Yıl: 8 Sayı: 89 - Fiyatı: 12 TL
Editör
Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat instagram.com/nebevihayatdergisi dergi.nebevihayatyayinlari.com bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Turhan Güncü İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02 Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe) Baskı: Matsis Matbaa, İstanbul, Nisan 2020 Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir.
H
amd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salat ve selam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, ailesine, ashabına ve kıyamete kadar onun izinde gidenlerin üzerine olsun. Değerli okuyucularımız, Nebevi Hayat Dergisi olarak Allah’ın izniyle kavuşmayı dört gözle beklediğimiz Ramazan’ın ve orucun, İslam Ümmetini inşa etmedeki önemine dikkatleri çekmek istedik. Hicretin ikinci yılının Şaban ayına denk gelen birkaç mühim mesele bulunmaktadır. Bunlar; Ramazan orucunun farz kılınması, zekâtın farz kılınması, daha önceden izin verilmiş olduğu halde savaşın farz kılınması ve kıblenin Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a çevrilmesi. Peki İslam Tarihi’nde yüksek derecede öneme sahip bu dört hususun aynı vakte gelmesinin hikmeti nedir sizce? Şüphesiz ki bunlar, katılan sahabilerin ümmetin geri kalanından daha hayırlı olduğu, katılan meleklerin de diğer meleklerden daha hayırlı olduğu Bedir Savaşı’nın hazırlık aşamalarıdır. Ramazan; arzulardan ve alışkanlıklardan uzaklaştığımız, dünyanın bütün çekiciliğiyle her saniye kulaklarımıza fısıldamasına sabrettiğimiz, tam ve kesintisiz bir aydır ve oruç tutmak onda farz kılınmıştır. Bu şekilde müminlerin safı kusurlardan arındırılmıştır. Ramazan’da orucun farz kılınmasıyla Aşure orucu nafile bir ibadet haline geldi. Kıble, Müslümanlara özel olacak şekilde Mescid-i Haram’a çevrildi. İslam Ümmeti, seçkin ve ayrışmış bir hale getirildi; kendine has bir kimliği, bilinen bir şekli ve aslî öncelikleri olan, belirli sıfatlara sahip bir ümmet kılındı. Böylelikle Müslümanlar saflarının başkalarının saflarından ayrıldığını hissetti. Bu sayede gayretleri yüceldi, azimleri güçlendi ve kalpleri sabit oldu. Böyle yetişen bir ümmet aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda Kur’an’ı ve sünneti hakem kılıp verilen hükmü içinde hiçbir sıkıntı duymaksızın kabul edebilir. Yine ancak böyle yetişen bir ümmetin bir kavme duyduğu kim onu adaletsizliğe sürüklemez, hakkı ayakta tutar ve adaletle şahitlik eder. Ümmet, insanlığa önderlik etmesi için güçlü bir eğitimden geçirildi. İşte yine imtihanlarla, virüslerle, zorluklarla dolu bir Ramazan daha Allah’ın izniyle yaklaşmaktadır. Hatırımızda diri tutmamız gereken ulaştığımız her Ramazan’la birlikte eğitilmeye devam edecek olduğumuz, bütün bunların bir imtihan olduğu gerçeğidir. Rabbimizden niyazımız Ramazan’ın eğitiminden başarıyla geçebilmeyi Ümmet-i Muhammed’in her bir ferdine nasip etmesidir.
İçindekiler Orucun Mahiyeti Hakan Sarıküçük
04
Karantinadan İ’tikafa Kısa Bir Yolculuk Ahmet İnal
09
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR İmandan Küfre Dönme Yıkımından Daha Büyük Zarar Var Mı? M. Sadık Türkmen
15
NEBEVÎ DAMLALAR
İman Kardeşliği Yener Yılmaz
21
Kavramlar Tevhidin Kısımları Mahmut Varhan
27
Gündem Analiz Ayağında Terlik ile Dolaşanların Zaferi Nedim Bal
35
İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi İkinci Raşid Halife: Ömer (R.A.) Cihan Malay
44
Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Dünden Bugüne Irak Muhammed Eyüp
50
Nebevî Aile Çocuklar Neden Şımarır? Halime Yılmaz
56
Serbest Köşe Secde Suresinin Gündeme dair Hatırlattıkları Yusuf Yılmaz
62
KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük
ORUCUN MAHİYETİ Her gün Kur’an okumaya özen gösterelim. Kaç kez hatim ettiğimizden ziyade kaç kez kalbimizin etkilendiğine ve kaç kez derimizin ürperip gözyaşları akıttığımıza bakalım ve bu yönde Kur’an’ın ruhuna inerek anlamaya dair çaba gösterelim. Bize verilen mesajı öğrenip yaşamaya çalışalım.
H
amd; “Ey iman eden-
benim için terk ediyor. Oruçlunun
ler!
karşı
iki sevinci vardır. Birinci sevinç,
gelmekten sakınma-
iftar ettiği zaman, ikinci sevinç
Allah’a
nız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı”
(Bakara, 183)
buyu-
rarak orucu bizlere takvalı olma sebebi kılan Allah’a, Salat ve selam; “Âdemoğlunun her amelinin sevabı on mislinden
de Rabbine kavuştuğu zamandır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.” (1) şeklinde Rabbinden rivayet ederek biz ümmetine orucun ecrinin ve mükâfatı-
yedi yüze kadar katlanır. Allah
nın bir sınırının olmayacağını
buyurdu
bildiren
ki:
‘Oruç
müstesna.
Çünkü o şehvetini ve yemesini sırf 1. Buhari, Müslim
Nisan 2020
4
Rasûlullah
aleyhi ve sellem’e,
sallallahu
Allahu Teâlâ’nın sonsuz rahmeti ve
ay olup her yıl sadece bir kez gelen
ihsanı ile bitmez tükenmez lütuf-
fırsatlar ayıdır.
ları; bu ayda yaptığı ibadetleri ve kulluğuyla Allah’ın cehennemden azad ettiği kulları arasına girmeyi başarabilen, bu ayı fırsat ve ganimet bilerek iyiliklerini artırıp derecelerini yükseltebilmeyi başaran kişilerin üzerine olsun.
Oruç riyanın en az karışacağı bir ibadet olduğu için sevabı en fazla olan
ibadetlerden
sayılmıştır.
İnsanoğlunun amelleri içinde oruç kadar günahlara kefaret olabilecek bir başka amel yoktur. Çünkü oruca verilecek ecrin belli bir ölçüsü
Oruç kelimesinin Arapça karşılığı
yoktur. Nitekim Allahu Teâlâ kıya-
“savm”
kelimeleri
met gününde: “Oruç benim içindir.
olup, nefsi tutmak ve engellemek
Hiçbir kimse onunla diğer amelleri
manasına gelir. Oruç, ikinci fecir-
kıyaslamasın.” buyuracaktır. Hadiste
den güneşin batışına kadar insanın
“Oruç benim içindir, onun mükâfatını
kendisini Allah’ın bir emri oldu-
ben vereceğim”
ve
“siyam”
ğundan dolayı, sonuçta Allah’ın rızasını
kazanmak
maksadıyla
yemeden içmeden ve cinsel ilişkiden alıkoyması demektir. Ramazan orucu Peygamberimiz Hz. Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellem’in
Medine’ye hicretinden bir buçuk sene sonra Şaban ayının onuncu günü farz kılınmıştır. “Merhaba!
Bizim
radıyallahu anh
buy urulmuş ve
Rabbimiz burada orucu kendisine izafe etmiştir. Ramazan, kendisinden yüz çevirmelerine, emirlerine karşı gelmelerine, haramlarını çiğnemelerine rağmen, Yüce Allah’ın kullarına olan sevgisini bize gösterir. Bu ay herkes için hayrı diler. İnsanlara fırsat üstüne fırsat verir. Kendisine
günahımızı
dönüş ve yeni bir anlaşma kararı
Hz.
almaları için onlara uygun ortam
temizleyen mübarek ay.” Ömer
(3)
(2)
Ramazan ayı
geldiği zaman böyle derdi.
hazırlar. Oruç, insanı maddi zevk ve şehvet-
Nitekim Ramazan ayı beraberinde
ler peşinde koşturan, dolayısıyla da
müjdeler, günahların affı, cehen-
Allah’ın haklarına riayet edeme-
nemden
derecelerin
diği için kendisine zulmetmesine,
yükselmesi ve iyiliklerin kat kat
insanların haklarına riayet edeme-
hesaplanması gibi çeşitli hediye-
diği için onlara zulmetmesine sebep
leri beraberinde getiren kutlu bir
olan nefsi emmareyi teskin etmenin
kurtuluş,
2. Ebu’l Leys Semerkandi, Tembîhu’l Gâfilîn, s.374 3. Buhari, Müslim
Şaban 1441
5
terbiye ve düzeni bakımından büyük bir ihtiyacını karşılayıp takvaya
Ramazan, kendisinden yüz çevirmelerine, emirlerine karşı gelmelerine, haramlarını çiğnemelerine rağmen, Yüce Allah’ın kullarına olan sevgisini bize gösterir. Bu ay herkes için hayrı diler. İnsanlara fırsat üstüne fırsat verir. Kendisine dönüş ve yeni bir anlaşma kararı almaları için onlara uygun ortam hazırlar.
erdiren, Allah’a karşı gelmekten alıkoyan
ve
tatbikinde
hesapsız
menfaatler barındıran büyük bir ibadettir. Yüce Rabbimiz bizlere bu ayı ve bu ayda farz kılınan orucu şöyle tanımlamıştır. “…Eğer
bilirseniz
(güçlüğüne
rağmen) oruç tutmanız sizin için daha
hayırlıdır.
Ramazan
ayı,
insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin
de bir ilacı ve aşırılıkları törpülemenin bir çaresidir.
için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine
Oruç, yoksulların durumunu daha
karşılık, Allah’ı tazim etmeniz,
iyi anlamaya, dolayısıyla onların
şükretmeniz içindir.” (Bakara, 184-185)
sıkıntılarını giderme yönünde çaba sarf etmeye vesile olur. Orucun nefsin isteklerini frenlemesi ve engel olması açısından da irade eğitimine yönelik bir faydası vardır. Açlığın ve susuzluğun verdiği sıkıntıya dayanma yönüyle de bir sabır eğitimidir.
Bu ayetten de anlaşıldığına göre Ramazan’da oruç tutmak sadece ibadet ve nefsi terbiye için olmayıp aynı zamanda Ramazan sırasında vahyedilen Kur’an sebebiyle Allah’a şükretmek için farz kılınmıştır. Bir nimete şükrünü göstermenin en iyi yolu, o nimetin emrediliş amacını
Bu ayda bizlere emredilen oruç,
yerine getirmek ve mümkün olan
bizden önceki ümmetlerin üzerine
en iyi şekilde gereğini ifa etmeye
de farz kılınmış olup insanlığın
çalışmaktır.
Nisan 2020
6
Orucun faziletine dair bir takım
İbni Mesud
hadisler de varid olmuştur. Peygam-
demiştir: “Bir kimse sessiz, sakin
efendimiz
ve Allah’ın zikri ile oruç tutarsa,
ber
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayı girdiği zaman cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kilitlenir, şeytanlar zincire vurulur.” (4) “Her kim inanarak ve karşılığını sırf Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.” (5)
helalini
radıyallahu anh
helal,
da şöyle
haramını
haram
bilirse, açıktan bir günah işlemezse, Ramazan ayından çıktığı zaman bütün günahları bağışlanmış olarak çıkar.” (10) İmam Gazali Orucu üçe ayırır; Birincisi:
Avamın
yani
sıradan
insanların orucu: İnsan bedeninde iştah ve şehvetin tatmin yeri ve
“Cennette Reyyan adında bir kapı
aracı olan iki organı yani mideyi
vardır. Bu kapıdan oruçlular çağrılır.
ve cinsel organı, iştah ve şehvet
Kim oruçlulardan ise oraya girer, giren
duyduğu şeylerden mahrum etmek
ise asla susamaz.”
manasına gelir.
(6)
“Kim Allah yolunda farz orucu olarak
İkincisi: Havasın yani özel insan-
bir gün oruç tutarsa Allah, onu cehen-
ların orucu: Mide ve cinsel organa
nemden, yerler ve gökler arasındaki
ilave olarak gözü, dili, kulağı ve
mesafe kadar uzaklaştırır.” (7)
diğer organları da günahtan koru-
“Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle (özellikle yalan ve gıybet, genel olarak her çeşit günah ile) zedelenmedikçe, (tutan kimse için cehenneme karşı) bir kalkandır.” (8)
maya dikkat edenlerin orucudur. Üçüncüsü: Ehassu’l Havasın yani en özel kişilerin orucu: İlk iki maddede
sayılanları
koruduktan
sonra bütün bunlara ek olarak, kalbini Allah’tan uzak bulunan ve
“Oruç Allah içindir. Bu nedenle oruç
kişiyi Allah’tan uzaklaştıracak olan
tutanın sevabını Allah’tan başka hiçbir
her çeşit düşünce, istek ve hayalden
kimse bilmez.”
de sakındıran oruçtur.
(9)
4. Buhari, Müslim. 5. Buhari, Müslim. 6. Buhari, Müslim. 7. Taberani 8. Nesai 9. Taberani 10. Tenbîhu’l Gâfilîn, s. 374
Şaban 1441
7
Havas’ın
salih
kimselerin
ortaya koyalım. En büyük hedefi-
azaların
günahtan
mizin Ramazan ayı geçip gittikten
korunmasıyla olur ki bu da şu altı
sonra istikameti devam ettirmek ve
şey ile olur:
amellerde ruhu harekete geçirmek
orucu
yani
bütün
için kalbi diriltmek ve onu imanla
1. Gözü korumak
doldurmak olduğu yönünde hedef-
2. Dilini korumak
ler belirleyelim. İçi boş ve ruhsuz ameller
3. Kulağı korumak
işlemekten
kurtulmanın
ve ibadetleri şuurlu ve özenerek
4. Diğer uzuvları korumak
yapmanın yollarını arayalım. Özel
5. İftar vakti az yemek
bir Kur’an mevsimi olan bu ayda
6. İftardan sonra korku ile ümit
olalım. Namaz ve namaz dışındaki
arasında olmaktır. Ahnef
bin
Kays’a
ihtiyarladığı
(yani tutmayabilirsin)” dediklerinde Ahnef: “Ben onu uzun bir yolculuk için azık olarak alıyorum. Bugün onun zahmetine katlanmak yarın Allahu Teâlâ’nın azabına dayanmaktan ehvendir.” dedi. bunlara
ilaveten
orucun
sağlık açısından da yararları vardır. Bir yıl boyunca çalışan vücudun dinlenmesi ve bakıma alınmasıdır. Vücut organlarının özellikle de mide ve sindirim organlarının dinlenmesi için bir mola zamanıdır. Ramazan, Rabbimizden biz kullarına bir hediyedir. Öyleyse bizler bu
armağanı
kabul
edelim
ve
hayırda yarışalım. Ancak bu yarışa başlamadan önce bu ayda ulaşmak istediğimiz ana hedefimizi belirleyelim ve bu hedefleri gerçekleştirmek için uygun olan metotları
Nisan 2020
8
Kur’an
ile
meşgul
okuyuşlarımızla devamlı Kur’an ile
vakit: “Oruç seni bitkin düşürüyor
Bütün
olabildiğince
olan birlikteliğimizi sürdürelim. Her gün Kur’an okumaya özen gösterelim. Kaç kez hatim ettiğimizden ziyade kaç kez kalbimizin etkilendiğine ve kaç kez derimizin ürperip gözyaşları akıttığımıza bakalım ve bu yönde Kur’an’ın ruhuna inerek anlamaya dair çaba gösterelim. Bize verilen mesajı öğrenip yaşamaya çalışalım. Bu ayda alıştığımız salih amellere bu aydan sonra da devam edelim. Her geçen gün yaptığımız amelleri artırarak devam edebilmek için Rabbimizden
yardım
dileyelim.
Rabbimize ihlas ve samimiyetle yönelerek hata ve yanlışlarımıza rağmen kulluğumuzu ve ibadetlerimizi kabul etmesi için dua edelim. Allah’ım! Bizlere de seçkin kullarının yaptığı gibi böyle bir şuur ile oruç tutmayı nasip eyle, âmin. Selam ve Dua ile.
KAPAK DOSYA Ahmet İnal
KARANTİNADAN İ’TİKAFA KISA BİR YOLCULUK NOT: Yazımızda geçen fıkhi hükümlerde “İslam Fıkıh Ansiklopedisi- Prof. Dr. Vehbe Zuhayli- Risale Yayınları- 1994” isimli esere başvurulmuştur.
Ş
kolay
düşünüyorum. Ya da temenni
kolay unutulmayan bir yıl
ediyorum. Zira insanlardaki
üphesiz
olacak.
2020
yılı
Savaşlardan
operasyonlara,
askeri
yangınlar-
dan depremlere, çekirgelerden koronaya derken geçiyor günler bir bir… Resmi bir istatistik var mıdır bilmiyorum ama son günlerde en çok
kolonya
ve
maske
arama
çabası kıyamet bahislerini açık ara geride bırakmış gibi gözüküyor. Ama yine de her şeye rağmen “Kıyamet mi yaklaştı? Nasıl bir döneme giriyoruz?”
kullanılan, Google’da araması
endişesini
en
lara rastlamak çok zor değil
çok
yapılan
kelimeler-
den birisi “kıyamet”tir diye
taşıyan
insan-
elhamdulillah.
Şaban 1441
9
İşin aslına bakarsak kıyamet bize
ne yapacağını bilmeyen insanlar...
her zaman yakın. Kesin zamanını
Sarhoş
Rabbimizden başkası bilmese de
farklı da değiller. Herkes bir tarafa
şurası muhakkak ki doksan daki-
dağılmış durumda. Tıpkı “her biri bir
kayı tamamlamış, uzatmaların da bir kısmını geride bırakmış bulun-
değiller...
Ama
sarhoştan
tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi”.
maktayız. Zira kıyametin en büyük
Gelmek istediğim nokta tam olarak
habercisi, en bariz alameti ahir
burası. Bugün hâkim olan duygu da
zaman nebisi olan Hz. Muhammed
neredeyse aynı. Herkes bir şeylerle
sallallahu aleyhi ve sellem’in
meşgul,
gelmesidir.
herkesin
bir
telaşesi
Bunun üzerinden ise yaklaşık olarak
koşturmacası var. Herkes ayrı bir
bin beş yüz yıl geçmiştir. Daha ne
tarafta, bir şeylerin peşinde. Ama
kadar devam eder bu serüven bilin-
birçok kişi nereye gittiğini, hangi
mez. Kim bilir belki bir gün belki bir ay belki bir belki de onlarca asır. Ama biz Efendimiz sellem’in
sallallahu aleyhi ve
de buyurduğu gibi burasıyla
ilgilenmiyoruz. Asıl odaklanmamız gereken şey, o muazzam güne ne hazırlık yaptığımız, heybemizi ne ile doldurduğumuzdur. Bugünlerde hasbihal ettiğim birçok kardeşimde, eş dostumda hissedilen bazen de kendi şahsımda hissettiğim birtakım durumlar hatırıma şu ayet-i kerimeyi getiriyor: “Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” (Hac, 2) Allah
azze ve celle
bu ayet-i kerimede
kıyamete şahit olan insanların yaşa-
amaçla hareket ettiğini dahi idrak etmekten uzak. Biyolojik olarak bir sarhoşluk durumu yok. Ama ruhen çoklarımızda bir şaşkınlık, tedirginlik hali mevcut. Yaşanılan zorlu olayların da etkisiyle sel üzerindeki çer çöp gibi bir oraya bir buraya savrulup duruyoruz. Tutunacağımız sağlam kulplar tabi ki var. Ama bizde ona yapışacak mecal kalmamış sanki. Kollarımız kalkmıyor, hayata sımsıkı sarılmak isteyen bir kişi gibi sarılmıyoruz onlara. Kim ne derse desin, yaşayan ölüler gibiyiz. Bedenlerimiz hareket ediyor ama ruhumuz eşlik etmiyor. Hızlıca yürüyoruz bazen de delice koşuyoruz, nereye gittiğimizi bilmeksizin. Netice… Fırtına şöyle dursun cılız rüzgarlar bile bizi yıkıyor, pusulamızı şaşırtıyor.
dığı dehşetli anlardan bahsediyor.
O zaman “Nereye bu gidiş!”
Korku dolu anlar ve ne yaptığını
26)
Nisan 2020
10
diye sormanın tam vakti.
(Tekvir,
Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem
bu
soruya cevap bulmak için önceleri sık sık Hira’ya gidip gelirmiş. Orada tefekkür eder yanlış gidişata bir çözüm ararmış. Nitekim aradığı cevapları da bulmuş. Yolları en iyi bilen rehberin insanlar için seçtiği en iyi rehberi olmuş. Yolunu kaybeden nice yolsuzlara yol göstermiş yoldaş olmuş. Nice yolları aydınlatmış. Oturanları kaldırmış, yürüyenleri koşturmuş, yanlış yöne koşanların
istikametini
doğrultmuş.
Gün gelmiş, bir zamanlar şerre yol gösterenler hayra yol olmuş, kandil
Ne dersiniz mecburi ya da ihtiyari karantina durumunda olduğumuz şu günlerde iyi gelmez mi? Sürekli evde bulunacağım hissiyle daralan gönülleri(!) şenlendirmeye yetmez mi? Virüsten daha hızlı yayılan korku ortamına “Hop, bi dur bakalım!” demez mi?
olmuştur. Gönül ister ki şu zorlu günlerimizde Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem
yanı-
mızda olsaydı da yolumuzu aydınlatsaydı, küllenmeye yüz tutmuş imanlarımızı
güçlü
meşalelere
dönüştürseydi.
de dillerde dolaşmakta. Kim bilir belki de şartlardan dolayı bu sene itikaf ibadetini eda etmek nasip
Ne yazık ki bu büyük nimet-
olmayacak.
Cemaatle
ten mahrumuz. Ama nimetlerin
rın geçici olarak kaldırıldığı, cuma
hepsinden değil. Çünkü Efendimiz
namazının
da
namazla-
zarureten
askıya
oturup bir düşü-
alındığı şu dönemde bu uzak bir
nelim, nereden geldik nereye gidi-
ihtimal olmasa gerek. Böyle bir
yoruz şöyle bir kendimizi hesaba
durum
çekelim, bir köşeye geçip ibadetle
erkekler için muhtemelen bir çözüm
hemhal olalım diye gerisinde bizler
yolu olmayacaktır. Ancak Hanefi
için çok güzel bir sünnet bırakmış.
Mezhebinde bayanların evlerinde
sallallahu aleyhi ve sellem
“İtikaf” ibadetinden bahsettiğim anlaşıldı sanırım.
meydana
gelecek
olursa
itikafa girmeleri caiz olduğundan dolayı onlar için bir engel durumu mevcut değildir. Dileyen bayanlar
Ramazan ayına ziyadesiyle yaklaş-
kocalarının rızasını almak şartıyla
tığımız şu günlerde korona virüsü
bu ibadeti gönül rahatlığıyla yerine
nedeniyle karantina muhabbetleri
getirebilirler.
Şaban 1441
11
Ayrıca itikaf ibadeti sadece Ramazan ayına münhasır olmayıp diğer zamanlarda da yapılabileceği için bayanların içinde bulunduğumuz günlerde
evlerinde
itikafa
niyet
edip ibadetle meşgul olmaları da onlar için ayrı bir rahmet ve bereket kaynağı olacaktır.
İtikaf Nedir? Sözlükte “hapsetmek, alıkoymak; bir yere yerleşmek, oraya bağlanıp kalmak” anlamlarındaki ‘akf’ kökünden türeyen itikaf, bu manaları yanında kişinin kendisini sıradan davranışlardan uzak tutmasını, fıkıh terimi olarak da ibadet amacıyla
Ne dersiniz, mecburi ya da ihtiyari
ve belirli bir şekilde camide kalma-
karantina durumunda olduğumuz
sını ifade eder. İtikâfa giren kimseye
şu günlerde iyi gelmez mi? Sürekli
mu‘tekif veya akif denir. (1)
evde bulunacağım hissiyle daralan gönülleri(!) şenlendirmeye yetmez mi? Virüsten daha hızlı yayılan korku ortamına “Hop, bi dur bakalım!” demez mi?
İtikaf, Kur'an ve sünnetle sabittir. Kur'an'da Ramazan ayının gecelerinden söz edilirken "...Mescitlerde itikafta iken de hanımlarınıza yaklaşmayın..." (Bakara, 187) buyurulur.
İnşallah hepsine çare olur. Hem demiyor muyduk “Şu evin işi gücü bitse çocuklara birisi baksa da kendimizi güzelce ibadete versek” diye. İşte size büyük bir fırsat. Hem
Başka bir ayet-i kerimede ise bu ibadetin
diğer
ümmetlerinde
peygamberlerin
de
var
olduğuna
işaret vardır.
istirahat edeceksiniz hem de ibadet.
“İbrahim ve İsmail’e: Evimi onu
Hem bedeniniz dinlenecek hem de
ziyaret edenler, ibadet için orada
ruhunuz. Virüsten kaçarken kendi-
kalanlar (akifin), rükû ve secde
sinden kaçılan bir eş, tahammül
edenler için tertemiz tutun diye
edilemez bir anne, dünyayı dar eden
ahid -emir- verdik” (Bakara, 125)
bir evlat olmamak için tüm bayanlara itikafa girmelerini erkeklere de eşlerine bu konuda yardımcı olmalarını tavsiye ediyoruz.
sallallahu aleyhi ve sellem’in
hicretin
efendimiz
ikinci
Medine'de
yılında
ramazan
orucunun farz kılınmasından itibaren ömrünün sonuna kadar her
Şimdi “itikaf nedir, nasıl girilir, Efendimiz
Peygamber
bu
ramazan ayının son on gününde itikafa girmiştir. Nitekim Aişe validemiz
radı-
Peygamber
ibadette yerine getirdiği sünnetler
yallahu anha
nelerdir?” vs. sorulara cevap verme
Efendimizin itikafa girmesiyle ilgili
zamanı geldi galiba.
şöyle demiştir: "Peygamber vefat
1. DİA, İtikaf maddesi
Nisan 2020
12
edinceye kadar itikafa girer ve derdi ki: ‘Kadir gecesini ramazanın son on gününde arayın.’ Peygamberden sonra zevceleri de itikafa girdi. (2)
İtikafa Nerelerde Girilebilir? Hanefi mezhebine göre erkekler için cemaatle namaz kılınan yerdir. Mescid
dışındaki
yerlerde
sahih
Übey b. Ka'b ise Peygamber Efendi-
olmayacağı ittifakla sabittir. Kadınlar
miz
itikafları
için ise evlerinde mescid edindikleri
ile ilgili şöyle demiştir: "Rasûlullah
köşe ve odalardır. Diğer mezhepler
ramazanın son on
evin bölümlerini asli mescid sayma-
gününde itikafa girerdi. Fakat bir sene
dıkları için kadının evdeki itikafını
(seferde olduğu için) itikafa giremedi.
sahih kabul etmezler.
sallallahu aleyhi ve sellem’in
sallallahu aleyhi ve sellem
Ertesi sene 20 gün itikafa girdi." (3)
İtikafa Ne Zaman Girilir? İtikafa Ramazan ayında ve haricindeki her vakitte girmek caizdir. Hanefi mezhebine göre Ramazan ayının son 10 gününde itikafa girmek sünnet-i müekkede, Ramazan dışındaki vakitlerde girmek ise “müstehab”dır. Adak olarak adanan itikaf ise “vacip” hükmündedir. Vacip olan
İtikafın Şartları Nelerdir? Her
ibadetin
şartı
olduğu
gibi
itikaf ibadetinde de yerine getirilmesi gereken şartlar vardır. Kısaca bunlar; 1. Müslüman
olmak:
Kafirin
itikafı geçersizdir. Aynı durum itikaf içinde mürted olan kişi hakkında da geçerlidir. 2. Akıllı ya da temyiz çağında
itikafta oruçlu olma şartı vardır.
olmak: Temyiz yaşına girmemiş
İtikafın Süresi En Az Ne Kadar Olabilir?
Ancak alıştırılmaları vs. sebep-
Hanefi mezhebine göre; itikafın minimum sınırı tam olarak belirlenmese de çok az bir zaman dili-
çocukların itikafı sahih değildir. ler için mescidlere gelmelerinde hiçbir sakınca yoktur. 3. Niyet:
Niyet
olmadan
itikaf
olmaz.
mine tekabül etmektedir. İtikafa
4. Mescid: Yukarıda belirtildiği
niyet etmek şartıyla mescide girip
üzere erkeğin itikafı cemaatle
orada ibadet ile azıcık bir vakit
namaz kılınan, imamı ve müez-
geçirmek bile bu ibadet için yeterli-
zini bulunan mescidde olmalıdır.
dir. Durum Şafi ve Hanbeli mezhe-
İtikafın en faziletlisi Mescid-i
binde de aynıdır.
Haram'da,
sonra
Mescid-i
2. Buhârî, İ'tikâf, 1-18; Ezân, 12, 135; Hayz 10; Müslim, İ'tikâf, 1-6 3. Ebû Dâvûd, Savm, 77; Tirmizî, Savm, 79
Şaban 1441
13
Nebevi'de ve sonra da Mescid-i
vs. asli ihtiyaçlardandır. Cihat,
Aksa'da olandır.
borç,
5. Oruç: Daha önce de belirttiği-
reti ve cenazeye iştirak etme gibi
miz gibi vacip olan itikaf için oruç
durumlar için mezheplerimizin
şarttır. Sünnet itikaf Ramazan
farklı içtihatları vardır.
ayında olduğu için zaten oruçlu bulunma
şart
vardır.
Müste-
hab olan itikaf için ise oruç şartı bulunmamaktadır. 6. Temizlik: Kadınların hayız ve nifastan temiz olmaları gerekir. Cünüplük oruca mâni olmadığı
hapsedilme,
3. Bayılmak:
hasta
Günlerce
ziya-
baygın
kalan kişi ibadete ehil olmadığından dolayı itikafı bozulur. Hanefi mezhebine göre bozulan itikaf vacip ise kazası gerekir. Nafile ise gün tamamlanmadan bozul-
gibi itikafı da bozmaz. İtikafa giren
ması durumunda herhangi bir kaza
cami içinde iken ihtilâm olursa,
gerekmez.
dışarı çıkarak gusül abdesti alır ve
İtikafın Adapları Nelerdir?
yeniden itikafa devam eder. 7. Kocanın rızası: Kadınlar için kocalarının
rızalarını
almaları
şarttır.
ilişkide
bulunmak:
Kur'an-ı Kerimde; "Mescidlerde itikafa
çekildiğinizde
larınıza yaklaşmayın " Suresi,187)
buyurulur.
Kur’an okuması ve Allah’ı zikretmesidir. 2. Beraberinde
İtikafı Bozan Durumlar Nelerdir? 1. Cinsi
1. Gücü yettiğince namaz kılması,
başka
kimseler
varsa onlarla ilmi muhabbetler yapmasıdır.
kadın-
3. Gereksiz söz ve işlerden sakın-
(Bakara
masıdır. Zira bulunduğu yer ve
Öpmek
ve
kucaklamak gibi şeylerden dolayı inzal vaki olur yani meni gelirse yine itikaf bozulur. Şafilere göre; unutarak olursa itikaf bozulmaz. 2. Herhangi bir ihtiyaç yokken mescidden dışarı çıkmak: Bulunulan mescidde cuma namazı
taşıdığı niyeti ancak güzel bir kulluk ve taati gerektirir. 4. Bulunduğu yerdeki diğer insanlarla münakaşaya girmemesi ve onları rahatsız edecek hususlardan kaçınmasıdır. 5. Tamamen susma halinden uzak
kılınmıyorsa cuma için çıkmak,
durmasıdır. Çünkü bu dinimizde
caminin avlusunda tuvalet yoksa
yeri olmayan bir davranıştır. Ehli
hacet için çıkmak ya da mesci-
kitabın şeriatında olsa da bizim
din yıkılma riskine karşı çıkmak
şeriatımızda neshedilmiştir.
Nisan 2020
14
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen
İMANDAN KÜFRE DÖNME YIKIMINDAN DAHA BÜYÜK ZARAR VAR MI? “Ey iman edenler! Eğer inkâr edenlere itaat ederseniz, sizi gerisin geri döndürürler de sonra hüsrana uğramış olursunuz.” (Âl-i İmran, 149)
Y
üce Rabbimizin Rasû-
Yüce Allah şöyle buyurdu:
lullah
“Eğer
ve selem’e
sallallahu
aleyhi
verdiği en
kulumuza
diklerimizden
indir-
herhangi
büyük mucize hiç şüphesiz
bir şüpheye düşüyorsanız
Kur’an-ı Kerim’dir. Bunun en
haydi onun benzeri bir sure
büyük sebebi Allah kelamı-
getirin,
nın kıyamete kadar bekasını
doğru
devam ettirecek olmasıdır.
başka şahitlerinizi de çağı-
Vahyin
günü-
rın. Bunu yapamazsanız
müze hatta kıyamete kadar
-ki elbette yapamayacak-
onun bu mucizevi yönünü
sınız- yakıtı insan ve taş
ortadan kaldıracak bir karşı
olan cehennem ateşinden
koyuş gerçekleşmediği gibi
sakının. Çünkü o kafir-
gerçekleşmesi de mümkün
ler
değildir.
(Bakara, 23-24)
inzalinden
için
eğer iseniz
iddianızda Allah’tan
hazırlanmıştır.”
Şaban 1441
15
İnsan aklı Kur’an’ın bu durumu ile Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem
ve
diğer peygamberlere verilen büyük mucizeleri
kıyasladığı
zaman
hayretler içerisinde kalıyor. Nasıl oluyor da o kadar büyük mucizeler değil de Kur’an’ın mucizesi ön plana çıkarılıyor? Nasıl oluyor da daha önce gönderilen peygamberleri kitap mucizesi ile değil de diğer mucizeleri ile anarken Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve selem’e
verilen
onca mucizeyi değil de Kur’an’ı zikrediyoruz? Bu soruların cevabını şu şekilde verebiliriz: Diğer peygamberlere verilen mucizeler sadece o zaman yaşayan insanların görebildiği kabildendi. Daha sonraki nesiller böyle bir mucizenin yaşandığını ancak atalarından
peygamber olmayı ümit ediyorum.” (1) Günümüzde
dikkat
etmemiz
gereken en önemli meselelerin başında bu değişmez mucizeye el süremeyen
kafirlerin
yaptıkları
oyunlar gelmelidir. Onlar bırakın Müslümanları,
kendi
üzerlerine
dahi Allah’tan bir rahmet inmesini istemeyecek kadar kibirlidirler. Bizzat kendilerine hidayet yolunu açsın diye inen kitapları az bir dünyalık karşısında tahrif edenler ve kendi peygamberlerini katledenler onlardır. Sadece II. Dünya Savaşı’nda altı yıl sürmesine rağmen ölen insanların sayısı altmış milyon civarındadır. Kendisine merhameti olmayan küfür ehlinden
merhamet
beklemek
veya tarih kitaplarından öğrenebi-
elbette abestir.
liyordu. Kur’an ise canlı bir şekilde
Tüm gayretlerine rağmen İslam’ın
ellerimizde olup meydan okumaya
ana kaynağını bozmaya muvaffak
devam etmektedir.
olamayanlar daha sinsi yöntem-
Şu hadisi şerif de buna delalet
ler geliştirerek emellerine ulaş-
etmektedir: Ebu Hureyre
maya çalışırlar. Özellikle İslam
anh
dedi ki: Rasûlullah
ve sellem
radıyallahu
sallallahu aleyhi
şöyle buyurdu: “Peygamber-
alemine
yönlendirdikleri
adamları
Müslümanları
bilim yakın-
lerden her birine mutlaka insanların
dan takip etme ve onların arasına
ona iman etmesini sağlayacak muci-
hangi yollarla sirayet edecekleri
zeler verildi. Bana verilen mucize ise
noktasında araştırmalarda bulun-
Allah’ın vahyettiği Kur’andır. Bundan
dular. Netice olarak Müslümanları
dolayı kıyamet gününde peygamber-
dinleri hususunda şüpheye düşü-
ler içinde kendisine en çok tabi olunan
recek durumları ve onların İslami
1. Buhârî, 4981
Nisan 2020
16
yaşamı bırakıp ahlaklarından ve
dininizden
itikatlarından taviz verecek bir
ahiretiniz elinizden çıkar, böylece
duruma gelmelerini hedef edindi-
helaka uğrayanlardan olursunuz.
ler. Açıktan yaptıklarında hüsrana uğradıkları savaşları gizlice yürütmeye,
Müslümanları
tasallutları
altına
dünyada
alma
yoluyla
zillete uğratmaya çalıştılar.
rahimehullah
cennet
tefsirinde
vaadinde,
cehennem tehdidinde, emirlerinde ve yasaklarında tasdik edenler! Şayet kafirlere itaat edecek olursanız yani nebiniz Rasûlullah aleyhi ve sellem’in
önemli
rahimehullah
bir
meseleye
temas etmiştir: “Eğer inkâr edenlere
uyarsanız”
ayetinden
Ebu
nin lideriydi. Süddi şöyle dedi:
Allah şunu kastetmiştir: ‘Ey Allah Rasûlünü
tefsirinde
er-Razi
ve
tir. Çünkü o Uhud günü kavmi-
şöyle dedi: “Övgüsü yüce olan ve
Fahrettin
dünyanız
Sufyan’ın kastedildiği söylenmiş-
Müfessirlerin Ayet ile İlgili Görüşleri: İmam Taberi
sapar,
sallallahu
nübüvvetini inkâr
eden Yahudi ve Hristiyanlara size emrettikleri ve sizi yasakladıkları şeylerde itaat eder de bu konudaki fikirlerini kabul ederseniz, size
“Bu ayetten maksat, Ebu Sufyan idi. Çünkü o fitnenin kökü idi”. Başka alimler bundan maksadın, Abdullah bin Ubey ve ona tabi olan münafıklar olduğunu söylediler. Onlar imanı zayıf olanların kalplerine şüphe atıyorlardı ve: “Muhammed gerçekten Allah’ın elçisi olsaydı bu olay (Uhud) onun başına gelmezdi. O da sıradan bir adamdır, bazen zafer kazanır bazen de mağlup olur. Artık eski dininize dönün.” diyorlardı.
nasihatçi olduklarını iddia ettikleri
Başka alimler bundan maksadın
konularda nasihatlerini alırsanız,
Yahudiler
sizi geriye çevirirler. Onlar sizi
Çünkü o esnada Medine'de Yahu-
imandan sonra geriye, İslam’dan
dilerden bir topluluk vardı. Onlar
sonra Allah’ı, ayetlerini ve Rasû-
Müslümanlardan zayıf gördükle-
lünü inkara yöneltirler de hüsrana
rinin kalplerine özelliklede Uhud
uğrarsınız. Böylece Allah
azze ve
vakası gibi anlarda şüphe atıyor-
sizi hidayet ettiği dininiz-
lardı. Ancak en doğrusu bu ayet-
den ve imanınızdan geri dönersi-
ten bütün kafirlerin kast ediliyor
niz. Nefislerinizi hüsrana uğratır,
olmasıdır… (2)
celle’nin
olduğunu
söylediler.
2. Tefisrul Kebir, aynı ayetin tefsirinden
Şaban 1441
17
Bu konuyu Seyyid Kutup rahimehullah
durumu o kişinin gerçekte daha
şöyle ele almıştır:
ilk andan itibaren iman etme-
Allah,
iman
uymaktan
edenleri
kafirlere
sakındırmaktadır.
diğini gösterir. Akide sahibinin, akidenin
düşmanlarına
dayan-
Çünkü kafirlere uymanın sonu
ması, onların desiselerine kulak
kesin zarardır; hiçbir kâr ve yarar
vermesi ve direktiflerine uyması
söz konusu değildir. Onlara uymak,
ruhsal bozgun belirtisidir. Yenilgi
topukların üzerinde küfre gerisin
baş gösterdi mi de sürecektir.
geriye dönmektir.
Artık kimse onu sonuçta yenil-
Mümin, ya küfür ve kafirlerle
mekten,
savaşmak, batıl ve batıla uyan-
küfre dönmekten alıkoyamaz. İlk
ları
adımlarını atarken bu kötü sonuca
defetmek
suretiyle
yoluna
devam edecek ya da Allah korusun topukları üzerinde küfre döne-
topukları
üzerinden
varacağını zannetmese de…
ve
Mümin, akidesi ve yönetilmesi
dinini koruyarak ikisinin arasında
bakımından, dininin ve önder-
pasif bir pozisyonda bulunması
liğinin
imkansızdır. İnsan böyle düşüne-
gereğini duymaz. Bir kere onları
bilir. Yenilginin ardından, yara ve
dinlerse fıtri ve pratik bir olgu
cektir.
Müminin
konumunu
berenin etkisiyle, güçlü galiplerle savaşmaktan barış
vazgeçip,
yapabileceğini,
onlarla bununla
beraber dinini, akidesini, imanını ve varlığını koruyabileceğini sana-
düşmanlarına
danışma
olarak artık topukları üzerinde irtidat yolunu tutmuş demektir. İşte Yüce Allah, müminleri uyarmakta, bundan sakındırmakta ve
bilir. Bu, kof bir vahimdir. Böyle
iman adına onlara seslenmektedir:
bir durumda ileriye atılmayanın,
“Ey müminler, eğer kafirlere itaat
geriye dönmesi kaçınılmazdır.
ederseniz sizleri topuklarınızın
Küfür, şer, sapıklık ve tağutlarla
üzerinde geriye döndürürler de
savaşa
hüsrana uğrarsınız.” (Âli İmran, 149)
tutuşmayanın,
horlanıp
geriye dönerek küfür, şer, sapıklık, batıl ve tuğyana dönmesi zorunlu bir sonuçtur. Bir kişinin akidesi
Topukların üzerinden, imandan küfre dönme yıkımından daha
ve imanı, onu kafirlere uymak-
büyük zarar var mı? İman zara-
tan, onları dinlemekten ve onlara
rından sonra hangi kazanç olabi-
güvenmekten alıkoyamıyorsa bu
lir ki? (3)
3. Fi Zilalil Kur’an, aynı ayetin tefsirinden
Nisan 2020
18
Ayetten Çıkarılacak Dersler: Kafirlere itaat edilmemesi özellikle
din
meseleleri
ve
itikat
ile
alakalı
kapsamaktadır.
Bir
Müslüman dünya hayatında veya ahirette kendisini hüsrana uğratacak meseleler hakkında kafirlere itaat etmek bir yana onlarla fikir alışverişinde dahi bulunması uygun değildir. Ancak ticari ve
ile yaptıkları
sallallahu aleyhi ve sellem
günlük meselelerde bu konuda bir
diyaloglardan rahatça anlarız.
genişlik vardır. Fahretttin er-Razi
Müslümanın
ikrah
dinen
olan
bu konuya işaret etmiştir. Sağlam temeller üzerine bina edilmeyen her dava bir süre ayakta kalmaya çalışsa da nihayetinde çökmeye mahkumdur. Müslümanın inancı dünyayı sadece yeme, içme, cinsel arzularını giderme ve mesken edinme olarak görmez. Yine Müslüman, hayatı sadece bir fikir hürriyeti, sorumluluk alanları belirlenmeksizin tüm fertler arasında eşitlik, sınırsız özgürlük ve ifade özürlüğü olarak görmez. İslam itaat edilecek mercii açıklarken bunun dışına çıkaran her hayat sistemini insanın cehennemin çukurlarına yollayacağını belirtiyor.
Müslüman
olduğunu
iddia eden hiç kimse hem Allah’ı hem de ona muhalefet eden küfür ehlini insana
memnun helal
edemez.
dairesi
yasak
altındayken bazı
şeyleri
yapması veya söylemesi konusunda ruhsat vardır. Bunu yaparken kalbinin İslam üzere olması ve küfür amelini kerih görmesi gerekir. Eğer buna riayet ederse Allah katında mazeret sahibi olur. Müşriklerin Ammar bin Yasir yallahu anhuma’ya
radı-
yaptıkları işken-
celerden sonra onun bazı sözleri telaffuz etmesinin ardından Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem
gelerek
durumunu izah edince şu ayeti kerime nazil oldu: “Kalbi iman ile dolu olduğu halde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr
eden
kimse
ve
böylece
göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.” (Nahl, 106)
İslam
Müslümanın
kafirlerin
emrine
içerisinde
istemeyerek
uymasına
ruhsat
dünyevi hareket sahasını belirler-
verilse de kafirleri zelil etmek ve
ken gerçek özgürlüğü de sunmuş-
İslam’ın
tur. Bunu sahabilerin Rasûlullah
mak için her şeyini feda etmesi
izzetini
ortaya
çıkar-
Şaban 1441
19
kendisine daha çok yaraşır. Böylece
esirlerden birini getirerek içine
kafirler asıl gücün teknoloji, sayı
attılar.
ve silahta değil, akideye ve davaya
Müslüman esirin cesedini gözleri
sımsıkı
olduğunu
ile gördü. Ona yine Hristiyan olma-
öğrenerek acze düşsünler. Bununla
sını teklif ettiler ama o dininden
ilgili olarak İslam tarihinde önemli
dönmedi. Bu sefer onun da kazana
bazı hadiseler yaşanmış ve Müslü-
atılmasını
manlar güzel örnekler vermiştir.
atılacağı zaman ağladı ve dedi ki:
İşte o örneklerden biri: Hafız İbni
“Kendime ağlıyorum. Çünkü Allah
Asakir, Sehm kabilesinden saha-
yolunda kazana atılacak bir tek
bilerden birisi olan Abdullah bin
canım var. İsterdim ki vücudum-
halini
daki kıllar sayısınca canım olsaydı
anlatırken diyor ki: “Bizanslılar
ve hepsini de böylece Allah yolunda
Abdullah bin Huzeyfe’yi esir aldı-
işkence çekerek verseydim buna
lar ve onu kumandanlarının huzu-
sahip olamadığım için ağlıyorum.”
bağlanmakta
Huzey fe’nin
radıyallahu anhum
runa götürdüler. Kumandan ona: “Hristiyan ol seni kendime ortak edeyim ve kızımı sana vereyim” dedi. Fakat o buna şu karşılığı verdi: “Şayet sen elinde bulunan yerlerin hepsini ve buna ilaveten Arap yarımadasını verecek olsan ve bir saniyeliğine dahi Muhammed’in dininden dönmemi istesen yine de yapmam. Kumandan: “O zaman seni öldürürüm” dedi. Abdullah bin Huzeyfe “İstediğini yap” diye cevap verdi.
Kızgın
kapta
emrettiler.
parlayan
Kaldırılıp
Bir başka rivayette de Abdullah bin Huzeyfe’yi hapse attıkları ve günlerce ona yiyecek ve içecek vermedikleri sonra ona domuz eti ile rakı gönderdikleri ve onun buna
yaklaşmadığı
nakledilir.
Niçin yemediği sorulunca bunu yemesinin kendisine helal olduğunu
ancak
onların
kendisine
vesile
olmamak
küfretmelerine için
yemediğini
söyler.
Bunun
üzerine kumandan ona: “Alnımı öp seni salıvereyim” der. Fakat o:
Kumandan emretti ve onu kolla-
“Benimle beraber bütün Müslüman
rından çaprazvari astılar. Sonra
esirleri de salıverecek misin?” diye
okçulara emir verildi ve önce elle-
sorar. Kumandan “Evet” deyince
rine sonra kollarına ve ayaklarına
alnını öper. Bunun üzerine onunla
doğru ok atmaya başladılar ve
birlikte bütün Müslüman esirler
her ok atışında Hristiyan olma-
salıverilir. Müslümanların yanına
sını teklif ettiler ama o Hristiyan
geldiğinde Hz. Ömer: “Her Müslü-
olmadı. Bunun üzerine ellerini ve
manın Huzeyfe oğlu Abdullah’ın
kollarını çözdüler. Sonra bir kazan
alnını öpmesi gerekir” der ve önce
getirdiler, ısıttılar ve Müslüman
kendisi öper.
Nisan 2020
20
NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz
İMAN KARDEŞLİĞİ Enes radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, İman 7; Müslim, İman 71-72; Tirmizî, Kıyamet 59; Nesaî, İman 19, 33; İbn Mace, Mukaddime 9)
H
adisi rivayet eden
Efendimize getirdi. Enes’in
değerli sahabi Enes
iyi
Bin Malik’in hayatı
söyleyerek onu Efendimizin
bir
çocuk
olduğunu
ile alakalı kısa bilgiler;
hizmetine verdi.
Medineli olan Enes daha
Enes
on yaşında bir çocukken
kadar Peygamber Efendimi-
Rasûl-i
Efendimiz
zin yanında bulunur, akşam
bu güzel şehre hicret etti.
olunca da Kuba’daki evlerine
Annesi
giderdi. Efendimizin yanında
Ekrem Ümmü
Süleym,
elinden tutarak Resûlullah
radıyallahu anh
akşama
pek çok savaşa katıldı.
Şaban 1441
21
Peygamber
Efendimiz
çok
zeki
Enes’in annesi Ümmü Süleym ile
bir çocuk olan Enes’i pek severdi.
üvey babası Ebu Talha, ileri gelen
Enes’in söylediğine göre kendisine
ashabı
“Oğulcuğum!” diye seslenir, onu
Efendimiz onların evine sık sık
hiç azarlamaz, dövmez, beğenme-
uğrar, orada nafile namaz kıldı-
diği bir iş yapsa bile “Bunu niçin
rır,
yaptın?” demezdi. Zaman zaman
yer, evlerinde öğle uykusuna yatar,
ona “iki kulaklı” anlamında “Zül
onlara hayır dua ederdi.
uzuneyn” diye takılırdı.
kiramdandı.
Ümmü
Peygamber
Süleym’in
yemeğini
Enes hicretin 93. yılında, 103 yaşında
Hz. Peygamber Enes’e uzun ömürlü,
Basra’da vefat etti. Allah ondan razı
çok çocuklu ve varlıklı olması,
olsun. (1)
Allah
Teâlâ’nın
onu
cennetine
koyması için dua etti. Efendimizin duası aynen gerçekleşti. Enes yüz yılı aşkın bir hayat sürdü. Pek çok çocuğu, torunu ve serveti oldu.
Açıklama İslam'ın esaslarından birini olan bu hadisi şerif, gerçek müminin en
temel
özelliklerinden
birini
Rasûl-i Ekrem’den duyup öğrendiği,
ifade etmektedir. Bu özellik kişinin
tekrarlarıyla birlikte 2286 rivayetle
Müslüman kardeşini düşünmesi ve
en çok hadis bilen yedi sahabe-
kendisi için istediği tüm güzellikleri
nin üçüncüsü idi. Okuma yazması
onun için de talep etmesidir.
olduğu
için
duyduğu
hadisleri
yazardı. Bu rivayetleri Medine’de ve daha sonra yerleştiği Basra’da yüzlerce talebesine öğretti. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem’i
leri farzdır. “Birbirinizi sevmedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olmazsınız”
en
iyi tanıyanlardan biri olduğu için, tıpkı Rasûlullah
Müslümanların birbirlerini sevme-
sallallahu aleyhi ve sellem
gibi yaşar, onun gibi namaz kılardı. Rasûl-i Kibriya Efendimize ait bir çubuğu ve onun bir saç telini hep yanında taşırdı. Öldüğü zaman bu
buyuran Rasûlullah
(2)
lahu aleyhi ve sellem bu
sallal-
farziyete işaret
etmiştir. Hadisi şerifte geçen “iman etmiş olmaz” ifadesi tam anlamıyla iman etmiş
sayılmaz,
kâmil
mümin
olmaz şeklinde açıklanmıştır.
çubuk, vasiyeti üzerine, kabirde
Bir
Müslüman
yanına, Efendimizin saç teli de dili-
ve ahireti için talep ettiği her
nin altına kondu.
türlü
hayrı
1. Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Riyazus Salihin, Erkam Yayınları 2. Müslim
Nisan 2020
22
ve
kendi
dünyası
güzelliği
diğer
Müslümanlar için de talep etmelidir fakat talep etmek ve istemek sadece “Allah onlara da versin” demekle olmaz. Evet, Müslüman ilk olarak bunu söylemeli ardından harekete geçmelidir. İmkân bulduğu halde muhtaç
Müslümanlara
yardımı
esirgeyenlerin, “ben onlar için de hayrı ve güzelliği istiyorum” demesi elbette ki kendisini kandırmanın ötesine geçmez. Yemekten sonra “Allah olmayanlara da versin” diyen Müslüman elini cebine atmıyor, zekâtını, sadakasını vermiyor ve
Günümüz yöneticilerinin bir türlü bırakmak istemedikleri koltuklara kendilerinden sonra eş dost akrabalarını yerleştirip onlara güzellikler yaptıklarını zannetmeleri gerçekten çok garip!
cimrilik yapıyorsa kendini kandırıyor demektir. Allah
azze ve celle
istese
yeryüzünde tek bir gariban bırakmaz tek bir insan aç kalmaz fakat O bizi birbirimizle imtihan ediyor.
Bazen hayır yerine şerri talep eder
Kim cömert kim cimri açığa çıkarı-
“İnsan hayrı istediği kadar şerri de
yor. İnfak eden kendi nefsi için yatı-
ister. İnsan pek acelecidir!”
rım yapmış olur, başkasının derdiyle
Bunun sebebi genelde sabırsızlık-
dertlenen kendi derdini unutur. Yaptığımız her hayrın faydası ilk bize ulaşır fakat insanoğlu maalesef ki cimrilik yapmayı, kendi derdinden başka dertlerden uzak durmayı,
(İsra, 11).
tan kaynaklanır. Bu sorunu aşabilmek için samimi bir şekilde Allah’a yalvarmalı ve gayret etmelidir “Kim sabretmek ister ve gayret ederse Allah ona sabır verir.” (3)
diğerlerini
İşte bu ve benzeri özelliklere sahip olan
görmezden gelmeyi daha çok sever,
insanoğlu uzun vadede de faydalı
bir şeyler isterken genelde gerçek
olmayacağını bildiği halde aç gözlü-
kendi
işine
bakıp
fayda vereni değil, ücreti nakit olanı
lüğe devam eder...
ister “Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk
İman
geçeni (dünya hayatını ve nimetle-
etmenin yollarını öğretir, zengin
rini) seviyor, (istiyor) ahireti bıra-
olana zekâtı, varlık bulana sada-
kıyorsunuz” (Kıyamet, 20)
kayı emreder, bencilliği yasaklar,
ise
kişiye
nefsi
terbiye
3. Buhârî
Şaban 1441
23
yaralılar arasında kalan amcamın oğlunu aramak üzere savaş alanında geziyordum.
Yanımda
biraz
su
vardı. Hava da çok sıcaktı. Amcamın oğlunu buldum. Su isteyip isteme-
Büyük İslam alimlerinden İmam Nevevi “Bu hadisi şerifi daha genel manada anlamak gerekir” demiştir. Hadiste geçen kardeş kelimesinin hem din kardeşi hem de biyolojik kardeş olarak anlamayı uygun görmüştür. Ona göre bir kişinin kâfir bir kardeşi olsa onun için de hayırlı istekleri olmalı. Nasıl ki kendisi cehenneme gitmek istemiyorsa Müslüman olmayan bu öz kardeşi için de aynı istekte bulunmalı, hidayeti için dua etmelidir. Dolayısıyla bir kâfirin hidayeti için dua etmek müstehap sayılmaktadır.
diğini sordum. Başıyla isterim dedi. Tam suyu içireceğim sırada öteden birisi "Ah, su!” diye inledi. Amcazadem gitmemi ve suyu ona içirmemi işaret etti. Gittim, baktım ki Asım’ın oğlu Hişam. Tam ona su vereceğim sırada başka birisi “Su!” diye inledi. Hişam da suyu içmedi ve beni ona gönderdi.
Arayıp
buldum
fakat
kendisine suyu ulaştırıncaya kadar o şehit olmuştu. Hemen Hişam’ın yanına koştum, o da şehit olmuştu. Bari suyu amcamın oğluna içireyim diye onun yanına gittim fakat o da şehit olmuştu. Nihayet su elimde kaldı. Allah hepsine rahmet etsin.” İşte kendisi için istediğini kardeşi için isteyen ve bu isteklerini bilfiil gösteren eşsiz nesil... - Rasûlullah Zer
sallallahu aleyhi ve sellem Ebu
radıyallahu anh’a
“Ey Ebu Zer! Ben
seni zayıf bir kimse olarak görüyorum ve kendim için istediğimi senin için de istiyorum. İki kişiye dahi emir(yönetici) olma, yetimin malının velayetini kabul etme” (4) demiştir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem
ümmetin ilk nesli bizler için en güzel
kendisi için ne istiyorsa ümmeti
örnek olmuşlardır, Huzeyfe radıyallahu
için de talep etmiştir. Hz. Ebu
anh şöyle anlatıyor: "Yermuk harbinde,
Zer’in zaafiyetini bildiği için onu
4. Müslim/İmara 17
Nisan 2020
24
sorumluluk
almaktan
uzaklaş-
maya davet etmiştir. Benzeri bir durum Hz. Ömer’in oğlu ile alakalı gerçekleşmiştir. Kendisinden sonra halife olarak oğlu Abdullah’ı tayin etmesi istenince Hz. Ömer “Bir aileden bir kurban yeter” diyerek oğlunu bu sorumluluktan korumuş ve kendisi için istediği afiyeti oğlu için de talep etmiştir. Günümüz yöneticilerinin bir türlü bırakmak istemedikleri koltuklara kendilerinden sonra eş dost akrabalarını yerleştirip onlara güzellikler
yaptıklarını
zannet-
meleri gerçekten çok garip! Muhammed
bin
Vasi
Peteği biraz fazla açtığı için kışın terleyen
Müslüman!
Çadırdaki
kardeşin için bir tane battaniye göndermeyi düşündün mü? Yemek-
pazarda
ten sonra yiyeceği tatlıya karar
eşeğini satmak ister. Müşteri “Bu
vermekte zorlanan kardeşim, üç
eşeği bana uygun buluyor musun?”
buçuk gündür sıcak yemek görme-
diye sorunca Bin Vasi “Şayet uygun
miş kardeşin için de bir talebin
bulmasaydım satmazdım” der. İşte
oldu mu?
bu sözüyle kendisi için razı olup uygun bulacağı şeylere kardeşi için razı olacağına işaret etmektedir. Abdullah b. Abbas
radıyallahu anh
Allah
azze ve celle
kendi-
mize talep ettiğimiz tüm güzellikleri tüm Müslüman kardeşlerimiz için isteyebilmeyi ve bu isteğimizi pratiğe döküp hayatımıza yansıta-
“Ben Allah’ın kitabından bir ayet
bilmeyi bizlere nasip eylesin!
okurum da dilerim ki bütün insan-
Büyük İslam alimlerinden İmam
lar bu ayetle ilgili benim bildiklerimi bilsinler” demiştir.
Nevevi “Bu hadisi şerifi daha genel manada anlamak gerekir” demiş-
Bu ve benzeri birçok örnek selefi
tir. Hadiste geçen kardeş keli-
salihinin
mevcuttur.
mesinin hem din kardeşi hem de
Bizim örnekleri çoğaltmaya ihtiya-
biyolojik kardeş olarak anlamayı
cımız yok. Okuyacağımız örnek çok,
uygun görmüştür. Ona göre bir
duyacağımız misallerin haddi hesabı
kişinin kâfir bir kardeşi olsa onun
yok fakat bu duyguları pratikte yaşa-
için de hayırlı istekleri olmalı.
yan insan bulmak gerçekten çok zor!
Nasıl ki kendisi cehenneme gitmek
hayatında
Şaban 1441
25
istemiyorsa Müslüman olmayan
bükülmez, artık Rasûlullah
bu öz kardeşi için de aynı istekte
aleyhi ve sellem’in
bulunmalı,
dua
o toplum ortaya çıkar: “Birbirle-
etmelidir. Dolayısıyla bir kâfirin
rini sevmeleri, birbirlerine merhamet
hidayeti için dua etmek müstehap
duymaları bakımından müminlerin
sayılmaktadır.
tek bir vücut gibi olduklarını görürsün.
İman,
hidayeti
Kirmani’ye
için
göre
kişi-
nin kendisi adına istemediği ve hoşlanmadığı
şeyleri
kardeşleri
için de istememesini gerektirir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem
hadisinde
bunu
zikretmemiş-
sallallahu
hadisinde bahsettiği
O vücudun herhangi bir organı rahatsızlanacak olsa, vücudun diğer bölümleri de uykusuz kalır ve ateşi yükselir.” (5) Bu şekilde olan bir toplum zillet yüzü görmez, baskı altına alınmaz ve sancağı yere düşmez.
tir. Çünkü bir şeyi sevmek onun
Bu
zıttına buğzetmeyi gerektirir. Bu
imanının aynı seviyede olmadığı
sebeple bununla yetinmiş, ayrıca
ve değişken bir y apıy a sahip olduğu
buğzu
anlaşılmaktadır.
söz
konusu
etmemiştir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.
Hadisi Şeriften Çıkarılan Bazı Hükümler Kâmil mümin kendi nefsi için istediğini, diğer Müslüman kardeşleri için de talep eder.
hadisi
şerifte
müminlerin
Bazı
hallerde
kişinin imanı kâmil olurken bazı durumlarda zayıflayabilir. Allah azze ve celle
her insana hak etti-
ğini verir hatta bazen hak etmediği mükafatları da verir ancak kesinlikle zulmetmez ve alacağını eksiltmez. Kâmil iman herkese nasip olmaz, hak etmek gerekir.
Bir Müslüman kıskançlık, bencil-
Gayret edenin çabası boşa çıkmaz.
lik vb. duyguları ayaklarının altına
Gayret, kâmil imanı kâmil iman
almalı varsa böyle bir huyu değiş-
ise kalpte huzuru ortaya çıkarı.
mesi için dua etmelidir. Meşhur
Allah imanımızı kâmil, amelle-
bir dua şu şekildedir “Allah’ım
rimizi salih, ömrümüzü bereketli
yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi
eylesin! Şu imtihan dünyasından
ahlâkımı da güzelleştir.”
başarıyla ayrılabilmeyi hepimize
Bu hadisle amel eden bir toplumun bireyleri arasında sevgi ve saygı yayılır. Bu sebeple toplum birbirine kenetlenir, bir vücut gibi olur. Düşmanın karşısında bileği 5. Buhârî
Nisan 2020
26
nasip eylesin....
KAVRAMLAR Mahmut Varhan
Kavramlar
TEVHİDİN KISIMLARI
B
ütün peygamberlerin
Peygamberlerden
ortak mesajı tevhid
onların ümmetleri tevhide
akidesidir.
davet etme ve şirki ortadan
Bütün
sonra
peygamberler, tevhide davet
kaldırma
sorumluluğunu
etmek ve tevhid akidesini
üstlenerek
bu
bozan küfür ve şirki ortadan
büyük mücadeleler vermiş-
kaldırmak için gönderilmiş
lerdir. Böylece tevhide davet
ve
gerçekleş-
etme ve şirki, küfrü orta-
tirmek uğrunda mücadele
dan kaldırma mücadelesi
etmişlerdir. Bu yolda çok
günümüze
büyük meşakkatlere maruz
rak çağımızdaki ümmet-i
kalmış, birçoğu yurtlarını
Muhammed’in omuzlarına
terk ederek hicret etmiş
yüklenmiştir. Tevhid ile şirk
ve pek çok peygamber de
arasındaki mücadele/savaş
öldürülerek şehit edilmiştir.
bütün
bu
gayeyi
yolda
kadar
şiddetiyle
çok
ulaşa-
devam
Şaban 1441
27
etmekte olup kıyamet kopuncaya
1- Allahu Teâlâ’yı zatında tevhid
kadar da aralıksız sürecektir. Zira
etmek: Bütün mahlukatın tek bir
bu dünyamızın hilkat hikmeti ve
yaratıcısının ve düzene koyucu-
âdemoğlunun şu zıtlar dünyasın-
sunun bulunduğunu kabul edip
daki imtihan sırrı budur.
ikrar etmektir. Âlemi yaratan ve
Bütün
bu
rağmen
büyük
tarih
akidesinden
mücadelelere
boyunca
sapmalar
tevhid
meydana
gelmiş ve muvahhitlerin kisvesine bürünen münafıkların sinsi desiseleri neticesinde tevhid akidesinden inhiraf/sapma hasıl olmuştur. İşte
inhirafların
günümüzde
bu
zirveye
çıktığı
inhiraf
seline
kapılmamak için tevhidin hakikatini, kısımlarını ve tevhidin zıddı olan şirkin hakikat ve kısımlarını bilmek; muvahhitlerin yolunu müşriklerin, mücrimlerin yolundan ayırt etmek zaruridir. Bunun için de Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyyeyi sapasağlam bir yolla bize nakleden ve dosdoğru bir şekilde fehmeden fukahanın, muhaddislerin ve müfessirlerin kitaplarını anlayarak okumak ve incelemek gerekir. Bu birkaç makale ya da kitapçık okumakla hasıl olacak bir şey değildir.
işlerini düzene sokan birden fazla ilahlar olmadığı gibi birçok parçadan, unsur ve elementten mürekkep bir zat da değildir. Zira farklı parçalardan
dur. Halık-Yüce yaratıcı mahlukata, yaratılmışlara benzemekten münezzehtir. İşte birçok millet bu hususta şirke düşmüştür. Örneğin Mecusiler âlemin iki yaratıcısının olduğuna inanarak şirke düşmüşlerdi. Onlara göre âlemdeki hayrın yaratıcısı Yezdan, şerrin yaratıcısı da Ehrimen idi. Birincisini ışık-ateş, ikincisini ise karanlık temsil etmektedir. Bunun için de onlar ateşe tapmaktaydılar. İslam tarihinde ortaya çıkan itikadî mezheplerden Kaderiyye - Mutezile ve Şia mezhepleri de kulların şer fiillerinin kulların kendileri tarafından yaratıldığını
benimsemekle
bu
vahim dalalete sürüklenmişlerdir. Hindular
ve
Arap
müşrikleri gibi pek çok millet de
Tevhid akidesinin kâmil bir şekilde
kâinatın
meydana gelmesi için Allah
tarafından
düzene
inanarak
şirke
celle’yi
olmak,
yaratılmışlara mahsus bir durum-
Yunanlılar,
Tevhidin Kısımları
mürekkep
azze ve
zatında tevhid etmek/birle-
işlerinin
birçok
tanrı
sokulduğuna düşmüşlerdir.
mek, sıfatlarında tevhid etmek ve
Hristiyanlar ise Allah’ın üç parça-
fiillerinde tevhid etmek gerekir.
dan-uknumdan
Nisan 2020
28
mürekkep
tek
bir zât olduğuna inanarak şirke
celle dışında ilahlar olsaydı, her bir ilah
düşmüşlerdir. İşte Allah
azze ve celle
kendi yarattıkları üzerinde bağım-
yüce kelamında bütün bu müşrik
sızlığını ilan eder ve diğer ilahlara
toplumların tüm şüphelerini ve
da galip gelmeye çalışırdı. Böylece
batıl vehimlerini izale etmeye kâfi
kâinatta nizam, intizam, düzen ve
vahdaniyet burhanlarını ve tevhid
disiplin diye bir şey olmazdı. Nite-
delillerini serdetmiştir. Ezcümle;
kim dünyada aciz meliklerin çokluğu
Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
dünyadaki nizamı altüst etmiş ve
“De ki: Eğer Allah ile beraber, onların söylediği gibi, başka tanrılar da bulunsaydı, o zaman Arş’ın Sahibine ulaşmak için bir yol ararlardı. Allah onların söylediklerinden çok çok uzak, çok çok yücedir. Yedi gök ve yer ile bunlarda olan kim varsa Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin. Lâkin siz onların tesbihini anlamazsınız. O ise hilim sahibidir ve çok bağışlayıcıdır.”
dünyayı bir savaş alanına çevirerek insanlığı bu iktidar ve çıkar savaşına kurban etmiştir. Hâlbuki pek zalim ve çok cahil olan insan elinin müdahil olmadığı kâinatta gözlemlenen bunun tam aksidir. Hiç şüphe yok ki bu durum birlikte hareket eden bu kâinatın tek bir yaratıcının eseri olduğunu ve tek bir müdebbir tarafından idare edildiğini göstermektedir. 2-
(İsra, 42-44)
“Allah asla evlât edinmiş değildir. Onunla beraber başka bir tanrı da yoktur. Eğer olsaydı her biri kendi yarattığını kapar, böylece birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Allah onların yakıştırdığı şeylerden uzaktır.” (Müminun, 91)
Allahu
Teâlâ’yı
sıfatlarında
tevhid etmek: Allah
azze ve celle’ye
mahsus
olan
sıfatların
sadece
onda bulunduğunu ve bu sıfatların ondan başkasında bulunmadığını kabul edip ikrar etmektir. Allah azze ve celle’nin
hayat, ilim, irade, kudret,
kelâm, semi’ ve basar gibi sıfatlarına iman etmektir. O’nun zatında
“Eğer gökte ve yerde Allah’tan
bir benzeri olmadığı gibi sıfatla-
başka tanrılar olsaydı, ikisinde de
rında da bir benzeri olmadığını
düzen kalmazdı. Arş’ın Rabbi olan
tasdik etmektir.
Allah, onların yakıştırdığı şeylerden uzaktır.” (Enbiya, 22)
Allah’ı sıfatlarında tevhid etme konusunda O’nun sıfatlarını inkâr
Bu ayet-i kerîmelerin açıkça ifade
eden Mu‘attıla (Cehmiyye ve Mute-
ettiği gibi şayet âlemi yaratmada ve
zile) mezhebi ile O’nun sıfatlarını
işlerini düzene sokmada Allah
mahlukatın
azze ve
sıfatlarına
benzeten
Şaban 1441
29
Müşebbihe-Mücessime
mezhebi
Allahu Teâlâ’ya iman etme ve O’nu
düşmüşler-
tanıma konusunda esmaul hüsna
dir. Hâlbuki Allahu Teâlâ şöyle
ve bunların delalet ettiği Allah’ın
buyurmaktadır: “Hiçbir şey O’na
yüce sıfatları çok önemlidir. Zira
benzemez. O, her şeyi işiten, her
akıl Allah’ın zatını idrakten aciz-
“Hiçbir şey
dir. O’nun sıfatlarının keyfiyetini
O’na benzemez” cümlesi, Müşeb-
de idrak etmekten acizdir. Bundan
bihe mezhebini reddetmekte; “O,
dolayı “Kişinin aczini idrak etmesi,
her şeyi işiten, her şeyi görendir”
hakiki idrak ve kavrayıştır” denil-
cümlesi de Mu‘attıla (Cehmiyye
miştir.
ve Mu‘tezile) mezhebini reddet-
manada şu sözleri sarf etmiş-
mektedir. Allahu Teâlâ bu hakikati
tir: “İdrâk-i meâlî bu küçük akla
ifade ederek şöyle buyurmakta-
gerekmez/ Zira bu terazi bu kadar
dır: “De ki: O Allah birdir. Her şey
sıkleti çekmez.” Fakat akıl, Allahu
her halinde o Allah’a muhtaçtır;
Teâlâ’nın isimlerinin tecellisini ve
O hiçbir şeye muhtaç değildir. O
sıfatlarının
doğurmamış, doğmamıştır. Hiçbir
ederek idrak edebilir. İşte bunun
büyük
bir
dalalete
şeyi görendir.”
(Şura, 11)
şey O’na denk değildir.”
(İhlas, 1-4)
Diğer taraftan Batınîler, Rafizîler ve bazı sapkın tarikatlar kendi imamlarına ve şeyhlerine Allah’a mahsus olan sıfatları vererek büyük bir dalalete düşmüşlerdir. Bunlar imamların, ermişlerin ve şeyhlerin gaybı bildiklerini ve kalplere nüfuz ettiklerini, hidayet ve dalaletin onların elinde olduğunu ve iradelerinin kâinatın tedbiri ve düzene sokulması hususunda geçerli olduğunu iddia etmektedirler. Hâlbuki Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok ayet-i
Yine
Ziya
Paşa
eserlerini
benzer
müşahede
içindir ki “Allah’ın zatı hakkında tefekkür etmeyin. Ancak Allah’ın sıfatları (ve fiilleri) hakkında tefekkür edin” denilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de Allahu Teâlâ’nın sıfatlarının tecellisi olan fiilleri üzerinde durulmuş olup, bu fiiller üzerinde tefekkür ederek O’nun cemal ve celal
sıfatlarını
tanımamız
ve
ancak bu şekilde O’nun yüce zatını tanıyabileceğimiz
vurgulanmış-
tır. Bu hususta Kur’ân-ı Kerîm’de bulunan yüzlerce levhadan sadece iki levhayı arz etmekle yetinelim.
kerimede gaybı bilenin, hidayet ve
Birincisi: Allahu Teâlâ şöyle buyur-
dalaleti verenin ve bütün kâina-
maktadır:
tın işlerini düzene sokanın sadece
ulaştığınızda,
Allahu Teâlâ olduğu açık bir şekilde
ğunuzda, gündüzün sonunda ve
belirtilmiştir.
öğle vaktine eriştiğinizde Allah’ı
Nisan 2020
30
“Haydi
siz,
sabaha
akşama kavuştu-
tesbih edin, ki göklerde ve yerde hamd
O’na
mahsustur.
Ölüden
diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız. Sizi topraktan yaratması, O’nun (varlığının) delillerindendir. Sonra siz, (her tarafa) yayılan insanlar oluverdiniz. Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır. O’nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: “Dikkat et, onlar haham ve rahiplerine ibadet etmiyorlardı. Fakat onlar bir şeyi helal kıldıklarında onu helal sayıyorlar, haram kıldıklarında da onu haram kabul ediyorlardı.” (İşte bu Allah’tan başkasını Rab edinmek demektir.)”
için (alınacak) dersler vardır. Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) aramanız da O’nun (varlığının) delillerindendir. Gerçekten bunda, işiten
bir
kavim
için
ibretler
vardır. Yine O’nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için (alınacak) dersler vardır. Göğün ve yerin O’nun buyruğu ile düzen
Göklerde ve yerde olanlar hep O’nundur. eğmiştir.
Hepsi
O’na
Yaratmaya
boyun
başlayan,
sonra onu tekrarlayan O’dur, ki bu, O’nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfat O’nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.”
(Rum, 17-27)
içinde durması da O’nun (varlığı-
İkincisi: Allahu Teâlâ şöyle buyur-
nın) delillerindendir. Sonra sizi
maktadır: “Sizi Biz yarattık; hâlâ
topraktan bir çağırdı mı hemen
tasdik etmeyecek misiniz? Gördü-
(kabirlerinizden)
nüz mü döktüğünüz meniyi? Onu
çıkıverirsiniz.
Şaban 1441
31
siz mi yaratıyorsunuz yoksa biz
kılmak, zelil düşürmek ve kâinatın
miyiz yaratan? Aranızda ölümü
bütün işlerini düzene sokmak gibi
takdir
bizi
pek çok fiillerinin bulunduğunu
alıkoyacak değildir: Ne yerinize
kabul/tasdik etmektir. Bu konuda
benzerlerinizi getirmekten ne de
şu ayet-i kerîme ne kadar da
bilmediğiniz bir âlemde ve şekilde
manidardır: “ Allah'ın kendisine
sizi tekrar yaratmaktan. İlk yaratı-
verdiği hükümranlıkla şımarıp da
eden
biziz.
Kimse
lışınızı biliyorsunuz; öyleyse niçin hâlâ
düşünmezsiniz?
Gördünüz
mü ektiklerinizi? Siz mi o ekinleri bitiriyorsunuz, yoksa biz miyiz bitiren? Dileseydik onu kupkuru çöp yapardık da geveler dururdunuz: “Mahvolduk, borca battık, “Biz mahrum kaldık” diye. Gördünüz mü içtiğiniz suyu? Onu buluttan siz mi indiriyorsunuz, yoksa biz miyiz indiren? Dileseydik onu acı bir su yapardık; öyleyse niçin hâlâ
şükretmezsiniz? Gördünüz
İbrahim ile Rabbi hakkında tartışmaya giren kimseyi görmedin mi? İbrahim “Benim Rabbim dirilten ve öldürendir” dediği zaman, o “Ben de diriltir ve öldürürüm” demişti.
İbrahim
ise
“Benim
Rabbim güneşi doğudan getirir; haydi, sen de onu batıdan getir” dedi ve o kâfir donup kaldı. Zaten Allah öyle zalimler güruhuna yol göstermez.” gibi İbrahim
(Bakara, 258)
Görüldüğü
aleyhisselam,
âlemlerin
mü tutuşturduğunuz ateşi? Onun
Rabbi olan Allah’ı tanıtmak için,
ağacını siz mi yarattınız, yoksa biz
O’nun çok geniş bir dairede tecelli
miyiz yaratan? Biz onu bir ibret
eden hayat ve ölümün sahibi olma
yaptık ve tutuşturanlar için yararlı
sıfatını, diriltme ve öldürme fiil-
kıldık. Öyleyse Ulu Rabbinin adını
lerini O’na isnat ederek belirtince;
kusurdan ve ortaktan tenzih et.”
iktidarı sebebiyle azgınlaşmış olan
(Vakıa, 57-74)
Nemrut, diriltme ve öldürme fiille-
3- Allahu Teâlâ’yı fiillerinde tevhid etmek; Allah
azze ve celle’ye
mahsus
rinin kendisinde de bulunduğunu iddia ederek bir nevi ilâhlık tasla-
olan fiillerin sadece O’nda bulun-
maya çalışmıştır. Allah azze ve celle de
duğunu ve O’nun dışında herhangi
Hz. İbrahim’e kuvvetli bir hüccet
bir kimsede bu fiillerin (O’nda
ilham
bulunduğu
güneşi doğudan getirir; haydi, sen
şekliyle)
bulunmadı-
ederek
“Benim
Rabbim
ğına itikâd edip teslim olmaktır.
de onu batıdan getir”
Allahu Teâlâ’nın yaratmak, rızık
demek suretiyle o azgın kâfiri rezil
vermek, öldürmek, diriltmek, aziz
rüsva etmiştir.
Nisan 2020
32
(Bakara, 258)
Allah
azze ve celle
pek çok fiilini bir
arada zikrederek şöyle buyurmaktadır: “De ki: Ey mülkün sahibi olan Allahım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de çekip alırsın. Dilediğini aziz eder, dilediğini hor ve hakir kılarsın. Bütün hayır Senin elindedir. Senin herşeye gücün
yeter.
Gündüzü
geceye
katar, geceyi de gündüze katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğini de hesapsız şekilde rızıklandırırsın.” (Âl-i İmran, 26-27)
Allahu Teâlâ şöyle buyurmakta-
Akıl, Allahu Teâlâ’nın isimlerinin tecellisini ve sıfatlarının eserlerini müşahede ederek idrak edebilir. İşte bunun içindir ki “Allah’ın zatı hakkında tefekkür etmeyin. Ancak Allah’ın sıfatları (ve fiilleri) hakkında tefekkür edin” denilmiştir.
dır: “O Allah ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra da Arş üzerine istivâ etmiştir. Ondan başka sizin ne bir veliniz vardır ne bir şefa-
verdi. Fakat ne kadar az şükredi-
atçiniz. Hâlâ düşünüp öğüt alma-
yorsunuz!”
yacak mısınız? Gökten yere kadar
Allah
her işi O çekip çevirir. Sonra
herhangi birini başka bir varlıkta
bütün işler, sizin hesabınızla bin
tasavvur etmek ve başka bir varlı-
sene kadar tutan bir günde Ona
ğın böyle bir yetkiye sahip oldu-
yükselir. İşte bu, görüneni de
ğunu
görünmeyeni de bilen, kudreti
Allah’a şirk koşmaktır. Zamanı-
her şeye üstün olan, rahmeti her
mızda bunun en açık örneği bazı
şeyi kuşatan Allah’tır. O Allah ki,
âlimlerin Allahu Teâlâ’nın sıfatla-
yarattığı her şeyi güzel yarattı,
rından olduğunu diğer bazı âlim-
insanı yaratmaya da çamurdan
lerin de Allahu Teâlâ’nın fiillerin-
başladı. Onun neslini ise bayağı
den olduğunu kabul ettikleri teşri/
bir suyun özünden yarattı. Sonra
yasama hakkını kullara veren-
ona güzel ve düzgün bir biçim
lerin işlediği şirktir. Bu konuda
verdi ve ruhundan üfledi. Böylece
muhterem Hasan Karakaya
size
mehullah
kulaklar,
gözler,
kalpler
(Secde, 4-9)
azze ve celle’nin
kabul
etmek,
fiillerinden
fiillerinde
rahi-
şöyle demektedir: “Allahu
Şaban 1441
33
Teâlâ’nın, tek yaratan ve tek yöne-
Bu ayette zikredilen Ehl-i Kitap,
ten olması hasebiyle kendisine ait
hahamlarının
birçok hususiyeti ve özelliği vardır.
kâinatı
Bunlardan biri de yasaları koyması,
ve onlara herhangi bir ibadet de
helal ve haramı belirlemesi, yasak
yapmıyorlardı. Fakat onlar Rasû-
olanı ve serbest olanı bildirmesidir.
lullah
Binâenaleyh, kim yasa koymayı
gelen şu hadisin izah ettiğine göre
veya helal ve haramı belirlemeyi
hahamların ve papazların koyduk-
Allah’ın dışında herhangi bir fert
ları yasalara bilerek ve isteyerek
veya
olursa,
itaat ediyorlardı. Böylece onları
Allah’a ortak koşmuş olur. Zira Yüce
rabler edinmiş oluyorlardı. Adiyy
Allah hem kâinatı yoktan var eden
b. Hâtim
hem de onu düzenleyen ve gerekli
“Boynumda altından bir haç bulu-
kanunları
narak Rasûlullah’ın yanına geldim.
topluluğa
verecek
koyandır.
Hiç
Hâlık,
ve
papazlarının
yarattığına
sallallahu
aleyhi
inanmıyor
ve
radıyallahu anh
sellem’den
diyor ki:
yarattıklarını düzensiz, başıbozuk
Rasûlullah
bırakır mı? Elbette ki bunun cevabı
üzerinden at” dedi ve onun Tevbe
“Hayır!” olacaktır.
Suresi’nden şu ayeti okuduğunu
Evet, yasaları Allah koyduğundan kendisi
dışında
yasa
koyanları,
Yüce Allah’a ortak koşulanlar diye sıfatlandırmış
ve
şöyle
buyur-
muştur: “Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyi, kendileri için dinden bir şeriat (yasa) yapan ortakları mı var?”
(Şura, 21).
Görül-
düğü gibi Allah izin vermediği halde yasa koyanların yasalarına hür iradeleri ile bağlı kalanlar, yasa koyanları Allah’a ortak koşmuş olurlar. Nitekim şu ayetin manası bunu
ifade
etmektedir:
“Onlar
(Yahudi ve Hıristiyanlar) hahamlarını
ve
papazlarını
dışında rabler edindiler.”
Allah’ın (Tevbe, 31).
1. Tirmizî, 3095 2. Hasan Karakaya, İslam Akaidi, s. 175-176.
Nisan 2020
34
“Ey
Adiyy,
bu
putu
duydum: “Onlar (Yahudi ve Hıristiyanlar) hahamlarını ve papazlarını Allah’ın dışında rabler edindiler.” Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem
dedi ki: “Dikkat et, onlar haham ve rahiplerine ibadet etmiyorlardı. Fakat onlar bir şeyi helal kıldıklarında onu helal sayıyorlar, haram kıldıklarında da onu haram kabul ediyorlardı.” (İşte bu Allah’tan başkasını Rab edinmek demektir.)” (1)
(2)
GÜNDEM ANALİZ Nedim Bal
AYAĞINDA TERLİK İLE DOLAŞANLARIN ZAFERİ
G
eçen ayın en büyük
ve Taliban’ın nihai hedefle-
siyasi gelişmelerinden
rini özetleyen yazısını sizlerle
biri de şüphesiz Tali-
paylaşmak istedik…
ban ile ABD arasında Katar’ın başkenti Doha’da yapılan barış anlaşmasıydı.
Temsilcilerimiz 2018 yılında
ABD ile yapılan anlaşmanın içeriğiyle
ilgili
Siraceddin Hakkani:
bazı
bilgi-
ler paylaşmadan önce Taliban’ın önde gelen isimlerin-
ABD ile müzakerelere başladığı zaman, bu görüşmelerin sonuç vereceğine olan inancımız sıfıra yakındı. 18 senelik savaşın ardından Amerika’nın
den Siraceddin Hakkâni’nin
niyetlerine güvenmiyorduk ve
işgalci ABD ile 19 yıla varan
daha önceki birkaç müzakere
savaşı, barış müzakerelerini
girişimi sonuçsuz kalmıştı.
Şaban 1441
35
Yine de bir kez daha denemeye
Köylerimize
karar verdik. Bu uzun savaş herkes-
dan
ten korkunç bir bedel cebretti.
harekatlarının
(Müzakerelerin) başarılı olacağına
Amerikan tarafının tavır değiştir-
dair ihtimaller her ne kadar kıt olsa da barışa dönük olası herhangi bir fırsatı elimizin tersiyle itmenin hikmetsiz olacağını düşündük.
Amerika
düzenlenen
tarafın-
bombardıman
yoğunlaşması
ve
mesi, ipe un sermesi saflarımızda kızgınlığa ve tekerrür eden bir huzursuzluğa sebep olsa da müzakereleri sürdürdük.
40 seneden uzun süredir, her gün
Başkan Trump, görüşmeleri askıya
kıymetli Afgan hayatları yitiyor.
aldığında bile barış kapısını açık
Her insan sevdiklerini kaybedi-
tuttuk
yor. Bu savaştan herkes yorulmuş
en çok Afganlar zararlı çıkıyordu.
durumda. Bundan eminim ki ölümlerin ve yaralanmaların durması gerekiyor.
“ABD ile Barış Görüşmeleri Eşiğinde Oluşumuz Ufak Bir Şey Değil” Amerika
öncülüğündeki
koalisyona savaşı
karşı
bizler
yabancı
verdiğimiz
istemedik.
bu
Kendi-
zira
savaşın
devamından
Böylesi yoğun müzakerelerin ardından bir barış anlaşmasına varılamaması karşılıklı taviz olmadan geldi. Gökten ölüm yağsa da yirmi senedir ağır bir savaşa tutuştuğumuz düşmanımızla
böylesi
çalkantılı
müzakerelere
devam
etmemiz,
savaşı sona erdirme ve ülkemize barış getirmeye olan bağlılığımızı ortaya koyuyor.
mizi müdafaa etmek zorundaydık. Yabancı kuvvetlerin ülkeden çekilmesi bizim ilk ve en öncelikli talebimiz olageldi.
“Endişeler, Müzakere Sürecinin Önüne Geçmesin” Yabancı birlikler çekildikten sonra
Bugün Amerika ile bir barış anlaş-
Afganistan’da ne tür bir yönetim
masının eşiğinde oluşumuz ufak bir
kuracağımıza dair ülke içinde ve
kilometre taşı değil.
dışında artan endişelerin, sorula-
Kıymetli
meslektaşlarım
Molla
Abdulgani Birader ve Şir Muhammed Abbas Stanikzay liderliğindeki müzakere heyetimiz 18 aydır
rın farkındayız. Böylesi sorulara yanıtım, bunun Afganlar arasındaki bir mutabakata bağlı olduğudur. Endişelerimizin, ilk defa yabancı
baskı
ve
müdahaleden
yorulmak bilmeden bir anlaşmayı
azade olan, sahici bir münazara ve
mümkün kılmak için Amerikan
müzakere sürecinin önüne geçme-
heyetiyle görüştü.
sine izin vermemeliyiz.
Nisan 2020
36
Kimse bu süreci önceden belirle-
Afganların
nen sonuçlar ve ön şartlarla önden
Afganistan’ı bir istikrar merkezi
belirlemeye çalışmamalıdır. Bizler,
yapmak ve kimsenin toprağımızda
diğer taraflarla birlikte, her Afgan’ı
tehdit altında hissetmemesi için
temsil edecek ve hiçbir Afgan’ın
tüm önlemleri alacağız.
dışlanmış
hissetmeyeceği,
yeni,
kapsayıcı bir siyasi sistem üzerinde anlaşmak için saygıyla ve sahici bir istişareyle çalışmaya kendimizi adamış durumdayız.
Bizi
da
ortaklığıyla,
bekleyen
uçsuz
yeni
bucaksız
meydan okumaların da bilincindeyiz. Belki de en büyük sınavımız, farklı Afgan grupların, ortak geleceğimizi tanımlamak için yoğun ve
“İslami Sistem İnşa Etmek İçin Ortak Bir Yol Bulacağız”
samimi bir şekilde çalışmasından
Ben eminim ki yabancı baskı ve
bir düşmanla bir anlaşmaya vara-
müdahaleden kurtularak, hep bera-
biliyorsak, Afganların arasındaki
ber her Afgan’ın eşit haklara sahip
anlaşmazlıkları
olacağı, İslam tarafından kadına verilen eğitimden çalışmaya tüm hakların korunacağı, liyakatin fırsat eşitliği için temel olacağı bir İslami sistem inşa etmek için ortak bir yol
emin olmaktır. Bunun mümkün olduğundan eminim. Şayet yabancı
da
müzakere
yoluyla çözebilmeliyiz. Bir diğer sınav, uluslararası toplumu barışa geçiş ve yabancı güçlerin çekilmesi sürecinde ilgili ve pozitif olarak
bulacağız.
angaje halde tutmaktır. Uluslararası
Aynı zamanda Afganistan’ın bölge-
rarlı hale getirmek ve geliştirmek için
sel ve küresel güvenliğe tehdit olan yıkıcı gruplar tarafından kullanılacağına dair endişelerin de farkındayız. Ancak bu endişeler abartılmış durumdadır. Afganistan’da yabancı grupların bulunduğuna dair iddialar, harbin tüm taraflarından savaş çığırtkanı olan kimseler tarafından yapılan siyasi amaçlı mübalağalardır.
toplumun desteği Afganistan’ı istikhayati önemde olacaktır. …………………………..
“İslami İlkelere Bağlı Olduğu Sürece Teamüllere Bağlıyız” İslami ilkelerle uyumlu oldukları sürece tüm uluslararası teamüllere bağlı kalacağız. Ve diğer ülkeler-
Böylesi grupların ülkemizi alıkoy-
den de ülkemizin egemenliğine ve
ması ve bir savaş sahasına çevir-
istikrarına saygı duymalarını, bunu
mesi hiçbir Afgan’ın maslahatına
rekabet ve savaş için değil, iş birliği
değildir. Yabancı müdahalelerden
için bir zemin olarak değerlendir-
zaten çok sıkıntı yaşadık. Diğer
melerini umuyoruz.
Şaban 1441
37
sağlanabilir ve gelecekteki iş birliğinin temelleri atılabilir. Afgan
yurttaşlarım
tarihi
anlaşmayı
yakında
bu
kutlayacak.
Tamamen uygulamaya geçtiğinde, Afganlar
tüm
yabancı
güçlerin
çekildiğini görecekler. Bu kilometre taşına yaklaşırken, inanıyorum ki tüm Afgan erkek ve kız kardeşlerimizle bir araya gelip kalıcı bir barışa ilerlememiz ve yeni bir Afganistan’ın temellerini atmamız uzak bir hayal değildir. Bundan sonra, tüm yurttaşlarımıDaha acil olarak, ABD ile varılan
zın sürgünden ülkelerine döneceği
anlaşmayı hayata geçirmek de bir
yeni bir başlangıcı kutlayacağız.
meydan okuma olacak. Katar’ın
Herkesin haysiyet ve selamet içeri-
başkenti Doha’da Amerikan heyeti
sinde yaşama hakkının olacağı,
ile yapılan müzakereler boyunca bir
ortak yurdumuza... (1)
derece güven inşa edildi ancak ABD bizler de onlara tamamıyla güven-
“AFGANİSTAN’A BARIŞI GETİRME ANLAŞMASI”
mekten oldukça uzağız.
Afganistan’a Barışı Getirme Anlaş-
ABD ile bir anlaşma imzalamak
ması, hicri kameri takvime göre 5
bizlere tamamen güvenmediği gibi
üzereyiz ve bu anlaşmanın her hükmünü gerek sözüyle gerekse ruhuyla
uygulamaya
Anlaşmanın çıkarmak,
bağlıyız.
potansiyelini başarısını
ortaya
garantile-
mek ve sürdürülebilir barışı elde etmek, ABD’nin de vaatlerine bağlı
Recep 1441, hicri şemsi takvime göre 10 Hut 1398’e karşılık gelen 29 Şubat 2020’de imzalanmıştır. Anlaşmada her iki tarafın da vermiş olduğu bazı taahhütler şu şekildedir:
Abd’nin Taahütleri
kalmasının aynı şekilde dikkat-
Amerika
lice gözlenmesine bağlıdır. Ancak
anlaşmanın ilanını takiben on dört
bundan sonra tamamen bir güven
ay içinde tüm diplomatik olmayan
1. News York Times / Tercüme: Mepa News
Nisan 2020
38
Birleşik
Devletleri,
bu
sivil personel, özel güvenlik yükle-
c) Amerika Birleşik Devletleri, tüm
nicileri, eğitmenler, danışmanlar
ilgili
ve destek hizmetleri personeli de
ve onayıyla güven arttırıcı tedbir
dahil olmak üzere Amerika Birleşik
olarak
Devletleri'nin, müttefiklerinin ve
siyasi mahkumları süratle serbest
Koalisyon ortaklarının tüm askeri
bırakma planı üzerinde, tüm ilgili
güçlerini Afganistan'dan çekeceğini
taraflarla birlikte hemen çalışmaya
tarafların savaş
koordinasyonu
mahkumlarını
ve
ve bu konuda aşağıdaki önlemleri
başlamayı taahhüt etmektedir.
alacağını taahhüt etmektedir:
d) ….. Taliban olarak bilinen Afga-
1) Afganistan’daki ABD kuvvetle-
nistan İslam Emirliği’nden beş bin
rinin sayısını sekiz bin altı yüze (8.600) düşürecek, müttefiklerinin ve Koalisyon Kuvvetleri’nin sayısını da orantılı olarak azaltacaktır. 2)
Amerika
Birleşik
(5000) kadar mahkûm ve diğer taraftan bin (1000) kadar mahkûm Afgan müzakerelerin ilk günü olan, hicri kameri takvimde 15 Recep 1441’e, hicri şemsi takvimde 20
Devletleri,
Hut 1398’e karşılık gelen 10 Mart
müttefikleri ve Koalisyon, beş askeri
2020’ye kadar serbest bırakılacak-
üsteki tüm güçlerini geri çekecektir.
tır. İlgili taraflar, geriye kalan tüm
3) Amerika Birleşik Devletleri tarafından devlet olarak tanınmayan ve Taliban olarak bilinen Afganistan İslam Emirliği’nin bu anlaşmanın İkinci Bölümü’ndeki yükümlülük-
mahkumları da müteakip üç ay süresince serbest bırakma amacını taşımaktadır.
Amerika
Birleşik
Devletleri, bu hedefi yerine getirmeyi taahhüt etmektedir.
lerine dair taahhüt ve eylemlerle
4) … Taliban olarak bilinen Afga-
birlikte Amerika Birleşik Devlet-
nistan İslam Emirliği, serbest bıra-
leri, müttefikleri ve Koalisyon şu
kılan mahkumlarının, bu anlaş-
maddeleri yerine getirecektir:
mada
a)
Birleşik Devletleri’nin ve mütte-
Amerika
Birleşik
Devletleri,
müttefikleri ve Koalisyon, kalan dokuz buçuk (9,5) ay içinde Afganistan’da kalan tüm güçlerin geri çekilmesini tamamlayacaktır. b)
Amerika
Birleşik
belirtilen
yükümlülüklere
bağlı kalacağını ve böylece Amerika fiklerinin güvenliğine karşı tehdit oluşturmayacağını taahhüt etmektedir. 5)
Afganlar
arası
müzakerele-
Devletleri,
rin başlamasıyla birlikte Amerika
müttefikleri ve Koalisyon, kalan
Birleşik Devletleri, Amerika Birleşik
üslerdeki tüm güçlerini geri çeke-
Devletleri tarafından devlet olarak
cektir.
tanınmayan
ve
Taliban
olarak
Şaban 1441
39
bilinen Afganistan İslam Emirli-
veya kişilerle iş birliği yapmamaları
ği’ne karşı mevcut yaptırımların
talimatını verecektir.
ve üyelerinin başına konan ödül listesinin idari incelemesini, hicri kameri
takvimde
8
Muharrem
1442’ye ve hicri şemsi takviminde 6 Sunbula 1399’a karşılık gelen 27 Ağustos 2020’ye kadar bu yaptırımları kaldırmak hedefiyle başlatacaktır.
3.
… Afganistan İslam Emir-
liği,
Afganistan'da
herhangi
bir
grubun veya bireyin Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin güvenliğini tehdit etmesini engelleyecek ve onların üye toplamasına, eğitmesine ve para toplamasına izin vermeyecek ve bu anlaşma-
7) Amerika Birleşik Devletleri ve
daki taahhütler uyarınca onlara ev
müttefikleri, Afganistan’ın toprak
sahipliği yapmayacaktır.
bütünlüğüne ya da siyasi bağımsız-
4.
lığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanmakla tehdit etmekten veyahut ülkenin içişlerine müdahale etmekten kaçınacaktır.
… Afganistan İslam Emirliği,
Afganistan'da sığınma veya ikamet hakkı arayan kişilerle uluslararası göç hukukuna ve bu anlaşmanın taahhütlerine uygun şekilde ilgileneceğini, böylece bu kişilerin Amerika
Taliban’ın Taahhütleri
Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin
1. Devlet olarak tanınmayan ve Tali-
güvenliğine tehdit oluşturmayacağını
ban olarak bilinen Afganistan İslam
taahhüt etmektedir.
Emirliği, üyelerinin, diğer bireylerin
5.
veya El Kaide dahil hiçbir grubun
Afganistan'a girmesi Amerika Birle-
Afganistan topraklarını kullanarak
şik Devletleri'nin ve müttefikleri-
Amerika Birleşik Devletleri’nin ve
nin güvenliğine tehdit oluşturacak
müttefiklerinin güvenliğini tehdit
kişilere vize, pasaport, seyahat izni
etmesine izin vermeyecektir.
veya diğer yasal belgeleri vermeye-
2. … Afganistan İslam Emirliği, Amerika Birleşik Devletleri'nin ve müttefiklerinin güvenliğini tehdit eden kişilerin Afganistan'da yeri
… Afganistan İslam Emirliği,
cektir. (2)
Taliban İslam Emirliğinden Yeni Açıklama
olmadığı konusunda net bir mesaj
29 Şubat 2020 tarihinde imzalanan
verecek
Amerika
anlaşmanın üzerinden 5 gün geçtik-
Birleşik Devletleri'nin ve müttefik-
ten sonra (5 Mart 2020) Taliban
lerinin güvenliğini tehdit eden grup
İslam Emirliği resmî sitesinden yeni
ve
2. Mepa News
Nisan 2020
40
üyelerine,
bir açıklama yaptı. İslam Emirliği
Kaide de dahil olmak üzere diğer
yapılan açıklamada hem anlaşmaya
şahıs
uyulacağını hem de izzetli duru-
topraklarını Birleşik Devletler ve
şun devam edeceğini açıkça beyan
müttefiklerinin güvenliğini tehdit
ederek dostlara güven, düşmanlara
etmek için kullanmasına müsaade
ise korku salmaya devam etti.
etmeyeceği” belirtiliyordu.
Taliban’ın
Bu kapsamda Taliban ile 20 yılı
dini
yöneticilerin-
den olan “Müftü Abdullah Reşad Afgani” tarafından 5 Mart tarihinde yayınlanan
açıklamada
“Gelinen
süreçte silahlı cihat devam edecek mi?” sorusunun da cevabı veriliyor.
“ABD Çıkana ve İslami Sistem Kurulana Kadar” Peştuca olarak servis edilen açıklama İslam fıkhının önemli referans
kaynaklarından
muhaddis
İmam Buhari, İslam alimleri İbn Teymiyye ve Ahmed Şakir gibi isimlerden alıntılar içeriyor. Açıklamada Taliban lideri Heybetullah
Ahundzade’nin
“Afganis-
tan’ın meşru lideri” olduğu belirtilirken,
“Taliban
savaşçılarının
işgalci güçler Afganistan’dan çekilene ve İslami bir yönetim kurulana kadar silahlı cihada devam edeceği” vurgulanıyor.
(3)
El Kaide’nin Yapılan Anlaşmaya Dair Açıklaması
ve
grupların,
Afganistan
aşkın bir süredir ilişki içerisinde olan El Kaide’nin anlaşmaya dair yapacağı
açıklama
başta
ABD
olmak üzere, taraflarca merakla bekleniyordu. El Kaide’nin merkez yapılanması, Taliban ile ABD arasında varılan anlaşmaya dair açıklamayı yayınladı. (13 Mart Cuma) El Kaide’nin ana propaganda organı As Sahab tarafından
sosyal
medya
ağları
üzerinden yayınlanan açıklamada Taliban’a övgüde bulunuldu.
“Anlaşma Büyük Bir Zafer” Açıklamada başlık olarak, Kur'an’da yer alan Fetih Suresi’nin ilk ayeti olan “Şüphesiz sana apaçık bir fetih açtık” ayeti yer aldı. Açıklamanın başlangıç kısmında, Taliban ile ABD arasındaki anlaşmanın oldukça büyük bir zafer olduğuna atıfla, duyulan memnuniyete dair ifadeler ve dualar yer alıyor. Yayınlanan açıklamada; Taliban’ın kurucu lideri Molla Muhammed
Taliban ile ABD arasında yapılan
Ömer’in 2001 yılında verdiği bir
anlaşma metninde Taliban’ın “El
röportajdaki ifadelerine atıf y apılıyor.
3. Mepa News
Şaban 1441
41
Söz konusu röportajda Molla Ömer,
mensuplarının ve Afgan halkının
ABD’nin Afganistan’ı işgali üzerine
mücadelesinin bir örnek olduğu
“ABD bize yenilgiyi, Allah ise zaferi
vurgusu yapılıyor.
vaat ediyor. Hangisinin gerçekleşeceğini göreceğiz!” şeklinde konuşmuştu. El Kaide’nin açıklamasında Molla
Ömer’in
sözünün
gerçek-
leştiği belirtilerek, Taliban’ın ABD karşısında “Büyük ve tarihi bir zafer kazandığı” vurgulanıyor.
Afgan halkının da tebrik edildiği açıklamada, Afgan halkına Taliban’ın ‘İslam Emirliği’ etrafında toplanma, ayrılıkları bir kenara bırakma
ve
İslam
dini
üzere
birleşme ve İslami Afgan topraklarını kalkındırmak için çalışma
Taliban Lideri Ahundzade’ye Tebrik
çağrısında bulunuluyor.
Açıklamanın devamında, Taliban
“ABD Anlaşmayı Bozabilir”
lideri Heybetullah Ahundzade’den “Müminlerin Emiri” olarak bahsediliyor ve Ahundzade ile tüm Taliban mensupları, tüm Afgan halkı ve bütün Müslümanlar anlaşma dolayısıyla tebrik ediliyor.
El Kaide, yaptığı açıklamada Taliban
mensuplarına
anlaşmayı
bozması
da
ABD’nin olasılığına
karşı “tetikte olmaları” gerektiğini belirterek “Haçlıların tarih boyunca ihanetleriyle
bilindiğini”
ifade
El Kaide’nin açıklamasında yaklaşık
ediyor ve gerekli her türlü tedbirin
20 yıldır yaşanan sürecin, Müslü-
alınması gerektiğinin altı çizili-
manlar Allah’a bağlı kalarak diren-
yor. Aynı zamanda, Taliban lideri
meye devam ederse Allah’ın onlara
Ahundzade’nin son açıklamasına
yardım edeceğini gösteren güzel bir
da değinilerek, zafer için Allah’a
ders olduğu savunuluyor.
şükredilmesi, gurura kapılmamak gerektiği ve hazırlıkların sürmesi-
“Taliban’a Destek Olunmalı” Açıklamada
İslam
nin lüzumu üzerinde duruluyor. (4)
dünyasından
alimlere, varlıklı kişilere ve fikir adamlarına
“Allah’ın
şeriatıyla
hükmedecek İslami bir devletin
Taliban Tecrübesi Tüm Dünya Müslümanları Tarafından İbretle İncelenmelidir
nüvesini oluşturması için” Taliban’a
Taliban’ın işgalci ABD ve 39 ülkeden
destek olunması çağrısında bulu-
oluşan koalisyon güçlerine karşı 19
nuluyor. Aynı zamanda dünyadaki
yıl süren soluksuz mücadelesi yeni
tüm Müslümanlara da Taliban’ın
bir evreye girdi.
4. Mepa News (https. twitter.com/ hani/ status/ Resmî Sitesi)
Nisan 2020
42
Taliban birçok maddi imkansızlık-
Bu ve benzer sorular birçok İslam
lara ve üstelik her şeyi çok iyi bildi-
mensubunun
ğini zanneden aydın görünümlü
meşgul etmekte ve edecek gibi de
Müslümanlar(!) dahil tüm dünyanın
gözükmekte…
kendisine karşı olmasına rağmen nasıl oldu da 19 yıl sonra ABD ve müttefiklerini
masanın
başına
getirebildi?
gündemini
şu
an
Taliban tecrübesi özelinde söyleyecek olursak; akidede ifrat ve tefritten uzak mutedil yolun, davetteki hikmetli usulün, başarıya ulaş-
19 yıl boyunca nasıl motive oldu?
mak için var olması gereken zahiri
Başarıya
neler
sebepleri gerçekleştirmenin, müca-
yaptı? Hangi metot ve yöntemleri
delenin sadece bir alanda değil
kullandı? Afgan halkına karşı takip
birçok alanda yürütülmesinin ne
ettiği davet usulü/menheci ne idi?
denli önemli olduğunu bize öğret-
Ayrıştırdı mı bütünleştirdi mi? Halk
miştir.
ulaşmak
için
desteğini nasıl kazandı? Savaştığı düşmanlarına ve aldığı esirlere nasıl davrandı? İntikamla mı hareket etti yoksa merhametle mi?
Taliban daha
tecrübesi
öğretmiştir;
bize
bir
halkı
şey
hikmet
ile yönlendirip kuşatacak alim ve davetçilerimiz olmadığı müddetçe,
Taliban nasıl oldu da dünya küfrüne
savaş ve barış süreçlerini yönetecek
diz çöktürdü? Onu Allah’ın izniyle
dirayet ve derinlikte idari kadrola-
başarıya ulaştıran metot ne idi?
rımız olmadığı müddetçe, idareyi
Sadece “etliye sütlüye dokunmadan”
ele aldığında adaletle hükmedecek
yaptığı tebliğ çalışmaları mıydı? Ya
liyakat ve sadakat sahibi öncü nesil-
da son derece kaliteli stüdyo ortam-
ler
larında tüm dünyayı parmak salla-
ahlakımızla, şahsiyetimizle, amel-
yarak tehdit ederken çekilip servis
lerimizle halkın gönlüne girmedi-
ettiği fütursuzca görüntüler miydi
ğimiz müddetçe kalıcı başarıların
onu başarıya ulaştıran?
gerçekleşmesinin mümkün olma-
İslam
mensupları
19
yıl
süren
yetiştirmediğimiz
müddetçe,
dığı hakikatidir.
bu mücadeleyi ve yapılan barış
Allah müminlerin yar ve yardımcısı
anlaşmasını nasıl okumalı, nasıl
olsun…
anlamalı? Müslümanlar hamasete bulaşmadan ilmi, idraki, insafı,
Allaha emanet olunuz.
adaleti elden bırakmadan bu kutlu mücadeleden ne tür dersler ve ibretler çıkarmalı?
Şaban 1441
43
İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay
İKİNCİ RAŞİD HALİFE:
ÖMER (r.a) (584 -646)
Yönetim Anlayışı “Kavminizin dan
ilim
“Binlerce
Vali atamada çok hassas
reisi
olma-
öğreniniz” ibadet
ve
ehlinin
ölmesi, Allah’ın helal ve haramını bilen bir âlimin ölmesinden ağır gelmez” sözlerinin sahibi radıyallahu anh,
(1)
Ömer
halife olduktan
davranan Hz. Ömer, hassasiyetini
şu
sözlerle
dile
getirir: “Layık biri olduğu halde
bu
işte
akrabasını
gözetirse Allah’a, Rasûlü’ne ve müminlere karşı hain davranmış olur.” İnsanlara,
atadığı
valiler
sonra ileri görüşlülüğünün
için şu izahatta bulunur:
bir örneği olarak bir evi
“Ey
fıkıh ve fetva ehlinin yetiş-
alsınlar diye göndermedim.
mesine tahsis etmiş, burada
Adaletle davranmaları, elde
yetişen kimseleri fethedilen
edilen
topraklara vali ve kadı tayin
bir şekilde dağıtmaları için
etmiştir.
gönderiyorum.”
insanlar!
Mallarınızı
ganimeti
adaletli
1. Ali Muhammed Sallâbî, II.Halife: Hz. Ömer, Ravza Yayınları, s.222.
Nisan 2020
44
Valilerinden
sorduğunda
valilerine “İnsanlar açlıktan ölmek-
onun fakirleri ve hastaları ziyaret
teler. Allah merhamet etmezse hepsi
etmediği, onların sorunlarına kulak
ölecek” şeklinde mektuplar yazdı-
vermediğini
rarak yardım etmeleri çağrısında
görevden aldı.
birini
öğrendiğinde
onu
bulunmuştur. Bu sayede Medine’ye
(2)
Vali teftişi için bazı kimseleri tayin etmesi daha önce yapılmayan uygulamalardandır.
ihtiyaç maddeleri gönderildi. Gelen yiyecek maddeleri büyük kazanlarda pişirilerek halka yemek dağıtıldı ve giyecek ihtiyaçları da aynı
Mısır Valisi Amr b. As’a Mısır’daki Hristiyan halkın canları, malları ve dinleri hususunda bir emanname gönderilmiştir. Bu, İslam toplumuna zarar vermedikleri sürece onlara tanınan inanç hürriyetine
şekilde karşılandı. (4) O, kıtlık günlerinde ailesiyle yemek yemeyi
insanların
bulunduğu hali gidermek için ertelemiştir. (5)
dair önemli bir husustur.
Fetih Hareketleri
Kıtlık Günleri
Fetihlerde
Hilafet
günlerinin
bir
dönemi
(yaklaşık dokuz ay) Medine ve civarında kıtlıkla geçen Hz. Ömer, açlıktan karnının guruldadığı bir gün “İstediğin kadar gurulda. İnsanlar yemedikçe sen de yemeyeceksin” dedi. Hizmetçisi Eslem, “Allah ve celle
azze
bu kıtlığı üzerimizden kaldır-
mazsa, Ömer Müslümanlar için duyduğu üzüntüsünden dolayı ölür” diye
aralarında
konuştuklarını
söylemiştir. (3)
içerisinde
seçtiği
komutanlara
birbiriyle istişare ile hareket etmeyi, düşmana karşı ummadıkları tuzaklar ile hareket etmelerini, fetihlere katılan askerlerin isim ve ihtiyaçlarını kayıt altına almayı emretmiştir. İslam
savaş
hukukunu,
örnek-
leri olan Rasûlullah’tan alan İslam ordularının, fethettiği bölgelerdeki halklara karşı güzel muamelesi, insanların Müslüman olmalarına ve Müslümanların bu bölgelerde kalıcı kalmalarına vesile olmuştur. İslam düşmanlarının,
karşılarındakine
Bölge halkının Medine’ye doğru
insanın onur ve şahsiyetine uyma-
akın etmesi üzerine onlarla ilgi-
yan davranışları karşısında İslam
lenmiş ve ihtiyaçlarını gidermiş,
orduları, yüce değerler uğrunda
2. A.g.e, s.426. 3. İbn Sa’d, Tabakat, III, s.314. 4. Sallabi, s.292. 5. İbn Sa’d, s.317.
Şaban 1441
45
savaştıklarının ispatı olarak büyük
konumundaki Medain’in fethedil-
bir ahlaki örneklik sergilediler.
mesiyle de Sasani İmparatorluğu
Şam Fetihleri: Şam fetihlerinin ilk
tarihten silinmiştir.
büyük zaferini Yermük Savaşı’nda
Kaynaklarda Nihavend Savaşı önce-
200.000 kişilik Rum ordusuna karşı
sinde Sasani komutanı Hürmü-
elde eden İslam ordusunun bu
zan’ın beraberindeki heyetle Medi-
zaferi Rumların gücünü zayıflat-
ne’ye Hz. Ömer ile görüşmek üzere
mış, fetihler dalga dalga büyüyerek
geldiğinde, Hz. Ömer’in mescidde
Ürdün, Kudüs, Bahreyn ve diğer
hiçbir koruması, sarayı olmadığı
Şam bölgelerine yayılmıştır.
halde uyuduğunu görmeleri üzerine
Şam
bölgesi
fetihleri
arasında
önemli bir yeri bulunan bir fetih de Kudüs’ün fethidir. Rum patriğinin Kudüs’ün anahtarlarını ancak devlet
başkanlarına
söylemesi
üzerine
vereceğini
yola
koyulan
Hz. Ömer’in sade giyinişi ve tevazusu tarihte ender rastlanılan bir durumdur. Mescid-i Aksa’da namaz kılan Hz. Ömer, Hristiyanlardan aldığı Kudüs’ü Müslümanların elle-
“Bu adam peygamber gibi bir adam” dedikleri aktarılmıştır. (6) Afrika Fetihleri: Şam’ın fethiyle Rum ordularının Mısır ile bağlantısı kesilince, hedef Mısır’ın tamamının İslam topraklarına dahil edilmesi oldu ve Mısır’ın fethi ile Müslümanlar Afrika kıtasına doğru fetihlerde bulunmaya başladı.
rine teslim etmiştir. (637-638)
Anadolu Fetihleri:
Irak Fetihleri:
Iyad b. Ğanem komutasındaki ordu,
Ebubekir
radıyallahu anh
ile başlatı-
lan fetihlere Hz. Ömer döneminde devam edildi. Sa’d b. Ebu Vakkas radıyallahu anh
komutasında, dünya
savaş tarihinde önemli yeri olan Kadisiye Savaşı’nda fillerle desteklenmiş
100.000
kişilik
Sasani
ilk olarak Urfa’ya girmiş ve cizye alınmak
üzere
Anadolu’ya
sulh
yapılmıştır.
kuzeyden
girilerek
fetihlerde bulunuldu.
Hesap Şuuru ve Sorumluluk Hassasiyeti
İmparatorluğu’nun (Kisra) mağlup
Hz. Ömer’in kendisiyle özdeşleştiği
edilmesiyle İran bölgesinin kapıları
“Fırat kenarında bir kuzuyu kurt
İslam ordularına açılmış, Kisra’nın
kapsa, Allah’ın bu sebeple Ömer’i
sonu
Nihavend
hesaba çekmesinden korkarım” ve
Savaşı zaferi ve Kisra’nın başkenti
İbn Abbas’ın “Ömer, bütün yollarına
görünmüştür.
6. Taberî, Tarihu’l-Umem ve’l-Mulûk, IV, S.87-88; İbnu’l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, II, S.548-549.
Nisan 2020
46
tuzaklar kurulduğunu gören bir kuş kadar dikkatli ve tedbirliydi” sözleri onun sorumluluk hissini bize öğretmektedir. Yine savaşta eşi bulunanlara: “Ey kocası savaşta olanlar! Bana ihtiyaçlarınızı bildirin”
(7)
ve yara ve
darbe izleri bulunan bir deveyi gördüğünde
söylediği
“Senden
dolayı hesaba çekilmekten korkuyorum” sözleri onun sorumluluk duygusunu bizlere öğreten bir diğer örnektir. (8) Akrabalarından birinin beytülmaldan (devlet hazinesinden) bir şeyler
İnsanlara, atadığı valiler için şu izahatta bulunur: “Ey insanlar! Mallarınızı alsınlar diye göndermedim. Adaletle davranmaları, elde edilen ganimeti adaletli bir şekilde dağıtmaları için gönderiyorum.”
istemesi üzerine ona şöyle çıkışıyor: “Sen Allah’a karşı hain biri olmamı mı istiyorsun?” (9) Bir gün zekât mallarından kaçan bir deveyi yakalamak için kovaladığını gören Hz. Ali şöyle der: “Böyle yaparak kendinden sonrakilere ağır bir sorumluluk yüklüyorsun.” (10) İbn Abbas
radıyallahu anh
şöyle der:
“Hz. Ömer, her namazdan sonra insanlara döner ve bir sıkıntısı olan
katran süren Hz. Ömer’i gördüklerinde şaşırdılar. O, “Bu develerde miskinlerin, yetimlerin ve dulların hakkı var” diyerek Müslümanların mallarına olan hassasiyetini dile getirerek onları daha da şaşırttı.
herkesin işini incelerdi...” (11)
Gece Teftişleri
Elçilerin Medine’ye İslam Devleti
Hz. Ebubekir döneminde başlanan
Başkanı’nı görmek üzere geldiği
gece teftişleri, Hz. Ömer döneminde
sıcak bir yaz gününde elçiler, zekât
kendisinin bu görevi yapmasıyla
develerinin korunması adına onlara
sürdürülmüştür.
7. Halid Muhammed Halid 8. İbn Sa’d, s.215. 9. Zehebî, İslam Tarihi, s.271. 10. İbnu’l-Cevzî, Menakıbu Ömer, s.161. 11. İbn Sa’d, s.288.
Şaban 1441
47
* Bir gece teftişinde Medine’ye gelen
gittiğinde,
hanımının
bir grupta ağlayan çocuğun sesinin
sancılarından
geldiği yere gittiğinde çocuk ağla-
bulunduğu zor durumu bildiren bir
masını sürdürünce kadına: “Ne kötü
adamla karşılaşır. Evine dönerek
bir annesin!” diye söylendi. Kadın:
kendi eşini yanına alır ve mağdur
“Sütten kesilen çocuklara erzak veri-
kadının doğumuna yardımcı olur.
dolayı
doğum içerisinde
leceğinden onu sütten kesmeye alıştırmak istiyorum ancak yemediğinden ağlıyor” dedi. Oradan ayrılarak gittiği sabah namazında ağlamaktan ne okuduğu belli olmayan Hz. Ömer, valilere her doğan çocuk için erzak dağıtılması emrini verdi. (12) * Bir gece teftişinde Medine’nin dış taraflarında bir ateş gördüğünde hizmetçisi Eslem ile o tarafa gider ve yaşlı bir kadının tencerede su kaynatarak ağlayan çocukları avutmaya çalıştığını görür. Yanına vardığında kadın: “Allah elbette Ömer ile aramızda hüküm vere-
Vefatı İslam ordularının bir ucunun Horasan diğer ucunun Anadolu topraklarında fetihlerde bulunduğu günlerden birinde Ömer, “Ey Allah’ım beni şehadetle rızıklandır. Peygamberinin beldesinde canımı al” diye ettiği dua gerçekleşmiştir. Namaz kaldığı esnada Ebu Lu’lue adındaki bir mecusi zehirli bir hançerle
onu
arkadan
yaraladı.
Kendisini hançerleyenin kim olduğunu sorduğunda bir Müslüman
cektir” sözünü söyleyince oradan
olmamasına
ayrılarak hızlıca un deposuna gider.
evine götürüldü.
Kadına götürmek üzere bir un çuva-
Hançerlendikten sonra yanına giren
lını sırtlayacağı sırada Eslem “Ben taşıyayım” deyince “Kıyâmet günü de sen mi benim günahımı taşıyacaksın?” diyerek Eslem’e tepki gösterir. Hızlıca kadının yanına vardıklarında, Hz. Ömer onlar için yemek hazırlar ve oradan ayrılır. (13)
sevinen
Hz.
Ömer
bir kimse ona: “Cennetle sevin ey Ömer! Rasûlullah ile birlikte oldun ve O, senden razı olarak vefat etti. Hilafetin sırasında ihtilaf olmadı ve şimdi şehit olarak ölmektesin” deyince şöyle demiştir: “Kendisinden başka ilah
bulunmayan
Allah’a
yemin
* Bir gece teftişinde Medine’nin
olsun ki yeryüzü dolusunca malım
dış taraflarında bir kadının inleme
olsa, hesapla karşılaşma korkusun-
seslerini duyup o tarafa doğru
dan hepsini feda ederdim.” (14)
12. İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihâye, VII, 140. 13. İbnu’l-Esir, II, 214. 14. Beyhâkî, İtikad, s.188.
Nisan 2020
48
Kendisine “Vasiyet edip birini yerine halife tayin et” denildiğinde “Ali, Osman, Zübeyir, Talha, Sa’d b. Ebi Vakkas ve Abdurrahman b. Avf’tan birini seçin. Sa’d’ı seçerseniz tam da adamını seçmiş olursunuz. İhtilaf olması halinde Abdurrahman b. Avf’ın vereceği karara uyun” demiştir. Bu kimselerin arasından Hz. Osman halife seçilmiştir. Hz. Âişe’nin “Allah’a yemin olsun ki eşi benzeri olmayan biriydi” dediği Hz. Ömer, vefatından önce oğluna borcunu ödemesini vasiyet etti ve h.24 senesinde 63 yaşında vefat etti (646). Yaşarken çok sevdiğim iki arkadaşım dediği Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
ve Hz. Ebubekir’in
yanına defnedildi.
Yine savaşta eşi bulunanlara: “Ey kocası savaşta olanlar! Bana ihtiyaçlarınızı bildirin" ve yara ve darbe izleri bulunan bir deveyi gördüğünde söylediği “Senden dolayı hesaba çekilmekten korkuyorum” sözleri onun sorumluluk duygusunu bizlere öğreten bir diğer örnektir.
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh şöyle der: “Salihlerden bahsettiğinizde acele edin ve Ömer’den bahsedin. Şüphesiz ki o içimizde Kitabullah’ı en iyi bilenimiz ve İslam fıkhı üzerine en âlim olanımızdır.” Şeyh Ali Tantavi şöyle söylemiştir: “Her ne zaman Hz. Ömer hakkında bilgi edindiy sem, şahsiy eti zihnimde
Hz. Ömer olduğunu gördüm... Şayet gelmiş
geçmiş
bütün
dâhileri,
yüce komutan ve askerleri, başarılı idarecileri sayacak olursam en
daha da büyümüş, ona hayranlığım
başa Hz. Ömer’in ismini yazarım...
daha da artmıştır. Ben Müslüman
Şayet dünya tarihinde büyük eser-
olan ve olmayan binlerce büyük
ler bırakmış şahsiyetlerin hayatını
şahsiyetin hayatını okudum. Fakat bunlar içerisinde fikri açıdan, yapı
okumak istersen, bu konuda Hz.
ve huy bakımından, hayatta bırak-
Ömer’den daha parlak hayata sahip
tığı etki açısından en büyüklerinin
birini göremezsin...” (15)
15. Sallâbî, s.704.
Şaban 1441
49
OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp
DÜNDEN BUGÜNE IRAK
İ
slam tarihi boyunca acı,
istilaları döneminde sayısız
sıkıntı
en
defa tahrip edilmiş, klasik
olmuş
dönem İslam ilimleri için
beldelerden biri kuşkusuz
ciddi bir merkez olan bu
fazla
ve
ıstıraba
muhatap
Irak'tır. Osmanlı hilafetinin
dağılmasının
ardın-
dan, bilhassa 20. yüzyılın
bölge zamanla eski önemini yitirmiştir.
son dönemini takiben Irak,
İlk olarak Selçuklu Türk-
eşi
görülmemiş
leri 1000’li yıllarda Irak’a
çeşitli acı imtihanlarla karşı
girmeye başlamış, bunun
karşıya kalmıştır.
ardından
Arap
benzeri
Yarımadası
dışında
Irak’ı
kaplayan Şii otoritesi sili-
İslam hakimiyetine giren ilk
nerek,
beldelerden birisi olan Irak,
ehl-i
Haçlı
tesis edilmiştir.
Nisan 2020
50
Seferleri
ve
Moğol
zamanla
bölgede sünnet
bir
yeniden anlayış
Selçukluların hükmünü önce Abba-
fethiyle, bölgede Osmanlı ile Safe-
siler daha sonra Moğollar ve İlhan-
viler baş başa kalmış ayrıca Osmanlı
lılar takip etmiş, bunun ardından
Şii Safevilere karşı ciddi bir stratejik
ise
üstünlük sağlamıştır. Ancak Sultan
yaşanan
çekişmelerden
savaşlar
ve
bitap
düşen
siyasi Irak
Selim’in
ömrü
Safevilere
karşı
toprakları üzerinde Türkmenler, 16.
kapsamlı bir sefer düzenleyecek
yüzyıl başladığında ise Şii Safeviler
kadar uzun olmamıştır.
egemen olmuştur.
Sultan Selim’in açtığı yolda, oğlu
Irak, bu yönüyle İslam dünyasın-
Sultan Süleyman ilerlemiştir. 1533’te
daki beldeler arasında, üzerinde
başladığı Irakeyn Seferi ile Sultan
sağlam temelleri olan bir otoritenin
Süleyman Irak’ı Osmanlı toprakla-
tesis edilemediği bir belde olarak
rına katarken Bağdat da 1534 yılında
göze çarpar. Bunun ve bölgenin bir
ele geçirilmiştir. Bağdat, 1623-1638
kavşak noktası olma özelliğinin bir
arasındaki dönem haricinde 1918
yansıması olarak da maalesef Irak
yılına dek Osmanlı kontrolünde
halkı geçmişten bugüne istikrardan
kalmıştır.
uzak bir hayata mahkûm kalmıştır. 1508 yılında Şah İsmail Bağdat’a girmiş ve Irak’ta yaklaşık 30 yıl sürecek olan Şii egemenliği başlamıştır. Bu süreçte Irak’ın kuzey kesimleri yani günümüz Anadolu yarımadasına yakın bölgeler, Musul ve çevresi Osmanlı hakimiyetinde kalmış, Arap Yarımadası’na yakın Irak ise Şii Safevi hakimiyetine girmiştir.
Osmanlı
hakimiyetinde
yıllarda
görece
olarak
olduğu istikrarlı
bir yapıya sahip olan Irak, İran ile Osmanlı arasında zaman zaman savaşlara sahne olsa da İran, Irak’ın içlerine girememiştir. Osmanlı’nın bölgedeki
hakimiyetinin
zaman
zaman zayıfladığı süreçlerde Irak üzerinde
yerel
isimlerin
gücü
artmıştır. 1623 yılında çıkan isyan sonucu
Bağdat
Safevilerin
eline
Irak’ın Osmanlı hakimiyetine girme
geçmiş, şehirde ehl-i sünnete ait
süreci ise Osmanlı Devleti’nin önde
merkezler tahrip edilmiş, binlerce
gelen iki padişahıyla, Yavuz Sultan
insan
Selim ve Kanuni Sultan Süleyman
padişahı 4. Murad 1638 yılında şehri
ile başlar. Sultan Selim idaresindeki
tekrar ele geçirirken, 1639 yılındaki
Osmanlı ordusu 1514’te Çaldıran’da
Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla Osmanlı
Safevileri mağlup ederek Şii yayıl-
ve İran arasındaki sınır hattı genel
macı politikasına büyük bir darbe
itibarıyla belirlenmiştir. Bu tarih-
vurmuştur. Bunu takiben Sultan
ten sonra bölgede yerel gelişmeler
Selim'in Suriye, Filistin ve Mısır'ı
yaşansa da genel anlamda Osmanlı
öldürülmüştür.
Osmanlı
Şaban 1441
51
Yahudi oluşumlar faaliyete başlamış, okullar açmıştır. Bu okullardan mezun olanların çoğu Irak gene-
Osmanlı'da Tanzimat sonrası dönemdeki artan Batılılaşma sürecinden Irak da nasibini alacaktır. Bu paralelde 19. yüzyılın başlarında Bağdat'ta Roman Katolik, Protestan, Yahudi oluşumlar faaliyete başlamış, okullar açmıştır. Bu okullardan mezun olanların çoğu Irak genelinde Osmanlı bürokrasisine dahil olarak kariyerlerini sürdürmüş, bu da Osmanlı otoritesini sarsan bir diğer olgu olmuştur.
linde Osmanlı bürokrasisine dahil olarak kariyerlerini sürdürmüş, bu da Osmanlı otoritesini sarsan bir diğer olgu olmuştur. Osmanlı’daki “seküler” bir tona sahip
olan
reformlar
Tanzimat
sonucu
sonrası
bölgede
yerel
Sünni ve Şii kesimler güç kaybederken, yükselişe geçen de bu azınlık okulları ve kesimleri olacaktır. Bölgede 1869-1872 arasında Osmanlı egemenliğini Bağdat Valisi Midhat Paşa güçlendirse de Osmanlı’nın çöküş sürecinden Irak da kaçamayacaktır. Fransa’nın Suriye, Mısır ve Lübnan üzerindeki kontrolüne karşı uzun süredir
Irak’a
yönelik
stratejik
hamlelerde bulunan İngiltere, aynı zamanda
sınırın
İran
tarafında
da faaliyettedir. Almanya ile Irak petrolleri hakimiyeti devam etmiştir. Ancak Irak’ta Sünni ve Şii Araplar, Türkmenler ve Kürtler arasındaki yerel güç
mücadeleleri,
Osmanlı’nın
hakimiyetinin sağlamlığını sarsmıştır.
üzerine
rekabet
eden
İngiltere, İngiliz-Pers Petrol Şirketi’ni kurarak bölgede etkinliğini artırmaya başlamıştır. Osmanlı’da 2.
Abdulhamid’in
devrilmesi
ve
İttihat-Terakki iktidarı, İstanbul’da Jön Türkler’i, Arap dünyasında ise “Jön Araplar”ı güçlendirmiştir. Bu
Osmanlı’da
sonrası
yönden, Jön Araplar’ın en etkin
dönemdeki artan Batılılaşma süre-
olduğu ülkelerden biri de Irak’tır.
cinden Irak da nasibini alacaktır.
Bu dönemde artan milliyetçi anlayış
Bu paralelde 19. yüzyılın başlarında
günden güne Türkleri ve Arapları
Bağdat'ta Roman Katolik, Protestan,
ayırmıştır.
Nisan 2020
52
Tanzimat
İngiltere'nin
ilk
büyük
ve kimyasal silahlar kullanmıştır.
himaye
altına
Devrimin ardından bölgedeki varlı-
almak olacaktır. 1899 yılında Kuveyt
ğını reforme eden İngilizler, Irak’ın
şeyhi
anlaşmayla
başına Arabistan’da isyan eden Şerif
koruması
Hüseyin’in oğlu Faysal’ı lider olarak
kararlaştırılmış,
onayladı. İlk olarak 1920’de Suri-
başlangıçta bunu kabul etmeyen
ye’de krallığını ilan eden Faysal,
Osmanlı 1913 yılında İngiltere ile bu
Fransızların Şam’ı işgali sonrası
konuda bir mutabakat zaptı imza-
Irak bölgesine çekilmişti.
hamlesi
bölgede
Kuveyt'i
ile
imzaladığı
Kuveyt’in altında
İngiltere’nin olduğu
lasa da durum hayata geçmemiştir.
Faysal’ın ülkenin başına geçtiği
Kısa bir süre sonra patlak veren
1920-1921 yıllarında kurulan İngiliz
Birinci
Irak,
mandası Irak’ta 1932 yılına kadar
Osmanlı’nın en sıcak cephelerin-
devam etti. 1932 yılında İngiliz
den biri haline dönüşecektir. 1914
mandası sonra erdi ve Irak ‘bağım-
yılının Kasım ayında İngiliz güçleri
sızlığını’ ilan etti. Irak Haşimî Kral-
Basra’yı ele geçirmiş ve Bağdat’a
lığı ise yükselen Arap milliyetçiliği,
yönelmiş
1916’da
karmaşık bir coğrafya ve birbirini
Osmanlı Kutu’l Amare’de İngiliz-
izleyen askeri darbelerin etkisiyle,
leri mağlup etmiştir. Buna rağmen
1958’e kadar ayakta kalabildi.
Dünya
ancak
Savaşı’nda
Nisan
İngiliz güçleri ilerlemeye devam ederek, 1917 yılının mart ayında Bağdat’ı ele geçirmiştir.
2. Dünya Savaşı yıllarında Arap milliyetçiliği etkisiyle Irak’ta, Suriye ve Filistin’e müdahale edilmesi ve
Sykes Picot ile parçalanan Suriye
Arapların ortak bir devlet olması
ve Irak’ın, Irak kesimi kısa bir süre
fikri yaygınlaşınca, İngilizler 1941
içerisinde İngilizlerin eline geçmiş,
yılında ülkeye tekrar müdahale etti.
Irak’ta Osmanlı hakimiyeti 1918
İngiliz etkisi ülkede bir süre daha
yılının
devam etti.
ardından
tamamen
son
bulmuştur.
2. Dünya Savaşı’ndan 1958’e kadar
Bu tarihten sonra İngiliz hakimi-
Irak Krallığı sosyal isyanlar ve
yetine giren Irak’ta İngilizlere karşı
askeri darbeler arasında gidip geldi.
kapsamlı ve Irak tarihinde görül-
1958’de “Hür Subaylar” tarafın-
memiş bir isyan başlamıştır. Sünni-
dan gerçekleştirilen son darbe ile
ler, Şiiler, Kürtler, köyler, kentler,
birlikte Haşimî Krallığı sona erer-
sayısız aşiret 1920 Devrimi olarak
ken “Irak Cumhuriyeti” ilan edildi.
anılan isyana katılmıştır. İsyana
1958 yılında Irak ve Ürdün arasın-
karşı şiddetle müdahale eden İngiliz
daki “Arap Federasyonu” girişimi
güçleri on binlerce insanı katletmiş
de böylece akamete uğramış oldu.
Şaban 1441
53
yükselirken 1979'da sol fikre daha yakın olan Suriye Baas’ına yaklaşan Irak Baas lideri Ahmed Hasan
ABD öncülüğündeki güçler Birinci Körfez Savaşı'nda Saddam'ı Kuveyt'ten çıkarırken, Irak'a yönelik ambargolarda Irak toplumu çöküşün eşiğine geldi. Yüz binlerce sivil, ambargolar nedeniyle açlık ve önlenebilir hastalıklardan hayatlarını kaybetti.
el Bekir’i devirerek Irak’ın başına geçti. Ülkenin
başına
geldikten
sonra
Saddam birçok muhalifini idam ettirdi. Bu yıllarda Irak hızla sekülerleşti
ve
İslamî
hükümlerden
uzaklaştı. Ülkede tam anlamıyla laik bir Arap rejimi kuran Saddam, askeri ve sosyal yönden güçlü bir iktidar kurdu. Bu dönemde Irak petrole dayalı endüstriyel
faaliyetleri
ve
Arap
milliyetçisi anlayışıyla bölgede öne çıkan bir ülke oldu. 1980 yılında İran ile başlayan ve
Irak’ta 1968 yılına kadar sayısız darbe ve darbe girişimi yaşanırken, ülke tarihte olduğu gibi bu süreçte de istikrarsızlığa mahkûm kaldı. Ülke bu yıllarda Arap milliyetçiliğinin, özellikle Baas Partisi’nin yükselişine sahne oldu. Özellikle Arap ordularının İsrail karşısın-
8 sene devam eden savaş, Irak’ta tekrar büyük çaplı yıkıma yol açtı. Bu süreçte Saddam’ın otoritesi de sarsılmaya başladı. Irak ekonomisi İran ile savaşın ardından bozulurken, Saddam 1990 yılında Kuveyt’i işgal etti. Bu işgal Irak için sonun başlangıcı olacaktı.
daki hezimeti Baas’ın yükselişine
ABD öncülüğündeki güçler Birinci
ön ayak oldu. 1963’te kurulan Arap
Körfez
Sosyalist Baas Partisi, 1968’deki
Kuveyt’ten çıkarırken, Irak’a yöne-
darbe ile Irak’ta 2003 yılına dek
lik
sürecek
kurmuş
çöküşün eşiğine geldi. Yüz binlerce
oldu. Ancak Baas içerisinde de güç
sivil, ambargolar nedeniyle açlık ve
mücadeleleri devam etti.
önlenebilir hastalıklardan hayatla-
Baas
Rejimi’ni
Bu yıllar ise Irak’ta Saddam Hüseyin’in
yükselişine
ambargolarda
Irak
Saddam’ı toplumu
rını kaybetti.
oldu.
Bu dönemin ardından gücü önemli
Saddam, Baas içerisinde zamanla
ölçüde azalan Saddam yönetimi iç
Nisan 2020
54
sahne
Savaşı’nda
krizlerle boğuştu. 2003 yılında ise
Bu yılın ardından Irak, tüm dünya-
kitle imha silahları bahane göste-
daki İslami hareketleri etkileyen
rilerek
çeşitli fitne ve musibetler doğur-
Irak
işgal
edildi.
Aldığı
yaraları saramayan Saddam Rejimi kısa sürede devrildi, Saddam yakalanarak idam edildi, söz konusu kitle imha silahları ise bir yalandan ibaret çıktı. Asrın kibirli tağutları bir kez daha putlarını yemiş, gerçek dışı
bahaneleri
işgale
mazeret
olarak sunmuştu.
muştur. Ülkede güç kazanan IŞİD, Irak Sünnilerinin yalnız bırakılmışlığı ve çektikleri sıkıntıları da temel alarak yükselmiş ancak bu fitne içerisine dünyadaki tüm İslami hareketleri alacak hale gelmiştir. Maalesef on binlerce Müslüman burada yalancı
Irak’a yönelik Haçlı işgali, çağımı-
fecirler sebebiyle Haçlılar ve işbir-
zın en vahşi işgallerinden biri oldu.
likçi güçler eliyle akıl almaz işken-
Bir
celer ve katliamlara maruz bırakıl-
milyondan
fazla
Müslüman
kadın, çocuk, yaşlı demeden yasaklı kimyasal
silahlarla
katledildi.
Binlerce Müslüman kadın Haçlıların zindanlarında tecavüze uğradı. Iraklı Nur Bacı’nın Müslümanlara yazdığı mektup ve acı feryatları halen
Müslümanların
uykularını
kaçırmaya yetecek kadar canlıdır.
mıştır. IŞİD’in ortaya çıkardığı fitne ve döktükleri Müslüman kanı da bunun üzerine ziyadedir. Bölgede IŞİD, İran destekli vahşi Şii milisler ve ABD destekli Barzani yönetimi arasında kalan Müslüman Sünni halk, her gün işken-
Aynı zamanda on binlerce Müslü-
celer,
man erkek de zalim tağutların
karşı karşıya kalmıştır. Irak’ta son
zindanlarında işkencelerden geçi-
yıllarda yaşananlar, Müslümanların
rilmiştir.
hiçbir zaman akıllarından çıkma-
Irak’ta
Haçlılara
yıllarca
sürmüş,
karşı binlerce
direniş Haçlı
katliamlar,
tecavüzler
ile
yacak imtihanlar ve ibretlere yol açmıştır.
askeri burada öldürülmüş, Ameri-
Bugün ise Irak Müslümanları, Şii
kan ve İngiliz güçleri ciddi kayıp-
İran ve ABD’nin sultası altında
lar vererek 2011 yılında ülkeden
yaşam
kaçmak durumunda kalmış, geride
Çoğu Müslümanın kalacak bir evi
parçalanmış bir ülke, namusları
dahi yok. Irak, dünya Müslüman-
kirletilmiş on binlerce Müslüman
larının kendisine gerçekten ellerini
kadın ve işkencehanelerden geçiril-
uzatıp yaralarını saracakları günleri
miş on binlerce insan kalmıştır.
hasretle beklemektedir.
mücadelesi
vermektedir.
Şaban 1441
55
NEBEVÎ AİLE Halime Yılmaz
ÇOCUKLAR NEDEN ŞIMARIR? sevelim,
daha çok şımartarak geçirece-
onlarla vakit geçirelim, onlara
ğini şaşırıyor. Anne babaların
anlayış gösterelim, empatik
yaşama amaçlarını, çocukların
yaklaşalım” derken biz mese-
heva ve hevesleri belirliyor.
“Çocuklarımızı
leyi çok yanlış algıladık.
Ebeveynler
çocuklarının
Aşağılanarak, dövülerek, itilip
gözüne
girmek
için
kakılarak ve sevgi görmeden
kasım
kasım
kasılıyorlar.
büyüyen
Hiçbir şey doğal akışına bıra-
neslin
çocukları,
göklere çıkarılarak ve hayatın
kılmadığı
merkezine konularak yetiş-
gerim gerim geriliyorlar. Anne
tirilir oldu. Artık eve misa-
babalarının hayatının anlamı
fir çocukların düzenine göre
olduklarını gayet iyi anlayan
çağrılıyor, anne babalar sadece
çocuklar,
çocukları için yaşıyor, çocuk-
rında oynatıyorlar. Kendilerine
larını mutlu etme çılgınlığı
prens ve veliaht muamelesi
ile hangi özel günü çocuğunu
yapılan
Nisan 2020
56
için
adeta
çocuklar
onları
çocuklar,
da
parmakla-
doymak
bilmiyorlar. Prens ve veliaht olmak
kendilerine yönelik yapılan olumlu
onlara yetmiyor. Evin hâkimi ve
eleştirileri bile kaldıramaz, sosyal
kralı olmaya soyunuyorlar.
çevreye
Çocuklar
sevgiyle
büyür.
Onlar,
sevildiklerini hissetmezlerse gerilir, huzursuzlaşır ve özgüven kazanamazlar. Sevgi görmeyen çocuklar, büyüdüklerinde kendi çocuklarına
ayak
uyduramazlar.
En
kötüsü de kendileri için hayatından bile vazgeçen, çocuklarını hayatının merkezine koyan anne babalarına büyüdüklerinde ilk darbeyi vuracak olanlar bu çocuklar olacaklardır.
ve küçüklere sevgi gösteremez-
Bu çocuklar, kendilerinden başka
ler. Zira sevgi, sevilerek öğrenilen
hiçbir kimsenin ve hiçbir şeyin
bir duygudur. Ama sevgide aşırıya
önemli
kaçmak doğru değildir. Çocuğa veri-
için zamanla etrafında kendilerini
len aşırı sevgi neticesinde, sevgiden
seven kimse bırakmayan birey-
mahrum
çocuklarda
lere dönerler. Giderek narsistleşen
görülen durumlardan daha vahim
karakterleri sebebiyle kendilerin-
sonuçlar ortaya çıkar. Aşırı sevgi
den başka kimseyi düşünemez hale
büyütülen
olmadığını
gören, her dediği yapılan, gözünün
geliverirler.
içine bakılan, ağzından çıkan her
Çocukların,
söz emir telakki edilen çocuklar, büyüdüklerinde dünyanın gerçekleriyle yüzleşmek istemezler. Bir gün
dünyanın,
kendileri
etra-
fında dönmediğini anladıklarında
düşündükleri
çocukluklarından
kaynaklanan hatalarını görmezden gelmemizi tavsiye eden Peygamberimiz
bununla,
sallallahu aleyhi ve sellem
çocukların
deneyimsiz
dünyala-
rında hoşgörü ve sükûnetin yerini
kendilerini yapayalnız ve çaresiz
ve önemini vurgulamaktadır. Küçü-
hissedeceklerdir. Zira anne babası
cük bir hatadan dolayı sürekli kına-
onu,
etrafında
nan, kendisine doğru olan öğretil-
büyütmüştür.
mediği halde yanlış yaptığı zaman
Bu ütopik fanus içinde büyüyen
aşağılanan, basit yanlışlarında bile
çocuk, büyüdüğünde bunun gerçek
sürekli örselenen ve sürekli dövü-
olmadığını anlayacak ve büyük bir
len çocuklar, büyüdüklerinde pısı-
boşlukta kendisini kaybedecektir.
rık, kendine güvensiz, hayata ve
Bunu hiçbir anne babanın çocuğuna
insanlara küskün belki de saldırgan
yaşatmaya hakkı yoktur. Çünkü bu
bireylerden biri olacaktır.
dünyanın
döndüğü
onun
algısıyla
durumu çocuğumuza yaşatan biziz.
Zina
etmemenin
nedenini
tam
Böyle yetiştirilen çocuklar, küçük-
olarak kavrayamamış olsa gerek
lüklerinden itibaren sürekli pohpoh-
Peygamber
lanmaya ve övülmeye alıştıkları için
zina etmek için izin isteyen genci
sallallahu aleyhi ve sellem’den
Şaban 1441
57
hatırlayalım. Bu hadisede Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem’in
vakarlı ve
müsamahalı tavrı oldukça dikkat
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Yapamaz ol!” diye beddua etti.
çekmektedir. Gence, zina etme-
Çünkü adamın Rasûlullah
nin zararlarından bahsedip onu
aleyhi ve sellem’
ikna etmiş, o da bu kötü amelden
den dolayı idi. Bu beddua üzerine
ömrünün sonuna kadar vazgeç-
adam,
miştir. Yani demem o ki çocuğu-
oldu. (1)
muzda,
Hoşgörünün lideri Peygamber
doğruyu
bilmediğinden
kaynaklanan hatalardan dolayı onu hemen cezalandırmak yerine ona doğruyu öğretmek, bu istikamette ilerlerken sabırlı ve müsamahakâr olmak önceliğimiz olmalıdır. Çünkü çocuk hatayı, o işin yanlış olduğunu bilmeden yapmıştır.
sallallahu
i dinlememesi, kibrin-
elini
ağzına
lahu aleyhi ve sellem,
götüremez
sallal-
kibrinden ve şıma-
rıklığından dolayı bu adama beddua ediyordu. Peygamber ki çoğu zaman af yolunu tutan, açık bir kapı varsa o kapıyı kullanarak kişileri ikna etmenin her yolunu deneyen bir insandı. Ama burada açık bir kapı
Bu noktada çocukta bilinçsizlik-
yoktu. Kendini bir şey sanan, kibirli
ten kaynaklanan hatalarla bile bile
ve şımarık bir adam, kendisi ve
yapılan hatalar birbirinden ayrıl-
düşüncelerinden başkasını önemse-
malıdır. Bu gencin olayında tam
mez ve etrafına zarar verirdi. Adam
oturmamış bir bilinç söz konusu
kendisine hoşgörü gösterilecek bir
olduğundan Peygamber sallallahu aleyhi
kapı bırakmadığı için Peygamber
müsamaha ile yaklaşarak
bedduası almış ve aldığı beddua
durumu düzeltiyor. Ama bir de bile
sebebiyle yiyemez olmuştu. Ne acı
bile yapılan yanlışlar var. Böyle bir
değil mi?
durumda Peygamber
İbretlerle dolu geçmiş milletlerin
ve sellem
sellem’
sallallahu aleyhi ve
in tavrı nasıldı peki?
örneklerine
bir
göz
attığımızda
Ebu Müslüm (veya Ebu İlyas) Seleme
kibrin ve şımarıklığın kişileri küfre
radıyallahu anh’dan
sürüklediğini ve şeytani bir özel-
rivayete göre bir adam Rasûlullah
lik olduğunu görüyoruz. Firavun,
sallallahu aleyhi ve sellem’in
halkı tarafından sürekli övülen,
İbni Amr İbn Ekva
yanında sol
elle yemek yedi. Rasûlullah aleyhi ve sellem
sallallahu
latılmayan,
adama:
“Sağ elinle ye” buyurdu. Adam: “Bir
türlü
yapamıyorum”
kendisine hak hiçbir zaman hatır-
dedi.
hayatın
insanların
merkezine
kendisini
koymasından
dolayı şımararak âlemlerin Rabbine başkaldıran bir diktatördü. Bakın,
1. Müslüm, Eşribe, 107; Buhari, Et’ime 2; Ebu Davud, Et’ime, 19; Tirmizi, Et’ime, 47; İbn Mace, Et’ime,8
Nisan 2020
58
onu buna sürükleyen sebeplerden biri de hep “pohpohlanması” ve “şımartılmasıydı”. Kendisine sınırlar konulmayan, her dediği yapılan, sürekli her yanında koruması varmış gibi her ortamda avukatlığı
yapılan
çocuklar
ve
gençler, şımarık bireyler olmaya adaydırlar. Halbuki çürük ve kurtlu bir bedeni andıran
ümmetin,
şımarık
ve
kibirli azalara değil; güçlü, iradeli, mütevazi, haddini ve dinini bilen, durması gereken yerde duran yiğitlere ihtiyacı vardır. Zira çökmüş, yaşlı ve her taraftan kendilerini yiyen kurtçuklarla sarmalanmış bir bedende kibir ve şımarıklık sırıtacağı gibi bu cesedi daha da çökertip işlevsiz hale getirecektir. Şımarık çocuklar, ümmetin başına bela çocuklardır. Heva ve hevesine tapan ve onları ilahlaştıran insanlar, genellikle şımartılarak büyütülen çocuklardır. Çocuklar,
nefisleri
İbretlerle dolu geçmiş milletlerin örneklerine bir göz attığımızda kibrin ve şımarıklığın kişileri küfre sürüklediğini ve şeytani bir özellik olduğunu görüyoruz. Firavun, halkı tarafından sürekli övülen, kendisine hak hiçbir zaman hatırlatılmayan, insanların kendisini hayatın merkezine koymasından dolayı şımararak âlemlerin Rabbine başkaldıran bir diktatördü. Bakın, onu buna sürükleyen sebeplerden biri de hep “pohpohlanması” ve “şımartılmasıydı”.
azgınlaştırı-
larak büyütülmemelidir. Nefisleriyle mücadele etmeleri sağlanarak büyütülmelidirler. Yeri geldiğinde
çok dikkatli olmalıdırlar. Farkına
canlarının her çektiği verilmemeli,
varmadan
kısmen de olsa yoksunluk duygusu tattırılmalıdır.
Zorluklara
alıştı-
rılmalı, bir mücahit bir yiğit gibi yetiştirilmelidir.
çocuklarının,
kendile-
rini ve ümmeti kemiren bir kurda dönüşmemesi için dengeli olmalıdırlar. Padişah muamelesi gören ve anne babasına saygıyı öğrenemeyen
Günümüzün kitap kurdu ve heyecanlı
çocuk profili, kıyamet alametlerin-
anneleri, çocuklarını yetiştirirken
den birini hatırlatıyor bize.
Şaban 1441
59
Ömer bin Hattab
radıyallahu anh
şöyle
dedi:
ğine, terbiye edenlerin terbiye edilen
Cebrail aleyhisselam Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e
kıyametin ne zaman kopaca-
ğını sorduğunda Nebi sellem
sallallahu aleyhi ve
ona şöyle cevap vermişti:
bilgili değildir.
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in
diğer alametteki koyun çobanlaalametine uygundur.” arasında fark vardır. Şımarıklık
- Bana kıyametin alametlerini söyle. sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle
buyurdu: Cariyenin
muna geleceğine işarettir. Bu görüş,
Şımarık çocukla yaramaz çocuk
Cebrail aleyhisselam:
-
durumuna, alçakların yüksek duru-
rının yüksek bina sahibi olmaları
- Bu konuda sorulan, sofndan daha
Nebi
Sonra işlerin tam tersine dönece-
efendisini
doğurması,
çıplak, fakir koyun çobanlarının yüksek
bir kişilik sorunu ve yetiştiricilerin tutumlarıyla artış gösterebilen bir tutumdur. Çocukların
şımarıklığının
bazı
nedenleri:
bina yapmada birbirleriyle yarıştıkla-
- Bazı ebeveynler çocuklarına gere-
rını görmendir.” (2)
kenden fazla hak tanır ve sınırlarını
Alimler bu hadis hakkında farklı yorumlar
yapmışlardır.
Ama
o
aşan yetkiler verirler. Bu yaklaşım çocukta şımarıklığa sebep olabilir.
görüşlerden günümüze en uygun
-
olanı şudur (allahu ‘alem): Çocuk-
ödüllendirmek
ların anne babasına asi olup kötü
Kutsanmış başarı, çocuğun kişilik
davranmalarının çoğalmasıdır. Yani
kontrolünü yitirmesine sebep olabilir.
çocuk annesine, efendisinin kölesine davrandığı gibi muamele eder. Hakir görme, kızma, dövme ve kendisine hizmet ettirme gibi. Bu olaya mecazen cariyenin efendisini doğurması denilmiştir.
Çocuğu
her
başarısında şımarıklığı
aşırı besler.
-Dengeli bir otoritenin kurulmadığı evde büyüyen çocuk şımarır. Çocuğun her hatası gözde büyütülmemeli elbette. Ama tekrarlayan hataların
karşılıksız
bırakılması,
çocukta şımarıklığı pekiştirip hatayı
İbn Hacer şöyle demiştir:
normalleştirir.
“Bana göre kapsamlı oluşundan
- Arkadaşlarıyla ilişkilerinde abartılı
dolayı bu görüş diğerlerinden daha
bir şekilde “sana yapılanın fazlasını
isabetlidir.
kıyametin
yap, hakkını savun, istediğini al”
yakında kopacağına işaret eder.
gibi sözlerle korunmaya çalışılması
2. Müslim,8
Nisan 2020
60
Bu
olay,
da şımarıklığı doğurabilir. Çocuğa kendisini savunması telkin edilmelidir. Ama abartmak, çocuğun şımarmasına sebep olabilir. Şımarık çocuklar büyüyünce sosyal ve ailevi ilişkilerinde büyük sorunlar yaşarlar.
Peki şımarık çocuğa nasıl davranılmalı? Çocukların şımarmaması için neler yapılmalıdır? - Erken yaşlardan itibaren doğru yaklaşımlarla bunun önüne geçil-
Dengeli bir otoritenin kurulmadığı evde büyüyen çocuk şımarır. Çocuğun her hatası gözde büyütülmemeli elbette. Ama tekrarlayan hataların karşılıksız bırakılması, çocukta şımarıklığı pekiştirip hatayı normalleştirir.
melidir. - Çocuğun bazı istekleri yerine getirilmemelidir. - Arkadaşlarıyla sorun yaşadığında kendisinin
çözmesi
için
destek
verilmeli, müdahale edilmemelidir. - Çocuğa, yetişkin otoritesi hissettirilmelidir. -
Çocuklara
- Çocuğa yeri geldiğinde “Hayır” diyebilmek gerekir. - Çocuklara hayatta kalabilmeleri için gerekenler öğretilmelidir. Yemek yapmak, alışveriş yapmak gibi.
hayatın
merkezine
alındığı hissettirilmemelidir.
- Başarısızlıklarında tekrar başarılı olabileceklerinin ümidini verdiğimiz
- Büyükler hedeflerini erteleyerek
gibi bunun başarısızlık olduğunu net
hayatının tamamını çocuklarından
bir şekilde söylemek gerekir.
ibaret saymamalı, kendine bir hedef belirlemeli ve çocuklarıyla birlikte o hedefe doğru ilerlemeye çalışmalıdır. - Evde mutlaka kurallar konulmalı ve tutarlı bir şekilde bu kurallar uygulanmalıdır.
- Onları dünyaya hazırlamak gerekir, dünyayı onlara değil. - Her zaman en büyük olanın Allah azze ve celle
olduğunu
hatırlatmak
gerekir. Onun önünde secde etmeyi öğretmek lazımdır. O’nun büyüklü-
- Çocuklara evde söz hakkı verilmeli
ğünü bilen ve öğrenen çocuk, kibir
ama her şeye onlar karar vermeme-
ve şımarıklıktan haya edecektir
lidirler.
inşallah.
Şaban 1441
61
SERBEST KÖŞE Yusuf Yılmaz
يم ِ ّٰ ِب ْس ِم ِ الل ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ِح
ُق ْل يَ َت َو ّٰفي ُك ْم َملَ ُك ا ْل َم ْو ِت ا ّلَ ۪ذي ُو ِّك َل ِب ُك ْم ث َُّم ﴾11﴿ اِ ٰلى َر ِّب ُك ْم ُت ْر َج ُعو َ۟ن َولَ ْو ت َٰرٓى اِ ِذ ا ْل ُم ْج ِر ُمو َن نَا ِك ُسوا ُر ُ۫ؤ ِس ِه ْم ِع ْن َد
َر ِّب ِه ْ ۜم َر ّبَ َنٓا اَ ْب َص ْرنَا َو َس ِم ْعنَا فَا ْر ِج ْعنَا نَ ْع َم ْل
﴾12﴿ صالِ ًحا اِ ّنَا ُمو ِق ُنو َن َ
ْس ُه ٰدي َها َو ٰل ِك ْن َح َّق ٍ َولَ ْو ِش ْئنَا َ ٰلتَ ْينَا ُك َّل نَف َ َ ا ْل َق ْو ُل ِم ۪ ّني اس ِ ل ْملَٔـ ََّن َج َه َّن َم ِم َن ا ْل ِج َّن ِة َوال َّن ﴾13﴿ اَ ْج َم ۪عي َن
َف ُذو ُقوا ِب َما ن َ۪سي ُت ْم لِ َقٓا َء يَ ْو ِم ُك ْم هٰ َذ ۚا اِ ّنَا ن َ۪سينَا ُك ْم ﴾14﴿اب ا ْل ُخ ْل ِد ِب َما ُك ْن ُت ْم تَ ْع َم ُلو َن َ َوذُو ُقوا َع َذ
SECDE SURESİNİN GÜNDEME DAİR HATIRLATTIKLARI
(Ey Muhammed) De ki: Size vekil kılınan (bu konuda görevlendirilen) ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz. O günahkârların, Rableri huzurunda başlarını öne eğecekleri, “Rabbimiz! Gördük duyduk, şimdi bizi (dünyaya) geri gönder de iyi işler yapalım, artık kesin olarak inandık” diyecekleri zamanı bir görsen! Biz dilesek, elbette herkese hidayetini verirdik. Fakat, “Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım” diye benden kesin söz çıkmıştır. (O gün onlara şöyle diyeceğiz:) Bugüne kavuşmayı unutmanızın cezasını şimdi tadın bakalım! Doğrusu biz de sizi unuttuk; yaptıklarınızdan ötürü ebedî azabı tadın! (Secde, 11-14)
Nisan 2020
62
D
ünya nimetlerinin tümün-
Hesap ve mizandan korkmayan ve
den yararlanmak için üstün
bugünü unutan bu sınıfların acı
bir çaba harcayan ancak
akıbetlerini Rabbimiz Secde suresin-
ölüm sonrası hayat için herhangi
de veciz bir şekilde gözler önüne ser-
bir düşüncesi bulunmayan zavallı
mektedir. “O günahkârların, Rable-
insanlara
rinin huzurunda başlarını öne eğip,
seslenmektedir
ayet-
ler. Bu insanlar arasında kimileri ahiret hayatını inkâr etme cüretini gösterirken kimileri de ahiret hayatını arkalarına atarak bir aldanışın koynunda bulmuşlardır kendilerini. Kazandıkça şımaran, makam ve mevkilere ulaştıkça kibre yuvarlanan birtakım insanlar vardır ki kendilerini ilah gibi görüp başta Allah
“Rabbimiz! Gördük, duyduk…” Ey Rabbimiz! Biz, inkâr edip nankörlük hastalığında kıvrananların acı akıbetlerini gördük ve işittik. Dünyasını cenneti yapmaya çalışırken şımaran ve büyüklenen ahmakların sonlarına şahit olduk. Dünya hayatında tehdit ettiğin cehennem ateşinin dehşetine hem tanık olduk
azze ve celle’ye sonra O’nu kendisine
hem de onun homurtu ve seslerini
Rab görmüş olanlara düşmanlık cü-
işittik. Zilletle başlarımızı eğip sen-
retine saplanmışlardır. Bu ahmak-
den medet umarak ‘bizi (düny ay a)
ça cüretkarlık onların gözlerini kör
geri gönder de iyi işler yapalım,
edip acımasız ve çılgın tavırlar içe-
artık kesin olarak inandık…’ Bize
risinde insanlığa ama özelde İslam
dünya hayatında verdiğin birçok
Ümmetine kan kusturmak adına
fırsatı değerlendiremedik ama bu
kollarını sıvamışlardır. Dev aynası-
sefer daha dakik olacağız.
nın karşına geçmiş bu sefihler ülkeleri işgal edip kendi hegemonyalarını ilan etmişlerdir. Onlara göre
Bu çırpınış onlara verilecek şu cevap ile son bulacaktır;
tüm insanlık onların gönüllü veya
“(O gün onlara şöyle diyeceğiz:)
gönülsüz köleleridir.
Bugüne kavuşmayı unutmanızın
Bu sınıf gibi tuğyanda ileri bir seviyeye çıkmayan birtakım insanlar vardır ki onlar da heva ve hevesle-
cezasını şimdi tadın bakalım! Doğrusu biz de sizi unuttuk; yaptıklarınızdan ötürü ebedî azabı tadın!”
rinin kurbanları olmuşlardır. Doy-
Artık nefesler kesilir, ayaklar be-
mak bilmeyen nefislerine hizmet
deni zor taşır, gözler yuvalarından
etmek için çıktıkları yolda özgür
fırlayacak gibi bir hâl alır… Tekrar
köle haline gelmişlerdir. Bunun bir
medet umulacak bir yakarış dudak-
yansıması da ahiret hayatını unut-
larının arasından çıkamaz hale ge-
mak olmuştur.
tirilir. Siz nasıl bugünü unuttuysa-
Şaban 1441
63
manlardır. Allah’a ve O’ndan gelen tüm hakikatlere iman ettiğini söy-
Son zamanlarda yaşanan tabii afetler, savaşlar ve salgın hastalıklar neticesinde uzağımızda yaşanan toplu ölümler, en yakınımızda cereyan ederek gündemlerimizde yer almaktadır. Her türlü afete tedbir almak ile birlikte bu süreci, özellikle ahiret hayatını, ciddi bir tefekküre vesile kılmak gerekmektedir. Ölümü unutmaya çalışmak yerine ölümü zihnimizde ve kalbimizde canlı tutarak Rabbimize yol aramanın tam zamanıdır.
leyip hayatında bunu gösteremeyen büyük bir çoğunluk. Mesuliyetlerini bilmeyen, bilse de uygulama konusunda zaafa düşen ve neticesinde de şeytan ve dostlarının telkinlerine kulak kabartıp İslam’ın sınırlarını ihlal edenler… Rükû ve secdelerle, zikir ve Kur’an tilavetleriyle, davet ve cihad çalışmalarıyla, kitap okuyup makaleler yazmalarıyla bedenlerini yorup ruhlarını canlandırması gereken İslam Ümmetinin haramlar ile hem bedenlerini hem de kalplerini yorduklarına şahit olmaktayız. Bu da ister istemez ahiret hayatının gündemimizden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Son zamanlarda yaşanan tabii afetler, savaşlar ve salgın hastalıklar neticesinde
uzağımızda
yaşanan
toplu ölümler, en yakınımızda cenız; cehennem ateşinde, aç-susuz,
reyan ederek gündemlerimizde yer
çıplak, hor ve hakir, zillet her taraf-
almaktadır. Her türlü afete tedbir
tan sizi kuşatmış bir vaziyette unu-
almak ile birlikte bu süreci özellikle
tulursunuz. Sesleriniz duyulmaz,
ahiret hayatını ciddi bir tefekküre
temennileriniz karşılanmaz.
vesile kılmak gerekmektedir. Ölü-
Hak etmeyen dünya saltanatının sonunda cehennem ateşinde zelil kılınmak. Değersiz bir yaşam biçiminizin faturası bir hiçlik… Değerli kardeşlerimiz!
mü unutmaya çalışmak yerine ölümü zihnimizde ve kalbimizde canlı tutarak Rabbimize yol aramanın tam zamanıdır. Rahman ve Rahim olan Allah, kararan gönül dünyamızı İslam’ın nuru
Dünyanın sekülerleştiği bu günler-
ile aydınlatsın. Musibet yüklü afet-
de, kapitalizmin dişlilerinin arasın-
leri bizim için hayra tevdi eylesin,
da kalan önemli bir grup da Müslü-
âmin.
Nisan 2020
64