruz.

nına’ dönmüş oluyorsun. Mekânın

Her başucuna geldiğinde beni göre-

o kadar sevimli geliyor ki girer

bileceğin açıda duruyorum. Bunun

girmez selamımı iletiyor ve sonra

önemi yok biliyorum ama ben yine

yanı başına koşarak yaklaşıyorum.

senin gövdene yakın, gövdem sana

Mezarların bu kadar huzurlu yerler

dönük, bir elim başucundaki mezar

olduğunu bilmezdim. Artık evin

taşında, tıpkı daha önce yaptığım

olarak

her

başını ovalar gibi mekânında dua

gittiğimde temizlediğimi, çiçekle-

etmeye devam edeceğim. Uzaktan

rine gözüm gibi baktığımı biliyor

dua etmek tatmin etmiyor beni.

musun? Neden güzel olmasın ki

Meleklerin ve senin de duyabile-

gördüğüm

mekânını

mekânın?

ceğin ses tonunda ve hemen yanı

Sen gittikten sonra seni her gün

duacının yapacağı şey. Hayırla dua

ziyaret ediyordum ancak annem

başında dua etmek daha hevesli bir eden bir evlat olduğunda defteri-

bundan huzursuz olacağını belirt-

nin kapanmayacağını öğrendiğim

tiği için artık haftada bir kez görü-

günden beri bunu hiç bırakmadım.

yorum seni. Eskiden ben seni ziyaret

Hele ki ruhların gelen duaları çok

ediyordum ve sen beni gözlüyordun

büyük bir sevinçle karşıladığına

Mayıs 2020

60


sonrası.

olarak bedenin ve bu bedenle iliş-

Umarım melekler de dualarımıza

kili zengin anılarımız; ikincisi ise

âmin diyordur ve dualarımız kabul

bir kuş olarak hayal ettiğim ruhun.

oluyordur. Her şey bir yana tekrar

Umuyorum bu ruh diğer mümin

kavuşacağımız

ruhlarla beraber cennette uçuyordur

dair

okuduğum

hadis

ümidi

olmasa

senden ayrılma daha zor olurdu. Babacığım,

ölümün

aile

merke-

zimize bir işaret bıraktı. Hüznün işareti bu. Demiştim ya hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, evet olmuyor. Dostlarımızın dediği gibi bu işaret zamanla

soluklaşmıyor

mesela.

Aralıklı depreşiyor, belirginleşiyor; yüzlerimiz soluyor, keyfimiz kaçıyor, iştahımız bozuluyor, hüznümüz artıyor ve bu işaret etrafında birbirimize yakınlaşıyor, birbirimizi avutuyoruz. Mutlu anlarımız olsa da o merkezi işaret bize çok da mutlu olamayacağımızı hatırlatıyor. Şimdi anlıyorum

yetimlerin

yüzlerine

yansıyan o derin hüznü. Onlarda da

(inşallah). Dolayısı ile artık bende iki hal üzeresin. Bu iki şeklinle ölümüne bir nebze alışmış durumdayım. Alışmak duygusuzlaşmak değil, bir nevi intibak etmek, uyum sağlamak. Her iki halin de hoş olduğundan, her iki halin de Allah rızası üzerine olduğundan kalbime esenlik geliyor. Esenlik ile soğukluk arasındaki farkı herkes bilir. Soğukluk yakar insanı, esenlik ise her zaman kalbe iyi gelir. Müslüman bir ebeveyne sahip olmak ne kadar esenlik hissettiren bir nimetmiş. Toprağa gömmüş olmak incitmiyor. Sadece maddi boyuttaki yokluğun incitiyor kalbimi.

aynı işaretten varmış. Göğsümüze

Senden sonra sana söz verdiğim

aldık kabullendik o yüce kararı

şeyleri adım adım yapmaya çalışı-

elbette ama artık gülümsemelerimiz

yorum ve Allah’a dua ediyorum ki

sınırlı. Ölümünün anısına basılan

bunlar sana bildirilsin ve ruhun bu

dergi sayısı hemen elimin ulaşa-

konularda müsterih olsun. Umarım

cağı mesafede duruyor 2 senedir.

ruhuna bu bilgiler iletiliyordur. Belki

Onu rafa kaldıramıyorum mesela.

de beni dijital bir ekrandan izliyor-

Sanki içinden sen çıkacakmışsın

sundur. Okudum ki başında ziyarete

gibi! Sakladığım eşyaların var tabi

gelenleri

ki; kullandığın kalemin, kokunun

yapmış olduğu güzel şeylerden de

sindiği tespihin, sürekli elinden

haberdar oluyorsundur.

düşmeyen tüm yolculuklarımızda hafızanı yenilediğin cep Kuran’ın.

biliyormuşsun,

bizlerin

Bir şeyi çok merak ediyorum. Babaannemle, dedemle, amcamla bulu-

Artık benim hayalimde iki türlü-

şabildin mi? Kaybettiğin bir şeyini

sün babacığım. Birincisi fiziksel

bulmuş gibi sevindin mi? Ya da diğer

Ramazan 1441

61


sahih rüyalardandır. Yakınlarımız gördükleri güzel rüyaları paylaşıyor benimle ve çok mutlu oluyorum. İnşallah zannımızda yanılmıyoruzdur. İnşallah sen de hadis-i şerifte belirtildiği gibi arkada bıraktıklarına kendi iyi halini haber vermek için izin isteyen ve kendisine hadi ‘sen artık rahat uyu’ denilen kullardansındır. (1) Telefonumda hala kayıtlısın alışamadım buna babacığım. Ara ara arıyor aradığınız numara kullanılamamaktadır

yanıtını

alıyo-

rum. Sofrada düşen kırıntıları asla bırakmama sünnetini ben devralMüslüman kardeşlerinle? Aynı dava

dım ailede. Senin yerini ise annem

uğruna koşturanlarla, belki farklı

devraldı. Dini bir konuda soruları

zamanlarda yaşayıp aynı iradeyi

artık ona soruyoruz ve hala kritik

gösterenlerle ve Allah’a olan ahdini

kararları

tutanlarla.

Tıpkı senin bıraktığın örfe uyarak

‘’Yoldaki

işaretler’’

kitabı ile iç içe olduğun gibi yazarı Seyyid Kutub ile de görüşebildin mi mesela? Sürekli hadislerini okuduğun İmam Buhari ile? Ya da senin anlattığın gibi frekansının tuttuğu diğer mümin ruhlarla oturup arkada bıraktıklarınız

hakkında

bilgi

paylaşımı yapıyor musunuz? Bazen bu soruları kendime fısıldıyorum ve merak ediyorum. Rüyamda şahsen

hep

beraber

alıyoruz.

her konuda istişare ediyor, babam olsa ne karar alırdı demeyi ihmal etmiyoruz. Yeri geliyor tok sesini yansılıyor, gülümsüyor ve hüzünleniyoruz. En çok da bayramlar bize ağır geliyor. Evimizin senle ve misafirlerinle dolup taştığı, mekânımızın küçük ama dostlarımızın muhabbetinin iyi sardığı, samimi günler.

hiç tanımadığım, ismen bildiğim

Sanma ki artık evde sesin sedan

bir şehit ağabey ile yan yana atın

kesilmiştir, hala her gün sesini

üzerinde koştuğunuzu gördüm ve

duyar gibiyiz, hem de daha derinler-

çok mutlu oldum, inşallah bu rüya

den. Biraz garip bir şey söylediğim

1. Hasan Karakaya, İslam Akaidi, s. 536-537

Mayıs 2020

62


ama şimdileri anlıyorum. İnsan yakınındaki sesten ziyade bazen özlediği birinin sesini daha güçlü duyabiliyormuş.

“Zeynep

hadi

kızım kalk sabah namazı, namaz yolda koymaz, namaz seni daha başarılı kılar’’ diyen ve nazlayan sesin, bazen ise “kızım alaca renkli kitap var içerde onu bana bir getir” deyişin. Asla rengini tutturamadığın ve hep renkler üzerinde tartıştığımız. Her şeyi sarıya yakın görmenin

nedenini

biliyorum.

Şimdi o renkleri senin gibi yanlış söyleyesim var. Keke kek değil de ‘’ka’k’’ diyesim var.

Allah’ın

Son iki yılın muhasebesini yapar-

anlamına gelen basiret, aslında bu

sak mutlu anlarımız, başarılarımız olmadı değil. Hayata tutunduk bir şekilde. Şimdi olsaydın elde ettiğim her sınav başarısını sana heyecanla anlatır, takdir etmeni bekler ve aldığım bu sevinci hiçbir şey ile değişmezdim.

Babaların

takdiri

-hangi yaş olursa olsun- çocuklarının gözünde çok değerlidir. Artık başarılar çok da sevindirmiyor. Her dünyevi başarının geçici olduğu gerçeği daha da hissettirir oldu kendini. Eğer bu dünyevi başarı ahirette fayda sağlamayacaksa hele, tehlikeli bile olabilir. O nedenle başarı

hedeflerimizi

merceğinden

Kuran’ın

geçirmeliyiz.

Bu

mercek ki gerçek bir başarıyı diğer sıradan tüm başarılardan süzerek Müslüman bir gence hakiki anlamda derece ve üstünlük sağlayacaktır.

nuruyla

aydınlanmış

kalbin hakikatleri görme yeteneği mercekten bakmayı bilenlerin işi. İşte senin ölümün de bende başarı hususunda böyle bir farkındalık oluşturdu babacığım. Sen gittikten sonra ülkede çok değişiklik ‘’ülken’’

olmadı. tüm

Zaten

İslam

senin

coğrafyası,

‘’ülkün’’ ümmetçi olmak idi. Irkçılıktan nefret eder, ümmet ruhunu herkese aşılardın. Şimdi o ruhun çok az insanda yaşadığını ve tıpkı bahsettiğin

gibi

Müslümanlar

arasında ırkçılığın kolay fitili ateşlenebilir bir konu olduğunu görüyorum. İslam coğrafyasında da çok değişiklik oldu sayılmaz, zulüm hala Filistin’de devam ediyor ve hala Suriyeli, Yemenli, Türkistanlı çocuklar savaştan ve malnutrisyondan

ölüyor.

Ama

bıraktığın

Ramazan 1441

63


gençlerde

duyarlılık

muhteşem.

Gün geçmiyor ki hayır için yarışan gençler çoğalmış olmasın. Yokluğun bir şefin yokluğu gibi ancak Müslümanlar

başlarına

bir

şef

beklemeden kendi sorumluluklarını Kur’an ve sünnet çizgisinden ayrılmadan yapacak şuura ulaşmış olmalılar. Şimdi olsaydın o dik duruşun, hakkı söylemekten çekinmeyen cesur kalbinle yine gençlere ilham olurdun. Sen yanında azığından başka bir şey götüremeyeceğin bilinci ile hep güzel işler peşinde koştun. İnsan senin gibi bir babayı, abiyi veya kimine göre kardeşi yanında destekçi olarak arıyor. Dünyada bıraktığın dava arkadaşlarının da seni özlediğini duyar

gibiyim.

Sensiz

yalnızız

ama kimsesiz değiliz babacığım, Allah var. Şairin de dediği gibi “Kim demiş her şeyin bitişi ölüm, destanlar yayılır mezarımızdan”. Sen

olmasan

da

yetiştirdiğin

Müslüman gençlerden beklentimiz destan yazmak olacaktır. Daha da uzayacak bu konuşmalarım, kendi kendime fısıldamalarım, yalnızken

senle

konuşmalarım.

Şimdilik seni Allaha emanet ediyorum babacığım. Bir daha ki ziyaretimde görüşmek üzere “me’asselame”. Kızın Zeynep Karakaya

Mayıs 2020

64




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.