Yıl: 8 Sayı: 92 - Fiyatı: 12 TL
Editör
Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat instagram.com/nebevihayatdergisi dergi.nebevihayatyayinlari.com bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Turhan Güncü İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02 Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe) Baskı: Step Ajans Matbaacılık Göztepe Mah. Bosna Cad. 11 Bağcılar, İst. Tel: 0212 446 88 46, Sertifika No: 45522 Temmuz 2020 Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel ve hukukî sorumluluğu yazarlarına aitti.
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salat ve selam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, ailesine, ashabına ve kıyamete kadar onun izinde gidenlerin üzerine olsun. Değerli okuyucularımız, Nebevi Hayat Dergisi olarak bu ayki kapak konumuzu rızık endişemizin her tarafımızı sardığı, asıl rızık verenin unutulmaya yüz tuttuğu bugünlerde nefsilerimize Allah azze ve celle’nin Rezzak olduğunu hatırlatmak amacıyla “Helal Lokma” olarak belirledik ve inceledik. Bu ay, yaklaşan Kurban Bayramı’nın da etkisiyle, bir değişiklik yaptık ve kapak konularından önce sinelere Kurban ibadetini hissettiren, hayatımızın ve ibadetlerimizin içini boşaltmaya çalışan şeytan ve dostlarının oyunlarına karşın işlerimize anlam katan, ibadetlerimizin manalarını hissetmekte ruhlarımıza yardımcı olacak bir yazı eklemeyi uygun gördük. Her sayımızda olduğu gibi bu sayımızdaki yazıları kaleme alırken de gördük ve adeta aynel yakîn bir şekilde hissettik ki yeryüzünün her bir karış toprağı İslam nizamına, İslam şeriatına aç bir vaziyette, gelecek o güzel günleri beklemektedir. Zira ne kadar uğraşsalar ne kadar düşünseler ne kadar para akıtsalar da beşerî fikirlerle, nizamlarla İslam’ın bir benzerini getiremezler, getiremediler ve getiremeyeceklerdir. Bize bu güzel nizamı uygun gören ve bizi İslam ile şereflendiren Allah’a bir kez daha hamd olsun. Nebevi Hayat Dergisi Yayın Ailesi olarak Rabbimizden cümlemizi Kurban Bayramı’na ulaştırmasını, İsmaillerimizi O’na adayabilmeyi cümlemize nasip etmesini diliyoruz. Tüm İslam aleminin bayramı hayırlı ve mübarek olsun. Selam ve dua ile…
İçindekiler Kurban Allah (cc)'ye Ada(n)maktır Yusuf Yılmaz
Helal Lokmanın Önemi Hakan Sarıküçük
Hırsızın Eli Neden mi Kesilir? Ahmet İnal
04
09
17
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR İslam Medeniyeti ve Cahiliye Arasında Kadın M. Sadık Türkmen
25
Nebevi Damlalar Öfke ve Öfkeden Kurtulma Yolları Yener Yılmaz
30
Gündem-Analiz LGBT Rezaletinin Arka Planı Metin Ulusoy
36
İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi Raşid Halifeler Döneminde Yöneticilik Hususunda Öne Çıkan Hususlar Cihan Malay
41
Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Dünden Bugüne Kafkasya Muhammed Eyüp
45
Nebevî Aile 21.Yüzyılın Asiye'si Olmak Halime Yılmaz
51
Serbest Köşe Bu Senin Hikayen Olabilir mi?-5 Derya Fıçıcı
54
Serbest Köşe Allah Merhametiyle Hitap Eder Ümit Şit
61
KAPAK DOSYA Yusuf Yılmaz
KURBAN ALLAH (C.C.)’ye ADA(N)MAKTIR “Onlara,
Adem’in
iki
oğlunun
Kurban, eşyanın sahibi olan Allah
kıssasını doğru olarak anlat: İkisi
azze ve celle’nin,
birer kurban sunmuşlar, birininki
larımızın arasına bıraktığı değer-
kabul edilmiş, diğerininki edil-
leri O’nun razı olduğu yola, hoşnut
memişti. Kabul edilmeyen, “And
olacağı
olsun seni öldüreceğim” deyince
adıdır.
kardeşi: “Allah ancak sakınanların
Tıpkı Habil ve Kabil örneğinde
takdimesini kabul eder” demişti.” (Maide, 27)
Kurban,
sahibi
olanların
tavırla
harcamanın
olduğu gibi… Adem’in
takva
bir
emanet olarak avuç-
oğulları
Rablerine
bir
kurban takdim etmişler, birinin
Allah azze ve celle’ye yaklaşmak, O’nun
sunduğu
katında itibarlı olmak adına ihlas
ötekisininki hüsnü kabul görme-
ile yoğrulmuş kalplerinin sunduğu
mişti. Çünkü birisi ihsan ehliydi.
salih amelin adıdır.
O, Allah’ı görüyormuşçasına O’na
Temmuz 2020
4
kurban
kabul
edilmiş,
kulluk
Malı-
olsun ki seni öldüreceğim” diyor.
layık
Kardeşi soruyor: “Beni niye öldü-
olanını kurban etmiş, ötekisi de en
receksin?” O da diyor ki: “Senin
değersizini kurban etmişti. Habil
kurbanın kabul edildi, benimki
mülkün sahibinin bilincinde olarak
kabul edilmedi.” (1)
nın
şuuru
en
içindeydi.
güzelini,
kurbanda
Allah’a
bulunmuş,
en
iyisini
sunmuştu. Verdiğinin daha güzeliyle kendisine mukabelede bulunulacağının güvencesi içinde kurban sunmuştu.
Bunun üzerine Habil der ki: “Senin kurbanının
kabul
edilmemesi
benim suçum değildir; takva sahibi olmadığından kurbanın kabul edilmiyor. Bu yüzden beni öldürmeye
Kabil ise mülkü kendisinin zanne-
girişmek yerine, kendinde takvayı
derek, mülkün sahibine karşı bir
yerleştirmeye bak.” (2)
güvensizlik duygusu içinde kurban takdim etmişti. Onun içindir ki zahiren birbirine benzeyen ama niyet olarak birbirinden çok farklı olan bu amelden birisini kabul eden Rabbimiz, ötekisini kabul etmemişti. Doğal olarak kurbanının kabul edilmeyişini gören Kabil, hemen hatasını
anlayıp
tevbe
etmesi,
durumunu düzeltmesi gerekirken öyle yapmıyor da kardeşini kıskanıp haset ediyor. Yani Allah’ın takdirine karşı geliyor. Allah’a hikmetsizlik izafe ediyor. Kabul edip etmeyen Allah iken o kardeşini suçluyor. Tıpkı Allah’ın takdirine baş kaldıran, Adem’e secde etmesini emreden Rabbini hikmetsizlikle itham eden şeytan gibi. Evet bildiğimiz kadarıyla tarihte ilk hasit şeytandır, ikincisi de Kabil’dir.
Kurban, teslimiyet ve ada(n)maktır. Tıpkı rahminde yol alan evladını erkek zannedip mescide adayan Hanne gibi… Hayalinde büyüttüğü evladının erkek olmadığına şahitlik edince Allah’a olan sadakatinde ve verdiği sözde gösterdiği adanmışlık ruhunda olduğu gibi… "Bir
zamanlar
İmran’ın
karısı
şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdakini adadım,
kayıtsız benden
şartsız kabul
sana buyur;
kuşkusuz sen her şeyi işiten, her şeyi bilensin. Onu doğurunca dedi ki: “Rabbim! Onu kız doğurdum. -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmektedir- erkek de kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum, işte ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana
Kabil, kardeşini kıskanarak onu
karşı senin korumana bırakıyo-
öldürmeye teşebbüs ediyor. “And
rum. Bunun üzerine Rabbi ona
1. Besairu’l Kuran, Ali Küçük, Maide Sûresi 2. Tefhimul Kuran, Mevdudi, Maide Sûresi
Zilkade 1441
5
“Ey Meryem! Bu sana nereden?” diye sorar, o da “Allah tarafından” cevabını verirdi. Kuşkusuz Allah dilediğine sayısız rızık verir."
İmran'ın karısı, Rabbine adağını -ki bu onun ciğerparesiydi- kabul buyurması için tüm samimiyeti ile ifade edilen bu duası, tertemiz olarak Allah'a teslim oluşun, bütünü ile O'na yönelişin, O'nun onayını ve rızasını elde etmek dışında her çeşit bağdan özgür oluşun ve kurtuluşun ifadesidir: “Hani İmran’ın karısı `Rabbim, karnımdaki çocuğu, her türlü endişeden arınmış olarak sırf sana adadım, onu benden yana kabul buyur. Hiç kuşkusuz sen işiten ve bilensin’ dedi.”
(Âl-i
İmran, 35-37)
Adak kıssası, Meryem’in annesi olan İmran’ın
karısının
kalbindekini
deşifre etmekte, gönlünü bayındır hale getiren iman ve sahip olduğu en değerli varlığıyla Rabbine yönelişini açığa çıkarmaktadır. Bu en değerli varlık, karnında taşıdığı yavrusudur. İmran’ın karısının kendi durumunu her çeşit bağ, her çeşit ortak koşma ve Yüce Allah dışında hak sahibi olabilecek herkesten bağımsız bir samimiyet ve özgürce davranışla ifade edişi gerçekten anlamlıdır. Gerçek bağımsızlık ancak bütünü ile Allah’a teslim olmak ve her kişi, varlık ve değere kulluk etmekten kurtulmakla elde edilebilir. İmran'ın karısı, Rabbine adağını -ki bu onun ciğerparesiydi- kabul buyurması için tüm samimiyeti ile ifade edilen bu duası, tertemiz olarak Allah'a teslim oluşun, bütünü ile O'na yönelişin, O'nun onayını ve rızasını elde etmek dışında her çeşit bağdan özgür
hüsnükabul gösterdi ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriya onun bulunduğu yere,
oluşun ve kurtuluşun ifadesidir: “Hani İmran’ın karısı `Rabbim, karnımdaki
çocuğu,
her
türlü
endişeden arınmış olarak sırf sana adadım, onu benden yana kabul
mabetteki odaya her girdiğinde
buyur. Hiç kuşkusuz sen işiten ve
yanında (yeni) bir rızık bulur ve
bilensin’ dedi.” (Âl-i İmran, 35)
Temmuz 2020
6
Fakat O bir kız doğuruyor, erkek
Bu söz bu şekliyle yakın bir yaka-
doğurmuyor:
rışın ifadesidir. Rabbi ile baş başa
“Fakat O’nu doğurunca Allah ne doğurduğunu gayet iyi bildiği halde
olduğunun bilincinde olan, içini O’na dökmeye, ilerde yapmak istediklerini O’na açmaya ve sahip
şöyle dedi; `Rabbim, doğurduğum
olduklarını doğrudan bir nezaket ile
kız çocuğudur, oysa erkek, kız
takdim etmeye çalışan bireyin niya-
gibi değildir. O’na Meryem adını
zıdır. Allah tarafından seçilen kullar
taktım. O’nu ve soyunu lanetlen-
Rabblerine karşı bu hal üzere olurlar.
miş şeytandan senin himayene
Doğrudan sevgi ve yakınlık hali...
havale ederim.”
Basit ifadeleri olmayan, zorlanarak söylenen cümlelerden de uzak, tabii
Halbuki o, bir erkek çocuk bekli-
ifadelerle yakarma halini, kendine
yordu. O gün tapınaklara erkek
y akın, sevimli, duy an ve cevap veren
çocukların adanması dışında başka
biriyle
bir adama şekli yoktu. Adanan
olan kişinin niyazını simgelemek-
çocuklar Havralara hizmet ediyor, kendilerini ibadete ve Allah’a veriyorlardı. Fakat o, kendi çocuğunun kız olduğunu görüyordu. Üzgün bir nağme ile Rabbine yöneldi: “Rabbim O’nu kız olarak doğurdum. Halbuki Allah onun ne doğurduğunu daha iyi biliyordu:
konuştuğunun
bilincinde
tedir bu... “O’nu ve soyunu lanetlenmiş şeytandan senin himayene havale ederim.” Bu son sözü hediyesini Rabbine sunduktan sonra söylüyor, O’nun koruması ve himayesine havale ediyor. O’nu ve soyunu taşlanmış şeytandan
Allah’a
sığındırıyor.
Bu da samimi, gönülden gelen bir
Fakat yine o, gördüğünü Rabbine
sözdür; samimi, gönülden gelen
arz ediyordu. Bununla sanki adağını
bir arzudur. Kızının Allah
yerine getirecek erkek bir çocuğu olmadığından Allah’tan özür dilemek istiyordu. Halbuki erkek, kadın gibi değildir. Bu alanda kadın erkeğin görevini
celle
azze ve
tarafından, kovulmuş şeytanın
kötülüklerinden
korunmasından
daha güzel bir hal düşünemiyor. Rabbi O’nu güzel bir kabul ile karşıladı. Veya O’nu güzel bir şekilde yetiştirdi. Annenin kalbini şenlendiren bu
yerine getiremezdi. “Rabbim ben
samimiyetin ve adaktaki mükemmel
ona Meryem adını verdim.”
teslimiyetin mükafatı olarak... (3)
3. Fizilali’l Kuran, Seyyid Kutub, Âl-i İmran Sûresi
Zilkade 1441
7
Kur’an-ı Kerim, geçmişte yaşanmış kıymetli hatıraları günümüze taşıyarak Allahu Teâlâ’ya sadık olmanın, O’na teslimiyet göstermenin, O’nun yoluna adanmanın ne olduğunu bize öğretmektedir. Allah azze ve celle ancak takva sahiplerinin amellerini kabul ettiğini, ihlas ile işlenmiş güzelliklere iltifat edip bu işleri önemsediğini kurban ameli üzerinden haber vermektedir. Kurban, Allah
azze ve celle’nin
emir ve
yasaklarına samimi ve içten boyun eğmenin alameti farikasıdır. Tıpkı Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’de olduğu gibi… "Çocuk kendisinin yanı sıra yürümeye
başlayınca:
“Ey
oğulcu-
ğum! Doğrusu ben uykuda iken seni
boğazladığımı
görüyorum,
bir düşün, ne dersin?” dedi. “Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin” dedi. Böylece ikisi de Allah’ a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı
Kurban amelini, zilhiccenin 10-1112 ve 13.gününde kesilen hayvanlar ile sınırlı tutmadan, hayatın her alanında Allah’ın razı olduklarını, Allah için ve Allah yolunda seferber etmenin şuurunda olmamız gerekmektedir. Hassaten
İslam
Müslümanların
düşmanlarının, mukaddesatına
ellerini uzatıp hiçbir şeyin hatırına dikkat etmedikleri şu zaman diliminde, mümin erkek ve mümin kadınların Allah yolunda, İslam dininin hakimiyeti adına kurban edecekleri en kıymetli şeyleri sefer-
üzerine yatırınca biz: “Ey İbrahim!
ber etmenin tam da sırasıdır.
Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi
Zamanımızı,
davrananları böylece mükafatlandırırız” diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir deneme idi. Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. Sonra gelenler için de "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık. İşte iyileri böylece mükafatlandırırız. Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı." (Saffat, 102-111)
Temmuz 2020
8
yeteneklerimizi,
üzerinde bulunduğumuz makam ve mevkileri, hayatımızı, evlatlarımızı, mal ve mülkümüzü, bunları bize bahşedenin yoluna kurban etmenin bilinciyle bir hayat yaşamanın üzerimize kolaylaşması duası ile…
KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük
HELAL LOKMANIN ÖNEMİ
H
amd, kullarına karşı pek
Allah
lütufkâr olup nimetlerini
bu muazzam kâinat, insanoğlunun
onlardan esirgemeyen ve
hizmetine sunulmuştur. İnsanoğlu
Rezzak olan Allah’a, Salat
ve
selam,
“Allah’ım! Bana
merhamet et, bana rızık ver, bana
azze ve celle’nin
yaratmış olduğu
fakir ve muhtaç, kudret sahibi olan Allah azze ve celle ise Minnet ve Kerem sahibidir.
afiyet ver ve beni doğru yola eriştir!”
“Ben onlardan bir rızık istemi-
diye dua ederek ümmetine ellerini
yorum. Ben onların beni doyurup
hayırla doldurmanın yollarını öğre-
beslemelerini
ten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e,
(Zariyat, 57)
Allahu Teâlâ’nın affı ve mağfireti,
Ayet-i celilede kulluk mefhumun-
lütuf ve ihsanları helalinden kaza-
dan sonra rızık ifadesi geçmekte-
nıp helalinden harcayan, yerken ve
dir. Rızık endişesi, insanoğlunun
içerken helal olmasına dikkat eden
hayatta kalmanın ardından en çok
mümin erkek ve mümine kadınların
kafa yorduğu, en çok kalbini bağla-
üzerine olsun.
dığı ve en fazla önem verdiği mesele
de
istemiyorum.”
Zilkade 1441
9
buyrulur: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların Helal ve temiz olanlarından yiyin…” (Bakara, 168)
“Dünya talebinde mutedil olun”. (İbni Mace) Yani rızkı güzel bir şekilde talep edin. Nasibiniz olanı talep ederken Allahu Teâlâ’nın size kolaylaştırdığı şekilde talep edin. Size takdir edilene kanaat edin ve başkalarının hakkına göz dikmeyin. Rızık talebinde bulunurken, bunu kendinize gaye edinin, Allah’ın zikrini unutmayın. Böyle yaptığınız takdirde Allahu Teâlâ’nın övgüsüne mazhar olursunuz.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz de şu hadisi şerifleriyle bize helal ve haram hususunda ne kadar ihtiyatlı olmamız gerektiğini pek güzel ve veciz bir şekilde beyan buyurmaktadır: “Şüphesiz helal bellidir. Haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında (helal veya haram olduğu açıkça belli olmayan) birtakım şüpheli şeyler vardır ki pek çok kimse onları bilemez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse, dinini ve haysiyetini korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayan bir kimse ise zamanla harama düşer. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki sürünün bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir.” (1)
olmuştur. Bu endişe, aynı zamanda kulluğa zarar veren, kişinin olgun manada kulluğuna engel olan büyük bir imtihana dönüşmüştür.
Helal mal, sahibini helale sevk eder ve haramlardan korur; haram bir mal da sahibini harama meylettirir, helale yöneltmez. Helal ve harama karşı dikkatli
Cenab-ı Hak, insanoğlunu beslenme
olmak, insan hayatının maddi ve
ihtiyacı ile yaratmış, bu ihtiyacını
manevi istikâmetine tesir eden en
karşılarken kullanılacak gıdaların
mühim sebeplerden biridir. Helal
da helal olmasını emir buyurmuş-
lokmanın tedariki için de kazancın
tur. Nitekim ayet-i kerîmede şöyle
helal olması zaruridir.
1. Buhârî, İman, 39
Temmuz 2020
10
Abdülkadir Geylani Hazretleri de
sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda
bizi şöyle ikaz etmiştir: “Haram
bulun ve yeryüzünde bozgunculuk
yemek kalbi öldürür, helal yemek
arama. Çünkü Allah, bozgunculuk
ise ihya eder. Lokma var seni dünya
yapanları sevmez.” (Kasas, 77)
ile lokma var seni ahiret ile meşgul eder. Lokma var, seni Hâlık Teâlâ’ya rağbet ettirir.”
Allah
azze ve celle
insanoğluna, sadece
kendisine kulluk etmesini ve sadece kendisine itaat etmesini emret-
Hiç şüphesiz, haram ve şüpheli
miştir. Bununla birlikte kendisinin
şeylerle beslenen bir kimsede ibadet
vermiş olduğu helal rızıktan fayda-
aşkı ve kulluk heyecanı olmaz.
lanmalarını ve bunun karşılığında
Haram ve şüpheli gıdalardan kalbe
da O’na şükretmelerini emretmek-
ancak kasvet, bunalıp sıkılma ve
tedir. Kendilerine vermiş olduğu
gaflet
rızık
sirayet
eder.
Temayüller,
vesilesiyle,
O’nun
rızasını
nefsani arzulara göre şekillenmeye
gözetmelerini ve O’na itaat yolunu
başlar. Böylece gönül hantallaşıp
aramalarını istemiştir. Böylelikle
duygusuzlaşır, yalnız kendi menfa-
nimet ve şükrü bir araya getirmiş
atini düşünür. Merhamet ve şefkat
olacaklardır. Dünya hayatı daha
fukarası haline gelir. Böylesi kalp
güzel ve daha yaşanabilir bir diyar
ve bedenler, baştanbaşa bir kötülük
olacak, yeryüzü aydınlanacak ve
barınağı ve ahlâksızlık yuvasına
mümin kullar huzur bulacaklardır.
döner. Neticede İslâm ahlâkı ve yüce faziletler adeta unutulur.
Allahu Teâlâ, rızkı istediği kişiye istediği şekilde verir. O minnet
Haram lokmanın, kalbimize yapmış
sahibi ve çok cömerttir. O’nun
olduğu
hakkında
cömertliği kendisine şükredenleri
Mevlânâ: “Köpek bile atılan bir
de nankörlük edenleri de kafirleri
kemiği veya ekmeği koklamadan
de Müslümanları da kapsamaktadır.
menfi
tesirler
y emez. (Ya sen ey insan, senin helal-haram gözetmemen insanlığına yakışır mı?)” (2)
Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Kâfirlere, dünya hayatı süslü gösterildi.
İman
edenlerle
alay
Bu dinin güzelliği ve olgunluğu,
ediyorlar. Oysa kıyamet gününde
dünya ve ahiret arasında bir denge
Allah’tan
kurmuş olmasıdır.
üstündürler.
“Allah’ın sana verdiğiyle ahiret
korkanlar Allah
onlardan dilediğini
hesapsız rızıklandırır.” (Bakara, 212)
yurdunu ara, dünyadan da kendi
Kur’an çok açık bir şekilde insa-
payını (nasibini) unutma. Allah’ın
nın
bolluk
olsun,
darlık
olsun
2. Mesnevî
Zilkade 1441
11
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu durumu bir önceki hadisin devamında şöyle açıklamıştır: “Çünkü herkes kendisi için yaratılmış olana müyesserdir (kazanmaya hazırlanmıştır).” Yani herkes ancak ve ancak kendisi için takdir edilen rızkı elde eder. Bundan ne fazlasını ne de azını yiyebilir. Herkes için takdir edilen rızık, takdir edildiği vakitte kendisine ulaşır. Kendisine geç gelme ve erken gelme gibi bir şey söz konusu değildir. Bunların hepsi Allahu Teâlâ’nın ezeli ilminde belirlenmiştir.
ise 'Rabbim beni aşağıladı!' der." (Fecr, 15-16) Allah azze ve celle, burada insan tabiatı ile ilgili olarak cahil ve kendine zulmeden olduğunu ve kendisine verilen nimetlerin sürekli olacağına inanan bir yapıya sahip olduğunu bize haber vermektedir. “İnsan çok cahil ve çok zalimdir.” (Ahzab, 72)
Allahu Teâlâ, müminin yaptığı hiçbir iyiliği zayi etmez. Onun yapmış olduğu iyiliğin karşılığını dünyada rızkını genişleterek ve belaları ondan def ederek, ahirette de cennetine koyarak ve onun derecesini yükselterek verir. Kâfir ise yaptığı iyiliğin karşılığı olarak dünyada yedirilir. Kendisinin yapmış olduğu iyilik dünyadayken rızkının genişletilmesine, belaların def edilmesine ve düşmanlarına karşı kendisine yardım edilmesine sebep olabilir. Fakat tüm bunları yaparken Allah için niyeti olmadığından dolayı yapmış olduğu iyilikler, kendisi için ahirette bir yarar sağlamaz.
bana ikram etti” der. Ama Rabbi onu
Enes bin Mâlik radıyallahu anh’tan gelen rivayette, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Allah hiçbir Mümine, yaptığı tek hayrın bile karşılığını ihmal etmek suretiyle zulümde bulunmaz. Yaptığı her iyiliğin karşılığı hem dünyada hem de ahirette kendisine verilir. Kâfir ise yaptığı hayır sebebiyle dünyada öylesine rızıklandırılır ki ahirete vardığında, karşılığı
imtihan edip rızkını daralttığında
verilecek tek hayrı kalmaz.” (3)
rızık konusunda imtihan olacağını haber vermiştir: "İnsana gelince, Rabbi onu imtihan edip kendisine ikramda bulunduğunda ve bolca nimetler verdiğinde, o: “Rabbim
3. Müslim, r.2808
Temmuz 2020
12
Allahu Teâlâ, kullarının sabrını ve
İşte onlar Allah'ın dilediğine rızkı
şükrünü ölçmek için bazılarına rızık
genişlettiğini ve istediğinden de
verir, bazılarına da kısar. Allah’ın
onu çekip aldığını bilirler ve bunla-
kendisine merhamet ettikleri hariç,
rın hepsinin ilahî bir takdire ve
insanların geneli kendisine nimet
hikmete bağlı olduğuna inanırlar.
verildiği zaman sevinir ama şükret-
Malın helal olanında hesap, haram
mez,
yoklukla
imtihan
olduğu
zaman da kızar ve sabretmez. “İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinip şımarırlar. İşlediklerinden
dolayı
başlarına
bir kötülük gelince bir de bakarsın ki ümitsizliğe düşerler. Allah’ın, dilediğine rızkı genişlettiğini ve daralttığını görmediler mi? Şüphe-
olanında ise azap vardır. Bundan dolayı, Rasûlullah sellem
sallallahu aleyhi ve
“Kul, malını nereden kazanıp
nerede harcadığından sorguya çekilmedikçe bulunduğu yerden kıpırdayamaz” buyurmuştur. Bundan dolayı kişi, malını nereden kazanıp nereye harcadığının hesabını vermedikçe mahşer yerinden ayrılamamaktadır. Ebu
için elbette öğüt ve ibretler vardır.”
hadis-i Kutsi’de, Rasûlullah
(Rum, 36-37)
lahu aleyhi ve sellem,
“Allah’ın dilediğine rızkı genişlettiğini, dilediğine de daralttığını görmezler mi!” (Zümer, 52).
Zer
radıyallahu anh’tan
siz ki bunda, iman eden bir kavim
Allah
gelen sallal-
azze ve celle’nin
şöyle buyurduğunu bildirmektedir: “Ey kullarım! Benim doyurduklarım hariç hepiniz açsınız. O halde benden sizi doyurmamı isteyin ki sizi doyura-
mutlak tasarruf
yım. Ey kullarım! Benim giydirdikle-
sahibidir. O, hikmeti ve adaleti
rim hariç hepiniz çıplaksınız. O halde
gereği istediğine rızık kapılarını
benden sizi giydirmemi isteyin ki sizi
açar istediğine de kapatır. Kul,
giydireyim.” (4)
bütün bunların Allah’tan olduğunu,
Hiçbir Müslüman kula, haramla
Allah
azze ve celle
ilahî bir takdirin gereği olduğunu bildiği vakit artık onun inancında
meşgul olduğu halde “Ya Rabbi benim rızkımı artır!” demesi yakış-
ümitsizliğe yer olmaz. O, artık
maz. Bundan dolayı kendisine helal
sebepleri değil, bütün bu sebepleri
kılınan rızkı talep edip duanın
yaratan Allah’ı bilir.
icabetine mâni olan haram rızıktan
“Şüphesiz ki bunda iman eden
da kaçınır.
bir topluluk için elbette ibretler
Ebu Hureyre
vardır.” (Zümer, 52)
rivayette Rasûlullah
radıyallahu anh’tan
gelen
sallallahu aleyhi ve
4. Müslim, r.2577
Zilkade 1441
13
sellem
şöyle buyurmuştur: “Ey insan-
Cabir bin Abdullah
radıyallahu anh’tan
lar! Allah azze ve celle temizdir, temizden
gelen rivayette, Rasûlullah
başka bir şey kabul etmez. Allah’ın
aleyhi ve sellem
müminlere emrettiği şeyler, peygam-
insanlar! Allah’tan hakkıyla korkun ve
bere emretmiş olduklarının aynısıdır.
dünyevi talepte bulunurken mutedil
Nitekim Allahu Teâlâ, peygamberlere
olun. Zira hiç kimse, Allah’ın kendi-
“Ey Peygamberler, temiz olanlar-
sine takdir ettiği rızkı, eksiksiz bir
dan yiyin de salih amel işleyin.”
şekilde elde etmeden ölmez. Kişinin
diye, müminlere de: “Ey
rızkı gecikse bile, sonunda ona mutlaka
iman edenler, size rızık olarak
kavuşacaktır. Öyleyse Allah’tan korkun
verdiklerimizin
temizlerinden
ve talepte mutedil olun, gayrimeşru
diye emir buyur-
yollara sapmayın, helal olanı alın,
(Müminun, 51)
yiyin.”
(Bakara, 172)
muştur. Sonra da uzun yoldan gelmiş, saçı başı dağınık, toz toprak içinde kalan ve elini semaya kaldırıp: “Ya Rabbi! Ya Rabbi!” diye dua eden bir adamı zikredip şöyle buyurdu: “Bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır ve haramla beslenmiştir. Peki, böyle bir kimsenin duasına nasıl icabet olunsun?” (5)
sallallahu
şöyle buyurmuştur: “Ey
haram olanı terk edin.” (7) Bir şiirde şöyle denilmektedir; Sen gafil isen sana Allah’tan korkmak yaraşır, Allah’tan korkarsan, ummadığın yerden sana rızıklar ulaşır. Kim Allah’a itaat ederse, Allah onun karşılığını en güzel biçimde düny ada
Bu hayat, Allahu Teâlâ’nın vermiş
rızkını genişleterek verir. “Erkek
olduğu rızka razı olma ve kanaat
olsun kadın olsun, kim mümin
etmekten ibarettir. Nitekim Ebu
olarak salih amel işlerse, şüphesiz
Hureyre
gelen
ki biz onu güzel bir hayatla yaşa-
sallallahu aleyhi ve
tırız. Elbette onları, yaptıklarının
şöyle buyurmuştur: “Allah’ın
en güzeliyle mükâfatlandıracağız.”
radıyallahu
rivayette Rasûlullah sellem
anh’tan
sana verdiğine razı ol, insanların en zengini olursun.”
(6)
(Nahl, 97)
Sonra da onu ahirette "ebedi bir
Hiç şüphesiz, Allah kiminle bera-
cennetle" rızıklandırır. “Kim bir
ber olursa onun için rızık yolları
kötülük
ve rızka götüren bütün sebepler
kadarıyla cezalandırılır. Kim de
kolaylaştırılır.
erkek olsun kadın olsun mümin
yaparsa,
ancak
onun
5. Ahmed bin Hanbel, c.2/328, r.8330; Müslim, r.2309; Tirmizi, r.2989 6. Ahmed bin Hanbel, c.2/310, r.8081; Sahihe, r.930. Tirmizi bu rivayetin hasen olduğunu belirtmiştir. 7. İbni Mace, r.2144; İbni Ebi Âsım, es-Sünne, r.420; Hâkim, Müstedrek, r.7924; Elbani, Zilal-i Cenne, r.420.
Temmuz 2020
14
olarak salih amel işlerse, işte onlar cennete girecekler ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.” (Mümin, 40)
Fakat kul, tüm çabasını rızkı talep etmek için sarf ederse, Rezzak olan Rabbine karşı görevlerini ihmal etmiş
olur.
“Şüphesiz ki rızkı
veren de iktidar sahibi olan da Allah’tır” Yani bütün mahlukatın rızkına kefil olmuştur. Bu hususta
kolaylaştırdığı şekilde talep edin.
hiç kimseye en ufak bir ihtiyaç
Size takdir edilene kanaat edin ve
duymaz. Varlık âlemi içinde bütün
başkalarının hakkına göz dikmeyin.
bu rızıkları, takdir edilen sahiple-
Rızık talebinde bulunurken, bunu
rine ulaştırması, O’nun kuvvetinin
kendinize
delillerindendir.
zikrini unutmayın. Böyle yaptığınız
“Yeryüzünde
kımıldanan
hiçbir
canlı yoktur ki onun rızkı Allah’a
gaye
edinin,
Allah’ın
takdirde Allahu Teâlâ’nın övgüsüne mazhar olursunuz.
ait olmasın. Allah, her canlının
Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyur-
dünyada karar kılma yerini de
maktadır: “Bunlar öyle erkeklerdir
emanet olarak bırakılan yerini de
ki onları ne bir ticaret ne de bir
bilir. Hepsi apaçık bir kitapta (Levhi
alışveriş Allah’ın zikrinden alıko-
Mahfuz’da) mevcuttur.” (Hud, 6)
y ar.” (Nur, 37)
Yakinen
Rasûlullah
inanıyoruz
ki
Allahu
Teâlâ, rızıkları paylaştırmış ve herkesin
ne
alacağını
ezelden
takdir buyurmuştur. Ebu
Humeyd
sallallahu aleyhi ve sellem
bu
durumu bir önceki hadisin devamında şöyle açıklamıştır: “Çünkü herkes kendisi için yaratılmış olana
es-Saidî
radıyallahu
müyesserdir
(kazanmaya
hazır-
gelen rivayette Rasûlullah
lanmıştır).” Yani herkes ancak ve
şöy le buy ur-
ancak kendisi için takdir edilen
maktadır: “Dünya talebinde mutedil
rızkı elde eder. Bundan ne fazlasını
. Yani rızkı güzel bir şekilde
ne de azını yiyebilir. Herkes için
talep edin. Nasibiniz olanı talep
takdir edilen rızık, takdir edildiği
ederken
vakitte kendisine ulaşır. Kendisine
anh’tan
sallallahu aleyhi ve sellem
olun”
(8)
Allahu
Teâlâ’nın
size
8. İbni Mace, r.2142; İbni Ebu Âsım, es-Sünne, r.418; Hâkim, Müstedrek, r.2133; Elbâni, Zilal-i Cenne, r.420.
Zilkade 1441
15
bir sebebi vardır. Kul bu sebepleri anlamaktan uzaktır. “Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor. Sizden kimini de bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Hiç şüphesiz, Allah bilendir ve her şeye güç yetirendir. Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıkgeç gelme ve erken gelme gibi bir şey söz konusu değildir. Bunların hepsi Allahu Teâlâ’nın ezeli ilminde belirlenmiştir.
larını ellerinin altında bulunanlara (kölelerine) vermiyorlar ki onlarla rızık bakımından eşit olsunlar. Hâlâ Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?” (Nahl, 70-71)
İnsanların arasında en zeki ve en çalışkan olan bazı kişilerin, kısıtlı bir rızıkla yaşadıklarını görürsün. Bunun aksine, cahil ve çalış-
Cenab-ı Hakk’a Peygamber aleyhi ve sellem
sallallahu
efendimizin duasıyla
iltica ediyoruz:
kan olmayan bazı kişilerin de bol
“Allah’ım! Bana helal rızık nasip ederek
bir rızıkla yaşamakta olduklarını
haramlardan
görürsün. Her iki sınıf da Allah
senden başkasına muhtaç etme!”
azze ve celle’nin
kendileri için takdir
etmiş olduğu kaderi yaşamaktadırlar. Rızkı kısıtlı olan kişi bunun hikmetini bilemez, rızık genişletilen cahil de bunun sebebini anlamaktan uzaktır. Çünkü kullar için takdir edilen rızkın hikmeti, anlaşılmaktan
uzak,
karmaşık,
koru!
Lütfunla
beni (9)
Allah’ım! Bize geniş rızık ver. Bizi haramlarından koru ve helalinle zengin kıl. Fazlınla yetindir, başkasına muhtaç etme. Bizi kullarının en kanaatkârı kıl. Hiç şüphesiz sen rızık veren ve ikram sahibisin. Rızık veren sadece sensin.
gizli, iç içe girmiş ve derin olduğu
Nefsim için ve sizin için hidayet,
için kulların bunu anlaması, idrak
doğruluk ve helal rızıklar diliyo-
etmesi imkânsızdır. Hem zenginli-
rum. Hiç şüphesiz O, yardım eden,
ğin hem de fakirliğin sebeplerinin
rızıklandıran ve doğru yola erişti-
olmadığı zannedilir fakat her şeyin
rendir.
9. Tirmizî, Deavât, 111
Temmuz 2020
16
KAPAK DOSYA Ahmet İnal
HIRSIZIN ELİ NEDEN Mİ KESİLİR K
imlik
Müslüman-
geldi.
Allah
ve
ları olarak dinimizin
emirleri
emirlerini
sorgulanmadan
künhüyle
Rasûlü’nün alınamaza
bilmekten çok uzağız. Sayı
getirildi. Mesele had cezala-
olarak
rının kaldırılmasından Kur’an
dünya
nüfusunun
yaklaşık dörtte birini Türkiye
ayetlerinin
nüfusunun
(1)
kadar ilerledi gitti. Efendi-
dini
miz’in buyurduğu gibi maale-
yaşamaya ve onu müdafa-
sef İslam’ın halkaları namaza
aya gelince sınıfın en tembel
varana dek tek tek sökülecek
öğrencisi
birden.
ama biz Müslümanlar bu imti-
Yüzümüz Batı’ya çevrildiğin-
hanın neresindeyiz? Allah’ın
den beri İslam’ın emirlerini
dinine düşmanlık edenler ya
sorgulamak bir moda haline
da onların ağlarına takılanlar
da
oluşturuyoruz
%89,5’ini ama
oluyoruz
iş
Sorun, nefislerinin hoşlanmadığı her ayeti batıl tevillerle ekarte eden ve efendimizin sünnetine pul kadar değer vermeyip onu her fırsatta lekelemek isteyen kimselerde. Bu konudaki tutumları da bunun açık bir ifadesi.
sorgulanamazdan,
değiştirilmesine
1. Optimar Araştırma Şirketi tarafından 7-14 Mayıs 2019 tarihleri arasında 26 şehirde 3.500 kişi üzerinde yapılmış bir araştırma. Sorulan soru: ‘Kendinizi dini anlayış bakımından nasıl tanımlarsınız?’ Yüzde 89,5: “Allah’ın varlığına ve birliğine inanıyorum.” Yüzde 4,5: “Bir yaratıcı olduğunu düşünüyorum ama dinlere inanmıyorum.” Yüzde 2,7: “Bir yaratıcı olup olmadığından emin değilim.” Yüzde 1,7: “Bir yaratıcı olduğunu düşünmüyorum.” Yüzde 1,7: “Cevap yok.” Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 21.05.2019: Türkiye artık yüzde 99’u Müslüman olan ülke değil.
Zilkade 1441
17
Cevaplar Kimisi
kişiye imani
göre
değişiyor.
zafiyetten
kimisi
cesaret eksikliğinden kimisi de işin özünü tam olarak bilmemekten
Halk nezdindeki hırsızlık; bir kimsenin başka bir kimsenin malını gizli yollardan haksız bir şekilde almasıdır. Bu kişinin kim olduğu, hangi şartları taşıdığı, çaldığı malın özellikleri ve çalma şekli bu bakış açısına göre önemli değildir. Ancak İslam Hukuku’ndaki hırsızlıkta bu saydığımız unsurların hepsinin ayrı ayrı önemi ve cezayı etkileyen ciddi tesirleri vardır.
ötürü bu durumda. Ama hiçbirisinin telafisi için geç değil. Biz işe öğrenme
kısmından
başlayalım.
Önce öğrenelim. Öğrendikçe kalbimizi mutmain kılalım. Ve böylesi bir kalp ile dinimizin arkasında cesurca duralım inşallah. Modern dönemde İslam’a saldıranlar ve onlara İslam’ı süslü göstermeye çalışanlar sebebiyle gündemimize giren konulardan birisi de hırsızlıktır. Meselenin bahsini ettiğimiz çevrelerce problemli olarak görüldüğü
nokta,
işlenen
suça
karşılık verilen el kesme cezasıdır. Söz konusu ceza Kur’an-ı Kerim’in çok açık ifadeleriyle sabittir (2). Ancak durum böyleyken tevil yöntemiyle ayetin ortaya koyduğu mana değiştirilerek sanki ceza ayetle değil de sadece sünnetle sabitmiş gibi göste-
bu söylemlerini yüksek seslerle dile getirirken
biz
neden
suskunuz?
rilmekte, akabinde de hem cezanın uygulanabilirliğine hem de sünnetin bağlayıcılığına saldırılmaktadır.
Dinimizden mi utanıyoruz yoksa
Uygulama sadece sünnetle sabit
bilmekten
Recmden,
olsa bile bunda ne sakınca var diye-
el kesmeden konu açılınca neden
ceksiniz. Sünneti dinin bir kaynağı
kıvranıp duruyoruz? Hüküm belli,
olarak görenler için elbette bir sorun
hükmü koyan belli. İslam’ı kabul
yok. Olmamalı da zaten. Esasında
ederken bunları düşünmeden ya da
buradaki asıl sorun da uygula-
bilmeden mi iman ettik yoksa!
manın kaynağında değil. Sorun,
mi
aciziz?
2. “Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir ceza, Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.” (Maide, 38)
Temmuz 2020
18
nefislerinin hoşlanmadığı her ayeti
Peki İslam hırsızlığa neden böyle bir
batıl tevillerle ekarte eden ve efen-
cezanın verilmesini emretti? İddia
dimizin sünnetine pul kadar değer
ettikleri gibi çalınan herhangi bir
vermeyip onu her fırsatta lekelemek
şeye karşılık insan elinin kesilmesi
isteyen kimselerde. Bu konudaki
gerçekten
tutumları da bunun açık bir ifadesi.
mıydı?
Hırsızlık herkesçe suç sayılan kötü
Tablonun
bir davranıştır. Yunan mitolojisinde onu maharet sayan anlayışı (3) istisna tutarsak kimse bu çirkin davranışın müdafisi değildir. Gerek yahudilikte gerekse hristiyanlıkta hırsızlığın yasaklandığını bildiren ifade ve uygulamalar mevcut. Buraya kadar kimsenin bir itirazı yok. Ancak her ne hikmetse iş İslam’ın bu alandaki hükümlerine
gelince
tüm
oklar
birden kendisine çevriliyor ve insafsızca muamelelere maruz bırakılıyor. Oysa bu konuda İslam’ı eleştirenlerin hırsızlığa kölelik ve hatta ölüm cezası veren yahudiliği de eleştirmesi beklenirdi (4). Ama böyle
adaletsiz sadece
ve
barbarca
son
kısmına
bakıp cevap verecek olursak evet. Sonuçta dünyanın tüm serveti de çalınmış olsa neticede bir insan eli etmez. Aynı bakış açısını modern hukuka da uygulayabiliriz. Mesela bu tabloya göre bir insanın ömür boyu
hapis
ile
cezalandırılması
da çok merhametsizce gözüküyor. Ama bu kişinin birçok insana zarar verdiğini ve halen de verebileceğini düşününce orada ömür boyu bulunmasına haklı bir gerekçe üretmiş oluyoruz ve doğal olarak bir itirazımız kalmıyor. Aynı yöntemi İslam’ın hükmü için de uygulamak zorundayız. Sadece sonuca odaklanacak olursak “İslam insanların ellerini
bir şey göremiyoruz. Bu nedenle
kesiyor” şeklinde yanlış bir karara
İslam’ın bu hükmünü tartışmadan
varmış oluruz. Ama meseleyi en
önce ona itiraz getirenlerin sami-
başından takip ettiğimizde varaca-
miyetini gündeme getirmek daha
ğımız yegâne sonuç “İslam herkesi
gerçekçi olacaktır.
güvence altına alıyor” olacaktır.
3. Eski Yunan’da Hermes akıllı ve kurnaz oldukları için hırsızların, kumarbazların ve tüccarların koruyucusudur. (Wikipedia, Hermes) 4. Eski Ahit, Çıkış bölümü. Çıkış 22: 1) Bir adam öküz ya da davar çalıp boğazlar ya da satarsa, bir öküze karşılık beş öküz, bir koyuna karşılık dört koyun ödeyecektir. Çıkış 22: 2) Bir hırsız bir eve girerken yakalanıp öldürülürse, öldüren kişi suçlu sayılmaz. Çıkış 22: 3) Ancak olay güneş doğduktan sonra olmuşsa, kan dökmekten sorumlu sayılır. Hırsız çaldığının karşılığını kesinlikle ödemelidir. Hiçbir şeyi yoksa, hırsızlık yaptığı için köle olarak satılacaktır. Tesniye bölümü 24,7: “Eğer İsrailoğullarından, kendi kardeşlerinden biri canı çalan adam bulunursa ve ona köle gibi davranır yahut onu satarsa, o zaman o hırsız ölecektir ve aranızdan kötülüğü kaldıracaksınız.
Zilkade 1441
19
İşte bu nedenle, İslam’ın bu hususta
hırsızlık suçunun sabit olması ve
öngördüğü cezanın insanlık için
gereken cezanın uygulanması için
gerçekten en adil ve en uygun
bazı şartlar vardır. Bunlar;
oluşunu kavramak için filmi en başına
sardırmamız
gerekiyor.
O zaman “hırsızlık nedir, hangi sebeplerden dolayı ortaya çıkar, toplumda
oluşturduğu
etkiler
nelerdir, ne gibi önlemler alınabi-
-
Çalınan
malın
mülkiyetinin
tamamen başkasına ait olması ve kişinin bunda azıcık da olsa hiçbir hissesinin bulunmaması - Çalınan malın ulu orta yerde
lir” başlıklarını sırasıyla ele alalım.
bulunmayıp özel olarak koruma
Hırsızlığın Mahiyeti
- Çalınan malın belirli bir değerde
Öncelikle şunu belirtelim ki bizim
olması
halk
- Çalınan malın hırsızın tasarru-
arasında
hırsızlık
olarak
kabul ettiğimiz durumla hukuken hırsızlık sayılan durum çoğu yerde farklılık arz eder. Maalesef birçok kimse bu teknik farkı bilmediği için
altına alınmış olması
funa tamamen geçmiş olması - Çalınan malın aşikare eşkıyalık yoluyla değil gizlice alınmasıdır.
verilen cezayı tam olarak benimse-
Bunlar hırsızlığın kendi içindeki
yememektedir.
özel şartlarıdır. Bir de cezai ehliyete
Halk
nezdindeki
hırsızlık;
bir
kimsenin başka bir kimsenin malını gizli yollardan haksız bir şekilde almasıdır. Bu kişinin kim olduğu, hangi şartları taşıdığı, çaldığı malın özellikleri ve çalma şekli bu bakış açısına göre önemli değildir. Ancak İslam Hukuku’ndaki hırsızlıkta bu saydığımız unsurların hepsinin ayrı ayrı önemi ve cezayı etkileyen ciddi tesirleri vardır.
sahip olmama, ikrah (baskı) altında bulunma gibi cezanın uygulanmasını engelleyici genel kurallar vardır. Netice itibariyle suçun tarifi yapılacağında ve cezası uygulanacağında bunların hepsi ayrı ayrı değerlendirilir. Somut uygulamalardaki durumları örneklendirirsek mesele daha açık hale gelecektir. Mesela
cezai
sorumluluğu
olarak
oluşmayan
bir
tam
çocuğun
hırsızlığı, ortağı olduğu işyerinden
Bir ıstılah olarak hırsızlık; başkasına
bir şeyler çalan kişinin hırsızlığı,
ait koruma altındaki belli değerde
bir vatandaş olarak kendi hissesi-
bir malı, mülk edinme kastıyla
nin de bulunduğu devlet malından
. Bu tanıma göre
bir şeyler çalan kişinin hırsızlığı,
gizlice almaktır
(5)
5. M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s. 184, Beta Yay., İstanbul, 2013
Temmuz 2020
20
1 dinar/10 dirhem değerinin altındaki bir şeyi çalan kişinin hırsızlığı, ulu orta yerde duran bir şeyi çalan kişinin hırsızlığı, işini zorbalıkla yapan bir gaspçının hırsızlığı, suç üstünde yakalanan ve malı mülkiyetine henüz geçiremeyen kişinin hırsızlığı… Tüm bunlar hırsızlık olarak isimlendirilse de el kesme cezasını gerektiren hırsızlık suçunun unsurlarını tam olarak taşımadığı için hukuken farklılık arz eder. Böyle durumlarda bu kişiler el kesme cezasından muaf tutulur ve yöneticilerin belirlediği tazir denilen
cezalarla
cezalandırılır-
lar. Ayrıca hırsızlık yapan kişinin çaldığı malları yakalanmadan önce bizzat kendisinin teslim ederek tevbe etmesi ya da hukuki yargı-
olmasıyla, kadınlarınki ise duygusal davranmalarının, etki altında kalmalarının anlatım
veya
yanlışlığı
algılama
ve
yapmalarının
erkeklere nispetle daha çok muhtemel olmasıyla açıklanır.
lama başlamadan önce mal sahi-
Tüm bunlardan hareketle diyebi-
binin hırsızı affetmesi gibi durum-
liriz ki İslam Hukuku’nda hırsızlı-
larda da el kesme cezası düşer ve
ğın cezası son derece ağır olmakla
uygulanmaz.
birlikte İslam hukukçuları suçun
İslam Hukuku’nun cezayı tenfizde yanlış bir hükme varmayı engellemek için aldığı tedbirlerden birisi de şahitlerle alakalıdır. Suçun ispatında tereddüde yer bırakmamak için şahitlerin akıllı, buluğa ermiş, erkek ve dürüst olması aranır;
oluşmasını ve cezanın uygulanmasını çok sıkı şartlara bağlamış, bu şartlardan
birinin
bulunmaması
veya şüpheli olması durumunda had cezasının düşmesi ilkesini benimsemiş, bunlara ilaveten toplumda kişileri hırsızlık suçunu işlemeye
sözlülüğünden
iten sebeplerin de en aza indiril-
emin olunamayan, fısk ile tanınan
mesi yönünde bir dizi tedbirden
kimselerin ve başkasından naklen
söz etmişlerdir. Bundan dolayı ilk
şahitlikte
şahitlik-
İslam toplumunda hırsızlık olayları-
leri hadlerde kabul edilmez. Fası-
nın eskiye oranla bir hayli azaldığı,
kın şahitliğinin kabul edilmeyişi
Peygamber
yalan söyleme ihtimalinin yüksek
Hulefayı Raşidin dönemlerinde el
kadınların,
doğru
bulunanların
sallallahu aleyhi ve sellem
ve
Zilkade 1441
21
kişinin gerçekten ihtiyaç duymadığı ve genellikle çok az değeri olan eşyaları çalma dürtüsü geliştirmesi ve bu dürtülere tekrar tekrar direnememesi şeklinde tanımlanabilir. Kleptomaninin kesin tedavisi olmasa da ilaç tedavisi veya psikoterapi ile dürtüler kontrol altına alınabilir.
Çalışmalar,
hırsızla-
rın %3,8 ile %10’unun kleptoman olduğunu ortaya koymuştur. Bu oran, bütün toplumda %0,3 ila kesme cezası uygulamasının sınırlı
0.6’ya denk gelmektedir. (7)
sayıdaki olayla münhasır kaldığı
Hırsızlıkta cezanın uygulanmasına
görülür.
engel teşkil eden bir başka sebep ise
(6)
kıtlık durumunun olmasıdır. Ömer
Hırsızlığın Sebepleri
radıyallahu anh’ın
Kişinin hem kendisine hem de etrafındakilere
zarar
vermesiyle
hilafeti döneminde
oluşan kıtlık neticesinde birtakım hırsızlık olayları meydana gelmiş
sonuçlanan ve cezası da bu kadar
ve açlık nedeniyle bu işe girişen-
ağırken bazı kimseleri yine de bir
lere mevcut ceza uygulanmamıştır.
mıknatıs
hırsızlığın
Çünkü İslam Hukuku’nda asıl olan,
yerine göre geçerli yerine göre de
yasaklar konulmadan önce o yasağa
geçersiz sebepleri vardır. Hırsız-
giden yolların kapatılmasıdır.
lığın geçerli bir sebebi olur mu
Hırsızlığın
gibi
çeken
demeyin, istisnai bazı durumlar var çünkü. Geçerli sebeplerin ilki kişinin
biyolojik
olarak
birta-
kım rahatsızlıklarının bulunması
diğer
sebeplerine
gelince; günahlarla aramıza set çeken imanın eksikliği, başkasının malına tamah ederek zengin olma arzusu, kendisine bol rızık verilen
ve bunun neticesinde kendisini
zengin kimseleri çekememe, çalış-
böylesi çirkin bir işten alıkoyama-
maktan kaçınarak tembellik etme,
masıdır. Tıp dilinde “kleptomani”
kin ve nefret duygularına sahip
olarak isimlendirilen bu hastalık;
olma gibi durumları sayabiliriz.
6. TDV İslam Ansiklopedisi, Hırsızlık Mad., Ali Bardakoğlu. 7. Kleptomani (Çalma Deliliği)’ye Yol Açan Faktörler ve Ceza Sorumluluğu’nun Değerlendirilmesi, Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 2014; 4(2): 21-24.
Temmuz 2020
22
sevk
durum değildir doğrusu. Kaybettiği
eden kin, nefret, haset, tamah
malı ve parası yüzünden ani kalp
vb. her türlü duyguyu yasakladığı
krizi geçirip hayatını kaybedenle-
gibi emeksiz, zahmetsiz rızık elde
rin olduğu herkesçe bilinmektedir.
etmeyi de men eder. Kişiye verilen
Dünyalık bir mal yüzünden ölümle
en güzel rızık helalinden alın teriyle
karşılaşmak hiç istenilesi bir hal
elde edilenidir. Hırsızlık ise kişi-
değildir. Ancak insanın zayıf olduğu
nin kolay yoldan geçimini sağlama
anlarda, ani gelen bir haber sebe-
ya da köşeyi dönme arzusunun bir
biyle böyle vakıaların gerçekleşmesi
neticesidir ve bu nedenle haram
de kaçınılmaz olabiliyor.
İslam
insanları
kötülüğe
kılınmıştır.
Hırsızlığın bazen bir kişiyi bazen
İslam’ın verdiği cezanın mahiyetini
bir aileyi perişan etmesi felaket-
anlamak için yukarıda saydığımız
tir. Ama daha da beteri koskoca
vasıflarda birisinin tahayyül edil-
bir toplumu yaşanmaz hale getir-
mesi bile tek başına yeterli olacaktır.
mesidir ki bu da faturanın en ağır
Hırsızlığın Neticeleri Her kötü fiil gibi hırsızlığın da hem ferde hem de topluma verdiği zararlar vardır. Fert bazında ilk zarar gören de aslında yine hırsızın kendisidir. Zira yakalanma duru-
olanıdır. Çünkü hırsızlığın arttığı bir toplumda güven duygusu azalır. Güven duygusunun hâkim olmadığı bir toplumda da tedirginlik hali baskın olacağı için mutluluk, huzur, refah gibi güzel kavramlardan söz edilemez.
munda başına kötü hallerin gelmesi,
Hırsızlığın
hapse atıldığında şerefini ve özgür-
insanlar ekstradan güvenlik önlemi
lüğünü kaybetmesi ve hatta kimi
almak zorunda kalırlar. Kamera
durumlarda canından olması bu
sistemlerinin kurulması, binalara
durumun en açık göstergesidir. Ama
güvenlik görevlilerinin dikilmesi
yine de tüm bunların bilinmesi bu
gibi durumları 15- 20 sene öncesiyle
tiyniyete sahip insanları yaptıkları
kıyasladığımızda göreceğimiz fark,
işten vazgeçirmeye yeterli olmuyor.
bahsettiğimiz durumu çok güzel
Ne yazık ki hırsızın verdiği tahribat
arttığı
bir
toplumda
izah etmektedir.
kendisiyle de sınırlı değildir. Malı
Netice itibarıyla hırsızlık toplumun
çalınan kişi de kimi durumlarda en
temeline konulmuş bir dinamit-
az hırsız kadar zarar görmektedir.
tir.
İnsanların emek emek biriktirdikle-
da İslam hukuku bu cürmü işle-
rinin, kullanmaya kıyamadıklarının
yenlere caydırıcı bir ceza vermeyi
bir çırpıda elden çıkması kolay bir
uygun görmüş ve toplumsal saadete
Açtığı
tahribatlardan
dolayı
Zilkade 1441
23
böylesi bir katkıda bulunmuştur.
mahiyetinde
Bu açılardan bakıldığında el kesme
cezayı uygun görmüş ve toplumsal
cezası bir vahşet ve barbarlık değil
düzeni bu yolla sağlamıştır.
toplumu
tehlikelerden
bahsini
ettiğimiz
muhafaza
eden koruyucu bir kalkandır.
Netice
Alınabilecek Tedbirler
Sonuç olarak diyebiliriz ki insanlığın
Ferdi ve toplumu tehdit eden bu
karşı çok merhametli olan Allah azze
fiilin yaygınlaşmasını önlemek için
ve celle’nin
ilk yapılması gereken şey kalp-
İslam şeriatı, hırsızlık için öngör-
lerdeki Allah sevgisi ve korkusu-
düğü bu cezayla insanlara zarar
nun canlandırılmasıdır. Ne yazık
vermeyi değil aksine onları tehli-
daima hayrını düşünen ve kullarına
ki günümüzde bu suça karşılık verilen cezalar kaynağını şeriattan almadığı ve caydırıcı olmadığı için sorunların ardı arkası kesilmiyor. Herkesin başına polis de dikilemeyeceğine göre insanların vicdanına
imanla
dokunmak-
tan başka bir yol kalmıyor geriye. İmanlı bir kimse en başta Allah’a karşı hadleri aşmamak sonra da
bizim için koymuş olduğu
kelere karşı daha korunaklı hale getirmeyi arzulamıştır. Dediğimiz hususun anlaşılması için tarihin sayfalarına göz atmak ve İslam Hukuku’nun
genel
mantalitesini
anlamış olmak elzemdir. Mesele ayetleri
bağlamından
kopararak
batıl şekillerle tevil edip sünnetin uygulamadaki etkisini inkâr etmekle ya da “Yok canım Allah kulları için böyle bir ceza istemez”
kulların haklarını ihlal etmemek
gibi cahilane bir tavır göstermek ile
için ne kadar zor durumda kalsa
çözülmez. Çünkü İslam hukukunda
da bu kötü işi yapmaktan kaçınır.
günümüz modern(!) aklının idrak
Bunun yerine zor da olsa çalı-
edemeyeceği daha birçok mevzu
şıp çabalamayı gerekirse çöp bile
vardır. Hepsi için aynı refleks göste-
toplamayı kabul eder ama yine de
rilecek olursa geriye İslam diye bir
hırsızlığa tevessül etmez. Ancak ne var ki toplumu oluşturan fertlerin hepsi aynı bilinçte değildir. Hem Allah’a karşı hem de kullara karşı bu sınırları aşmak isteyenler illa ki olacaktır. İşte tam bu noktada da İslam şeriatı vaaz ve nasihatten anlamayan kimseler için bir tedbir
Temmuz 2020
24
şey kalmayacaktır. Öyleyse yapılması gereken yegâne şey İslam’a batı perspektifinden değil Allah’ın ihsan edeceği ilim ve hikmet cihetinden bakmak olacaktır.
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen
İSLAM MEDENİYETİ VE CAHİLİYE ARASINDA "Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Açık bir hayasızlık olması dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsanız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.” (Nisa, 19)
Zilkade 1441
25
G
ünümüzde insanlığın önce-
Kadın
likli sorunları arasında olma
toplumların hangi medeniyetlere
özelliğini
mensup olduğunu ortaya koymak-
koruyan
kadın
meselesine
aslında
ve onun özgürlüğü geçmişte de
tadır.
her toplumun önemli bir meselesi
sellem
olmuştur. Toplumların kadın konu-
gelenekleri ancak İslam’ın yürürlükte
suna çözüm getirmek istemesi dahi
olduğu yerlerde ortadan kalkmıştır.
aslında soruna cevap verme nite-
Bugün Müslümanların yoğun olarak
liği taşımaktadır. Kadının korun-
yaşadığı yerlerde yer yer görülen
ması, özgürleştirilmesi, eşitliğinin
kadına karşı yanlış davranışlar dahi
sağlanması,
istihdam
edilmesi
günümüzün ileri toplumlarının hala tartıştıkları ve çözüm bulmadıkları
Rasûlullah
bakış
sallallahu aleyhi ve
efendimiz öncesi cahili dönem
İslam’ın değil topluma hâkim olan, özgürlük postu giymiş cahiliyenin bir tezahürüdür. İslam kendi siste-
bir pozisyonda durmaktadır.
minin yürüklükte olmadığı hiçbir
Allah’ın insanlığa rahmet olarak
sini kabul etmez.
gönderdiği İslam nizamı hariç tüm sistemler kadın konusunu bu kadar gündemde tutarak kadınlara en fazla zararı verdiklerinin farkında bile değiller. Gerçek şu ki bu konuya değinmeleri kadına bir fayda vermemektir. Çünkü beşerî sistemlerde kadın hiçbir zaman gerçek değerini bulamayacaktır. Ya kenarda ihmal edilmiş bir vaziyette duracak ya da kendisine kanunların verdiği koruma haklarıyla suni bir emniyet içinde şımaracak ve onun egemenliğini kabul etmeyen erkeğin bazen ölümle neticelenen şiddetine maruz
cahilliğin kendisine nispet edilmeİslam’ın
hükümlerini
insanlara
anlatmak, onda herhangi bir eğme bükme yapmamak Müslümanların tüm insanlığa karşı önemli bir görevidir. Kadına bakışı yanlış mecradan asıl seyrine çevirmek İslam’ın gayesi olduğuna göre bu konuyu doğru bir şekilde aktarmak da Müslümanların önemli bir vazifesidir. Çünkü İslam adına insanlara aktarılan deliller Müslümanın şahsi görüşleri değildir. Dolayısıyla onları aktarmak insanların karanlıklardan kendisine yol bulmalarını sağlayacak önemli bir sorumluluktur.
Kadın
konusunun
kalacaktır. Aklımıza getirmeyi dahi
günümüzde dokunulmaz bir konuma
istemediğimiz bir durum da kadın
getirilmesi, bu konuda cahiliyenin
meselesinin
gündeme
görüşleri haricinde görüş sunmanın
getirilerek Allah’ın onu yaratmış
sahibini toplumdan tecrit edilmeye
olduğu fıtrattan onu alarak kadına
varan pek çok durumla karşı karşıya
farklı bir kimlik kazandırmak sure-
bırakması
tiyle nesillerin ifsad edilmesidir.
kaçmaya bir sebep olamaz. Zira en
Temmuz 2020
26
bu
kadar
asla
sorumluluktan
doğru görüş olan Allah kelamı dahi
ikisinden birçok erkek ve kadın
Arap cahiliyesinin eleştirilerinden
(meydana getirip) yayan Rabbinize
nasibini almıştır.
karşı gelmekten sakının.” (Nisa, 1).
İslam’ın, kadını evinde oturup gele-
“Erkekler,
cek nesilleri eğitmeye teksif etmesi,
kollayıcıdırlar. Çünkü Allah kimini
dışarıya çıkarken kendisini örtme-
kiminden üstün kılmıştır. Bir de
sini emretmesi, bazı mezheplere
erkekler kendi mallarından harca-
göre yüzünün peçe ile örtülmesinin
makta (ve ailenin geçimini sağla-
önemli bir görev sayılması ve iffetini
makta)dırlar...” (Nisa, 34)
koruması için sosyal mesafe kuralı getirmesi
kuşkusuz
günümüzde
daha iyi anlaşılmaktadır. Oysa bu meseleler daha yakın zamana kadar kadına karşı işlenmiş bir cinayet sayılıyordu.
kadınları
koruyup
‘’Ey insanlar! Kadınlarınız hakkında Allah’tan korkunuz. Çünkü siz onları Allah’ın bir emaneti olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz... (1)
Ne geçmiş cahiliyelerdeki gibi yok
Ayet ile İlgili Görüşler:
sayılması ne de günümüz cahi-
Bu ayet-i kerimenin genel manasını
liyesindeki gibi onu helak edecek
İbn Cerir et-Taberi
kadar
erkeğin
rinde dağınık bir biçimde vermiştir.
elinde bir şehvet putu haline geti-
Biz bu parçaları bir araya getirerek
rilmesi İslam’ın asla benimseme-
genel manayı sunmaya çalışacağız.
yeceği durumlardır. İslam’ın kadına
İbn Cerir şöyle dedi: “Allah Teba-
verdiği konumu Allah’ın kitabından
reke ve Teâlâ şunu kastetmiştir: ‘Ey
ve sünneti seniyyeden bazı delillerle
Allah’ı ve Rasûlü’nü tasdik edenler!
arz edeceğiz. Bu nasların uygulan-
Zorla akrabalarınızın ve babala-
şımartılması
ve
ması on dört asırlık İslam tarihinde satır satır yaşanmış olup en güzel örnekleri kendisinde toplamıştır: “Erkek veya kadın, kim mümin olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz” (Nahl, 96)
rahimehullah
tefsi-
rınızın eşlerinin nikahına mirasçı olmanız size helal olmaz. Ey ölen erkeklere varis olanlar! Kocalarının onlara verdiği şeylere sahip
olmak
gayesiyle
ölünceye
kadar o kadınları diledikleri erkeklerle evlenmeleri konusunda engellemeyin. Ancak açık bir hayasızlık
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten
yaparlarsa fidye almak için onlara
yaratan ve ondan da eşini yaratan,
zarar vermeniz helal olur.
1. Veda Hutbesi’nden
Zilkade 1441
27
Fahreddin er-Razi
rahimehullah
şöyle
dedi: "Bu konuda iki görüş vardır: Birinci görüş: Cahiliye devrinde hanımı olan bir adam ölür de başka hanımından olan bir oğlu veya akrabalarından biri gelir o kadının üzerine elbisesini atar ve şöyle derdi: “Malına mirasçı olduğum gibi karısına da mirasçı oldum’’. "Böylece hem diğer insanlardan hem de o kadından daha fazla kadın hakkında söz sahibi olurdu. Eğer Ey erkekler! Kadınlarınızla güzel ahlak üzere geçinin ve onlarla beraberliğinizi uygun şekilde sürdürün.
dilerse ilk olarak ölenin verdiği mehir hariç bir mehir vermeden onunla evlenirdi. Dilerse de o kadını başka
biriyle
evlendirir,
onun
Bu da size emrettiğim beraberlik
mehrini alır ve kadına mehirden
şeklinde olmalıdır. Ya övgüsü Yüce
bir şey vermezdi. Allahu Teâlâ bu
Allah’ın size onlara karşı farz kılmış
ayeti indirdi. Bu durumun haram
olduğu hukuklarını yerine getire-
olduğunu ve kimsenin ölen kişi-
rek onların nikahlarını sürdürmek
nin eşine mirasçı olamayacağını
ya da onları güzel bir şekilde boşa-
bildirdi. Bu görüşe göre “kadınlara
yarak salmakla olur. Onlarla güzel
mirasçı olmak” kadınların kendi-
geçinin. Onlarda kerih gördüğü-
sini miras yoluyla ele geçirmek
nüz bazı şeyler olabilir. Belki sizin
anlamındadır. Kadınlar ölen kişi-
onları bazı durumlarda kerih göre-
den kalan miras malı değildir.
rek nikahınızda tutmanızda Allah sizin için pek çok hayır lütfeder. Belki size onlardan çocuklar ihsan eder veya onları kerih görmenizden sonra sizde onlara karşı bir sevgi oluşturur.” (2)
İkinci görüş: Buradaki veraset mala dönmektedir. Ölen kişinin varisi ölenin
hanımını
başka
eşlerle
evlenmekten ölünceye kadar engeller. Kadın ölünce de kalan mala mirasçı olur. Allahu Teala şöyle
Allahu Teala’nın “kadınlara zorla
dedi: “O kadınlar kötü gördüğü
mirasçı olmanız size helal değil-
halde onların mallarına mirasçı
dir” hükmü ile ilgili olarak İmam
olmanız size helal olmaz.” (3)
2. Taberi Tefsiri 3. Mefatihul Gayb, aynı ayetin tefsirinden
Temmuz 2020
28
Ayet-i kerimenin “açık bir haya-
dağılmalarının zeminini oluştur-
sızlık olması dışında, kendilerine
maktadır. Yuvaya saadeti getiren,
verdiklerinizin bir kısmını onlar-
vazifelerin yerine getirilmesi ve
dan geri almak için onları sıkıştır-
güzel muameledir.
mayın” bölümü hakkında İbn Kesir şöyle dedi: “Yani vermiş olduğunuz mehrin tamamını veya bir kısmını veyahut onlara karşı bir hakkınızı istemeyerek ve zorla size bırak-
Bu konuda Rasûlullah ve sellem
sallallahu aleyhi
şöyle buyurmuştur: “Sizin en
hayırlınız eşine karşı en iyi olanınızdır. Ben de eşine karşı en iyi olanınızım.” (6)
ması için hanımlarınızla ilişkileri-
Aişe radıyallahu anha der ki: “Rasûlullah
nizi kötüleştirmeyin, onlara zarar
sallallahu aleyhi ve sellem
vermey in.” (4)
ve onu geçtim. Bu şişmanlamam-
İmam Taberi şöyle dedi: “Tefsir ehli, bu makamda övgüsü Yüce olan Allah’ın ‘hayasızlıktan’ neyi kastet-
ile yarış yaptım
dan önceydi. Şişmanladıktan sonra yaptığımız yarışta ise o beni geçti ve ‘Bu ona mukabildir’ buyurdu.” (7)
tiği hususunda ihtilaf etti. Bazı-
“Eğer
ları bundan zinanın kastedildiğini
sanız, olabilir ki siz bir şeyden
söylediler. Buna göre adamın eşi
hoşlanmazsınız da Allah onda pek
zina ederse adama o kadına vermiş
çok hayır yaratmış olur” buyruğu
olduğu mehri geri alabilmesi için
hakkında İmam İbn Kesir şöyle dedi:
ona zarar vermesi ve sıkıştırması
“Yani, belki de istemediğiniz halde
helal olur.
sabredip onları nikahınızda tutma-
Bazı alimler de ‘açık hayasızlıktan’ maksadın kadının kocasına başkaldırmasıdır dedi.” (5) Evlilik
eşler
hoşlanmadıy-
nızda dünya ve ahirette sizin için pek çok faydalar vardır. Nitekim İbn Abbas radıyallahu anhuma bu ayetle ilgili olarak şöyle der: ‘Bahsedilen hayır,
vazifeler
adamın karısına sevgi duymaya
taksimini gerekli kılmaktadır. Her
başlaması, böylece Allah’ın ondan
eşin
yapmakta
bir çocuk lütfetmesi ve o çocuğun
gayretli olması gerekir. Bu konuda
çok hayırlı ve bereketli bir evlat
sorumluluktan kaçarak sadece karşı
olmasıdır.” (8)
kendi
arası
onlardan
bir
vazifesini
eşten mutluluk yaymasını beklemek günümüzde sıkça yaşanan aile 4. Tefsirul Kur’anil Azim 5. Taberi Tefsiri 6. Tirmîzî, 3895 7. Ebu Davud, 2578 8. Tefsirul Kur’anil Azim
Zilkade 1441
29
NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz
ÖFKE VE ÖFKEDEN KURTULMA YOLLARI Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet ediliyor. Adamın birisi Peygamber’e “Bana tavsiyede bulunur musun? dedi. Rasûlullah “Kızma (öfkelenme)” diye buyurdu. (Adam) isteğini defalarca tekrarladı. Rasûlullah her seferinde “Kızma (öfkelenme)” diye buyurdu (Buhârî, 7/ 99, Edeb, 76)
Açıklamalar
karşı yapılanlara öfkelene-
Öfke; engellenme, incinme veya
gözdağı
karşısında
gösterilen şiddetli kızgınlık
bilir. Öfkeyi kontrol edememek ahlaki bir eksikliktir. İnsanda
var
olan
gazap
duygusu; gazap ve hiddete
kuvvetinin zirveye çıkması
verilen
İnsan
olan öfke, bir afettir. Öfke-
bazen kendisine karşı yapı-
nin kontrolüne giren insan
lan bir eyleme öfkelenebi-
normal düşünemez ve aklı-
lirken bazen de başkasına
selim hareket edemez.
isimdir.
(1)
1. Şamil İslam Ansiklopedisi, Öfke
Temmuz 2020
30
Öfke ile alınan kararlar ve yapılan
sonra inanılmaz değişikliler yaşa-
işler çoğunlukla zararlı sonuçlar
mış eski kötü huylarını tamamen
doğurur, bundan dolayı "Öfke ile
terk etmişlerdir.
kalkan zarar ile oturur” denilmiştir.
Güzel ahlakın en değerli yansı-
Bir anlık öfke ile işlenen cinayet-
malarından biri de öfkeyi kontrol
lerin haddi hesabı yoktur. Öfke var
edebilmek, gazap ve kızgınlıkla
olduğu her yere huzursuzluk geti-
hareket etmemektir.
rir. İster ev ister iş yeri ister okul… İnsan,
iradesini
kullanarak
bir
gayret içerisine girmeli ve öfkesini yenmeye çalışmalıdır.
Kötü huylar ve çirkin ahlak ahirette karşımıza pişmanlık olarak çıkacaktır. Kıyamet sonrası dünyada görmediğimiz
birçok
hadiseyle
Allahu Teâlâ “(O takva sahipleri)
karşılaşacağız.
bollukta ve darlıkta harcayıp yedi-
en önemli ve ürkütücü olanları
renler, öfkelerini yutanlar, insan-
hesap esnasında yaşayacaklarımız
ların kusurlarını bağışlayanlardır.
olacaktır.
Allah da iyilik edenleri sever”
(Âl-i
İmran, 134) buyurmuştur.
Bir adam Rasûlullah
Bu
hadiselerin
Hadis-i şeriflere baktığımızda üç yerde
insanın
kendinden
başka
sallallahu aleyhi ve
kimseyi düşünmeyeceğini görüyo-
gelerek “Amellerin en üstünü
ruz. Ne evlat ne ana baba ne de eş
hangisidir?” diye sorunca “Güzel
dost… Kimse kimsenin umurunda
ahlaktır, o da (güzel ahlak ise) gücün
olmayacak sadece canını kurtar-
sellem’e
yeterse öfkelenmemendir”
(2)
buyur-
muştur.
maya
çalışacak
insanoğlu.
İşin
garibi dünyada en sevdiği insanları
Müslümanın güzel ahlak kavramını iyi öğrenip hayatına aktarması gerekir. Hilm, ağırbaşlılık, öfke ile hareket etmemek güzel ahlakın en değerlilerindendir. Bunlara sahip olabilmek için dua ile beraber çaba
fidye olarak verip kendini cehennem azabından korumaya çalışması olacaktır: “Günahkâr insan azaptan kendini kurtarmak için eşini, kardeşlerini
ve
sülalesini
fidye
olarak teklif edecektir.” (Mearic, 11-13)
ve gayret de gerekir. Kötü huylar
İşte
değişebilir. Şirkin, küfrün, ahlak-
yaşandığı bir anda dünyada yaptı-
sızlığın zirvesine ulaşmış birçok
ğımız amellerin tartılması için her
kişi
kavradık-
bir insana özel teraziler getirilecek.
tan, dini tam anlamıyla yaşamaya
İşlediğimiz günahlar ve hayırlı işler
başlayıp Allah’a teslim olduktan
bu terazide tartılacak. Lakin işin
iman
hakikatini
böyle
korkunç
sahnelerin
2. Nasr el-Mervezi, Kitabus Salat
Zilkade 1441
31
garibi nedir biliyor musunuz? Bu
çıkmaya çalış. Seni öfkelendire-
dünyada çok basit, sıradan ve belki
cek şeyleri terk et, intikam almaya
değersiz gördüğümüz birçok iş ve
çalışma” gibi anlamlara geldiğini
amel bu terazide ağır basacak, Allah
bildirmişlerdir. (5)
katında
beklenmedik
bulacaktır. Rasûlullah ve sellem buyurdular
bir
değer
sallallahu aleyhi
ki: “Kıyamet günü,
müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allahu
Allahu
Teâlâ
cennetin
Kur’an-ı
Kerim’de
“muttaki kullar”
için
hazırlandığını söyler ve o kulların üç özelliğini anlatır;
Teâla hazretleri çirkin, düşük söz (ve
1) Bollukta ve darlıkta Allah için
davranış) sahiplerine buğz eder.”
infak eder, sadaka verirler.
(3)
Güzel ahlak bu terazide değer bulacak, insanların birçoğu güzel ahlakı ile Allah’ın rızasına ulaşacaktır. İnsanız
elbet.
Kötü
huylarımız,
çirkin ahlakımız maalesef bulunuyor. O halde özellikle bu musibet
2) Öfkelerini yutarlar (öfkelenirler fakat öfkeleriyle hareket etmezler) 3) "İnsanların (kendilerine yaptıkları hataları) affederler."
(Âl-i İmran,
133-134)
günlerinde hazır dua etmeye alışı-
Hasan el-Basri “Çok istediği bir
yorken Rasûlullah
şeyi
sallallahu aleyhi ve
gördüğünde,
korktuğu
bir
yaptığı bir duayı ezberleyip
şeyle karşılaştığında, şehevi istek-
yapalım inşallah; “Allah’ım yaratılı-
leri arttığında ya da öfkelendi-
şımı güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da
ğinde… Bu dört durumda kendine
güzelleştir” (4)
hâkim olan kişiyi Allah şeytandan
sellem’in
Öfke ve kızgınlık insanın fıtratında var olan bir duygudur. Hadis-i
korur, cehennemden uzaklaştırır” demiştir.
şerifte yasaklanan bu duygunun
Hristiyanlık ve Budizm gibi diğer
ortaya çıkması değildir. Zaten insan
dinler, insanın tamamen öfkesin-
istese bile bunu yapma imkânı
den sıyrılmasını, sinirleri alınmış
yoktur. “Peki yasaklanan nedir?”
bir canlı olmasını, sağ yanağına
sorusunun
olmasa
tokat yedikten sonra sol yanağını
gerek… Alimler bu hadis-i şerifin
çevirmesini telkin ederken İslam
“Öfkelendiğinde
ya
kızgın-
öfkenin kişide bulunan bir duygu
lığın
kendine
hâkim
olduğunu ve kontrol edilebileceğini
cevabı
arttığında
zor da
olmaya çalış. Öfkenin kontrolünden 3. Tirmizî, Birr 62. 4. Müsned. Elbani Sahih demiştir. 5. El-Vafi fi şerhi el-erbaine en-Nevevi, 16.
Temmuz 2020
32
öğretir.
Tüm bunların yanı sıra öfkenin insanı kontrol altına almaması için ona sebep olan haller ve durumlardan uzaklaşmak gerekir. Ahlak
kitaplarında
açıklandığı
üzere öfkeye sebep olan haller on tanedir:
Öfkeyi Konrol emenin Yolları; 1-Sabr,
hilm
(ağırbaşlı
olmak)
ve sakinlik hususunda Allah’tan yardım talep etmek: Eğer çabuk öfkelenen biriyse bu huyunu değiştirmesi için Rabbine çokça dua etmek.
1. Ucub (kendini beğenme),
2-Öfkesini
yutanlara
verilecek
2. İftihar (övünmek)
mükafatları hatırlamak: Nitekim
3. Mira (kavgacılık)
bu konuda Rasûlullah
4. Licâc (övüngeçlik)
ve sellem
sallallahu aleyhi
şöyle buyurmuştur: “Her kim
(öfkesinin gereğini) yerine getirmeye
5. Mizah (şakacılık)
gücü yettiği halde öfkesini yenerse
6. Tekebbür (büyüklenme)
Allah, kıyamet gününde onu bütün
7. İstihza (alay)
yaratıkların
8. Gadr (eza ve cefa etmek) 9. Daym (çaresizlere eziyet etmek) 10. Münâfeset (bencillik) (6)
huzurunda
çağıracak,
hatta onu cennet hurilerinden dilediğini (almakta) serbest bırakacaktır.” (7) 3-Şeytandan Allah’a sığınmak yani “Euzu besmele” çekmek: Rasû-
Bu gibi huylara ve özelliklere sahip
lullah
olan kişinin öfkelenmesi ve öfke-
olduğu öfkeli bir adam hakkında:
sine mağlup olması beklenen bir
"Ben bir kelime biliyorum ki, eğer
durumdur. Huyların değişmesi için
şu adam o kelimeyi söylese mutlaka
önce kötü huyların tespit edilmesi,
öfkesi geçer. O kelime: “Euzu billahi
hataların farkına varılması gerekir.
mineşşeytanirracim”
Kendisini hatasız ve mükemmel gören bir kişinin halini düzeltmesi elbette
beklenilmez.
İnsanoğlu
sallallahu aleyhi ve sellem
görmüş
sözüdür”
(8)
buyurarak bu gerçeği açıklamıştır. 4-Bulunduğu
hâli
değiştirmek:
nefis muhasebesi yapar ve eleştiri-
Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur;
lere kulak tıkamazsa kötü huylarını
“Biriniz kızdığında ayaktaysa otursun,
tespit edebilir. Allahu Teâlâ bu özel-
öfkesi geçtiyse ne âlâ, aksi takdirde
likleri her Müslümana nasip eylesin.
yatsın!” (9)
6. Hüseyin Algül, Ahlâk, Tercüman 71000 Temel eser I, 182. 7. Ebu Davud- Edep 4777 8. Müslim, Birr 109. 9. Ebû Dâvûd, Edeb, 3/4782; Ahmed, V, 152
Zilkade 1441
33
5-Susmak: Rasûlullah ve sellem
sallallahu aleyhi
şöyle buyurdu: “Sizden biri
öfkelendiği vakit sussun”
(10)
öfkemize galip gelebilmeyi hepimize nasip eylesin. Buraya kadar anlattıklarımız yeril-
6-Abdest almak: “Öfke şeytandandır,
miş gazap ve öfke ile alakalıydı.
şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Sizden
Öfkenin bir diğer kısmı “övülen
biri öfkelendiğinde abdest alsın”
öfke ve gazaptır”.
7-Bedenin
hak
ettiği
(11)
kadarıyla
Övülen öfke ve gazap; Allah için,
uyumak ve dinlenmek ve bedeni
hak için gazap etmektir. Özellikle
gereksiz yormamak: Çünkü pek
de Yüce Allah’ın yasakları çiğnen-
çok kimsenin öfkelenme sebebini
diği zaman ortaya çıkan gazaptır.
araştıracak olursak, bunun aşırı
İşte,
yorgunluk, bitkinlik, az uyku ve
gazabı bu türden idi. Onlar kendi
açlık olduğunu görürüz. Rasûlullah
nefsi fayda ve istekleri için intikam
sallallahu aleyhi ve sellem
ise “Ve şüphe-
siz ki bedenin; senin üzerinde hakkı
Allah'ın
peygamberlerinin
almazlardı.
vardır.” (12) diye buyurmaktadır.
Buna dair bazı örnekler:
8-Kur’an okumak, teşbih getirmek
1- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
(Subhanallah demek), lâ ilahe illallah demek ve istiğfarda bulunmak suretiyle Allah’ı çokça zikretmek: Çünkü Yüce Allah, kendisinin zikredilip anılması ile kalplerin sükûn ve huzur bulacağını beyan etmektedir: “Şunu bilin ki kalpler Allah’ı zikretmekle huzur bulur.”(Rad, 28) Bu
tavsiyelerle
amel
öfkelendiği olayları inceleyen bir kişi O’nun nefsî nedenlerle değil Allah için öfkelendiğini görecektir. Örneğin; evinde asılan perdenin üzerinde hayvan suretlerini görünce, (13) cemaate namaz kıldıran imamın namazı uzattığını ve insanların bu sebeple zorlandığını
edildiği
duyunca,
(14)
mescitte yere tükü-
rüldüğünü
rol edilecektir. Allahu Teâlâ kötü
uzun uzadıya sorular sorulun-
huylarımızı
ca, (16) bir Müslümanın haksız yere
değiştirebilmeyi
10. Tirmizi, Ahmed, Ebu Davud 11. Ebu Davud, Ahmed 12. Buhari-Edeb 84 13. Buhari 6109 14. Buhari 6566 15. Buhari 6111 16. Buhari 6574
Temmuz 2020
34
ve
görünce,
faydasız
takdirde Allah’ın izniyle öfke kont-
(15)
bir yahudiye tokat attığını öğre-
bütün gücünü de ortaya koyacak
nince
olursa, işte bu da övülen gazaplar-
(17)
ve benzeri durumlarda
öfkelenmiştir.
öfkeler
dan biri haline gelir. Müslümanın,
dini yasakların çiğnenmesinden
gazaplandığı sırada dinin sınırları
kaynaklanmaktadır.
çerçevesinde hak ve adalete uygun
2- Musa
Tüm
bu
Tur’dan geri
aleyhisselam
dönüp kavminin Allah’ı bıraka-
bir şekilde tasarrufta bulunması vacib (farz) olabilir ve bu, Müslü-
rak buzağıya taptıklarını görünce
man için gereklidir.
Hz. Harun’a ve kavmine kızmıştır.
Özetle söyleyecek olursak; gazap
“Musa, kızgın ve üzgün bir halde
Âdemoğullarının ruhî özelliklerin-
kavmine dönünce: “Benden sonra
dendir. Ancak etkileri ve maksatları
arkamdan ne kötü işler yapmışsı-
açısından yerilmesi yahut övülmesi
nız! Rabbinizin emrini (bekleme-
söz konusu olabilir.” (18)
yip) acele mi ettiniz?” dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun’un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): “Anamın oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede
Hadisten Çıkartılan Bazı Hükümler 1- Müslümanın ihtiyaç duyduğu esnada
başkalarından
özellikle
ilmine ve dinine güvendiği kişiler-
ise beni öldüreceklerdi. Sen de
den nasihat istemesi gerekir.
düşmanları bana güldürme ve beni
2- Rasûlullah
bu zalim kavimle beraber tutma!" dedi.” (Araf, 150)
sallallahu aleyhi ve sellem’in
bir sünneti de anlattıklarını karşı taraf anlayıncaya kadar söyledik-
İşte Müslümanın öfkesi ve gazabı bu
lerini tekrarlamaktır. Karşı tarafın
gibi durumlarda ortaya çıkmalıdır.
meseleyi daha iyi kavraması için
Bu durumlarda öfkelenmek, kusur
söylenen cümleler tekrarlanabilir.
değil fazilettir.
3- Kişi öfke ile yaptığı işlerden
Aynı şekilde bir kimseye, herhangi
sorumludur, kızgınlıkla başkası-
bir kişi canında, malında, çoluk
nın malına zarar veren onu tazmin
çocuğunda
ettiği
eder. Öfke ile cinayet işleyen kişi
kimseler hakkında bir haksızlıkta
İslam’ın cinayet için belirlediği
bulunulduğu vakit, o kişi elbette
cezayı hak eder. Kısacası kişinin
gazaplanır.
kızgın ya da öfkeli olması sorum-
gazabın
veya
himaye
Bununla
sebebini
birlikte
önlemek
bu için
luluğunu yok etmez.
17. Buhari 6577 18. Nazım Sultan, Kırk Hadis şerhi
Zilkade 1441
35
GÜNDEM ANALİZ Metin Ulusoy
LGBT Rezaletİnİn Arka Planı
B
u yazı dizimizde son yıllarda gündemimizi
çokça
meşgul
eden ve hatta meşgul etmekle
kalmayıp toplumda derin yaralar açmış bir olgudan, lgbt’den bahsedeceğiz. Amacımız, bu sosyal ve kültürel işgal projesinin tarihçesini, nasıl
Söze Başlamadan Öncelikle bu konunun hastalık ve sapıklık/sapkınlık ayrımını yapmamız gerekir. Doğuştan gelen bir rahatsızlığı olan herkes hastalıklarda yaptığı gibi tedavi olabilir, olmalıdır da zira İslam bunu önermektedir. Bunun detaylarına yazının sonraki
ve neden ortaya çıktığını, hedeflerini
bölümlerinde değinilecektir.
ortaya koymaktır; özelde Müslü-
Biz,
manların genelde ise tüm insanlığın
zihinlerimizin
gözlerinin önüne çekilmiş bu süslü, bir o kadar da şeytani küresel projenin perdesini kaldırmaktır.
Temmuz 2020
36
kulaklarımızı
dolduran
boşluğundan
ama dolayı
anlamlandıramadığımız, tam manasıyla
idrak
edemediğimiz
İslam
gerçeğini elimizden geldiğince somut bir şekilde ortaya koyma isteğiyle yola
çıktık. Bu yazıda LGBT aktivizmin-
olursa sonraki aşamalara geçile-
den bahsedip gelecek yazılarda İslam
cektir. Hayvanları, bitkileri, hatta
nizamını
objeleri… Eğer kafayı cinsellikle
gerekliliğini
gözler
ve
gönüller önüne sereceğiz biiznillah.
Onur! Yürüyüşlerinin Başlangıcı
bozmuş nesiller istiyorsanız LGBT aktivizmi serbest bırakabilirsiniz. Bu sözlerimiz abartı değildir. Olgu-
Bu iş önce LGB harfleriyle başladı.
lara atıftır. İşte bu olgularla ilgili
Yani sadece eşcinsel olanlar. Sonra
birkaç örnek alıntı;
alfabedeki harfleri rastgele ekleyerek kendilerini bir şeyler üzerinden tanımlamaya, literatürde yer edinmeye başladılar. Amaç kitleyi genişletmek. Nihayet harfleri bitirdiler ve en sona "+" koymaya başladılar. Anlamı da varlığını kendileri gibi cinsellik üzerinden tanımlayan herkes.
(1)
Bu tanımsal ve tarihsel
- Buldukları her fırsatta çocuklarını fıtrat üzere, İslam üzere yetiştiren ailelere laf atma çabası içindedirler. Lakin kendileri çocukların LGBT olmalarını teşvik etmekteler. Bunu 2019 yılında İngiltere’de(?) onursuzluklarını ifşa ettikleri yürüyüşte açıkça görmekteyiz.
altyapı oluşturma çabalarının çıkışı
- Ve tabii LGBT aktivistleri… Bunlar
ise ABD’nin New York şehrinde, 28
herkesten farklı davranıyor; kendi-
Haziran 1969 günü, saat 1 civarında
leri olmakla yetinmeyip, her şeyi
Stonewall Inn’e
(2)
çeşitli ekonomik
biçimlendirmeye
çalışıyorlardı.
ve siyasi nedenlerden dolayı polis
Tuvaletleri değiştirerek işe başladı-
baskını yapılmasıdır. İhtar verilir
lar. Kadın-erkek şeklinde tuvaletle-
fakat eşcinseller binayı boşaltmak
rin olması cinsiyetçiymiş, ayrımcı-
için verilen emre uymak yerine
lıkmış… Neyse ki tuvaletleri kapa-
polise karşı çıkarlar ve sabahın
tamadılar ama sonunda cinsiyetsiz
erken saatlerine kadar sürecek olan
tuvaletler açtırdılar. Hocaların ve
şiddetli çatışmalar patlak verir. Ve
öğrencilerin olağan cümlelerinden
bu günü “Stonewall İsyanı” diye
cinsiyetçi anlamlar çıkartarak ileti-
nitelendirirler.
şimin içini boşalttılar. Herkes kendi
(3)
Aşırılıklarına Birkaç Örnek
halinde kendi özgürlüğünün tadını çıkartırken insanları taciz ede ede
LGBT aktivizmi aşama aşama iler-
en sonunda SOAS’ın (4) tepesine kendi
lemektedir. Bir aşamada başarılı
bayraklarını diktiler… SOAS’ın ana
1. https://www.fikircografyasi.com/makale/lgbt-aktivizmi-yasaklanmalidir 2. Bölgedeki meşhur bir eşcinsel bar 3. Diren Demir, Bir Haziran Gecesi - Stonewall Devriminin Biyografik Çözümlemesi, Kaos Çocuk Parkı Kitap, Mayıs, 2019, Ankara, s.21 4. Londra Oryantal ve Afrika Çalışmaları Üniversitesi
Zilkade 1441
37
binasının tepesinde devasa LGBT
daha kıymetli. Bununla beraber her
bayrağı
başladılar.
zaman ve her devirde olduğu gibi
Hiç kimseye itiraz etme, tartışma
bu derneklerin dokunmadığı erkek-
yürütme şansı da tanımadılar. İtiraz
ler de yok değil. Lut aleyhisselam’ın
edecek gibi olanların ne ilkelliğini
kavmine helakı getiren bir sebebi
ne
yerine
sallandırmaya
homofobikliğini
Dinlemiyorlar
bile.
bırakıyorlar. Kendilerinden
getirdikleri
yetmiyormuş
gibi toplumda, sebepler dairesinde,
farklı düşünen hiç kimsenin duygu
alçak
ve düşüncelerine saygı duymuyor-
hemen kesip yüksek konumdakilere
lar. Toplumsal atmosferi umursa-
dokunmama gibi ikinci bir helak
mak şöyle dursun, yıkılması gereken
sebebini de yerine getirmekteler.
bir kale olarak görüyorlar. Herkese psikolojik şiddet uyguluyorlar… (5)
konumda
olanlara
cezayı
- Bir virüs gibi olan bu topluluk aynı zamanda gerçek manada da
- Londra’da Maya Forstater adlı bir
bir virüsü yaymakta. ABD’de, 1985
araştırmacı “Kadın kadındır, erkek
yılında AIDS belasının zuhur etme-
erkektir. Cinsiyet biyolojiktir” dediği
siyle, Sağlık Bakanlığı 1976’dan beri
için işinden edildi. Evet, sadece bu
açık olan eşcinsel bir kulübü faali-
kadar.
yetlerinin AIDS’i yaydığı gerekçe-
Mahkemede
dahi
haksız
bulundu. Çünkü bu görüşler LGBT aktivizminin
cinsiyetsizleştirme
vizyonuna aykırı ve bu vizyonu ince bir despotizmle Avrupa’ya kabul ettirmiş durumdalar. Türkiye’de de planlanan bu. (6) - Kendini feminist kadın derneği olarak tanıtan kurumlar da eşcinselliğe
çok
yakın
bakmaktalar.
Erkeklere ölüm. Ancak erkeklerle birlikte olan erkekler çok şirin! Onlar tam erkekten sayılmadıkları için onlar çok tatlı! Adeta toplumun kurtarıcısı onlar. Hatta öyle ki onlar için eşcinsel erkeklerin hakkı Müslüman
siyle kapattı. (7)
kadının
hakkından
Peki Nereden Geliyor Bu Aktivistlerin Şımarıklığı? Burada açıklama yapmadan önce basitçe iki soru ile sözde hak ve özgürlük arayışında olanları ekarte edebilir, giriştikleri işin saçmalığını gözler önüne serebiliriz; 1) İnsanın hayal gücünün ürettiği tüm kişisel tercihleri “özgür”leştireceksek, bireysel/toplumsal ahlak adına insanlık tarihi boyunca üretilmiş ve damıtılmış tüm değerleri yok edip sil baştan neden yeni bir toplumsal düzen kuralım?
5. https://www.fikircografyasi.com/makale/lgbt-aktivizmi-yasaklanmalidir 6. https://www.fikircografyasi.com/makale/kerem-altiparmakin-sahsinda-lgbt-aktivistlerine-cevap 7. https://www.vice.com/en_us/article/d7jdnv/christopher-street-timeline-pride-2016-history
Temmuz 2020
38
2) Bu özgürlükler ne kadar bireysel tercih olarak gözükse de zamanla toplumsal bir davranış halini alacağı şüphesiz. Ve bu özgürlükler zamanla pedofili (8) illetini de meşrulaştıracak. Hal böyle olduğunda çocuğunuzu pedofilinin yaygın olduğu bir şehirde mi büyüteceksiniz? Büyütmek istemediğinizde vakti zamanında dem vurduğunuz o özgürlükçü halinizle çelişmeyecek misiniz? (9)
Bu sözde aktivistler ısrarla yaşadıkları
toplumlardan
anlayış
Günahlarını mahrem alanda işlemekle yetinmeyip herkesi LGBT ya da sempatizanı yapma girişimindeler. Kendileriyle beraber tüm toplumu cehennem ateşine sürükleme çaba ve azimleri takdire şayan!
beklemekteler. Ancak en küçük bir
Ölçütsüzlüğü ölçüt edinmiş, için-
girdiğinin de göstergesidir aynı
den estiği gibi yaşamak isteyen,
zamanda. O, “eğilimleri köpürtün,
nefsinin ve cinselliğinin kölesi
yaygınlaştırın, normalleştirin” der.
olmuş bir güruh. Aktivizmi, her
Asıl mesele LGBT bireylerin iyili-
fırsatta dan
üzerlerindeki
yakınır
ancak
baskı-
kendilerini
kabul ettirdikleri bütün ülkelerde
eleştiride de muhataplarını yaftalayıp geçmekteler. Halbuki daha kendileri görmek istedikleri gerekli anlayışı göstermiyorlar. İşte bu, devreye
küresel
ği-kötülüğü,
şeytani
aklın
haklılığı-haksızlığı
değildir. LGBT bahanesiyle gerçekleştirilecek kültürel işgalin yayıl-
“LGBT’yi yanlış buluyorum” deme
masıdır, yerleşmesidir.
özgürlüğünü de tamamen ortadan
LGBT aktivizminin mecrası şudur:
kaldırmışlardır. Asıl kendisi doğası
LGBT
gereği
despotik.
sahaya sürerek toplumsal dengeyi
Günümüzdeki çığırtkanlıkları her
ve değerleri alt-üst etmek, ülkeleri
zaman aynı hadsizlikte ve abar-
kültürel işgale maruz bırakmak.
tıda. Kendilerine atfettikleri, alla-
Evet, LGBT aktivizmi hak ve özgür-
yıp pulladıkları günü bile “isyan”
lük arayışı ambalajında gerçekleş-
diye nitelendirmekteler.
tirilen bir işgal hareketidir. (10)
ajite
edici
ve
bireyleri
çoğaltarak
ve
8. Yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları veya ergenliğe yeni girmişleri cinsel açıdan çekici bulması 9. https://medium.com/@abdullahucar/küresel-tsunami-eşcinsellik-kapımızda-327652781f7 10. https://www.fikircografyasi.com/makale/lgbt-aktivizmi-yasaklanmalidir
Zilkade 1441
39
Buradaki sıkıntılardan biri; küresel şeytani akılla irtibatı olmayan, böyle bir aklın varlığına bile uyanmamış pek çok insanı kendi taraflarına çekebilmeleridir. Bu insanlar iç yüzünden bihaber oldukları bu sözde aktivizmin ve o aklın destekçisi olmaktalar. O aklın dinsiz, devletsiz, kutsalsız küresel dünya şirketi vizyonu içinde piyonluk rolünü oynamaktadırlar. Sorsanız belki de dalga geçerek böyle bir aklı reddederler… Zira batıyla, dünyayla temasları yüzeyseldir. Tebaa seviyesindedirler. Kendilerince açık görüşlü, ilerici, çağdaş bir şeylerdirler. Gerçekte ise ama bilinçli ama bilinçsiz bir piyon, küresel bir işgal vizyonunun devşirmeleridirler. Propagandaya kapılanların çoğu arka plandaki kirli eli, küresel şeytanlığın “nötr/cinsiyetsiz insan” vizyonunu sezmez bile. Samimidir. Sınırları kaldırdığını, sevgisini genişlettiğini, tabuları yıkarak daha özgür bir insan olduğunu düşünür. Toplumu da özgürleştirmeyi umar. LGBT’nin içyüzüne uyanamaz, uyandığında ise artık çok geçtir. Çünkü önceden de belirttiğimiz gibi LGBT aktivizmi özünde bir hak ve özgürlük hareketi değildir, spontane ve masum bir akım da değildir. Şeytanı dost edinmiş bir mantığın ürünüdür. Bir doğrunun arkasına bir batılı zerk etmektir. Şeytanın ateşten yaratılmış, Âdem aleyhisselam’ın ise topraktan yaratılmış
olması doğru lakin şeytanın kibirlenmesi ve bunu bir üstünlük olarak görmesi yanlıştı. Aynı şekilde hak ve özgürlük kavramı doğru lakin ardına yerleştirilen bu çirkin ifsad projesi yanlıştır. Bu şeytan mantığı ile batıl usul usul koynumuza sokulurken, yeryüzünden ahlakı silmeye uğraşırken, insan fıtratına ters hareket edip kültürümüzü yok ederken, insanın fıtratını, tanımını, ayarlarını bozarken, bütün kutsalları, değerleri etkisiz kılarak insanı acizleştirip varlığını insanlık üzerinden değil, cinsellik üzerinden kurmaya çalışırken, halkları zihinleri üzerinden işgal etmeye, doğru ile yanlışı birbirine karıştırmaya çalışırken biz madalyonun sadece bir yüzüne odaklandık veya odaklanmak zorunda bırakıldık. (11) Özetlemek gerekirse; çıkış noktası itibarıyla LGBT aktivizmi, hak ve özgürlük söylemlerini, psikolojiyi harp silahı olarak kullanmaktadır. Daha büyük bir projenin, yeni dünya düzenine uygun, zevklerinin kölesi olmuş tüketim toplumu oluşturma projesinin bir ayağıdır. Helakı gerektirecek birtakım tercihlerin normalleştirilmesini hedefler. Toplumsal dokuya saldırıdır, yasaklanmalıdır.
11. Hatice Beyza Öztürk - Genç Öncüler Dergisi - Şubat 2019
Temmuz 2020
40
İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay
Raşİd Halİfeler Dönemİnde Yönetİcilİk Hususunda Öne Çıkan Hususlar
R
asûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatının ardından Müslümanların idaresini üstlenen Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali radıyallahu anhum’un örnek yönetim anlayışı hadis kaynaklarında ve tarihte “Raşid Halifeler Dönemi” olarak adlandırılır. Bu dönemdeki yönetim anlayışı daha sonraki dönemlerde model bir yönetim olarak alınmış ve her ne kadar o döneme benzer bir yönetim gelmediyse de model/örnek almaya çalışan yöneticiler ortaya çıkmıştır.
Onların idare dönemleri göz önünde
bulundurulduğunda
bazı hususlar öne çıkmaktadır.
Bunlardan
bazılarını
şöyle sıralayabiliriz:
1. Takvanın Öncelenmesi Takva,
Allah’tan
hakkıyla
korkmaktır. Ayet ve hadisler müminleri
takvalı
olmaya
teşvik etmektedir. Bu hususta yöneticilerin de bu teşviklerden nasibini almaması düşünülemez.
Zilkade 1441
41
2. Adalet Yöneticiler için temel hususiyet-
Bir âlimimiz yönetimde adaletin gerekliliğini şu sözlerle dile getirmektedir: “Allah âdil olan gayrimüslim bir idareyi uzun süre sürdürür, zalim olan Müslüman idareciyi uzun süre sürdürmez.” Bu sözler, idarede adaletli olunmasının ne kadar mühim olduğunu kısa ve özet bir şekilde ifade etmektedir.
lerin başında yer alan adalet, iyi bir yönetim için olmazsa olmazlardandır. Bir âlimimiz yönetimde adaletin gerekliliğini şu sözlerle dile getirmektedir: “Allah âdil olan gayrimüslim bir idareyi uzun süre sürdürür, zalim olan Müslüman idareciyi uzun süre sürdürmez.” Bu sözler, idarede adaletli olunmasının ne kadar mühim olduğunu kısa ve özet bir şekilde ifade etmektedir. Raşid Halifeler Dönemi için göze çarpan bir husus da adaletin tesis edilmesi
hususunda
muazzam
gayret gösterilmesidir. Bunu Hz. Ömer’in “Ben yanlış yaparsam ne Takva
duygusu,
yöneticinin
yaptıklarında Allah’tan korkacağı duygusunu
beraberinde
getirdi-
yaparsınız?” sorusuna “Eğri kılıçlarımızla seni düzeltiriz” şeklinde aldığı cevapta görmekteyiz.
ğinden yöneticiler için başta gelen
Hz. Ali’nin kayıp kalkanını alan
hususiyetlerdendir. Bu duygunun
yahudi
yöneticide hâkim olması, yönettiği
çıkarıldığında
kimselere muamelesinde kendisini
ile Yahudi’nin kalkanı geri iade
gösterecektir.
etmemesinde ve İslam adaletinin
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e iman ettikten sonra ondan ayrılmayan Hz. Ebubekir, hilafetinde takvaya uygun yaşamış, vasiyet olarak hilafeti için
ile
mahkeme şahit
karşısına yetersizliği
bu yüceliğinden etkilenerek iman etmesinde de görmekteyiz.
3. Devlet Malına Tamah Etmeme
Hz. Ömer’e takvalı olmasını öğütle-
Hz. Ebubekir hilafetinin ilk günle-
miştir. Hz. Ömer'in de hilafeti süre-
rinde devletten maaş almadan bir
since yaptıklarında takvaya şahit
süre ticaret ile uğraşarak hilafet
olmaktayız. Diğer iki raşid halife,
görevinde bulunmuş, hem yöneti-
Hz. Osman ve Hz. Ali’de de takvanın
cilik hem de ticaretin birlikte yürü-
güzel örnekliklerine rastlamaktayız.
tülmesinin zorlukları ortaya çıkınca
Temmuz 2020
42
da Müslümanların önde gelenleri-
bir insanın her şeye yeterli gelme-
nin fikriyle cüzî bir miktar maaşa
yeceği,
bağlanmıştır. Dikkatleri çeken husus
insanları yanında bulundurmasın-
“Ben idarenizi üstlendim, benim
dan daha doğal ne olabilir ki!
geçimimi üstlenmek zorundasınız” şeklinde bir anlayışa sahip olmaması, onun kendisinin bir maaş talebinde bulunmaması ve cüzî bir miktar maaşı kabul etmesidir.
yardımcılarından
oluşan
Raşid halifelerin ilki Hz. Ebubekir’in, Usame
radıyallahu anh’ın
ordu-
sunu göndermesi ve zekât vermeyenlere karşı savaşa çıkılması, Hz. Ömer’in
Kudüs’e
gidip-gitmeme
Onun izinden giden Hz. Ömer de
ve deniz savaşlarına çıkılıp-çıkıl-
aynı şekilde ilk dönem maaş alma-
maması, Hz. Osman’ın tek Kur’an
dan idare etmiş, sonrasında ona da
nüshasının istinsahı (çoğaltılması),
cüzî bir miktar maaş belirlenmiştir. Hz. Ali’ye de aynı şekilde cüzî bir
Hz. Ali’nin Hz. Osman’ın katillerini bulma hususunda istişare etmesi bu
miktar maaş belirlenmiştir.
duruma örnektir.
Hz. Osman ise maddi durumunun iyi
5. Merhamet
olmasından dolayı hilafetinde maaş almadan bu görevde bulunmuştur.
Yöneticilerin idare ettiği insan-
4. İstişare
temel yöneticilik esaslarındandır.
“Müminlerin işleri aralarında isti-
insanlara
şare iledir.”
(Şura, 38)
ayetinin ilk
muhatabı olan sahabe neslinin, bu ayeti pratik hayatlarında uyguladıklarını kaynaklarımızda görebilmekteyiz. İstişare fertler için geçerli olduğu gibi yöneticiler için de geçerlidir. Fertler için istişare ile hareket etmek ferdin kendisini ya da az kimseyi etkilerken, yöneticiler için geniş kitleleri etkileyecek kararlar alınması sonucunu doğurur. Bu durumda yöneticilerin istişare ile hareket etmeleri mühimdir. Hem
lara merhamet göstermeleri, en Zira merhametli olmayıp zulümle muamelede
bulunul-
duğunda yönetici kendi sonunu hazırlamaktadır.
“Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder.” (1) hadisini rehber edinen Raşid Halifeler, Allah azze ve celle’nin merhametinden mahrum kalmamak için yönetimi altında bulunan kimselere karşı merhametli olmayı her daim sürdürmüşlerdir. Bunun bir misalini Hz. Ömer’in hilafeti döneminde Medine ve civarında gerçekleşen ve yaklaşık sekiz-dokuz ay süren kıtlıkta görmekteyiz. O, bu dönemde
1. Ebu Dâvud, “Edeb”, 58; Tirmizî, “Birr”, 16.
Zilkade 1441
43
insanlara
o
kadar
merhametli
zikretmek gerekirse o da sırf tanı-
davranmıştır ki onların bu kıtlık
dık ve aile bağları olması dolayısıyla
zamanında mağduriyetlerini gider-
vazifeye, ehli olmayanların getiril-
mek adına adeta seferberlik ilan
mesidir. Tarih boyunca yönetimde
etmiştir. Valilerine yardım gönder-
aksaklıklarda ilk göze çarpan ve
melerini emretmiş, gelen yardım-
devletlerin
ları da halka dağıtmıştır. İnsanların
hususlardan biri budur.
rahata ermesi için kendi rahatından fedakârlıkta bulunmuştur.
ömürlerini
kısaltan
İdareciliğin ağır yükünü ve gerektirdiği sorumlulukları yerine getir-
Hz. Ömer’in o günlerini özetleyen iki
mede herkesin eşit olmadığı bilinen
sözü burada aktarmakta fayda var:
bir husustur. İnsanlar farklı kabili-
1.
“Kıtlık
döneminde
ailesi
ile
birlikte yemek yemedi.” (Burada -Allah en iyisini bilir- anlatılmak istenen, insanların mağdur durumunu giderme adına o kadar çok kendini yordu ki ailesine zaman ayıracak vakit bulmakta zorlandı.) 2. “Eğer kıtlık bitmeseydi, Ömer helak olacaktı.” Yöneticilerden
yetler üzerine yaratılmıştır. Maalesef bu, bilinen bir durum olmasına rağmen
pek
de
önemsenmeyen
ancak ağır sonuçları doğuran bir husustur. Nice idareler, sırf bu hata nedeniyle tarihte nice acı olaylara bile sebebiyet vermiştir. Raşid halifeler, yöneticilik hususunda şu hadis-i şerifi kendilerine rehber edinmişlerdir: “İş, ehli olma-
birine
nasihatte
bulunan birinin şu sözleri ne de manidardır: “Yönettiğin insanları aile fertlerin gibi gör.”
yan kişilere verilince kıyameti bekle¸ kıyametin kopması pek yakındır.” (2) Raşid halifeler sırf akrabaları olmaları nedeniyle herhangi bir kimseyi
Şu bir hakikattir ki aile reisi, ailenin
göreve getirmemeye özen göster-
fertleri için merhametli olmaya özen
mişlerdir.
gösterir. Onlar için güzelliklerde
lenerek yaralandığı ve ardından
bulunmaya gayrette bulunduğu gibi
ölümünün
başlarına kötü bir şey gelmemesi
olduğu günlerde kendisinden sonra
için de olanca gücü ile çabalar.
oğlu Abdullah’ı halife tayin etmesi
6. Vazifelendirme (Nebevî Metodu Takip Etme: Emaneti Ehline Verme) Yöneticilerin belki de en çok zaaf gösterdikleri 2. Buhârî, “İlim”, 2.
Temmuz 2020
44
bir
hususu
burada
Hz.
Ömer’in
gerçekleştiği
hançerolayın
istendiğinde “Bu ağır bir iştir. Bir evden bir kurban yeter.” sözlerinde bu hakikati görmekteyiz. Yine raşid halifelerin oğullarını vali atamamasında görmekteyiz.
OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp
DÜNDEN BÜGÜNE KAFKASYA
İ
kuzey
unsur yaşamaktadır. Bunla-
serhadlerinden biri de
rın büyük bir kesimi Ehli
Kafkasya’dır. Kafkasya,
Sünnet
slam
âleminin
Müslümanlardan
geçmişten günümüze İslam
oluşur. Tarihî yönden göç
dünyasının dışarıdan gelen
yollarının
işgalcilere
direndiği
ve doğal bir sığınak hüvi-
doğal bir cephe olmuş, İslam
yetinde olması, birçok etnik
için büyük bedel ödemiş
unsurun bölgeye yerleşmesi
birçok farklı halkla bera-
ve
ber, köklü bir İslami direniş
sonucunu doğurmuştur.
karşı
kültürü teşkil etmiştir.
burayı
ile
Kafkasya’da
Ömer
30’u
birbirinden aşkın
yurt
oluşu
edinmesi
Kafkas topraklarının İslam
Kafkasya’da İslam’ın Kökleri farklı
üzerinde
etnik
şereflenmesi
süreci,
İslam’ın ikinci halifesi olan radıyallahu anh
döne-
minde başlamış, daha sonra
Zilkade 1441
45
Osman
ve sonrasında
Bu dönemde Rumlar -yani Bizans-
Emevi komutanlar eliyle devam
bölgedeki etkinliğini artırmış, buna
etmiştir.
paralel olarak hristiyan Ermeniler
radıyallahu anh
Rumlara ve Perslere karşı alınan ve birbiri ardına gelen büyük zaferlerle önce Şam ve Irak, ardından İran ile Anadolu’nun doğusu İslam hakimiyetine girmiş, bunun ardından İslam orduları Kafkas Dağları’na ulaşmıştır.
ve Gürcüler de tekrar egemenliklerini sağlayarak bölgedeki en güçlü yapılar halini almışlardır. Orta Asya’dan gelerek Kafkasya’nın kuzey ve güney kesimlerine ilerleyen Türk topluluklar, bölgede İslam dininin yayılmasına büyük katkıda bulunmuştur.
Bilhassa
Kafkasya
Günümüzde Azerbaycan ve Dağıs-
kuzeyindeki bozkırlara İslam dini
tan’ın bulunduğu bölge üzerinden
bu süreçte yayılmış, buna ek olarak
Kafkas Dağları’nı aşan İslam ordu-
güneyden Selçuklular da İslam’ı
larıyla bölge İslam topraklarına
bölgeye yaymıştır.
katılmıştır. Ermeni ve Gürcülerin
11. yüzyılı takiben, Haçlı Seferleri ve
büyük kısmı İslam dinine geçmez-
sonrasında bölünmüş haldeki İslam
ken özellikle Kafkasya doğusundaki
dünyasının ve Müslümanların güç
Dağıstan bölgesinde birçok topluluk
kaybetmesinin etkisiyle hristiyan
İslam diniyle şereflenmiş, İslam’ı
Gürcü Krallığı, Kafkasya güneyine
ayrılmaz bir biçimde benimsemiş-
neredeyse tamamen hâkim olmuş-
tir. Özellikle Dağıstan, Arapça ve
tur. Bu süreçte bölgedeki Müslü-
İslamî ilimler konusunda önemli bir
manlar oldukça zayıf bir pozisyona
ilmî merkez halini almış ve yıllarca
düşmüştür.
bu özelliğini korumuştur.
Ardından gelen Moğol işgali, bunu
Raşidi Hilafet Sonrası Kafkas Dağları’nın güney ve doğu kesiminde ilk dönemdeki İslam orduları eliyle ulaşan İslam dininin, ilerleyen yıllarda İslam hilafetinin güç kaybetmesiyle hakimiyeti zayıflamıştır. Bölge, kimi
takiben bölgedeki göçebe Türklerin tamamen İslamlaşması gibi süreçlerle beraber Kafkas Dağları’nın güneyi ve kuzeyi, Gürcistan ve Ermenistan gibi istisnalar dışında büyük ölçüde İslamlaşmıştır. Yine bu devirde Altın Ordu Hanlığı, Kafkasya kuzeyinde İslam’ın yayılmasında önemli bir paya sahiptir.
Müslüman kimi gayrimüslim çeşitli
Kafkasya, devam eden süreçte gerek
sultanlıklar ve krallıklar halinde
yerel halkların İslam’a geçişi gerek
parçalanmıştır.
Türk ve Moğol kökenli Müslüman
Temmuz 2020
46
orduların ilerleyişi gibi sebepler
bunun
neticesinde İslamlaşmaya devam
yerini sağlamlaştırmaya başlamış-
etmiş,
tır. Osmanlı ile süren uzun savaşlara
Gürcü
Krallığı
haricinde
bölge İslam dinini benimsemiştir.
Osmanlı Devri ve Rus Çarlığı İşgali Osmanlı,
Kafkaslarda
doğrudan
hâkim olmamakla beraber, uzun yıllar
bu
coğrafyayı
çevreleyen
da
etkisiyle
Kafkaslarda
rağmen Rusların Kafkaslar üzerinden güneye inişi durdurulamamış, 19. yüzyıla gelindiğinde Rusya artık Kafkaslar üzerinde neredeyse tamamen egemenlik kurmuş, Anadolu üzerine ilerlemeye başlamıştır.
bölgelerde hakimiyet sahibi olmuş-
Rusya'nın 1783 yılında Kırım'ı ele
tur. Kuzeyde Kırım ve çevresinde,
geçirmesi, bunu takiben Kafkas-
güneyde
Dağları’nın
ya'yı kontrol altına alması, bölgede
güney eteklerinde hâkim durumda
geniş çaplı katliamları beraberinde
olan Osmanlı, bölgedeki Müslü-
getirmiştir. Başta Çerkesler olmak
manlarla yakın ilişkiler kurmuştur.
üzere
ise
Kafkasya'da,
Kafkas
özellikle
de
Azer-
baycan üzerinde İran'ın etkisi de zamanla artmış, bu bölge süreç içerisinde Şiileşmiştir.
yüz
binlerce
Ruslarca
katledilmiş
larından
zorla
Müslüman, ve
yurt-
sürülmüştür.
Bu
bölgelere Ruslar yerleştirilmiştir. Bu dönemde bilhassa 1864 yılında yaşanan Çerkes Soykırımı hiçbir
16. yüzyılın ikinci yarısından sonra
zaman
Rusya, Kafkaslarda büyük bir güç
hafızalarda yer etmiştir. Bu soykı-
olarak ortaya çıkmış, Osmanlılarla
rımda 500 bini aşkın Müslüman
ve diğer Müslüman topluluklarla
Çerkes, Ruslar tarafından vahşice
savaşarak günden güne bölgede
katledilmiş, 1 milyonu aşkın Çerkes
ilerlemeye devam etmiştir. Osman-
de Osmanlı topraklarına kaçmak
lılar ve Kırım Tatarları Rusların
zorunda
ilerleyişini zaman zaman tamamen
Çerkes halkının göç yolunda yaşa-
püskürtmeye muktedir olmuştur.
dıkları acılar, bugün hala nesilden
Bu doğrultuda 17. yüzyılın başla-
nesile aktarılmakta, halen Müslü-
rında Rusya'nın faaliyetlerine karşı
manların yüreklerini yakmaktadır.
durma amacıyla Kafkaslarda büyük bir İslamlaşma süreci yürütülmüş, bölge halklarının tamamına yakını İslam'ı benimsemiştir.
unutulmayacak
kalmıştır.
biçimde
Müslüman
19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde tüm
Kafkasya,
Ruslar
tarafın-
dan kontrol edilir hale gelmiştir. Müslümanların büyük kısmı katle-
Rusya da bölgedeki halkı Ortodoks-
dilmiş, yurtlarından sürülmüş ve
laştırma faaliyetlerinde bulunmuş,
baskı altına alınmıştır. Osmanlı
Zilkade 1441
47
askeri bir başarı elde edilemese de bölgedeki cihad, Kafkas halklarının hafızasına kazınmış, cihad ruhu ve Rusları bölgeden çıkarma yolunda kendilerine bir rehber olmuştur.
Sovyetler Birliği Dönemi 1917
yılında
Rusya’da
Bolşevik
İhtilali sonrası kurulan Sovyetler Birliği (SSCB) de, Rusya’nın Kafkaslar üzerindeki siyasetine, dinsizliği dayatma
politikalarıyla
beraber
devam etmiştir. Bölgede Müslüman Kafkas halklarının hak taleplerine karşı saldırgan ise çöküş dönemine girmiş ve Ruslar karşısında ciddi bir varlık gösterememiştir.
bir politika güden SSCB, kısa bir süre Rusya hakimiyetinden çıkan Kafkasların tamamını Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan da dahil olmak
18. yüzyılın sonunda ve 19. yüzyılın
üzere kısa sürede ele geçirmiştir.
ortalarında,
doğu-
Bölgede 1919 yılında Uzun Hacı
sunda Ruslara karşı cihad hare-
Saltınski liderliğinde kurulan Kuzey
ketleri başlamıştır. İlk olarak bir
Kafkasya Emirliği de bu dönemde
tarikat şeyhi olan İmam Mansur,
işgal edilmiştir. Osmanlı hilafetinin
1700'lü yılların sonlarında bölge
1924 yılında ilgasıyla, ümmetin geri
halkını
Rusları
kalanında olduğu gibi Kafkasya’da
çıkarmak ve Kafkasya'yı birleştir-
da İslam’ın getirdiği adalet ve rahmet
mek üzere Dağıstan'dan Adigey'e
ortamı son bulmaya başlamıştır.
kadar bir cephe halinde Ruslara
SSCB dönemi, özellikle 2. Dünya
Kafkasya'nın
İslamlaştırmak,
karşı mücadeleye liderlik etmiştir.
Savaşı’na giden süreç ve sonrasında,
İmam Mansur gibi 1820'li yılla-
başta Çeçen ve İnguş Müslümanlar
rın ardından bölgede Ruslara karşı
olmak üzere yüz binlerce Müslü-
cihada liderlik edecek Gazi Muham-
man Kafkaslardan sürgün edilmiş
med ve Şeyh Şamil de aynı gayeyle
veya katledilmiştir. Bölgede İslam
savaşı sürdürmüştür. Her ne kadar
tamamen
bu savaşlarda Ruslara ciddi kayıp
çalışılırken, Müslümanlara yönelik
verdirilmesine rağmen doğrudan
baskılar had safhaya çıkmıştır.
Temmuz 2020
48
ortadan
kaldırılmaya
Bölge bu tarihten itibaren demir yumrukla yönetilirken, baskı politikaları doğrultusunda Müslümanlar tamamen sindirilmiştir. Bölgelerinden sürülen Müslüman halklar, 1950’lerin ortalarının ardından kendi imkanlarıyla geri dönmeye başlamıştır. Bu halkların dönüşü, bölgede gizlice İslam’ın yeniden yaşanmaya
başlamasına
hazırlamıştır.
zemin
İlerleyen
yıllarda
Ruslara karşı verilen cihadi mücadelede,
bölgeye
dönen
Çeçenler
etkin rol oynayacaktır. SSCB’nin çökmeye yüz tuttuğu dönemlerde Çeçenler
arasında
artan
İslami
hassasiyet ve kültürel öze dönüş hareketleri, Çeçen cihadı için temel taşı olmuştur.
Çeçen Cihadı Sovyetler Birliği'nin çökmeye yüz tuttuğu süreçte bağımsızlığını ilan eden Çeçenistan, Kafkasya'da 1990 sonrası
dönemde
mücadelenin
sembolü olmuştur. Bağımsızlık
ilanının
ardından
gerçekleşen işgal ve Çeçen Müslümanların
eliyle
Rusların
yaşa-
dığı hezimet, dünyanın da ilgisini Kafkasya'ya tekrar çekmiştir. Dünya üzerinde birçok Müslüman genç, yüzyıllarca Rusların Müslümanlara
karşı
gerçekleştirdiği
Çeçen Cihadı, gerek bölgedeki gerekse dünyanın geri kalanındaki tüm Müslümanlara ilham kaynağı olmuştur. Bu cihad sırasında Ruslara yaşatılan hezimetler, Allah azze ve celle’nin emrini yerine getirmeleri ve birlikte hareket etmeleri halinde Müslümanların dünyadaki müstekbirler karşısında neler yapabileceklerinin büyük bir delilidir.
katliamlara karşı çıkmak ve Müslüman kardeşlerinin yanında durmak üzere Çeçenistan'a gitmiştir. Lakin
Zilkade 1441
49
burada
savaş-
Bölgede İslam şeklen yaşanıyor gibi
lar, Rusların Müslümanlara karşı
görünse de gerçekten Allah yolunda
gerçekleştirdiği katliamlar ve süren
olmak isteyen ve Rus müstekbirlerin
savaş neticesinde Rusya, Çeçenis-
işgaline karşı çıkan Müslümanlar
tan'da kontrolü sağlamıştır.
hapsedilmekte, işkence görmekte
Çeçen
yaşanan
Cihadı,
kanlı
gerek
bölgedeki
ve katledilmektedir.
gerekse dünyanın geri kalanındaki
Kafkasya’da İslam’ın ve cihadın
tüm Müslümanlara ilham kaynağı
yeniden yükselişi hem bu bölgeyi
olmuştur.
sırasında
hem de Ruslar tarafından işgal edilen
Ruslara yaşatılan hezimetler, Allah
diğer İslam beldelerini ilgilendir-
azze ve celle’nin
emrini yerine getir-
mektedir. Kafkasya’da, Hazar’dan
meleri ve birlikte hareket etmeleri
Karadeniz’e dek uzanan Müslüman
halinde Müslümanların dünyadaki
halkların, İslam egemenliği altında
müstekbirler karşısında neler yapa-
birleşmesi
bileceklerinin büyük bir delilidir.
bölgede Müslüman kanı dökmesi
Bu
Rusya'nın
cihad
katliam
politikaları
karşısında dünya Müslümanlarının ve Kafkasya'daki diğer Müslümanların Çeçen Cihadı'na gerekli desteği verememesi, Rusya'nın Çeçenistan'ı kuşatması ve boğmasıyla sonuçlanmıştır. gerekse
Ancak
gerek
dünyada
bölgede
Müslümanların
cihad anlayışı ve heyecanında yeni
halinde
Rusya’nın
imkansızlaşacaktır. Rusya bugün Suriye’den Libya’ya dek Müslüman beldelerinde kan dökmekte, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin taktik ve stratejilerini icra etmesine mani olmak için kaynaklarını
seferber
etmektedir.
Aynı
zamanda bu ülkelerdeki örgütleri desteklemektedir.
bir ufuk, yeni bir anlayış filizlen-
Müslümanlara 3 asırdan uzun süre-
Müslümanlar
dir Rusya’nın uyguladığı katliam-
arasından şehidler edinmiş, Müslü-
lara karşı Müslümanlar bir araya
manların
gelmediği ve Kafkasya, İslam’ın
miş, Allah
azze ve celle
cihadının
nelere
gebe
olabileceği görülmüştür.
birleştirici kimliği altında buluşmadığı müddetçe Rus işgalcilerin
Kafkasya’nın Bugünü
insan hakları ihlalleri ve katliam-
Kafkasya’nın tamamında, Hazar’dan Karadeniz’e
kadar
Müslüman
yaşamaktadır.
Müslümanlar Rusya’ya
milyonlarca
bugün
bağlı
kukla
tarafından ezilmektedir.
Temmuz 2020
50
Rusya
Bu ve
idareciler
ları devam edecektir.
NEBEVÎ AİLE Halime Yılmaz
21. YÜZYILIN ASİYE’Sİ OLMAK Hak yolda sebatın, Hakk’ın rızası için ezaya karşı gösterilen sabrın, tüm kadınlar içinde seçkinliğin, Firavun gibi zalim ve zorba bir adamın eşi olmasına rağmen doğru yolda direnişin, tüm işkencelere rağmen Allah’ın emirlerinde sebat etmenin ve muhabbetullahda son noktanın zirvesi olmak…
H
ak yolda sebatın, Hakk’ın
Devirler değişse de insan aynı
rızası
için
ezaya
karşı
insan… Zulümler el değiştirse de
sabrın,
tüm
zalim aynı zalim… Zamanlar farklı
kadınlar içinde seçkinliğin, Fira-
olsa da iman aynı iman… Gönül-
vun gibi zalim ve zorba bir adamın
ler başka bedenlerde olsa da Hak
eşi olmasına rağmen doğru yolda
sevdası aynı sevda… Allah’a tesli-
direnişin, tüm işkencelere rağmen
miyet aynı teslimiyet…
Allah’ın emirlerinde sebat etmenin
Cennetin varisi olmak için erkek
ve muhabbetullahda son noktanın
olmak, kocanın Müslüman olması,
zirvesi olmak…
İslami çalışmalarda yanında olan
gösterilen
Zilkade 1441
51
birilerinin
olması,
refah
içinde
Asiye olmak, Allah’ ın özel kulu
inancını rahatça yaşamak, ailenin
olmaktır,
fani
gözbebeği, toplumun gözdesi olmak,
nimetle
değişilmeyecek
her isteğinin dünyada yerine gelmesi
büyük bir lütfa mazhar olmaktır.
gerekseydi Firavun’un karısı Asiye alemlere üstün kılınan ve kemale ermiş 4 kadından biri olmazdı.
alemdeki
hiçbir kadar
Asiye olmak, asaletin, güzelliğin kör kalplerin göremediği gerçek
Asiye, cennet köşklerinin zorluk ve
boyutudur.
mücadelelerle, işkence ve sabırlarla
“Allah’ın Kur’an’da bize anlattığı
inşa edildiğini gösteren bir örnek… Asiye olmak, her zaman ve çağda tüm zorbaların tehdit ve işkencelerine aldırmadan doğru olanı yapabilmektir, Asiye
tüm
dünyanın azze ve
rızasında direnmektir,
Asiye olmak, sıratı müstakimde sabır, sebat ve fedakarlıkların hesabını tutmamaktır, Asiye
olmak,
“Allah iman edenlere Firavun’un karısını
örnek
vermektedir.
O,
“Rabbim” demişti, “Yüce katında benim için bir ev yap, beni Firavun’
olmak,
düşmanlığına rağmen Allah celle’nin
ideal örnek;
tüm
kalabalıkla-
rın içinde hak olduğun için yalnız kalmaktır. Asiye olmak, anlaşılmamaktır, hem de kimse tarafından, Asiye olmak, gülememektir, ağlamaktır kimselerin görmediği ıssız gecelerde, Asiye olmak, dünyada zorluklara, ahirette Firdevs’e talip olmaktır,
dan ve yaptıklarından kurtar ve beni bu zalimler topluluğundan da selamete çıkar!” (Tahrim, 11) Hafız şöyle demiştir: “Firavunun karısı
Asiye’nin
faziletlerinden
bazısı şudur: O ölümü saltanata, dünyadaki ıstırabı, içinde bulunduğu nimetlere tercih etmişti.” İbn Cerir kendi senediyle Süleyman et-Teymî’den şöyle rivayet etmiştir: “O, güneşte işkence gören bir kadındı. (İşkenceci) Ondan uzaklaştığı zaman melekler kanatlarıyla onu gölgelendirirdi. O da cennetteki evini görürdü.” Ebu Musa
radıyallahu anh’dan
rivayet
Asiye olmak, Rabbini arkana almak-
edildiğine göre o Rasulullah
tır, âdemoğlu karşında dursa da,
lahu aleyhi ve sellem
Asiye olmak, yüreğini patlatacak
“Erkeklerden çok kişi kemale ermiştir.
kadar ağır yükünü sadece Rabbin ile
Kadınlardan ise firavunun eşi Asiye
paylaşmaktır,
ve İmran kızı Meryem dışında kimse
Temmuz 2020
52
sallal-
şöyle buyurmuştur:
kemale
ermemiştir.
Aişe’nin
diğer
Asiye’nin durumu, dünya hayatının
kadınlara üstünlüğü, tirit yemeğinin
görünümü daha parlak olsa da onun
diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.”
geçici oluşunun üstün gelmesine bir
(1)
İbn Cerir şöyle demiştir: “Firavunun eşi ‘Kim galip geldi?’ diye sorduğunda ona şöyle denildi: ‘Musa ve Harun galip geldi.’ O da şöyle dedi: ‘Ben Musa ve Harun’un Rabbine iman ettim.’ Bunun üzerine Firavun onu huzuruna çağırdı ve şöyle dedi: ‘Bulacağınız
en
büyük
kayalığa
bakın. O, sözünü bitirince onu alıp onun üzerine koyun. Eğer sözünden dönerse o zaman o benim karımdır.’ Onu getirdiklerinde gözlerini semaya
yükseltti
ve
cennetteki
evini gördü. Sözlerine devam etti ve ruhunu teslim etti.”
örnektir. Firavunun karısı, firavunun sarayında bulunan o günün bir kadınının sahip olmak isteyeceği yeryüzü hükümranlığının en büyük mülküne sahip bir kadındı. Fakat o buna iman ile üstün geldi. O sadece bu geçici (hayattan) vazgeçmedi. Bilakis o, şerri, kötülüğü ve imtihanı da göze aldı. Tabi ki ondan Allah’a sığınarak, sonuçlarını iyice düşünerek ve ondan kurtuluşu isteyerek… O, geniş ve güçlü bir ülkede tek başına bir kadındı. Bu da onun diğer büyük faziletidir. Çünkü kadın, toplumun baskısı ve düşünceleri konusunda son derece duyarlı ve hassastır. Fakat bu
Allah’ın rahmetine bak! İşte bu,
kadın toplumun, sarayın, hüküm-
firavunun sahip olduğu karısıdır.
darın, onun taraftarlarının, krallık
İçinde yaşadığı Firavun sarayın-
makamının, bunların hepsinin baskı-
daki küfrün tufanı, onu tek başına
sının arasında zorba küfür denizinde
kurtuluşu talep etmekten alıkoy-
tek başına başını göğe kaldırdı. Bu;
madı. O Rabbinden, cennette bir ev
bütün bu etkiler, ilişkiler, engelleme-
isteyerek firavunun sarayından ve
ler, naralar arasında kendini Allah’a
firavun ile ilişki kurmaktan kurtulmuştu. Çünkü o Rabbinden, ondan kurtulmayı istemişti. O, insanların bağlandığı onun ameline tutunmaktan korktuğu için onun amelin-
adama konusunda büyük bir örnektir. O, Melei Âlâ’dan inen kâinatın her yanı konusundaki sözlerini yansıtan Allah’ın, ebedi kitabındaki bu izi hak eden biridir.” (2)
den de kurtulmuştu. Ve içlerinde yaşadığı firavunun kavminden de kurtulmuştu.
1. Bunu Buhari rivayet etmiştir 2. Salâhu’l-Ümme fî Uluvvi’l-Himme, Doktor Seyyid bin Hüseyin el-Affânî, 4. Cilt, s.634-636
Zilkade 1441
53
SERBEST KÖŞE Derya Fıçıcı
BU SENİN HİKAYEN OLABİLİR Mİ? -5
H
atice çok lere
de derin
Esma
da
de ay da bir hesaba göre hare-
düşünce-
ket ederler. Otlar da ağaçlar da
Uzun
secde ederler. Göğü yükseltti
bir sessizlik kapladı etrafı.
ve ölçüyü koydu. Sakın ölçüde
Hatice kalktı, kalplerindeki bu
haksızlık
hüznü, bu sıkıntıyı gidermek
mayı adaletle yapın. Terazide
için kütüphaneden Kur’an-ı
eksiklik
Kerim’i aldı. Rahman Suresi’ni
zünü de canlı varlıklar için var
okumaya başladı:
etti. Orada meyveler, salkımlı
“Rahman
daldılar.
ve
Rahim
olan
Allah’ın adıyla.
hurma
etmeyin. yapmayın.
ağaçları,
TartYeryü-
kabuklu
taneler ve güzel kokulu bitkiler vardır. O halde (Ey insanlar
Rahman olan Allah Kur’an’ı
ve cinler!) Rabb’inizin nimet-
öğretti. İnsanı yarattı. Ve ona
lerinden
beyan etmeyi öğretti. Güneş
layacaksınız?
Temmuz 2020
54
hangisini Allah,
yalaninsanı
vurulduğunda testi gibi ses çıkaran
vedalaşamadım.” dedi Pınar, üzgün
kuru bir balçıktan yarattı, Cinleri
bir ifadeyle.
ise dumansız saf ateşten yarattı. O halde Rabb’inizin nimetlerinden hangisini yalanlayacaksınız?”
“Baban seninle vedalaştı ama sen mışıl mışıl uyuyordun.” diyerek gülümsedi annesi.
Ayetleri üzerinde tek tek durarak ve düşünerek okudu Hatice. Ardından uzunca dua etti. Sonra ise yarınki
“Sahi mi? Ben hiçbir şey hatırlamıyorum?”
seminer için hazırlıkları konuşmaya
“Evet, seni uyandırmaya kıyamadı.”
başladılar.
“Canım babacım.” diyerek kalktı ve
Pınar eve gelmişti, yüzü gülüyordu.
telefonunu alıp babası İhsan Bey’i
Annesine akşam yemeği hazırlık-
aradı. Halini hatırını sordu.
larında yardım etti. Küçük kardeşi
Pınar babasına çok düşkündü. Ancak
Esra ile ilgilendi, oyun oynadı…
İhsan Bey işleri sebebiyle çok yoğun
Annesi Ayfer Hanım: “Günün nasıl
bir insandı. Ailesini mutlu etmek
geçti kızım? Eğlendin mi arkadaş-
için elinden gelen gayreti gösterirdi.
larınla?”
Akşam yemeğinden sonra Pınar
Pınar
düşünmeden
cevap
verdi:
“Güzel geçti anne, oturduk sohbet ettik.” “Hadi biraz odana gidip test çöz kızım. Bugün hiç ders çalışmadın. Çalışma düzenin bozulmasın.” dedi annesi.
odasına çekildi. Akşam namazının vakti çıkmamıştı. Namaz kılmaya karar verdi. Abdest alıp odasına döndü. Akşam namazını kıldı ve bugün
yaşadıklarını
düşündü.
İçinde yüzleşmediği bir şey vardı. Bugün Esma ve Hatice’ye yaşananları anlatırken Cengiz’den hiç
Pınar: “Babamı yemeklerin dışında
bahsetmemişti. Nasıl bahsedebilirdi
göremiyorum. Bu akşam yanınızda
ki? Aklına geldiğinde bile çok utanı-
oturayım gece ders çalışırım, söz.”
yordu. Önceleri babasını düşünür
dedi.
utanırdı. Çünkü annesi ona: “Bak
Ayfer Hanım: “Pınarcım unuttun mu baban iş için şehir dışına çıktı ve üç hafta burada olmayacak.” “Aaa!
Tamamen
Tatildeyken
olmana bir şey demiyor. Gençtir deyip anlayış gösteriyor. Ama sakın babanın yüzünü yere düşürecek bir
unutmuşum.
konuşmuştuk,
kızım, baban birini sevmene, âşık
bu
sabah gitti değil mi? Ben babamla
şey yapma!” diyordu. “Baban sana çok güveniyor, bunu sakın unutma!” diye sürekli tekrar ediyordu.
Zilkade 1441
55
Pınar, Cengiz’den ayrıldıktan sonra babasının yüzüne bakamıyordu. İçten içe babasından özür diliyor, ona layık
Ayfer Hanım ve İhsan Bey kızlarından ne istiyorlardı? Yabancı bir erkekle birbirlerini uzaktan sevmeleri ve masum bir hikâye mi? Yabancı bir erkek ve kızın birbirini sevmesi, bir araya gelmesi… Böyle bir durumda nasıl masumiyet aranırdı ki? Haram olan bir ilişkiye, beraberliğe sevgi demek, sevda demek nasıl büyük bir yanılgıydı? Ve bu hangi kültürün, hangi inancın anlayışıydı?
bir evlat olamadığını düşünüyordu. Ancak bu defa Cengiz’le yaşadıklarını düşününce Rabbinden utanıyor ve gözlerinden inci inci yaşlar akıtıp, Rabbinden af diliyordu. Kendi kendine düşüncelere daldı. İnsan kendini böyle bir haramdan nasıl korur, bu konuda İslam’ın hudutları nedir diye düşündü. Ne kadar çok soru vardı kafasında cevap bekleyen… Kalkıp
biraz
Yoksa
yarınki
ders
çalışmalıydı.
seminere
gitmek
için izin alamazdı annesinden. Geç vakte kadar ders çalıştı. Sonra eli telefonuna uzandı. Gruplarda uzun uzun yazışmalar vardı. Merak etti, kaç gündür bakmamıştı. Tam bakacakken vazgeçti. Kalkıp abdest aldı
Ayfer Hanım ve İhsan Bey kızlarından bir
ne
erkekle
istiyorlardı?
Yabancı
birbirlerini
uzaktan
sevmeleri ve masum bir hikâye mi? Yabancı bir erkek ve kızın birbirini sevmesi, bir araya gelmesi…
ve yatsı namazını kıldı. Ayşe’yi
düşündü
sonra…
Sanki
aralarında uzun yollar vardı, ayrı düşmüşlerdi. Onu özlediğini fark etti, gözleri doldu. Yatağına uzanıp düşüncelere daldı yine. Bir süre uyuyamadı fakat
Böyle bir durumda nasıl masumiyet
sonunda zor da olsa uyuyakalmıştı.
aranırdı ki? Haram olan bir ilişkiye,
Saatini
beraberliğe
sevgi
demek,
sevda
demek nasıl büyük bir yanılgıydı? Ve bu hangi kültürün, hangi inancın anlayışıydı?
Temmuz 2020
56
sabah
namazı
vaktine
kurmuştu. Saat beşte alarm çaldı. Gözlerini açtı. Bu saatlerde pencereden dışarıyı izlemeyi çok seviyordu. Yazlıkta alışkanlık haline getirmişti bunu.
Pencereyi açtı. Tüm şehir uyuyordu.
Bunları düşününce annesinin ne
Bazı
tepki vereceğini, nasıl söylemesi
evlerin
ışıkları
yanıyordu
sadece. Bir de camilerin minareleri aydınlatıyordu etrafı.
gerektiğini bilemiyordu. Saat on oldu ve annesinin mutfak-
Abdest aldı ve pencerenin önünde
tan sesleri gelmeye başladı. Pınar
namazını eda etti. Annesinin ayak
kalktı ve kahvaltı için annesine
seslerini işitince örtüsünü dolaba
yardım etti. Kahvaltı boyunca nasıl
saklayıp toparlandı. Annesi kapıya
izin alacağını düşündüğü için çok
vurup odaya girdi: “Pınar kızım sen
dalgın görünüyordu.
daha yatmadın mı?” Pınar:
“Şey,
anne
Bunu fark edince annesi: “Pınarcım hayır
biraz
uyudum. Saati kurdum. Bu saatte zihnim daha açık oluyor, dışarıda gürültü de yok. Ders çalışacağım.” “Aferin
benim
güzel
kızıma”
deyip Pınar’ın yanağına bir öpücük kondurduktan sonra odadan çıktı Ayfer Hanım.
çok dalgınsın. Uykunu alamamışsın belli. Şu çalışma saatlerini uyku düzenine
göre
ayarlarsan
daha
verimli olur.” “Yok annecim uykusuzluktan ziyade test çözmekten beynim uyuşuyor. Bir süre sonra kafam hiçbir şey almıyor.” dedi Pınar ve devam etti:
Pınar annesine böyle söylediği için
“Annecim arkadaşlarım, yani dün
tekrar ders kitaplarını çıkardı. “Ben
gittiğim arkadaşlarım beni bugün
namaz için kalktım” diyemezdi.
bir seminere davet ettiler. Öğleden
Annesi şok geçirirdi. Ya da ne düşü-
sonra gidebilir miyim?”
nürdü? Pınar’ın hiçbir fikri yoktu bu konuda. Acaba bugünkü seminer için nasıl izin almalıydı? Doğruyu
“Ne
semineriymiş
bu?
Psikoloji
falan mı, sınavlarla ilgili mi?”
söylese izin verir miydi? Daha önce-
“Konusunu tam bilmiyorum anne-
leri evde anne ve babasının cemaat
ciğim. Ama gidip biraz kafamı
ve
toplamak istiyorum.”
tarikatler
hakkında
olumsuz
düşüncelerini ifade eden konuşmalar olmuştu. “Sahte dinciler, insanları kullanıyorlar, beyinlerini yıkıyorlar…”
gibi tepkili konuşmaları
olmuştu. “Dinini yaşamak isteyen
“Evde biraz işler var. Onları birlikte halledelim, ben de teyzene gideceğim birlikte çıkarız. Sen de seminere gidersin.” dedi Ayfer Hanım.
namazını kılsın, orucunu tutsun,
Pınar heyecanla: “Teşekkür ederim
dürüst olsun, kalbi temiz olsun
anneciğim.” diyerek hemen evdeki
yeter.” diyordu babası.
işlere koyuldu.
Zilkade 1441
57
Nesibe abla herkesi selamladıktan ve kısa bir dua yaptıktan sonra konuşmasına başladı. Öncelikle Kur’an’daki örtü ayetle-
Pınar’ı en çok etkileyen ise kadının örtüsünün hem erkeği hem de kadını haramlardan korumasıydı. Yani bir kadın örtündüğünde hem kendisini hem de karşı cinsi harama bakmaktan, Allah’ın gazabından ve insan fıtratına aykırı olan, meşru olmayan duygulardan koruyordu.
rini okudu: “Mümin
kadınlara
Gözlerini
(harama
da
söyle:
bakmaktan)
korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.
Kocaları,
babaları,
kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri,
erkek
kardeşlerinin
oğulları, kız kardeşlerinin oğulları,
kendi
kadınları
(mümin
kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler yahut henüz Öğlen vakti saat bir gibi evden çıktı. Fatih’te Esma ve Hatice ile buluşup seminerin olacağı derneğe gittiler. İçerisi çok kalabalıktı. Çoğunluğu Esma ve Hatice gibi giyinmişti. Geniş ferace ve omuzları örten uzun ve koyu renk başörtüsü. Herkes
birbirine
selam
kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin
yor ve sarılıyordu. Önce mescitte öğle namazı kılındı. Sonra herkes oturdu ve Kur’an tilavetiyle seminer
olmayan
çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları
ziynetleri
anlaşılsın
diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.”
veri-
farkında
“Ey
(Nur, 31)
Peygamber!
Hanımlarına,
kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet
başladı.
Temmuz 2020
58
edilmemelerine en elverişli olandır.
tarafından
Bununla beraber Allah çok bağış-
insanın kendi kendini aklıyla koru-
layıcıdır, çok merhamet edicidir.”
ması mümkün değildi. Pınar bunu
(Ahzab, 59)
bizzat yaşamıştı.
Pınar tam anlamıyla Nesibe Hanım’a
Nesibe Hanım bu konuda erkeğe
kilitlenmişti. Konuşmasından hiçbir
düşen sorumluluktan da bahsetti.
şey kaçırmak istemiyordu.
Bakışlarını kontrol etmelerinden,
Nesibe Hanım okuduğu ayetleri uzun
uzun
tefsir
etti.
İslam’ın
kadınlara neden örtünmeyi emret-
gönderilmişti.
Zaten
onların da giyinme ölçüleri olduğundan bahsetti. Yani sorumluluk kadınlara da erkeklere de aynıydı.
tiğini, örtünmenin şartlarını, nasıl
Nesibe Hanım bütün bunlardan
olması gerektiğini, kimlere karşı
bahsettikten sonra batılılaşma ve
örtü gerektiğini tek tek anlattı.
modernizm
Pınar’ı en çok etkileyen ise kadı-
nasıl zarar verdiğinden, küffarın
nın örtüsünün hem erkeği hem de
kadına bakış açısından, kadını bir
kadını haramlardan korumasıydı.
meta olarak gördüklerinden, özel-
Yani bir kadın örtündüğünde hem
likle Müslüman kadınları da bu
kendisini hem de karşı cinsi harama
oyunun içine çekmek istemelerinin
bakmaktan, Allah’ın gazabından ve
sebeplerinden, çıplaklığı medeniyet,
insan fıtratına aykırı olan, meşru
örtünmeyi çağdışı olarak gösteren
olmayan duygulardan koruyordu.
zihniyetten bahsetti.
Bunun sadece örtüyle kalmayıp,
Şöyle devam etti sözlerine:
davranışlara da yansıması, yani kadının
çekiciliğini
gizlemesi,
yürüyüşünden konuşmasına kadar
anlayışının
bizlere
“Kıymetli Müslümanlar! Kardeşlerim, ablalarım!
dikkat etmesi, aynı zamanda nikah
Sokağımıza, mahallemize, eğitim
düşen kadın ve erkeğin ay nı ortamda
yerlerine
karışık olarak bulunmaması, baş
baktığımızda Müslüman kızların
başa kapalı kapılar ardında kalma-
ve erkeklerin tercih ettikleri ya da
ması… Ya Rabbi! Ne kadar mükem-
tercih etmeye mecbur bırakıldık-
meldi. Allah azze ve celle bir şeyi haram
ları hayatları görüyoruz. Çıplak-
kılmış ve ondan nasıl korunmamız
lığa medeniyet diyenler evlatları-
gerektiğini de hükümleriyle bize
mızı zina bataklığına sürüklediler.
tek tek bildirmişti. Kendi kendi-
Gayrimeşru
mizi korumak zorunda değildik.
sayıları arttı. Çöp konteynırlarına
Bizi bunlardan koruyacak ayetler
atılan bebeler gördük. Bu çocuklara
ve hükümler bizzat Rabbil Âlemin
sahip çıkmak için çocuk esirgeme
kısacası
doğan
toplumumuza
çocukların
Zilkade 1441
59
bu
ashabının mücadelesi, tüm çilesi,
yaptıkları şuna benziyor. Sivrisi-
gayreti bu yolda idi. Mallarını ve
nekle yayılan bir hastalık düşü-
canlarını veren şehitler, salihler…
nün. Siz bu hastalıkla sivrisinekleri
Yolun sonu asr-ı saadet, yani zafer
öldürerek mücadele ediyorsunuz.
ya da şehadet…
kurumları
kuruldu.
Ancak
Ama sivrisineklerin olmasına sebep olan bataklık duruyor. İşte bu insan
Sarsa da her yeri cahiliye karanlığı,
yapımı kanunların yaptıkları tam
Ebedidir Rabbin nuru, aydınlığı.
da bu; bataklığı var etmek, sinekleri
O nur ki dökülür müminlerin dilinden,
öldürüyormuş gibi görünmek. Batının
bataklığında
Rabbi anlatan o, meşale sözlerinden.
boğulan
insanlık, alkol ve uyuşturucu illetine tutulmuş gençler, her türlü haramın
meşrulaştığı,
kimliğini
kaybetmiş,
İslami
medeniyet
Mümin olan yaşarsa bu dini kalp ve dille, Ömrü ile olursa, karanlığa meşale, İşte o zaman durma aydınlığı ümit et,
ve modernizmi yakalamak uğruna
Rabb’den kesin vaattir, insanlığa
inancını, değerlerini kaybeden bir
saadet.
toplumla iç içeyiz.
Nesibe Hanım sözlerini bitirdiğinde
Bugün bize düşen bunun için otur-
Pınar sanki bir karanlığın içinden
duğumuz yerde hayıflanmak değil;
çıkıp pırıl pırıl pırıldayan bir aydın-
yaşadığımız
mahal-
lığa yürümüştü. Ve kalbinin derin-
akrabaları-
liklerinde saklı olan o hazineye
mız arasında İslam’ı yaşamak ve
ulaşmıştı artık. Hızlı hızlı nefes
İslam’ın yaşandığı bir toplum oluş-
alıyordu ve dudaklarıyla kelime-i
turmak. Bataklığı kurutmanın tek
tevhidi zikrediyordu.
lemiz,
sokağımız,
ailelerimiz,
yolu budur. Kur’an ve sünnet bize bunu gösteriyor. İslam’dan önceki Kureyş toplumuna bakıyoruz. Aynı imtihanları görüyoruz. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi, kötü çadırlarda
çalıştırılan
kadınlar,
köle pazarlarında satılan insanlık, alkol tüketen bir toplum, tefecilikle yürüyen
bir
ekonomi…
Bunları
cahiliye dönemi olarak okuyoruz. Peygamber
Temmuz 2020
60
sallallahu aleyhi ve sellem
ve
(Devamı bir sonraki sayıda...)
SERBEST KÖŞE Ümit Şit
ALLAH, MERHAMETİYLE HİTAP EDER - Hadi yunus bu iki sokak senin, şu alttaki iki sokakta benim.
10 YIL ÖNCE… - Ragıp Ragıp! Ayy, şu pis sarhoş
- Hocam neden özellikle buraya
nerede sızdı acaba. Kızım babanı
geldik. Çekinmeden girebileceğimiz
gördün mü?
çok yer var. Hem ben biraz korkuyorum. - Yunus, bataklığın içinde sürekli batmakta olan birine mi önce elini uzatırsın yoksa bataklığın etrafında dolaşan kişiye mi?
- Hayır anne görmedim. Belki sarhoş arkadaşlarının evlerinden birinde yatıya kalmıştır. - Ayy, bu adam beni öldürecek bir gün kalpten. Pis sarhoş! Ne gecesi belli ne de gündüzü. Telefonunu
- Doğru söylüyorsun hocam ama
arayacağım ama kim bilir nereye
içimdeki korkuyu ve çekingenliği
bırakmıştır şimdi. Dur bakim, he
nasıl yeneceğim?
çalıyor.
- Hımm. Yunus gel gel. Gidelim şu
Ragıp düşündükleri gibi arkadaş-
parkta biraz oturalım. Sana bir şey
larından Haluk’un evinde sızmıştı.
anlatacağım o zaman korkun ve
Ragıp’ın telefonu sürekli çalıyordu.
çekingenliğin hafifler inşallah.
Telefonun sesine uyanan Haluk,
Zilkade 1441
61
Sote bir yer arıyordu. Tüm İstanbul’u
Ragıp’a yöneldi. - Ragıp abi, yenge arıyor abi. Belki kötü bir şey olmuştur. Bir baksana. Ragıp, minderin deseni çıkmış bir
ayaklarının altına alacak şekilde manzaralı yerler çoktur Üsküdar’da. Nihayet bir yer buldu. Bütün denizi ayaklarının altında hissediyordu.
yüzle sehpanın üzerindeki telefona
Bir şişeyi açtı ve içmeye başladı.
baktı.
Ancak sağ tarafında bir karartı ona
- Aloo efendim... Evet benim Ragıp.
doğru geliyordu. Ragıp şişeyi indi-
Hee sen misin Necla? He hee. He tamam anladım tüp bitti. Tüp alaca-
rerek elini sağ cebindeki emanete doğru yöneltti ve karartının kendi-
ğım. Tamam tamam büyük tüp.
sine yaklaşmasını bekledi.
Ragıp akşamın verdiği sersemlikle
Bir ses, “Ooo pis sarhoş, seni burada
yalpalayarak
üzerini
düzelterek
arkadaşının evinden ayrıldı. Tüpçüye
bulacağımı biliyordum” dedi gülerek. Bu mahallenin araba tamircisi
gitti. Mahalledeki herkes Ragıp’ı
Burhan’dı.
“Ayyaş Ragıp” olarak tanır ve bilirdi.
- Oo Burhan sen misin? Ben de
- Selamun aleykum Remzi! Bana
serkeşler zannettim.
oradan büyük bir tüp yaz hesaba.
- Ayyaş, serkeşlerden mi korkuyor?
Çırağa söyle bizim eve bıraksın.
dedi Burhan yine sırıtarak.
- Oooo. Aleykum selam Ragıp. Gelir
- Evet ayyaşım ama kimseye zara-
gelmez emirleri sıraladın hemen
rım yok. Kimsenin parasını gasp
ama hesap bayağı kabardı.
etmiyorum.
- Sen oradan iki şişe kâğıda sar hele,
- Kimseye zararın yok mu? Peki
poşete koy. Tüpü de unutma eve
eşin ve çocuklar? Onlara babasız ve
gönder. Bak göndermezsen hanım
kocasız yıllar geçirtmen en büyük
evde olmadığımı anlar. Maaşı alınca
zarar değil mi?
ilk sana geleceğim koçum. - Maaş mı? Sen çalışmıyorsun ki ayyaş. İki gün ev boyuyor. Üç gün demleniyorsun. - Tamam işte iki gün çalışma zamanında sana geleceğim. Hesabı sileceğim.
- Her istediklerini yapıyorum. Daha ne olsun. - Onların her istediklerini yapan birinden önce gölgesinde huzur bulacak birine ihtiyaçları var. - Vay Burhan içinden filozof çıktı hee. Güzel cümleler. Güzel cümle-
Ragıp tüpçüden çıkıp şişeleriyle
ler ama ben ayyaşım, sarhoşum.
sallana sallana yolda yürüyordu.
Gölgem olsa o gölgede de içerdim.
Temmuz 2020
62
Ne gölgem var ne de gölgemin
takıldı. Elinden soda şişesi yere
olacağına inanan insanlar.
düştü ve yerde param parça oldu.
- Ayyaş bak! İçme niye içiyorsun?
İçtiği
soda
boğazında
kalmıştı.
Gözleri, sokaklara boşalan sel suları
- İçme diyorsun ama ayyaş diye
gibi birden yaşlara boğuldu. Nefes
hitap ediyorsun. Derdim var Burhan,
almaya
ta derinde. Ve bu dert beni günden
ağlamaya başladı. Aradan bir saat
güne söndürüyor. Bir kıvılcım lazım
geçmesine
Burhan. Bir kıvılcım lazım yeni-
nın
den parlamam için. Ama kimsede o
pankarttaki yazıyı sürekli incelerek
kıvılcımı çıkaracak olgunluk göre-
tekrar tekrar okuyordu. Her okuyu-
miyorum. Ben herkese göre bir ayyaş
şunda tekrar ağlamaya başlıyordu.
ve sarhoştan öte bir şey değilim.
Karar verdi, hızlıca binanın altın-
- Nasıl bir kıvılcım? Ne olmasını istiyorsun ki?
çalışarak
yüksek
rağmen
önünden
Ragıp
ayrılmadı.
sesle binaGözleri
daki mağazaya girip bu pankartı buraya kimin ya da kimlerin astığını
soracaktı.
Mağaza
sahibi,
- İşte bunun cevabını ben de bilmi-
binanın bu yüzünün reklam plat-
yorum Burhan.
formu olduğunu ve isteyen herke-
- Hocam özür dilerim bölüyorum
sin parasını vermek suretiyle ilan
ama… bir sarhoşun gündelik hikayesi benim korku ve çekincemi nasıl hafifletecek anlamadım. -
Yunus’um,
anlatmamı
bitire-
yim inşallah. Ondan sonra kalbini yoklarsın.
sağ altında reklam verenlerin bir amblemi ya da iletişim bilgilerinin olabileceğini hatırlattı. Ragıp, adamı bir yandan dikkatlice dinliyor bir yandan da böyle bir ilanı okuduktan sonra mağaza sahibinin bu kişilerle
Ragıp yeni bir güne yine sızmış bir şekilde arkadaşlarından birinin evinde uyandı. Apar topar kalkarak sokağa attı kendini. Başı ve midesi aynı oranda ağrıyordu. Hemen bir bakkaldan soda ve aspirin alması gerekiyordu.
vereceğini açıkladıktan sonra ilanın
Karşı
caddedeki
tanışma
girişimine
girmemesini
şaşırtıcı buluyordu. Mağaza sahibinin dediği gibi iletişim bilgileri ve amblem vardı. Ragıp, gözlerini kısarak iletişim bilgilerini okumaya başladı.
“Uyuyanları
Uyandırma
Platformu” yazıyordu.
bakkala koşarak girdi. Çıkar çıkmaz
Ertesi gün Ragıp alkol almamıştı.
aspirini ağzına attı ve soğuk sodayı
Tertemiz giy inip, bu platform üy eleri
direk tepesine dikti. İki ya da üç
ile tanışmak üzere yola çıktı. Her
yudum çekmişti ki karşı bina-
adımda içi huzurla doluyordu. Belli
nın üzerinde bir pankartta gözleri
bir süre yürüdükten sonra telefonla
Zilkade 1441
63
verilen adrese gelmişti. Zili çaldı
- “Hocam çok güzel bir değişim
ve binanın içine girdi. Kapıyı yüzü
hikayesi ama ben hala korkuyorum”
sürekli tebessüm halinde olan genç bir çocuk açtı. İçeri girdi ve platform üyelerinin hepsini ona bakarken buldu. Platform üyeleri ayağa kalkıp
- Yunus’um! Hikâyede anlattığım Ragıp benim. - Nasıl olur hocam sizin isminiz
“hoş geldin kardeşim” dedi. Her
Ömer… Ömer Hoca
üye Ragıp’a sarılıyor ve hoş geldin
- O günden sonra ismimi değiş-
diyordu. Ragıp o kadar mutluydu ki. Sanki bu kişilerle yılladır tanışıyor gibiydi. Ragıp’a ikramda bulundular. Ve buraya kendisini getirenin ne olduğunu sordular. Ragıp hiç düşünmeden “Allah!” dedi. Grup
üyeleri
kendi
kendilerine
bakmaya başladılar. Ve “elhamdülillah” dediler. İçlerinden biri binadaki ilan mı vesile oldu diye soru yöneltti Ragıp’a. Ragıp utangaç tavırla “Evet” dedi. Soruyu soran şahıs “Ne hissettin peki?” diye tekrar sordu. Ragıp “çok utandım” dedi ağlayarak. Ve anlatmaya başladı: Herkes beni pis sarhoş, ayyaş ve diğer basit alçaltıcı isimlerle çağırır ve hitapta bulunurlardı. Bir hata işlesem hemen yüzüme vururlar ve eksikliklerimi sıralarlardı. Ne zaman insanlara karşı bir değişim içine girsem, hep içimdeki ümidi öldüren davranışlar ve sözler sarf ederlerdi. Tam ruhumun söndüğüne inandığım bir vakitte o pankarttaki ilanınız benim için bir kıvılcım oldu. Bu yüzden buraya geldim ve değişmek istiyorum. Eğer kabul ederseniz sizlerle beraber bu platforma katılmak istiyorum.
Temmuz 2020
64
tirdim ve Ömer yaptım. Yeni bir başlangıcın yeni bir ismi olmalıydı diye düşündüm. - Subhanallah! Hocam elhamdülillah, nerden nereye. Evet hocam içimdeki korkum tamamen geçti hadi gidelim. İki sokak benimdi değil mi? Tamam hocam aynen öyle yapacağım. Belki senin değiştiğin gibi değişecek olan birine denk getirir Allah bizi. Hocam şeyi unuttum. Soracağım bir türlü soramadım. Binadaki pankartta ne yazıyordu? “De ki; ‘Ey kendi nefisleri aley hine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki o, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 53)