Yıl: 8 Sayı: 95 - Fiyatı: 12 TL
Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: www.nebevihayatdergisi.com twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat instagram.com/nebevihayatdergisi bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Turhan Güncü İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02
Editör
H
amd; “Ey insanlar! Sizi tek bir kişiden yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun.”
(Nisa, 1)
“Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da O’nun ayetlerindendir…”
(Rum, 21)
şeklindeki buyruğuyla insanın kadın ve erkek şeklinde birbirini tamamlayan ve birbirlerine gereksinim duyan iki önemli unsur olduğunu beyan eden, birbirlerine sığınmaya, rahatı, huzuru, sevgiyi ve merhameti, birbirlerinde bulacaklarını beyan eden ve bu duygularını ön plana çıkararak birbirlerine olan ihtiyaçlarını bildiren Allahu Teâlâ’ya, Salat ve selam; “Kişi evlendiğinde dininin yarısını tamamlamış olur. Öyleyse diğer yarısı hakkında Allah’tan sakınsın.” “Evleniniz, çoğalınız çünkü ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı, ümmetimin çokluğu ile övünürüm” şeklindeki sözleriyle evlenmeye ve aile kurmaya teşvik eden, evliliğin dinî bakımdan önemini vurgulayan ve kişinin
Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe)
İslami yaşantısına katkısının olacağını bildiren Rasûlul-
Baskı: Step Ajans Matbaacılık Göztepe Mah. Bosna Cad. 11 Bağcılar, İst. Tel: 0212 446 88 46, Sertifika No: 45522 Ekim 2020
Allahu Teâlâ’nın selamı, ihsanları, affı ve mağfireti aile
Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel ve hukuki sorumluluğu yazarlarına aitti.
lah sallallahu aleyhi ve sellem’e,
kurarak bu emirlere riayet eden Rabbinin emirlerine ve Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in
buyruklarına itaat
ederek Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı sevindirmek için evlenen, çoğalan ve İslam’a uygun bir yuva kurma şuuru ve gayretinde olan Müslüman erkek ve kadınların üzerine olsun.
İçindekiler
İslam'da Son Kale: Aile Yusuf Yılmaz
Eşler Arası Problemler ve Çözüm Yolları Hakan Sarıküçük
Aile Yapımız Neydi? Ne oldu? Ahmet İnal
04
09
15
KUR'AN-I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR İtaatin Önemi ve Sınırları M. Sadık Türkmen
23
Nebevi Damlalar Allah'ın Çizdiği Sınırları Korumak Yener Yılmaz
27
Kavramlar Tevhid Kavramı - 6 Mahmut Varhan
37
İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi Ömer b. Abdulaziz (680-720) Cihan Malay
42
Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Dünden Bugüne Afganistan Muhammed Eyüp
50
Nebevî Aile Bizi Tüketen Durumlar Halime Yılmaz
55
Serbest Köşe Kötülük Münadileri Ümit Şit
59
Serbest Köşe Hasret Kaldık Derya Fıçıcı
63
KAPAK DOSYA Yusuf Yılmaz
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.” (Tahrim, 6)
R
ahman
kitabında
hoşuna gidecek kelimeler ile
olduğu
ona yönelmek… Kalbin huzur
gibi burada da merha-
duyacağı sözlerin onlar için
birçok
yerde
met yüklü ifadeler ile mümin kullarına seslenmektedir. “Ey iman edenler!”… Bu ifadelerde Müslüman kişi için izzet vardır. Aziz ve Celil olan Allah insanlar
içerisinden
iman
kullanılması…
Kralların,
sultanların, vezirlerin, bakanların, müdürlerin, patronların iltifatları karşında eriyip büzüşen âdemoğlunun aksine
eden kullarını direk muhatap
Müslüman kişinin izzet bula-
alarak onlara hitap etmekte-
cağı ve karşısında utancından
dir. İnanan, itaat eden kulla-
dolayı eğileceği şey ise Allah
rını taltif etmek… Kulakların
azze ve celle’nin
Ekim 2020
4
bu hitabıdır.
Bu kalpleri harekete geçiren sözlerin arkasından Rahman, nasihat ediyor. “Kendinizi ve ailenizi yakıtı insan-
Kralların, sultanların, vezirlerin, bakanların, müdürlerin, patronların iltifatları karşında eriyip büzüşen âdemoğlunun aksine Müslüman kişinin izzet bulacağı ve karşısında utancından dolayı eğileceği şey ise Allah azze ve celle’nin bu hitabıdır.
lar ve taşlar olan ateşten koruyun.” “Nefsinizi ve neslinizi şeytanın kışkırtmaları leneceğiniz
neticesinde cehennem
sürük-
ateşinden
koruyun. Sizi kendisi ile birlikte görmek
istediği
azap
yurduna
çekmek isteyen şeytan ve dostlarının hain nefeslerine dikkat edin. Ateş gibi alevli olan kalplerinden çıkacak
olan
lavlardan
sakının.
Kâfirler ve şeytanlar için kızıştırılmış ateşin odunlarından biri de siz olmayın ey iman eden kullarım!” diyor Rahim olan Rabbimiz. Burada özellikle şeytan ve dostlarının içinde acımasız bekçilerin
Allah 'Öyle ise in oradan! Orada
bulunduğu azap yurduna Müslü-
büyüklük taslamak senin haddin
manları sürüklemek için çabala-
değildir. Çık! Çünkü sen aşağılık-
rını asla göz ardı etmemek gerekir.
lardansın!' buyurdu.
Nitekim Allah
azze ve celle,
iblisin
âdemoğlu ile ilgili düşüncesini Araf Suresinin ilk kısımlarında açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. “Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin! diye emrettik. İblisin dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.
İblis 'Bana (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver' dedi. Allah 'Haydi, sen mühlet verilenlerdensin' buyurdu. İblis dedi ki: 'Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturaca-
Allah buyurdu: 'Ben sana emret-
ğım. Sonra elbette onlara önlerin-
mişken seni secde etmekten alıko-
den,
yan nedir?' (İblis) 'Ben ondan daha
sollarından sokulacağım ve sen,
üstünüm. Çünkü beni ateşten yarat-
onların çoklarını şükredenlerden
tın, onu çamurdan yarattın' dedi.
bulmayacaksın!' dedi.
arkalarından,
sağlarından,
Safer 1442
5
Allah buyurdu: 'Haydi, yerilmiş
kalplerini darmadağınık hale getir-
ve kovulmuş olarak oradan çık!
meye yeltenmektedirler.
Andolsun ki onlardan kim sana
Peki, bunun en önemli sebebi nedir?
uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!” (Araf, 11-18)
Neden iblis ve dostları Müslümanların nefsine ve nesillerine hunharca
Âdemoğlundan daha üstün olduğu
saldırmaktadır?
vehmine kapılıp Allah
Cevap yukarıda yazılan satırların
azze ve celle’ye
itaatten uzaklaşan iblis, ordula-
arasında geçmişti. Haşa Allah
azze
rını insanların yürüdüğü yolların
ve celle’den
üzerine göndermiştir. Kimi zaman
oğulları için beni sapıklığa ve itaat-
yaya kimi zaman atlı süvarilerini
sizliğe sürükleyen sensin” diyerek
Allah’ın dosdoğru yoluna konuş-
azgınlığının sebebini Allah’a attığı
landırarak
iftiraya bağlamıştır.
insanların
gayelerinden
yaratılış
uzaklaşmalarını
sağlamaya çalışmaktadır. İnsanlık saadet yoluna ulaşıp ulvi değerler altında yaşayarak cennete girmesin diye Allah
azze ve celle’den
müsaade
istemiştir. Ama burada asıl önemli nokta iblisin düşmanlığının kudret ve kuvvet sahibi olan zata yapma gafletine düşmesidir. Bu düşmanlığını göstereceği en iyi adres de âdemoğludur.
intikam almak. “Âdem ve
Hedefi ve haz alacağını zannettiği şey ise “Ey Rabbim! Kendisi için beni azgınlığa sürüklediğin âdemoğlunu gördün mü? Ben ondan üstün olmama rağmen kendisine secde etmemi emrettiğin âdem ve zürriyetinin asi ve nankör oluşunu gördün mü?” sözleri ile âlemlerin Rabbi olan Allah’a meydan okuduğunu zannetmesidir. Bu durum ona güç ve haz vermekte, sapmışlığın
İblis ve dostları haşa Allah’tan
zirvesine yol almaktadır.
intikam almak için özellikle hain
İslam beldelerinin üzerine yağan
gözlerini Müslümanların hanele-
bombaların, çılgınca ilerleyen ordu-
rine çevirmiştir. Mümin evler temiz
ların çıkardığı tozun ve dumanın
kalmasın diye en azılı adamlarını
arkasında yatan önemli sebep de
onların odalarına yollamaktadırlar.
budur. İslam beldelerinin ciğerlerin-
İnsi dostlarının yardımları ile akıl
den “Allah’ım! Biz sana ve indirdiğin
almaz projeler altında Müslüman-
şeylere iman ettik. Rasûlünü dost ve
ların hanelerine maddi ve manevi
mürşid bildik. İman edişimizden
savaşlar açmaktadırlar. Kimi zaman
dolayı zalimlerin sivri pençelerinde
en gelişmiş silahları ile Müslüman-
acılar yaşarken sen bize yardım
ların çatılarını başlarına yıkmışlar
etmedin.
kimi zaman da en sinsi planlar ile
dönüp düşmanlarının dostluğuna
Ekim 2020
6
Biz
de
sana
sırtımızı
sığınıyoruz” sözlerinin yankılarının
İzm’ler yoluyla beyinleri yıkamak,
göğe ulaşmasını istemektedirler.
kula kulluğu arttırmak, inkârcılığı
Heveslerini kursaklarında bırakan en önemli silah ise müminlerin hep bir ağızdan “Allah en iyi dost ve vekildir. Bize vadettiği şeyler gerçektir. Asıl yurt ahiret hayatıdır. Sabrımızın
karşılığını
Rahmanın
yanında bulacağız” sözleridir. Bu sözler şeytan ve dostlarının kafalarını parçalayan, yüreklerine korku ve endişe salan en gelişmiş bombalardan daha tesirlidir. Müslümanların mescitlere koşmaları, birlikte saf bağlamaları, Kur’an’ın nuruna yönelip
sünnetin
rehberliğinde
ilerlemeleri onlar için büyük bir iç yarası olmaktadır. Yaşadığı tüm acıları içine gömüp ben Rabbime gidiyorum diyen bir Müslümanın heybeti yüzlerce kâfirin kalbine korku vermektedir. Namus ve iffetine zarar verdiklerini düşündükleri
kadınların
“Biz
Rabbimizin
hükmüne teslim olduk. Hayatımız
ve asiliği özendirmek için canhıraş çalışmaktadırlar. Kur’an’ın nuru ile aydınlanan, seccadelerin gözyaşları ile ıslandığı evleri, haramların bahçesi haline getirmek için planlar yapmaktadırlar. Evini ve sokağını düşünen bir nesilden, bencilleşen, sadece kendini düşünen bireyler meydana getirmek için nefeslerini kullanmaktadırlar. Ama bunlara rağmen, Allah’a ve ahirete iman eden, Efendimizin ve ashabının yoluna ram olan, şeytan ve dostlarını düşman bilmiş, vakitleri şehadete ayarlanmış, hedefleri Firdevs Cenneti olan nesiller ve nefisler ortaya çıktıkça iblisin projesi suya düşmektedir. İnsanların tuğyanının fazlalığına bakıp kısa süreliğine kazandığı vehmine kapılsa da Allah
azze ve celle’nin
insi
orduları ile karşılaşınca bu hevesi kursağına düğümlenecektir.
ve ölümümüz O’nun iki parmağı
Anlattığımız şeyleri dikkate aldı-
arasındadır. O bizi doğru yoldan
ğımızda
ayırmasın”
gibi kalması adına ne yapmamız
temennileri
şeytanı
sarsmaktadır. Küçücük çocukların şehadet provaları ile oyunlar oyna-
mümin
gerektiğini
evlerin
cümlelerimizin
kale daha
da uzamaması için madde madde
maları ve zalimlere gür sesleri ile
belirleyelim;
meydan okumaları şeytanın uşak-
1. Bekar kardeşlerim, evliliklerini Allah’ın rızası temeline göre inşa edecekler. Allah’ı seven bir eş adayını kendine tercih bilecek.
larına acı vermektedir. Bundan dolayı Müslümanların evlerine edebiyat, kültür, sanat adı altında çıkarılan eserler ve sosyal medyanın kirli dünyası ile saldırmaktalar.
2. Evliliğimizin ilk aşamasında evimizi, şeytan ve dostlarının
Safer 1442
7
kale
15. İnfak ve ikram bilincini evimiz içerisinde canlı tutacağız.
3. Evlilik sırasında gerçekleşecek anlaşmazlıkları Allah’ın Kitabına ve Rasûlullah sünnetine göre çözmeye çalışacağız.
16. İslam Düşmanlarını aile bireylerine tanıtacağız.
hücumlarına
karşı
bir
bileceğiz.
4. Bu kalenin surlarına gedik açılmasın diye haramlara karşı dikkatli olacağız. 5. Evimizi kale olmakla birlikte mektep ve mescid bileceğiz. 6. Hanemizin içerisinden Allah’ı, Rasûlünü ve müminleri dost bilenleri yetiştirmeye çalışacağız. 7. Aile fertleri içerisinde nasihati diri tutacağız. 8. Nafile ibadetleri evimizin içerisinde yapıp çoğaltacağız. 9. Ev içerisinde seviyeye göre kitap okumaları yaptıracağız. 10. Kur’an ve sünnetin anlaşılması için yoğun mesai harcayacağız. 11. Müslümanların duasını almak için evlerimizin kapılarını onlara açacağız. 12. Helal kazanca ve lokmaya değer vereceğiz. Haram kazanca asla tevessül etmeyeceğiz. 13. Aile fertlerini İslam davasına hizmetkâr kılacak anlayışı aşılamaya çalışacağız. 14. Allah’ın dinine yardımcı olmak için hep ön safa koşacağız.
Ekim 2020
8
17. Ahiret bilincini evlatlarımızın kalbine salacağız. 18. Aile içinde yer alanları denetleyeceğiz. Onları asla kendi nefisleri ile baş başa bırakmayacağız. 19. İslam Ümmetinin her halinde yanlarında ailecek olacağız. Müslümanların acılarına göz yummayacağız. 20. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir hadisini şiar edinerek en yakınımızdan en uzağımıza varıncaya kadar kardeşlerimizin maddi ve manevi açlıklarının çözümüne çareler arayacağız. Yazdığımız ve yazmaya gücümüzün ve ilmimizin yetmediği her bir maddenin gerçekleşmesi için Allah azze ve celle’nin yardımına muhtaç olduğumuzu unutmamamız gerekmektedir. Es-Samed olan Rabbimizin göndereceği hayra her zamankinden daha fazla muhtacız. Ey Rabbimiz! Gökte ve yerde bizim için sakladığın hayra bizi kavuştur. Semanın
kapılarından
üzerimize
güzellikler yağdır. Toprağın altından bizim için iyilikler çıkar. Şeytan ve dostlarının hamlelerine karşı bizlere güç ver. Evlerimizi İslam davasının geçilmez kalesi kıl. Bizim dostumuz ancak sensin, âmin.
KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük
EŞLERE ARASI PROBLEMLER VE ÇÖZÜM YOLLARI
K
işinin
aile
hayatı,
davranışlarının,
onun
-
Kendisi, diğer insanlara anlattığı
karakte-
takva, merhamet ve şefkat gibi
rinin ve tabiatının gerçek
hususları hayatında ne derece
aynasıdır. İnsanın, evi dışındaki sosyal hayatında bütün hareketle-
rinin sahte ve yapmacık olması ve
tatbik ediyor?
-
uyarırken kendisi bunlara ne
gerçekte olduğundan bambaşka bir
kadar riayet ediyor?
surete bürünmesi ve farklı bir kişilik sergilemesi mümkündür. Fakat kişi uzun süre gerçek kişiliğini aile-
-
Başkalarına öğrettiği bu esasları kendi ailesi hangi ölçüde
sinden saklamayı başaramaz. Bu
yerine getiriyor ve ne kadarını
sebeple insanlar evlerindeki hayat-
uyguluyor?
larıyla denenir ve imtihan olurlar. Eğer bir kişinin gerçek karakteri
Başkalarını Kur’an ve sünnetle
-
Dinine sahip çıkmada ve ailesi
hakkında hüküm verilmek istenirse
içinde tatbik etmekte ne kadar
onun aile hayatına bakılmalıdır.
başarılı?
Safer 1442
9
Her kim evinde ailesi ile mutlu bir hayat yaşıyorsa toplumdaki diğer insanlarla da mutlu yaşar. Her kim
Ailevi sorunları ortaya çıkaracak problemlerin devamlı gündemde tutulması, kadın ve erkeği karşı karşıya getirecek çalışmaların yapılması ve bunu kendine hedef edinen kesimlerin devamlı ve programlı çalışmaları, neticede toplumu yozlaştırarak bu müesseseye zarar vermenin amaçlanması, günden güne toplumu hızla bir çöküşe doğru sürüklemektedir.
de evinde ve ailesi içinde gönül huzurunu
kaybetmiş,
sıkıntı
ve
keder içinde ise böyle bir kişi toplum içinde de insanlardan yüz çeviren, onlarla olan ilişkileri bozuk, kötü ahlaklı biri olur. Hakikatte her toplumsal sorunun ve ahlaki bozulmanın ardında yatan temel gerçek ailenin bozuk olmasıdır. Bu gerçeği çok iyi idrak eden İslam düşmanları, Müslümanların en önemli merkezi, kalesi durumunda olan aile müessesesine daimî surette saldırıda bulunurlar. Çünkü onlar aileyi yıkmanın toplumu en kısa sürede bozacağı gerçeğini çok iyi bilirler. Ailenin
bozulması
neticesinde
sevgiden uzak, merhamet duygularından yoksun, intikam hissi ile ve zarar verme içgüdüsüyle hareket eden kişiler toplumda tedavi edilmesi çok zor olan buhranlara, nice
-
Diğer insanlardan da uymalarını istediği sade hayat, itaat, iffet,
toplumsal suçların işlenmesine ve topluma zarar vermeye başlarlar.
fedakârlık, hoşgörü, sabır, ahlâk
Aile hayatında meydana gelen bu
ve namus gibi mefhumlar kendi
sıkıntılar belli bir çevre ile sınırlı
evinde ne kadar görülmektedir? Eğer bir insan bu imtihandan başarı ile çıkarsa, işte o vakit hiçbir kimse onun ahlâkının, karakterinin ve samimiyetinin üstünlüğünü inkâr edemez.
Ekim 2020
10
olmayıp
toplumun
hemen
her
kesiminde kendini gösterebilmektedir. Cahil ve bilgisiz muhitlerde ortaya çıktığı gibi bilgili ve kültürlü çevrelerde
de
bu
sıkıntıların
meydana geldiği tespit edilmiştir. Dini hassasiyeti zayıf olan kesimlerde görüldüğü gibi muhafazakâr
çevrelerde de bu sıkıntılar görülmektedir. Batıda gözlemlenen bu başıbozukluk
maalesef
doğuya
da sirayet etmiş, onu da kendine benzetmiştir. Ancak şu iyi bilinmelidir ki her ne zaman dinî ve ahlaki esaslar zayıflamışsa oradaki bozukluk daha bir hız kazanmış ve onarılmaz yaralar açılmıştır. gözüken
önem vermek, tıpkı güzel ve verimli
bozukluğun
minik bir tohumu toprağa gömerek
tesiri görülebilmektedir. Dış görü-
filizlenmesine ve ileride kocaman
nüşleriyle İslami gözüken, haki-
ve iri gövdeli, verimli ve sarsılmaz
katte
sindirememiş,
bir ağaç haline gelmesine ve gölge-
onun ahlakıyla ahlaklanmamış ve
siyle her tarafı kuşatarak etrafına
nefsi arzularını, nassların önüne
kol kanat gerecek bir ağaç olmasına
geçirmiş kimselerin de aile mües-
sebep olacaktır. Bu sebeple her ne
sesine büyük zararlar verdiklerini
kadar minik de olsa bu küçük çekir-
hep birlikte gözlemliyoruz.
değe ve tohuma ehemmiyet göster-
Maalesef
bazı
kesimlerde
ise
bile
dindar bu
İslam’ı
Ailevi sorunları ortaya çıkaracak
mek gerekir.
gündemde
Toplumun en küçük temel çekirdeği
tutulması, kadın ve erkeği karşı
olan ailenin içerisinde birtakım
karşıya
çalışmaların
sorunların ortaya çıkmasına sebep
yapılması ve bunu kendine hedef
olan durumlar çoktur. Bunların en
edinen kesimlerin devamlı ve prog-
yaygın ve en çok ortaya çıkanlarını
ramlı çalışmaları, neticede toplumu
zikredecek olursak:
problemlerin
devamlı
getirecek
yozlaştırarak bu müesseseye zarar vermenin
amaçlanması,
günden
güne toplumu hızla bir çöküşe doğru sürüklemektedir.
- İlk olarak; eş seçiminde ortaya çıkan duygusallık ve maddi menfaatin hâkim olmasıdır. Duygusal olarak aşk ile başlayan evlilikler
Bunun çözümü ise aile müesse-
zamanla
çiftler
arasında
sesine sahip çıkmak, hak ettiği
mizaç, kültür, arzu ve isteklerde
konumu ve saygınlığı ona tekrar
büyük farklılıklara sebep olmakta-
kazandırmaktan geçer. Toplumun
dır. Yine birçok evlilik erkek ya da
en gözde kurumu olan ve çekir-
kadının fiziki güzelliğini beğenme
dek aile dediğimiz anne, baba ve
yoluyla
çocuk(lar)dan oluşan bu müesseseye
zamanla o güzel fiziğin içinde
gerçekleşmektedir.
ahlâk,
Fakat
Safer 1442
11
- Bazen de eş seçiminde maddi durum ve zenginlik ön planda tutuluyor. Geliri iyi olan kişi maalesef
Toplumun en gözde kurumu olan ve çekirdek aile dediğimiz anne, baba ve çocuk(lar)dan oluşan bu müesseseye önem vermek, tıpkı güzel ve verimli minik bir tohumu toprağa gömerek filizlenmesine ve ileride kocaman ve iri gövdeli, verimli ve sarsılmaz bir ağaç haline gelmesine ve gölgesiyle her tarafı kuşatarak etrafına kol kanat gerecek bir ağaç olmasına sebep olacaktır. Bu sebeple her ne kadar minik de olsa bu küçük çekirdeğe ve tohuma ehemmiyet göstermek gerekir.
dindar ve ahlaklı olandan önce tercih ediliyor, aileler de böyle kişilerin çocuklarının geleceği için daha iyi olacağına inanıyor. Maddiyatın ön planda tutulması denkliğin, aradaki yaş farkının, taraflar arasındaki kültür ve yaşam farklılıklarının ve daha başka önemsenmesi gereken değerlerin göz ardı edilmesine sebep oluyor. Başta yapılan hatanın büyüklüğü giderek artıyor ve bu durum tarafların karşısına sarp bir yokuşa sahip aşılması çok zor hatta imkânsız bir dağ gibi çıkıyor ve sonuç, ne yazık ki yine hüsran. Gönül huzurunu elde etmek için meşru
kılınan
evlilik
kurumu
maalesef tarafların bir ömür zorluk ve sıkıntıların acılarını tatmalarına ve ayrılmalarına rağmen geride unutulamayacak acılara, acı çeken ve zarar gören çocuklara, depresyonlara, bunalımlara ve zaman zaman aklına gelen kötü anıların
bulunan ruhi kötülük veya ahlaki çirkinlik fark edilince bu durum
gözünde canlanmasına sebebiyet vererek hayatın tadını kaçırıyor.
aile kurumuna zarar veriyor. Yahut
- Bazen de bu sorunların başka
zamanla bu fiziki güzellik kaybo-
bir sebebi karı-kocanın birbirleri-
lunca, ete ve kemiğe yatırım yapan
nin huylarını kavrayamamasıdır.
bu zihniyetteki insanlar daha güzel
Taraflardan birinin mizacının sert
et ve kemik arama derdine düşüyor
olması veya çok hassas duygulara
ve aile müessesesinin kutsiyetine
sahip olması neticesinde tarafla-
zarar verecek tavırlar sergiliyorlar.
rın birbirlerini anlayamaması ve
Ekim 2020
12
hissettikleri duygularını dikkate almaması, neticede zamanla aile kurumunun
yıkılmasına
sebep
oluyor. Birbirlerine saygı duymayan,
kendi
isteklerini
devamlı
dayatan ve karşı tarafın taleplerine saygı duymayan bireylerin sonu ayrılıktan başka bir şey olmuyor. - Bir başka sorun ise her iki tarafın omuzlamış oldukları ağır yükü ve kendi toplumsal sorumluluklarını gereği gibi kavrayamamasıdır. Kadının ve erkeğin yapmaları ve uymaları gereken esaslara riayet etmemeleri, iş bölümü neticesinde üzerlerine yerine
düşen
sorumlulukları
getirmemeleri
maalesef
sonucu yine olumsuzlaştırıyor. Örneğin; kocanın işi ve konumu gereği
insanlarla
görüşmesi,
onlarla buluşması gerekebilir. Bu
Bir diğer sorun da kadın veya erkeğin ailesinden olan kişilerin gerek normal hallerde gerekse anlaşmazlık hallerinde tarafların arasına girerek onları kışkırtması ve münakaşalara sebep olmalarıdır. Burada önemli olan ailevi sorunların öncelikle aile içinde kadın ve erkek arasında anlayış esaslarına uygun bir şeklinde çözümü olmalıdır.
kişinin bir âlim veya hoca olması, okuması ve yazması gerekebilir. Kadın ise böyle umumi toplantılardan daralabilir, kocasının okuyup yazması onu sıkabilir ve onu bıktırabilir.
Hatta
kocasının
yazdığı
kitaplardan dahi usanır ve kocasının yeni bir kitapla eve girdiğini görünce öf çekmeye başlar. Kocasıyla arasında engel olan bu kitaplardan gitgide soğur ve evinden onları uzaklaştırmak için türlü yollar arar. İmam Zühri’nin hanımı
kumadan daha ağır gelmektedir.” Şunu iyi bilmek gerekir ki kocanın hanımıyla kaynaşmak ve onunla vakit geçirmek için zaman ayırması gerektiği gibi kadının da kocasının
kocasını kitaplara dalmış bir hâlde
toplumsal ve ilmi vazifesine zaman
görünce ondan yüz çevirir ve şöyle
ayırmasını hoş görmesi ve ona
derdi: “Vallahi bu kitaplar bana üç
öfkelenmemesi
gerekir.
Hakeza
Safer 1442
13
erkeğin de kadının sorumluluk-
sözden tahrik olarak öfkelenebi-
larını yerine getirmesi esnasında
liyor. Maalesef sabırsızlık ve kötü
hanımının yerine getiremeyeceği
ahlak neticesinde birçok aile yıkıl-
veya yapmakta zorlanacağı talep-
mış ve ailelerde sayısız sorunlar
lerde bulunmaması gerekir. Karşı-
meydana gelmiştir.
lıklı anlayış içinde olmak ve empati kurmak yani kendini karşısındakinin yerine koyma düşüncesi tarafların arasına yerleşince Allah’ın izniyle
olumlu
neticeler
ortaya
çıkacaktır.
- Bir diğer sorun da kadın veya erkeğin ailesinden olan kişilerin gerek
normal
hallerde
gerekse
anlaşmazlık hallerinde tarafların arasına girerek onları kışkırtması ve münakaşalara sebep olmala-
- Ailevi sorunların ortaya çıkma
rıdır. Burada önemli olan ailevi
sebeplerinden bir diğeri de kadının
sorunların öncelikle aile içinde
kocasının mali durumunu gözet-
kadın ve erkek arasında anla-
memesi ve ondan yerine getirmekte
yış esaslarına uygun bir şeklinde
zorlanacağı taleplerde bulunma-
çözümü olmalıdır. Eğer bu şekilde
sıdır. Zengin yaşama isteği, güzel
bir çözüm bulmakta zorlanılıyorsa
giyinme, ziynet ve ev eşyalarını
bu takdirde yapıcı ve anlayışlı olan
çoğaltma arzusu gibi daha birçok
olgun kişilerden -velev ki bunlar
istek taraflar arasında çok büyük
aile büyükleri de olabilir- yardım
sorunların
anlaşmazlıkların
almak olmalıdır. Aileyi birbirine
meydana gelmesine sebep oluyor.
kışkırtacak ve aralarını ayıracak
Bazen de kadının haklı taleplerine
kişilerden ve tavsiyelerden şiddetle
karşılık kocanın cimrilik yapması
kaçınmak gerekir. Aile büyükleri-
ve gerekli olan hususlarda kadının
nin de bu hususta onarıcı olmaları
isteğine cevap vermemesi de bu
gerekir. Problem çıkarmanın hiç
ayrılıkları meydana getiriyor.
kimseye bir faydasının olmayacağı
ve
- Bir diğer sorun ise tarafların birbirlerine su-i zan beslemeleri
ve hayatları karartacağı iyi bilinmelidir.
ve güvenmemeleridir. Birbirlerinin
Burada zikredebileceğimiz birçok
hal ve hareketlerinde daima ters ve
husus daha vardır ki konunun
yanlış sonuçlar çıkarmalarıdır.
uzamaması açısından bu kadarıyla
- Yine bir diğer sorun eşlerden birisinin kötü ahlaklı olmasıdır. Bunun neticesinde kadın veya erkekten birisi ahlakı bozuk olduğu için hemen feveran ediyor, en küçük bir
Ekim 2020
14
yetiniyoruz. Konuyla ilgili nebevi örnekliği bir sonraki sayımızda inceleyeceğiz inşallah.
KAPAK DOSYA Ahmet İnal
AILE YAPIMIZ NEYDI? NE OLDU?
T
oplu taşıma araçlarıyla haşır
konuşmadan o değil ben istifade
neşir geçen öğrencilik yılla-
etmiştim.
rımda Çemberlitaş tramvay
çok manidar bir şekilde yüzüme
hattında iğne atılsa yere düşmeye-
cek bir vaziyetteyken küçücük bir boşlukta göz göze geldiğim Mısırlı
Konuşmamız
arasında
bakarak “Burası mı İslam beldesi?” demişti sadece.
bir Müslümanla konuşma imkânım
Ünlü filozof Heraklitos çok uzun
olmuştu. Halinden pek memnun
yıllar önce (M.Ö 500’lü yıllar) biraz
gözükmüyordu. Sebebi tramvayın
doğru biraz yanlış bir kelam etmiş:
kalabalık oluşu değildi elbet. Kendi-
“Her şey değişir. Değişmeyen tek
siyle konuşmamın faydalı olacağını düşünerek
kalabalığı
yardım
ve
şey değişimin kendisidir.”
yanına ulaştım. Birkaç kelam ettik
Evet, değişiyoruz. Farkındayız ya da
sonra da ayrıldık. Sonuç tahmin
değiliz ayrı bir mesele ama tepeden
ettiğim gibi olmamış aksine bu
tırnağa köklü bir değişim içindeyiz.
Safer 1442
15
Mısırlı Müslüman kardeşim, bulun-
yememiz-içmemiz, gülmemiz-ağ-
duğumuz mevkiin önemini bilerek
lamamız artık her şey bambaşka.
mi söyledi o sözleri bilmiyorum. Ama
Önümüzde kontrol edemediğimiz
bu konuşmanın İstanbul’un İslamla
bir fırtına var ve bizi bizden alıp
buluşmasının sembollerini taşıyan
çok uzaklara götürüyor. Darbeler
bir semtte ve cennet mekân Sultan
ardı ardına soluksuz ve beklenme-
Abdülhamid’in kabrinin neredeyse yanı başında gerçekleşmesi yaşadığımız değişimi tam olarak ifade ediyordu aslında. Önünden defalarca geçtiğimiz bu semtleri ve halihazırdaki hallerini düşününce gerçekler ortaya çıkmakta gecik-
dik yerden gelip yıkıyor bizi. Takım elbiseyle girdiğimiz kavgadan ağzı burnu yer değiştirmiş şekilde ve neredeyse kendimizi bile tanıyamayacağımız bir halde çıkıyoruz, dilimizde şairin şu mısralarıyla;
miyordu. Buralar ne zamandır bu
Ne ben eski benim
haldeydi? İslam’ın nişaneleri insan-
Ne zaman eski zaman
ların suretinden alınıp taş duvarlara
Ne bahçede güller kırmızı
nasıl da hapsedilmişti? Burası mı İslam’ın güçlü kalesiydi? Efendi-
Ne sen renklisin dünyamda
miz sallallahu aleyhi ve sellem’in övgüsüne
Bu köklü değişimlerden nasibini
mazhar olmuş o büyük önder Fatih Sultan Mehmet’in emanetine böyle mi sahip çıkılmalıydı? Dünyanın en büyük imparatorluğunun baş
alan, eli yüzü tanınmaz hale gelen temel yapılarımızdan birisi de aile hayatımızdır.
mabedinin camiye dönüştüğü bu
Aile yapımız bizi Avrupa toplum-
güzel yer böyle mi olmalıydı? İslam
larından ayıran ve onlar karşı-
için gece gündüz demeden mücadele
sında her zaman bir adım daha
eden Sultan Abdülhamid Han’a olan
öne
borcumuz böyle mi ödenmeliydi?
gelirdi. Medeni(?) Avrupa millet-
Maalesef ortada.
hali
pür
Kökünden
en
melalimiz kökünden
değişiyor ve benliğimizi kaybediyoruz. Ruhumuz, özümüz, yaşam şeklimiz
kısaca
her
şeyimizle
geçiren
unsurların
başında
lerinde bulunmayan bir sıcaklığı vardı
ailelerimizin.
Başımızda
güçlü ama adaletli bir otorite olarak babalarımız, merhameti ve fedakarlığıyla iyiliğimiz için çırpınıp
evrim geçiriyoruz. Aynadaki biz,
duran
biz
Ahmetleri
darımızda zorumuzda daima yanı-
Mehmetleri dünküyle aynı değil,
mızda bulduğumuz kardeşlerimiz
elli yüz yıl öncesiyle hiç mi hiç
ve muhabbetlerini en içten şekilde
aynı değil. Oturmamız-kalkmamız,
hissettiğimiz akrabalarımız vardı.
değiliz.
Ekim 2020
16
Şimdinin
cefakâr
annelerimiz,
her
saygı,
şeyin iyisini yiyemez ve giyemez-
adalet ve merhamet üzerine kurul-
dik ama duyguların en güzelini en
muştu. Bu temelleri görmek isteyen
sıcağını hissederdik yüreğimizde.
kimsenin ailenin en küçük ferdine
Velhasıl tüm eksikleriyle birlikte
bakması bile yeterli olabilirdi.
evveldi, güzeldi.
Öte yandan ailelerimiz bu değerlerle
Şimdilerde eskinin yerinde yeller
öne çıktığı kadar kalabalık oluşuyla
eseli çok oldu. Hayal bile edeme-
da hatırlanırdı hep. Dedesi, nenesi,
yeceğimiz kadar çok şey değişti.
amcası, halası, dayısı, teyzesiyle
Keşke
kocaman
sayıyı
yıkık dökük evler ve imkansızlıklar
arttırdığı kadar kalitey i de arttırırdı.
olsaydı. Ama öyle olmadı. Her gelen
Kimisinin tecrübesi kimisinin feda-
yeni, eskisinden bir şeyler çaldı.
karlığı kimisinin sempatisi kimisi-
Yeni yeni binalar soğuk geçirmedi
nin ise maddiyatı birlikte tutardı
ama bize eski sıcaklığımızı da
herkesi. Dengeler çok farklıydı. Evet,
vermedi. Modern iletişim araçları
bir evlat babasıyla bugünkü kadar
iletişimimizi
rahat konuşamaz, anneler babaların
yana var olanı da paramparça etti.
yanında seslerini bu kadar yukarı
Televizyonlarla bir araya toplan-
çıkaramazdı.
dıksa da robotlara dönüşmekten
Aile
meclislerimiz
bir
sevgi,
aile.
Evlerde
rahat
plazma
TV’ler
Onlar
koltuklar, de
geniş
yoktu.
Sırt
değişen
sadece
sobalar,
güçlendirmek
bir
kurtulamadık. Neticede
yeni
aile
düzenimizle
yastığı, minder ve halıdan ibaret
tamamen
odalar, herkesin her saat gireme-
hüsrana
yeceği gıda dolu(?) kilerler, kardeş-
tablo birbirinden kopuk fertlerin
lerin ortaklaşa giydiği kıyafet ve
oluşturduğu soğuk aile yuvaların-
ayakkabılar… Tüm sermaye buydu.
dan başkası değildi. Aslında buna
Fazlasına
zengin
tam olarak aile de denemezdi. Aile
sayıldığı gariban bir toplumduk
demek sadece aynı soy isimle aynı
biz. Ama yine de herkeste mutlu-
evde yaşamak mıydı? Aile demek
luk, gözlerde bir ışıltı vardı. Onca
aynı odada ama farklı hülyalarda
yokluğa rağmen evlerde vakit güzel
olmak mıydı? Kimsenin kimseden
geçerdi. Kışlar ay rı güzel y azlar ay rı
haberinin olmadığı, evlerin otel
bir güzel olurdu. Birisinde etra-
olarak kullanıldığı bir yer yuva
fında toplandığımız sıcacık soba-
olarak
larımız diğerinde de altında serin
Aynı aşa ortak olmadan aynı işe
serin oturarak derin muhabbetlere
el atmadan aynı umuda bel bağla-
daldığımız asmalarımız vardı. Her
madan aile olunamazdı ki! İyi bir
sahip
olanın
başarısız uğradık.
olduk
Ortaya
isimlendirilebilir
çıkan
miydi?
Safer 1442
17
ve
aile için asaletiyle duran bir baba,
“Allah’ın dininden uzaklaşma ve
şefkatiyle bir sağa bir sola koşturan
O’nunla olan bağı zayıflatma” her
anne, kendi dünyalarında neşeyle
yanlışta olduğu gibi burada da
oynayan evlatlar şarttı. Ancak o
birincil unsurdur. Allah’ın emrettiği
zaman mutlu aileler tesis edilebilir,
her şey iyi/ doğru yasakladığı her
evler sıcak yuvalara dönüşebilirdi.
şey de kötü/ yanlıştır. Eğer insan bir yanlışın içine düşmüşse orada
Nerede Yanlış Yaptık?
mutlaka Allah’ın kendisi için çizmiş
Değişim hayatın kanunu olsa da her zaman bir sebebe muhtaçtır. Hayatta hiçbir şey sebepsiz olarak değişmez.
Çabamız
olmaksızın
değişen haller bile en nihayetinde Allah’ın rahmeti ve mağfireti gibi bir sebebe dayanır. Bu nedenle meydana gelen değişim ve dönüşümden
memnun
kalınmamışsa
yapılması gereken ilk şey onun sebeplerini
irdelemek
ve
yeni
adımlar atarak neticeyi değiştirmek olacaktır. Bahsini ettiğimiz aile meselesinde de yaşadığımız kırılmaların sebepleri elbet vardır. Özden kopma ve başkalaşma
genellikle
uzun
bir
sürece dayandığı için sebeplerini doğru teşhis etmek zorlaşsa da İslam’ın ortaya koymuş olduğu aile yapısının zaman ve mekân mefhumunu aşarak netliğini koruması bize yardımcı olacaktır.
olduğu sınırı aşma durumu vardır. Aile yapılarımızı İslam’ın emrettiği şekilde muhafaza edemememizin yegâne sebebini de burada aramak gerekir. Bu nedenle sorulması gereken ikinci bir soru ise “ideal olan aile yapısı için gerekli düzenleme ve tavsiyeler Kur’an ve sünnette yeterince mevcutken neden ve ne çeşit bir yanlış yaptık?” sorusu olmalıdır. Bu soruya doğru cevabı vermek için tarihin sayfalarını biraz geriye çevirmemiz ve çizilen kıvrımların izini bu satırlar arasında sürmemiz gerekecektir. İslam
dünyasında
belki
itikadi
açıdan değil ama sosyolojik açıdan Müslümanların kendi kaynaklarından yüz çevirip başka kaynaklara meylettiği en net dönem 18 ile 20. yüzyıllar arasında olmuştur. Güçlü ve parlak bir dönemin ardından yaşanan düşüşler hataları tefekkür için güzel bir
Aile hususunda yaşadığımız başarı-
başlangıç olsa da netice istenilen
sızlığın sebeplerini dışarda arama-
şekilde
dan önce okları kendi nefislerimize
yapması gereken yegâne şey hata-
çevirmeli ve samimiyetle sormalı-
larını görüp kendi kaynaklarından
yız: “Nerede yanlış yaptık?”
azami
Ekim 2020
18
olmadı.
derecede
Müslümanların
istifade
etmek
olmalıyken bir anda zihinlerde İslam ahkamının dönemin sorunlarına çare olamayacağı, gerekli reçetenin Batı toplumlarında saklı bulunduğu tezi ağırlık kazanıverdi. İşte tüm alanlarda olduğu gibi aile yapısı için de en büyük kırılma noktası burası oldu. Zihniyet değişimi de denilebilecek bu gelişme Avrupa kültürünün beldelerimize destursuzca girmesine ve istediğini kolayca yapabilmesine imkân tanıdı. Bu safhadan sonra askeriyeden hukuka eğitimden toplumsal yapıya varana dek neredeyse her alanda ciddi yenilikler birbirini takip etti. Neticede yeni bir devlet yeni bir sistem yeni bir toplumsal düzen inşa edildi. Yeni sistemde
Aile yapımızı ifsad eden hukuksal düzenlemelerin en başında; 17 Şubat 1926'da İsviçre Medeni Kanun’u örnek alınarak TBMM'de kabul edilen, 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe konulan ve 1 Ocak 2002’ye kadar varlığını sürdüren “1926 Kanunu Medenisi” gelir. Müslüman bir toplumun gayrimüslim anayasal düzenlemeler ile tanzim edilmesi tam bir felakettir.
aileye hayat(?) verecek damarlar Avrupa’ya
uzanıyordu.
Bundan
sonra Avrupa’nın doğrusu doğrumuz, yanlışı yanlışımız olacaktı. Eski tek kalemde çizilecek yenisi hemencecik ikame edilecekti. Evet evet! En doğrusu buydu. Bu reçeteye uyacak, biz de çağdaş medeni milletler seviyesine çıkacaktık.
2002’ye kadar varlığını sürdüren “1926
Kanunu
Medenisi”
gelir.
Müslüman bir toplumun gayrimüslim anayasal düzenlemeler ile tanzim edilmesi tam bir felaket-
Hukuk Alanında Atılan Yanlış Adımlar
uymayan ne dinle ne de örfle bir
- 1926 Kanunu Medenisi Aile yapımızı ifsad eden hukuksal
düzenlemelerin
en
tir. Zihniyet olarak bu topraklara
başında
17 Şubat 1926'da İsviçre Medeni
paralellik arz etmeyen bu yasa ve kanunların aile yapımızı nereye getirdiği
ortadadır.
Ancak
yine
Kanun’u örnek alınarak TBMM'de
de bu acı sonuçtan gerekli dersler
kabul edilen, 4 Ekim 1926 tari-
alınmamış ve aynı hatalar günü-
hinde yürürlüğe konulan ve 1 Ocak
müze kadar devam edegelmiştir.
Safer 1442
19
- 2001, 2004 ve 2010 Yılları Anayasal Düzenlemesi
Aralarındaki fıtri farkları bir yana bırakıp kadın ve erkeği bir gören bu çarpık zihniyetin kanunlaşması genel olarak tüm toplumsal yapıyı bozsa da özelde en çok aile düzenine darbe vurmuştur. Çünkü bu yanlış anlayış kadınla erkeği ağır bir çatışma alanına sürükleyerek aile içinde karmaşanın doğmasına sebep olmuştur.
Anayasa
üzerinde
bu
yıllarda
Kadın ve erkek İslam nazarında eşit değil eşdeğerdir. İmanları ölçüsünde kadın da değerlidir erkek de. Ancak Allah azze ve celle bu iki cinsi farklı tabiatlarda yaratmış, sorumluluk yüklerken de bu hususu önemli bir etken olarak kabul etmiştir. Bu nedenle kadın ve erkek birbiriyle yarışan iki rakip değil Allah’ın kendileri için belirlemiş olduğu kulvarda yürüyen iki yoldaştır.
bırakıp kadın ve erkeği bir gören
meydana gelen değişikliklerin ana konusu
kadın-erkek
eşitliğidir.
Anayasa’nın 10. maddesine 2004 yılında “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü eklenmiştir. 2010 yılında ise 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının sonuna “…bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” ibaresi eklenmiştir. Aralarındaki fıtri farkları bir yana bu çarpık zihniyetin kanunlaşması genel olarak tüm toplumsal yapıyı bozsa da özelde en çok aile düzenine darbe vurmuştur. Çünkü bu yanlış anlayış kadınla erkeği ağır bir çatışma alanına sürükleyerek aile içinde karmaşanın doğmasına sebep olmuştur. Kadın ve erkek İslam nazarında eşit değil eşdeğerdir. İmanları ölçüsünde kadın da değerlidir erkek de. Ancak Allah
azze ve celle
bu iki cinsi farklı
tabiatlarda yaratmış, sorumluluk yüklerken de bu hususu önemli bir etken olarak kabul etmiştir. Bu nedenle kadın ve erkek birbiriyle yarışan iki rakip değil Allah’ın kendileri
için
belirlemiş
olduğu
kulvarda yürüyen iki yoldaştır.
Ekim 2020
20
- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet-
ilk sözleşme 1981 yılında yürür-
ler Bakanlığı Tarafından Atılan
lüğe giren CEDAW’dır. CEDAW’ın
Adımlar
temel hedefi, toplumsal yaşamın
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı özellikle son dönemde aile bakanlığı gibi değil “kadın bakanlığı” gibi çalışmaktadır. Aile mefhumunu neredeyse sadece kadınla özdeşleştiren
bakanlık
atmış
olduğu adımlarla kadını güçlendir-
her alanında kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla, kalıplaşmış kadın-erkek rollerine dayalı önyargıların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. Sözleşme taraf ülkelerde kadınlara yönelik ayrımcılığı önlemek için var olan tek yasal ve
mek yerine ona zarar vermektedir.
bağlayıcı
Ev ortamından koparılıp çalışma
dır. Türkiye, CEDAW’ı 1985 yılında
ortamına hapsedilen ve kocasıyla
imzalamış ve sözleşme 1986 yılında
egemenlik yarışına giren bir kadın
yürürlüğe girmiştir.
mutlu kadın değildir. Bu nedenle,
• BM tarafından koordine edilen bir
bakanlık eliyle yürütülen projeler güçlü(?) ama mutsuz kadınlar üretmekten öteye geçememektedir.
uluslararası
doküman-
başka çalışma ise “Sürdürülebilir Kalkınma
Hedefleri”dir.
2015’de
gerçekleştirilen BM Sürdürülebilir
Bakanlık tarafından bu minvalde
Kalkınma Zirvesinde 2030 Sürdü-
yürütülen projelere şunlar örnek
rülebilir Kalkınma Hedefleri tüm
verilebilir:
BM üyelerinin (193 ülkenin) imzası
• “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal
ile kabul edilmiştir.
Eylem Planı”
2030 yılına kadar ulaşılması planla-
2008-2013 yılları arasında uygulan-
nan toplam 17 ana hedef bulunmak-
mıştır.
tadır. Bunlardan birisi de “toplum-
•
“Kadının
Güçlenmesi
Strateji
Belgesi ve Eylem Planı” 2018-2023
yıllarını
kapsayacak
şekilde planlanmıştır. Halen yürürlükte olan bir projedir. -
İmzalanan
BM
Koordineli
Sözleşmeler
• Birleşmiş Milletler’in (BM) temel
sal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve tüm kadın ve kız çocuklarının güçlenmesi”dir. 5. madde altında yer alan bazı hedefler şunlardır: - Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığın her yerde sona erdirilmesi,
insan hakları sözleşmeleri arasında
- Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik-
yer alan ve kadın hakları konusunda
ler ile kadın sünneti gibi bütün zararlı
uluslararası standartları belirleyen
uygulamaların sona erdirilmesi,
Safer 1442
21
için güçlü politikalar üretilmesi, izlenmesi ve var olanların takviye edilmesi ve uygulanabilir mevzuat
Maddelerinin uzun olması sebebiyle burada detaylarına yer veremediğimiz sözleşme genel itibarıyla özetlenecek olursa; “Aile İçi Şiddeti Önleme” adını taşısa da sadece kadın merkezli oluşundan dolayı pozitif ayrımcılık oluşturmuş, kadının beyanını esas alan yönüyle yargısız infaz edilerek evinden uzaklaştırılmış 2 milyondan fazla erkek üretmiş ve baskılar sonucu cinnet geçirme derecesine gelmiş kocaların eline kendi kadınlarının kanını bulaştırmış, aileleri de fertlerini de geri dönülmez felaketlere sürüklemiş iğrenç bir sözleşmedir.
geliştirilmesi.
• İmzalananlar arasında en çok gündeme gelen sözleşme şüphesiz “İstanbul Sözleşmesi”dir. Asıl adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir.
Sözleşme
AKP,
CHP, MHP ve BDP’nin oylarıyla Meclis’ten geçti. 81 maddelik İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye adına dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
imzaladı.
Sözleşme
TBMM’de 24 Kasım 2011'de onaylandı, 8 Mart 2012'de Resmî Gazete’de yayımlandı. 1 Ağustos 2014’te de yürürlüğe girdi. Maddelerinin uzun olması sebebiyle burada detaylarına yer veremediğimiz sözleşme genel itibarıyla özetlenecek olursa; “Aile İçi Şiddeti Önleme” adını taşısa da sadece kadın merkezli oluşundan dolayı pozitif ayrımcılık oluşturmuş, kadının beyanını esas alan
-Kadınların siyasi, ekonomik ve
yönüyle
sosyal hayatta karar alma süreci-
evinden uzaklaştırılmış 2 milyon-
nin her basamağına tam ve aktif
dan fazla erkek üretmiş ve baskılar
katılımının
sonucu
sağlanması
ve
bu
yargısız
cinnet
infaz
geçirme
edilerek
derece-
alanda liderlik için eşit fırsatlara
sine gelmiş kocaların eline kendi
sahip olması,
kadınlarının
-Toplumsal
cinsiyet
eşitliğinin
tesisi ve her alanda kadınların ve kız çocuklarının güçlenmesi
Ekim 2020
22
kanını
bulaştırmış,
aileleri de fertlerini de geri dönülmez felaketlere sürüklemiş iğrenç bir sözleşmedir.
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen
İTAATİN ÖNEMİ VE SINIRLARI يم ِ َّ ِب ْس ِم ِ الل ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ِح
َ ْ ول َواُو۬لِي َ الل َواَ ۪طي ُعوا ال َّر ُس ال ْم ِر ِم ْن ُك ْ ۚم َ ّٰ يَٓا اَ ّيُ َها ا ّلَ ۪ذي َن ٰا َم ُنٓوا اَ ۪طي ُعوا
ٰ ْ الل َوا ْل َي ْوم ال ِخ ِۜر ِ ّٰ ول اِ ْن ُك ْن ُت ْم ُت ْؤ ِم ُنو َن ِب ِ ّٰ َف ِا ْن تَ َنا َز ْع ُت ْم ۪في َش ْي ٍء َف ُر ُّدو ُه اِلَى ِ الل َوال َّر ُس ِ ۟ ًٰذلِ َك َخ ْي ٌر َواَ ْح َس ُن تَأْ ۪ويال “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin, sizden olan ulül-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzeldir.” (Nisa, 59)
Safer 1442
23
İnsanların yaratılış gayesi Allah’a ibadettir. Ancak sahip olduğu nefis onu bu ibadetten alıkoymaya çalışır. Bu yüzden kendisini önünde bekleyen ölüm ve sonrasında hazırlık yapmak veya ardı arkası kesilmeyen çekici dünya nimetlerini elde etmek arasında bulur. Ya Allah’a itaati veya çeşitli şekilleriyle boy gösteren arzuların peşinden gidecektir. İnsan Hz. Âdem’in şahsında henüz Allahu Teâlâ, Hz. Âdem'i yeryüzünün değişik topraklarının terkibiyle yaratmıştır. Bu yüzden onun soyundan gelenler arasında değişik renkler ortaya çıkmıştır. Rabbimiz bu vesileyle insanların dünyaya yayılmasını ve insanların birbiriyle imtihan olmasını dilemiştir.
dünyaya gelmeden önce itaat ile sınanmıştır. düşman
İblisin
olduğunu
kendisine öğrendikten
sonra yasaklanmış ağaçtan uzak durması emredilen Hz. Âdem yine Allah’ın takdiri ile ehli ile beraber cennetten dünyaya indirildi. O’nun nesli de ilk ciddi sınavını Allah’ın emrettiği kurban ile verdi.
Her şeyi elinde tutan Allahu Teâlâ
Hz. Âdem’in iki oğlunun hikayesi
dileseydi iyilikte veya kötülükte
itaat ve itaatsizliğin temsili olarak
tüm insanları aynı fizik, fikir ve hareket
noktasında
birleştirirdi.
Ancak bu imtihanın ve insanın yaratılış gayesinin ortaya çıkmasına engel olurdu. Bu yüzden her bir insan kendine has bir yapıya sahip olarak farklı mizaçta yaratılmıştır. İnsanların bu farklılığına işaret eden Rasûlullah
sallallahu aleyhi
karşımızda durmaktadır. Neticesi cennetten çıkarılmaya kadar varan, kardeş kanını dökmeye sevkeden bu mesele ibadetin mihenk taşıdır. İslam Tarih’inde Uhud Savaşı esnasında Müslümanların itaat ettikleri ve itaattan yüz çevirdikleri zaman nasıl neticelerle karşılaştığı detaylı bir şekilde ele alınmıştır.
efendimiz şöyle buyurdular:
Ayet-i kerimenin manasını teyit
“İnsanların misali hiçbiri yük taşı-
mahiyetinde pek çok hadis-i şerif
maya müsait bulamayacağın yüz
rivayet edilmiştir. Onlardan bazı-
deve gibidir.”
ları şöyledir:
ve sellem
(1)
1. Buhârî, 6498; Müslim, 2547
Ekim 2020
24
Enes
radıyallahu anh’dan
rivayetle
giden ve gitmeyen şeyleri dinleyip itaat
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
etmelidir. Günah işlemekle emredilirse
buyurdu: “Üzerinize başı kuru üzüm
artık dinleyip itaat etmez.” (5)
gibi olan Habeşli biri dahi emir tayin edilse onu dinleyin ve itaat edin.” (2)
Müfessirlerin Ayet ile İlgili Görüşleri
Ebu Hureyre
Fahreddin
radıyallahu anh’tan
riva-
er-Razi
Mefatihul
yetle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
Gayb’da şöyle diyor: “Bilesin ki
şöyle
Rasûlullah
buyurdu:
“İsrailoğlullarını
sallallahu aleyhi sellem’den
nebiler idare ediyordu. Bir peygamber
rivayet olan şeyler ya sözdür ya da
vefat edince yerine diğeri geçiyordu.
fiil. Allahu Teala’nın “peygam-
Ancak benden sonra nebi gelmeyecek,
bere itaat edin” buyruğu dolayı-
çok sayıda halife gelecektir.” (Ashab)
sıyla onun sözlerine itaat vaciptir.
“Ya Rasûlallah! O zaman bize ne
Fiillerine gelince peygambere has
emredersin?” dediler. Buyurdu ki:
durumlar
“Her birine beyat edin ve haklarını
fiillere de uyması vaciptir. Bunun
verin. Muhakkak Allah onlara sizi
sebebi ise Allah’ın “itaat edin”
nasıl yönelttiklerini soracaktır.” (3)
sözünün Allah’ın emirlerine itaati
Abdullah b. Ömer
radıyallahu anhuma
dedi ki: “Rasûlullah ve sellem’i
sallallahu aleyhi
şöyle derken işittim: ‘Kim
elini itaat etmekten geri çekerse kıyamet günü Allah’ın huzuruna hiçbir delili olmadan gelir. Kim de boynunda beyat sorumluluğu olmadan ölürse bir nevi cahiliye üzerine ölmüş olur.” (4) İslam’da
kayıtsız
şartsız
itaat
yoktur. İtaat dinin emirleri çerçevesinde geçerlidir. Emir sahibi kim olursa olsun Allah’ın yasaklamış olduğu şeyleri emredemez.
haricinde
ümmetin
o
vacip kıldığını beyan etmemizdendir. Sonra Allahu Teâlâ Muhammed aleyhisselam’ın
sıfatını anlatırken “ona
uyun” buyurdu. Bu da emir olup farziyete delalet eder. Böylece ona uymak farz olmuştur. Uymak başka birinin yapmış olduğu ameli sırf o kişi yerine getirdi diye yapmaktır...” Er-Razi bize Allah’ın yüce isminin tazimi açısından önemli bir edebe riayet etmemizi isteyerek söyle devam ediyor: “Allah ‘Allah’a itaat edin’ diyerek onu tek başına zikretti.
Sonra
“Rasûle
itaat
Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma’dan
edin, sizden olan ulül-emre de”
rivayetle Rasûlullah
buyurdu. Bu Allah
sellem
sallallahu aleyhi ve
şöyle buyurdu: “Günah bir şey ile
emredilmedikçe Müslüman kişi hoşuna
bir
edebi
öğretme
azze ve celle’den
sadedinden-
dir. Bu edep onunla beraber başka
2. Buhârî, Kitabul Ahkam, 9.bab, 78. hadis 3. Müslim, Kitabul İmare, 6.bab, 17.hadis 4. Müslim, Kitabul İmare, 6.bab, 22.hadis 5. Ebu Davud, Kitabul Cihad, 87
Safer 1442
25
birinin isminin zikredilmemesidir.
Şehit
Ancak durum yaratılmışlar için söz
“sizden olan ülül -emre de” bölü-
konusu olursa onlar beraber zikre-
münü söyle açıklıyor:
dilebilirler. Bunun delili “Rasûl’e
“Ulül emre gelince ... Ayet-i kerime
itaat edin, sizden olan “ulül-emre de” sözüdür. İşte burada bu edep
Seyyid
Kutub
rahimehullah
onları da belirtiyor. Sizden olan ulül-emre...
Müminlerden
olan
öğretilmiştir. Bundan dolayı bir kişi
mümin ulül emre yani Allah’a
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in
ve Rasûlüne itaat eden, yasama
yanında “Kim Allah ve Rasûl’e
yükünü ve hakimiyet telakkisini
itaat ederse doğru yolu bulmuştur,
sadece Allah’a bırakmak, bütün
kim ikisine isyan etmişse sapıt-
hayat telakkisini yalnız O’ndan
mıştır” deyince Rasûlullah
sallallahu
almak gibi ve şartları yukarıdaki
“Sen ne kötü hatipsin.
ayet-i kerimede belirtilen hususları
aleyhi ve sellem
Kim Allah’a ve Rasûlüne isyan ederse
yerine getiren ulül-emre...
deseydin ya” dedi. Veya buna yakın
Ayet-i kerime Allah’a itaati ve onun
bir şey söyledi. Sözün özü bir lafızda ikisinin zikri bir nevi yakınlık ve
tarafından gönderilmiş olmasından dolayı peygambere itaati esas
benzerlik düşüncesi verir. Allah ise
kabul
bundan yücedir.” (6)
gelince... Bunu ‘Sizden...’ kaydı ile
İman Kurtubi el-Camiu li Ahkamil-Kur’an’da şöyle diyor: “Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz yani tartışır ve ihtilaf ederseniz... ‘Onu Allah’a ve Rasûl’e götürün’ yani bu hükmü Allah’ın kitabına ve Rasûlüne götürün. O hayattayken O’na sorun veya vefatından sonra sünnetine bakın.” (7) Müfessirler ulül-emrin kim olduğu hakkında
ihtilafa
düşüp
ediyor.
Ulül-emre
itaate
Allah’a ve Rasûlüne itaat etmeye bağlıyor. ‘İtaat ediniz’ kelimesi Rasûlullah’ı itaat hususunda ikinci defa tekrarlanmış olduğu halde ulül emre itaat hususu zikredilirken tekrarlanmıyor. Böylece onlara itaat hususunun onların Allah’a ve Rasûlüne itaat etmelerine bağlı olduğunu, itaat yetkilerini Allah’a ve Rasûlüne itaat durumundan
aldıklarını
beyan
farklı
etmiş oluyor. Bu da ulül-emre
görüşler getirmişlerdir. Bu görüşler
Allah’a ve Rasûlüne itaat ettikleri
arasında en sahih olanı “Müslüman
müddetçe itaat edin manasını taşır.
idareciler ve ulemadır” diyenlerin
Aynı zamanda “sizden” kaydıyla da
görüşüdür.
imanı şart koşuyor...”
6. Mefatihul Gayb, aynı ayetin tefsirinden 7. Kurtubi Tefsiri
Ekim 2020
26
NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz
ALLAH’IN ÇİZDİĞİ SINIRLARI KORUMAK Ebu Abbas Abdullah bin Abbas radıyallahu anhuma şöyle dedi: “Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in terkisindeydim (1) şöyle buyurdu: ‘Ey oğul, ben sana birkaç kelime öğreteyim. Allah’ın –çizdiği sınırları- koru ki O da seni korusun. Allah’ın -sınırlarını- koru ki O’nu önünde bulasın. Bir şey isteyecek olursan Allah’tan iste. Yardım isteyecek olursan Allah’tan yardım iste! Şunu bil ki eğer bütün insanlar (en ufak) bir şey ile sana fayda vermek için bir araya toplanacak olsalar Allah’ın senin için yazmış olduğundan başka bir fayda veremezler. Eğer sana herhangi bir şekilde zarar vermek için bir araya toplanacak olsalar Allah’ın senin için yazdığı zarardan başkasını veremezler (çünkü) kalemler kaldırılmış, sahifeler(in mürekkebi) kurumuştur.” (Tirmizi, Kıyâme, 59, “Hasen-sahih bir hadistir” demiştir. El-Elbâni, Sahihu Cami’de (7834) sahih olduğunu belirtmiştir.)
1. Terki; Binek hayvanlarda eğerin arka kısmına verilen isimdir
Safer 1442
27
Tirmizi’nin dışındakiler şu şekilde
Medine’ye hicret etmiştir. Teyzesi
rivayet ederler:
Meymune, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
“Allah’ın -sınırlarını- koru ki O’nu önünde bulasın. Rahat zamanında (Allah’ın hükümlerini yerine getirmek suretiyle) Allah’ı tanı ki sıkıntılı zamanlarında da Allah seni tanısın. Şunu bil ki sana isabet etmeyecek olan bir şey, hiçbir şekilde sana isabet edecek değildir ve sana isabet edecek olan bir şey, hiçbir şekilde seni ıskalayacak değildir. Ve yine şunu bil ki muhakkak
sellem’in zevcelerinden biri olduğu için
sürekli efendimizin evine geliyor hatta bazı geceler orada kalıyordu. Peygamberimiz onun için “Allah’ım onu dini konularda derin ilimli bir alim yap ve ona tefsir ilmini öğret” diyerek dua etmiştir. (4) Peygamberimiz vefat ettiğinde henüz on üç yaşındaydı, yaşı küçük olması hasebiyle hiçbir savaşa katılmamıştır.
yardım ve zafer sabır ile beraberdir ve
Son derece keskin bir zekâya ve
muhakkak kurtuluş, keder ve sıkıntı ile
ince bir anlayışa sahip olduğu için
beraberdir. Şüphesiz zorlukla birlikte
Hz. Ömer onu ilim meclislerine alır
bir kolaylık vardır.”
ve yüksekçe bir yere oturturdu. Hz
Bu
hadisin
(2)
önemli
tavsiyeleri
barındırdığını söyleyen İbni Recep el-Hanbeli, bazı âlimlerin şöyle dediğini
ifade
eder:
“Bu
hadis
üzerinde düşündüm de beni dehşete düşürdü. Az kalsın aklım başımdan gidecekti. Bir insan bu hadisi bilmi-
.Osman döneminde hac emirliği, Hz. Ali döneminde ise Basra valiliği yapmış hicri 68. yılda vefat etmiştir. Namazını Hz Ali’nin oğlu Muhammed bin Hanefiyye kıldırmıştır.
Hadis ile İlgili Açıklamalar
yor ya da manasını tam kavrama-
A) “Allah’ın –çizdiği sınırları- koru ki
mışsa ne kadar üzülse de azdır!”
O da seni korusun. Allah’ın -sınırlarını-
(3)
Hadisin Ravisi Abdullah bin Abbas r.a Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in
koru ki O’nu karşında bulasın.” Allahu Teâlâ birtakım haram ve yasaklar belirlemiştir. Onun belir-
amcası Abbas’ın oğludur. Müslü-
lediği
manların Mekke’de müşrikler tara-
boyunca insanoğlu helal dairesinde
fından muhasara altına alındığı
rahatlıkla
yıllarda doğan Abdullah radıyallahu anh
rebilir. Harama girmeksizin tüm
babasından önce annesiyle beraber
ihtiyaçlarını giderip asil, şerefli bir
bir
2. Sahih bir rivayettir. Riyâzu’sSâlihin, el-Elbâni’nin tahkiki ile, 63. 3. Camiu’l-Ulumi vel Hikem, 174. 4. Müsned, 1/328
Ekim 2020
28
sınır
vardır.
hayatını
Yaşamı
devam
etti-
insan olarak yaşayabilir. İnsanoğlu kendisine
sunulan
sayısız
helal
rızkı bırakıp harama yönelecek olsa kendisi için çizilen sınırı aşmış ve hata etmiş olacaktır. “Helal bize yeter kanaat edersek, helal bereket getirir harama el uzatmazsak…” Kişinin harama yönelip sınırı aşması sadece yiyecek-içecek konusunda olmaz. Allah ona helal bir nikahla bir eş nasip ettiği halde gözünü ve iffetini korumaya çalışmıyorsa sınırı aşıyor demektir. Dilini hayır ile meşgul edip sevap kazanma ihtimali varken dedikodu, gıybet, küfür
Bu hadisin önemli tavsiyeleri barındırdığını söyleyen İbni Recep el-Hanbeli, bazı âlimlerin şöyle dediğini ifade eder: “Bu hadis üzerinde düşündüm de beni dehşete düşürdü. Az kalsın aklım başımdan gidecekti. Bir insan bu hadisi bilmiyor ya da manasını tam kavramamışsa ne kadar üzülse de azdır!”
ve hakaret gibi söylemlerle kendini çukura
sürükleyip
dilin
sınırını
aşmış ve günaha dalmış olacaktır. Kişi gayret eder, elinden geldiği kadar Allah’ın dinini yaşamaya
Kişi salihlerden olduğu takdirde
çalışırsa
kişiyi
Allah onu muhafaza eder hatta
manası
onun çoluk-çocuğunu dahi muha-
başına hiçbir sıkıntı, dert, keder
faza eder. Onları yüz üstü bırakmaz.
gelmez değildir. Elbette dünyada
Kur’an-ı Kerim’de babaları salih,
sıkıntı da yaşar dertlerle de boğu-
Allah’tan korkan bir zat olduğu
şur ama dini yaşama konusundaki
için yetim çocuklarının rızkı yıllar
gayreti manevi olarak ona huzur
sonra bile Allahu Teâlâ tarafından
Allahu
muhafaza
eder.
verecektir. Allah
Teâlâ
o
Bunun
azze ve celle
musibet
nasıl korunduğu anlatılır.
esnasında onun sabrını, imanını
“Duvara gelince, şehirde iki yetim
koruyacaktır. En ufak bir belada
çocuğun idi. Altında da onlara ait
dininden taviz vermeyi düşün-
bir hazine vardı. Babaları ise salih
meyecektir.
esnasında
(iyi bir kimse) idi. Rabbin istedi ki
nasıl Allah’a ibadet ediyorsa zorluk
o iki çocuk güçlü çağlarına erişsin-
esnasında da Allah onu yüzüstü
ler ve Rabbinden bir rahmet olarak
bırakmayacaktır.
hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu
Rahatlık
Safer 1442
29
da kendiliğimden yapmadım. İşte,
öfkelenir, kullarını kendisinden bir
hakkında sabredemediğin şeylerin
şeyler talep etmeye davet eder.
iç yüzü budur.” (Kehf, 82)
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle
Babaları iyi bir kimseydi, salih bir
buyurdu: “Kim Allah’tan istemezse dua
insandı, Allah’tan korkardı. Sonuç
etmezse Allah o kişiye gazablanır.”
olarak Allahu Teâlâ onların rızıklarını muhafaza etti. Kişi salih olsa, bu dine dört elle sarılsa, değil kendisi zürriyeti dahi Allah’ın muhafazası altına girecektir. B) “Bir şey isteyecek olursan Allah’tan iste. Yardım isteyecek olursan Allah’tan yardım iste!” Arzu ve isteklerinin sınırı olmayan insanoğlu, derdini kederini ve isteklerini ilk olarak onu yaratan ve tüm ihtiyaçlarını bilen Allahu Teâlâ’ya arz etmeli. Hadisi şerifteki bu ifadenin bir benzeri günde ortalama kırk defa tekrar ettiğimiz Fatiha Suresinde de zikredilmektedir: “Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz” “Muhakkak ki Allahu Teâlâ şöyle
(6)
Allahu Teâlâ kendisine el açılmasından hoşnut olduğuna göre bunu fırsat bilmeli ve tüm ihtiyaçlarımızı ilk olarak O’na arz etmeliyiz. Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem
sahabilerine ve onlar vesilesiyle tüm ümmete mecbur kalmadıkça insanlardan bir şey istememeyi öğretti. Allah Rasûlü, sahabe-i kiramdan “Kimseden bir şey istememek üzere biat etmelerini” istedi. Sahabe-i kiram da Rasûlullah sellem’e
sallallahu aleyhi ve
bu şartla biat ettiler. Biatla-
rına/verdikleri sözlerine öylesine sadık kaldılar ki binekleri üzerindeyken kamçıları yere düşse onu kimseden istemez, yere inip kendileri alır hale geldiler. (7)
der ‘Yok mu dua eden duasına icabet
İmanımızı
edeyim? Yok mu bir şeyler isteyen iste-
günde
diğini vereyim? Yok mu af talep eden
kırk defa “Yalnız sana ibadet eder
onu affedeyim?”
ve yalnız senden yardım isteriz”
(5)
Kullar birbirlerinden bir şeyler iste-
kuvvetlendirmek
beş
vakit
için
namazımızda
diyelim.
dikleri vakit genellikle aralarında
Ancak biz dua ederken evlenme-
kin, nefret ve öfke doğar fakat
den çocuk isteyen, tohum atmadan
ihsanı bol olan Allahu Teâlâ kendi-
ürün isteyen deli adam durumuna
sinden bir şey istenmediği vakit
düşmeyelim.
5. Buhari ve Müslim 6. İbn, Mace, Dua, 17 7. Müslim, Zekât, 108
Ekim 2020
30
Musa
Allahu Teâlâ’dan
edemez. Allahu Teâlâ tüm insan-
çölde su ister. O da Hz. Musa’dan
ların kaderini belirlemiştir. Ebu
asasını taşa vurmasını ister ve
Hanife der ki “Allahu Teâlâ eşyayı/
vurunca taştan sular fışkırır.
varlığı herhangi bir şeyden değil,
Nuh
aleyhisselam,
aleyhisselam
Allahu
(8)
Teâlâ’dan
düşmanlara karşı yardım ister ve böylelikle kâfirlere galip gelir. (9) Yani diller dua ederken eller armut devşirmeyecek. Eller de kendine düşen
görevi
yerine
getirecek.
Evlenecek, tarlaya tohum atacak, uçak-gemi-füze
ve
diğerlerini
yoktan yaratmıştır. Allahu Teâlâ varlıkları yaratmadan önce onları ilmi ezelisi ile bilir. Eşyayı takdir eden de kazasını tayin eden de O’dur. Dünyada ve ahirette Allah’ın dilemesi, bilgisi, takdiri ve kazası dışında hiçbir şey olmaz. O, her şeyi levhi mahfuzda yazmıştır.” (11)
yaparak güçlenecek.
Eğer kulun kaderinde bir zarara
Hastanın ilaç kullanması yardımı
lacağı ya da bir kaza geçireceği
ilaçtan istemesi anlamına gelmez. Çünkü ilacı yaratan Allah celle’dir.
azze ve
Aynı şekilde kişinin karde-
şinden yardım istemesi de şirk değildir çünkü Allah yarattıklarını
azze ve celle
yardımına
sebep
kılmıştır. (10)
uğrayacağı, bir hastalığa kapıyazılmışsa var olan tüm canlılar bir araya gelse de ona gelecek olanı engelleyemezler.
Aynı
şekilde
Allah, bir kula fayda geleceğini yazmışsa tüm insanlık birleşse dahi bu faydayı engelleyemezler. İşte bu kader ile alakalı bir
C) “Şunu bil ki eğer bütün insanlar (en
konudur. Kadere eksiksiz inanan
ufak) bir şey ile sana fayda vermek için
kişinin kalbi rahat olur, gereksiz
bir araya toplanacak olsalar Allah’ın
endişelere kapılmaz, onu yoktan
senin için yazmış olduğundan başka bir
var eden Rabbinin takdirine rıza
fayda veremezler. Eğer sana herhangi
göstererek
bir şekilde zarar vermek için bir araya
çalışır
toplanacak olsalar Allah’ın senin için
insanlarının birçoğunun düştüğü
yazdığı zarardan başkasını veremezler”
çukura düşmez.
Faydayı
Günümüzde insanların çoğu kaygılı
Allah’tır.
da
zararı
Yeryüzünde
da
yaratan
onun
izni
olmaksızın tek bir canlı hareket
olarak
ve
kulluğunu
yapmaya
böylece
günümüz
yaşamaktadırlar.
Gelecek
korkusu, rızık kaygısı, fakirlikten,
8. Bakara, 60. 9. Hud, 36. 10. Şifa Tefsiri, Fatiha Suresi. 11. el-Fıkhu’l-Ekber, s.29
Safer 1442
31
aç
kalmaktan,
hasta
olmaktan,
söz etmek Allah’ın ilminin değiş-
çoluk çocuğun sıkıntılı bir hayat
mesinden söz etmek demektir; bu
yaşamasından vb. korkmaktadırlar.
ise mümkün değildir. Dolayısıyla
Fakat kâmil mümin bu endişelere
kaderde değişme bahis konusu
kapılmaz. En basitinden, gelecekte
olamaz. Ancak bazı İslam âlimleri
evlatlarının rızkına dair endişelere
Allah’ın dilemesi hâlinde kaderin
dalmaz; bilir ki şimdi rızkını veren
değişebileceğini
Allah gelecekte de onlara rızıklarını
Onlara göre kader Allah’ın takdiri,
verecektir. Hasta olma korkusuyla
kaza ise bunun gerçekleşmesi-
hayatını karartmaz; bilir ki Allah
dir. Bazen Allah, kuluna lütufta
yazmadıkça hastalık onu bulmaz.
bulunarak takdir ettiği hükmü
Tabi ki onun bu tutumu onu tedbirsizliğe sevk etmez. Sebeplere sarıl-
söylemişlerdir.
gerçekleştirmeyebilir.
İnsanın Kaderi Değişebilir Mi?
Kaderin değişebileceğini belirten âlimler kaderi, kader-i mutlak (değişmez kader) ve kader-i muallâk (şarta bağlanmış kader) diye ikiye ayırmışlardır. Değişmenin ilkinde değil, ikincisinde yani şarta bağlı kaderde olabileceğini kaydetmişlerdir. Onlara göre sadakanın belayı def edeceğini, sıla-i rahim yapmanın ömrü uzatacağını belirten hadisler bunu teyit etmektedir. Esasen, Allah’ın ezeli ilmi bağlamında düşünüldüğünde, bu ikinci kaderde de bir değişikliğin olmadığını zira Allah’ın, şarta bağlı konularda da kulların nasıl davranacaklarını bilerek kaderi belirlediğini söyleyebiliriz. (12)
Kader; O’nun, olmuş ve olacak her
Hadisi şerifin bu bölümünden anla-
şeyi bilmesidir. Esasen O’nun her
şıldığı üzere insanların kaderini
şeyi bilmesi, O’nun mutlak ulûhi-
yazan kalem, bir ya da iki kalem-
yetinin gereğidir. Bu açıdan bakıl-
den ibaret değildir. Birçok kalem
dığında
mevcuttur.
mayı bir kulluk görevi bilir. Sebeplere sarılır, tedbirini alır ve sonunda ne takdir edilmişse ona razı olur. Nimet-afiyet
gelirse
şükreder,
bela- musibet olursa sabreder ve bu iki durumda da Rabbinin rızasını (inşallah) hak eder. D) “(Çünkü) kalemler kaldırılmış, sahifeler(in mürekkebi) kurumuştur” İnsanların
kaderlerini
yazan
kalemlerin mürekkebi kurumuştur, yani kaderleri tayin edilmiştir. Peki belirlenen bu kaderde bir değişiklik olabilir mi?
kaderin
değişmesinden
12. Bu konuda bkz; a) https://www.islamweb.net/ar/fatwa/35295/القدر-تغير-يمكن-وهل-،والدعاء-القدر b) https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/26/kader-degisir-mi?
Ekim 2020
32
Sünnetin işaret ettiği dört türlü
3. Anne karnında bulunan çocuğa
kalem vardır:
ruh üfürüldükten sonra bir mele-
1. Bütün mahlukatın yaratılmasıyla ilgili olan yani onların kaderini yazan kalem. Bu konuyla ilgili
ğin gelip kendisiyle rızkını, ecelini, amelini,
şaki
(bedbaht)
yahut
(bahtiyar) saîd olacağını yazdığı
Ubade bin Samit (kendi) oğluna şu
kalem. (14)
hadisi aktarmıştır: “Ey oğulcuğum.
4. Kişi büluğ çağına erdiği andan
(Kaderinde) sana isabet eden şeyin
itibaren onun amellerini yazmak
(sana ulaşmakta) şaşmayacağını, (kaderinde) sana isabet etmeyen şeyin
de
sana
erişemeyeceğini
(iyice) bilmedikçe hakiki imanın tadını bulamazsın. (Nitekim, ben) Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’i
(şöyle) derken işittim: ‘Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. (Yüce Allah kalemi yaratınca) ona ‘Yaz!’ emrini verdi. (Kalem):
üzere “Kiramen Kâtibin” meleklerinin eline verilen kalem. (15) Allah
azze ve celle
başımıza gelecek
hayrı ve şerri yazmış ve ne zaman, nerede, ne olacağını tüm detaylarıyla bilmektedir: “Size yeryüzünde veya nefislerinizde bir belâ dokunmaz ki ancak o sizi yaratmazdan önce yazılmış olmasın. Ve bu da Allah’a göre kolaydır.” (Hadid, 22).
- Ey Rabbim neyi yazayım?
Kadere
iman
kişiyi
rahatlatır,
- Kıyamet kopuncaya kadar (olacak)
Allah’a tevekkül insana huzur verir,
her şeyin kaderini yaz! buyurdu.’
endişelerini giderir. Kişiye düşen
Ey Oğulcuğum! Ben, Rasûlullah
görev
sallallahu aleyhi ve sellem’i
“Bundan başka
(bir inanç) üzerinde ölen kimse benden değildir” derken (de) işittim.” (13) İşte bu hadisi şerifte kastedilen kalem, bu kalemdir. Aynı zamanda müfessirlerin
büyük
çoğunlu-
elinden
geldiği
kadarıyla
Allahu Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, sebeplere sarılmak, rızkın peşinden koşmak, dünya hayallerine kapılıp ahireti unutmamak ve başına gelenlere sabretmektir.
ğuna göre kalem suresinde geçen
‘İşte böyle olursa hayat, gerçekten
“kalem”
yaşam çok rahat…’
kelimesiyle
kastedilen
kalem de budur. Diğer kalemler ise; 2. Âdem
aleyhisselam’ın
ve Âdemoğul-
larının kaderini yazan kalem.
Kader meselesi Allahu Teâlâ’nın ilmiyle alakalı bir mevzu olması hasebiyle bunu tamamen kavramak
13. Tirmîzî, Kader 17. Sûre 68. 14. Ebu Davud, 4708 15. Şerhu'l AkîdetuI Tahaviyye, 297.
Safer 1442
33
kısıtlı bir akla sahip olan insanoğlu
sıkıntı esnasında Allahu Teâlâ’yı
için imkânsızdır. Sınırlı olan bir
hatırlayıp rahatlık döneminde O
varlık sınırsızı bütünüyle kuşata-
yokmuş gibi yaşamak müşriklerin
maz. Bu konuda gereksiz sorular
en bariz özelliklerindendir.
sormamak ve tartışmalara girmemek gerekir. Bu konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den
yapılan iki
uyarıya dikkat etmek gerekir: “Kim kader meselesine ait az bir konuşma (bile) yaparsa, ahiret günü bu konuşmasından sorumlu tutulur. Ve kim bu konuda hiç konuşmaz ise niçin konuşmadı diye sorguya çekilmez” (16)
“Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar. Her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar
Ashab-ı kiram kader meselesini
da dini yalnız Allah’a halis kılarak
tartışırken Rasûlullah
“Andolsun eğer bizi bundan kurta-
ve sellem
sallallahu aleyhi
onların yanına aniden geldi.
rırsan
mutlaka
şükredenlerden
Tartıştıklarını anlayınca öfkesin-
olacağız” diye Allah’a yalvarırlar.
den (mübarek) yüzünde nar tanesi
Fakat Allah onları kurtarınca bir
yarılmış gibi kıpkırmızı oldu. Biraz
de bakarsın ki onlar, yine haksız
sonra onlara dedi ki: “Bununla mı
yere taşkınlık ediyorlar. Ey insan-
emrolundunuz veya bunun için mi
lar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi
yaratıldınız? Kur’an’ın bir kısım ayet-
aleyhinizedir;
lerini diğer bir kısım ayetlerle vuruş-
fâni dünya hayatının menfaatini
turuyorsunuz. Sizden önceki ümmetler
elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz
ancak bu tip (lüzumsuz) tartışmalar ile
yine bizedir. O zaman yapmakta
helak oldular.” (17) E)
“Rahat
zamanında
(bununla)
sadece
olduklarınızı size haber vereceğiz.” (Allah’ın
hükümlerini yerine getirmek suretiyle) Allah’ı tanı ki sıkıntılı zamanlarında da Allah seni tanısın”
(Yunus, 22-23)
İnsanın içi-dışı bir olmalı, nifaktan beri olarak ihlas ile yaşamalı, “Dönemsel Müslüman” olmaktan
Rahatlık döneminde kişinin –tabiri
Allaha sığınmalı, işler iyi gidince
caizse- iman depolaması gerekir ki
nefsine,
sıkıntı esnasında Allahu Teâlâ’dan
ibadet eden müşriklere benzemek-
bir şey istemeye yüzü olsun. Sadece
ten Allaha sığınmalı…
bela
16. Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/146-149 17. Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/149-150
Ekim 2020
34
ulaşınca
Rabbine
F) “Şunu bil ki muhakkak yardım ve
çok sabırsızım” demek kimseye
zafer sabır ile beraberdir ve muhak-
bir
kak kurtuluş, keder ve sıkıntı ile bera-
önce sahip olduğu birçok huy nasıl
berdir ve şüphesiz zorlukla birlikte bir
değiştiyse bu kötü huyu da elbette
kolaylık vardır”
ki değiştirebilecektir.
Sabır olursa zafer gelir, keder sıkıntı
Sabrın birçok çeşidi vardır;
arkadan gelecek kurtuluşun habercisidir, zorluk varsa peşinden iki kolaylık beklenir… Allahu
Teâlâ
sabredenleri
Kur’an-ı
Kerim’de
müjdelemiş,
onlara
fayda
vermeyecektir.
Daha
1) İbadetleri yapıp günahları terk edebilmek 2) Başa gelen musibetleri isyan etmeden atlatabilmek
hesapsızca ecir-mükâfat vereceğini
3) Eş, dost, akraba, evlat vb. insan-
bildirmiştir. Bu nasıl bir özelliktir ki
lardan gelebilecek eziyetlere karşı
ona sahip olanların alacağı mükâfat
durabilmek
insanların hesap edemeyeceği kadar
4) Allah’ın dinine davet ederken,
olabilir? Bu nasıl bir güzelliktir ki sonu mutlaka zaferle sonuçlanabilir?
iyiliği emredip kötülüğü engellerken başa gelebileceklere karşı yolu
“Acıya katlanma, sıkıntı ve meşak-
terk etmemek
katlere
5) Cihad meydanlarında düşmana
karşı
soğukkanlılıkla
mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etme”
(18)
olarak tarif edilen sabır, isteyen ve hak eden kişilerin elde edebileceği güzel bir ahlaktır.
karşı boyun eğmemek İşte tüm bunlar için sabredebilmek gerekir. Bu durumlarda gösterilen tavır ve tutumlar kişinin sabırlı bir kişi olup olmadığını belirler. Atala-
Kendisini sabırsız gören bir kişi
rımızın dediği gibi “Sabrın sonu
öncelikle Rabbinden sabrı talep
selamettir.”
etmelidir. İstekler ilk olarak Yüce
Ebu Ubeyde bin Cerrah, Ömer bin
Yaradan’a
arz
edilir.
Ardından
Hattab’a yazdığı mektubunda kala-
istekler için gayret edilmelidir.
balık Bizans ordularını ve onlardan
Kişinin gayreti ve çabası ölçüsünde
korktuğunu anlatmıştı. Hz. Ömer ona
isteklerine
bilinen
şunları yazdı: “Herhangi bir mümin
bir gerçektir. İstediğine ulaşmak
bir zorluk ve sıkıntı ile karşı karşıya
için yeter ki bir adım atsın Allahu
kalacak olursa mutlaka ondan sonra
Teâlâ onun önüne nice kapıları
yüce Allah, ona bir kurtuluş takdir
açacaktır. “Benim huyum böyle
eder ve hiçbir zaman bir zorluk iki
kavuşacağı
18. Şamil İslam Ansiklopedisi, Sabır maddesi
Safer 1442
35
kolaylığı yenemez. Yüce Allah kita-
zamanı, bir yerden bir başka yere
bında
yolculuk yaptığı sırada bile değer-
şöyle
buyurmaktadır:
‘Ey
iman edenler! Sabredin, sabır yarışı yapın ve ribatta bulunun. Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.’
(Al-i
İmran, 200) (19)
5- Dünyalık ya da ahiretlik isteklerimizi ilk olarak Allah
azze ve celle’ye
arz etmek gerekir.
İfadeler açık ve net. Eğer zorluk ve sıkıntı
lendirmeye çalışmaktadır.
içerisindeyseniz,
sabredip
sebat ederseniz kurtuluş, kolaylık ve rahatlık dönemini göreceksiniz. Ayet-i kerimede buyurulduğu
6- “Kaderimizde yazan bizi bulacak, yazılmayan bizden uzak olacak.” Bu düşünce ve inanç kişiyi huzura kavuşturan etkenlerdendir.
gibi: “Elbette zorluğun yanında bir
7- Her insana bir kader yazıl-
kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla
mıştır, nerede doğacağı, ne kadar
beraber bir kolaylık daha vardır.”
yaşayacağı, başına neler geleceği
(İnşirah, 5-6)
vb. durumlar, kaderinde tescillidir.
Hadisten Çıkarılacak Dersler 1- Çocukların ve gençlerin eğitimine önem vermek gerekir.
Eceli ve rızkı bellidir. 8- Akıllıca davranmak ve sebeplerini yerine getirmek suretiyle, kahramanlık
ve
atılganlığı
bir
2- Öğretmenin öğrencisini uyar-
ahlâk haline getirmek gerekir. Bu
ması, birtakım bilgileri vereceğini
ise zararın da faydanın da Allah’ın
daha vermeden önce hatırlatması
eliyle olduğunu bilmekten, insana
çok güzeldir. Çünkü bu hal, öğren-
zarar olsun fayda olsun hakkında
cinin rağbetini ve şevkini artırır.
takdir edilenden başkasının isabet
3- Allah’ın dinini muhafaza eden kişi Allah’ın koruması altına girer. 4- Zamanın güzel bir şekilde kullanılması ve dünyada ve ahirette kişiye fayda sağlayacak şekilde değerlendirilmesine özel gayret gösterilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Rasûlul-
etmeyeceğine inancından gelmektedir. Bu inanç da kişiyi kahramanlığa ve cesaretle ileri atılmaya iter. 9- Başı dara girince Allah’tan gönül rahatlığıyla yardım talep edebilmek için rahatlık döneminde O’nun emir ve yasaklarına riayet etmelidir.
İbni Abbas’a
10- Zafer, kurtuluş ve kolaylık iste-
bu vasiyeti, binek üzerinde terki-
yen kişi içerisinde bulunduğu zor
sinde bulunduğu sırada yapmıştır.
dönemleri sabırla aşmaya çalışma-
İşte Rasûlullah
lıdır…
lah
sallallahu aleyhi ve sellem
sallallahu aleyhi ve sellem
19. İbni Ebi Şeybe, Musannef, VII, 9
Ekim 2020
36
Kavramlar
KAVRAMLAR Mahmut Varhan
esma ve sıfat tevhİDİ* 1-Kur’an’ın Allah’ı Tanıtması İnsanlar Allah’ı ya yarattığı varlıklardan hareketle ya da Kur’an ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
aracılı-
Peygamberimiz ve sellem’in
lahtır”
(1)
sallallahu aleyhi
“Kur’an ehli, ehlulbuyurduğu rivayet
edilmiştir. İhlas
Suresi
özlü
tanıttığı
için
ğıyla tanıyabilirler. Varlıklar
bir
kitabı olan bu evren Allah’ın
Peygamber
varlığı, gücü ve otoritesi
sellem:
hakkında kısmi bilgi verir.
üçte birine eşittir” buyur-
Ama Kur’an, Allah hakkında
muştur.
gerekli olan bütün bilgi-
devamlı
leri
okuyan ve bu sureyi Allah’ın
bize
sunar.
Nitekim
şekilde
Allah’ı
sallallahu aleyhi ve
“İhlâs suresi Kur’an’ın (2)
Namazlarında İhlas
Suresi’ni
*Bu makale Dr. Ramazan Sönmez’in “Esma-i Hüsna” isimli araştırması esas alınarak hazırlanmıştır. 1. Suyutî, Camius-Sağir, 1/11. 2. Tirmizî, Sevabu’l-Kur’an, 3037.
Safer 1442
37
sıfatlarını anlattığı için sevdiğini
Allah’ı tanıtmıştır. Esma-ul Hüsna
söyleyen
hakkında
hadisinde de Allah’ı mükemmel bir
“Bu
kompozisyon örneği ile tanıtmıştır.
bir
Peygamber
sahabisi
sallallahu aleyhi ve sellem
sureye olan sevgin seni cennete girdi-
Rasûlullah
recektir.” (3) buyurmuştur.
hayatını ve hadislerini, üzerinde
Kur’an’ın en faziletli, en büyük
düşünerek okumayan kimseler de
ayeti ve Kur’an ayetlerinin efendisi
Allah’ı gereği gibi tanıyıp takdir
olarak nitelenen Ayet el-Kürsi
edemezler.
(4)
sallallahu aleyhi ve sellem’in
de Allah’ı tanıtır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem
bu ayeti farz
namazlardan sonra ve uyumak için yatağa girince okumamızı tavsiye etmiştir. (5) Yasin Suresi de Allah’ı ve iman esaslarını
tanıtan
bir
Bundan dolayı Rasûlullah aleyhi ve sellem
suredir. sallallahu
tarafından bu sureyi
2-MarifetuIlah İnsanın
Allah
bilgisi
(marifet)
arttıkça imanı da artar. Tanımayan takdir edemez. Uzaktan gafletle bulanık ve önyargılı bakan kimse Allah’ı
gereği
gibi
kavrayamaz,
gereken alakayı gösteremez.
ölmek üzere olan kişilere okuma-
Kur’an insanlardaki gaflet ve cehalet
mızın
tavsiye edildiği ve “Her
perdesini yırtar. Akıl ve ruhu hare-
şeyin bir kalbi vardır, Kur’an’ın kalbi
kete geçirir. Kulaklardaki ağırlıkları
de Yasin’dir”
atar, gözlerin önündeki perdeleri
(6)
(7)
buyurduğu rivayet
edilmiştir.
kaldırır. Her insana kabiliyeti ve
Görüldüğü gibi Kur’an’ın her suresi
gayreti ölçüsünde Allah’ı tanıtır ve
ve her ayeti Allah’ın farklı bir
imanın artmasını sağlar. Bu gerçeği
özelliğini açıklar. Kur’an’ı anla-
Allah, kitabında şöyle ifade eder:
yarak ve düşünerek okumayanlar
“İnananlar ancak o kimselerdir ki
Allah’ı gereği gibi tanıyıp kulluk
her ne zaman Allah anılsa kalpleri
yapamazlar.
korkuyla ürperir; kendilerine her sallallahu aleyhi ve sellem,
ne zaman O’nun ayetleri okunsa
Allah’ı en iyi tanıyan kul idi. Gerek
imanları artıp güçlenir ve Rable-
hadisleri gerekse hayatı ile bizlere
rine güvenirler.” (Enfal, 2)
Peygamber
3. Tirmizî, Sevabu’l-Kur’an, 3064. 4. Bakara, 255 5. Tirmizî, Sevabu’l-Kur’an, 3037. 6. Ebu Davud, Cenaiz, 20; İbni Mace, Cenaiz, 4. 7. Tirmizî, Sevabu’l-Kur’an, 6 (3047)
Ekim 2020
38
3-Allah Sevgisi
Hiç şüphesiz Allah sevgisi kuru
Marifet, muhabbeti doğurur. Allah’ı tanıyan O’nu daha çok sever. İnsan Allah’ın gücünü, fiillerini, otoritesini, isim ve sıfatlarını tanıdıkça O’na olan sevgi ve saygısı artar. İnsan, Allah’ı marifeti oranında
laflarla yapılan bir iddia olmadığı gibi sadece gönlün aşkla dolması da değildir. Bunların yanında mutlaka Allah’ın
elçisine
uymak,
O’nun
getirdiği hidayet üzere yürümek ve
nizamını
hayata
uygulamak
sever.
gerekir. İman bir takım süsleme
Mabud en çok sevilendir. Allah
laflardan ibaret değildir. İman ne
Vedud’dur, hem çok sever hem de
ağızlarda gevelenen laflar ne coşan
çok sevilir. “İnsanlardan kimileri,
hisler ve ne de yapılan bir takım
Allah’tan başka ortaklar edinirler
ruhsuz davranışlardır. Aksine iman,
ve Allah’ı sever gibi onları severler.
Allah’a ve Rasûlüne itaat ve Hz.
İnananlar ise en çok Allah’ı sever-
Muhammed’in bize tebliğ ettiği
ler.” (Bakara, 165)
ilahi nizama göre davranmaktır.
Müminin Rabbi hakkındaki bilgisi
Bu ayet hakkında İmam İbni Kesir
ve O’nun büyüklüğünü idraki onu
şöyle der: “Bu ayet, Hz. Muham-
sever.
Fazla
bilen
fazla
bütün benliğiyle Allah’a bağlanmaya yöneltir. Artık Allah’ı tanıyıp sevdikten sonra hiçbir güç, ne kadar büyük olursa olsun müminin yanında hiçbir anlam ifade etmez. Onun ruhu artık Allah’la beraberdir. Allah’tan başkası ile dostluğu ve
muhabbeti
yoktur.
Allah’tan
başkasına O’nun izni dışında asla itaat etmez. Çünkü tevhidin anlamı
med’in
gösterdiği
yol
üzerinde
yürümediği halde Allah’ı sevdiğini öne süren herkesin aleyhine hükmeder. Böyle bir kimse, bütün söz ve davranışlarında Hz. Muhammed’e verilen İslam dinine uymadıkça gerçekten yalancıdır.” (8)
4-Esma-ul Hüsna ile İlgili Ayetler
her hususta ihlas ile bir tek Allah’a
Esma-ul Hüsna terkibi, isim keli-
teslimiyettir. Allah sevgisinin nihai
mesinin çoğulu olan esma (isimler,
anlamı da budur.
nitelikler) ile güzel ve en güzel anla-
“De ki: “Allah’ı seviyorsanız, bana
mına gelen gerek sıfat gerekse ism-i
uyun ki Allah da sizi sevsin ve
tafdil olarak kabul edilen hüsna
günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok
(el-Hüsna) kelimesinden oluşmak-
bağışlayan ve çok merhamet eden-
tadır. El-Esma-ul Hüsna ifadesi
dir.” (Âl-i İmran, 31)
Kur’an’da dört yerde geçmektedir.
8. Seyyid Kutub, Fi Zilal, c.2, s.69
Safer 1442
39
“En güzel isimler yalnızca Allah’a
“De ki: “İster Allah diye dua edin
aittir. Öyleyse bu isimlerle Allah’a
ister ‘Rahman’ diye. O’nu hangi
dua
isimle çağırırsanız çağırın bütün
edin.
Onun
isimlerini
ve
anlamlarını eğip büken kimseler-
güzel isimler O’nundur.” (İsra, 110)
den uzak durun. Böyle kimseler
“Kendisinden başka hiçbir ilah
yapıp ettiklerinden ötürü er geç cezalandırılacaklardır.” (A’raf, 180) Bu ayette geçen “ilhad” kelimesinin anlamı hakkında şu yorumlar yapılmıştır:
olmayan O Allah’tır. En güzel isimler O’nundur.” (Taha, 8) “En
güzel
isimler
ve
bütün
mükemmellik vasıfları yalnızca O’nundur.” (Haşr, 24)
bu isimler hakkında haktan sapmak
5-Esma-i Hüsna ile İlgili Rivayet Edilen Hadisler
ve adaletten ayrılmak.
El-Esma-ul
2- Allah’ın isimlerini inkâra götü-
Hureyre
1- Allah’ın isimlerini inkâr etmek,
recek şekilde yorumlamak. 3- Bu isimleri Allah’tan başkasına nispet etmek.
Hüsna
ifadesi,
radıyallahu anh’dan
Ebu
rivayet
edilen şu hadiste de zikredilmektedir: “Muhakkak ki Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları ihsâ ederse cennete girer.”
(11)
Hadiste geçen
4- Allah’ı noksanlık ifade eden
“ihsâ” kelimesinin şu anlamlara
sıfatlarla nitelemek.
geldiğini lügat âlimleri belirtmiş-
5- Allah’ı, Kur’an ve sünnette
lerdir:
bulunmayan ve Allah’a yakışmayan
1- Allah’ın bu isimlerini eksiksiz
bir isim veya nitelikle vasıflandırmak. (9) İbni
Kayyim’e
göre
isimlerde
ilhadın hakikati, onlar hakkında doğru yoldan sapmaktır. Onlarda bulunmayan anlamları o isimlere sokmak veya manalarının hakikatlerini Bunları
onlardan yapan,
çıkarmaktır.
Allah
yalan söylemiş olur.
(10)
hakkında
bir şekilde ezberleyip onlarla dua etmek, 2- İhsâ, güç yetirmek anlamındadır. Kim bu isimleri ezberlemeye, anlamaya ve gereklerine göre yaşamaya güç yetirirse demektir. 3- İhsâ, akletmek ve ma’rifet anlamındadır. Araplar akıllı ve bilgili kimseye derler. bir
“fulânun Kim
şekilde
bu
zû
husâtin”
isimleri
kavrar;
güzel
manalarını,
9. Fahreddin er-Razî, Mefatihu’l-Ğayb, 15/ 71-72. 10. İbn Kayyim, Medaricu’s Salikin, 1/ 29. 11. Buhari, Tevhid: 12; Müslim, Zikr: 5-6; Tirmizî, Da’avat, 82; İbni Mace, Dua,10; Müsned, 2/258
Ekim 2020
40
gereklerini hayatında tatbik ederse anlamındadır. 4- Kur’an’ın tamamını okuyup bu isimleri Kur’an içinde incelemektir. İbni Kayyim de “ihsâ” kelimesini şöyle tanımlar: 1- Allah’ın isimlerini lafız olarak sayıp ezberlemek. 2- İsimlerin manalarının işaret ettikleri hakikatleri kavramak. 3- Bu isimlerle dua edip gerektirdikleri şekilde O’na kulluk yapmak. Allah’ın isimlerini ihsâ etmek söz ve amel ile olur. Allah’ın bu isimleri önce anlamları ile öğrenilip onlarla dua edilmelidir. Allah bu isimlerle tanınıp tanıtılmalıdır. Bu isimler hayatın her alanında gündemde tutulmalıdır. Bu isimlere uygun ruhi özelliğe sahip olunmalıdır. Allah’a ait olan bu isimler başkalarına nispet edilmemelidir. Bu isimlerin gerektirdiği şekilde Allah’a kulluk yapılmalıdır. Allah’ın
isimlerini,
anlamadan
manalarını
ezberlemenin
kâmil
bir faydası olmadığı gibi hayatımızda hâkim kılmadan anlamanın da hakiki bir önemi yoktur. Tıpkı Kur’an’ı ve hadisleri anlamadan ezberlemenin ve yaşamadan anlamanın tam bir yararının olmadığı gibi… Esma-ul Husna ile ilgili niceliksel ve niteliksel bilgilere bir sonraki sayıda yer verilecektir inşallah.
Safer 1442
41
İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay
BEŞINCI RAŞID HALIFE: ÖMER B. ABDULAZIZ (680-720) Medine Valiliği
“Benden
A
işlediği
bdulmelik’in vefatının ardından Emevî halifesi olan I. Velid (ö.96/715)
de aynı şekilde Ömer b. Abdulazizz ile ilgilendi. Velid, ona
ve
önceki zorbalık,
zalimane
valilerin düşmanlık
uygulamaların
hiçbirini benden asla bekleme” deyince Velid “Hak ne ise onu yap!” diye karşılık verdi.
verdiği değerin bir göstergesi
Medine
olarak 25 yaşında Medine ve
yıl valiliği sürdüren Ömer b.
çevresine onu vali tayin etti.
Abdulazizz, adaletli bir yöne-
Vali tayin edildiğinde Velid’e
tim sergilemeye çalışması ve
Ekim 2020
42
ve
çevresinin
yedi
âlimlerle
meselelerin
çözülmesi
yönünde gösterdiği çabasıyla örnek bir idareci oldu.
şikayetlerin
artması
sonucunda
valilik görevinden azledildi. I.Velid’in
ardından
başa
geçen
Sanki takdir-i ilâhî onun bu yöne-
Süleyman
tim sürecini, yarına Müslümanların
gösterdiği değerin ifadesi olarak
halifesi olup bir uçtan bir uca tüm İslam
coğrafyasının
yönetimini
üstlendiği güne sakladığı büyük ve ulvî görevin bir provası ve tecrübesi Onun valiliğinden duy ulan memnuniyet nedeniyle âlimler başta olmak birçok
kimse
Medine’ye
yerleşmeye başladı. Gariptir ki Hicaz kıtasında adalet nuru, saadet ziyası yayılmışken Vali Haccâc Irak’ı zulüm ateşi içinde
bırakıyordu.
Bir
tarafta
eşitlik hükmü uygulanıyor öte tarafta
binlerce
halkın
kanı
Haccac’ın yaptıkları hakkında şu sözleri söylerler: “Her bir millet en
ona
onu danışmanları arasına aldı.
Halifeliği
kötü
adında bir oğlu vardı ve onu veliaht tayin etmişti. Ancak babası hayattayken vefat etmesi üzerine Reca b. Hayve (ö.112/730) ile meseleyi istişare etti. Reca ona şöyle dedi: “Müslümanların başına salih bir adamı getirirsen, bu hem sana mezarında fayda verir hem de ahiret hayatında sana şefaatçi olacak bir davranış olur.” Bunun üzerine Halife “Bu kim
zulümle yere dökülüyordu. (2)
kendilerinin
Abdulmelik,
Süleyman b. Abdulmelik’in, Eyüp
yapmak istiyor gibiydi. (1)
üzere
b.
kişisini
getirse, biz de onlara karşı Haccac’ı
olabilir?” diye sordu. Reca bin Hayve
“Ömer
bin
Abdulaziz”
karşılığını verdi. Bu görüşü kabul eden Süleyman b. Abdulmelik, onu
ortaya koysak, onları muhakkak
kendisinden sonra veliaht tayin etti.
geride bırakırız.” (3)
Ömer b. Abdulazizz, 99/717 sene-
Irak
Valisi
idareclerinin
Haccac’ın
ve
Emevî
yaptıklarına
karşı
sinde cuma günü Dâbık’ta Emevîler’in
sekizinci
halifesi
oldu.
olduğunu her seferinde dile getir-
Minbere çıkarak şu sözleri söyledi:
mesi,
“Ey insanlar! Kim bizim yanımızda
onun
hakkında
Haccac’ın
şikayetlerine neden oldu ve bu
yer alırsa beş şey için bulunsun;
1. Halid Muhammed Halid, Ömer bin Abdulaziz, Beka Yayınları, s. 2. Hilmizâde İbrahim Rıfat, Ömer b. Abdülazîz Yahut Hükümdar Böyle Olmalı, Sadeleştirme: Mevlüt Poyraz, Akademik-Us, c.3, s.102. 3. İbnul Esir, el-Kâmil, c. IV, s.283.
Safer 1442
43
1. Bize ulaşamayan birisinin ihtiyacını ulaştırmak
Devlet
2. Yanlış yaptığımız doğruyu göstermek
zaman
elde ettiği parayı beytülmala (devlet
3. Yüklendiği zaman yerine getirmek
emaneti
4. İyilik konusunda yardım etmek
için
lüzumsuz
harcama
olarak gördüğü saray atlarını sattı ve hazinesin) kattı. Hanımı Fatıma’nın sahip olduğu mücevher ve takıları da devlet hazinesine iade etti. Ömer b. Abdulaziz’in vefatının ardından kayınbiraderi Yezid, eşi Fatıma’ya:
5. Kendisini ilgilendirmeyen hususların peşinden gitmemek.
“Ömer sana haksızlık etti” diyerek
Kim böyle olursa gelsin, aksi hâlde
“Asla, ben hayattayken ona itaat edip
bize yaklaşmasın.” (4) Yeni halife yaptıklarıyla kendinden sonrakilere çok güzel bir örneklik bıraktı. İlk olarak halka kendisinden önceki raşid halifelerden aldığı şu nebevi çizgiyi hatırlattı: “Ey insanlar! Allah’a itaat edene itaat etmek gerekir. Allah’a isyan edene itaat edilmez. Allah’a itaat ettiğim
müddetçe,
bana
itaat
bu takıları iade etmek istedi fakat o de vefatından sonra isyan etmem” dedi ve bundan kaçındı. (5) Devlet içerisinde yaşanan sorunların giderilmesi yoluna gitti. “Kim, sadece zulümle ıslah ederse o ıslah edemez. Vallahi insanları, dinimi helak ederek ıslah etmem.” (6) diyerek, halka zulmeden ve haksız kazanç elde ettiği tespit edilen valileri görevden aldı ve yerlerine yeni
ediniz. Allah’a isyan ettiğim anda
kişiler atadı.
bana itaat etmeyiniz.”
Diğer yöneticiler halktan aldıkları
Ardından âlim ve fakihlerden oluşan bir istişare heyeti kurdu. Âlimlerden biri ona yöneticilere ışık tutacak şu çok önemli nasihatleri yaptı: “Ey Halife! Yarın kıyamet günü kurtulmak istersen; Müslümanların yaşlılarını baban, gençlerini kardeşin ve küçüklerini evladın bil! O zaman bütün Müslümanlara kendi evindeki anne-baba, kardeş ve evladın gibi muamele etmiş olursun...”
haksız vergiler ile halkı zor duruma
4. Belâzurî, Ensâbi’l-Eşrâf, 8/127. 5. İbnul Esîr, age, 4/98; 6. İbni Abdulhakem, Sîretu Ömer b. Abdulazîz, 75.
Ekim 2020
44
düşürmüş, o ise bu zor durumdan kurtarma adına halkı karşı adaleti gereği haksız vergileri kaldırarak zorlaştıran değil kolaylık sağlayan bir kimse olmuştur. Hariciler,
Ömer
b.
Abdulaziz’in
davranışlarını ve haksız bir şekilde alınan malları iade ettiğini öğrendikleri zaman “Bizim onunla savaşmamız doğru olmaz” demişlerdir.
Adaletli
yönetim
anlayışının
gerekliliğini bir valisine yazdığı mektupta açık bir şekilde şöyle dile getirdi: “Orayı adaletle sağlamlaştırın.” Diğer bir valisine şu sözleri yazar “İnsanlar karşısında gücün seni onlara zulmetmeye çağırırsa Allah’ın gücünü hatırla…” (7) Onun bir valiyi atamasından sonra ona söylediği şu sözlere kulak verelim: Meymun b. Mihrân dedi ki: “Ömer beni vali olarak atadı ve ‘Eğer sana doğruya uymayan bir yazım gelirse onu duvara çarp’ dedi.” (8) Halka, atadığı valiler hakkında şu sözleri söyledi: “Size valiler atadım ve onlara sadece sizin hayrınıza olan şeyler söyledim. Kim, validen bir haksızlık görürse onunla ilgilenmek benim görevimdir...” (9) Onun yönetim anlayışını bir valisine yazdığı şu sözler özetlemektedir: “Yönettiğin insanları çocukların yerine koy. Onların büyüklerine saygı göster, küçüklerine merhamet et, yetişkinlerine de değer ver.” (10) Bir valiyi görevlendirirken, idarecilerin dikkat etmesi gereken iki temel
hususa
dikkat
Mektuba şu cevabı yazar: “Allahu Teâlâ, Peygamberini davetçi olarak gönderdi, vergi toplayıcısı olarak değil. Kim Müslümanların arasına katılmışsa, Müslümanların lehine olan onun da lehine, aleyhine olan onun da aleyhinedir. Duruma bak! Zimmilerden kim Müslüman olduğunu söylüyorsa, sünnet olmuşsa ve Kur’an’dan sureler okuyorsa ondan cizye alma. Yüce Allah, cizyeyi ancak haddi aşarak İslam’dan yüz çevirenler için kılmıştır. Senden önceki zimmilerin durumuna bak; yaşlananlara ve güçten düşenlere beytülmalden yardım et.”
çekmiştir:
“Ellerini Müslümanların kanından, mideni malından uzak tut.” 7. Zehebî, Siyeru Alâmin Nubelâ, 5/131. 8. İsfahânî, Selefi Salihinin Hayatı, s.858. 9. İbnul Cevzî, el-Muntazam, 7/42. 10. Belazurî, Age, 8/139.
Safer 1442
45
Bir gün valilerinden birine idareci-
Mektuba şu cevabı yazar: “Allahu
ler için önemli nasihatler içeren şu
Teâlâ, Peygamberini davetçi olarak
mektubu yazar:
gönderdi, vergi toplayıcısı olarak
“… Yönetim ve iktidarla sınanan kimse, gerçekten büyük bir imtihana tâbi tutulmuş demektir. Allah azze ve celle
afiyet ve yardımından bizi
mahrum etmesin. Ben, seni gizli ve açık bütün hallerinde Allah’ın kurtuluş ve selamete erdireceğini ümit ettiğin konumda durmaya
değil. Kim Müslümanların arasına katılmışsa, Müslümanların lehine olan onun da lehine, aleyhine olan onun da aleyhinedir. Duruma bak! Zimmilerden kim Müslüman olduğunu söylüyorsa, sünnet olmuşsa ve Kur’an’dan sureler okuyorsa ondan cizye alma. Yüce Allah, cizyeyi
çağırıyorum.
ancak haddi aşarak İslam’dan yüz
Geçmişte yapmış olduğun yanlışla-
önceki zimmilerin durumuna bak;
rını düşünüp hatırla ve başkası senin bu hatalarını düzeltmeye kalkışmadan önce sen onları düzeltip telafi etmeye çalış. Bunu yaparken insanların sözlerine kulak asma… Allah’ın
seni
başlarına
idareci
yaptığı insanların küçük-büyük her
çevirenler için kılmıştır. Senden yaşlananlara ve güçten düşenlere beytülmalden yardım et.” (12) Ömer b. Abdulaziz’in zimmilere olan adaletli tutumu nedeniyle Horasan’da 4000 zimmi aynı zamanda Müslüman olmuştur. (13)
tür kusur ve hatalarını örtüp gizle.
Afrika’da yaşayan Berberîlere de
Muhabbet ve öfke anlarında onlara
mektuplar yazarak onları Müslü-
karşı
man olmaya davet etti ve onlar
davranışlarında
kendini
İslam
frenle, tut…” Adaletli yönetimi ve halkın ona
dinine
girerek,
gruplar
hâlinde Müslüman oldu.
olan memnuniyetinin bir göster-
Halka “Bize ailelerinizin kişi sayı-
gesi olarak bir valisinden şöyle
sını bildiriniz ki onlara haklarını
bir mektup alır: “Zimmilerden
verelim.
(11)
Vefat
edenlerinizin
de
bir topluluk, cizyeden korktukları
isimlerini bildiriniz ki maaşlarını
için İslam’a sığındılar. Müminlerin
varislerine
emiri bu konudaki görüşünü bana
örnek bir sosyal devlet başkanı
yazsın?”
olduğunu göstermiştir.
verelim.”
(14)
diyerek,
11. Zimmi: “Kendisine güvence verilen, koruma altına alınan kişi” demektir. İslam ülkesinde (Darulislam) vatandaş olarak Müslümanlarla beraber yaşayan başka din mensuplarına verilen isim. (Mustafa Fayda, TDV İslam Ansiklopedisi, “Zimmi” mad., c.44, s.438-440.) 12. Belâzurî, Age, 8/146-147. 13. İbn Sa’d, Tabakât, VII, 375. 14. İbn Sa’d, Age, VII, 339-340.
Ekim 2020
46
Ömer b. Abdulaziz’in ekonomik
boyu onların işleri için oturur, gün
uygulaması sayesinde İslam devle-
bitmedikçe bırakmazdı...” (17)
tinin her yerinde refah seviyesi yükselmiş, uyguladığı âdil siyaset ile fakir zümre ortadan kalkmış, toplanan zekâtların dağıtılması için memurlar zorluk çekmeye başlamıştı. Çünkü zekâta ihtiyacı olan kimse bulunamıyordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in
zekât verecek
kimseler bulamayacaksınız (15) hadisinin gerçekleştiği bir dönem oldu. Bu konuda Yahya bin Said’ten şöyle bir rivayet nakledilmektedir: “Ben
İnsanlar
onun
konuşmaya
hakkında
başladılar:
şöyle
“Kapısını
çalmaya gerek duymadığımız ilk Emevi halifesi bu. Hakkımız olan her şey, biz evimizdeyken ayağımıza geliyor. Uğrunda kellelerin kesileceği, elde edilmesi zor ve tehlikeli hiçbir hak ve alacağımız onda kalmadı.” Onun yönetimi süresince yaptığı bazı uygulamalar şunlardır:
Afrika bölgesinin zekât memuru
- Her bölgeye maaşlı öğretmen
idim. Zekâtları topluyor fakat dağı-
göndermek,
tacak ihtiyaç sahibi kimse bula-
yayılmasını sağlamak
mıyordum.
uygulaması
- İlimle uğraşıp geçimini sağlaya-
insanları zengin yapmıştı. Ben bu
mayan âlimlerin maaşa bağlaması
paralarla köle satın alıp azat ediyor-
ve
dum.”
çalışması
Ömer’in
Ömer b. Abdulaziz çarşı pazarlara memurlar göndererek şöyle bağır-
onların
eğitim-öğretimin
İslam’a
yapmaları
davet/tebliğ için
taşra
yerlere yönlendirmesi - Yeni Müslüman olanlara dini
malarını emrederdi: “Ey borçlular!
öğretecek kişiler yollaması
Ey evlenmek isteyen gençler! Ey
- Hanlar yapılıp buralarda yolcula-
y etimler! Ey fakir ve muhtaçlar!
rın konaklamasını sağlama
Neredesiniz,
- Fakirlerin yiyip içmeleri ve barın-
alınız.”
geliniz!
Nasibinizi
(16)
maları için dâru’t-taam (aşevi) tesis
Hanımı Fatıma’ya onu anlatma-
ettirmesi
sını istediklerinde şu sözleri söyler:
- Fakirlerin tespit edilip düzenli
“Anlatayım ancak o hayatta olsaydı
maaşa bağlanması
anlatmazdım.
- Yetim ve kimsesizlerin haklarını
Ömer
kendini
ve
bedenini insanlara ayırmıştı. Gün
korumaya yönelik düzenlemeler
15. Müslim, “Zekât”, 59. 16. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihaye, IX, 200 17. İbnul Cevzî, Siretü ve Menakibu Ömer b. Abdulaziz, s.223-224.
Safer 1442
47
Vefatı Onun halife olmadan önceki hali ile
“...Bu asırda insanlığın, Ömer b. Abdulaziz gibi bir insana olan ihtiyacından daha çok hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Fakat ne yazık ki asırlar geçmiş, nesiler birbirini kovalamış, Ömer bin Abdulaziz'in bir benzeri çıkmamıştır. Ve tarih, mersiyesini okumaya devam etmektedir: Onun gibisini getireceğine yemin etmiştin ey zaman, Yeminini bozdun ve değişik oldun ey zaman...”
halife olmasından sonraki halini onu tanıyanlardan biri şöyle aktarır: “Ömer’i Medine’de gördüğümde insanların en iyi giyineni, en güzel koku sürüneni ve en gösterişli y ürüyeniydi. Sonra onu halife olduktan sonra
gördüm.
Münzevi
kişiler
gibi yürüyordu. Kim sana yürüyüş şeklinin değişmeyeceğini söylerse, Ömer b. Abdulaziz’den sonra artık ona inanma.” Vefatı öncesinde bile bizlere çok şey öğreten bir idareci olan Ömer b. Abdulaziz’in yanına gelen kayınbiraderi Mesleme b. Abdülmelik, gömleğin
kirlenmiş
olduğunu
görür. Kız kardeşine onu yıkamasını söylediğinde şu cevabı alır: - Her ay düzenli ailelere ödenen
“Vallahi
kardeşimin
bir
ikinci
doğumdan itibaren verilen çocuk
gömleği yoktur ki onu giydirip bunu
yardımları
yıkayayım.”
- Dullar için yapılan yardımlar
2 yıl 6 ay içerisinde yaptıklarıyla
- Engelli ve müzmin/kronik hasta-
“II. Ömer” ve “beşinci raşid halife”
lara yapılan yardımlar
olarak anılmaya layık olarak görü-
- Hastalar için hasta bakıcı tayin
len Ömer b. Abdulazizz, 40 yaşında
edilmesi
(h.101/m.720) bir görüşe göre yaka-
- Görme engelliler için kılavuz tay in
landığı verem hastalığından diğer
edilmesi gibi.
görüşe göre ise hizmetçisi tarafın-
Ömer b. Abdulaziz, tarihte eşine az
dan zehirletilerek vefat etti. Mezarı
rastlanır sosyal hizmet uygulama-
“Deyrü Sem’ân” adı verilen Humus
larını hayata geçirmiştir. (18)
bölgesinde bulunmaktadır.
18. Yılmaz Çelik, Emevî Halifesi Ömer b. Abdulaziz’in Sosyal Hizmet Uygulamaları, AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Güz 2019, c:7, Sayı:14, 7:616-636.
Ekim 2020
48
Süfyan-ı Sevri ve İmam Şafiî gibi
Ey
alimler halifeleri sayarken şöyle
kendine taht yaptığın hasırı göster!
demiştir:
Ebu
Bize insanların ziyaretine geldikleri
Bekir, Ömer, Osman, Ali... ve Ömer
evini göster. Hani bir seferinde bir
bin Abdulaziz.”
kadın, devlet hazinesinden kendisine
“Halifeler
beştir:
Hasan-ı Basri vefat haberini aldığında şöyle der: “İnsanların en hayırlısı vefat etti.”
müminlerin
halifesi!
Bize,
yapılan maaşın arttırılması isteğiyle senin evine gelmişti de evini görünce acıyla yüzünü ekşiterek şöyle demişti: “Kendi evimi bakımlı
“...Bu asırda insanlığın, Ömer b.
yapmayı,
Abdulaziz gibi bir insana olan ihti-
dökülen bu evden nasıl umarım?”
yacından daha çok hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Fakat ne yazık ki asırlar geçmiş, nesiler birbirini kovalamış, Ömer bin Abdulaziz’in bir benzeri çıkmamıştır. Ve tarih, mersiyesini okumaya devam etmektedir. Onun gibisini getireceğine yemin etmiştin ey zaman,
bakımsızlıktan
yıkılıp
Allah, hanımın Fatıma’ya selamımızı ulaştırsın. O, bunu söyleyen o kadına şu cevabı verirken ne kadar da doğru söylemişti: “Bu ev, senin gibilerinin evleri bakımlı olsun diye viran haldedir…” Öne çık… Ey müminlerin emiri! Senin övülmekten ve methedilmek-
Yeminini bozdun ve değişik oldun
ten hoşlanmadığını unuttuğum ve
ey zaman...” (19)
seni övüp methettiğim için bir kere
“Haydi, ey Abdulaziz’in oğlu! Öne çık, korkma…
daha özür diliyorum. Bunu bir daha tekrarlamama
sözü
vermiştim.
Ancak elimde değil… Aynı şekilde
Öne çık! Öne çık ki dünya İslam'ın
büyüklük ve yüceliğin karşısında
nasıl bir insan dünyaya getirdiğini
şaşkına dönmüş olan dünyanın da
ve onu nasıl eğitip yetiştirdiğini
elinde değil.
görsün...
Senin gerçekleştirdiğin mucizeler
Ey müminlerin emiri! Bugün öne
karşısında kim sessiz ve tepki-
çık da bize yamalarını ve eski elbi-
siz kalabilir…? Kim…? Kim…? Ey
selerini göster.
müminlerin emiri…! (20)
Bize ellerinle yıkayıp da giyecek ikinci bir gömleğin olmadığı için evinin bir köşesinde oturup, kurumasını beklediğin gömleğini göster... 19. Ebu Hasen en-Nedvî, İslam Önderleri Tarihi, c.?, s.94-95 20. Halid, a.g.e
Safer 1442
49
OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp
DÜNDEN BUGÜNE AFGANİSTAN
İ
slam
coğrafyasının
direniş
kıyam
merkezlerinden
ve olan
Afganistan gerek geçmişi gerekse
yakın tarihiyle dünya Müslüman-
larının yakından tanıması gereken coğrafyaların başlıcalarından. 40 seneden uzun süredir işgal-
İslam'ın Afganistan'a Ulaşması İslami fethin Afganistan topraklarına ulaşma süreci, İslam ordularının Sasanileri 642 yılındaki Nihavend Savaşı’nda yenilgiye uğratmasından sonrasına rastlamaktadır.
cilere karşı savaşın devam ettiği
İran topraklarını elinde bulunduran
Afgan
tarihte
Sasanilerin İslam orduları karşısında
İslam dünyasının işgalcilere karşı
birbiri ardına aldığı hezimetlerle
en mühim cephe hatlarından biri
İran’ın
pozisyonunda.
İslam’a açmıştır.
toprakları,
Ekim 2020
50
yakın
fethedilmesi,
Afganistan’ı
650 yılı ve sonrasında Afganistan’ın batı
kesimlerini
fetheden
İslam
Afganistan’da İngiliz İşgalleri ve Direniş
orduları eliyle bölge ilk kez İslam
18. yüzyılın başlarında Afganistan,
diniyle şereflenmiştir. Devam eden
Rusya
dönemlerde,
güç mücadelesi için önemli bir
Afganistan’ın
zorlu
ile
İngiltere
coğrafyası nedeniyle zaman zaman
bölge
gerilemeler yaşanmış olsa da süreç
Hindistan'ı kontrol altında tutan
ilerledikçe İslam dini Afganistan'da kök salmaya başlamıştır.
olmuştur.
Bu
arasındaki kapsamda,
İngilizler, Rusya'nın Orta Asya'daki ilerleyişinin önüne set çekebilmek ve bir güç ağırlığı ortaya koymak
Raşidi hilafetin daha sonra ise
için Afganistan'ı hedefe oturtmuş-
Emevi ve Abbasi dönemlerinin
lardır.
ardından İslam, yerel sultanlıklar eliyle Afganistan toprakları üzerinde yayılma alanı bulmuştur. Sırasıyla Saffariler, Sama-
Bu
doğrultuda,
Afganlar
ile İngilizler arasında uzun yıllar süren üç ayrı savaş yapılmış, bu savaşlarda
yüzlerce
muharebe
gerçekleştirilmiştir.
gibi
İç karışıklıklar, buna ek olarak İran-
birçok hanedan, bölgede İslam
Rusya-İngiltere üçlüsü arasındaki
dinini y ay mıştır. Özellikle Gazneli
güç
niler,
Gazneliler,
Gurlular
Mahmud döneminde İslam dini, bugünkü Pakistan ve Hindistan bölgesine
dek
uzanmıştır.
Afganistan'ın İslamlaşma süreci, 10.
yüzyılın
ardından
büyük
ölçüde tamamlanmıştır.
yılında tamamen sağlanarak, Afganistan yaklaşık şekilde bugünkü kazanmıştır.
ekseninde,
İngilizler Afganistan'ı ilk olarak 1839 yılında işgal etmiştir. İngiliz ve Hint güçleri, 3 yıl süren savaşta ağır kayıplar çekilmek
vererek
Afganistan’dan
durumunda
Afganistan’da
iç
kalmıştır.
karışıklığın
ve
Rusların planlarının sürmesi, İngi-
Afgan topraklarının birliği ise 1747
sınırlarını
çekişmeleri
İslam
dünyası için kritik bir pozisyonda olan Afganistan, Hint Okyanusu ile Orta Asya’yı da birbirine bağlayan bir konumdadır. Bu sebeple sürekli
lizleri 1878 yılında yeni bir işgal girişimine sevk etmiştir. Bu işgal ile İngilizler, Afganistan’da bugüne dek uzanan kriz ve fitne tohumları ekmişlerdir. Ülkenin
idaresini
İngilizler
ele
geçirmiş ve kâğıt üzerinde çizdikleri Durand Hattı ile Müslüman Afgan halkının yaşadıkları bölge-
olarak dış işgalin odağında bir
leri parçalamış, araya yapay sınır-
bölge olagelmiştir.
lar koymuşlardır. Her ne kadar
Safer 1442
51
Emanullah Han, Türkiye’deki Mustafa Kemal yönetiminin örnek alındığı reformlara Afgan halkının verdiği tepkiler neticesinde ülkeyi terk etmek durumunda kalmıştır.
Müslüman
Afganlar
bu
sınır-
ları kabul etmese de bugüne dek Durand Hattı küresel tağuti güçler tarafından,
Müslümanları
bölme
amacıyla muhafaza edilmiştir. 1878 yılında başlayan savaşta İngiliz güçlerine karşı direniş uzun yıllar devam
etmiş,
İngilizler
Birinci
Dünya Savaşı’nın da ağırlığıyla kan kaybetmiştir.
Nihayetinde,
1919
yılında Afganistan Kralı Emanullah Han resmi olarak bağımsızlığını ilan edince, üçüncü savaş patlak vermiştir. Kısa süren bu savaşta İngilizler mağlup olarak çekilmiş ve Afganistan’ın bağımsızlığını tanımak durumunda kalmışlardır.
Komünist Rusya İşgali ve Direniş Bağımsızlığını kazanan Afganistan’da iç sorunlar ve Batılı reform girişimleri
dönemi
başlamıştır.
Müslüman halkın bu girişimlere olan tepkisiyle, ülkede yönetim-halk kopukluğu meydana gelmiştir.
Ekim 2020
52
Emanullah’ın ardından Nadir Şah ve sonra Zahir Şah döneminde reformlar, Müslüman halkın tepkisini çekmeyecek bir ölçüde sürdürülmüştür. Meşrutiyete geçiş girişimleri devam ederken, ülke günden güne Sovyetler Birliği etkisine girmeye başlamıştır. 1953 yılında başbakan olan Muhammed Davud Han, ülkenin yönünü tamamen Sovyetler Birliği’ne çevirmiştir. Davud Han’ın 1963 yılındaki azli ülkede iç karışıklığı daha da artırırken, 1973 yılında gerçekleştirilen Sovyet destekli darbeyle Davud Han başa gelmiş ve cumhuriyet ilan etmiştir. Bu dönemde İslam karşıtı politikalar benimsenirken, Müslüman Afgan halkı yeniden silahlanmaya başlamış, bu yönetime karşı ilk olarak 1976 yılında mücadeleye girişilmiştir. Mücadele üniversitelere, medreselere, köylere ve kentlere yayılmıştır. Davud Han, Sovyetler Birliği etkisinin kontrolden çıktığı düşüncesiyle önlem almaya çalışsa da artık çok geçtir. 1978 yılında marksist subayların darbesiyle Davud Han öldürülmüş, 1979 yılında Sovyetler Birliği ülkeyi işgal etmiştir. İşgalle birlikte başa Sovyet Destekli Babrak Karmal geçmiştir.
Müslüman Afgan halkı işgale karşı
odaklar tarafından desteklenenler,
topyekûn kıyam ederken sayısız
Afganistan yönetiminde söz sahibi
fedakarlıklarla komünist işgalcileri
olmak için savaşa tutuşmuşlar-
ve yerel ortaklarını ülkelerinden
dır. Fakat belirtmek gerekir ki bu
atmak için savaşa başlamışlardır.
fitneye karışmayan Müslümanların
Dünya Müslümanlarının desteği ve
sayısı da oldukça fazladır. Sovyetler
Sovyetler Birliği’nin küresel rakip-
Birliği’ne karşı cihada iştirak eden
lerinin de siyasi hamleleri netice-
binlerce mücahid, iç savaşta eline
sinde, Sovyetler Birliği 1989 yılında ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Sovyetler Birliği Afganistan'da aldığı ekonomik yaraları saramamış ve bu savaşın ağırlığı altında, 1991 yılında
dağılarak
tarihin
tozlu
silah almamış, kendi irşad faaliyetlerine yönelmişlerdir. İç savaş, ülkede istikrarsızlığı ve güvensizlik ortamını da beraberinde getirmiştir. Grupların birbirleriyle savaşında ülke büyük ölçüde harap
sayfalarındaki yerini almıştır.
olmuş, halk ağır sıkıntılar çekmeye
İç Savaş Dönemi ve Taliban'ın Doğuşu 1986 yılında yerel yönetimin başına gelen
Muhammed
Necibullah,
Komünist yönetimin son kalıntısı niteliğindedir.
Sovyetler
Afganistan’dan
Birliği
çekildikten
ve
başlamıştır. Bu kapsamda, ülkenin güneyinde ve doğusunda etkin olan İslami
medrese
talebeleri,
yerel
olarak bu fitneyi sona erdirmek için harekete geçmiştir. Taliban Hareketi’nin doğuşu bu
dağılma sürecine girdikten sonra
şekilde
birkaç yıl daha ülkenin başında
güneyindeki Kandahar vilayetinde,
kalan
Müslüman
Necibullah,
1992
yılında
yaşanmıştır. halka
Ülkenin
zulmeden
bir
devrilmiş ve 1996 yılında, Müslü-
savaş ağasına karşı halk, Sovyet-
man Afgan halkına karşı işlediği
lere karşı savaşta komutan olan
cürümlerin
olarak,
medrese hocası Molla Muhammed
meydanda
Ömer’den yardım istemiştir. Molla
başkent
bir
sonucu
Kabil’de
bir
ibretlik bir şekilde idam edilmiştir.
Ömer, talebeleriyle beraber önce
devril-
bu savaş ağasını daha sonra bölge-
işgale
deki diğer savaş ağalarını ortadan
arasında
kaldırmış, silahlarına el koymuş-
güç mücadeleleri patlak vermiş-
tur. Bu medrese hareketi zamanla
tir. Özellikle dış destekli gruplar,
büyümüş,
Pakistan, İran, Suudi Arabistan,
talebelerinden
ABD, Rusya, Hindistan gibi farklı
kurtarmalarını istemiştir.
Komünist mesiyle, karşı
yönetimin ülkede
direnen
yıllarca gruplar
yerel
halk
kendi
medrese bölgelerini
Safer 1442
53
2001 işgaliyle Afganistan’da İslami yönetim ve istikrara doğu giden süreç son bulmuş, ABD’nin tesis ettiği
Kabil
yönetiminin
ifsad,
yolsuzluk ve zulüm devri başlamıştır. Ancak Afgan halkı daha önce olduğu gibi yine işgalcilere karşı silaha uzanmıştır. Başlayan direniş her geçen yıl 1994 yılında kurulan Taliban Hareketi, yerelden ulusala bir ivme yakalamış, 1996 yılında başkent Kabil’e girerek iç savaşa son vermiş, zamanla ülkenin yüzde 90’ından fazlasını hakimiyet altına almış-
daha da büyürken 2007 yılının ardından adeta yıldan yıla güçlenen bir çığ halini almıştır. İşgalin 10. yılında ABD’nin kayıpları doruğa çıkmış, Afganistan işgalciler için adeta bir bataklık halini
tır. Taliban tarafından ilan edilen
almıştır.
Afganistan İslam Emirliği döne-
Savaşı askeri olarak kazanamaya-
miyle beraber ülkede uzun süreden sonra istikrar sağlanabilmiştir.
ABD İşgali ve Direniş Yaklaşık 5 yıl süren Taliban döneminin ardından, ABD’nin başını çektiği NATO güçleri, son dönemin en büyük Haçlı Seferi’ni Afganis-
cağını defalarca itiraf eden ABD, 2018 yılında Taliban ile müzakerelere başlamış, 2020 yılının şubat ayında Afganistan’dan çekilmeyi resmen
kabul
kalmıştır.
etmek
zorunda
Halihazırda
ülkenin
%70’ten fazlası, bir halk hareketi olarak ortaya çıkan Taliban kont-
tan’a karşı başlatmıştır.
rolündedir ve Taliban, 2001 yılına
11 Eylül 2001 saldırılarını bahane
fından daha çok kabul edilen bir
gösteren ABD, yanına NATO’yu da alarak bu ülkeye şiddetli bir saldırı başlatmıştır. Bu saldırıda ABD’ye, 1990’lı yıllarda İran ve diğer dış güçler tarafından eğitilen bugünün popüler isimlerinden Ahmed Şah Mesud, Abdurreşid Dostum gibi
göre daha güçlü ve halk tarapozisyondadır. Afganistan, dünyanın en büyük güçlerine karşı bilfiil savaşla geçen 150 yılın ardından, yeni bir dönemin
eşiğinde
durmaktadır.
Bu
bağlamda, dünya Müslümanlarının Afganistan’a dair malumat sahibi
isimlerin birlikleri de kara gücü
olması, her iki taraf için de hayati
olarak eşlik etmiştir.
öneme sahiptir.
Ekim 2020
54
NEBEVÎ AİLE Halime Yılmaz
BİZİ TÜKETEN DURUMLAR
H
zorlukları,
saymaya kalksak. Bizi tüke-
şehir yaşamının getir-
ten durumların gerçekten dış
diği
stres,
etkenli olduğunu mu sanıyor-
huzursuzluk, aile içi ve dışı
sunuz? O zaman yanıldığınızı
ayatın
sorunlar,
iletişim problemleri ve daha başka sebepler çok yordu bizi…
söylemek Dıştan
durumundayım. kaynaklı
sorunlar
Eşimizin anlayışsızlığı, anne
doğduğumuz günden başladı,
babamızın
halden
biz ölene dek sürecek. Hiç
yışları,
çocuklarımızdaki
anlama-
bitmeyecek.
Bu
sorunlar,
huysuzluklar, arkadaş çevre-
bizi
mizin beklentileri ve hoşgö-
ana faktörler olamazlar. Bizi
rüsüzlüğü, işte karşılaştığımız
asıl tüketen nefsimiz. Kendi
problemler… Daha
sayayım
tüketen,
yiyip
bitiren
kendimizi yok etme yolunda mı?
Sayfa-
hızla
ilerliyoruz.
lar hatta ciltler dolusu kitap
kendisine
verdiği
çıkar bizi tüketen durumları
kimse ona veremez.
İnsanın zararı,
Safer 1442
55
sandığınız ile kalırsınız. Ama o, hanenize Allah’tan başka biri veya bir şey için yapılan amel olarak kayda alınır. Sevap yerine günah
Bir kötülüğe meyleder ve bunu faaliyete dökersiniz. Allah’a şirk koşmak, zina etmek, yalan söylemek, gıybet, iftira, faiz yemek, başkasına zulmetmek… Aklınıza İslam’ın yasakladığı her türlü kötülüğü getirebilirsiniz. Siz o kötü ameli başkasına verdiğiniz bir zarar olarak görüyorsanız çok büyük hata ediyorsunuz. Başkasına kötülük yaparak onu en fazla, bir süre üzersiniz. Ama kendinize verdiğiniz zarar, o işten nasuh bir tevbe ile dönmediğiniz müddetçe ebedi olarak sizinle gelecektir. İnsan kendi kendini, bundan daha kötü bir yolla tüketemezdi.
sahibi olursunuz. Ayrıca zaman içinde iyilik yaptığınız kişiden bir karşılık
beklemeye
Karşılık
göremeyince
başlarsınız. de
kendi
kendinizi yer, vesveselere, o kişi hakkında su-i zanlara kapılırsınız. Alın size bir kendi kendini tüketme yöntemi…
“İnsanın
kendisine
yaptığı kötülüğü kimse ona yapamaz”ın iyi görünen versiyonu… Bir kötülüğe meyleder ve bunu faaliyete dökersiniz. Allah’a şirk koşmak, zina etmek, yalan söylemek, gıybet, iftira, faiz yemek, başkasına
zulmetmek…
Aklınıza
İslam’ın yasakladığı her türlü kötülüğü getirebilirsiniz. Siz o kötü ameli başkasına verdiğiniz bir zarar olarak
görüyorsanız
çok
büyük
hata ediyorsunuz. Başkasına kötülük yaparak onu en fazla, bir süre üzersiniz. Ama kendinize verdiğiniz zarar, o işten nasuh bir tevbe ile dönmediğiniz müddetçe ebedi olarak
sizinle
gelecektir.
İnsan
kendi kendini, bundan daha kötü bir yolla tüketemezdi. Şeytan, Bir iy ilik yaparsanız kendi lehinize
bir
yaparsınız. Yaptığınız bu iyiliği
günah
Allah
teşkil
rızası
dışında
başka
bir
nefis,
yanımızı
kötülükler, kuşatan
kümelerinin etmesi,
her
fuhşiyat, çoğunluğu
fitne-fesadın
ışık
niyetle yaparsanız, bu sizin aley-
hızıyla yayılması, şahsi ve toplum-
hinize döner. Siz iyilik yaptığınızı
sal müşkiller her an imanınızı
Ekim 2020
56
zayıflatır. “Her şey zıddıyla kaim-
eklemeye niyetimiz olmamalı. Tam
dir” kuralı gereği bu etkenler karşı-
da iblisin kendine söz verdiği gibi.
sında imanınızı güçlendirmenin tek yolu, Allah’ı zikir, Kur’an tilaveti, namaz ve diğer ibadetleri korumaktır. Eğer imanınız göz açıp kapama süresi kadar zayıflar ve bu faktörlerden biri ona galebe çalarsa, piliniz biter, enerjiniz azalır, madden ve manen kımıldayamaz hale gelirsiniz. Hak yolunda doğru müca-
Bizi
saptıracağına
yemin
ettiği
günden beri bu hesaba yeni canlar, yeni pes edenler, yeni esirler, yeni taraftarlar eklemeye devam ediyor. O, kıyamete kadar tükenmeyeceğine ant içiyor da biz hakkın taraftarları neden hemen tükenmeye kendimizi teslim ediyoruz.
deleye ve savaşa gücünüz kalmaz.
Tükenmişlik
Gücünüz tükenir, yol gözünüzde
Kendini, iradeni, vücudunu, aklını,
büyümeye başlar. Yol büyür, adım
ruhunu ve her şeyini iblise teslim
atacak cesaretiniz kalmaz. Cesare-
etmektir. Buna razı mısın? Razı
tiniz azalır, şeytanlar tüm dünyayı
değilsen asla tükenme! Tükenmeye
avuçlarına alır. Size de tükenmek-
meyletme bile! Hatta bunu aklından
ten başka çare bırakmazlar.
bile geçirme! Gerekirse “Tüken-
İnsana verilen en değerli özellik -irade- devre dışı kalırsa insan dışı her türlü varlığa benzemeye başlarsınız. Çünkü kendinize inancınız tükenmiştir. Umuda giden yolunuz kesilmiştir. Hayat, yanınızda kimin olduğuna
inanıyorsanız,
onun
iradesine bağımlı bir yaşam tarzı
bir
teslimiyettir.
dim!” kelimesini lügatinden sil! Gör bakalım! O zaman kim tükeniyor? Kim çıldırıyor? Kim yanıp küle dönüyor? Şeytan mı sen mi? Senin cehenneme direk olmanı isteyen şeytanın
seni
tüketmesine
izin
verme! İradeni ondan korumanın tek yolu Allah’ı zikirdir, unutma.
haline gelmiştir. İradenizi şeytan,
Her insan şahsına münhasırdır.
cin veya insan olan bir başkasına
Farklı mizaç, huy, karakter, ahlak,
mutlak olarak teslim ettiğiniz gün,
yapı, mimik, yaşam ve aile yapısına
hayvandan daha aşağı bir hale razı
sahiptir. Tıpkı senin gibi. Birileri
olduğunuz gündür. Çevrelerimiz,
sana garip geldiği gibi sen de biri-
iradelerini dünya, para, ihtiras gibi
lerine garip gelebilirsin. Kimin,
beş para etmez metalar karşılı-
neyi, neden, ne niyetle yaptığını
ğında satanlarla dolu. Yani tüken-
bir tek Allah bilir. Kendinden pay
miş, bitmiş, kendinden geçmiş, bir
biç. Yanlış anlaşıldığını düşünüp
varmış bir yokmuş hesabına, irade-
kendini ifade edemediğin olmadı
lerini
mı? Ya da iyi bir şey yapayım derken
yatıranlarla
dolup
taşıyor
dünya. Bu hesaba bir yeni kurban
hata ettiğin?
Veya başında büyük
Safer 1442
57
hızlı bir şekilde kendisini yok etmek isteyen, bu hastalıklara karşı kendisini koruma altına almasın. Aman
O, kıyamete kadar tükenmeyeceğine ant içiyor da biz hakkın taraftarları neden hemen tükenmeye kendimizi teslim ediyoruz.
ha kardeşim! Kırıntısını bile hissediyorsan kendinde, hemen Allah’a sığın ve bu hastalıktan kurtulmanın yollarını acilen ara! Zira bunlar, hızla yayılan virüsler gibidir. Ne zaman seni sarmış ve yok etmiş anlayamazsın bile. Zira bu hastalıklar tüketir ve tahribatı büyüktür. Hazzı, huzuru, mutluluğu hiçbir çaba göstermeden hemen elde etmek istersin. Her daim hayırlı sonuçlar
bir derdin olup söyleyemediğin için
bekler, bunun için sabırsızlanırsın.
gereksiz öfke patlamalarıyla birile-
Bu
rini üzdüğün? Veyahut “Karakterim
lük nasipsizliğin ile yorarsın. Sana
bu, değişemem” diye altını çizerek
yapılanları her gece, her tek kaldı-
belirtip başkalarını rahatsız etme
ğında tekrarlar durursun ki unut-
pahasına o huyundan vazgeçmedi-
mayasın. Affedemeyesin. İntikam
ğin olmadı mı? Bu gibi durumlarda
günü geldiğinde hakkını söke söke
muhatabından hep anlayış bekler-
alabilesin.
sin değil mi? İşte bunun için her
Ah be kardeşim! Bunlarla bir tek
şeyi kişisel algılama! Herkesin her hareketi, her sözü, her bakışı sana yönelik olmayabilir. Her şeyi şahsi algılamak, seni yavaş yavaş tüketen sinsi bir algı yanılmasıdır. Bu algını düzeltmelisin.
esnada
çevreni
hoşgörüsüz-
kendine edersin. Kendini tüketirsin. Kendine zulmedersin. Kendini üzersin. Biraz rahatla, gevşemeye çalış. Derin bir nefes al. Abdest alıp Rabbine
yönel.
Sana
yapılanları
gerçekten affet. Hayırla karşılaş-
Haset, öfke ve kibir… Üç amansız
mak istiyorsan sabret ve müsa-
hastalık… Amelleri, arkadaşlıkları,
mahalı ol. Göreceksin tükenen sen
kardeşlikleri,
güzellik-
değil şeytan olacak. Böylece hayat
leri, toplumları ateşin odunu yediği
daha güzel olacak. Ahirette güzel
gibi süratle tüketirler. Bir kere bu
bir akıbet seni bekliyor olacak,
hastalıklara yakalanmayıver… Elini
inşallah…
iyilikleri,
kaptıran, ruhunu, cesedini, aklını ve
ferasetini
Ekim 2020
58
kaybeder.
Kısacası
SERBEST Ümit Şit
KÖTÜLÜK MÜNADİLERİ
G
eçmişte ve günümüzde
Öncelikle iyi ve kötüyü, dostu
birçok insan iyi olduk-
ve düşmanı belirlemek gerekir.
larını ve insanlık için
Bunu yaparken de hakkani-
iyi olan ne varsa ürettiklerini
yetten uzaklaşmadan, vicdan-
ve insanlığa kazandırdıkla-
ların sesine kulak verilmeli-
rını iddia etmektedirler. İyilik
dir. Birçok filozof iyi ve kötü
kavramını nefsi arzu ve isteklerine cevap veren her şeyi doğru kabul ederek anlamlandırırlar.
Böylelikle
kendi
düşünce ve isteklerine uyma-
kavramlarını incelerken, kendi öngörüleriyle
incelemiş
ve
doğal olarak hata etmişlerdir. İyi ve kötüyü açıklarken hep madde dünyasının perspektifinden
bakılmıştır.
Oysaki
yanları kötü, uyanları ise iyiler
iyilik ve kötülük manevi ve
olarak kabul ederler.
derin kavramlardır. Aklı ile
Safer 1442
59
kalbini değil de sadece aklını refe-
yaratmışken, yaratılışı kabul etme-
rans alan her düşünür, boşuna
yen insanlar kendilerinin balıktan,
kürek çekmiş ve sonucunda elinde
maymundan, itten, köpekten türe-
hiçbir şey kalmamıştır.
diğini savunarak şerefli mahlûk
İyilik gibi kötülük de akıl ve kalp ile fark edilir. Ancak bunlar da yeterli değildir. Çünkü akıl ve kalbin beslenmesi için doğru bir kaynak gerekmektedir. Filozofların menfi, faydacı düşünceleri elbette ki doğru bir kaynak değildir. Çünkü herkes gibi
olmaktan ziyade hayvan olmayı ve hayvanca yaşamayı tercih emişlerdir. Böylelikle nefsini insanlar gibi
dizginlemek
yerine,
vahşi
bir hayvanın dizginlemeye gerek duymadığı gibi davranışlar sergilediler ve sergilemektedirler.
filozoflar da insandır ve düşünce-
Kendilerine haz, mutluluk ve peşin
leri kusurludur. İnsan olduklarından
dünyalık menfaat getiren her şeyi
dolayı
iyi, güzel, aydınlık, ilericilik, doğru
düşünceleri
hayatlarındaki
çeşitli olumsuz ve olumlu olaylardan
normlar
etkilenmiştir. Olaylardan etkilenen
Peşin menfaat getirmeyen her şeyi
düşünceler nasıl olur da milyarlarca
ise kötü, çirkin, karanlık, gericilik,
insanların kabul gördüğü kaçınıl-
yanlış normlar olarak nitelemiş-
maz doğrular olabilir?
lerdir. Oysaki iyi ve kötüyü yaratan
Bir insanın sağlıklı bir şekilde iyi ve kötüyü birbirinden ayırması için yaratıldığını kabul etmesi gerekir. Modern dünya, kendi aklını ölçü kabul ettiği için yanıldı. Evet, akıl birçok teknolojik alet ve edevatın icadı için yeterli gelebilir. Ancak icat edilen aletlerin sonucunun insanlığın hayrına mı yoksa zararına mı olduğunu öngöremez, öngöremediler de… Batı dünyası bu yüzden duygularını yitirmiş robotik nesillerin yurdu haline geldi. Yaratılışı kabul etmeyen insanlar iyi ile kötüyü sağlıklı bir şekilde birbirinden ayıramaz ki ayıramadılar da… Allahu
Teâlâ
kabul
etmişler.
ile insanları yaratan aynıdır. İyi ve kötüyü yarattı ve bize seçmemizi buyurdu. Nefislerini ilah görenler kötüyü iyi olarak kabul ettiler. Nefislerini ıslah edenler ise iyiyi iyi, kötüyü ise kötü olarak kabul ettiler. Kötüye asla iyi kılıfını geçirmediler. Sapmadılar… Saptırmadılar. İyi ve kötü ay rımını kendi aciz düşünceleri ile değil, Allahu Teâlâ’nın bildirdiği şekilde yaptılar. Böylelikle hakkaniyetli bir şekilde iyi ve kötü ayrımı yapmış oldular. Yapmış oldukları iyilik ve kötülüğün sağlamasını bizzat hayatlarında gördüler. Allahu Teâlâ’nın bildirdiği kötülüklerden uzak
kalanlar
bedbaht
olmak-
yeryüzü-
tan, pişmanlıklardan uzak, mutlu,
nün en şerefli mahlûku olarak
huzurlu bir ömür yaşarlarken aksi
Ekim 2020
60
insanı
olarak
şekilde yaşayanlar ise önce mutlu
insanın kendi fikirleri kabul edile-
olduğunu zannetti ancak hayatları
mez. Nefislerini ıslah etmeyen, ilim
kötü sonla bitti. Tabii kötü son da
sahibi değildir. İlim sahibi olmayan
onlara göre göreceliydi.
ise cahildir. Kötülüklerin işlenmesi
İnsanlar,
Allah’ın
peygamberlerin
gönderdiği
yolunu
takip
etmeyip “İşte benim iyiliğe giden doğru yolum!” diyerek yola çıkarsa, yaptığı tüm iyiliklerin aslında kötü-
ise cahillikten ileri gelmektedir. Dünya hayatına cahilce bağlanan insanlar, kendisinden başka kimsenin hakkına riayet etmezler. Riayet ettiklerini sanırlar.
lüğün ta kendisi olduğunu bilmeden
İnsanlar kendi hayal dünyaların-
yaşarlar. Böylelikle iyilik yaptığını
daki kötülükleri iyilik olarak kabul
sanan cahil insanlar, aslında hayatı
etmekte
boy unca kötülük y aptığının farkında
iyilikleri görmezler. Aslında gerçek
bile olmazlar. Kaş yaparken göz
iyilik Allah için yapılan iyilik-
çıkartmak gibi diyebiliriz. Yaptık-
tir. Allah için yapılmayan iyilik-
ları kötülükleri durdurmaya çalışan
ler vicdanı rahatlatmaktan öteye
iyi insanları kötü olarak nitelerler
gitmeyen
ve insanların yararına çalıştıkla-
yapılan iyilikler, kuldan teşekkür
rını öne sürerler. Tıpkı günümüzde
bile beklenilmeyen erdemli davra-
İslam coğrafyalarını tarumar eden
nışlardır. Birçok yollar ve menheçler
şer odaklarının yaptıkları gibi…
olsa da aslında dünyada iki kutup
Onlar
insanlara
hak,
hürriyet,
eşitlik götürdüklerini öne sürerler ancak kan, gözyaşı, esaretten başka bir şey götürmezler. Kötülük işleyen kimse ben çok kötüyüm demez. İyi olanların aslında kendileri olduğunu
olduklarından,
iyiliklerdir.
gerçek
Allah
için
vardır… İyiler ve kötüler… Küfür ehli ve iman ehli… Allah’ın dostları, iblisin dostları… Allah’ın kanunlarının toplumlarda hâkim olmasını isteyenler, kâfirlerin kanunlarından razı olanlar.
öne sürerler. Tıpkı Allah’ın lanet
Bakıldığında
ettiği yahudiler gibi… Onların “Biz
Kabil’den bu yana hep aynıdır.
çok kâfir insanlarız” dediklerini
Kabillerin kılık ve kıyafetleri değişse
ağızlarından duydunuz mu? Bilakis
de zihniyetleri hep aynı olmuştur.
“Biz Allah’ın sevgilileriyiz” derler.
Önceleri Habilleri taşla öldürenler,
Yani Allah’a en çok yakın olanla-
bugün bombalar ve çeşitli tekno-
rın
lojik
kendilerinin
olduğunu
iddia
çatışma
silahlarla
Habil
ve
öldürmektedirler.
ederler. Kötülüğü işleyenler asla
Eskiden de algı yönetimleri vardı
kötü olduklarını itiraf etmezler. Bu
ancak basit bir işleyişe sahipti.
yüzden iyi ve kötü hakkında hiçbir
Günümüzde
iblisin
dostlarının
Safer 1442
61
sayesinde
algı
yönetimi
zirveyi
hangi araçları kullanarak sürükle-
gördü. Önceden düşman yüzleri
diklerini inceleyeceğiz. Bu makale
tanınırken günümüzde düşmanlar,
serimizdeki
dost canlısı şekilde hayatımızda var
oynayanların
nasıl
kötülükleri
olmaktadırlar. Dünyamızda iyiliğe
masumlaştırdıklarını
Müslüman-
çağıranlar olduğu gibi kötülüklere çağırınlar da vardır. Hatta kötülüğe çağıranlar daha çoktur. Bunun sebebi ise cahil insanların gözünü para, mal, şöhret, makam, mevki ve birçok dünya menfaatinin kör etmiş olmasıdır. Bu yüzdendir ki kötülükleri iyilik gibi görmekteler ve herkese ve her kesime ulaştırma gayreti içindedirler. Bazı cahiller ise
amacımız
algımızla
lara göstermek ve hatırlatmaktır. Çünkü farkında olmadan Müslüman aileler toplum psikolojisinin vermiş
olduğu
baskıyla
hareket
etmektedirler. Kötülükleri iyilik gibi görebilmekte veya kısa süreliğine masumane kılmaktadırlar. Müslümanların, zihinlerinin kirlenmelerinin önüne geçmeleri, düşmanla-
dava olarak görmekte ve hevesle-
rını iyi tanımaları ve aile fertlerine
rine dayanan fikirlerine, insanları
de tanıtmaları gerekmektedir. Artık
çağırmaktadırlar.
fikirlerine
düşmanlarımız düz bir vadide okları
uymak için ise şartlar ortaya koyar-
ve kılıçları ile beklemede değil,
lar. Bu şartlar ise Allah’ın dünyayı
teknolojik silahları ile kendimize ait
yaratırken ortaya koyduğu kanun-
odaların içlerinde pusuya yatmak-
lara terstir. Böylece iyiliğe çağırdık-
tadırlar. Biz savaşmak için vadi ve
larını zannedenler aslında kötülüğe
araziye inmeyi beklerken, düşman-
Bu
çağırmaktadırlar. Bu kötülükler ise hem dünyalarını hem de ahiretlerini silip süpürmektedir. Biz bu makale serimizde kötülüğe çağıranların hangi araçları kullanarak insanları etkisi altına aldıklarını
işlemeye
çalışacağız.
Etki
altına alınan insanlarda ne gibi değişiklikler ortaya çıkmakta ve bu değişiklikle beraber kötülüğün nasıl
larımız evimizden çıkmadan bizi kapı önünde zehirlemektedir. Müslümanlar, dünyayı
dünya
isteyenlere,
kendilerine
hayatını ahireti
bırakmayı
ise
tercih
etmeliler. Kalbimize ve zihnimize savaş açan kötülük münadilerini bir sonraki yazı dizimizde işleyeceğiz, inşallah. Allah'a emanet
da insanların benliğini kaplayarak
olalım. Kardeş kalalım. Dünyada
öldürdüğünü incelemeye çalışaca-
iken cenneti yaşamak için değil,
ğız. Günümüzde kötülük müna-
cennette iken gerçek hayatımızı
dileri olarak medya, sanat, sosyal
yaşayabilmek adına dünyada çalı-
hayat, siyaset alanlarında insanları
şalım.
Ekim 2020
62
SERBEST Derya Fıçıcı
HASRET KALDIK Allah azze ve celle buyuruyor ki: “Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve ‘Ben gerçekten Müslümanlardanım’ diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet, 33)
Y
aşadığımız
şu
imtihan
Hanzala
radıyallahu anh
şöyle anlatır:
günlerimizde sanki bu ayet-i
“Bir gün Ebu Bekir
kerimeyi daha iyi anladık.
ağlarken gördü ve “Neyin var ey
Güzel söz dinlemeye, güzel sözü
Hanzala?” diye sordu. Ben de büyük
bize ulaştıran hocalarımıza, bizi
bir teessür ve endişe içinde “Hanzala
Allah’a çağıran, Allah’a davet eden
münafık oldu!” dedim. “Subhanal-
topluluklarımıza,
lah! Sen ne söylüyorsun?” deyince
hasret
kaldığımız
meclislerimize şu
radıyallahu anh
beni
günlerde
“Biz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
Rabbimizin bu ayet-i kerimesini
yanında iken öyle bir hale geliyo-
daha fazla tefekkür eder olduk.
ruz ki bize cennet ve cehennemi
Ruhen ve bedenen o güzel insan-
hatırlatarak öğüt verdiğinde adeta
lardan uzak kaldık. Öksüz ve yetim
Cenab-ı Hakk’ı, cenneti, cehen-
kaldık. Allah’a davet edenlerden,
nemi görür gibi oluyoruz. Ancak
amel işleyenlerden “Ben Müslüma-
Rasûlullah
nım” diyenlerden uzak bir hayat,
yanından ayrılınca çoluk çocuğu-
meğer dünyaya yakın olmakmış.
muzla ve dünya işleriyle meşgul
sallallahu aleyhi ve sellem’in
Safer 1442
63
olmaya dalınca, içinde bulunduğu-
da burkuluyor içimiz? Birbirimizle
muz hissiyatın çoğunu kaybediyor,
musafaha yapmak çok sıradan bir
sallallahu aleyhi ve sellem’in
nimetken şimdi ciğerlerimize kadar
nasihatini unutuyoruz.” dedim. O da
inen bir hasret var içimizde. Oysa
“Vallahi buna benzer haller bizde de
soğuk kış günlerinde bazen evden
oluyor.” dedi. İkimiz kalkıp Rasûlul-
çıkıp mescide yürümek zor gelirdi
efendimizin
bu bedenlerimize. Bazen de bir
yanına vardık ve durumu kendisine
kardeşimizin şakasına dahi taham-
arz ettik. Allah Rasulü
sallallahu aleyhi
mül edemediğimiz anlar olurdu.
şöyle buyurdu: “Canım kudret
Şimdi, onu ne kadar özlediğimizi
Efendimiz
lah
sallallahu aleyhi ve sellem
ve sellem
elinde olan Allah’a yemin ederim ki siz benim yanımdaki halinizi ve zikir esnasındaki halinizi devamlı muhafaza edebilseydiniz melekler yataklarınızın üzerinde ve yollarda (yani gece-gündüz) sizinle musafaha eder, sizi tebrik ederlerdi.” -Üç defa tekrarlayarak- “Ey Hanzala, bazen öyle bazen böyle olur.” buyurdu. Bu
(1)
rivayetten
anlaşıldığına
göre
müminler, ashab-ı kiram gibi daima Rabbini hatırlamak üzere kalbini gafletten
koruma
gayreti
içinde
olmalıdır. İşte
davet
Dünyanın ağır yükü altında meğer bir Müslüman kardeşimize sarılmak ne çok yükümüzü hafifletiyormuş. Kardeşlerim “Size hasret kaldım!” derken bir hançer sanki boğazımızda... Yalnızca biz miyiz hasret kalan? Mescidin duvarları ne kadar da mahzun! Kur’an, harflerini okuyan talebelerin özledi.
Şu
sesleriyle köşede
buluşmayı
duran
kürsü,
üzerine müminlerin secde ettiği şu halılar, şu açılan kapı... Hepsi ama
ortamları,
nasihatini
dinlediğimiz kardeşlerimiz, kalplerimizi diri tutan zikir meclislerimize hasret kaldık. Buram
farkediyoruz.
buram
hasret
hepsi müminleri özledi. Tıpkı bizim gibi hasret kaldı. Ya Rabb! Bizi yeniden bu nimetlerine kavuştur. İçinde bulunduğumuz
kokuyor
imtihanların hikmetlerini en güzel
“Sohbetler ne zaman başlayacak?”,
şekilde anlamayı, kavramayı senden
“Tefsir dersleri ne zaman?”, “Hadis
diliyoruz.
sohbetleri, Kur’an dersleri...?” diye uzayıp giden sorularımız.
Ya Rabb! Bize yeniden yeryüzünün her köşesine dağılarak senin ismini,
Mescidin önünden her geçtiğimizde,
senin dinini yüceltmeyi nasib eyle,
kapısını kapalı gördüğümüzde nasıl
âmin.
1. Müslim, Tevbe, 12,13 (1)
Ekim 2020
64