Nebevi Hayat Dergisi 92. sayı (Temmuz, 2020)

Page 1




Yıl: 8 Sayı: 92 - Fiyatı: 12 TL

Editör

Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat instagram.com/nebevihayatdergisi dergi.nebevihayatyayinlari.com bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Turhan Güncü İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02 Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe) Baskı: Step Ajans Matbaacılık Göztepe Mah. Bosna Cad. 11 Bağcılar, İst. Tel: 0212 446 88 46, Sertifika No: 45522 Temmuz 2020 Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel ve hukukî sorumluluğu yazarlarına aitti.

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salat ve selam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, ailesine, ashabına ve kıyamete kadar onun izinde gidenlerin üzerine olsun. Değerli okuyucularımız, Nebevi Hayat Dergisi olarak bu ayki kapak konumuzu rızık endişemizin her tarafımızı sardığı, asıl rızık verenin unutulmaya yüz tuttuğu bugünlerde nefsilerimize Allah azze ve celle’nin Rezzak olduğunu hatırlatmak amacıyla “Helal Lokma” olarak belirledik ve inceledik. Bu ay, yaklaşan Kurban Bayramı’nın da etkisiyle, bir değişiklik yaptık ve kapak konularından önce sinelere Kurban ibadetini hissettiren, hayatımızın ve ibadetlerimizin içini boşaltmaya çalışan şeytan ve dostlarının oyunlarına karşın işlerimize anlam katan, ibadetlerimizin manalarını hissetmekte ruhlarımıza yardımcı olacak bir yazı eklemeyi uygun gördük. Her sayımızda olduğu gibi bu sayımızdaki yazıları kaleme alırken de gördük ve adeta aynel yakîn bir şekilde hissettik ki yeryüzünün her bir karış toprağı İslam nizamına, İslam şeriatına aç bir vaziyette, gelecek o güzel günleri beklemektedir. Zira ne kadar uğraşsalar ne kadar düşünseler ne kadar para akıtsalar da beşerî fikirlerle, nizamlarla İslam’ın bir benzerini getiremezler, getiremediler ve getiremeyeceklerdir. Bize bu güzel nizamı uygun gören ve bizi İslam ile şereflendiren Allah’a bir kez daha hamd olsun. Nebevi Hayat Dergisi Yayın Ailesi olarak Rabbimizden cümlemizi Kurban Bayramı’na ulaştırmasını, İsmaillerimizi O’na adayabilmeyi cümlemize nasip etmesini diliyoruz. Tüm İslam aleminin bayramı hayırlı ve mübarek olsun. Selam ve dua ile…


İçindekiler Kurban Allah (cc)'ye Ada(n)maktır Yusuf Yılmaz

Helal Lokmanın Önemi Hakan Sarıküçük

Hırsızın Eli Neden mi Kesilir? Ahmet İnal

04

09

17

KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR İslam Medeniyeti ve Cahiliye Arasında Kadın M. Sadık Türkmen

25

Nebevi Damlalar Öfke ve Öfkeden Kurtulma Yolları Yener Yılmaz

30

Gündem-Analiz LGBT Rezaletinin Arka Planı Metin Ulusoy

36

İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi Raşid Halifeler Döneminde Yöneticilik Hususunda Öne Çıkan Hususlar Cihan Malay

41

Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Dünden Bugüne Kafkasya Muhammed Eyüp

45

Nebevî Aile 21.Yüzyılın Asiye'si Olmak Halime Yılmaz

51

Serbest Köşe Bu Senin Hikayen Olabilir mi?-5 Derya Fıçıcı

54

Serbest Köşe Allah Merhametiyle Hitap Eder Ümit Şit

61


KAPAK DOSYA Yusuf Yılmaz

KURBAN ALLAH (C.C.)’ye ADA(N)MAKTIR “Onlara,

Adem’in

iki

oğlunun

Kurban, eşyanın sahibi olan Allah

kıssasını doğru olarak anlat: İkisi

azze ve celle’nin,

birer kurban sunmuşlar, birininki

larımızın arasına bıraktığı değer-

kabul edilmiş, diğerininki edil-

leri O’nun razı olduğu yola, hoşnut

memişti. Kabul edilmeyen, “And

olacağı

olsun seni öldüreceğim” deyince

adıdır.

kardeşi: “Allah ancak sakınanların

Tıpkı Habil ve Kabil örneğinde

takdimesini kabul eder” demişti.” (Maide, 27)

Kurban,

sahibi

olanların

tavırla

harcamanın

olduğu gibi… Adem’in

takva

bir

emanet olarak avuç-

oğulları

Rablerine

bir

kurban takdim etmişler, birinin

Allah azze ve celle’ye yaklaşmak, O’nun

sunduğu

katında itibarlı olmak adına ihlas

ötekisininki hüsnü kabul görme-

ile yoğrulmuş kalplerinin sunduğu

mişti. Çünkü birisi ihsan ehliydi.

salih amelin adıdır.

O, Allah’ı görüyormuşçasına O’na

Temmuz 2020

4

kurban

kabul

edilmiş,


kulluk

Malı-

olsun ki seni öldüreceğim” diyor.

layık

Kardeşi soruyor: “Beni niye öldü-

olanını kurban etmiş, ötekisi de en

receksin?” O da diyor ki: “Senin

değersizini kurban etmişti. Habil

kurbanın kabul edildi, benimki

mülkün sahibinin bilincinde olarak

kabul edilmedi.” (1)

nın

şuuru

en

içindeydi.

güzelini,

kurbanda

Allah’a

bulunmuş,

en

iyisini

sunmuştu. Verdiğinin daha güzeliyle kendisine mukabelede bulunulacağının güvencesi içinde kurban sunmuştu.

Bunun üzerine Habil der ki: “Senin kurbanının

kabul

edilmemesi

benim suçum değildir; takva sahibi olmadığından kurbanın kabul edilmiyor. Bu yüzden beni öldürmeye

Kabil ise mülkü kendisinin zanne-

girişmek yerine, kendinde takvayı

derek, mülkün sahibine karşı bir

yerleştirmeye bak.” (2)

güvensizlik duygusu içinde kurban takdim etmişti. Onun içindir ki zahiren birbirine benzeyen ama niyet olarak birbirinden çok farklı olan bu amelden birisini kabul eden Rabbimiz, ötekisini kabul etmemişti. Doğal olarak kurbanının kabul edilmeyişini gören Kabil, hemen hatasını

anlayıp

tevbe

etmesi,

durumunu düzeltmesi gerekirken öyle yapmıyor da kardeşini kıskanıp haset ediyor. Yani Allah’ın takdirine karşı geliyor. Allah’a hikmetsizlik izafe ediyor. Kabul edip etmeyen Allah iken o kardeşini suçluyor. Tıpkı Allah’ın takdirine baş kaldıran, Adem’e secde etmesini emreden Rabbini hikmetsizlikle itham eden şeytan gibi. Evet bildiğimiz kadarıyla tarihte ilk hasit şeytandır, ikincisi de Kabil’dir.

Kurban, teslimiyet ve ada(n)maktır. Tıpkı rahminde yol alan evladını erkek zannedip mescide adayan Hanne gibi… Hayalinde büyüttüğü evladının erkek olmadığına şahitlik edince Allah’a olan sadakatinde ve verdiği sözde gösterdiği adanmışlık ruhunda olduğu gibi… "Bir

zamanlar

İmran’ın

karısı

şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdakini adadım,

kayıtsız benden

şartsız kabul

sana buyur;

kuşkusuz sen her şeyi işiten, her şeyi bilensin. Onu doğurunca dedi ki: “Rabbim! Onu kız doğurdum. -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmektedir- erkek de kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum, işte ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana

Kabil, kardeşini kıskanarak onu

karşı senin korumana bırakıyo-

öldürmeye teşebbüs ediyor. “And

rum. Bunun üzerine Rabbi ona

1. Besairu’l Kuran, Ali Küçük, Maide Sûresi 2. Tefhimul Kuran, Mevdudi, Maide Sûresi

Zilkade 1441

5


“Ey Meryem! Bu sana nereden?” diye sorar, o da “Allah tarafından” cevabını verirdi. Kuşkusuz Allah dilediğine sayısız rızık verir."

İmran'ın karısı, Rabbine adağını -ki bu onun ciğerparesiydi- kabul buyurması için tüm samimiyeti ile ifade edilen bu duası, tertemiz olarak Allah'a teslim oluşun, bütünü ile O'na yönelişin, O'nun onayını ve rızasını elde etmek dışında her çeşit bağdan özgür oluşun ve kurtuluşun ifadesidir: “Hani İmran’ın karısı `Rabbim, karnımdaki çocuğu, her türlü endişeden arınmış olarak sırf sana adadım, onu benden yana kabul buyur. Hiç kuşkusuz sen işiten ve bilensin’ dedi.”

(Âl-i

İmran, 35-37)

Adak kıssası, Meryem’in annesi olan İmran’ın

karısının

kalbindekini

deşifre etmekte, gönlünü bayındır hale getiren iman ve sahip olduğu en değerli varlığıyla Rabbine yönelişini açığa çıkarmaktadır. Bu en değerli varlık, karnında taşıdığı yavrusudur. İmran’ın karısının kendi durumunu her çeşit bağ, her çeşit ortak koşma ve Yüce Allah dışında hak sahibi olabilecek herkesten bağımsız bir samimiyet ve özgürce davranışla ifade edişi gerçekten anlamlıdır. Gerçek bağımsızlık ancak bütünü ile Allah’a teslim olmak ve her kişi, varlık ve değere kulluk etmekten kurtulmakla elde edilebilir. İmran'ın karısı, Rabbine adağını -ki bu onun ciğerparesiydi- kabul buyurması için tüm samimiyeti ile ifade edilen bu duası, tertemiz olarak Allah'a teslim oluşun, bütünü ile O'na yönelişin, O'nun onayını ve rızasını elde etmek dışında her çeşit bağdan özgür

hüsnükabul gösterdi ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriya onun bulunduğu yere,

oluşun ve kurtuluşun ifadesidir: “Hani İmran’ın karısı `Rabbim, karnımdaki

çocuğu,

her

türlü

endişeden arınmış olarak sırf sana adadım, onu benden yana kabul

mabetteki odaya her girdiğinde

buyur. Hiç kuşkusuz sen işiten ve

yanında (yeni) bir rızık bulur ve

bilensin’ dedi.” (Âl-i İmran, 35)

Temmuz 2020

6


Fakat O bir kız doğuruyor, erkek

Bu söz bu şekliyle yakın bir yaka-

doğurmuyor:

rışın ifadesidir. Rabbi ile baş başa

“Fakat O’nu doğurunca Allah ne doğurduğunu gayet iyi bildiği halde

olduğunun bilincinde olan, içini O’na dökmeye, ilerde yapmak istediklerini O’na açmaya ve sahip

şöyle dedi; `Rabbim, doğurduğum

olduklarını doğrudan bir nezaket ile

kız çocuğudur, oysa erkek, kız

takdim etmeye çalışan bireyin niya-

gibi değildir. O’na Meryem adını

zıdır. Allah tarafından seçilen kullar

taktım. O’nu ve soyunu lanetlen-

Rabblerine karşı bu hal üzere olurlar.

miş şeytandan senin himayene

Doğrudan sevgi ve yakınlık hali...

havale ederim.”

Basit ifadeleri olmayan, zorlanarak söylenen cümlelerden de uzak, tabii

Halbuki o, bir erkek çocuk bekli-

ifadelerle yakarma halini, kendine

yordu. O gün tapınaklara erkek

y akın, sevimli, duy an ve cevap veren

çocukların adanması dışında başka

biriyle

bir adama şekli yoktu. Adanan

olan kişinin niyazını simgelemek-

çocuklar Havralara hizmet ediyor, kendilerini ibadete ve Allah’a veriyorlardı. Fakat o, kendi çocuğunun kız olduğunu görüyordu. Üzgün bir nağme ile Rabbine yöneldi: “Rabbim O’nu kız olarak doğurdum. Halbuki Allah onun ne doğurduğunu daha iyi biliyordu:

konuştuğunun

bilincinde

tedir bu... “O’nu ve soyunu lanetlenmiş şeytandan senin himayene havale ederim.” Bu son sözü hediyesini Rabbine sunduktan sonra söylüyor, O’nun koruması ve himayesine havale ediyor. O’nu ve soyunu taşlanmış şeytandan

Allah’a

sığındırıyor.

Bu da samimi, gönülden gelen bir

Fakat yine o, gördüğünü Rabbine

sözdür; samimi, gönülden gelen

arz ediyordu. Bununla sanki adağını

bir arzudur. Kızının Allah

yerine getirecek erkek bir çocuğu olmadığından Allah’tan özür dilemek istiyordu. Halbuki erkek, kadın gibi değildir. Bu alanda kadın erkeğin görevini

celle

azze ve

tarafından, kovulmuş şeytanın

kötülüklerinden

korunmasından

daha güzel bir hal düşünemiyor. Rabbi O’nu güzel bir kabul ile karşıladı. Veya O’nu güzel bir şekilde yetiştirdi. Annenin kalbini şenlendiren bu

yerine getiremezdi. “Rabbim ben

samimiyetin ve adaktaki mükemmel

ona Meryem adını verdim.”

teslimiyetin mükafatı olarak... (3)

3. Fizilali’l Kuran, Seyyid Kutub, Âl-i İmran Sûresi

Zilkade 1441

7


Kur’an-ı Kerim, geçmişte yaşanmış kıymetli hatıraları günümüze taşıyarak Allahu Teâlâ’ya sadık olmanın, O’na teslimiyet göstermenin, O’nun yoluna adanmanın ne olduğunu bize öğretmektedir. Allah azze ve celle ancak takva sahiplerinin amellerini kabul ettiğini, ihlas ile işlenmiş güzelliklere iltifat edip bu işleri önemsediğini kurban ameli üzerinden haber vermektedir. Kurban, Allah

azze ve celle’nin

emir ve

yasaklarına samimi ve içten boyun eğmenin alameti farikasıdır. Tıpkı Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’de olduğu gibi… "Çocuk kendisinin yanı sıra yürümeye

başlayınca:

“Ey

oğulcu-

ğum! Doğrusu ben uykuda iken seni

boğazladığımı

görüyorum,

bir düşün, ne dersin?” dedi. “Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin” dedi. Böylece ikisi de Allah’ a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı

Kurban amelini, zilhiccenin 10-1112 ve 13.gününde kesilen hayvanlar ile sınırlı tutmadan, hayatın her alanında Allah’ın razı olduklarını, Allah için ve Allah yolunda seferber etmenin şuurunda olmamız gerekmektedir. Hassaten

İslam

Müslümanların

düşmanlarının, mukaddesatına

ellerini uzatıp hiçbir şeyin hatırına dikkat etmedikleri şu zaman diliminde, mümin erkek ve mümin kadınların Allah yolunda, İslam dininin hakimiyeti adına kurban edecekleri en kıymetli şeyleri sefer-

üzerine yatırınca biz: “Ey İbrahim!

ber etmenin tam da sırasıdır.

Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi

Zamanımızı,

davrananları böylece mükafatlandırırız” diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir deneme idi. Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. Sonra gelenler için de "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık. İşte iyileri böylece mükafatlandırırız. Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı." (Saffat, 102-111)

Temmuz 2020

8

yeteneklerimizi,

üzerinde bulunduğumuz makam ve mevkileri, hayatımızı, evlatlarımızı, mal ve mülkümüzü, bunları bize bahşedenin yoluna kurban etmenin bilinciyle bir hayat yaşamanın üzerimize kolaylaşması duası ile…


KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük

HELAL LOKMANIN ÖNEMİ

H

amd, kullarına karşı pek

Allah

lütufkâr olup nimetlerini

bu muazzam kâinat, insanoğlunun

onlardan esirgemeyen ve

hizmetine sunulmuştur. İnsanoğlu

Rezzak olan Allah’a, Salat

ve

selam,

“Allah’ım! Bana

merhamet et, bana rızık ver, bana

azze ve celle’nin

yaratmış olduğu

fakir ve muhtaç, kudret sahibi olan Allah azze ve celle ise Minnet ve Kerem sahibidir.

afiyet ver ve beni doğru yola eriştir!”

“Ben onlardan bir rızık istemi-

diye dua ederek ümmetine ellerini

yorum. Ben onların beni doyurup

hayırla doldurmanın yollarını öğre-

beslemelerini

ten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e,

(Zariyat, 57)

Allahu Teâlâ’nın affı ve mağfireti,

Ayet-i celilede kulluk mefhumun-

lütuf ve ihsanları helalinden kaza-

dan sonra rızık ifadesi geçmekte-

nıp helalinden harcayan, yerken ve

dir. Rızık endişesi, insanoğlunun

içerken helal olmasına dikkat eden

hayatta kalmanın ardından en çok

mümin erkek ve mümine kadınların

kafa yorduğu, en çok kalbini bağla-

üzerine olsun.

dığı ve en fazla önem verdiği mesele

de

istemiyorum.”

Zilkade 1441

9


buyrulur: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların Helal ve temiz olanlarından yiyin…” (Bakara, 168)

“Dünya talebinde mutedil olun”. (İbni Mace) Yani rızkı güzel bir şekilde talep edin. Nasibiniz olanı talep ederken Allahu Teâlâ’nın size kolaylaştırdığı şekilde talep edin. Size takdir edilene kanaat edin ve başkalarının hakkına göz dikmeyin. Rızık talebinde bulunurken, bunu kendinize gaye edinin, Allah’ın zikrini unutmayın. Böyle yaptığınız takdirde Allahu Teâlâ’nın övgüsüne mazhar olursunuz.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz de şu hadisi şerifleriyle bize helal ve haram hususunda ne kadar ihtiyatlı olmamız gerektiğini pek güzel ve veciz bir şekilde beyan buyurmaktadır: “Şüphesiz helal bellidir. Haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında (helal veya haram olduğu açıkça belli olmayan) birtakım şüpheli şeyler vardır ki pek çok kimse onları bilemez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse, dinini ve haysiyetini korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayan bir kimse ise zamanla harama düşer. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki sürünün bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir.” (1)

olmuştur. Bu endişe, aynı zamanda kulluğa zarar veren, kişinin olgun manada kulluğuna engel olan büyük bir imtihana dönüşmüştür.

Helal mal, sahibini helale sevk eder ve haramlardan korur; haram bir mal da sahibini harama meylettirir, helale yöneltmez. Helal ve harama karşı dikkatli

Cenab-ı Hak, insanoğlunu beslenme

olmak, insan hayatının maddi ve

ihtiyacı ile yaratmış, bu ihtiyacını

manevi istikâmetine tesir eden en

karşılarken kullanılacak gıdaların

mühim sebeplerden biridir. Helal

da helal olmasını emir buyurmuş-

lokmanın tedariki için de kazancın

tur. Nitekim ayet-i kerîmede şöyle

helal olması zaruridir.

1. Buhârî, İman, 39

Temmuz 2020

10


Abdülkadir Geylani Hazretleri de

sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda

bizi şöyle ikaz etmiştir: “Haram

bulun ve yeryüzünde bozgunculuk

yemek kalbi öldürür, helal yemek

arama. Çünkü Allah, bozgunculuk

ise ihya eder. Lokma var seni dünya

yapanları sevmez.” (Kasas, 77)

ile lokma var seni ahiret ile meşgul eder. Lokma var, seni Hâlık Teâlâ’ya rağbet ettirir.”

Allah

azze ve celle

insanoğluna, sadece

kendisine kulluk etmesini ve sadece kendisine itaat etmesini emret-

Hiç şüphesiz, haram ve şüpheli

miştir. Bununla birlikte kendisinin

şeylerle beslenen bir kimsede ibadet

vermiş olduğu helal rızıktan fayda-

aşkı ve kulluk heyecanı olmaz.

lanmalarını ve bunun karşılığında

Haram ve şüpheli gıdalardan kalbe

da O’na şükretmelerini emretmek-

ancak kasvet, bunalıp sıkılma ve

tedir. Kendilerine vermiş olduğu

gaflet

rızık

sirayet

eder.

Temayüller,

vesilesiyle,

O’nun

rızasını

nefsani arzulara göre şekillenmeye

gözetmelerini ve O’na itaat yolunu

başlar. Böylece gönül hantallaşıp

aramalarını istemiştir. Böylelikle

duygusuzlaşır, yalnız kendi menfa-

nimet ve şükrü bir araya getirmiş

atini düşünür. Merhamet ve şefkat

olacaklardır. Dünya hayatı daha

fukarası haline gelir. Böylesi kalp

güzel ve daha yaşanabilir bir diyar

ve bedenler, baştanbaşa bir kötülük

olacak, yeryüzü aydınlanacak ve

barınağı ve ahlâksızlık yuvasına

mümin kullar huzur bulacaklardır.

döner. Neticede İslâm ahlâkı ve yüce faziletler adeta unutulur.

Allahu Teâlâ, rızkı istediği kişiye istediği şekilde verir. O minnet

Haram lokmanın, kalbimize yapmış

sahibi ve çok cömerttir. O’nun

olduğu

hakkında

cömertliği kendisine şükredenleri

Mevlânâ: “Köpek bile atılan bir

de nankörlük edenleri de kafirleri

kemiği veya ekmeği koklamadan

de Müslümanları da kapsamaktadır.

menfi

tesirler

y emez. (Ya sen ey insan, senin helal-haram gözetmemen insanlığına yakışır mı?)” (2)

Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Kâfirlere, dünya hayatı süslü gösterildi.

İman

edenlerle

alay

Bu dinin güzelliği ve olgunluğu,

ediyorlar. Oysa kıyamet gününde

dünya ve ahiret arasında bir denge

Allah’tan

kurmuş olmasıdır.

üstündürler.

“Allah’ın sana verdiğiyle ahiret

korkanlar Allah

onlardan dilediğini

hesapsız rızıklandırır.” (Bakara, 212)

yurdunu ara, dünyadan da kendi

Kur’an çok açık bir şekilde insa-

payını (nasibini) unutma. Allah’ın

nın

bolluk

olsun,

darlık

olsun

2. Mesnevî

Zilkade 1441

11


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu durumu bir önceki hadisin devamında şöyle açıklamıştır: “Çünkü herkes kendisi için yaratılmış olana müyesserdir (kazanmaya hazırlanmıştır).” Yani herkes ancak ve ancak kendisi için takdir edilen rızkı elde eder. Bundan ne fazlasını ne de azını yiyebilir. Herkes için takdir edilen rızık, takdir edildiği vakitte kendisine ulaşır. Kendisine geç gelme ve erken gelme gibi bir şey söz konusu değildir. Bunların hepsi Allahu Teâlâ’nın ezeli ilminde belirlenmiştir.

ise 'Rabbim beni aşağıladı!' der." (Fecr, 15-16) Allah azze ve celle, burada insan tabiatı ile ilgili olarak cahil ve kendine zulmeden olduğunu ve kendisine verilen nimetlerin sürekli olacağına inanan bir yapıya sahip olduğunu bize haber vermektedir. “İnsan çok cahil ve çok zalimdir.” (Ahzab, 72)

Allahu Teâlâ, müminin yaptığı hiçbir iyiliği zayi etmez. Onun yapmış olduğu iyiliğin karşılığını dünyada rızkını genişleterek ve belaları ondan def ederek, ahirette de cennetine koyarak ve onun derecesini yükselterek verir. Kâfir ise yaptığı iyiliğin karşılığı olarak dünyada yedirilir. Kendisinin yapmış olduğu iyilik dünyadayken rızkının genişletilmesine, belaların def edilmesine ve düşmanlarına karşı kendisine yardım edilmesine sebep olabilir. Fakat tüm bunları yaparken Allah için niyeti olmadığından dolayı yapmış olduğu iyilikler, kendisi için ahirette bir yarar sağlamaz.

bana ikram etti” der. Ama Rabbi onu

Enes bin Mâlik radıyallahu anh’tan gelen rivayette, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Allah hiçbir Mümine, yaptığı tek hayrın bile karşılığını ihmal etmek suretiyle zulümde bulunmaz. Yaptığı her iyiliğin karşılığı hem dünyada hem de ahirette kendisine verilir. Kâfir ise yaptığı hayır sebebiyle dünyada öylesine rızıklandırılır ki ahirete vardığında, karşılığı

imtihan edip rızkını daralttığında

verilecek tek hayrı kalmaz.” (3)

rızık konusunda imtihan olacağını haber vermiştir: "İnsana gelince, Rabbi onu imtihan edip kendisine ikramda bulunduğunda ve bolca nimetler verdiğinde, o: “Rabbim

3. Müslim, r.2808

Temmuz 2020

12


Allahu Teâlâ, kullarının sabrını ve

İşte onlar Allah'ın dilediğine rızkı

şükrünü ölçmek için bazılarına rızık

genişlettiğini ve istediğinden de

verir, bazılarına da kısar. Allah’ın

onu çekip aldığını bilirler ve bunla-

kendisine merhamet ettikleri hariç,

rın hepsinin ilahî bir takdire ve

insanların geneli kendisine nimet

hikmete bağlı olduğuna inanırlar.

verildiği zaman sevinir ama şükret-

Malın helal olanında hesap, haram

mez,

yoklukla

imtihan

olduğu

zaman da kızar ve sabretmez. “İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinip şımarırlar. İşlediklerinden

dolayı

başlarına

bir kötülük gelince bir de bakarsın ki ümitsizliğe düşerler. Allah’ın, dilediğine rızkı genişlettiğini ve daralttığını görmediler mi? Şüphe-

olanında ise azap vardır. Bundan dolayı, Rasûlullah sellem

sallallahu aleyhi ve

“Kul, malını nereden kazanıp

nerede harcadığından sorguya çekilmedikçe bulunduğu yerden kıpırdayamaz” buyurmuştur. Bundan dolayı kişi, malını nereden kazanıp nereye harcadığının hesabını vermedikçe mahşer yerinden ayrılamamaktadır. Ebu

için elbette öğüt ve ibretler vardır.”

hadis-i Kutsi’de, Rasûlullah

(Rum, 36-37)

lahu aleyhi ve sellem,

“Allah’ın dilediğine rızkı genişlettiğini, dilediğine de daralttığını görmezler mi!” (Zümer, 52).

Zer

radıyallahu anh’tan

siz ki bunda, iman eden bir kavim

Allah

gelen sallal-

azze ve celle’nin

şöyle buyurduğunu bildirmektedir: “Ey kullarım! Benim doyurduklarım hariç hepiniz açsınız. O halde benden sizi doyurmamı isteyin ki sizi doyura-

mutlak tasarruf

yım. Ey kullarım! Benim giydirdikle-

sahibidir. O, hikmeti ve adaleti

rim hariç hepiniz çıplaksınız. O halde

gereği istediğine rızık kapılarını

benden sizi giydirmemi isteyin ki sizi

açar istediğine de kapatır. Kul,

giydireyim.” (4)

bütün bunların Allah’tan olduğunu,

Hiçbir Müslüman kula, haramla

Allah

azze ve celle

ilahî bir takdirin gereği olduğunu bildiği vakit artık onun inancında

meşgul olduğu halde “Ya Rabbi benim rızkımı artır!” demesi yakış-

ümitsizliğe yer olmaz. O, artık

maz. Bundan dolayı kendisine helal

sebepleri değil, bütün bu sebepleri

kılınan rızkı talep edip duanın

yaratan Allah’ı bilir.

icabetine mâni olan haram rızıktan

“Şüphesiz ki bunda iman eden

da kaçınır.

bir topluluk için elbette ibretler

Ebu Hureyre

vardır.” (Zümer, 52)

rivayette Rasûlullah

radıyallahu anh’tan

gelen

sallallahu aleyhi ve

4. Müslim, r.2577

Zilkade 1441

13


sellem

şöyle buyurmuştur: “Ey insan-

Cabir bin Abdullah

radıyallahu anh’tan

lar! Allah azze ve celle temizdir, temizden

gelen rivayette, Rasûlullah

başka bir şey kabul etmez. Allah’ın

aleyhi ve sellem

müminlere emrettiği şeyler, peygam-

insanlar! Allah’tan hakkıyla korkun ve

bere emretmiş olduklarının aynısıdır.

dünyevi talepte bulunurken mutedil

Nitekim Allahu Teâlâ, peygamberlere

olun. Zira hiç kimse, Allah’ın kendi-

“Ey Peygamberler, temiz olanlar-

sine takdir ettiği rızkı, eksiksiz bir

dan yiyin de salih amel işleyin.”

şekilde elde etmeden ölmez. Kişinin

diye, müminlere de: “Ey

rızkı gecikse bile, sonunda ona mutlaka

iman edenler, size rızık olarak

kavuşacaktır. Öyleyse Allah’tan korkun

verdiklerimizin

temizlerinden

ve talepte mutedil olun, gayrimeşru

diye emir buyur-

yollara sapmayın, helal olanı alın,

(Müminun, 51)

yiyin.”

(Bakara, 172)

muştur. Sonra da uzun yoldan gelmiş, saçı başı dağınık, toz toprak içinde kalan ve elini semaya kaldırıp: “Ya Rabbi! Ya Rabbi!” diye dua eden bir adamı zikredip şöyle buyurdu: “Bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır ve haramla beslenmiştir. Peki, böyle bir kimsenin duasına nasıl icabet olunsun?” (5)

sallallahu

şöyle buyurmuştur: “Ey

haram olanı terk edin.” (7) Bir şiirde şöyle denilmektedir; Sen gafil isen sana Allah’tan korkmak yaraşır, Allah’tan korkarsan, ummadığın yerden sana rızıklar ulaşır. Kim Allah’a itaat ederse, Allah onun karşılığını en güzel biçimde düny ada

Bu hayat, Allahu Teâlâ’nın vermiş

rızkını genişleterek verir. “Erkek

olduğu rızka razı olma ve kanaat

olsun kadın olsun, kim mümin

etmekten ibarettir. Nitekim Ebu

olarak salih amel işlerse, şüphesiz

Hureyre

gelen

ki biz onu güzel bir hayatla yaşa-

sallallahu aleyhi ve

tırız. Elbette onları, yaptıklarının

şöyle buyurmuştur: “Allah’ın

en güzeliyle mükâfatlandıracağız.”

radıyallahu

rivayette Rasûlullah sellem

anh’tan

sana verdiğine razı ol, insanların en zengini olursun.”

(6)

(Nahl, 97)

Sonra da onu ahirette "ebedi bir

Hiç şüphesiz, Allah kiminle bera-

cennetle" rızıklandırır. “Kim bir

ber olursa onun için rızık yolları

kötülük

ve rızka götüren bütün sebepler

kadarıyla cezalandırılır. Kim de

kolaylaştırılır.

erkek olsun kadın olsun mümin

yaparsa,

ancak

onun

5. Ahmed bin Hanbel, c.2/328, r.8330; Müslim, r.2309; Tirmizi, r.2989 6. Ahmed bin Hanbel, c.2/310, r.8081; Sahihe, r.930. Tirmizi bu rivayetin hasen olduğunu belirtmiştir. 7. İbni Mace, r.2144; İbni Ebi Âsım, es-Sünne, r.420; Hâkim, Müstedrek, r.7924; Elbani, Zilal-i Cenne, r.420.

Temmuz 2020

14


olarak salih amel işlerse, işte onlar cennete girecekler ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.” (Mümin, 40)

Fakat kul, tüm çabasını rızkı talep etmek için sarf ederse, Rezzak olan Rabbine karşı görevlerini ihmal etmiş

olur.

“Şüphesiz ki rızkı

veren de iktidar sahibi olan da Allah’tır” Yani bütün mahlukatın rızkına kefil olmuştur. Bu hususta

kolaylaştırdığı şekilde talep edin.

hiç kimseye en ufak bir ihtiyaç

Size takdir edilene kanaat edin ve

duymaz. Varlık âlemi içinde bütün

başkalarının hakkına göz dikmeyin.

bu rızıkları, takdir edilen sahiple-

Rızık talebinde bulunurken, bunu

rine ulaştırması, O’nun kuvvetinin

kendinize

delillerindendir.

zikrini unutmayın. Böyle yaptığınız

“Yeryüzünde

kımıldanan

hiçbir

canlı yoktur ki onun rızkı Allah’a

gaye

edinin,

Allah’ın

takdirde Allahu Teâlâ’nın övgüsüne mazhar olursunuz.

ait olmasın. Allah, her canlının

Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyur-

dünyada karar kılma yerini de

maktadır: “Bunlar öyle erkeklerdir

emanet olarak bırakılan yerini de

ki onları ne bir ticaret ne de bir

bilir. Hepsi apaçık bir kitapta (Levhi

alışveriş Allah’ın zikrinden alıko-

Mahfuz’da) mevcuttur.” (Hud, 6)

y ar.” (Nur, 37)

Yakinen

Rasûlullah

inanıyoruz

ki

Allahu

Teâlâ, rızıkları paylaştırmış ve herkesin

ne

alacağını

ezelden

takdir buyurmuştur. Ebu

Humeyd

sallallahu aleyhi ve sellem

bu

durumu bir önceki hadisin devamında şöyle açıklamıştır: “Çünkü herkes kendisi için yaratılmış olana

es-Saidî

radıyallahu

müyesserdir

(kazanmaya

hazır-

gelen rivayette Rasûlullah

lanmıştır).” Yani herkes ancak ve

şöy le buy ur-

ancak kendisi için takdir edilen

maktadır: “Dünya talebinde mutedil

rızkı elde eder. Bundan ne fazlasını

. Yani rızkı güzel bir şekilde

ne de azını yiyebilir. Herkes için

talep edin. Nasibiniz olanı talep

takdir edilen rızık, takdir edildiği

ederken

vakitte kendisine ulaşır. Kendisine

anh’tan

sallallahu aleyhi ve sellem

olun”

(8)

Allahu

Teâlâ’nın

size

8. İbni Mace, r.2142; İbni Ebu Âsım, es-Sünne, r.418; Hâkim, Müstedrek, r.2133; Elbâni, Zilal-i Cenne, r.420.

Zilkade 1441

15


bir sebebi vardır. Kul bu sebepleri anlamaktan uzaktır. “Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor. Sizden kimini de bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Hiç şüphesiz, Allah bilendir ve her şeye güç yetirendir. Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıkgeç gelme ve erken gelme gibi bir şey söz konusu değildir. Bunların hepsi Allahu Teâlâ’nın ezeli ilminde belirlenmiştir.

larını ellerinin altında bulunanlara (kölelerine) vermiyorlar ki onlarla rızık bakımından eşit olsunlar. Hâlâ Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?” (Nahl, 70-71)

İnsanların arasında en zeki ve en çalışkan olan bazı kişilerin, kısıtlı bir rızıkla yaşadıklarını görürsün. Bunun aksine, cahil ve çalış-

Cenab-ı Hakk’a Peygamber aleyhi ve sellem

sallallahu

efendimizin duasıyla

iltica ediyoruz:

kan olmayan bazı kişilerin de bol

“Allah’ım! Bana helal rızık nasip ederek

bir rızıkla yaşamakta olduklarını

haramlardan

görürsün. Her iki sınıf da Allah

senden başkasına muhtaç etme!”

azze ve celle’nin

kendileri için takdir

etmiş olduğu kaderi yaşamaktadırlar. Rızkı kısıtlı olan kişi bunun hikmetini bilemez, rızık genişletilen cahil de bunun sebebini anlamaktan uzaktır. Çünkü kullar için takdir edilen rızkın hikmeti, anlaşılmaktan

uzak,

karmaşık,

koru!

Lütfunla

beni (9)

Allah’ım! Bize geniş rızık ver. Bizi haramlarından koru ve helalinle zengin kıl. Fazlınla yetindir, başkasına muhtaç etme. Bizi kullarının en kanaatkârı kıl. Hiç şüphesiz sen rızık veren ve ikram sahibisin. Rızık veren sadece sensin.

gizli, iç içe girmiş ve derin olduğu

Nefsim için ve sizin için hidayet,

için kulların bunu anlaması, idrak

doğruluk ve helal rızıklar diliyo-

etmesi imkânsızdır. Hem zenginli-

rum. Hiç şüphesiz O, yardım eden,

ğin hem de fakirliğin sebeplerinin

rızıklandıran ve doğru yola erişti-

olmadığı zannedilir fakat her şeyin

rendir.

9. Tirmizî, Deavât, 111

Temmuz 2020

16


KAPAK DOSYA Ahmet İnal

HIRSIZIN ELİ NEDEN Mİ KESİLİR K

imlik

Müslüman-

geldi.

Allah

ve

ları olarak dinimizin

emirleri

emirlerini

sorgulanmadan

künhüyle

Rasûlü’nün alınamaza

bilmekten çok uzağız. Sayı

getirildi. Mesele had cezala-

olarak

rının kaldırılmasından Kur’an

dünya

nüfusunun

yaklaşık dörtte birini Türkiye

ayetlerinin

nüfusunun

(1)

kadar ilerledi gitti. Efendi-

dini

miz’in buyurduğu gibi maale-

yaşamaya ve onu müdafa-

sef İslam’ın halkaları namaza

aya gelince sınıfın en tembel

varana dek tek tek sökülecek

öğrencisi

birden.

ama biz Müslümanlar bu imti-

Yüzümüz Batı’ya çevrildiğin-

hanın neresindeyiz? Allah’ın

den beri İslam’ın emirlerini

dinine düşmanlık edenler ya

sorgulamak bir moda haline

da onların ağlarına takılanlar

da

oluşturuyoruz

%89,5’ini ama

oluyoruz

Sorun, nefislerinin hoşlanmadığı her ayeti batıl tevillerle ekarte eden ve efendimizin sünnetine pul kadar değer vermeyip onu her fırsatta lekelemek isteyen kimselerde. Bu konudaki tutumları da bunun açık bir ifadesi.

sorgulanamazdan,

değiştirilmesine

1. Optimar Araştırma Şirketi tarafından 7-14 Mayıs 2019 tarihleri arasında 26 şehirde 3.500 kişi üzerinde yapılmış bir araştırma. Sorulan soru: ‘Kendinizi dini anlayış bakımından nasıl tanımlarsınız?’ Yüzde 89,5: “Allah’ın varlığına ve birliğine inanıyorum.” Yüzde 4,5: “Bir yaratıcı olduğunu düşünüyorum ama dinlere inanmıyorum.” Yüzde 2,7: “Bir yaratıcı olup olmadığından emin değilim.” Yüzde 1,7: “Bir yaratıcı olduğunu düşünmüyorum.” Yüzde 1,7: “Cevap yok.” Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 21.05.2019: Türkiye artık yüzde 99’u Müslüman olan ülke değil.

Zilkade 1441

17


Cevaplar Kimisi

kişiye imani

göre

değişiyor.

zafiyetten

kimisi

cesaret eksikliğinden kimisi de işin özünü tam olarak bilmemekten

Halk nezdindeki hırsızlık; bir kimsenin başka bir kimsenin malını gizli yollardan haksız bir şekilde almasıdır. Bu kişinin kim olduğu, hangi şartları taşıdığı, çaldığı malın özellikleri ve çalma şekli bu bakış açısına göre önemli değildir. Ancak İslam Hukuku’ndaki hırsızlıkta bu saydığımız unsurların hepsinin ayrı ayrı önemi ve cezayı etkileyen ciddi tesirleri vardır.

ötürü bu durumda. Ama hiçbirisinin telafisi için geç değil. Biz işe öğrenme

kısmından

başlayalım.

Önce öğrenelim. Öğrendikçe kalbimizi mutmain kılalım. Ve böylesi bir kalp ile dinimizin arkasında cesurca duralım inşallah. Modern dönemde İslam’a saldıranlar ve onlara İslam’ı süslü göstermeye çalışanlar sebebiyle gündemimize giren konulardan birisi de hırsızlıktır. Meselenin bahsini ettiğimiz çevrelerce problemli olarak görüldüğü

nokta,

işlenen

suça

karşılık verilen el kesme cezasıdır. Söz konusu ceza Kur’an-ı Kerim’in çok açık ifadeleriyle sabittir (2). Ancak durum böyleyken tevil yöntemiyle ayetin ortaya koyduğu mana değiştirilerek sanki ceza ayetle değil de sadece sünnetle sabitmiş gibi göste-

bu söylemlerini yüksek seslerle dile getirirken

biz

neden

suskunuz?

rilmekte, akabinde de hem cezanın uygulanabilirliğine hem de sünnetin bağlayıcılığına saldırılmaktadır.

Dinimizden mi utanıyoruz yoksa

Uygulama sadece sünnetle sabit

bilmekten

Recmden,

olsa bile bunda ne sakınca var diye-

el kesmeden konu açılınca neden

ceksiniz. Sünneti dinin bir kaynağı

kıvranıp duruyoruz? Hüküm belli,

olarak görenler için elbette bir sorun

hükmü koyan belli. İslam’ı kabul

yok. Olmamalı da zaten. Esasında

ederken bunları düşünmeden ya da

buradaki asıl sorun da uygula-

bilmeden mi iman ettik yoksa!

manın kaynağında değil. Sorun,

mi

aciziz?

2. “Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir ceza, Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.” (Maide, 38)

Temmuz 2020

18


nefislerinin hoşlanmadığı her ayeti

Peki İslam hırsızlığa neden böyle bir

batıl tevillerle ekarte eden ve efen-

cezanın verilmesini emretti? İddia

dimizin sünnetine pul kadar değer

ettikleri gibi çalınan herhangi bir

vermeyip onu her fırsatta lekelemek

şeye karşılık insan elinin kesilmesi

isteyen kimselerde. Bu konudaki

gerçekten

tutumları da bunun açık bir ifadesi.

mıydı?

Hırsızlık herkesçe suç sayılan kötü

Tablonun

bir davranıştır. Yunan mitolojisinde onu maharet sayan anlayışı (3) istisna tutarsak kimse bu çirkin davranışın müdafisi değildir. Gerek yahudilikte gerekse hristiyanlıkta hırsızlığın yasaklandığını bildiren ifade ve uygulamalar mevcut. Buraya kadar kimsenin bir itirazı yok. Ancak her ne hikmetse iş İslam’ın bu alandaki hükümlerine

gelince

tüm

oklar

birden kendisine çevriliyor ve insafsızca muamelelere maruz bırakılıyor. Oysa bu konuda İslam’ı eleştirenlerin hırsızlığa kölelik ve hatta ölüm cezası veren yahudiliği de eleştirmesi beklenirdi (4). Ama böyle

adaletsiz sadece

ve

barbarca

son

kısmına

bakıp cevap verecek olursak evet. Sonuçta dünyanın tüm serveti de çalınmış olsa neticede bir insan eli etmez. Aynı bakış açısını modern hukuka da uygulayabiliriz. Mesela bu tabloya göre bir insanın ömür boyu

hapis

ile

cezalandırılması

da çok merhametsizce gözüküyor. Ama bu kişinin birçok insana zarar verdiğini ve halen de verebileceğini düşününce orada ömür boyu bulunmasına haklı bir gerekçe üretmiş oluyoruz ve doğal olarak bir itirazımız kalmıyor. Aynı yöntemi İslam’ın hükmü için de uygulamak zorundayız. Sadece sonuca odaklanacak olursak “İslam insanların ellerini

bir şey göremiyoruz. Bu nedenle

kesiyor” şeklinde yanlış bir karara

İslam’ın bu hükmünü tartışmadan

varmış oluruz. Ama meseleyi en

önce ona itiraz getirenlerin sami-

başından takip ettiğimizde varaca-

miyetini gündeme getirmek daha

ğımız yegâne sonuç “İslam herkesi

gerçekçi olacaktır.

güvence altına alıyor” olacaktır.

3. Eski Yunan’da Hermes akıllı ve kurnaz oldukları için hırsızların, kumarbazların ve tüccarların koruyucusudur. (Wikipedia, Hermes) 4. Eski Ahit, Çıkış bölümü. Çıkış 22: 1) Bir adam öküz ya da davar çalıp boğazlar ya da satarsa, bir öküze karşılık beş öküz, bir koyuna karşılık dört koyun ödeyecektir. Çıkış 22: 2) Bir hırsız bir eve girerken yakalanıp öldürülürse, öldüren kişi suçlu sayılmaz. Çıkış 22: 3) Ancak olay güneş doğduktan sonra olmuşsa, kan dökmekten sorumlu sayılır. Hırsız çaldığının karşılığını kesinlikle ödemelidir. Hiçbir şeyi yoksa, hırsızlık yaptığı için köle olarak satılacaktır. Tesniye bölümü 24,7: “Eğer İsrailoğullarından, kendi kardeşlerinden biri canı çalan adam bulunursa ve ona köle gibi davranır yahut onu satarsa, o zaman o hırsız ölecektir ve aranızdan kötülüğü kaldıracaksınız.

Zilkade 1441

19


İşte bu nedenle, İslam’ın bu hususta

hırsızlık suçunun sabit olması ve

öngördüğü cezanın insanlık için

gereken cezanın uygulanması için

gerçekten en adil ve en uygun

bazı şartlar vardır. Bunlar;

oluşunu kavramak için filmi en başına

sardırmamız

gerekiyor.

O zaman “hırsızlık nedir, hangi sebeplerden dolayı ortaya çıkar, toplumda

oluşturduğu

etkiler

nelerdir, ne gibi önlemler alınabi-

-

Çalınan

malın

mülkiyetinin

tamamen başkasına ait olması ve kişinin bunda azıcık da olsa hiçbir hissesinin bulunmaması - Çalınan malın ulu orta yerde

lir” başlıklarını sırasıyla ele alalım.

bulunmayıp özel olarak koruma

Hırsızlığın Mahiyeti

- Çalınan malın belirli bir değerde

Öncelikle şunu belirtelim ki bizim

olması

halk

- Çalınan malın hırsızın tasarru-

arasında

hırsızlık

olarak

kabul ettiğimiz durumla hukuken hırsızlık sayılan durum çoğu yerde farklılık arz eder. Maalesef birçok kimse bu teknik farkı bilmediği için

altına alınmış olması

funa tamamen geçmiş olması - Çalınan malın aşikare eşkıyalık yoluyla değil gizlice alınmasıdır.

verilen cezayı tam olarak benimse-

Bunlar hırsızlığın kendi içindeki

yememektedir.

özel şartlarıdır. Bir de cezai ehliyete

Halk

nezdindeki

hırsızlık;

bir

kimsenin başka bir kimsenin malını gizli yollardan haksız bir şekilde almasıdır. Bu kişinin kim olduğu, hangi şartları taşıdığı, çaldığı malın özellikleri ve çalma şekli bu bakış açısına göre önemli değildir. Ancak İslam Hukuku’ndaki hırsızlıkta bu saydığımız unsurların hepsinin ayrı ayrı önemi ve cezayı etkileyen ciddi tesirleri vardır.

sahip olmama, ikrah (baskı) altında bulunma gibi cezanın uygulanmasını engelleyici genel kurallar vardır. Netice itibariyle suçun tarifi yapılacağında ve cezası uygulanacağında bunların hepsi ayrı ayrı değerlendirilir. Somut uygulamalardaki durumları örneklendirirsek mesele daha açık hale gelecektir. Mesela

cezai

sorumluluğu

olarak

oluşmayan

bir

tam

çocuğun

hırsızlığı, ortağı olduğu işyerinden

Bir ıstılah olarak hırsızlık; başkasına

bir şeyler çalan kişinin hırsızlığı,

ait koruma altındaki belli değerde

bir vatandaş olarak kendi hissesi-

bir malı, mülk edinme kastıyla

nin de bulunduğu devlet malından

. Bu tanıma göre

bir şeyler çalan kişinin hırsızlığı,

gizlice almaktır

(5)

5. M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s. 184, Beta Yay., İstanbul, 2013

Temmuz 2020

20


1 dinar/10 dirhem değerinin altındaki bir şeyi çalan kişinin hırsızlığı, ulu orta yerde duran bir şeyi çalan kişinin hırsızlığı, işini zorbalıkla yapan bir gaspçının hırsızlığı, suç üstünde yakalanan ve malı mülkiyetine henüz geçiremeyen kişinin hırsızlığı… Tüm bunlar hırsızlık olarak isimlendirilse de el kesme cezasını gerektiren hırsızlık suçunun unsurlarını tam olarak taşımadığı için hukuken farklılık arz eder. Böyle durumlarda bu kişiler el kesme cezasından muaf tutulur ve yöneticilerin belirlediği tazir denilen

cezalarla

cezalandırılır-

lar. Ayrıca hırsızlık yapan kişinin çaldığı malları yakalanmadan önce bizzat kendisinin teslim ederek tevbe etmesi ya da hukuki yargı-

olmasıyla, kadınlarınki ise duygusal davranmalarının, etki altında kalmalarının anlatım

veya

yanlışlığı

algılama

ve

yapmalarının

erkeklere nispetle daha çok muhtemel olmasıyla açıklanır.

lama başlamadan önce mal sahi-

Tüm bunlardan hareketle diyebi-

binin hırsızı affetmesi gibi durum-

liriz ki İslam Hukuku’nda hırsızlı-

larda da el kesme cezası düşer ve

ğın cezası son derece ağır olmakla

uygulanmaz.

birlikte İslam hukukçuları suçun

İslam Hukuku’nun cezayı tenfizde yanlış bir hükme varmayı engellemek için aldığı tedbirlerden birisi de şahitlerle alakalıdır. Suçun ispatında tereddüde yer bırakmamak için şahitlerin akıllı, buluğa ermiş, erkek ve dürüst olması aranır;

oluşmasını ve cezanın uygulanmasını çok sıkı şartlara bağlamış, bu şartlardan

birinin

bulunmaması

veya şüpheli olması durumunda had cezasının düşmesi ilkesini benimsemiş, bunlara ilaveten toplumda kişileri hırsızlık suçunu işlemeye

sözlülüğünden

iten sebeplerin de en aza indiril-

emin olunamayan, fısk ile tanınan

mesi yönünde bir dizi tedbirden

kimselerin ve başkasından naklen

söz etmişlerdir. Bundan dolayı ilk

şahitlikte

şahitlik-

İslam toplumunda hırsızlık olayları-

leri hadlerde kabul edilmez. Fası-

nın eskiye oranla bir hayli azaldığı,

kın şahitliğinin kabul edilmeyişi

Peygamber

yalan söyleme ihtimalinin yüksek

Hulefayı Raşidin dönemlerinde el

kadınların,

doğru

bulunanların

sallallahu aleyhi ve sellem

ve

Zilkade 1441

21


kişinin gerçekten ihtiyaç duymadığı ve genellikle çok az değeri olan eşyaları çalma dürtüsü geliştirmesi ve bu dürtülere tekrar tekrar direnememesi şeklinde tanımlanabilir. Kleptomaninin kesin tedavisi olmasa da ilaç tedavisi veya psikoterapi ile dürtüler kontrol altına alınabilir.

Çalışmalar,

hırsızla-

rın %3,8 ile %10’unun kleptoman olduğunu ortaya koymuştur. Bu oran, bütün toplumda %0,3 ila kesme cezası uygulamasının sınırlı

0.6’ya denk gelmektedir. (7)

sayıdaki olayla münhasır kaldığı

Hırsızlıkta cezanın uygulanmasına

görülür.

engel teşkil eden bir başka sebep ise

(6)

kıtlık durumunun olmasıdır. Ömer

Hırsızlığın Sebepleri

radıyallahu anh’ın

Kişinin hem kendisine hem de etrafındakilere

zarar

vermesiyle

hilafeti döneminde

oluşan kıtlık neticesinde birtakım hırsızlık olayları meydana gelmiş

sonuçlanan ve cezası da bu kadar

ve açlık nedeniyle bu işe girişen-

ağırken bazı kimseleri yine de bir

lere mevcut ceza uygulanmamıştır.

mıknatıs

hırsızlığın

Çünkü İslam Hukuku’nda asıl olan,

yerine göre geçerli yerine göre de

yasaklar konulmadan önce o yasağa

geçersiz sebepleri vardır. Hırsız-

giden yolların kapatılmasıdır.

lığın geçerli bir sebebi olur mu

Hırsızlığın

gibi

çeken

demeyin, istisnai bazı durumlar var çünkü. Geçerli sebeplerin ilki kişinin

biyolojik

olarak

birta-

kım rahatsızlıklarının bulunması

diğer

sebeplerine

gelince; günahlarla aramıza set çeken imanın eksikliği, başkasının malına tamah ederek zengin olma arzusu, kendisine bol rızık verilen

ve bunun neticesinde kendisini

zengin kimseleri çekememe, çalış-

böylesi çirkin bir işten alıkoyama-

maktan kaçınarak tembellik etme,

masıdır. Tıp dilinde “kleptomani”

kin ve nefret duygularına sahip

olarak isimlendirilen bu hastalık;

olma gibi durumları sayabiliriz.

6. TDV İslam Ansiklopedisi, Hırsızlık Mad., Ali Bardakoğlu. 7. Kleptomani (Çalma Deliliği)’ye Yol Açan Faktörler ve Ceza Sorumluluğu’nun Değerlendirilmesi, Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 2014; 4(2): 21-24.

Temmuz 2020

22


sevk

durum değildir doğrusu. Kaybettiği

eden kin, nefret, haset, tamah

malı ve parası yüzünden ani kalp

vb. her türlü duyguyu yasakladığı

krizi geçirip hayatını kaybedenle-

gibi emeksiz, zahmetsiz rızık elde

rin olduğu herkesçe bilinmektedir.

etmeyi de men eder. Kişiye verilen

Dünyalık bir mal yüzünden ölümle

en güzel rızık helalinden alın teriyle

karşılaşmak hiç istenilesi bir hal

elde edilenidir. Hırsızlık ise kişi-

değildir. Ancak insanın zayıf olduğu

nin kolay yoldan geçimini sağlama

anlarda, ani gelen bir haber sebe-

ya da köşeyi dönme arzusunun bir

biyle böyle vakıaların gerçekleşmesi

neticesidir ve bu nedenle haram

de kaçınılmaz olabiliyor.

İslam

insanları

kötülüğe

kılınmıştır.

Hırsızlığın bazen bir kişiyi bazen

İslam’ın verdiği cezanın mahiyetini

bir aileyi perişan etmesi felaket-

anlamak için yukarıda saydığımız

tir. Ama daha da beteri koskoca

vasıflarda birisinin tahayyül edil-

bir toplumu yaşanmaz hale getir-

mesi bile tek başına yeterli olacaktır.

mesidir ki bu da faturanın en ağır

Hırsızlığın Neticeleri Her kötü fiil gibi hırsızlığın da hem ferde hem de topluma verdiği zararlar vardır. Fert bazında ilk zarar gören de aslında yine hırsızın kendisidir. Zira yakalanma duru-

olanıdır. Çünkü hırsızlığın arttığı bir toplumda güven duygusu azalır. Güven duygusunun hâkim olmadığı bir toplumda da tedirginlik hali baskın olacağı için mutluluk, huzur, refah gibi güzel kavramlardan söz edilemez.

munda başına kötü hallerin gelmesi,

Hırsızlığın

hapse atıldığında şerefini ve özgür-

insanlar ekstradan güvenlik önlemi

lüğünü kaybetmesi ve hatta kimi

almak zorunda kalırlar. Kamera

durumlarda canından olması bu

sistemlerinin kurulması, binalara

durumun en açık göstergesidir. Ama

güvenlik görevlilerinin dikilmesi

yine de tüm bunların bilinmesi bu

gibi durumları 15- 20 sene öncesiyle

tiyniyete sahip insanları yaptıkları

kıyasladığımızda göreceğimiz fark,

işten vazgeçirmeye yeterli olmuyor.

bahsettiğimiz durumu çok güzel

Ne yazık ki hırsızın verdiği tahribat

arttığı

bir

toplumda

izah etmektedir.

kendisiyle de sınırlı değildir. Malı

Netice itibarıyla hırsızlık toplumun

çalınan kişi de kimi durumlarda en

temeline konulmuş bir dinamit-

az hırsız kadar zarar görmektedir.

tir.

İnsanların emek emek biriktirdikle-

da İslam hukuku bu cürmü işle-

rinin, kullanmaya kıyamadıklarının

yenlere caydırıcı bir ceza vermeyi

bir çırpıda elden çıkması kolay bir

uygun görmüş ve toplumsal saadete

Açtığı

tahribatlardan

dolayı

Zilkade 1441

23


böylesi bir katkıda bulunmuştur.

mahiyetinde

Bu açılardan bakıldığında el kesme

cezayı uygun görmüş ve toplumsal

cezası bir vahşet ve barbarlık değil

düzeni bu yolla sağlamıştır.

toplumu

tehlikelerden

bahsini

ettiğimiz

muhafaza

eden koruyucu bir kalkandır.

Netice

Alınabilecek Tedbirler

Sonuç olarak diyebiliriz ki insanlığın

Ferdi ve toplumu tehdit eden bu

karşı çok merhametli olan Allah azze

fiilin yaygınlaşmasını önlemek için

ve celle’nin

ilk yapılması gereken şey kalp-

İslam şeriatı, hırsızlık için öngör-

lerdeki Allah sevgisi ve korkusu-

düğü bu cezayla insanlara zarar

nun canlandırılmasıdır. Ne yazık

vermeyi değil aksine onları tehli-

daima hayrını düşünen ve kullarına

ki günümüzde bu suça karşılık verilen cezalar kaynağını şeriattan almadığı ve caydırıcı olmadığı için sorunların ardı arkası kesilmiyor. Herkesin başına polis de dikilemeyeceğine göre insanların vicdanına

imanla

dokunmak-

tan başka bir yol kalmıyor geriye. İmanlı bir kimse en başta Allah’a karşı hadleri aşmamak sonra da

bizim için koymuş olduğu

kelere karşı daha korunaklı hale getirmeyi arzulamıştır. Dediğimiz hususun anlaşılması için tarihin sayfalarına göz atmak ve İslam Hukuku’nun

genel

mantalitesini

anlamış olmak elzemdir. Mesele ayetleri

bağlamından

kopararak

batıl şekillerle tevil edip sünnetin uygulamadaki etkisini inkâr etmekle ya da “Yok canım Allah kulları için böyle bir ceza istemez”

kulların haklarını ihlal etmemek

gibi cahilane bir tavır göstermek ile

için ne kadar zor durumda kalsa

çözülmez. Çünkü İslam hukukunda

da bu kötü işi yapmaktan kaçınır.

günümüz modern(!) aklının idrak

Bunun yerine zor da olsa çalı-

edemeyeceği daha birçok mevzu

şıp çabalamayı gerekirse çöp bile

vardır. Hepsi için aynı refleks göste-

toplamayı kabul eder ama yine de

rilecek olursa geriye İslam diye bir

hırsızlığa tevessül etmez. Ancak ne var ki toplumu oluşturan fertlerin hepsi aynı bilinçte değildir. Hem Allah’a karşı hem de kullara karşı bu sınırları aşmak isteyenler illa ki olacaktır. İşte tam bu noktada da İslam şeriatı vaaz ve nasihatten anlamayan kimseler için bir tedbir

Temmuz 2020

24

şey kalmayacaktır. Öyleyse yapılması gereken yegâne şey İslam’a batı perspektifinden değil Allah’ın ihsan edeceği ilim ve hikmet cihetinden bakmak olacaktır.


KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen

İSLAM MEDENİYETİ VE CAHİLİYE ARASINDA "Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Açık bir hayasızlık olması dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsanız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.” (Nisa, 19)

Zilkade 1441

25


G

ünümüzde insanlığın önce-

Kadın

likli sorunları arasında olma

toplumların hangi medeniyetlere

özelliğini

mensup olduğunu ortaya koymak-

koruyan

kadın

meselesine

aslında

ve onun özgürlüğü geçmişte de

tadır.

her toplumun önemli bir meselesi

sellem

olmuştur. Toplumların kadın konu-

gelenekleri ancak İslam’ın yürürlükte

suna çözüm getirmek istemesi dahi

olduğu yerlerde ortadan kalkmıştır.

aslında soruna cevap verme nite-

Bugün Müslümanların yoğun olarak

liği taşımaktadır. Kadının korun-

yaşadığı yerlerde yer yer görülen

ması, özgürleştirilmesi, eşitliğinin

kadına karşı yanlış davranışlar dahi

sağlanması,

istihdam

edilmesi

günümüzün ileri toplumlarının hala tartıştıkları ve çözüm bulmadıkları

Rasûlullah

bakış

sallallahu aleyhi ve

efendimiz öncesi cahili dönem

İslam’ın değil topluma hâkim olan, özgürlük postu giymiş cahiliyenin bir tezahürüdür. İslam kendi siste-

bir pozisyonda durmaktadır.

minin yürüklükte olmadığı hiçbir

Allah’ın insanlığa rahmet olarak

sini kabul etmez.

gönderdiği İslam nizamı hariç tüm sistemler kadın konusunu bu kadar gündemde tutarak kadınlara en fazla zararı verdiklerinin farkında bile değiller. Gerçek şu ki bu konuya değinmeleri kadına bir fayda vermemektir. Çünkü beşerî sistemlerde kadın hiçbir zaman gerçek değerini bulamayacaktır. Ya kenarda ihmal edilmiş bir vaziyette duracak ya da kendisine kanunların verdiği koruma haklarıyla suni bir emniyet içinde şımaracak ve onun egemenliğini kabul etmeyen erkeğin bazen ölümle neticelenen şiddetine maruz

cahilliğin kendisine nispet edilmeİslam’ın

hükümlerini

insanlara

anlatmak, onda herhangi bir eğme bükme yapmamak Müslümanların tüm insanlığa karşı önemli bir görevidir. Kadına bakışı yanlış mecradan asıl seyrine çevirmek İslam’ın gayesi olduğuna göre bu konuyu doğru bir şekilde aktarmak da Müslümanların önemli bir vazifesidir. Çünkü İslam adına insanlara aktarılan deliller Müslümanın şahsi görüşleri değildir. Dolayısıyla onları aktarmak insanların karanlıklardan kendisine yol bulmalarını sağlayacak önemli bir sorumluluktur.

Kadın

konusunun

kalacaktır. Aklımıza getirmeyi dahi

günümüzde dokunulmaz bir konuma

istemediğimiz bir durum da kadın

getirilmesi, bu konuda cahiliyenin

meselesinin

gündeme

görüşleri haricinde görüş sunmanın

getirilerek Allah’ın onu yaratmış

sahibini toplumdan tecrit edilmeye

olduğu fıtrattan onu alarak kadına

varan pek çok durumla karşı karşıya

farklı bir kimlik kazandırmak sure-

bırakması

tiyle nesillerin ifsad edilmesidir.

kaçmaya bir sebep olamaz. Zira en

Temmuz 2020

26

bu

kadar

asla

sorumluluktan


doğru görüş olan Allah kelamı dahi

ikisinden birçok erkek ve kadın

Arap cahiliyesinin eleştirilerinden

(meydana getirip) yayan Rabbinize

nasibini almıştır.

karşı gelmekten sakının.” (Nisa, 1).

İslam’ın, kadını evinde oturup gele-

“Erkekler,

cek nesilleri eğitmeye teksif etmesi,

kollayıcıdırlar. Çünkü Allah kimini

dışarıya çıkarken kendisini örtme-

kiminden üstün kılmıştır. Bir de

sini emretmesi, bazı mezheplere

erkekler kendi mallarından harca-

göre yüzünün peçe ile örtülmesinin

makta (ve ailenin geçimini sağla-

önemli bir görev sayılması ve iffetini

makta)dırlar...” (Nisa, 34)

koruması için sosyal mesafe kuralı getirmesi

kuşkusuz

günümüzde

daha iyi anlaşılmaktadır. Oysa bu meseleler daha yakın zamana kadar kadına karşı işlenmiş bir cinayet sayılıyordu.

kadınları

koruyup

‘’Ey insanlar! Kadınlarınız hakkında Allah’tan korkunuz. Çünkü siz onları Allah’ın bir emaneti olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz... (1)

Ne geçmiş cahiliyelerdeki gibi yok

Ayet ile İlgili Görüşler:

sayılması ne de günümüz cahi-

Bu ayet-i kerimenin genel manasını

liyesindeki gibi onu helak edecek

İbn Cerir et-Taberi

kadar

erkeğin

rinde dağınık bir biçimde vermiştir.

elinde bir şehvet putu haline geti-

Biz bu parçaları bir araya getirerek

rilmesi İslam’ın asla benimseme-

genel manayı sunmaya çalışacağız.

yeceği durumlardır. İslam’ın kadına

İbn Cerir şöyle dedi: “Allah Teba-

verdiği konumu Allah’ın kitabından

reke ve Teâlâ şunu kastetmiştir: ‘Ey

ve sünneti seniyyeden bazı delillerle

Allah’ı ve Rasûlü’nü tasdik edenler!

arz edeceğiz. Bu nasların uygulan-

Zorla akrabalarınızın ve babala-

şımartılması

ve

ması on dört asırlık İslam tarihinde satır satır yaşanmış olup en güzel örnekleri kendisinde toplamıştır: “Erkek veya kadın, kim mümin olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz” (Nahl, 96)

rahimehullah

tefsi-

rınızın eşlerinin nikahına mirasçı olmanız size helal olmaz. Ey ölen erkeklere varis olanlar! Kocalarının onlara verdiği şeylere sahip

olmak

gayesiyle

ölünceye

kadar o kadınları diledikleri erkeklerle evlenmeleri konusunda engellemeyin. Ancak açık bir hayasızlık

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten

yaparlarsa fidye almak için onlara

yaratan ve ondan da eşini yaratan,

zarar vermeniz helal olur.

1. Veda Hutbesi’nden

Zilkade 1441

27


Fahreddin er-Razi

rahimehullah

şöyle

dedi: "Bu konuda iki görüş vardır: Birinci görüş: Cahiliye devrinde hanımı olan bir adam ölür de başka hanımından olan bir oğlu veya akrabalarından biri gelir o kadının üzerine elbisesini atar ve şöyle derdi: “Malına mirasçı olduğum gibi karısına da mirasçı oldum’’. "Böylece hem diğer insanlardan hem de o kadından daha fazla kadın hakkında söz sahibi olurdu. Eğer Ey erkekler! Kadınlarınızla güzel ahlak üzere geçinin ve onlarla beraberliğinizi uygun şekilde sürdürün.

dilerse ilk olarak ölenin verdiği mehir hariç bir mehir vermeden onunla evlenirdi. Dilerse de o kadını başka

biriyle

evlendirir,

onun

Bu da size emrettiğim beraberlik

mehrini alır ve kadına mehirden

şeklinde olmalıdır. Ya övgüsü Yüce

bir şey vermezdi. Allahu Teâlâ bu

Allah’ın size onlara karşı farz kılmış

ayeti indirdi. Bu durumun haram

olduğu hukuklarını yerine getire-

olduğunu ve kimsenin ölen kişi-

rek onların nikahlarını sürdürmek

nin eşine mirasçı olamayacağını

ya da onları güzel bir şekilde boşa-

bildirdi. Bu görüşe göre “kadınlara

yarak salmakla olur. Onlarla güzel

mirasçı olmak” kadınların kendi-

geçinin. Onlarda kerih gördüğü-

sini miras yoluyla ele geçirmek

nüz bazı şeyler olabilir. Belki sizin

anlamındadır. Kadınlar ölen kişi-

onları bazı durumlarda kerih göre-

den kalan miras malı değildir.

rek nikahınızda tutmanızda Allah sizin için pek çok hayır lütfeder. Belki size onlardan çocuklar ihsan eder veya onları kerih görmenizden sonra sizde onlara karşı bir sevgi oluşturur.” (2)

İkinci görüş: Buradaki veraset mala dönmektedir. Ölen kişinin varisi ölenin

hanımını

başka

eşlerle

evlenmekten ölünceye kadar engeller. Kadın ölünce de kalan mala mirasçı olur. Allahu Teala şöyle

Allahu Teala’nın “kadınlara zorla

dedi: “O kadınlar kötü gördüğü

mirasçı olmanız size helal değil-

halde onların mallarına mirasçı

dir” hükmü ile ilgili olarak İmam

olmanız size helal olmaz.” (3)

2. Taberi Tefsiri 3. Mefatihul Gayb, aynı ayetin tefsirinden

Temmuz 2020

28


Ayet-i kerimenin “açık bir haya-

dağılmalarının zeminini oluştur-

sızlık olması dışında, kendilerine

maktadır. Yuvaya saadeti getiren,

verdiklerinizin bir kısmını onlar-

vazifelerin yerine getirilmesi ve

dan geri almak için onları sıkıştır-

güzel muameledir.

mayın” bölümü hakkında İbn Kesir şöyle dedi: “Yani vermiş olduğunuz mehrin tamamını veya bir kısmını veyahut onlara karşı bir hakkınızı istemeyerek ve zorla size bırak-

Bu konuda Rasûlullah ve sellem

sallallahu aleyhi

şöyle buyurmuştur: “Sizin en

hayırlınız eşine karşı en iyi olanınızdır. Ben de eşine karşı en iyi olanınızım.” (6)

ması için hanımlarınızla ilişkileri-

Aişe radıyallahu anha der ki: “Rasûlullah

nizi kötüleştirmeyin, onlara zarar

sallallahu aleyhi ve sellem

vermey in.” (4)

ve onu geçtim. Bu şişmanlamam-

İmam Taberi şöyle dedi: “Tefsir ehli, bu makamda övgüsü Yüce olan Allah’ın ‘hayasızlıktan’ neyi kastet-

ile yarış yaptım

dan önceydi. Şişmanladıktan sonra yaptığımız yarışta ise o beni geçti ve ‘Bu ona mukabildir’ buyurdu.” (7)

tiği hususunda ihtilaf etti. Bazı-

“Eğer

ları bundan zinanın kastedildiğini

sanız, olabilir ki siz bir şeyden

söylediler. Buna göre adamın eşi

hoşlanmazsınız da Allah onda pek

zina ederse adama o kadına vermiş

çok hayır yaratmış olur” buyruğu

olduğu mehri geri alabilmesi için

hakkında İmam İbn Kesir şöyle dedi:

ona zarar vermesi ve sıkıştırması

“Yani, belki de istemediğiniz halde

helal olur.

sabredip onları nikahınızda tutma-

Bazı alimler de ‘açık hayasızlıktan’ maksadın kadının kocasına başkaldırmasıdır dedi.” (5) Evlilik

eşler

hoşlanmadıy-

nızda dünya ve ahirette sizin için pek çok faydalar vardır. Nitekim İbn Abbas radıyallahu anhuma bu ayetle ilgili olarak şöyle der: ‘Bahsedilen hayır,

vazifeler

adamın karısına sevgi duymaya

taksimini gerekli kılmaktadır. Her

başlaması, böylece Allah’ın ondan

eşin

yapmakta

bir çocuk lütfetmesi ve o çocuğun

gayretli olması gerekir. Bu konuda

çok hayırlı ve bereketli bir evlat

sorumluluktan kaçarak sadece karşı

olmasıdır.” (8)

kendi

arası

onlardan

bir

vazifesini

eşten mutluluk yaymasını beklemek günümüzde sıkça yaşanan aile 4. Tefsirul Kur’anil Azim 5. Taberi Tefsiri 6. Tirmîzî, 3895 7. Ebu Davud, 2578 8. Tefsirul Kur’anil Azim

Zilkade 1441

29


NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz

ÖFKE VE ÖFKEDEN KURTULMA YOLLARI Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet ediliyor. Adamın birisi Peygamber’e “Bana tavsiyede bulunur musun? dedi. Rasûlullah “Kızma (öfkelenme)” diye buyurdu. (Adam) isteğini defalarca tekrarladı. Rasûlullah her seferinde “Kızma (öfkelenme)” diye buyurdu (Buhârî, 7/ 99, Edeb, 76)

Açıklamalar

karşı yapılanlara öfkelene-

Öfke; engellenme, incinme veya

gözdağı

karşısında

gösterilen şiddetli kızgınlık

bilir. Öfkeyi kontrol edememek ahlaki bir eksikliktir. İnsanda

var

olan

gazap

duygusu; gazap ve hiddete

kuvvetinin zirveye çıkması

verilen

İnsan

olan öfke, bir afettir. Öfke-

bazen kendisine karşı yapı-

nin kontrolüne giren insan

lan bir eyleme öfkelenebi-

normal düşünemez ve aklı-

lirken bazen de başkasına

selim hareket edemez.

isimdir.

(1)

1. Şamil İslam Ansiklopedisi, Öfke

Temmuz 2020

30


Öfke ile alınan kararlar ve yapılan

sonra inanılmaz değişikliler yaşa-

işler çoğunlukla zararlı sonuçlar

mış eski kötü huylarını tamamen

doğurur, bundan dolayı "Öfke ile

terk etmişlerdir.

kalkan zarar ile oturur” denilmiştir.

Güzel ahlakın en değerli yansı-

Bir anlık öfke ile işlenen cinayet-

malarından biri de öfkeyi kontrol

lerin haddi hesabı yoktur. Öfke var

edebilmek, gazap ve kızgınlıkla

olduğu her yere huzursuzluk geti-

hareket etmemektir.

rir. İster ev ister iş yeri ister okul… İnsan,

iradesini

kullanarak

bir

gayret içerisine girmeli ve öfkesini yenmeye çalışmalıdır.

Kötü huylar ve çirkin ahlak ahirette karşımıza pişmanlık olarak çıkacaktır. Kıyamet sonrası dünyada görmediğimiz

birçok

hadiseyle

Allahu Teâlâ “(O takva sahipleri)

karşılaşacağız.

bollukta ve darlıkta harcayıp yedi-

en önemli ve ürkütücü olanları

renler, öfkelerini yutanlar, insan-

hesap esnasında yaşayacaklarımız

ların kusurlarını bağışlayanlardır.

olacaktır.

Allah da iyilik edenleri sever”

(Âl-i

İmran, 134) buyurmuştur.

Bir adam Rasûlullah

Bu

hadiselerin

Hadis-i şeriflere baktığımızda üç yerde

insanın

kendinden

başka

sallallahu aleyhi ve

kimseyi düşünmeyeceğini görüyo-

gelerek “Amellerin en üstünü

ruz. Ne evlat ne ana baba ne de eş

hangisidir?” diye sorunca “Güzel

dost… Kimse kimsenin umurunda

ahlaktır, o da (güzel ahlak ise) gücün

olmayacak sadece canını kurtar-

sellem’e

yeterse öfkelenmemendir”

(2)

buyur-

muştur.

maya

çalışacak

insanoğlu.

İşin

garibi dünyada en sevdiği insanları

Müslümanın güzel ahlak kavramını iyi öğrenip hayatına aktarması gerekir. Hilm, ağırbaşlılık, öfke ile hareket etmemek güzel ahlakın en değerlilerindendir. Bunlara sahip olabilmek için dua ile beraber çaba

fidye olarak verip kendini cehennem azabından korumaya çalışması olacaktır: “Günahkâr insan azaptan kendini kurtarmak için eşini, kardeşlerini

ve

sülalesini

fidye

olarak teklif edecektir.” (Mearic, 11-13)

ve gayret de gerekir. Kötü huylar

İşte

değişebilir. Şirkin, küfrün, ahlak-

yaşandığı bir anda dünyada yaptı-

sızlığın zirvesine ulaşmış birçok

ğımız amellerin tartılması için her

kişi

kavradık-

bir insana özel teraziler getirilecek.

tan, dini tam anlamıyla yaşamaya

İşlediğimiz günahlar ve hayırlı işler

başlayıp Allah’a teslim olduktan

bu terazide tartılacak. Lakin işin

iman

hakikatini

böyle

korkunç

sahnelerin

2. Nasr el-Mervezi, Kitabus Salat

Zilkade 1441

31


garibi nedir biliyor musunuz? Bu

çıkmaya çalış. Seni öfkelendire-

dünyada çok basit, sıradan ve belki

cek şeyleri terk et, intikam almaya

değersiz gördüğümüz birçok iş ve

çalışma” gibi anlamlara geldiğini

amel bu terazide ağır basacak, Allah

bildirmişlerdir. (5)

katında

beklenmedik

bulacaktır. Rasûlullah ve sellem buyurdular

bir

değer

sallallahu aleyhi

ki: “Kıyamet günü,

müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allahu

Allahu

Teâlâ

cennetin

Kur’an-ı

Kerim’de

“muttaki kullar”

için

hazırlandığını söyler ve o kulların üç özelliğini anlatır;

Teâla hazretleri çirkin, düşük söz (ve

1) Bollukta ve darlıkta Allah için

davranış) sahiplerine buğz eder.”

infak eder, sadaka verirler.

(3)

Güzel ahlak bu terazide değer bulacak, insanların birçoğu güzel ahlakı ile Allah’ın rızasına ulaşacaktır. İnsanız

elbet.

Kötü

huylarımız,

çirkin ahlakımız maalesef bulunuyor. O halde özellikle bu musibet

2) Öfkelerini yutarlar (öfkelenirler fakat öfkeleriyle hareket etmezler) 3) "İnsanların (kendilerine yaptıkları hataları) affederler."

(Âl-i İmran,

133-134)

günlerinde hazır dua etmeye alışı-

Hasan el-Basri “Çok istediği bir

yorken Rasûlullah

şeyi

sallallahu aleyhi ve

gördüğünde,

korktuğu

bir

yaptığı bir duayı ezberleyip

şeyle karşılaştığında, şehevi istek-

yapalım inşallah; “Allah’ım yaratılı-

leri arttığında ya da öfkelendi-

şımı güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da

ğinde… Bu dört durumda kendine

güzelleştir” (4)

hâkim olan kişiyi Allah şeytandan

sellem’in

Öfke ve kızgınlık insanın fıtratında var olan bir duygudur. Hadis-i

korur, cehennemden uzaklaştırır” demiştir.

şerifte yasaklanan bu duygunun

Hristiyanlık ve Budizm gibi diğer

ortaya çıkması değildir. Zaten insan

dinler, insanın tamamen öfkesin-

istese bile bunu yapma imkânı

den sıyrılmasını, sinirleri alınmış

yoktur. “Peki yasaklanan nedir?”

bir canlı olmasını, sağ yanağına

sorusunun

olmasa

tokat yedikten sonra sol yanağını

gerek… Alimler bu hadis-i şerifin

çevirmesini telkin ederken İslam

“Öfkelendiğinde

ya

kızgın-

öfkenin kişide bulunan bir duygu

lığın

kendine

hâkim

olduğunu ve kontrol edilebileceğini

cevabı

arttığında

zor da

olmaya çalış. Öfkenin kontrolünden 3. Tirmizî, Birr 62. 4. Müsned. Elbani Sahih demiştir. 5. El-Vafi fi şerhi el-erbaine en-Nevevi, 16.

Temmuz 2020

32

öğretir.


Tüm bunların yanı sıra öfkenin insanı kontrol altına almaması için ona sebep olan haller ve durumlardan uzaklaşmak gerekir. Ahlak

kitaplarında

açıklandığı

üzere öfkeye sebep olan haller on tanedir:

Öfkeyi Konrol emenin Yolları; 1-Sabr,

hilm

(ağırbaşlı

olmak)

ve sakinlik hususunda Allah’tan yardım talep etmek: Eğer çabuk öfkelenen biriyse bu huyunu değiştirmesi için Rabbine çokça dua etmek.

1. Ucub (kendini beğenme),

2-Öfkesini

yutanlara

verilecek

2. İftihar (övünmek)

mükafatları hatırlamak: Nitekim

3. Mira (kavgacılık)

bu konuda Rasûlullah

4. Licâc (övüngeçlik)

ve sellem

sallallahu aleyhi

şöyle buyurmuştur: “Her kim

(öfkesinin gereğini) yerine getirmeye

5. Mizah (şakacılık)

gücü yettiği halde öfkesini yenerse

6. Tekebbür (büyüklenme)

Allah, kıyamet gününde onu bütün

7. İstihza (alay)

yaratıkların

8. Gadr (eza ve cefa etmek) 9. Daym (çaresizlere eziyet etmek) 10. Münâfeset (bencillik) (6)

huzurunda

çağıracak,

hatta onu cennet hurilerinden dilediğini (almakta) serbest bırakacaktır.” (7) 3-Şeytandan Allah’a sığınmak yani “Euzu besmele” çekmek: Rasû-

Bu gibi huylara ve özelliklere sahip

lullah

olan kişinin öfkelenmesi ve öfke-

olduğu öfkeli bir adam hakkında:

sine mağlup olması beklenen bir

"Ben bir kelime biliyorum ki, eğer

durumdur. Huyların değişmesi için

şu adam o kelimeyi söylese mutlaka

önce kötü huyların tespit edilmesi,

öfkesi geçer. O kelime: “Euzu billahi

hataların farkına varılması gerekir.

mineşşeytanirracim”

Kendisini hatasız ve mükemmel gören bir kişinin halini düzeltmesi elbette

beklenilmez.

İnsanoğlu

sallallahu aleyhi ve sellem

görmüş

sözüdür”

(8)

buyurarak bu gerçeği açıklamıştır. 4-Bulunduğu

hâli

değiştirmek:

nefis muhasebesi yapar ve eleştiri-

Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur;

lere kulak tıkamazsa kötü huylarını

“Biriniz kızdığında ayaktaysa otursun,

tespit edebilir. Allahu Teâlâ bu özel-

öfkesi geçtiyse ne âlâ, aksi takdirde

likleri her Müslümana nasip eylesin.

yatsın!” (9)

6. Hüseyin Algül, Ahlâk, Tercüman 71000 Temel eser I, 182. 7. Ebu Davud- Edep 4777 8. Müslim, Birr 109. 9. Ebû Dâvûd, Edeb, 3/4782; Ahmed, V, 152

Zilkade 1441

33


5-Susmak: Rasûlullah ve sellem

sallallahu aleyhi

şöyle buyurdu: “Sizden biri

öfkelendiği vakit sussun”

(10)

öfkemize galip gelebilmeyi hepimize nasip eylesin. Buraya kadar anlattıklarımız yeril-

6-Abdest almak: “Öfke şeytandandır,

miş gazap ve öfke ile alakalıydı.

şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Sizden

Öfkenin bir diğer kısmı “övülen

biri öfkelendiğinde abdest alsın”

öfke ve gazaptır”.

7-Bedenin

hak

ettiği

(11)

kadarıyla

Övülen öfke ve gazap; Allah için,

uyumak ve dinlenmek ve bedeni

hak için gazap etmektir. Özellikle

gereksiz yormamak: Çünkü pek

de Yüce Allah’ın yasakları çiğnen-

çok kimsenin öfkelenme sebebini

diği zaman ortaya çıkan gazaptır.

araştıracak olursak, bunun aşırı

İşte,

yorgunluk, bitkinlik, az uyku ve

gazabı bu türden idi. Onlar kendi

açlık olduğunu görürüz. Rasûlullah

nefsi fayda ve istekleri için intikam

sallallahu aleyhi ve sellem

ise “Ve şüphe-

siz ki bedenin; senin üzerinde hakkı

Allah'ın

peygamberlerinin

almazlardı.

vardır.” (12) diye buyurmaktadır.

Buna dair bazı örnekler:

8-Kur’an okumak, teşbih getirmek

1- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

(Subhanallah demek), lâ ilahe illallah demek ve istiğfarda bulunmak suretiyle Allah’ı çokça zikretmek: Çünkü Yüce Allah, kendisinin zikredilip anılması ile kalplerin sükûn ve huzur bulacağını beyan etmektedir: “Şunu bilin ki kalpler Allah’ı zikretmekle huzur bulur.”(Rad, 28) Bu

tavsiyelerle

amel

öfkelendiği olayları inceleyen bir kişi O’nun nefsî nedenlerle değil Allah için öfkelendiğini görecektir. Örneğin; evinde asılan perdenin üzerinde hayvan suretlerini görünce, (13) cemaate namaz kıldıran imamın namazı uzattığını ve insanların bu sebeple zorlandığını

edildiği

duyunca,

(14)

mescitte yere tükü-

rüldüğünü

rol edilecektir. Allahu Teâlâ kötü

uzun uzadıya sorular sorulun-

huylarımızı

ca, (16) bir Müslümanın haksız yere

değiştirebilmeyi

10. Tirmizi, Ahmed, Ebu Davud 11. Ebu Davud, Ahmed 12. Buhari-Edeb 84 13. Buhari 6109 14. Buhari 6566 15. Buhari 6111 16. Buhari 6574

Temmuz 2020

34

ve

görünce,

faydasız

takdirde Allah’ın izniyle öfke kont-

(15)


bir yahudiye tokat attığını öğre-

bütün gücünü de ortaya koyacak

nince

olursa, işte bu da övülen gazaplar-

(17)

ve benzeri durumlarda

öfkelenmiştir.

öfkeler

dan biri haline gelir. Müslümanın,

dini yasakların çiğnenmesinden

gazaplandığı sırada dinin sınırları

kaynaklanmaktadır.

çerçevesinde hak ve adalete uygun

2- Musa

Tüm

bu

Tur’dan geri

aleyhisselam

dönüp kavminin Allah’ı bıraka-

bir şekilde tasarrufta bulunması vacib (farz) olabilir ve bu, Müslü-

rak buzağıya taptıklarını görünce

man için gereklidir.

Hz. Harun’a ve kavmine kızmıştır.

Özetle söyleyecek olursak; gazap

“Musa, kızgın ve üzgün bir halde

Âdemoğullarının ruhî özelliklerin-

kavmine dönünce: “Benden sonra

dendir. Ancak etkileri ve maksatları

arkamdan ne kötü işler yapmışsı-

açısından yerilmesi yahut övülmesi

nız! Rabbinizin emrini (bekleme-

söz konusu olabilir.” (18)

yip) acele mi ettiniz?” dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun’un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): “Anamın oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede

Hadisten Çıkartılan Bazı Hükümler 1- Müslümanın ihtiyaç duyduğu esnada

başkalarından

özellikle

ilmine ve dinine güvendiği kişiler-

ise beni öldüreceklerdi. Sen de

den nasihat istemesi gerekir.

düşmanları bana güldürme ve beni

2- Rasûlullah

bu zalim kavimle beraber tutma!" dedi.” (Araf, 150)

sallallahu aleyhi ve sellem’in

bir sünneti de anlattıklarını karşı taraf anlayıncaya kadar söyledik-

İşte Müslümanın öfkesi ve gazabı bu

lerini tekrarlamaktır. Karşı tarafın

gibi durumlarda ortaya çıkmalıdır.

meseleyi daha iyi kavraması için

Bu durumlarda öfkelenmek, kusur

söylenen cümleler tekrarlanabilir.

değil fazilettir.

3- Kişi öfke ile yaptığı işlerden

Aynı şekilde bir kimseye, herhangi

sorumludur, kızgınlıkla başkası-

bir kişi canında, malında, çoluk

nın malına zarar veren onu tazmin

çocuğunda

ettiği

eder. Öfke ile cinayet işleyen kişi

kimseler hakkında bir haksızlıkta

İslam’ın cinayet için belirlediği

bulunulduğu vakit, o kişi elbette

cezayı hak eder. Kısacası kişinin

gazaplanır.

kızgın ya da öfkeli olması sorum-

gazabın

veya

himaye

Bununla

sebebini

birlikte

önlemek

bu için

luluğunu yok etmez.

17. Buhari 6577 18. Nazım Sultan, Kırk Hadis şerhi

Zilkade 1441

35


GÜNDEM ANALİZ Metin Ulusoy

LGBT Rezaletİnİn Arka Planı

B

u yazı dizimizde son yıllarda gündemimizi

çokça

meşgul

eden ve hatta meşgul etmekle

kalmayıp toplumda derin yaralar açmış bir olgudan, lgbt’den bahsedeceğiz. Amacımız, bu sosyal ve kültürel işgal projesinin tarihçesini, nasıl

Söze Başlamadan Öncelikle bu konunun hastalık ve sapıklık/sapkınlık ayrımını yapmamız gerekir. Doğuştan gelen bir rahatsızlığı olan herkes hastalıklarda yaptığı gibi tedavi olabilir, olmalıdır da zira İslam bunu önermektedir. Bunun detaylarına yazının sonraki

ve neden ortaya çıktığını, hedeflerini

bölümlerinde değinilecektir.

ortaya koymaktır; özelde Müslü-

Biz,

manların genelde ise tüm insanlığın

zihinlerimizin

gözlerinin önüne çekilmiş bu süslü, bir o kadar da şeytani küresel projenin perdesini kaldırmaktır.

Temmuz 2020

36

kulaklarımızı

dolduran

boşluğundan

ama dolayı

anlamlandıramadığımız, tam manasıyla

idrak

edemediğimiz

İslam

gerçeğini elimizden geldiğince somut bir şekilde ortaya koyma isteğiyle yola


çıktık. Bu yazıda LGBT aktivizmin-

olursa sonraki aşamalara geçile-

den bahsedip gelecek yazılarda İslam

cektir. Hayvanları, bitkileri, hatta

nizamını

objeleri… Eğer kafayı cinsellikle

gerekliliğini

gözler

ve

gönüller önüne sereceğiz biiznillah.

Onur! Yürüyüşlerinin Başlangıcı

bozmuş nesiller istiyorsanız LGBT aktivizmi serbest bırakabilirsiniz. Bu sözlerimiz abartı değildir. Olgu-

Bu iş önce LGB harfleriyle başladı.

lara atıftır. İşte bu olgularla ilgili

Yani sadece eşcinsel olanlar. Sonra

birkaç örnek alıntı;

alfabedeki harfleri rastgele ekleyerek kendilerini bir şeyler üzerinden tanımlamaya, literatürde yer edinmeye başladılar. Amaç kitleyi genişletmek. Nihayet harfleri bitirdiler ve en sona "+" koymaya başladılar. Anlamı da varlığını kendileri gibi cinsellik üzerinden tanımlayan herkes.

(1)

Bu tanımsal ve tarihsel

- Buldukları her fırsatta çocuklarını fıtrat üzere, İslam üzere yetiştiren ailelere laf atma çabası içindedirler. Lakin kendileri çocukların LGBT olmalarını teşvik etmekteler. Bunu 2019 yılında İngiltere’de(?) onursuzluklarını ifşa ettikleri yürüyüşte açıkça görmekteyiz.

altyapı oluşturma çabalarının çıkışı

- Ve tabii LGBT aktivistleri… Bunlar

ise ABD’nin New York şehrinde, 28

herkesten farklı davranıyor; kendi-

Haziran 1969 günü, saat 1 civarında

leri olmakla yetinmeyip, her şeyi

Stonewall Inn’e

(2)

çeşitli ekonomik

biçimlendirmeye

çalışıyorlardı.

ve siyasi nedenlerden dolayı polis

Tuvaletleri değiştirerek işe başladı-

baskını yapılmasıdır. İhtar verilir

lar. Kadın-erkek şeklinde tuvaletle-

fakat eşcinseller binayı boşaltmak

rin olması cinsiyetçiymiş, ayrımcı-

için verilen emre uymak yerine

lıkmış… Neyse ki tuvaletleri kapa-

polise karşı çıkarlar ve sabahın

tamadılar ama sonunda cinsiyetsiz

erken saatlerine kadar sürecek olan

tuvaletler açtırdılar. Hocaların ve

şiddetli çatışmalar patlak verir. Ve

öğrencilerin olağan cümlelerinden

bu günü “Stonewall İsyanı” diye

cinsiyetçi anlamlar çıkartarak ileti-

nitelendirirler.

şimin içini boşalttılar. Herkes kendi

(3)

Aşırılıklarına Birkaç Örnek

halinde kendi özgürlüğünün tadını çıkartırken insanları taciz ede ede

LGBT aktivizmi aşama aşama iler-

en sonunda SOAS’ın (4) tepesine kendi

lemektedir. Bir aşamada başarılı

bayraklarını diktiler… SOAS’ın ana

1. https://www.fikircografyasi.com/makale/lgbt-aktivizmi-yasaklanmalidir 2. Bölgedeki meşhur bir eşcinsel bar 3. Diren Demir, Bir Haziran Gecesi - Stonewall Devriminin Biyografik Çözümlemesi, Kaos Çocuk Parkı Kitap, Mayıs, 2019, Ankara, s.21 4. Londra Oryantal ve Afrika Çalışmaları Üniversitesi

Zilkade 1441

37


binasının tepesinde devasa LGBT

daha kıymetli. Bununla beraber her

bayrağı

başladılar.

zaman ve her devirde olduğu gibi

Hiç kimseye itiraz etme, tartışma

bu derneklerin dokunmadığı erkek-

yürütme şansı da tanımadılar. İtiraz

ler de yok değil. Lut aleyhisselam’ın

edecek gibi olanların ne ilkelliğini

kavmine helakı getiren bir sebebi

ne

yerine

sallandırmaya

homofobikliğini

Dinlemiyorlar

bile.

bırakıyorlar. Kendilerinden

getirdikleri

yetmiyormuş

gibi toplumda, sebepler dairesinde,

farklı düşünen hiç kimsenin duygu

alçak

ve düşüncelerine saygı duymuyor-

hemen kesip yüksek konumdakilere

lar. Toplumsal atmosferi umursa-

dokunmama gibi ikinci bir helak

mak şöyle dursun, yıkılması gereken

sebebini de yerine getirmekteler.

bir kale olarak görüyorlar. Herkese psikolojik şiddet uyguluyorlar… (5)

konumda

olanlara

cezayı

- Bir virüs gibi olan bu topluluk aynı zamanda gerçek manada da

- Londra’da Maya Forstater adlı bir

bir virüsü yaymakta. ABD’de, 1985

araştırmacı “Kadın kadındır, erkek

yılında AIDS belasının zuhur etme-

erkektir. Cinsiyet biyolojiktir” dediği

siyle, Sağlık Bakanlığı 1976’dan beri

için işinden edildi. Evet, sadece bu

açık olan eşcinsel bir kulübü faali-

kadar.

yetlerinin AIDS’i yaydığı gerekçe-

Mahkemede

dahi

haksız

bulundu. Çünkü bu görüşler LGBT aktivizminin

cinsiyetsizleştirme

vizyonuna aykırı ve bu vizyonu ince bir despotizmle Avrupa’ya kabul ettirmiş durumdalar. Türkiye’de de planlanan bu. (6) - Kendini feminist kadın derneği olarak tanıtan kurumlar da eşcinselliğe

çok

yakın

bakmaktalar.

Erkeklere ölüm. Ancak erkeklerle birlikte olan erkekler çok şirin! Onlar tam erkekten sayılmadıkları için onlar çok tatlı! Adeta toplumun kurtarıcısı onlar. Hatta öyle ki onlar için eşcinsel erkeklerin hakkı Müslüman

siyle kapattı. (7)

kadının

hakkından

Peki Nereden Geliyor Bu Aktivistlerin Şımarıklığı? Burada açıklama yapmadan önce basitçe iki soru ile sözde hak ve özgürlük arayışında olanları ekarte edebilir, giriştikleri işin saçmalığını gözler önüne serebiliriz; 1) İnsanın hayal gücünün ürettiği tüm kişisel tercihleri “özgür”leştireceksek, bireysel/toplumsal ahlak adına insanlık tarihi boyunca üretilmiş ve damıtılmış tüm değerleri yok edip sil baştan neden yeni bir toplumsal düzen kuralım?

5. https://www.fikircografyasi.com/makale/lgbt-aktivizmi-yasaklanmalidir 6. https://www.fikircografyasi.com/makale/kerem-altiparmakin-sahsinda-lgbt-aktivistlerine-cevap 7. https://www.vice.com/en_us/article/d7jdnv/christopher-street-timeline-pride-2016-history

Temmuz 2020

38


2) Bu özgürlükler ne kadar bireysel tercih olarak gözükse de zamanla toplumsal bir davranış halini alacağı şüphesiz. Ve bu özgürlükler zamanla pedofili (8) illetini de meşrulaştıracak. Hal böyle olduğunda çocuğunuzu pedofilinin yaygın olduğu bir şehirde mi büyüteceksiniz? Büyütmek istemediğinizde vakti zamanında dem vurduğunuz o özgürlükçü halinizle çelişmeyecek misiniz? (9)

Bu sözde aktivistler ısrarla yaşadıkları

toplumlardan

anlayış

Günahlarını mahrem alanda işlemekle yetinmeyip herkesi LGBT ya da sempatizanı yapma girişimindeler. Kendileriyle beraber tüm toplumu cehennem ateşine sürükleme çaba ve azimleri takdire şayan!

beklemekteler. Ancak en küçük bir

Ölçütsüzlüğü ölçüt edinmiş, için-

girdiğinin de göstergesidir aynı

den estiği gibi yaşamak isteyen,

zamanda. O, “eğilimleri köpürtün,

nefsinin ve cinselliğinin kölesi

yaygınlaştırın, normalleştirin” der.

olmuş bir güruh. Aktivizmi, her

Asıl mesele LGBT bireylerin iyili-

fırsatta dan

üzerlerindeki

yakınır

ancak

baskı-

kendilerini

kabul ettirdikleri bütün ülkelerde

eleştiride de muhataplarını yaftalayıp geçmekteler. Halbuki daha kendileri görmek istedikleri gerekli anlayışı göstermiyorlar. İşte bu, devreye

küresel

ği-kötülüğü,

şeytani

aklın

haklılığı-haksızlığı

değildir. LGBT bahanesiyle gerçekleştirilecek kültürel işgalin yayıl-

“LGBT’yi yanlış buluyorum” deme

masıdır, yerleşmesidir.

özgürlüğünü de tamamen ortadan

LGBT aktivizminin mecrası şudur:

kaldırmışlardır. Asıl kendisi doğası

LGBT

gereği

despotik.

sahaya sürerek toplumsal dengeyi

Günümüzdeki çığırtkanlıkları her

ve değerleri alt-üst etmek, ülkeleri

zaman aynı hadsizlikte ve abar-

kültürel işgale maruz bırakmak.

tıda. Kendilerine atfettikleri, alla-

Evet, LGBT aktivizmi hak ve özgür-

yıp pulladıkları günü bile “isyan”

lük arayışı ambalajında gerçekleş-

diye nitelendirmekteler.

tirilen bir işgal hareketidir. (10)

ajite

edici

ve

bireyleri

çoğaltarak

ve

8. Yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları veya ergenliğe yeni girmişleri cinsel açıdan çekici bulması 9. https://medium.com/@abdullahucar/küresel-tsunami-eşcinsellik-kapımızda-327652781f7 10. https://www.fikircografyasi.com/makale/lgbt-aktivizmi-yasaklanmalidir

Zilkade 1441

39


Buradaki sıkıntılardan biri; küresel şeytani akılla irtibatı olmayan, böyle bir aklın varlığına bile uyanmamış pek çok insanı kendi taraflarına çekebilmeleridir. Bu insanlar iç yüzünden bihaber oldukları bu sözde aktivizmin ve o aklın destekçisi olmaktalar. O aklın dinsiz, devletsiz, kutsalsız küresel dünya şirketi vizyonu içinde piyonluk rolünü oynamaktadırlar. Sorsanız belki de dalga geçerek böyle bir aklı reddederler… Zira batıyla, dünyayla temasları yüzeyseldir. Tebaa seviyesindedirler. Kendilerince açık görüşlü, ilerici, çağdaş bir şeylerdirler. Gerçekte ise ama bilinçli ama bilinçsiz bir piyon, küresel bir işgal vizyonunun devşirmeleridirler. Propagandaya kapılanların çoğu arka plandaki kirli eli, küresel şeytanlığın “nötr/cinsiyetsiz insan” vizyonunu sezmez bile. Samimidir. Sınırları kaldırdığını, sevgisini genişlettiğini, tabuları yıkarak daha özgür bir insan olduğunu düşünür. Toplumu da özgürleştirmeyi umar. LGBT’nin içyüzüne uyanamaz, uyandığında ise artık çok geçtir. Çünkü önceden de belirttiğimiz gibi LGBT aktivizmi özünde bir hak ve özgürlük hareketi değildir, spontane ve masum bir akım da değildir. Şeytanı dost edinmiş bir mantığın ürünüdür. Bir doğrunun arkasına bir batılı zerk etmektir. Şeytanın ateşten yaratılmış, Âdem aleyhisselam’ın ise topraktan yaratılmış

olması doğru lakin şeytanın kibirlenmesi ve bunu bir üstünlük olarak görmesi yanlıştı. Aynı şekilde hak ve özgürlük kavramı doğru lakin ardına yerleştirilen bu çirkin ifsad projesi yanlıştır. Bu şeytan mantığı ile batıl usul usul koynumuza sokulurken, yeryüzünden ahlakı silmeye uğraşırken, insan fıtratına ters hareket edip kültürümüzü yok ederken, insanın fıtratını, tanımını, ayarlarını bozarken, bütün kutsalları, değerleri etkisiz kılarak insanı acizleştirip varlığını insanlık üzerinden değil, cinsellik üzerinden kurmaya çalışırken, halkları zihinleri üzerinden işgal etmeye, doğru ile yanlışı birbirine karıştırmaya çalışırken biz madalyonun sadece bir yüzüne odaklandık veya odaklanmak zorunda bırakıldık. (11) Özetlemek gerekirse; çıkış noktası itibarıyla LGBT aktivizmi, hak ve özgürlük söylemlerini, psikolojiyi harp silahı olarak kullanmaktadır. Daha büyük bir projenin, yeni dünya düzenine uygun, zevklerinin kölesi olmuş tüketim toplumu oluşturma projesinin bir ayağıdır. Helakı gerektirecek birtakım tercihlerin normalleştirilmesini hedefler. Toplumsal dokuya saldırıdır, yasaklanmalıdır.

11. Hatice Beyza Öztürk - Genç Öncüler Dergisi - Şubat 2019

Temmuz 2020

40


İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay

Raşİd Halİfeler Dönemİnde Yönetİcilİk Hususunda Öne Çıkan Hususlar

R

asûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatının ardından Müslümanların idaresini üstlenen Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali radıyallahu anhum’un örnek yönetim anlayışı hadis kaynaklarında ve tarihte “Raşid Halifeler Dönemi” olarak adlandırılır. Bu dönemdeki yönetim anlayışı daha sonraki dönemlerde model bir yönetim olarak alınmış ve her ne kadar o döneme benzer bir yönetim gelmediyse de model/örnek almaya çalışan yöneticiler ortaya çıkmıştır.

Onların idare dönemleri göz önünde

bulundurulduğunda

bazı hususlar öne çıkmaktadır.

Bunlardan

bazılarını

şöyle sıralayabiliriz:

1. Takvanın Öncelenmesi Takva,

Allah’tan

hakkıyla

korkmaktır. Ayet ve hadisler müminleri

takvalı

olmaya

teşvik etmektedir. Bu hususta yöneticilerin de bu teşviklerden nasibini almaması düşünülemez.

Zilkade 1441

41


2. Adalet Yöneticiler için temel hususiyet-

Bir âlimimiz yönetimde adaletin gerekliliğini şu sözlerle dile getirmektedir: “Allah âdil olan gayrimüslim bir idareyi uzun süre sürdürür, zalim olan Müslüman idareciyi uzun süre sürdürmez.” Bu sözler, idarede adaletli olunmasının ne kadar mühim olduğunu kısa ve özet bir şekilde ifade etmektedir.

lerin başında yer alan adalet, iyi bir yönetim için olmazsa olmazlardandır. Bir âlimimiz yönetimde adaletin gerekliliğini şu sözlerle dile getirmektedir: “Allah âdil olan gayrimüslim bir idareyi uzun süre sürdürür, zalim olan Müslüman idareciyi uzun süre sürdürmez.” Bu sözler, idarede adaletli olunmasının ne kadar mühim olduğunu kısa ve özet bir şekilde ifade etmektedir. Raşid Halifeler Dönemi için göze çarpan bir husus da adaletin tesis edilmesi

hususunda

muazzam

gayret gösterilmesidir. Bunu Hz. Ömer’in “Ben yanlış yaparsam ne Takva

duygusu,

yöneticinin

yaptıklarında Allah’tan korkacağı duygusunu

beraberinde

getirdi-

yaparsınız?” sorusuna “Eğri kılıçlarımızla seni düzeltiriz” şeklinde aldığı cevapta görmekteyiz.

ğinden yöneticiler için başta gelen

Hz. Ali’nin kayıp kalkanını alan

hususiyetlerdendir. Bu duygunun

yahudi

yöneticide hâkim olması, yönettiği

çıkarıldığında

kimselere muamelesinde kendisini

ile Yahudi’nin kalkanı geri iade

gösterecektir.

etmemesinde ve İslam adaletinin

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e iman ettikten sonra ondan ayrılmayan Hz. Ebubekir, hilafetinde takvaya uygun yaşamış, vasiyet olarak hilafeti için

ile

mahkeme şahit

karşısına yetersizliği

bu yüceliğinden etkilenerek iman etmesinde de görmekteyiz.

3. Devlet Malına Tamah Etmeme

Hz. Ömer’e takvalı olmasını öğütle-

Hz. Ebubekir hilafetinin ilk günle-

miştir. Hz. Ömer'in de hilafeti süre-

rinde devletten maaş almadan bir

since yaptıklarında takvaya şahit

süre ticaret ile uğraşarak hilafet

olmaktayız. Diğer iki raşid halife,

görevinde bulunmuş, hem yöneti-

Hz. Osman ve Hz. Ali’de de takvanın

cilik hem de ticaretin birlikte yürü-

güzel örnekliklerine rastlamaktayız.

tülmesinin zorlukları ortaya çıkınca

Temmuz 2020

42


da Müslümanların önde gelenleri-

bir insanın her şeye yeterli gelme-

nin fikriyle cüzî bir miktar maaşa

yeceği,

bağlanmıştır. Dikkatleri çeken husus

insanları yanında bulundurmasın-

“Ben idarenizi üstlendim, benim

dan daha doğal ne olabilir ki!

geçimimi üstlenmek zorundasınız” şeklinde bir anlayışa sahip olmaması, onun kendisinin bir maaş talebinde bulunmaması ve cüzî bir miktar maaşı kabul etmesidir.

yardımcılarından

oluşan

Raşid halifelerin ilki Hz. Ebubekir’in, Usame

radıyallahu anh’ın

ordu-

sunu göndermesi ve zekât vermeyenlere karşı savaşa çıkılması, Hz. Ömer’in

Kudüs’e

gidip-gitmeme

Onun izinden giden Hz. Ömer de

ve deniz savaşlarına çıkılıp-çıkıl-

aynı şekilde ilk dönem maaş alma-

maması, Hz. Osman’ın tek Kur’an

dan idare etmiş, sonrasında ona da

nüshasının istinsahı (çoğaltılması),

cüzî bir miktar maaş belirlenmiştir. Hz. Ali’ye de aynı şekilde cüzî bir

Hz. Ali’nin Hz. Osman’ın katillerini bulma hususunda istişare etmesi bu

miktar maaş belirlenmiştir.

duruma örnektir.

Hz. Osman ise maddi durumunun iyi

5. Merhamet

olmasından dolayı hilafetinde maaş almadan bu görevde bulunmuştur.

Yöneticilerin idare ettiği insan-

4. İstişare

temel yöneticilik esaslarındandır.

“Müminlerin işleri aralarında isti-

insanlara

şare iledir.”

(Şura, 38)

ayetinin ilk

muhatabı olan sahabe neslinin, bu ayeti pratik hayatlarında uyguladıklarını kaynaklarımızda görebilmekteyiz. İstişare fertler için geçerli olduğu gibi yöneticiler için de geçerlidir. Fertler için istişare ile hareket etmek ferdin kendisini ya da az kimseyi etkilerken, yöneticiler için geniş kitleleri etkileyecek kararlar alınması sonucunu doğurur. Bu durumda yöneticilerin istişare ile hareket etmeleri mühimdir. Hem

lara merhamet göstermeleri, en Zira merhametli olmayıp zulümle muamelede

bulunul-

duğunda yönetici kendi sonunu hazırlamaktadır.

“Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder.” (1) hadisini rehber edinen Raşid Halifeler, Allah azze ve celle’nin merhametinden mahrum kalmamak için yönetimi altında bulunan kimselere karşı merhametli olmayı her daim sürdürmüşlerdir. Bunun bir misalini Hz. Ömer’in hilafeti döneminde Medine ve civarında gerçekleşen ve yaklaşık sekiz-dokuz ay süren kıtlıkta görmekteyiz. O, bu dönemde

1. Ebu Dâvud, “Edeb”, 58; Tirmizî, “Birr”, 16.

Zilkade 1441

43


insanlara

o

kadar

merhametli

zikretmek gerekirse o da sırf tanı-

davranmıştır ki onların bu kıtlık

dık ve aile bağları olması dolayısıyla

zamanında mağduriyetlerini gider-

vazifeye, ehli olmayanların getiril-

mek adına adeta seferberlik ilan

mesidir. Tarih boyunca yönetimde

etmiştir. Valilerine yardım gönder-

aksaklıklarda ilk göze çarpan ve

melerini emretmiş, gelen yardım-

devletlerin

ları da halka dağıtmıştır. İnsanların

hususlardan biri budur.

rahata ermesi için kendi rahatından fedakârlıkta bulunmuştur.

ömürlerini

kısaltan

İdareciliğin ağır yükünü ve gerektirdiği sorumlulukları yerine getir-

Hz. Ömer’in o günlerini özetleyen iki

mede herkesin eşit olmadığı bilinen

sözü burada aktarmakta fayda var:

bir husustur. İnsanlar farklı kabili-

1.

“Kıtlık

döneminde

ailesi

ile

birlikte yemek yemedi.” (Burada -Allah en iyisini bilir- anlatılmak istenen, insanların mağdur durumunu giderme adına o kadar çok kendini yordu ki ailesine zaman ayıracak vakit bulmakta zorlandı.) 2. “Eğer kıtlık bitmeseydi, Ömer helak olacaktı.” Yöneticilerden

yetler üzerine yaratılmıştır. Maalesef bu, bilinen bir durum olmasına rağmen

pek

de

önemsenmeyen

ancak ağır sonuçları doğuran bir husustur. Nice idareler, sırf bu hata nedeniyle tarihte nice acı olaylara bile sebebiyet vermiştir. Raşid halifeler, yöneticilik hususunda şu hadis-i şerifi kendilerine rehber edinmişlerdir: “İş, ehli olma-

birine

nasihatte

bulunan birinin şu sözleri ne de manidardır: “Yönettiğin insanları aile fertlerin gibi gör.”

yan kişilere verilince kıyameti bekle¸ kıyametin kopması pek yakındır.” (2) Raşid halifeler sırf akrabaları olmaları nedeniyle herhangi bir kimseyi

Şu bir hakikattir ki aile reisi, ailenin

göreve getirmemeye özen göster-

fertleri için merhametli olmaya özen

mişlerdir.

gösterir. Onlar için güzelliklerde

lenerek yaralandığı ve ardından

bulunmaya gayrette bulunduğu gibi

ölümünün

başlarına kötü bir şey gelmemesi

olduğu günlerde kendisinden sonra

için de olanca gücü ile çabalar.

oğlu Abdullah’ı halife tayin etmesi

6. Vazifelendirme (Nebevî Metodu Takip Etme: Emaneti Ehline Verme) Yöneticilerin belki de en çok zaaf gösterdikleri 2. Buhârî, “İlim”, 2.

Temmuz 2020

44

bir

hususu

burada

Hz.

Ömer’in

gerçekleştiği

hançerolayın

istendiğinde “Bu ağır bir iştir. Bir evden bir kurban yeter.” sözlerinde bu hakikati görmekteyiz. Yine raşid halifelerin oğullarını vali atamamasında görmekteyiz.


OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp

DÜNDEN BÜGÜNE KAFKASYA

İ

kuzey

unsur yaşamaktadır. Bunla-

serhadlerinden biri de

rın büyük bir kesimi Ehli

Kafkasya’dır. Kafkasya,

Sünnet

slam

âleminin

Müslümanlardan

geçmişten günümüze İslam

oluşur. Tarihî yönden göç

dünyasının dışarıdan gelen

yollarının

işgalcilere

direndiği

ve doğal bir sığınak hüvi-

doğal bir cephe olmuş, İslam

yetinde olması, birçok etnik

için büyük bedel ödemiş

unsurun bölgeye yerleşmesi

birçok farklı halkla bera-

ve

ber, köklü bir İslami direniş

sonucunu doğurmuştur.

karşı

kültürü teşkil etmiştir.

burayı

ile

Kafkasya’da

Ömer

30’u

birbirinden aşkın

yurt

oluşu

edinmesi

Kafkas topraklarının İslam

Kafkasya’da İslam’ın Kökleri farklı

üzerinde

etnik

şereflenmesi

süreci,

İslam’ın ikinci halifesi olan radıyallahu anh

döne-

minde başlamış, daha sonra

Zilkade 1441

45


Osman

ve sonrasında

Bu dönemde Rumlar -yani Bizans-

Emevi komutanlar eliyle devam

bölgedeki etkinliğini artırmış, buna

etmiştir.

paralel olarak hristiyan Ermeniler

radıyallahu anh

Rumlara ve Perslere karşı alınan ve birbiri ardına gelen büyük zaferlerle önce Şam ve Irak, ardından İran ile Anadolu’nun doğusu İslam hakimiyetine girmiş, bunun ardından İslam orduları Kafkas Dağları’na ulaşmıştır.

ve Gürcüler de tekrar egemenliklerini sağlayarak bölgedeki en güçlü yapılar halini almışlardır. Orta Asya’dan gelerek Kafkasya’nın kuzey ve güney kesimlerine ilerleyen Türk topluluklar, bölgede İslam dininin yayılmasına büyük katkıda bulunmuştur.

Bilhassa

Kafkasya

Günümüzde Azerbaycan ve Dağıs-

kuzeyindeki bozkırlara İslam dini

tan’ın bulunduğu bölge üzerinden

bu süreçte yayılmış, buna ek olarak

Kafkas Dağları’nı aşan İslam ordu-

güneyden Selçuklular da İslam’ı

larıyla bölge İslam topraklarına

bölgeye yaymıştır.

katılmıştır. Ermeni ve Gürcülerin

11. yüzyılı takiben, Haçlı Seferleri ve

büyük kısmı İslam dinine geçmez-

sonrasında bölünmüş haldeki İslam

ken özellikle Kafkasya doğusundaki

dünyasının ve Müslümanların güç

Dağıstan bölgesinde birçok topluluk

kaybetmesinin etkisiyle hristiyan

İslam diniyle şereflenmiş, İslam’ı

Gürcü Krallığı, Kafkasya güneyine

ayrılmaz bir biçimde benimsemiş-

neredeyse tamamen hâkim olmuş-

tir. Özellikle Dağıstan, Arapça ve

tur. Bu süreçte bölgedeki Müslü-

İslamî ilimler konusunda önemli bir

manlar oldukça zayıf bir pozisyona

ilmî merkez halini almış ve yıllarca

düşmüştür.

bu özelliğini korumuştur.

Ardından gelen Moğol işgali, bunu

Raşidi Hilafet Sonrası Kafkas Dağları’nın güney ve doğu kesiminde ilk dönemdeki İslam orduları eliyle ulaşan İslam dininin, ilerleyen yıllarda İslam hilafetinin güç kaybetmesiyle hakimiyeti zayıflamıştır. Bölge, kimi

takiben bölgedeki göçebe Türklerin tamamen İslamlaşması gibi süreçlerle beraber Kafkas Dağları’nın güneyi ve kuzeyi, Gürcistan ve Ermenistan gibi istisnalar dışında büyük ölçüde İslamlaşmıştır. Yine bu devirde Altın Ordu Hanlığı, Kafkasya kuzeyinde İslam’ın yayılmasında önemli bir paya sahiptir.

Müslüman kimi gayrimüslim çeşitli

Kafkasya, devam eden süreçte gerek

sultanlıklar ve krallıklar halinde

yerel halkların İslam’a geçişi gerek

parçalanmıştır.

Türk ve Moğol kökenli Müslüman

Temmuz 2020

46


orduların ilerleyişi gibi sebepler

bunun

neticesinde İslamlaşmaya devam

yerini sağlamlaştırmaya başlamış-

etmiş,

tır. Osmanlı ile süren uzun savaşlara

Gürcü

Krallığı

haricinde

bölge İslam dinini benimsemiştir.

Osmanlı Devri ve Rus Çarlığı İşgali Osmanlı,

Kafkaslarda

doğrudan

hâkim olmamakla beraber, uzun yıllar

bu

coğrafyayı

çevreleyen

da

etkisiyle

Kafkaslarda

rağmen Rusların Kafkaslar üzerinden güneye inişi durdurulamamış, 19. yüzyıla gelindiğinde Rusya artık Kafkaslar üzerinde neredeyse tamamen egemenlik kurmuş, Anadolu üzerine ilerlemeye başlamıştır.

bölgelerde hakimiyet sahibi olmuş-

Rusya'nın 1783 yılında Kırım'ı ele

tur. Kuzeyde Kırım ve çevresinde,

geçirmesi, bunu takiben Kafkas-

güneyde

Dağları’nın

ya'yı kontrol altına alması, bölgede

güney eteklerinde hâkim durumda

geniş çaplı katliamları beraberinde

olan Osmanlı, bölgedeki Müslü-

getirmiştir. Başta Çerkesler olmak

manlarla yakın ilişkiler kurmuştur.

üzere

ise

Kafkasya'da,

Kafkas

özellikle

de

Azer-

baycan üzerinde İran'ın etkisi de zamanla artmış, bu bölge süreç içerisinde Şiileşmiştir.

yüz

binlerce

Ruslarca

katledilmiş

larından

zorla

Müslüman, ve

yurt-

sürülmüştür.

Bu

bölgelere Ruslar yerleştirilmiştir. Bu dönemde bilhassa 1864 yılında yaşanan Çerkes Soykırımı hiçbir

16. yüzyılın ikinci yarısından sonra

zaman

Rusya, Kafkaslarda büyük bir güç

hafızalarda yer etmiştir. Bu soykı-

olarak ortaya çıkmış, Osmanlılarla

rımda 500 bini aşkın Müslüman

ve diğer Müslüman topluluklarla

Çerkes, Ruslar tarafından vahşice

savaşarak günden güne bölgede

katledilmiş, 1 milyonu aşkın Çerkes

ilerlemeye devam etmiştir. Osman-

de Osmanlı topraklarına kaçmak

lılar ve Kırım Tatarları Rusların

zorunda

ilerleyişini zaman zaman tamamen

Çerkes halkının göç yolunda yaşa-

püskürtmeye muktedir olmuştur.

dıkları acılar, bugün hala nesilden

Bu doğrultuda 17. yüzyılın başla-

nesile aktarılmakta, halen Müslü-

rında Rusya'nın faaliyetlerine karşı

manların yüreklerini yakmaktadır.

durma amacıyla Kafkaslarda büyük bir İslamlaşma süreci yürütülmüş, bölge halklarının tamamına yakını İslam'ı benimsemiştir.

unutulmayacak

kalmıştır.

biçimde

Müslüman

19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde tüm

Kafkasya,

Ruslar

tarafın-

dan kontrol edilir hale gelmiştir. Müslümanların büyük kısmı katle-

Rusya da bölgedeki halkı Ortodoks-

dilmiş, yurtlarından sürülmüş ve

laştırma faaliyetlerinde bulunmuş,

baskı altına alınmıştır. Osmanlı

Zilkade 1441

47


askeri bir başarı elde edilemese de bölgedeki cihad, Kafkas halklarının hafızasına kazınmış, cihad ruhu ve Rusları bölgeden çıkarma yolunda kendilerine bir rehber olmuştur.

Sovyetler Birliği Dönemi 1917

yılında

Rusya’da

Bolşevik

İhtilali sonrası kurulan Sovyetler Birliği (SSCB) de, Rusya’nın Kafkaslar üzerindeki siyasetine, dinsizliği dayatma

politikalarıyla

beraber

devam etmiştir. Bölgede Müslüman Kafkas halklarının hak taleplerine karşı saldırgan ise çöküş dönemine girmiş ve Ruslar karşısında ciddi bir varlık gösterememiştir.

bir politika güden SSCB, kısa bir süre Rusya hakimiyetinden çıkan Kafkasların tamamını Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan da dahil olmak

18. yüzyılın sonunda ve 19. yüzyılın

üzere kısa sürede ele geçirmiştir.

ortalarında,

doğu-

Bölgede 1919 yılında Uzun Hacı

sunda Ruslara karşı cihad hare-

Saltınski liderliğinde kurulan Kuzey

ketleri başlamıştır. İlk olarak bir

Kafkasya Emirliği de bu dönemde

tarikat şeyhi olan İmam Mansur,

işgal edilmiştir. Osmanlı hilafetinin

1700'lü yılların sonlarında bölge

1924 yılında ilgasıyla, ümmetin geri

halkını

Rusları

kalanında olduğu gibi Kafkasya’da

çıkarmak ve Kafkasya'yı birleştir-

da İslam’ın getirdiği adalet ve rahmet

mek üzere Dağıstan'dan Adigey'e

ortamı son bulmaya başlamıştır.

kadar bir cephe halinde Ruslara

SSCB dönemi, özellikle 2. Dünya

Kafkasya'nın

İslamlaştırmak,

karşı mücadeleye liderlik etmiştir.

Savaşı’na giden süreç ve sonrasında,

İmam Mansur gibi 1820'li yılla-

başta Çeçen ve İnguş Müslümanlar

rın ardından bölgede Ruslara karşı

olmak üzere yüz binlerce Müslü-

cihada liderlik edecek Gazi Muham-

man Kafkaslardan sürgün edilmiş

med ve Şeyh Şamil de aynı gayeyle

veya katledilmiştir. Bölgede İslam

savaşı sürdürmüştür. Her ne kadar

tamamen

bu savaşlarda Ruslara ciddi kayıp

çalışılırken, Müslümanlara yönelik

verdirilmesine rağmen doğrudan

baskılar had safhaya çıkmıştır.

Temmuz 2020

48

ortadan

kaldırılmaya


Bölge bu tarihten itibaren demir yumrukla yönetilirken, baskı politikaları doğrultusunda Müslümanlar tamamen sindirilmiştir. Bölgelerinden sürülen Müslüman halklar, 1950’lerin ortalarının ardından kendi imkanlarıyla geri dönmeye başlamıştır. Bu halkların dönüşü, bölgede gizlice İslam’ın yeniden yaşanmaya

başlamasına

hazırlamıştır.

zemin

İlerleyen

yıllarda

Ruslara karşı verilen cihadi mücadelede,

bölgeye

dönen

Çeçenler

etkin rol oynayacaktır. SSCB’nin çökmeye yüz tuttuğu dönemlerde Çeçenler

arasında

artan

İslami

hassasiyet ve kültürel öze dönüş hareketleri, Çeçen cihadı için temel taşı olmuştur.

Çeçen Cihadı Sovyetler Birliği'nin çökmeye yüz tuttuğu süreçte bağımsızlığını ilan eden Çeçenistan, Kafkasya'da 1990 sonrası

dönemde

mücadelenin

sembolü olmuştur. Bağımsızlık

ilanının

ardından

gerçekleşen işgal ve Çeçen Müslümanların

eliyle

Rusların

yaşa-

dığı hezimet, dünyanın da ilgisini Kafkasya'ya tekrar çekmiştir. Dünya üzerinde birçok Müslüman genç, yüzyıllarca Rusların Müslümanlara

karşı

gerçekleştirdiği

Çeçen Cihadı, gerek bölgedeki gerekse dünyanın geri kalanındaki tüm Müslümanlara ilham kaynağı olmuştur. Bu cihad sırasında Ruslara yaşatılan hezimetler, Allah azze ve celle’nin emrini yerine getirmeleri ve birlikte hareket etmeleri halinde Müslümanların dünyadaki müstekbirler karşısında neler yapabileceklerinin büyük bir delilidir.

katliamlara karşı çıkmak ve Müslüman kardeşlerinin yanında durmak üzere Çeçenistan'a gitmiştir. Lakin

Zilkade 1441

49


burada

savaş-

Bölgede İslam şeklen yaşanıyor gibi

lar, Rusların Müslümanlara karşı

görünse de gerçekten Allah yolunda

gerçekleştirdiği katliamlar ve süren

olmak isteyen ve Rus müstekbirlerin

savaş neticesinde Rusya, Çeçenis-

işgaline karşı çıkan Müslümanlar

tan'da kontrolü sağlamıştır.

hapsedilmekte, işkence görmekte

Çeçen

yaşanan

Cihadı,

kanlı

gerek

bölgedeki

ve katledilmektedir.

gerekse dünyanın geri kalanındaki

Kafkasya’da İslam’ın ve cihadın

tüm Müslümanlara ilham kaynağı

yeniden yükselişi hem bu bölgeyi

olmuştur.

sırasında

hem de Ruslar tarafından işgal edilen

Ruslara yaşatılan hezimetler, Allah

diğer İslam beldelerini ilgilendir-

azze ve celle’nin

emrini yerine getir-

mektedir. Kafkasya’da, Hazar’dan

meleri ve birlikte hareket etmeleri

Karadeniz’e dek uzanan Müslüman

halinde Müslümanların dünyadaki

halkların, İslam egemenliği altında

müstekbirler karşısında neler yapa-

birleşmesi

bileceklerinin büyük bir delilidir.

bölgede Müslüman kanı dökmesi

Bu

Rusya'nın

cihad

katliam

politikaları

karşısında dünya Müslümanlarının ve Kafkasya'daki diğer Müslümanların Çeçen Cihadı'na gerekli desteği verememesi, Rusya'nın Çeçenistan'ı kuşatması ve boğmasıyla sonuçlanmıştır. gerekse

Ancak

gerek

dünyada

bölgede

Müslümanların

cihad anlayışı ve heyecanında yeni

halinde

Rusya’nın

imkansızlaşacaktır. Rusya bugün Suriye’den Libya’ya dek Müslüman beldelerinde kan dökmekte, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin taktik ve stratejilerini icra etmesine mani olmak için kaynaklarını

seferber

etmektedir.

Aynı

zamanda bu ülkelerdeki örgütleri desteklemektedir.

bir ufuk, yeni bir anlayış filizlen-

Müslümanlara 3 asırdan uzun süre-

Müslümanlar

dir Rusya’nın uyguladığı katliam-

arasından şehidler edinmiş, Müslü-

lara karşı Müslümanlar bir araya

manların

gelmediği ve Kafkasya, İslam’ın

miş, Allah

azze ve celle

cihadının

nelere

gebe

olabileceği görülmüştür.

birleştirici kimliği altında buluşmadığı müddetçe Rus işgalcilerin

Kafkasya’nın Bugünü

insan hakları ihlalleri ve katliam-

Kafkasya’nın tamamında, Hazar’dan Karadeniz’e

kadar

Müslüman

yaşamaktadır.

Müslümanlar Rusya’ya

milyonlarca

bugün

bağlı

kukla

tarafından ezilmektedir.

Temmuz 2020

50

Rusya

Bu ve

idareciler

ları devam edecektir.


NEBEVÎ AİLE Halime Yılmaz

21. YÜZYILIN ASİYE’Sİ OLMAK Hak yolda sebatın, Hakk’ın rızası için ezaya karşı gösterilen sabrın, tüm kadınlar içinde seçkinliğin, Firavun gibi zalim ve zorba bir adamın eşi olmasına rağmen doğru yolda direnişin, tüm işkencelere rağmen Allah’ın emirlerinde sebat etmenin ve muhabbetullahda son noktanın zirvesi olmak…

H

ak yolda sebatın, Hakk’ın

Devirler değişse de insan aynı

rızası

için

ezaya

karşı

insan… Zulümler el değiştirse de

sabrın,

tüm

zalim aynı zalim… Zamanlar farklı

kadınlar içinde seçkinliğin, Fira-

olsa da iman aynı iman… Gönül-

vun gibi zalim ve zorba bir adamın

ler başka bedenlerde olsa da Hak

eşi olmasına rağmen doğru yolda

sevdası aynı sevda… Allah’a tesli-

direnişin, tüm işkencelere rağmen

miyet aynı teslimiyet…

Allah’ın emirlerinde sebat etmenin

Cennetin varisi olmak için erkek

ve muhabbetullahda son noktanın

olmak, kocanın Müslüman olması,

zirvesi olmak…

İslami çalışmalarda yanında olan

gösterilen

Zilkade 1441

51


birilerinin

olması,

refah

içinde

Asiye olmak, Allah’ ın özel kulu

inancını rahatça yaşamak, ailenin

olmaktır,

fani

gözbebeği, toplumun gözdesi olmak,

nimetle

değişilmeyecek

her isteğinin dünyada yerine gelmesi

büyük bir lütfa mazhar olmaktır.

gerekseydi Firavun’un karısı Asiye alemlere üstün kılınan ve kemale ermiş 4 kadından biri olmazdı.

alemdeki

hiçbir kadar

Asiye olmak, asaletin, güzelliğin kör kalplerin göremediği gerçek

Asiye, cennet köşklerinin zorluk ve

boyutudur.

mücadelelerle, işkence ve sabırlarla

“Allah’ın Kur’an’da bize anlattığı

inşa edildiğini gösteren bir örnek… Asiye olmak, her zaman ve çağda tüm zorbaların tehdit ve işkencelerine aldırmadan doğru olanı yapabilmektir, Asiye

tüm

dünyanın azze ve

rızasında direnmektir,

Asiye olmak, sıratı müstakimde sabır, sebat ve fedakarlıkların hesabını tutmamaktır, Asiye

olmak,

“Allah iman edenlere Firavun’un karısını

örnek

vermektedir.

O,

“Rabbim” demişti, “Yüce katında benim için bir ev yap, beni Firavun’

olmak,

düşmanlığına rağmen Allah celle’nin

ideal örnek;

tüm

kalabalıkla-

rın içinde hak olduğun için yalnız kalmaktır. Asiye olmak, anlaşılmamaktır, hem de kimse tarafından, Asiye olmak, gülememektir, ağlamaktır kimselerin görmediği ıssız gecelerde, Asiye olmak, dünyada zorluklara, ahirette Firdevs’e talip olmaktır,

dan ve yaptıklarından kurtar ve beni bu zalimler topluluğundan da selamete çıkar!” (Tahrim, 11) Hafız şöyle demiştir: “Firavunun karısı

Asiye’nin

faziletlerinden

bazısı şudur: O ölümü saltanata, dünyadaki ıstırabı, içinde bulunduğu nimetlere tercih etmişti.” İbn Cerir kendi senediyle Süleyman et-Teymî’den şöyle rivayet etmiştir: “O, güneşte işkence gören bir kadındı. (İşkenceci) Ondan uzaklaştığı zaman melekler kanatlarıyla onu gölgelendirirdi. O da cennetteki evini görürdü.” Ebu Musa

radıyallahu anh’dan

rivayet

Asiye olmak, Rabbini arkana almak-

edildiğine göre o Rasulullah

tır, âdemoğlu karşında dursa da,

lahu aleyhi ve sellem

Asiye olmak, yüreğini patlatacak

“Erkeklerden çok kişi kemale ermiştir.

kadar ağır yükünü sadece Rabbin ile

Kadınlardan ise firavunun eşi Asiye

paylaşmaktır,

ve İmran kızı Meryem dışında kimse

Temmuz 2020

52

sallal-

şöyle buyurmuştur:


kemale

ermemiştir.

Aişe’nin

diğer

Asiye’nin durumu, dünya hayatının

kadınlara üstünlüğü, tirit yemeğinin

görünümü daha parlak olsa da onun

diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.”

geçici oluşunun üstün gelmesine bir

(1)

İbn Cerir şöyle demiştir: “Firavunun eşi ‘Kim galip geldi?’ diye sorduğunda ona şöyle denildi: ‘Musa ve Harun galip geldi.’ O da şöyle dedi: ‘Ben Musa ve Harun’un Rabbine iman ettim.’ Bunun üzerine Firavun onu huzuruna çağırdı ve şöyle dedi: ‘Bulacağınız

en

büyük

kayalığa

bakın. O, sözünü bitirince onu alıp onun üzerine koyun. Eğer sözünden dönerse o zaman o benim karımdır.’ Onu getirdiklerinde gözlerini semaya

yükseltti

ve

cennetteki

evini gördü. Sözlerine devam etti ve ruhunu teslim etti.”

örnektir. Firavunun karısı, firavunun sarayında bulunan o günün bir kadınının sahip olmak isteyeceği yeryüzü hükümranlığının en büyük mülküne sahip bir kadındı. Fakat o buna iman ile üstün geldi. O sadece bu geçici (hayattan) vazgeçmedi. Bilakis o, şerri, kötülüğü ve imtihanı da göze aldı. Tabi ki ondan Allah’a sığınarak, sonuçlarını iyice düşünerek ve ondan kurtuluşu isteyerek… O, geniş ve güçlü bir ülkede tek başına bir kadındı. Bu da onun diğer büyük faziletidir. Çünkü kadın, toplumun baskısı ve düşünceleri konusunda son derece duyarlı ve hassastır. Fakat bu

Allah’ın rahmetine bak! İşte bu,

kadın toplumun, sarayın, hüküm-

firavunun sahip olduğu karısıdır.

darın, onun taraftarlarının, krallık

İçinde yaşadığı Firavun sarayın-

makamının, bunların hepsinin baskı-

daki küfrün tufanı, onu tek başına

sının arasında zorba küfür denizinde

kurtuluşu talep etmekten alıkoy-

tek başına başını göğe kaldırdı. Bu;

madı. O Rabbinden, cennette bir ev

bütün bu etkiler, ilişkiler, engelleme-

isteyerek firavunun sarayından ve

ler, naralar arasında kendini Allah’a

firavun ile ilişki kurmaktan kurtulmuştu. Çünkü o Rabbinden, ondan kurtulmayı istemişti. O, insanların bağlandığı onun ameline tutunmaktan korktuğu için onun amelin-

adama konusunda büyük bir örnektir. O, Melei Âlâ’dan inen kâinatın her yanı konusundaki sözlerini yansıtan Allah’ın, ebedi kitabındaki bu izi hak eden biridir.” (2)

den de kurtulmuştu. Ve içlerinde yaşadığı firavunun kavminden de kurtulmuştu.

1. Bunu Buhari rivayet etmiştir 2. Salâhu’l-Ümme fî Uluvvi’l-Himme, Doktor Seyyid bin Hüseyin el-Affânî, 4. Cilt, s.634-636

Zilkade 1441

53


SERBEST KÖŞE Derya Fıçıcı

BU SENİN HİKAYEN OLABİLİR Mİ? -5

H

atice çok lere

de derin

Esma

da

de ay da bir hesaba göre hare-

düşünce-

ket ederler. Otlar da ağaçlar da

Uzun

secde ederler. Göğü yükseltti

bir sessizlik kapladı etrafı.

ve ölçüyü koydu. Sakın ölçüde

Hatice kalktı, kalplerindeki bu

haksızlık

hüznü, bu sıkıntıyı gidermek

mayı adaletle yapın. Terazide

için kütüphaneden Kur’an-ı

eksiklik

Kerim’i aldı. Rahman Suresi’ni

zünü de canlı varlıklar için var

okumaya başladı:

etti. Orada meyveler, salkımlı

“Rahman

daldılar.

ve

Rahim

olan

Allah’ın adıyla.

hurma

etmeyin. yapmayın.

ağaçları,

TartYeryü-

kabuklu

taneler ve güzel kokulu bitkiler vardır. O halde (Ey insanlar

Rahman olan Allah Kur’an’ı

ve cinler!) Rabb’inizin nimet-

öğretti. İnsanı yarattı. Ve ona

lerinden

beyan etmeyi öğretti. Güneş

layacaksınız?

Temmuz 2020

54

hangisini Allah,

yalaninsanı


vurulduğunda testi gibi ses çıkaran

vedalaşamadım.” dedi Pınar, üzgün

kuru bir balçıktan yarattı, Cinleri

bir ifadeyle.

ise dumansız saf ateşten yarattı. O halde Rabb’inizin nimetlerinden hangisini yalanlayacaksınız?”

“Baban seninle vedalaştı ama sen mışıl mışıl uyuyordun.” diyerek gülümsedi annesi.

Ayetleri üzerinde tek tek durarak ve düşünerek okudu Hatice. Ardından uzunca dua etti. Sonra ise yarınki

“Sahi mi? Ben hiçbir şey hatırlamıyorum?”

seminer için hazırlıkları konuşmaya

“Evet, seni uyandırmaya kıyamadı.”

başladılar.

“Canım babacım.” diyerek kalktı ve

Pınar eve gelmişti, yüzü gülüyordu.

telefonunu alıp babası İhsan Bey’i

Annesine akşam yemeği hazırlık-

aradı. Halini hatırını sordu.

larında yardım etti. Küçük kardeşi

Pınar babasına çok düşkündü. Ancak

Esra ile ilgilendi, oyun oynadı…

İhsan Bey işleri sebebiyle çok yoğun

Annesi Ayfer Hanım: “Günün nasıl

bir insandı. Ailesini mutlu etmek

geçti kızım? Eğlendin mi arkadaş-

için elinden gelen gayreti gösterirdi.

larınla?”

Akşam yemeğinden sonra Pınar

Pınar

düşünmeden

cevap

verdi:

“Güzel geçti anne, oturduk sohbet ettik.” “Hadi biraz odana gidip test çöz kızım. Bugün hiç ders çalışmadın. Çalışma düzenin bozulmasın.” dedi annesi.

odasına çekildi. Akşam namazının vakti çıkmamıştı. Namaz kılmaya karar verdi. Abdest alıp odasına döndü. Akşam namazını kıldı ve bugün

yaşadıklarını

düşündü.

İçinde yüzleşmediği bir şey vardı. Bugün Esma ve Hatice’ye yaşananları anlatırken Cengiz’den hiç

Pınar: “Babamı yemeklerin dışında

bahsetmemişti. Nasıl bahsedebilirdi

göremiyorum. Bu akşam yanınızda

ki? Aklına geldiğinde bile çok utanı-

oturayım gece ders çalışırım, söz.”

yordu. Önceleri babasını düşünür

dedi.

utanırdı. Çünkü annesi ona: “Bak

Ayfer Hanım: “Pınarcım unuttun mu baban iş için şehir dışına çıktı ve üç hafta burada olmayacak.” “Aaa!

Tamamen

Tatildeyken

olmana bir şey demiyor. Gençtir deyip anlayış gösteriyor. Ama sakın babanın yüzünü yere düşürecek bir

unutmuşum.

konuşmuştuk,

kızım, baban birini sevmene, âşık

bu

sabah gitti değil mi? Ben babamla

şey yapma!” diyordu. “Baban sana çok güveniyor, bunu sakın unutma!” diye sürekli tekrar ediyordu.

Zilkade 1441

55


Pınar, Cengiz’den ayrıldıktan sonra babasının yüzüne bakamıyordu. İçten içe babasından özür diliyor, ona layık

Ayfer Hanım ve İhsan Bey kızlarından ne istiyorlardı? Yabancı bir erkekle birbirlerini uzaktan sevmeleri ve masum bir hikâye mi? Yabancı bir erkek ve kızın birbirini sevmesi, bir araya gelmesi… Böyle bir durumda nasıl masumiyet aranırdı ki? Haram olan bir ilişkiye, beraberliğe sevgi demek, sevda demek nasıl büyük bir yanılgıydı? Ve bu hangi kültürün, hangi inancın anlayışıydı?

bir evlat olamadığını düşünüyordu. Ancak bu defa Cengiz’le yaşadıklarını düşününce Rabbinden utanıyor ve gözlerinden inci inci yaşlar akıtıp, Rabbinden af diliyordu. Kendi kendine düşüncelere daldı. İnsan kendini böyle bir haramdan nasıl korur, bu konuda İslam’ın hudutları nedir diye düşündü. Ne kadar çok soru vardı kafasında cevap bekleyen… Kalkıp

biraz

Yoksa

yarınki

ders

çalışmalıydı.

seminere

gitmek

için izin alamazdı annesinden. Geç vakte kadar ders çalıştı. Sonra eli telefonuna uzandı. Gruplarda uzun uzun yazışmalar vardı. Merak etti, kaç gündür bakmamıştı. Tam bakacakken vazgeçti. Kalkıp abdest aldı

Ayfer Hanım ve İhsan Bey kızlarından bir

ne

erkekle

istiyorlardı?

Yabancı

birbirlerini

uzaktan

sevmeleri ve masum bir hikâye mi? Yabancı bir erkek ve kızın birbirini sevmesi, bir araya gelmesi…

ve yatsı namazını kıldı. Ayşe’yi

düşündü

sonra…

Sanki

aralarında uzun yollar vardı, ayrı düşmüşlerdi. Onu özlediğini fark etti, gözleri doldu. Yatağına uzanıp düşüncelere daldı yine. Bir süre uyuyamadı fakat

Böyle bir durumda nasıl masumiyet

sonunda zor da olsa uyuyakalmıştı.

aranırdı ki? Haram olan bir ilişkiye,

Saatini

beraberliğe

sevgi

demek,

sevda

demek nasıl büyük bir yanılgıydı? Ve bu hangi kültürün, hangi inancın anlayışıydı?

Temmuz 2020

56

sabah

namazı

vaktine

kurmuştu. Saat beşte alarm çaldı. Gözlerini açtı. Bu saatlerde pencereden dışarıyı izlemeyi çok seviyordu. Yazlıkta alışkanlık haline getirmişti bunu.


Pencereyi açtı. Tüm şehir uyuyordu.

Bunları düşününce annesinin ne

Bazı

tepki vereceğini, nasıl söylemesi

evlerin

ışıkları

yanıyordu

sadece. Bir de camilerin minareleri aydınlatıyordu etrafı.

gerektiğini bilemiyordu. Saat on oldu ve annesinin mutfak-

Abdest aldı ve pencerenin önünde

tan sesleri gelmeye başladı. Pınar

namazını eda etti. Annesinin ayak

kalktı ve kahvaltı için annesine

seslerini işitince örtüsünü dolaba

yardım etti. Kahvaltı boyunca nasıl

saklayıp toparlandı. Annesi kapıya

izin alacağını düşündüğü için çok

vurup odaya girdi: “Pınar kızım sen

dalgın görünüyordu.

daha yatmadın mı?” Pınar:

“Şey,

anne

Bunu fark edince annesi: “Pınarcım hayır

biraz

uyudum. Saati kurdum. Bu saatte zihnim daha açık oluyor, dışarıda gürültü de yok. Ders çalışacağım.” “Aferin

benim

güzel

kızıma”

deyip Pınar’ın yanağına bir öpücük kondurduktan sonra odadan çıktı Ayfer Hanım.

çok dalgınsın. Uykunu alamamışsın belli. Şu çalışma saatlerini uyku düzenine

göre

ayarlarsan

daha

verimli olur.” “Yok annecim uykusuzluktan ziyade test çözmekten beynim uyuşuyor. Bir süre sonra kafam hiçbir şey almıyor.” dedi Pınar ve devam etti:

Pınar annesine böyle söylediği için

“Annecim arkadaşlarım, yani dün

tekrar ders kitaplarını çıkardı. “Ben

gittiğim arkadaşlarım beni bugün

namaz için kalktım” diyemezdi.

bir seminere davet ettiler. Öğleden

Annesi şok geçirirdi. Ya da ne düşü-

sonra gidebilir miyim?”

nürdü? Pınar’ın hiçbir fikri yoktu bu konuda. Acaba bugünkü seminer için nasıl izin almalıydı? Doğruyu

“Ne

semineriymiş

bu?

Psikoloji

falan mı, sınavlarla ilgili mi?”

söylese izin verir miydi? Daha önce-

“Konusunu tam bilmiyorum anne-

leri evde anne ve babasının cemaat

ciğim. Ama gidip biraz kafamı

ve

toplamak istiyorum.”

tarikatler

hakkında

olumsuz

düşüncelerini ifade eden konuşmalar olmuştu. “Sahte dinciler, insanları kullanıyorlar, beyinlerini yıkıyorlar…”

gibi tepkili konuşmaları

olmuştu. “Dinini yaşamak isteyen

“Evde biraz işler var. Onları birlikte halledelim, ben de teyzene gideceğim birlikte çıkarız. Sen de seminere gidersin.” dedi Ayfer Hanım.

namazını kılsın, orucunu tutsun,

Pınar heyecanla: “Teşekkür ederim

dürüst olsun, kalbi temiz olsun

anneciğim.” diyerek hemen evdeki

yeter.” diyordu babası.

işlere koyuldu.

Zilkade 1441

57


Nesibe abla herkesi selamladıktan ve kısa bir dua yaptıktan sonra konuşmasına başladı. Öncelikle Kur’an’daki örtü ayetle-

Pınar’ı en çok etkileyen ise kadının örtüsünün hem erkeği hem de kadını haramlardan korumasıydı. Yani bir kadın örtündüğünde hem kendisini hem de karşı cinsi harama bakmaktan, Allah’ın gazabından ve insan fıtratına aykırı olan, meşru olmayan duygulardan koruyordu.

rini okudu: “Mümin

kadınlara

Gözlerini

(harama

da

söyle:

bakmaktan)

korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.

Kocaları,

babaları,

kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri,

erkek

kardeşlerinin

oğulları, kız kardeşlerinin oğulları,

kendi

kadınları

(mümin

kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler yahut henüz Öğlen vakti saat bir gibi evden çıktı. Fatih’te Esma ve Hatice ile buluşup seminerin olacağı derneğe gittiler. İçerisi çok kalabalıktı. Çoğunluğu Esma ve Hatice gibi giyinmişti. Geniş ferace ve omuzları örten uzun ve koyu renk başörtüsü. Herkes

birbirine

selam

kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin

yor ve sarılıyordu. Önce mescitte öğle namazı kılındı. Sonra herkes oturdu ve Kur’an tilavetiyle seminer

olmayan

çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları

ziynetleri

anlaşılsın

diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.”

veri-

farkında

“Ey

(Nur, 31)

Peygamber!

Hanımlarına,

kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet

başladı.

Temmuz 2020

58


edilmemelerine en elverişli olandır.

tarafından

Bununla beraber Allah çok bağış-

insanın kendi kendini aklıyla koru-

layıcıdır, çok merhamet edicidir.”

ması mümkün değildi. Pınar bunu

(Ahzab, 59)

bizzat yaşamıştı.

Pınar tam anlamıyla Nesibe Hanım’a

Nesibe Hanım bu konuda erkeğe

kilitlenmişti. Konuşmasından hiçbir

düşen sorumluluktan da bahsetti.

şey kaçırmak istemiyordu.

Bakışlarını kontrol etmelerinden,

Nesibe Hanım okuduğu ayetleri uzun

uzun

tefsir

etti.

İslam’ın

kadınlara neden örtünmeyi emret-

gönderilmişti.

Zaten

onların da giyinme ölçüleri olduğundan bahsetti. Yani sorumluluk kadınlara da erkeklere de aynıydı.

tiğini, örtünmenin şartlarını, nasıl

Nesibe Hanım bütün bunlardan

olması gerektiğini, kimlere karşı

bahsettikten sonra batılılaşma ve

örtü gerektiğini tek tek anlattı.

modernizm

Pınar’ı en çok etkileyen ise kadı-

nasıl zarar verdiğinden, küffarın

nın örtüsünün hem erkeği hem de

kadına bakış açısından, kadını bir

kadını haramlardan korumasıydı.

meta olarak gördüklerinden, özel-

Yani bir kadın örtündüğünde hem

likle Müslüman kadınları da bu

kendisini hem de karşı cinsi harama

oyunun içine çekmek istemelerinin

bakmaktan, Allah’ın gazabından ve

sebeplerinden, çıplaklığı medeniyet,

insan fıtratına aykırı olan, meşru

örtünmeyi çağdışı olarak gösteren

olmayan duygulardan koruyordu.

zihniyetten bahsetti.

Bunun sadece örtüyle kalmayıp,

Şöyle devam etti sözlerine:

davranışlara da yansıması, yani kadının

çekiciliğini

gizlemesi,

yürüyüşünden konuşmasına kadar

anlayışının

bizlere

“Kıymetli Müslümanlar! Kardeşlerim, ablalarım!

dikkat etmesi, aynı zamanda nikah

Sokağımıza, mahallemize, eğitim

düşen kadın ve erkeğin ay nı ortamda

yerlerine

karışık olarak bulunmaması, baş

baktığımızda Müslüman kızların

başa kapalı kapılar ardında kalma-

ve erkeklerin tercih ettikleri ya da

ması… Ya Rabbi! Ne kadar mükem-

tercih etmeye mecbur bırakıldık-

meldi. Allah azze ve celle bir şeyi haram

ları hayatları görüyoruz. Çıplak-

kılmış ve ondan nasıl korunmamız

lığa medeniyet diyenler evlatları-

gerektiğini de hükümleriyle bize

mızı zina bataklığına sürüklediler.

tek tek bildirmişti. Kendi kendi-

Gayrimeşru

mizi korumak zorunda değildik.

sayıları arttı. Çöp konteynırlarına

Bizi bunlardan koruyacak ayetler

atılan bebeler gördük. Bu çocuklara

ve hükümler bizzat Rabbil Âlemin

sahip çıkmak için çocuk esirgeme

kısacası

doğan

toplumumuza

çocukların

Zilkade 1441

59


bu

ashabının mücadelesi, tüm çilesi,

yaptıkları şuna benziyor. Sivrisi-

gayreti bu yolda idi. Mallarını ve

nekle yayılan bir hastalık düşü-

canlarını veren şehitler, salihler…

nün. Siz bu hastalıkla sivrisinekleri

Yolun sonu asr-ı saadet, yani zafer

öldürerek mücadele ediyorsunuz.

ya da şehadet…

kurumları

kuruldu.

Ancak

Ama sivrisineklerin olmasına sebep olan bataklık duruyor. İşte bu insan

Sarsa da her yeri cahiliye karanlığı,

yapımı kanunların yaptıkları tam

Ebedidir Rabbin nuru, aydınlığı.

da bu; bataklığı var etmek, sinekleri

O nur ki dökülür müminlerin dilinden,

öldürüyormuş gibi görünmek. Batının

bataklığında

Rabbi anlatan o, meşale sözlerinden.

boğulan

insanlık, alkol ve uyuşturucu illetine tutulmuş gençler, her türlü haramın

meşrulaştığı,

kimliğini

kaybetmiş,

İslami

medeniyet

Mümin olan yaşarsa bu dini kalp ve dille, Ömrü ile olursa, karanlığa meşale, İşte o zaman durma aydınlığı ümit et,

ve modernizmi yakalamak uğruna

Rabb’den kesin vaattir, insanlığa

inancını, değerlerini kaybeden bir

saadet.

toplumla iç içeyiz.

Nesibe Hanım sözlerini bitirdiğinde

Bugün bize düşen bunun için otur-

Pınar sanki bir karanlığın içinden

duğumuz yerde hayıflanmak değil;

çıkıp pırıl pırıl pırıldayan bir aydın-

yaşadığımız

mahal-

lığa yürümüştü. Ve kalbinin derin-

akrabaları-

liklerinde saklı olan o hazineye

mız arasında İslam’ı yaşamak ve

ulaşmıştı artık. Hızlı hızlı nefes

İslam’ın yaşandığı bir toplum oluş-

alıyordu ve dudaklarıyla kelime-i

turmak. Bataklığı kurutmanın tek

tevhidi zikrediyordu.

lemiz,

sokağımız,

ailelerimiz,

yolu budur. Kur’an ve sünnet bize bunu gösteriyor. İslam’dan önceki Kureyş toplumuna bakıyoruz. Aynı imtihanları görüyoruz. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi, kötü çadırlarda

çalıştırılan

kadınlar,

köle pazarlarında satılan insanlık, alkol tüketen bir toplum, tefecilikle yürüyen

bir

ekonomi…

Bunları

cahiliye dönemi olarak okuyoruz. Peygamber

Temmuz 2020

60

sallallahu aleyhi ve sellem

ve

(Devamı bir sonraki sayıda...)


SERBEST KÖŞE Ümit Şit

ALLAH, MERHAMETİYLE HİTAP EDER - Hadi yunus bu iki sokak senin, şu alttaki iki sokakta benim.

10 YIL ÖNCE… - Ragıp Ragıp! Ayy, şu pis sarhoş

- Hocam neden özellikle buraya

nerede sızdı acaba. Kızım babanı

geldik. Çekinmeden girebileceğimiz

gördün mü?

çok yer var. Hem ben biraz korkuyorum. - Yunus, bataklığın içinde sürekli batmakta olan birine mi önce elini uzatırsın yoksa bataklığın etrafında dolaşan kişiye mi?

- Hayır anne görmedim. Belki sarhoş arkadaşlarının evlerinden birinde yatıya kalmıştır. - Ayy, bu adam beni öldürecek bir gün kalpten. Pis sarhoş! Ne gecesi belli ne de gündüzü. Telefonunu

- Doğru söylüyorsun hocam ama

arayacağım ama kim bilir nereye

içimdeki korkuyu ve çekingenliği

bırakmıştır şimdi. Dur bakim, he

nasıl yeneceğim?

çalıyor.

- Hımm. Yunus gel gel. Gidelim şu

Ragıp düşündükleri gibi arkadaş-

parkta biraz oturalım. Sana bir şey

larından Haluk’un evinde sızmıştı.

anlatacağım o zaman korkun ve

Ragıp’ın telefonu sürekli çalıyordu.

çekingenliğin hafifler inşallah.

Telefonun sesine uyanan Haluk,

Zilkade 1441

61


Sote bir yer arıyordu. Tüm İstanbul’u

Ragıp’a yöneldi. - Ragıp abi, yenge arıyor abi. Belki kötü bir şey olmuştur. Bir baksana. Ragıp, minderin deseni çıkmış bir

ayaklarının altına alacak şekilde manzaralı yerler çoktur Üsküdar’da. Nihayet bir yer buldu. Bütün denizi ayaklarının altında hissediyordu.

yüzle sehpanın üzerindeki telefona

Bir şişeyi açtı ve içmeye başladı.

baktı.

Ancak sağ tarafında bir karartı ona

- Aloo efendim... Evet benim Ragıp.

doğru geliyordu. Ragıp şişeyi indi-

Hee sen misin Necla? He hee. He tamam anladım tüp bitti. Tüp alaca-

rerek elini sağ cebindeki emanete doğru yöneltti ve karartının kendi-

ğım. Tamam tamam büyük tüp.

sine yaklaşmasını bekledi.

Ragıp akşamın verdiği sersemlikle

Bir ses, “Ooo pis sarhoş, seni burada

yalpalayarak

üzerini

düzelterek

arkadaşının evinden ayrıldı. Tüpçüye

bulacağımı biliyordum” dedi gülerek. Bu mahallenin araba tamircisi

gitti. Mahalledeki herkes Ragıp’ı

Burhan’dı.

“Ayyaş Ragıp” olarak tanır ve bilirdi.

- Oo Burhan sen misin? Ben de

- Selamun aleykum Remzi! Bana

serkeşler zannettim.

oradan büyük bir tüp yaz hesaba.

- Ayyaş, serkeşlerden mi korkuyor?

Çırağa söyle bizim eve bıraksın.

dedi Burhan yine sırıtarak.

- Oooo. Aleykum selam Ragıp. Gelir

- Evet ayyaşım ama kimseye zara-

gelmez emirleri sıraladın hemen

rım yok. Kimsenin parasını gasp

ama hesap bayağı kabardı.

etmiyorum.

- Sen oradan iki şişe kâğıda sar hele,

- Kimseye zararın yok mu? Peki

poşete koy. Tüpü de unutma eve

eşin ve çocuklar? Onlara babasız ve

gönder. Bak göndermezsen hanım

kocasız yıllar geçirtmen en büyük

evde olmadığımı anlar. Maaşı alınca

zarar değil mi?

ilk sana geleceğim koçum. - Maaş mı? Sen çalışmıyorsun ki ayyaş. İki gün ev boyuyor. Üç gün demleniyorsun. - Tamam işte iki gün çalışma zamanında sana geleceğim. Hesabı sileceğim.

- Her istediklerini yapıyorum. Daha ne olsun. - Onların her istediklerini yapan birinden önce gölgesinde huzur bulacak birine ihtiyaçları var. - Vay Burhan içinden filozof çıktı hee. Güzel cümleler. Güzel cümle-

Ragıp tüpçüden çıkıp şişeleriyle

ler ama ben ayyaşım, sarhoşum.

sallana sallana yolda yürüyordu.

Gölgem olsa o gölgede de içerdim.

Temmuz 2020

62


Ne gölgem var ne de gölgemin

takıldı. Elinden soda şişesi yere

olacağına inanan insanlar.

düştü ve yerde param parça oldu.

- Ayyaş bak! İçme niye içiyorsun?

İçtiği

soda

boğazında

kalmıştı.

Gözleri, sokaklara boşalan sel suları

- İçme diyorsun ama ayyaş diye

gibi birden yaşlara boğuldu. Nefes

hitap ediyorsun. Derdim var Burhan,

almaya

ta derinde. Ve bu dert beni günden

ağlamaya başladı. Aradan bir saat

güne söndürüyor. Bir kıvılcım lazım

geçmesine

Burhan. Bir kıvılcım lazım yeni-

nın

den parlamam için. Ama kimsede o

pankarttaki yazıyı sürekli incelerek

kıvılcımı çıkaracak olgunluk göre-

tekrar tekrar okuyordu. Her okuyu-

miyorum. Ben herkese göre bir ayyaş

şunda tekrar ağlamaya başlıyordu.

ve sarhoştan öte bir şey değilim.

Karar verdi, hızlıca binanın altın-

- Nasıl bir kıvılcım? Ne olmasını istiyorsun ki?

çalışarak

yüksek

rağmen

önünden

Ragıp

ayrılmadı.

sesle binaGözleri

daki mağazaya girip bu pankartı buraya kimin ya da kimlerin astığını

soracaktı.

Mağaza

sahibi,

- İşte bunun cevabını ben de bilmi-

binanın bu yüzünün reklam plat-

yorum Burhan.

formu olduğunu ve isteyen herke-

- Hocam özür dilerim bölüyorum

sin parasını vermek suretiyle ilan

ama… bir sarhoşun gündelik hikayesi benim korku ve çekincemi nasıl hafifletecek anlamadım. -

Yunus’um,

anlatmamı

bitire-

yim inşallah. Ondan sonra kalbini yoklarsın.

sağ altında reklam verenlerin bir amblemi ya da iletişim bilgilerinin olabileceğini hatırlattı. Ragıp, adamı bir yandan dikkatlice dinliyor bir yandan da böyle bir ilanı okuduktan sonra mağaza sahibinin bu kişilerle

Ragıp yeni bir güne yine sızmış bir şekilde arkadaşlarından birinin evinde uyandı. Apar topar kalkarak sokağa attı kendini. Başı ve midesi aynı oranda ağrıyordu. Hemen bir bakkaldan soda ve aspirin alması gerekiyordu.

vereceğini açıkladıktan sonra ilanın

Karşı

caddedeki

tanışma

girişimine

girmemesini

şaşırtıcı buluyordu. Mağaza sahibinin dediği gibi iletişim bilgileri ve amblem vardı. Ragıp, gözlerini kısarak iletişim bilgilerini okumaya başladı.

“Uyuyanları

Uyandırma

Platformu” yazıyordu.

bakkala koşarak girdi. Çıkar çıkmaz

Ertesi gün Ragıp alkol almamıştı.

aspirini ağzına attı ve soğuk sodayı

Tertemiz giy inip, bu platform üy eleri

direk tepesine dikti. İki ya da üç

ile tanışmak üzere yola çıktı. Her

yudum çekmişti ki karşı bina-

adımda içi huzurla doluyordu. Belli

nın üzerinde bir pankartta gözleri

bir süre yürüdükten sonra telefonla

Zilkade 1441

63


verilen adrese gelmişti. Zili çaldı

- “Hocam çok güzel bir değişim

ve binanın içine girdi. Kapıyı yüzü

hikayesi ama ben hala korkuyorum”

sürekli tebessüm halinde olan genç bir çocuk açtı. İçeri girdi ve platform üyelerinin hepsini ona bakarken buldu. Platform üyeleri ayağa kalkıp

- Yunus’um! Hikâyede anlattığım Ragıp benim. - Nasıl olur hocam sizin isminiz

“hoş geldin kardeşim” dedi. Her

Ömer… Ömer Hoca

üye Ragıp’a sarılıyor ve hoş geldin

- O günden sonra ismimi değiş-

diyordu. Ragıp o kadar mutluydu ki. Sanki bu kişilerle yılladır tanışıyor gibiydi. Ragıp’a ikramda bulundular. Ve buraya kendisini getirenin ne olduğunu sordular. Ragıp hiç düşünmeden “Allah!” dedi. Grup

üyeleri

kendi

kendilerine

bakmaya başladılar. Ve “elhamdülillah” dediler. İçlerinden biri binadaki ilan mı vesile oldu diye soru yöneltti Ragıp’a. Ragıp utangaç tavırla “Evet” dedi. Soruyu soran şahıs “Ne hissettin peki?” diye tekrar sordu. Ragıp “çok utandım” dedi ağlayarak. Ve anlatmaya başladı: Herkes beni pis sarhoş, ayyaş ve diğer basit alçaltıcı isimlerle çağırır ve hitapta bulunurlardı. Bir hata işlesem hemen yüzüme vururlar ve eksikliklerimi sıralarlardı. Ne zaman insanlara karşı bir değişim içine girsem, hep içimdeki ümidi öldüren davranışlar ve sözler sarf ederlerdi. Tam ruhumun söndüğüne inandığım bir vakitte o pankarttaki ilanınız benim için bir kıvılcım oldu. Bu yüzden buraya geldim ve değişmek istiyorum. Eğer kabul ederseniz sizlerle beraber bu platforma katılmak istiyorum.

Temmuz 2020

64

tirdim ve Ömer yaptım. Yeni bir başlangıcın yeni bir ismi olmalıydı diye düşündüm. - Subhanallah! Hocam elhamdülillah, nerden nereye. Evet hocam içimdeki korkum tamamen geçti hadi gidelim. İki sokak benimdi değil mi? Tamam hocam aynen öyle yapacağım. Belki senin değiştiğin gibi değişecek olan birine denk getirir Allah bizi. Hocam şeyi unuttum. Soracağım bir türlü soramadım. Binadaki pankartta ne yazıyordu? “De ki; ‘Ey kendi nefisleri aley hine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki o, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 53)




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.